“Eğer ayrılmak istiyorsan söyle” ya da “ayrılmak istiyorsan ayrılalım” gibi kelimeleri çok kolay kullanan insanlar var. Bu insanlar genellikle kendi terk edilme korkularını artık kontrol edemediklerinden, yatıştırmaları için partnerlerinin suratına fırlatıyorlar. “Ayrılmak istediğini düşünüyorum, belirsizliğe dayanamıyorum, lütfen bana ayrılmak istemediğini söyle, rahatlat beni” demeye çalışıyorlar. Bazen de üstü kapalı karşı tarafı tehdit ediyorlar, “böyle devam edersen ayrılacağız” demeye çalışıyorlar.
Ayrılmak istiyorsan söyle diyen sevgili sıklıkla istediği rahatlamayı alıyor. Ya da tehditi kısa ve orta vadede işe yarayabiliyor. Ama bu yaptığının bir bedeli var. Ayrılık kelimesini birkaç kere bu şekilde kullanmanız, karşı tarafta ayrılığa gidecek birkaç süreci başlatabiliyor.
Birinci süreç, karşı tarafın, ayrılmak istiyorsan söyle diyen sevgilinin ayrılma planları yaptığını düşünerek kendisini ayrılığa hazırlaması ve bu hazırlama sürecinde soğuyup kendisinin ayrılması. İkinci süreç ise, ayrılmak istiyorsan söyle diyen sevgilinin bunu terk edilme korkusundan, zayıflığından yaptığını anlamaya başlaması ve bu zayıflık nedeniyle partnerinden soğuması. Bir de tabii bir şeyi yeterince söyleyip karşı tarafı ikna etme durumu da var. Yani ayrılmak istiyorsan söyle diye tekrarlayınca partnerin “evet ya, galiba ayrılmak istiyorum” diye düşünmeye başlaması.
Uzun süreli ilişki içinde olanlara tavsiyem, gerçekten ayrılık kelimesini, gerçekten ayrılmak istediğinize az çok karar verdiğiniz bir süreçten geçmeden kullanmayın. Kesinlikle kullanmayın. Ayrılık kelimesini bir iki kere kullanmanız, ayrılık korkunuzun kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşeceği süreci başlatmak için yeterli olabilir.
Peki bir şekilde o hatayı yaptınız ve “ayrılmak mı istiyorsun” diye sordunuz. Cevap olarak da “bilmiyorum” diye bir şey söyledi. Bu ne demek? Bu genellikle, senden ayrılmak istiyorum ama henüz ayrılığa hazır değilim biraz daha bekle ayrılacağım” demek. Zaten bu nedenle çoğu durumda, kişi bilmiyorum cevabını görmezden gelip devam ederse, karşı tarafın değişmediğini, daha doğrusu daha kötüye gittiğini ve hazır olunca ayrıldığını görüyor.
Ayrılmak mı istiyorsun sorusunu sormasanız daha iyi ama sordunuz ve bilmiyorum cevabı aldınız diyelim. Ne yapacaksınız? Siz ayrılacaksınız. Orada hemen ayrılmak zorunda değilsiniz, 2-3 hafta hazırlanarak, kendinizi çekerek bekleyip ayrılabilirsiniz ama sizin ayrılmanız daha iyi. Yoksa genellikle size bunları sorduran davranışları çekmeye devam edersiniz.
Blöf ayrılığı
Konumuzla az çok alakalı bir başka kavram da blöf ayrılığı. Bu tip bir ayrılıkta ayrılan partner aslında karşı tarafın kendisini çok da istemediğini, kısa süre içerisinde terk edeceğini anlamaya başlıyor. Kendisi ayrılmak istemiyor olsa bile ondan ayrılırsam benim peşimden koşar umuduyla ayrılıyor. Karşı taraf özellikle de henüz vicdanen buna hazır olmadığı için ayrılmıyorsa, birden önüne gümüş tepsi ile sunulan ve vicdan azabı çekmeden ayrılığı sağlayacak teklifi cebine koyup gidiyor. Belki giderken tiyatro niyetine bir iki damla gözyaşı da döküyor.
Bölf ayrılığını, genellikle terk eden tarafın karşısındaki insanın peşinden koşmadığını görmesi ile terk ettiği insanın peşinden koşması izliyor. Ama bu kolay ayrılığı cebine koymuş olan taraf tabii ki geri gelmiyor.
Böyle bir durumda benim tavsiyem kendinizi geri çekmeniz ve eğer işler bu şekilde düzelmezse diye kendinizi ayrılığa hızlıca hazırlamanız. Bu süreç zor olacağı için mümkün olduğu kadar kısa olsun ama mümkün olduğunca hazırlanın.
Bir insan blöf ayrılığına sıklıkla, karşı tarafın artık sürekli olarak, çok küçük nedenlerle kavga çıkarmasına tepki olarak gidiyor. Karşı taraf artık sevgilisine tahammül edemediği için küçük şeylerden bile rahatsız olabiliyor ya da daha beteri, karşı tarafı ayrılığa sürüklemek, terk edilmek için kavga çıkarıyor.
Bu durumda karşınızdakinden ayrılmayın demiyorum. Blöf olarak ayrılmayın diyorum. Mümkünse o terk etsin ama hem terk etmiyor hem de kavgalara devam ediyorsa bir yerde sizin kendinizi tamamen geri çekmeniz gerekecek. İşte bu süreçte ayrılığa hazırlanın ve gerektiğinde gerçekten terk edin. Blöf yapmayın.
Başında oldukça cazibeli ve şefkatli davranan kız arkadaşınız, daha sonra her pozitifi negatife dönüştürebilen, asabi, kaygılı, kızgın ve çoğu zaman sizin hakkınızda şikayet eden, sürekli sizden iğrenir gibi bakışlar atan, size ne kadar aptal ve umutsuz olduğunuzu söyleyen birine mi dönüştü? Artık sizi sıklıkla aşağılayan, alay eden, size karşı saygısızlık yaparken sürekli olarak sizi ona karşı saygısızlık yapmakla suçlayan biri haline mi geldi? O zaman kız arkadaşınız, buna sebep olabilecek tek rahatsızlık bu olmasa da, bir kırılgan narsist olabilir.
Bu bölümde kırılgan narsist bir kadının bazı spesifik manipülasyon taktiklerinden bahsedeceğiz. Kimsenin böyle toksik bir insan ile ilişkide kalmasını tavsiye etmem ama bu ilişkide kalma zorunluluğunuz varsa, bu manipülasyonları nasıl yönetebileceğinizi de konuşacağız. Ama tabii siz yine de bu ilişkiden kaçarak uzaklaşın.
Kırılgan narsist bir kadının ilk ve en temel manipülasyonu, kurtarılmayı bekleyen mahsun prensesi oynamaktır. Kırılgan narsist kadın mağduru oynar. Aslında buradaki oynar kısmı aslında tam olarak oyun da değildir zira kırılgan narsist kadın genellikle, durum ne olursa olsun, o duruma kaç kere düşerse düşsün, kendisini gerçekten de masum bir kurban olarak görür. Bir kere bile oturup “belki sürekli tekrarlanan bu problemlerde benim de bir payım var” diye düşünmez. Bunun yerine kendisini çaresiz, kronik olarak kötü davranılan ve yanlış anlaşılan biri olarak görür. Kendini tüm o zorbalardan ve kötülüklerle dolu dünyadan korumak dışında bir şansı olmadığına inanır.
Kırılgan narsist bir kadın, başına gelen tüm çatışma ve kaosu, mağdur kimliğini pekiştirmek ve güçlendirmek, bunun sonucunda da bu mağdur kimliğini onaylayan insanları kendisine çekmek ve kahramanı oynayacak bir partner bulmak için genellikle kendisinin yarattığının farkına varamaz. Bu “kahraman” partner tabii ki kısa bir süre sonra kahramandan koca bir pisliğe sürüleceğinin farkında değildir.
Kırılgan narsist kadının mağdur zihniyetini onaylamayan herkes kötü adamdır. Aslına bakarsanız, kırılgan narsist kadının algısını az da olsa sorgularsanız ya da problemlerini çözmesi için ona çözüm önerirseniz ya boşu boşuna kavgalara tutuşursunuz ya da önünüzde koca bir duvar örülür ve o duvara toslarsınız. Kırılgan narsist kadını değersizleştirmekle, empati kapasitesi olmamakla, bir kadını anlama kapasitesi olmamakla ve hatta psikolojik şiddet ile suçlanırsınız.
Kırılgan narsist kadınla ilgili anlamanız gereken şey, bu insanın mağdur zihniyetinin, psikolojik bir savunma mekanizması olduğudur. Mağdur zihniyetinin, başkalarından ilgi, sempati, onay ve kaynak alma, tüm davranışlarının sorumluluğundan kendini azad etme, hiçbir şeyin suçlusu olmama, aynaya bir kere bile bakıp temel probleminin kendi ruhunda olduğu gibi çok sıkıntılı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalmama gibi bir sürü işlevi vardır. Yani kırılgan narsist kadının kendi hatasını kabul etmesinin, çok derin utanç, güvensizlik ve yetersizlik duygularını tetikleyeceğini ve bu tetiklemenin de kırılgan narsist kadının dehşetle korktuğu, tüm kimliğini mahvedecek bir çöküntüye yol açacağını anlamalısınız.
Kırılgan narsist zaten kırılgan kişiliğini korumak için yıllar boyunca tüm bu savunma katmanlarını inşaa eder ve bu nedenle de, böyle bir çöküntüden kaçmak için elinden geleni yapar. Kırılgan narsistin elinde, sahte kimliğini korumak için kullanacağı bir sürü silah vardır. Eğer onun “hatasız” olmasını ya da davranışlarını sorgularsanız, bu aşırı kırılgan balona iğne batırırsınız ve bu nedenle de kadın hemen saldırıya ve savunmaya geçer. Gaslihting, suçu saptırma, yansıtma gibi manipülasyonlarla, kendi mağdur edebiyatlarına uyacak şekilde olayları ve geçmişi yeniden yazma çalışmasına başlar. Sizin kafanızı karıştırmak, enerjinizi emmek, size yönünüzü kaybettirmek için elinden geleni yapar.
Bu nedenle, kırılgan narsist kadının kurban zihniyetine meydan okumak ya da onun problemlerini çözme rolüne bürünmek her ne kadar karşı konulmaz bir istek olsa da, bunlar onun kendisini iyi hissetmesini sağlamayacaktır. Bu insanla, özellikle sizi düşman olarak çizdiği durumlarda, temel fikir ayrılıklarınız olsa da, kadının bizzat kendi eliyle yarattığı sorunu çözmek için uğraşmanın hiçbir faydası olmayacağını anlamanız lazım.
Eğer kırılgan narsist kadının şikayetleri size yönelik değilse, en iyisi şefkatli ama mesafeli durmak. Kadının duyguları ile hemfikir olmanıza gerek yok ama bu duygulara sahip olduğunu gördüğünüzü gösterin. Tartışmaya girmek yerine, “bana anlattıkların senin için gerçekten zor olmalı” gibi bir şey söyleyin.
Maalesef kırılgan narsist kadının mağdur zihniyeti sıklıkla sizi hedef alır. Kırılgan narsist kadın, sizi rahatsız eden bir şeyi onunla konuştuğunuzda genellikle “inkar et – saldır – kurban saldırgan rolünü ters yüz et” (Darvo – Deny, Attack, and Reverse Victim and Offender) tekniği ile kendi kurban duruşunu pekiştirmeye çalışır.
