Kendisine ilgisi olmayan kızın yörüngesinde dönen azimli uydu – vaka çalışması

Vakaya geçmeden önce belirtmem gerekli ben ilişkilere kaygılı bağlanan biriymişim bunuda videolarını izleyerek öğrendim. Vaka incelemesi de yapabilirsin istersen dilediğin gibi.

Bundan yaklaşık bir ay önce bir kızla tanıştım. Bir kahve içmeye davet ettim kabul etti ve kahvemizi içtik tatlımızı yedik. Daha sonra ertesi gün ertesi gün derken hergün görüşmeye (bu görüşmeler hep benim davetim üzerine gerçekleşti) devam ettik.

Bir kadınla başlangıçta tüm görüşmelerin sizin davetinizle gerçekleşmesinde bir problem yok. Problem, hergün görüşmen. Kadınların bir erkekten hoşlanıp aşık olmaları için, acaba ne zaman arayacak gibi bir belirsizliğe, gizeme ihtiyaçları var. Sen hergün buluşarak kızı arkadaşa çeviriyorsun.

Herşey keyifli geçiyordu ta ki ilk haftadan ben bu kızı karşıma alıp bir konuşma yapana kadar.

Eyvah. Açılmak pişmanlıktır. Genelde bir yere gitmiyor, lafla kurtarıyım şeklinde yapılan bir hamledir. Genelde geri teper.

Kendisiyle arkadaş olmak istemediğimi, kendisine olan ilgimin sebebinin bir ilişki olabilir mi düşüncesi olduğunu belirtmemdi.

Yani, aranızdaki etkileşimin bir yere gitmediğini görünce, ilişkinin kadını olarak bir yere götürebileceğim fikrine kapıldın. Kadından daha fazla ilişki öncelikli olman, hadi oldun bunu belirtmen, genelde ters teper. Şimdi kızın ilgisi yüksekse bu aptalca açılmaya rağmen de olur ama eğer kızın ilgisi henüz düşükse, pişmemiş yemeği ocaktan çıkarıp masaya koyman gibi olabilecek işi de mahvedersin.

Neyse ben bu konuşmayı yaptım. Kendisi ”Bir haftada bir insanın bir insandan hoşlanamayacağı anca beğenebileceğini söyledi ve arkadaş olarak kalıp kalamayacağımızı sordu”.

Söylediklerinde doğruluk payı var ama olan oldu. Bundan sonra evet haklısın, hoşlanmanı bekleyeceğim diye kızla görüşmeye devam etme.

ben tekrar niyetimin bu yönde olduğunu belirttim ve sonra ben bu kızı evine bıraktım. Akşam eve gidince loser gibi kendimi açıklama hissi duydum ve ilk haftadan kimsenin kimseyi birinci haftadan sevemeyeceğini benimde bildiğimi sadece ilgimin sebebinin kendisiyle ciddi bir ilişki kurmak istediğimi belirten bir text yazdım.

Zıçmak yetmez, zıvamak da lazım. Bu iş burada bitti mi, olmayacak mı, çok büyük hata mı yaptım kaygısına karşı durmanız, bu tür kaygılardan güçlü olmanız lazım. Aslında hayatınız sosyal açıdan, kızlar açısından, iş açısından az çok doyumlu olursa bu kaygılar şiddetli olmaz. Şiddetli olsa bile sizin bunlarla başbaşa kalıp, bu kaygıları rahatlatmaya yönelik ve hemen her zaman uzun vadede zararlı davranışlardan kaçmanız lazım.

Daha sonraları ben hergün bu kızın iş yerine gitmeye kendisiyle görüşmeye çalışmaya devam ettim.(Ama hergün gidiyorum gitmediğim günler yazıyorum falan) Kız her çıkma teklifimi kabul ediyor ve geziyor eğleniyorduk.

Kızın istediği oldu. Sen kızla daha fazlası isteğini çöpe attın ve kızın friendzone alanında birgün yüzüme bakar diye beklemeye başladın.

Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Ben o aralarda kızın ailevi sıkıntılar yaşadığını falan öğrendim.
Daha sonra yine bir buluşmamızda yemek yerken ben buna eski ilişkileriyle ilgili bir soru sordum.

Çok kız kıza muhabbet.

Kız önce anlatmak istemedi daha sonra anlattı ben yorumsuz dinledim ve sonra anlattığına pişman oldu keşke sana anlatmasaydım vs. dedi.(Kızın erkeklere karşı güvensizliği mevcut ve pesimist bir ruh haline sahip bundan sonra bir ilişki yaşarsa yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyor).

Bu da senin gibi efendi erkekler için istenmediğini kabul etmeme bahanesine dönmeye yatkın bir hikaye. “Onun yanında olursam, en efendi, en iyi erkek ben olursam, onun erkeklere güvenmesini yeniden sağlarsam, beni ister. Aslında bana arzusu yok değil, erkeklere karşı güvensiz. Erkeklere karşı güveni gelince, beni de erkek olarak görecek”. Bu hikaye genellikle, kız erkeklere yeniden güvensin diye saçını süpürge eden oğlumuzun, kızın ilişkiye hazır olduğunda başka bir erkeğe gitmesi ile biter.

Daha sonraları yine buluşmalarımızda konuşmaya eğlenmeye devam ettik bu buluşmalarda yine eski ilişkilerinden bahsetmeye devam etti(bu durum bende kuşkular yaratmaya başladı acaba eski ilişkisini mi unutamıyor gibi).

Kızlar kendi aralarında böyle kız kıza konuşurlar. Sana eski ilişkisini anlatıp durması, seni istediği bir erkek olarak değil de, kız arkadaş olarak gördüğüne işaret.

Bu arada sen de bol bol duygusal yatırım yaparak kendini içinden çıkmanın aylar alacağı bir deliğe gömüyorsun.

Şunu da belirtmem gerek ki yani biz 30-35 gün bi flört süreci geçirdiysek rahat bi 25-26 gün dışarda buluştuk(hepsi benim gayretimle).

Friendzone neydi? Friendzone iyilikti, dostluktu, friendzone emekti.

Daha önceki videolarında belirttiğin gibi ben çok duygusal yatırım yapıyordum kendisinden bir karşılık göremiyordum ve bu durum canımı çok sıkıyordu.

Senin gibi duygusal yatırım yapan adam sonra gelip neden acım hemen geçmiyor diye soruyor. Kendine ne kadar derin kuyu kazarsan, çıkman o kadar zaman alır.

Bunu kendisine de belirtiyordum sürekli ben sana yazıyorum ben seni arayıp buluşalım diyorum diye, kendisi ise bu duruma karşılık bunun benimle bir ilgisi olmadığını kendisinin bütün arkadaşlarına karşı böyle davrandığından bahsediyordu.

Bütün arkadaşlarıyla aynı statüde bir arkadaşsın. Kızın bu noktada sana erkek olarak hiçbir ilgisi kalmamış. Seninle ilgisi var, sana karşı bir ilgisinin olmaması ile ilgisi var.

Anlayacağın bu ilişki için sadece kendimin yatırım yapmasından sıkılmıştım. İlişkinin üçüncü haftasında Yine bir gün ben kafamda bir konuşma kurdum.

Birincisi aranızda bir ilişki yok. İkincisi, arzunun pazarlığını yapmaya çalışacaksın. Hüsran is loading.

kızla buluştuk eğlendik eve dönüş yolunda kendisine eski ilişkisini unutup unutmadığını sordum. Kendisi işte unuttuğumu düşünüyorum falan dedi. Daha sonra eve dönüş yolunda benim artık bu ilişkiyi bu şekilde sürdürmeye hem duygusal hem de mental açıdan takaatimin kalmadığını bütün yatırımın benim tarafımdan yapıldığını kendisinin bana bir ilgisinin olup olmadığını sordum.

Bu sorunun cevabını biliyorsun. Niye soruyorsun?

Kendisi bana şu an için bir ilgisinin olmadığını söyledi

Bana sorsan ben sana söylerdim.

ve ben bunun üzerine madem ilgin yok benimde senin için yapabileceğim birşey kalmıyor dedim ve artık kendisine artık seni ne arayacağım nede yazmayacağım dedim.

Bunun arkasında durmaya niyetin yoksa, “bak ben gidiyorum ha, gidiyorum bak, durdurmazsan giderim” blöfü.

Eğer ki sende birgün bana karşı bir ilgin olduğunu hissedersen yaz yoksa hiç ümit verme yazma dedim.

Ümit verme çok ezik olmuş ve aynı zamanda çok çok aptalca. Düşünsene. Diyelim sen erkek gibi bıraktın gittin ve kız istemeye başladı. Diyelim bu oldu. Tam arayacakken “ya şimdi zavallı ümit verme yıkma beni dedi, ben de emin değilim adamı arayıp üzmeyeyim” diye seni aramayacak.

Tam bir ayrılık konuşmasıydı

Af buyur aranızda ne var ki ayrıldınız? Arkadaşınla küstün sadece.

yani daha sonra ayrılık vakti geldi el sıkıştık ve ayrıldık. Ben evime dönerken bir baktım arabada kendisinin oturduğu yerde telefon kabını unutmuş.(Kabını unutmamış bilerek bırakmış kendisi daha sonra söyledi.) Ben kendisini aradım telefon kabını unuttuğunu söyledim ve evet dedi ve bende kendisine daha sonra vereceğimi söyledim. Ayrılık konuşmasının üzerinden bir saat geçmişti ki

Ayrılık yok birader. Sen hayal dünyasındasın.

bana instagramdan reels göndermeye başladı eski sevgilim kahrolsun yeni sevgilim var olsun gibisinden göndermeli.

Sana mı? Eski sevgilisine olmasın. Seninle ne alaka? Açlıktan rüya görüyorsun. Ha sana özel gönderiyorsa o zaman o da seni yörüngede fıldır fıldır çevirmek için ama asıl sen sözünün eri bir erkek misin yoksa ilk ekmek kırıntısında sözünü çöpe atacak bir zavallı mısın diye shit test atıyor.

bende kısa kısa cevaplar vermeyi sürdürdüm ertesi günlerde yine kendisi bana kendi selfielerini kendi videolarını atmaya başladı.

İlk ekmek kırıntısında sözünü çöpe atan insansın. Şaşırtıcı değil.

Yine ben bunu birgün buluşmaya çağırdım buluştuk eğlenceli zaman geçirdik ama benim kafamda hala oturmayan taşlar var bu kız acaba eski sevgilisini unutamıyor mu acaba diye? dönüş yolunda yine kendisine bu soruyu sordum. Kendisi bunu cevapladığını söyledi ben unuttuğunu mu düşünüyorsun? yoksa gerçekten unuttun mu? ikisi farklı şeyler dedim. unuttum dedi ben de tamam dedim evine bıraktım. Ama ben kıza hergün mesajlar atıyorum hergün görmeye gidiyorum. Tam bir takıntılı adam portresi çiziyorum anlayacağın.

İki ekmek kırıntısına, yine birgün sıram gelir diye friendzone diyarındaki pozisyonuna geçen bir adamsın.

Bu ikinci eski ilişki sorgusu sonrası kız bana soğuk davranmaya başladı. İyi olmadığından bu kadar sorgunun kendisini yorduğundan falan bahsetti iki üç gün böyle soğuk devam etti hala ilk mesajları ben atıyorum falan derken.

Sana niye ilk mesajı atsın ki? Yüzüne tükürse yarabbi şükür, hem belki bu french kiss tükürük alışverişinin ön adımıdır diye umutlanıp yörüngede beklemeye devam edeceksin.

Birgün yine ben buna bu şekilde devam etmek istemediğimi belirttim bu sefer sen bilirsin dedi ve kesti attı.

Sen bu şekilde devam etmek istemediğini daha önce belirttin hatırlarsan. İlk kuyruk sallamaya ağzından salyalar akarak dönmeden az önce.

Ben ertesi gün buluşmak istediğimi söyledim. Kendisi bir arkadaşıyla buluşacağını vaktinin olmadığını ama çok önemliyse bi yarım saat ayırabileceğini söyledi ve buluştuk.

Lütfetmiş prenses. Bu yarım saati iyi değerlendir 😀

Kendisi bu konuşmada belli bir üslup içerisinde ilgimin onu boğduğunu, benimkinin bir takıntı olduğunu(Büyük ihtimalle kız benden korktu acaba bu sapık mı takıntılı mı diye) söyledi. Sorgulamalarının onu irite ettiğinden bahsetti oysa ki önceleri ne kadar eğlendiğimizden falan bahsetti.

Ne biçim arkadaşsın sen, sürekli soru soru.

Bende toparlamak ve ilişkiyi kurtarabilmek için resmen yalvaran bir pozisyona girdim

There is no ilişki Neo. Yuh yahu, hala kendini ilişkide sanıyorsun.

ben artık senin eski ilişkini unuttuğunu düşünüyorum benim için herşeyin netleştiğinden falan bahsettim.

Senden zerre hoşlanmadığı kısmına bir türlü kafan basmıyor.

O da artık bilmiyorum senin yanında artık eğlenebileceğimi düşünmüyorum.

Pipini görmek istemiyorum. Pipisiz arkadaş olarak iyiydin ama işte ne biliim artık olmasan da olur.

Bu sorgular beni gerçekten rahatsız etti vs dedi. bende bu durumu düzeltebilmek için gerekirse kendimi ve ilgimi çekebileceğimi söyledim

Utanç verici.

ve ne yapabileceğimi sordum ve o da dediğini yap yani kendini geri çek dedi ben de tamam dedim ve ayrıldık.

Hahaha. Kız sana git başımdan demiş ama sen şimdi tabii 2 gün kendini çekip sonra yine kızın peşine düşeceksin.

Ben yaklaşık beş gündür kıza yazmadım.

Zavallısın ama ben 2 gün dayanırsın diye tahmin etmiştim 😀 Bu kız sana ulaşana kadar ona ulaşmaman lazım ama zaten senin bu kızı artık tamamen bırakman lazım.

Daha sonra benim bu kızın yöneticisiyle(kadın) bir öğlen yemeği planım vardı ve yemeğe çıktık. Kadın bana kızın bizim her yaşadığımız olayı, yazışmaları kendisine anlattığını söyledi. Ben şok oldum. Sizin yaşadıklarınızı bütün işyeri biliyor dedi. Kız yöneticisine bana yol verdiğini söylemiş. daha sonra yemeğimizi yerken yine kadın laf arasında bana kızın işyerinden başka bir çocukla görüşmeye başladığını ve galiba çocuktan hoşlandığını söyledi.

Kıza hiç kızma. Kız sana seni istemediğini 50 kere belli etti. Sen ise kendini bedava peşkeş çektin, arkadaş olarak kullan belki birgün verirsin diye kapına ayak paspası olurum dedin!

Gerçi kızda da karakter problemi var. Flört ayağına birini bulana kadar senin ilgini yiyor. Ama sen kendini korumayı, böyle durumlara düşmemeyi bileceksin, kızların insafına kalmayacaksın.

Ben bi afalladım iyice acaba diyorum ki bunlar gerçekler mi yoksa ikisi bir olup bana shit test mi uyguluyorlar anlamlandıramadım düşüncelerini merak ediyorum.

Oha! Ben de hatanı anlamışsındır diye okuyorum. Birader kız senden hoşlanmıyor, bu kadar uyduluk sonrası bir daha senden hoşlanamaz. Azıcık erkek ol, onurlu ol ve kızı tamamen bırak git. Bu kızın arkadaş alanında sırasını bekleyen yedek lastiksin ve çoğu yedek lastik gibi sıra mıra gelmeyecekti zaten. Bir daha bu kızla asla görüşme. Bir daha o sana ulaşsa bile kızla görüşme. Bu iş olmaz.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Son anda kıyısından dönülen bir evlilik hikayesi – Vaka Çalışması

Abi selam, 35 yaşındayım ve ticaret işiyle uğraşıyorum. Bu sene içerisinde başımdan geçen ve nişanın kıyısından dönen bir ilişkim oldu. Ben bu işin içinden bir şekilde çıktım ve sonradan hatalarımın da genel anlamda farkına vardım ancak tanıdığım Mahmut Abi’nin mutlaka yüzüme çarpacağı çok daha fazla hata çıkacağını biliyorum o sebeple yazmak istedim.

Ben geçen seneye kadar evlilik konusundan uzak, geçici ilişkiler yaşayan ve ilişkinin ciddiyete döneceğini hissettiğim an yavaş yavaş karşı tarafı soğutarak kaçan bir adamdım.

