Kırmızı Hap Eleştirisi – Immanuel Tolstoyevski

simeone bana immanuel tolstoyevskinin kirmizi hap eleştirilerine yorumun nedir diye sormuş. O eleştiri eski ve çok uzun o nedenle hepsini bir yazıda ele almayacağım ama 2 -3 örneğe karşı cevap yazabilirim. Siz gidişatı anlarsınız artık.

Adam sakin sakin, argüman sunan ve isim çağırmayan biri . Mesela daha önce solipsism kavramını eleştirdiği bir entarisi vardı. Bir kısmına katılıyorum onun. Ama bu abiyi araştırarak cevaplamak lazım zira kaynak vermese de o kadar ciddi konuşuyor ki sanki kanıtlanmış bir doğru okuduğunu sanıyorsun.

Örnek 1 :

Evrimsel psikolojiye soft science demiş (buna başka örnek vermemiş ama ekonomi ve antropoloji de softscience) ve kırmızı hapı pseudoscience’a gittiği için eleştirmiş. Örnek olarak şu cümleyi almış :

“eski avcı-toplayıcı toplumlarda, erkekler gidip avlanırlar, kadınlarsa çocuklarla geride kalır, meyve toplarlar. bu yüzden erkeğin matematiksel zekası ve rekabetçiliği gelişmiştir, kadınınsa yardımlaşma yeteneği.”

İki şeye dikkat. Erkeklerin matematiksel zeka ve rekabetçiliğinin yararlı olduğu savaşları ele almamış sadece kalori girdisi olarak değerlendirmiş. Buradan kırmızı hapın pseudo science’a gittiğini anlatmak için şöyle demiş :

daha önemlisi, avlanma toplam hayatın ufak bir kısmı. her gün 9-5 ava çıkmıyor erkek. hatta bazı coğrafyalarda veya mevsimlerde hemen hiç çıkmıyorlar, av yok zira. kalorinin büyük kısmı toplayıcılıktan geliyor. yani cinsiyetler üstündeki evrimsel baskılar sanıldığı kadar farklı değiller.

Bunu bir 5 dakika araştırdım ve şunun gibi araştırmaları buldum. Avcı – toplayıcı toplumlarda kalori girdisinin yüzde 50sinden fazlası avdan geliyor. Hepsinde değil, 73%ünde. Ama asıl mesela olaya kalori diye bakmak. Biliyorsunuz bitkilerden ağırlıklı olarak vitamin ve karbonhidrat alıyoruz. Hayvanlardan ise ağırlıklı olarak yağ ve protein. Protein canlının temel yapı taşı ve çoğu hayvanlardan geliyor.

Yani yarı doğru demiş ama öyle görünmüyor. Evrimsel psikolojinin bilimsel konumu üzerindeki eleştirilere daha önce cevap verdim. Örneğin şurada biri var :

Evrimsel psikolojinin fizik, kimya gibi bilimlerden ziyade ekonomiye ve paleontolojiye daha yakın olması onu sözde bilim yapmaz. Geriye dönük bilimlerin hepsinde olduğu gibi hard data toplamak zor ve deney yapma olanakların kısıtlı. Şimdi iyi dinle burayı, yanlışlanabilirlik ilkesi konusunda ders vermeden önce, evrimsel psikoloji teorileri geleceğe yönelik (yanlışlanabilir) tahminler yapabilir ve bu nedenle de gerçek bilimdir. Evet geçmiş davranışlar fosil bırakmaz ve evet proxy kullanmak gerekebilir (cross species analysis gibi) ama bunlar paleontoloji ve astrophysics gibi bilimler için de geçerlidir ve onlara sözde bilim demiyoruz.

