Performans Yükü

Love Story yazısından :

“Erkeklerin performans göstermesi gerekir. Başarılı olması, kızı kapması, iyi bir hayat sürmesi. Erkek yapmalı. Tatlı bir kızın dikkatini çekmek için motorsikleti sokak boyu sürmek olsun ya da kişisel gelişiminiz ve gelecekteki ailenizin rahatı için doktora yapmak olsun, erkeklerden “tuttuklarını koparmaları” beklenir. Erkekler “icra etmek” zorundalardır. Kadının baştan çıkması, ilgisi, arzusu ve aşkı, bu şartlı performanstan kaynaklanır. Bu performansın beklentileri ne kadar karşılayıp karşılamadığının değerlendirmesi tabii ki oldukça özneldir, ve ne kadar kolaylıkla “yapabildiğiniz” de önemlidir, ama performans zorunludur.

Fişe takılı (mavi haplı) erkeklerin kadın – erkek ilişkilerinde en çok yanlış bildikleri şeylerden biri, performans konusudur. Geçen Mart’ta, Roosh’un ilginç bir makalesini okudum, “Erkekler modern kadın için palyaçodan başka bir şey değil” (Men are nothing more than clowns to the modern woman) ve makale ile gösterdiği bağlamda aynı fikirde olsam da, “eğlenceli” olma konusunda kadını eğlendirmekten daha fazlası var.

Kadınlar artık erkeklerde konfor ve istikrarlılık aramıyorlar – eğlence arıyorlar. Vakit geçirmeyi arıyorlar. Hedonist zevkler arıyorlar. Sağlayıcı (beta) erkeklerin günümüzde güzel bir kadının en genç çağında bağlılığını kazanmakta umutsuzca yenilmelerinin sebebi bu. Hatta daha alt rütbeli alfaların bile kadınlarla birkaç vuruşmadan öteye ilişki yaşayamamalarının nedeni de bu. Bir kez sağladığınız eğlence ve değişiklik azaldığında – ki azalması kaçınılmaz – hatun başka birine ya da bir şeye yönelecek. Özünde, bir kızı elde tutmanın tek yolu TV dizisi zihniyetinde, her bölümün sonuna bir arkası yarın / en heyecanlı yerinde kesme koyarak kadının ilgisini canlı tutmaktır. İyi bir erkek olmak artık yetmiyor.

Bunu okuduktan sonra kendimi henüz yeni fişten çekilmiş ve kırmızı hapın rahatsız edici gerçekleri ile tanışmış, herkesin beni inandırdığı bütün o konforlu “sadece kendin ol ve eninde sonunda doğru kadın karşına çıkacak” retoriğinin, vasat bir hatunun ilgisini canlı tutmak için kendini ikiyüzlü bir çizgi film karakteri gibi sürekli dönüştürmesi ihtiyacı ile yer değiştiği, genç bir erkek olarak hayal ettim.

Bu oldukça bunaltıcı bir şey, özellikle de kırmızı hap farkındalığı için gerekli olan büyük çaba ve kişisel sezgiyi düşünürseniz. Roosh daha sonra bunu Nasıl daha iyi bir palyaço olunur ve palyaço oyunu – iyi erkek oyunu ile yumuşattı. Her ne kadar olayı Oyun terimleri ile açıklığa kavuştursa da, birçok erkeğin palyaço faktörü konusundaki hüsranı, bu şartlarda ve bağlamda, performanslarının gerçekte kim oldukları ile alakasız olması. Bu ortamda MGTOW’un neden kırmızı haplı erkek için anlaşılır bir opsiyon olduğunu görmek zor değil. Erkeğin kendisini kadınlar konusundaki performans denkleminden basitçe azad edebileceğini düşünmek çok cazibeli. Buna sonradan değineceğim ama burada önemli olan erkeklerin performans oyununu oynamaya zorunlu oldukları. İster beğenin, ister beğenmeyin, oynayın ya da oynamayın, bir erkek olarak her zaman performansınıza (ya da onun nasıl algılandığına) göre değerlendirileceksiniz.

Bence kırmızı hap transformasyonunun erken aşamalarında birçok erkeğin ayağına takılan şey, kadının ilgisini tutmak için kendileri olmayan bir karaktere bürünme ve “olmadıkları kişi olma” zorunluluğu yüzünden kadınlara duydukları öfke. Bu fikri Have a Look yazısında anlattım ve kadınların kendilerini eğlendireceğini umdukları erkekler için nasıl kasting ajansı gibi olduklarını belirttim. Ben bu konuyu tamamen cinsel bağlamda yazmıştım, ama Roosh’un yazısını okuyunca kadınların ‘karakter’ rolü beklentisinin onların hayatının olgunluk aşamasına ve CPDlerinin gerçekçi bir şekilde isteyebileceği şeye göre değiştiğini hesaba katmaya başladım. Başka deyişle, Parti Yıllarında istedikleri “karakter”, yaşlandıklarını anladıkları zaman istedikleri karakter ve orta yaşta iken istedikleri karakter birbirlerinden farklılar. Bir erkeğin o karakter olmasının ne kadar gerçekçi olduğu ise, kadınların hayatlarının çeşitli aşamalarında, hak sanısı ile gerçekçi bir şekilde bekleyebileceklerini düşündükleri karaktere, erkeğin uymamasın durumunda hayal kırıklığı yaşamak üzere sosyalleştiklerinden, önemli değil.

Uyarak Yaşamak

Buraya kadar okuyan erkeklerden bazılarının “sikerim, ben kendim olacağım ve beni böyle kabul etmeyecek her kadın düşük kalitededir” diye düşündüğüne eminim. Bu sizi muhtemelen öfkelendirecek ama bu tam olarak betaların içselleştirdiği mavi haplı “sadece kendin ol” mentalitesi. Sahip olamadığını küçümsemek gücün kurallarından biridir aslında. Bunu anlamak zor değil ama siz ne derseniz deyin sonuçta erkek olarak hayattaki performansınıza göre değerlendirileceksiniz. Yani “siktir et, ben kendim olacağım” zihniyetiyle bile ne kadar iyi bir şekilde “kendiniz” olduğunuzla değerlendireceksiniz.

Basit gerçek şu ki, esasen hayat performansınızın ta kendisi olmalısınız – bunu içselleştirmelisiniz. Siz yönetim yönlendirseniz de, siktir edip kadınların (ve aslında diğer herkesin) doğal, kendiliğinden performansınızı takdir edeceklerini umsanız da, kadınlar sizi kendi CPDleri bağlamında istedikleri erkeğin nasıl olması gerektiği kriterlerine göre değerlendirecekler ve hipergamik optimizasyon filtresinden geçirecekler.

Görünüm, yetenek, elle tutulur faydalar ve diğer temel ön şartlar kadından kadına değişebilir. Ama bir erkek hayatta performans göstermek zorundadır. Siz kendi yoluna giden ve kendi kendini tanımlayan ve ihtiyaçlarını eskortlarla gideren bir erkek olsanız bile, bu zevkleri yaşayacak kadar kazanmanız için hayatta belli bir performans göstermeniz lazım.

Daha kolaylaşmaz, siz daha iyileşirsiniz

Erkek için, hayatta performans gösterme zorunluluğundan kaçış yoktur. Bundan kaçabileceğine inanmak, kadınların, erkekleri performanslarına göre eleyen hipergami dürtülerini bastıracak yüce bir empati kapasitesi olduğu mitine inanmak demektir. Kadınlar, erkeklerden bekledikleri performans beklentilerine benzer şeyleri asla kendilerinden beklemeyeceklerdir. Hipergami, erkeğin kadının bağlılığını hakettiğini sürekli ve ince bir şekilde göstermesini bekler ama kendinden buna paralel bir performans beklentisi yoktur.

Kadınlar erkeklerin kendilerinden belli fiziksel standartlara uymalarını beklediklerini iddia ederler. Bu genel olarak doğru olsa da, bu yine de erkeklerin kadınlardan bekledikleri ama onların kendilerinden beklemedikleri bir şeydir. Kadınların hayat performansını değerlendirme mekanizması gibi bir olay yoktur. Aslına bakarsanız bir erkeğin kadını birliktelik için bazı kriterlere göre değerlendirdiğini söylemesi, onun kadın düşmanı ve önyargılı biri olarak yaftalanmasına neden olacaktır.

Bu tür sosyal gelenekler, kadının hipergamik cinsel stratejisinin sosyal olarak baskın stratejisi olarak kurmak için vardırlar. Bir kadının erkek için performans göstermesini beklemek, “kadının ödül statüsüne” hakaret olarak algılanır.

İnsani açıdan bu performans gereksinimine rasyonel bir çözüm bulma isteği var. Ama daha önceki yazılarda belirttiğim gibi, kadınların mantığına hitap etmek, hipergaminin sinsi etkisinden koruma sağlamaz.

Tamamen dürüstlük ve kendini kadına açma tavsiyesi veren bir sürü “ilişki koçu” (dating coach) okuyorum. Umut ettikleri, aynı kafada ve rasyonel bir kadının, erkeğin bu açıklığını doğal olarak takdir edeceği. Ama bu umut, sinsi etkilerin karşılıklı rasyonalite ile bastırıldığı bir eşit oyun sahası varsayıyor.

Gerçekten umulan ise kadınların, erkeklerden performans bekleyen hipergami dürtülerini, bu duyarlı ve kırılgan dürüstlüğü takdir ederek bastıracaklarıdır.

Halının altına süpürdükleri şey ise, erkeğin hayat performansındaki gerçek bir eksikliği affetmesi için, kadının mantığına ve hislerine başvuramayacak oluşumuzdur. Aşk da, mantık da, ortak bir bağlamda karşılıklı takdir gerektirir ama ne aşk ne de mantık erkeğin performans gösterme zorunluluğunu ortadan kaldıramaz.

Kadınlar, hipergamiyi kendi kendilerine bypass etmeye gönüllü değillerdir. Karşılıklı ihtiyaçtan kaynaklanan bir durumu, dolaysız yöntemlerle kabul etmeye zorlanamazlar.

Bir kadını ilişkide karşılıklı ihtiyaçları karşılamaya motive eden şey, erkeğin performansı ve bunu göstermesidir (hiçbir zaman izahata başvurmadan) – o ilişki ister tek gecelik vuruş, isterse de 50 yıllık evlilik olsun.

