Erkeklerin duygusal destek ve onay için kadınlara bel bağlamaları

Geçenlerde yorumlarda şöyle bir şey okudum:

“O benim hem sevgilimdi hem de en yakın arkadaşımdı. Yalnız kaldım, bir başıma. Onu takip etmiyorum ama eminim ki hayatını yaşıyordur, ben ise dibine kadar yalnızlık yaşıyorum.”

Tam bu sırada Dr.K’dan “Erkeklerin kazanmaları gereken en önemli duygusal zeka yetenekleri” bölümünü Erkek Adam Patreon‘da yayına hazırlıyordum. Yıllardır bu sitede ve dışarıda şahit olduğum bir durumu özetlemiş:

Günümüzde erkeklerin mücadele ettiği en büyük problemlerden biri, erkeklerin ana duygusal destek kaynaklarının, genellikle romantik ilişki yaşadıkları kadınlar olması … Erkekler bir kadından ayrılsalar ya da terk edilseler bile, duygusal desteğe ihtiyaçları olduğunda, ayrıldıkları kadından başka gidebilecekleri bir yer bilmiyorlar.

Erkekler duygusal destek için diğer erkeklerle nasıl konuşacaklarını bilmediklerinden, hem kendileri hem de kadınlar için büyük bir problem yaratıyorlar zira duygusal destek için kadınları kullanmaya başlıyorlar. Ayrılık sonrasında erkeklerde intihar riskinin 4 kat yüksek olması şaşırtıcı değil zira erkekler ayrılık ile sadece kız arkadaş ya da eş kaybetmiyorlar aynı zamanda duygusal desteklerini de kaybediyorlar. Her şeyi bir anda darmadağın oluyor. Bu nedenle erkeklerin, kadınlar dışında sosyal bağlantılar geliştirmeleri çok önemli.

Bir kadınla beraberken ya da yalnızken, duygusal, sosyal ve hatta manevi ihtiyaçlarınızı sağlayabileceğiniz birden fazla kaynak, bir sosyal yaşantınızın olması lazım. Birçok erkek gerçekten de bu tür destek ağından yoksun yaşıyor ve tüm bu ihtiyaçlarını romantik ilişkisinden gidermeye çalışıyor. Bunu yaparken de, kadına bel bağlamaya başlıyor ve kadının sırtına, taşıyamayacağı bir yük bindiriyor. Yetişkin bir kadın, yetişkin bir erkeğe annelik yapmak istemeyeceği için de genellikle terk ediliyor ya da bu bağımlılığından dolayı berbat bir ilişkiyi bile terk edemiyor.

Uzun süreli ilişki yaşayanlar bilirler, partneriniz ile gerçekten arkadaş gibi birçok şeyi de beraber yapıp paylaşıyorsunuz. Ama tam da yukarıda bahsettiğim nedenden ötürü, partneriniz sizin en yakın arkadaşınız değil. Romantik bir ilişkide ya da evlilikte, kadın erkeğe bel bağlamak isterken erkeğin kendisine bel bağlamaya muhtaç olduğunu gördüğünde, kendini güvende hissedemiyor. Aynı zamanda bu bariz bir zayıflık olduğu için, erkekten soğumaya da başlıyor.

Günümüzde erkeklerin duygusal destek için kadınlara bel bağladığı doğru ama bence problem bundan da büyük. Buraya gelen birçok erkek, efendi erkek. Efendi erkek, psikolojideki kaygılı bağlanma stiline denk gelen bir durum. Ve kaygılı bağlanan erkeklerin ya da kadınların en büyük problemlerinden birisi, başkalarından destek değil daha çok onay (validation) aramaları. Bu şekilde onay aradıkları asıl kişi de, romantik partnerleri, eski romantik partnerleri ya da hiç ulaşamadıkları ama takıntı yaptıkları bir kadın oluyor.

Sağlıklı bağlanan bir erkek dışardan destek arayabiliyor ama onayı genellikle kendi içinden alıyor. Kaygılı bağlanan bir erkek ise onayı dışardan, birçok durumda spesifik bir kişiden, şu anki ya da geçmişteki sevgilisinden almaya çalışıyor. Bu nedenle de sevgili onu sevdiği sürece az çok güvende hissederken, bu sevgi bittiğinde tamamen güvensizliğe, kaygıya boğuluyor.

Sanırım duygusal destek ve onay için bir kadına bel bağlamak bir arada şu şekilde bir sonuç ortaya çıkıyor:

Mahmut abi biraz içimi dökecem canım yanıyor. Ben 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Üniversitede 2. kız arkadaşım oldu. ondan aylarca hoşlandım ve oda benden aylarca hoşlanmış. Çıkmaya başladık ancak ben ilişki içinde krizleri yönetemedim ve tecrübesizliğimle kızı soğuttum. Şimdi onun gibi birisi beni sevemeyecek ve çok iyi bir kızı kaybettiğim için asla unutamayacağımı düşünüyorum. 2 ay geçmesine rağmen aklıma geliyor abi.

Burada genç arkadaş “onu unutamıyorum”, “canım yanıyor” dese anlayacağım ama gerçekten empati kurmayı zorlaştıran bir şey söylüyor: “onun gibi birisi beni sevemeyecek ve çok iyi bir kızı kaybettiğim için asla unutamayacağımı düşünüyorum“. Bu sözleri birçok erkeğin papağan gibi söylediğini duyduğum için burada bir beyin yıkama, bir popüler kültür dolması da olduğunu düşünüyorum. Psikoloji ise sanırım bir kadını onay kaynağı yapmak.

Bu sözlere empati duyamama sebebim, sıfır alçak gönüllülük içermeleri. Sen 18 yaşındasın. Hiçbir şey bilmiyorsun. Daha 6 sene önce 12 yaşında bir çocuktun. Ama nedense dünyayı çözmeyi bırak geleceği tahmin edebilecek gibi zırvalıyorsun: “Onun gibi birisi beni sevmeyecek.” “Onu asla unutamayacağım”. Kimse geleceği tahmin edemez, senin gibi 18 yaşında ve hemen hiçbir hayat tecrübesi olmayan biri hiç tahmin edemez.

Ama burada daha önceden bahsettiğim onay bağımlılığı da var. Özdeğeri düşük, özdeğerini dışardan almaya çalışan erkekler, spesifik bir kadını özdeğer kaynakları yapıyorlar. O kadın kendilerini seviyor ve onaylıyorken görece rahatlar ama bu sevgi ve onay ortadan kalktı mı, onaylanmalarının tek yolunu, bu spesifik insanın onayını kazanmak olarak görüyorlar.

Özdeğeri yüksek, içten gelen biri, kendisini istemeyen kişiden soğuyup, kendisini isteyen birini, kendisi ile ödüllendirmek isterken, özdeğeri düşük erkek, kendisini istemeyen birini daha çok istemeye başlıyor. Takıntılı derecede merkeze aldığı bu sıradan kadın, bir anda “onun gibisini bulamazsam” mertebesine çıkıyor. Saplantılı aşkın psikolojisi: Kaygılı bağlanma stili yazısında da belirttiğim gibi:

“Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”

Burada böyle bir durum var mı bilmiyorum, 18 yaşında bir çocuğun 5-6 ay sonra kendisinin bile güleceği çocukça saçmalamaları da olabilir ama günümüzde bu tür sağlıksız bağlanma stillerinin %50’lere dayandığını düşünürsek, problemin böyle bir şey olma ihtimali yüksek.

Bir erkeğin destek ve onay için kadınlara ya da spesifik bir kadına bağlı olmasının çözümü, kadınların ya da spesifik bir kadının onayının peşinde koşup bu onayı kazanmasından geçmiyor tabii ki. Aslına bakarsanız çözümün kadınlarla alakası bile yok. Çözümün kadınlarla alakasının olmaması iyi zira böyle bir durumdaysanoz, kadınların insiyatifinde, insafında değilsiniz. Çözüm zor ama sizin elinizde.

Bu iki arkadaşın en hızlı şekilde yapmaları gereken şey, ilk adım, tabii ki onay ve destek kaynakları olan kadını tamamen hayatlarından çıkarmaları yani iletişimi kes kuralı uygulamaları. Ama bu yeterli değil.

İkinci adım olarak, sosyal ve duygusal desteğin önemli bir kısmını sosyal hayatlarından, onayın önemli bir kısmını kendi içlerinden ve sosyal hayatlarından almayı öğrenmeliler. Bu konuda en dipte olan adamların, genellikle izole yaşayan insanlar olduklarını görüyorum. En geç de onlar iyileşiyorlar. Aynı zamanda yine bu insanlar sıklıkla beni arıyorlar ve sosyalleşmeleri konusundaki her önerimin neden kendileri için geçerli olmadığını refleks hızıyla öne sürüyorlar. Bu kişilere “seninle 10 saat konuşsak ve 1000 tane öneri yapsam, hepsinin neden olmayacağı konusunda “mantıklı” bir neden öne süreceksin ve bunu sanki daha önceden ezberlemiş gibi çok hızlı bir şekilde yapacaksın” diyorum ve bunun farkına varmalarını sağlıyorum. Zira bu yaptıkları, refleksif ve refleksif şeyler genelde kendini korumayla alakalıdır. İzole birinin sosyal hayata açılması acılı bir süreç olduğundan, zihinleri onları bu acıdan korumaya çalışıyor ama bunu yaparken de onları daha büyük bir acıya gömüyor.

