En iyi ek iş fikirleri, en iyi ek gelir tavsiyesi

Yaptığım görüşmelerde birçok erkeğin ek gelir elde etmek için online satış, YouTube kanalı gibi işlerle uğraştıklarını görüyorum. Bazıları da gündüz işlerinin yanında geceleri başka firmalara yarı zamanlı işler yapıyorlar. Örneğin yazılım sektöründe çalışan birçok arkadaş bu şekilde ek para kazanıyorlar.

Benim gördüğüm, hemen hemen herkesin aklında ya borsa al sat gibi işler var ya da insanlar daha çok, Amazon’dan satış yapmak gibi işlere girmek var.

Benim tavsiyem biraz farklı. Diyelim ki ayda 40 bin TL ek gelir elde etmek istiyorsunuz. Genel olarak iki şekilde para kazanırsınız: Ürün satarak ya da servis satarak. Para kazanmak için asıl yapmanız gereken, ürün ya da servis olsun, karşılığını ödeyebilecek müşterilere, bir değer sağlamak. Para, değer alışverişi için kullanılan bir aracı sadece. Yani ayda 40 Bin Lira kazanmak için, ayda 40 Bin Liralık değer yaratmanız ve bu değere ihtiyacı olan ve karşılığını ödeyebilecek müşteri bulmanız lazım.

Çoğu insan, müşteri olarak şahısları düşünüyorlar ve her birine 200 TL değer sağlayarak 200 tane müşteri bulmaya çalışıyorlar. Fakat şahısların ödeme kapasitesi sınırlıdır. Ödeme kapasitesi yüksek şahıs sayısı da azdır. Örneğin 20,000 TL değer sağlayacağınız 2 şahıs bulmanız zordur.

Bir ürüne ya da servise kim 20 bin TL verir diyorsanız, sadece B2C (Business to Customer yani Şirketin bireylere satışı) şeklinde düşünüyorsunuz. 20 bin TL bireyler için büyük para ama çoğu işletme için üstünde düşünülecek bir miktar değil. Yani B2B (Business to Business, Şirketten Şirkete) satış, ek gelir için en iyi iş modeli. Bu tabii 10 bin X 4 de olur, iki ayda 3 tane 30 bin de olur.

ABD’de Amazon’da kozmetik mi satsam yoksa elektronik mi satsam, YouTube kanalı açsam üyelik mi satsam diye düşünmeden önce, büyük ya da küçük işletmelerin ihtiyacı olan ve benim de yapabileceğim ya da öğrenebileceğim bir servis var mı diye düşünün. Örneğin B2C bir ürün için online pazarlama, sosyal medya pazarlama yapacağıma, ürünü veya servisi olan ama online pazarlaması olmayan firmalara (çiçekçi olur, dişçi olur) sosyal medya yöneticiliği servisi satabilir miyim diye düşünün. Mesela İngilizce biliyorsanız yapmanız gereken tek şey, Google Maps ile ABD’de işletmelere bakıp bu servisi sunmak. Bilmiyorsanız bile, Türkiye’de müşteri olarak küçük işletmeleri bile hedefe alsanız, bu işletmelerin bireylere göre çok yüksek olan miktarlara küçük miktarlar olarak bakmaları çok olası.

Kim sizden neyi niye alsın? Eğer bir alanda 9-5 iş olarak tecrübeniz varsa alırlar. Benim bir arkadaşım örneğin oturdu Microsoft Power BI diye bir uygulamayı öğrendi, zaten o alanda 20 sene geçmişi var ve sonra İngiltere’de bile bunun bir günlük eğitimini sattı. Başka biri uzmanı olduğu pazarda satış danışmanlığı verdi ki mesela bir müşterisinden bir ara ayda 2500 Dolar kazanıyordu.

Ama ya bir tecrübeniz yoksa? Mesela öğrenci adamdan neden alsınlar? Bir iki referans yoksa almazlar doğru. Bu nedenle ilk bir iki işinizi bedava yapmanız ve bunlarda iyi iş çıkarmanız gerekecek. O kadar iyi iş çıkarmalısınız ki, adamlar sizden bu servisi bedava aldıklarına utanıp size çok iyi bir referans versinler. Bir iki referanstan sonra da zaten genellikle yolunuz açılır.

Bu pasif bir gelir değil. Ama bireylere online ürün ya da servis satışı yapmanız, bir Youtube kanalı yürütmeniz de pasif bir gelir değil. Fakat şirketlere değer katabilecek bir fikriniz varsa, bunu yüksek birim fiyatlara daha az sayıda şirkete satmak, çok sayıda bireye daha düşük birim fiyatla ürün veya servis satmaktan çok daha verimli. Bunun yanında eğer yüksek birim fiyatlara şirketlere servis satabilirseniz, zaman içinde asıl işi yapacak insanlar kiralamanız ve işi yarı pasif hale getirmeniz de mümkün. Bir şirkete ulaşmak, onları ikna etmek, vs. gibi faaliyetler, katma değeri yüksek ve belli bir tecrübe gerektiren faaliyetler. İşleri pasladığınız bireyler tabii ki sizden müşteri çalıp kendi yollarına bakabilirler ama referanslar sizin referanslarınız, yeni müşteri bulma kabiliyeti sizin kabiliyetiniz.

Diliniz yoksa bu işi Türkiye’de yaparsınız. Ama diliniz varsa size tavsiyem ABD ve Avrupa’yı hedeflemeniz. Yıllardır Asya pazarında gördüğüm bir şey var. Ürünlerini kullandığım çoğu yazılım şirketin cirolarına baktığımda hemen hemen hep aynı oranlar var: cironun %40’ı Kuzey Amerika’dan, %30 Avrupa’dan, %10 kadarı eğer hedeflerinde ise Japonya ve Kore’den ve kalan %20’si de dünyanın geri kalanından geliyor. Oranlar tabii ki değişir ama aslan payı her zaman ABD + Kanada, sonra da Avrupa.

Bu arada benim gözlemlediğim, ek gelir olmaktan çıkıp asıl işiniz olmaya en yatkın ek işler, B2B işler. Yani bu işi iyi yaparsanız, bu işi tam zamanlı olarak, hayatınızı kazandığınız iş haline getirebilmeniz, şirketleşebilmeniz ve hatta sonra satabilmeniz, B2C işlere göre daha kolay.

B2C işleri boşverin demiyorum ama konuştuğum çoğu insanın, B2B işleri aklına bile getirmediğini, bunu konuştuğumuzda ise yine birçoğunun böyle bir işi yapabileceğini görüyorum. Müşteri deyince, iş deyince, satış deyince sadece bireyleri düşünmeyin. Şirketlere daha büyük oynayabilirsiniz.

Modern iş dünyası

Bu sitede olan yazılar bir Erkek Adam olmak için neler yapılması gerektiğini, ilişkilerde nasıl hareket edilmesi gerektiğini ve daha pek çok detayı anlatıyor. Doğrusu büyük bir hazine ve henüz okumamış arkadaşlara siteyi baştan sona okumalarını ve sonra uygulamalarını tavsiye ederim. Ancak, işin bir boyutuda kariyer ve iş hayatı.

  • Kendini geliştiren bir erkek modern iş dünyasına nasıl bakmalıdır?
  • İş hayatında nasıl düşünmeli ve karar almalıdır?
  • Hangi prensipleri dikkate almalıdır?
  • Karşılaştığı zor durumları nasıl değerlendirmelidir?
  • Bu oyunun kuralları ve kaideleri nelerdir?

Yalnız benim yazdıklarım bazı feminist eğilimli basın organlarının büstleştirdiği kariyer laf salatası değil. Bu konu başka konular gibi sulandırılıyor ve özellikle iş hayatına yeni başlayanların kafasının karışmasına neden oluyor. Bu yazının basit amacı net bir büyük resim çizmek. 

“Olaylar karmaşıklaştığı zaman, temellere git.” Morihiro Saito

Aikido’nun kurucusu Moriheri Ueshiba’nın sadık öğrencisi Morihiro Saito’nun güzel bir sözü vardır. Bu söz temellerin uygulamada ne kadar önemli olduğunu vurgular. Aikido gibi bir savaş sanatıyla uğraşırken hatırlamanın çok faydalı olduğu bir sözdür. Çünkü ilerlediğiniz zaman detayların uygulamada karışıklık oluşturabileceğini görürsünüz. Örneğin Yonkyo adında bir kilit yöntemi vardır. Rakibin kolu bir ken gibi tutarak etkisiz hale getirilebilir ve bu yapılırken anatomik olarak ciddi acı çekmesine ve hareket kabiliyetinin yitmesine neden olunur. Hatta işaret parmağının kökünde bulunan boğum koldaki doğru noktaya basıldığında rakip acıdan bayılabilir. Ancak bunların hepsi bir detaydır ve püf noktaları vardır. İşte bu nedenle ilerlerken kafa karışıklığı olduğunda temellere gidip bakmanın önemi büyüktür. Uzun yıllar yaptığım Aikidoyla edindiğim bu bakış açısını iş hayatına da uyarladım ve gördüm ki oldukça faydasını görüyorum. Şimdi bunları sizinle paylaşmak isterim. O halde başlayalım. 

Yıllar önce bir gün İstanbul Hadımköy’de yaptığımız müşteri ziyaretinden dönüyorduk ve benden daha deneyimli olan satış sorumlusu arkadaşıma şu soruyu yönelttim. 

Tonyukuk: “Hasan, bu yıl bu kadar satış yapıldı. Peki seneye nasıl oluyor da bu satışlar devam ediyor. Piyasa hiç mi doymuyor. Her yıl aynı ve hatta daha fazla miktarda satış ve iş yapmamızın nedeni nedir?”

Hasan: “Tonyukuk, bunu bende düşündüm. Yıllardır içindeyim hiç bittiğini görmedim. Her yıl bir şekilde satışlar ve işler devam ediyor.” 