Diyelim ki saat 7’de restoranda buluşacaksınız ama partneriniz sürekli olarak geç kalan bir tip ve saat 7:30 olmasına rağmen gelen giden yok. Bu canınızı sıkıyor ama eğer bu konuyu açarsanız bütün akşamın berbat olacağını da biliyorsunuz. Sonunda partneriniz restorana geliyor ve tabii ki hiçbir şey olmamış, geç kalması problem değilmiş gibi davranıyor. Kendi sorunlarından konuşuyor ve tabii ki sizin gününüz hakkında tek bir soru sormazken, sizi yediğiniz veya giydiğiniz şeyler ile eleştirmekten de geri durmuyor.
Eve dönerken geç kaldığı aklınıza geliyor ve “bugün neden geç kaldın?” diye soruyorsunuz. Tabii ki hemen savunmaya geçiyor ve geç kaldığını inkar ediyor ve zaten “7:30’da buluşacaktık” diyor. Kendisine mesajlaşmanızı gösterdiğinizde ise sinirleniyor ve “bu kadar basit bir şeyden neden problem yaratıyorsun” diye size çıkışıyor. “Ya senin geç kaldığın tüm o buluşmalara ne demeli?” diye saldırıya geçiyor.
Burada “sadece neden geç kaldığını merak ettim, işte mi takıldın, trafikte mi? Sorun etmiyorum ama geç kalacağını söyleyen bir mesaj atman iyi olur” diye cevaplıyorsunuz diyelim. Bu aşamada kırılgan narsist kadın kurban – saldırgan rolünü ters yüz etme yoluna giderek “hep böyle yapıyorsun, benim sadece birkaç dakika geç kalmamı bahane edip berbat biri gibi hissetmemi sağlamaya çalışıyorsun” diyor. “Beni sürekli eleştiriyorsun, sürekli nerede olduğumu bilmek istiyorsun!”.
“Bak sorun yaratmaya çalışmıyorum, sanırım ikimiz de eğer geç kalacaksak bunu birbirimize haber vereceğimiz konusunda hemfikir olabiliriz” diyorsunuz. Tabii ki özür dileyip bu çözümü kabul edeceğine, sorumluluğu üzerine almamaya ve sizi manipüle etmeye devam ediyor.
Böyle bir durumda ne yapabilirsiniz?
Farkına varmanız gereken ilk şey, kırılgan narsist insanların yapacaklarını tahmin etmenin aslında çok kolay olduğu. Bu insanlar hemen hemen her zaman aynı davranış kalıpları ile tepki verirler. Bu nedenle de olayda duygusal olarak yükselmek, kafa karışıklığına düşmek ve karşı tarafın sorumluluk alması için uğraşmak yerine, bunun bir davranış kalıbı olduğunun farkına varın. Problemlerinizi, ihtiyaçlarınızı ya da endişelerinizi ne kadar ince bir şekilde konuşmak isterseniz isteyin, kırılgan narsist kadın bunu kendisine yönelik kişisel bir saldırı olarak görecek.
Kırılgan narsiste meydan okuduğunuzda, söyleyeceğinizi açık bir şekilde söyleyin, davranışlara odaklanın, savunmaya geçmekten kaçının ve narsistin sizi konudan uzaklaştırmasına izin vermeyin. Asıl konuya dönün ve kendisine aynı takımda oynadığınızı hatırlatın. Fakat o an içinde, onun gözünde “düşman” olduğunuzu unutmayın. Belki de sizi sürekli olarak “düşman” olarak görüyor ve konuşmadan en kısa sürede çıkmanız gerekebilir. Bu nedenle sakin kalın ama kararlı olun. Bir yandan da bu insanın bakış açısını değiştiremeyeceğinizi bilin. Kendinizi savunmaya ya da karşınızdakinin onayını almaya veya haklı olmaya çalışma tuzağına düşmeyin. Sadece ve sadece kendi esenliğinize önem verin.
Benim ve aslında yayını yapan terapistin tavsiyesi, kırılgan narsist partner ile ilgili tavsiyem, ne kadar zor olursa olsun bu insanı geri dönüşsüz terk etmeniz ve tamamen ghostlamanız. Her yerden engelleyin ve size ulaşmasına izin vermeyin. Ama maalesef bu bazen mümkün olmuyor. Örneğin bu kişiden çocuğunuz varsa ya da boşanma aşamasındaysanız kendisi ile muhatap olmanız gerekiyor. Hem bu nedenle, hem de burada anlatılanların böyle bir insanla birlikte olduğunuzu anlamanız için faydalı olacağından çevirisini yaptım.
Bu arada bunu kırılgan narsist erkekler de yapıyorlar ama kurtarılmayı bekleyen mahsun kurban bir erkeğe çok çekici geldiğinden özellikle efendi erkekler bu tuzağa düşerlerken, kadınların çoğuna itici geldiğinden, kırılgan narsist erkeklerin çoğu incel geziyorlar (sesi çok çıkan incellerin de aynı şekilde kurban psikolojisinde olduklarına ve problemlerini çözmeye yönelik en ufak tavsiyeye bile nasıl şiddetle saldırdıklarına dikkat edin.)
Yanlış olduğunu biliyorum ama rastgele girdiğim bir üniversite grubundan birkaç kıza yazdım ve bu kızla işleri ileriye götürebildim.
Evet, üniversitede görece dar bir grupta çok kısa süre içerisinde birkaç kıza yürümen, bu grupta adının çıkmasına neden olabilir. Bu tür gruplarda isminizin çıkması ne kadar yayılır tabii şüpheli ama belli de olmaz. Bir sınıfta ya da kulüpte bunu yapmanız, o sınıfta ya da kulüpte bir daha hiç kız bulamamanıza neden olabilir bu arada onu zaten yapmayın. Bir kulübe girer girmez hızlıca 2-3 kıza yürüyen ve tüm kulüp tarafından dışlanan çok adam var. Bunu bir de kendi sınıfında yapan var ki tam facia.
2 gün içinde 1 hafta sonraya buluşma ayarladım. Buluşma gününe kadar az mesajlaştım birkaç kere de araştık. Sizin ilk buluşma ile ilgili olan yayınınızı da izledim. Buluşma sırasında da bunları uygulamam gerçekten sizin bahsettiğiniz gibi rahat bir buluşma geçirmemi sağladı. Oturduğumuz kafede ufaktan öpüştükten sonra bir parka gittik ve orada devam ettik. Kız klasik sen libidomu yükseltiyorsun çok güzel öpüşüyorsun gibi şeyler söylese de ben kafamda “lan bıragg 🤠” diyordum. Ben bu sırada senin yapmayın dediğin ama sonradan öğrendiğim, yatmadığım kızın orasına burasına ellememe olayını gerçekleştirmeyip baya elledim.
Bu seni aç abazan gösterir. Aşırı abartırsan arıza gösterir. Karşı taraf sana karşı korku ve küçümseme karışımı bir şeyler hisseder ki hiç de iyi bir şey değil.
Kız bana “keşke ev olsaydı” dedi.
Ev olsaydı daha fazlasını yapabilirdin ama genç yaşlarda ev lüks oluyor.
Biraz daha kızla böyle oturduktan sonra vedalaşırken yurda varınca yaz dedi. Alay eder gibi cevap versem de kız ciddi ciddi yaz diye diretti. Mesajlarda da ilgisi çok yüksekti. 3 gün sonra akşam aradım onu ve ilk buluşmanın 1 hafta sonrasına ev tutabileceğimi gelip gelmeyeceğini sordum. Gelirim dedi. Normalde kıza böyle sormamak gerekiyor ama kız kendisi bu kadar istekli davranınca ben de sormak istedim.
Sormamak gerekiyordan ziyade risk alıyorsun. Ters tepebilir ama bazen risk alırsın. Risk aldığını ve ters tepebileceğini bilerek yapıyorsan büyük dert değil. Yani eğer son anda çark ederse ya da bazen son anda “sen beni sadece şey için istiyorsun görüşmeyelim” falan derse sakin kalmayı bileceksin.
Ayrıca o sıra ne bir arkadaşım evde kalıyor ne de ben. Kızın evi var ancak aile evi ve pek boş kalmıyor. Kız eve gelmeyi kabul edince arayı fazla açmamak için o güne gelmeden bir buluşma daha ayarladım. Normalde buluşacağımız yere gelemeyeceğini annesinin sıkıştırdığını söyledi ve biz de ikimize de orta mesafede olan başka bir yerde buluştuk. Buluşma sırasında annesiyle telefonda falan konuştu ve kafası çok başka yerlerdeydi. Kahveleri içtikten sonra ayak üstü bir yerde öpüştük (kız uygun ortamı bulunca dudaklarıma yapıştı) ve kızı yolladım. Sonrasında ev buluşmasının bir gün öncesi yazdım ona çok geç cevap verdi hasta olduğunu söyledi ben de geliyorsun dimi yazdım.
Geliyorsun değil mi yazılmaz. Yarın görüşürüz yazılır. Bir zamanlar kadının gelip gelmediği kontrol edilmezdi, isteyen kadın gelir denirdi ama günümüzde iletişim o kadar kolay ki, kontrol etmediniz mi, kadın sizin gelmeyeceğinizi düşünüyor. O nedenle buluşma öncesi bir kontrol gerekiyor ama bunu “gelecek misin?” diye yapamazsın. Ulaşırsın, muhabbet edersin ve yarın görüşürüz dersin. Eğer gelmeyeceği varsa o zaman sana söyler.
O mesaja bakmadı.
Kötü.
Buluşma günü 2 3 kere aradım bakmadı.
Peşinden koşar duruma düşmüşsün. Kötü.
En son aradığımda bir erkek açıp “gelmiycek” dedi ve suratıma kapattı.
Hahaha. Bunu beklemiyordum. Kızın arkadaşı, kuzeni falan olabilir. Riski aldın patladı. Burada bırakacaksın. Bu kıza hiç ulaşmaman lazım. O sana ulaşacak. Peşine düşerek çok abazan duruma da düşüyorsun.
Sonrasında benim aklıma inanılmaz senaryolar geldi ve aşırı sinirlendim.
Ne gibi?
Tekrar aradım ve bu sefer kız açtı.
Sana cevap vermeyen kızın peşinde koşuyorsun. Sadece ezik ve abazan değil, bu aşamada arıza ve korkutucu oldun. Risk aldın, patladı. Sakin kalman gerekiyor. Kız o eve gelmedi diye bir daha bir yere gelmez değil ama sen kafayı yiyerek kızı korkutuyorsun, kendini küçültüyorsun.
Kıza çok yüksek sesle bağırdım.
Ohanesburger!
Yuh. Kız gelmiyor işte, hala neyin peşindesin 😮 Son anda çark etti. Normal. Bir arkadaşı ne yapıyorsun sen demiştir, sonradan “slut defense” (hafif kız kalkanları) aktif hale gelmiştir, vs. Başını, tam da hak ettiğin gibi, belaya sokacaksın. Ayrıca bu olayda kendini kaybederek, duygusal zayıflık göstererek, kızın gelme ihtimalini de sıfırladın.
Kız hastaydım sabahtan beri masada uyuyordum o yüzden bakmadım. En son tuvalete gitmiştim o sırada arkadaşım bakmış. Dedim işte geliyor musun falan o da bilmiyorum vs. Dedi. Ben bunlar olunca geceyi geçirmese bile cinsellik yaşansın da sonra evine giderse gitsin diye birkaç saatliğine gel o zaman dedim.
Abazanlık başa bela. Az önce bağırdığın kıza bunu teklif ettin.
Kız da deneyeceğim dedi.
Gelmez, telefonu kapamak için öyle diyor.
Sonra kapattık 5 10 dakika sonra kız aradı ve açtığımda aynı çocuk cevap verdi. Bana küfretmişsin şöyle böyle falan biraz gerginlik oldu. Pek uzatmadan kapattık.