Üçüncüsü, yoğun duygusal durumdan çıkmak için terapi ya da kendi kendine yapılabilecek duygusal basıncı azaltıcı aktiviteler ile (yürüyüşler, günlük tutmak, sosyal aktivite, yakın erkek arkadaşları ile konuşma, hayatlarına odaklanma, vs.)  duygusal yükü azaltmalılar. Zira dikkat edin bu iki arkadaş da psikolojide splitting (siyah – beyaz düşünce, ikili ya da “ya hep – ya hiç” düşünme şekli) diye bir şey var. Kişinin hiçbir gri görmeden, genellikle sürekli olarak siyah düşünmesi.

“Asla birini bulamam (it is over)” (ODTU’de okusan da, rasyonelim ayağına manifesto döşesen de tipik splitting. %100 duygusal düşünme, refleks olarak dakikada 5000 “rasyonel” “kanıt” üretse de %0 rasyonalite, %0 beyin korteksi)

“Bir daha asla böyle sevilmeyeceğim” (Bir daha asla böyle sevilmeyeceğim dediği de toplasan birkaç aylık ergen hoşlanması bu arada)

“Asla unutamayacağım.”

“Beni onun gibi seveni ASLA bulamayacağım.”

Bunlar yüksek duygu yükü nedeniyle, duygusal düşünmekten kaynaklanıyor.

Bu aşağıdaki Daha İyi Bir Yaşam İçin – 201 kitabından:

“Siyah – beyaz düşünme şekli amigdalada (limbik sistemde yer alan, kişinin korku, kaygı, öfke ve endişe gibi duygu alanlarını yöneten beyindeki bir bölge) ve hipokampusda (yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmede de önemli bir rol oynayan beynin hafıza merkezi) duygusal aktiviteye işaret eder. Bu da, duygusal olarak yüklendiğiniz ve mantıklı düşünemediğiniz anlamına gelir yani duygusal düşündüğünüz anlamına gelir.”

Çok fazla oranda siyah – beyaz dili kullanan insanlar duygusal düşünürlerdir. Mantıklı konuştuklarını, acı gerçekleri söylediklerini düşünürler ama gerçekten mantıklı düşünemezler. Çünkü gerçek dünya nüanslarla doludur ve çok az şey siyah – beyazdır. Siyah – beyaz düşünce gerçeklikten kopuktur.

Siyah – beyaz düşünen insanlara meydan okuduğunuzda, itiraz ettiğinizde, karşıt görüş bildirdiğinizde, aşırı derecede duygusal tepkiler verirler. Sözlerinde mantık kullanırlar ama mantığın arkasında büyük bir duygusal yük vardır. Bu duygusal yükü boşaltmanız gerekiyor.”

Duygusal yükünüzü azalttığınızda, travmanızı aşmaya başladığınızda, bu ikili düşünme de ortadan kalkıyor. Ama bundan önce siz “ASLA”, “HİÇBİR ZAMAN”, “HEPSİ”, “İSTİSNASI YOK” diye düşündüğünüzde, ne kadar zor olursa olsun kendinize “nereden biliyorsun, sen müneccim misin?” diye sorun ve yine ne kadar zor olursa olsun, karşıt argümanı yazın. Kendinizle çatışmayın, bunu sadece sinsice nifak tohumu ekecek şekilde yapın. Zaman içinde her ikili düşüncenizde bunu yapmaya başlarsanız, bu tür düşünceler azalmaya da başlar. Ama asıl yapmanız gereken, bu tür düşüncelerin yakıtı olan duygusal yükü atmanız.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Patreon üyelerimiz için daha fazla yayın da yapıyoruz.

Eski sevgilim engeli kaldırdı ama yazmıyor. Ne yapmalıyım?

Bu yazıda çok kısa ama çok sorulan bir soruyu ele alacağım. Bu soruyu çok büyük oranda terk edilenler soruyorlar o nedenle engelleyen eski sevgilinin terk ettiği senaryo hakkında konuşuyorum.

Abi eski sevgilim beni engellemişti ama engelimi açtı. Ne yapmaya çalışıyor? Ben ne yapmalıyım?

Eski sevgilim engelimi kaldırdı, ne yapmalıyım / ne yapmaya çalışıyor / amacı ne sorusunu soranların çok büyük bir kısmı, sürekli olarak eski sevgililerini takip eden kişiler. Engellenmiş olmalarına rağmen, sürekli olarak engel açıldı mı, hala engelli miyim diye bakıyorlar.

Öncelikle şunu söyleyeyim, benim burada çokça bahsettiğim iletişimi kes kuralını (no contact kuralı) uyguluyor olsaydınız, eski sevgilinizin engeli kaldırdığından haberiniz olmazdı. Daha doğru bir şekilde söylemem gerekirse, sizin iletişimi kes kuralı uyguluyor olmanız yani eski sevgilinizin, size direkt ulaşması hariç, engeli kaldırıp kaldırmadığından haberinizin olmaması gerekiyordu.

Bunu söylüyorum zira bu sorunun şu versiyonu ile çok karşılaşıyorum: “Abi şu kadar zamandır iletişimi kes kuralı uyguluyorum, eski sevgilim engeli kaldırdı. Ne yapmalıyım?”

Şimdi bu soruyu soranların çok az bir kısmı tesadüfen engellerinin kaldırıldığını görüyorlar ama çoğu engelin kaldırıldığını biliyorlar zira bunu sıklıkla kontrol ediyorlar. Yani çoğu, iletişimi kes kuralı uygulamıyor. Sadece aramamayı beceriyorlar, o kadar.

Sizi engelleyen eski sevgilinin engeli kaldırdığını görmemeniz lazım ama sonuçta gördünüz. Bu ne anlama geliyor? Bu sorunun cevabı, ne anlama gelmediğinde gizli ki aslında soruyu soranların asıl öğrenmek istediği de bu:

Eski sevgilinin engeli kaldırması, sizin kendisine ulaşmanızı istediği anlamına gelmiyor. Eski sevgilinin engeli kaldırması, kendisine ulaşmanız için bir davetiye değil.

Bu soruyu soranların çoğunun öğrenmek istediği bu. Asıl soru, “eski sevgilim engeli kaldırdı, ona ulaşmamı mı istiyor?” Cevabı ise muhtemelen hayır.

Şimdi tabii ki eski sevgiliniz sizin ona ulaşmanızı tahrik etmek için engeli kaldırmış olabilir ama sizin ona ulaşmanızı istiyor olsa bile, bu otomatik olarak sizi istiyor anlamına gelmiyor. Sizi istemediği halde sizden haber almak için bunu yapıyor olabilir. Onu unutup unutmadığınızı görmek için engeli açıyor olabilir. Olabilir de olabilir.

Kısacası, eski sevgili engeli açtığında, hem sizin ona ulaşmanızı hem de sizi isteme ihtimali düşük. Yani “ne yapmaya çalışıyor?” ya da “amacı ne?” diye sorduğunuzda almayı umduğunuz cevabın gerçek olma ihtimali düşük. Peki bu gerçek olsa ne yapmalısınız?

Eski sevgili sizi engelledikten sonra sizin engelinizi açsa bile, bu engeli açması sizi yeniden istiyor ya da özlüyor olması nedenli olsa bile, sizin ona ulaşmamanız gerekiyor. Siz zaten amacının bu olup olmadığını biliyorsunuz ama emin olun, amacının bu olması daha düşük ihtimal.

Yani bu durumla karşılaştığınızda, en iyisi bilmemek ama bunu bildiğinizde, iletişimi kesmeye devam edin. Sadece ona ulaşmayın demiyorum, onun engeli açtıktan sonra ne yaptığını da bilmeyin. Örneğin yeniden engellerse bunu bilmeyin. Hala açık tutuyorsa bunu da bilmeyin.

Engeli açtı, bu bir fırsattır diye ulaşanların çoğu hüsrana uğruyor. Büyük oranda direkt reddediliyorlar ama bu ulaşma sonrası buluşanların da çoğu havasını alıyor. Engel açılsa bile ulaşmayın.

Bunun tek istisnası, size bir iftira atıldığında, engeli açtığını görürseniz, gerçeği yazmak ama çoğu insan bu durumda değil. Bu durumda olsanız bile geri dönmesi için ikna etmeye kalkmayın.

Bu tavsiyem üzerine ulaşmayan insanlar, karşı taraf ulaşmadığında ya da yeniden engellediğinde, bir fırsat penceresi kaçırdıklarını düşünerek pişman oluyorlar. Oysa eğer engel açıldıktan sonra karşı taraf size ulaşmıyorsa, çok ama çok büyük ihtimalle siz ulaştığınızda da hüsrana uğrayacaktınız. O nedenle rahat olun.

Terk eden eski sevgili engeli açtığında, eğer sizinle görüşmek istiyorsa, siz ona ulaşmadığınız zaman, sizin engelin açıldığını görmediğinizi de düşünerek, size ulaşıyor. Eski sevgili çok inatçı, çok gururlu falan gibi şeylerle kendinizi kandırmayın. Bunlar karşı tarafa ulaşma bahanesi ama eğer gerçeklerse, terk ediyor, engelliyor ve engeli açınca da utanmadan sizin ulaşmanızı mı bekliyor? Öyle insanla ilişkiden hayır gelmez, yeniden başlamasanız çok daha iyi.