Tonyukuk: “Biz varız, rakipler var. Başkaları var. Bu talep her yıl nasıl geliyor? Nereden geliyor?”

Hasan: “Bilmiyorum, ama geliyor bir şekilde.”

Hasan’ın verdiği cevap benim için yeterli değildi ama sorduğum soru da zor bir soruydu. Aslında modern ekonominin ve iş dünyasının temelini sormuştum ve zamanla öğrenecektim.

Modern İş Dünyası büyüme üzerine kuruludur. Her yıl işin ve gelirin bir önceki yıla göre büyümesi beklenir ve istenir. Ancak öyle iş büyüdü denilerek defter kapatılmaz. Detaylarına bakılır. Diyelim ki toplam kazandığınız para bazında iş büyüdü ama karınız düşük kaldı. Bu da mesela bir sorundur. Hem toplam kazanç hemde karlılık bakımından büyümek istenir ve ayrıca bir önceki yıla göre maliyetlerde azalma görmek temel hedeflerdir. 

Temel #1 Büyüme

Büyümek neden modern ekonomi ve iş dünyasının temelidir? Bunun bazı nedenleri var ve bunların çoğu insanın doğasıyla alakalı. Örneğin kendinize yeni bir bilgisayar aldığınızı düşünelim. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ortalama ilk 90 gün boyunca insan doğamız bu yeni oyuncakla yetinmekte bir sorun görmüyor. Ancak bu süre geçtikten sonra bilgisayarın yanında kullanmak amacıyla başka ihtiyaçlar kendini göstermeye başlıyor. Bunlar; bilgisayarı bağlayabilecek bir büyük ekran, yazıcı, kulaklık, sandalye sırtlığı, hard disk, su koymak için sürahi, cep telefonu için tutacak…vb İşte bu ihtiyaç listesi kişinin karakterine, yaptığı işe, yaşına ve cinsiyetine bağlı olarak değişir. Bir süre sonra bağlantılı başka ihtiyaçlar ortaya çıkar. Bu saydıklarım bir bilgisayar içindi. Şimdi bir de aynı şeyi 7 Milyar insan için bir ev, araba, bisiklet, kıyafet ve daha pek çok şey için düşünüldüğünde. Ayrıca, bunları üretmek için fabrika, yazılım, makine, mühendis, tekniker, usta, işçi ve ekipman gibi kavramları, bunlarıda ihtiyaçlara eklediğimizde, Dünya üzerinde mevcut olan talep ağı şekillenmeye başlayacaktır. 

Bu talep ağına birde çeşitliliği eklemek gereklidir. Sen bir oyuncu kulaklığı istersin ama Hasan iş kulaklığı ister. Sen rengi mavi olsun dersin ama o kırmızı olsun ister. Ürünlerde ki çeşitlilik modern iş dünyasının önemli bir öğesidir. Bu çeşitlilik ve ihtiyaç listesi bazı arkadaşlara garip gelebilir ama burada kişilerden değil genelden bahsettiğimi tekrar hatırlatmak isterim. Senin için sandalye sırtlığı önemli bir ihtiyaç değil ama Berke için yan sırada bulunan Hülya’nın ilgisini çekmek için bir araç. Bu vesileyle sağlığa ne kadar önem veren biri olduğunu gösterip ve ortak noktaları olduğunu vurgulayıp hatuna arkadaş ekseninde ilerlemeyi hayal ediyor. 

Bir diğer nokta ise insan nüfusunun düzenli olarak artmasıdır. Bu artışa paralel olarak talep ve talepteki çeşitlilik de artmaktadır. Ayrıca insan doğası zamanla daha iyi şeyler ister. Hızlı arabalar, güzel evler, kaliteli komşular, son model araçlar…vb. Kısaca dürtülerin çok önemli bir etkisi vardır. 

Temel #2 Değişim

Aklınıza şu soru gelmiş olabilir. “Peki Tonyukuk, insan nüfusu artıyor. Talep artıyor. Bu kaynaklar nasıl yetecek?” Güzel soru. Modern Ekonominin çıkmazına hoş geldin. Evet, doğru kaynaklar kısıtlı ve görünen o ki insan nüfusu artmaya devam edecek. Bu işin sonu nereye varacak? Eğer tarihe bakarsak, insanoğlunun bu sorunu daima yenilik ve takip eden değişim uygulamalarıyla aştığını görürsünüz. M.Ö. 8500 yılında bereketli hilal* olarak bilinen ve içine Güney Anadolu, Irak, Suriye, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Mısır’ın da olduğu ülkeleri katan bölgede ilk tarım uygulamaları keşfedildi. Bu büyük bir devrimdi ve artık o bölgede yaşayanların avcı toplayıcı olarak yaşayıp yırtıcı hayvanların, börtü ve böceğin şerrinden korkmasına gerek yoktu. Güvenle yiyecek üretebilir ve depolaya bilirlerdi. Bundan da önemli olarak kendilerini koruyacak askerleri, toplumu yönetecek yöneticileri ve hayatlarını kolaylaştıracak mucitleri besleyebileceklerdi.

Şunu net biçimde anlamanızda fayda var. Değişim insanoğlunun temel bir olgusudur ve tarihin başından beri olagelmiştir. Tarım devrimi, ateşin keşfi, coğrafi keşifler, endüstri devrimi ve diğerleri birer değişimidir. Bugüne kadar nasıl değişimler olduysa bundan sonrada olmaya devam edecektir. 

Bilim İnsanları, Uzmanlar ve Mühendisler dünya üzerinde bulunan kaynakların tükenebileceğini ve daha iyi üretim yollarının keşfedilmesi gerektiğini farkındalar. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik hedefleri boşuna ortaya atılmış bir konu değil. Peki bu başarılabilir mi? Eğer insanlık tarihinin geçmişine bakarsak, evet. Peki bunun garantisi var mı? Hayır. Tüm Dünya üzerinde yaşayan insanlara Amerika Birleşik Devletlerinde ki standartları sağlamak istersek 5 tane daha Dünya ve kaynakları lazım ama Endonezya’da yaşayan insanların standartları sağlanması için 1.1 Dünya yeterli. 

Temel #3 Yayılma

Yeniliğin ve buluşun yayılması insanlığın başından beri olan bir durumdur. Yukarıda tarımın MÖ 8500 civarında Bereketli Hilal’de başladığını yazmıştım. Başladıktan sonra MÖ 3500 gelindiğinde İngiltere’ye ve Kuzey Avrupa’ya ulaşmıştı. Aynı şey barut, kağıt ve elektrik için olduğu kadar eposta, bulut teknolojisi ve kripto para içinde geçerlidir. Keşfedilen kolaylığın iş dünyasında diğerleri tarafından takip edilmesi olağandır. Hatta değişime direnç gösterenlerin ayakta kalmayacağını söyleyebiliriz. Şöyle bir örneği aklınıza getirin; bundan 30 yıl önce bilgisayarlar bu kadar yaygın değildi. Satış personelleri sümen* kullanırlardı. Bugün herhangi bir firma ya da oluşum tüm saha satış personeline eski yöntemleri kullandıracağını, eposta, yazılım ve diğer teknolojik nimetleri tercih etmeyeceğini ilan derse ayakta kalamaz. Zaten böyle bir önermenin ortaya atılmasına müsaade edilmez. Diyelim ki atıldı ve bazı nostaljik kişiler uyguladı. Sonuç başarısızlık olur. Neden? Rakip e-posta kullanıyor yetmiyor cep telefonundan da kullanıyor yetmiyor müşteri ilişkileri yönetimi yazılımı kullanıyor yetmiyor yapay zeka ile tüm yıl boyunca geçmişe bakarak ne satacağını anlamaya çalışıyor ve kendini iyileştiriyor. Bu durumda, eski yöntemleri kullanıp rakibi geçeceğini varsaymak gerçekci değil! 

Değişim hep varsa neden bu çağda daha önemli hale geldi? Çünkü önceden bu kadar hızlı değildi. Tarımın Avrupa’ya yayılması binlerce yıl sürdü, endüstrinin yayılması onlarca yıl sürdü ancak bu gün yeni ve çok başarılı bir sosyal medya uygulaması ortaya çıksa yayılması ne kadar sürer? Belki aylar belki de günler. Bu da Yunusların Stratejisi kitabında bahsedilen gerçekle uyuşuyor. Değişimlerin yayılması hızlı, oluşumları kısa sürüyor. Büyük büyük dedelerimizden daha çok değişim yaşıyoruz ve yaşayacağız gibi görünüyor. 

Tarımın 3000 km kat etmesi yaklaşık 4000 yıl sürdü.

Bir değişim söz konusu olduğunda insanlar bu değişimi takip etme noktasında farklı davranışlar gösterirler. Kimi erkenden adapte olur, kimi şüpheci yaklaşır kimi ise direnç gösterir hatta bazıları isyan eder. Ancak tüm bu davranışlara rağmen anlamlı ve faydalı değişimler yayılır. Bazen tarihin tersine döndüğü de olmaz değildir. Örneğin; Japonların tüfeği daha dünyada çoğu toplum kullanmazken iyi derecede üretiyor ve kullanıyor olmaları ancak Samuray geleneğinin baskın çıkmasıyla tüfek üretimini ve kullanımını durdurmaları ve 200 yıl sonra İmparator Meiji tarafından modernizasyon için batıdan ithal edilmesi durumu. Bu tersine akışın bedeli ise Japon hazinesinin batıya akması, dışarıdan uzman getirmek ve kanlı bir iç savaş olarak neticelendi. 

