Bruce, iyi bir bilgisayar mühendisliği işine sahip tipik bir aile babasıydı. Şehrin dış mahallelerinde karısı ve çocuklarıyla büyük ve güzel bir evde yaşıyor, işe hergün büyük bir SUV araç ile gidip geliyordu.
Bruce, bira içmeyi ve futbolu seviyordu ama Bruce ne yiyip içtiğine dikkat etmiyordu. Belki de hayatı boyunca kötü beslenmişti ve hayat stili iyi beslenmesini ve spor yapmasını engelliyordu. İşi nedeniyle sürekli olarak masa başındaydı ve genellikle ya masasında ya da işe giderken yemek yiyordu. Karısı içine tuz ve yağ boca edilmiş akşam yemekleri hazırlıyor ve yemekten sonra da mutlaka tatlı yiyorlardı. Çocuklar çimleri biçecek kadar büyüdükleri için Bruce’un yaptığı tek gerçek fiziksel aktivite de sona ermişti.
Kibarca söylemek gerekirse Bruce iri bir erkekti. Geçen sene, 40. yaş gününde, Bruce sağlığı ile ilgili endişelerini dile getirmeye başladı. Doktoru “yüksek risk grubunda” olduğunu, iyi beslenmeye ve spor yapmaya başlaması gerektiğini söylemişti. Ama 40 yaşında biri olarak öyle güçlü alışkanlıklar geliştirmişti ki, spora ve iyi beslenmeye başlamak onun için kariyer değiştirmek gibi bir şeydi. Nereden başlayacağını bilmiyordu. Ama daha önemlisi, bunları yapmak için içinde ne bir dürtü ne de değişmesi gerektiğine olan inanç vardı.
Bruce yüzeysel bazı çabalar gösterdi. Bir spor salonuna yazıldı.Haftada bir veya iki kere bu salona gidip 20 dakika koşu bandında koşuyor ama daha sonra yüksek kalorili yemekler yiyordu. Kendisini daha sağlıklı beslendiğine inandırmak için tabağına biraz daha fazla yeşillik koyuyordu. Derinlerde bir yerde, alışkanlıklarını değiştirmek zorunda olduğunu biliyordu ama bunun için çaba harcamak yerine, değişimi erteleyip duruyordu.
Bir ay kadar önce Bruce göğsünde bir ağrı hissetmeye başladı. Acil Servise gitti ve hastane bazı testler yaptı fakat Bruce’un kalbinde oluşan küçük yırtılmayı bulamadılar. Bunun için sonogram gerekiyordu ama sonogram bu durumda yapılan testlere dahil değildi. Bu nedenle bir şey bulamadan Bruce’u evine yolladılar.
Fakat conta patlatan motor gibi, Bruce’un kalbinden gögüs kafesine kan dolmaya başladı ve basınç eşitlendiğinde, Bruce’un kalbi atamamaya başladı. Ve Bruce o gece hayata veda etti.
Bazen bir insanın hayattaki rolü diğerleri için uyarı olmaktır. Bruce’un cenazesine birkaç arkadaşı katıldı ama kalabalık büyük oranda bedava yemekleri yiyip, işten konuşan iş arkadaşlarından oluşuyordu. Kalabalıkta gözyaşı döken birkaç kadın vardı ama çoğu erkek şakalaşıp gülüştüler. Bruce’un hayatı işi olmuştu ve bildiği insanlar bunlardı. Bruce’un tabuttaki naaşı, birkaç dakikalığına katılımcılara kendi ölümlülüklerini hatırlatsa da, sıra konuşma yapmaya geldiğinde çok az kişi Bruce hakkında anlamlı bir şeyler söyleyebildi. Bunlardan biri, sarhoş bir şekilde bir garaj kapısını değiştirdikleri anısını anlatmıştı. Bir diğer arkadaşı ise çocukluklarından bir anı ile nostalji yaptı. En son Bruce’un patronu konuştu. Bu adam Bruce ile beraber işe başlamıştı ama zaman içinde yükselerek Bruce’un patronu olmuştu. Bruce’u “iyi bir çalışan” ve “arabulucu” olarak tanımladı ve “Bruce benim daha iyi görünmemi sağlıyordu” diye bitirdi. Mezar taşınızda böyle bir şeyin yazdığını düşünsenize.
Bruce kitabına göre yaşamıştı. Okula gitti, üniversite bitirdi, evlendi, çocuk yaptı, araba aldı ve bir ev sahibi oldu. Bira içti, maç izledi, tüketti ve itaat etti. Her hafta uzun saatler boyunca çalıştı ve kalan birkaç saatini de kendini uyuşturmaya harcadı. Uyarı sinyallerini gördü ama onları görmezden geldi. Ve sonra da öldü.
Bruce başkaları için yaşadı ve onların hayallerinin peşinde koştu. Peki kendisinin hayalleri neydi?
Karısı kendisi ne istiyorsa, Bruce’un da onları istediğine inandı – çocuklar, ev ve eşyalar. Ama biz kırmızı hap camiasında bunun böyle olmadığını biliyoruz. Onda görebildiğim çok az şey vardı ama bu çok az şey bile Thoreau’nun bahsettiği “Sessiz Çaresizlik” ile ilgili ipucu veriyordu (*). Aslına bakarsanız Bruce’un ne istediğini bilen biri olduğundan şüpheliyim. Zaten artık bir önemi de yok zira Bruce artık yok.
İnsanlar size “değişmek için artık çok geç” diyecekler. Değişmek için geç değil, ta ki artık gerçekten çok geç olana kadar. O nedenle size yalvarıyorum: Buna YOLO mu dersiniz, carpe diem mi dersiniz bilemem ama hayatınızı değiştirin.
Allah aşkına, Bruce gibi olmayın!
(*) Henry David Thoreau (1812 – 1862), 1854’te yayınladığı Walden adlı eserinde, koca bir erkek kitlesinin sessiz bir çaresizlik içerisinde yaşadıklarını yazar. Bunun nedeninin yanlış değerler olduğunu söyler: İçimizde bir boşluk hissediyoruz ve bunu para, eşya ve ödüller ile doldurmaya çalışıyoruz.
Kadınlar senden daha çok, kafalarında sana ait olduğunu düşündükleri imajla beraber oluyorlar. Kadın için seviştiği erkekten daha önemli olan şey muhtemelen o erkeği kafasında koyduğu kategoridir. Bunun anlamı şu: birçok durumda seninle değil, senin başarılarınla, toplumdaki yerinle sevişiyorlar. Ya da senin ait olduğun sosyal zümreye ait biriyle sevişmek onlara makul geliyorsa seninle bu yüzden sevişiyorlardır. Bu yüzden erkekler bir şeylerini kaybettiklerinde genelde kadınları tarafından eskisi gibi sevilmiyorlar.
Çünkü kadınlar başarı objesi erkekle beraber olmak isterler. Kadınlar ellerinde olsaydı beta erkeklerin onlara yürümesini yasadışı hale getirmek isterlerdi. Zaten bunu statüsü düşük ama onlara yürüyen erkekleri sosyal medyada bir suç işlemiş gibi ifşa ederek ya da basit bir muhabbet başlatmayı taciz sayma gibi hareketlerle yapıyorlar. Çünkü bu erkekler kafalarındaki imaja, kategoriye uymuyor. Oysa beta erkeği sapık konumuna sokan aynı hareketler başarılı imaja sahip erkeğin ilginç olarak yorumlanmasına neden olabiliyor.
Kadınların erkekleri en çok kategorize ettikleri şeylerin başında erkeğin mesleki statüsü ve sosyal statüsü gelmektedir. Belirli bir mesleki etikete sahip olduğunuzda aynı şeyleri yapsanız da kadının tepkisi 180 derece değişiyor. Tersi durumda, başta güzel bir iletişim kurduğunuz bir kadın size işinizi sorduktan sonra her şey negatif anlamda 180 derecede de değişebilir. (Kadın o an size çaktırmasa bile bu oluyor).
Bu yurtdışında Türk olduğunuzu söylemek gibi bir etki yaratıyor. Maalesef yurtdışında bazı ülkelerde Türklerin imajı oldukça kötü ve siz güzel bir iletişim kursanız da ön yargıya takılabiliyorsunuz. (Ukrayna’da kızlar nereli olduğumu sorduklarında, verdiğim cevap sonrasında yüzlerinin düştüğünü defalarca gördüğümde buna emin oldum. Diğer ülkelerde daha farklıdır belki)
Kadınlar sizin belli bir zümreye ait olmanızla, değerli olduğunu düşündükleri bir mesleki sınıfa ait olmanızla vb. kısacası etiketinizle sizden fazla ilgileniyorlar. Kadın için “dün akşam başarılı bir (etiket her neyse) ile seviştim” demek önem arz ediyor. Birçok kadın sizden daha çok etiketinize önem veriyor.