Yüksek Statü Göstermek (YSG) – Demonstrating Higher Value

YSG’nin hem mavi haplı eleştirmenler hem de kırmızı hap camiası içinde kötü bir şöhreti olduğunu düşünüyorum. Birçok kişi kafayı YSG pratiğine ve tekniğine takıyor. Bu kavramı “gösteriş” ve “böbürlenme” varsayıp es geçmek kolay ama YSG, prensip olarak egoist ölçülerle ya da bir erkeğin kendisini kadınların yanında ne kadar iyi “pazarladığıyla” tanımlanamaz.

Birçok YSG bilinçsizce yapılır. Aslında en iyi ve öz YSGler, erkeğin performans gösterdiğinin farkında bile olmadığı zamanlarda ortaya çıkarlar. Bu bir odaya doğru bağlam ve ortamda girmek şeklinde bile olabilir. Burda anlatmaya çalıştığım şu : bu yazdıklarımı okuduktan sonra, kadınların performans standartlarını karşılamak için üstüninsan olmanız gerektiğini söylediğimi düşünebilirsiniz ve bu da oldukça bunaltıcı. Benim gelmeye çalıştığım nokta bu değil. Bir kadının performans beklentisi çok değişkenli şeylere bağlıdır ve kadının hem arzu edilir hem de çekici bulduğu karakter ihtiyacına ve bunu isteyebilme kapasitesine bağlıdır.

Nasıl performans gösterdiğinizden ziyade performans göstermeniz önemlidir. Hayatta performans göstermek ve kendi olabileceğinizin en iyisi olmak için sahip olduğunuz hırs ve içten gelen ateşin kadınları etkilemeyle hiçbir alakası olmayabilir, ama siz bu durumda performans gösteriyor olacaksınız ve bu performansa göre değerlendirileceksiniz.

YSG ve DSG (Düşük Statü Göstermek), bilinçli olsa da olmasa da performanstır. Kendinizi bu performans denkleminden azad edemezsiniz. Bu performans gösterisinde kendi bölümünüzü yönetmeyi bırakabilirsiniz, ama ölene kadar oyundan dışarı çıkamazsınız.

Çeviri : Burden of Performance

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Senin kendi ligin

“Rollo, Oyun farkındalığıyla ve kırmızı hapla yeni tanıştım.  Dönüşümümden beridir her geçen gün daha fazla kızla görüşüp daha başarılı oluyorum ama gerçekten çok güzel kızların benim seviyemin (ligimin) çok üstünde olduğunu hissetmekten kendimi alamıyorum.

Bu konuda tavsiyen var mı?”

Tomassi’nin 8 Numaralı Demirden Kanunu

Bir kadının seninle niye yatmayacağını anlamasını HER ZAMAN kadına bırak, asla bunu onun için yapma.

Feminen buyruğun sosyal buyruk olarak devam edebilmesinin önemli bir parçası, kadınların temel cinsel seçiciler olmasını muhafaza edebilmektir. Daha önceki yorum ve yazılarımda detaylandırdığım gibi bunun anlamı,  bir kadının cinsel stratejisinin gereksinim duyduğu şey, kadının çekiciliğinin izin verdiği ölçüde en iyi erkeği seçebilmesidir.

Bu tam anlamıyla hipergaminin tanımıdır ve bireysel seviyede, en damardan fişe takılı erkekler hariç tüm erkekler bunu çeşitli seviyelerde bilirler. Fakat, birçok erkeğin kaçırdığı şeyin, hipergaminin sosyal ölçekte ne kadar karmaşık olduğudur. Hipergaminin toplumda egemen pozisyonunu muhafaza edebilmesi için, feminen buyruğun varolan karmaşık sosyal gelenekleri muhafaza etmesi, yenilerini icat etmesi ve normalleştirmesi gerekmektedir. Bu geleneğin kapsama alanı, hayatın başından itibaren devam eden bireysel koşullanmadan, büyük ölçekli sosyal mühendisliğe (örneğin feminizm, din, hükümet, vs.) kadardır.

Kişiselden sosyal ölçeğe çalışan sosyal geleneklerden biri de “ligler” (seviyelerdir). Sosyal Eşleşme Teorisinin temel fikri şudur : “diğer herşeyi eşit alırsak, bir birey kendi çekiciliğine yakın ya da benzer bir bireyi çekici bulup, onunla eşleşir.” Başka her şeyden soyutlandığında, liglerin arkasındaki temel fikir budur. Lig mantığının sosyal geleneği, “diğer herşeyin eşit olmadığı” yerde, feminen buyruğu desteklemek için kullanılan ve aynı zamanda sosyal eşleşme teorisini destekleyen bir gelenektir.

“Lig”lerin gizli fonksiyonu ise, erkekleri kadınların cinsel onayı için kendi kendilerini önceden elemelerine teşvik etmektir.

Sosyal durum gelişip karmaşıklaştıkça, erkeğin kaynak ve güvenlik sağlayıcı birinin kişisel özelliklerini taklit etme yetenekleri de gelişip karmaşıklaştı. Başka deyişle, daha düşük seviyede erkekler bile kadınların cinsel filtrelerini yanıltacak ve cinsel stratejilerini by-pass edecek kadar akıllı hale geldiler. Hızla artan karmaşıklık nedeniyle kadın için, gerçekten uygun adayı rol yapandan, sapla samanı  birbirinden ayırmak güçleşti. Her yeni nesilde, bu dedektiflik işini kadınların kendi başına yapmaları beklenemez hale geldi. Bu nedenle de feminen buyruk erkekleri yardıma koştu ve feminen tanımlı toplumda varolabilmeleri için takip etmeleri gereken, içselleştirilmiş sosyal doktrinler yarattı.

Lig konsepti de bu doktrinlerden biri. Bir kadının cinsel yakınlığını hakedecek biri olup olmadığınızla ilgili şüphe, önceden koşullanmış, “onun seviyesinde / liginde olmadığınız” fikrinden kaynaklanır. “Eğer yapamayacağını düşünürsen, (yapamazsın ve ) doğru düşünmüş olursun” sözü burada geçerlidir. Yürüme korkusunun çoğu, kendi kişisel imajınızdan gelir – Ben HB9 bir kıza yürüyecek kadar yakışıklı, varlıklı, eğlenceli, kendine güvenli, ilgi çekici, iyi giyimli biri miyim? HB 6? Karşı karşıya olduğumuz tehlike çok yükseği hedefleyip başaramamak değil, çok alçak bir noktayı hedefleyip başarıya ulaşmaktır.

Cinsel pazarın değerlendirmeye dayanan standartlarının gerçekliğini tartışmıyorum – cinsel pazar çoğunlukla zor ve acımasız bir gerçeklik. Yapmaya çalıştığım, en fazla HB7 bir kızın seviyesine çıkabileceğinizi düşünme sebebinizi size göstermek. Yakışıklılık önemlidir. Oyun, para, kişilik, yetenek, vs. de önemlidir. Ama kendi öz değerlendirmeniz gerçekçi mi? Yoksa feminen buyruğun sizi inandırdığı lig mentalitesini baz alarak, cinsel pazarda değerinizi gönüllü olarak ve kendi elinizle mi azaltıyorsunuz?

Ligin Ekonomisi

Lig Mentalitesinin erkekler tarafından içselleştirilmesi, erkeklerin kendi kendilerini eleyerek kadınlar için daha iyisini daha kötüsünden ayıklamalarını sağlamaktır. Fakat bunun yanında, lig mentalitesi kadın milletinin toptan değerinin arttırılmasına da hizmet eder. Tüm ekonomik varlıklar gibi, feminen buyruk da piyasa değerini arttırma yeteneği üzerinde yaşar ya da batar. Feminen buyruk aslında bir pazarlamacıdır. Buradaki üzücü ironi ise şudur : geçtiğimiz ve şimdiki yüzyılda feminen buyruk kadın milletinin cinsel pazar değerine büyük değer atfederken, birey olarak kadınların değerine vurgu yapmamaktadır. Erkeklerde ise durum tam tersidir : erkeklerin CPDleri oldukça bireyselleşmiş iken, erkek milletinin cinsiyet olarak toptan CPDsinin değeri düşmüştür.

Demek istediğim, kollektif olarak kadın cinselliği, “ödül” olmaktan daha azına razı olmayı kaldıramaz. Tüm vajinalar altın standart olursa, erkek cinselliğinin değeri daha düşük olacaktır. Tanım gereği, erkeklerin kollektif cinselliği, kadınların cinselliğinin seviyesinin / liginin altındadır.

Bunu daha da açıklamak için, çoğu (değişik derecelerde beta) ortalama erkeğin, ortalama bir kadının “mucizevi bir ödül” olan ilgisi ile “kutsandığını” düşünelim. Güç dengesi başından feminen çerçeve içinde tanımlanmıştır. Erkeklerin nesnel olarak ortalamadan öte olmayan kadınları bile ONEitis yapabilmelerine şaşmamalı. Zaten lig şemasının amacı da budur – erkeklerin öznel bir şekilde, nesnel koşullarda aynı seçiciliğin yanından geçemeyecek kadınlara bağlanmasını sağlamak. Roissy zamanında, bir erkeğin sağlıklı bir ilişki yürütebilmesi için kadını tarafından 1 – 2 CPD puanı yukarıda algılanması gerektiğini varsaymıştı. Feminen buyruğun kadın cinselliğinin daha değerli olduğunu vurguladığı günümüzde, bu oldukça zor bir koşul. Ve daha buna, günümüz kadınının, yükselen sosyal medya tarafından aşırı şişirilmiş özdeğer algısını katmadık bile.

Ligi Oyuna Getirmek

Yukarıdakilerin hiçbirisi, lig / seviye kavramında gerçeklik payı yok demek değildir. Gerçek sadece erkeklerin “inandırıldıkları” şeyden farklıdır. Feminen buyruk erkekleri lig / seviye kavramına inandırırken, kadınların seviyesini toptan bir değere ortalayıp, tek tek kadınların aynı lig hiyerarşisini bypass etmesine çalışır. Erkeklerin kendi derecelendirme sistemleri olduğunu söylemeye gerek yok – bunlardan en popüleri fiziksel özelliklere dayanan HB 10 ölçeğidir. Söylemeliyim ki feminen buyruk içinde erkeklerin kadınları derecelendirdikleri her sistem, alay edilecek, utandırılacak ve şeytanileştirilecektir. Ama biz bunları zaten biliyoruz.