Son olarak söyleyeceğim şu ki, iletişimi kes kuralını doğru zihin yapısı ile uygulayın. “Engeli açtı ne yapmalıyım?”, “engeli açtı amacı ne?”, “bir daha engeller mi?”, “ulaşmazsam fırsat kaçar mı?” gibi sorular doğru zihin yapısından gelmiyor maalesef. Doğru zihin yapısı her şeyden önce engeli açtığını bilmemenizi sağlar ama engelin açıldığını bildiğiniz durumlarda doğru zihin yapısı “engeli açsa bile iletişimi başlatacak kişi ben değilim”, “iletişimi başlatmazsa kendi kaybeder” olmalı. Zira siz kendi kafanızda iletişime geçilmezse kaybedilecek kişi değilseniz, ilişkiyi çöpe atan karşı taraf olsa bile çöpe atlayıp ilişkiyi oradan çıkarması gereken kişi iseniz, karşı tarafın sizi kaybedilecek biri gibi görmesi, sizi ilişki için çabalamaya değer biri görmesi çok ama çok zor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sevgilim beni engelledi (seni seven öldü zalım basımı) – Vaka Çalışması

Mahmut abi merhaba. Dün engellenmemin ardından buraya yazıyorum.

Yaklaşık 2 hafta önce sevgilimle yattıktan sonra büyük bir kavgaya tutuştuk ve açıkçası 8 aylık ilişkimiz boyunca hiç böylesini yaşamamıştık. Bu kavgada o kadar utandırıcı hatalar yaptım, o kadar kendimi küçük düşürdüm ki yazmaya utanırım.

En sonunda evinden ayrıldım ama pas pas olmuştum çok hatalarım oldu. Hepsini kabul ediyorum ama giderken kız yüzüme bile bakmadı ne kadar hatalar yapsamda hak etmediğim bir muamele gördüm ayrılırken.

Ne yaptın yalvarıp yakardın mı anlamadım?

Gel zaman git zaman kız başka ülkeye düğüne gitti (yurt dışındayız). Geldi ben ayrıldık diye kafama kodladım ve no contact uygulamaya başladım.

Şimdi ayrılma olmamış ama eğer sen haklıysan kıza ulaşmaman lazım.

En son olaylardan sonra ayrılığı kabullenmiştim.

“Ben ayrıldım, o kavgadan ve bana yaptığı saygısızlıktan sonra ona da söylememe gerek yok” diyorsan başka.

Neyse 2 gün önce bana mesaj attı ve “Müsaitsen bir konuşalım istersen” yazdı. Ben de kırıldığımdan ve kafamdan silmeye çalıştığımdan dolayı ona Edip Akbayram’ın Seni seven öldü şarkısını yolladım.

Hahaha 😀 Bugün de senin için utandık.

Ama hala seviyordum kendisini bunu yaparken bile neyse anında gördü ve “anladım” yazdı.

Doğru cevap 🙂 Burada ilişki içi rollerin nasıl değiştiğini görebiliyor musun? Kırgın, mahsun, aşık bir şekilde karşı tarafı bekleyen, kendisine ulaştığında şarkılı trip atan taraf olmuşsun. İlişkinin kadını olmuşsun. Bir de umursamaz, hayatına bakan, sonra sakin bir şekilde ulaşan, sakin cevaplar veren bir taraf var. Kız da ilişkinin erkeği olmuş. Bu dinamikle bu ilişki bitmeye mahkum. Sen ilişkinin kadını olmaktan memnun olsan bile, kadınlar ilişkide erkek tarafı olmayı istemezler.

Bana neden istersen konuşalım yazdı bilmiyorum belki ayrılmak için yazmıştı.

Belki. Aslında ulaşmayarak doğru yapmışsın ama tek cümlede işi batırmışsın.

Belki de düğün ve zaman ona iyi gelmişti konuşmak istedi.

Konuşsaydın öğrenirdin. Bak konuşmak zorunda değilsin. “Nalan bizden olmuyor, kasmayalım” diye erkek adam gibi konuşup terk edebilirdin. Ama sen ne yaptın? Arabeske bağladın. Arabesk genetiğimizde mi var nedir bilemem ama beklentin “Ferdi ne olur, ne olur bir dinle” gibi bir şey yapması herhalde.

Burada kızla devam etmek istiyorsan buluşur konuşursun. Arabesk hayallere, triplere dalmazsın. Bunlar gerçek hayatta hep geri teperler. Yok olmuyor dersen bırakırsın, buluşmana gerek yok. Ama “seni seven öldü” nedir yahu? Hem o “seni seven öldü zalım” olacak, zalım kısmını yazdın umarım 🙂

Bilemem neyse bu şarkıyı göndererek azda olsa yerlerde olan gururumu birazcık kurtarmıştım kendimce.

Hayır. Komik duruma düştün. Hayır buluşmak istemiyorsan tamam, onu söyleyebilirdin. Hiç cevap vermesen bundan daha iyiydi.

Bir gün boyunca öylece durdu ama ertesi gün beni whatsapptan engelledi. Başka sosyal medyam olmadığından tek oradan engelledi. Açıkçası beni engellemesine içerledim moralim bozuldu zaten sürekli sizin yayınlarınızı dinleyerek güçlü duramaya çalışıyordum.

Konuşalım diyen kıza “seni seven öldü” yazıyorsun, engelledi diye içerledim mi diyorsun? İyi etmiş bence.

Şimdi bu engellemesiyle biraz dengelerim bozuldu.

Bu da az önce dediğim gibi, kız gibi trip atınca, “Ferdi/Emrah/İbrahim ne olur bir dinle” tepkisi bekliyorsun ama o arabesk filmlerde ve 80-90’larda kaldı (o zaman da gerçek hayatta öyle bir şey yoktu). Bunları kızlar yaparlar, erkekler değil. Kaçan kovalanır aptallığı.

Engelleyen eski sevgili vs yayınlarınızıda dinledim ama benim durumum çok enteresan bir durum.

“Seni seven öldü zalım” kısmı olaya renk katıyor ama enteresan ya da özel bir durumun yok. Engellendin, engelleyene ulaşmazsın. Nokta.

Çünkü no contact yapıyorum, bana yazıyor sebebini bilmesem de. Sonra bir nevi bana yazarak istediğimi alıyorum.

Sana yazanı görmezden gelmeye no contact (iletişimi kes) değil, ghosting denir. Eğer kız ruh hastasıysa ya da büyük bir saygısızlık yaptıysa uygulanabilir ama kaçan kovalanır diye değil. Kızı hayatından atmak için yapılır. Sen tabii “istediğimi alıyorum” derken kaçıyorum, kovalıyor diye hayal dünyasındasın ama ghosting birinden kurtulmanı sağlar. Burda da sen istemesen de o şekilde çalışmış.

Ama sonra seni seven öldü mesajını yolluyorum acaba böyle yaparak çok sert bir kapanış mı yaptım?

Kaba davrandığın kesin, ayrıca kendini komik duruma da düşürdün. Kadınlara çokça satılan şu boktan “kaçan kovalanır” taktiğini uyguluyorsun. Daha da kötüsü “zor kızı” oynuyorsun ve erkek peşinden koşacak sanıyorsun. Ama iletişimi kestikten sonra sana ulaşana “seni istemiyorum, beni rahat bırak, öldü var say” diyorsun. Bunun sonucu ilişkinin bitmesi, karşı tarafın seni bırakması olur.

Bir daha asla bana yazmaz mı?

Ayrılmak için hamle yapıp ayrıldığınızda neden ayrıldık diye sorman saçmalık. Aklı varsa yazmaz.

Birazcık gururlu bir yapısıda var ondan dolayı çekiniyorum.

Kızın peşinde salya sümük koşmak için bahane arayanların en çok sarıldığı bahanelerden birisi de bu.

Yanlış anlaşılmasın kendisi iyi bir insan ve beni sevdiğinden şüphem de yok.

Ne kadar çok sevdiği şüpheli. Sen de çok sevilecek bir erkek gibi davranmıyorsun. Pek sevilecek bir erkek gibi de davranmıyorsun.

Asla kendisine ne olursa olsun lafta kondurmam bitse bile ama kafam karışık abi. Bu kızı kaybettim ,bunun gibisini bulamam gibi negatif duygularada kapılmaya başladım.

Bu kadar kırılganlaşman, feminenleşmen sonucunda bu tür yokluk, muhtaçlık düşüncelerine kapılman şaşırtıcı değil. Kötüsü, bu kafayla aşırı itici olacağından, gerçekten de bulamazsın.

Yurt dışında az Türk kızı olması gibi sebeplerde bu duygumu ateşliyor.

Peşinden koşmak için her bahaneye sarılacaksın.

Beni engellemesi acaba aşırı üzüntüsünden miydi? Yoksa aşırı sinirinden mi?

Sen öyle yoğun duygular hissetmeye değecek bir erkek gibi davranmıyorsun. O nedenle sanmam.

Sebebini bilemem ama bir koca gün sonra engeli bastı anında basmak yerine.

Belki arabesk harikalar diyarından çıkarsın diye beklemiştir, çıkmadığın için engeli basmıştır.

Daha öncede ayrıldık ama kız hepsinde bana geri döndü.

Bir dakika. Sadece 8 aylık ilişkide görünen o ki 2 kereden fazla ayrılık olmuş. Bu, sizin boktan bir ilişkiniz olduğuna, bu ilişkinin bitmeye mahkum olduğuna, sizin uyumsuz olduğunuza işaret.

Hatta çok büyük ağlama krizlerine girdi zamanında bende onu geri almıştım.

O terk ediyor ve o geliyorsa hata etmişsin. Bir kadının sizi sadece 2 kere terk etmesine izin verin. İkinci terk edişinden sonra geri almayın. Bunu ilke edinirseniz, yıllarca yanlış kadınla beraber olmak ve sonrasında da birkaç yıl bunalım atlatmak gibi en az 4-5 senenizi yok edebilecek bir felaketten kurtulursunuz. Kadınlarla daha başarılı ve doyumlu ilişkilere girersiniz.