Aklın aşırı uçlara gitmesin. Bu anlattıklarımdan “etikete sahip olmayanlar sonsuza kadar sevişemeyecekler” gibi bir anlam çıkarman için oldukça yıkık ve isyankar bir erkek olman lazım. Kadına kafasında seni başarılı olarak algılayacağı bir kategoriye koymasına yardımcı olacak bir etkilet sunamıyorsan mevcut olanı parlatmalısın. Parlatamıyorsan da yenisini inşa etmelisin. İnşa etmek içinde kendini yatırım yapmalı ve çalışmaya başlamalısın. Etiketi sadece satrançta güçlü bir taş gibi düşün. Oyunu kazanmanı ne kadar kolaylaştırdığını bilirsin ve o taşı kaybetmek istemezsin.
Var olan özelliklerini iyi bir şekilde pazarlamalısın. Kadının anlayacağı şekilde anlat ve mümkünse iyi bir gelir sağladığının/sağlayacağının işaretlerini göster. Oyun eskisinden çok daha kolay olacaktır. Şunu da ekleyeyim kadınlardaki bu beklentide bir yanlışlık yok. Çünkü kadındaki güzelliğin karşılığı erkekte başarıdır.
Yazar:Secret
Başarı objesi erkeği tüm yönleriyle anlattığım son kitabıma buradan ulaşabilirsin:
Twitter’daki gelenekçileri en iyi özetleyen kelimeler “geleneğe bağlılık”. Bu, genellikle şu şekilde ortaya çıkan gayri resmi bir yanılgı:
“Bunu böyle yapmak doğru çünkü biz bunu ezelden beridir böyle yaptık”.
Bu yanılgının varsayımları ve ne gibi problemler yarattığı konusunda daha derinlere inebilirim ama ben bunu bir benzetme ile anlatmayı daha ilgi çekici buluyorum.
Buralarda takılmadığım veya çalışmadığım zamanlardaki eğlencelerimden biri, çocukluğumdaki eski oyunları oynamak. Bu oyun toplulukları içinde, her zaman “o tip bir adam” var: Küçüklüğünde oyunda yenilip durmuş, 5-15 yıl sonraysa oyunda egemen olmak için mükemmel bilgi ile donanıp, intikamını ve hak ettiği statüyü almak üzere oyuna geri dönmüş. Fakat bu adamın bir problemi var: oyunun ve oyun çevresindekilerin statik kaldığını ve sadece kendisinin dinamik değişken olduğunu sanması. Demek istediğim, eğer şu anki farkındalığıyla geçmişe yolculuk yapsaydı, en iyi oyuncu o olabilirdi. Ama yıllar içinde oyunun dinamikleri değişti:
İnsanların oyunu oynama şekli değişti,
oyunu oynayan insan tipi değişti,
meta oyun için yeni stratejiler yaratıldı,
ve yeni oyun modelleri getirildi.
Bu oyuncu tipi bunların farkına vardığında, oynamak yerine şu şikayetleri etmekle meşgul oluyor: “Bu oyun nasıl eskisi gibi oynanmaz?”, “İnsanlar oyunu mahvediyorlar” vs. Gerçek şu ki diğer oyuncular onun yapmayı planladığı şeyi yani oyunda hakimiyet kurmayı deniyorlar ama o, hala oyunda hakimiyet kurmayı başaramıyor. Ve temel gerçek şu ki, bu oyuncu diğerlerinde olmayan bir avantajın peşinde ve bu avantaj sayesinde oyuna egemen olacağını düşünüyor. Ve oyuna dönüp de tekrar yenilince de genellikle şu tip duygusal tepkiler veriyor: “hepinizi sikeyim, oyun geliştiricilerini sikeyim, oyunu da sikeyim, ben çıkıyorum”.
Bu görece uzun anektodu yazdım çünkü bu anektod gelenekçi zihin yapısını çok iyi gösteriyor. Genellikle bunlar son 70 yılda ortaya çıkan “yeni oyun özelliklerine” adapte olmakta zorluk çeken insanlar:
Artık kadınlar üzerinde ekonomik güce sahip değiller.
Modern çağda hayat boyu tek bir şirkette çalışmak büyük oranda mümkün değil.
Artık liseden sonra bir fabrikada çalışmaya başlayıp, daha sonra bir eve, 2.5 çocuğa ve hayat boyu bir kadına sahip olmakta mümkün değil.
Ama, oyunun değiştiğini kabul etmek yerine bu tip elemanlar oyunun eski oynandığı şekline dönmesi gerektiğini savunuyor yani oyundan anladığını, oyunu bildiğini ve bilgi avantajının olduğunu düşündüğü zamana.
Bu dürtüyü anlayabiliyorum, nostaljik gözlükler taktığında, geçmişte mükemmel bir şekilde adapte olabileceğin ‘’mükemmel’’ zamanların olduğunu hayal etmek kolay. İnsanların inançlı, çalışkan, ülkesini ve ailesini önceliği yapan bir “babayı” takdir ettiği zamanların. Şahsen ben de sevdiğim sağlıksız yiyeceklerin brokoli ve yumurta gibi besin değerlerine sahip olmasına bayılırdım ama maalesef şu an oynamak zorunda kaldığımız oyun bu.
Eğer eskinin değerlerine dönebilseydik bile, mesela 1950’lere, onlar yine 1950 olmazlardı, artık akıllı telefonlarımız, internet, diğer teknolojiler ve fikirler var ve bunlar tüpüne geri sokamayacağın diş macunu gibiler. Eğer mucize bir yöntem bulup 70 yıl geriye gitseydik, senin gelecekteki “iyi eşin” de telefona sahip olacaktı ve sence ayak bileklerinin fotoğrafını instagrama atmaya başlaması ne kadar sürecekti ?
Özet ve Son Düşünceler
Kendimi sıklıkla geçmişe ışınlandığımı ve buna nasıl tepki verdiğimi düşünerek eğlendiririm. Bunun cezbediciliğinin sebebi eğer şu anda sahip olduğun tüm bilgi birikimini elinde tutsaydın, kendini yüksek statülü ve epey servetli bir pozisyonda bulabilecek olman. Eğer 2016 yılına gidebilseydin ve 380 dolardan bir bitcoin alsaydın ve 2017 yılı 19 Aralık’a kadar elinde tutsaydın380 dolardan bir bitcoin alsaydın ve 2017 yılı 19 Aralık’a kadar elinde tutsaydın ve bitcoin short pozisyona girip 18 Aralık 2018’de shortu kapatarak günümüze gelseydin milyoner olabilirdin. Finans alanında tanıdığım insanlar genellikle bu gibi teorik hareketlere gülüyor, çünkü bunlar teorik şeyler. Hayatında 1 kere bu kadar şanslı olabilir misin ? Tabii, uçan ya da yere düşen bir bıçağı yakalama girişiminizle piyasayı karıştırmanız daha mı olası ? Kesinlikle.
Yeni şeyleri seviyorum ama her yeni şey iyi değil ve yeni fikirlerin uygulanması makul ve kontrollü bir şekilde yapılmalı. Ama ilerlemeyle savaşamayız, sen kabul etsen de etmesen de dünya yeni şeyler geliştirecek, bu yüzden en iyisi adapte olmak. Dünyamız, değişen durumlara en iyi adapte olabilenlerin yanında. Bu durumun bana göre en komik tarafı, bütün tarafların kendilerine çalışıp para kazanmadan avantaj sağlayabilecekleri bir dünya oluşturmak için savaşıyor olması. Oyunu öğrenmek yerine oyunu değiştirmek için çok sıkı çalışıyorlar:
Eğer oyunu oynamakta sıçıyosan büyük ihtimal anlaşmalı evlilikler ya da devlet zorunlu kız arkadaş istiyorsun, böylece birisi problemlerini senin için çözebilir.
Eğer para kısmında sıçıyorsan kominizmi veya Evrensel Temel Gelir gibi şeyleri destekliyorsun böylece birisi senin için para problemlerini çözebilir.
Eğer ağırlık kaldırma kısmında sıçıyosan 18 yaşında stereoid alıyorsun ve instagram profilin için sahte ağırlıklar kullanıyorsun.
Sporcu futbol oynamak ister, inek öğrenci satranç oynamak ister ve kötü çocuk… kötü çocuk ne olursa olsun sevişmenin bir yolunu bulur. En önemlisi de bütün bunlar, yapmak konusunda sorumlu olduğun ama yapacak yetkinliğe sahip olmadığın şeyleri, senin yerine dışarıda birinin ya da bir kurumun çözmesini sağlamak için stratejiler. O yüzden oyununu bir adım yükseltmek , çalışmak ve efor sarfetmek yerine, işi “kutsal anlatılara” havale etmek istiyorsunuz. Sonuçta da şuna varıyorsunuz:
HERKES, HEPİNİZ benim HAK SANRIMI destekleseniz her şey ne kadar da güzel olurdu!
