Sosyalleşme konusunda problem yaşayan insanlarla konuştuğumda, sıklıkla dinlediğim bir davranış kalıbı var. Sosyalleşme konusunda güdük, tecrübesiz veya kaygılı bazı arkadaşlar, sosyal ortamlara girdiklerinde, kendilerini o sosyal ortamın en sosyal kelebek, en dışa dönük, en rahat insanları ile karşılaştırıyorlar. “Bu adam ya da adamlar buradayken kim dönüp bana bakar” gibi bir düşünceye kapılıyor ya da minimumda böyle bir sosyal kelebek ile aralarındaki devasa farka odaklanıp, bu farkı asla kapatamayacakları düşüncelerinde boğuluyorlar. Bana da “ben bu farkı nasıl kapatacağım?” diye soruyorlar ya da bu adamları görünce morallerinin ve motivasyonlarının kaybolduğunu anlatıyorlar.
Sosyal olarak güdük bir yerden başlıyorsanız, sosyal ortamın kaymağı adamlarla aranızdaki farkı nasıl kapatacaksınız? Muhtemelen bu farkı hiçbir zaman tamamen kapatamayacaksınız ve o adamlar gibi olamayacaksınız. Sosyal olarak oldukça başarılı insanların büyük bir kısmına ailesi, sosyalleşmeyi öğretmiş oluyor, başarısız insanların büyük bir kısmı ise bunu aileden öğrenmiyor. Böyle birinin, çocukluktan beri sosyalleşme öğretilen adamı yakalaması çok güç.
Şimdi aileden bu çeşit bir sosyalleşme öğrenmeyen bir adam, bu çeşit sosyalleşen bir adama yetişmesi zor. Ama iyi olan şey şu ki, yetişmesi gerekmiyor.
Sosyalleşmeye yeni başlayan birinin yapması gereken ilk şey, kendisini en iyisi ile karşılaştırmayı bırakmak ve kendisini ortamın ortalaması ile karşılaştırıp, önce onu yakalamak ve sonra ondan iyi olmayı hedeflemek olmalı. Zira sosyalleşme korkusu olan biriyseniz, ortalamadan da kötüsünüz ama ortalamayı yakalamak ve geçmek gibi gerçekçi bir adımı bypass edip, en iyi ile karşılaştırma yapıyorsunuz.
Dikkat edin, kendinizi sizden daha kötü durumda olanlarla karşılaştırıp, duygusal mastürbasyon yapın demiyorum. Siz ilk başladığınızda muhtemelen ortalama sizden daha iyi ve hala daha iyi ile karşılaştırıp, daha iyi olmak için yol haritası edinin diyorum.
Daha iyi bir yaşam serisinin üçüncü kitabında, “kendimizi başkaları ile karşılaştırmak” başlıklı bir yazı var. Oradan alıntı:
Kendimizi yukarı doğru karşılaştırmamız normalde bize daha iyi olmamız için yol haritası verebilecek bir şey iken ya da aşağı doğru karşılaştırmamız bir duygusal başa çıkma mekanizması iken, karşılaştırmalar kontrolden çıktıkça asıl amaçlarından uzaklaşıyorlar. Yukarı doğru karşılaştırma yapmak motivasyonumuzu azaltıyor ve kendimizi olduğumuz yere saplanıp kalmış gibi hissetmemize neden oluyor. Aşağı doğru karşılaştırma ise, kendimizi bir sürü çaylakla karşılaştırıp üstün, iyi hissederken, gerçek bir gelişim göstermememize neden oluyorlar.
Bu konuya asosyal ve yalnız biriyseniz bunları yapın yazısında da değinmiştik:
Şimdi en büyük etkiye sahip olanı ile başlayalım. Sosyal etkileşimleri baltalayan şeylerden birisi ego ve karşılaştırma yapmak. İnsanlarla muhabbet ettiğiniz, örneğin politika konusunda konuştuğunuz, etkileşime canlı bir şekilde katıldığınız bir durumu düşünün. Bu etkileşim esnasında zihniniz karşılaştırmalar yapmaya başladığı an, sosyal etkileşimden daha az zevk almaya başlarsınız. “Bu kişi çok güzel noktalara değiniyor, düşüncelerini çok daha iyi bir şekilde dile getiriyor, onun yanında benim konuşmam bir mandanın konuşmasından hallice” diye düşünmeye başlıyorsunuz. Zihniniz karşılaştırma yapmaya başladığı için de, bu noktaya kadar zevk aldığınız konuşma, bu noktadan sonra da sizin için kötüleşmeye başlıyor.
Sosyal etkileşim esnasında yaptığınız her karşılaştırma, sizin o etkileşimden aldığınız zevki tahrip eder. “Arkadaşım ve ben bu iki kızla konuşuyoruz ama arkadaşım benden daha uzun boylu, daha yakışıklı!” diye düşünmeye başladığınızda, bu iki kızla konuşmaktan zevk almak yerine, kendi kafanızın içine sıkışırsınız. Bu nedenle de sosyalleşirken yaptığınız karşılaştırmalar konusunda tetikte olmalısınız. Birincisi bu karşılaştırmaların hiçbir faydası yok. Yani tam o anda karşılaştırma yapmanızın ne anlamı var ki? Karşılaştırmaların tek başarabileceği şey, sizin kendinizi aşağı hissetmenizi sağlamak.
“Bu adam ya da adamlar buradayken kim dönüp bana bakar” yanılgısına da değinmek istiyorum. Bir insan sosyal ortamı ne kadar domine ederse etsin, tüm sosyal ortamın havuzunu sizin ya da ortamdaki diğer insanların aleyhine kapatamaz. Bazı arkadaşlar nedense, ortamda öne çıkan, karizmatik insanlar olduğunda, tüm kızların onun çevresinde döndüğünü ya da en azından için için onu arzuladığını, ya da kendi gerçek ya da potansiyel erkek arkadaşlarını o insanlarla karşılaştırdıklarını sanıyorlar. Sosyal ortamlarda rahat bir şekilde bulunan ve hatta öne çıkan arkadaşların da bildiği gibi, sosyal ortamda böyle bir dinamik mevcut değil. Sırf öne çıkabiliyorsunuz diye herkese hitap etmiyorsunuz ve aynı zamanda herkese hitap etme derdiniz de yok zaten. Eğer bu tür fantezi dinamiklerle zihninizde kendinizi demoralize etmezseniz, insanların çeşit çeşit olduğunu, öne çıkan insanların herkes tarafından sevilmediğini ya da her kız tarafından arzulanmadığını kendiniz de görebilirsiniz. Aslına bakarsanız daha önce bir yazıda değindiğim gibi, ne kadar öne çıkar ya da erkek hiyerarşisinde yükselirseniz, sizi çekici bulan kadın sayısı ve sizin gibi olmak isteyen erkek sayısı artarken, sizi gerçekten içten bir şekilde itici bulan erkek ve kadın sayısı da o kadar artar.
Birçok erkek, sosyalleşirken o ortamın şimdi ve buradasında olmak yerine, kendi kafasının içinde bu tür negatif düşüncelerle, karşılaştırmalarla, insanların kendi hakkında ne düşündüğü ile vs. debelenip duruyor. Bu da kendi başına, erkeğin sosyalleşme çabasını baltalıyor. Asosyal ve yalnız biriyseniz bunları yapın yazısından:
Sosyal etkileşimlerinizi sabote etmenizin bir diğer yolu da, sosyal etkileşime katılmak yerine kendi kafanızın içinde olmanız. Kendi kafanızın içinde olduğunuz zaman sosyal etkileşimlerden zevk alamazsınız.
Bu konuda yapabileceğiniz en önemli şey, sosyal etkileşime katılmak yerine kendi kafanızın içinde dönmeye başladığınızı yakalamak. Daha önceirade konusunda değinmiştim, bir şeyin farkında olmak ile o şeyi kontrol edip bastırmak beraber çalışan şeyler. Kelime anlamı ile, beyninizde şeylerin farkında olan bölüm aynı zamanda onları kontrol eden bölüm. Yani bir şeyin farkında olduğunuzda, o şeyin gücü ciddi oranda azalıyor. Yani karşılaştırma yapmaya başladığınızın farkına vardığınızda, karşılaştırma yapma seviyeniz otomatik olarak azalmaya başlar. Bu belki ilk farkına vardığınızda olmaz ve biraz zaman alabilir ama zamanla kesinlikle olur. İşin güzel tarafı, karşılaştırma yapmayı bıraktığınızda, sosyal etkileşimden biraz daha fazla zevk almaya başlarsınız. Etkileşime daha çok katıldığınız ve dikkatinizi verdiğiniz için, daha çok pozitif geri bildirim alırsınız. Bu da sizin daha az asosyal hissetmenizi sağlar.
25 yaşındayım ve eski kız arkadaşımla, bir buçuk senelik bir ilişkim olmuştu.
İlişki aşırı dramalı başladı ve devam etti. Sürekli kavga ediyorduk, ikimizin de güvensizlikleri tavan yapmıştı. Öyle ki ilişkinin ilk aylarında yemeden içmeden kesildim, kaygı içinde yaşamaya başladım. İşime odaklanamaz, düzenli olarak gittiğim spor salonuna gidememeye başladım.
Hiç girilmemesi, yanlışlıkla girilmiş ise hemen çıkılması gereken toksik bir ilişkiymiş. Ama toksik olan o mu, sen misin yoksa ikiniz birden mi toksik insanlarsınız, onu göreceğiz.
Bütün gün bir mesaj gelmiş mi diye telefonuna bakıyordum ve mesajlaşarak bile günlerce kavga edebiliyorduk. O zamanlar bu ilişki devam etsin diye elimden geleni de yapıyordum.
Sanırım o da ilişki devam etsin istiyordu zira bir süre sonra kavga etmekten bıktık. İlişkide kavgaların sıklığını takip etmeye, belli kurallar koymaya ve daha az kavga edip daha çok konuşmaya çalıştık. İlişki yavaş yavaş daha iyiye gitmeye başladı. Yemek yemem, spor salonuna gitmem ve işe odaklanmam iyileşti.
Kadınlarla başarılı bir adam değilim ama artık iyi kötü bir ilişkim olmuştu ve kız arkadaşımla ilişkim de iyi bir ilişkiye dönmeye başlamıştı. Fakat kız arkadaşım sanırım drama olmadan yaşayamayan biriydi. Bir süre sonra beni ve ilişkimizi, arkadaşlarının erkek arkadaşları ve ilişkileri ile karşılaştırmaya ve şikayet etmeye başladı. Hızını alamadı, ilişkimizi Instagram’da gördüğü ilişkilerle karşılaştırmaya başladı. Yok efendim onun erkek arkadaşı ilişkilerinin daha ikinci ayında çok pahalı bir hediye almış, yok şu kız erkek arkadaşı ile yaşamaya başlamış, yok şunlar tatile çıkmışlar, şurada yemek yemişler. Tabii ki hepsinin ortak noktası, bizim neden böyle olmadığımız daha doğrusu benim neden böyle olmadığımdı.
Kız arkadaşının içindeki kaosu yönetmeyi beceremediği için, dışarı daha doğrusu senin üstüne kusmadan rahatlayamayan birine benziyor. Sanki ilişkinizdeki kaos durulduğu için, dışardan kaos ithal etmek zorunda kalıyor gibi.
Bir keresinde bir arkadaşının erkek arkadaşı ona çok pahalı bir saat aldığı için benim önümde ağlamıştı.
Kaç birader kaç! Topuk topuk kaç. Böyle bir kadından ayrılmak zor olabilir özellikle de kadınlarla başarısız ve kendisini sevilmeye layık görmeyen biriysen. Ama bu kadınla kalmak, ayrılmaktan çok daha zor ve acılı.
Onu nasıl mutlu edeceğimi bilemiyordum. Sanırım hormonal problemleri vardı.
