Jordan Peterson Türkçe – Uyumlu ve Uyumsuz İnsanlar

Jordan Peterson, derslerinden alınan bu videoda uyumlu ve uyumsuz insanları ele alıyor ve fazla uyumlu insanların daha fazla omurgalı olmalari – doğru bildiklerinin arkasında durmaları gerektiğini anlatıyor.

Videoda assertiveness kendine güven olarak çevrilmiş ama kelime daha çok çatışmadan kaçmayan, kendi ve başkalarının hakları için dik durabilen, omurgalı anlamına gelir. Fazla uyumlu insanlar çatışmadan kaçındıkları için sürekli karşılarındakine taviz verirler, kendi hakları için ayağa kalkmazlar ve özellikle de çalışkan insanlar iseler bolca sömürülürler. Bu kişilerin maaşları eşitlerine göre az olur, daha fazla çalışırlar, ilişki içinde karşı taraf tarafından kullanılabilirler.

Jordan Peterson fazla uyumlu insanlara pazarlık yapmayı ve doğru olduğunu düşündükleri şeyleri söylemelerini salık veriyor.

Video JBP Türkçe kanalında yayınlandı. Burada Jordan Peterson videoları çeviriliyor. Üye olmanızı tavsiye ederim.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Erkeklerin Hayatını Ne Anlamlı Kılar?

Jordan Peterson bu videoda erkeklerin hayatlarına anlam katma ve sorumluluk arasındaki ilişkiden bahsediyor. Günümüz toplumunda erkeklerin sorumluluk almaları durumunda zerre takdir görmemeleri nedeniyle “neden herhangi bir şeyin sorumluluğunu” alayım diye tepki verdiklerinden, bunun haklı bir tepki olsa da erkeğin kendisine de zararlı sonuçları olduğundan bahsediyor.

Video JBP Türkçe kanalından.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jonah Kompleksi – Başarı Korkusu

Jonah Kompleksi kısaca başarma, büyüme ve kazanma korkusudur. Bu korkunun asıl nedeni bu başarı / büyüme  / kazanma ardından gelecek sorumluluğu alma kaygısıdır.

Bu, bir işi yapabilme kapasiteniz olmasına rağmen, o işi ertemele, o işten kaçma ve hatta kendinizi kasıtlı olarak sabote etmek şeklinde de ortaya çıkabilir. Mesela sabaha önemli ve size seviye atlatacak bir iş toplantınız varken kendinizi sabahın üçüne kadar birçok şeyle meşgul edip ayakta kalmak gibi.

Hemen her psikolojik engelin ardında olduğu gibi Jonah Kompleksinin temelinde de kaygı var. Fakat burada evrimsel bir korku da var : eğer başarılı olursam, kendimi gerçekleştirirsem, yani sürüden öne çıkarsam diğerleri tarafından dışlanacağım korkusu. Bu korku nedeniyle insanlar kendilerini sürekli ortalamaya çekmeye meyillidir.

İstanbul merkezli psikolog Nevzat SARAYCIKLI kanalında bu önemli konuyu ele almış.

Jordan Peterson – Karanlık Taraf (Jung’un Gölge Kavramı)

Jordan Peterson’un ders verirken karanlık taraf ile ilgili konuştuğu kısım (Türkçe alt yazılı).

Tecrübenin değeri, kabaca; onun sayesinde, dünyaya bakış açında ve hayatta ki rolünde nasıl bir değişim türettiğindir. Yani, değerli bir bilgidir.

Berbat bir hikaye anlatabilirler ve bu değerli olabilir. Çünkü; dünyaya nasıl bakmaman gerektiğini gösterebilir. Bakış açınızı ve rolünüzü.

Olumlu bir hikaye de yararlı olabilir. Bu nedenle; korkunç, psikopat insanların hikayelerini izleriz. Onlar gibi olmamayı öğrenme ümidiyle.

Gerçi bunda, başka avantajlar da var. Kötülük (*)  yapamayacak birisinin, kötülük yapabilecek birisinden daha iyi olduğunu söyleyebilirsiniz. Ve ben bunun -Jung’cı düşünceye göre de bu böyledir- yanlış ve tehlikeli bir düşünce olduğunu söylerim.

Çünkü; kötülük yapabilecek birisi değilseniz, yapabilecek herkesin kesin kurbanı haline gelirsiniz.

Yani insanların, kötü insanların hikayelerini izlemenin sebeplerinden biri de bir taraflarının, içlerinde ki canavarla birleşmek istemesidir.

Onlara karakter ve öz saygı veren bu canavardır. Çünkü zarar verebilir hale gelmeden önce kendine saygı duymak imkansızdır. Güçlenir ve bir şekilde tehlikeli olduğunu görürsen yada cidden tehlikeli, kendine saygı duymaya başlayabilirsin. Başkaları da bunu yapar.

Demek istediğim; ”kötü olmak, olmamaktan daha iyidir” değil. Demek istediğim; kötülük yetisine sahip olup, kötü olmamak, kötülük yetisine sahip olmamaktan daha iyidir.

Çünkü birisinde; zayıf ve naifsin. Ama diğerinde; tehlikelisin ama bu kontrolün altında.

Bilirsiniz, bir çok savunma sanatı bunu felsefesi haline getirmiştir.

”Seni dövüşmen için eğitmiyoruz seni gözünü açman ve huzurlu olman için eğitiyoruz ama kavga etmek zorunda kalırsan…

Ayrıca dövüşme konusunda kendine güvenin varsa bu kavgaya girme ihtimalini düşürür. Çünkü birisi seni zorladığında kendinden emin bir şekilde tepki verebilirsiniz. Zorbalara karşı hep işe yarar. Genelde, yeterli derecede özgüven göstererek -ki bu üstünlük göstermeye eşdeğerdir- zorbayı vazgeçirebilirsiniz.

Yani, içinizde ki canavarla geliştirdiğiniz gücünüz; huzurunuz için en iyi garantidir. Jung’ın, insanların gölgeleriyle birleşmeleri gerektiğine inanmasının bir sebebi de bu. Ve ”Bunu yapmaya çalışmak korkunçtur. Çünkü; insanın farkına varmak istemediği tarafı olan gölgesi, cehenneme kadar uzanır.” der.

Demek istediği kendi gölgeni analiz ederek, başkalarının ve kendinin neden, 20. yüzyılın karakterini oluşturan berbat vahşetleri yapabileceklerini anlayabilecek olman. Ve bu anlayışa sahip olmadan, onu kontrol altında tutamazsın.

Mesela Nazi Almanyasını yada Stalin kontrolünde ki Sovyetler Birliğini araştırıp kendinize ”Bunlar nasıl insanlardı?” sorusunu sorarsanız. Kurbanlardan bahsetmiyorum, suçlulardan bahsediyorum. Cevap, senin gibi oldukları olur ve bunu bilmiyorsan, nedeni; kendin de dahil olmak üzere, insanlık hakkında hiçbir şey bilmemendir (**). Durum buysa; neden senin gibi olduklarını öğrenmen gerekir. Ve inanın, bu eğlenceli bir şey değil.

Bu, insanlarda travmaya neden olabilecek bir şey ve bu nedenle yapmıyorlar. Aydınlanmaya giden yolun, nadiren yürünmesinin bir sebebi de budur. Bu yol sadece, huzurunu takip edip seni mutlu yapan şeyleri yapmaktan ibaret olsaydı, dünyada ki herkes bilgeliğin kusursuz örneği olurdu ama durum bu değil.

Durum; karşılaşmayı isteyeceğin son şeyle karşılaşmak. Bu herkesde var.

Şovalyelerin kutsal kaseyi aradıkları bir Kral Arthur hikayesi var. Bu kase ya son akşam yemeğinde kullandığı kase yada çarmıha gerildiğinde kanının içine döküldüğü kase.

Hikayeler değişiklik gösteriyor ama kase basitçe, anka kuşu gibi, değişimi sembolize eden kutsal bir obje. Bir fikir.

Eşit oldukları için yuvarlak masada oturan Arthur’un şovalyeleri, en değerli objeyi bulmaya çalıştılar.

En değerli şeyi bulmak için nereye bakarsın?

Şövalyelerin her biri kaleyi çevreleyen ormana gittiler ve kendilerine en karanlık görünen noktadan ormana girdiler.

Bu iyi bir ders.

Çünkü bilgeliğe ve tamamen aynı şey olan kişisel değişime giden yol kesinlikle yürümek istemeyeceğin yol.

Bunun nedeni oldukça teknik. Bu da Jung’cı bir varsayım.