Abi 26 yaşındayım. 2 yıl ilişki yaşadığım eski sevgilimin terk etmesinden sonra senin siteyi buldum ve yazdıklarını okuduktan hemen no contact uygulamaya başladım. Fakat o zaman ayrılalı 3 ay olmuştu ve ben hala ara ara dayanamayıp peşinden koşuyordum.
Yazdıkların ve no contact kuralı bana çok mantıklı geldi ve 1 aydır dediklerini yapıyorum. Başarıyı artık eski sevgilimi geri getirmek olarak tanımlamıyorum. Bu süreçte birkaç kızla konuşmaya başladım ve geçen hafta iki buluşma oldu. İkisi de iyi geçti ve hatta biri ile iki gün sonra buluştuğumda evime gittik ve birlikte olduk.
Süper.
Sorunum şu: Bu kızlar iyiler hoşlar ama onlarla değilken sürekli olarak eski sevgilimi düşünüyorum ve onları da eski sevgilimle karşılaştırıyorum. Yani abi 4 ay geçmiş olmasına rağmen eski sevgilimi hala unutamadım. Ara sıra Instagram sayfasına bakıyorum ve dün girdiğimde çok mutlu görünüyordu.
İkincisi, diğer kızlarla buluşmalarına olan bakışını değiştirmen lazım. Öncelikle bu kızları bir hayal ile değil realite ile karşılaştırman lazım. Bu buluşmaları artık varolmayan ve şu an kafanda olan versiyonu gerçekte olduğundan daha büyük olan bir ilişki ile değil, şu anki gerçekliğinle yani yalnız olmanla karşılaştırman lazım.
Üçüncüsü ise kadın – erkek ilişkilerinin dinamiğini anlamak. İyi ve uzun süreli ilişki kurabileceğin biri her ay karşına çıkmaz. Burada tavsiye ettiğimiz gibi aktif şekildepiyasada bulunursan senede bir veya iki tanesi karşına çıkar. Çoğu erkek gibi hiçbir şey yapmazsan 3 – 4 senede bir karşına çıkar. Zaten birçok erkeğin oneitis hastalığına düşme sebeplerinden biri de bu. 10 yılda iki kere karşına çıkan birine, karşına çıktı mı yapışırsın tabii ki.
Şu an yaptığın gibi kızlarla buluşmaya devam edip şu anki durumuna şöyle bakman lazım: Bu hatun benden ayrıldığında beni başka kızlara yürümek üzere ilişkiden de serbest bıraktı. İlerde başka bir ilişkiye girdiğimde bu serbestliğim ortadan kalkacak. O zaman bu serbestliği kaybetmek için neden acele edeyim? Başka bir ilişkiye girene kadar bekarlığın tadını çıkarayım!
Şimdiden böyle düşünmelisin zira diyelim ki yeniden uzun ilişki yaşayacağın biri 1 sene sonra karşına çıktı. 1 senelik bekarlığın sona erdi mi ve sen de zorunluluktan ilişkiye giren bir adam değil de piyasada olan bir adamsan “yahu bekarlık da güzeldi, biraz daha uzun sürse iyiydi” diyeceksin. Bu nedenle şimdiden bunun tadını çıkarma kafasında ol. Bu kızla eski sevgilin gibi hissetmiyorsan ne olacak? Bir kadınla birlikte olman için çok bir şey hissetme zorunluluğun yok ki? Hem dediğim gibi, bu kızların alternatifi yalnızlığın, eski sevgilinle ilişkin değil. O ilişki bitti.
Ve dördüncüsü de pratik yapmak. Birçok erkek eski sevgilisinden ayrıldıktan sonra bir dahaki sevgilisine kadar “içimden gelmiyor ağabey” diyerek önüne gelen fırsatları elinin tersi ile itiyor. Sonuç? Kadın erkek ilişkileri konusunda paslanıyor. Ve sonra o kız karşısına çıktığında bu paslanma, uzun süredir biriyle görüşmemiş olmanın heyecanı, yokluk kafası vs. ile bu kızla olabilecek ilişkisini darmadağın ediyor. Bekarlığın tadını çıkaran adam ise daha çok bolluk zihniyeti, daha taze tecrübe, vs. ile bu fırsatları kaçırmıyor.
İlişkinin son 6 ayında bana karşı davranışları çok kabalaşmıştı. Mutlu değildim ama işleri yoluna koymaya çabalamak adına ilişkiye devam ettim.
Bu kıza muhtaç olduğuna inandığın için mecburen ilişkiye yapıştın yani. Kötüsü, kızın kaba davranışları da senin her yerinden akmaya başlayan bu muhtaçlığındı. Bu tür bir geri besleme döngüsüne bir girdin mi çok kısa sürede yokuş aşağı yuvarlanırsınız.
İnsanlar öz saygıları olmadığı, kendilerini yeterince sevmedikleri ve bırak daha iyisini hak ettiklerine, şu an ellerinde olanı bile hak etmediklerine inandıkları için zihinsel, duygusal ve fiziksel şiddete tolerans gösterirler. Öyle ki, neredeyse başkalarının kendilerine kötü davranmasına, kendilerinden faydalanmasına ve kendilerini cepte görmesine davetiye çıkarırlar.
Size değer vermeyen veya kötü davranan bir flört, ilişki ya da arkadaşa karşı dik durmazsanız ve yaptıklarına tolerans gösterirseniz, bu davranışları daha fazla yapmalarını teşvik edersiniz. Bunun yerine ne kadar zor olursa olsun, değer görmediğiniz ve sevilmediğiniz ilişkilerden kalkıp gitmeyi bilmelisiniz. Zaten siz kalkıp gitmezseniz, o bir yerde gidecektir.
Bir yandan ondan hala hoşlanıyorum ama bir yandan da onu geride bırakıp hayatıma devam etmeyi çok istiyorum. Zaten bu siteyi bulmadan önce yaptıklarımla artık yeniden beraber olabileceğimizi düşünmüyorum. Yine de ona bir mektup yazıp beraber geçirdiğimiz zamanın benim için çok değerli olduğunu ve ona bundan sonraki hayatında mutluluklar dilediğimi söyledim.
Ayrıldığınız kişiye özellikle de terk edildiyseniz ASLA mektup yazmayın. Hele şu bazı “ilişki koçlarının” bahsettikleri el yazması mektupları kesinlikle yazmayın. Mektubu atmanızın tek sebebi, terk edenin size geri dönme konusunda tek bir adım atmaması ve sizin de bu mektubun ona sizinle geçirdiği günleri hatırlatarak bu adımları attıracağını düşünmeniz. Ama böyle mektuplar peşinde koşmanın en yoğun halidir ve genellikle ters teperler.
Sence eski sevgilimi unutamama sebebim, yeni birini bulamamış olmam mı?
Evet bu da etkili ama yukarıda belirttiğim gibi onu takip etmen, yeni kızları onunla karşılaştırman ve şu anki durumuna özgür bekarlık olarak bakmaman da etken. Tabii bir başka etken de, aynı şekilde hissedeceğin birini yeniden bulamayacağın hissi. Özellikle ilk uzun süreli ilişkiden sonra birçok erkek ve kadın böyle hisseder zira daha önce aynı şekilde hissedip sonra yenisini bulma tecrübeniz yok. Fakat seri tek eşli ilişkide bulunan, tek eşli ilişkileri arasında bir numarası olmayan insanlar da aynı şekilde hissedebiliyorlar.
Bu his kısmen piyasada aktif olmamanın getirdiği yokluktan ama kısmen de bir miktar gerçek dışı kibir var. Kusura bakmayın ne siz ne de eski sevgiliniz ortalamanın çok üstünde veya ortalamadan çok farklı hint kumaşı değilsiniz. Eski sevgiliniz gibi ve ondan iyi birçok kadın var ve siz de mutlu etmesi çok zor mavi kanlı soylulardan değilsiniz. Piyasada yeterince aktif olursanız eskisinden çok daha iyisini 6 – 12 ay içinde bulursunuz.
Bunun yanında ekstra 10 kilodan kurtulmak için çalışmalara başladım ve bir ayda 5 kilo verdim.
Çok iyi. Kendine bakman lazım ve bunu yapıyorsun. Bu senin piyasa değerini de olumlu etkileyecek. Bu senin daha mutlu, daha sağlıklı, daha enerjili olmanı, hissetmeni ve görünmeni sağlayacak.
İşime de odaklandım ve yurt dışında yaşama planlarım için daha sıkı çalışmaya başladım. Hatta bir şekilde Dubai’de çalışma fırsatım olacak gibi.