Kendisini gerçekten seviyorum ama böyle bir durumdayım şu anda.

Kendisini gerçekten sevmeyi bırakmaya başla. Gönül ferman dinler merak etme. Zaman alır ama hızlı bir şekilde bu kızı sevmeyi bırak. Sizden olmuyor işte. Sen ilişkinin çıtkırıldım kadını olarak kalıp bu ilişkiye yapışacaksan, birgün sizden olmadığını o fark edecek ve seni geri dönüşsüz terk edecek. Olmayacak ilişkiyi oldurmaya çalışan, ilişki devam eder ya da ayrılırız tercihleri olduğunu sanıyor. Oysa senin önündeki iki seçenek şunlar: Ya terk edileceksin, ya terk edeceksin.

Bana bu enteresan durum için ne söylersiniz abi ? Dilerseniz bunu Vaka çalışmasıda yapabilirsiniz eğer diğer insanlar tarafından ders çıkarılıcak yerler varsa.

Çok enteresan değil. İlişki sürecinde, kendini yokluk zihniyetine sokup, olmayacak bir ilişkiye mahkum etmiş, ilişkide kadınlaşmış bir erkek var. Burada çok görüyoruz. Ama bazı temel kuralları tekrar etmek açısından iyi bir yazı oldu:

  1. Bir ilişkiyi ilişkinin kadını olarak kurtaramazsınız. İlişkinin kadını olmak ilişkiyi daha hızlı bitirir ve kendinizi küçük düşürürsünüz.
  2. Bir kadının sizi sadece iki kere terk etmesine izin verin. Üçüncü şansı vermeyin yani iki kere terk etti mi, bir daha başlamayın. İsterse bundan sonraki hayatını size yalvarmaya adasın başlamayın. Başladınız mı olacak şey bu. “Sen terk et, yeterince uğraşırsan ben de bir yere gidebilecek bir erkek değilim, seni geri alırım” diyorsunuz. Bundan sonra o kız sizi, birgün kesin terk edene kadar terk etmeye devam eder.
  3. Aslında sizin ya da onun terk etmesi de çok önemli değil. 8 ayda 2 ayrılık oluyorsa, hatta 3 ayrılık oluyorsa sizden kesinlikle olmaz. Boşa kasmayın.
  4. Arabeske bağlamayın. Arabesk hikayenin “erkek” kahramanı “toksik feminendir”. Fazla duygusal, ağlak, kırılgan ve takıntılıdır. Gerçek hayatta iticidir.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Bu vaka çalışmasını yayın olarak daha geniş şekilde de ele aldım.

Oneitis nedir? Oneitis ne demek?

Günümüzde ilişki dünyasında sıkça duyduğumuz terimlerden biri “oneitis”. Peki, bu terim tam olarak ne anlama geliyor ve nasıl başa çıkılıyor? İşte detaylar…

Oneitis Nedir?

“Oneitis” terimi, bir kişinin belirli bir kişiye aşırı derecede odaklanması veya takıntılı hale gelmesi durumunu tanımlar. Bu durum genellikle romantik ilişkilerde ortaya çıkar ve kişi, seçtiği partneri veya hoşlandığı kişiyi tüm dikkatini vererek ve diğer potansiyel ilişki fırsatlarını göz ardı ederek idealize eder.

Oneitis Belirtileri Nelerdir?

  • Aşırı Odaklanma: Oneitis yaşayan kişi, seçtiği kişiye aşırı derecede odaklanır ve onunla ilgili düşünmekten kendini alıkoyamaz.
  • Başka İlişkilerden Kaçınma: Oneitis yaşayan kişi, diğer ilişki fırsatlarını göz ardı eder veya reddeder, çünkü seçtiği kişiyi başka biriyle değiştirmeyi düşünmez.
  • Gerçek Dışı Beklentiler: Oneitis yaşayan kişi, seçtiği kişiye gerçek dışı beklentiler yükler ve onu mükemmel biri olarak görür.

Oneitis Nasıl Üstesinden Gelinir?

  1. Farkındalık: Öncelikle, oneitis yaşadığınızı kabul etmek önemlidir. Bu durumu tanıyarak, üstesinden gelmek için ilk adımı atmış olursunuz.
  2. Kişisel Gelişim: Kendinizi geliştirmeye odaklanın. Kendinizi tanımak, hobiler edinmek ve kariyerinize odaklanmak, oneitis’e karşı direnç kazanmanıza yardımcı olabilir.
  3. İlişkinizi Değerlendirin: Seçtiğiniz kişiye odaklanmak yerine, ilişkinizi objektif bir şekilde değerlendirin. Gerçekten uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz? İlişkinizin sağlıklı olup olmadığını gözden geçirin.
  4. Başka İlişkileri Deneyin: Farklı insanlarla tanışmak ve ilişki deneyimleri yaşamak, oneitis’in etkilerini azaltabilir. Farklı perspektifler edinmek, duygusal bağlarınızı çeşitlendirebilir.
  5. Destek Alın: Oneitis’i aşmak kolay olmayabilir. Bu süreçte destek almak için güvendiğiniz bir arkadaşınıza veya bir terapiste başvurabilirsiniz.

Sonuç

Oneitis, romantik ilişkilerde sıkça karşılaşılan bir durumdur ve kişinin duygusal refahını olumsuz etkileyebilir. Ancak farkındalık, kişisel gelişim ve destek alarak, bu durumun üstesinden gelmek mümkündür. Unutmayın, sağlıklı ilişkilerde denge ve özgürlük önemlidir ve tek bir kişiye aşırı bağlanmak sizi bu dengeyi kaybetmeye iter.

Eski sevgilim evlendi ve birden aklımdan çıkmamaya başladı – Vaka Çalışması

Merhaba, yaklaşık beş seneden beri sayfayı takip ediyorum bir çok yazınızı okuma fırsatım oldu.

2 sene önce biten bir ilişkim olmuştu, Kıza yönelik duygularımla ciddiydim ama benim de bir çok hatam sonrasında kız beni ani bir şekilde terk ederek her yerden engellemişti. 2 sene boyunca kızdan hiç haber almadım ancak geçen hafta Instagram’ına baktım ve evlendiğini gördüm.

Kızın peşinden koşup bunaltmadıysan, engelleme nedeni evlilik yaptığı bu adam olabilir. Daldan dala durumu olabilir. Kesin bilemeyiz ama bu ihtimal yüksek.

Ben sanki kızdan yeni ayrılmışcasına içerledim. Bundan sonra kız sürekli aklıma takılmaya başladı. Onunla geçtiğim anlar sürekli aklıma geliyor ve ilişkide yaptığım hataları düşünüyorum. Bu durumun niye bende böyle bir etki yaptığını anlayamadım. Kızdan ayrıldığım zaman bile böyle şeyler hissetmemiştim, hatta beni engellediği için de gözümde küçük düşmüştü. Kaldı ki bu 2 sene zarfında benim ondan çok daha güzel ve farklı kız arkadaşlarım da oldu, hatta şu anda bile başka kızlar var hayatımda.

Ben sadece bu durumun ben de niye kaybedilmişlik ve pişmanlık hissine sebep olduğunu sizin yorumunuzla anlamak istiyorum. Ben 30 yaşındayım o da şu an 25 filandır. Tahminen de benden ayrılıktan bir sene içinde evlenmiş.

Şimdi eski sevgilin evlenmiş, ilişki bittikten sonra daha üst seviyede limanlara yelken açmış. Sen ise muhtemelen henüz derin ve doyurucu bir ilişkiye sahip değilsin ve bunun eksikliğini de hissediyorsun.

Burada yaptığın mantık yürütmeyi çok duyuyorum ve zaten vaka çalışması yapma nedenim de bu.  30 yaşında adamı bir sürü, daha güzel, farklı yüzeysel ilişki tatmin etmez, edemez. Belki çok uzun süreli bir ilişkiden sonra böyle 8-12 aylık bir dönemi olur ama çoğu 30 yaşında adamın ihtiyacı, daha derin eş bağlanmalı, duygusal ve cinsel olarak doyurucu ilişkidir.

Sen bu farklı kızlarla ilişkilerinin nasıl olduğunu yazmamışsın ama hem 2 sene içerisinde farklı birçok kadından bahsetmen hem de şu anki ruh haline bakarak, senin bu kızdan sonra doyurucu bir ilişkin olamadığını gösterir.

Bir erkek eğer kadın erkek ilişkilerinden anlayan biriyse ve uygun bir sosyal çevrede yaşıyorsa, her ay bir kız bulabilir ama insanın uzun süreli ilişkiye gireceği, duygusal olarak derin bir ilişki kurabileceği kadınla karşılaşması her 1-1.5 senede bir olur. O da eğer erkek piyasada aktifse. Yoksa 2-4 senede olur ki, ortalama bir efendi erkeğin oneitis yatkınlığının sebeplerinden biri de, piyasada olmadığı için bu aralığın çok uzun olması.

Burada bir parantez açıp piyasada nasıl olduğunuzun da önemli olduğunu söylemem gerekiyor. Örneğin bir önceki ilişkisinde bir travma yaşayan ve bunu aşamayan bir erkek, piyasada yıllarca olabilir ama ruh hali nedeniyle uzun süreli ilişkiye giremeyebilir. Ruh hali yüzünden bunu hem istemeyebilir hem de istenmeyebilir.