Onu nasıl mutlu edeceğini bilemiyorsun zira onu mutlu edemezsin. Problemleri hormonal değil, psikolojik olmalı. Bu insanın mutsuzluğu içsel ve içsel olarak iyileşerek mutlu olabilir. Bu zor yola girmeyi göze alamadığından ya da bunun farkında bile olmadığından, içindeki kaosu, erkek arkadaşının çözmesini talep ediyor. Ama sen ne kadar çözmeye çalışırsan çalış, sadece kendisinin çözebileceği bu sorunu çözemezsin. Tam tersi sen çözmeye çalıştıkça, talepleri artar.
Sonunda yine bilmem kimin çıktığı bir tatil sonrası bunalıma girince, beraber para biriktirip tatile çıkmaya başladık. Bir süre mutlu oldu ama sonra biriktirdiğimiz paranın yetmemesinden şikayet etmeye, tatili yurt dışına kaydırıp uzatarak, çok büyük bir masraf çıkarmaya başladı. Sonunda ben 40 bin lira biriktirdim, o ise 5 bin lira. Toplam ihtiyacımız olan daha fazla olduğu için tatili bütçemize uydurma kavgaları başladı. Ben bütçemize göre tatil yapalım diyordum o ise tatil isteğimize (isteğine) göre bütçe ayırmamı. Sonunda 100 bin liralık bir masraf çıkardı ve erkek olarak hepsini benim ödemem gerektiğini, onun biriktirdiği parayı ise ikimiz için, geleceğimiz için biriktireceğini söyledi. Evlendiğimizde kullanır mışız.
Oha. O paradan bir kuruş kullanamazsın.
Ben karşı çıkınca, kısa süre kavga ettik ve benden ayrıldı.
Güzel. Senin ayrılman lazımdı ama kimin ayrıldığı önemli değil. Bu kızı asla geri almaman lazım. Kızın kaosu içinde, içsel. Dışsal şeylerle, çabayla söndüremezsin. Sen taviz verdikçe, çabaladıkça, kızın içindeki yangın sönmüyor ve kız, “bu benim ruhsal problemim, benim terapiyle çözmem” lazım demediğinden, “bu adamın çabası yetmiyor, daha fazla çabalamalı” gibi embesil bir düşünce döngüsüne giriyor.
Ben tabii o zaman ayrıldığıma sevineceğime, kendimi yetersiz hissederek internette arama yapmaya başladım. Daha iyi iletişim diye ararken sizin uzun süreli ilişkilerde iletişim sanatı yazınızı buldum. Benim durumum o yazıyla alakalı değildi ama siteyi keşfetmemi ve okumaya başlamamı sağladı. Bu arada sizden no contact kuralını öğrendim ve uygulamaya başladım. Gerçi kızın Instagramını sürekli takip ettiğim için, sen no contact yapmadığımı söyleyeceksin.
Söyleyeceğim zira no contact yapıyor olmak demek, üç ayağı ile de yapıyor olmak değil. İki ya da bir ayak yetmez. Bu ayaklar (1) kıza ulaşma, (2) kızdan haber alma ve (3) kendi hayatına odaklan.
Kıza asla ulaşmıyordum ve kendi hayatıma odaklanmak için çok büyük bir çaba harcadım. Yine yemeden içmeden kesilecek noktada idim ama spora, işe devam ettim. Tavsiyeniz üzerine, bir sosyal hayat kurmaya başladım. Gerçi bir şey kuramadım ama bu çaba beni psikolojik olarak rahatlattı.
Rahatlatır zira sen sosyal hayata sahip değilsen, kızlarla etkileşime girmiyorsan, zihnin sana bakıp, “bu adam böyle giderse hayat boyu yalnız kalır, bu kız tek şansı” diyor. Sen sosyalleşme yoluna girip bu yolda direttiğinde zihnin “bu adam böyle giderse yalnız kalmayabilir, bu kız tek şansı değil” demeye başlıyor.
Bu arada o, instagramda insanların gözüne hayatının ne kadar da güzel olduğunu sokmaya çalışıyor.
Bir insan instagramda ne kadar çok mutluluk sergiliyorsa, genellikle gerçek hayatta o kadar mutsuz oluyor. Ama senin kızın rahatlama evresinde kızı takip etmen çok sakıncalı. Zira zihnin bu gördüklerini “bensiz çok mutlu, hemen unuttu” diye kaydediyor.
Fotoğraflarda yoktu ama fotoğraflarda girdiği gece hayatında yeni erkeklerle takılmıyor olma ihtimali azdı. Barlardan, gece kulüplerinden ve bazen gündüz buluşmalarından, karşısında oturan kadın mı, erkek mi anlayamayacağın şekilde fotoğraflar atıyordu.
Bu arada bizim planladığımız daha doğrusu onun planlayıp bana ödetmeye kalktığı tatile de gitti. Öğrenci haliyle o parayı nereden buldu bilmem.
Hayırsever, gönlü zengin bir vatandaşımız sponsor olmuştur.
Benim onu ezik ezik izlemem, seninle konuşmama kadar sürdü. Beni, kızın hayatını stalklamam için ikna ettin. Bana “kızı instagramda stalklamak, senin her gün onun mahallesine gidip, bir köşeden gizlice onun hayatını izlemen gibi bir şey” demiştin. “Bunu kafanda canlandır ve kendini nasıl küçülttüğünü gör” demiştin. Gerçekten kafamda canlandırdım ve kızı hemen takipten çıktım.
Ben bu arada aylarca sosyalleşmenin, düzenli sporun ve çalışmanın sonuçlarını almaya başladım. Yeni kızlarla tanıştım, eskiden bir senede karşılaştığım yeni kızla bir haftada karşılaşır hale geldim. Hiç sosyalleşmeyen adamın, yeni başladığı sosyalleşmenin ekmeğini yemeye başlaması 8-10 ay sürebilir demiştin. Bende de neredeyse o kadar sürdü.
Ama itiraf edeyim, yeni kızlara şans vermeye zorlama konusundaki tavsiyeni dinlemedim. “Önce yürürsün, istek sonra gelir” tavsiyeni dinlemedim. Kendimi “hala rahip modundasın” diye kandırdım.
Rahip modu maksimum 4-5 ay sürer. 4-5 aydan fazlası, kadınlardan kaçmaya girer.
Ve birgün artık aklıma hiç gelmemeye başlayalı haftalar olmuşken, gece telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj eski kız arkadaşımdandı. Ne yalan söyleyeyim, onca zamandır aklıma bile gelmemesine rağmen, mesajın kimden geldiğini görünce kalbim küt küt atmaya başladı.
Bir saat kadar cevap versem mi, vermesem mi diye düşündüm ve sonunda cevap verdim. “Selam ne haber yazdım?” Beni özlediğini söyleyen bir mesaj ile devam etti ve buluşma teklif etti.
Sakın.
Aslında o teklif etmese bile ben edecektim. Hatırlamazsın ama bu kızı pas geç, sana ulaşmasına izin verme, ulaşırsa da buluşma demiştin. Ben birden tüm kırmızı alarmları, kızın benden ayrılıp başka erkeklerle görüşmesini (direkt bir kanıtım yok ama bunu yaptığı barizdi) görmezden geldim. O boktan ilişkinin en güzel günlerini düşünmeye başladım.
Manipülatif ve istismarcı kişiyi terk etmeyi gerçekten zorlaştıran bir şey daha var. Toksik kişi her zaman o kadar da kötü biri değil. Aslına bakarsanız benim gördüğüme göre, manipülatif ve istismarcı kişi ilişkinin yarısında berbat biri ama ilişkinin kalan yarısında da gayet iyi, en azından iyi olmaya çalışan biri.
Ama senin durumun daha kötü zira yukarıdaki bölüm en azından o ilişki içinde olanlar için. Sen ise ilişkiden aylar sonra, iyileşme sürecinin sonuna doğru ilerliyordun.
Sonradan öğrendiğime göre ortak bir arkadaşımız ona, benim harika göründüğümü, işte yükseldiğimi söylemiş. Beni bir kızla görmeye başladığını da eklemiş. Evet tam yeni bir kızla görüşmeye başlamıştım. Bana ulaşmasını tetikleyen de muhtemelen bu oldu.
Bu kızla buluşarak çok büyük bir hata yapıyorsun.
Buluşmada çok sıcaktı, sonra bana gelmeyi kendisi zorladı ve evde resmen onun zoruyla birlikte olduk. Bana seksten sonra bana bir zihin açıklığı geldi 🙂
Gavur dilinde, “post nut clarity” dediği, Türkçe’ye “boşaldıktan sonra gelen zihin açıklığı” ya da bir çok durumda “boşaldıktan sonra gelen pişmanlık” diye çevirilebilecek bir kavram var. Kanın aşağıdakinin başından, senin başına çıkması ile gelen bir zihin açıklığı diyebiliriz. Aslında son çevirdiğim daha iyi bir yaşam kitabında Dr.K burada tabii ki kanın bacak arasından beyne çıkmadığını, boşalma öncesi hedefe kilitlenmişken beynin bilişsel taraflarına giden kanın azalıp, hayvani taraflarına giden kanın arttığını ve boşalma sonrası ise tam tersi olduğunu söylüyor. Çoğu insanın abazan ve ibre 200’deyken kontrol, plan ve temkin gibi bilişsel yeteneklerini kaybettiğini biliyoruz.
Kafamda tüm o saçma sapan kavgalar, beni saçma sapan bir nedenle terk etmesi, sonrasında Instagram’da sergilediği ve kucaktan kucağa bir yaşamı çağrıştıran hayat geçmeye başladı. Kucaktan kucağa olduğuna dair bir şey duymadım ve görmedim ama, öyleymiş gibi görünmesi bile tek başına büyük bir hata bence.
Evet öyle.
Ben tavana bakmış bunları düşünürken, kendisi de zamanında beni ezmek için kullandığı çiftlerin birer birer nasıl duvara tosladığını anlatıyordu. Yok o pahalı hediye alan adam sonra o kızı aldatmış da, yok tatile Bali’ye götüren adam meğer borç almış ve sonra ödeyemeyince zor duruma düşmüşte, vs. vs.
Kucağımda birdenbire aşk bombardımanı ve gelecek planları yapmaya başladığını görünce kendisine, artık bir ilişkiye giremeyeceğimizi söyledim.
Orada o şekilde geçiştirip de dışarıda ve en iyisi mesajla söyleseydin keşke. Bir sürü manipülasyon duymak zorunda kalmazdın.
Hemen hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Ağlayan kadınlarla ilgili daha yeni bir yazı yazmıştım.
Ve ağlarken güya bana iltifat ettiğini sanarak itiraf etti: Benden sonra flört ettiği tüm o adamların çok boş insanlar olduklarını, benimle olan ilişkinin çok değerli olduğunu, “bizi” çok özlediğini, vs. söylemeye başladı ama …
Tabii senin kafa “senden sonra “flört ettiği” adamlar kısmını duyunca gerisi hikaye oldu 😀
ben “flört edilen boş adamlar” kısmını duyunca zaten gerisini boş gözlerle dinledim.
Aslına bakarsan kızın eline erkek eli değmese bile kızı geri almaman lazım.
Beni tüm o kendini beğenmişliği ile terk eden kız, birdenbire “bize bir şans daha ver” ağlaya ağlaya yalvarmaya, “değişeceğim, terapiye gideceğim” diye sözler vermeye başladı.
Bu kızı geri almazsan, kıza söz verdiği şeyleri yapması için motivasyon verirsin yani kıza da iyiliğin dokunur.
Pişman olsun, geri dönsün fantezilerim olmuştu. “Abi pişman olsun istiyorum” dediğimde bana “o zaman en hızlı şekilde unut, pişman olması bile umrunda olmayacak hale gel, o zaman pişman olabilir” demiştin. Fantezim gerçekleştiğinde kıza karşı bir şey hissetmediğim için, önümdeki tiyatrodan hiç zevk veya ego tatmini almadım. Allah var, kötü de hissetmedim zira kendi etti kendi buldu. Ben aslında bir yandan bunları dinliyor bir yandan da bitse de gitsek diye bekliyordum.