Çok iyi. Buna da devam et. Yurt dışına yerleşmesen bile bir süre yurt dışında yaşamanı tavsiye ederim. Dubai güzel bir alternatif zira maaşları iyi, Türkiye’ye yakın ve çok fazla yabancı var. Bir 10 sene öncesi gibi değil belki ama hala oldukça yaşanası bir yer. CVnde Dubai varsa bu sana başka ülkelerin kapısını da açar.
Bu kızı unutmak için ne yapmalıyım?
Yukarıda bahsettiğim gibi öncelikle kızı takip etmeyi bırak. Yeni kızlarla buluşmaya devam et. Sosyal hayat açısından korkunç bir dönemdeyiz ama yazın sosyal hayatın biraz nefes alacağını düşünüyorum. Bu fırsatı değerlendir. Birçok erkek eski kız arkadaşına takıp önündeki güzellikleri kaçırıyor. Bazılarınızda sanki onu beklersem bana dönmeyi ister, beklemezsem istemez gibi bir garip duygu var. Sanki aranızda görünmez bir bağ var da siz de o bağı bırakır giderseniz o bağ tamamen kopacakmış gibi. Böyle bir şey yok. Sizin arkanızı dönüp gitmeniz, bekarlığın tadına varmanız, onun size geri dönme isteğine olsa olsa pozitif katkı yapar (yediğiniz haltları manipülasyon olsun diye gözüne sokmaya çalışmadığınız sürece). Ayrıca arkanızı dönüp gitmeniz, bekarlığın tadına varmanız, sizin onu unutmanızı da sağlar.
Bakın az sayıda hastalık derecesinde takıntılı insan var ama bugüne kadar iletişimi kes kuralını 3 ayağıyla da uygulayıp unutmayı beceremeyen çok az insan gördüm. Siz unutmamak için bir şeyler yapıyorsunuz ve no contact ile bunları yapmayı bıraktınız mı istemeseniz bile unutuyorsunuz. 2 yıllık ilişkiyi 2 ayda unutamazsın ama eğer iletişimi kes kuralı ile 4 – 6 ay içinde hayatını etkilemeyecek kadar bir şey hariç unutabilirsiniz.
Kitapta bir başarı objesi olarak erkek ele alındı. Popüler kültürün yarattığı suni erkek tiplemeleri bir kenara bırakılıp başarılı ve arzu uyandıran erkeğin neye benzediği, böyle bir erkek olmanın sağlayacağı avantajlar anlatıldı.
İlişkiler kadın ile erkek arasında en çok çıkar çatışması yaşanan alandır. Çünkü iki taraf da bulabileceği en iyi adayı talep eder. Ancak çoğu erkek bu isteklerinin altını doldurmuyor. Kendilerini başarılı kılmak için ne yapacakları konusundaki farkındalık eksiklikleri onları hedefledikleri başarılar ve kadın ilgisi konusunda sadece hayalci birer birey pozisyonuna getiriyor.
Kısa ve hayal satan yoldansa, zor ama hedefi güçlü bir şekilde vuracak yol kitapta anlatılıyor. Bu yolda yürümekse okuyucunun tercihine kalıyor.
Merhaba millet. Ben Mr. Deer. Bu sefer konumuz karantina da disiplin. Pandemi sürecinde evde çok fazla vakit geçiriyoruz ve sosyal enerjimiz bir hayli düştü. Yalnız hissediyoruz, kayıplar veriyoruz, partnerlerimizden ve arkadaşlarımızdan uzağız. Bu süreçte disiplinli olmanın ne kadar zor olduğunun farkındayım ve sizlere disiplininizi koruyabilmeniz için bazı önerilerden bulunacağım. Bunlar uygulaması nispeten kolay ama hayatınızı yüksek ölçüde olumlu etkileyecek öneriler. Umarım bu süreci bir gün geride bırakıp Sokakta, AVM de, Gece kulüplerinde, Barlarda yeni insanlarla tanışmaya devam edebiliriz. Sağlıklı ve disiplinli günler diliyorum dostlarım hepimize, İYİ SEYİRLER!
Merhaba millet, Ben Mr. Deer. Kadınlarla tanışırken nelere dikkat ediyorum. Neler yapıyorum tam analiz videosu sizlerle. Kadınlarla başarılı olmanız için gereken TEMEL şeyleri anlattım, dikkat bu video ansiklopedi niteliğinde. İYİ SEYİRLER!
Daha önceki mitolojik ve şamanik geçiş ritüelleri dersinde, insan evriminin keskin düşüş ve çıkışlarla bezeli, yukarı doğru bir çizgide olduğundan bahsetmiştik. Hayat yolunda ilerlerken başımıza ciddi bir engel çıkar. Bu engel ya bizi davranışsal olarak engelleyerek şu anki davranış planlarımızla hedefimize ulaşmamızı engeller ya da bundan daha karmaşıktır ve zaman içinde kendi davranışlarımızı entegre etmek için kullandığımız tüm yapıyı
sarsar.
Aradaki fark şöyledir. Partnerinizle dışarı çıktınız diyelim ve partneriniz oldukça gergin davranıyor. Yani diyelim ki şaka yapıyorsunuz veya gülümsüyorsunuz ama partneriniz buz gibi davranıyor ya da sinirli bir şekilde karşılık veriyor. Bu durumda siz de kendinizi buna göre ayarlarsınız. İşler bir miktar bozulur ve tüm gece mahvoldu diyeceğiniz bir hale gelir. Ama bu olduğunda tüm ilişki bitti demezsiniz. Gerçi bunlar sık oluyorsa o noktaya da gelebilirsiniz.
Bu durumda ona “tüm gece mahvoldu” diyebilirsiniz ve bu muhtemelen bir miktar aşırı reaksiyon göstermek anlamına gelir. Klinik psikolog olarak izlenimim, eğer insanlar katlanması zor bir şekilde davranıyorlarsa, siz bunu gözlemlerken üç kere bu şekilde davranmasına izin verin. Üçüncü kez aynı şekilde davrandığında “bak böyle davranıyorsun” deyin. Bunu söylediğinizde size “hayır öyle davranmıyorum” diyecektir. Siz de “Hayır böyle davranıyorsun. Bak şurada ve şurada böyle davrandın” dersiniz.
Bu durumda temelde kaybetmiş olur ve siz de direkt kazanan olursunuz. Ama sadece bir kerelik bir şeyse, dert etmemeniz daha iyi. Bir kere olduysa, bunun tek bir kez ve spesifik bir problem olmadığına dair elinizde bir delil yok. Ama üç kere olduysa artık elinizde güçlü bir delil var. Bu şekilde aşırı tepkisel olmak ile dik durmak arasındaki dengeyi tutturursunuz. Her şeye tepki gösteren biri de olmak istemezsiniz, itilip kakılabilen biri de. Yani fazla toleranslı olma ile tepkisel olup gereksiz kavgalar etme arasındaki denge için üç kere kuralı iyi işler.
Neyse, partnerinizle dışardasınız ve partneriniz oldukça sinir bozucu davranıyor ve siz bu davranışını değiştiremiyorsunuz. Şakalar yapmak yerine belki de telefonunuza bakıp onu kendi halinde sakinleşmeye bırakmak daha mantıklı. Bu şekilde onunla etkileşimde kullandığınız çerçeveyi fazlaca sarsmazsınız. Sonuçta akşam az çok planlandığı gibi
gidiyor ve hala size rehberlik eden algısal yapıları ve beklentileri kullanabiliyorsunuz.
Biraz ayar gerektiriyor belki ama bu ayar yüksek çözünürlükte ve çok küçük. Bu sizi biraz rahatsız edecek ve “ne oluyor?” diye düşüneceksiniz. Belki “bende bir sorun mu var?” diye düşüneceksiniz. Sıkılgan, içine kapanık insanlar genellikle böyle düşünürler. Ya da belki onda bir sorun olduğunu düşüneceksiniz. Ama ne olursa olsun bu olay o kadar da ciddi değil.
Bir de şu senaryoyu düşünün. Partnerinizle dışarıdasınız ve biri restorana giriyor ve sizin masaya gelip partnerinize “merhaba, kız arkadaşın / erkek arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Geçen hafta buluştuğumuzda bana bundan bahsetmemiştin.” diyor. Şimdi bu tamamen farklı bir senaryo. Evet hepiniz bu senaryoyu duyunca güldünüz zira bunun gerçekten tamamen farklı bir senaryo olduğunu biliyorsunuz. Peki ikinci senaryo neden
birinci senaryodan daha sarsıcı? Eğer dünya ile ilgili varsayımlarınız bir anlamda bir hiyerarşi içinde düzenlenmişlerse, yaptığınız küçük küçük şeyler bu hiyerarşinin en altında mikro – detaylardır. Hiyerarşide soyutlaya soyutlaya en tepeye çıktığınızda, “ben sadakat temelli bir ilişki içindeyim” gibi bir varsayım vardır. Şimdi sadakat temelli bir ilişki içinde olmak ile mikro – detaylar arasında başka hiyerarşi seviyeleri vardır. Sarsıntı hiyerarşide ne kadar yukarı olursa, siz o kadar sinirlenip streslenirsiniz. Sinir bozucu partner pek dert olmayabilir ama sizi aldatan bir partner hiyerarşinin tepesinde bir sarsıntıdır. Bu seviyede sarsıntı sizi geçmişinizi ve geleceğinizi hatta belki de gerçekte kim olduğunuzu ve karşınızdakinin kim olduğunu sorgulamaya iter.