Yani 34 yaşına kadar uzun süreli ilişki kabiliyeti ve tecrübesi edinmedin. Uzun süreli ilişki tecrübesi için bu kadar beklemeyin. Senin durumunda olanlar genellikle uzun süreli ilişkiye geçmek istediklerinde çok zorluk yaşıyorlar.

“ilişkinin ciddiyete döneceğini hissettiğim an yavaş yavaş karşı tarafı soğutarak kaçan bir adamdım” neyden kaynaklanıyor bilmiyorum ama geçmişteki bir travmadan olabilir. Fakat bu dediğin genellikle ciddiye döneceğini hissettiğinde, çok bağlanıp acı çekmekten korktuğundan olur.

Öncelikle yaşım artık biraz yürüdüğünden, tahmin edersiniz ki şuan bile evlenmem konusunda yoğun ailevi ve çevresel baskıya maruz kalan birisiyim. Bu baskı, etraftaki herkesten gelen o “hala evlenmedin mi?” baskısı derken ben de artık bir şekilde geciktiğime inandım …

Evet gecikiyorsun. Bence erkekler için ideal evlilik yaşı 32 ya da 30 – 32 ama bir iki tane uzun süreli denemesi ve olmamasına da pay bırakırsan (2 x 2 yıl), 28 yaşında başlaman gereken işe 6 sene sonra başlamışsın. Ama bunun yanında çok da geç sayılmaz o nedenle aceleye getirip de daha fazla vakit kaybetmemen ya da kötü bir evliliğe girmemen lazım.

ve karşıma çıkacak ilk, evliliği yürütebileceğimi düşüneceğim bir hatun kişisiyle bu kez kaçmamak üzere ciddiyete gitmeye karar verdim.

Karşına çıkacak ilk evliliği yürütebileceğini düşüneceğin kadınla olmayacak. Olması için zorlamamalısın.

Yürütebilmek derken aklımdaki evlilik; fiziksel olarak güzel bir kızdan çok, orta halli, kendini bilen ve olgunlaşmış bir kızla karşılıklı saygı çerçevesinde bir evlilikti diyeyim.

Neyse, kızla bir şekilde tanıştık hikayeyi uzatmamak adına detaya inmiyorum. Gel zaman git zaman 2 ay kadar vakit geçirdik. Başlarda biraz agresif davranan, hızlı parlayan ve gereksiz kıskançlıklar yapan bu hanımefendiye ağzının payını verip bastırıyordum …

Hayır. Başından agresif davranmayan, hızla parlamayan ve gereksiz kıskançlık yapmayan birini bulacaksın. Agresif ama ben bastırıyorum saçma bir düşünce. Bir yere kadar ağzının payını verir bastırırsın sonra köprüyü geçene kadar kocişe koca der ve köprüyü geçince bastıramazsın. Daha başından elemen için bir işaret varmış.

ve tripli de olsa hatasını anlayıp özür dileyerek geri dönüyordu. Bir süre bu şekilde devam etti. 4-5. aydan sonra agresifliği azaldı ancak kıskançlık seviyesi arttı ve her dışarı çıktığımda baskı yapmaya başladı. Gittiğim mekanlardan fotoğraf istemeye, şu arkadaşın yanına gidiyorum dediğim halde arayıp “nerdesin? kimlesin?” şeklinde sormaya başladı. Ben tabi ilk başlarda yine bu davranışlarına gereken cevabı verip susturup yolluyordum yani fotoğraf falan atmıyordum. O da tribe girip kapatıyor ancak yine bir kaç saat sonra “kusura bakma biraz duygusalım bu ara vb…” klasik bahanelerle özür dileyerek geri dönüyordu.

Ben çok anlayışlı bir insanım. İyi niyetli ve hoşgörülü olduğumu düşünüyorum. Hani şu bütün mahalle esnafının “çok efendi çocuk ya” diye tanımladığı adamlar olur ya onlardan biriyim.

Efendi çocuk genelde iyi ve hoşgörülü olduğundan değil, kaygı ve korkudan “anlayışlı” olur.

Her özür dileyerek geri döndüğünde, kızın bundan sonra yapmayacağına nasıl olduysa kendimi bir şekilde ikna ettim sanırım. Ancak o devam etti.

Huylu olarak huyundan asla vazgeçmeyeceğini sana açık açık göstermiş aslında. Kendinize başından uygun birini bulun. Uygun olmayan birini yontarım fantezisi çoğu zaman elinizde patlar. Bir insanın mükemmel olması gerekmiyor, bu mümkün değil ama seninkisi ince bir çizgide değil, bariz uygun olmadığını bağıran biri.

Ben de farkında olmadan yavaş yavaş artık fotoğraf çekip atmaya başladım.

Aferin.

Dışarıya çıkarken arayıp konuştuğum, ben şuraya geçiyorum haberin olsun dediğim halde, oraya gittiğimde yarım saat sonra arayıp “nerdesin? kim var?” şeklinde sorduğunda bir şekilde terslemek yerine artık cevap vermeye başladım. Bunun sebebini bilmiyorum belki de kendimi kazanova gibi hissediyordum ki evden çıkıp alt sokaktaki bakkala gitsem, sanki bir kız düşürüp onu aldatacakmışım gibi davranması sanırım hoşuma gitmiş. Yani aptalmışım.

Ağzımdan aldım 😀

Maalesef bu tür bir istek derin bir güvensizlikten kaynaklanır. Kadın derin güvensizliğe sahip ve kendi kaygısını kontrol etmek yerine (“ya abartma Nalan, adam sadece bakkala gidiyor, sakin” diyeceğine), kaygısını dış dünyayı kontrol altına alarak yönetmeye çalışıyor. Ama bu, hem geçici bir yatıştırma hem de kaygıyı besleyen bir şey. Böyle biri, kaygısı konusunda özkontrol kazanana kadar, güvensizliğini besleyip daha arttırmadan kaçamaz. Yani bu kız büyük ihtimalle, zamanla daha da kötü olacak, daha da iyi değil.

Sonradan bu olayı tamamen benim üzerimde hakimiyet kurmak için yaptığını anlamış olsam da bu tabi ki ilişkiden çıkmaya yakın oldu. Yani ilişki bitene kadar bu olay bende normalleşmiş ve artık kıza attığım her adımı haber verir hale gelmiş bir olaya dönüşmüştü. Öyle ki, ilişkinin sonlarına doğru, başlarda bana böyle davrandığında terslediğim zamanlardaki beni unutmuştum bildiğin. Sanki hiç öyle zamanında ağzının payını veren adam değildim.

Sonradan olay farklı konularda bana karışmasıyla devam etti tahmin edeceğin üzere. Bu kez harcadığım paraya, dışarıdan yediğim yemeğe kadar hesap tutmaya başladı. Her gün düzenli olarak ne yedin, ne kadar verdin şeklinde sormaya başladı. Ben tabi daha önceki ilişkilerimde hiç bu kadar ciddi düşünmemiş ve bu tür yaklaşımlarla karşı karşıya kalmamış birisi olarak, sanırım evliliğe yürümek böyle bir şey, tabi ki harcamaları bilmesi lazım düşüncesine düştüm.

Söylememe gerek yok ama evliliğe yürümek böyle bir şey değil.

Ve hesap verdim. Bildiğin, “tavuk şiş yedim, jokerle aldım 200 TL’ye geldi” şeklinde 🙂 Ek olarak yalnız yaşadığım için karnımın doyup doymadığını da merak ediyor diye düşünüyorum tabi. Aç kalırsam napar aman aman.

Kıyamam. Çok şirin.

1. seneyi bir şekilde devirdik. İçimde başından beri hep bir “problem olduğu” hissi olmasına rağmen bir şekilde devam ettim. Sen de “yokluk” ben diyim 2. paragraftaki sebep

Diyeyim, yokluk. Kadına ulaşıyorsun ama uzun süreli ilişkiye ulaşamıyorsun. O alanda bir yokluğun var.

veya artık çocuk sahibi olmam gerektiği ve ilk yıl çocuğu yapsam 56 yaşına girdiğimde çocuğun 20 olacağını düşünmem, bir şekilde devam ettim işte.

56 yaşında çocuğunun 20 yaşında olması çok büyük problem değil. Geç kalıyorsun doğru. Bunun üzerinde bir miktar baskı yaratması normal ve aslında iyi. Ama “Aman Allahım bittim ben hemen bulmalıyım” yaşında değilsin. Sakin.

Aslında devam etmemdeki sebep, karşı tarafta kendimden bir şeyler görmem (bazı davranışlarında, söylediklerinde) ve bu kadınla evliliği idare edebileceğimi düşünmemdi. Yani saygısızlık yapmadığını düşünüyordum, birbirimizi öyle çok sevmesek de saygı varsa bir şekilde yürütürüz diyordum.

Olay köprüyü geçtikten sonra saygısızlığa da gidebilir. Bu kadın muhtemelen güvensizliklerini, kaygısını kontrol edemeyen bir kadın ama bu sebeple de olsa kötü bir aday.

15. ay gibi söz olayına girdik. Biz gittik, onlar geldiler. Sonraki hafta kızla gittik nişan tarihi aldık. Bu esnada kızın ailesi her şeye müdahale ve karışma çabası içerisinde, aslında başından beri öylelerdi.

Birçok psikopatoloji nesilden nesile aktarılır. Genetik faktörler de olabilir ama genetik olmasına da gerek yok. Yetiştirilişle de nesilden nesile aktarılabilirler.

Başından beri kızın yediğim yemeğe kadar annesiyle paylaştığını tahmin ediyordum ama “ne güzel işte, annesiyle arası iyi diye” kendimi kandırıyordum. Kızla bu karışma konusunu her tartıştığımda da “onlar iyiliğimizi istiyor” cevabını alıyordum ama sanki kendi karıştırtmak istiyor gibi sürekli aynı konuyla “annem şöyle diyor” diye bana geliyordu.

Sana yalan söylemiyor. Muhtemelen kendisini inandırdığı yalanı sana da söylüyor.

Neyse, iş ciddiyete bindiğinde kızın istekleri de başladı tabi. Bilezik, kolye vb…

Bu da böyle hatunlarda ve ailelerde standart paket içinde geliyor 😀

Sabah 5 bilezik istiyorum diyen kız, akşam canın sağolsun hiç alma şeklinde kafa karıştırır, kafamı bulandırır oldu.

En berbat tip. Aralıklı pekişirme ile zayıf adamı bağımlı eder.

Her isteğinin arkasında “bizde gelenek böyle şöyle” dayanağı vardı.

Bu da böyle hatunlarda ve ailelerde standart paket içinde geliyor 😀

Hani çocuk alma der, tamam almayayım dersin, sonra trip atar ya 🙂 aynı öyle bir olay. Ek olarak bazı şeyleri ucuza getirmeye çalışmam (örn: elbise, ayakkabı) kavga gürültü çıkarıp 2 gün triplenmesine sebep oluyordu.

Allah’ın sevgili kulusun, köprüden önce, kocadan kocişe dönmeden önce sana yüz tane son çıkış gösteriyor.

Takip eden günler; kardeşlerimi de gezdirelim, doğum günümde şunu istiyorum, çocuk doğurunca altın istiyorum gibi devam etti.

Evlenince gelecek istekleri tahmin etmek istiyorsan bunu minimum 5 ile çarp.

Aslında bu noktada geriye dönük ilk aydınlanmamı yaşadım. Öncesinde yaptığı bir çok şeyin aslında manipülasyon olduğuna ikna olmama bu aşama sebep oldu. İlk zamanlar seksi ben istemeden dayatması, çıkıp gezmek dolaşmak varken haftada 3-4 kez ısrarla seks istemesine kadar manipülasyona maruz kaldığımı gördüm. Şayet sonradan bu istek azaldı. 2 haftada 1’e kadar düştü.

Aydınlandığım ikinci nokta, bana ailemi/arkadaşlarımı kötülemeye kalkması ve bunu ara ara yapmaya başlaması oldu.

Kişilik bozukluğu, kaygı bozukluğu vs. olan kadınlarda bu da standart pakette bulunur.

Bunu her yaptığında karşılığını verdim. Yine önceki olaylarda olduğu gibi özür dileyerek geri geldi.

Köprü daha geçilmedi, devlet arkaya alınmadı. Bakın ben evliliği teşvik eden biriyim ama ne olursa olsun evleneceksiniz diye bir olay yok.

Ama yapmaya, denemeye devam etmeyi bırakmadı. Aileme gelince, zaten ailemden hiçbir bireyin, akrabalara kadar, kızda gönlü yoktu bana sürekli “iyi düşün” deyip duruyorlardı uzun zamandır.

Açık açık evlenme demeleri lazımdı ama bu da iyi. Birçok aile adam 35 yaşına geldi illa evlenmeli diye oğullarını ateşe atıyorlar. Seninkiler en azından o konuda iyilermiş.

Kız benimkilere dil uzatırken aynı anda kendi ailesini de tahmin edersiniz ki hep iyi anlatıyordu. Öyle ki, ileriye dönük kurduğu hayallerde bile ben değil annesi veya kardeşleri vardı diyim siz anlayın.

Nişan’a 2 ay kalaya geldik. Dikkatli bir bakınca, ailemin iyice huzursuz olduğunu gördüm. Aldım karşıma hepsini ve konuştum, benim de kafamda çok şey var, anlatın bakalım dedim. Anlattıkları her şeye tabi ki hak verdim, detaya girmiyorum, kızdaki hal ve davranışlar, ailesindeki hal ve davranışlar baya bir anlattılar. Kaldı ki hak vermesem bile, ailem istemedikten sonra bu işe girecek birisi değilim. Sadece bu kızla değil hiçbir kızla.

Birçok aile adam 35 yaşına geldi illa evlenmeli diye oğullarını ateşe atıyorlar. Seninkiler en azından o konuda iyilermiş.

Burada fark ettiğim bir diğer nokta da kızın etkisi altına girmiş olduğum ve o zamana kadar olaylara objektif bakamadığımdı. İlişki ciddiyete döndükten sonra yaptığım en büyük hata da, ailemi olaya çok geç dahil etmiş ve fikirlerini çok geç sormuş olmamdı. Kendimi baya bir söğüşlettikten sonra oturup konuşmaya karar vermişim 🙂 Ya vermeseydim acaba beni çekip çıkarırlar mıydı diye de düşünmeden edemiyorum, okuyan arkadaşlara tavsiyem ben yaptım siz aman geç kalmayın 🙂

Evet doğru.

Neyse, sonra güvendiğim ve daha önce de kızla tanıştırdığım bir arkadaşımı karşıma aldım son olarak. Ondan da aynı yorumları aldım aşağı yukarı. Zaten çocuk lafa, “çok konuşuyor, hiç susmuyor” diyerek başlamıştı 🙂

Çok konuşan, hiç susmayan kadın çekilmez.

Çevremden gereken fikir ve görüşleri topladım. Tahmin edersiniz ki hepsi olumsuz. Kızın bana ulaşamaması gibi bir durum söz konusu değil. Yani bir ulaşamasın napar napar beni 🙂 ah ben kendimi ne duruma düşürmüşüm… Sırf kendi iç sesimi dinleyip muhakeme yapmak için buna “iyi geceler” diyene kadar bekledim sonra da sabaha kadar oturup düşündüm. Düşündükçe dehşete düştüm, düşündükçe kendimi nasıl bir durumun içine göz göre göre soktuğumu anladım. Ateşe gittiğimi anladım. Ve bu durumdan çıkmaya, bu işi bozmaya korkacak kadar paralize olduğumu hissettim. Daha önce hiç hissetmediğim bir şeydi. İlişkinin neredeyse başından beri içimden bir his “bitir” demesine rağmen bitirmemiştim bir şekilde hep iyi taraflarını görmeye çalışmış, kötü taraflarını tamamıyla görmezden gelmiştim.

Geriye dönük düşündüğümde aslında kızın bana karşı olan davranışlarının çoğunda saygısızlık olduğunu anladım. Çoğu davranışı manipülasyondu. Öyle ki doğal olduğu anları hatırlayamadım bile veya hiç yoktu. İkiyüzlü ve yalancı olduğunu anladım. (Doğum tarihini bile net bilmiyordum, bir şekilde söylemeyip geçiştiriyordu) Geçmişi hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Bir düşündüm. Bu kız neleri sever nelerden hoşlanır? Bilmiyordum, aklıma gelen tek şey bilezik oldu 🙂

😀 Kolyeyi unutma. Gelinin amcasının yengesi için de zincir.