İçimizde gelişmemiş bir sürü şey var ve bunun nedeni onlara bakmaktan kaçınmamız. Çünkü onları görmek istemiyoruz. Ve geliştirmekten kaçındığın kısımlar var çünkü o kısımları geliştirmek zor.

Yani istediğin şeyin, bakmak istemediğin yerde olması, gerekiyor.

Çünkü oraya sakladın.

Bu durumun herkes için farklı olmasının sebebi de bu.

Senin aydınlanma ve dehşet alanın, başkasınınkiyle aynı olmayacak. İkisinin de aydınlanma ve dehşet alanı olması dışında. Yani, bir analitik seviyede eşitlerken, diğerinde farklılar.

Herneyse. Kurguya ve işlevine dönecek olursak gerçeği damıtır ve karma karakterler oluştururlar ve ne kadar karışık olurlarsa o kadar, mitolojik karakterlere benzerler. Bunun sonucunda, daha evrensel olurlar ve daha çok dini ilahlara benzemeye başlarlar ama bunun sonucunda kişisel tecrübeden uzaklaşmaya başlarlar. Bu nedenle edebiyatta, karakterini normal bir insandan fazlası ama bir tanrıdan daha azı yapabileceğin dar bir alan var. Seksenlerde süpermenin başına gelenler gibi.

İki tanrısal, iki de dünyalı ebeveyni vardı ve Harry Potter gibi kimsesizdi.

Oldukça yaygın bir tema. Süpermen ilk başta sadece, binaların üstünden zıplayabiliyordu belki bir lokomotifi durdurabilirdi ama 80’lere doğru gezegenlerle hokkabazlık yapmaya, hidrojen bombaları yutmaya başladı.

Herşeyi yapabilirdi. İlginçliğini kaybettiği için insanlar çizgiromanı almayı bıraktı.

Korkunç bir şey olur ve süpermen düzeltir.

Başka bir şey olur ve süpermen düzeltir.

Bu sıkıcı.

Öyle bir arketipe döndü ki, basitçe her şeye kadir tanrı gibiydi.

Ve bu hiç eğlenceli değil. Tanrı kazanır, sonra tekrar kazanır…

Bu nedenle onu kriptonitle zayıflatmaları gerekti. Yeşil kriptonit onu hastalandırdı.

Sanırım kırmızısı onu mutasyona uğratmıştı.

Pek iyi hatırlamıyorum. Her neyse.

Anlatılacak bir konu olsun diye karakterine zayıflıklar getirdiler.

Ve bu üzerine düşünülmesi gereken bir şey.

Bunda derin bir varoluşsal ders var.

Varoluşun sınırlı, hatalı ve narin.

Ufak bir lambanın içinde ki dahi olan cin gibisin.

Sınırsız potansiyelin var ama ufacık bir yaşam alanına sıkışmış halde.

Alaaddin’de cini oynarken Robin Williams’ın dediği gibi.

Ama sınırlarınız olması gerçeği; hayatınızın anlamının o sınırları aşmak olduğu anlamına geliyor

ve eğer sınırların olmasaydı bir konu olmayacaktı. Belki hayat da olmayacaktı.

Yani, belki de kusurlu ve yetersiz olduğumuz gerçeğini kabullenip, bunu varoluşun bir gerekliliği olarak görmemiz gerektiğinin bir nedeni de bu.

En azından mantıklı bir fikir.

(*) Kötü : Bu konuşmada ”kötü” olarak çevirdiğim her yerde ”cruel” kelimesi kullanılıyor. Kelimenin tam çevirisi ”zalim, gaddar veya yırtıcı” olmasına rağmen burada kötülük yapabilmekten bahsedildiği için kötülüğü kullandım.

(**) Jordan Peterson bunu şöyle açıklıyor : İnsanlar Nazi Toplama kampları ile ilgili filmler izlediklerinde o ortamda olsalar Oskar Schindler gibi davranacaklarına inanmaya meyillidir ama hayatlarını oracıkta alabilecek şeytana karşı durabilen böyle kahramanlar binde birdir. Çoğu öyle bir ortamda, Zimbardo Deneyinin de gösterdiği gibi, o kamplardaki acımasız gardiyanlara dönüleceklerdir. Öyle bir durumda zorba gardiyana dönüşmemek için gölgenle çok daha önceden karşılaşıp onun farkındalığı ile aydınlanmış biri olman gerekir.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Zamanında olmadıktan sonra olmuyor

Ödeyeceğin bedeli seç yazısında Heaven rumuzlu okur şöyle bir şey yazmış :

Yalnız şöyle de bir durum var ki abi, bazı şeyler zamanında olmadıktan sonra olmuyor. Hani bu hatunculuk işlerine 10 yaşlarında başlamış adamla, 25 yaşında başlamış adam nasıl aynı olamayacaksa; hayatta bedellerini erkenden seçip ödemeye başlamış adamla, bazı şeyler geçip gittikten sonra bir yola girmeye çalışan adamın da asla aynı olamayacağını düşünüyorum. Bu sebeple de abi, kırmızı hap felsefesinde bir paradoks olduğunu düşünmeye başladım. Benim gözlemlerime göre erkeklerin çoğu, bu felsefe ile karşılaştığında iş zaten işten geçmiş oluyor. İş yapanlar, erkek gibi erkek olabilenler ise, atı çocuk yaşta aldığı için Üsküdar’ı da çoktan geçenler oluyor.

Bu arabesk kafa Türkiye’de çok yaygın aslına bakarsanız İngilizce’de duyduğumu hatırlamadığım bir kafa.

X yaşında başlayan ile Y yaşında başlayan aynı olmayacaktı.

Bu laf dünyanın en beyinsiz laflarından biri bence. Ayrıca da inanılmaz boş. Erkeklerin 90%ının hiç bir işe hiçbir yaşta başlamadığı ve tam tersi enerjilerinin başarısız olmaya harcadıkları bu dünyada, senden 15 yıl önce başlayan tepe binde birde olsun, 10 yıl önce başlayan %1de olsun sen de 10%’da ol ne olacak? Bu kadar başlamayan varken başlayan herkese az çok ekmek var, sabırla devam edene iyi ekmek var.

Bu akılsız laf genelde başlamamaya bahane arayanların kafasında zaten. İstersen 40ında başla, yine tepe 10%ye girersin. Bu soya oğlanlarının, koltuk patateslerinin, ayakta uyuyanların dünyasında tepeye çıkma çıtası yüksek değil.

Ha tepeye 10%ye çıkıp hala tepe binde bire bakıp içlenen adam duble akılsızdır. Bu cebinde 200 milyon olup da Bill Gates kadar zengin olamadım diye hayıflanmaya benzer. Zaten bu kafa da cebinde 200 lira olup da onu arttırmak için adım atmayacakların olacağını sandığı şeydir.

Benim gözlemlerime göre erkeklerin çoğu, bu felsefe ile karşılaştığında iş zaten işten geçmiş oluyor. İş yapanlar, erkek gibi erkek olabilenler ise, atı çocuk yaşta aldığı için Üsküdar’ı da çoktan geçenler oluyor.

Kırmızı hap forumlarında KH ile 50 yaşında boşandıktan sonra karşılaşıp tabak çevirip hayatına bakanlar var, sen iş işten geçti sanmaya devam et.

Bu kafa, insanı olduğu yerde tutma programının bir parçası. Sen istatistiki olarak bunu takip edeceksin ve hayat boyu potansiyelinin altında kalacaksın. Muhtemelen olacak bu. Buraları okuyan çoğu erkek de aynı şekilde.

Siz bilirsiniz. Hayat sizin, siz hayatınızı daha iyiye götürmeye değmez kafasında iseniz, ne benim ne de bir başkasının sizin o yönden döndürmeye çaba harcamasına değmez. Bir insan bugün 2,000 TL kazanıyorsa ve bu adama 10,000 TL kazanmanın yollarını gösterdiğinde bu adam “aman babasının cebine 50,000 TL koyduğu adamla asla boy ölçüşemem neye yarar” diyorsa, 8 bin TL fark hayatında fark yaratmaz sanıyorsa, o insana yardım edilemez, etmeye çalışmaya değmez. Her şeyden önce bu kafada olmayan azınlığa el atmak daha verimli ve onlara zaten yetecek zaman yok.