İrrasyonel kendine güven, Lig kavramını kenara atmak ve bu kavramdan kurtulmak için iyi bir başlangıçtır. Oyun farkındalığı olan erkek, biraz kurnazlık ile lig kavramını lehine bile kullanabilir. Bir kadına lig / seviye zihniyetini takmadan, neredeyse bir Zen ilgisizliği ile yaklaşarak, feminen gerçekliğin kontrol edebileceğinden fazlasına sahip olduğunuz mesajını gönderirsiniz. Alfayı çekici yapan, feminen buyruğu tam da bu şekilde sikine takmamasıdır; küçük yaşlarda koşullanması gereken kurallardan ya bihaberdir ya da bu kuralları zerre sikine takmaz. Görünür derecede “liginizin / seviyenizin üstünde” bir kadını oyuna getirmeye çalışmanız, feminen senaryoya şüphe tohumu ekerek onu alaşağı eder ve sizin algılanan değeriniz konusunda hayalgücünü tetikler. Şüphe çok güçlü bir silahtır, aslına bakarsanız Lig konsepti zaten erkeğin kendi değeri hakkında şüphesi üzerine inşaa edilmiştir. Lig gibi kadınların dayattığı sosyal geleneği reddederek bu aleti avantajınıza kullanın.

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Çeviri : A Leauge Of Your Own

Lezbiyen tabak

Yeni tabaklarımdan bir tanesi, iki küçük kızı olan evli bir kadın. Kocası bir ofiste iyi bir işi ve iyi bir maaşı olan ancak toplumsal açıdan doğru cinsiyet eşitliği hakkındaki boktan söylemlerin kurbanı olup amcıklaştırılmış tipik bir orta yaş beta. Bu kadınla yaşadığım pillow talk (seks sonrası yatakta uzanıp edilen kısa sohbet) olağanüstü ve bir bakıma kırmızı hap gerçeklerinin insanın yüzüne tokat gibi çarpışının özeti. Bunları size hem eğlenmeniz, hem de kadınların istedikleri şeyler için tereddüt etmeden ne kadar ileriye gidebilecekleri konusunda farkındalığınızı biraz olsun arttırmak için anlatıyorum.

Derin bir şekilde iç çektiğinde sikişmeyi yeni bitirmiştik ve o yatağımda uzanmış biriyle mesajlaşıyordu. Ne olduğunu sorduğumda,  kocasına çocukları okuldan alıp alamayacağını sorduğu bir mesaj attığını söyledi. Görünüşe göre kocası bunu yapamayacaktı ve bu tabağımı çok sinirlendirmişti. Başka planları olup olmadığını sorduğumda bana azgın bir bakış atarak “bir posta daha” istediğini söyledi. Omuz silktim ve sırıtarak ona her zaman “bir başka sefer” olabileceğini söyledim.

Kalkıp üzerini giyinmeye başladığında dayanamayıp ona sataşmak için bu gece benim yerime kocasıyla sikişmesini tavsiye ettim. Bunu söylediğimde bana döndü ve şaşırmış bir ifadeyle yüzüme baktı. Hakarete uğramış falan hissettiğinden değildi, benim gerçekten delirmiş olduğumu düşünüyordu. Bana bir yıldan fazladır kocasıyla yatmadığını söylediğinde, buna her ne kadar inanmakta güçlük çeksem de bir evlilikte mecburi seksin olacağını ve bunu atlatmayı nasıl başardığını ona sordum.

Bana verdiği yanıt aklımı havaya uçurdu.

Bir yıl kadar önce, kocasına “kendisini bulmak için” bir süreliğine uzaklaşması gerektiğini söylemişti. Mavi hapı sorgusuzca yutmuş bir beta olarak kocası bunu tabii ki onaylamış ve destek olacağını söylemişti. Yani o uzaklarda birileriyle sikişiyorken kocası evde oturup “evin direği” rolünü üstlenmeye devam ediyordu. Tabağım elbette zaman içinde sıkıldı, çocuklarını özledi ya da her neyse, bir şekilde evine döndü. Kocasına döndüğünde, artık onunla hiçbir şekilde sevişmek istemediğini fark etti ve herkese bir lezbiyen olduğunu keşfettiğini ancak hala kocasını sevdiğini ve onunla kalmak istediğini söyledi. Betamız bunları kabullenip, karısına onun aynı zamanda en iyi arkadaşı olduğunu ve mümkün olan her şekilde ona destek olmaya devam edeceğini söyledi. Görünen o ki, ailesi ve çevresindekiler tarafından bu davranışı için alkışlanmıştı.

Hikayesini dinleyip, ona 15 dakika önce kesinlikle bir lezbiyen gibi görünmediğini söylediğimde sırıtarak “çünkü GERÇEK bir lezbiyen” olmadığını söyledi ve işaret parmağını dudaklarının üzerine koyarak bana göz kırptı. Giyinmeyi bitirip dairemden ayrılışını izledim, o gittikten sonra bir yarım saat kadar daha yatağımda uzanıp bana anlattığı her şeyi tekrar düşündüm, tüm bunları sindirmek biraz zaman aldı.

BAYLAR. işte bu tam da toplumsal açıdan doğru olduğu savunulan feminist zırvalarının günümüz kocalarını ne hale getirdiğinin bir özeti, bir ATM’den daha fazlası değil. bir yandan da kadınların nasıl insanlar haline geldiğinin ve nasıl yeni nesil kız çocuklarını yetiştirdiğinin bir özeti. korkmalı mıyım, yoksa heyecan mı duymalıyım emin değilim.

Çeviri : My Lesbian Plate

Konuk Yazar : Ali Desidero

Sosyal Eşleşme Teorisi

Erkeğin zengin olduğunu nasıl anlarsın …

Bu şakaya çok güleriz ama şaka neden bu kadar komik? Komik çünkü insanlar, diğer tüm yüksek seviyeli hayvanlar gibi, bilinçaltında algısal karşılaştırmalar yapacak yetenektedir. Bu şaka komik zira sistemdeki dengesizliği görebiliyoruz ve kişisel duruma göre çıkarsamalar yaparak sonuçlara varabiliyoruz. Sosyal Eşleşme Teorisi’nin temelinde bu vardır.

Sosyal Eşleşme Teorisi, temek olarak şöyle tanımlanabilir : diğer herşeyin eşit olduğunu varsayarsak, bir birey kendisiyle aynı ya da benzer derecede fiziksel çekiciliğe sahip birine çekim duyup onunla eşleşecektir.

Bu oldukça bilinen bir sosyal psikoloji teorisidir, Oyun teorisyenleri tarafından yaratılmış bir kavram değil. Fakat, teori cinsel pazar dinamiklerinin oyun ve statü gibi değişkenleri eklenmeden önceki çerçevesine vurgu yapar.

Bu, birçok kültür ve toplumda doğal olarak ortaya çıkan bir şeydir. Teorinin püf noktası ise tabii ki “diğer herşeyin eşit” olmasıdır. Fakat saf bir şekilde, cinsel çekimin ve eşleşmenin herşeyden soyutlanmış bir ortamda gerçekleştiğini varsaymayacağım. Tam tersine, bilinç altında çalışan bir psiko-biyolojik prensibin kişisel (mikro) seviyeden bütün bir kültürün (makro) sosyal psikolojisine etki eden diğer psikolojik şemaları nasıl ortaya çıkardığını göstermek istiyorum.

“Kadınlar neden aldatır” ya da erkekler neden arketip şekilde güzel kadınlarla seks yapmak istemeye meyillidir gibi konularda daha önce forum postlarında yazdığım gibi, bu arzunun temelinde psikolojik olarak evrimleşmiş bir fırsatçılık vardır. Bu fırsatçılık, kendimizin ve çocuklarımızın hayatta kalması için, bu tür doğal karşılaştırmaları yapma ve onlardan sonuç çıkarma yeteneğimiz üzerine kuruludur. Bu bize bin yıldan fazla süredir o kadar yarar sağlayan bir mekanizmadır ki, doğal karşılaştırmalar yapabilme kapasitesi, çevremizi deneyimlememizin otonom ve bilinçaltı bir öğresi haline gelmiştir. Hayatta kalma açısından, daha büyük elmayı yememizin daha küçük elmayı yememizden daha iyi olduğunu biliriz. Biyolojimizin bizi ittiği şeyleri istemeye eğilimliyiz. Ve bunun üzerinden bu tür isteklerimizi en iyi şekilde tatmin edeceğini düşündüğümüz idealler geliştirmeye meyilliyiz.

Daha önce belirttiğim gibi, çekiciliğin ve cinsler arasındaki ilişkinin herşeyden soyut bir ortamda gerçekleşmediğini ve (çoğu tahmin edilebilir) değişkenlerce etkilendiğini anlıyorum. Ama Sosyal Eşleşme Teorisi, cinsel çekim ve eşleşme sürecinden çok seçim motivasyonları ile ilgilidir. Fiziksel görünüm, cesaret, vs. gibi şeylerin cinsel çekim üzerindeki etkisinin önemi konusunda sürekli soru alıyorum. Kendi tecrübelerime göre söyleyebilirim ki bunların cinsel çekim üzerinde tabii ki etkisi var. Şişman bir erkek, Fitness America yarışmacısını, bu ikili arasında başka özel bir etkileyici faktör yoksa, cinsel olarak etkileyemeyecektir. Bu cinsel çekimin şişman erkeğe yönelik nitel ve gerçek bir arzu üzerine kurulacağını da savunmayacağım. Ortada ciddi olarak dengesiz bir sistem var.

Sosyo-ekonomik, entellektüel, duygusal seviye, vs gibi şeyler eşit alındığında, kendiniz ile benzer fiziksel görünümde insanlardan etkilenip, onları etkileyebilmeye meyillisiniz.  Bu, “o kız / erkek benim seviyemin / ligimin üstünde” zihniyetininin temelindeki psikolojik şemadır. Bunlar daha idealize fiziksel özelliklere sahip özellikteki kişileri etkileme ve onlarla eşleşme ihtimalinin azlığının bilinçaltında anlaşılmasının göstergeleridir. Kişi dengesizliği kendi algılar ve ihtiyaçlarını karşılamak için (burada seks) daha olabilir fırsatlar için kendi kendini kısıtlar.