Bu gerçek bir felaket değil mi? Her şeyi darmadağın eden bir felaket. İşte bu daha önce konuştuğumuz yeraltı dünyasına yapılan yolculuktur. Piaget’in de buna benzer bir fikri vardı zira Piaget’in gelişim aşamaları teorisi de bu şekilde iniş ve çıkışlarla işaretlenmiş bir teoriydi.
Çocuklar kendilerini motor sistemlerden yukarı doğru inşa ederlerken, kendilerine ait ve faydalı bu küçük alt öğeleri canlandırıyorlar. Ama zaman zaman inşa ettikleri bu araçlar, alt kişilikler, arzuladıkları sonuçları yerine getiremiyorlar. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuk kreşe gider ama arkadaş edinmekte zorlanır. Bu çocuk eve geldiğinde ağlar, öfkelenir ve sarsılmış bir şekilde “kimse benimle oynamak istemiyor” der. Biliyorsunuz çocuk bu
durumda gerçekten ağlar. Çocuk sanki yetkin olduğu bir sahadan yetkin olmadığı bir sahaya ışınlanmış gibidir. Duygular, özellikle de negatif duygular, sizin içinde yetkin olduğunuz bir sahadan yetkin olmadığınız bir sahaya geçtiğinize işaret ederler. Eğer ağlıyorsanız bu genelde endişe veya acı sinyalidir. Bazen öfke de insanı ağlatır ama ağlamak genellikle endişe ve acı sinyaller. Bu, bildiğiniz şeylerin artık arzu ettiğiniz sonuçları üretmeye yetmediği bir durumun içine düştüğünüz anlamına gelir. Böylece ağlarsınız ve yardım alırsınız. İnsanlar gelip sorunun ne olduğunu sorarlar ve size destek olurlar. Belki sizi teselli ederler, belki de sizin ne yapmanız gerektiği konusunda size tavsiye verirler.
Ya da siz eğer zeki bir ebeveynseniz, çocuğunuzla siz oynarsınız ve onun diğer insanlarla sosyal etkileşim yeteneklerini geliştirmesini sağlarsınız. Ya da onu diğer çocuklarla daha fazla oyun oynayabileceği yerlere götürürsünüz, onu gözlemlersiniz, onun bu küçük alt kişiliklerini geliştirmesine yardımcı olursunuz ve ona daha fazla bilgi vererek daha
sofistike biri olmasını sağlarsınız.
Bu Aşama Teorisinin Piagetçi fikirlerinin bir kombinasyonudur. Düşüşlerce çentik atılmış yukarı doğru ilerlemedir. Bu bir önceki yapının dünyaya artık iyi adapte olmamasından kaynaklanan kafa karışıklığı ve sonrasında gelen asimilasyon ve uyumdur. Piaget asimilasyon ile uyumu birbirinin zıddı şeyler olarak düşünürdü ama bunlar tam olarak zıt değiller ve bu anlaşılması zor bir şey. Ama Piaget’e göre asimilasyon demek, insanın şu
anki yapısının içine bilgi çekmesi ve içine bilgi çekilen yapının çok fazla değişmemesi demekti. Uyum ise insanın çok büyük hacimde bilgi çekmesi ki bu genellikle negatif bilgidir ve sonrasında bu bilgiyi anlamakta kullandığınız yapıda büyük sarsıntı yaratarak o yapıyı yeniden inşa etmek demekti.
Piaget bunları asimilasyon ve uyum olarak düşünüyor ama bunları asimilasyon mikro davranış seviyesinde olacak şekilde bir süreklilik halinde düşünmek daha kolaydır. Mesela çatal tutmaya çalışırsınız ama elleriniz uyuşmuştur. Çatalı birkaç kere kavramaya çalışırsınız ama başaramazsınız. Sonra tutuşunuzu değiştirirsiniz ve çatalı tutarsınız. Yani çok az biraz sinir bozucu bir şey. Alt tarafı çatala bakıp tutuş açınızı değiştireceksiniz ve bu sebeple dünya tepenize yıkılmayacak. Ama çorbanızdan fare ölüsü çıkarsa bu çok daha sinir bozucu bir şey ve bu yine hiyerarşik bir problem. Yani en alt seviyede, motor hareket yapılarına yakın seviyede, asimilasyon kolaydır: Yapmanız gereken tek şey benim harita olarak düşünmeyi sevdiğim şeyler üzerinde, harita ya da kişilik, ufak değişiklikler yapmaktır. Biliyorum kişilik ve harita birbirlerinden uzak şeyler gibi görünüyorlar ama aslında birbirlerine çok benziyorlar. Bu, ufak ayarlamaların mı yoksa
tüm yapıyı çöpe atmanın mı gerektiğine bağlıdır. Yani problem bijon somununu sıkılaştırarak mı yoksa yeni bir araba alarak mı çözülüyor gibi. Sizin seviyelerinizi zorluk seviyeleri olarak düşünebilirsiniz.
Bunu düşünmenin bir başka yolu da var. Bunu bilmeniz gerekiyor zira bir şey yanlış gittiğinde ne kadar stresli olacağınıza nasıl karar verdiğinizi anlamanız gerekiyor. Bu çok zor bir soru. Bir sabah yüzünüzde bir sivilceyle uyandığınızda ne kadar endişelenmeniz gerekli? Bunu bilmiyoruz. Belki hiçbir şeydir, belki de 6 ay sonra kanserden öleceksiniz. Bunu bilmiyorsunuz. Bir şeyler ters giderse insanların ne kadar strese kapılacaklarını nasıl ayarladıkları öyle bariz değil. Zira kötü giden şeyin ne kadar kötü gittiği o kadar belli değil. Diyelim ki yemeğe çıktınız ve partneriniz size kötü davranıyor. Bu 2 hafta içinde ayrılacaksınız anlamına mı geliyor? Aslına bakarsanız belki de bu anlama geliyor. O zaman neden dünyanın sonu geldi diye kafayı sıyırmıyorsunuz? Biliyorsunuz bazı kişiler
gerçekten de böyle davranabiliyorlar. Bu kişiler negatif duygu seviyeleri yüksek yani duygusal dengesizlik özellikleri yüksek insanlar. Bu insanlar en ufak bir anormallik, belirsizlik, tehlike, devamsızlık veya beklenmedik bir durum karşısında felakete uğrayacaklarmış gibi davranırlarken duygusal olarak dengeli bir insana “ben ayrılmak istiyorum” denildiğinde bu kişi biraz üzgün görünür ve belki bu bile onu çok rahatsız etmez.
Yani bu en alttaki mikro davranışlardan aşama aşama soyutlamalara giden motor hareket hiyerarşisini düşürseniz, bir şeyler ters gittiğinde ne kadar kaygı duyacağınızı nasıl hesapladığınızı anlayabilirsiniz. Sorunun küçük olduğunu varsayıp alt seviyede kontrol edersiniz. Eğer o seviyede çözülmüyorsa bir seviye yukarıya çıkarsınız. Arabanız bozulduğunda hemen yeni bir araba almazsınız. İlk önce mesela akü mü bitti diye bakarsınız. Zira bu yol, size en az sorun çıkaracak yoldur. Ve aynı zamanda bu zihin temizliği açıdından iyi bir şemadır.
Bu Occam’ın Usturası (Occam’s Razor) prensibine benzer. Occam’ın Usturasını biliyorsunuz değil mi? Bunu bilmeniz lazım. Occam’ın Usturası, Ortaçağ düşünürü Occam tarafından ortaya atılmış bir prensip. Occam “açıklayıcı prensiplerinizi gereğinden fazla çoğaltmayın” der. Bu ne demek? Eğer bir şeyin neden kötü gittiğine dair 6 tane açıklamanız varsa, bunları basitten karmaşığa doğru sıralayın ve en basit açıklamayı alın.