Şu X yaşında başlayan ile Y yaşında başlayan aynı olmayacaktır kafasındaki adamlara acıyorum ama dediğim gibi vakit yok. Kafalarındaki bilgisizliğe dayalı bu aptallıktan kurtulmak kendi görevleri. Bilgisizlik diyorum zira hayata önde başlayanların ne kadar az olduklarının farkında değildir. Örneğin Türkiye’de erkeklerin sadece binde 17’si dolar milyoneri ama “zengin olacan hacı” diyen adamlarla azıcık konuşsan Türkiye’de zengin erkeklerden kendilerine kız kalmayacağını sandıklarını anlarsın. Bu da aynı hesap.

Bu şekilde konuşanlarda yengeç zihniyeti de aşırı şekilde mevcuttur. Yorumlarda muhtemelen örneği görülecektir.

Ödeyeceğin bedeli seç

Allah’ın Aslanı rumuzlu okuyucu sormuş :

Selam Mahmut abi, uygun yazinin bu oldugunu düsündüm.

Gecici olarak günde 8 saat calismaya basladim ve vaktin cok kisitli oldugunu daha iyi farkettim. Acikcasi isten sonra kalan az vakti insan ister istemez iyi degerlendirmeye sartliyor vakit az oldugundan. Yalniz su var, ömür boyu günde 8 saat calisacagimi düsününce iliskiler konusunda ugras vermenin, spora gidip vakit ayirmanin degecek bir sey oldugu konusunda süpheye düsüyorum. Spor günde en fazla 1.5 saatini alabilir diyebilirsin ama o 1.5 saat bile cok degerli oluyor kisitli sürenin icinde. Isten yorgun argin geldikten sonra ayaklarimi uzatip birami yudumlarken keyif yapmak varken neden spor salonunda demirlerin icinde mücadele etmeliyim? Sunu sordum diye senden firca da yiyebilirim ama bilemiyorum. Belki mgtow olanlar hakli …

Bu ciddi bir konu ve çok sık içine düşülen bir yanılgı. Forumlarda görüyorsunuz, kadın – erkek ilişkileri ile ilgili ne tartışılırsa tartışılsın, daha 3 – 5 yorum geçmeden biri çıkıp “ya hacı kadınlardan uzak durun, derdiniz tasanız olmaz” diyor. Bazı açılardan doğru gibi görünen bir önerme bu. Mesela çalışma olayını düşünelim.

Gerçekten MGTOW yaşarsanız kendinize bakmak için çok çalışmanıza gerek yok. O zaman neden olmasın?

Çoğunuzun anlamadığı nokta, hangi yolu seçerseniz seçin bir bedel ödeyecek olduğunuz. MGTOW seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, evlenseniz de. Spor salonuna gitmeyi seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, biranızı yudumlayıp yan gelip yatmayı seçseniz de.

Bana bazen kırmızı hap – mavi hap kavramları, aslında bedensel ve duygusal olarak yetişkin erkek ile oğlan çocuğu ayrımına bizim bulduğumuz cafcaflı tanımlar gibi görünüyorlar. Yetişkin bir erkek olarak hayatta ne yöne giderseniz gidin bir bedel ödeyeceğinizi bilmeniz lazım. Bedel ödememeyi, fedakarlık yapmamayı seçemeyeceğinizi, sadece ödeyeceğiniz bedeli ve yapacağınız fedakarlığı seçme lüksünüz olduğunuz bilmeniz lazım. Evet tekrar ediyorum bunu kafanıza sokun :

Gitmeyi seçeceğiniz her yönün gerektirdiği bir bedel ve fedakarlık var. Fedakarlık yapmamayı seçemezsiniz, sadece gideceğiniz yönü ve yapacağınız fedakarlığı seçebilirsiniz.

MGTOW olurum hacı, karı – kız yok rahat rahat yaşarım diyenler – ki genellikle bu konuda konuşacak zerre tecrübesi ve bilgisi olmayan 25 yaş altı oğlan çocuklarıdır kendileri -o yolun da bir bedeli olmadığını sanıyorlar. O bedeli bilseler çoğu göze bile alamaz. Bir laf vardır : herkes aslan olmak ister ta ki iş aslanın aslan olmak için yaptığı şeyleri yapmak zorunda kalana kadar!

İlişkilerden ve kadınlardan uzak durmanın yanlızlık, biyolojik üreme dürtülerine sürekli karşı gelmek zorunda olmak, hayatın en temel ihtiyaç ve güzel zevklerinden biri olan sekstten mahrum kalmak, vs … gibi bedelleri var. Kadın – erkek birbirlerinden farklı ama birbirleri ile uyum içinde olurlarsa oldukça doyurucu bir yaşam kurabilecek varlıklar, bu ihtimali çöpe atmak var. Bakın ben arkadaş çevremde çocuk yapmaktan ve evlilikten en uzak adamdım ve çocuğum olduktan sonra bile söyleyebilirim, çocuksuz da olabilirdim. Ama çocuk hayata büyük renk katabiliyor, bundan mahrum kalmak var.

Spor evet bedel ister ama koltuk patatesi olarak yaşamanın da sana kalp damar hastalıkları gibi bir ton bedeli var. Bugün toplum oldukça stabil diye bu lüksü sürdürebileceğini sanarsın ama yarın dünya tepek taklak olduğunda ilk sen gidersin mesela. Ben biraz kafa olarak buna müsaitim ama her uygarlığın yıkıldığı kıyamet filmi izlediğimde aklıma gelir : lan şimdi burada ne kadar şeker hastası varsa ilaç bulamadığında komaya girip ölecek!

Mavi haplıyken kırmızı hap gören çoğu erkeğin MGTOW ile flört etme nedenlerinden biri de bence budur. Fişe takılı oğlanın mavi haplı aşk, oneitis, bekleyeyim gelecek, vs … peri masallarına bakarsanız, hepsi bedelsiz (performans yükü olmadan elde edilen idealize aşk) pembe düşler. Bu çocukların yetişkinliğe adım atmak yerine bedelsiz yollar araması ve bedelsiz sandıkları MGTOWa yönelmeleri şaşırtıcı değil.

Kısacası, seçtiğiniz yolda bedel / fedakarlık göremiyorsanız, henüz seçim yapacak olgunluğa sahip olmayan saf birisiniz demektir. Her yolun artıları ve eksileri vardır. Seçtiğiniz yolun da arkanızda bıraktığınız yolun da hem getirilerini hem de götürülerini tartın. Bundan sonra MGTOW da seçseniz  evlilik de seçseniz, gözü kapalı seçim yapan ve hayal dünyasında yaşayan oğlan çocuklarına göre daha iyi bir hayat yaşarsınız.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sarsılmaz zihin : Navy Seallerin sarsılmaz zihinlerinin 6 sırrı

Brandon Webb bıracak gibi değildi.

“Siktir git, Eğitmen Buchanan – siktir git. Beni buradan ancak ceset torbasının içinde çıkarırsın.”

Gezegendeki en seçkin özel kuvvetler birimi olan Navy Seal’e üye olmak için tüm çaylakların katlanması gereken fiziksel ve zihinsel işkence haftası olan “Cehennem Haftası” nın ortasındaydı.

Webb herkesten daha kötü bir fiziksel kondisyon gösteriyordu. Ve biraz da egosu vardı. Bu hiç de iyiye işaret değildi. Eğitmenler onun bırakıp gitmesini istediler.

Şansının az olmasına (her 7 çaylaktan sadece 1’i haftayı başarılı tamamlayabiliyordu) ve eğitmenlerin “özel” davranışlarına rağmen Navy Sealin keskin nişancısı olmayı başardı.

Webb diğerlerinin başarısız olduğu yerlerde neden başarılı oldu?

Spartalılardan Navy SEAL’lerine kadar her çeşit savaşçıya hayranım. Belirli bir kaliteye (bu durumda “mental dayanıklık”) hayran kaldığımda, doğrudan bu işin kaynağına gitmek isterim. “X’te dünyanın en iyisi kim?” diye sorarım. Sonra onları incelemeye çalışırım.

Bu ,SEAL in aynısıdır. Onlar gezegendeki en sert insanlardan bazıları ve onların bize öğretecekleri bir şeyler var.

Ben, birçok insanın yaptığı gibi Navy Seal e girmenin sırrının fiziksel dayanıklılık olduğunu sanmıştım.

Öyle değilmiş.

Webb, NYT’nin en çok satan anı kitabı Kırmızı Çember: Navy SEAL Keskin Nişancı birliğindeki Hayatı ve Amerika’nın En Ölümcül Nişancılarını nasıl eğittiğini yazdı.

