simeone bana immanuel tolstoyevskinin kirmizi hap eleştirilerine yorumun nedir diye sormuş. O eleştiri eski ve çok uzun o nedenle hepsini bir yazıda ele almayacağım ama 2 -3 örneğe karşı cevap yazabilirim. Siz gidişatı anlarsınız artık.
Adam sakin sakin, argüman sunan ve isim çağırmayan biri . Mesela daha önce solipsism kavramını eleştirdiği bir entarisi vardı. Bir kısmına katılıyorum onun. Ama bu abiyi araştırarak cevaplamak lazım zira kaynak vermese de o kadar ciddi konuşuyor ki sanki kanıtlanmış bir doğru okuduğunu sanıyorsun.
Örnek 1 :
Evrimsel psikolojiye soft science demiş (buna başka örnek vermemiş ama ekonomi ve antropoloji de softscience) ve kırmızı hapı pseudoscience’a gittiği için eleştirmiş. Örnek olarak şu cümleyi almış :
“eski avcı-toplayıcı toplumlarda, erkekler gidip avlanırlar, kadınlarsa çocuklarla geride kalır, meyve toplarlar. bu yüzden erkeğin matematiksel zekası ve rekabetçiliği gelişmiştir, kadınınsa yardımlaşma yeteneği.”
İki şeye dikkat. Erkeklerin matematiksel zeka ve rekabetçiliğinin yararlı olduğu savaşları ele almamış sadece kalori girdisi olarak değerlendirmiş. Buradan kırmızı hapın pseudo science’a gittiğini anlatmak için şöyle demiş :
daha önemlisi, avlanma toplam hayatın ufak bir kısmı. her gün 9-5 ava çıkmıyor erkek. hatta bazı coğrafyalarda veya mevsimlerde hemen hiç çıkmıyorlar, av yok zira. kalorinin büyük kısmı toplayıcılıktan geliyor. yani cinsiyetler üstündeki evrimsel baskılar sanıldığı kadar farklı değiller.
Bunu bir 5 dakika araştırdım ve şunun gibi araştırmaları buldum. Avcı – toplayıcı toplumlarda kalori girdisinin yüzde 50sinden fazlası avdan geliyor. Hepsinde değil, 73%ünde. Ama asıl mesela olaya kalori diye bakmak. Biliyorsunuz bitkilerden ağırlıklı olarak vitamin ve karbonhidrat alıyoruz. Hayvanlardan ise ağırlıklı olarak yağ ve protein. Protein canlının temel yapı taşı ve çoğu hayvanlardan geliyor.
Yani yarı doğru demiş ama öyle görünmüyor. Evrimsel psikolojinin bilimsel konumu üzerindeki eleştirilere daha önce cevap verdim. Örneğin şurada biri var :
Evrimsel psikolojinin fizik, kimya gibi bilimlerden ziyade ekonomiye ve paleontolojiye daha yakın olması onu sözde bilim yapmaz. Geriye dönük bilimlerin hepsinde olduğu gibi hard data toplamak zor ve deney yapma olanakların kısıtlı. Şimdi iyi dinle burayı, yanlışlanabilirlik ilkesi konusunda ders vermeden önce, evrimsel psikoloji teorileri geleceğe yönelik (yanlışlanabilir) tahminler yapabilir ve bu nedenle de gerçek bilimdir. Evet geçmiş davranışlar fosil bırakmaz ve evet proxy kullanmak gerekebilir (cross species analysis gibi) ama bunlar paleontoloji ve astrophysics gibi bilimler için de geçerlidir ve onlara sözde bilim demiyoruz.
Örnek 2 :
“ortalama erkek, kadında gençlik ve güzellik arıyor, ortalama kadın da zengin ve başarılı erkek arıyor”. Örnek aldığı bu önermenin kırmızı hapla ilgili bir yarı doğru olduğunu söylememe gerek var mı? Bu tür cümlelerde her zaman kendi kapasitesinin elverdiği en güzel ve en genç kullanılmalı. Yoksa aşağıdaki ben belki 6 ile yetineceğim belki başkası 3 önermesinin aslında kırmızı hap tarafından da söylendiğini anlayamazsın. Zaten denklemde zenginliğin ne kadar etkili olduğunu (düşündüğümü) biliyorsunuz. O nedenle insanın aklında kalan bilgi ne yazık ki şu: “her erkek güzellik ister, her kadın da zenginlik” dediğindeki gibi zenginliğe fazla önem atfeden kısmı ben kırmızı hapa alınmıyorum. Onlar genelde başarısız erkeklerin başarısızlıklarına kılıf.