Kendini yalnızca aileme değil bana bile tanıtmamıştı veya uğraşmama rağmen tanıtmak istemiyordu. Karşıt görüş olduğumuz hiçbir konu yoktu. Ne kadar ilginç değil mi? Yani ben olmadığını sanıyormuşum. Karşıt görüşü geçtim, hiçbir ortak ilgi alanımız yokmuş ben oldurmaya çalışıyormuşum.

Düşündüm, bol bol vay awk dedim ve sonra sabahın 8’inde viskimden son yudumu alıp ayağa kalkıp kendimi tokatladım 🙂 Senin dedim kafanı si….

Güzel.

Öğlene doğru uyanacağını bildiğimden uyumadım ve bekledim. Uyanır uyanmaz da kısa ve net bir şekilde “bizden olmaz, ben bitirmek istiyorum” dedim. Karşılığında hiçbir duygusal reaksiyon alamadım desem şaşırır mısın abi?

Fırtına öncesi sessizlik derim.

Gayet ciddi ve öfkeli bir ses tonuyla neden, sebep ne? şeklinde bir karşılık aldım. Yani seven, değer veren bir insanın o an o kadar duygusuz kalamayacağı şekilde bir reaksiyondu.

Sen muhtemelen sperm bağışçısı ve sonrasında da nafaka kaynağısın. Plan o.

Takip edecek şeyin çirkefleşmesi olduğunu da biliyordum ve saniyesinde geldi.

Fırtına öncesi sessizlik demedim mi?

Ben konuyu uzatmayıp, “bir sebep yok, istemiyorum, hadi hoşçakal” deyip telefonu suratına kapattıktan sonra ısrarla aramaya başladı. Arka arkaya 15 kez araması ve hiç durmaması aslında bu ilişkinin başından beri üzerimde nasıl bir baskı kurduğunun özeti gibiydi. Açmayınca bu kez mesaj atmaya başladı. “Aç konuşucaz, benim 1 yılımı yedin, ne demek olmaz, seni mahvederim, Allah belanı versin” tarzı mesajlar onları da tahmin edebiliyorsundur.

Şimdi bu aşamada kızın ağladığını, kendini yerlere vurduğunu düşünürsün değil mi?

Düşünmem. Olsa olsa hırsındandır. Sevgi veya aşk acısından değil.

Ben de öyle düşündüm 🙂 Ve mesajlardan sonraki aramasını açtım. Karşımda daha ciddi bir ton vardı. Ve bana tekrar ailemi kötülemeye başladı. “Sen onları sevmiyorsun” temalı saçma sapan sözler duydum. Ağzının payını verdim, beni bir daha arama dedim ve bu kez telefonu komple kapattım.

Çirkeflik tabi akşamına ailesinin ailemi aramasıyla devam etti. Bir posta da onlar münakaşaya girdi. Sağolsunlar benimkiler de bir güzel ağızlarının payını verdi ve bu işi bitirdik.

Güzel ama bir seneden fazla zamanı da çöpe attın. Maalesef muhtemelen bu zamanda uygun bir kızla tanışırdın ve o fırsatı kaçırdın.

Sonradan düşününce kızda tespit ettiğim çok daha fazla kırmızı ışık var, “evlenir evlenmez hemen çocuk istiyorum” bir örnek mesela ve bunun yüzlercesi var.

Evlenir evlenmez çocuk istemesi alarm değil, özellikle de 28 yaş üstünde bir kızsa.

Benim ilişki içerisindeyken bunları görememe sebebim yazının başında bahsettiğim midir yoksa hapı hala içselleştirememem midir bilemiyorum ancak her tecrübe bir kazanımdır gözüyle olaya bakıyorum.

Senin uzun süreli ilişkilerden kaçma sebebin işte tam olarak bu. Bırakamayacağını ya da kolay bırakamayacağını bilmen. Ama bu zayıflığına rağmen denemeye devam etmelisin.

Bugüne kadar evliliğe en fazla yaklaştığım ilişki buydu ve bundan da öğrendiğim bir sürü şey oldu. Yaşadığım her şeyi paha biçilmez bir tecrübe olarak görüyorum.

Yaşadığım tecrübeden çıkardığım net bir şey var buradan okuyan arkadaşlara da bunu aktarmak isterim. Evlilik olayına giriyorsanız eğer, bunu tek başınıza yapmaya kalkmayın. Ailenizin ve çevrenizdekilerin fikirlerini mutlaka alın.

Evet haklısın aile fikri almak gerekiyor. Bu çok doğru. Ama bazı aileler oğlanı ne olursa olsun evlendirmeye meraklı, onlara da karşı koyabilmeniz lazım.

Dışarıdan bakan güvendiğiniz insanlar size çok objektif yorumlar yapabiliyor ve bu bazen sizi büyük bir hatadan döndürebiliyor. Herkese saygılar, sevgiler.

Doğru. Fakat sizin de bir miktar sağduyu geliştirmeniz, olaya sürüngen beyniniz ile değil, rasyonel insan beyniniz ile bakmayı her zaman öncelik yapmanız lazım.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sosyal kaygıyı, sosyal ortamda garip ve uyumsuz olmayı nasıl engellersiniz?

Yayınlarından kitap derlediğimiz Dr.K’nın iki güzel yayınını yazıda topladık.

Konuşarak garip ve uyumsuz olmak mı, konuşmayarak mı?

Bu bölümde bir ortamda abuk sabuk (awkward kelimesinin yaklaşık karşılığı) ya da garip ve uyumsuz olmamak için ne yapmanız gerektiğini konuşacağız.

Dikkatiniz kafanızın içinde olduğunda garip ve uyumsuz biri olursunuz. Dikkatiniz kafanızın dışında olduğunda ise rahat biri olursunuz:

Bu konuda yapabileceğiniz çok basit bir deney var: yürürken nasıl yürüdüğünüzü düşünmek. Şimdi sağ ayağımı ileri koyacağım, şimdi dizimi kaldıracağım, şimdi şunu yapacağım, ayağımın ön tabanını yere koyacağım, şimdi topuğum yere değecek, vs. Tüm bu adımları düşünmeye başlayın ve şimdiye kadarki en garip ve uyumsuz yürüyüşünüzü yapın.

Bu oldukça zor bir problem. Garip görünmemeye çalıştığınızda, dikkatiniz nerede? Zihninizin içinde. Garip görünmemeye çalışıyorsunuz. O zaman da orada yaptığınız şeyi yapmıyorsunuz, şeyleri nasıl yapacağınızı düşünüyorsunuz. Orada garip davranıyorum ve bunu düşündükçe daha da garip davranıyorum. Garip olmanın tuzak olma sebebi de bu. Ne kadar az garip ve uyumsuz olmaya çalışırsanız, o kadar zihninizin içine düşersiniz ve çok daha garip ve uyumsuz olursunuz. Aman Allah’ım burada bir yangın var, çabuk biri benzin bulsun ve yangının üzerine dökelim çünkü sıvı yangını söndürür” gibi bir mantık yürütüyorsunuz. Daha az garip ve uyumsuz olmak için, sizi garip ve uyumsuz şeyi daha fazla yapıyorsunuz.

Peki bu kaybet-kaybet durumununa nasıl son verebilirsiniz? “Sessiz durursam garip davranmam” ya da “konuşursam garip görünmem” diyebilirsiniz ama hayır. Gariplik sizin içinizde ve ne yaparsanız yapın garip davranacaksınız. Ama aynı zamanda bunun sizin içinizde olması iyi bir şey zira bunu değiştirebilirsiniz.

Garip davranmanız durumunda olay davranışınız ya da ne dediğiniz değil. Olay ne demediğiniz veya sessizliğiniz de değil. Şimdi konuşmalı mıyım ya da susmalı mıyım değil.

Sizi garip yapan şey, bunları düşünmeniz ve dikkatinizin zihninizin içinde olması. Sorun, örneğin dikkatinizin konuşmada olmaması. Bu nedenle de eğer garip ve uyumsuz olmak istemiyorsanız, dikkatinizi ne demeniz ya da dememeniz gerektiğine değil, çevrenize verin. Diğer insan ne diyor ona verin. Diğer insanları dinleyin, çevrenizi dinleyin. Dikkatinizi dışarı verin. Bunu yaparsanız, garip ve uyumsuz olmayı bırakacaksınız.

Bunu tersinden düşünürseniz de dikkatinizi dışarıya verdiğinizde garip hissetmeyeceğinizi ispatlayabilirsiniz. Zira bir şeyin dikkatinizi tamamen emdiği zamanlar, en az garip ve uyumsuz olduğunuz zamanlardır. Mesela gece yatarken yeni ve çok rahat bir yastık denedim diyelim. Yastık harika hissettiriyor ve çok rahat. Bu anlarda daha rahat nasıl hissederim, bu yastık yeterince rahat mı diye düşünmüyorum. Dikkatim yastıkta ve yatakta olduğu için rahat ve iyi hissediyorum.

İnsanların garip ve uyumsuz hissetmeye devam etmelerinin nedeni de bu. Ne yapacağım diye düşünüyorlar ama olay ne yaptığınız değil dikkatinizin nerede olduğu. Buna bir çözüm arıyorsunuz ama tüm çözümler zihnin “şunu yapmalıyım, şunu yapmalıyım, şunu yapmalıyım” diye düşünmesini içeriyor. Zihniniz yanlış yöne gidiyor ve siz de garip görünen biri oluyorsunuz. Sonrasında da ümitsiz hissediyorsunuz zira şunu denedim olmadı, bunu denedim olmadı, onu denedim olmadı diyorsunuz: “Şu videoyu izledim, şu kursa katıldım, şu PUA’nın bana dediklerini yaptım olmadı”. Bunların hiçbiri çalışmıyor zira tüm bunları yapmanıza rağmen zihniniz hala dışarıya değil içeriye odaklanıyor.

Ama kendim hakkında düşünmesem bile hiç sosyal becerim yok!

Bu bir yere kadar doğru olabilir ama bence biraz da olsa sosyal becerin var.

Devam eden konuşmaya nasıl girerim?

Bu konuda birkaç pratik tavsiye daha vereyim. Bir konuşmayı dikkatle dinliyorsunuz ve konuşmaya nasıl dahil olurum diye soruyorsunuz. Bu konuda vücut dilini kullanmalısınız. Bunu biraz pratik edene kadar size garip gelecek, başından uyarayım. Elinizi yukarı doğru (sınıfta söz ister gibi başınızın üzerine değil de yaklaşık olarak çene hizasına kadar) kalsırın ve “kısa bir şey ekleyebilir miyim?” deyin. Yani konuşmaya daldığınızı diğerlerine vücut dili ile sinyalleyin ve konuşmaya girin. Bu şekilde girdiğinizde çoğu insan durup size bakacaktır. Bu ilginç bir Jedi zihin oyunu gibi bir şey.

Birinin sözünü de kesebilirsiniz ama birinin sözünü kesmekten korkuyor olabilirsiniz. Burada konuşan kişi biraz duraksar ama bu çok uzun süreli değildir. Siz burada kesip atlarsanız siz konuşmaya başladığınızda, önceden konuşan kişi de konuşmaya devam eder ve siz de içinizden “kahretsin” der kalırsınız. Burada yapabileceğiniz en iyi hareket “hey, bu bana şunu hatırlattı” ya da “hey şunu da paylaşmak istiyorum” demek ve karşınızdaki durduğunda devam etmek. Karşınızdakini, onun konuştuğunu kabul ederek durduruyorsunuz, pat diye sözünü kesmiyorsunuz. Burada karşınızdakine el işareti (elinizi kaldırıp yukarı doğru açın) yapıp “pardon devam etmek ister misin” ya da “devam et” deyip sonra söze de girebilirsiniz.

Ne diyeceğimi bilmiyorum

Sosyal kaygısı çok yüksek insanların bir diğer problemi de ne diyeceklerini bilememeleri. “Aman Tanrım, ne diyeceğimi bilmiyorum, ne zaman konuşmaya başlayacağımı bilmiyorum, bu kişi çok konuşuyor!”

Sosyal kaygısı olan insanlar sürekli olarak sosyal umursamazlığı olan insanlarla mücadele edip duruyorlar. Problemin kaynağı da bu. Sosyal olarak kaygılı kişi süper sosyal farkındalığa sahipken sosyal olarak umursamaz kişi hemen hiç sosyal farkındalığa sahip değil.

Bir insan sosyal olarak farkında ise bir noktada konuşmayı bitirmesi gerektiğini, bir noktada diğer kişiye söz hakkı vermesi gerektiğini bilir. Sosyal kaygısı yüksek insan işi batırdıklarını düşünürler ama bunun sebebi, karşısındakine söz hakkı vermesini, konuşmayı nerede bitireceğini bilmeyen, sosyal olarak umursamaz insanlarla konuşmaları. Yani eğer konuşmasını bilmeyen biriyle konuşuyorsanız, kendinizi yiyip bitirmeyin.

Günümüzde bunu sosyal umursamazlığı hiç konuşmuyoruz. Sosyal kaygı konusunda çok düşünüyoruz ve konuşuyoruz, bunun çözülmesi gereken bir problem olduğunu düşünüyoruz. Ama her sosyal etkileşim en az iki insanı içeriyor ve sosyal kaygıya sahip insanlar genellikle umursamaz bir şekilde iletişim kuran insanlarla büyümüşlerdir. Eğer sosyal kaygınızı azaltmak istiyorsanız, sizinle daha uyumlu insanlar bulun ve onlarla iletişime geçin.

Bu bazen gerçekten çok güç. Zira çok fazla sosyal kaygıya sahip insanlar bir araya gelirse, bu insanlar birbirleri ile aşırı uyumlu iseler, genellikle “hayır azizim sen konuş”, “hayır rica ederim önce sen”, “valla olmaz önce sen” durumuna düşebilirler. Ama sonund biri konuşur ve diğeri de “Şükürler olsun, konuşmaya başladı. Sonra ben de konuşabilirim” der.

Düşünce Sarmalında Boğulmak

Şu düşünce sarmalından nasıl kurtulabilirim:

Sessiz durduğumda acaba sıkıcı mıyım?

Konuştuğumda rahatsız edici miyim?

Bu soruyu cevaplamak için, bu sorunun kökeninin ne olduğuna bakmamız gerek.”Sıkıcı mıyım?” düşüncesi, insanların sizden hoşlanmadığı ya da sizin bir değer katmadığınız varsayımından gelir. Konuşurken rahatsız edici olur muyum düşüncesi de sizin bir değer katmadığınız ve insanların sizden hoşlanmadığı varsayımlarından gelir. Yani birbirinin zıddı bu iki düşüncenin de kökeni aynı.

Bu önemli zira çoğu zaman kaygınızın belli bir düşünceye dayandığını düşünürsünüz. Yani zihnim “konuşmazsan sıkıcı olur muyum?” ya da “konuşursam rahatsız edici olur muyum” düşüncelerini üretir. Biz de kaygının içeriğine odaklanırız. Bu ikisi de zihnin içerikleri ve biraz düşünürseniz tamamen mantıksızlar. Zira sessiz kalarak sıkıcı olduğunuzdan endişeleniyorsanız, çözüm konuşmaya başlamanızdır ve konuşmaya başladığınızda bu sorun teorik olarak çözülmelidir. Ama konuşmaya başladığınızda da zihniniz size “şimdi de rahatsız edici olmayalım, daha sessiz olmalıyız” diyor. Yani mantık çerçevesinden bakarsanız, kaybet – kaybet durumu içindesiniz ve kazanmanızın bir yolu yok.

Peki böyle bir zihin oyunu ile nasıl başa çıkarsınız? Bunun cevabı, bu düşüncelerin üzerinde yeşerdiği köklere inmek. İçsel ve duygusal olarak hoşlanılmayacağınızı, hoşlanılacak bir insan olmadığınızı hissettiğiniz, masaya koyduğunuz değer konusunda güvensiz olduğunuz sürece bu inançlar, durum ne olursa olsun, kaybet – kaybet düşünceleri üretecekler.

Çoğu insan, sosyal kaygısını çözmek istediğinde, tek tek problemlerini çözmeye çalışır. Ama bölümün başındaki iki sorunun çok güzel bir şekilde gösterdiği gibi, sosyal kaygınız orada olduğu sürece zihniniz problem üretmeyi bırakmayacak.

Zihin: “Sessiz çok sıkıcı oluyorsun.”

Benlik: “Tamam o zaman konuşayım.”