Örnek 2 :

“ortalama erkek, kadında gençlik ve güzellik arıyor, ortalama kadın da zengin ve başarılı erkek arıyor”.
Örnek aldığı bu önermenin kırmızı hapla ilgili bir yarı doğru olduğunu söylememe gerek var mı? Bu tür cümlelerde her zaman kendi kapasitesinin elverdiği en güzel ve en genç kullanılmalı. Yoksa aşağıdaki ben belki 6 ile yetineceğim belki başkası 3 önermesinin aslında kırmızı hap tarafından da söylendiğini anlayamazsın. Zaten denklemde zenginliğin ne kadar etkili olduğunu (düşündüğümü) biliyorsunuz. O nedenle insanın aklında kalan bilgi ne yazık ki şu: “her erkek güzellik ister, her kadın da zenginlik” dediğindeki gibi zenginliğe fazla önem atfeden kısmı ben kırmızı hapa alınmıyorum. Onlar genelde başarısız erkeklerin başarısızlıklarına kılıf.

Sonra bir de burada uzun bir anket metodolojisi eleştirisi yapmış ama dikkat ederseniz çok genel ve örnek olarak hatalı sonuç çıkarabilecek bir anket yok. Benim bildiğim kadarıyla peer review yerlerde yayınlanan anketlerde belli bir metodoloji ciddiyeti var. Yok diyorsan örnek verip göstermen lazım. Araştırmalarda problem olabileceği kısmı spekülatif kalıyor.

Bazı çok ciddi hataları da var.

yani hipergami, kadının doğasından gelen bir özellik değil, bulunduğu “kast”ın bir sonucu. eş seçimindeki tercihler ve stratejiler, sosyoekonomik yapıya bağlıdır

İnsanın doğasının ve toplumsal koşullanmanın bir karışımı olmayan hiçbir davranış özelliği yoktur. Hipergamide içinde iki etken de var. Burada söylediği hepsi sosyoekonomik diyene de inanma, tamamı biyolojik diyene de.

Sonra vaktim olursa daha da yazarım ama geneli bu şekilde.

Bazı şeylere katılıyorum. Bu hurafeleri yayan adamlar kendilerini kırmızı haplı sandıklarından ve öyle pazarladıklarından immanuel tolstoyevski’ye bir şey diyemiyorum.

kız arkadaşım arada gaza gelip tecavüz fantezisi yapmak isteyebilir. ama o %1’lik zaman dilimindeki davranışlarına bakıp “işte sahiplenilme ve hizmet etme arzusu senin doğanda var kızım, asıl halin bu” dersem bana tekmeyi basar. çünkü kalan %99 zamanda yaptıkları, onun “gerçek” halini daha çok yansıtıyor.

Böyle mallar var cidden. Kadınların dominant erkek arzularını yatakta dom – sub ilişkisine benzer bir şey gibi algılayan tembeller: “işte sahiplenilme ve hizmet etme arzusu senin doğanda var kızım, asıl halin bu”. Halbuki dominant demek egemen / lider demek, sorumluluk almak, önden yürümek, rüzgarı göğüslemek demek. Çoğu erkekte bunu yapacak güç olmadığından dominantı despot olarak fantaziliyorlar ve kadının sırf pipili oldukları için kendilerine secde edeceğini sanıyorlar. Bunlar dominant olmanın (lider olma anlamında) fizikseli bırak duygusal baskısına 3 gün maruz kalsa diz çöküp ağlayacak tipler genelde. Dominantlığı pipisi olana tanrı vergisi hak olarak kurgulamaya, kadınları pipisi olan hizmet etmeye programlı olduklarına inanmaya meyilliler.

Bir başka örnek :

çoğunluğun buna yorumu “kadın daha iyisini bulduğunda seni bırakır” yönünde. Bu gerçekten var olan bir diğer zihin tembelliği. Konuya kaplan terbiyecisi ve hipergami üzerine birkaç not gibi yazılarda değindik. Hipergamiyi kadının tüm kafasına egemen tek program olarak algılamak ve kadının kapasitesi yetiyor mu acaba diye düşünmemek (kadın tapıcılığından kalma kırıntı bu) yaygın bir problem.

mesela çok alfa bir erkek düşünün: taviz vermez, gözünü kaçırmaz, özür dilemez, egosu kuvvetlidir… bu kişinin genleri iyi olabilir ama toplulukla uyum sağlayamadığı sürece soyunun devamı zor. sosyal hayvanlarda bireysel genetik üstünlüğün değeri azdır, uyum ve ittifak kurabilme yeteneklerinin değeri fazladır. bir sürü insan, sanki kaplanla aynı evrimsel dinamiklere sahipmişiz gibi yorumlar yapıyor.