Eğer bu açıklama yetersiz ise bir sonraki en basit açıklamayı alın ve açıklama yeterli olana kadar böyle devam edin. Occam’ın Usturası, bilimde sıklıkla kullanılan bir kılavuz prensiptir. Eğer basit bir açıklamanız varsa, bunu bir sürü karmaşık varsayım ile daha da zor hale getirmeyin. Bu aslında daha derinde yatan bir gerçeğin de altını çiziyor olabilir: herhangi bir varlık kümesinin herhangi bir konfigürasyonda olma ihtimali düşüktür ama en az ihtimalli ve en karmaşık konfigürasyonda olma ihtimali çok düşüktür.
Her neyse, umarım anlaşılır olmuştur. Bütün bu fikirleri birbirine karıştırabilirsiniz. Kişilik hiyerarşinin en altında davranışlar var; en üstte ise soyutlamalar, mesela “iyi bir insan ol” gibi ahlaki soyutlamalar var. Başınıza beklenmedik bir şey geldiğinde, ne kadar kaygı ve acı duyacağınız, hasara uğruyor görünen seviyenin hiyerarşideki yüksekliği ile doğru
orantılıdır. Bu seviyeyi sizin bir şekilde tahmin etmeniz gerekecek ve bu tahmin de kısmen sizin mizacınıza bağlı. Eğer Duygusal dengesizliği yüksek biriyseniz, bir felakete uğradığınızı tahmin edeceksiniz ama eğer duygusal dengesizliği düşük biriyseniz, bunun sorun olmadığını düşüneceksiniz. Bu tahmin kısmen de sizin kendi yetkinliğinizi nasıl algıladığınıza bağlı. Duygusal dengesizliği yüksek biri olsanız bile geçmişte küçükten büyüğe problemlerle karşılaşmış ve bunları çözüp bir şeyler öğrenmiş biriyseniz, muhtemelen “evet bu bir problem ama ben problem çözebilen bir insanım o nedenle bu problem sorun değil” diyeceksiniz ki bu kendiniz hakkında düşünmenin iyi bir şeklidir. Bu, “herhangi bir problem yok” demekten daha iyidir. Böyle düşünürseniz zaten size bol şans. “Ben bir problemi, eğer probleme konsantre olursam başarılı bir şekilde çözen bir insanım” demek çok daha kullanışlıdır.
Sinir sisteminizin ne kadar endişe ve acı duyması gerektiğine karar vermesinin bir başka yolu da başka insanların size nasıl davrandığına bakmaktır. Eğer diğer insanlar size yetkin biriymişsiniz gibi davranıyorlarsa, sinir sisteminiz daha az duygusal dengesiz olacaktır. Daha fazla serotonin üreteceksiniz ve hata belirtilerine daha az global tepkiler
vereceksiniz.
Bir erkek aşırı duygusal, kendine güvensiz birine dönüşerek ve daha çok feminen ve giderek daha az maskülen davranışlar göstererek ilişkinin kadını olmaya başladığında; cinsel kutupluluğu ve sonunda da ilişkiyi mahvetmeye başlar.
Bir kadın kendisini bir erkeğe, o erkek liderlik kabiliyetini davranış, düşünce ve sözleri arasındaki uyumluluğu koruyarak gösterebildiği sürece bırakır. Erkek feminenleşerek, duygusallaşarak, kendinden emin olmayarak ve kadının kendisini yönetmesini ve kararları almasını bekleyerek kendi liderlik rolünden vazgeçmeye başladığında, kadını maskülenleşmeye zorlar. Bu ise kadının asabileşmesine , erkeğe saygısını ve cinsel ilgisini kaybetmesine neden olur.
Erkekler kadınlarını memnun etmek için olmadıkları bir şeye dönüşmeye başlarlarsa, sonunda terk edilirler veya kadın tamamen ortadan kaybolur.
Birbirinizi tanımaya ve ilişkiye başladığınızda maskülen davranırsanız kadın sizi çekici bulacaktır ama daha sonra ilişki içinde feminenleşirseniz kadın sizi itici bulup sonunda sizden kopacaktır. Uzun süreli ilişkisi bitmiş birçok erkekle yaptığım telefon görüşmelerinde bu duruma çok rastlıyorum. Bu değişim aylar ve hatta bazen yıllar içinde oluyor. Erkek yavaş ama emin adımlarla liderlik rolünden vazgeçiyor ve sonunda kadın – erkek rolleri tamamen değişiyor. Başlangıçta oldukça maskülen, lider karakterli ve iyi fiziğie sahip olan erkek, ilişki ya da evlilik içinde ve birçok durumda çocukların da hayatlarına girmesi ile bir süre sonra aman ağzımızın tadı bozulmasın, kız arkadaşımı / karımı sinirlendirmeyeyim, seksten olmayayım, vs. diye kadınını memnun etmeye çalışan bir uşağa dönüşüyor ve sonunda da olmasın diye “uğraştığı” her şey başına geliyor.
Şimdi, şu arkadaşın yazdıklarına bakalım:
Dün gece, hayatım boyunca başıma gelen en kötü şeyi yaşadım. Ben 31 yaşındayım, o ise 33 yaşında. İlişkimiz 2 yıl önce başladı ve bunun ilk senesi, yaşadığım en iyi ilişkiydi. Her şey o kadar iyiydi ki, ilişkinin 3. ayında onun yanına taşındım ve beraber yaşamaya başladık.
Bu çok çabuk olmuş. 3 ay içinde birlikte yaşamanızı tavsiye etmem.
Ama ilişkinin ikinci senesi ise, bugüne kadar yaşadığım en berbat ilişkiydi. Kız acil servis doktoru ve Mart 2020’de koronavirüs pandemisi başladığında, bana karşı daha mesafeli olmaya başladı. Başlangıçta bunu çok fazla sorgulamadım zira çok yorulduğu için böyle davrandığını düşünüyordum. Ama her şey zamanla daha kötüye gitti ve nadiren cinsel birliktelik yaşamaya başladık zira aramıza daha fazla mesafe koyma ihtiyacı duymaya başladı.
Şunu da belirtmem lazım ki işim çoğu zaman evden çalışabilmemi ve evde olabilmemi sağlıyor. Yemek yapmak, temizlik ve kedilerin bakımı gibi işleri tamamen ben yapmaya başladım.
Hah. Yani sen ev hanımı, ilişkinin pilici oldun! Sen kadına dönüştün, o da erkeğe dönüştü. Bu nedenle de sana karşı kızgınlık duymaya başladı. Ve şimdi göreceğiniz gibi, arkadaş oldukça muhtaç ve kendine güvensiz bir ruh haline bürünmüş.
Eve geldiğinde, onun ilgisine ihtiyaç göstermeye başladım ve o da daha mesafeli ve soğuk olmaya başladı zira bir miktar bunalmış hissetmeye başladı.
İlişkinin tüm cinsel kutupluluğunu 180 derece tersine çevirmişsin. Sen erkek, lider olmaktan kadın olmaya evrilmişsin. Kadınlar bundan hoşlanmazlar. Kadınlar bir amcıkla birlikte olmak istemezler zira zaten halihazırda bir amları var (women don’t want to be with a pussy because they already got one). Sen bu şekilde davranmaya başladığında, “ama benimle yeterince zaman harcamıyorsun” diye ağlayacak kadar aşırı duygusallaştığında, sonun pek de iyi olmayacaktır.
Senin bir erkek olarak kaya gibi, çınar ağacı gibi sağlam olman lazım. Tabii senin normal bir kadınla birlikte olduğunu varsayıyoruz. Ruhsal problemleri olan ya da birkaç tahtası eksik bir piliçle berabersen, ne yaparsan yap fark etmez. Bu nedenle kitaptakileri uygularsan, iyi bir kadının içindeki iyileri, kötü bir kadının içindeki kötüleri en hızlı şekilde açığa çıkarırsın. Bu nedenle de eğer bir çürük elmayla birlikteysen, olay raydan çıkmadan sıvışabilirsin.
Ama bu arkadaşın yazdığı gibi bir şey okuduğunuzda ilişkinin bitmesinin an meselesi olduğunu anlarsınız. Cinsel kutupların darmadağın olması ile kadının zamana ihtiyacım var demesinden sonra terk edilmenin yakın olduğu, güneşin doğudan doğacağı gibi bir beklenti. Böyle davrandığınız zaman kadınlar “çok değiştin, artık seni tanıyamıyorum” derler. Burada da olan bu. Kadın böyle demiyor ya da erkek mailde belirtmemiş ama kadınlar bunları söylemeye başlarlar. Bu erkek artık kadının aşık olduğu erkek ile aynı kişi değil zira duygusal olarak zayıf bir piliç gibi davranıyor. Aslında küçük bir kız gibi davranıyor ve bu da hiç çekici değil. “Benimle vakit geçirmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun” diye zırlıyor.
He ya tabii ki “karar verdiniz”. Yersen. Kadın ilişkinize ara vermeye karar verdi ve sen de uslu uslu bunu kabul ettin.