Şimdi bu kızın evlendiğini görmen, sana hayatında eksikliğini derinden hissettiğin ve muhtemelen bilinçaltına gömdüğün bir şeyi, uzun süreli ve derin bir ilişkiyi hatırlatıyor. Bunun muhtemelen kızdan çok, senin hayatının bu konuda çöl olması ile alakası var.

Peki bu durumda ne yapmak lazım? Aslında bunu kendi haline bırakırsan geçer. Eğer piyasadaysan ve ihtiyacın olan ilişki şekline açıksan, zaten o işin olması çok sürmez. Ama uzun süreli ilişkiye direnç gösteriyorsan bu olay sana, kendini duygusal olarak aç bıraktığını göstermeli.

Bir başka yapman gereken şey de tabii ki bu kızı her yerden engellemek ve bir daha mümkünse görmemek.

Son olarak da kızın bu adamla evlenme süresi, daldan dala olma ihtimalini gösteriyor. Bu artık çok da önemli bir şey değil ama eğer kızı kafanda gerçekte olduğundan daha iyi görüyorsan, kızla ilişkinde yaptığın hataların kızın karakter eksiklikleri ile alakalı olup olmadığını bir düşünmeni tavsiye ederim. Çünkü bahsettiğin “kaybetmişlik” hissinin bir dayanağı yok gibi görünüyor.

Bana olan sorularınızı site yorumlarında ya da Patreon’da üyelik alanındaki video yayınlar altında sorabilirsiniz. Yoğun soru trafiğinden dolayı Patreon’a öncelik veriyorum. Görüşme yapmak isterseniz bunu da yapabilirsiniz. Bu konuları da işleyen erkekler için ilişkiler setine de bakmanızı tavsiye ederim.

Tinder’ ve Bumble gibi uygulamalarda neden başarısızsın? Neden eşleşme/buluşma olmuyor?

Instagram önüme şöyle bir reels düşürdü. Burada yazarak anlatacağım.

24 yaşında bir erkek 128 gün boyunca kaydırmış. Tam 59,760 kaydırma yapmış. Günde 466 tane kaydırma yapmış (yuh). Yani bu uygulamaya para ödüyor.

Bakalım azimle zıçan dağı delmiş mi?

59,577 kişiyi sağa atmış. 183 kişiyi de sola atmış (yanlışlıkla mı?)

Şimdi ilk hatası ve en yaygın yapılan hata da bu. Karşısına çıkan profillerin %99.6’sını sağa atmış. Bu tür uygulamalarda bir puanlama sistemi var. Eski önemi azalsa da hala önemli ve burada bu adamın durumunda çok büyük bir faktör.

Bu arkadaşın yaptığı gibi pratik olarak herkesi hızlı bir şekilde sağa atarak şansını arttıracağını düşünen erkekler var ama bu çok zararlı. Birincisi, birinin bu şekilde hiç seçici olmadan herkesi sağa atması muhtaçlık belirtisi ki algoritmalarda bu faktör oluyor.

İkincisi de Tinder’ın bu tür hesapları “bot olabilir” diye işaretleyip elo değerlerini düşürdüğüne dair söylentiler var ki mantıksız değil.

Üçüncüsü, sizi sola atma ihtimali yüzde 100 olan kızları sağa atmak muhtemelen sürekli maç yapıp yenilen çaylak satranç oyuncusuna çevirecektir sizi. Puanınızı düşürecektir.

Benim tavsiyem şu: Birincisi bu tür uygulamalarda hergün 400 kişiyi sağa atmak, hergün bara gidip bir sürü kıza yürümeye benzer. Normalde o barın çalışanları sizi dışarı atar. Uygulamalar sizden para kazandığı için sizi dışarı atmasalar da, sizin puanınızı düşürüyorlar.

Bunun yerine haftada bir iki kere girin, Tinder’daki boost gibi (sizi 30 dakikalığına yukarılarda gösterme fonksiyonu) bir şey atın ve karşınıza çıkan profillerin sadece yüzde 40’ını sağa atın. Eşleşebileceğinizi hissettiğiniz ve aynı zamanda yeterince güzel kızlar zaten bu oranı geçmez. Uygulamaya haftada bir iki kere gidip kızlara yürüdüğünüz bir mekan gibi bakın ve seçici yürüyün. Böylece puanınızı korumuş olursunuz.

342 kişi ile eşleşiyor yani 59,235 kişi ile de eşleşmiyor. Bunun anlamı da şu, eşleştiği her bir kadın için 173 kadın onu sola atmış.

Reels’teki anlatıcı burada fena yanılıyor ki bu yanılgıya çoğu erkek de sahip. Bu adamı 59,235 kadın sola attı sanıyor. Bu adamı 59,235 kadın sola atmadı. O kadınların çok ama çok büyük bir kısmı bu çocuğu görmedi bile! Neden? Adamın puanı düştü ve kadınlara gösterilen listenin dibine indi. Bir kadının bu adamı görmesi için çok sayıda erkeği sağa sola atması lazım. Ama çoğu kadın bunu yapmıyor.

Bir de unutmayın, bu tür uygulamalardaki kadın profillerinin çoğu aktif değil. Uygulamalar bu profilleri hemen bırakmıyorlar zira para kazandıkları müşterileri olan erkeklere ne kadar çok çeşit sunarlarsa o kadar para kazanıyorlar. Yani bu 59,235 kadının çoğu zaten herhangi bir erkeği sağa ya da sola atmıyorlar.

342 kadının 162 tanesi ile muhabbet ediyor, 180 tanesi ile muhabbet yok.

Şimdi burada rakamlara bakarsak, rakamlar kötü değil. Günde 2.6 kızla, haftada 18 kızla eşleşmiş. Günde 1.26 kızla, haftada neredeyse 9 kızla muhabbet etmiş. Haftada 9 kızla muhabbet çok iyi bir rakam.

Ama unutmayın, bu adam hiçbir seçim yapmadan rastgele yürüdü. Çirkinine de yürüdü, çok güzeline de yürüdü. Azıcık uyumlu olduğuna da yürüdü, uyumlu olmadığına da yürüdü. Ben kadınlarla tanışma kitabında buna spam yürümesi ya da spam game diyorum. 500 bin mail sallayıp müşteri arayan saçmasapan ürün reklamı gibi yürüyor. Böyle bir yürümenin dönüşü tabii ki düşük olur. Bu kızların çoğu da öylesine sağa atan, profil ile uyumlu olmayan kızlar.

Muhabbet ettiği 162 kişiden toplamda sıfır kişi ile buluşuyor.

Şimdi eşleşme ve mesajlaşma ile işin muhabbete dönüşmesinden sonra, iş artık dating uygulamasından çıktı. Aslında bunca yanlışına rağmen haftada 9 kızla konuşmuş. Şunu da söyleyeyim, benim dediğim gibi yapsaydı bu çocuk muhtemelen daha çok kızla eşleşirdi, daha çok kızla muhabbet ederdi ama diyelim yine bu rakamları elde etti. O durumda bile 342 kadının profili, spam yürümesindekinden çok daha değişik olacaktı.

Yani diyeceğim şu ki, çok yakışıklı bir erkek değilseniz, buradan buluşma olasılığınız gayet düşük.

Adam eşleşme almış, muhabbet başlamış. Burada tipin işi bitti zaten. Bu arkadaşın 162 kızla muhabbetinin sıfır buluşmaya gitmesi tiple alakalı değil artık.  Neyle alakalı olduğunu tam olarak bilmiyoruz ama tip değil. Tahmin edebileceğim bir iki şey var:

1. Bu çocuk az önce bahsettiğim gibi spam yürümesi yaptı ve eşleşmeleri aşırı rastgele yapıldı. Oysa bu işte elemeye zaman ayırsa, biraz profil okusa, vs. iki şey olacak. Birincisi, elo puanı düştüğü için zaten eşleşip kaynaşabileceği çoğu kıza görünmedi. Muhtemelen zaten öylesine sağa – sola atan düşük puanlı kızlarla eşleşti. İkincisi, kendisi ile uyumsuz bir sürü kızla eşleşti.

2. Bu arkadaş gördüğünüz gibi aç, muhtaç. İpini koparıp yürümüş. Mesajlaşmada bu kişiliğini yansıtıp iticileşiyor olma ihtimali yüksek.

3. Mesaj oyunu da kötü olmalı. Mesajlaşma konusunda Genel mesajlaşma prensipleri bir kızla nasıl mesajlaşılır yazısındaki prensipleri edinebilir. Çoğu erkek ağzını açtı mı (ya da yazdı mı) aşırı iticileşebiliyor. Mesajlaşma konusunda Tinder kitabında da değinmiştim.

4. Bu arkadaş gibileri gerçekten sosyal olarak izole insanlar oluyorlar. Hiçbir sosyal becerileri, kadınlarla iletişim becerileri olmuyor. Sosyal hayatı güdük. Benim gördüğüm, sosyal hayatı az çok bir yerde olan adamlar için uygulamalarda başarılı olmak daha kolay. Gerçek dünyada izole, asosyal ve kızlardan uzak adamlara, dating uygulaması hiç çalışmıyor. Eşleşseler bile görüşme olmuyor.

Bu arkadaş durumunda olanlara Bir kız beni sadece onu önemsemediğim zaman önemseyecekse, bir ilişkinin ne anlamı var? Vaka Çalışması yazısını da tavsiye ederim.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Seti

(E-Kitap PDF/EPUB)
(Yılbaşı kampanyası: 1 Ocak 2025 tarihine kadar sepete mor etiketli ürün eklediğinizde %35 indirim var.)