Alfa erkek davranışının bu özelliğine katılıyorum. Bildiğim tüm kırmızı hap yazıp çizen ve ciddiye alınan adamlar da bu şekilde düşünüyorlar. Niye zira evrimsel psikoloji de böyle diyor. İnsan toplumunda erkeğin gerçek gücü işbirliği kurma kapasitesinden ve sosyal becerisinden gelir. Bununla ilgili yazmıştım Mesela :

Cinsel seçilimde insan dişisi sadece güce ve tipe göre seçmez. Öyle olsa bugün güzel ve güçlü şempanzeler olurduk ama tam tersi 6 milyon yıl önce insan soyağacından ayrılan şempanzelerin erkekleri ortalama bir insan erkeğinden 3 – 6 kat daha güçlüdür (yetişkin bir şempanze erkeği bir insan erkeğinin uzuvlarını kopararak öldürebilir). Aynı şekilde insanoğlunun soyunu ortadan kaldırdığı neanderthal erkekleri de insan erkeğine göre çok güçlüdür. İnsan erkeğinin avantajı ki cinsel seçilimde kriterdir gücünü ilişkiler ağı kurmaktan, duygusal dayanıklılıktan (büyük av hayvanı öldürmek için gerekli işbirliği ve sabır – sinir sağlamlığını düşünün) ve evet bir de güçten gelir.

Sonuçta birçok insan, insan topluluğunu kurt sürüsü sanıyor ve bu tür aptalca şeylere inanıyor. Oysa küçük bir insan topluluğunda bile onlarca hiyerarşi var, kurt toplumunda ise bir tane! O nedenle mesela şuradaki erkekler kurt gibi birbirlerini dişleyeceklerine her biri kendisinin yetkin olduğu hiyerarşiye yerleşiyor ve hemen fonksiyonel bir toplum ortaya çıkıyor :

Erkekler genellikle neyin gerekli olduğunu düşündülerse onu yaptılar – ortamda emir veren bir lider yoktu. Kimi avlanmaya çıktı, kimi yiyecek toplamaya giderken kimi balığa çıktı. Bir elemana kumda oturmaktan gına geldi bank yapmaya başladı. Diğerleri zamanla büyüyen bir klübe yaptılar. Bir diğer eleman her gece yemek yaptı. Birkaç gün içinde, muntazam bir medeniyet çıktı ortaya, hergün bir öncekine göre biraz daha varlıklı bir medeniyet.

Bu tür topluluk oluşumlarında yetkinlik olmadn alfalık taslayanlar genelde başka bir şeydir.

sosyal bir hayvan olduğumuz yetmiyormuş gibi, biz eşleşmeye meyilli hayvanlarız (pair bonding). yani “erkeğin ihtiyacı, maksimum sikişle genlerini yaymaktır. kalan her şey bize dayatılan yüklerdir” gibi görüşler şunu atlıyor: erkek 5 dakika sikişip sonra keyfine bakarak gen filan yayamıyor, o çocuk ölüyor sonra. gerek yeterince bakılmadığı için, gerekse aslanlardaki gibi rakip erkeklerin öldürmesi yüzünden (bkz: infanticide).

Katılıyorum. Bir farkla. Erkekler aslanlar gibi başkalarının çocuklarını öldürmezler. Orada yanılıyor. Bir de erkeklerde hem pair bonding hem de genlerini fazlaca yayma hırsı aynı anda var. Zaten bir de insan topluluklarının çocukları beraberce büyütmesi gibi bir olgu da var.

Ve son olarak şu tayfa konusunda hislerine de katılıyorum :

çoğu “meriç” seviyesinde. bu grup triggered lafını kullanmaya bayılıyor ama en kolay tetiklenen de onlar. tetiklenip tetiklenip meriç diyorlar. “ne yani, kızlar pırlanta yüzük istemiyorlar mı?” kafasında olan da var. artık ne anlamışlarsa okuduklarından.