Sonra bir de burada uzun bir anket metodolojisi eleştirisi yapmış ama dikkat ederseniz çok genel ve örnek olarak hatalı sonuç çıkarabilecek bir anket yok. Benim bildiğim kadarıyla peer review yerlerde yayınlanan anketlerde belli bir metodoloji ciddiyeti var. Yok diyorsan örnek verip göstermen lazım. Araştırmalarda problem olabileceği kısmı spekülatif kalıyor.
Bazı çok ciddi hataları da var.
yani hipergami, kadının doğasından gelen bir özellik değil, bulunduğu “kast”ın bir sonucu. eş seçimindeki tercihler ve stratejiler, sosyoekonomik yapıya bağlıdır
İnsanın doğasının ve toplumsal koşullanmanın bir karışımı olmayan hiçbir davranış özelliği yoktur. Hipergamide içinde iki etken de var. Burada söylediği hepsi sosyoekonomik diyene de inanma, tamamı biyolojik diyene de.
Sonra vaktim olursa daha da yazarım ama geneli bu şekilde.
Bazı şeylere katılıyorum. Bu hurafeleri yayan adamlar kendilerini kırmızı haplı sandıklarından ve öyle pazarladıklarından immanuel tolstoyevski’ye bir şey diyemiyorum.
kız arkadaşım arada gaza gelip tecavüz fantezisi yapmak isteyebilir. ama o %1’lik zaman dilimindeki davranışlarına bakıp “işte sahiplenilme ve hizmet etme arzusu senin doğanda var kızım, asıl halin bu” dersem bana tekmeyi basar. çünkü kalan %99 zamanda yaptıkları, onun “gerçek” halini daha çok yansıtıyor.
Böyle mallar var cidden. Kadınların dominant erkek arzularını yatakta dom – sub ilişkisine benzer bir şey gibi algılayan tembeller: “işte sahiplenilme ve hizmet etme arzusu senin doğanda var kızım, asıl halin bu”. Halbuki dominant demek egemen / lider demek, sorumluluk almak, önden yürümek, rüzgarı göğüslemek demek. Çoğu erkekte bunu yapacak güç olmadığından dominantı despot olarak fantaziliyorlar ve kadının sırf pipili oldukları için kendilerine secde edeceğini sanıyorlar. Bunlar dominant olmanın (lider olma anlamında) fizikseli bırak duygusal baskısına 3 gün maruz kalsa diz çöküp ağlayacak tipler genelde. Dominantlığı pipisi olana tanrı vergisi hak olarak kurgulamaya, kadınları pipisi olan hizmet etmeye programlı olduklarına inanmaya meyilliler.
Bir başka örnek :
çoğunluğun buna yorumu “kadın daha iyisini bulduğunda seni bırakır” yönünde. Bu gerçekten var olan bir diğer zihin tembelliği. Konuya kaplan terbiyecisi ve hipergami üzerine birkaç not gibi yazılarda değindik. Hipergamiyi kadının tüm kafasına egemen tek program olarak algılamak ve kadının kapasitesi yetiyor mu acaba diye düşünmemek (kadın tapıcılığından kalma kırıntı bu) yaygın bir problem.
mesela çok alfa bir erkek düşünün: taviz vermez, gözünü kaçırmaz, özür dilemez, egosu kuvvetlidir… bu kişinin genleri iyi olabilir ama toplulukla uyum sağlayamadığı sürece soyunun devamı zor. sosyal hayvanlarda bireysel genetik üstünlüğün değeri azdır, uyum ve ittifak kurabilme yeteneklerinin değeri fazladır. bir sürü insan, sanki kaplanla aynı evrimsel dinamiklere sahipmişiz gibi yorumlar yapıyor.