“Zengin erkek” fotoğrafına bir daha bakın. Bu dengesizlikteki kadının “servet avcısı” (golddigger) olduğunu varsayarız. Bunu da Sosyal Eşleşme Teorisinin içselleşmiş anlayışı ile yaparız. Başka ne sebeple, tanga giyen (cinsel olarak boşta olduğunun göstergesi) görece çekici ve iyi vücutlu bir kadın,obez bir erkekle olsun ki? Eğer erkek bunu dengeleyecek başka şeylere sahip değilse nasıl olabilir? Fotoya  bakar ve güleriz. Kadınlar, fotodaki kadının erkeği gerçekten arzulamadığını ama başka ‘kaynaklar” sağlayabilmesine aşık olduğunu düşünerek olayı rasyonelleştirir. Yüzeysel mi? Belki. Ama bu yine de özellikle kişilerin bireysel durumlarını bilmediğimizde kullandığımız doğal karşılaştırma içgüdülerine sahip olduğumuzu gösterir. Kadının erkeği gerçekten seviyor olma ihtimali vardır ama bizim ilk aklımıza gelen bu değildir. Aslına bakarsanız, bu ihtimali düşünmek bile önemli miktarda eğitim ve zihinsel çaba gerektirir çünkü Sosyal Eşleşme karşılaştırması bizim doğal fabrika ayarımızdır.

Son olarak da, Sosyal Eşleşme Teorisi’nin AFCizmin ve ONEitis‘in üzerinde yükseldiği ana ayaklardan biri olduğunu söyleyeyim.  Bu iki şemadaki reddedilme korkusunun temelinde, Sosyal Eşleşme Teorisi’nin bilinçaltı kavrayışı vardır. ONEitis özellikle “ben bir daha bu kadından / adamdan daha iyisini bulamayacağım” fikrine neden olan, dengesizlik öz algımızdan kaynaklanır. Bir kişi ilişkisinin Sosyal Eşleşmede bir dengesizliği temsil ettiğini düşünürse, o ilişki ne kadar kötü olursa olsun kalıp onu tolere edebilir. İdealize edilmiş bir partnerden gelen suistimal, daha az idealize edilmiş ve anonim birinden gelen reddedilmeye yeğlenir.

Bu yazıyı neden yazdığımı düşünebilirsiniz. Geçenlerde kendisini feminist olarak tanımlayan biri ile tartıştım. Modern insan toplumunda cinsel pazarın olması fikrini tamamen reddediyordu. Cinsel pazarın altındaki cinsel dinamiği reddetmiyordu. Bunun insanlığa, insanlık dışı ve uygunsuz bir etkisi olduğunu düşünüyordu. Bu tartışmaya kadar, ben cinsel pazarın ve cinsel pazar değerinin kişilere uygulanması fikrinin herkesçe kabul gördüğünü düşünüyordum.  Cinsel pazar evrensel olarak çalışan ve bazılarının başarılı, bazılarının başarısız şekilde manevra yaptığı bir yerdi.  Bu fikrin reddedilmesi ya da onu sosyal olarak değiştirmeye çalışmak, bu pazarda oynanan oyunun acımasız olduğunu kabul etsem de bana absürt geliyor. Benim karşı argümanım, Cinsel Pazarın insanlığın daha isabetli bir temsilcisi olduğu ve insan olarak başarılı evrimimizin Cinsel Pazarın acımasız gerçekleri sayesinde meydana geldiği idi. Hatun dinlemedi bile.

Çeviri : Social Matching Theory

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Gücün Gerçeği

Gücün faydasını inkar etmek ve kullanımını şeytanileştirmek, kendi başına bir güç kullanım şeklidir.

Gerçek değişim içerden dışarıya doğru çalışır. Eğer kendinizle ilgili fikrinizi değiştirmezseniz, başka hiçbir şeyi değiştirmeyeceksiniz. Kadınlar saç renklerini, makyajlarını, elbiselerini, göğüs büyüklüklerini değiştirebilir ve güçlerinin yettiği her türlü kozmetik değişimi yapabilirler ama sürekli olarak yakındıkları hoşnutsuzluk ve yetersizlik kendi öz algılarından gelir, diğerlerinin onları nasıl algıladığından değil.

Bu dışardan-içeri zihin yapısıdır; dışsal olanın içsel olanı değiştireceği umudu. Daha düşük statülü erkekler de bu zihin yapısındadırlar – tek farkı uygulanışıdır. AFC‘nin problemi ile kibirli kadınların (tamam hemen hemen her kadının) problemi benzerdir – kendi problemleri hakkında gerçek bir anlayışa sahip olmamak. Kendi kendini analiz edip eleştirmek çok zordur, özellikle de bu, kendi kişiliğimizin üzerine inşaa edildiği inanç ve mantığımızı sorgulamaya geldiğinde iyice zorlaşır. Bu birine “hayatını doğru yaşamıyorsun” ya da “çocuklarını yanlış yetiştiriyorsun” demek gibidir. Aslında bu daha zordur zira burada biz kendimize kendimizi anlatıyoruz. Öz değerlendirme (öz saygı değil) asla kendiliğinden gelmez. Her zaman bir kriz sonucu ortaya çıkar. Kaygı, travma ve kriz gibi katalizörler, bu özbilinci uyarmak için şarttır. Bir ayrılık, ölüm,ihanet. Trajik bir şekilde, hayatımızın bu dönemeçlerinde gerçekten oturup öz değerlendirme yaparız. “Apaçık görme” anlarımız vardır ve evet bu anlarda kendimizi nasıl değersiz ve şapşal sırıtışlı bir salağa çevirdiğimizi anlarız.

İnkar

Feminen Matrix gibi önkoşullanmalarımızdan fişi çekmenin ilk adımı, bu koşullanmanın bizim kişiliğimize içselleştirdiğimiz inançlarımızın kaynağı olduğunu anlamaktır. Bunun psikolojideki ismi “ego-yatırım”dır. Bir insan zihinsel bir şemayı tamamen içselleştirdiğinde ve yeterince uzun süre bununla koşullandığında, bu şema onun kişiliğinin entegre bir parçası haline gelir.  Bu nedenle de inanca saldırmak, gerçek anlamıyla kişiye saldırmak halini alır. İnsanların politik, dini, sosyal / cinsel, cinsler arası, vs. inanç ifadelerine öfkeli ve şiddetli tepki vermelerinin nedeni budur. Bu ifadeleri kişisel bir saldırı olarak algılarlar, inançlarının kuşkulu olduğunu hiçbir şekilde yalanlamayacak, deneysel delillerle ortaya koysanız bile.

Oyunun farkında olan erkeklerin yaygın olarak belirttikleri hayalkırıklıklarından biri, AFC (mavi haplı) erkeklere, neden kimseyle birlikte olamadıklarını, kimseyle çıkamadıklarını (ya da 2. kez çıkamadıklarını), sürekli arkadaş olalım reddedilişi yediklerini ve ego-yatırımı ile içselleştirdikleri şeylerin yanlışlığını göstermenin çok zor olmasıdır.  Sıklıkla söylediğim gibi, “bir salağın fişini, Matrix’ten çekmek çok pis iştir” ve bu iş kişi kesin bir inkar içinde ise çok daha zordur.

İnsanlar, gerçeğin kıymet verdikleri bir şeyi yok edeceğini anladıklarında, inkara sarılır. Aldatan partner örneğinde, inkarkendi aşağılanmanızın delillerini kabul etmemenizi sağlar. Eşinizi yatakta biri ile basmadığınız sürece, aldatmanın tüm delilleri muğlaktır. Bu, motivasyonu yüksek bir şüpheciliktir. İnanmak istemediğiniz şeylere karşı daha şüpheci yaklaşırsınız ve daha büyük kanıtlar istersiniz. İnkar bilinç altındadır, öyle olmazsa zaten çalışamaz. Gerçeğe gözlerinizi kapadığınızı bilseniz, bir parçanız gerçeği bilir ve bu durumda da inkar mekanizması çalışamaz.

Korumak için mücadele ettiğimiz şeylerden biri öz-imajımızdır. Öz-imajınızın gerçek tarafından meydan okunan tarafı ne kadar önemli ise, sizin gerçeği inkar etme şansınız o kadar fazladır. Eğer güçlü bir öz-değer ve yetkinlik hissine sahipseniz, öz-imajınız darbe alsa da siz çoğunlukla bir bütün olarak kalabilirsiniz. Eğer kendinizden şüpheniz varsa (kendini beğenmiş AFC düşünce yapısının alametifarikasıdır), kaybettiğinizi kabul etmek yıkım ve hatanızı kabul etmek ise düşünülemeyecek kadar acı vericidir.  Kendini haklı çıkarma ve inkar, kendi yetkinliğinize inancınız ile hata yapmak arasındaki uyumsuzluktan çıkar ve imajınızla çatışır. Çözüm : hatayı inkar et.  Kendini sorgulamak yerine (belki kuralları yanlış biliyorum), olayı dışsal şeylere yor (kadınlar işi kuralına göre yapmıyorlar).

Bu nedenle de AFC, popüler kültür, medya, müzik, din vs. ile zaten desteklenen katı “ahlaki” bir görev bilincine yapışır.

Gücün Şartları

Güç kelimesinin kendisine atfedilmiş bir sürü yanlış anlamı vardır. Güçlü insanları düşündüğümüzde, etkili, zengin, prestijli, statü sahibi ve başkalarını kendi işine koşabilen kişileri düşünürüz. Bunların hiçbiri güç değildir. Biz kendimizi kadınların bu Güçleri çekici bulduğuna inandırmaya bayılsak da, bu düşünce yanlıştır. Çünkü burada gücün ifadeleri olarak açıkladığım şeyler, gücün alametlerinden başka şeyler değillerdir. Şimdi size evrensel bir sırrı açıklayayım :

Gerçek güç, insanların kendi koşulları üzerinde kontrol sahibi olmalarıdır. Gerçek güç, hayatımızın yönü ile ilgili kontrole sahip olabilmemizdir.

Düşünce şeklimizin, kişilik bozukluklarımızın ve zihinsel şemalarımızın kendilerine eşlik eden davranışlarla birleşerek kararlarımızı etkilemesine izin verdiğimizde, gerçek gücü bilerek çöpe atarız. Toplum, evlilik, bağlılık, aile, babalık, kariyer seçimi, vs gibi şeylerin dayatması ile, isteyerek ya da zorlanarak, orumluluklarına, borçlarına ve yükümlülüklerine boyun eğem erkek, hayatının yönünü üzerinde çok az etkiye sahiptir.

Ressam Paul Gaugin tarihteki en güçlü erkeklerden biridir. Orta yaşlarında evli ve çocuklu, “başarılı” bir bankacı, zengin ve saygın biri idi. Paul birgün yeter artık dedi ve resim yapmak istedi. Karısını, çocuklarını ve parasını terk edip, ressam olmaya karar verdi. Eski hayatını, kendi seçtiği hayatı yaşamak, bencilce arzularının peşindekoşmak için bıraktı. Ama gerçek şu ki adamın çoğu erkeğin düşüncesinden bile korkacağı bir şeyi yapacak Gücü vardı. Kendi beklentilerimiz ve kendi kendimize dayattığımız sınırlar içine o kadar çok hapsolmuşuz ki, hapishane hücremizin anahtarlarını elimizde tuttuğumuzun bile farkında değiliz. Bu anahtarları kullanıp kapıyı açmaya çok korkuyoruz, hepsi bu.