SEAL eğitimini başarabilmeniz için süper bir sporcu olmanız gerektiğine dair yaygın bir yanılgı var.  Öyle değil.  Kursun tüm gereksinimleri ortalama atletik bir erkeğin bunu başarabilmesi için tasarlandı.

Ama işte burada bir varsayım var.

Eğer fiziksel değilse, SEAL başarısındaki belirleyici faktör nedir? Sadece beraberlik şans mı? Daha iyi bir genetik?

Webb devam ediyor.

“SEAL eğitiminin gerçekte test ettiği şey, zihinsel sertliğinizdir. Sertleşinceye ve herhangi bir görevi özgüvenle yapana kadar -olasılıkları ne olursa olsun – ya da bırakana kadar, sizi zihinsel olarak sınıra tekrar tekrar zorlamak için tasarlanmıştır.”

Sır vücutta değil zihinde yatıyor.

Zihinsel Sağlamlık ve Başarı

Tamam Navy Seal takımı üyeleri sert erkekler, dünyanın en sert erkekleri belki de.

Ama bundan bize ne? Siviller, masa başı çalışanları ve savaşçı olmayan insanların zihinsel sağlamlıktan kazanabilecekleri ne var ki?

Aslında çok şey.

Ünlü Stanford marshmallow deneyi ve Angela Duckworth tarafından aynı isimdeki en çok satanlar arasında tanıtılan Grit konsepti gibi örnekler sayesinde, zihinsel dayanıklılığın ve bunun uzun vadeli başarı için ne kadar önemli olduğu konusunda iyi bir fikrimiz var.

İşler zorlaştığında sonuna kadar dayanma yeteneği çok önemli. Winston Churchill’in meşhur tavsiyesi, “Cehennemden geçiyorsanız, gitmeye devam etmelisiniz”.Bu çok iyi bir tavsiye.

Sıcak koltuklarıyla günümüzün az kaynatılmış dünyasında, kıçınızı donduracak klimalar ve tıkınacağınamızdan daha fazla yiyecekle birlikte, insanların en ufak acı çekmede başarısız olması şaşırtıcı değil.

Ama kim umursar ki?

Benim için ilginç olan şey, “yumuşak” dolu bir dünyada bile, zihinsel esnekliği geliştirmenin inanılmaz bir avantaj sağlaması. Çevremizdekiler patır patır dökülürken sonuna kadar dayanma yeteneğini geliştirerek, kendimizi başarılı biri olmaya ayarlıyoruz .

NAVY Seals’dan 6 Zihinsel Dayanıklılık Teknikleri

Eski SEAL’lerin anılarını okuduktan sonra, kullandıkları ipuçlarını ve teknikleri aşağıdaki 6 tekniğe indirgedim. Her teknik kısa bir açıklama ve gerçek hayata pratik bir uygulama ile geliyor.

Teknik # 1: Fili yiyin.

Bir fili nasıl yersin?

Her seferde bir ısırık ile.

Korkunç bir görevle karşı karşıya kaldık – bir maraton, sokakta güzel bir kız ya da bir başlangıç lansmanı – başlamadan önce sık sık korku hisseder, donar ve başlamdan dururuz.

SEAL’ler bu alanda bir çözüm sunarlar. Fili yavaşça düzgün bir şekilde sindirilebilen parçalara bölün ve… Fikri anladınız. Meydan okumaya her seferinde küçük bir adımla başla. Klişe ama çalışır bir strateji.

Bunu yapan çok fazla maratoncu ve triatlet göreceksiniz. Bir sonraki acil amaca – ufuktaki bir sonraki noktaya – odaklanırlar ve zihinlerinin yarışın tamamına odaklanmasını önlerler.

Uygulama: Göz korkutucu her şeyi anında, ısırık büyüklüğünde hedeflere bölün. İdeal olarak, her parçanın 24 saatlik bir pencereye sığması gerekir. Her seferde bir parçayı tamamlamaya odaklanın. Bütününü düşünmekten kaçının.

Teknik # 2: Başarıyı Görselleştir.

Bu beni şaşıran bir teknik oldu.

Belirli bir çalışmada basketbol oyuncuları, serbest atışlarını görselleştirme ile isabet oranını % 23 artırdı. Gerçek serbest atış yapan oyuncular sadece %24 oranında iyileşmiştir. Bu sadece% 1’lik bir fark. Vav!

İyi görselleştirmeler aşağıdaki özelliklere sahiptir:

  • Canlı ve ayrıntılı Tüm duyuları kullan. Ayrıntıları hayal et. Mümkün olduğunca gerçek olun.
  • Tekrarlama Oyun oynayarak kafanızda tekrar tekrar çalıştırın. Otomatik hale getirin.
  • Olumlu Görüntüler Kendinizi başarısız olarak düşünmeyin. Bunun yerine, art arda kendinizi zahmetsiz bir başarı durumunda düşünün.
  • Sonuçları gözünüzde canlandırın. Dayanıklılığınız zayıflarsa, başarısızlığın sonuçlarını hayal edin. Yenilginizi duyduklarında arkadaşlarınızın ve ailenizin yüzlerini görün. Kişisel olarak duyacağınız utanmanın acısını gözünüzde canlandırın.

Uygulama: Bir dahaki sefere büyük, stresli bir etkinliğiniz olduğunda, başarılı olduğunuzu hayal etmek için görselleştirmeler kullanın.

Teknik # 3: Duygusal Kontrol

Çok stresli olduğunuz dönemlerde, vücudumuzun ana stres hormonlarının atağı – adrenalin, kortizol ve norepinefrin – size enerji ve odaklanma artışı sağlayabilir.

Bununla birlikte, bu hormonlar uzun süre yüksek kaldığında, gevşeme moduna geçemeyiz. Uyumakta güçlük çekeriz, motivasyon düşer ve bağışıklık fonksiyonu ciddi bir darbe alır

SEAL’in basit çözümü 4’te 4’e 4 denilen bir şeydir:

-4 saniye nefes al.

-4 saniye nefes verin.

-Bunu 4 dakika tekrarlayın.

Tanıdık geldi mi? Bu, yogacıların binlerce yıldır yaptıkları şey. Beynimiz vücudumuzu etkiler ve bunun tersi de geçerlidir.

Stres hormonlarınızı kapatmak ve vücudu rahatlamak için basit egzersizler kullanın.

Uygulama: Zaten meditasyon yapıyorsanız bu size yardımcı olacaktır, ancak bir daha kendinizi stresli hissediyorsanız, durun ve birkaç derin nefes alın. En çok satan yazarlardan Tim Ferriss, güne devam etmeden önce her şeyi durdurmanızı ve basit bir nefes almanızı önerir.

Teknik 4: Tepkisizlik

“İnsanlar, bir şeylerden değil, onları nasıl gördüklerinden rahatsız olurlar” –

Epictetus

Kontrol, düşündüğümüzden çok daha fazla şekilde elimizde.

Dış dünyamızda olanları kontrol edemeyiz, ancak olanları nasıl yorumladığımızı kontrol edebiliriz.

BUD / S Breaking, “Sıradan Çocuklar Nasıl Navy SEAL olabilir? “ adlı kitabında D.H. Xavier kendi “Cehennem Haftası” deneyimini hatırlıyor.

“Ben en altta iken beni tekmeliyorlardı. Beni orada gerçekten istemediklerine inanabilirdim; bu benim pes etmem olurdu. Bunun yerine, ne dediklerini umursamadığıma inandım. Başarabileceğime inanıyordum…

Xavier,benim yeniden çerçevelemek diye adlandırdığım bir şeyi uygular. Olası bir inancı veya dünya görüşünü alır, bu versiyonunu reddeder ve başka bir versiyonunu seçer. Olumsuz bir olay olarak yorumlanabilecek şey aniden olumlu bir hal alır.

Uygulama: Dış olayları nasıl yorumladığınıza aktif olarak göz atın. Bunu tanıdıktan sonra, bu görüşe meydan okuyun. Olumsuz görüşlerini daha olumlu görüşlere dönüştürmeye çalışın. “Kötü” olayları “oraya” çıkmanız ve kendinizi geliştirmeniz için bir meydan okuma olarak görün.

Teknik# 5: Küçük Zaferler

Moraliniz bozuk olduğunda ne yapmalı? Cüzdanınızı kaybettiniz, yağmur yağıyor, ve karınız da aynı gün sizi terk etti. Hiçbir şey doğru gitmediğinde ve her şey yanlış gittiğinde ne yapmalı?

Daha küçük düşünmeye çalış.

Her gün günlüğüme, minnettar olduğum üç şeyi yazarım.