Seni iyi bir dayak kendine getirir aslında.
Ben yola çıktım bu sırada kızın gelmeme durumunu düşünerek evi de tutmuşken boş geçmesin diye arkadaşımla falan konuştum. Kız gelmezse takılalım içelim vs. Diye. Kızı aradım yine dedi işte annem telefonda seni görmüş babama da söylemiş babam okuldan almaya geldi senin için ailemi karşıma aldım falan. Ben de dedim dikkat et ne yapıyorsan yap bir şekilde bana olumlu veya olumsuz haber ver dedim. O gün 2 tane arkadaşımı davet ettim sağ olsunlar geldiler yemek içecek ne varsa onlar karşıladılar. Bir gün sonra kız yazdı bana artık konuşamayız diye.
Beklenen son.
Ben de peki yazdım. Sonrasında bu kadar mıydı gerçekten yazınca girdim konuya seni arıyorum ulaşamıyorum sonra bir tane erkek açıyor ve o cevap veriyor. Arkasına senin telefonundan arayıp beni tehdit ediyor vs. Kız da bir şeyler söyledi sonrasında bağırdığım için çocuk duymuş küfürleri ve kız da korkmuş belli bir süre konuşmayalım dedi. Ve bir daha hiç yazmadı da aramadı da.
Beklenen son.
Burada benim yaptığım hatalardan birisi öpüşürken fazla orasına burasına ellemek ve abazan davranmak olabilir diye düşünüyorum.
Hayır. Riskli bir teklif yaptın, ters tepebileceğini, son dakika direnci olabileceğini öngörüp sakin kalacaktın.
Ki zaten hayatımda öpüştüğüm 2.kızdı ve gerçekten ilkine göre çok çok deneyimli duruyordu. İlkine göre de daha hızlı ilerlemişti her şey. Başka birisi de ev tutma işini çok erken yapmak ve acele etmek diye tahmin ediyorum. Ayrıca ilk buluşma sırasında yanlış olduğunu bilsem de eski ilişkiler hakkında kaç kere öpüştün kaç kere cinsel ilişki yaşadın gibi sorular da sorduk. Kız bakire olmadığını söyledi. O 18 ben 20 yaşındayım. Kızın instagram hesabında takip takipçi dengesi normaldi annesi babası belliydi etiketlenenlerde eski fotoları ve aile fotoları da vardı.
Ortada problem olabilecek ama yeni tanıştığımızda problem olmayacak bir şey vardı ki o da kızın ekonomik durumunun benden 3 kat falan iyi olmasıydı. Şimdiden teşekkür ederim abi kolay gelsin.
Bu olayı senin bağırıp çağırman bitirdi. Yoksa muhtemelen daha görüşür ve ilerlerdiniz. Cüretkar bir teklif yapacaksanız, sonunda olabilecek negatif durumlarda sakin kalmayı bilin, bilmiyorsanız cüretkar teklifler yapmayın diyeceğim ama arada cüretkar teklif riskini göze almanız akıllıca olabilir o nedenle siz en iyisi işler istediğiniz gibi gitmedi mi sakin kalmayı öğrenin.
“Benim hoşlandığım kişiler benden hoşlanmıyor . Benden hoşlananlardanda ben hoşlanmıyorum? Ben o kadar da hoşuma gitmeyen kızlara karşı umursamaz davranabiliyorum ve bu kızlar benimle görüşmeye daha istekli oluyorlar ama bir kız hoşuma giderse o kıza kontrol edemeyeceğim duygular besliyorum ve kızı kendimden uzaklaştırıyorum. Ne yapmalıyım?”
Öncelikle burada sorun olan “benden hoşlananlardan da ben hoşlanmıyorum” kısmı değil. Hoşlandığı kişi ile beraber olabilen birinin “yahu benden hoşlanandan neden hoşlanamadım?” diye dert ettiğini sanmam.
Bu soruyu soranlar sanki değişik bir durumları varmış gibi soruyorlar hatta bazıları “abi benim durumum farklı” gibi bir şey söylüyorlar. Özel bir durum yok, hoşlanmadığı kadına herkes umursamaz davranabilir. Mesele hoşlandığın kadına aynı şekilde davranmak.
Devam etmeden bir parantez açayım ve umursamamayı kendisini umursamayan kadınların hıncını, kendisinden hoşlanan kızcağızdan çıkarmaya çalışacak şekilde kıza kötü davranma olarak yapanlar var yani aynı şekilde davranmak gerek derken hoşlandığın kızlara da götlük yapın demeye çalışmıyorum.
Benim lugatımda “umursamamak” kadını umursamamak değil, kadın ile işlerin iyi ya da kötü gitmesini pek umursamamaktır. “Bu kız hoş, olsa iyi olur, olmazsa talihsizlik ama sonra başkası ile olur” gibi bir zihin yapısında ve rahatlıkta olmaktır.
“Çoğu insanın, başka bir insanla etkileşiminde muhtaç davranmasının sebebi, karşısındaki kişiyi, yoğun bir duygusal ihtiyacını karşılayacak kişi olarak seçmesi. Saatlerce mesajlaşman, hemen günaydın mesajları atarak ya da iltifat ederek aynı yoğun etkileşimi devam ettirmeye çalışman, uzun süredir açlığını hissettiğin samimiyet, yakınlık ve cinsel istek gibi duyguların hemen ve anında karşılanmasını istemen ve karşındakini bunları karşılayacağın, daha doğrusu yapışıp somuracağın kaynak olarak ataman nedenli. Çok açım ve bana ihtiyacım olanı hemen ver diye yakasına yapışıyorsun. Ne zamandır böyle hissetmiyordum, ne zamandır yalnızlık hissimden bu kadar uzaklaşmamıştım, bana hemen şimdi daha fazlasını ver!
Sen hemen ve çok fazla ihtiyacını karşılamak için yoğun duygusal yatırım yapıyorsun. Karşındaki ise aynı yoğunlukta değil ve senin ihtiyacın olan ve hemen talep ettiğin yoğunlukta verecek seviyede değil. Karşısında, kendisinde henüz olmayan yoğun açlık görünce de kız, normal her insanın yapacağı gibi bundan rahatsız olmaya ve senden uzaklaşmaya başlıyor.”
Burada önemli bir nokta da, hoşunuza giden bir kadının kısa sürede çok hoşunuza giden bir kadın olmaya başlaması ve artık bu kadına karşı kontrol edemeyeceğiniz duygular hissetmeye başlamanız.
Bunun en önemli nedenlerinden birisi, bu kadına duygusal yatırım yapmanız. Bunu davranış ve düşüncelerle yapıyorsunuz.
Başından çok hoşlanmadığınız bir kadını sürekli düşünmüyorsunuz ama başından hoşlandığınız kadını sıklıkla düşünüyorsunuz.
Başından çok hoşlanmadığınız bir kadının mesajınıza nasıl cevap verdiği sizin için pek fark etmiyor ama başından hoşlandığınız kadın geç yazarsa kaygı duyuyorsunuz.
Başından hoşlandığınız kadınla ilgili hayal kurmaya başlıyorsunuz.
Başından hoşlandığınız kadınla daha fazla vakit geçirmeye çalışıyorsunuz.
Başından hoşlandığınız kadının Instagram’ına daha sık bakıyorsunuz, Whatsapp mesajına cevap verdi mi diye daha sık kontrol ediyorsunuz.
Bütün bu eylemleriniz ise, kontrol edemediğiniz duygu seline neden oluyor. Yani kontrol edemediğiniz duygu seli yüzünden düşünüyor, kaygılanıyor, hayal kuruyor, bakıyor, vs. değilsiniz. Düşünüyor, kaygılanıyor, hayal kuruyor, bakıyor, vs. olduğunuz için kontrol edilemez duygu seli yaratıyorsunuz!
Dikkat ederseniz duygusal yatırımın çoğunu, maalesef teknoloji nedeniyle, kadınla yan yana değilken, durduğunuz yerde ve gayet kontrol altında tutabileceğiniz bir durumda, kontrol etmek için bir çaba göstermeden yapıyorsunuz. Başından duygu selini engelleseniz, sonradan ortaya çıkan seli dizginlemek için çabalamanıza gerek kalmayacak. Ateşi kontrol etmediğinizden, ateş her tarafı sarıyor.
Siz tavsiyem, ateşin her tarafı sarmasına başından izin vermeyin. Aslında kendi başınızayken, özellikle başlarda az ama bilinçli bir çaba ile ateşin kontrolden çıkmasına izin vermeyebilirsiniz, bu çoğu erkek için bu aşamada gayet yapılabilir bir şey. Ateş bacayı bir kere sardı mı, o yangının her şeyi mahvetmesini engellemek çok zor.
Çok hoşlanmadığınız bir kızı umursamadığınız gibi hoşlandığınız kızı da umursamayın derken ne dediğimi artık daha iyi anlıyorsunuzdur umarım. “Güzelim sen kimsin, benim elimin altında senden çok var, sen bana layık mısın?” götlüklerinden bahsetmiyorum. Şunun gibi şeylerden bahsediyorum:
Hoşlandığınız kadını düşünmeye karşı koyun.
Hoşlandığınız kadın cevap verdi mi diye sıklıkla kontrol etme dürtüsüne engel olun. Geç yazarsa “beni istemiyor mu” kaygıları yerine “işi vardır” diye düşünmeye eğilim gösterin.
Hoşlandığınız kadınla ilgili hayal kurmaya karşı koyun.
Hoşlandığınız kadınla daha fazla vakit geçirme dürtünüze engel olun.
Hoşlandığınız kadının Instagram’ına hemen hiç bakmayın, Whatsapp durumuna bakmayın.
Bunların çoğu sizin kadınla ilişki pahasına kadını hedonist, dopaminerjik zevkler için kullanmanız şeklinde hareketler. Kadını düşünmek, hayal kurmak, daha fazla vakit geçirmeye çalışmak size ekstra zevk veriyor. Cevabını kontrol etmek, cevap verdiyse “dopamin şelale” diye zevklenmek için. Ama bu ucuz zevkleri kullanırken yanlışlıkla kadına bağımlı oluyorsunuz, simp oluyorsunuz ve gerçek zevklerden mahrum kalıyorsunuz.
Simp, kadınlar için aşırı çaba gösteren, kadınlara sürekli ilgisini gösteren, kadınların dikkatini çekmeye çalışan, kadınların onayı için onlara yaranmaya çalışan ve kadınları şımartmak için her şeyi yapan adamlar için kullanılan yabancı bir kelime. Türkçe’ye kılıbık, ahmak ya da amsalak olarak çevriliyor. Ben bu kelimeyi bazen amsalak olarak kullandım mı, ona buna simp diyenler hakaret ediyorsun diyorlar ama anlamı bu 🙂 Simp aslında avanak, alık, keriz, aptal, saf gibi anlamları olan simpleton kelimesinin kısaltılmışı.
Bir simpseniz, simp olmaktan sağlıklı bir şekilde kurtulmanız, bu sağlıklı kısmına geleceğiz, doyurucu bir ilişki yaşamına sahip bir erkek olmanız açısından çok önemli. Simp olmaktan kurtulduğunu düşünen bir erkekseniz ve simp erkek görünce öfkeleniyorsanız, simp erkeklerden ve genel olarak kadınlardan nefret ediyorsanız, simplerden ve kadınlardan nefret etmeyi bırakmayı öğrenmeniz de çok önemli zira bu öfke aslında simp erkeğin gıyabında kendinize duyulan bir öfke. Simp olmaktan kurtulamadığınıza, sadece simp olmanın kaka bir şey olduğunu öğrendiğiniz için simp çukuruna düşmeyecek şekilde kadınlardan uzak durmayı becerebildiğinize işaret. Bu uzaklık kadınlarla artık doyurucu ve duygusal bir ilişkiye girmemek de olabilir, incelleşip tamamen uzak durmak da. Simp bir erkek olmaktan kurtulmanın yollarından biri de sevmekten uzak durmak ama bu sağlıklı bir kurtuluş değil, size de büyük haksızlık.