Zihin: “Sus, insanları rahatsız ediyorsun.”

Benlik: “Tamam susayım.”

Zihin: “Sessiz çok sıkıcı oluyorsun.”

….

Bu masa tenisi maçını istediğiniz kadar oynayın, yine de kazanamayacaksınız.

Peki o zaman bu konuda ne yapabilirsiniz?

İlk yapmanız gereken şey, zihninizde geçen sürecin ve zihninizin ne olursa olsun size böyle düşünceler vereceğinin farkına varmanız. Siz düşünce seviyesinde mücadele verdiğiniz sürece, sorunu çözemeyeceksiniz.İnsanların bu düşünce döngüsünde takılı kalmalarının nedeni bu.

Burada yapmanız gereken şey, sorunun kökenine inmek. Öncelikle “bak zihnim bunu yine yapıyor” diyerek sürecin farkına varın ve zihniniz sanki entelektüel seviyede davranıyor görünse de, zihnin bu entelektüel içeriğinin yakıtının bir duygu olduğunu bilin. Spesifik entelektüel problemi çözmek yerine, kendinize “şu an nasıl hissediyorum?” diye sorun. “Şu an kaygımı ateşleyen duygusal enerji ne?”.

Bir kez bu seviyede çalışmaya başladınız mı, örneğin insanların sizden hoşlanmamasından korktuğunuzu keşfedebilirsiniz. Ya da örneğin bir yıldır münzevi gibi yaşadığınız için kendinize güvenmediğinizi, sosyal olarak paslanmış gibi hissettiğinizi keşfedersiniz.

Temel sorunu keşfettiğinizde de, bu sorunun “sessiz kalırsam sıkıcı görünürüm düşüncesi” gibi spesifik ortaya çıkışının önemli olmadığını anlarsınız. Bu nedenle de burada bir terapist ya da yaşam koçu ile çalışmanız oldukça faydalı olabilir. Eğer teşhisli bir sosyal kaygınız varsa, bir klinik psikoloğa görünmenizi tavsiye ederim.

Bu kök duygu üzerinde çalışmaya başladığınızda, o duygu boşalmaya, basıncını kaybetmeye başlar. Bu olduğunda da, bu basınçtan güç alan düşünceler de çökmeye başlar.

Bu hem ilginç hem de zor bir şey. Biz “bu düşünce döngüsü ile nasıl baş ederim zira sürekli bir döngü içindeyim” diyoruz ama cevap, bu düşünce döngüsünün içinde dönmeyi bırak şeklinde. Bunu da, döngünün yakıtını boşaltarak yapabilirsiniz. Fakat alttan yakıt gelmeye devam ettikçe, kaygılı düşünce döngüsünden kurtulamazsınız.

Kaygı ile başa çıkmamızın birkaç yolu var ve bunlardan biri de rasyonel bir problemi çözer gibi çözmeye çalışmak. “Sessiz kaldığımda sıkıcı oluyorum ve konuştuğumda sinir bozucu oluyorum” problemini, kaygınızın size oynadığı oyun içinde çözmeye çalışırsanız, kasaya karşı oynarsınız ve biliyorsunuz kumarhanede kasa her zaman kazanır. Çünkü bu entelektüel bir problem değil ve bu nedenle de istediğiniz kadar çok entelektüel çözüm ile gelin, bir işinize yaramayacak. Çünkü bu şekilde bulduğunuz çözümlerle, enerjinizi hastalığın kendisi üzerinde değil de belirtiler üzerinde harcıyorsunuz.

Kaygının oynadığı oyunu oynamak yerine güvensizliğinizin ya da kendine güvensizliğinizin temeline inin. O an ne hissettiğinize dikkat edin ve bu güvensizlik nereden geliyor diye sorun. Bütün bu düşünceleri kendinizin değil de kaygınızın yarattığını farketmeye başlayacaksınız.

Bir başka yararlı teknik de, kaygınız ile kendiniz arasındaki farkın farkına varmak. “Bu düşünceler benim kaygımdan geliyorlar, çok mühim değil” deyin. “Kaygımın bana bu oyunu oynayacağını biliyordum” deyin. Bir dahaki sefere sosyal bir ortama gitmeden önce, “kaygım bana böyle oyunlar oynayacak ve böyle düşünceler yaratacak” deyin. Bu size garip gelebilir ama kaygınızın bu tür düşünceler yaratacağını önceden tahmin edin ve kaygı geldiğinde onunla savaşmayın. Çoğu zaman bu döngüyü besleyen şeyin, kaygı ile savaşmaya çalışmak olduğunu, kaygı ile savaşmaya çalışmanın döngüye enerji verdiğini hatırlayın. Bunun yerine geriye yaslanın ve “evet, bunun geleceğini biliyorduk, vay be, bu kaygı bugün çok güçlü” deyin. “Buradan gitmek yerine, kendime eğlenmeye başlamak için 30 dakika daha vereceğim” deyin.

Kaygı ile bu şekilde başa çıkmaya başladığınızda, kaygının enerjisi tükenmeye başlar. Kaygı sakinleştikçe, kaygılı düşünceler de durmaya başlarlar.

Kaynak: How To Not Be Awkward ve How to Stop Ruminating and Overcome Social Anxiety

 

Geçmişin savaşlarını savaşmak ve güvensizlikler

Bu bölüm aslında Doktor K’nın en etkili yayınlarını derlediğim Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 kitabına yetişmedi ve sitede yayınlamaya karar verdim. Kitaba da linkte bakabilirsiniz.

Burada sizinle geçmişin savaşlarını savaşmayı ve güvensizlikleri konuşmak istiyorum.

İlk anlaşılması gereken şey, sizi neyin iyi hissettirdiği ve neyin kötü hissettirdiği konusunda dikkatli olmanız gerektiği. Çünkü çoğu zaman bir açlığa sahibiz ve bu açlık 10 yıl öncesinden ya da 20 yıl öncesinden kalma olabilir. Bu, biz küçük yaşlardayken doğmuş bir güvensizlik ve çoğu zaman bunu yanımızda taşıyoruz. Kendimizle ilgili belli bir şekilde hissediyoruz. “Ben çekici değilim”, “sevilmeye layık değilim”, “aptalım” ya da hatta “zekiyim” (bu da bir güvensizlik olabilir) gibi. Sonra da bu güvensizliğin yanlış olduğunu konusunda kendimizi rahatlatmak için yapabileceğimiz her şeyi yapmak istiyoruz.

Örneğin zeki olduğunuzu düşünüyorsanız ve zekanız konusuda bir güvensizliğiniz varsa, bir sınava iyi hazırlanmıyorsunuz. Çünkü yarım yamalak hazırlanıp D almayı (çalışsam A alırdım diye düşünmeyi), en iyi şekilde hazırlanıp B almaya tercih ediyorsunuz.

Eğer ilişki içindeyseniz, partnerinize sürekli olarak “beni gerçekten seviyor musun?” diye soruyorsunuz. Bu şekilde rahatlama arıyorsunuz. Bu sizin açlığınız. Partnerinizin size sizin beraber olmaya değecek biri olduğunuzu, harika olduğunuzu, yakışıklı olduğunuzu söylemesini istiyorsunuz.

Ya da internette geziniyorsunuz ve ne kadar zeki olduğunuz hakkında konuşuyorsunuz. Teorik fizik alanında çalıştığınızı söylüyorsunuz zira insanların sizin zekanızı takdir etmesini istiyorsunuz. Bu takdire ihtiyacınız var.

Güvensizliğin aldatıcı tarafı, içinizde bulunan ve dışarıdan doyurulması gereken bir açlık gibi olması. Dışarı çıkıp “bu açlığı burada doyuracağım”, “bu açlığı şurada doyuracağım” diyorsunuz. “Şu adamlara böbürleneceğim” ya da “şu çaylakları ezeceğim” diyorsunuz. “Herkese göstereceğim” diyorsunuz.

Ama herkese gösterme ihtiyacı hissettiğiniz şeyler, sizin kendinizle ilgili inanmadığınız şeyler. Bu güvensizlikleri dışarıda çözmeye çalışıyorsunuz. Kendi güvensizliğinizin aslında yalan olduğunu kendinize göstermek için, başkalarının tepkileri peşinde koşuyorsunuz. Çünkü bu güvensizliğe inanıyorsunuz ama bunun gerçek olmasından da korkuyorsunuz.

Sorun şu ki bu çeşit bir açlık, başkalarının güvencesi ile sadece belli bir süre doyurulabilecek bir açlık. Başkalarının tepkilerinden aldığınız rahatlama, bir yara bandı gibi zira güvensizlik sizin içinizden gelen bir şey. Yani dışarıdan yaptığınız şeyler bu güvensizliği çözmeyecekler.

Bu nedenle de ilişkisinde sevildiği ya da sevilmeye layık olduğu konusunda partneri tarafından rahatlatılan kişi, ertesi gün yine rahatlamaya ihtiyaç duyuyor. Zekası konusunda rahatlatılmak için çaylakları ezen kişi, yarın ezmek için yeni bir çaylak bulmaya ihtiyaç duyuyor.

İnternette karşınıza çıkan egoist insanlar sadece o gün egoist değiller. Egolarını bugün tatmin edip ortadan kaybolmuyorlar. Hayatlarını internette yaşıyorlar ve güvensizliklerini rahatlatmak için sataşabilecekleri kadar çok insana sataşmaya çalışıyorlar. Çünkü kendileri ile ilgili, doğru olmasını istemedikleri bir şeye inanıyorlar.

Peki bununla nasıl başa çıkarsınız?

Yapmanız gereken ilk şey, güvensizliğinizin açlığını dışarıdan bir şeyler arayıp bularak doyurmayı bırakmak. Bir güvensizliğiniz var ve siz bunu dışsal “besinlerle” doyuruyorsunuz. Peki sürekli olarak doyurup beslediğiniz şeye ne olur? Evet, o şey daha da büyür! Her dışsal rahatlama bulup güvensizliğinizi doyurduğunuzda, onu büyütüyorsunuz ve bu nedenle de yarın onu doyurmak için daha fazla rahatlamaya ihtiyacınız oluyor. Ve yine doyurduğunuzda, bir sonraki sefere daha fazlasına ihtiyacınız oluyor ve daha çok dışsal rahatlamaya ihtiyaç duyuyorsunuz.

Kendinizi iyi hissetmek için dışsal şeylere, dışsal sinyallere daha fazla bağımlı olduğunuzda, birgün harika ve ertesi gün bok gibi hissettiğiniz bir döngüye giriyorsunuz. Mutluluğunuz size nasıl davranıldığına, başkalarına bağlı hale geliyor. Böylece de hayatınızın kontrolünü tamamen dış dünyaya bırakıyorsunuz. Hayat sizi nereye götürmek isterse oraya götürüyor. Kendinizi güçsüz hissediyorsunuz. Başkaları, başkalarının duygularının, geçici heveslerinin kurbanı oluyorsunuz.

Bunu nasıl çözersiniz? Bunu çözmek zor ama güvensizliğin kaynağına inip güven eksikliğini giderecek güvenin, rahatlamanın sizin içinizden geleceğinin farkına varmanız. Eğer siz tipiniz hakkında güvensizliğe sahipseniz, dışarıdan ne kadar çok güvence alırsanız alın, bu güvensizliğiniz ortadan kalkmayacak. Yetkinliğiniz veya  değeriniz hakkında güvensizliğe sahipseniz, dışarıdan ne kadar çok güvence alırsanız alın, bu güvensizlikleriniz ortadan kalkmayacak.

Yapmanız gereken şey, bu güvensizliğinizle başbaşa kalmak. Bir aynada kendinize bakın ve “bu çirkinlik nerede?” diye kendinize sorun. Belki çirkin taraflarınızı hemen göreceksiniz. Belki aynada kendinize bakıp, “aman Allah’ım ben çok çirkinim” diyeceksiniz. Burada nasıl hissettiğinize dikkat edin ve oturup o hisse katlanın. Açlığa katlanın, orada oturun ve katlanın.

Bunu yaparsanız büyülü bir şey olmaya başlayacak. Bu bir bekle ilk kim pes edecek oyunu. Açlığınız zihninize düşünceler doldurmaya çalışacak. Dikkatli olun ve bu düşüncelere yenilmeyin. Bunun yerine, dikkatinizi başka bir şeye odaklayın. Mesela bir mum bulun ve aynanın önüne koyun. Bu düşüncelerle dolmaya başladığınızda, dikkatinizi tamamen muma vermeye gayret edin. Dikkatinizi muma verdikçe, içinizdeki açlığın, kendinizi yargılayan düşüncelerin azalmaya, yatışmaya başladığına dikkat edin.

Sonra kendi yansımıza yeniden bakın. Tüm o düşüncelerin yeniden geldiğinin farkına varın ve sonra dikkatinizi yeniden muma odaklayın. Tüm bu süreçte açlık azalmaya ve eriyip gitmeye başlayacak çünkü siz onu beslemiyorsunuz. Bunu yeterince uzun süre yaptığınızda, güvensizliğiniz çözülmeye başlayacak.

Yapmanız gereken şey, güvensizliğinizi beslemeyi bırakmak, onu yüzeye çıkarmak, açlığınızla yüzleşmek ve onu beslemeyi bırakmak. Bunu yemek konusunda da uygulayabilirsiniz. Eğer yemek yemeye ya da spesifik bir şeyi yemeye karşı koyamıyorsanız, zorluk kaynağınız olan yiyeceği ya da yiyeceklerden birini önünüze koyun. Arzunuzun yükseldiğinin farkına varın ve sonra dikkatinizi başka bir şeye verin. Sonra bu şeye bir daha bakın ve arzu yukarı çıktığında dikkatinizi yeniden başka bir şeye verin.

Bu alıştırmaların sonucunda, negatif duygulara katlanmayı öğreneceksiniz. Onlarla başbaşa oturup onları kabul ettikçe, onlara katlanmayı öğreneceksiniz.Bunun sonucunda da bu negatif duygular çözülmeye başlayacak ve bunların yanında bu duyguların kaynağı olan güvensizlikleriniz de çözülmeye başlayacak.

Geçmişin savaşlarını savaşmaya bugün de devam etmeyi bırakın. İlkokulda herkes sizinle dalga geçti ve bugün hala dünyaya ne kadar harika bir insan olduğunuzu göstermek zorunda hissediyorsunuz. Bu geçmişin savaşı, şimdinin değil. Geçmişin savaşlarını bugün de savaşmaya devam etmeniz, hayatınızda bir sürü garip probleme neden oluyor zira insanlara tuhaf bir şekilde davranıyorsunuz. Bu tuhaf davranışlarınız da geçmişte nasıl hissettiğinize bağlı. Geçmişin savaşlarını savaşmaya bugün de devam etmeyi bırakın.

İçsel savaşlarınızı dış dünyada savaşmayı bırakın. Eğer güvensizliğiniz varsa, dış dünyadaki hiçbir şey o güvensizliği ortadan kaldıramayacak. O güvensizlikle burada, kendi başınıza savaşmanız gerekecek.

Bu savaşı, bir meditasyon pratiği olarak kendi başınıza nasıl yapacağınızı anlattım. Olduğunuz kişiyle başbaşa kalıp oturun. Çünkü siz kötü bir insan değilsiniz. Ama kendinizle başbaşa kalmayı reddedip, alkolle, bilgisayar oyunları ile, vs. kendinizden kaçtığınızda, kötü bir versiyonunuza dönüşmeye başlıyorsunuz.

Kendinizle başbaşa kalmayı, güvensizliklerinizin açlığını beslemeden, ondan kaçmadan güvensizliklerinizin negatif duygu ve düşüncelerine tolerans göstermeyi öğrenin. Size garanti ederim ki bu sizin sandığınız kadar kötü olmayacak.

Kaynak: Psychiatrist Explains How Insecure People Use the Internet

Soru Cevap İlişkiler – Aralık 2023 (Erkek Adam Türkçe Podcast)

Bir süredir soru cevap podcastı yapmıyordum, bu Aralık 2023 yayınında birkaç soru cevapladım.

Youtube kanalımıza üye olmayı, bu videoların daha fazla kişiye ulaşması için beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Ayrıca katıl da açtık, katıla özel podcastlar koymaya da devam ediyorum. Katıla gelenlere bir kereliğine bir kitabımızı hediye ediyoruz.