Merhaba,

Bu set, son bir iki senedir izlediğim ve bana 40 yaşından sonra bile birçok pratik şey öğreten Dr. K’nın podcastlarından derlediğim kitaplardan oluşuyor:

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101
Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 201
Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 301
Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 401

Dr. K (Alok Kanojia), Harvard mezunu bir psikiyatrist ve nöron bilimi çalışmalarının yanında zamanında bir süre rahip olarak da yaşamış ilginç birisi. Kendisi Hint kökenli bir Amerikalı ve internette herkese açık healthygamergg kanalında çok pratik ve faydalı paylaşımlar yapıyor. Özellikle günümüz dünyasında teknolojinin yarattığı ortamın, beynimizin evrimleştiği uzun geçmişimizden oldukça farklı olmasından kaynaklanan disiplinsizlik, odaklanamama, sürekli yorgunluk, motivasyon eksikliği, başarısızlık, vs. gibi sorunlar üzerine eğilen ve bu konularda iyileşmeniz için oldukça pratik bilgiler veren bu yayınları İngilizceniz varsa izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Son zamanlarda yaptığımız nöroplastisite serisindeki bölümlerin aksine, bu kitaplardaki bölümler çok daha kısa ama yoğun ve oldukça pratik bilgiler içeriyorlar. Birçoğunu ben kendi hayatımda da uyguluyorum ya da uygulamaya başladım ve oldukça dönüştürücü ve iyileştirici pratikler olduklarına şahit olduğum için sizinle paylaşmak istedim.

Şimdiden iyi okumalar,

Mahmut Abi

Kitap setini Türkiye’den almak için tıklayınız.
(Not: Sepete ekleyerek %30 indirim alabilirsiniz).
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitap setini Türkiye dışından almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 301

(E-Kitap – 150 sayfa – PDF/EPUB)
(Yılbaşı kampanyası: 1 Ocak 2025 tarihine kadar sepete mor etiketli ürün eklediğinizde %35 indirim var.)

Merhaba,

Bu kitap, son bir iki senedir izlediğim ve bana 40 yaşından sonra bile birçok pratik şey öğreten Dr. K’nın podcastlarından derlediğim serinin üçüncü kitabı (birinci kitap burada ve ikinci kitap burada).

Not: Serinin tüm kitaplarından oluşan daha iyi bir yaşam için kitap setine de bakınız.

Dr. K, psikiyatrist ve nöron bilimi çalışmalarının yanında zamanında bir süre rahip olarak da yaşamış ilginç birisi. Kendisi Hint kökenli bir Amerikalı ve internette herkese açık kanalında çok pratik ve faydalı paylaşımlar yapıyor. Özellikle günümüz dünyasında teknolojinin yarattığı ortamın, beynimizin evrimleştiği uzun geçmişimizden oldukça farklı olmasından kaynaklanan disiplinsizlik, odaklanamama, sürekli yorgunluk, motivasyon eksikliği, başarısızlık, vs. gibi sorunlar üzerine eğilen ve bu konularda iyileşmeniz için oldukça pratik bilgiler veren bu yayınları İngilizceniz varsa izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Son zamanlarda yaptığımız nöroplastisite serisindeki bölümlerin aksine, bu kitaptaki bölümler çok daha kısa ama yoğun ve oldukça pratik bilgiler içeriyorlar. Birçoğunu ben kendi hayatımda da uyguluyorum ya da uygulamaya başladım ve oldukça dönüştürücü ve iyileştirici pratikler olduklarına şahit olduğum için sizinle paylaşmak istedim.

Şimdiden iyi okumalar,

Mahmut Abi

Kitabı Türkiye’den almak için tıklayınız.
(Not: Sepete ekleyerek %30 indirim alabilirsiniz).
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabı Türkiye dışından almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabın içindekiler
İçindekiler 4
Önsöz 7
Neden kararsızsınız? 8
Giriş 8
Pişmanlık Korkusu 9
Kararlı insanlar daha çok yanlış seçim yapmıyorlar 10
‘Yanlış’ kararlar vermek 11
Sonuç 13
Hayatı Yakalamanın Bilimi 15
Başlamak için çok mu geç kaldım? 15
Bağlanma ve davranışsal yetişme 16
Gerçek büyüme “nasıl” olur? 17
Hayatı yakalamak için bir miktar yardıma ihtiyacınız var 17
Çevrenizi değiştirmek 18
Sosyal çevrenizi değiştirmek 19
Fiziksel çevrenizi değiştirmek 20
Zihniniz sizi nasıl sabote ediyor? 21
Kim olduğunuzun ne yaptığınızı belirlememeye başlaması 23
Kendinize aldırmamayı öğrenin 25
Giriş 25
Arjun ve Krishna 25
Duyguların peşinden gitmek 26
Arzularınızın zaman çizelgesini takip etmek 28
Dürtülere nasıl karşı koyarsınız? 29
Kendime ait bir yaşamım yok 32
Takipçi yorumu 32
Genel bakış 33
Nereden başlayacaksınız? 34
Ebeveyn desteğinin olmayışı 35
Öğrenilmiş değerler 36
Lise, öz ayarlamayı başlangıcıdır 37
Her seferinde bir problem çözün 38
Size sosyalleşme öğretildi mi? 39
Yalnızlıktan nasıl kurtulursunuz? 41
Giriş 41
Dünya artık çok daha stresli bir yer 41
İnternet yankı odaları ve etkileri 42
Yalnızlık konusunda ne yapacağız? 43
Başkalarına onların yalnızlığını çözmek için yaklaşın 44
Eğer asosyal ve yalnız biriyseniz … bunları yapın. 46
Sosyal etkileşimler neden acı veriyorlar? 46
İnsanlar artık daha az empatikler 47
Ego ve karşılaştırma 47
Teknolojinin sosyalleşme üzerindeki etkisi 49
Sosyal etkileşimlerden zevk almak için birkaç ipucu 50
Asosyal biriyseniz sosyal kelebek olmalısınız 52
Sürekli Dert Yanmak Neden Zararlı? 55
İçerik üreticilerinin dert yanma trendi 55
Dert yanmak, duygu odaklı bir başa çıkma mekanizmasıdır 56
Dert yanmanın amacı 57
Bir zihinsel alışkanlık olarak dert yanmak 58
Dert yanıp durmanın gerçek zararı 59
Zihinsel alışkanlıklarınızı gözlemleyin 60
25 yaşındayım, düşüncelerime hapsoldum, hayatta geri kaldım. 62
Giriş 62
Kontrolden çıkmış zihin 62
Zihin ne ister? 62
Hayatta olabilecek en kötü versiyonun olmak 63
“Hayatta çok geri kaldım” 64
“Zihnimde her şey çok daha iyi” 65
Pes etmemek 67
Yenilgiyi kabul etmek 68
Engel olamadığınız düşüncelerinizi durdurmanın yolu 70
Kendimizi başkaları ile karşılaştırmak 74
Giriş 74
Kendimizi neden başkaları ile karşılaştırırız? 74
Karşılaştırmalar nasıl yapılıyor? 76
Kendimizi başkaları ile karşılaştırmayı nasıl kontrol ederiz? 78
Duygularınızı nasıl kontrol edersiniz ve zihinsel olarak nasıl daha güçlü olursunuz? 81
Motivasyon eksikliğiniz yok, yanlış yönde motivasyon fazlalığınız var 104
Giriş 104
Dopamin bağımlılığı 105
Hayatınızın nasıl olmasını istiyorsunuz? 106
Motivasyon bulmaya değil, motivasyondan kurtulmaya ihtiyacınız var 107
Dolabın içindeki şeytanlar 109
“Peki ama acıdan nasıl kurtulacağız?” 110
Kendi kafamın içinde hapsoldum 112
Takipçi Yorumu 112
Analiz Felci 112
Duyguların bilişsel analizi 113
Duygulardan kopmak, aşırı entelektüel yaklaşım 114
Duyguları düzeltmek değil azaltmak 115
Duyguları sindirmek 118
Duygusal analiz için pratik bir meditasyon 119
Kişisel algılamayı nasıl bırakırsınız? 122
Giriş 122
Narsizm 122
Sorumluluk almak 123
Narsist neyi yapamaz? 125
Neden istikrarlı olamıyorsunuz? 126
Giriş 126
Hayatınızı “tek bir kişi” yaşamıyor 127
Miras aldınız, emanet olarak tutuyorsunuz 128
Öz güven kazanmak neden imkansız? 130
Giriş 130
Öz güven kazanmak için ne yapmalıyım? 130
İnsanlar neden öz güven kaybederler? 131
Güvensizliklerinizden nasıl kurtulursunuz? 131
En son öz güvenli olduğunuz zaman 132
Deneyimlerinizi yeniden gözden geçirmek 134
Dışarı çıkıp öz güven kazanmak 136
Tercihleriniz aslında sizin tercihleriniz değiller 138
Giriş 138
“Özgür irade diye bir şey yok” 139
Hazır olma potansiyeli 140
Kaçınma ile mücadele 141
Batıl inançlar 143
Bir olaydan sonra yapılan analiz 144
Kasıtlı bağlama 145
Özet ve sonuç 148
Daha İyi Bir Yaşam İçin Okuyabileceğiniz Diğer Kitaplarımız

İnternette erkeklerden çıplak fotoğraf alıp şantaj yapan çeteler

Haber şu:

Instagram’dan tanımadıkları erkeklere mesaj gönderip, sohbeti ilerleten sonrasında çıplak fotoğraflarını alıp şantaj yapan çete çökertildi. 32 kişiyi 1.5 milyon lira dolandıran 35 kişiden 18’i tutuklandı.