Pişman olsun fantezileri, kıza olan sevginiz sönünce geçiyor. Umrunuzda olmuyor.
Ağlaması dursun diye düşüneceğimi söylemek zorunda kaldım. Gece boyunca tüm uğraşlarına rağmen çeşitli bahaneler ile bir daha seks yapmamayı başardım. Sabah kızı gönderdim ve bana ilk mesaj attığında da “düşündüğümü, bu işin olmayacağını” söyleyerek kendisini bir daha görmek istemediğimi, ama söz verdiği gibi terapi göreceğini umduğumu söyledim.
Değişeceğim yalvarmalarına ise, “olay o değil, sorun sende değil ben eskisi gibi hissetmiyorum” diyerek karşı koydum. Sonrasında bir hafta ulaşıp beni ikna etmeye çalıştı. Önce kibarca uyardım ama dinlemeyince, engelledim. Bundan sonra çirkinleşti ve bana “şu an görüştüğün kıza benimle yattığını söyleyeceğim” gibi tehditler savurmaya başladı. Görüştüğüm dediği kızla aramızda bir şey yok ama bunu ona söylemedim.
Sonra bir ara evime geldi, kapıyı açmadım. Kapının önünde ağlamaya başlayınca da sakin bir şekilde eğer sorun çıkarırsa polis çağıracağımı söyledim ve korkup kaçtı.
Bu da böyle bir hikayemdir. Google bana sizin siteyi göstermeseydi böyle güçlü olabilir miydim bilmiyorum. Sana da teşekkürü borç bilirim abi.
Hikayeni paylaştığın için ben teşekkür ederim. Sonunda doğru olanı yapmışsın. Tek eleştirim, bu kızla buluşman, bu kadar drama çekmen gerekmeyecekti. O da senin kendini rahip moddayım diye kandırıp aç bırakman ile alakalı.
Umarım bir daha deneme yapmaz. Bunu vaka çalışması olarak yayınlayabilirsin.
Hoşlanılan kızın davranışlarından papatya falı bakmak, özellikle arkadaş çevresinden, sınıftan ya da iş yerinden bir kızdan hoşlanan ve bu kızla ilişki isteyen erkeklerin çok düştüğü bir durum. Papatya falının bu tür bir dinamikte daha yoğun olmasının nedeni, hoşlanılan kızın zaten arkadaş, sınıf arkadaşı ya da iş arkadaşı olarak yakın ve sıcak davranmasının yanında, bu tür bir ortamda hızlı ve daha direkt ilerlemek zor olduğundan, işin olumlu ya da olumsuz nihayetine varmasının haftalar ve bazen aylar sürebilmesi.
Bu süre içerisinde kızın davranışlarının hoşlanma mı, arkadaşça bir ilgi mi olduğunun analizini yapmaya çalışan erkek, kendini papatya falı bakarken buluyor.
“Aysel bana diğerlerinden daha fazla yakın. Seviyor.”
“Aysel bana diğerlerinden daha yakın ama Aysel bana kanka dedi. Sevmiyor.”
“Kanka dedi ama dün omzuma dokundu. Seviyor.”
“Dün omzuma dokundu ama bu sabah Ahmet’in de omzuna dokundu. Sevmiyor.”
“Benim omzuma daha uzun süre dokundu ama iş dışında hiç mesaj atmıyor. Sevmiyor.”
“İş dışında hiç mesaj atmıyor ama sigara içerken hep benim yanıma geliyor. Seviyor.”
“Sevmiyor, seviyor, sevmiyor, seviyor …”
Yaklaşık 2 yıl kadar önce duygusal yatırım yayını yapmıştım ve bu yayın Erkek Adam Youtube kanalının en popüler yayınlarından biri oldu. Orada duygusal yatırım kavramından bahsetmiştim ki, eğer bu yayını henüz izlemediyseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.Bu arada konuyla alakalı olarak, henüz okumadıysanız, bu kızın amacı ne yazısını da okuyun.
“Romantik olarak ilgilendiğiniz kişiye duygusal yatırım yapmak demek, o kişinin sizin düşünce ve duygularınızı meşgul etmesi demek. Ondan hoşlanmak ya da onu sevmek demek değil.”
“Bir ilişkinin en başından en sonuna kadar, erkeğin duygusal yatırımı, kadının duygusal yatırımından bir tık altta olmalıdır (çok az olmalıdır ya da hiç olmamalıdır değil).”
(Bu arada kadınlar için parantez açayım: Sizin duygusal yatırımınız bir erkekten bir iki tık yukarıda olabilir ama çok yukarıda olursa siz de kaybedersiniz.)
Yakınınızda olan bir kızın davranışlarından papatya falı baktığınızda, o kız sizin düşüncelerinizi ve duygularınızı, olması gerekenden çok fazla oranda işgal ediyor. Bu durumda da, eğer kız başından size çok fazla duygusal yatırım yapmış değilse, daha baş başa buluşmadan, kızdan çok daha fazla duygusal yatırım yapmış oluyorsunuz. Bu da, o kızla olma ihtimalini azalttığı gibi, kendi aşırı ilginizi kıza yansıtarak yani onun davranışlarında bulmaya çalışıp, gerçekliği eğip bükme pahasına “bularak”, size ilgisi arkadaştan öteye olmayan bir kızla ilgili hayal dünyasında debelenmenize, hayalleriniz yıkıldığında ise aylarca kendinize gelememenize neden olabilir. Yani papatya falı, hem olabilecek işin olmamasını sağlamanıza, hem de olmayan şeyi var gibi görerek gündüz düşlerinde uçmanız, sonra soğuk gerçeğe uyanınca çok yüksekten yere çakılmanıza neden olabilir.
İş yerindeki bazı kadınların size sıcak davranması ve hatta diğer erkeklerden daha sıcak davranması, bunu romantik ilgi sanarak fazla uçan birçok erkeğin acı yoldan öğrendiği gibi, kadının sizinle arkadaşlıktan öte bir şey istediği anlamına gelmez. Bu nedenle kadın size ne kadar yakın olursa olsun, davranışlarından papatya falı yapmayı bırakmanız lazım. Papatya falı ile romantik ilgiden emin olamazsınız, ne kadar yaparsanız yapın da olamayacaksınız.
Peki ne yapacaksınız? Ben iş arkadaşına, sınıf arkadaşına ya da yakın arkadaş grubundaki kızlara yürünmesini tavsiye etmiyorum ama bu konuda çoğu erkek beni dinlemediği için yapmanız gereken şeyi söyleyeyim.
İlk yapmanız gereken şey, kızın yaptıklarından anlam çıkarmayı bırakmak olmalı. “Şunu yaptı benden hoşlanıyor mu?” soru kafanızda belirdiğinde, analiz sürecine girmek yerine, ayna karşısına geçin ve kendinize şunu söyleyin: “Bu davranıştan benden hoşlanıp hoşlanmadığını anlayamam.”
İkinci yapmanız gereken şey, hoşlandığınız kızla iş, sınıf veya arkadaş grubu içinde bir iki tık daha yakın olmak. Burada diğerleri ile hiçbir şey paylaşmamanız ve hatta diğerleri sizin arkadaştan fazla olduğunuzu söylediklerinde inkar etmeniz gerekiyor. Çoğu erkek büyük bir hata yapıyor ve iş arkadaşlarına bu konuyu açıyor ya da itiraf ediyor. Eğer herhangi bir aşamada bunu yaparsanız, arkadaşlarınız, tüm iyi niyetleri ile ya da bazıları kötü niyetle, bu işin olmaması için ellerinden geleni yaparlar.
Eğer kız size daha yakınsa zaten birinci aşamayı geçmişsiniz demektir.
Üçüncü aşamada, kızla dışarıda buluşmaya başlayın ve dışarıda flört edin. İş yerinde, arkadaş grubu içinde flört etmeyin. Baş başa buluşmalara geliyorsa ve sizden hoşlanıyorsa, o iş olur zaten. Bu tür bir flörtün farkı, dışarıdan bir kadınla olana göre yavaş olmadısıdır. Yani fiziksele gidiş bir iki tık daha yavaştır.
Bunun friendzone olacağını iddia edecek insanlar çıkacaktır. Bu evet arkadaş olarak başlamak demek ama unutmayın, siz zaten arkadaş olarak başladınız. Burada eğer işi 3-4 haftanın üstüne uzatmazsanız ve reddedildiğinizde şapkanızı alıp gitmeyi bilirseniz (reddedildiğiniz aşamadan sonra sizin diğerlerinden daha sıkı olan “arkadaşlığınız” bitti, eskisi gibi devam ederseniz o zaman gerçekten friendzone olursunuz).
Bu baş başa buluşmalar ve eğer kız daha fazla başlatıyorsa özel mesajlaşmalar haricinde yok kız omzuna dokunmuş, sürekli bakmış, arkadaş grubunda hep yanına oturmuş, imalı instagram storyleri atmış, hiçbir önemi yok. Bunlardan papatya falı bakmayın.
Analiz felci genellikle, bir değişkenin değerini bulmak için, diğer değişkenlerinin değerini gerçek dünyada aksiyon alarak bulmanız gereken bir denklemi, aksiyon almadan yani diğer değişken değerlerini bilmeden kafanızda çözmeye çalışmaktan olur. X + Y + Z = 1. X’in değerini merak ediyorsunuz. Y ve Z’yi aksiyon alıp bulmadan kafada X nedir diye çözmeye çalışmak, analiz felcidir.
Örneğin, evin anahtarını arabada mı unuttum, kapının üstünde mi yoksa kahvaltı yaptığım dükkanda mı denklemini (Kapı + Araba + Kafe = 1), bütün gün araba ve kafede unutup unutmadığınızı hafızanızı zorlayarak bulmaya çalışabilirsiniz ya da arabaya ve kafeye gidip kontrol ederek de bulabilirsiniz. Böylece 5 dakikada arabaya inip orada bulacağınız anahtar kapının üstünde mi diye bütün gün stres olmazsınız, kafa patlatmazsınız.
Romantik ilişkilerde de, kızın sizden hoşlanıp hoşlanmadığını, gerçek dünyada baş başa buluşmaların nereye gittiğine bakmadan bulmaya çalıştığınızda, analiz felcine girersiniz ve papatya falı bakarsınız. Bazıları bu nedenle gidip burç okur, fal baktırır, arkadaşların ağzını arar, vs. Ama bütün bu süreç sizi karşınızdakine, aranızdaki ilişkinin olduğu aşama için çok abartı olacak şekilde aşık eder. Benjamin Franklin yasasını unutmayın:
“A kişisi B kişisi için ne kadar çok şey yaparsa, A kişisi B kişisine o kadar çok aşık olur, tersi olmaz.”
Peki ya iş, sınıf veya arkadaş dinamikleri yüzünden kızı baş başa dışarı çağıramıyorsanız veya çağırsanız bile yürüyemiyorsunuz. O zaman o kızı radarınızdan çıkaracaksınız. Bu kolay olmayabilir ama bu zor şeyi yapmazsanız, çok daha zor problemlerle, çok daha uzun süre boğuşmanız gerekebilir.
Herkes “dışarı çık ve hayatın içinde çabala” diyor. “Dışarı çık, sosyalleş, gerisi gelir”, “dışarı çık kızlara yürü, gerisi gelir”, vs. diyor. Ama kimse dışarı nasıl çıkılacağını ve dışarıya neden çıkmamız gerektiğini söylemiyor.
Eğer dışarı çıkıp aksiyon almakta zorlanıyorsanız, belli duyguları uyandıracak, kendinizi yargılamanıza ya da başkaları ile karşılaştırmanıza neden olacak belli durumlara giremiyorsanız, stres toleransınızı geliştirmeniz gerekiyor. Yani bir başka deyişle, sorun dışarı çıkıp aksiyon almaya başlamakta değil, dışarda kalıp aksiyon almaya (kaygıya rağmen) devam etmekte.