İlişki içinde erkek adam olmayı bıraktım. Ne yapacağım?
Bir süredir biz neyiz diyen kızı oyalıyorum. Doğru mu yapıyorum?
Birden fazla kızla görüşmeye devam etmek ya da sevgili olmak
Uzak mesafe ilişkisinde kız soğudu. Ne yapacağım?
Evlilik niyetiyle görüştüğüm kız çok saygısız davranıyor. Ne yapacağım?
Çok seven kız arkadaşımı bırakamıyorum. Ne yapacağım?

Bakir Erkekler Gerçekte Nihai Alfa Erkeklerdir

Bu bölüm aslında Doktor K’nın en etkili yayınlarını derlediğim Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 kitabına yetişmedi ve sitede yayınlamaya karar verdim. Kitaba da linkte bakabilirsiniz.

Bugün bakir erkeklerin aslında gerçek sterotip alfa erkekler (çad – chad) oldukları konusunda konuşacağız.

Ruhani Doğu geleneklerinde Brahmacharya denilen bir kavram var. Sanskrit dilindeki bu kelime kabaca İngilizce’deki celibacy (evlilikten ve seksten uzak durmak) kelimesine çevrilebilir ama direkt kelime anlamı Brahman’a dalmak demek. Brahman da kozmik bilinç demek. Yani bu kelimeyi ilahi olana odaklanmak olarak çevirebiliriz. Bu da şehvetsiz olmak diye daha direkt bir çeviriye sahip.

Doğu geleneklerinin rahipleri, brahmacharyanın muazzam gücünden bahsederler. Doğru şekilde brahmacharya pratiği yapmanın, aydınlanma ve bağlardan kurtulma ile sonuçlanacak en güçlü ruhani enerjiyi yeşertmenizi sağlayacağına inanırlar. Yani kısacası, eğer şehvetten arınabilirseniz, alemin kralı olursunuz derler.

Doğu’daki rahipler seks ve arzudan uzak olmaya odaklanmışken, biz Batı’da ya da gelişmiş dünyada tam tersi yönde gidiyoruz. Çünkü günümüz toplumunda seks satar değil mi? Baktığımız her şey bir şekilde cinsellik içeriyor. Herhangi bir ünlü ya da filme baktığımızda, filmdeki insanların cinselliği provoke edecek şeklide giyindiklerini görüyoruz.

Günümüz toplumunda seks bir takıntı haline geldi ve insanlara da cinsel aktiviteleri üzerinden değer biçiyoruz. Bir erkek çok fazla seks yapabiliyorsa süper insan, alfa üstün bir insan olarak görülüyor. Öbür yanda da betalar var. Ben çok fazla seks yapamıyorum ya da hiç seks yapmadım o nedenle yararlı bir insan değilim diyorlar. Ben hiç seks yapmadığı için intihara meyilli, daha sadece 21 yaşında olan birçok hasta ile çalıştım!

Bir diğer yanda da kadınlar var. Ne kadar çok seks yaparlarsa kadın olarak değerleri o kadar azalır diye görülüyor. Yani toplumumuzda, insanlara cinsel aktivitelerine göre değer biçtiğimiz çok garip bir şeyler oluyor. Bu konuda biyolojik temeller olduğuna dair bir argüman var ama bunu öne süren insanların birçoğu sahte bilim yapıyorlar. Bu insanlar, insanların amacının üremek olduğunu ve bu nedenle de seksin çok önemli olduğunu söylüyorlar. Bu kültürel ve sosyal bir yapı değil, biyolojimiz böyle diyorlar. Biyolojimiz hepimizin seks yapmamızı istiyor diyorlar.

Ama biraz düşünürseniz, haftada bir sperm bankasına giden bakir bir erkek üreme konusunda, sürekli seks yapan ama baba olmak istemediği için sürekli korunan ya da kürtaj talep eden bir erkekten çok daha başarılı. Biraz düşünürseniz, doğum kontrolü olmayan üçüncü dünya ülkelerinde alfa ya da beta olmayan ama her biri 8 çocuk sahibi birçok sıradan erkek var. Yani ben bu “biyolojimizin dayatması” argümanını satın almıyorum. Bunda bir miktar gerçeklik var tabii ki yani türümüzü devam ettirme isteğimiz olduğunu biliyoruz. Ama ben burada yine de bir sürü psikolojik şeyin biyoloji diye yutturulduğunu düşünüyorum.

Doğu’daki cinsel arzudan arınmanın süper alfa olduğunu söyleyen bir bakış açısı ile Batı’daki tüm yaşamı seks yapmak etrafında şekillendirmenin süper alfa olduğunu söyleyen iki bakış açışı arasında sıkışıp kalmıştım. Eğer Doğu’daki bu insanlar haklıysa bunun bilimsel bir temeli olmalı, bir süre seks yapmamanın ve cinsel arzudan arınmış olmanın  iyi bir şey olduğuna dair bilimsel kanıtlar olmalı diye düşünmeye başladım.

Bilim, cinsel arzudan arınmış insanlarla ilgili ne diyor diye araştırmaya başladım. Seks yapmaktan uzak duran insanların beyinlerinde ne tür değişiklikler oluyor diye araştırdım. Ama bu konuda bir cevap bulamadım. Ama sonra aslında bu konuda gerçekten çok ilginç bir cevap olduğunun farkına vardım.

Seksin bilimine ve seks yaptığımızda ya da yapmadığımızda hangi beyin bölgelerinin etkilendiklerine bakıyordum. Görünen o seks konusunda beynin neredeyse her bölgesi işin içine giriyor. Bu gerçekten de ilginç bir fenomen. Diğer insan fonksiyonlarına baktığımızda, dil, matematik problemleri çözme ve hatta açlık veya susuzluk, ilişkiler oluşturma, görsel bilgiyi işleme, duyguları nerede hissettiğimiz, iradenin geldiği yer, vs., beynin bazı parçalarına indirgendiklerini görüyoruz. Ama seks konusunda beynin neredeyse her bölgesi işin içine giriyor.

Şimdi gelin bu konudaki harika bir incelemeye bakalım. İncelemenin ismi İnsan Cinsel Davranışının Nöroanatomisi ve Fonksiyonu (Neuroanatomy and function of human sexual behavior: A neglected or unknown issue?). Bu incelemede, beynin hangi bölgelerinin işin içinde yer aldığına bakıyorlar ve incelemeye bakarsak ödül sisteminin, talamusun, hipotalamusun, amigdalanın, sepal bölgesinin, prefrontal korteksin, singular korteksin, insulanun, vs. işin içine girdiğini görüyoruz. Tüm duyusal beyin bölgeleri işin içine giriyor. Yani neredeyse tüm beyin ve beynin tüm önemli bölgeleri, seks sırasında işin içinde yer alıyorlar. Bazı kortikal alanlar işin içine giriyor ki serebral korteks bizi insan yapan beyin bölgesi.

Nörotransmiterler konusuna bakarsak, zevkin kimyasalı dopamin, iyi hissetmemize yardımcı olan serotonin, norepinefrin yani adrenalin gibi birçok değişik nörotransmiter de işin içinde. Aslında görünen o ki hemen hepsi işin içinde.

Benim bulmaya çalıştığım ve akılalmaz olan şey de bu. Bir insan bir süre cinsellikten ve şehvetten uzak durduğunda, hangi beyin bölgeleri özgür kalıyor diye araştırıyordum. Görünen o ki hepsi bundan etkileniyor.

O zaman “hey, bu rahiplerin bir bildiği olabilir” demeye başladım. Bu insanların seks ve şehvetten uzak durmanın Süper Güç olduğunu söyleme sebepleri, bunun beynin tüm bölgelerini ve tüm nörotransmiterleri etkileyen tek aksis olması. Bu konuyu biraz daha araştırınca, gerçekten ilginç birkaç araştırma daha buldum.

Seks işinde rol alan birçok beyin bölgesinden üç tanesine değineceğim. İlk bölge amigdala. Amigdala, temel negatif duygularımızı deneyimleyen beyin bölgesi ve aynı zamanda beynin hayatta kalma merkezi. Korku merkezi örneğin. Ormanda bir ayı gördüğümüzde korku tepkisi vermemiz ve kaçmamız amigdala sayesinde oluyor.

Amigdala hayatta kalmak için hayati bir beyin bölgesi ama aynı zamanda çektiğimiz birçok acıdan da amigdala sorumlu. Depresyonda, kaygılı, sınırda kişilik bozukluğu ya da narsist kişilik bozukluğu ve hatta Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ya da otizm spektrumu gibi rahatsızlıklara sahip insanlara bakarsanız, hepsinde amigdalada bir çeşit bozukluk, düzensizlik olduğunu görürsünüz.

Örneğin DEHB hastalarında duygusal bozukluk vardır. Duygularını çok daha güçlü hissederler ve onları kontrol altına almaları zordur. Bu, amigdalalarındaki bozuklukla ya da amigalalarının iyi şekilde çalışmaması ile ilgilidir.

Örneğin işin nörobilimine ya da nöropatalojisine bakarsanız, örneğin amigdala bölgeleri zarar görmüş insanların aşırı cinsellik peşinde düştüklerini görürsünüz. Örneğin Kluver-Bucy sendromunda gerçekten aşırı cinsellik peşinde koşma görürsünüz. Bu insanlar gördükleri her şeyi becermeye çalışırlar, her şeye karşı mastürbasyon yaparlar, vs. Şimdi internette herkes aşırı azgın, uçan kuşa bile yürüyorlar, ben de öyleyim falan diyorsanız, bu internetteki sapıklıktan bile beter bir şey.Bu insanlar diğer insanlara sürekli olarak cinsel saldırı gerçekleştirdikleri için hastaneye kapatılan insanlar.

Beyinde gerçekten ilginç bir prensip de karşılıklılık. Yani amigdalayı kısıtladığınızda da cinselliğimiz azalır. Hatta bazı insanlar, manevi deneyimler için amigdalada belli tipte aktiviteler olması gerektiği hipotezini ortaya atıyorlar. Mistikler, azizler ve hatta Dostoyevski gibi çok dindar insanlar, görünen o ki amigalalarında belli aktivitelere sahipler ve bu aktiviteler manevi veya tanrısal deneyimlerle alakalı.

Yani amigdala zarar gördüğünde karşı konulmaz bir cinsellik ile doluyoruz ama amigalamıza ince ayar çektiğimizde (bunun bilimsel bir terim olmadığını biliyorum) ise manevi ve dini deneyimler yaşıyoruz.

Gerçekten ilginç olan bir başka zihin özelliği de, cinsel aktivitenin bastırılmasının, irade tükenmesinin bir numaralı sebebi olması. Kendimizi düzenleme kabiliyetimize bakarsak, bunun bir sınırı olduğunu görürüz. Örneğin gerçekten yoğun bir iş gününden sonra eve geldiğimizde gerçekten yorgun oluruz ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Bir pizza ısmarlarız zira salata yiyecek irademiz kalmamıştır. Duygusal ya da zihinsel olarak tükenmiş hissettiğimizde, irademiz kalmaz.

İşin bilimine baktığınızda, irade tükenmesinin en güçlü nedenlerinden birinin, cinsel düşünceleri ve cinsel aktiviteleri bastırmak olduğunu görürsünüz. NOFAP yapmanın çok zor olmasının nedenlerinden biri de bana göre, tüm bu cinsel düşünce, arzu ve aktivitelerimizi düzenlememizi gerektirmesi. Tüm irademizle NOFAP yapacağız ama altta yatan arzular ve hormonlar hakkında bir şey yapmadığınızdan irade gücü bulamayız. Yani cinsel düşünce ve arzularınızı sürekli düzenlemek zorunda kalırsınız ve bu da iradenizi tüketir.

Klinik çalışmamda gördüğüm bir şey var. İnsanlar sürekli seks yapıyorlar anlamında değil, düşüncelerinin çoğunun azgınlık, şehvet hakkında olması, sürekli seks düşünmeleri anlamında cinsel takıntıya kapıldıklarında, hayatları donuyor. Daha çok araştırma yaptıkça, bu adamların hastalıklı ya da beta olduklarından değil de, beyinlerinin cinsel dürtülerini düzenlemeye çok fazla zaman ve enerji harcamasından ötürü böyle olduklarını anladım. Beyinleri bu işe o kadar çok zaman ve enerji harcıyor ki, hayatlarının başka alanlarında başka şeyler inşaa etmeye yakıt kalmıyor.

İşin ilginci kırmızı hapçılar (Red Pillers) bile bu sorunla karşılaştılar ve “seks ya da cinsellik hakkında endişelenmeyi bırak, kendine odaklan” diyorlar. “Seks hakkında düşünmeyi bırak ve spor salonuna git” diyorlar. “Kariyerine odaklan vs.” diyorlar. “Bunlara odaklan ve çekicilik kendiliğinden gelecek” diyorlar.

Cinsel aktivite ve cinsel düşünceler, çok fazla bastırma gerektiriyorlar ve bu da çok fazla miktarda irade tüketiyor.

Bir sonra odaklanacağımız şey ise serotonin. Serotonin birçok şeyden sorumlu bir nörotransmiter ama beyindeki önemli görevlerinde birisi, memnuniyet, rahatlama ve huzur hissi yaratmak.

Beyinde insanların hissedebileceği iki çeşit zevk ya da pozitif deneyim var. Birincisi dopamin tarafından kontrol ediliyor ve bize heyecan, neşe, adrenalin eğlencesi, vs. veriyor. İkincisi ise serotonin tarafından yönetiliyor ve bize memnuniyet, hoşnutluk veriyor. Huzur içindeyken, rahatlamışken, “mutluyum, eğlenceli hiçbir şey yapmaya ihtiyacım yok çünkü burada su kenarında oturup kitap okuyorum ve hayattan zevk alıyorum” dediğiniz anı serotonin yönetiyor.

Bilimsel olarak bildiğimiz şeylerden biri de, ruh hastalıklarında serotonin sisteminin bir şekilde bozulduğu. Bu teori hala tartışma konusu ama beyinde serotonin iletimini arttıran ilaçların depresyon ve kaygı belirtilerini azalttığını biliyoruz.

Yüksek serotonin seviyelerinin genel olarak sağlıklı olduğunu biliyoruz ama bir insana depresyona ya da kaygıya karşı ilaç verdiğinizde, serotonin iletiminde artışla beraber en çok rastlanan yan etkilerden birinin, anorgazmiya ya da cinsel dürtüde azalma olduğunu biliyoruz. Anorgazmiya, orgazm olamamak demek. Bunun anlamı, SSRIS (serotonin sistemi üzerinde çalışan antidepresan ilaçlar) kullanan insanların  erekte olabilirler ya da cinsel olarak uyarılabilirler ama orgazm olamazlar. Bunun yanında cinsel olarak uyarılmalarında da azalma olur.

Burada da çok ilginç bir şey görüyoruz. İnsanların serotonin seviyelerini arttırdığınızda, teorik olarak daha fazla memnuniyet ve huzur içinde oluyorlar ama seks yapmaları zorlaşıyor. Bu ilginç zira hayatta seks ile zıt istikamette ilişki içinde olan birçok sağlıklı ve optimal fonksiyon var. Ne kadar şehvet içinde olursanız, cinsel dürtülerinizi o kadar çok bastırmanız gerekir ve o kadar daha az iradeniz olur ve o kadar az üretken olursunuz.Ne kadar çok memnuniyet içinde olursanız, daha az şehvetli olursunuz. Kendi ruhani deneyimime bakarak bunun doğru olduğunu söyleyebilirim.

Son olarak da, kendi duygusal düzenlememiz ve aşırı şehvet arasında bir ilişki var. Duygusal düzenlemeniz ne kadar bozuksa, o kadar şehvetli olursunuz. Duygusal düzenlemeniz ne kadar iyi olursa, o kadar maneviyata yatkın olursunuz.

Peki Dr. K, bu konuda ne yapabiliriz? Şehvetten arınmamız mı gerekiyor?

Bu konuda size bir hikaye anlatacağım. Bir zamanlar bir rahip varmış. Bu rahip meditasyon yaparken odada bir fare olduğunu fark etmiş. Rahip meditasyon yaparken, rahip uyuyor varsayıp odada dolanıp duruyormuş.

Rahip bir arkadaşına danışmış. Arkadaşı “merak etme, bir kedi al ve problemin çözülsün” demiş. Rahip bu çok iyi bir fikir demiş ve bir kedi almış. Ama sonra bu kediyi beslemesi gerektiğini anlamış ve arkadaşına gidip kediyi nasıl besleyeceğini sormuş. Arkadaşı “bir inek al, sütünü sağ,  kediyi beslersin” demiş. “Hem senin de içecek sütün olur” diye eklemiş.