Temel #4 Değer Üretmek

Ekonominin temeli değer üretmek üzerine kuruludur. Bu değer illa para olacak demek değildir. Bu değer daha önce yapılmamış ve işleri kolaylaştıran bir yaklaşım, sistem veya uygulama olabilir. Şunu aklınıza koymanız da fayda var. Sizin çalıştığınız firma, süt aldığınız market, ekmek aldığınız fırın veya cep telefonu aldığınız büyük firma hepsi değer üretiyor. Bu değer yüzünden siz ya onlarla çalışıyor ya da onlardan satın alıyorsunuz. Eğer o değeri vermezlerse kararınız hemen değişir ve alternatiflere yönelmeye başlarsınız. Ben çok sadığım olmaz diyorsanız şöyle düşünün; aldığınız telefon hatalı çıktı çalışmıyor. Değiştirmeye gittiniz ve sorun çözülmedi. Elinizde ciddi bir ödenmiş fatura ve bozuk bir telefon var. Mahmut abi’den aldığınız tüyoları uygulamak istiyor ama ne mesajlaşabiliyor ne de konuşabiliyorsunuz. Bu durumda, olsun kader böyleymiş deyip telefonsuz ve parayı ödemiş olarak devam mı edersiniz? Yoksa sorununuzu çözmeye mi çalışırsınız? 

Ayrıca şunuda vurgulamakta fayda var ki sizde çalıştığınız firma için değer üretiyorsunuz ve bu nedenle işe alındınız. Firmanın bu değere ihtiyacı olduğu sürece, sizde ürettiğiniz sürece ve firmada sizin için değer ürettiği sürece muhtemelen anlaşmanız devam eder ancak zincirin bir halkası koptuğunda çarşı karışmaya başlayacaktır. Meseleyi birazda kadın erkek ilişkileri ekseninde alırsak; bu sitede yazan yazılar ve tavsiyeler sizin değerli bir erkek olmanıza yardımcı olmaya çalışıyor yani değer üretmenize. Siz erkek adam olarak duygusal olarak güçlü, sportif, iyi beslenen, entelektüel birikimi olan, temiz, şık, kariyerinde ilerleyen  ve kendinden emin biri olarak daha fazla değer üretmiş ve sunmuş oluyorsunuz. Kadınlarda bu değerleri fark ediyorlar ve tercih ediyorlar. Sizde onların ne değer ürettiğine bakmalısınız. Özellikle uzun vadeli ilişkide bu çok önemli. Eğer siz bunları sunuyor ve bir değer alamıyorsanız, yüksek olasılıkla mutsuz ve kullanılmış hissedeceksiniz. 

Temel #5 Süreklilik

Bu tamamen insan doğasıyla alakalı. İhtiyaçlarımız genel olarak zaman içinde süreklilik arz ediyor. Her gün yemek, içmek, giyinmek ve daha pek çok şeyi yapmak zorundayız. İşte bu zorunda olduklarımız süreklilik arz eden bir ekonomi ve iş dünyası çerçevesi oluşturuyor. Yukarıda değer üretmekten bahsetmiştim. Şimdi bu değerin süreklilik arz etmesi de gerekiyor. Bir gün yedikten sonra bir daha yemem diyor musunuz? Bir kere su içmek, sevişmek yada öpüşmek yeterli oluyor mu? Hayır! Çünkü doğamız ve ihtiyaçlarımız süreklilik içinde. İşte bu nedenle ekonomimizde süreklilik içinde. Tıpkı diğer şirketler gibi sizin şirketiniz ve alışveriş yaptıklarınızda değer üretmek ve bunu sürekli yapmak zorunda. 

Sona gelirken, özellikle yazıyı basit tutmak istedim Liberalizm, Kapitalizm, Sosyalizm ve ya zırtizm zurtizm gibi terimleri kullanmadım. Bunun iki nedeni var: bir sevmiyorum, iki anlamı zorlaştırıyor. Bu temeller dışında eklenecek başka şeylerde olabilir ancak benim fikrime göre bu beş temel modern iş dünyası ve ekonominin önemli gerçekleri. Hepimiz geçinmek hayatımızı kazanmak ve ayakta kalmak durumundayız. Hatta bu Kırmızı hap camiasında kritik bir konu.  Bunu Dünya’ya bakıp “Ne biçim yer lan burası?” diyerek yapamazsınız. Bağırmanın, çağırmanın veya bu sertliğe bakıp ağlamanın bir anlamı yok. Şu an içinde yaşadığımız ekonomik gerçeklerde öyle birkaç ailenin ve kurumun tasarımı filan değil. Tamamen insanoğlunun gelişimi, coğrafya ve evrimle alakalı. Bu güçlüler ve etkileyiciler yok demek değil ancak her şey başkalarının kontrolünde de değil.  Bunları size anlatmak istedim çünkü ilerlemeniz için önce kaideleri bilmeniz elzem.

Sümen* Çalışma masası üzerinde bulundurulan, evrak saklamak, yazı yazmak ve masanın daha derli toplu olmasını sağlamak amacıyla kullanılan bir araç setidir. Makam odalarında ve devlet dairelerinde hala kullanılır. 

Bereketli Hilal* İnsanoğlunun ilk tarım uygulamalarını bulduğu merkezlerden biri. Günümüzde siyasi olarak Türkiye’nin Güney Anadolu bölgesini, Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail, Filistin, İran ve Mısır’ın toprakları içine alan eskiden ormanlarla çevrili bugün tarımın geliştiği döneme göre ağaçların kesilmesiyle çoraklaşmış bölge. 

Yazan: Tonyukuk

Pırlanta gibi mutsuz erkekler, piç gibi it gibi mutlu herifler

33 yaşında biri şöyle yazmış:

Kendimden ve çevremden gördüğüm kadarıyla hep paralı ya da karaktersiz erkekler evliliklerinde mutlular. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz. Parasız erkeği yalnızca annesi sever misali … Adam zengin, itin teki ama karısı kocasından başkasını görmüyor. Ya da adam şerefsizin teki zengin değil ama bu tip te hep mutlu tapılıyor adeta bu tiplere. Hadi parası olanı anladık karşı taraf kullanıyor bu durumu peki ya şerefsiz itlik yapan insana neden tapılıyor anlamış değilim. Ciddi anlamda pırlanta gibi insanlar (erkekler) tanıyorum ya mutsuzlar ya boşanma aşamasına gelmişler ya da boşanmışlar. Karılarına lüks hayat sunamayan çoğu erkek, evliliğinde mutsuzlar, sevilmiyorlar ve sayılmıyorlar.

Bunu yazanın, kadınlarla başarılı erkeklere karşı hıncını ve kıskançlığını hissedebiliyor musunuz? Kullandığı kelimeler, “karaktersiz”, “it”, “şerefsiz”, vs. Bunun efendi çocukların geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğundan daha önce bahsetmiştik. Kendileri gibi “iyi çocuk” (pırlanta gibi erkek) olmayan erkeklere bu çamurları atarak üste çıkmaya çalılıyor. Aslında “ben bu kadar iyiyim, farklı olmak için en efendi benim ama neden onlar kazanıyor?” diyor.

Şimdi pırlanta gibi çocukların erkekliklerinden utanır hale gelmeleri ve erkekliklerinden başarı ile kurtulmaları sonucunda, meydanın erkekliklerinden utanmayan piçlere kaldığından da daha önce bahsetmiştik. Piçi çekici yapan kötülükleri değil, erkekliklerinden utanmamaları. Koca bir Pook’un Kitabı bu konu etrafında dönüyor:

İyi çocuklar mı piçler mi olayına bir şey ekleyeyim: piçler kazanıyorlar zira kendini beğenmiş duyarsızlıklarında, ham cinselliklerini hiçbir zaman saklamıyorlar. İyi çocuklar ise duyarlılıklarında cinselliklerini saklıyorlar zira bunun kadınları ezdiğini düşünüyorlar.

Fakat iyi çocuk bunu göremez, görse zaten “iyi” kalamaz. İyi çocuk kendisini erkeklikten arındırdığını kabul edemeyeceği için, karşısındaki adamlarda çekici olanın kötülükleri olduğunu, kötülük “sevici” oldukları için de kadınların kötü olduğunu düşünürler.

Karılarına lüks hayat sunamayan çoğu erkek, evliliğinde mutsuzlar, sevilmiyorlar ve sayılmıyorlar.

Bu erkeklerin mutsuz olma sebepleri lüks hayat sağlayamamaları değil, sağlayıcılıkları hariç çekici bir taraflarının olmaması. Olmayan çekicilik yerine ödemeleri talep ediliyor ve bu talebe de boyun eğdikleri için daha da yeriliyorlar. Daha önce de belirtmiştik: Özellikle evlilikte, bir kadını mutsuz etmenin en kolay yolu, onun her istediğini yapmaktır. Özellikle de bu istekler sizin gücünüzü aşıyorlarsa.

Yanlış anlamayın. Bir evlilikte seks ve finans en önemli şeylerden ikisi. Bu ikisi kötü ise o evlilik kötüye gider. Ama bu arkadaşın bahsettiği sorunu yaşayan insanların büyük kısmı normalde orta ve ortanın üstü insanlar. Yani görece olarak paraları yok değil. Bu adamlar, omurgalı olmadıkları için sevilip sayılmıyorlar. Güçlerini aşan bir lüksü sağlayamadıkları için değil.

Haldun Abi bu pırlanta gibi mutsuz erkekler ile onların mutsuz karıları konusunu, 20 sene önce Magandalar Kadınları Daha Çok Mutlu Ediyor yazısında anlatmıştı:

Örneğin izlediğim ailelerin en mutlusu, en çok para kazanını olsaydı ve mutsuzu da en fakiri çıksaydı, bilimsel açıdan iş çok kolaylaşacaktı. Bana yıllık maaşını göster, sana ne kadar mutlu olduğunu söyleyeyim deyiverecektik. Ama bu kadar kolay olmadığını biliyoruz.