Simplikten kurtulmak ve manosphere
Bugün manosphere diyarına gelen insanların çoğu bu yolculuğa, kadınlar ya da bir kadın ile travmatik bir deneyimden başlıyorlar. Bu travma terk edilmek olabiliyor, reddedilmek olabiliyor, kullanılmak olabiliyor ya da aldatılmak olabiliyor. Bu erkekler bu duruma nasıl düştüm diye sorgulamaya başlıyorlar. “Hayatımın 3 yılını bu kadınla nasıl harcayabildim?”, “Nasıl oldu da kız arkadaşım bile olmayan ve sonunda başkasına giden bu kadına onca zaman ve para harcayabildim?”, vs.
Problem şu ki sevmek ve simp aptallığı ayrı şeyler olsalar bile, seven, aşık olan tarafınız ile, simp olup sizi yakan tarafınız birbirlerinden ayırması zor taraflarınız. Yani simp tarafınız en azından iyi olarak bildiğiniz tarafınıza çok yakın, birini öldürmeden diğerini nasıl kesip atacaksınız? “Aşk ile çok zavallı duruma düştüm, zayıf bir beta oldum, simp oldum” diyorsunuz. Bu çözmesi kolay olmayan bir problem.
Manosphere camiasında bu konuda işinize yarayabilecek birçok tavsiye mevcut. Öncelikle destek alabileceğiniz bir topluluk var, başkalarının da aynı şeyleri yaşadığını ve sonra kurtulduğunu görüp ilham alıyorsunuz. Kendinizi merkeze koymayı ve kendinize fiziksel, finansal ve ruhsal olarak bakmayı öğreniyorsunuz. Tek bir kadına odaklanmayın, sizi istemeyenin peşinde koşmayın, yüzünüze gülen her kadınla çocuklarınız kime benzeyecek hayallerine dalmayın, muhtaçlık – zayıflık iticidir, vs. Ama bu yardımın yanında manosphere içinde travmasını ve öfkesini aşamamış birçok kaynak olduğu için, duygusal olarak tatmin edici ilişki kuran, sevme kapasitesi olan tarafınızı, sağlıksız çalışıyor diye, tamamen çöpe atmanın iyi bir fikir olduğunu da öğrenebiliyorsunuz.
Başka insanlarda en çok nefret ettiğiniz şeyler, genellikle kendinizde en çok nefret ettiğiniz şeyler. Sizin canınızı yaktığı için nefret ettiğiniz bir yanınızı dışardaki insanlarda gördüğünüzde, kendinizden nefret etmek yerine o insanlardan nefret edebiliyorsunuz. Eğer tüm o “siz olmayan” kaybedenlerden nefret ederseniz, kendi içinizdeki kaybedenden nefret etmeniz gerekmiyor. Bu insanın içindeki kaybeden ile başa çıkma mekanizması olarak, kötü hissetmekten kaçmak için işe yarayan bir mekanizma ama oldukça uyumsuz ve aynı zamanda, orta ve uzun vadede zararı büyük ve sizi daha da kötü hissettirecek bir mekanizma.
Simp olmaktan nasıl kurtulurum?
İçinizde sevme kapasitesi olan tarafınızın bazı arızaları yüzünden yanıp durduğunuz için, bu tarafı “kötü” diye etiketlediğinizde, belki kötü çocuk olup daha fazla seks yapabiliyorsunuz ya da ilişki hüsranının toksik yakıt olarak kullanıp, hayatınızı diğer alanlarda iyileştirmeye başlıyorsunuz. Başka insanlarla aynı fikirde olduğunuz topluluklar bulabiliyorsunuz. Ama bu sefer de gerçekten sevgi dolu bir ilişki fırsatı karşınıza her çıktığında, bundan kaçıyorsunuz.
Sevme kapasitesi olan tarafınızı her kullandığınızda kontrolü elinizden kaçırıp yanıyorsunuz. Onu kullanmamaya başladığınızda, kontrolü elinizden kaçırıp yanma senaryosundan kurtuluyorsunuz ama hala sağlıklı ilişkiler yaşayamıyorsunuz.
Peki seveyim derken her defasında ipin ucunu kaçırıp simpleştiğiniz durumu, simpliğinizi, sağlıklı bir şekilde düzeltmenin yolu nedir? Yapmanız gereken en önemli şeylerden birisi, belki de en önemlisi, simpliğin sevgi ile değil bağımlılık ile alakalı olduğunu anlayıp, bağımlılığı tetikleyen dopaminerjik davranış, düşünce ve hayallerden uzak durmak. Çünkü örneğin sizi sadece arkadaş olarak gören bir kadını romantik şekilde hayal etmek, onu sürekli düşünmek, karşılık almadan bir şeyler yapmak, beyninizi aşık olduğunuza inandırırken sizi aslında bağımlılığa sürüklüyor.
Romantik sevgi karşılıklıdır ve karşılıklı olmayan romantik sevgi durumunda karşınızdaki insanla samimi olmak (arkadaşlık), ona duygusal yatırım yapmak, onu düşünüp durmak, hayal kurmak, vs. aşırı uyarana maruz kalmaktır. Aynı zamanda karşılıklı olsa bile, sizin partnerinize olan “sevginiz”, partnerinizin size olan sevgisinin çok üstüne çıktığında, bütün bunlar yine aşırı uyaran halini alırlar. Sevgi dengesizliği durumlarında karşınızdaki insanla ne kadar çok görüşürseniz, ne kadar çok mesajlaşırsanız, onu ne kadar çok düşünür ve onunla ilgili ne kadar çok hayal kurarsanız, onu sosyal medyada ne kadar çok stalklarsanız, ona o kadar çok bağımlı olursunuz.
İletişimi kesmek, nextlemek bu nedenle işe yarar. Sizi bağımlılığa sürükleyen dopaminerjik şeyleri hayatınızdan atıyorsunuz. İletişimi kestiğinizde ya da azalttığınızda, bunun sevgi değil de bağımlılık olduğunu kendiniz de görebilirsiniz zira bunları yaptığınızda hissettiğiniz şeye dikkat ederseniz, bunun bağımlılık yapıcı maddeden uzak durma ile ortaya çıkan yoksunluk sendromuna benzediğini görürsünüz.
İletişimi kestiğinizde, arkanızı dönüp kendi yolunuza baktığınızda hissettiğiniz şeye dikkat ederseniz, bunun aslında tamamen sizin ihtiyaçlarınızla alakalı olduğunu da göreceksiniz. “Onsuz olmuyor”, “onsuz yapamıyorum” dediğinizde tamamen ondan aldıklarınıza odaklanıyorsunuz, ona verdiklerinize değil. “Benimle ilişki istemiyor o zaman onun isteklerine saygı duyup ondan uzak durayım” deseniz bile bunu yapamıyorsunuz ve kendi isteklerinizin yoğunluğu ile ona ulaşıp duruyorsunuz.
Bir keresinde bir takipçi şöyle bir şey demişti:
“Abi benim onu sevdiğimin onda biri kadar sevseydi, o kadar mutlu olurdum ki!”
Bu sevgi değil arkadaşlar, bu kendini düşünen, karşısındakini düşünmeyen bağımlının sözleri. Arkadaşın kendi isteğine, ihtiyacına odaklanmış hali.
Bu istediklerinizi alamadığınız için sinirleniyorsunuz, hüsrana uğruyorsunuz, ağlıyorsunuz ve yine bu nedenle karşınızdakinden nefret etmeye başlayabiliyorsunuz. Belki daha da ileri gidip bütün kadınlardan nefret etmeye başlıyorsunuz zira size ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz şeyi, bağımlılığınızı tatmin edecek şeyi vermiyor ya da vermiyorlar. İpin ucunu kaçırıp belki de “neden bağımlı oldum, neden bundan kurtulamıyorum, her şeyi veriyorum ama hiçbir şey alamıyorum” diye kendinizden nefret etmeye başlıyorsunuz. Öfke ve nefretiniz büyüyüp sizi ele geçirebiliyor ama bunun sevgi değil bağımlılık portresi olduğunu anlamanız çok önemli.
“Seven sikilir, siken sevilir” denilen bir “bilgelik” var biliyorsunuz. Ama sikilen taraf sevdiğinden değil bağımlı olduğunuzdan sikiliyor. Her bağımlının bağımlılık maddesi tarafından sikilmesi gibi.
Klasik olacak ama olay sadece sevgi olsa, karşınızdaki insanın sizi bırakma, sizi kabul etmeme kararını kabul edip o kişiden uzak durursunuz. Ama o kişiye yaptığınız aşırı yatırım, karşılığında hissettiğiniz aşırı uyarılma ve dopamin yani bağımlılık sizi bunu yapmaktan alıkoyuyor.
Yani kısacası simp aslında kendi bağımlılığına, sabitlenmiş takıntısına odaklanmış bir insan. Arzu öznesi olan kişiye duyduğu ilgi sevgi değil bağımlılık. Karşılık görmeden yaptığı yatırım, sürekli düşünme, hayal, vs. ile yarattığı aşırı uyaran – dopamin ortamı içinde düştüğü bir bağımlılık.
Simp karşılıksız ilgisini, karşılıksız fedakarlıklarını, kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için yapar. Simp kendi duygusal ihtiyaçlarını doyurmak için sürekli fedakarlık yapar, almadan verir. “Benimkisi trajik bir aşk”, “seni benim kadar seven olmaz”, “senin için her şeyi yaptım/yaparım” romantikliği içinde kendisini iyi hisseder. Ama bu sevgi değil, açlıktır.
Simp olmaktan kurtulmanın yolu, bu açlığınızı, bağımlılığınızı doyurmayı bırakmaktır. Bunu yaptığınızda ortaya çıkacak olan yoksunluk sendromunun acısını yaşayıp, yoksunluk sendromununu bağımlılık yapıcıya hiç bulaşmadan atlatmaktır.
Şu soruya bakalım:
“Mahmut abi uzun bir süredir yalnızım ve neredeyse karşı cinsle iletişimim yok denecek kadar azdı. Son haftalarda tekrar insan içine çıkmaya başladım ve geçen hafta gördüğüm ama konuşmaya cesaret edemediğim kıza sanırım oneitis? geliştirdim. Yani birkaç gündür kızla ilgili hayaller kuruyorum, birkaç fotoğrafına denk geldim onlara bakıyorum falan.
Liseden beri yaşamadığım (platonik ilgi duyduğun kızı kafanda meleklestirme) bu duygu tam olarak neden gerçekleşir sence? Uzun süreli yalnizliktan dolayı mıdır? çünkü liseden beri birçok kızla iyi kötü ilişkim oldu ve bu platonik ergen hisleri geçmişte bıraktığımı sanıyordum.”
Arkadaş kıza simplik yapmamış simp ile ne alakası var diyebilirsiniz. Ama dikkat ederseniz kıza bayağı yatırım yapıyor, sadece kızın haberi yok. Bu da bir çeşit ahmaklık.
Bu arkadaşa cevabım şu oldu:
“Liseden beri yaşamadığım (platonik ilgi duyduğun kızı kafanda meleklestirme) bu duygu tam olarak neden gerçekleşir sence?” Duygusal bir açlığı doyurmak için insan çeşitli sağlıksız bağımlılıklar geliştirir, bazıları senin gibi bir kızın hayalinden aldığı dopamin ile açlığını bastırır, bazıları başka uyuşturucularla. Bu tür bir oneitis bağımlılık olarak ele alınıp ona göre mücadele edilmeli.