Rahip bu çok iyi fikir demiş ve bir inek almış. Ama kısa süre sonra ineği de beslemesi gerektiğini anlamış. Arkadaşına sormuş ve arkadaşı da “merak etme, sen ulvi birisin ve ben sana inek için ot ekebileceğin bir tarla vereceğim” demiş.

Rahip tarlaya ot ekmiş ve inek tarlada otlamaya başlamış. Ama rahip ot ekip bakmanın çok fazla emek gerektirdiğini görünce arkadaşına gitmiş ve şimdi ne yapacağım diye sormuş. Arkadaşı da “merak etme çözüm basit demiş. Evlen, çocuk yap ve çocukların tarlayı eker biçer”. Rahip de iyi fikir diyerek evlenmiş.

Bu hikayeyi seviyorum zira seks konusunda yaptığımız şeye benziyor. İnsanlar ortalama 3-7 dakika arası seks yapıyorlar. Buna ön sevişmeyi de ekle 10-30 dakika. Eğer hiç seks yapmayan bakir bir erkekseniz, tek yaptığınız bir buçuk saat porno izlemek ise bu size garip gelebilir ama seks yapan insanlar bu rakamları anlayacaklardır.

Aynı zamanda çoğu insan haftada bir iki kere seks yapıyor. Toplumumuzdaki sorun da şu. Sayıları arttıralım ve haftada 3 kere seks yapıldığını ve seksin ortalamada 21 dakika sürdüğünü varsayalım. Bu haftada 1 saat eder. Haftada bir saatlik zevk için inşaa ettiğimiz şeye bakar mısınız? Haftada sadece bir saatlik şeye özdeğerimizi  bağlıyoruz, o şeye göre kariyerimizi, saç şeklimizi, giyim tarzımızı şekillendiriyoruz. Rahip ve fare hikayesindeki gibi haftada 63 dakikalık bir aktivite etrafında tüm hayatımızı inşaa ediyoruz. Bu şeyi takıntı yapıyoruz. Bazı hastalarım seks yapamadıkları için intihare meyilliydiler.

Peki bunun sizin için anlamı ne? Sizinle çok ilginç bir bakış açısı paylaşmak istiyorum. Seks ile kafayı bozmuş insanlar 6 haneli rakamlarda para kazanacağım, 185 boyum olmalı, 20 santim şeyim olmalı, kaslarım çok iyi olmalı, vs. ki istediğim kadar seks yapabileyim gibi şeyler söylüyorlar. Hayatınızın geri kalanını bu hedef için harcıyorsunuz ki bence buna değmez. Tamam belki biyolojik zorunluluk açısından değer diyorsunuz ama ben sizinle Doğu kaynaklı ilginç bir perspektif paylaşacağım. Bu da şehvetsizlik.

Özgürlük ve güç ister misiniz? Bunu sorduğum birçok insanın cevabı evet. Peki neden? Neden özgürlük istiyorsun? “Çünkü dışsal kısıtlamalar altında olmak istemiyorum”. “İşe gitmek istemiyorum”. “Sonsuz para istiyorum”. Peki bunu neden istiyorsun diye devam ettiğimizde, eninde sonunda “içsel arzularımı tatmin edebilmek için” noktasına geliyoruz. “Eğer dışsal kısıtlarım olmasa, içsel arzularımı istediğim kadar tatmin edebilirim, istediğim şeyi yapabilirim”.

Ama ne hissediyorsanız onu yapmaya kapılırsanız, başka tip bir zincire bağlanıyorsunuz ve bu da özgürlük değil. Sonsuz miktarda param varsa ama tek yaptığım gün boyu uyuşturucu çekmek, sağlıksız yemekler yemek, fahişeler kiralamak ya da fahişe bile kiralamasam, kadınlarla seks için onları birinci sınıfta uçursam ne olacak? Kadınlarla yatmak için birinci sınıf uçak bileti almak destansı bir şey ve bunu yapan danışanlarım oldu. Büyük finans kuruluşunda çalışanlar ki hayatları tam bir dağınıklık içinde oluyor. Ünlüler ve ayrıcalıklı insanlara bakabilirsiniz, birçoğunun hayatı darmadağın.

Rahiplerin farkına vardıkları şey, tüm dışsal kısıtlamalardan özgür olsanız bile, tüm içsel dürtülerinizin kölesi olursunuz. 5000 Dolarlık Espresso makinem olsa ve sürekli olarak bundan kahve içtiğimi söyleyip dursam? Bu tip şeyler sizi mutluluğa götürmez.

Böyle şeylerin peşinde koşmayın demiyorum. Böyle lükslerin peşinde koşmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Eğer yapabiliyorsanız 5000 Dolarlık Espresso makinesi alın ve hatta tek fincanı 5000 Dolar olan kahve de alın için. Sonra 2 Dolarlık kahve de alın için ve aradaki farkı görün. Evet doğru tahmin ettiniz, ben bu ikisini de yaptım.

Rahipler, içsel benliğimizin zincirlerinin, acı çekmemizin kaynağı olduğunu fark ettiler. Eğer gerçekten özgür olmak istiyorsanız, gerçekten özgür olmamız gereken şeyler dışsal şeyler değil, içsel şeyler.

Daha pratik açıdan bakarsak, eğer seks konusunda takıntı yapmayı bırakırsak, beynimizin başka birçok şeyi yapabileceği beyin kaynaklarını serbest bırakıyoruz. Hepiniz rahip olun demiyorum. Seksten ve evlilikten elinizi ayağınızı çekin demiyorum. Ama paradoksal olarak, bunu yapmak bana uzun süreli partnerimi bulmam konusunda çok yardımcı oldu. Birgün seksten elimi ayağımı çekiyorum dedim ve çok güzel bir şey oldu. Bunu yaptığımda, ben ruhani bir alfa olacağım, artık rahip oldum dediğimde, tüm etkileşimlerim değişti. Kadınlarla ya da genel olarak insanlarla etkileşime girdiğimde, bu insan benden hoşlanacak mı yoksa hoşlanmayacak mı derdi ortadan kalktı. Herhangi bir şehvet hissi olmadan bu insanla oturduğumda, “burada sadece oturacağım ve bu kadınla oturmanın keyfini çıkaracağım” dedim. Ya da “bu insan benden daha yakışıklı, o daha alfa ben daha betayım” gibi düşüncelerden arındım. Bir erkekle muhabbet ettiğimde artık bir rekabet hissi kalmadı, sadece muhabbetin keyfine vardım. Mesela bir arkadaş ile oturuyoruz ve güzel bir kız geliyor diyelim. Birden gizli veya açık bir rekabete giriyoruz. Tüm bu saçmalıklardan kurtuldum.

Tüm bu şeyler hakkında sürekli olarak endişelenmeyi bırakın. Seks hakkında düşünmediğiniz, bu insan benim hakkında ne düşünüyor diye düşünmediğiniz zaman hayatınızın nasıl olacağını hayal edin. Neler başarabileceğinizi hayal edin? Bunun yerine tüm hayatımızı, tüm kimlik hissimizi bunlara göre şekillendiriyoruz. Birçok insan çok para kazanayım, çok kadınla yatayım derken kalp krizi geçirip ölüyor. Hayatınızın çok büyük bir kısmını, haftada 1 saat için harcıyorsunuz.

Bu konuda bir düşünün. Seks yapmayı bırakın demiyorum. Konu bu değil. Sadece toplumun sizi nasıl koşullandırdığını, hayatınızın nasıl olmasını istediğinizi düşünün. Ve eğer tüm o saçmalıklardan özgür olmak istiyorsanız, potansiyelinize ulaşmak istiyorsanız, brahmacharya* tarafına doğru bir adım atın diyorum.

(*) Brahmacharya Türkçe’ye “ilahi olana, kutsal olana götüren davranış, yol” olarak çevrilebilir. Ama buradaki anlamını dini değil de ‘enerjinin doğru kullanımı’ olarak görmelisiniz. Enerjimizi gerçekte nasıl kullandığımızı ve yönlendirdiğimizi düşünmemiz ve bu konuda daha bilinçli olmamız anlamında.

Çeviri: Virgins are actually the ultimate Chads

Erken Boşalma

 Psikolojik ve Duygusal Açıdan

Erkeklerin çoğunda erken boşalma gözlenebiliyor, ilişkilerde bu kadını tatmin edemeyle de kalmıyor. Bir süre sonra cinsel hayatla çözülebilecek sorunlar çözülemediğinden, rastgele şekilde her şey için kavga edebiliyor veya İlişkilerde ayrılıklara, aldatılmalar yol açabiliyor.

Seks ilişkide ciddi bir konu.

Bu yüzden çoğu erkeğin üzerinde ciddi baskı oluşturuyor;

“acaba zevk alıyor mu?”

“tatmin edebiliyor muyum?”

“erken bosaldim hay a*ina k*yayım!”

Daha niceleri…

Erken boşalmanın bir çok sebebi olabilir ben Psikolojik ve Duygusal tarafından bahsetmek istiyorum.

Erken boşalmanın bence en büyük sebebi, duygusal olarak iyi olmamanızdır.

Emin olun her erkek bir döneminde erken boşalmıştır;

Ya kötü bir zaman geçiriyordur, iyi bir dönemde değildir, İlk deneyimleridir, çok heyecanlıdır ya da karşısında ki insanı çok seksi buluyordur.

Erken boşalmanın üstesinden gelmek için kegel ve yoga benzeri hareketler öneriyorlar, şahsen geçmişte bunları çok uzun yapmama rağmen bunlarla çözemedim.

Öncelikle şunun bilincinde olunması gerekiyor;

Erken boşalma erkekliğinizi zedelemez.

Karşınızda ki insan “nasıl boşalırsın a*ına k*duuum” diye üstünüze atlamaz.

İlk yıllarımda birlikte olduğum çoğu kadınlarda erken boşaldım. Ve hepsine aynı şeyi söyledim, kullanabilirsiniz.

o kadar seksisin ki dayanamıyorum. 

Genelde kadının tepki vermesine veya bir şey söylemesine fırsat vermeden – ki vermeyecek muhtemelen-

“anam anamm vııyy” ağıtları yakar erkekler, sonrasında kadınlar bu erkekleri sakinleştirmeye çalışır.

Neyse bu konu çok uzar.

1- Seksin güzel bir şey olduğunu ve erken boşalmanın normal olduğunu kabul edin.

çoğu insan nadiren cinselliğe ulaştığı için kafalarında bunu çok büyütüyor. Emin olun büyütüldüğü gibi değil ve erken boşalmak o kadar sorun değil.

Farkında olun.

2-Nefesinizi kontrol edin.

Vücudumuzda bizi etkileyen, iyi hissettiren, kötü hissettiren olaylar nefesten geçer.

Yanlış nefes alırsanız heyecanlanabilir ya da rahatlayabilirsiniz.

Nefesle vücudunuzu kontrol eder, kalbinizi hızlandırmazsınız.

Kalbin hızlanması — erken boşalma

3- Sorunlarınızı kabul edin ve karşınızda ki kişiye odaklanın.

O an orada onun için ve kendin için var olman gerekirken aklın farklı yerlerde, farklı şeylerle uğraşıyor.

Problemler yaşıyor olabilirsin, aldatılmışsındır, işin batmıştır ama bunları unut , onunla orada birlikte ol.

4- Güzelliği kafanda büyütme

Dışarıda milyonlarca güzel, seksi kadın var ilk defa güzel kadınla beraber olmuş olabilirsin ama bu hiç bir şeyi değiştirmez.

Güzellik kafanda büyüttüğün bir algı.

5- Aklına takılan bir durum varsa onunla paylaş.

eğer kafanızı kemiren bir detay varsa onu onunla konuşun işinize yarayabilir.

Konuşmak insanları birbirine yakınlaştırır, eğer iyi iletişim kurarsanız hem siz onu hemde o sizi anlar bu sayede daha rahat hissedersiniz.

6- Ön sevişmeyi uzun tutun.

7- Acele etmeyin.

8- Süreç sonuçtan daha zevkli.

9- Yavaş başlayın.

10- Anın tadını çıkarın.

Öfkeme yenik düştüm, artık benimle görüşmüyor – Vaka Çalışması

Abi selam. 32 yaşındayım ve işim gereği yurt dışına çok fazla çıkan biriyim. En son ilişkiye girdiğim bir Rus kadınla olan tecrübemi anlatmak istiyorum. Kendisi ile İstanbul’da tanıştık ve ben işi sıçıp batırdım. Hatalarımı görmek istiyorum o nedenle de sana yazmaya karar verdim. Hem ben ders alırım hem de başkaları ders alabilir. Ayrıca bana bu hatalarımı nasıl düzeltebileceğimi anlatabilirsen sevinirim. Kendimi kontrol edemedim ve istemsizce yaptığım saçmalıklar yüzünden olay bitti.

Bu “istemsizce” kelimesini her duyduğumda irkiliyorum. Siz hayvan değilsiniz arkadaşlar, koca kafanızın içindeki beynin yine koskoca iki tane ön lobu var. Bu ikili yüzbinlerce yıldır dürtülerinizi kontrol edebilmenizi sağlayacak şekilde oldukça gelişmiş yapılar.

Öz kontrol sağlayabilirsiniz ama “istemsizce” yaptım diye anlatanların büyük çoğunluğu bunun oldukça doğal olduğunu ve kontrolleri altında olmadığını düşünüyorlar ya da en azından öyle düşünüyor gibi davranıyorlar.

Hepimizin özellikle yoğun ve negatif duygularla dolduğumuz anlar olur. Büyük bir öfkeye, kaygı veya korkuya kapıldığımız anlar olur. Bu anlarda tüm hayvan sisteminizin tek hedefi kaygıyı ve öfkeyi en kısa sürede yatıştırmaktır, sonucu ne olursa olsun. İnsan beyninizin burada devreye girmesi ve hayvan beyninizi kontrol etmesi gerekiyor.

Buna hepiniz sahipsiniz ve o istemsizce denilen şeyi kontrol edebilirsiniz. Aslına bakarsanız bunu anında yapabildiğinizi deneyimlemişsinizdir. Mesela lisede bir arkadaşınızla öfke ile kavga ederken sertliği ile bilinen bir öğretmen koridorda belirdiğinde, az önce kontrol edemediğinizi sandığınız tüm o öfkenizi bir kenara bırakıp, hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorsunuz.

Maskülenitenin ya da yetişkin erkek olmanın en önemli özelliklerinden birisi, dürtü ve duygularınızı istemsizce hareketler yapmanıza fırsat vermeyecek şekilde kontrol edebilme yetinizdir. Bir ergen, henüz beyni gelişmekte olduğu için istemsizce hareket yapabilir, 32 yaşındaki bir adam değil.

Maskülen erkek tehlikeli olabilecek derecede güçlüdür ama tamamen kibar ve centilmendir zira gücünü (ve güçsüzlüğünü) kontrol edebilir. Asıl gücü, duygusal gücüdür. Öfkelenebilir ve öfkeyi oluşturan koşullarda gereğini yapabilir ama öfkesi onu kontrol etmez, o öfkesini kontrol eder. Kontrolü kaybederseniz, kadın ilk başta bunu yanlışlıkla güç algılasa bile zamanla sizin en temel alanda, duygusal güç alanında zayıf olduğunuzu anlar. Sizin çevrenizde kendini güvende hissetmez.

Bu kıza Twitter’da yazdım ve biraz mesajlaştıktan sonra onu buluşmaya davet ettim. 26 yaşında, fotoğrafından da güzel bir kız çıktı karşıma. Çok iyi vakit geçirdik ve geceyi benim evimde gece sporu ile bitirdik. 

Güzel.

Birkaç gün hiç mesajlaşmadık ama sonra mesaj atıp buluşmaya çağırdım. İkinci buluşma da güzel bir gece ve gece sporları ile bitti. Bu şekilde 3 kez buluştuk.

Üçüncü buluşmada bana gezdiğim yerlerde kız arkadaşlarım olup olmadığını ve hatta evli olup olmadığımı sordu.

Biz neyiz sorusu geliyor.

Benim şu ana kadar birilerini görüyor olsam bile, sevgilim ya da karım yoksa artık başkası ile görüşmezsem çok mutlu olacağını, benden hoşlandığını ve benimle bir ilişki istediğini söyledi. 

Biz neyiz sorusu geldi.

Ben bunun için çok erken olduğunu söyledim. Çerçevemi koruyarak ona tek istediğimin iyi vakit geçirmek olduğunu söyledim.