Sonunda aşağıda anlatacağım noktaya geldim ve en azından, bizim “maganda” diye adlandırdığımız türden bazı insanların, kadınlarına “aydın” diye adlandırdığımız kişilerden daha doğru davrandıklarına inanmaya başladım.

Hayır maganda olmamız gerekmiyor. Ama magandaların her şeyi yanlış yaptıkları saplantısından kurtulup, onları incelememizde hatta bazı davranışlarından ders almamızda hiç bir sakınca yok.

Öncelike bir kadınla evli ya da uzun bir ilişki içindeyseniz vereceklerinizin sınırını çok iyi çizin ve bu sınır aşıldığında ölümü bile göze aldığınızı çok ama çok açık bir dille belirtin (ve gerektiğinde uygulayın).

Erkek Adam Türkçe Podcast – Gurkanzone ile E-Ticaret ve Dijitial Pazarlama üzerine

Bu podcastta Freddie, @Gurkanzone ile E-Ticaret ve Dijitial Pazarlama üzerine konuşuyor.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Freddie’nin Twitch adresi : https://twitch.tv/freddmercurian

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. İyi izlemeler.

Erkek Adam Türkçe Podcast: Ekonominin Geleceği – Prof. Dr. Celali Yılmaz

Özel davetlimiz Prof. Dr. Celali Yılmaz ile dünyada ve Türkiye’de ekonominin geleceğini, bu geleceğe nasıl hazırlanabileceğimizi konuştuk.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. İyi izlemeler.

Yapılması gereken işleri erteleme hastalığı

Yapılması gereken işleri ertelemek, Google’dan gördüğüm kadarıyla bir hastalıkmış gibi aranmış ama durum bu değil.  Yapılması gereken işleri ertelemek insan doğasının sonucudur yani hastalık değil doğal bir şeydir.

İşleri neden ertelersiniz?

Bunun nedeni genellikle ertelenen işlerin doğası ile alakalıdır. Bu işler yapması en etkili işlerdir ve insanın gözünü korkuturlar. Zira bu işler çoğunlukla daha fazla zaman, dikkat ve eneji gerektirirler. Yine çoğunlukla sıkıcılardır, zorlardır ve/veya düzensizlerdir.

Daha da kötüsü bu işler hemen hemen hiçbir zaman kısa vadeli ödül veya zevk sağlamazlar. Bu nedenle ödülleri, güçlü alt beyine (gri madde) bir şey ifade etmez, entellektüel ama daha az güçlü üst beyine hitap eder (alt beynin aradığı zevklerden fedakarlık gerektirir).

Aynı şekilde bu işler hemen hemen hiçbir zaman kısa vadeli ceza ve acıya da neden olmazlar. Bazıları bugün yapmasanız önemsiz olabilirler  ama yapmamaya devam ederseniz zamanla çok önemli bir belaya dönüşebilirler.

Bütün bu özellikler (bir iş tüm bu özelliklere aynı anda sahip olmayabilir ama ne kadar çoğuna sahipse o kadar ertelenmeye meyillidir), bu işleri yapmanız gerektiği halde yapmamanıza neden olur. Ve bunlardan arta kalan zamanı ise genellikle yapmamanız gerektiği halde yaptığınız şeyler doldurur.

Netflix izlemeye, yazmanız gereken bir raporu bitirmekten çok daha az zihinsel direnç göstermenizin nedeni, Netflix izlemenin eğlenceli, kolay, düzenli (netflixi aç, filmi seç, playa bas) ve zevkli olmasıdır.

Peki yapılması gereken işleri ertelememek için ne yapmalısınız?

Tutkuyla yolunda yürüdüğünüz bir amaç edinin.

İlkel beyninizin aradığı pozitif duygular çok güçlüdür. Bu duygularla başa çıkabilmenizin yolu, üst beyninizin aradığı ve daha güçlü pozitif duygular peşinde koşmaktır. Tutkuyla yolunda yürüdüğünüz bir amaç bulmanız, işlerin en önemlilerini ertelemenize engel olacaktır. Merak etmeyin, bir amaçla ilgili güçlü pozitif duygu kimyasalları amaç yolunda yürüdüğünüzde salgılanır, illa amaca ulaştığınız anı beklemeniz gerekmez.

Ertelenen işlere hemen elde edilir ödül ve ceza ekleyin.

Örneğin her ertelenen iş günü için kendinize yarım gün zevk aldığınız bir şeyden uzak kalma cezası verin. Ertelediğiniz iş için harcadığınız her yarım saat için kendinize yarım saat çok zevk aldığınız bir şeyi yapma sözü verin. Ya da bir 10 Lira verin ve onu zevk için harcayın.

Hergün ilk iş olarak ertelenen ya da ertelenmeye meyilli bir işi yapın.

Bu alışkanlığı edinmek zor olacak ama edindiğiniz zaman sıkıcı, zor ve acılı işlerden hemen ve kafanız taze iken kurtulacaksınız.

İşi yapmaya başlamak için bir saat ve bu işleri yapmak için bir süre belirleyin. Mesela saat 10:00’da oturup 3 saat bu işlere bakacağım deyin. Ve saat 10’da o işlerin başına oturun. Yapmasanız bile oturun ve o işlere bakın. Başka bir şey yapmayın! Sadece bakın.

Tecrübeyle sabittir ki (bunu da bana biri öğretmişti) bir süre belki birkaç gün bakıyorsunuz ama bir yerde yapmaya başlıyorsunuz. Örneğin ben üniversitedeyken bir finale başlamak için yarın saat 19:00 3 saat ile başlayacağım diye kararlaştırırdım. Saat 19:00’da çalışma salonunda o finalin kitaplarının başına otururdum. Hiçbir şey yapamazsam bile yatakta müzik dinlemek ya da kantine inmek gibi isteklere karşı koyar orada öylece kitaplara bakardım. Bir süre sonra (belki aynı gün değil ama ertesi gün) farkında olmadan çalışmaya başlıyorsunuz.

Bir keresinde temizlemem gereken çok pis bir programlama hatası vardı. Multi-threaded uygulamada çökme oluyordu ki bilen bilir pis bir hatadır, bulması zordur (zaten gidermem 1 haftamı almıştı!) Erteleyip duruyordum. Sonra birgün buna bakmaya karar verdim. İlk gün 4 saat programı çalıştırıp patlamasını izlemekle geçti. Ama sonra sıkıldım ve ayıklamaya giriştim.

Bu tür işlere günde 2 saat ayırarak başlayın ve bunu haftada 30 dakika arttırarak 4 saate çıkarın.

Günde sadece 3 – 5 iş yapın.

3 iş kuralı. Bence dünyanın en iyi hikayelerinden biri kaplumbağa – tavşan hikayesidir. Başarılı bir şekilde çalışmak kaplumbağa gibi yavaş ama sürekli yürümekle olur. Tavşan gibi bir gazla depar atıp sonra ağaç dibinde uyuklamakla değil. Günde 3 – 5 işi temizleyin ama hergün bu kadar işi temizleyin. Fazlasını yapmayın. Bir motivasyon patlaması ile gaza gelip 10 – 20 işi bitirip sonra neredeyse kaçınılmaz olan motivasyon dibi ile hiçbir şey yapmadan günler geçirmeye göre çok daha etkilidir.

İşleri kafanızda tutmayın. Bir yapılacaklar listeniz olsun.

Ben bu iş için basit bir Excel dosyası kullanıyorum. Danışmanlık görüşmelerimde nasıl organize olduğumu anlattığım arkadaşların hemen hepsi bu kadar taş devri bir teknik kullanmama çok şaşırdılar ama böyle basit teknikler daha etkili.

Yapılacaklar listemde her satırda bir iş var. Biten işi gri yaparım ve BİTTİ diye işaretlerim. İşin bitmesi gereken zaman ve bittiği zaman sütunlardan ikisidir ve böylece ne kadar geç/erken bitirdiğimi ölçerim.

Açık işler ya yeşildir ya da turuncudan kırmızıya renklidir. İş gecikmemişse yeşildir, yapılmaktaysa mavidir ve ne kadar gecikirlerse renk o kadar kırmızıya yakındır (formülle bunu sağlamak zor değil).

Bir işi kafamda tutmamak için bu listeye atarım ama tabii her zaman bilgisayar başında değilim. Bu nedenle aklıma gelen şeyi kendi Gmail hesabımdan outlook hesabıma Konu kısmı “TODO” ile başlayan mail atarım. Outlook onu Yapılacaklar klasörüne atar. Ben de bilgisayar başına geçtiğimde bu klasörden işleri alır, hemen yapılacakları yapar, diğerlerini Excel Yapılacaklar listeme atarım.

Bazıları kağıt kalem kullanıyor ki ben de eskiden kullanırdım. Fakat cep telefonu sürekli yanımda bu nedenle mail atmak bana daha pratik geliyor. Ama kağıt kalem seviyorsanız, onları kullanın.

Excel listem her sabah açılır, ilk iş olarak da mümkünse en korktuğum/sıkıldığım/yapmaktan haz etmediğim işi yaparım.

İşleri daha az korkutucu ve adımları belli hale getirin.

İşlere yukarıda bahsettiğim gibi başlarına oturup bön bön bakarken işi nasıl adım adım yapılabilir hale getirebilirsiniz düşünmek için fırsatınız olacak. Birçok ertelenen işin adım adım nasıl yapılacağı belli değildir ve bu nedenle de ertelenirler. Siz iş için adım adım bir plan yaparsanız onu yapmanız kolaylaşır.

Her işi “başkasına yaptırsam” olur mu diye ele alın.

ve eğer bu mümkünse başkasına yaptırın.

Ne yapacağınızı bilmiyorsanız, listenizi açın ve en baştan yapmaya başlayın.