Bu platonik şeyleri bırakmama nedenin alkoliğin alkolü bırakmaması ya da sigara tiryakisinin sigarayı bırakamaması ile aynı. Bırakmanın yolu da aynı. Bir biracıktan bir şey olmaz diye içtin mi, her gün içer hale gelmen birkaç gün sürer. Bir sigaradan bir şey olmaz diye başlarsın sonra yıllarca içersin. Bu durumda yapman gereken şey, gördüğün ve konuşmaya cesaret edemediğin kızın fotoğraflarına bakarak, onunla ilgili hayal kurarak yine bağımlılık kazanacağını bilip, en başında o tek sigarayı yakmamak yani hayali kafandan kovmak, fotoğrafa bakmamak. Bunu tetikte olup ilk başta o “masum” adımda engellersin.
Seninkisi sevgi değil, başlık sevgi ile ilgili. Seninkisi bildiğin sağlıksız başa çıkma mekanizması olarak bağımlılık.
Son olarak simp olmaktan kurtulduğunuzu düşünüyorsanız ama kadınlardan nefret ediyorsanız, bunun simp zayıflığına hala sahip olmanızdan kaynaklandığını kabul etmenizi tavsiye ederim. Yeniden sevmeye başladığınızda, kendinizi kontrol edemeyip simp olacağınızı ve yeniden bir kadına bağımlı olacağınızı hissediyorsunuz. Kadınlardan nefret etmek sizi onlara simp olmaktan koruyor mu? Evet. Ama bu sefer de sizin onlarla sağlıklı ilişkiler kurmanıza engel oluyor. Bir daha simp olmamak için sağlıklı ve anlamlı ilişki kurma kabiliyetinizi feda ediyorsunuz.
Bunun yerine, acınızın sizin kişisel zayıflığınızdan kaynaklandığını kabul edin. Bu zayıflığınız sonucu yaşadığınız acıdan, kadınlardan anlamlı ve duygusal ilişki kurmaktan uzak durarak kaçıyorsunuz, bu işe yarıyor ama maliyeti çok yüksek. Neyse ki, arızalı bir fonksiyonunuzu her kullandığınızda acı çekiyorsanız, acıdan kaçmanın tek yolu, o arızalı fonksiyonu kullanmayı bırakmak değil. Arızayı gidererek hem acıdan kurtulup hem de sağlıklı ilişkiler yaşamanız mümkün.
Merhaba. Ben 30 yaşındayım. Çalıştığım yerde (aynı şirkette değil binada) bir süre bakıştığımız bir kız vardı. Sonunda gidip çıkma teklif ettim ve beni direkt reddetti. Ben kendi işime baktım ama neredeyse 2 ay oldu, hala bana bakıp duruyor. Habersiz bakıyor ama ben baktığını fark ediyorum. Ben hiç ona bakmıyorum ve o yokmuş gibi davranıyorum. Bunu neden yapıyor? Benimle dalga mı geçiyor yoksa egosunu mu tatmin ediyor?
Birincisi, çıkma teklifi pişmanlıktır. Sadece uzaktan bakıştığın kızla gider konuşursun, birkaç konuşmada sıcaksa buluşmaya davet edersin. Eğer iki teklifini reddederse kızı bırakırsın. Şimdi sen pat diye çıkma teklif ederek işi başından kilitlemişsin, direkt reddedilmişsin.
İkincisi, iki aydır bakmasan bile dikkatin muhtemelen sürekli olarak kızda. Kız da arada sırada sana bakacağı için, koca 2 ayda her bakışını kendine yorumladın. Bu tür kızın amacı nedir sorularının cevabı hemen her zaman “yoksa beni istiyor da ondan mı yapıyor” şeklindedir. Sen “benimle dalga mı geçiyor yoksa egosunu mu tatmin ediyor” diye sorarken aslında cevabın “ne dalgası, ne egosu, seni istiyor, pişman oldu, gel yiğidim demeye çalışıyor” gibi bir şey olmasını umuyorsun.
Muhtemelen özel bir sebeple yapmıyor, kıza bakmamaya çalışıp bir yandan da onun sana bakıp bakmadığını hissetmeye çalışırken kasıntı durman gülünç olabilir. Senin yöne her baktığında kendi üzerine alınıyor olabilirsin.
Bu durumda gidip bir daha teklif etsem mi?
Çıkma teklif etmesen gidip konuşabilirdin ama bir kere öyle direkt reddedildiğin için bu kızı pas geçmeni tavsiye ederim. Bu durumda “sürekli bakıyor, belki de beni istiyor” diye gidenlerin %90’I hüsrana uğrıyorlar. Senin için de ihtimaller bunlardan daha iyi değil.
Ayrıca komik bir şekilde yok saydığın kızla birden nasıl konuşacaksın. Çıkma teklif et sonra arıza bir şekilde yok say davranışların gerçekten absürt ve dediğim gibi arıza. Eğer kıza pat diye çıkma teklif etmek yerine kızla biraz muhabbet, bağ kurmaya çalışsaydın da sonra reddedilseydin, kız seni istiyor hale gelseydi sana ulaşırdı, seninle konuşurdu zaten. Pat diye teklif ederek ve üstüne kızı görmezden gelerek bu tür bir dönüşün önünü kesmişsin.
Bu arada iş ve okul ortamında bu şekilde çıkma teklifli ya da hemen hemen aynı anlama gelen “seni tanımak istiyorum” şeklinde yürüme yaptınız ve reddedildiyseniz, bunu ikinci kez yapmayın. Alt tarafı iki kere reddedilirim diye düşünebilirsiniz ama bu şekilde şikayet edilen çok adam gördüm. Şirketine şikayet ediliyor mesela ya da kadın bir daha bana yaklaşırsan seni şikayet ederim diye tehdit edebiliyor. Bazen nadir olsa da öfkeli bir erkek arkadaş ya da kocayla da muhatap olma ihtimaliniz var.
Özellikle iş yeri ve okul çevresinde, ortaokul çocukları gibi çıkma teklif etmek yerine, sürekli olarak bir makul bir şekilde reddedebileceğiniz incelikte hareket edin. Mesela gidin normal muhabbet edin, hemen telefon istemeyin, sonra gördüğünüzde bir iki kere daha konuşun ve sıcaksa bir şeyler yapmaya çağırın ve tel alın. Tüm bu aşamalarda kadın sizi soğuk ve kısa cevap vererek olsun, buluşma isteğini reddederek olsun dolaylı olarak reddedebilsin. Hani kadın da, bunu anlattığı kişiler de sizin neden konuştuğunuzu biliyor ama siz bir yerde çıkıp “yok canım, yanlış anladı, öyle bir niyetim yoktu” diye makul bir şekilde olayı reddetseniz, gerçekten de karşıdaki pek bir şey söyleyemez.
Bu bakıyor, neden bakıyor olayının bir de online versiyonu var onu daha fazla duyuyorum: Abi beni reddetti / terk etti ama hikayelerime bakıyor. Neden?
Senin hikayelerin, diğer hikayeler arasında gelip geçiyor, büyük ihtimalle öyle bakıyor. Seni istediğinden, pişman olduğundan değil. Bu kız senin hikaye ya da fotoğraflarını beğeniyor bile olabilir. Ama bunlar genellikle, soran kişinin umduğu amaçlarla olmuyor.
Kısacası bu soruların tamamı aynı şekilde ve cevabı muhtemelen senin umduğun şey değil.
Beni reddetti ama bakıyor yoksa (yoksa beni istiyor mu)?
Beni reddetti ama numaramı silmedi (yoksa beni istiyor mu)?
Beni reddetti ama hikayelerime bakıyor (yoksa beni istiyor mu)?
Beni reddetti ama göndermeli hikayeler paylaşıyor (yoksa beni istiyor mu)?
Bir muhabbetin olmayan kız senden neden hoşlansın bilemeyeceğim ama seni reddetti zira senden hoşlanmıyordu. Niye bakıyor soruna cevap verdim ama burada sıkla verilen “acaba bana bakıyor mu? hala aklı bende mi? bana baksın da biraz egomu tatmin edeyim diyor” tadında cevaplara da değineyim. Zaten sen de burada “yoksa egosunu mu tatmin ediyor” diye sormuşsun.
Burada olan daha çok kızın sana bakıyor olması umudunun, kızın sana doğru baktığı her anı yakalayacak olan dikkatin ile birleşip sana oyun oynamasıdır.
Egoyu megoyu geç zira asıl sorun, seni reddetmiş kızı düşünüp duruyor, ona dikkat veriyor ve onunla ilgili hayal kuruyor olman (“bana bakiir demek beni seviiir”). Kıza duygusal yatırım yapıp duruyorsun. Bu da senin daha çok fanteziye boğulmana neden oluyor.
@godelian ile erkeklerin sorunları, manosphere ile ilgili sohbet ettik.
00:00 Giriş
00:19 İyi Adam Sendromu
01:04 Bağlanma Teorisi ve Duygusal Düzenleme
01:57 Menosphere’in Yükselişi
05:27 Sosyal Medya ve Gerçekçi Olmayan Beklentiler
06:43 Modern Erkekler
17:09 İlişkilerin Gerçekliği
25:32 Kurumsal Dünya Eleştirisi
25:50 Babaların Çocuk Gelişimindeki Rolü
26:42 Çok Eşlilik ve İnsan İlişkileri
27:27 Evrimsel Biyoloji ve Modern Yanlış Yorumlamalar
27:55 Twitter Tartışmaları ve Bilimsel Okuryazarlık
36:03 Uzun Süreli İlişkilerde Karşılaşılan Zorluklar
38:09 Duygusal Gelişim ve İlişki Becerileri
42:03 Çoklu Kısa Süreli İlişkilerin Etkisi
47:25 Modern Erkekliğin Dengelenmesi
47:47 Son Düşünceler ve Gelecek Tartışmaları
Erkeklere yönelik alanda salgın gibi yayılan “yüksek değerli erkek” merkezli tavsiye, “tip – para – statü en iyilemesi” şeklinde. Eğer bu üçüne en yüksek seviyede sahip olursanız, “kadınlar size gelecekler” şeklinde. Bu tavsiyeye uyup üçüne de sahip çoğu erkek, sadece bu üçüne sahip olup kadınların kendilerine gelmelerini bekliyorlar ama gelen giden olmadığını görüp hüsrana uğruyorlar. Bu insanların bir kısmı, gelen giden olmadığını görünce dünyaya ve kadınlara yönelik bir öfkeye kapılıyor.
Tip – para – statü ancak kadın – erkek ilişkilerinde gelişmek için sosyalleşmeye, kadınlarla tanışmaya zaman ve emek harcadığınızda işinize yarar. Haftada 2 ama bir dönem 3 kere sosyalleşmek için dışarı çıkmalısınız. Ev – iş – spor salonu üçgeninde kızların sizi keşfetmesini beklemeniz aptalca. Sosyalleşme kabiliyetiniz, sosyal ortamda kadınlarla tanışma kabiliyetiniz güdükse, işiniz zor. Tipiniz, paranız ve statünüz yerinde bile olsa, bir kadınla konuşurken rahat, abartmadan esprili ve belli bir karizmaya sahip olmanız lazım.
Tipinizi, finansal durumunuzu ve statünüzü en iyilemeyin demiyorum ama bunları kadınlarla tanışmaktan kaçmak için yapıyorsanız, siz aylardır veya belki yıllardır kendinizi en iyileyip kızların gelmesini beklerken, her gece sizden daha tipsiz, daha fakir ve daha düşük statülü ama sosyal ortamdan kaçmayan adamların, sırf daha fazla kızla karşılaştığı için kızlarla olduklarını bir düşünmenizi tavsiye ederim.