Çerçeveni, çerçevenin ne olduğuna göre korudun ya da korumadın diyebilirim. Yani eğer gerçekten bu kızla ilişki istemiyorsan ya da olsun ihtimalini açık tutmak önemli değilse, çerçeveni korudun. Ama eğer bu kızla ilişki olabilir diyorsan yanlış şeyler söyledin. Zira bu sözlerden sonra kadınların büyük kısmı soğur ve gider, kalanın büyük kısmı da sen iyi vakit geçiriyorsan ben de geçiririm der. Sana demez ama yapar. Ve sen de buna ses çıkaramazsın zira tek eşli ilişki istemiyorum, birden fazla kadınla görüşmek istemiyorum (eğlenmek istiyorum) diyorsun.

Eğer bir kızla uzun süreli ilişki olabilir diyorsan, “bunu konuşmak için erken ama ben de buna sıcak bakıyorum” daha iyi bir cevap. Fakat bu sırada başkası ile yakalanırsan, henüz tek eşli ilişki sözü vermediğin için aldatmaya girmez ama kızla bir yere gitme ihtimaliniz aşırı azalır. Bu nedenle eğer bir kızı uzun süreli ilişki olabilir diye değerlendiriyorsanız, diğer kızlarla bir süre görüşmeyin.

Ama dediğim gibi eğer eğlenmene bakmak, tek eşli ilişkiye girmeden görüşmek istiyorsan dediklerinde problem yok. Sonra bu kız neden başkasını da görüyor diye ağlama da.

Bir dördüncü kez daha görüştük ve sonra ben bir haftalığına yurtdışına çıktım. Bu süre boyunca Instagram’dan beni takip etti, gönderilerimi beğendi ve biraz da mesajlaştık.

Mesajlaşmanız dışında diğer beğendi, takip etti, hikaye izledi kısmı hiçbir anlama gelmiyor.

Ama bu haftanın içinde bir erkekle buluştu. Öyle eski bir arkadaş değil, çok bir bilgi vermedi ama yine benim gibi kendisine yürüyen bir erkekle buluştu. Buna inanamadım?

😀Sebep? Sen kıza ben eğlenmek istiyorum dedin. Bu arada onun “ben yiğidim eğlenmesini bitirene kadar beklerim” diyeceğini mi var sayıyordun? Yani aslında daldan dala atlamasa iyiydi ama seni beklemek zorunda değil. Sen kızın bir şeyi değilsin, olmak gibi bir niyetin olduğunu gösterir bir hareketin de yok.

Kıskançlık ve öfke ile doldum. Döndüğümde onunla tatil planlamıştık ama bunu yapacak modum kalmadı.

Birader sen hani eğlenmene bakacaktın? Ben eğlenceme bakarım, benimle tek eşli ilişkiye geçmek isteyen kız ben içerde vuruşurken kapımda bekler diye var sayıyorsun. Şimdi bu kızın böyle daldan dala atlaması onun ilişki materyali olmadığına işaret ama senin o beni bekler varsayımın da trajikomik. Git tatiline eğlenmene bak.

Bir kıza ben eğlenceme bakmak istiyorum dediğinizde, o kızın sizi bırakacağını ya da kalırsa başkalarıyla görüşeceğini var saymalısınız. Eğer görüşmezse bonus olur.

Ona telefonda çıkıştım.

Hakkın yok. Dış kapının arada bir kilide girip çıkan dış mandalısın.

Bana benimle ilişki istediğini ama bunu benim kabul etmediğimi, başkaları ile de görüşmeye açık olmamız gerektiğini söylediğimi söyledi.

Haklı.

Ona ben sana bunu demedim, eğlenelim birbirimizi tanıyalım demek istedim dedim.

Birader sen kıza aynen bunu dedin. Kız ilişki istiyorum dedi ve sen eğlenmek istiyorum dedin. Bu, birbirimizi tanıyana kadar başkalarına açığız demek. Saf mısın, saf ayağına mı yatıyorsun? Senin bahsettiğin “şu an bunu düşünmek için erken ama birbirimizi tanıyalım, kimseyle görüşmeyelim” gibi bir şey demen lazımdı.

Erkek arkadaşı olmadığım için ona hesap soramayacağımı söyledi.

Haklı.

Zaten gittiğim yerlerde kızlarla olmadığımı, çok çalıştığımı söyledim.

İyi çocuk kartını oynuyorsun ama bu aşamada bunun bir önemi yok. Sen sanırım bir kızı isterken piç oğlan rolü oynamayı cool bir şey sandın ama o cool şeyin sonucunu kaldırabilecek misin düşünmedin bile.

Çok kötü kavga ettik, kendimi kaybettim, bağırıp çağırdım. Türkçe biliyor, ağza alınmayacak küfürler ettim, orospu olduğunu söyledim.

Çok korkutucu, çok sosyal olarak, cinsel olarak düşük rütbeli hareketler bunlar. Erkeklik tehlikeli ama kontrol altındadır. Senin erkeklik kontrol altında değil. O nedenle zayıf ve tehlikeli görünüyorsun.

Bir de Allah aşkına, hiçbir zaman ama hiçbir zaman küfür etmemeyi öğrenin. Erkeklere edersiniz başınız belaya girer, kadınlara edersiniz yine başınız belaya girer ya da ne kadar sosyo ekonomik olarak düşük rütbeli bir hanzo olduğunuzu gösterirsiniz. Yani sosyo ekonomik olarak yüksek olabilirsiniz ama bu davranış sizi güçsüz, kontrolsüz ve alt tabaka gösterir.

Egom çok yaralandı.

Seninle hayallerimiz vardı, hepsine ihanet ettin diye ağlıyorsun resmen yahu! Birader daha dört kez buluştuğun kızla iki tane saçma sapan şey yapmışsın: (1) bilinçaltında sevdiceğim bu olacak demişsin ve (2) bilincinde bu kıza “ya eğlenelim güzelim ben vuruşurum” demişsin ve bunun “ben senin erkek arkadaşın değilim, olmayacağım o nedenle istediğini yapmakta özgürsün” demek olduğunu da farkında değilsin. Kız buna rağmen hemen biriyle yatmayabilirdi ama yattı mı hayal kırıklığına uğraman aptallık.

Birkaç gün hiç mesajlaşmadık. Ben dayanamayıp ona “selam, nasılsın?” yazdım.

Bence geri dönüşsüz hasar verilmiştir, özür dilemek için mesaj atıp bir daha görüşmeyeceğinizi var sayarabilirdin.

Bir daha görüşmenin zor olduğunu bitirdim ama  aramızdaki tatsızlığı gidermek istedim.

Kıza orospu dedikten sonra mı? Yahu insan bir mesajı özürle açar, “selam nasılsın?” ne demek?

Anında engellendim.

En doğrusunu yapmış. Yahu genç ve güzel bir kızla takılacaktın işte, şu yaptığın ergenlik çok saçmaydı. En fazla benimle yattıktan bir hafta sonra başkasına atlayan kızdan kız arkadaş olmayacak derdin geçerdin.

İş yerini biliyorum, ona çiçek gönderdim.

Bugün de senin adına utandık. Of ya çok kötü. Kız seni engellemiş. Kapıyı suratına kapayıp kilitlemiş, bacadan sürüne sürüne girmeye çalışıyorsun. Allah’ın Noel Betası.

Mesajda ona söylediklerim için çok üzgün olduğumu, affedilir şeyler olmadığını ve benimle görüşmek istemeyeceğini bildiğimi ve bunu anladığımı yazdım. Kendine iyi bak diyerek bitirdim.

En azından mesajda yazman gereken şeyleri bir şekilde iletmişsin ve bencil bir şekilde “gel buluşalım düzeltelim” dememişsin. Çiçek çok saçma olmuş, bunu ilk mesajında “selam ne haber” yerine yazacaktın.

Bunun üzerine engeli açtı.

Mesajın doğru ama bu hasar düzelir hasar değil. Bakalım ne oldu?

Bir yemek yedik ve gayet sıcak görünmesine rağmen bana gelmedi.

Kızı orospu saydığından gelmek istememiş olabilir mi?

Sonra bir daha buluşmaya çağırdım. Aslında o buluşmanın sıcaklığı bana devam edeceğiz izlenimi verdi ama bu buluşmayı son anda iptal etti. Ondan beridir de mesajlarımı kısa cevaplarla geçiştiriyor, buluşmak için hiç vakti yok.

Yaptığın öküzlüğü bir kenara koyarsak, seni istemeyenin peşinde koşma. Bırakman lazım. Next. Olan oldu. Dersini al ve bir daha böyle bir şey yapma. Öfke patlaman ve küfürlerin senin bir arıza olduğunu sinyaller. Hem zayıf hem de korkutucu biri olduğunu sinyaller. Bu durumda (1) senin öfkelenmene gerek yoktu ve (2) öfkeni kontrol edebilmen lazımdı. 2 senelik kız arkadaşının seni aldattığını öğrenmiyorsun yani bu kadar öfke duymaman lazım. İkincisi kıza sen git başkaları ile de olabilirsin ben senin erkek arkadaşın değilim ve bir süre de olmak istemiyorum dedin!

Bu kadar gezmem aslında bir ilişki yaşamamı engelliyor ve çok da kadınla beraber olamıyorum.

Piçi oynamaya çalıştın ve bunda sorun yok. Ama bunun sonuçlarını kaldıramadın. Zira senin o “ilişkiyi boşver gel eğlenelim” piçliğini yapan adam, bunun kıza açık çek de verdiğini bilir ve kız biriyle olursa afallamaz. Sen o kısmı hesaba katmadın.

Yine de yalnızlığın bu davranışına bahane olamaz. Sen kendini kontrol etmeyi bilmelisin. Yapayalnız olsan da, biriyle olsan da. Zira bu kontrolsüzlüğün huyun ise, azıcık dürtükleyen (shit test) kadınla bile baş edemezsin.

Kafam da karışmadı değil. O son yemekte çok sıcaktı, iyi vakit geçirdik. Aynen bu olay olmadan önceki yemekler gibiydi. Ben de devam edeceğiz sandım. Neden etmedik anlamadım.

Aynen diğer yemekler gibi değildi zira seninle birlikte olmamış. Sadece bir yemek yemişsiniz. Devam edeceğinizi sanman ilginç. Ayrıca diğer elemanla görüşüyor olabilir.

Kafamı karıştıran bir başka şey de, daha önceden planladığımız tatili yeniden planlamaya açık olması. Gelebilirim diyor.

Gelebilirim diyor. Belki seninle tatile gelmek, yapacak bir şeyi olmamasından iyidir. Yani kız tatile gelsin o zaman umut kırıntısı çıkarmaya çalış. Ortada laf var, icraat yok. Kız seninle buluşmuyor bile.

Bana artık neden yazmadığını sordum.

Off çok kötü. Yoksa beni artık sevmiyo musun? Ağlarım bak.

Bana ilk mesajları erkekler yazar dedi.

Bahse girerim bu olaydan önce o da mesaj başlatıyordu.

Hikayelerimi izliyor, iletilerimi beğeniyor.

Çok şirin. Fındık, fıstık da atıyor mu? Sosyal medya koca koca adamları maymun etti yahu.

Ben yazdım mı bana cevap veriyor ama bana hiç yazmıyor.

Uydu erkek oldun, yörüngesinde birgün belki sıram gelir, bana bir şans verir diye dönüyorsun. Tebrik ederim. Eğlenmemize bakalım piçliğinden, beta uydu erkek yörüngesine çok hızlı geçmişsin.

Belki sadece kibar davranmak için yapıyor?

Muhtemelen.

Buluşmak istemiyor. Bunu direkt söylemiyor ama hep meşgul.

Buluşmuyorsanız kızı geride bırak ve yörüngesinden çık git. Kız seni çoktan bırakmış. Seni uydu tutan o değil sen kendin uyduluk için çalışıyorsun. Sen yazmasan yazmıyor bile. Instagramda önüne postun düşüyor ve çok da düşünmeden beğeniyor. Sen de bundan “birgün beni sever” diye kırıntı çıkarıyorsun. Kıza ulaşmayı bırak. Bu iş olmaz. Ama o sana ulaşırsa normal davran. İki kere ilk o sana ulaşırsa buluşmaya çağır. İkisini de kabul etmezse bundan sonra buluşmaya çağırma ve başından sav. Bu süreçte de bu kızla olma ihtimalinin çok düşük olduğunu kabul et ve başka maçlara bak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sevgilimin başka bir erkekle yemek yemesi beni delirtti – Vaka Çalışması

Merhaba, 25 yaşındayım ve kız arkadaşımla 3 yıllık bir ilişkim var ve bu benim ilk ciddi ve uzun süreli ilişkim. İlk karşılaştığımızda 22 yaşında ve hiç kız arkadaşı olmamış biri olmama rağmen, kız arkadaşı olmadığı için bir problemi olmayan, mutlu, kendine güvenen, rahat bir adamdım. Kızı çekici bulsam da onunla olup olmayacağını da çok umursamıyordum. Bu rahatlığım ve kendine güvenim onun bana karşı yüksek ilgi duymasını sağladı.

Evet, bir erkek özellikle başlarda umursamaz olmalı. Kızı umursamaz ve kızı önemsemez anlamında değil, bu kızla olmasa da mutlu ve rahatım, bu kızla olsa da anlamında umursamaz olmalı. Duygusallaşmamalı, sinirlenmemeli ve kuyruk acısı yaşamamalı. Sakin ve stoik olmalı.

Balayı dönemi yaklaşık 9 ay sürdü. Bu dönemde beni görmek sanki dünyadaki tek mutluluğuymuş gibi davranıyordu ve ben de çok mutluydum. Güzel beni seven bir kız arkadaşım vardı ve kendimi erkek adam gibi hissediyordum. Dediğim gibi, ondan önceki birkaç yılımda da öyleydim ama bu ilişkide daha bir erkek adam hissettiğimi itiraf edeyim.

Erkek adamlığın bu kızın varlığına ve seni sevmesine bağlı olmadığı sürece çok dert değil.

Ama dokuzuncu ayımızda değişmeye, çerçevemi kaybetmeye başladım. 

Here we go …

Çok kısa bir süre içerisinde kaygılı, kendine güvensiz, neredeyse paranoyak diyebileceğimiz birine dönüştüm. Çerçevemi kaybetmemeliydim biliyorum ama kız arkadaşımın bazı güven vermeyen ama konusu her açıldığında benim aşırı tepki verdiğim cevabıyla karşılaştığım davranışları neden oldu.

Bir kadınla birlikteliğinizin ilk 3-5 ayı balayı aylarıdır. Ondan sonra herkes birbirinin gerçekte ne olduğunu görmeye başlar. Genellikle gördüğün gerçek yüz kötü değildir ve devam edersin ama bazen karşındaki kadının ilişki için o kadar da uygun olmadığını anlarsın. Maalesef bazen bunu anlamak için balayı aylarından geçmen gerekir. Burada önemli olan uzun süreli ilişkide olsan da ilk 8-9 ayı test ayları olarak görmek ve balayı döneminden sonra sevmediğin şeyler görebileceğini unutmamak. Bunu yaparken kadınla iyi bir ilişki yaşayabilirsin, sadece duygusal yatırımın kararında olmalı. Birçok insan sevgiyi ve yakınlığı duygusal yatırımdan ayırmayı beceremiyorlar ve duygusal yatırım azsa sevgi de azdır sanıyorlar. Oysa duygusal yatırım bölümünde bahsettiğim gibi duygusal yatırım sevgi demek değil. Duygusal yatırım bir kişinin düşünce ve duygularınızda yer etmesi demek. Biri düşünce ve duygularınızda kararında yer tutmalı dediğimizde o zaman nasıl seveceğiz diyenler oluyor. Ama örneğin anne babanızı da seviyorsunuz ama gün içinde ne yapıyorlar diye düşünmüyor, aradığınızda niye açmadı artık beni sevmiyor mu, daha iyi bir çocuk mu evlat edinmeyi planlıyorlar diye paranoya yapmıyorsunuz. Yani seviyorsunuz ama duygusal ve bilişsel yoğunluklu yatırım yapmıyorsunuz. Aradaki farkı umarım anlatabilmişimdir.

Eğer kız arkadaşınız kırmızı alarmlara sahip biri çıkarsa bunu sakin karşılamalısınız. Eğer bu durumda ilişkiye devam etmeniz mümkün değilse ama siz devam ederseniz, çerçeveniz sırf bu ilişkiye devam ettiğiniz için parçalanır gider.