Bu Güç, 19 yaşında bir AFC‘ye yataya geçmesi için kadınlar hakkında bilmesi gerekenleri her anlattığımızda değindiğimiz “özgüven”in kaynağıdır. Doğru ya da yanlış, kendi kararlarımızı verebilme ve onların sorumluluğunu alabilme kabiliyeti bizi diğer erkeklerden ayırır. Be güdümlü Güç, görünürde mantıksız olan tabak çevirmenin, kendimizi öne çıkarmanın, kendimizi ÖDÜL olarak görmenin kaynağıdır. Bu Güç, kadınların beraber olmak istedikleri güçtür.

Bu Gücün eksikliği, birçok PUA ustasının uzun süreli ilişkiye geçince AFCye dönmesinin nedenidir.  Kadınlara bu Güce sahiplermiş algısını pazarladıktan sonra aslında davranışlarının AFC zayıflıklarını sakladığını keşfederler. PUA yeteneklerinin etkili birer kabiliyet olmadıklarını söylemeye çalışmıyorum, kendini göstermesi gereken davranışların, gerçek kişisel değişimden gelmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Pozitif maskülin bir zihinsel şemanın adapte edilmesinden PUA yetenekleri ortaya çıkmalı. Bunu yapmazsak, uzun süredir mahrum kaldığımız am peşinde koşmak için arabayı atın önüne bağlamış oluruz. Gerçek Güç eksikliğimizi maskeleyerek, PUA tekniklerini ezberleyip tekrarlayarak onların zamanla “doğal oyun”a döneceğini umarız ve sonrasında da kalıcı bir kişisel değişim olacağını bekleriz.

Çeviri : Truth to Power

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Gerçekte 250 kişinin tamamıyla rekabet etmiyorsun

Erkek kardeşim bir keresinde eyalet dışında bir işe başvurmuştu.

Pozisyon için 250 kişi daha işe başvurmuştu ve matematik açıdan şansı 250’de 1 gibi görünüyordu.

İşe alım sürecine girmeye karar verdiğinde telefonda konuştuk. “Lee, insanlar bana hiç şansım olmadığınız zira işi almak için bir sürü insanın başvurduğunu söylüyorlar” dedi.

“Evet, tahmin edebiliyorum” dedim.

“Ama olay şu ki ben bütün o adamlarla rekabet etmiyorum. Şimdiden onların çoğundan daha iyiyim.”

Küstahça mı geldi? Öyle değil. Objektif baktığında doğru söylüyordu.

Biz küçükken babamız ve büyükbabalarımız bize “sağlam ve güçlü bir şekilde el sıkış”, “zamanında gel”, vs. gibi şeyler öğretmişti. Her erkeğin bilmesi gereken temel şeyler.

Fakat günümüzde, bunlar çok ve boş konuşan soyaoğlanlar arasında yaygın şeyler değiller. Benim birader de Millenial ama öyle davranmıyor.

Tabii ki insanlar belli ırk kotalarını doldurmak gibi şeyler için işe alındıklarından iş piyasası kötü ama yetenek / yeterlilik hala sizi bir yerlere çıkarabilir, özellikle de küçük işletmeler dünyasında. Benim erkek kardeşimin avantajı, el bebek  gül bebek büyütülmemesi. Daha önce bu yollardan geçmiş sert erkekler tarafından büyütüldü.

Birden fazla görüşmeye gitti. Hepsine gitti, el sıkıştı, işin başındakilerle görüştü, isimleri hatırladı, binadaki diğer çalışanlarla konuştu ve patron içeri girerken kafası ile selam vermek üzere oto parkta kahve içti.

Bir ay içinde elene elene 10 aday kaldı. Benim birader de bunlardan biri idi.

Sonunda işe birini aldılar- ama o kişi benim birader değildi.

Omuz silkti. Ucundan kaçırmıştı.

Ama sonra patron kardeşimi aradı ve dedi ki “dinle, senin bizim takımda olmanı istiyoruz, bir yerlerde, herhangi bir yerde. Yukarıdakilerle konuştum ve eğer becerebilirsek sana bir pozisyon açacağız.”

Kısa süre sonra, birader yeni pozisyonda işe alındı.

Şaşırmadım.

Evlilik istatistiklerine bakıp “AMAN ALLAHIM, BOŞANMA ORANLARINA BAK!” diyebilirsiniz.

Bir çocuk yetiştirmenin masraflarına bakıp “AMAN ALLAHIM, BEN ÇOCUK SAHİBİ OLAMAM” diyebilirsiniz.

“ŞANSIM 250’DE BİR, KAZANMA ŞANSIM YOK!” diyebilirsiniz.

Ama çoğu insanın yememesi gerekirken patates cipsi yemeyi bırakacak kadar bile öz kontrolü yok. Çoğu insanda gelecek için para biriktirecek, bir köpeği eğitecek ya da oyunu öğrenecek kadar sabır yok. Bunun yerine istatistiklere bakıp hırlıyorlar. Dünyanın adil bir yer olmadığından ya da kadınların şeytani olduğundan ya da kimsenin işe adam almadığından şikayet edip duruyorlar. Ve o siktiğimin köpeği koltuğa işemeye devam ediyor!

Rekabet ettiğiniz adamlar bunlar. Şansınız düşündüğünüz kadar az değil.

Çeviri : You’re not really competing against all 250

Dread Game Bölüm III – Yumurtlama Dönemindeki Korku Oyunu

Geçenlerde ilginç bir makale dikkatimi çekti, içinde gördüğüm yararlı bilgilerden ötürü havada kalan bazı konuları bunun üzerinden anlatmayı düşündüm.

Kadınlar Çekici Buldukları Eşlerini Yumurtlama Dönemindeki Kadınlardan Uzak Tutuyor

Başlıktan da anlayacağınız gibi bu çalışmadaki bulguların birçoğu kırmızı hap ilkeleri ile uyumlu. Ama değinilmesi gereken başka yönler de var. Bu çalışmayı ele almadan önce hatırlatmak isterim ki kadınların bu korumacı davranışları, araştırmacıların “çekici eşler” diye tanımladığı durumun etrafında şekilleniyor. Kadından kadına değişen bu çekicilik algısı, benim analizimin de temelinde yatan düşünce.

Kadınların başka kadınlarla kurduğu arkadaşlıklar hem fırsatlar hem de potansiyel tehditler oluşturmaktadır ve eşlerini kaybetmek de bu tehlikelere dâhildir. Hemcinsleriyle arkadaşlığın yararlarını artırmak ve maliyetlerini azaltmak isteyen kadınların eşlerini koruma yoluyla bunu gerçekleştirmesini tavsiye etmekteyiz. Kadınlar, başka kadınların eşlerini elinden alma potansiyeli olup olmadığını gösteren sosyal işaretlere dikkat ederler. Biz de bu çalışmada böyle bir işareti değerlendiriyoruz: başka kadınların doğurganlığı. Erkekler yumurtlama dönemindeki kadınları çekici bulur; aynı şekilde bu kadınlar da çekici erkekleri arzularlar. Dolayısıyla yumurtlama dönemindeki kadınlar diğer kadınların romantik ilişkileri açısından tehdit oluşturabilir. Yapılan 4 deneyde evli veya ilişkisi olan kadınlara yumurtlama ve adet dönemindeki farklı kadınların fotoğrafları gösterilmiş ve deneklerin yumurtlama dönemindeki kadınlardan pek hoşlanmazken adet dönemindeki kadınlara böyle yaklaşmadıkları gözlemlenmiştir. Ancak bu eğilim sadece eşleri çekici olan kadınlarda görülmüştür. Yumurtlama dönemindeki kadınların fotoğrafına bakan bu kadınların kendi eşlerine olan cinsel isteği de artmıştır. Bu bulgular, kadınların diğer kadınların doğurganlık işaretlerine dikkat ettiklerini ve eşlerini bu kadından korumak için çeşitli yollara başvurduklarını (söz konusu kadınları dışlamak, eşine normalden fazla ilgi göstermek vb.) göstermektedir.

Bu çalışma daha en başından iki kırmızı hap düşüncesini doğruluyor: CPD’nin pasif korku oyununa etkisi ve adet döngüsünün bir kadının cinsel arzuları ile yumurtlama dönemindeki cinsel cazibesini artırma çabasına etkisi.

Çiftlerin kendi CPD ve eşlerinin CPD’nin farkında olmasının erkekler ile kadınlar arasındaki ilişki dinamiğinde oynadığı role ve bu durumun ilişkinin sağlamlığını nasıl belirlediğine daha önce değinmiştim. İşte yukarıdaki çalışma da bu dinamiğin altında yatan sebepleri gözler önüne seriyor. Çünkü bir birey eşinin CPD’ni ne kadar yüksek görüyorsa koruma güdüsü de o kadar yüksek oluyor. Eş koruma güdüsü, hem bireylerin CPD hem de sosyal ortamdaki diğer insanların CPD’ne göre şekilleniyor.

Dolayısıyla bir kadın başka kadınların eşini arzuladığını gördüğü anda harekete geçmektedir. Örneğin, kadınların yarısından fazlası eşi olan bir erkeği arzuladıklarını ve eşi olan erkeklerin yüzde 80’i de başka bir kadının hedefi olduklarını belirtiyor. Bu erkeklerin neredeyse yarısı da bu kadınlarla “işi ileri götürdüklerini” kabul ediyor. Bu yüzden kadınların eşlerini korumaya çalışması mantıklı bir davranıştır.

Okuyucularım lütfen bu çalışmanın giriş ve sonuç kısımlarını okusunlar. Tabii ki bazı kadınlar erkeklerin kendilerine gösterilen ilgiyi yanlış anladığı konusunda ısrarcı olacaklardır. Bu da kadınların en temel amaçlarından birine hizmet eden bir sosyal gelenektir: İnandırıcı reddetme. Erkeklerin egoist ve salak oldukları için kadınlardan gördükleri ilgiyi yanlış anladıkları fikri ne kadar yaygınlaştırılırsa kadınların gösterdikleri ilgiyi inkâr etmesi için o kadar rahat olur. Erkeğin ilgi gösteren kadını beğenmemesi veya başka bir kadını tercih etmesi durumunda ise kadın bu kez de reddedilişini örtecek bir bahane elde etmiş olur.