Bunun ilişkimize yardımcı olacağını düşünerek, birkaç aylığına doğduğum kente döndüm. Ama ne yazık ki Aralık ayında bacağım kırıldı ve ayağım kırık geçirdiğim 6 hafta boyunca beni ziyaret etmek istemedi ya da bana tıbbi tavsiyeler vermedi.
Ayrıldınız ve sen evden ayrıldın. Teknik olarak artık kızın erkek arkadaşı değilsin. Ve sen hala aşırı duygusallaşmaya devam ediyorsun. Zira burada sen gerçekliği olduğu gibi kabul etmek yerine olduğundan daha iyiymiş gibi görüyorsun. Ama hayattaki her şeyde gerçekliği ne olduğundan iyiymiş ne de kötüymüş gibi görmelisin. Gerçekliği olduğu gibi görmelisin.
Sen kendi kafanda kızı sanki hala kız arkadaşınmış gibi kurguluyorsun. Ama sen koca bir sünepeye dönüştüğün için seni evden attığında ilişkiniz bitti.
Bu tabii ki beni çok kızdırdı.
Şu çok açık ki sen kaya gibi sağlam biri değilsin.
Buna değmeyeceğine ve ikimiz için uzun süredir tek başına mücadele ettiğime karar verdim.
ASLA ve asla, seni elinde tutmak istemeyen birini elinde tutmaya çalışma. Bu çok katı, zor ve acı veren bir şey ama eğer biriyleysen ve o kişi seni o kadar da istemiyorsa, “benimle olmayı isteyen, seven ve benim yanında olmamdan mutlu olan, görüşmek istediğimde ‘tabii ki çok isterim’ diyen birini hak ediyorum” diyecek kadar güçlü olmak zorundasınız.
Ama “ayyy bilmem ki zamana ihtiyacım var” diyen biri? Ona istemediği kadar zamanı verin ve gidin. “Sana mutluluklar, hastala vista baby.”
Bacağım iyileştikten sonra Şubat 2021’de şehre geri döndüm. Kendime bir yer buldum ve onda kalan eşyalarımı almak için onunla iletişime geçtim v ona “bu iş burada bitecek” dedim.
Birader bu iş biteli aylar oldu. Sen bu kızın yaşadığı alemden tamamen farklı bir evrendesin. Sen evden çıktın, o zaman ihtiyacım var dedi. Siz aylar önce ayrıldınız zaten!
“Bu iş burada bitecek” demenin tek nedeni, bunu söylersen seni geri isteyeceğini umman. Ki bu taktik bu sefer çalışmış gibi görünüyor … en azından kızın yeni bir erkek arkadaşı olduğunu öğrenene kadar çalışmış gibi görünüyor.
Bunu söyleyince beni farkı görmeye başladı. Daha sağlam ve her dediğini yapmayacak biri olarak. “Ayrılalım ama başkasını görmek istemiyorum ve sen erkek olarak daha iyi olduğunda yeniden iletişime geçelim” dedi.
Yani “eğer aşık olduğum adama geri dönüşürsen (aslında bu ikili nişanlılar ama arkadaş mektubun sonlarına kadar bu önemli ayrıntıdan bahsetmiyor) seni yeniden görmek isteyebilirim” diyor. Kız onun dönüştüğü kişiyi sevmemiş belli ki.
O aramamda konuşacak vaktim olmadığından, hastanede olmadığı birgün onun evinde buluşup eşyalarımı almayı ve neyin yanlış gittiğini tartışmayı kararlaştırdık.
Ve o günden sonra bana yakınlaştı ve benimle cinsel ilişkiye girdi. Bundan sonra ise sağlam bir şekilde dile getirdiğim “bu iş bitti” fikrim çatırdamaya başladı.
Punaninin sihirli dokunuşu ile kendinden geçtin yani 🙂 Amrakadabra 🙂
Bundan sonra buluşmaya başladık ve defalarca seks yaptık.
Buluş, iyi vakit geçir ve seks yap.
Sorun şu ki bu benim ümitlenmeme neden oldu. Benden hala zaman istediği için ona zaman vermeye devam ettim.
Bundan anladığım arkadaşın hala kadının peşinde koştuğu ve onun ilgisini ve onayını aradığı. Kadın gibi davranmaya devam ediyor. Bu çekim yaratmayacak zira kadının arkadaşı kaybetme korkusu yok. Hiç yok. Senin zihin yapın, “beni yeniden kazanmaya çalışmalı” şeklinde olmalı. Tam tersi değil.
İlişki durumumuzu konuşmadık ama her buluştuğumuzda çok iyi vakit geçiriyorduk. Taa ki bir buçuk ay sonrasına yani düne kadar.
4 gün önce dün için onun evinde buluşmayı kararlaştırdık ama o daha sonra birkaç ortak arkadaşımızla bir barda buluşmak istedi. İşten çok yorulmuş ve kafasını dağıtmak istiyormuş.
Gerçek şu ki kadın yanınızda birkaç ziksavar (cockblocker) istemiş.
Gecenin sonunda eve dönme zamanı geldiğinde, onu eve götürmek üzere yeni erkek arkadaşı geldi ve ben oracıkta tuzla buz oldum.
Ne kadar da ince biri. “Ah bu arada bu da benim yeni erkek arkadaşım.” Görünen o ki kadın ikisiyle de yatıyor. Bir yanda yeni erkek arkadaş, diğer yanda onunla bir araya gelmeyi uman eski erkek arkadaş ve hatun ikisiyle de yatıyor. Bayanlar ve baylar, bu ne demek?
Bu, ilişki yaşamak isteyeceğin biri değil. Bu kadının dediği hiçbir şeye inanman mümkün değil. Sözde yeni erkek arkadaşını sözde eski erkek arkadaşı ile aldatıyor. Bunun geri dönüşü yok. Sadakat bu kadın için hiçbir şey ifade etmiyor. İşte bu nedenle gerçeği olduğu gibi görme zorundasın. Sokak kadınını ev kadınına çeviremezsin. Mümkün değil. Bu hatun sokaklara ait. Fuckbuddy olur, friends with benefits olur, seks için görüşülür, ama ötesi olmaz.
Bu aşamada her ne nedenle olursa olsun onu asla arayıp sorma. Eğer sana ulaşırsa seni görmek istediğini varsay ve buluş – eğlen – seks yap. Ama eğer kız arkadaş ya da eş istiyorsan, bu kadın o kadın değil. Bu arkadaşım, gerçekliğin ta kendisi.
Gerçekliği görmezden gelebilirsin ama gerçekliği görmezden gelmenin sonuçlarını görmezden gelemezsin.
Sırt çantam ve ceketim ondaydı zira hava çok sıcaktı. Bunları almak için bile ona gidemedim. Ona bana yaptıklarının kabul edilebilir olmadığını söyledim. Bana umut verip sonra hayallerimi yıkması kabul edilebilir değil dedim.
Bunun kendi suçu olduğunu bildiğini ama eşyalarımı almak için ona gelemeyeceğimi söyledi çünkü yeni erkek arkadaşı onu evine bırakacakmış.
Vay, olay kızın umrumda bile değil. Hiçbir pişmanlık yok. Bu onun gerçek yüzü. Bencil, narsist ve sikinde değil. Seni kırması umrunda bile değil. Tek düşündüğü kendisi.
Bu kadınla birlikteliğe devam etsen olacak şu: Mutluyken sana sadık olacak ama eğer mutlu değilse başkası ile düzüşecek. Eğer bu senin için uygunsa senin bileceğin iş. Böyle biriyle uzun süreli ilişkiye gir. Ama sonra kızın bildiğin adamların yarısıyla düzüştüğünü öğrenirsen ağlayarak beni arama.
Bu çocuktan 3 ay önce bahsetmişti. 24 yaşında olduğundan ve genç olmasına rağmen hastanede çok iyi iş çıkardığından bahsetmişti. Bunu dinlemek bile istemedim zira bir miktar kıskançlık hissettim.
Bu tabii ki “ama onun hakkında endişelenme hayatım, o sadece 24 yaşında” olan çocuk. Eğer piliç “onun hakkında endişelenme” derse …
Kadın bu adamdan bahsediyorken kafasında teknik olarak ondan sana bahsetmiş oluyor. Yani sana bu diğer çocuğu söylemiş oluyor. Sonra bu çocukla yattığını öğrenirsen ve sinirlenirsen “Hey ama ben sana bu adamdan bahsetmiştim” oluyor. Yani sana tüm hikayeyi anlatmadı ama sonuçta bir şeyler anlattı.
Medya da böyle yalan söylüyor. Bazı şeyleri söylemeyerek yalan söylüyorlar. Bu kadın da bu şekilde yalan söylüyor. Tamam tüm ayrıntıları söylemedi ama onun kafasında “ben dürüst davrandım ve sana diğer elemanı söyledim” oluyor. “Kafanı çalıştırsaydın da ne demek istediğimi anlasaydın”.