Aslına bakarsanız iş modeli olarak statü, finans ve fizik açısından en tepeye oynayın tavsiyesi oldukça başarılı bir tavsiye. Zira statü-para-fizik açısından en tepede insanların oranı binde birden daha az ve bu kadar başarması zor bir hedef koyduğunuzda, kadınlar nerede diye şikayet edenlere yıllar boyunca “daha o seviyeye gelmedin” demeniz mümkün. Ayrıca bunu piyasaya çıkıp reddedilme ve hüsran ile dolu olan eşleşme ritüelinden aşırı derecede korkan erkeklere çok rahat satabiliyorsunuz. Bu erkekler sosyalleşmekten, kadınlar tarafından reddedilmekten o kadar korkuyorlar ki, “Everest’e tırmanman ve ünlü ol, kadınlar sana gelecek” desen, sosyal aktivitelerde 10-15 kadına yürümek yerine Everest’e doğru yola çıkarlar.
Yüksek değerli erkek tavsiyelerinin temel mantığı “tepe %1 erkekler kadınlarla başarılılar, o zaman kadınlarla başarılı olmak istiyorsan sen de tepe %1 içine girmelisin”. Oysa kadınlarla az çok başarılı erkeklerin %90’ından fazlası, tepe %1 içinde olmaktan çok uzaklar.
Tabii burada kadınlarla başarılı olmaktan ne anladığınıza da bağlı. Son zamanlarda Andrew Conman Tate ve Flesh and Filth gibi oluşumlar, parayı veren herkese açılan bacaklarla ard arda yatmayı başarı kriteri yaptılar. Kutsal kitap gibi The Rational Male’i ekrana sallayıp duran Flesh and Filth ikilisi, onlyfans kızlarıyla yatmak ya da sugar baby sitelerinden kadın bulmak gibi “giga beta öder” varoluşu “alfa” olarak tanımlamaya başladılar.
Oysa çoğu erkek için kadınlarla başarı, duygusal ve cinsel olarak az çok doyumlu, uzun süreli ve tek eşli ilişki. Özellikle Batılı dünyadaki kırmızı hapçılar ve genel manosphere dünyasındaki guruların çoğu, bu tür ilişkiler ve evlilik konusunda ya çok az tecrübeye sahipler ya da başarısız bir geçmişe.
Konumuza dönersek, araştırmalar bize kazanılan para, tip ve statü ile ilişki başarısı arasında doğru orantı olduğunu gösteriyor. AMA bu, sihirli üçlüye yüksek seviyede sahip olmayanların ilişkilerde başarılı olamayacağı anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda para- tip – statü üçlüsünün kendi başlarına ilişki başarısı sağladığı anlamına gelmiyor.
Kadın erkek ilişkilerinde tavsiye verenlerin birçoğunun derdi de bu zaten. İstatistik biliyor gibi durmuyorlar. İstatistik paylaşıp duruyorlar ama dünyayı olasılıksal değil, deterministik çalışıyor sanıyorlar. Dünya “tipi zirve %10 içinde puanlananların ilişki başarısı, ortalama erkeklere göre %35 daha fazla” şeklinde çalışıyor, “tipi %10 içinde puanlananlar ilişkilerinde başarılıdır” şeklinde değil. Tip – para – statü, kadın erkek ilişkilerinde başarı şansını önemli ölçüde arttıran faktörler ama tek başlarına “yeterli” değiller.
Burada hem araştırmaların hem de internetin yarattığı, devasa bir yanlış bilgi var. Örneğin araştırmaların çoğunda, “nasıl biri ile ilişki isterdiniz?” diye soruluyor. İnsanlar da bu sorulara “1.85 boyu olsun”, “90-60-90 olsun”, “ayda 5000 Dolar geliri olsun”, “çok güzel yemek yapsın, hamarat olsun” gibi cevaplar veriyorlar. Fakat “nasıl biri ile ilişli isterdiniz?” sorusu, “nasıl biri ile ilişkidesiniz” ya da “nasıl insanlarla ilişkiniz oldu?” sorularından çok farklı bir soru.
Twitter’da, İncel “It is oveerrrrr” hesaplarında bu tür “nasıl biri ile beraber olmak isterdin” araştırmalarına çok vurgu yapılıyor ama bu araştırmalar problemli. İnsanlara sorduğunuz “ne istersin” sorusunun cevabı ile ne yapacakları birbirlerinden farklı şeyler. Aslına bakarsanız birçok durumda bu ikisinin birbirleri ile bağlantılı olmadığını gösteren araştırmalar var.
Yani kadınların ve erkeklerin “nasıl birisi ile ilişki isterdin?” sorusuna verdikleri cevaplar ile gerçekten ilişkiye girdikleri insanların özellikleri birbirlerinden önemli ölçüde farklılar. Bu gerçeğe rağmen sosyal medyada “1.85 olsun, 5000 Dolar kazansın, yoksa asla beraber olmam” yazılarının altına, bunu ciddiye alıp öfke ile “sen kimsin ki ne istiyorsun?” diye döşeyen bir sürü insan var ya da bunları ciddiye alıp “abi kadınlar çok ama çok fazla şey istiyor” diye dünyayı kendine dar eden çok erkek var.
Bu arada bir parantez açayım ve bazılarınızın aklına gelen şu itirazı cevaplayayım. “İyi de öylesini istiyorlar, alamadıklarından daha azı ile ilişkiye giriyorlar ve sonra da hep akıllarında o oluyor. Öylesini buldukları anda terk ederler.” İnsanlar öyle çalışmıyorlar arkadaşlar. İstedikleri ile gerçekte yaptıkları farklı ama gerçekte yaptığı ile mutlu insan sayısı çok daha fazla.
İnsan ilişkilerinin belli bir doğal gelişimi var. Doğal gelişim dediğim, “şu insanla gidip arkadaş olacağım” diye yapamadığınız, kasıtlı olmayan, kendiliğinden gelişen bir tarafı var. Niyet bu işin bir parçası ama hem arkadaş grubu, hem de kız arkadaş bulmanın yolu, spesifik kişilerle arkadaş / sevgili olmak için bir şeyler yapmaktan ziyade, yeterince insanla etkileşime girip organik olarak gelişen ilişkileri bulmak.
Burada insanın oyunu önemli değil mi peki? Önemli ve oyunda belli bir niyet de var. Bir kızı beğenip ona yürüyorsunuz, “o piti piti karamela sepeti” diye seçip yürümüyorsunuz. Ama yürüdüğünüz insanla olmanız sizin niyetinize, planlarınıza bağlı değil yani şu kıza yürüyeceğim diyorsunuz ama (1) yürüyemiyebiliyorsunuz ve (2) yürüdüğünüzde çoğunlukla o spesifik insanla olmuyor.
Bu nedenle tipe – paraya – statüye ya da oyuna sahip olmanız kadar ve bunlardan daha önemlisi, yeni insanlarla / kadınlarla etkileşime sıklığınızı arttırmanız lazım. %100 yürüme amacında da olmayın, orada eğlenmeye, iyi vakit geçirmeye, yeni insanlarla etkileşime girmeye ve bazı şeylerin kendiliğinden olmasına da olanak sağlayın.
Bir sosyal ortama girdiğinizde “burada kız bulmalıyım”, “burada arkadaş yapmalıyım” baskısı ile hareket ederseniz, tedirgin olursunuz, rahat olamazsınız. Rahatlık, insanı çekici yapan şeylerin başında geldiği için iticileşirsiniz. Yapmanız gereken haftada 2-3 kere sosyal ortama çıkmak, spesifik bir ortamda spesifik bir insanla konuşmaya odaklanmaktan ziyade, her hafta 4-5 yeni insanla etkileşime girmeye odaklanın. Kırk yılda bir sosyalleşip her sosyalleşmenizde diken üstünde olmak, performans beklentisi ile tedirgin olmak yerine, önünüzde her hafta 3 sosyal etkinlik olacağını, bu ortamda olmazsa o ortamlardan birinde bir şeylerin olacağını düşünerek rahatlayın.
İnsanları en çok strese sokan ve iticileştiren şeylerden birisi, spesifik bir sonucu, gerçeklikten koparak nihai hale getirmek. Örneğin “bu toplantıda mutlaka biriyle tanışmalıyım” kafası sanki bu son toplantın ve bu toplantıdan biri ile tanışmazsan bittin gibi gerçekdışı bir nihai sonuç varsayıyor. “Bu buluşmada bu kızı tavlamalıyım” da aynı bilinçaltı varsayımına sahip. Oysa gerçekçi düşünmeniz lazım. “Bu toplantıdan biriyle tanışmazsam bile bundan sonrakilerde biriyle tanışırım” ya da “bu buluşmadan bir iş çıkmazsa bundan sonrakilerden birinde çıkar” demeniz lazım. Gerçekçi olan bu. Sizi rahatlatacak ve daha çekici yapacak zihin yapısı da bu.
Eğer sosyal etkileşim konusunda kötüyseniz ve bu konuda iyi olmak istiyorsanız, sosyal etkileşimde iyi olmanın pratik gerektirdiğini bilmeniz lazım. Espri yeteneği, sosyal ortamda rahatlık, iletişim kabiliyeti, vs. %80 pratiğe bağlı. İnsanlarla ne kadar çok ve sık etkileşime girerseniz, bu işte o kadar iyi olursunuz.
“İnsanlarla nasıl sosyalleşeceğimi bilmiyorum, ne yapmalıyım?”
İnsanlarla nasıl sosyalleşmeniz gerektiğini bilmenize gerek yok. Sosyal kaygıya sahip, sosyal yetenekleri kullanılmadığı için körelmiş ya da hiç gelişmemiş insanların en büyük hatası da bu düşünce şekli. Sosyalleşmek için önce sosyalleşmeyi öğrenmeye ihtiyacınız yok zaten bu mümkün de değil. İhtiyacınız olan tek şey, sosyal beceriksizliğiniz yüzünden hissedeceğiniz negatif duygularla başa çıkabilmek! Başarmanız gereken tek şey bu. Sosyal beceriksizliğiniz ortadan kalkana kadar yaşayacağınız negatif duygularla başa çıkabilecek güç. Gerisini beyniniz halleder zira insan beyni sosyalleşmeye programlı zaten. Çocuklara sosyalleşme matematik gibi derslerde öğretilmiyor. Çocuklar bir araya konuluyorlar ve sosyalleşmeyi kendiliklerinden öğreniyorlar.
Sosyalleşmeyi önceden okuyarak, bilgilenerek öğrenmeniz gerekmiyor ve böyle öğrenemezsiniz. Nasıl sosyalleşeceğinizi Mamut Abi’nin size söylemesi gerekmiyor ve söyleyemez. Sizin probleminiz sosyalleşmeyi bilmemek değil, sosyalleşmenin başında, sosyal güdüklüğünüz nedeniyle yaşayacağınız stresi kaldıramayıp erkenden pes etmek.
İlişkiler konusunda da bu geçerli. Kızlara nasıl yürüyeceğinizi, kızlara yürüye yürüye öğrenirsiniz. Önden bilgi alabilirsiniz ve bu da önemli ama asıl iş yürümek. Kadınlara yürümeyi bilmeyen erkeklerin temel problemi, yeterince yürüme yapmadan strese ve belirsizliğe dayanamayıp pes etmeleri.