Bunu da bir süre beraber çalıştığım ve sonradan çok başarılı bir girişimci olarak görece büyük bir firma kuran bir elemandan öğrendim. Yapılacaklar Listesinin güzelliklerinden biri de bu (o outlook Task listesini kullanırdı). Eğer o gün ne yapacağınızı bilemiyorsanız, listeyi açın ve sırayla yapmaya başlayın. Ne yapsam bugün diye 2 – 3 saat düşünüp saçma sapan şeyler yapmanızdan iyidir.

Karım benden çok kazanıyor

Bir arkadaş Kızlar Soruyor sitesinde şöyle bir soru yöneltmiş :

Eşimle üniversitede tanışmıstık. 2 yıldırda evliyiz. Evlenmeden önce bana ben çalışırım çocuğu en az 3 yıl sonra düşünürüm demişti bende bunu kabullenerek evlendim. Evliliğimiz gayet güzel gidiyor ama maaşı arttı ve artık benden daha fazla kazanıyor kendimi ona yetemiyormuş gibi hissediyorum , aciz hissediyorum. Iyice kompleks yaptım kendime bunu. Birkere benden 2 yıllık evliliğimiz süresince maddi anlamda istedigı seyler bir elin parmağını gecmiyor. Biraz da kıskanıyorum insaat sirketinde inşaat mühendisi olarak calisiyor iş arkadaşlarının %70i erkek zaten. Annemde biraz cahildir. Kadın dedigin evinde oturup yemek yapıp cocuk bakar diye üzerime geliyor. Sizinde böyle bir sorun başınıza geldi mi?

Şu kısımla ilgileneceğiz :

Evliliğimiz gayet güzel gidiyor ama maaşı arttı ve artık benden daha fazla kazanıyor kendimi ona yetemiyormuş gibi hissediyorum , aciz hissediyorum. Iyice kompleks yaptım kendime bunu.

Aklınıza ilk gelen şey bir adamın karısından daha fazla kazanması gerektiği olabilir. Adama ne yapıp edip karısından daha fazla kazanmasını öğütleme refleksi gösterebilirsiniz. Ama bu biraz düşünürseniz kırmızı hapa ters. Elbette bir erkek kazanç açısından her zaman daha fazlasını hedefleyebilir ama bu bağlamda adama tek çözüm olarak karısından fazlasını kazanmasını sunmak, ona karısıyla rekabete girmesini söylemek ve daha kötüsü bir erkeğin koca olarak değerini eve getirdiği ekmeğin göreceliliğine (beta öder tarafına) bağlamak gibi bir şey.

Kadının eve daha fazla para getirmesi (ya da para getirmesi) erkeğin gerekliliğini azaltır fikri, Eski Kurallar Kitabında geçerlidir. Artık geçerliliğini hızla yitiren kurallar kitabında. Kadınların yüksek eğitimde temsil oranlarına bakarsanız ve eğitim ile gelir paralel ise, her geçen yıl daha fazla kadının eve para getireceğini ve birçoğunun da kocalarından daha fazla kazanacağını görebilirsiniz.

Kırmızı hap değişen çevreye adaptasyon gerektiriyor ve elimizde değişen bir çevre var. Hem bu (erkeğin karısının bir promosyon ile erkekten fazla kazanması) geçmişte erkeklerin adapte olup çözmek sorunda kaldıkları problemlere göre oldukça kolay bir problem.

Kaynak sağlayan erkek, geçmişte ya kendine kaynakları olan bir erkek bul ya da bir vahşi hayvana yem ol zamanlarında hayati bir eş seçimi kriteri idi. Aynı kriter, daha 70 – 80 yıl öncesine kadar insanların günde 16 saat tarla ve hayvanlarına bakarak hayata tutunduğu zamanlarda da oldukça önemli idi.

Artık o günler geride kaldı. İyi ki de geride kaldı.

Fakat hayat hala zor ve stresli. Özellikle de duygusal olarak. Hala oldukça ciddi kararlar vermek gerekiyor ve birilerinin de bu kararların sorumluluğunu alması gerekiyor. O nedenle, erkeğin ailenin temel direği, yani hayatın fırlattığı fırtınalara ve depremlere karşı sarsılmaz bir kaya olması hala çok önemli. İstediğiniz kadar iyi kazanın ya da kadın istediği kadar iyi kazansın, geleceği muhakkak olan hassas zamanlarda(hamilelik),  krizlerde (ciddi hastalıklar, vs.) temel direğe ihtiyaç olacak.

Aynı şekilde bir erkek adamla beraber olmak bir kadın için onay (validation) ve sosyal kanıt (social proof) demek. Alfa tohumları, beta kaynakları olayını düşünün. Beta kaynaklarını kaybedince aciz hissetmek, kadına yetmiyor hissetmek, olayın sadece beta kaynakları olduğunu sanmaktır. Ya da erkeğin kendisinde kaynak hariç hiçbir cinsel çekicilik özelliği olmadığını düşünmesidir. Buna şurada değinmiştik :

Hipergami sadece en iyi sosyal kaynaklara / statüye sahip erkekler için geçerlidir : Bu tek – taraflı pespektifin Jordan Peterson tarafından yayıldığını görüyorum. Fikir şu : kadının doğal olarak iyiliği için olduğundan, kadınlar sadece kendilerine ve çocuklarına uzun vadede en iyi imkan ve korumayı sağlayan, en iyi baba materyali erkekleri arzulayacaklardır. Bu fikir, hipergami denkleminin alfa siker yarısını görmezden gelen miyop bir bakış açısıdır. Bu, kadınları öven bir bakış açısıdır. Hipergami tanımını, kadınların içsel iyiliği ile sınırlayan erkekler aynı zamanda alfa denilince sadece sosyal, iş ve toplum hayatının lideri erkekleri düşünürler. Bu birçok açıdan yanlış ama eninde sonunda kendileri gibilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan kadınlar tarafından (tabii ki kaliteli kadınlar tarafından) ödüllendirileceğine inanan erkekler için erdem tatmini sağlayan bir düşüncedir. Bu yanlış inancın bekleyen betalar arasında çok yaygın olduğunu belirteyim.

Bir erkek olarak evlilikte tek genel geçer değeriniz, güçlü bir sırta sahip olmak ve o sırtı başka biri için bükme hevesiniz değil. Olmamalı.

Bizden önceki nesillerin toplum içindeki yerlerini düşünecek zamanları yoktu. Çoğu gece gündüz açlıktan ölmemek için çalışıyordu. Ama geçmişte erkeklerin mecburiyetten yaptıkları bir şeyi, günümüzde kutsal bir görev olarak görüp yaşatmanın bir anlamı yok. Geçmişe göre bolluk içinde yaşadığımız günümüzde, erkeğin yük beygiri olmasını gereklilik olarak görmeyi bırakabiliriz.

Kırmızı Hap, Geleneksel Muhafazakarlık ve Modern Zamanlar

Kırmızı hapı içinde bulunduğumuz ortama adaptasyon olarak değil, geçmişe (aslında varolmayan ve kartpostallardan veya filmlerden yansıtılan bir masal geçmişe) dönüş olarak uygulamaya çalışan çok erkek var. Özellikle de geleneksel muhafazakar geçmişe sahip erkeklerin çözümü bu. Geçmişe dönmek.

Oysa kırmızı hapı evliliğe uygularsak amaç kadını yeniden mutfağa sokup iş yaşamından çıkarmak değil, günümüz dünyasında bir aileyi, o ailenin tüm bireylerini mutlu edecek şekilde verimli ve  etkili olarak kurup yaşatmaktır. Erkeğin dominant (lider) olduğu metod kendini ispatlamış ve güvenilir bir yöntemdir ve bu nedenle de kırmızı hap tarafından benimsenmiştir.

Heteroseksüel ilişkileri en sağlıklı yürüten ayar, erkeğin onay beklemeden liderlik ettiği ayardır.

Evlilikte güç kavramını eve sokulan paranın miktarıyla özdeşleştiren, kökleri ciddi bir sosyalizm teorisi içeren feminizmdir. Feminizm teorisi, tüm gelirin koca tarafından kazanıldığı ailelerde kadının sıfır gücü olduğunu iddia eder. Bunu genellikle elindeki parayı aile içi zorbalık olarak kullanan azınlığa bakıp genelleyerek ya da kadınların özellikle de belli bir yaşın üstündeki kadınların aile içi yönetimdeki ciddi otoritelerini tamamen görmezden gelerek yapar. Feminizmin birincil amacı aile kurumunu parçalamak ve sakat aile ekonomisi teorilerine göre kadınların ekonomik gücü arttıkça aileler de kolayca parçalanacak.

(Twitter’da erkek evin direğidir lafına saldıran birçok feminist gördüm ve genelde hepsinin argümanı “ama kadın da para kazanıyor eve destek oluyor”. Kafalarında direk denilince ATM canlanıyor. Oysa evin direği ev fırtınada kafana yıkılmasın diye var, para bir direğin kafada canlandıracağı son şey olmalı. Feminist değilsen tabii)

Kırmızı hapın buna cevabı nedir? Bir ilişkideki liderlik pozisyonu, o ilişkiye bireyin soktuğu para ile doğru orantılıdır teorisini reddetmek! Beta öder erkeklerin ne kadar dominant (!?!?) olduğunu, bekleyen betaların görece yüksek gelirlerine rağmen ilişkilerin iplerini nasıl da (çoğunlukla para da kazanmayan) kadına bıraktığını düşünün. Erkek olarak cinsel pazar değerinin önce duygusal güce ve oyuna, sonra paraya ve tipe bağlı olduğunu düşünün. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Karım benden daha fazla kazanıyorsa ne yapayım?