Bir bitmediler ve sürekli çoğalıyorlar amk. İki tane çürük yumurta bulmuşlar, en ufak lafta trigger olup fırlatıyorlar. Erkekse meriç, kadınsa cumbucket. Bunlar yüzünüzden kırmızı haptan soğudum. Bu adamlar kırmızı haplıysa, çok ciddiyim, ben değilim.

Kırmızı Hap sohbetleri – Sevgili yaşamı

Öğrenen adam : Abi şimdi shit test oldugunu dusundugum 2 hareket var:

1- film izlerken falan kendi eliyle bir sey yedirmeye calisma. 2- cok istekli olmasina ve bazen seksi kendi baslatmasina ragmen, acaba bugun yapmasak mi? ya da hep seks yapiyoruz yaa demesi. bunlar sence de shit test mi?

Mahmut Hoca : OHA. Kırmızı hap paranoyası ve kırmızı hap mankafalılığı bir arada! Bunların neresi shit test !?!?!?!?

Öğrenen adam : nasil yani?

Mahmut Hoca : Birincisi bir kadında olması gereken şey ama sen beta oğlana dönüp kıza anneciğim sebi çok seviyorum moduna girmeyeceksin. 2. kız sekse hayır demiyor ne alaka shit test?

Öğrenen adam : nasil yani? “OHA. Kırmızı hap paranoyası ve kırmızı hap mankafalılığı bir arada!” burayi anlamadim.

Mahmut Hoca : fazla analiz, shit test olmayan yerde shit test arama vs …

Öğrenen adam : yoksa nazar degmesin baya iyi gidiyor. kiz durmadan opuyor, sariliyor, cok ozluyor, gel diyorum taksiye atlayip geliyor.

Mahmut Hoca : cicim ayları 3 ay falan işte fena değil. kırmızı hapı içselleştirmen lazım. sürekli şu şu mu diyeceğine hiç düşünmeyeceksin ama bir şwy olursa içgüdü gibi otomatik olacak.

Bir süre sonra artık oyun oynamayacaksın, oyunun kendisi olacaksın!

Öğrenen adam : kesinlikle. peki sonrasinda kari koca gibi belli bir duzene girecek, ortalama ilgi, seks olacak, rölantide mi gidecez?

Mahmut Hoca : benim hiç anlamadığım şekilde gidiyorsun sen. bence de asıl dikkat etmen gereken bu.

Öğrenen adam : gitmeyi öğreniyorum.

Mahmut Hoca : daha 1 haftalık kızla uzun süre planı yapmak … 18 yaşında ilk kız arkadaştan sonra bıraktım onu. 20 senedir yapmadığım şeyler, bana bir erkeğin 1. haftada bu konuları düşünmesi çok acayip geliyor. Böyle düşünmeyi nasıl becerdiğin benim için daha şaşırtıcı.

Öğrenen adam : bak dediğin gibi, içgüdüler söylüyor doğru olanı, olmayanı. hatta shit testleri de boyle geciyorsun. sen diyorsun ki, tadini cikar, keyfine bak, duruma gore yön ver olaylara. benim anladigim bu.

Mahmut Hoca : aynen öyle ama tek dikkat etmen gereken azar azar olaya girmek. bir de sizin çok acayip bir analiz felci probleminiz var : sana kısa vadede dokunmayacak olan yılanı düşünmeyeceksin. sonrasında rutine girecek falan sana ne daha şu aşamada?

Öğrenen adam : senden cok sey ogrendim, konustuklarimizdan. bu hatunu da bu sayede tavladim bak. sen kanser olsan da, beni sallamiyorsun desen de process ilerliyor. kaybetme korkusu= mavi hap kalintilari.

Mahmut Hoca : yes. 20li yaşlarındaki gençler bunu daha yoğun yaşıyor. sen sadece fazla sıkıcı, el altında ve ilişki pıtırcığı olma yeter. gerisinin tadını çıkar.