Adana Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Dolandırıcılık Büro Amirliği ekiplerine, sosyal medya üzerinden dolandırıcılık yapan 2 şebeke olduğu yönünde şikayet geldi.

Yapılan incelemelerde, şebeke üyesi kadınlardan biri instagram’dan erkeklere mesaj atıp tanıştığını, sonra konuyu cinselliğe getirdiğini ve karşılıklı çıplak fotoğraflar gönderildiğini, bir süre sonra kadının babası olduğunu iddia eden kişinin bu erkeklere telefonla ulaşıp kızının yaşının 18’den küçük olduğunu söyleyip küfür ve hakaret ettikten sonra davacı olacağını söylediğini belirlendi.

Polis ayrıca şebekenin daha sonra kendisini kızın ailesinin avukatı olarak tanıtan kişinin bu erkekleri arayıp haklarında dava açılacağını ve yanlışa düştüklerine inandığını ancak ailenin dava masrafları, kızlarının psikolojik destek masraflarının olduğunu, bu kişilerden para aldığını tespit etti.

Polis şebekenin bununla da kalmayıp sahte avukatın hedef kişilere davadan vazgeçtiklerine dair whatsapptan sahte dilekçe gönderdiğini, ancak bir süre sonra avukat olduğunu iddia eden kişinin, tekrar bu kişileri arayıp savcılığın para karşılığında davadan vazgeçtiği gerekçesiyle hem kızın ailesine, hem de erkeklere 10’ar bin lira para cezası kestiğini öne sürüp 10 bin lira daha ağına düşürdüğü kişilerden para aldığını da belirledi.

Polis yaptığı çalışmada ayrıca bu şebekenin sadece bir kişiden 186 bin lira aldığını, toplamda şikayetçi olan 32 mağdurdan ise yaklaşık 1,5 milyon lira dolandırdığını tespit etti. 3 AYLIK TAKİP, 4 İLDE OPERASYON Polis ekiplerinin 3 aylık takibinin ardından kimlikleri tespit edilen 35 zanlı, Adana, Mersin, İstanbul ve Bilecik’teki adreslere düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda yakaladı.

Emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 18’i çıkarıldıkları nöbetçi hakimlikçe tutuklandı, 17’si ise serbest bırakıldı.

Yıllar içinde bu tür şeylere düşen takipçilerim oldu. Yahu internetten kimseye, kız arkadaşınız ya da karınız bile olsa, çıplak fotoğraf göndermeyin. Kimseden çıplak fotoğraf istemeyin. Kendi çıplak fotoğrafınızı bile çekmeyin.

Bunu şuraya bırakayım da rastlayan bir iki tane eleman böyle şeylere düşmez belki.

 

İletişimi kes sürecinde ayrılık acısını hafifletmek ve olasılıkları arttırmak için bir teknik

Terk edilmenin acısı şu an dayanılmaz olsa bile bu acı zamanla geçiyor. No contact ile daha hızlı geçiyor. Ama eğer eski sevgilinizi sürekli olarak düşünmekten, idealize etmekten kendinizi alamıyorsanız acınız dayanılmazlaşırken, bu süre uzayabiliyor. Bu bölümde size, bu saplantılı idealizasyonu, sürekli onu düşünmeyi yavaşlatıp durdurmanızı sağlayacak bir teknik öğreteceğim. Bu teknik hem sizin acınızı hafifletmenizi hem de aslında eski sevgiliniz ya da yeni biri ile yeni ilişki ihtimalinizi arttıracak bir teknik.

Eski sevgili konusunda “nasıl geri döner” sorunu bir kenara bırakırsak en çok duyduğum soru, “bu ezici acıdan nasıl kurtulurum” sorusu.

Saplantılı aşk (limerence) kavramından daha önce bahsetmiştim.  1970’lerde Amerikalı psikolog Dorothy Tennov tarafından ortaya atılan bu kavram, dopamin hormonu etkisiyle harekete geçen bir eğilimi yansıtıyor. Bu eğilim, kişinin romantik bir ilişki yaşadığı ya da yaşamak istediği bir kişiye karşı saplantılı bir sevgi duyması anlamına geliyor. Bu neredeyse bağımlılık gibi bir şey ama burada bağımlılık yapan şey, romantik ilgi duyulan kişi.

Saplantılı aşk durumu yaşayan kişi, saplantılı aşk duyduğu kişiyi idealize ediyor. Onu görmeden duramıyor, onu hayal edip duruyor ve sürekli onunla olmak, ona bakmak istiyor. Onu idealize ediyor, zihninde ya da bilinçaltında, neredeyse insanüstü bir meleğe çeviriyor. Burada saplantı nesnesi olan kişi gerçekten güzel, yakışıklı, karizmatik, güzel huylu, vs. olmak zorunda da değil. Örneğin saplantılı aşk yaşayan erkek, kadın 150 kilo, sarkmış ve ağzı kokan biri olsa bile baktı mı bir melek görüyor.

Şimdi aslında bu tür bir saplantılı aşk, ilişkilerin başında da olabiliyor ve ömrü 2 ay ya da aşırı durumlarda 18 ay kadar olabiliyor. Bunun makul şiddette ve sürede olanına balayı dönemi deniyor ve bu dönem bittikten sonra, yani ilişkinin ilk 2-5 ayından sonra, gerçek bağı devam ettiren gerçek ilişki başlıyor. Bu şekilde balayı dönemi gibi olan limerence aslında insanın zevk aldığı ve pek de zararı olmayan bir hal ve çoğu insan da bunu yaşayıp geride bırakıyor.

Fakat bir de insanı dibe çeken saplantılı aşk var. Bunlardan birisi, hiç beraber olamadığı birine yıllarca saplantılı bir aşk besleme şeklinde olanı. Diğeri de terk edildikten sonra terk edilen birçok insanın içine düştüğü. Bu bölümün konusu bu ikincisi.

Terk edilmek, reddedilmek takıntı yaratabildiği için, terk edildikten sonra terk edilen kişi, kendisine terk eden kişiyi abartı, olmadığı kadar harika bir insan olarak gördüğü bir zihin yapısına girebiliyor. Daha ayrılıktan birkaç gün önce, “pek de sevmiyorum aslında, ayrılsam mı?” dediği insan için, “o benim ruh ikizimmiş, onsuz yapamıyorum” diye ağlayabiliyor.

Yani ayrılıktan sonra tek edilen, terk edeni idealize etmeye, yeniden idealize etmeye başlıyor. Ama bu idealizasyon ilişkinin başındaki gibi insanın ayaklarını yerden kesen, sihirli bir masal yaşıyormuş gibi hissettiren, yüksek dopamin yüklü bir durum değil. Tam tersi! İnsanı dibe çeken, depresyona sokan, perişan eden, acı veren bir durum. Çoğu terk edilen bu durum içindeyken, zihni tarafından işkenceye uğruyor gibi hissediyor. Bu şekilde karanlık bir saplantılı aşk durumu, normalde oldukça sağlıklı olan birçok insanı bile gücün karanlık tarafındaki sınırlarını zorlamaya itiyor. Bir de zaten kaygılı bağlanan ya da duygu durumu bozukluğu olan biriyseniz, daha da işkence edici oluyor.

Kişi bu durumdayken karşısındakini idealize ediyor ve kendisini de yerin dibine sokabiliyor. Karşı tarafın yaptığı her hataya bir bahane bulurken, kendi hatalarını 10 kat abartıyor. Durum tam tersi olsa bile, kendisini resmen masalsı aşk hikayesini mahveden kötü karakter olarak kurguluyor. Ekstrem durumlarda terk edenin aldatarak terk etmesini bile kendi kötülüğü olarak görüyor! “Ona yeterince ilgi göstermedim abi, o da zavallım muslukçuda ilgi ararken adamın ayağı kaymış demek ki onun içine düşmüş. Hepsi benim suçum!” Zihni bu durumda olan bir insanın, kendisini nasıl fantastik şekillerde suçlu bulacağını, kendisini suçlu bulmak için gerçeklikten nasıl kopabileceğini görmek, böyle şeyleri sıklıkla gören birini bile şaşkınlığa boğabiliyor. “Ben suçluyum, o ideal! Bunu düzeltmem lazım, benim düzeltmem lazım!”

Şimdi bu durumun birinci ilacı tabii ki iletişimi kes kuralı. Ayrılık sonrası terk edene sürekli ulaşarak, terk edeni sürekli online takip ederek, ikna etmeye çalışarak, hayatı durdurup sadece onu düşünerek, bu tür bir idealizasyonu körüklemeyi bırakıyorsunuz. Terk edeni siz de terk ediyorsunuz ki “ideal” olanı, “onsuz yaşayacağı insanı” kimse terk etmeyeceği için, iletişimi kes kuralı ile zihninize, ne hissederse hissetsin, terk edenin ideal olmadığını, onsuz yaşayabileceğinizi sinyalliyorsunuz.

Ama tabii ki no contact ile saplantı bir anda sönüp gitmiyor. Beynin düşündüğü konuyu düzenleyen anterior cingulate gyrus adlı beyin bölgesi üzerine araştırmalar, bu zihin durumunda olan kişilerin düşünce konusunu değiştiremediklerini gösteriyor. Sanki zihniniz bir televizyon seti ama kanalı değiştiremiyorsunuz ve televizyonu kapayamıyorsunuz. Sürekli olarak terk edeni düşünüyorsunuz, özellikle geceleri ve sabahları onu düşünüyorsunuz. Uzun yolculuklar gibi düşünmek için boş vaktinizin olduğu zamanlarda onu düşünüyorsunuz. Bunlar takıntılı, zihninizi işgal eden ve durdurması neredeyse imkansız görünen düşünceler.