Sizde negatif duygular uyandıran bir çevreye girdiğinizde, eğer dikkatli davranmazsanız, hemen kendi konfor alanınıza, mağaranıza geri çekilirsiniz. Kaygılı hissettiğinizde beyniniz, “kaç” diye size sinyal gönderir ve siz de kaçarsanız beyninize, kaygı hissettiğinizde göstereceğiniz doğru tepkinin, kaçmak olduğunu öğretirsiniz.
İnsanlık mağaralarda yaşarken ve kaplanlar tarafından avlanırken, kaçmak oldukça mantıklı ama günümüz dünyasında bu tepki oldukça uyumsuz (maladaptif) bir tepki. Beyniniz, içinde yaşadığımız modern dünya için tasarlanmadı, 600 bin yıl önce varolan bir dünya için tasarlandı.
İnsanlar “bilinçsiz bir şekilde dışarı çıkayım ve bu, daha iyi olmam için yeterli” diye düşünüyorlar ama işin mekanizması bu değil. Yapmanız gereken şey, kendinizi dışarı çıkarıp, rahatsız hissettiğiniz bir duruma maruz bırakmak ve bu rahatsızlığı tolere etmek yani reaksiyon vermeden, kaçmadan, bu rahatsızlıkla etkileşime geçmeden durmak. Stres ile başbaşa kalıp bir şey yapmamanız bile, ilk başta stres seviyesi artsa bile sonra aşamalı olarak azaltır. Soğuk suya atladığınızda ilk başta çok soğuk hissedip sonra vücudunuzun suya alışması ile soğuk hissinin azalması gibi.
Sosyal durumlarda kaygılı bile olsanız, düşüncelerinizi beslemediğiniz sürece – bunun ne demek olduğuna geleceğiz – kaygıya alışırsınız ve sonra kaygı kaybolur. Yapmanız gereken şey, zor bir duruma tolerans göstermeyi becermek.
Sosyal bir ortama gittiğinizde, dışarı çıkıp aksiyon alma işinin yarısını yapmış oluyorsunuz. Dışarı çıkıp aksiyon almanın işinize yaraması için, diğer yarısını da yapmalısınız yani insanlarla etkileşime girmeniz ve stresi, stresten kaçmadan tolere etmeniz de lazım.
Burada stresi tolere ederken bundan hoşlanmak ya da bir sorun çözmek zorunda değilsiniz. Yapmanız gereken tek şey, soğuk suya atladığınızda soğuğa rağmen suda kalmak gibi, strese rağmen sosyal durumdan kaçmadan orada insanlarla etkileşim içinde kalmak. Bunun sonucunda havuzda biraz kaldığınızda vücudunuzun soğuğa alışması gibi, vücudunuz strese, sosyal duruma intibak edecek.
Beyniniz sosyal durumlara ve onların stresine intibak ettikçe ve siz daha az negatif duygu hissettikçe, insanlarla konuşmaya, onlara merhaba demeye, toplanıp konuşan gruplara karışma gibi etkileşimler yapacaksınız. “Bugünkü dersi anlamak zordu” ya da “bu oyunu ilk defa mı oynuyorsunuz?” gibi açılışlar yapacaksınız.
Kaygı dopamin devrelerini kapatır
Beyninizin kaygıya maruz kalıp kaygıya intibak etmesi çok önemli zira kaygılı olduğumuz zaman, dopaminerjik devrelerimiz devre dışı kalır. Belli bir durumda strese intibak edip stres hissetmemeye başladığınızda, bu durumdan zevk alma kapasiteniz artar. Örneğin daha önce kaçtığınız sosyal ortamlarda olmak istersiniz çünkü orada olmaktan zevk almaya başlarsınız. Akşam eve gittiğinizde, beyninizde bir bölüm, bu sosyal ortamlara yeniden girmenizi istemeye başlar. İstekli bir şekilde dışarı çıkıp aksiyon almaya, pozitif bir değer biçmeye başlarsınız.
Her dışarı çıktığınızda aynı süreç çalışır. Önce kaygınız artar, strese rağmen strese intibak edene kadar ortamda aksiyon almaya devam edersiniz ve stres azalır. Stres azaldığında, zevk için kapı açılır ve aldığınız zevk de, sosyalleşme davranışınızı pekiştirir, daha sonra yine sosyalleşmek istemenizi sağlar.
Size dışarı çıkın ve aksiyon alın diyen insanlar, bu stratejiyi bilinçaltı bir şekilde de olsa çözmüş insanlar. Ve dışarı çıkıp aksiyon almanın bazı insanlar için kolayken, bazı insanlar için çok zor olmasının sebebi, her insanın taban stres tolerans seviyesinin farklı olması.
Stres toleransı düşük biriyseniz, ortama intibak etmeniz zor olur ve ortamdan kaçmaya meyilli olursunuz. Dışa dönük ve daha dışa açık bir insansanız, kendinizi ortama koymanız daha kolay olur.
Stres toleransı yüksek, daha dışa açık insanların, “dışarı çık, aksiyon al” derken bunu çok kolay bir şeymiş gibi söyleme sebepleri, bunun onlar için gerçekten de daha kolay olmasıdır. Bazı insanlar için, dışarı çıkıp aksiyon almak, dışarıda etkileşime girip durmak zor ama bu insanların da dışarı çıkıp aksiyon alması gerekli.
Bu kitap, son bir iki senedir izlediğim ve bana 40 yaşından sonra bile birçok pratik şey öğreten Dr. K’nın podcastlarından derlediğim serinin beşinci kitabı.
Dr. K, psikiyatrist ve nöron bilimi çalışmalarının yanında zamanında bir süre rahip olarak da yaşamış ilginç birisi. Kendisi Hint kökenli bir Amerikalı ve internette herkese açık kanalında çok pratik ve faydalı paylaşımlar yapıyor. Özellikle günümüz dünyasında teknolojinin yarattığı ortamın, beynimizin evrimleştiği uzun geçmişimizden oldukça farklı olmasından kaynaklanan disiplinsizlik, odaklanamama, sürekli yorgunluk, motivasyon eksikliği, başarısızlık, vs. gibi sorunlar üzerine eğilen ve bu konularda iyileşmeniz için oldukça pratik bilgiler veren bu yayınları İngilizceniz varsa izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Son zamanlarda yaptığımız nöroplastisite serisindeki bölümlerin aksine, bu kitaptaki bölümler çok daha kısa ama yoğun ve oldukça pratik bilgiler içeriyorlar. Birçoğunu ben kendi hayatımda da uyguluyorum ya da uygulamaya başladım ve oldukça dönüştürücü ve iyileştirici pratikler olduklarına şahit olduğum için sizinle paylaşmak istedim.
Şimdiden iyi okumalar,
Mahmut Abi
Kitabı Türkiye’den almak için tıklayınız. (Not: Sepete ekleyerek %30 indirim alabilirsiniz).
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)
Ertelemecilik (procrastination) 9
Giriş 9
Çalışma Belleği 10
Davranış Spektrumu 11
En iyiye en yakın şeyi yap 11
Bu şeyi yapamıyorum ama en azından neyi yapabilirim? 12
Bir kapıdan geçme tekniği 13 Anhedoni (Mutlu olamama hastalığı) 15
Giriş 15
Anhedoni Literatürü 15
Anhedoni kavramının kökenleri 16
Travma ve anhedoni 17
Dopamin Devresi 101 19
Dopamin salınımını minimize/maksimize etmek 21
Beyinde ne oluyor? 21
Kalan işi hesaplamak 22
Teknolojinin etkisi 24 Gölge Çalışması ile kendinizi kendinizden nasıl kurtarabilirsiniz? 26
Giriş 26
Gölge nedir? 26
Gölge Çalışması 30
Neden gölge çalışması yapmalısınız? 33
Gölge Çalışması ek bilgi 35 Kaygılı bağlananlar için Gölge Çalışması 36
Giriş 36
Kaygılı bağlanma stili 36
Gölge Çalışması 37
Gölge Çalışması – Kaygılı bağlanan kişi için günlük tutma alıştırması 39
Hazır Olma ve Gönüllü Olarak Maruz Kalma Alıştırması 42 Kendinden Nefret Eden Adamın “Eylemsizliği” 45
Giriş 45
Eylemsizlik de aslında bir eylemdir 47
Eylem sadece fiziksel eylem demek değildir 49
Daha az şey yapmalısınız 51
Neden ilerleyemiyorsunuz? 52
Dopaminerjik yanlış kablolama 52
Hayatınızı nasıl değiştireceksiniz? 54
Düşünceleriniz nereden geliyorlar? 55
Zihninizin ne söylediğine değil sizi nereye yönlendirdiğine bakın 57
İlerlemek için atabileceğiniz adımlar 57 Rahip modunun gücü: Arzuları fethetmek 63
Giriş 63
Arzu nedir? 63
Arzunun kölesi olmaktan nasıl kurtulursunuz? 64
Mutluluğun doğası 65
Şükretmek 66 24 yaşında, kendini geliştiren adam 69
Takipçi yorumu 69
Kişisel gelişim içeriğine bağımlı, kendini geliştiremeyen adam 70
Kişisel gelişim isteğinizin gerçek motivasyonu ne? 70
Teoride bilseniz de pratikte neden yapamıyorsunuz? 73
Kişisel gelişim göstermeden kişisel gelişim içeriği tüketmekten kurtulmak 73
“Dışarı çık, aksiyon al” tavsiyesi nasıl uygulanır? 74
Kaygı dopamin devrelerini kapatır 76
Kaygınıza kapılmayın 77
Kendini geliştirebilen, ama kendini geliştirmeye bağımlı olan insan 78 Yalnızken de mutlu olmanın sırrı 82
Giriş 82
Doyurucu yaşam kavramı 82
Doyurucu bir yaşam için gerekenler 83
Duygusal olarak belirgin deneyimler 84
Üretkenliğin önemi 86
Geride bıraktığınız yaşamın muhasebesi 88
Hormonlar ve fizyoloji 89
Rahiplerden öğrenebilecekleriniz 90
Bakış açısı ve içsel çevre 93
Özet ve sonuç 94 Zaman sizi pişmanlığa hapseder 96
Giriş 96
Depresyon 96
Zamanın zihin üzerindeki etkisi 97
Depresyon probleminin çözümü 99
Günlük tutma alıştırması 101 Can sıkıntısının ve mutsuzluğun nedeni 103
Giriş 103
Mutluluğun teknik anlamını unuttuk 103
Mutluluk teknik olarak nedir? 105
Mutluluğu yok eden şeylerin ortak noktası 106
Modern dünyanın herkesi bir miktar OKB’li yapması 107
Mutluluk yaratmanın yolları 107
Meditasyon 107
Can sıkıntısına karşı tolerans 108
Kalıcı düşüncelerden kurtulmak 108 Dopaminerjik dengeyi nasıl kazanırsınız? 110
Sosyal medyadan uzak kalmak 110
Dopamin detoksu yapamazsınız 111
Detoks değil sağlıklı bir denge geliştirmek 112
Beyni gerçek dünyada doyurmaya başlamak 114
Günün ilk saatlerinde ekrandan uzak durmak 115
Tembel değilsiniz, ekran tarafından dopamin rezervleri tüketilmiş birisiniz 116 Dr.K ile 35 dakikada porno bağımlılığından kurtulma 118
Giriş 118
Porno bağımlılığı verileri 118
Bağımlılığın doğası 119
Porno neden şiddetli bağımlılık yapıyor? 119
Porno izlemeyi tetikleyen beyin devreleri 120
Talamus ve limbik sistem 120
Çekirdek akumbens ve dopamin sistemi 120
Amigdala ve limbik sistem 121
Oksitosin ve yalnızlık sistemi 122
Sosyal statü sistemi 123
Porno bağımlılığına karşı eylem planı 123
Porno izleme dürtüsü ve aktivitesi arasına engeller koymak 123
Porno izlemeyi günün belli bir saatiyle kısıtlamak 124
Günün başından günü planlamak 124
Duygusal düzenleme kabiliyeti geliştirmek 125
Porno izleme tetikleyicilerini bulmak 125
Zayıflık analizi yapmak 126
Uykuda bekleyen negatif duygulardan kurtulmak 126
Bir komünite bulmak 126
Sosyal statünüzü yükseltmek 127
Düzenli spor ve sağlıklı beslenme 127
Altta yatan duygu durumu bozukluğunu tedavi etmek 128
Bağımlılığa karşı kullanabileceğiniz basit bir teknik 128 Teknoloji bağımlılığı beyninizi nasıl etkiliyor? 130
Bağımlı beyin 130
Zayıflık tuzağı 131
Zor günler hiç bitmeyecek tuzağı 131
İyileşmenin kuralları 132
Kural #1 – Hayatınızı değiştirin 132
Kural #2 – Tamamen dürüst olun. 133
Kural #4 – Kendinize iyi bakın. 135
Kural #5 – Kuralları eğip bükmeyin. 135
Soru – Cevap 136 Neden sürekli geç kalıyorsunuz? – Zaman körlüğü 138
Giriş 138
Ertelemecilik ve zaman körlüğü 138
Süre hesaplama kabiliyetsizliği 139
Zaman körlüğü sorununun kökeni 140
Süre hesaplama bozukluğu 140
Değer hesaplama hatası 141
Geriye dönük zaman algısı 142
Zaman körlüğünü nasıl çözebilirsiniz? 143 Manipülatif, toksik insanların akıl oyunları 144
Giriş 144
Birinci Evre: Değerlendirme (Manipülasyona giden yol) 144
İkinci Evre: Test Evresi 146
Üçüncü Evre: Duygusal kafa karışıklığı / Duygusal manipülasyon evresi 147
Dördüncü Evre: Her şey sizin suçunuz evresi 148
Manipülatif ve istismarcı kişinin iyiyken çok iyi olması 150
Manipülatif birinden ayrılmak 151
Patreon’da Mahmut Abi’den hikayeler adlı yeni bir seriye başladım.