Öğrenen adam : tabak cevirmeyi ogrendim ya artik nimet gozuyle bakmiyorum kadinlara. tüh gitti vs demiyorum.

Mahmut Hoca : evet sende bazı tabular da yıkılıyor. sana göre daha önce ilk geceden veren yolluydu şimdi kız arkadaş yaptın. yani alakası yok (ya da olmayabilir).

ilk geceden olmazdı diye tutturduydun bak ortamı hazırlarsan oluyormuş.

Öğrenen adam : hakkaten. ben bu konustuklarimizi genclere ve acemilere anlatiyorum. bazen tipatip senin cumlelerinle. önce bir affalliyorlar sonra evet abi haklisin diyorlar. beta zihniyeti buna cesaret dahi edemez.

Mahmut Hoca : kadınlar çok zor ve gizemli değiller.

Öğrenen adam : anlamasini bilene çook açıklar ve aslında ipucu veriyorlar çaktırmadan.

Mahmut Hoca : ilk geceden nasil olur diyen adamlarin en büyük derdi ilk geceden olduracak şekilde davranmamalari. istemiyorlar bile. şimdi senin durumunda bir erkeği mavi hapa götürecek şeylerden biri mesela kız var ya artık gymi aksatmak olur mesela.

Öğrenen adam : tam dusundugum sey. cerceveyi sikmek ya da aşk böcüğü olmak. cicim aylarında insan sürekli bulusup vakit gecirmek istiyor ama. tamam, paralize olmuş gibi degil ama yine de durmadan opusup koklasiyoruz, bulusmak istiyoruz. zamanla oturur kendilinden diye dusunuyorum. mesela 2. hafta daha az bulusuruz, belki hic opusmez, sohbet ederiz.

Mahmut Hoca : ona sınır koyacaksın ama aslında sınıra gerek yok. sen gymi, işi ve erkek arkadaş grubu olan, kendi en iyisini kovalayan bir erkeksen kızla maksimum 3 kere falan buluşabilirsin zaten.

Öğrenen adam : sevgili olup sevistikten sonra hatunla birlikte vakit gecirmeyi diyorum.

Mahmut Hoca : sen sevgili olunca da evlilik planına başlarsın artık.

Öğrenen adam : Asla. o da istemiyor ama istese de en az 2 sene birliktelik ve cok iyi tanima olmadan asla. yazin çalışacağım işi biliyorsun mesela. onu soyledim, cok hosuna gitti.

Mahmut Hoca : Allahım sana geliyorum 🙁 Bunu daha birinci haftadan konuştunuz mu? Sabri Bey ne yapıyorsunuz?

Öğrenen adam : neyi? evliligi mi?

Mahmut Hoca : Evet.

Öğrenen adam : 😀 dugunu nerde yapcaz, evimiz nasil olacak, pembe panjurlu mu, pencereler cift kanatli mi :)) yok abi ya, oyle bi konu acildi. ben 30 dan once evlenmem dedi. ben de 30 dan sonra zaten evlenme, bosver dedim 🙂 bizim evliligimizden konusmadik yani, genel anlamda evlenme yasindan falan konu acildi bir iki soz soyledik.

Mahmut Hoca : öyle konu açılmaz … 4 aydan fazla sürmeyecek ilişki yaratmak için iyi kasıyorsun … böyle konulara girme.

Öğrenen adam : guzel bir anekdot bu. normalde aklima gelmezdi benim. kirmizi hapa entegre olmak pratikte zormus ama. bazen kendimi serseri, pic erkek gibi hissediyorum :p

Abi peki  1- sevgiliyle gorusme sıklığı ne olmalı? 2- sevgili ne zaman arkadaşlarla tanıştırılmalı?

Mahmut Hoca : 1. Haftada 2 kere iyi bir oran gibi. 2. 40i çıktıktan sonra. En iyisi 3 ay sonra. Ama bunu mekanik yapmaya gerek yok. Bir kızla haftada 3 geceden fazla birlikte zaman geçirebiliyorsan bu senin boş ve sıkıcı hayata sahip bir adam olduğuna işaret. İşin, hobin, biraderlerin, serbest zamanın, vs … varken nasıl daha sık buluşacaksın ki? yani bu sayıyı özel olarak kısıtlamak zorunda kalıyorsan senin zaten sıkıcı bir hayatın vardır.