Tarih boyunca erkekler eşlerini başka erkeklerden korumak için bir yerlere kapatırken (örneğin haremler) kadınlar da benzer şekilde eşlerini potansiyel avcılardan uzaklaştırmışlar ve rekabetin getireceği maliyetleri önlemeye çalışmışlardır. Bu strateji, kadının potansiyel tehditleri tespit edebilme becerisine bağlıdır. Kendini ve eşini potansiyel avcılardan (yani diğer kadınlardan) uzak tutmaya çalışan bir kadın, kocasının sadakatini kontrol alsa da başka kadınlarla kuracağı dostluklardan vazgeçmektedir.

Söz konusu çalışma, kadınların eşlerini yüksek CPD’li diğer kadınlar (yani seksi buldukları kadınlardan) ve yumurtlama dönemindeki kadınlardan örtülü bir biçimde korumaya çalıştıklarını gösteriyor. Bu durum, bir kadının kıyafet, süslenme, ses tonu, koku, cinsel yakınlık gibi yumurtlama dönemi göstergelerini bilinçaltında sezebildiğini ve aynı zamanda hemcinsleriyle arkadaşlıklarını bozmadan “yüksek değerli” cinsel yatırımlarını korumak için örtülü yöntemler geliştirdiklerini gösteriyor.

Böylece kadınların diğer kadınlardan gelecek hafifmeşrep davranışlara karşı tetikte olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Ancak yumurtlama döneminin mesajları bazen çok ince olduğu için kadınlar açıkça sergilenen “hafifmeşrep” davranışların ötesine geçen işaretleri de fark edecek şekilde evrim geçirmiş. Kadının kendisinden daha yüksek CPD sahibi eşini korumasının evrimsel açıdan önemi de burada yatıyor. Bu hassasiyet kadının psikolojik yapısının parçası.

Ayrıca, bir kadın kendisini ve eşini sürekli olarak sosyal ortamlardan uzaklaştırmaya çalışıyorsa uyumsuzluk ve anaç olmamakla suçlanarak kötü bir arkadaş gibi görülebilir. Bu durum kadının hemcinsleriyle arkadaşlık kurmasını zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda eşi tarafından da zor, geçimsiz, güvenilmez ve kontrol delisi olarak görülmesine neden oluyor. Yani bir taraftan kadının diğer kadınları uzaklaştırması sonucunda hemcins arkadaşlığından elde edeceği faydalar azalırken diğer taraftan kendi sosyal ortamına girmesini izin verdiği kadınlara eşini elinden alması için fırsat ve motivasyon sunmuş oluyor.

Bu eş koruma güdüsünü, güzel kadınların dolu likör sektöründe çalıştığım evlilik dönemim ve kırmızı haptan haberimin olmadığı 20’li yaşlarımdaki ilişkilerimde de gözlemlemiştim. O zamanlar kız arkadaşlarım kıskançlık yaptığında “hatun milleti manyak işte” deyip geçerdim. Ancak nedense bu kıskançlık krizleri benzer zamanlarda ortaya çıkıyordu. Eşinizin veya sevgilinizin kıskançlık yaptığı, sizinle zaman geçirme isteğinin arttığı veya size karşı cinsel açıdan daha yakın olduğu dönemler size garip geliyor olabilir. Bir kadının sizi diğer kadınlardan koruma çabası, kadın gözündeki CPD’nizin en temel göstergesidir. Çünkü bir kadın ancak “çekici bulduğu” adamı korumaya uğraşır.

Bu bilgiye sahip olmak kırmızı hap farkındalığı açısından önemli; çünkü kadına sormadan CPD açısından nasıl bir konumda bulunduğunuzu kolaylıkla anlarsınız. Bir kadının gözündeki çekicilik, daha doğrusu alfalık, seviyeniz onun kendi CPD’ni nasıl gördüğüyle alakalıdır. Uzun ilişkide erkekler çoğu zaman bu dengeyi kaybederek yanlarındaki ortalama kadından daha iyisini bulamayacaklarını düşünmeye başlıyor. Düşük CPD sahibi kadınların yüksek CPD’li erkeklere karşı sıkça oynadığı bir oyun vardır: Erkeği diğer kadınlardan korumak için değersiz biri gibi göstermek. Bu değersizleştirme çabası, erkeği triple sindirme, azarlama veya başka kadınlara bakmakla suçlama şeklinde baş gösterebilir. Böylece kadın yüksek değere sahip bir erkeğin kendini sınırlamasını ve sürekli olarak düşük değerli karısına/kız arkadaşına yaranmaya çalışmasını sağlar.

Şimdi bazı okuyucular feminizm odaklı bir sosyal düzende kadınların zaten uzun süreli maddi rahatlığa sahip olduğunu ve nafaka, çocuk desteği gibi imkânlarla ellerini güçlendirdikleri için kocalarını koruma gereği duymayacaklarını düşünebilir. Ancak kadınların psikolojik yapısı henüz bu noktaları hesaba katacak kadar evrim geçirmedi. Her ne kadar maddi durumları garanti altına alınmış olsa da güvende olduklarını hissettirecek işaretleri görmek istiyorlar.

Pasif Korku Oyunu

Peki, kadınların bu koruma içgüdüsünü kendimiz için kullanmak adına nasıl bir bilgiye dönüştürebiliriz? Bu sorunun cevabını yukarıda verdim zaten. CPD’nizi yükselterek kadına karşı pasif korku oyununu başlatmış oluyorsunuz.

Korku oyunu meselesini gündeme getirdiğim için bana öfke duyanlar oldu. Sürekli olarak bunun manipülasyon ve kadınla erkeğin arasındaki güveni yıkacak bir yöntem olduğunu söyleyip duruyorlar. Ancak bu kişilerin (özellikle de kadınların) fark edemediği nokta şu: Çoğu ilişkide korku oyunu o ya da bu şekilde oynanıyor. Hem erkeğin hem de kadının eşini koruma içgüdüsüyle çeşitli davranışlar sergilemesi, bilinçaltında karşı tarafa yaptıkları yatırımı kaybedeceklerine dair bir korku olduğunun ve sürekli olarak CPD’lerini değerlendirdiklerinin bir kanıtıdır.

Böyle bir olayla karşılaşan erkeklere tavsiyem, yumurtlama dönemindeki korku oyununun işaretlerine dikkat ederek bu durumu eşlerinde bir arzu yaratmak için kullanmalarıdır. Tabii bu dediğim mavi hap zihniyetine taban tabana zıt; çünkü çoğu erkek koruma davranışı sergileyen bir kadının korkularını bastırma ve rahatlatma yoluna gidecektir. Ancak rahatlık ve aşinalık gerçek arzuyu öldüren ve kadının yüksek CPD’nizden ötürü sizi elde tutmak için sevişme isteğini azaltan unsurlardır. Zaten kadın rahatça elinde tutabildiği bir adam için neden rekabete girsin ki?

Yumuşak veya pasif korku oyununun püf noktası, bu oyunları kullanabileceğiniz fırsatlara karşı dikkatli olmak ve gereken durumlarda kadının korkusunu üstü kapalı ve dolaysız bir şekilde tetiklemektir. PUA’ların bu konudaki güzel taktiklerinden birisi de neg atmak veya başka bir deyişle iltifat ediyormuş gibi görünüp dalga geçmektir. Böylelikle kadının egosu biraz da olsa normal bir seviyeye indirilir ve kendisini erkeğe beğendirmek için uğraşır. Pasif korku oyununda da benzer bir mantık vardır.

Kadınların “çekici” buldukları eşlerini koruma içgüdüsü bu oyunu oynamak için güzel bir fırsat sunar. Başka kadınlar sizinle flört ettiğinde bunu değerlendirin, sosyal değerinizi kanıtlayacak durumları kaçırmayın ve kadın sizi korumak istediğinde onu sadakatinize ikna etmeye çalışmayın. Bazen geri adım atmanız gerekebilir; ancak hemen ölümsüz aşkınızı kanıtlama derdine düşmeyin. Kadının içinde bulunduğu çerçeveyi her daim hatırlatın. Unutmayın, kadın size layık olmak istiyor. Bu çabayı elinden alırsanız onun gözündeki değerinizi de kaybedersiniz.

– SERİNİN SONU –

Çeviri: Ovulation and Dread

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm II – Yumuşak Korku Oyunu

Geçen yazımda tek eşli dönemin öncesi ve sonrasında uygulanabilecek çeşitli korku oyunlarını ele almıştım ve bu da gündeme getirdiğim en tartışmalı konulardan biri olmuştu. Kadınlar korkunun oyunun faydasını erkeklere hatırlattığım için beni kötülüyor; erkekler ise bana destek çıkmalarına rağmen bu korkuyu açıkça kullanmanın geri tepebileceği endişesiyle bir tereddüt yaşıyorlar. Onlara hatırlatmak istediğim şey, ortalama bir ilişkide korku oyununun gerçekten kaçınılmaz olduğudur; çünkü İlişkilerin Temel Kuralından ötürü korku zaten tüm ilişkilerde önemli bir faktördür:

Bir ilişkide en güçlü taraf, en az umursayan taraftır.  

Daha önce kırmızı hap dünyasında da defalarca belirtildiği üzere, en güvenli ilişkiler erkeğin kadından 1-2 CPD puanı daha üstünde olduğu ilişkilerdir. Bu dengesizlik, kadının erkeğe bağlanmasını sağlayan asıl güçtür ve yumuşak veya pasif bir korku oyunuyla da kadına gösterilebilir. Bu korkunun kökeni, kadının duygusal, fiziksel ve maddi kayıplarını aklına getirmesinde yatar. Korku oyunu ne kadar pasifse kadının bu korkuyu hissetmesi de o kadar kademelidir.

Yumuşak Korku Oyunu

Eşimle birlikte geçenlerde 49 yaşında bir kadınla sohbet ettik. Beraber gittiğimiz spor salonundaki danışma masasında duruyor, dolayısıyla yakından tanıdığımız bir arkadaş. Yaşına göre çirkin sayılmaz, fiziksel açıdan gayet güzel bir vücudu var. 20’li ve 30’lu yaşlarında erkekleri peşinde koşturduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak şimdilerde 50’ye merdiven dayadığı halde Duvar sonrası pişmanlık yaşamak yerine kendi kendine umutlanmış gibi görünüyor. Bunun kulağa garip geldiğinin farkındayım; ama nedense yakın gelecekte “iyi bir adam” elde etme “şansı” olduğu konusunda gayet iyimser. Geçmişte sevgili olduğu serseri alfa erkekler konusunda son derece dürüst ve dobra konuşuyor, aralarında evlenip daha sonra boşandığı biri de var. Aslında içinde bulunduğu duruma nasıl düştüğünün farkında olan kadınlardan birisi; geçmişte yaşadığı hipergamik hayatının sonuçlarına katlanıyor ve hatalarını kabul ediyor.