Öncelikle bunu dert etmeyi  bırak. Zira bu aşamadan sonra karınla ilişkini onun senden çok kazanması değil, o senden çok kazanıyor diye içine girdiğin düşük ruh hali ve kendinde göremediğin liderlik görevini bırakman yıkacak. O nedenle bunu dert etmeyi bırak ve evin lideri / kaptanı görevini eline al. Çoğu kadın, kendi para kazansa bile, ciddi kararlar vermek istemez zira karar vernmek sorumluluğu sırtına almak ve işler ters giderse hedef olmak anlamına gelir. O nedenle çoğu kadın erkeğin karar vermesini (tabii sorumluluğu ve işler ters giderse negatif tüm sonuçları sırtlamasını) ister.

Koca ve baba olarak görevlerin kazandığın paraya bağlı değil. Elbette otur evde ev erkeği ol demiyoruz. Para kazan ve hatta kendi kariyerinde hırsla yüksel tabii ki ama kadın daha çok kazanıyorsa ezilme. Eve daha az para getiriyorum o zaman daha değersizim diye düşünme. Günümüzde iyi kazanan ve iyi sağlayıcı olacak erkek bulmak, dominant ve maskülen bir erkek bulmaktan çok daha kolay. Eve daha fazla para getiren ama taşaklarını hanımları çantalarında taşısın diye bırakmış mavi haplı yığına bak.

Son olarak : kadın olmaktan utanmayan her kadın, yanında bir erkek olmasını ve bu erkeğe dayanabilmeyi ister. İş yaşamı ile ev yaşamını birbirinden ayırır. Parayı silah olarak kullanmaz.

Modern kadının artık bir erkeğe ihtiyacı yok. Doğru. Ama bu hayatlarında bir erkek istemedikleri anlamına gelmiyor. Erkeklerle ilgili ciddi travma yaşamamış kadınlar her zaman olduğu gibi yanlarında bir erkek istiyorlar ve uzun süre de isteyecekler. Evet artık kurtlara yem olmamak için erkeğe ihtiyaçları yok ya da açlıktan ölmemek için. Fakat erkek adam olabilen bir erkeğe yaslanmak ve o erkeği başkasından önce kapayarak sosyal kanıt ve tatmin etmeye ihtiyaçları var. Erkek artık gereksinim değil belki ama lüks. Bu da o kadar da kötü bir şey değil. Lüks olmasına rağmen insanların hayatlarında olmasını arzuladıkları ve onsuz yapamayacakları o kadar çok şey var ki.

Tekrar edeyim : siz bir evin direğisiniz, kaptanısınız. ATMsi ya da yük beygiri değilsiniz. Sizin cinsel pazar değeriniz ve statünüz öncelikle erkek adam olmanıza bağlı. Ne kadar kazandığınıza değil.

Çeşitli meslekler ve esnaf ne kadar kazanıyor?

Bir önceki yazıda Türkiye’nin en büyük 500 özel şirketinde çalışan maaşlarını yazmıştık. O yazıdaki mesleklerin hemen hepsi üniversite diploması gerektiriyor. Türkiye’de nüfusun sadece 11%si üniversiteli olduğu için diğer mesleklere de bakmak yararlı olacaktır.

Youtube’da Para Nerede? diye  bir kanaldan aşağıdaki rakamları derledim. Bu rakamlar tamamen konuştukları iş sahiplerinin kendi beyanları üzerindend derleme ve sadece 2 – 3 tane örnekten ne kadar genelleme yapılır bilemem ve maalesef tüm örnekler İstanbul’dan ama yine de bir fikir verebilir. Oradaki tüm meslekleri almadım. Youtube kanalından tüm videolara ulaşabilirsiniz.

Aşçılar ne kadar kazanıyor?

Sarıyer’de üst düzey bir restoranda mutfak şefi olan olarak çalışan Mehmet Duru’nun (İstanbul Üniversitesi Fizik mezunu ama yurt dışında aşcılık eğitimi almış yaş 26) maaşı 7,750 TL iken Cihangir’de bir restoranın murfak şefi olan Özlem Altın Genç (İstanbul Üniversitesi Matematik oluken aşçı olmaya karar vermiş ) 6,500 TL kazandığını söylüyor.

Büfeciler ne kadar kazanıyor?

Kadıköy’de Tek Büfe aylık net kar olarak 23,750 TL kazanıyor. Günlük ortalama 175 müşteriden müşteri başı ortalama 15 TL kazanç ile aylık brüt 78,750 TL.  Aylık ortalama gider 55,000 TL.

Beyoğlu’ndaki Yeşil Rize Büfe ise aylık 20,000 TL net kara sahip. Günlük ortalama 100 müşteriden müşteri başı ortalama 15 TL kazanç ile aylık geliri 37,750 TL.  Aylık ortalama gider 17,500 TL.

Waffle’cılar Kaç Para Kazanıyor?

Bebek’te Bebek Waffle aylık net 56,500 TL kar ettiğini söylüyor. Günlük ortalama 180 müşteriden ortalama 22.5 TL kazanç ile brüt geliri 121,500 TL. Personel, kira, vergi, vs … derken giderler ise 65,000 TL.

Yeniköy’deki Waffle Port ise 46,875 TL kar belirtmiş. Günlük 125 müşteri ve müşteri başına 22.5 TL ile aylık brüt geliri 84,375 TL. Giderler ise aylık 37,500 TL.

Terziler kaç para kazanıyor?

Bahçelievler’deki Turan Terzi aylık 5,810 TL net kar ettiğini söylüyor. Günlük ortalama 30 müşteri ve müşteri başına 7 TL ile aylık brüt gelir 6,300 TL. Vergi, iplik, elektrik, kira derken giderleri ise aylık 490 TL.

Nişantaşı’ndaki Rumeli Terzi ise aylık 4,575 TL net kar ediyormuş. Günlük ortalama 11 müşteri ve müşteri başına 27.5 TL ile aylık brüt gelir 9,075 TL. Vergi, personel, elektrik, iplik, kira derken giderleri ise aylık 4500 TL.

Midyeciler ne kadar kazanıyor?

Bu bölümde bir adet meşhur midyeci bir adet de sokakta seyyar midyeci ele alınmış. Midyeci Ahmet’in kazandığı o kadar çok ki hesaplayamamışlar 🙂 Seyyar midyeci ise aylık net 4,550 TL kazanıyor.  Seyyar midyeci günde 250 adet satış yapıp midye başına 1 TL ile ayda 6,500 TL brüt kazanıyormuş. Aylık 1,950 TL gider hesaplamış.

Manavlar kaç para kazanıyor?

Ortaköy’deki Tarım Manav aylık 10,000 TL net kazanıyormuş. Günlük ortalama ciro 8,000 TL ve ortalama kazanç 2,000 TL ile ayda 60,000 TL brüt kazanç var. Personel, elektrik, su, doğalgaz, nakliye, vs … derken gider 50,000 TL yi buluyormuş.

Kurtuluş’taki Zirve Manav aylık 22,500 TL net kazanıyormuş. Günlük ortalama ciro 9,000 TL ve ortalama kazanç 2,250 TL ile ayda 67,500 TL brüt kazanç var. Personel (5 sigortalı çalışan), elektrik, su, doğalgaz, nakliye, kira (20,000 TL) vs … derken gider 45,000 TL yi buluyormuş.

Burgerciler ne kadar kazanıyor?

Zekeriyaköy’deki Munchbox Burger :

Aylık Brüt Gelir : 20,280 TL (Günde ortalama 30 müşteri ve müşteri başına 26 TL)
Aylık Ortalama Gider : 11,933 TL
Aylık Net Kazanç : 8,347 TL

Kadıköy’deki Smash Food Works :

Aylık Brüt Gelir : 81,900 TL (Günde ortalama 90 müşteri ve müşteri başına 32.5 TL)
Aylık Ortalama Gider : 57,500 TL
Aylık Net Kazanç : 24,400 TL

Berberler Ne Kadar Kazanıyor?

Nişantaşı’ndaki berber :

Aylık Brüt Gelir : 11,750 TL (Günde ortalama 9 müşteri ve müşteri başına 50 TL)
Aylık Ortalama Gider : 4,250 TL
Aylık Net Kazanç : 7,470 TL

Beyoğlu’ndaki berber :

Aylık Brüt Gelir : 6,240 TL (Günde ortalama 12 müşteri ve müşteri başına 20 TL)
Aylık Ortalama Gider : 3,750 TL
Aylık Net Kazanç : 2,470TL

Kasaplar Ne Kadar Kazanıyor?

Sarıyer’deki Zümrüt Kasap :

Günlük Ciro: 2,250 TL
Günlük Kazanç : 340 TL
Aylık Brüt Gelir : 63,000 TL
Aylık Gider : 53,480 TL
Aylık Net Kazanç : 9,250 TL

Beyoğlu’ndaki Nuri Kasap :

Günlük Ciro: 3,000 TL
Günlük Kazanç : 600 TL
Aylık Brüt Gelir : 78,000 TL
Aylık Gider : 62,400 TL
Aylık Net Kazanç : 15,600 TL

Kuyumcular Ne Kadar Kazanıyor?

Beyazıt Dilara Kuyumculuk :

Günlük Gelen Müşteri : 7
Günlük Kazanç : 1,600 TL
Aylık Brüt Gelir : 41,600 TL
Aylık Gider : 16,500 TL
Aylık Net Kazanç : 25,100 TL

Teşvikiye Bora Mücevherat:

Günlük Gelen Müşteri : 4
Günlük Kazanç : 2,000 TL
Aylık Brüt Gelir : 52,000 TL
Aylık Gider : 27,000 TL
Aylık Net Kazanç : 25,000
TL

Kebapçılar Ne Kadar Kazanıyor?

Taksim’deki Konak Kebap:

Günlük Gelen Müşteri : 350
Günlük Kazanç : 27.5 TL
Aylık Brüt Gelir : 269,500 TL
Aylık Gider : 190,000 TL
Aylık Net Kazanç : 79,500 TL

Nişantaşı’ndaki Başköşe Nişantaşı :

Günlük Gelen Müşteri : 225
Günlük Kazanç : 85 TL
Aylık Brüt Gelir : 535,500 TL
Aylık Gider : 450,000 TL
Aylık Net Kazanç : 85,500
TL

Fotoğrafçılar Ne Kadar Kazanıyor?