Öğrenen adam : himm bizim tam 3. ama full gün degil tabi. 4-5 saat, gece kalmaksızın.

Mahmut Hoca : Bundan yukarı çıkmasın. tabii arada tatile çıkarsın 1 hafta berabersin ondan bahsetmiyorum.

Öğrenen adam : tabi canim, ben senin ” seks disinda baska seyler de sunabilmeli” sözünü yeni yeni idrak ediyorum. aslında birçok şeyi öyle çünkü seksi kolayca sunmuyordu bundan öncekiler.

Mahmut Hoca : hocam senin lugatının değişmesi lazım. seks sundu … seks verdi … bırak bunları at kafandan. seksi beraber yapıyorsunuz siken de sensin. Ayaktaysan otur sana çok sarsıcı bir bilgi vereceğim … sıkı dur … kadınlar seksi severler.

Öğrenen adam : hem de ne sevme. cok romantige kacmamak lazim dimi?

Mahmut Hoca : evet ama bir erkek fazla romantikliğe zayıflıklarından kaçar. zayıflıkları bırakmak lazım. Zayıflıklar ordayken kaçmamaya çalışmak yorucu.

Mahmut Hoca : en basit kuralı içselleştir sorun olmaz. Ben bu kızı ilişkiye yatırım yaptığı sürece seviyorum yoksa sevgi biter. sevgin koşullu olmalı. Şunu unutma :

Bir ilişki, ilişki içindeki iki kişinin ayrıldığı zaman değil bu kişilerden biri ilişkiye yatırım yapmayı bıraktığı zaman biter. Birinin yapmadığı yatırımı veya ilişkiyi, diğerinin ekstra yatırım yapması kurtarmaz.

Özellikle romantik ilişkilerde sevginiz karşınızdaki ilişkiye yatırım yapmayı bıraktığı zaman bitmelidir. Sevginiz karşılıksız devam ediyorsa, tanımı gereği değersizdir.

Öğrenen adam : tabi ki abi, ilgisiz olsa, seks yapmasa yani ozel durumlar haric. ya da bahaneler bulsa orada biter ama su an boyle seyler yok.

Mahmut Hoca : şimdi konuşmak kolay. senin kafan böyle olacak. diğer kızlar bana seksi zor sundu kafasından çıkman da lazım. bu kız vaha her yer çöl ise istediğin kadar karşı koy mavi hapa düşersin.

Öğrenen adam : benim merak ettigim bir sey daha var, sen genelde nasil ayrildin ya da hangi safhada ayrildin?

Mahmut Hoca : her safhada ayrıldım. eskiden daha çok terk edilirdim ama son zamanlarda benim bitirmem gerekti.

Öğrenen adam : seni eglenilecek erkek olarak mi gorduklerinden?

Mahmut Hoca : sadece kız arkadaşlardan bahsediyorum. diğerleri ile ayrılacak bir ilişki yok.

Öğrenen adam : bu kafaya gelmem zor oldu ama bundan sonra mavi hapa kolay kolay donmem abi.

Mahmut Hoca : dönersin. khda kalmak performans yükü. ondan içselleştirmeye bak. 1 2 senen daha var senin ama dön çık ne olacak? Hayatın tadı tuzu bunlar.

Öğrenen adam : otomatik pilota baglayip yasamak lazim.  abi kendime 1,5 sene zaman verdim.

Mahmut Hoca : sonunda saçma sapan kısıtların safsatasını gördün.  1 ay önce ben ilk gece seks ya da ilk gece seks yapan illa yollu değildir dediğimde bana gülüyordun muhtemelen.

Öğrenen adam : gulmuyordum ama bu adam zengin, karizmatik, bunlarin ekmegini yiyor duyordum.

Mahmut Hoca : alakası yok. var mıymış? bu zengin karizma falan mavi haplının ego mastürbasyonu. beni erkek olarak reddetti diye kabullenmek çok ağır.