Evet, stres toleransının bir parçası da belirsizliğe dayanabilmek. Çoğunuz beklemeye dayanamayıp mesajınıza hemen cevap vermeyen kıza ulaştığınızda, belirsizliğe dayanamadığınız için yeniliyorsunuz. İstiyor mu istemiyor mu belirsizliğine dayanamayıp “istemiyorsa bileyim daha iyi” diyerek kıza ulaşıyorsunuz. “İstemiyorsan söyle” demenizin ve bunun zayıflık olmasının nedeni de bu.
Stres ve belirsizlik toleransınızı arttırmanın yolu da pratik ama bence insanın niyetinin gerçekten etkili olduğu yerlerden birisi de burası. Sosyalleşirken ya da kadınlara yürürken, negatif duygulara dayanmak için elinizden gelenin en iyisini yapmaya niyet edin. Bu konuda kendinizi zorlayın. İnadınız bu konuda olsun. Yüksek değerli erkek olmadan önce düşük değerli erkek olmayı bırakın derken bahsettiğim şey bu. Strese ve belirsizliğe dayanacak duygusal güç, tip – para – statü üçlüsünden çok daha önemli.
“Abi merhaba. Ben 24 yaşında bir takipçinim. Yaklaşık 1.5 yıllık bir ilişkim var. Kız arkadaşım 23 yaşında.
İlişki başında çok güzeldi. Ama geriye dönüp baktığımda bazı alarmlar görmedim de değil. Kız arkadaşımın öfke kontrol sorunu var. Bunu çok az da olsa ilişkinin başlarında da görmüştüm.”
İlişkilerin başında yaklaşık 3 ya da 5 ay süren bir “balayı evresi” olur. Bu evrede insanlar hem gerçekte olduklarından daha iyi bir versiyonlarını sergileyebilirler hem de duygular şelale olduğu için karşılarındaki kişinin kırmızı alarmlarını göremezler ya da görmezden gelmeye çalışırlar. Bu nedenle ben ilk 4-6 ay arasında bu balayı evresine fazla kapılmamayı, ilişkiden zevk alıp karşılıklı birbirini tanımaya ve birbirine kalibre olmaya başlarken, kötü işaretlere karşı radarları açmayı tavsiye ediyorum.
“İlişki son 1 senedir hızla kötüye gidiyor. Kız arkadaşım sürekli kavga çıkarıyor ve kavga esnasında kendisini kaybedip bana hakarete varan şeyler söylüyor.”
İlişkinin başında bazı sınırları çekip, umulan o ki sağlıklı olan bu sınırları korumanız gerekiyor. Burada birkaç problem var.
Birincisi, uzun süreli ilişki için drama ve kaosa meraklı olmayan, anlaşması kolay, sorunları sakin ve konuşarak çözmeye eğilimli bir kızla beraber olmalısınız. Tabii bunu istiyorsanız öncelikle sizin de böyle biri olmanız lazım.
Bazı insanlar maalesef drama ve kaos dolu ailelerde büyüyorlar ve ilişki normları drama ve kaos oluyor. Bazı kadınlar babanın ayak paspası olduğu, annenin babayı sürekli ezdiği ailelerde büyüyorlar. Bu kızlar için erkek, ezmek ve üstüne çıkmak için var ve başka türlü ilişkiyi de bilmiyorlar. Bazı kadınlar da babanın anneyi ezdiği evlerde büyüyorlar ve erkek otoritesine tahammül edemiyorlar. Eğer böyle bir evde büyümüş kız isyankar ise, erkek arkadaşına ve genel olarak erkek figürüne karşı çatışmacı olabiliyor.
Kızın sorunu ne olursa olsun, siz onun terapisti değil erkek arkadaşısınız. Yetişkin bir insan, sağlıklı sınırlara uymak zorunda. Kız arkadaşın kavgacı ve drama çıkaran biri ise birkaç kez uyarabilirsin. İlişkide kavga, bağırma, hakaret ve aşağılama gibi şeylere toleransının olmadığını, bunları kabul etmeyeceğini söylersin. Kendini o ortamdan azad edersin ve sakinleştiği zaman seninle konuşmasını söylersin.
Özellikle hakarete ve aşağılamaya tolerans göstermeyin. Birçok durumda bir veya iki ke uyarmak uygun olabilir ama ağır küfür ve aşağılama olduğunda, ne kadar özür dilerse dilesin, geri dönüşsüz terk edin. Bazen erkekler o kadar betalaşıyorlar ki, kız arkadaşının kendisine “orospu çocuğu” seviyesinde hakaret ettiğini ve ne yapması gerektiğini soran adamlarla karşılaşıyorum. Benim buna tepkim “neden hala kız arkadaşın?” diye sormak oluyor tabii ki. Böyle küfürlere tolerans gösteremezsiniz.
Her neyse, diyelim ki hakaret ve aşağılama daha ince yani büyük değil ama rahatsız edici. Ya da kavga çıkarma ve bağırma gibi huylar var. Bir iki kere uyardınız, kendinizi geri çektiniz ve bir şey düzelmedi. Ne yapabilirsiniz?
Bir şey yapamazsınız. Eğer sürekli bir uyar – kendini çek – sakinleşme – yine hır çıkarma – uyar – kendini çek döngüsüne girerseniz, sizin çizdiğiniz sınırın da, ağzınızdan çıkan sözün de, kendinizi çekmenizin de hiçbir hükmü kalmaz. Lafta tolerans göstermiyorsunuz ama davranışlarınız “ben biraz kendimi çekerim sonra kaç kere hır çıkarsan da seninle devam ederim, endişelenmeden hır çıkarabilirsin” diyorsunuz. Yani bu çizgiyi iki üç kereden fazla ihlal eden kızla iki seçeneğiniz var: Ya yalnız kalmamak için onurunu çöpe atmış bir beta erkek olarak devam ettiğinizi kabul edip gıkınızı çıkarmadan acı çekeceksiniz ya da kızı terk edeceksiniz. Hem sürekli kavga çıkmasına, hakarete, vs. rağmen ilişki devam etsin hem de benim çerçevem kırılmasın, sınırlarımı karşı tarafa kabul ettireyim diye bir dünya yok.
“Sürekli uyardım. Sorun şu ki, uyardıktan sonra kendimi geri çektiğimde hep bana geliyor, özür diliyor ve bir daha olmayacak diyor. Bu aylardır böyle.”
Bu iş kızda refleks olmuş, psikolojisine işlemiş demek ki. Öfke gibi negatif duygulara kapıldı mı mantığı devre dışı kalıyor ve mantığı ancak, yaptıkları yüzünden terk edilme ihtimali iki üç tokat indirince yerine geliyor. Ama sonra yine aynı şeyi yapmaya devam ediyor.
“Çok güzel bir kız, benimle evlenmek istediğini sürekli ifade ediyor.”
Bu kızla evlenmek istemezsin! Sana böyle davranan bir kızla evlendiğinde “daha fazla kaos, daha fazla drama, daha fazla hakaret, daha fazla aşağılama istiyorum, bunu o kadar istiyorum ki bak devlet beni bu cehenneme resmi olarak bağlasın diye imza atıyorum” diyorsun. Kıza söylediğin bu. Sana bu şekilde davranan kızla evlendin mi, kız değişir. Sana daha kötü davranacak şekilde değişir.
Böyle bir kadınla çocuk yaptığını düşünsene. Erkek çocuk olsa, kadın tarafından ezilmeyi normalleştiren bir ezik yetişir. Kız olsa, erkeği ezmeyi normal sayan ve bu nedenle nitelikli erkekler tarafından dışlana dışlana hiç sevmediği ve eziyet ettiği bir adamla yaşamını birleştiren mutsuz bir kadın yetişir.
“Abi vereceğin cevabı tahmin edebiliyorum ama bu ilişkiyi kurtarmanın bir yolu var mı?”
Bu ilişkiyi kurtarmak için nedenin yokken, kurtarmak için neden yol ararsın? Belki sen de kadın tarafından ayak paspası olmayı normalleştirdiğin bir geçmişe sahipsin ve bunu göremiyorsun ama, en azından senin bu ilişkiyi şimdi hemen bitirmemek için bir nedenin yok.
Kıza aylardır kaç kere şans vermişsin. Bu “şansın” “bana ne yaparsan yap seni bırakmam” anlamına geldiğini, bu kızın sana karşı davranışlarının değişmeyeceğini anlaman için kaç kere “şans” vermen gerekecek?
“Daha maskülen bir erkek olsam, bana saygı duymaya başlar mı?”
Daha maskülen bir erkek olsan, onurunu çöpe atıp bu ilişkide kalmaya çalışmazsın. Aslında onurunu çöpe atmana ve bu ilişkiye yapışmana neden olan muhtaçlığına orta parmağını gösterip bu ilişkiyi bırakmak, senin daha maskülen biri olmanı sağlar.
“Kız arkadaşlarım da dahil, tüm arkadaşlarım, kuzenlerim bu kızı hemen bırakmam gerektiğini söylüyorlar. Birkaç kez arkadaşlarımın önünde bana bağırdığı için benim çevremde pek seveni yok.”
Aferin sana, arkadaşlarının önünde seni küçük düşürmesine rağmen bu kız hala kız arkadaşın olmaya devam ediyor ve burada gelip daha nasıl devam ederim diye soruyorsun!
Arkadaşların doğru söylüyor.
“Kızı terk etmek çok zor, özellikle ona bu kötülüğü yapmaktan çok korkuyorum.”
Bu kızın azgınlığı, kontrolsüzlüğü yüzünden iyi bir erkeği kaybetmesi, kızın iyiliğine, bu azgınlığı ve kontrolsüzlüğüne rağmen hala ilişkide olması, evlenebilmesi ise kötülüğüne. Birincisinde kız belki bir iki iyi erkeği kaybederse değişmek zorunda kalabilir. İkincisinde ise daha da dejenere olarak kendisi için de oldukça acınası ilişkilere saplanıp kalır.
Normalde erkekler erkek olsalar, bu kız ailesinden ne görmüş olursa olsun sağlam kaybedeceği, sürekli terk edileceği ya da istenmeyeceği için dayak yiye yiye değişmek zorunda kalır. Ama sen de dahil birçok amsalak (ecnebicesi SIMP) erkek maalesef bu tür davranışlara tolerans gösterip durduğundan, böyle bir kız daha da dejenere oluyor. Azıcık erkek adam ol, kendine ve kıza bir iyilik yap ve bu kızı bırak.
“Dün yine yok yere kavga çıkardı. Artık yeter dedim ve ayrılmak istediğimi söyledim. Kavganın ateşi ile “keyfin bilir” dedi ve telefonu suratıma kapadı. Ama sabahtan beridir ayrılmamız için yalvarıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum.”
Bu ilişkiyi bitirmekten başka çaren yok. Ha bitirmiyor musun, gıkını çıkarmayacaksın. Bu kız sana saygısızlık yapmaya devam edecek, sen de bunu kabul ettiğine göre, gıkını çıkarmayacaksın.
Senin durumundaki çoğu erkek eninde sonunda terk ediliyor. Dua et durum bu olur. Senin gibi devam edip evlenen, Allah korusun çocuk yapan çok da adam var. Sana acımam, sana müstehak ama çocuklara üzülürüm.
“O benim hem sevgilimdi hem de en yakın arkadaşımdı. Yalnız kaldım, bir başıma. Onu takip etmiyorum ama eminim ki hayatını yaşıyordur, ben ise dibine kadar yalnızlık yaşıyorum.”
Günümüzde erkeklerin mücadele ettiği en büyük problemlerden biri, erkeklerin ana duygusal destek kaynaklarının, genellikle romantik ilişki yaşadıkları kadınlar olması … Erkekler bir kadından ayrılsalar ya da terk edilseler bile, duygusal desteğe ihtiyaçları olduğunda, ayrıldıkları kadından başka gidebilecekleri bir yer bilmiyorlar.