İkinci yayında, eski sevgilim çok kötü durumda, görüşmem lazım diyen, buluşmaya beni de götüren ve ardından eski sevgilisinin dalına atlayan Eyşan (adını Eyşan koydum) kızla hikayemi anlattım.
İlk bölümünde, üniversitenin ilk yılında yakın bir arkadaşımın yaşadığı hüzünlü bir aşk hikayesini anlatıyorum.
Bağımlılık konusunda kullanabileceğiniz çok basit bir teknik var. Dürtü sörfü (urge surfing).
Dürtü sörfü, kişinin istenmeyen davranışlarını yönetmesini sağlayan bir teknik. Kişi, yanlış olduğunu bildiği bir şeyi yapmak için şiddetli bir istek hissettiğinde, bu isteğe yenilip o davranışı yapmak yerine, bu istek “dalgasının” üstünden sörf yapan biri gibi geçiyor. Burada anahtar nokta, sanki şiddetli bir dürtünün size yaptırmaya çalıştığı şeyi yapmazsanız, o dürtü o şeyi yaptırana kadar aynı şiddette kalacakmış gibi görünse de, bir süre sonra zirveye çıkıp (iyileşmeden önce daha kötü olup) sonra hızla söner.
Bu teknik, madde ve alkol bağımlılığından kurtulmak için kullanılan bir teknik ama aynı zamanda porno bağımlılığı, asosyal medya bağımlılığı ve hatta kızgın veya kaygılı olduğunuz durumlarda patlamama, eski sevgiliye ulaşmama gibi konularda da kullanabileceğiniz bir teknik.
Dürtü sörfü nasıl çalışıyor?
Madde, porno ya da bilgisayar oyunu gibi bir bağımlılığı kullanma dürtüsü geldiğinde, bu dürtüyü kabul ediyorsunuz, gözlemliyorsunuz, sizi rahatsız etmesine izin veriyorsunuz ve başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bu dürtüyü bastırmaya çalışmıyorsunuz, onunla savaşmıyorsunuz. Sadece öylece bir şey yapmadan dürtünün sönmesini bekliyorsunuz. Yani dürtü dalgasının üstünde, bittiği yere kadar sörf yapıyorsunuz.
Bu teknik neden çalışır bir teknik? Çünkü şiddetli bir dürtü eğer ruminasyon ya da aksiyon ile beslenmezse yaklaşık 30 dakika bir süre içerisinde yükselir, zirve noktasına ulaşır ve sonra alçalıp söner.
Dürtü dalgası genelde 4 aşamaya sahip:
Tetiklenme – İstemediğiniz bir şeyi yapma dürtüsü, bir insan, yer, düşünce, duygu, vs. ile tetiklenir. Yükselme – Dürtü daha şiddetli hale gelmeye başlar. Bu çok hızlı olabileceği gibi yavaş yavaş da olabilir. İnsanlar genellikle yükselme evresinin başında dürtüye yenilirler ve dürtünün zorladığı ve istemedikleri davranışı yaparlar. Zirve – Eğer dürtüye yenilmezseniz, dürtü daha da yoğunlaşır ve zirve noktasına gelir. Zirve noktasında dürtü, eğer sizden istediği şeyi yapmazsanız, hep bu rahatsız edici seviyesinde kalacakmış gibi hissettirir. Düşüş – FAKAT eğer dürtüye yenilmezseniz, dürtü kendiliğinden sönmeye başlar ve söner gider (sonradan yine gelmek üzere).
Dürtü konusunda bilmeniz gereken ve dürtü şiddetli bir şekilde bastırdığında hatırlamanız gereken en önemli şey, dürtünün bir zorunluluk değil bir duygu olduğu, her duygu gibi geçici olduğu ve eğer kendisini “rahatlatacak” ama sizin için kötü olan davranışı yapmazsanız, bu duygunun da geçeceği. İkincisi ise, sandığınızdan çok daha fazla negatif duygu veya duygusal acı kapasiteniz var.
Dürtüyü bastırmak veya onunla savaşmak dürtüyü daha güçlü yapabilir. Bunun yerine dürtünün sizi ittiği şeyi yapmayıp gelen şiddetli rahatsızlık ile oturma alıştırması yaparsanız rahatsızlık negatif duygu toleransınız artar.
Dürtüyü bastırmadan dürtüyle oturmak ne demek? Bu bir çeşit meditasyon yaparak dürtünün fiziksel ve ruhsal etkilerine şimdiki zamanda odaklanmak zihni dürtüden ve etkilerinden uzaklaştırmadan gözlemlemek demek.
Bağımlılıktan kurtulmak, büyük oranda sabır ile alakalı. Olay dürtüyü yenmekten çok, dürtü sönene kadar beklemeyi bilmek ile alakalı. Bu birçok dürtü için geçerli. Örneğin açlık duygusu bile, ilk başta çok şiddetli gelse de, sadece sabredip bir şeyler yemezseniz, zaman içerisinde sönüyor. Sonra güçlü bir şekilde yine geliyor ama eğer sabrederseniz yine sönüyor. Bu mekanizma, bağımlılık yapan şeye karşı duyulan arzu konusunda da geçerli.
Dürtü sörfü aynı zamanda çok etkili bir duygusal güç geliştirme tekniği. Duygusal güç, duygusuz olmak değil, duygularının kontrolünde olmamak demek. Duygularının kontrolünde olan bir insan, duygularının kendisini zorladığı şeyleri yapar.
Örneğin erkek, görüştüğü kadın mesajına dönmediği için kaygıya kapılır ve kaygısı da erkeğin, (kadından hala onu istediğini gösterir bir mesaj alıp rahatlayana kadar) kadını mesaja boğmasını ister. Erkek bu dürtü üzerinde sörf yaparsa bu dürtü söner. Bu dürtü sonra yine gelir, tek bir kere de gelmez. Ama her geldiğinde daha düşük şiddette gelir. Bu erkek, bu tür dürtülerine hep yenildiği yani onları davranışları ile beslediği için, normal bir insandan çok daha şiddetli kaygıya sahiptir ve dürtü sörfü ile bu kaygı anormalliği düşürülebilir.
Ama burada erkeği duygusal olarak güçlü yapan, kaygının tamamen ortadan kalkmasından çok, erkeğin kaygıya her karşı koyduğunda, kaygıya karşı güçlenmesidir. Dürtü sörfü bu nedenle, negatif duygu ağırlığı altına girip, onu kaldırmadan yere atmak yerine kaldırmak gibidir ve bir süre sonra, beyinde irade (ki farkındalık ile aynı şey) gücü, duygusal gücü gelişir.
Not: Dürtü dalgası ile ilgili geliştirebileceğiniz başka kabiliyetler de var. Mesela tetikleyicileri yönetmek yani sizi neyin tetiklediğini önceden bilmek, tetikleyicilerden uzak durmak ve tetiklendiğinizde ne yapacağınıza karşı önceden plan yapmak. Örneğin Instagram’da gezerken yarı çıplak bir kadın gördüğünüzde, porno izlemeye tetiklendiğinizi bilmek ve böyle hesapları hızlıca engellemek. Böyle bir içerik karşınıza çıktığında Instagram’ı kapatıp porno açacağınızı bilmek ve buna karşı bir alternatif geliştirmek. Örneğin hemen dışarı çıkıp 30 dakika yürüyüp gelmek.
Bir diğer teknik de, şimdiki zamanda yükselen kaygınızı, olması gerekenden çok daha şiddetli yapan, birikmiş negatif yükten kurtulmak. Örneğin bir kız size mesaj atmadığında, o kız sizi istemiyor kaygısına kapılabilirsiniz. Ama eğer bir de “ben zaten istenmeyen, istenmeyecek biriyim” gibi bilinçaltı temel inancınız ve bununla ilgili negatif duygu yükünüz varsa, bu kızla ilgili kaygınız bir birim ise, temel inanç kaygınız da buna 10 birim ekler ve devasa bir kaygı içine düşebilirsiniz. Bu uykuda bekleyen negatif duygu çöpünü temizlemek için terapi, günlük tutmak, meditasyon, yaşam tarzı değişiklikleri (örneğin daha fazla sosyalleşmek) gibi şeyler yapabilirsiniz.
“Bir kadın bir erkek için ağlıyorsa sevmiştir. Ama ağlayan erkekse, o kadını hiç kimse bir daha o erkek kadar sevemeyecek demektir.” “Aşkta gurur olmaz” kadar gerçek dışı olan bu saçmalığı duymuşsunuzdur. Bugün bir kadının ağlaması daha doğrusu ağlama şiddeti hakkında konuşacağız. Bu biraz kısa bir yazı olacak ama konu, kendi yazısını hak edecek kadar önemli.
Gördüğüm kadarıyla birçok erkek, bir kadının ağlama şiddetin çok yanlış ve genellikle manipülasyona uğramasına neden olan anlamlar çıkarıyor.
Devam etmeden önce, hangi bağlamda konuştuğumu, maalesef bazı düz adamlar için, açıklamam gerekecek. Burada konuştuğumuz bağlam, ilişkide bir anlaşmazlık ya da çatışma durumu. Yoksa bir kadının çok sevdiği bir arkadaşının ölüm haberini alması gibi durumlardan bahsetmiyoruz tabii ki. Ve aynı zamanda bir kadının sizin için sizin görmediğiniz şekilde çok ağlamasından da bahsetmiyoruz. Öyle bir şey kulağınıza geliyorsa burada bir hile olabileceğini de düşünmenizi tavsiye ederim ama konumuz önünüzde ağlanması ya da size sürekli ağladığını söylemesi.