Yarın onun evine gidip eşyalarımı almayı ve neyin neden yanlış gittiğini konuşmayı kararlaştırdık. Ama ona gidip eşyalarımı almayı fakat hiçbir şey konuşmamayı düşünüyorum zira bu yaptığından sonra konuşmayı hak etmiyor.
Sana katılıyorum. Eşyalarını al ve arkanı dön git. Zira ne söylerse söylesin bir değeri yok ki. Dediklerinin yarısı saçmalık olacak zaten.
Sana mutluluklar deyip gitmeyi planlıyorum.
Evet iyi bir fikir.
Sorun şu ki onu özlüyorum özellikle de cinsel açıdan zira çok sağlam bir cinsel uyumumuz vardı. Bu artık bitti. Ve bir de muhtaç biri gibi davranmak istemiyorum …
Birader sen bütün bu süreç boyunca muhtaç davrandın zaten. Birkaç yıldır muhtaç davranıp duruyorsun. Kendini kandırıyorsun ve gerçekliği tamamen görmezden gelmeye çalışıyorsun. Kendi küçük, sahte dünyanda yaşıyorsun ve bir sokak kadınını ev kadınına çevirmeye çalıştığını inkar etmeye çalışıyorsun. Bunu yapamazsın. Kötü üzümden iyi şarap yapamazsın. Gerçek bu.
Belki de hemen yeni birini bulmaya atlamamalıyım ama bir yandan da bunun ruhumu dinginleştirmenin tek yolu olduğunu düşünüyorum.
Atına atla ve piyasaya açıl. Avrupa’dan yazdığını anlıyorum ve çok uzun süredir eve hapsedilmiş vaziyettesin.
İlişkinin birinci yılında nişanlandığımızı söylemeyi unuttum. Ne yapacağımı, ruhumu nasıl sakinleştireceğimi bilmiyorum zira sanırım artık onunla yeniden olma şansı yok.
Ben olsam bu kadını bir daha ne olursa olsun arayıp sormazdım. Eğer o sana ulaşırsa ve canın la pompa la bamba istiyorsa roketi ver: buluş – eğlen – sikiş. Ama böyle biriyle iyi bir ilişki yaşayabileceğini düşünüp kendini kandırmaya kalkma. Bu kadının yaptığını yapmak için insanın ciddi şekilde sapkın ve aldatıcı olması lazım. Tabii onun kafasında “ama ben diğer çocuktan bahsettim” şeklinde ama “ah tabii onunla da yatıyorum o kısmı atlamışım” olayı var.
Muhtemelen radyoloji asistanlığı işime odaklanmalıyım ve onunla karşılaşmadan önce yaşadığım gibi yaşamalıyım: şarkı söyleyip video oyunları oynamak gibi.
Hobilerine dön, muhtemelen bu kıza odaklandığın için ihmal ettiğin arkadaşlarınla yeniden bağlantıya geç. Onunla tanışmadan önceki erkeğe geri dön.
Pornodan acı çekmeden; irade gücüne ihtiyaç, yoksunluk ve fedakarlık hissi duymadan hızlıca kurtulun.
Bu kitap, Allen Carr’ın Easyway to Stop Smoking kitabının pornografi için yeniden yazılmış halidir.
Muhtemelen çoğu insan gibi porno ile erken yaşlarda tanıştınız ve tanıştığınız günden beridir de porno izliyorsunuz. Büyük hacimli ama bir şekilde sansürlenen, pornonun zararları literatürüne rastlayana kadar da hiç düşünmeden porno izlemeye devam ettiniz. Bundan sonra ara ara ve değişik sürelerde pornodan uzak durmayı başardınız ama her defasında hayali dürtülere yenik düştünüz. Burada anlatılan yöntemin çok değişik olduğunu ve çalışan tek yöntem olduğunu size haber vermek bana büyük mutluluk veriyor.
Belki de bu kitaba bakmanız önerildi ve kitap konusunda tereddütleriniz var. Öncelikle en azından bir göz attığınız için teşekkür ederim. Hayatınızda ilk defa porno izlediğiniz zamanı hatırlamaya çalışın. Hayatınızın geri kalanı boyunca dönüp dönüp porno izleyeceğinizi düşünmüş müydünüz? Bu konuda yaptığım (bu kitabı okumaları konusunda arkadaşlarımın kafasını yemek şeklinde) resmi olmayan araştırmalara göre, ÇokKolay arasıra porno izleyenler üzerinde de en az porno bağımlıları üzerinde olduğu kadar etkili. Kitap uzun değil ama faydaları çok büyük o nedenle okumaya devam etmenizi şiddetle tavsiye ederim.
Hem arada bir porno izleyenler hem de ağır porno bağımlıları için aynı derecede etkili.
Berbat yoksunluk sancılarına neden olmuyor.
İrade gerektirmiyor.
Şok tedavi, yardım, hile, vs. gerektirmiyor.
Porno bağımlılığını aşırı yemek, sigara, alkol, vs. gibi başka bir bağımlılıkla değiştirmenize neden olmuyor.
Ve kalıcı etki sağlıyor.
Anahtar Kelimeler: Porno Bağımlılığı, Cinsel İşlev Bozuklukları, Cinsel Sağlık
İçindekiler:
İçindekiler Başlamadan 5 Bölüm 1: Giriş 8
Uyarı 9 Bölüm 2: ÇokKolay Metodu 15 Bölüm 3: Pornoyu bırakmak neden zor? 18
3.1 Şeytani Tuzak 21 Bölüm 4: Doğa 24
4.1 Küçük Canavar 25
4.2 Sinir Bozucu Alarm 26
4.3 Haz mı koltuk değneği mi? 28
4.4 Kırmızı çizgiyi geçmek 29
4.5 Kırmızı çizgi etrafındaki dansla kafayı bulmak 31
4.6 Sigara Tiryakiliği Örneği 32 Bölüm 5: Beyin Yıkama 34
5.1 Bilimsel muhakeme 34
5.2 İradeye dayanmanın problem olması 35
5.3 Pasiflik 36
5.4 Yoksunluk Sancıları 37 Bölüm 6: Beyin Yıkama Yönleri 38
6.1 Stres 38
6.2 Can sıkıntısı 40
6.3 Konsantrasyon 41
6.4 Rahatlama 42
6.5 Enerji 44
6.6 Sosyal aktivite seansları 45 Bölüm 7: Neyden vazgeçiyorum? 47
7.1 Vazgeçtiğiniz bir şey yok 47
7.2 Boşluk, boşluk, güzel boşluk! 48 Bölüm 8: Zaman kazanmak 50 Bölüm 9: Sağlık 53
9.1 Uğursuz siyah gölgeler 58 Bölüm 10: Porno izlemenin faydaları 60 Bölüm 11: İrade gücü yöntemi 61 Bölüm 12: Azaltmakta yönteminden sakının 69 Bölüm 13: Bir kerecikten bir şey olmaz 72 Bölüm 14: Arada sırada izleyenler 74 Bölüm 15: YouTube / Twitch / Instagram izleyicileri 83 Bölüm 16: Sosyal alışkanlık mı? 86 Bölüm 17: Zamanlama 88 Bölüm 18: Eğlenceyi özleyecek misiniz? 92 Bölüm19: İzole bölümlere ayırabilir miyim? 94 Bölüm 20: Sahte teşviklerden uzak durun 96 Bölüm 21: Pornoyu bırakmanın kolay yolu 99 Bölüm 22: Yoksunluk dönemi 105 Bölüm 23: Sadece bir kere daha bakmak 110 Bölüm 24: Benim için daha zor olacak mı? 111
24.1 Yenilginin temel nedenleri 112 Bölüm 25: İkame etmek 114 Bölüm 26: Ayartıcı durumlardan kaçınmalı mıyım? 117 Bölüm 27: Aydınlanma anı 119 Bölüm 28: Son ziyaret 121
28.1 Son bir uyarı 124 Bölüm 29: Geri bildirim 125
29.1 Yapılacak işler listesi 129 Bölüm 30: Batan gemidekilere yardım edin 131 Bölüm 31: Kullanıcı olmayanlara tavsiyeler 134
31.1 Porno izleyen arkadaşınızın bu kitabı okumasını sağlayın 134
31.2 Bağımlılığımı sevdiğime söyleyebilir miyim? 135
31.3 Partnerim pornoyu bırakıyor 135
31.4 Pornoya dönme (hastalığın nüksetmesi) 137
31.5 Peki ya MO (mastürbasyon, orgasm)? 140
31.6 Standart tavsiyeden sapmalar 141
31.7 Bu skandalın sonlandırılmasına yardımcı olun 142
31.8 Son uyarı 144 Bölüm 32: Talimatlar 146
32.1 Olumlamalar 146