Erkekler duygusal destek için diğer erkeklerle nasıl konuşacaklarını bilmediklerinden, hem kendileri hem de kadınlar için büyük bir problem yaratıyorlar zira duygusal destek için kadınları kullanmaya başlıyorlar. Ayrılık sonrasında erkeklerde intihar riskinin 4 kat yüksek olması şaşırtıcı değil zira erkekler ayrılık ile sadece kız arkadaş ya da eş kaybetmiyorlar aynı zamanda duygusal desteklerini de kaybediyorlar. Her şeyi bir anda darmadağın oluyor. Bu nedenle erkeklerin, kadınlar dışında sosyal bağlantılar geliştirmeleri çok önemli.
Bir kadınla beraberken ya da yalnızken, duygusal, sosyal ve hatta manevi ihtiyaçlarınızı sağlayabileceğiniz birden fazla kaynak, bir sosyal yaşantınızın olması lazım. Birçok erkek gerçekten de bu tür destek ağından yoksun yaşıyor ve tüm bu ihtiyaçlarını romantik ilişkisinden gidermeye çalışıyor. Bunu yaparken de, kadına bel bağlamaya başlıyor ve kadının sırtına, taşıyamayacağı bir yük bindiriyor. Yetişkin bir kadın, yetişkin bir erkeğe annelik yapmak istemeyeceği için de genellikle terk ediliyor ya da bu bağımlılığından dolayı berbat bir ilişkiyi bile terk edemiyor.
Uzun süreli ilişki yaşayanlar bilirler, partneriniz ile gerçekten arkadaş gibi birçok şeyi de beraber yapıp paylaşıyorsunuz. Ama tam da yukarıda bahsettiğim nedenden ötürü, partneriniz sizin en yakın arkadaşınız değil. Romantik bir ilişkide ya da evlilikte, kadın erkeğe bel bağlamak isterken erkeğin kendisine bel bağlamaya muhtaç olduğunu gördüğünde, kendini güvende hissedemiyor. Aynı zamanda bu bariz bir zayıflık olduğu için, erkekten soğumaya da başlıyor.
Günümüzde erkeklerin duygusal destek için kadınlara bel bağladığı doğru ama bence problem bundan da büyük. Buraya gelen birçok erkek, efendi erkek. Efendi erkek, psikolojideki kaygılı bağlanma stiline denk gelen bir durum. Ve kaygılı bağlanan erkeklerin ya da kadınların en büyük problemlerinden birisi, başkalarından destek değil daha çok onay (validation) aramaları. Bu şekilde onay aradıkları asıl kişi de, romantik partnerleri, eski romantik partnerleri ya da hiç ulaşamadıkları ama takıntı yaptıkları bir kadın oluyor.
Sağlıklı bağlanan bir erkek dışardan destek arayabiliyor ama onayı genellikle kendi içinden alıyor. Kaygılı bağlanan bir erkek ise onayı dışardan, birçok durumda spesifik bir kişiden, şu anki ya da geçmişteki sevgilisinden almaya çalışıyor. Bu nedenle de sevgili onu sevdiği sürece az çok güvende hissederken, bu sevgi bittiğinde tamamen güvensizliğe, kaygıya boğuluyor.
Sanırım duygusal destek ve onay için bir kadına bel bağlamak bir arada şu şekilde bir sonuç ortaya çıkıyor:
Mahmut abi biraz içimi dökecem canım yanıyor. Ben 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Üniversitede 2. kız arkadaşım oldu. ondan aylarca hoşlandım ve oda benden aylarca hoşlanmış. Çıkmaya başladık ancak ben ilişki içinde krizleri yönetemedim ve tecrübesizliğimle kızı soğuttum. Şimdi onun gibi birisi beni sevemeyecek ve çok iyi bir kızı kaybettiğim için asla unutamayacağımı düşünüyorum. 2 ay geçmesine rağmen aklıma geliyor abi.
Burada genç arkadaş “onu unutamıyorum”, “canım yanıyor” dese anlayacağım ama gerçekten empati kurmayı zorlaştıran bir şey söylüyor: “onun gibi birisi beni sevemeyecek ve çok iyi bir kızı kaybettiğim için asla unutamayacağımı düşünüyorum“. Bu sözleri birçok erkeğin papağan gibi söylediğini duyduğum için burada bir beyin yıkama, bir popüler kültür dolması da olduğunu düşünüyorum. Psikoloji ise sanırım bir kadını onay kaynağı yapmak.
Bu sözlere empati duyamama sebebim, sıfır alçak gönüllülük içermeleri. Sen 18 yaşındasın. Hiçbir şey bilmiyorsun. Daha 6 sene önce 12 yaşında bir çocuktun. Ama nedense dünyayı çözmeyi bırak geleceği tahmin edebilecek gibi zırvalıyorsun: “Onun gibi birisi beni sevmeyecek.” “Onu asla unutamayacağım”. Kimse geleceği tahmin edemez, senin gibi 18 yaşında ve hemen hiçbir hayat tecrübesi olmayan biri hiç tahmin edemez.
Ama burada daha önceden bahsettiğim onay bağımlılığı da var. Özdeğeri düşük, özdeğerini dışardan almaya çalışan erkekler, spesifik bir kadını özdeğer kaynakları yapıyorlar. O kadın kendilerini seviyor ve onaylıyorken görece rahatlar ama bu sevgi ve onay ortadan kalktı mı, onaylanmalarının tek yolunu, bu spesifik insanın onayını kazanmak olarak görüyorlar.
Özdeğeri yüksek, içten gelen biri, kendisini istemeyen kişiden soğuyup, kendisini isteyen birini, kendisi ile ödüllendirmek isterken, özdeğeri düşük erkek, kendisini istemeyen birini daha çok istemeye başlıyor. Takıntılı derecede merkeze aldığı bu sıradan kadın, bir anda “onun gibisini bulamazsam” mertebesine çıkıyor. Saplantılı aşkın psikolojisi: Kaygılı bağlanma stili yazısında da belirttiğim gibi:
“Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”
Burada böyle bir durum var mı bilmiyorum, 18 yaşında bir çocuğun 5-6 ay sonra kendisinin bile güleceği çocukça saçmalamaları da olabilir ama günümüzde bu tür sağlıksız bağlanma stillerinin %50’lere dayandığını düşünürsek, problemin böyle bir şey olma ihtimali yüksek.
Bir erkeğin destek ve onay için kadınlara ya da spesifik bir kadına bağlı olmasının çözümü, kadınların ya da spesifik bir kadının onayının peşinde koşup bu onayı kazanmasından geçmiyor tabii ki. Aslına bakarsanız çözümün kadınlarla alakası bile yok. Çözümün kadınlarla alakasının olmaması iyi zira böyle bir durumdaysanoz, kadınların insiyatifinde, insafında değilsiniz. Çözüm zor ama sizin elinizde.
Bu iki arkadaşın en hızlı şekilde yapmaları gereken şey, ilk adım, tabii ki onay ve destek kaynakları olan kadını tamamen hayatlarından çıkarmaları yani iletişimi kes kuralı uygulamaları. Ama bu yeterli değil.
İkinci adım olarak, sosyal ve duygusal desteğin önemli bir kısmını sosyal hayatlarından, onayın önemli bir kısmını kendi içlerinden ve sosyal hayatlarından almayı öğrenmeliler. Bu konuda en dipte olan adamların, genellikle izole yaşayan insanlar olduklarını görüyorum. En geç de onlar iyileşiyorlar. Aynı zamanda yine bu insanlar sıklıkla beni arıyorlar ve sosyalleşmeleri konusundaki her önerimin neden kendileri için geçerli olmadığını refleks hızıyla öne sürüyorlar. Bu kişilere “seninle 10 saat konuşsak ve 1000 tane öneri yapsam, hepsinin neden olmayacağı konusunda “mantıklı” bir neden öne süreceksin ve bunu sanki daha önceden ezberlemiş gibi çok hızlı bir şekilde yapacaksın” diyorum ve bunun farkına varmalarını sağlıyorum. Zira bu yaptıkları, refleksif ve refleksif şeyler genelde kendini korumayla alakalıdır. İzole birinin sosyal hayata açılması acılı bir süreç olduğundan, zihinleri onları bu acıdan korumaya çalışıyor ama bunu yaparken de onları daha büyük bir acıya gömüyor.
Üçüncüsü, yoğun duygusal durumdan çıkmak için terapi ya da kendi kendine yapılabilecek duygusal basıncı azaltıcı aktiviteler ile (yürüyüşler, günlük tutmak, sosyal aktivite, yakın erkek arkadaşları ile konuşma, hayatlarına odaklanma, vs.) duygusal yükü azaltmalılar. Zira dikkat edin bu iki arkadaş da psikolojide splitting (siyah – beyaz düşünce, ikili ya da “ya hep – ya hiç” düşünme şekli) diye bir şey var. Kişinin hiçbir gri görmeden, genellikle sürekli olarak siyah düşünmesi.
“Asla birini bulamam (it is over)” (ODTU’de okusan da, rasyonelim ayağına manifesto döşesen de tipik splitting. %100 duygusal düşünme, refleks olarak dakikada 5000 “rasyonel” “kanıt” üretse de %0 rasyonalite, %0 beyin korteksi)
“Bir daha asla böyle sevilmeyeceğim” (Bir daha asla böyle sevilmeyeceğim dediği de toplasan birkaç aylık ergen hoşlanması bu arada)
“Asla unutamayacağım.”
“Beni onun gibi seveni ASLA bulamayacağım.”
Bunlar yüksek duygu yükü nedeniyle, duygusal düşünmekten kaynaklanıyor.
“Siyah – beyaz düşünme şekli amigdalada (limbik sistemde yer alan, kişinin korku, kaygı, öfke ve endişe gibi duygu alanlarını yöneten beyindeki bir bölge) ve hipokampusda (yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmede de önemli bir rol oynayan beynin hafıza merkezi) duygusal aktiviteye işaret eder. Bu da, duygusal olarak yüklendiğiniz ve mantıklı düşünemediğiniz anlamına gelir yani duygusal düşündüğünüz anlamına gelir.”
Çok fazla oranda siyah – beyaz dili kullanan insanlar duygusal düşünürlerdir. Mantıklı konuştuklarını, acı gerçekleri söylediklerini düşünürler ama gerçekten mantıklı düşünemezler. Çünkü gerçek dünya nüanslarla doludur ve çok az şey siyah – beyazdır. Siyah – beyaz düşünce gerçeklikten kopuktur.
Siyah – beyaz düşünen insanlara meydan okuduğunuzda, itiraz ettiğinizde, karşıt görüş bildirdiğinizde, aşırı derecede duygusal tepkiler verirler. Sözlerinde mantık kullanırlar ama mantığın arkasında büyük bir duygusal yük vardır. Bu duygusal yükü boşaltmanız gerekiyor.”
Duygusal yükünüzü azalttığınızda, travmanızı aşmaya başladığınızda, bu ikili düşünme de ortadan kalkıyor. Ama bundan önce siz “ASLA”, “HİÇBİR ZAMAN”, “HEPSİ”, “İSTİSNASI YOK” diye düşündüğünüzde, ne kadar zor olursa olsun kendinize “nereden biliyorsun, sen müneccim misin?” diye sorun ve yine ne kadar zor olursa olsun, karşıt argümanı yazın. Kendinizle çatışmayın, bunu sadece sinsice nifak tohumu ekecek şekilde yapın. Zaman içinde her ikili düşüncenizde bunu yapmaya başlarsanız, bu tür düşünceler azalmaya da başlar. Ama asıl yapmanız gereken, bu tür düşüncelerin yakıtı olan duygusal yükü atmanız.