Bir erkeğin ilişki bağlamında bir kadının ağlaması ile ilgili yapacağı en büyük hatalardan biri, ağlamanın şiddetinin kadının üzüntüsü veya sevgisi ile doğru orantılı olduğunu sanmaktır. Şimdi size vereceğim tavsiyeyi ilke olarak edinirseniz, en sinsi ve karşı konulması manipülasyonlardan birine düşmezsiniz:
Bir kadın ile ilişkinizde anlaşmazlık ya da çatışma olduğu durumlarda, kadın ne kadar çok ağlıyorsa ona o kadar az acıyın. Eğer illa birine acıyacaksanız, ağlasa bile ağlamasına karşı koymaya çalışan kadına acıyın. Kadının ağlama şiddetinin çoğu durumda üzüntüsünün veya size olan sevgisinin göstergesi olmadığını, ağlama şiddetinin çoğu zaman sizi manipüle etme çabası ile doğru orantılı olduğunu bilin.
Bakın burada kadın ilişki çatışmalarında her ağladığında sizi manipüle etmeye çalışıyor demiyorum. Ama aşırı, göstere göstere, sizi suçlu hissettirmek için tasarlanmış gibi duran ağlamalardan bahsediyorum. Yoksa kadınlar hormonal nedenlerle ortada bir şey yokken durduk yere de ağlayabilirler, gerçekten üzgün ya da kızgın olduğu için ağlayabilirler.
Burada özellikle ciddi tartışmalarda karşılaşacağınız ve sizi ne kadar sevdiğini ya da onu ne kadar üzdüğünüzü gözünüze sokmaya çalışan ağlamalardan bahsediyorum. Birçok erkek bu ağlamaları yoğun sevginin ya da üzüntünün göstergesi sanıyor. Bazen kadın ne yapmış olursa olsun, “beni bu kadar seven birini nasıl bırakırım” ya da “ben onu çok üzdüm, onu bırakırsam çok büyük bir suçluluk hissederim” diyerek kadını bırakamıyor.
Bunu ben özellikle bir erkeğin, kadının ciddi bir hatasını yakalayarak terk ettiği durumlarda görüyorum. Örneğin adam kızın geçmişte evli biriyle olduğunu yani birinin metresi olduğunu öğreniyor ve kızı terk ediyor. Sonra bana danışırken “abi sürekli ağlıyor, geçen gece sabaha kadar ağlamış, beni aradığında da ağlıyor. Ne yapacağımı şaşırdım, tamam büyük bir hata ama beni çok seviyor”. Seni çok sevdiğini nereden biliyorsun diye sorduğumda da sanki barizmiş gibi “ama abi çok ağlıyor, bu beni çok sevdiğini göstermez mi?”
Ciddi bir hatası ortaya çıkan kadının çok ağlayarak ayrılığa direnmesi, onun sizi çok sevdiğini değil, muhtemelen çok ağlayarak en aleyhine durumlardan bile yırtmayı öğrendiğini gösterir. Bu gibi durumlarda çok ağlamak bana göre kırmızı alarmdır. Siz kıza yanlış yapıyor olsanız bile normal bir kadın biraz ağlar, biraz karşı koyar ama sonra “ne halin varsa gör” diye sizin peşinizi bırakır. Sürekli ağlayan, çok ağlayan ise genellikle normal bir kadın değil, manipülatif bir kadındır.
Bunu erkekler de yapıyorlar bu arada. Burada ve konuşmalarda kızın önünde ağlayıp sızlayan çok erkekle karşılaştım. Ama erkek ağladığında (bağlamımız hala ilişki anlaşmazlıkları ve çatışmalar), kadınlarda dürtüsel bir şekilde o erkekten soğurlar. Yani erkeğin popüler kültürden öğrendiği ve “bana acırsa beni sever” tarzında bir ahmaklıkla, kadınların çocuklar için varolan anaçlığını yetişkin bir erkek olarak kullanabileceğini sanarak ağlaması, kadınlarda ters teper ve çoğu kadın bu manipülasyona düşmez. Ama kadının ağlaması maalesef erkekteki dürtüsel “koruma” içgüdüsünü harekete geçirir ve erkeğin kadına daha da fazla çekim duymasına neden olabilir. Fakat bu çekimin asıl kısmı suçluluk duygusudur.
Bir kadın aşırı şiddette ağladığında, ona karşı acımasız olun derken, “vurun gahpeye” tarzı bir şey yapın demiyorum. Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi, “ah beni ne kadar seviyor, ne kadar çok üzülüyor” varsayıp erimekten kaçınmak. İkincisi, aşk bombardımanında olduğu gibi ağlama krizinde de, “bu kadın beni çok seviyor” diye erimek yerine soğumayı öğrenmek.
Bu bölümde, ilişkilerde manipülasyonu konuşacağız.
Toksik ve istismar içeren ilişkiler yaşamış birçok insanla çalıştım (diyor Dr.K.). Bu insanlar ya sağlıksız ya da toksik ilişkiler döngüsüne giriyorlar ya da toksik ebeveynlerle, kardeşlerle ya da iş arkadaşları ya da patronlarla ile başa çıkmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda sosyopat, narsist insanlarla da çalıştım. Bu iki grup insanla çalışmam sonucunda, toksik ve istismarcı olan tarafın belli davranış kalıplarına sahip olduğunu gördüm. Bu davranış kalıplarının farkına varmak, toksik tarafın kendini düzeltip daha sağlıklı ilişkiler yaşaması için, kurbanın ise karşısındakinin kendisine ne yaptığının farkına varması, düşmanın üzerinde kullandığı stratejileri bilmesi için çok önemli.
İstismarcı partnerin genellikle bilinçsiz bir şekilde uyguladığı, istismara uğrayan partnerin ilişkiye saplanıp kalmasına neden olan ve basamak basamak ilerleyen teknikleri ele alacağız. Bu teknikler genellikle o kadar sinsiler ki, çoğu zaman istismara uğrayan taraf bunların farkına varmaz. Böyle bir ilişkide olan arkadaşınıza “bu kişi senin için iyi değil, sana iyi gelmiyor” dediğinizde, bu arkadaşınız size her şeyin yolunda olduğunu ve sorunları çözebileceğinizi söyler. “Kimse mükemmel değil ama o benim iyiliğimi düşünen biri” gibi şeyler söyler. Siz de arkadaşınızın, partnerinin kendine yaptıklarını nasıl olup da göremediğine şaşırıp durursunuz. Bu bölümde umarım, bu manipülasyon tekniklerinin, kurbanı kendilerine yapılan şeylere karşı nasıl tamamen kör ettiğini anlayabileceksiniz.
Birinci Evre: Değerlendirme (Manipülasyona giden yol)
Bu aşamada istismarcı partner, normal bir insanın tolerans göstermeyeceği ama kendisinin sürekli yaptığı şeylere tolerans gösterebilecek birini bulmaya çalışır. İstismarcı kişi, karşısındakinden istediği şeyleri almak için kullandığı istismarcı davranışlarına karşı kırılgan birini arar. Bunun için de çok basit testler yapar ve bu testler de genellikle sizin sınırlarınızı, sevgi dolu bir şekilde ihlal etmek şeklinde olur.
Sınırlarınız ihlal edildiğinde, sizin buna vereceğiniz tepki, genellikle sınırlarınızı ihlal eden kişinin size gönderdiği duygusal sinyallere göre değişir. Bir insan sizden bir şey çalarsa ve bunu yaparken “senden hoşlanmıyorum, sana zarar vermek istiyorum” sinyalleri gönderirse, beyniniz hiçbir karmaşaya düşmeden tepki verir. Karşınızdakinin size zarar vermek istediğini, kötülük yapmak istediğini bilirsiniz. Bu durumda böyle birini hayatınızdan atmak görece çok kolaydır.
Manipülatif ve istismarcı biri ise, sizin sınırlarınızı (en azından başlangıçta) sevgi ve şefkat ile ihlal eder. “Sana dokunulmasından hoşlanmadığını biliyorum ama çok güzelsin, sana dokunmadan duramıyorum” diyerek dokunup durur. Ya da “bugün çok yoğun olduğunu söyledin ama seni düşünmeden duramıyorum, o yüzden bir sürü mesaj attım” gibi şeyler söyler. Yani sizin sınırlarınızı ihlal ederken, size pozitif ya da övücü duygusal sinyaller gönderir.
Toksik partner, sizi bu şekilde dener ve değerlendirir. Eğer size doğru duygusal sinyalleri gönderirlerse, sizin sınırlarınızı ihlal edip sizden istediği şeyi koparıp koparamadığına bakar.
İstismara uğrayan ya da uğrayacak partnerin ise, kendi kırılganlıkları, güvensizlikleri vardır. Sevilmek ister, övülmek ister, kendisini arzulayan bir partner ile romantik ilişkide olmak ister. Bir de tabii popüler kültür bize, gerçekten tutkulu ilişkilerin, birbirlerine vurmalı, bağırmalı olduklarını, şiddetli bir kavganın birden bire tutkulu öpüşmelere yol açtığı bipolarlığın aşkmış gibi gösterilir. Kendi güvensizlikleriniz ve popüler medya koşullanması ile, karşınıdaki insan size sevgi sinyalleri gönderdiği sürece, sınırlarınızı ihlal etmesinin pek dert olmadığını sanırsınız.
Bir insanın pozitif ve şefkat dolu sinyaller gönderirken sizin sınırlarınızı ihlal etmesi, sizin aklınızı karıştırır, aklınızda çok büyük bir soru işareti oluşturur. İstismarcı size karmaşık sinyaller gönderdiği için, bir istismar kurbanı olduğunuzu anlayamazsınız.
Toksik partner bu aşamada partnerinin, doğru sinyallerle ve nedenlerle yapıldığında, sınırlarının ihlal edilip edilmeyeceğine izin verip vermeyeceğini anlamaya çalışır. Toksik partner, sizin sınırlarınızın doğru nedenlerle ihlal edilmesine izin verdiğinizi gördüğünde, ikinci test aşamasına geçer.
İkinci Evre: Test Evresi
Manipülatif partner, birinci aşamada, sizin doğru nedenlerle yapıldığında, sınırlarınızın ihlal edilmesine ses çıkarmadığınızı ya da çıkaramadığınızı görmüştür. İkinci aşamada ise, sınırlarınızı başka hangi nedenlerle ihlal edebileceğini, başka hangi nedenlerle sınırlarınızın ihlal edilmesine ses çıkarmayacağınızı ya da çıkaramayacağınızı test eder. Burada istismarcı partner, temel olarak sizi kontrolcü ve manşpülatif davranışa açık hale getiren diğer zayıf noktalarınızı arar.
Bu aşamada manipülatif partner, partnerinin kafasını oldukça karıştıran bir şey yapar. Partnerini kızdıracak ya da kıracak bir şey yapar ama sonra özür diler. Partnerini kırdıktan sonra sadece özür dileyerek bu yaptığının yanına kalıp kalmayacağına bakar.
Sorun şu ki, bir insanın özür dileyebilmesi, çoğu zaman o insanla ilgili olumlu bir göstergedir. Bir insan sizi kırdığında ya da kızdırdığında özür diliyorsa, o insan iyi bir insandır ya da iyi niyetlidir dersiniz. Ama manipülatif ve istismarcı bir insan ile karşı karşıya olduğunuzda, özür dilemek bir manipülasyon aracına dönüşür. “Ben bu insana kötü bir şey yaparsam, özür dileyerek bu işten yırtabilir miyim?” stratejisinin bir aracı olur.