Şimdi bu karanlık dönemde, sonrasında sizi daha da acı içinde bırakma ihtimali çok yüksek olsa da, geçici de olsa rahatlama sağlamanın bir yolu var. Bu yol da maalesef no contact kuralını bazen dayanılmaz yapabiliyor.

Evet, o yol, terk edene ulaşmak. Terk edene ulaşmamak çok zor zira bu, geçici duygusal rahatlama yaratıyor. Kısa süre içerisinde sizi daha da dibe çekme ihtimali yüksek bir rahatlama. Hani alkoliğin sonunda bir şişe içip rahatlaması gibi. Rahatlıyor ama alkol durumu daha da kötüye gidiyor gibi. İletişimi kes kuralını zor yapan şey, bu rahatlamadan mahrum kalmanız ve kısa vadede, normalde olacağınızdan da kötü hissetmeniz.

Bu durumda da tabii ki zihniniz karşınızdakine ulaşmak için türlü türlü bahane uyduruyor. Bunlar ulaştıktan sonra %90 oranında ne kadar da saçma olduğunu anladığınız ama ondan önce gerçekten çok “mantıklı” görünen bahaneler.

Bu dayanılmaz acı zamanla geçiyor. No contact ile daha kaygılı olduğunuz bir zirveye çıkıyor ama daha hızlı geçiyor. Ama eğer bu tür bir saplantılı aşk düşünce döngüsüne takıldıysanız, karşınızdakini bilinçli ya da bilinçsiz şekilde idealize ediyorsanız, gerçekte olan kişi ile alakası olmayan bir yüksek avatar görüyorsanız, bu süre uzayabiliyor. Bu nedenle de size, bu saplantılı idealizasyon konusunda yapabileceğiniz bir teknik öğreteceğim. Bu teknik hem sizin acınızı hafifletmenizi hem de aslında eski sevgiliniz ya da yeni biri ile yeni ilişki ihtimalinizi arttıracak bir teknik.

Şimdi önce bir kağıt kalem alın. Derin bir nefes alın ve sonra da eski sevgilinizle ilgili tüm kötü şeyleri, tüm eksiklikleri yazmaya başlayın.

Şu an muhtemelen terk edeni idealize ediyorsunuz. Sorun şu ki, terk edeni idealize etmeniz, onunla yeniden birlikte olma ihtimalinizi ciddi ölçüde azalttığı gibi, sizin daha fazla acı çekmenize neden oluyor ve bu nedenle iletişimi kes kuralını bozma ihtimaliniz artıyor.

Evet biliyorum, Disney filmlerinde, izlediğiniz “büyük” “aşk” filmlerinde, karşı taraf onu nasıl da herkesten daha çok sevdiğinizi duymak istiyor. Ne olursa olsun onu bekleyeceğinizi, onu kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağınızı duymak istiyor. Ama neyse ki (maalesef değil neyse ki) Disney filmlerinde yaşamıyoruz. Gerçek dünyada yaşıyoruz.

Gerçek dünyada Disney masalları zihin yapısı ile yaşadığınızda, “eski sevgiliyi geri döndürmenin en etkili yolu, anahtarı, ona olan bağlılığınız” diye düşünüyorsunuz. O bağlılığı ne pahasına olursa olsun korumanız gerektiğine kendinizi ikna ediyorsunuz. Bu bağı korumanın en önemli bileşeninin de, eski sevgilinin idealize edilmiş bir versiyonunu zihninizde tutmak olarak görüyorsunuz. Bu konuda görüştüğüm birçok insan, sanki eski sevgili ile aralarında mistik, masalsı bir bağ var ve eski sevgili bıraktıktan sonra kendileri de bırakırlarsa, aralarındaki bu mistik, doğaüstü bağ sönecekmiş gibi davranıyorlar.

Eski sevgilinizle aranızda böyle bir bağ yok. Gerçek dünyada bir insanı sizden yukarıda bir kaideye koyar idealize ederseniz, bu insana ne kadar çok taparsanız, o kadar çok iticileşirsiniz. Bu da çok mantıklı zira bir kere koşulsuz kabul aşk değil tapınmadır. Siz istediğiniz kadar abartma ya bu aşk deyin, koşulsuz, karşınızdakinin kötü yönlerini göremeden kabul tapınmadır. Tapan ölümlü (siz), tapınılan tanrı ya da tanrıçaya göre aşağıda ve itici olursunuz.

İnsanlar tapınılmak için yaratılmadılar ve bu nedenle de tapındığınız kişi sizi hor görür. Haklı olarak sizi kendisine layık görmez. Siz sürekli kendinizi suçlayıp, terk edeni kafanızda idealize ettikçe, onun idealize versiyonunu kafanızda çevirdikçe, ona tapınıyorsunuz ve ona tapındıkça, aşkı, sevgiyi ve bağlılığı korumak yerine, karşı tarafa sürekli olarak “biz seninle denk değiliz, ben sana layık bir partner değilim, sen çok yukarıdasın, ben çok aşağıdayım” diyerek aşkı, sevgiyi ve bağlılığı öldürüyorsunuz.

Bu nedenle nasıl hissederseniz hissedin, zihniniz size ne derse desin, oturun ve karşınızdaki insanın kötü yanlarını, hatalarını, ezikliklerini, hasta özelliklerini, vs. yazın. Bu insan kötü biri olmayabilir ama sizin kafanızda sürekli çevirdiğiniz idealizasyon kadar iyi biri de değil. Alakası yok.

Eğer şu an terk edeni düşünüp duruyorsanız, terk edilmenin acısı dayanılmazsa, emin olun ki onun şu an kafanızda yaşayan versiyonunun, gerçek versiyonu ile hiçbir alakası yok. Gerçeklik algınız darmadağın ve bunu yeniden düzeltmek için karşınızdaki kişiyi istememenizi sağlayacak, gözünüzden düşürecek her şeyi yazın. Benim gördüğüm, ortalama bir terk edilen, böyle bir sürü somut ve gerçek şey yazabiliyor.

Bu listeyi yazın, günde 4-5 kere okuyun ve yeni şeyler buluyorsanız onları da yazın. Bunu yaparak üzerinizde sanki büyü var gibi yaşamayı bırakıp, gerçek hayata gelmeye başlayabilirsiniz. His olarak hemen düzelmeseniz bile, bilişsel olarak eski sevgilinizin, kafanızdan atamadığınız düşüncelerdeki versiyonundan çok daha aşağıda olduğunu anlayın.

Size terk edenden nefret edin, öfke dolun ya da karanlık yerlere gidip saçmasapan şeyler yapın demiyorum. Bu süreçte iletişimi kes kuralına uyun ve terk edene asla ulaşmayın. Yapmanızı tavsiye ettiğim şey, terk edeni kafanızda, gerçekte olduğu kişiye indirgemek, o kişiyle ilgili sağlıklı, gerçekçi bir şekilde görmek.

Terk eden ile ilgili kötü özellikleri, onunla olmanızı kötü bir fikir yapan şeyleri, size partner olarak uyumlu olmadığı şeyleri, vs. ayrıntılı yazın.

Bunu yapmak size güç hissi vermekle kalmaz. Aynı zamanda bu güç hissinin karşıdaki tarafınca algılanmasını da sağlar. Terk edenle görüşmüyor olsanız bile, günümüz internet dünyasında terk eden sizi bir şekilde görüyor.

Siz terk edildikten sonra ne kadar çok güç yansıtır ve terk edeni unutmak için ne kadar istekli olursanız, karşı tarafa ve yeni partner adaylarına o kadar çok çekici görünürsünüz. Ama zayıf pozisyonda olduğunuz idealizasyon durumunda ne kadar çok kalırsanız, terk edeni ne kadar çok isterseniz, terk edene o kadar itici görünürsünüz. Böyle bir durumda, terk edenin endişelenmesi gereken bir durum yoktur zira siz zaten orada onu bekliyorsunuz. Aynı zamanda terk edenin sizi özlemesi de zor zira insan kaybetmediği şeyi özlemez.

Karşınızdakini idealize etmeyi bırakmak için onun kötü özelliklerini yazmak, size partner olarak uyumsuz olmasına neden olan özelliklerini ve hatta size yaptıkları nahoş şeyleri listelemek, sizin özdeğer kazanmanızı da sağlar. Bu bir gecede olmaz ama karşınızdakini tepeye çıkarmadığınız için zaman içinde, kendinizi değersiz ya da aşağıda hissetmeyi bırakmaya başlarsınız.

Yapabileceğiniz bir başka şey de, eğer yeni insanlarla buluşuyorsanız, onların eski partnerinizden daha iyi olan özelliklerini, eski partnerinizin onlardan daha kötü olan özelliklerini de yazmak. Bunu özellikle yeni buluştuğu insanları “aynı değil, onun ayarında değil” diye hemen bırakanlara tavsiye ediyorum. Bu tavsiyeme çoğu terk edilen “ama bu kendini kandırmak” diye itiraz etmeye çalışıyor.  Ama aslında şu an yeni buluştukları insanı idealize edilmiş eski sevgili ile karşılaştırırken kendilerini kandırıyorlar ve gerçeklikten büyük oranda kopuklar. Bu insanlarla 8-10 ay sonra tekrar görüşmem mümkün olursa, “ya ben amma abartmışım” diyorlar zaten. Ama işin taze olduğu dönemlerde, tüm bilişsel güçlerini, eski sevgililerinin nasıl daha iyi olduğu konusunda kendilerini kandırmak için kullanıyorlar.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.