Spor salonuna farklı zamanlarda gitsek de genellikle sabahı tercih ediyoruz. İşte böyle sabahların birinde danışma masasındaki arkadaşımız bize şöyle dedi:

Sizi gerçekten çok seviyorum, inanın bana. Her gün önümden bir sürü insan gelip geçiyor ama sizi ne zaman görsem sizinki gibi bir ilişkim olacağına dair umudum artıyor. Birbirinizle öyle uyumlusunuz ki senin gibi bir adamla tanışıp böyle bir bağ kursam diye içimden geçiriyorum.”

Bunları tam dışarı çıkmak üzereyken duyduk. Kişisel hayatıyla ilgili birkaç şey daha söyledi ama galiba gururum okşandığı için o anlattıklarına pek odaklanamadım. Arabayla eve dönerken eşim yüzüme baktı ve “Sonum onun gibi olmadığı için o kadar mutluyum ki!” dedi. Ses tonu beni son derece şaşırtmıştı. “İyi ki ben öyle değilim, bu yaşta onun durumunda olmak çok korkunç.” Onaylamak için başımı salladım, eşim benim sık sık dile getirdiğim Duvar sonrası kadın davranışları analizlerimden birini daha yapmamı bekliyordu. Daha sonra gözleri dolarak hayatımda duyduğum en güzel iltifatlardan birini etti: “Umarım kızımız da senin gibi bir adamla evlenir.”

Bunu duymak gerçekten iyi hissettiriyor. Şimdi soracağım soru size çok alakasız gelebilir ama yaşadığım kısa gurur anından sonra kendi kendime düşündüm: Böylesine saygı görüp takdir edilmek güzel ama eşim eğer arkadaşımızın şu anki durumunu görmeseydi beni takdir edecek farkındalığa ulaşır mıydı?

Yaşadığım bu olay, sosyal kanıtın ne kadar güçlü olabileceğinin bir göstergesiydi. Eşimle olan ilişkimize ve evliliğimize dair aşkımdan ve sadakatimden bir şey kaybetmedim; ancak bu durumun anlaşılması için illa doğru yerdeki doğru adam olmam mı gerekiyordu? İşte bu durum yumuşak korku oyununun bir türüydü. Erkeğin çaba göstermesini gerektirmeyen, sadece gerekli şartların ortaya çıkmasıyla oluşan bir korku oyunu…

Kadınlar yanındaki erkeği bir süre sonra çantada keklik görmeye başlar ve başka bir kadın olaya dahil olmadan da erkeğin değerini anlayamaz. Benzer şekilde, bir kadın bir yerde gördüğü erkeğin değerini yanındaki kadınların ona davranışından ölçer. Ayrıca diğer kadınların içinde bulundukları durum da bir erkeğin karısı ve uzun dönemli sevgilisi için bir sosyal statü göstergesidir. Bu durumun varlıklı kadınlar için daha farklı işlediğinin farkındayım; ama böyle bir dinamik kesinlikle mevcut. Kadınların erkeklerin yaptıkları fedakarlıkları takdir etme güdüsünden yoksun olduklarını daha önce defalarca belirttim; bu takdir duygusunu ortaya çıkaracak tek olay, başka bir kadının o evli veya uzun ilişki içerisindeki kadına yanındaki adamın değerini hatırlatmasıdır.

Kademeli Korku Oyunu

Kadınlar CPD’nin tepe noktasına çıktıkları zaman korku oyunu karşısında istenilen tepkiyi pek vermezler. Çünkü bu dönemlerde giden bir sevgilinin yerine yenisini bulmak işten bile değildir. Bu dönemlerde duygusal yatırım yaptıkları uzun süreli ilişkileri olsa bile kaybetme korkusunu bilinçaltının derinliklerine itmeyi bilirler. Ancak Duvara yaklaşmaya başladıkça bu kaybetme korkusunun yerini güven korkusu almaya başlar. Tabii bu güvenin çeşitli biçimleri mevcut: finansal, duygusal, psikolojik ve ruhsal güven. Hatta kendine saygı da bir kadının güven ihtiyaçları arasındadır.

Kadının CPD’nin yüksek olduğu dönemlerde erkekler kendi potansiyel değerlerinin ileride bir kadın için ne anlam ifade edeceğinin farkında değillerdir. 20’li yaşlardan 30’lu yaşlara geçişte kadının CPD’si düşmeye ve erkeğinki yükselmeye başladığı zaman erkek korku oyununun önemini pek fark edemez. Çünkü “hayallerindeki kızı” kaçırmamak istemektedir. Kadının amacı ise oynadığı hipergami kumarında ucuza gitmemektir.

Kadın Duvara çarpıp yaşlanmaya başladığı ve erkek CPD’nin zirvesine çıktığı zaman ise yumuşak korku oyununun ilişkideki rolü değişmeye başlar. Kadının fiziksel cazibesini yavaş yavaş azaldığı için bilinçaltına kaybetme korkusu ve güven sağlayamama endişesi yerleşir. Belki görünürde bu korkuyu yansıtmaz ama her geçen yıl bunu daha da hissettirecek işaretler gözüne çarpmaya başlar.

Kadınlara bu korkuyu hatırlatmak zalimce görünüyor farkındayım; ama bu yazıyı yazmaktaki amacım bu değil. Kadınların yaşadığı yumuşak korku oyununun farkına kolay vardığım için ilişki oyunumu biraz daha hassas şekilde oynamaya gayret ediyorum. Ancak her şey ortadayken de bu dinamiğin kadınların hayatının farklı dönemlerinde oynadığı rolü görmezden gelmenin bir anlamı yok.

CPD ile ilgili yazmaktaki temel amacım, erkeklerin hayatın belli dönemlerindeki kadın davranışlarını kolayca tahmin etmesini ve böylelikle gördükleri işaretlere dayanarak oyunlarını ona göre planlamasını sağlamaktır. Yumuşak korku oyununa kadının verdiği tepki, uzun dönemli ilişki ya da evlilikte erkeğin kendi çerçevesini kadına başarıyla kabul ettirmesi gibi görünebilir. Hatta bu tepki hayatta takdir görmeye pek alışmamış erkeklerin hoşuna da gidebilir; ancak bu takdirin KİME yapıldığına bakmaktan çok NEDEN yapıldığına bakmayı unutmamak gerekir.

Devamı gelecek… 

Çeviri: Soft Dread

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm I – Korku Oyunu Nedir?

Hepimizin başına gelmiştir. Bir kızla ilişkiye başlarız, fiziksel samimiyet, birlikte vakit geçirme, kafaların uyuşması vs. her şey süper gitmektedir. Ama ilk aylardaki flört döneminin tatlı anlarından sonra ne olursa kız birden soğur. O iki-üç ay önceki cilveli hatun gider, yerine çift kapılı no-frost bir buzdolabı gelir. İşte Rollo Tomasi de böyle durumlara düştüğümüzde hatunu yeniden ateşlemek ve daha da önemlisi bu durumlara hiç düşmemek için uzun ilişki ve evlilik düşünen her erkeğin temel silahı olacak korku oyununu öneriyor. Reyizden dinleyelim.

Erkeklerin özellikle uzun ilişkilerde kadınları manipüle ederek bir korku hissi yaratmasına yönelik olumsuz yorumları görünce bu dinamiği daha ayrıntılı bir şekilde ele almaya karar verdim. Peki, nedir bu korku oyunu meselesi? Uzun ilişkilerde çerçevenizi sağlam tutmak için bir kadında korku uyandırmanız önemlidir. Doğal olarak kadınlar da bu kontrol mekanizmasının açıkça ortaya konulmasından rahatsız olup korku oyununu kötülüyor. Korku oyunu, adından da anlaşılacağı üzere, erkeğin aşkını kaybetmekten korkan kadının uğrayacağı duygusal, finansal, ailevi ve şahsi felaketleri düşünerek yaşadığı korkuya dayalıdır. Kadının bu şekilde açıkça korkutulması, erkeğin çeşitli şantajlarla kadının özgüvensiz yanını kullanarak onu köle haline getirmesi gibi anlaşılıyor. Ancak bu tür duygusal kaygıların arasında kaybolan gerçek, korkunun bu tanımdan çok daha geniş olması ve erkeklerin zannettiği gibi dramatik bir yapıda olmamasıdır.

Korkunun Farklı Yüzleri

Jim diye çok iyi bir arkadaşım var, 37 yaşına yeni girdi. Sevdiğim bir adam. Ama pek yüzüne bakılacak bir adam da değil. 30 yaşında kendini tamamen saldı. “Kazara” bir hamilelik sonucu doğru olanı yapma kaygısıyla erken yaşta evlendi. Böylelikle fırsat penceresini kapatarak değerlendirebileceği diğer tüm seçenekleri çöpe atmış oldu. Karısı ikinci doğumdan sonra kendini tamamen salıp adeta bir plaj topuna döndü, gerçi Jim de aynı durumdaydı. Aslına bakarsanız tekrar ortamlara akması zor bir şey değil ama Jim’de bunu yapma hevesi yok.

Şimdi siz Jim’in bu durumunu öğrendikten sonra onun bir ilişkide korku oyununu kullanacak son erkek olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Zaten Jim gibi adamlar hanımlarının kendi kendine oynadığı korku oyunundaki habersiz figüranlar. Jim iyi bir dış görünüşe sahip olmadığı ve oyundan bihaber olduğu için kadınların ilgisini çekemeyecek durumda; ancak ailesine inanılmaz ölçüde iyi bakan bir adam. Bir hukuk firmasında programcı olarak ter dökerek ailesine ekmek getiriyor. Tek başına karısının hemşirelik okulu masraflarını karşılıyor. Ayrıca çok da ilgili bir baba ve evdeki tamirat işlerinden falan da çok iyi anlıyor. Tüm bunlara rağmen Jim’in karısı cadalozun teki, kocasına sürekli dırdır ediyor. İşin kötüsü bu huyu kızlarına da bulaştırmış ve onlar da babalarına aynı anneleri gibi dırdır etmekten geri durmuyor.