Burada normal bir hata ve özür olayını aşan şey şu. Manipülatif ve istismarcı biri, sizin sınırlarınızı ihlal eder ve sonra özür diler. Ama orada durmaz. Sizin sınırlarınızı ilkin hafif bir şekilde ihlal etse de, sınır ihlalleri çok daha kötüleşmeye başlar. Bunun klasik örneği, fiziksel ya da duygusal şiddet gösteren partnerin, sonra dönüp “çok üzgünüm, bunu hak etmedin, lütfen bana bir şans daha ver, seni çok seviyorum, ben bazen hatalar yapan bir insanım, sarhoş olduğumda ne yaptığımı bilmiyorum, söz veriyorum değişeceğim, vs, vs, vs” demesi. Bu kişi burada aslında, sadece özür dilemenin yetip yetmeyeceğine bakar. Eğer özür dilemek yetiyorsa, kötü davranışı yapmaya ve sonrasında özür dileyip af dilemeye devam eder. Örneğin manipülatif bir erkek, birgün karısını döver ama sonra çiçekler alıp, değişeceği konusunda yeminler edip af diler. Fakat bir süre uslu durduktan sonra karısını yine döver ve ertesi gün yine af diler.
Manipülatif kişinin yapabileceği başka bir test de, hangi başka duyguların, sizin sınır ihlallerine ses çıkarmamanızı sağladığını test etmek. Partner örneğin “bu haftasonu görüşelim mi?” sorusuna “bu haftasonu çalışmam lazım bebeğim” yanıtını aldığında, bu tür bir manipülasyon yapabilir. Burada manipülasyondan konuştuğumuzu yani davranışın göstere göstere ve şiddetli olmayacağını hatırlatalım.
Manipülatif partner bu cevap üzerine haftasonu arayıp “bu hafta gerçekten çok depresifim. Çalışman gerektiğini söylemiştin ama kötü hissediyorum işte … ama sen çalışmaya devam et aşkım, ben kendi başımın çaresine bakarım. Ben burada bunalımlardayım, ama sen çalışmaya devam et aşkım, benim için endişelenme. Başımın çaresine bakabilirim” gibi şeyler söyleyebilir. Burada partner, üzülmesini, sınır ihlalinde kullanıp kullanamayacağını test eder. Partner aynı zamanda öfkeyi de kullanabilir. Örneğin “işin her zaman benden daha önemli” diye kızabilir. Ya da suçluluk duygusunu kullanabilir.
Bunun manipülasyon mu yoksa sağlıklı bir ilişkinin normal bir parçası olup olmadığını anlamanın bir yolu var. Manipülatif test, sanki sizin savunma sistemlerinizi test ediyormuş gibi ard arda değişik silahlar kullanır. Önce üzüntüyü kullanır ve bu çalışmazsa öfkeyi kullanır ve o da çalışmazsa birden özür dilemeye başlayabilir ve bu da çalışmazsa sonrasında size suçluluk duygusu tuzağı kurabilir. Manipülatif bir partner tek bir duygusal teknik kullanmaz ve sizin değişik duygularla dolmanıza neden olur.
Eğer partneriniz değişken duygusal tepkiler verip duruyorsa, bir pasif agresif, bir suçluluk duygusu ile dolu, bir özür diler şeklinde sürekli duygudan duyguya atlıyorsa, anormal bir insan ile toksik, sağlıksız bir ilişkide olduğunuzu anlayabilirsiniz.
Üçüncü Evre: Duygusal kafa karışıklığı / Duygusal manipülasyon evresi
Burada anlamanız gereken şey, bu insan bunu, neler yaparsam yanıma kalır diye bulmak için yapıyor. Ama aynı zamanda bu testler ile, sizin kafanızı aşırı karıştırıyor ve sürekli olarak bu kişinin duygularına tepki verir durumda kalıyorsunuz.
İşte duygusal manipülasyon da tam olarak burada size tesir etmeye başlıyor. Çünkü, duygusal olarak dengede olursanız, duygusal olarak manipüle edilemezsiniz. Manipülatif ve istismarcı insanlar, her şeyden önce, kafanızda kocaman bir soru işareti yaratırlar. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemez hale gelmenizi sağlarlar. Birgün bir şekil hissedersiniz, başka gün başka bir şekil. Ve içsel olarak karmakarışık olduğunuzda da, artık duygusal manipülasyon için verimli topraklara dönersiniz. Çünkü siz ne hissettiğinizi bilmemeye başladığınızda, karşınızdaki sizde duygu yaratacak davranışlar icraa etmeye başlar.
Başlangıçta “seni çok seviyorum, ondan sana dokunmadan duramıyorum” diyen, sonra “sen eskiden bundan hoşlanıyordun, ama şimdi eskisi gibi dokunmuyoruz. Nerede hata yaptım. Çok kırgınım, benden git gide uzaklaşıyorsun” demeye başlar. Sürekli taktik değiştirir, örneğin kızgınlık gösterir. “Ben sana ne yaptım? Böyle davranmana inanamıyorum. Tüm eski sevgililerim de böyle şeyler yapıyorlardı”.
Bu tür değişen duygular karşısında kafanız karıştığında, manipülatör size istediği duygusal enerjiyi gönderebilir. Sizi suçlu hissettirebilir, üzgün hissettirebilir, kızgın hissettirebilir. Artık duygusal bir pusulanız kalmaz ve duygusal manipülasyona çok açık biri haline gelirsiniz.
Dördüncü Evre: Her şey sizin suçunuz evresi
Dördüncü evrede manipülatör sizi, kendi duygusal durumunun sorumlusu haline getirir. Manipülatör kızgın hissettiğinde siz suçlu hissedersiniz, manipülatör üzgün hissettiğinde siz yine kendinizi suçlu hissedersiniz. “Bir şeyleri yanlış yapıyorum” dersiniz.
Manipülatör bazen de sizden uzaklaşabilir, pasif agresif şeyler yapmaya başlayabilir. Bir çok sıcak, bir çok soğuk olabilir. Bu durumda da siz, neyi yanlış yaptığınızı bulmaya çalışırsınız.
Bu aşama, toksik ilişkinin tüm zehrinin kişinin içine işlediği aşamadır. Çünkü manipülasyona uğrayan kişinin kızgın olup olmaması, seviliyor hissedip hissetmemesi, vs. tamamen manipülasyona uğrayanın davranışlarına bağlıdır. Bu da, kişinin toksik bir ilişkide olduğunu anlayamamasının önemli nedenlerinden biridir. Çünkü kontrol sizdeymiş gibi hissedersiniz. “Eğer yeterince seversem”, “yeterince ilgi gösterirsem”, “tüm mesajlarına hemen cevap verirsem”, “ne isterse yaparsam”, onu içindeki şeytanlardan koruyabilim dersiniz.
Bunun klasik bir örneği, evi sürekli temiz tutarsam, akşam yemeğini zamanında hazırlarsam, kocam eve geldiğinde beni dövmez diye düşünen kadındır. Burada istismara uğrayan kişi, istismarın suçlusu kendisiymiş gibi, istismarı kontrol altında tutması gereken kendisiymiş gibi davranır. Bir South Park bölümünde karakterlerden biri, “Neden sana vurmama sebep oluyorsun, anlayamıyorum” diyordu.
Sorumluluk tamamen istismar edilen kişinin sırtına yüklendiğinde, istismarcı tüm sorumluluktan kurtulur. Birçok insanın bu tür toksik ilişkilerden çıkamama nedeni, tamamen aciz hissetmeleri değil tam tersine, her şeyi doğru yaparlarsa, durumu düzeltebilecekleri hissidir. Kişi eğer sınır ihlalerine daha fazla sessiz kalırsa, karşısındakine her istediğini verirse, onun istediği gibi biri olursa, bu aşırı gelgitli insanı kontrol edebileceğine inanır.
“Yumurta Kabukları Üstünde Yürümek” (Türkçe’de diken üstünde olmak deyimine karşılık gelen “Walking on Eggshells) adlı, sınırda kişilik bozukluğu olan biri ile yaşamı anlatan çok güzel bir kitap var. Bu deyim, böyle biri ile yaşamı çok güzel açıklıyor. Böyle toksik biriyle yaşamak için sürekli parmak uçlarında yürümek gerekiyor ve yanlış bir şey söylediğinizde ya da yaptığınzda, toksik partner sürekli olarak patlıyor. Ama bu patlama onun suçu değil, güya sizin suçunuz, onun patlamasına sebep olacak bir şey yapmamalıydınız(!).
Böyle bir ilişkiden çıkmanız zor zira ilişkiden çıkmak istediğinizde, karşınızdaki kişi tüm o duygusal manipülasyon taktiklerini üstünüze salacak. Örneğin “ben bu ilişkiyi bitirmek istiyorum” dediğinizde belki öfkelenip “pes edeceğini biliyordum, sende bu ilişkiyi yürütecek yürek olmadığını sana söylemiştim, işler biraz kötüleşince, kaçacak bir korkak olduğunu söylemiştim” gibi şeyler söyleyecek. Ya da belki suçluluk duyuyormuş gibi ağlamaya başlayacak, çiçekler alacak ve “yemin ediyorum terapiye başlayacağım” gibi şeyler söyleyecek. Belki gerçekten de terapiye gidecek. Toksik, manipülatif ve istismarcı birini terk etmek istediğinizde, bu kişi size karşı birçok duygusal manipülasyon tekniği kullanacak.
Manipülatif ve istismarcı kişinin iyiyken çok iyi olması
Manipülatif ve istismarcı kişiyi terk etmeyi gerçekten zorlaştıran bir şey daha var. Toksik kişi her zaman o kadar da kötü biri değil. Aslına bakarsanız benim gördüğüme göre, manipülatif ve istismarcı kişi ilişkinin yarısında berbat biri ama ilişkinin kalan yarısında da gayet iyi, en azından iyi olmaya çalışan biri.
Buna klasik bir örnek, madde bağımlısı ebeveyn. Bir çocuğun madde bağımlısı anne ya da babasını kendi başına bırakması zordur zira bu ebeveyn, madde etkisi altında değilken gerçek bir suçluluk duyar, işleri yoluna koymayı, kaybettiğiniz zamanı yeniden kazanmayı, iyi bir ebeveyn olmayı ister. “Çok üzgünüm, sen bunları hak etmiyorsun. Hadi gel bugün en sevdiğin şeyi yapalım. Baban daha iyi bir baba olmak için elinden geleni yapacak, söz veriyorum” der. Bunları söylerken samimidir ve çocuk da bu ebeveynin potansiyeli için ondan kopamaz. Ama sorun şu ki, ebeveyn her zaman böyle değildir. Her zaman ayık olmaz ve örneği alkol tükettiğinde, bambaşka biri olur.
Aralıklı pekiştirme (intermittent reinforcement), bir davranış sonrası ödülün düzensiz ve (en azından görünürde) rastgele aralıklarla verilmesi durumudur. Aralıklı pekiştirmeye maruz bırakılan bireyler, diğer pekiştirme tiplerine göre (sabit aralıklı ve öngörülebilir pekiştirme) ödüle ulaşmak için çok daha fazla emek harcarlar ve dahası ödül uzun süre ufukta görünmese bile birgün geleceğine inançlarından çaba harcamaya devam ederler.
Manipülatör rastgele bir şekilde çok iyi bir sevgiliye dönüşür ve aynı şekilde rastgele bir şekilde berbat bis sevgiliye dönüşür. Siz de kendinizi, her zaman çok iyi sevgili olması için ne yapabileceğinizi düşünüp dururken bulursunuz.
Manipülatif birinden ayrılmak
Manipülatif birinden ayrılmak istediğinizde, bu kişinin sizin üzerinizde çok çeşitli duygusal manipülasyon taktikleri kullanacağını söylemiştik. Manipülatif partner bunun yanında, ailenize, arkadaşlarınıza ve hatta iş arkadaşlarınız ya da patronlarınıza ulaşabilir. Sizi ilişkide tutmak için elinden gelen her şeyi deneyebilir.