Kadıköy’deki Altan Can :

Aylık Ortalama Çekim : 5
Çekim Başı Kazanç : 1,750 TL
Aylık Brüt Gelir : 10,250 TL
Aylık Ortalama Gider : 1,750 TL
Aylık Net Kazanç : 8,500 TL

Nişantaşı’ndaki Stüdyo Kandemir :

Günlük Çekilen Vesikalık Sayısı : 18
Kişi Başı Ortalama Kazanç : 27 TL
Aylık Brüt Gelir : 12,630 TL
Aylık Ortalama Gider : 5,500 TL
Aylık Net Kazanç : 7,130 TL

Robert P. Murphy – Gençlere tavsiyelerim

Son birkaç yıldır gençlere bedavadan finansal tavsiyeler veriyorum. Tavsiyelerime ise genelde şöyle giriyorum : “Size hayatınızla ne yapacağınızı söylediğim için kendimi komik hissediyorum, ama kel olduğum için biliyorsunuz daha yaşlı ve endişeliyim.” Bu yazıda, tavsiyelerimi özetleyeceğim. Bunları daha geniş kitlelere yayılacak şekilde özetlemek konusunda rahatım zira bunlar oldukça tutucu tavsiyeler ve her durumda faydalı olabilirler. Fakat benim Batı ekonomileri ile ilgili karamsar görüşümü göz önüne alırsanız bunlar oldukça önemli tavsiyeler.

Daha fazla birikim yapın.

Bir insanda gelecek için birikim yapma bilgeliği ve disiplini varsa, bu insanın ileride daha yüksek yaşam kalitesine sahip olacağı genel bir bilgidir. Ama yüksek tasarruf oranlarının kişinin gelecekteki geliri üzerindeki etkisini görmek için sayısal bir örneğe bakmakta fayda var – kitabımın 10. Bölümünde detaylandırdığım gibi. Albert Einstein’ın dediği gibi, evrende bileşik faizden daha büyük bir güç yoktur.

Aynı zamanda insanlar, ana akım medyadan gelen telkinler yüzünden birikim yapmaktan utanmamalıdırlar.  Kitabımda açıkladığım gibi, herkes kendi yaşam kalitesini daha fazla birikim yaparak arttırabilir. Başka deyişle, Alice’in kendi gelirinin daha büyük bir kısmını biriktirmesi yüzünden bir yerlerde Bruce’un daha fazla borç içine düşmesi ve hayat kalitesinin düşmesi gerekmez. Toplum gerçekten de net olarak birikim ve yatırım yapabilir. Yani herkes çalışanları daha verimli yapan üretim araçları üzerindeki hakkını arttırabilir.

Bugünkü ekonomik gerilemede, insanların tasarruf yapıyor olması daha da önemli. Keynezci uyarıların tersine, aileler ve şirketler daha fazla tasarruf yaparlarsa ekonomik düzelme daha hızlı yaşanır.

Birden Fazla Gelir Akışı Geliştirin

İnsanlar daha fazla birikim yapın tavsiyesini duyduklarında genellikle öğle yemeklerini evden getirdikleri sandviç ile yapmak gibi tasarrufları düşünür. Daha fazla tasarruf yapmanın en bariz yollarından biri gereksiz harcamalardan kısmak olsa da, daha fazla tasarruf yapın derken kafamdaki asıl yol bu değil. Eğer bir insan her ay gerçekten daha fazla miktarda para biriktirmek istiyorsa bunun en iyi yolu giderden kısmak değil geliri arttırmaktır. Özellikle genç insanlar (benim bu yazıdaki hedef kitlem) için, zaten giderden kısacak pek fazla fırsat yoktur. Ama prensipte bir insan için ne kadar kazanabileceğinin üst sınırı yoktur. Beni yanlış anlamayın. 22 yaşında ve dişe dokunur geliri olmayan bir erkek spor arabalara ya da nezih bir mahallede kiraya büyük miktarda para harcıyorsa, daha ucuz bir yere taşınması ve aracını daha ucuz ve yakıt tasarruflu bir araçla değiştirmesi daha akıllıcadır. Ama bu tür hemen yapılabilecek şeyleri yapsalar bile herkes – özellikle de genç insanlar – nasıl daha fazla gelir elde edebilecekleri üzerinde kafa yormalıdırlar.

Şu an zaten bir ofiste çalışan adamın geceleri garsonluk yapmasından bahsetmiyorum. Kafamdaki bu değil. Bunun yerine genç insanlar bir sürü girişimci işleri denemeliler. Kendilerine başka bir patron daha aramak yerine, gençler kendilerinin patronu olmayı düşünmeliler. En azından birkaç sınırlı alanda.

Bu söylediklerim bazı insanlara korkutucu geliyor ama dikkat ederseniz pek çok genç farkında olmasalar da girişimciler : çocuk bakan veya komşusunun çimlerini para karşılığı biçen her genç bir girişimcidir. Bu çocuklar fısıltı gazetesi ile müşteri bulurlar ve sağladıkları servis için direk ödeme alırlar. Her girişimcinin yaptığı gibi.

Bu tavsiyeyi konuşma yaparken verdiğimde bazı öğrenciler bana ne yapmaları gerektiğini soruyorlar. Kısa cevap şu : “Bilmiyorum, bunu sizin bulmanız lazım”. Girişimci çevresine bakar ve insanların ihtiyaç duyduğu, halihazırda ellerinde olmayan ve ellerine geçmesi için para ödeyecekleri ürün ve servisleri bulur. Bu para eğer girişimcinin zamanına ve yatırımına değecekse girişimci kolları sıvar. İnsanın yapacağı mükemmel girişimi bulana kadar düşünmesini tavsiye etmiyorum. Tam tersine, zamanınızı çokça kapsamadığı sürece birçok girişimi denemek daha mantıklı. Gereken yetenekleri, kendine güveni, müşteri talebini ve bu talebe cevap verecek karlı ürünleri düşünme yetisini kazanmak birçok deneme – yanılmayı gerektirir.

Bu yazıdaki tüm tavsiyelerim gibi, birden fazla gelir kanalı yaratmak her zaman akıllıca birşey olmuştur. Ama günümüz ortamında bu oldukça kritiktir. Bugün “iyi ve sağlam” bir işi olan biri bile gelecek sene ne durumda olacağını kestiremez. Haftasonu girişimini bugünden başlatan bir genç, eğer  işten çıkarılırsa yarın hemen genişletebilir. Ama örneğin köpek gezdirme girişimine bu sene başlamayan genç, gelecek sene işler kötüye gidip işsizlik 12%ye çıktığında işe girişirse, binlerce işsizle rekabet etmek zorunda kalacaktır. Ekonomi hala iyi iken girişime başlayıp geliştirirseniz, ekonomi kötüye gittiğinde elinizde hazır bir müşteri tabanı olacaktır.

Tavsiyemi tekrarlayayım. Aylık bütçenize bakıp “şu kadar kazanıyorum o zaman şundan ve bundan keseyim ve kenara 250 Dolar atayım” gibi bir  yöntemle para biriktirmeniz tavsiyesini vermiyorum. Daha çok “şurada tasarruf edip kenara 100 dolar atayım ve sonra her Cumartesi 3 ev temizleyeyim. Masrafları ve her haftasonu güzel bir yemeği çıktıktan sonra elimde biriktirmek için 600 Dolar kalsın” gibi bir yöntemi tavsiye ediyorum.

Televizyonunuzu satın

“Herkes – özellikle de gençler – daha fazla para kazanmak konusunda beyin fırtınası yapmaya başlamalılar.”

Size verebileceğim en yalın tavsiye, yeni gelir kanalları bulmak için evdeki televizyonunuzu satmanız. Ben benim televizyondan master yaparken sıklıkla yaptığım taşınmalardan birinde kurtuldum. Önce bir süre psikolojik çekilme yaşadım ama şu an biri evime televizyon koysa midem bulanır. Televizyonun verimliliğimi ne kadar öldüreceğini tahmin bile edemiyorum. İnsanlar favori TV dizilerini bilgisayarda izleyebilir. (*)

En az bir aylık masraflarınızı karşılayacak kadar nakit biriktirin

Bir kişi her ay para biriktirmeye başlarsa bu parayı nasıl kullanmalı? Bence ilk adım – Dave Ramsey gibi görünmeden söylemeye çalışayım – bir ay yetecek kadar parayı biriktirmektir. Kişinin kendi tercihine göre para yastık altına ya da bankada mevduat hesabına konulabilir.

Bunu yapmanızın amacı maaş gününden maaş gününe yaşama alışkanlığını kırmanız. Bu tip bir hayat tarzı 3 nedenden dolayı zararlıdır : en barizi, böyle bir yaşam en küçük bir parasal sorunda kişiyi zora sokar. Beklenmeyen bir masraf ya da işten çıkarma karşısında bu kadarlık bir emniyet bile çok yararlıdır.

Ama bir aylık parayı kenara koymanın 2 nedeni daha var. Böyle bir paraya sahip olan kişi faturaların ay içinde birikmesine izin verip onları topluca ödeyebilir ve böylece sürekli bankaya (fiziksel ya da online) gitmek zorunda kalmaz. Kişi sürekli para akışını dengelemeye çalışmak yerine işine konsantre olabilir.

Diğer bir sebepte, maaş bordrosuna bağımlı yaşamak girişimci ruha zararlıdır. Ay sonunu getirme mantalitesi yerine bir aylık birikimi olan insan için önümüzdeki bir ayın masraflarına sahip olmak ile 2 ayın veya 3 ayın mastaflarına sahip olmak arasında fark yoktur. Kişinin bir kere tüm ödeme ve harcamalardan sonra bile elinde koca bir ay için para kalırsa, o para gizemli bir şekilde artarak daha fazla ayı karşılayacak hale gelir.