Tüm bu saldırgan tavırlarına rağmen Jim’in karısı bu hayatta tanıdığım en kıskanç kadınlardan biri. Kocasının nerede olduğunu öğrenmek için zırt pırt arıyor, hatta arada sırada striptiz kulübüne gittiğinden (Jim böyle bir yere daha hayatında adım atmadı) veya başka bir kadınla ilişkisi olduğundan şüpheleniyor. Bu paranoya öyle bir noktaya vardı ki Jim gibi bir adamın başka bir kadın tarafından kapılacağına inanmak cidden komik. Ama işte korku oyunu dediğimiz ve gerçekleşme ihtimali çok zayıf olsa da kadında rahatsızlıkla birlikte bir rekabet endişesi uyandıran durum tam da bundan ibaret.

“Ben onunla rekabet edemem…”

Tanıdığım hastalık derecesinde kıskanç olan kadınlardan bazıları, amatör vücut geliştiricilerin eşleri ve sevgilileriydi. Bunlara erkek kardeşimin eski sevgilileri de dâhil. Bu kadınlar, hatta kendisi spor yapanlar bile, eğer aşırı derecede özgüvenli değilse yanındaki adamın başka kadınlar tarafından nasıl arzulandığına dair işaretler gördükçe yeni kontrol taktiklerine başvurur. Ortada bir işaret bulunmasa bile adamın arzulanabilir bir erkek olması kadındaki kıskançlığı çıkarmaya yeterlidir. Yüksek statülü bir adamın tek aşkı olsalar da içlerindeki bu korkuyu bastırmayı başaramazlar.

Kadınların porno izleyen erkeği aldatan erkekle bir tutması da bu düşüncenin ürünüdür. Erkekleri daima hastalıklıymış gibi göstermeye çalışan ve boşanırken para koparıp “Ye, Dua Et, Sev” filminin senaryosuna(*) benzer bir hayat yaşamak isteyen kadınlar için bu zaten kolay bir bahane. Ancak burada kaçırılmaması gereken nokta, kadınların o filmlerdeki porno yıldızlarının fiziğine sahip olamayacaklarını ve yine oradaki fantezileri de asla gerçekleştiremeyeceklerini bilmeleridir. Bu durum korku oyununun kadınların bilinçaltında nasıl bir yer tuttuğunu açıkça gösteriyor. Erkeğin cinsel fantezileri o filmlerle benzer olsun veya olmasın kadın kendini rekabetteymiş gibi hissederek adamın aşkını kaybetmekten korkuyor.

Korku Oyunları

Erkeklerin bir kadının rekabet kaygısından yararlanarak uzun süreli ilişkiyi kontrol etmesi fikri, tabii ki feministlerden büyük bir eleştiri alıyor. Ancak bu düşmanlığın altında yatan sebep, çaktırmadan uygulandığı durumlarda korku oyununa dayanmak bir kadın için zaten zorken bu açıkça uygulandığı zaman kadın için iyice katlanılmaz olmasıdır. Bu bağlamda korku aslında bir kadının Duvara çarpmaya yaklaştıkça yeni bir yağlı kapı bulma ihtimalinin düşmesinden ötürü karşısındaki adamı kaybetmekten korkmasıdır. Boşanma durumunda kadınların sağlam para koparmasını sağlayan feminist yasaların temelinde de bu korku vardır. Bu öylesine güçlü bir korkudur ki başarısız bir evlilik veya hamilelikten sonra kadının yine paralı bir koca bulamama ihtimalini telafi etmek için hukuki garantiler verilmesi gerekmiştir.

Sosyal değerinizi göstermek ve yanınızdaki kadının arzusunu artırmak için diğer kadınlarla ara sıra flörtleşmenizi tavsiye etsem de bu rekabet endişesi oluşturmanın tek veya en iyi yolu değildir. Başka bir kadınla açıkça flört etmek bu endişeyi artırır; ancak işin püf noktası erkeğin sıradanlaşan hayatında ufak bir değişim yaparak kadının hayal gücünü tetiklemesidir. Yani bu taktiğin amacı kaybetme korkusuyla kadını yıldırmaktan ziyade kadın erkeği artık sıradan ve çantada keklik görüp başka kaynaklardan ilgi aramaya başlamışken erkeğin hala değerli olduğunu ona hatırlatmaktır.

Korku oyunuyla bu hayal gücünü tetiklemek için bazen tek yapmanız gereken spor salonuna gitmektir, daha iyi giyinmeye başlamaktır, işyerinde terfi almaktır, iş seyahatine çıkmaktır, günlük yaşamınızı değiştirmektir, oyun zihniyetini benimsemektir, eski veya yeni bir arkadaşla buluşmaktır, kadına esprili ve ukala bir şekilde takılmaktır. Yani onun hassas noktalarını kaşımaktır. Çoğu kadın bir erkeği ömür boyu köle etmek için amının yeterli olduğunu düşünse bile kadının CPD’nin düşmesi ve erkeğin özgüven kazanması sonucu bu denge bozulur. Kadın da böylece kaybetme korkusunu kontrol edebilmek için yeni programlar geliştirmeye çalışır. Mesela yurtdışındaki bir fuara gitmeden önceki gece karınız sizinle çatır çutur sikişiyorsa bahsettiğim program devreye girmiş demektir. Çok şey yapmanıza gerek yok; en ufak değişimler bile işinizi görecektir. Hatta çoğu zaman korku oyununu başlatan siz değil kadın olacaktır.

Kadınların bastırmaya çalıştığı kaybetme korkusunu uyandırmak yerine hafifletmek için daha anlayışlı yöntemler kullanmak da isteyebilirsiniz; ama bunlardan bahsetmeye gerek yok. Zaten çoğu erkek bu yöntemleri uyguluyor, yani sürekli olarak sevgililerine ve eşlerine nasıl aşık ve sadık olduklarını belirtiyorlar. Mesela Jim de bu şekilde karısını sakinleştiriyor.

Açıkça söylemek gerekir ki kadınların büyük bir çoğunluğu bu durumun aleyhlerine kullanılmasına izin vermeyecek kadar sağlam bir konumda. Zaten bu kaygının ortaya çıktığı durumlar da yukarıda bahsettiğim uç örnekler için geçerli. Her ne kadar öyle olduğum sanılsa da Dark Triad taktiklerinin kullanılması taraftarı değilim. Bunlar yanlış taktikler olduğundan değil; sadece oyun doğru oynandığı zaman bunlara gerek bile kalmıyor. Sadece uç durumlarda Dark Triad uygulanabilir. Böyle gerekli durumlarda da erkek zaten kadının çizgiyi geçtiğinin farkında olmalıdır.

Özetle, uzun ilişkide kadının aşk ve bağlılığını garanti altına almak sizin görevinizdir; ancak kaybetme korkusu kadının içinde hep var olacağından bu konuda ASLA ideal bir seviyeye ulaşamayacaksınız. Öte yandan rahatlık ve samimiyet de bu güvenceyi sağlayamayacak. Kadın geminin sallanmasını istiyor, çünkü böylelikle yaşadığının farkına varıyor.

Devamı gelecek…

Çeviri: Dread Games

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Yapasım gelmiyor

Merhaba Erkekadam okuyucuları. Ben Boğaç. Daha doğrusu rumuzum bu. Kendimi uzun uzun tanıtmak isterdim ama konumuz bu değil. Sizinle önemli bir çeviri paylaşacağım. Erkek Adam Jocko Willink’in “Disiplin Eşittir Özgürlük” kitabına atıfta bulunarak bir yazı yazmıştı. Bu yazıyı gördüğümde aslında en önemli şeyin harekete geçmek ve devam etmek olduğunu tekrar hatırlamış oldum. Şimdi de Jocko’nun “Not Feeling It” podcastinin çevirisini paylaşmak istiyorum. Önemli olduğuna inanıyorum ve eklemeler de yapacağım. İyi okumalar…

 

Bir şey yapmak istemediğim günlerle nasıl başa çıkıyorum? O yorgun olduğum, yıprandığım veya kendime yaptığım eziyetten bıktığım günler… O günlerde ne yapıyorum?

Cevap basit. Her türlü harekete geçiyorum. İşimi yapıyorum.

Bazen ruhsuz bir şekilde yapıyor da olsam da, eylemlerimin peşinden gidiyorum(ÇN: Aslında kalıp “go through motions” ama ben böyle çevirmeyi daha uygun gördüm).

Antrenman yapmak istemiyor muyum? ANTRENMAN YAPIYORUM.
Kafamı projeme gömmek istemiyor muyum? KAFAMI PROJEME GÖMÜYORUM.

Erken uyanmak ve yatağımı terk etmek istemiyor muyum? ERKEN UYANIP YATAĞIMDAN ÇIKIYORUM!

Bu arada, bunlar bazen ufak bir araya ihtiyacınız olduğunun birer işareti olabilirler ve doğru da olabilirler.

AMA bugün ara vermeyin. Yarına kadar bekleyin. Size tatlı tatlı fısıldayan anlık hazlara aldırmayın. O sesi kapatın. Dinlemeyin. Bunun yerine, eylemlerinizin peşinden gidin. O ağırlığı kaldırın. Tepeye deparınızı atın. Projeniz üzerine çalışın. YATAKTAN ÇIKIN.

Ben ertelemeyi sevmem. Ama ara veresiniz varsa, bu ertelemeniz gereken tek şeydir. Yarına bırakılacak tek şey ara vermektir.

Ve yarın geldiğinde, hâlâ ara vermek istiyorsanız, verin. Muhtemelen ara vermeyeceksiniz veya buna ihtiyaç bile duymayacaksınız. Muhtemelen ara vermeye olan arzunuzun sadece bir zayıflık olduğunu fark edeceksiniz. O arzu aşağı inen yoldur, en az direncin yolu.

Eylemlerinizin peşinden gitmekle, bu zayıflığınızın üstesinden geleceksiniz. Ve doğru yolda kalacaksınız, disiplinin yolu. Savaş yolu!

Yani tam da ait olduğunuzu bildiğiniz yerde.

(Çevirmen Notu: Şahsen benim gelişim maratonunda öğrendiğim en önemli şeylerden biri, eylem ve motivasyonun, bize anlatılan dinamiğin tam tersi şekilde işlediği. Motivasyon eylemin sebebi değil, sonucudur. Harekete geçmek size motivasyon getirir. Harekete geçin. Eğer bir şey yapasınız yok ise o an disiplin sizinle dost olmak için fırsat kolluyor demektir. Ona merhaba deyin ve bağ kurun. O işi yapın. Hayattaki en iyi dostunuzu kazanın.)