Şimdi şunu da belirtmem gerekiyor ki, bu tip toksik insanlarla çalışmalarımdan da gördüğüm üzere, bu insanların çok az bir kısmı kötü insanlar ya da bunu kötülük olsun diye yapıyorlar. Sizi bu insanların taktiklerine karşı bilinçlendirmek istiyorum ama bu insanları şeytanlaştırmanızı istemiyorum. Bu insanların böyle davranmalarının sebebi, bu şekilde sosyalleşmeyi öğrenmiş olmaları. Narsist ya da sosyopat olanlarının oranı çok düşük, %1 civarında. Çoğu zaman bu insanlar çok kötü insanlar olduklarından değil, kendi içsel, duygusal durumları kötü ve kaotik olduğundan böyleler.
Mahmut abi selamlar. Merkeze 2 saat uzak, küçük bir ilçede sportif, başka kadınlar tarafından da beğenilen ve dile getirilen ama iletişim anlamında kendimi bir tık eksik gördüğüm bir hekim olarak görev yapmaktayım.
Küçük ilçe olması dolayısıyla fazla kadın popülasyonu yok ve bu yüzden affına sığınarak “bir kız vardı” diyerek lafa giriyorum. Kız işyerindendi ve gerek benim şahsi fikrim ve pek çok kişinin de belirttiği üzere ilçenin en güzel kızı denilebilir.
Bir kıza daha yürümeden bu şekilde kafanda bir zirveye çıkarman yanlış. Kızı bu kadar yukarı koyarsan kıza aşağıdan bakarsın, o da sana tepeden bakmak zorunda kalır. Kızın güzelliğini takdir etme demiyorum ama ilçenin en güzel kızı nedir yahu? Muhtemelen ilçenin en güzel kızı değil.
Süreç boyunca arkadaşlarım da beni onunla fiziksel olarak yakıştırıp durdu.
Kıza yürüme sürecine başkalarını katmayın. Bu arkadaşlar tüm iyi niyetleri ile, ya da niyetini bilemeyeceğinin bazı arkadaşların çaktırmadan kötü niyetleri ile, olacak olayı bile pok etmekle meşhurdurlar.
Kendisini ilk gördüğümde kendisini 25 filan sanmıştım ama 31 olduğunu öğrenince oldukça şaşırmıştım. Kızın işi statü olarak benden bir tık altta ve eczacı. Kızla işyeri flörtüne uygun olarak bir iki ay seviyeyi arttırarak konuştum,diğer kadınlarda işe yarayan flört tarzıma uygun ve tatlı sataşmalarla ve neglere uygun bir oyun sergiledim fakat ilk buluşma teklifimi reddedilince yaşının 31 olması sebebiyle biraz daha beta oyunu sergilemek gerek diye düşündüm.
Ne alaka? Bir kere istersen en iyini oyna, yürüdüğün çoğu kadın seninle olmak istemeyecek. Diğerlerinde işe yarayan bunda işe yarayacak diye bir şey yok. Sonra, kız reddedince paniğe kapılıp eski kaybeden programlamaya dönünce başına ne gelecek sanıyorsun? Kadın 30 yaş üstünde olunca “beta öder arıyorsa beni ödetmeye alsın” gibi absürt bir şey mi düşündün?
Fakat 2.buluşma teklifim de reddedilince artık next gereği hissettim.
Evet next.
Kız buluşma tekliflerinin haftasonu olması sebebiyle ailesinin yanına gidemeyeceğini ve bu yüzden reddettiğini belirtti.
Fark etmez, yine next. Next ne demek? Sen ona, o sana iki hatta en iyisi üç kere ulaşmadan ulaşmayacaksın ve sana iki-üç kere ulaşmadan buluşmaya çağırmayacaksın.
Tam nextlemişken bana hediye getirip konuşma başlatma çabasına girince son kez atağa kalktım.
Hayır, sana en az iki kere ulaşacaktı.
Fakat kız sıcak geçen 3 günlük konuşma sonrasında birden bire soğudu ve en sonunda benden 3 yaş büyük olduğu için ilişki istemediğini belirtince 31 yaşında olduğu için güven istediğini düşünerek artık iyiden iyiye kartları açık oynayıp kendisine açılmanın daha doğru olacağını düşündüm ve uzun süreli ilişki odaklı olduğumu hatta üstü kapalı şekilde dolaylı olarak evlilik dahi istediğimi kendisine belirttim (gerçekten istedim).
Buna kartları açık oynamak denmez, buna sinsi efendi adam modu denir. “Bak Nalan, biliyorum beni çekici bulmuyorsun, bana ilgin yok. Ama ben çok efendi erkeğim, iyi çocuğum, piç değilim ben Sezerciğim. Bana duymadığın ilginin bedeli neyse öderim” modu. Bu şekilde davranınca, çoğunluk olduğunu sandığınız diğer kaka çocuklardan farklı ve daha iyi alternatif gibi davrandığınızı sanıyorsunuz ama tam tersi, zayıf ve muhtaç çoğunluk (ya da azımsanamayacak çokluk) gibi davranıyorsunuz.
,kız konuşma boyunca ağladı ve :
Kız da ne yapsın garibim, koskoca doktorun girdiği hallere bakıp gülse mi ağlasa mı şaşmıştır.
“Ben ömrüm boyunca böyle yalnız kalacağım,ben kabuğumda mutluyum benim konfor alanıma saldırma,senin çevrende başka insanlar var onlara git yaşın genç daha” tarzı aşırı depresif cümleler kurup durdu.
Klasik, “sorun sende değil bende” türevi. Kız sana direkt seni istemiyorum demek yerine, böyle demenin canını acıtacağını düşünerek, “sorun sende değil bende” diyor. Onurlu çıkış kapısını bırakmış kız, müsade isteyip çık ordan.
Gerçekten de bana yürüyen en az 3 kişi daha oldu fakat “ya güzel olsun ya hiç olmasın” düşüncem yüzünden hiçbirine şans vermedim.
Kusura bakma ama, seçiciyim diye kendini avutma, kadınlarla başarısızlığını seçiciyim maskesi ardına saklama. Senin modelinde efendi erkeklerin aşırı güzellik takıntısı, bir çeşit başa çıkma mekanizması. Çirkin bulduğunuz kızla sevgili olun demiyorum ama genelde en başarısız adamlar en güzellik takıntılı adamlar oluyorlar.
Ayrıca kendini aç bırakman iyi mi oldu şimdi? Yılların açlığı ile tüm açlığını hoşuna giden kızın üstüne kusuyorsun ve buna engel olamıyorsun.
Bu arada bu kız sana yürümedi.
Kız bir iki gün boyunca isteksiz davranmaya devam edince artık oneitis olsam da erkeklik onurumu kurtarmak ve yedek lastik olmak istemediğim için kendisine konuşmayı bırakma kararı aldığımı belirttim.
Direkt ve yüzüne baka baka reddedilmene rağmen 2 gün kızın peşinde koştuğun kısmını görmemiş gibi yapalım.
Kız bu kararı kendisine açıkladığım konuşma esnasında yaşın ufak bir bahane olduğunu, şu an için devam eden ailevi bir manzereti dolayısıyla bana ilişkide zaman ayırayamayacağını ve benim bunu tolere edemeyeceğimi düşündüğü için ilişki istemediği gibi bir başka bahane sundu.
Sorun sende değil bende diyor ama tabii ki kız seni istemiyor, sende gönlü yok. Yaşın kesin etkisi vardır ama olay seni istememesi. İstemesi için değil, istememesi için uğraşman da olayı daha kötü hale getiriyor.
Kız yada kadın mı demeliyim bilmiyorum
İlçemizin en güzeli de.
ama çok güzel ve halen kızı düşünsem de ona yazmıyorum ve hiç bir kontaktta bulunmuyorum, oneitistan çıkmaya uğraşıyorum ama şuan için bana yeniden yazmasını deli gibi istiyorum
Kızın sende gönlü olmadığını kabul edebildin mi anlamadım. 28 yaşındasın, bunu kabul etmen, edebilmen lazım. Erkek olmak, kabul etmesi zor gerçekleri kabul edebilmeni de gerektirir.
ve kızacaksın belki ama kendisi ile deli gibi ilişki yaşamak ve evlilik dahi düşünüyorum.
Ya reca ederim geç bu efendi, asil duyguların insanı oyununu. Biz de biliyoruz, kız da biliyor ki, deli gibi ikiz tepelere tırmanmak, çayıra karşı yatırıp tırmalamak ve kaşımak istiyorsun 😀
Benim asıl sorum ise kıza en başta yazarken “zaten 31 yaşında, garanti cepte” diye düşünürken ..
Doktor bu ne, bu ne? Ne okudum ben yahu! Yani senin oyun stratejin, bir kadının “ya adama çekim duymuyorum ama yaşım da geçiyor, bu da doktor, ben buna kapağı atayım” demesi mi?
ve hem alfa hem beta oyunu oynamama tabiri caizse tüm tuşlara basmama rağmen
Rağmen mi? Ne ara alfa oyunu oynadığını sanıyorsun onu anlamadım ama senin oyunun yüzünden bu hallere düştün, oynadığın oyuna rağmen değil. Böyle oynamasan belki olabilirdi. Bir de her tuşa basarak hangi oyun kazanılabilir ki?
kızı elde edemememin sebebi ne olabilir?
Öncelikle, bir kızla beraber olmayı, kendi değersiz benliğinin (kendi gözünde değersiz yoksa değersiz değilsin) o kızı elde etmesi olarak algılaman var. Sonra “ya zittir et Mahmut Abi’yi bu kız farklı” diye kıza beta olman, olmak için uğraşman var. Açılman var, en sinsi şekilde efendi erkek olduğunu anlatmaya çalışman var. Bir kere bile buluşmadığın kıza bu kadar düşmene neden olan duygusal yatırımın var. Var da var.
sürekli aile ve sevgi temalı mesajları var alfa dul olabileceğine dair şüphem oldu
Muhtemelen dışarıda uygun taliplerine aile isteyen iyi bir kızım mesajı gönderiyor, alfa dul ne alaka? Bu anlattıkların kızın alfa dul, tarantula ya da sıçrayan örümcek olmasından kaynaklanmıyor, senin azgın betalıklarından kaynaklanıyor. Ha kızın sende gönlü hiç olmayacaktı muhtemelen, oyun ne olursa olsun ama olsaydı bile, bunu bitirmek için özel emek harcamışsın.
ama pek bir emare de göremedim açıkçası ,dilersen daha fazla detay verebilirim ve bunu bir vaka videosu yapabilirsin Mahmut abi uzun oldu ama cevaplarsanız teşekkür ederim, cevaplamasan da şu zamana kadar sadece şu site için bile yine teşekkür ederim hep varol saygıdeğer Mahmut abim
2 kere teklif ettin ve reddedildin. İstenmediğini kabul etseydin, bunca saçmalığa maruz kalman ve kızı da maruz bırakman gerekmezdi. Muhtemelen şu an oneitis kalmana neden olan kafa yapın, yürürken de muhtaçlık olarak üstünden aktı.
Sana tavsiyem, kendini aç bırakmayı bırak. Önüne gelenle birlikte ol demiyorum ama senin seçicilik dediğinin üçte biri seçicilikse, üçte ikisi klasik yürüme, reddedilme korkusu. Gerçekten de bana yürüyen en az 3 kişi daha oldu diyorsun, anladığım kadarıyla oturmuş taliplerini bekliyorsun ve sen aktif olarak yürümüyorsun. O konuda bir şeyler yapman gerekecek.
Beni en çok arayan meslek grubu sanırım doktorlar. Gördüğüm en asosyal meslek grubu da doktorlar. Biliyorum, insani saatlerde çalışmıyorsunuz ama zaten size partilerin gülü olun demiyorum. Biraz sosyalleşin, kızlara yürüyün. Amacınız kız arkadaş ise, 6 ayda ortalama 3-4 kızla buluştuktan sonra bir kız arkadaşınız olur zaten. Vaktim yok diyorsan, hadi senin için bir sene olsun.
Yaşadığın şehir gerçekten küçükse, haftada bir merkeze gidip orada bir şeyler yapabilirsin. Ama o ilçede de 3-4 kızla buluşabileceğin kadar kadın var muhtemelen.