Zekat ver Ya da Bağış Yap

Size mantıksız görünebilir ama inançlı biri zekat verdiğinde (ya da inancı olmayan biri bağış yaptığında) bir şekilde insanın elinde aydan aya daha fazla para oluyor. Sanırım zekat gibi insanın elindekinin belli bir oranını bağışlamak, o insanın parasını daha iyi yönetmesini sağlıyor.

Daha genel olarak, kişinin dikkatini kendi benliğinden dışaroı yöneltmesi onun ufkunu genişletiyor ve kişinin düşünmeden harcama yapmak gibi davranışlarını kısıtlarken daha fazla gelir için yapması gereken ekstra işi yapmasını sağlıyor.

Bu son madde, depresyonda ve ciddi maddi sıkıntı içinde olanlar için çok önemli. Onları orada tutan sebeplerden biri de, bilinçaltlarında bir yerde, faturaların mutfak masasında birikmesine izin vermeyen ve hayatlarını yoluna koymuş insanlar gibi stressiz yaşamayı haketmediklerini düşünmeleri. Dini ya da seküler bağış yaparak kişi kendinden nefret etmeye harcadığı zamandan kısarak başkalarına yardım etmeye odaklanır.

Değişken Faizli Borçtan kurtulun

Kişi elinde belli bir miktar birikim yaptıktan hemen sonra tüm bileşik faizli borcunu ödemelidir. Bunun en başta geleni de her ay faiz binen ve faizi güncel rakamlardan hesaplanan kredi kartı borcudur. Eğer faizler artarsa oradaki borç bir anda ödenemez noktalara çıkabilir. Bu ise daha önce kredi kartı borcunu döndürebilen birçok kişiyi iflasa sürükleyecektir.

Değişken faizli borçtan kurtulmak illa onu ödemekle olmaz. Kişi borcu sabit faize geçirebilir.

Gümüş ya da altın alın

Bir aylık nakitten ve borç kapadıktan ve değişken faizli borçtan kurtulduktan sonra paranızın bir kısmı ile altın ve gümüş alın. Gerçekten elle tutulur yatırımlar yapma konusunda oldukça öğreticidir.

(*) – Bugün bu tavsiyeye sosyal medyadan ve bilgisayarda vakit öldürmekten uzak durun da eklenebilir.

Çeviri : My Advice to Young People

Red Man Group Episode 21 Notları – Tip mi, oyun mu yoksa para mı?

The Red Man Group Episode #21 – $$$ vs. Looks vs. Game grubun en bomba bölümlerden biri idi. Biramı alıp seyretmek isterdim ama olmadı. Onun yerine yükleyip uçakta bazı kısımlarını çevirdim. Bu önemli kısmı paylaşarak bitmeyen tartışmayı yeniden ateşleyeyim. Oyuncu Emre mi, yakışıklı Buğra mı yoksa BMWli Berkecan mı?

Rollo : Kırmızı Hap camiasında çok bilinen bir tartışmadır bu. Bu tartışmada taraf erkekler iki kamptan birine düşerler. PUA tarafındaki erkekler, kendine güvenin yüksek, oyunun iyi ayarlanmış olduktan sonra ve kadında bir duygu yaratıyorsan, duygusal bir iz bırakıyorsan nasıl göründüğünün önemli olmadığını söylerler. Bu adamlar size sokakta güzel kızlara yürüyen ve telefon numarası alan şişman erkeklerin videolarını göstereceklerdir. Oyunları iyi olduğu için bu kızları götürebiliyorlar mesajı vermek için bu videoları hazırlıyorlar. Bunları şimdiye kadar sadece RSD videolarında gördüm ama biliyorsunuz bu ihtimal dahilinde bir olay. Videolardan birinde şişman gösterecek şeyler giyen ve kadınlara yürüyüp oyun oynayan bir adamı seyrettim. Bu gerçek mi sahte mi bilmiyorum.

Neyse, iki kamp var. Oyunun herşey olduğunu düşünen erkekler ve olayın sadece dış görünüş ve yakışıklılık olduğunu düşünen erkekler. Eğer yakışıklı değilsen, 185 boyunda değilsen, simetrik surata ve hatlı kaslara sahip değilsen şansın yok ya da çok az adamları. Oyun kampındakiler dış görünüşü tamamen önemsiz sayarken tip kampındakiler oyunun tip yeterli değilse işe yaramayacağını düşünür.

Bir de herşey servet ve para diyen erkekler vardır. Eğer paran yoksa kızlar sana bakmaz diyen erkekler.

Rollo der ki :

Tip.

Oyun.

Para.

En azından ikisine sahip olun. 3üne de sahipseniz en iyisi. Ama sadece birine sahip olacaksanız oyun en önemlisidir. Zira oyun sizi en azından alışık olduğunuzdan bir basamak yukarıda kadınların radarına sokacaktır.

Bu üçü içerisinde en çok direkt kontrolünüz olanı tip. Zira daha değişik giyinebilir, gyme gitmeye başlayabilir ve kendinize çeki düzen verebilirsiniz. Eğer dış görünüşünüz iyi ise oyununuz daha kolaylaşır. Eğer tipinize özen gösterirseniz daha çok IOI (Indication of Interest – İlgi Göstergesi) alırsınız. Bu durumda kadınlar size daha çok dokunacaklar, daha dokunaklı olacaklar. Bu aşamada sıçmamak ise size kalmış.

Zira tipi çok iyi ama oyunu olmayan boğazına kadar mavi hapa batmış birçok erkek gördüm. Bunlar ilk aşamayı ve tanışmayı geçebilirler hatta seks de yapabilirler. Ama her zaman yanıp tutuştukları kız arkadaşa bir türlü sahip olamazlar. Zira boğazlarına kadar mavi hapa batmışlardır.

Birçok erkek olayın sadece para ile ilgili olduğunu düşünür. Eğer paran ve kaynakların yoksa kadınlar sana yüzvermeyecektir. Benim N-sayımın (yattığım hatun sayısı) çoğu cebimde beş kuruş para yokken oldu. Bir pickup arabam, amplifierım ve müzik aletlerimden başka birşeyim yoktu. Kadınlar benim Kuzey Hollywood’daki tek oda stüdyoma gelip benle seks yapıyorlardı. Zira ben o dönemde onların idealindeki alfa sikerdim. 22 yaşında (rock müzik grubu üyesi) …

Oyununuzu ve dış görünüşünüzü geliştirebilir ve biraz ekstra para da kazanabilirsiniz. Ama para çoğu erkek için 20lerinizin sonuna ve 30larınızın başına kadar gerçekten gelmeyecek. Bu nedenle erkeklerin cinsel pazar değeri zirvelerini erken 30lara koyuyorum.

Carl (Black Label Logic) : Son zamanlarda insanları sinir eden tweetler atıyorum. Geçenlerde böyle bir tweet attım. Biz erkekler kadınların peşinde onlara yürüyüp duran 6 – 7 milyarder koşuyormuş gibi bir izlenime kapılıyoruz ama gerçekte ellerinde olan 50 tane instagram takipçisi var. Bunlarda ortalama erkekler ise ortalama 1.77 boyunda, BMI indeksleri 29 civarında (obezite sınırı) ve 101 cm gögüs ölçüsüne ve yıllık ortalama 40,000 USD gelire sahip, kendilerine bir iki numara büyük gelen crocs ve kargo short giyen erkekler. Bu sürünün üstüne çıkmak o kadar da zor değil. Abur cuburu bırakıp, biraz daha fazla para kazanmanın bir yolunu bulup o bol giyecekleri arka bahçenizde yakarsanız …

Sorun şu : günümüz ortalama erkeği çıtayı o kadar düşürdü ki … eğer kendinizi o seviyenin üstüne çıkaramıyorsanız sizin asıl sorununuz çalışma ahlakınız.

AJ : Eğer erkeksen ve daha fazla kızın radarına girmek istiyorsan daha iyi giyin, hijyene önem ver, daha iyi ayakkabılar giy … Bunlar tamamen temel şeyler. Çoğu hergün duş almak ve nasıl göründüğüne biraz dikkat etmek ile alakalı. Ve bu konuda benimle tartışan adamlar biliyorum. “Benim ayakkabılarıma ve ne giydiğime önem veren bir kadınla asla birlikte olmam” diyen erkekler. Çıta o kadar hastalıklı şekilde düşük ki …

Eğer bir erkeksen ve fiziksel olarak fit olmak için çalışırsan vücudunda doğal fizyolojik değişimler meydana geliyor. Daha kendine güvenen ve kendini ileri süren biri haline geliyorsun. Bunu zaten gymde yapıyorsun ama gymdeki metafor hayata taşınıyor.

Kadınlar için çok hayal kırıcı olan şeylerden biri fit ve çekici bir erkek görüp sonradan bu erkeğin mavi haplı olduğunu anlamak. Böyle vücut geliştiriciler gördüm.  Fiziksel olarak 10 numara olmalarına rağmen bir kadının çevresinde yavru köpeğe dönüyorlar zira o mavi haplı kafa yapısı içindeler. Çok çekici görünüyorlar ama ağızlarını açtıklarında olay bitiyor. Azıcık oyuna sahip olsalar bile arzuladıkları hatunu bulunca AFC kafa yapısına geri düşüyorlar.

Rollo’nun dediği gibi bu alanların hepsini (para, oyun ve dış görünüş) geliştirmeye çalışmalısınız. Sadece birinde çok iyi olup kadın – erkek ilişkilerinde ve hayatta o şeyin sizi ileri götürmesini bekleyemezsiniz.