Bugün yazdığım şey :

  • Uzun bir yağmurun ardından serinletici ve serinletici hava.
  • Buzlu kahvenin dumanlı tatmini.
  • Yerel kafemdeki gülümseyen barista.

Küçük zaferler moralleri yüksek tutuyor. Ve yüksek moral daha yüksek moralle beslenir. İyi iş yapmak için erdemli bir pozitiflik çemberi yaratır. Bunu denemediyseniz bir şans verin. Düşündüğünden çok daha fazla önemli.

Teknik # 6: Takımınızı Bulun (ve Takımınızı Bulmanızın Gerekliliği)

Tribe: Eve dönüş ve Ait olmak kitabında Sebastian Junger şöyle yazar:

İnsanlar zorluklardan korkmazlar, aslında zorluklar üzerinde yükselirler; asıl mesele zorluk değil “gereksiz” biri gibi hissetmek. Modern toplum, insanların “kendilerini gereksiz hissettirmeleri” sanatını mükemmelleştirmiştir. Buna son vermenin zamanı geldi.”

Junger burada doğru bir şeye işaret ediyor. Hepimiz büyük ihtiyaç zamanlarında insanların muhteşem performans göstediğini biliyoruz. Çocuğunu kurtarmak için bir arabayı kaldıran annenin klasik “zihnin vücuda üstün olması” hikayesi.

Biz insanlar sosyal varlıklarız. Bazen çok anlamsız görünen bir dünyada yaşasak da anlam için büyük bir açlık çekiyoruz.

Yakın arkadaşlar ve yakın prensipler bulun ve zihinsel dayanıklılık için bir kaleye sahip olacaksınız.

Uygulama: Hayatınıza neyin anlam getirdiğini düşünmek için biraz zaman harcayın. Bu, takımınızı bulmanın ilk adımıdır – benzer vizyon ve değerleri paylaşan insan grubunuz.

Bu kadar. Altı basit teknik. Araçlar elinizde. Geride kalan tek şey uygulamak.

Çeviri : Bulletproof Mind: 6 Secrets of Mental Toughness From the Navy SEALs

Çeviren : BenLark

Bağımlılık – Porno ve Mastürbasyon Bağımlılığı – NoFap

Psikolog Nevzat SARAYCIKLI porno ve mastürbasyon bağımlılığı artı nofap konusunda birçok noktasına katıldığım güzel bir video yapmış. Porno ve mastürbasyonun aynı şey olmadığını, pornoyu hayatınızdan çıkarmanızın yararlı olduğunu ama  düzenli bir cinsel hayatınız yoksa mastürbasyonu hayatınızdan çıkarmanızın gereksiz işkence olduğunu anlatmış. Nofap konusunda benim görüşlerim de böyle. Haftada 1 – 2 mastürbasyona inin, nofap’a gerek yok.

Videoda ayrıca bağımlılıkların nedeni ve bu neden üzerinden nasıl kurtulabileceğiniz konusunda iyi bir bölüm var.

Ayrıca Pornoyu bırakmanın çok kolay yolu kitabına da bakabilirsiniz.

Kadın Mantığını Anlamak

Bugün “piliç mantığı” hakkında konuşmak istiyorum.

Başından söyleyeyim – KADIN MANTIĞI MANTIKLI DEĞİLDİR. GRÖNLAND’in (GreenLand yani Yeşil Toprak) yeşil değil buz olması gibi.

Oksimoron kısaca.

Şimdi, eğer gerçekten derine, evrimsel seviyelere, inerseniz, aslında kadınların nasıl düşündüğünün bir mantığı VAR ama bugünün toplumunda kadınların neye (cinsel) çekim HİSSETTİĞİ tamamen metruk ve artık mantıklı değil.

Dürüst olmak gerekirse, cinsel çekim iki cinsiyet için de zaten mantıklı bir şey değil, kadın ya da erkek farketmez.

Ama erkekler için cinsel çekim basit – güzel bir kadın gör, cinsel çekim hisset.

Ama kadınlar için olay biraz daha KARMAŞIK. Kadının size duyduğu çekim temel olarak sizin DAVRANIŞLARINIZA bağlı.

Ve bu davranışların neler olduğunu mantıkla bulmanız da neredeyse imkansız!

Gördüğünüz gibi erkeklerin kadınlar hakkındaki fikirleri tamamen yanlış.

Mesela erkek şöyle düşünür : “Hey, bu kadın güzel. Eğer ona yürü ve özel olduğunu hissettirecek şekilde davranırsam, ona iltifat edersem, bunu takdir eder ve belki benimle çıkar. Sonuçta, istediği herhangi bir erkeği seçebilir, kendisine EN İYİ ŞEKİLDE davranan, en İYİ/KİBAR erkeği istemez mi?”

Ya da şöyle bir başka örnek :

Kız arkadaşınla kavga ettin. O da en az senin kadar suçlu ama tamamen senin suçlu olduğunu söylüyor. Onu seviyorsunve bu nedenle onu sinirlendirmemek ve böylece seni sevmeye devam etmesini sağlamak için alttan alıyorsun. Sonuçta onu kızdırıp başka bir adamın kollatına itmek istemiyorsun. “Büyüklük” sende kalsın diyorsun, onu arıyorsun ve özür diliyor, ona onu sevdiğini ve onun mutlu olmasını istediğini söylüyorsun.

Bunu takdir etmeli değil mi? Seninle beraber olmak istemeli, zira sen ona özel hissettiriyorsun ve bu da onu biliyor, değil mi?

DEĞİL.

Siz erkek olduğunuzdan böyle düşünüyorsunuz. Kadınların düşünce yapısı böyle işlemez. Kadınlar erkeklerden farklı şekilde düşündükleri için de kadınların erkek mantığı ile hareket ettiğini düşünmek ÇOK KÖTÜ bir hata.

Kadınlar yukarıda anlattığımız davranışlardan TİKSİNİRLER. Yanlış anlamayın bu, kadınlar kendilerine kötü davranılmasını isterler demek değildir – öyle bir şey de istemezler – ama kadınlar “İYİ” çocuklara karşı SIFIR arzu duyarlar. “İYİ” kelimesini tırnak içine aldım zira bu bağlamda “İYİ” aslında “UYSAL” / “İTAATKAR” demektir.

Bir kadın bu tür teslimiyetçi davranışlar için erkeğe minnettar OLMAYACAKTIR. Aslına bakarsanız bu tür davranışlar yüzünden size BOK GİBİ davranacaktır. Neden, neden, neden, diye soruyorsunuz değil mi?

Kadınlar “iyi”/”efendi” (uysal/itaatkar) erkeklerin ÇARESİZ olduklarını düşünürler. “İYİ” davranışları MUHTAÇLIK, kıç yalama ve zayıflık olarak algılarlar. Bu özellikle erkeğin kadınla ilk tanıştığı zamanlarda geçerlidir. Daha sonraki dönemlerde, bir kez muhtaç biri olmadığınız ispatlandıktan sonra, sık sık “kibarlık” gösterebilirsiniz.

Bir kadın bir erkek eğer gerçekten cinsel olarak bir değere sahipse, eğer arzulanan bir erkek ise, böyle “iyi” davranmayacaktır – asla bu şekilde teslimiyetçi olmayacaktır. Birazdan açıklayacağım gibi itaatkar ve teslimiyetçi olmak MASKÜLEN değildir. Bir erkeğin hem maskülen hem de uysal / itaatkar olması mümkün değildir.

Sizin “iyi” çocukluğunuza hatunun tepkisi çoğunlukla “eğer seksi bir erkek olsa idi, asla böyle efendi çocuk olmazdı” olacaktır. Mantıklı mı? Tabii ki hayır.

Ama bir düşünün :

Bir milyon yıl önce, hayat ACIMASIZdı. İNSANIN YAŞAMI hergün sabit tehdit altında idi.

Hayatta kalmak için büyük mücadele gerekiyordu – yemek için avlanmak, vahşi hayvanlara karşı korunmak, diğer erkeklerle yiyecek ve seks için sürekli mücadele altında olmak. Oyun oynamak gibi lüks için fazlaca yer yoktu. Böyle bir ortamda bir erkeğin SERT olması gerekli idi.