Arkadaşı olan erkeklerle buluşması en büyük sorundu. Örneğin bir keresinde bir erkek iş arkadaşı ile başbaşa kalacağı bir yemekten bahsettiğinde kavga ettik. Bu arkadaş işten ayrılıyordu ve onu yemeğe davet etmişti. Böyle basit bir öğle yemeği benim kızgınlıkla dolmama yetiyordu.

Bu kabul edilebilir bir şey değil. Aile ve ilişki merkezli bir kadın, sadakata veya sadık bir kadın görünmeye dikkat eden bir kadın, erkek arkadaşı varken bir erkekle başbaşa yemek yemez. Ne kadar yakın oldukları önemli değil. Birçok erkek evli ya da ilişkisi var diye bakmaz, yemeğe geliyor mu, geliyorsa bir şansım var diye bakar. Bir kadının kendisini, sen söylemeden böyle bir duruma sokmaması lazım. Orada sen olsan veya kadınlı erkekli iş grubu olsa sorun değil (herkes gittikten sonra başbaşa kalması sorun).

Senin kızın o adama hiçbir ilgisi olmayabilir ama olay en azından kötü görünüyor. Arkadaşlarının bu ikili yemek yerken onları gördüğünü düşünsene. Otomatik olarak aralarında bir şeyler olabileceğini düşünecekler. İlişkilik bir kadının kendisini ve seni bu potansiyel duruma düşürmemesi lazım.

Bilmiyorum. Bir iki hafta öncesinde ben de çok güzel ama hiçbir şekilde ilgilenmediğim bir iş arkadaşımla baş başa öğle yemeği yemiştim. Ve zerre bir hissim yoktu. Ama o yapınca paranoya yapıyordum.

Ama kural senin için de geçerli. Sevgilisi veya eşi olan bir erkek olarak senin de iş ya da normal arkadaşın kadınlarla baş başa bir şeyler yemeye çıkmaman lazım. Niyetin ne kadar iyi olursa olsun. Tekrar ediyorum, orada başka arkadaşlarınız olabilir, o sorun değil. Belki belki diyelim ki sigorta satıyorsun ve müşterilerinle kafede buluşuyorsun, anca öyle olur.

İlişki, sadakat, tek eşlilik değerleri zayıf insanlar bunda sorun görmezler hatta buna hakları olduğuna inanırlar. Bu insanlar buna karşı olanları geri kafalı olmakla da suçlarlar. Bunun uygunsuz olduğunu söylediğinizde fikirlerinize sinirlenerek cevap verirler, üste çıkmaya çalışırlar.

Eğer sadakata önem veren bir kadın istiyorsan, sen buna uygun davranacaksın ve sonra ondan talep edeceksin.

Zamanla bu sanki kızın 10 metre çapı içindeki her erkeğin onu çok istediği gibi bir paranoyaya kapılmaya başladım.

Abartı ama eğer baş başa erkeklerle buluşuyorsa, içgüdülerin sana bir şey söylüyorlar. Ateş olan yerden duman çıkıyor, ateş biraz hararetli o kadar.

Beraber yaşamaya başladıktan sonra bile bu paranoyalar geçmedi.

Sonra birgün bu adamla yine buluşacağını söyledi. Sinirlerim tepeme çıktı.

Sana tavsiyem bunu kendi başına düşünen bir kız bulman ya da en azından bu konuda sakince bir bilemedin iki kez uyarman. Ultimatom vermeden. Yani bunun uygunsuz olduğunu ve buna toleransın olmadığını söyleyeceksin. Sen de yapmayacaksın tabii ki. Sonrasında kızı tehdit etmeyeceksin (bunu bir daha yaparsan ayrılırız gibi). Sadece tolerans göstermeyeceğini söyle, eğer buna rağmen yapıyorsa tehdit olarak söylemediğin şeyi yap.

Sinirlenmenin bir manası yok. Böyle kızlar var ve böyle kızları alan adamlar da var. Böyle olmayan kızlar da var. O kızlardan bul. En iyisi başından bunu kendisi düşünebilen ama en azından bir kez belirttin mi hata olduğunu kabul edip buluşmayacağını söyleyen.

Gerçi sen de aynısın, tencere kapaksınız.

Ona ilk buluşmalarında bunun uygunsuz olduğunu, bu herife güvenmediğimi vs. söyledim. Yine de buluştu. İkinci kez daha sinirli bir kavga ile söyledim.

İyi de, ilkinde söyledin, buluştu ve bir şey olmadı. Şimdi neden dinlesin? Daha fazla göğsünü yumruklayıp “aaaaaaaa Tarzan” yaptın diye korkup mu yapmayacak?

Yeni arkadaş yapmakta zorlanan bir kız, çok kız arkadaşı da yok. Erkeklerle daha iyi anlaşıyor. Bunu söylüyorum zira bunu bahane etti.

Bu da bir alarm. Bir kadın erkeklerle daha iyi anlaşıp kızlarla anlaşamadığından az kız arkadaşa sahip olmaz. Yani ben kızlarla arkadaşlığı sevmiyorum der ama aslında olan kızların onu dışlamasıdır. Kızlar onunla arkadaş olmak istemezler.

Gitsin kız arkadaş yapsın, kızlı erkekli arkadaş grubu yapsın. En küçük içkili bir hatada içine kaçmayı hedefleyen bir akbaba ile arkadaş olmasın.

Bilmiyorum belki de masum bir şey ve buna tolerans göstermeliydim.

Belki masum bir şey ama olay o değil. Olay, ilişkilik bir kızın veya erkeğin kendisini bu duruma sokmayacağı. Senin kız sokuyor. Sen de sokuyorsun ama bana senin kız yazmıyor, sana tavsiye veriyorum.

En sonunda sinirden delirdim ve “buluşman iyi geçer umarım” diyerek evden çıktım. Şimdi annem babam ile kalıyorum.

Çok çocukça. Maskülen sükunet ile alakası yok. İçine sinmeyen bir şeyi sineye çekmeye kendini zorluyorsun ve patlıyorsun. İçine sinmeyen şeyi için kan ağlayarak bile, ilkesel olarak reddedip sakince gitsen bu kadar dolup patlamazsın. Sakin bir şekilde bunu ona açıkladığını ve buna rağmen bunu yaptığını, artık birlikte olmak istemediğini söyle ve kızdan ayrıl. İlkinde bunu yapmalıydın. Blöf ayrılığı da değil. Sen ayrıldıktan sonra ben artık yapmayacağım diye yemin etse de orada bitmeli.

Eğer uzun süreli ilişki istiyorsan kural bu olmalı. Hem senin için hem de onun için. Abartma diyeceksiniz ama siz bekarken erkek arkadaşı olan ya da evli kız arkadaşlarınızla bile baş başa bir şeyler yapmayın. Bir şey yapacaksanız ikisini de çağırın ya da arkadaş grubu ile yapın. Kız ilkokul arkadaşınız olsa ve kardeşiniz gibi olsa bile, nasıl görüneceğini düşünerek böyle yapın, bir şey olacağından değil.

Bu kız ben bir kadın iş arkadaşı ile yemek yesem veya bir partiye yalnız gitsem kesinlikle ses çıkarmayan bir kız. Bu nedenle ona haksızlık ettiğim düşüncesi ile kıvranıyorum.

Hayır. İkiniz için de karşı cinsle başbaşa buluşma olmamalı. Parti olayı biraz daha gri alan. Arkadaş grubu ile gidilebilir.

Bu düşünce kafamı kemirip duruyor. Sence çok aşırı tepki mi verdim?

Öfkelenip evden bağıra çağıra çıkarak aşırı tepki vermişsin ama ayrılarak değil. Öfke nöbetin çocukça, maskülen değil. Bu ruh hali kadınların seninle güvende hissetmemesine, sana saygı duymamasına neden olur. Ama ayrılık kararın varsa doğru. Yani aslında ayrılık diyorum ama sadece evden çıktın. Ayrıldın değil mi?

3 gün hiç konuşmadık. Sonra ben dayanamayıp aradım.

Sebep?

Yarın buluşalım dedim ve kabul etti. Buluşmaya gideceğim ama bu adamla yemeğe gitti mi gitmedi mi bilmiyorum.

Artık fark etmez.

Ondan ayrılmalı mıyım? Tavsiyen ne?

Evet ayrılmalısın. Ama sen de bir daha ilişki içindeyken başka kadınlarla baş başa bir yere gitme.

Ya çok pişman olduğunu söylerse?

3 gün aramayan ve görünen o ki sen arayana kadar da aramayacak olan kız mı? Ben paramı o buluşmada seni terk edeceğine koyarım. Sen ayrıl bence. Terk etmeyecek olsa, özür dilese bile. O eşiği geçmeyecekti.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101

(150 sayfa – PDF & EPUB)

(Shopier’de sepete 225 TL ve üstü alışverişte %30 indirim var.)

Merhaba,

Bu kitap, son bir iki senedir izlediğim ve bana 40 yaşından sonra bile birçok pratik şey öğreten Dr. K’nın podcastlarından derlendi. Dr. K, psikiyatrist ve nöron bilimi çalışmalarının yanında zamanında bir süre rahip olarak da yaşamış ilginç birisi. Kendisi Hint kökenli bir Amerikalı ve internette herkese açık kanalında çok pratik ve faydalı paylaşımlar yapıyor. Özellikle günümüz dünyasında teknolojinin yarattığı ortamın, beynimizin evrimleştiği uzun geçmişimizden oldukça farklı olmasından kaynaklanan disiplinsizlik, odaklanamama, sürekli yorgunluk, motivasyon eksikliği, başarısızlık, vs. gibi sorunlar üzerine eğilen ve bu konularda iyileşmeniz için oldukça pratik bilgiler veren bu yayınları İngilizceniz varsa izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Not: Serinin tüm kitaplarından oluşan daha iyi bir yaşam için kitap setine de bakınız.

Son zamanlarda yaptığımız nöroplastisite serisindeki bölümlerin aksine, bu kitaptaki bölümler çok daha kısa ama yoğun ve oldukça pratik bilgiler içeriyorlar. Birçoğunu ben kendi hayatımda da uyguluyorum ya da uygulamaya başladım ve oldukça dönüştürücü ve iyileştirici pratikler olduklarına şahit olduğum için sizinle paylaşmak istedim. Bu kitap, bundan sonra yapmayı planladığım bir serinin ilk kitabı.

İkinci kitap Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 201.

Şimdiden iyi okumalar,

Mahmut Abi

Kitabı Türkiye’den almak için tıklayınız.
(Not: Sepete ekleyerek %30 indirim alabilirsiniz).
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabı Türkiye dışından almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabın içindekiler:

Önsöz 8
Sabahları Tükenmiş Bir Şekilde Kalkmaktan Nasıl Kurtulursunuz? 9
Giriş 9
Duygular 9
Negatif duygular ne zaman hissedilir? 10
Günümüzde çoğu insanın tükenmiş olarak uyanmasının sebebi 11
Uyku ve rüyalar 12
Günümüz toplumundaki rüya yetersizliği 14
Yorgun ya da tükenmiş uyanmamak için neler yapabiliriz? 14
Yatmadan önce duygularınızı işleyin 15
Teknoloji duygularınızı bastırır 16
Daha fazla rüya görün 16
Duygusal Güç ve Dayanıklılık için Duyguları İşleme 17
Hayat her geçen gün daha mı zorlaşıyor? 17
Dünya değişiyor 18
Dopaminerjik dikkat dağıtma 20
Sürekli dopaminerjik dikkat dağıtmanın sonucu 22
Duygularımızı işleyip hayat yolunda hasarsız ilerlemek için ne yapabiliriz? 24
Duygusal Gücünüzü Geliştirmek için Günlük Tutmak 27
Giriş 27
Günlük tutarak problemlerimizden kaçmayı bırakmak 27
Günlük ile anlatı yaratmak 29
Nasıl günlük tutulur? 31
Farkında olmadığınız zihinsel yorgunluk kaynağı ve bundan kurtulmanın yolu 33
Giriş 33
Odaklanarak çalışma ve Ultradiyen Ritim 33
Çalışma Aralarındaki Dinlenmeme Molaları 35
Çalışma Esnasındaki Ekran Alışkanlıkları 38
Evde Ekran Alışkanlıkları 40
Öz kontrol nedir? Nasıl kazanılır? Bilimsel yaklaşım 42
Giriş – Kendinizi dinleyemiyorsunuz 42
Öz kontrolün gerçekte ne olduğunu anlamak 43
Öz kontrolü tüketen şeyler 43
İçsel çatışmanın gözlemlenmesi, öz kontroldür 45
Öz kontrol, irade sağlamanın yolu 47
Beyin Çürümesi Nedir? Beyin Çürümesinden Nasıl Kurtulursunuz? 49
Beyin sisi ve beyin çürümesi 49
Enfeksiyon, işgal ve adaptasyon 50
Gerçeklikle ilgili algılarınızı süzmek 51
Beyin çürümesine adaptasyon 54
Kim olduğunuz davranışlarınız tarafından belirleniyor 55
Beyin çürümesi yaşayanların hayatları üzerinde bir kontrolleri yoktur 57
Peki bunu nasıl düzeltebilirsiniz? 57
Neden disiplinli olamıyorum? 59
Giriş 59
Neden değişeyim ki? 59
Beyindeki Maliyet Yarar Devresi 60
Rekabetçi İlgi 61
Disiplinin bedelini ödemeye hazır olmamak 61
Neyi gerçekten önemsediğimizi nasıl buluruz? 62
Yapabileceğiniz en küçük şeylerden başlayın 64
Neden Odaklanamıyorsunuz? Odaklanmak için Ne Yapmalısınız? 67
Giriş 67
İnsan Performansı Doğru Ruh Haline de Bağlı 68
Zihniniz ve Benliğiniz Aynı Şeyler Değiller 69
Zihin Odaklanmak İstemiyorken Zihni Odaklanmaya Nasıl Zorlarız? 70
Can Sıkıntısı Değil Hüsran 72
Kendini Sevmek Neden Yeterli Değil? 75
Kendini sev tavsiyesinin problemi 75
Kendini sev tavsiyesine odaklanılmasının sebebi 76
Duygularla başa çıkmanın 2 yolu 77
Acemi Birliği mantığı 80
Erkekler için çalışır mantık: Pozitif sevginin negatif ifadesi 81
Azim 81
Kişiliğinizi Nasıl Değiştirebilirsiniz? 83
Kişiliğinizi Değiştirme Dersi – 101 89
Kişiliğimizi nasıl şekillendirebiliriz? 90
Konu Özeti 93
Zihindeki Programlar 95
Hatalarından öğrenmek 96
Kişiliğinizi Değiştirmenin Adımları 97
Utanç Daha İyi Bir Yaşamın Anahtarıdır 103
Utancın Değerini Unutmamız 103
Utancın işlevini anlamak 104
Utanç kişisel gelişimimizi şekillendirir 104
Acı veren duygular gelişimimiz için önemli 106
Bir Şeyler Kaçırıyormuşum Hissinin Hayatınızı Yönetmesine İzin Vermeyin 110
Bir şeyleri Kaçırma Korkusu ile ilgili temel problem 110
Bir şeyleri kaçırma korkusu ilkel beyni tetikliyor 111
Teknolojinin neden olduğu problem 112
Bir şeyleri kaçırma korkusunun çözümü 113
Çekim Yasası Değil Görselleştirme 116
Çekim Yasası Saçmalığı 116
Kuantum Mistisizmi 116
Görselleştirmenin Gücü 118
Plasebo ve Nosebo Etkileri 119
Görselleştirme Hayal Kurma Farkı 122
Görselleştirmenin Temelleri 123
Imposter Sendromu 128
İmposter sendromu nedir? 128
Imposter sendromunun en yaygın ortak özelliği 129
İmposter sendromu ile nasıl yaşanır? 132
Hayatı Keşkeler Olmadan Yaşamanın Nöron Bilimi 136
Giriş 136
Şimdiki zamanda eylemsizlik 136
Pişmanlık korkusu nereden geliyor? 137
Hayatı pişmanlıklar olmadan yaşamak için ne yapmalı? 137
Ego “Ölümü” 139
Ahamkara 141
Mech pilotu meditasyonu 142
Yeni Bir Yetenek Geliştirmek İçin Stoacı Yaklaşım 146
Giriş 146
Pratik Bilgeliği Geliştirmek için Felsefi Günlük Tutma 148