Alfa erkek davranışının bu özelliğine katılıyorum. Bildiğim tüm kırmızı hap yazıp çizen ve ciddiye alınan adamlar da bu şekilde düşünüyorlar. Niye zira evrimsel psikoloji de böyle diyor. İnsan toplumunda erkeğin gerçek gücü işbirliği kurma kapasitesinden ve sosyal becerisinden gelir. Bununla ilgili yazmıştım Mesela :
Cinsel seçilimde insan dişisi sadece güce ve tipe göre seçmez. Öyle olsa bugün güzel ve güçlü şempanzeler olurduk ama tam tersi 6 milyon yıl önce insan soyağacından ayrılan şempanzelerin erkekleri ortalama bir insan erkeğinden 3 – 6 kat daha güçlüdür (yetişkin bir şempanze erkeği bir insan erkeğinin uzuvlarını kopararak öldürebilir). Aynı şekilde insanoğlunun soyunu ortadan kaldırdığı neanderthal erkekleri de insan erkeğine göre çok güçlüdür. İnsan erkeğinin avantajı ki cinsel seçilimde kriterdir gücünü ilişkiler ağı kurmaktan, duygusal dayanıklılıktan (büyük av hayvanı öldürmek için gerekli işbirliği ve sabır – sinir sağlamlığını düşünün) ve evet bir de güçten gelir.
Sonuçta birçok insan, insan topluluğunu kurt sürüsü sanıyor ve bu tür aptalca şeylere inanıyor. Oysa küçük bir insan topluluğunda bile onlarca hiyerarşi var, kurt toplumunda ise bir tane! O nedenle mesela şuradaki erkekler kurt gibi birbirlerini dişleyeceklerine her biri kendisinin yetkin olduğu hiyerarşiye yerleşiyor ve hemen fonksiyonel bir toplum ortaya çıkıyor :
Erkekler genellikle neyin gerekli olduğunu düşündülerse onu yaptılar – ortamda emir veren bir lider yoktu. Kimi avlanmaya çıktı, kimi yiyecek toplamaya giderken kimi balığa çıktı. Bir elemana kumda oturmaktan gına geldi bank yapmaya başladı. Diğerleri zamanla büyüyen bir klübe yaptılar. Bir diğer eleman her gece yemek yaptı. Birkaç gün içinde, muntazam bir medeniyet çıktı ortaya, hergün bir öncekine göre biraz daha varlıklı bir medeniyet.
Bu tür topluluk oluşumlarında yetkinlik olmadn alfalık taslayanlar genelde başka bir şeydir.
sosyal bir hayvan olduğumuz yetmiyormuş gibi, biz eşleşmeye meyilli hayvanlarız (pair bonding). yani “erkeğin ihtiyacı, maksimum sikişle genlerini yaymaktır. kalan her şey bize dayatılan yüklerdir” gibi görüşler şunu atlıyor: erkek 5 dakika sikişip sonra keyfine bakarak gen filan yayamıyor, o çocuk ölüyor sonra. gerek yeterince bakılmadığı için, gerekse aslanlardaki gibi rakip erkeklerin öldürmesi yüzünden (bkz: infanticide).
Katılıyorum. Bir farkla. Erkekler aslanlar gibi başkalarının çocuklarını öldürmezler. Orada yanılıyor. Bir de erkeklerde hem pair bonding hem de genlerini fazlaca yayma hırsı aynı anda var. Zaten bir de insan topluluklarının çocukları beraberce büyütmesi gibi bir olgu da var.
Ve son olarak şu tayfa konusunda hislerine de katılıyorum :
çoğu “meriç” seviyesinde. bu grup triggered lafını kullanmaya bayılıyor ama en kolay tetiklenen de onlar. tetiklenip tetiklenip meriç diyorlar. “ne yani, kızlar pırlanta yüzük istemiyorlar mı?” kafasında olan da var. artık ne anlamışlarsa okuduklarından.
Bir bitmediler ve sürekli çoğalıyorlar amk. İki tane çürük yumurta bulmuşlar, en ufak lafta trigger olup fırlatıyorlar. Erkekse meriç, kadınsa cumbucket. Bunlar yüzünüzden kırmızı haptan soğudum. Bu adamlar kırmızı haplıysa, çok ciddiyim, ben değilim.