Bugünkü toplumda ekonomik yapı değişti ve erkekler artık hayatta kalmak için avlanmak zorunda değiller. Erkeklerin sürekli çelik gibi sinirlere sahip olması ve bir saldırı için her an tetikte olması da gerekmiyor. Ama bu insanlık tarihinde görece yeni bir ortam. Kadınların cinsel dürtülerinin değişen durumu yakalaması biraz zaman alacak (en az birkaç bin yıl).Gördüğünüz gibi, tarih boyunca “sert” erkeklere ve “kötü” çocuklara bağlanan kadınlar hem kendilerinin hem de çocuklarının hayatta kalması için büyük avantaj sağladılar. Aslına bakılırsa bu kadınlar DNA’larını geleceğe aktararak “ölümsüzlük” kazandılar.

Sert erkeklerin çocukları da sert hayatta kalma özellikleri edindiler ve bir kalıtım zinciri ile bugüne ulaştılar. Sert erkeklere değil de “iyi” erkeklere bağlanan kadınlar ise babaları gibi zayıf erkek çocuklar yaptılar ve hayatta kalamadılar. Bu da “iyi” erkeklere çekim duyan kadınların NESLINI TÜKETTİ. Evet, dünyada “iyi” çocuklara çekim duyan kadın kalmadı.

Bu sizin götün teki olmanız anlamına mı geliyor?

Hayır.

Kesinlikle hayır.

Götün teki olmak KESİNLİKLE en YÜKSEK cinsel arzu nesnesi olmak değildir zira bu da bir miktar kendine güvensizlik gösterir.

Ama erkeklerin milyonlarca yıldır HAYATTA KALMALARINI sağlayan karakter özelliklerini göstermeniz ÇOK ÖNEMLİDİR.

Bu, bilinçaltı seviyesinde çalışır. Çok ilkel ama çok GÜÇLÜ bir seviyede.

Duygusal olarak zayıfın hayatta kalması ve başarıya ulaşması zordur. Benim inancıma göre kadınlar tarih boyunca duygusal olarak güçlü erkeklere arzu duyarak onların yanında hayatta kalma şanslarını arttırdılar … kendi çocukları ve onların çocukları için …

Duygusal gücün hayatta başarı için zekadan daha önemli olduğunu Daniel Goleman Duygusal Zeka kitabında yazmıştır.

Bunun anlamı, aç ve muhtaç davranan, yeni tanıştığı kızı sürekli arayan, ona nasıl ihtiyacı olduğunu sürekli gösteren, kısacası taşaklarını hatuna teslim eden erkekler kadına ZAYIF görünürler.

ZAYIF, MASKÜLEN değildir. Kadınlar açısından erkeğin DUYGUSAL olarak güçsüz olması onun cazibesini tuzla buz eden bir şeydir. Bunu ÇİRKİN olmak gibi düşünün. Zayıf ya da güçlü olmak derken DUYGUSAL güçten bahsediyorum. Duygusal güç, fiziksel güçten önemlidir. Bu arada kıskançlık ve kıskançlık göstermek zayıflık işaretidir zira eğer arzu edilir biri olduğunuzu BİLİYORSANIZ, kıskançlık hissetmezsiniz.

Kadının sizi kıskandırmaya çalıştığı zamanların çoğunda amacı sadece sizin tepki gösterip göstermeyeceğinizdir. Siz ona muhtaç mısınız ve bu nedenle onu kıskanacak mısınız görmek istediği için yapar. Eğer kıskanırsanız ne olur? Kadın kontrolün kendinde olduğunu düşünür, SİZDE değil. Ve kadın KONTROLÜN erkekte olmasını ister.

Kıskançlık duymadığınızda, kadın kontrolün SİZDE olduğunu düşünür (DUYGUSAL GÜÇ) ve size karşı çekim duyar.

Pek tabii ki bir kadın sizinle sürekli oyunlar oynuyorsa, mesele sizi sürekli kıskandırmaya çalışıyor ise, onu TERK edin ve size ertesi hafta, gün, saat geri koşmasını gülerek izleyin.

Kıskançlık konusu kendi başına yazı gerektiren bir konu ve bunu kitabımda ayrıntılı işledim. Ama şimdilik kıskançlığın genellikle sizin onu ne kadar önemsediğinizi görmek için sizi TEST etmek isteyen kadın tarafından provoke edildiğini unutmayın. Eğer testi geçemezseniz ve kendine güvensizlik ile öfkelenirseniz hatun sizin ona çok ihtiyaç duyduğunuzu düşünecektir.

Bu da tabii ki onun size olan arzusunun ZAYIFLAYACAĞI anlamına gelir.

Bu size mantıklı geliyor mu? Yüzeysel olarak hayır : bir kadın sizin umurunda olup olmadığını anlamak için sizi neden kıskançlık ile öfkelendirmeye çalışsın ki?

Zira kadının kafasında, düşünce dizgesi şöyle işler :

Eğer bir erkeğin muhtaç hissedecek kadar umrunda isem, o erkek duygusal olarak zayıf bir erkektir. Ve duygusal olarak zayıf adamlar, hayatın tehlikelerine meydan okuyabilecek erkek adam değillerdir.

Şunu hatırlamanızı istiyorum :

Milyonlarca yılın geride kalmış olmasına rağmen hala tarih öncesi çağların DNASını taşıyoruz. Hala çok çok uzun zaman önce çekici bulmanın mantıklı olduğu şeyleri çekici buluyoruz.

Peki tamam, bu durumda her şey çok basit olmalı, değil mi? Sadece MASKÜLEN olduğuna emin ol yeter, değil mi?

Cool ol, girişimci ol ve dominant ol, değil mi?

Aslına bakarsanız olay bundan biraz daha fazla karmaşık. Açıklayayım.

KADINLAR SİZİ SÜREKLİ TEST EDECEKLER AMA AYNI ZAMANDA GÜNÜMÜZ TOPLUMUNDA SÜREKLİ ÇELİŞKİ İÇİNDE OLACAKLAR :

TOPLUM KADINLARIN KAFASINI YIKIYOR VE ONLARI ASLINDA “İYİ” ÇOCUKLARI İSTEDİKLERİNE İNANDIRMAYA ÇALIŞIYOR. Kadınlar “iyi” çocukları pek arzu etmeseler bile.

Bunun sonucunda da kadınlar sizi her türlü taktik ile ASLINDA SÜPER İYİ bir çocuk istediklerine inandırmaya çalışıyorlar.

Evet.

Utandırma taktikleri, korkutma taktikleri, gerekirse şantaj yapacaklar hatta sizi buna inandırmak için size İYİ bile davranacaklardır.

Ama buna kanıp İYİ ÇOCUK olur olmaz başınıza ne gelecek, tahmin edin?

Doğru tahmin ettiniz. SIÇIŞ! Sıçarsınız.

Sizin daha fazla İYİ olmanızı talep eder. Örneğin sizden daha fazla lütuf, yardım vs … isterken siz çabayı arttırdıkça giderek teşekkür azalır.

Bu döngü, hatun sizi terk edene kadar devam eder!

Bu dediklerimi onaylayanlar, yorumlara yazsınlar. Dünya üzerinde yaşayan ne kadar erkeğe yardım edebilirsem o kadar iyi. Sizin onaylarınız daha fazla erkeğin bu gerçeği görmesini sağlayacak.

Dürüst olmak gerekirse ben bu işlere girdiğimde, ne olursa olsun hiçbir gerçeği SAKLAMAMAYA and içtim.

Bu arada, bu yazdıklarıma öfkelenen kadınlar genellikle bahsettiğim şeylerin CANLI KANITLARIDIRLAR. Başka değişle bir kötü çocuğa kafayı vermiş ve bu arada da bir iyi çocukla takılıp onu yolan hatunlardır.

Bu yazılanları onaylayan hatunlar da genellikle güzel, zeki, espri anlayışı gelişmiş ve bağımsız kadınlardır. Bu kadınlar davranışları ile tamamen MASKÜLEN erkekleri çok severler.

Bir kadın çekici ve kendine güvenen bir kadınsa, FEMİNEN hissetmek için duygusal olarak GÜÇLÜ bir erkeğe ihtiyaç duyar.

Başka deyişle, SEKSİ kadınlar ERKEK gibi davranmaktan utanmayan ERKEK ADAM isterler. SEKSİ kadınlar dominant (dominant diyorum, despot demiyorum) ve her yaptığı şeyde kadın onayı aramayan erkeklere bayılırlar.

Peki seksi kadınlar böyle erkeklerden hoşlanıyorlarsa, neden bazen o erkeklerin “İYİ” davranması için baskı yapıyorlar? Zira eğer adam gerçekten ERKEK ise, bu saçmalık olan baskıya itaat etmeyecektir! Burada hile, bu isteği COOL, SAKİNCE ve ASLA duygusal tepki vermeyerek  reddetmektir. Bu da birçok erkeğin beceremediği kısımdır.

Bir erkek olarak, mantık çerçevesinde hareket eden bir varlık olarak, size yakın birinin sizi gerçekten erkek misiniz diye TEST ETTİĞİNE inanmak zordur. Ama gerçekte olan budur. Ve bunun için kadınları suçlayamazsınız. Bu, erkeklerinin DUYGUSAL olarak güçlü olduğunu bilmek, onların erkeklerine çekim hissetmelerinin tek yoludur. Kadının yüzünü göremediğinizi ama onunla çıktığınızı düşünün.

Hatun gerçekten güzel mi değil mi bulmak için her şeyi yapardınız! Bunu anlamak için bir sürü yöntem geliştirirdiniz … Kızın suratını görmüş birini bulmaya çalışırdınız, veya kız suratını göstermezse oradan ayrılacağınız tehditi savururdunuz, vs.

Kadınlar da aynı şeyi yapıyorlar ama terk farkı anlamaya çalıştıkları şey sizin DUYGUSAL OLARAK DURDURULAMAZ biri olup olmadığınızdır.

Kadınların testlerini başarılı olarak geçmenin en iyi yollarından biri de espridir.

Örneğin, yeni kız arkadaşınıza gayet uygun davrandığınızı, “iyi” çocuk ya da götün teki olmadan dengeli davrandığınızı düşünelim. Ve birkaç hafta sonra hatun siz ona bir şeyler almıyorsunuz ya da onu yeterince aramıyorsunuz ya da ona onu sevdiğinizi günde 10 kere söylemiyorsunuz diye şikayet etmeye başlasın. Size söylediğim, eğer bu isteklere boyun eğerseniz kadının size olan ilgisinin azalacağıdır.

Bir kadınla çıktığınızda, arzunun nasıl tetiklendiğini bilmeniz lazım. 7 aylık kız arkadaşınıza onu sevdiğinizi söyleyin tabii ama yeni çıkmaya başladığınız bir kıza “seni seviyorum” diyemezsiniz, hele de GÜNDE 3 KERE.

Ve pek tabii ki, eğer bir kadın size iyi davranmıyor ise, buna tepkiniz muhtaç bir erkeğe dönüşüp ona sürekli “SENİ SEVİYORUM” demeye başlamayın! Aslına bakarsanız eğer hatun size kötü davranıyor ise, o size 3 kere “seni seviyorum” diyor ise siz ona bir kere “seni seviyorum” deyin. Size olan çekimi artacaktır.

Hatun aşırı derecede kendine güvensiz değil ise, eksta “İYİ” çocukluğunuz, sizin onun isteklerine boyun eğmeniz, hatun tarafından sizi tamamen kontrol etmek için kullanılacaktır.

Ve bu olduğunda, hatunun size “güle güle”sinin eli kulağındadır.

Bunun yerine ona “demek seni telefonla arayış şeklimi değiştirmek istiyorsun? Tamam, o zaman sana Nancy demeye de başlayayım mı?” Eğer tepki verirse “Tamam tamam, Angela diyeceğim” deyin.

Bunu devam ettirin ve hatun olayı anlayacaktır (istediğiniz espiriyi kullanmakta özgürsünüz, prensibi anlayın yeter).

Ama eğer sinirlenirseniz, hatun gerçekten önemli bir açık yakaladığını düşünür ve siz de yanlış bir şeyler olduğu fikrini güçlendirirsiniz.

Çeviri : Understanding the Woman Logic

Makaleyi kaleme alan Michael W., İlişki Sihirbazı – Kadınlarla Başarının Sırları Kitabının yazarıdır.

İçsel Oyunun Evrimi

Bu makale sizi hemen şimdi doğru yola sokmak için güçlü bir adımdır.

Kadınlarla beraberlik oyununda benim için önemli olan tek şey SONUÇLARDIR.

Sizin sonuçları DENEYİMLEMENİZİ istiyorum. Bu şekilde, sonuçlara kesinlikle İNANACAKSINIZ. Bu nedenle şimdi sıkı tutunun ve size neyin GERÇEKTEN İŞE YARADIĞINI gösterecek ve AKLINIZI BAŞINIZDAN ALACAK bilgi yığınına hazır olun.

Gerçek şu ki ben OYUNu kafaya takmış durumdayım. Her geçen gün daha fazla şey keşfediyorum ve bu konuda hep yeni bir şeyler öğrenmeye devam edeceğim.

Her ne kadar DIŞSAL OYUN geniş ve egzersiz ya da iyi giyinmek gibi konulara göre oldukça karmaşık bir konu olsa da, kendisinden DAHA BÜYÜK bir şeyin üzerinde yükselir :

İÇSEL OYUN.

İÇSEL OYUN kafanızın içinden geçen ve özellikle kendinizle ve kadınlarla ilgili inançlarınız, kendinize deneyimlemeye izin verdiğiniz duygularınız, etrafınızda olan olayları nasıl filtrelediğiniz ve zayıflıklarınıza kapılıp gitme arzusuna nasıl karşı koyduğunuz gibi şeyden oluşur.

Birçok insanın Matrix’e bağlı köle olarak kapana kısılmış olmasının nedeni, kendi içsel oyunlarının dışsal güçler tarafından yönetilmesine istemsiz de olsa izin vermiş olmalarıdır.

İçsel oyununuzun MÜKEMMEL bir hale gelmesi için sadece TEK BİR YOL var : EVRİMİN, İÇSEL OYUNUNUZUN parçası olan hastalıklı, iğrenç, zayıf, beyni yıkanmış, modası geçmiş, kullanım dışı, yakışıksız öğelerini YOK ETMESİNE izin vermek.

Evet, EVRİMİN bunları yok etmesine izin vermelisiniz. Ve evrim nasıl çalışır biliyorsunuz :

Evrim hayatta kalmaya uygun olmayanları, adapte olmayanları YOK EDER ve hayatta kalmaya uyumlu olanları seçer.

Zihnimiz de aynı şekilde çalışır :

Biz insanlar, ZORUNDA KALDIĞIMIZDA HIZLI BİR ŞEKİLDE öğrenmek üzere evrimleştik.
Dikkat edin, “ZORUNDA KALDIĞIMIZDA” kelimelerini kullandım.
“MÜSAİT OLDUĞUMUZDA” demedim.

Bununla ne demek istiyorum?

Bir durumda hayatta kalmak, o duruma adapte ve o durum içerisinde başarılı olmak istiyorsanız, eski davranışlarınızı YOK ETMEK zorunda kalacağınız bu duruma KENDİNİZİ (gönüllü olarak) maruz bırakmanız gerekli.

Ama çoğu insan ne yapar?
Zor olandan kaçmak, zor olana maruz kalmamak için elinden geleni!

Zorlayıcı durumlara maruz kalıp onları yönetmek sadece elle tutulur sonuçlar ELDE ETMENİZE neden olmaz DAHA ÖNEMLİSİ size DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE strese dayanabilme kabiliyeti kazandırır.

Buna DUYGUSAL STRES de dahildir.

Şimdi gidip kendinize herhangi stresli bir durum bulup içine atlamanızdan bahsetmiyorum ama birçok erkeğin kendilerini İÇİNE SOKMALARI gereken EN GEREKLİ durumlardan kaçıp durduğundan bahsediyorum.

Zihniniz ve duygularınız kaslarınız gibiler.

Zorlu strese MARUZ BIRAKILDIKLARINDA güçlenirler, daha verimli hale gelirler ve başka birçok açıdan gelişirler.

Kadınlarla iletişimde, zorlu sosyal durumlara maruz kalmamış erkekler için kadınlara yaklaşmak BÜYÜK BİR DUYGUSAL EFOR (AĞIRLIK) demektir.

Ve bu durumlara maruz kalmaktan DAHA BÜYÜK EFOR ise BUNA PARALEL OLARAK HAYAT BOYU BEYNİNİZE İŞLENEN, KADINLARLA VE KENDİNİZLE İLGİLİ NEGATİF İNANÇLARA KAPILMAYA KARŞI KOYMAK için gereklidir.

Maalesef bu negatif özellikleri YOK ETMENİN tek yolu, evrimini lehinize çalıştırmanın tek yolu, kendinizi TEKRAR TEKRAR bu durumlara SOKMAK ve BU DURUM İÇİNDE İKEN ESKİ DAVRANIŞ VE DÜŞÜNCELERE KAPILMAYA KARŞI KOYMAKTIR.

Bu, gymde kas geliştirmeye çok benzer. Sadece GYME GİTMEK yetmez. Gerçekten AĞIRLIKLARIN ALTINA GİRMENİZ gerekir. Ve ilk başlarda çok fazla ağırlık kaldıramazsanız bile kaldırabildiğiniz ağırlıkları DOĞRU bir şekilde kaldırmak için elinizden geleni yapmanız gerekir.

Müşterilerime acemi eğitimi verdiğim sırada, müşterimin ilk yürümelerde mucize yaratmasını beklemem. Ama planı ve zihinsel çatıyı mümkün olduğunca doğru uygulayarak, her yürümede yetenekleri ve inançları GELİŞİR zira TEKRAR TEKRAR kendini işi DOĞRU yapmaya adamaktadır.

BU beynin tepki vererek DEĞİŞİM yaratmasının yoludur.

Beyin basitçe BUNUN TEK OPSİYON olduğunu ve KRİTİK olduğunu kavrar.

Gyme gittiğinizde de kaslarınız onları doğru şekilde SINIRLARINA kadar ZORLAMAZSANIZ gelişmez. Eğer sınırlarınızı zorlamazsanız evrim vücudunuza tepki vermemeyi programlamıştır zira eğer EFOR HAYATTA KALMANIZ İÇİN KRİTİK DEĞİL İSE beyniniz enerjiyi başka kritik olabilecek şeyler için AYIRIR. Ekstra kas hayatta kalmak için önemli değildir ve bu nedenle vücudunuz ekstra kas yaratmayacaktır. Ama eğer siz kaslarınızı sınırlarına iterseniz, vücudunuza bir nedenden dolayı BU EFORA VE GÜCE CİDDİ ŞEKİLDE İHTİYACINIZ olduğuz sinyalini gönderirsiniz. Steroid alarak vücutlarını kandıran insanlardan bahsetmiyorum ve o durumda bile evrim devreye girerek steroid arttıkça dengelemek için doğal testosteron üretimini azaltır.

Aynı şekilde İÇSEL OYUNUNUZ sadece DUYGUSAL VE ZİHİNSEL KAPASİTENİZİ sınırlarına İTTİĞİNİZ zaman tepki verecektir. Şu an limitinizin ne olduğu önemli değil. ÖNEMLİ OLAN o limite kadar kendinizi zorlamanız.

Ve gerçekten sınırlarınızı zorlamalısınız. Gerçekten ELİNİZDEN GELENİ yaptığınızı ve SINIRLARINIZA KADAR ZORLADIĞINIZI sadece siz bilebilirsiniz. Ben, anneniz, arkadaşlarınız ya da başka biri bilemez.

Müşterilerimi benim derslerime sadece GEREKEN HER ŞEYİ YAPMAYA ve YÖNERGELERİMİ TAKİP ETMEYE hazır olduklarında gelmelerini tavsiye ederim. Ben size gösterebilirim, çalıştığını görebilirsiniz ve size TÜYOLAR verebilirim ama talimatları, yeni bir gerçeklik ve onun inanç ve içsel tutumlarını takip etme de dahil, en iyi şekilde uygulama çabasınıancak siz gösterebilirsiniz.

Oyun yetenekleriniz üzerinde çalışırken eski inançlarınızın “ağırlığı”na KARŞI KOYMA ve o ağırlıkla SAVAŞMA konusunda bir örnek vereyim. Diyelim ki bir partidesiniz ve bir hatunla muhabbet kurmuşsunuz. Başka bir eleman gelip sizin muhabbeti kaba bir şekilde bölüyor ve / veya kızla muhabbet etmeye çalışıyor. ESKİ VE İŞLEVSİZ DÜŞÜNCE YAPISINDA bir erkek, bu durumda KISKANÇLIK duymaya başlar. KISKANÇLIK duygusuna ve bununla alakalı düşüncelere karşı koymanız gerekir ve özellikle de bu duygu ve düşüncelerin dürtmesi ile DAVRANMAYA karşı koymalısınız. Zira kendi düşüncelerinize vereceğiniz tepki sizin kendi gerçekliğinizi yaratacaktır.

Kız için birbirleri ile kavga eden birçok erkek görürsünüz. Bu APTALCADIR, zira buna genelde erkeklerden birinin diğerinden üstün olduğunu düşünmesi neden olur. AŞAĞILIK hisleri nedeniyle eleman KENDİ ÜSTÜNLÜĞÜNÜ DAYATMA İHTİYACI hisseder.

İRONİK olan şudur ki inançlar gerçekliktir ve üstünlüğünüzü dayatmak için kasarak aslında AŞAĞI OLDUĞUNUZU GÖSTERİRSİNİZ ve diğer erkeğin ÜSTÜN hissetmesine neden olursunuz. Böylece elemanın özgüvenini ve üstünlük duygusunu pompalarsınız. Bu nedenle eleman daha kendine güvenerek davranmaya başlar ve hatun da elemanın daha üstün olduğunu hisseder.

Peki bu durumda siz EĞER GERÇEKTEN DAHA ÜSTÜN HİSSEDİYOR OLSANIZ nasıl davranırdınız? İnek Şaban ile gerçekten horoz dövüşüne girişir miydiniz? Yoksa ona gülüp geçer miydiniz? Ya da elemanı görmezden gelip, konuştuğunuz kızın elinden tutarak zavallı çocuğun yanında alıp götürür müydünüz?

ÖZELLİKLE DE ESKİDEN ALTINDA KALACAĞINIZ ZOR DURUMLARDA yanlış düşüncelere KARŞI KOYARAK, ya da en azından YANLIŞ DAVRANIŞLARA KARŞI KOYARAK, beyninize artık BİR BAŞKA GERÇEKLİK içinde yaşadığınıza ve bu yeni gerçeklikte sizin daha ÜSTÜN olduğunuza dair GÜÇLÜ bir mesaj gönderiyorsunuz. Ve beyniniz de eninde sonunda bu durumları yeni ve daha üstün olduğunuz şeklinde yorumlamaya başlayacaktır.

Bu yeni yol, gerçekte daha DOĞRU olan bir yol. Bu gibi durumlarda rahat ve güvende hissedeceksiniz ve davranışlarınız da bunu YANSITACAK. Davranışlarınızla dışarı gönderdiğiniz sinyaller de bu üstünlüğü yansıtacak.

Bu da tabii ki şu demek : BÜYÜK BİR ÇEKİCİLİK.

Hatunlar size deli olacak. Ve daha bir sürü mükemmel şeye sahip olacaksınız.

Ancak “SEKSİ” duygularınızı ve zihinsel kapasitenizi AĞIR DİRENÇ altında zorlayarak gelişebilirsiniz. Mesela bir uyarana karşı eski düşünce ve davranışlarınıza sığınmanıza neden olacak baskı (sizde kıskançlık uyandıran bir erkek ya da kendinizi yetersiz görmenize neden olacak güzel bir kadın) altında bu sığınmaya DİRENİRSENİZ veya en azından bu negatif duyguların etkisi ile HAREKET etmeye karşı koyarsanız, negatif dürtülerinizin gönderdiği komutları yenebilirsiniz.

Kendi içsel oyununuza MEYDAN OKUYAN durumlara kendinizi gönüllü olarak MARUZ BIRAKIRSANIZ, kendi içsel kapasitenizi iyi bir statüde kalacak şekilde zorlarsanız ya da en azından negatif statülere karşı koyarsanız ve içinde kendine güvenli, esprili, cinsel olarak heyecan verici vs. biri olduğunuz bir çerçeve yaratmak için elinizden geleni yaparsanız, evrim SİZİ DAHA ÖNCE YENİLGİDEN YENİLGİYE KOŞTURAN İÇSEL OYUN PARÇALARINI YOK ETMEYE BAŞLAYACAKTIR.

Buna ADAPTASYON denir.

Beyniniz yeni strese ADAPTE olurken sadece içsel oyununuzun negatif öğelerini yok etmekle kalmayacak, aynı zamanda GÜÇLÜ yeni öğeler geliştirecek. Bu da sizi etkileşimin her seviyesinde, cinsel çekiciliğinizden vücut dilinize ve espri anlayışınıza turbo moduna sokacaktır.

Evrim bunu yapacaktır zira siz onun TALİMATLARINI uyguladınız : BİR ŞEYİ HAYATTA KALMA MESELESİ YAP, CİDDİ YAP, YA DA BOŞUNA ÜMİT ETME.

Çeviri : Evolution Of Inner Game

Makaleyi kaleme alan Michael W., İlişki Sihirbazı – Kadınlarla Başarının Sırları Kitabının yazarıdır.