Öğrenen adam : ya ayda 8 bin maas alan evi arabasi olan bir iş arkadaşım var. adam seks icin 12 ay bekledi. oradan zaten anladim senin desire dedigin seyi.

Mahmut Hoca : ikinci ve çok önemli bir başka dersi daha alman lazım. seni 9 kadın reddetti 1 kadın aldı. bunu çok demoralize edici buluyordun. bak şimdi söyle. sikinde mi? umrunda değil muhtemelen içinde bir burukluk bile yoktur. zira umrunda olcak bir bok yok orada.

Öğrenen adam : hiic sikimde degil hatta ilk gunden kapiyi zorlasam sikerdim o öğrenci kizi da.

Mahmut Hoca : kadın merkezli düşüncenin şeysi o sıkıntı … 9 kadın bana olmaz oyu verdi 1i olur dedi sayılmaz mantığı. oysa yok öyle bir şey.

Öğrenen adam : hicbir sey yok ama bazen acaba tesaduftu ya da bu kiz cok mu safti diyorum. sonra diyorum ki sacmalama amk ne kadar saf hatun mu var.

Mahmut Hoca : bu kızın senin mavi halini siktir edeceğine 100 kağıda bahse girerim. aynı senin mavi halini.

Öğrenen adam : kesinlikle ederdi.

Mahmut Hoca : sen arkadaşım mavi tavşan olsa idin o gece. eve çağırmasan ya da öyle bir atak yapmasan. ya da duruşun ezik olsa. bam!

Öğrenen adam : %90 bidaha bulusmazdi. işin tuhafi, o hoşlanmayi ve desireı gudusel olarak hissetmesi. otomatik yapmasi.bence ilk bulusmada onlar da atak bekliyorlar. hatta o ataga kalkmazsan bu beta deyip geciyor.

Mahmut Hoca : ya işte kırmızı hapı her kadınla olduracak ilahi bir kudret sanan alfacı dangalaklar dolu piyasa. kırmızı hap iyi oyun oynayıp olacak hatunla akışa girip olmayacağı hemen geride bırakmaktır. dominantlık bu işte. liderlik demek. götlük değil. kız oraya beraber olma ihtimaline geliyor. ama erkek arkadaşlığa yönlendirirse oraya gidiyor. Hani adamı beğenmezse hiç gitmez de, beğenirse de kendi başına gitmesi zor.

kız beni friendzonea attı abi diyen dangalaklardan bıktım. oğlum siz gittiniz oraya hiçbir kız seni senin yönlendirmen olmadan oraya atamaz.

Öğrenen adam : bulusmaya cidden seks ihtimalini bilip geliyor dimi?

Mahmut Hoca : sence neye geliyor oraya? saf mı bu hatunlar? bir kız seninle buluşuyorsa orada aklında cinsellik ihtimali her zaman var.

Öğrenen adam : gerci buluscagi adam belki farkli diye geliyor. ne bilsin garibim.

Mahmut Hoca : seks kapısını nasıl tuttuğu ayrı sevip sevmediği ayrı. eski haline bak. hangi kız ne yapsın? 😀

Öğrenen adam : bazen bakiyorum karı kılikli tiplerle uzuuun sure cikiyorlar.

Mahmut Hoca : maskülenitenin çoğu duygusaldır kılık kas falan değil. ikincisi de kızlar süper yaratıklar değil. oğlanların çoğu beta iken ne yapsınlar yalnız mı kalsınlar? sanki kız kuyruğunu sallasa istediği adam hazır diye bir olay var. bu ülkede bizim zengin diye tabir edebileceğimiz adam oranı yüzde 1dir. ama bu mgtowcu insellere sor tüm kızlar onlarla ya da onların peşinde. mümkün değil … sayısal olarak … ama kim takar?

Öğrenen adam : tabi ki. kaldi ki o %1 de niye 6/10’luk karilarin pesinden koşsun. bak univde 1 sene olmasina ragmen bircok hatunun sevgilisi yok. olan birkac kisi de kisa sureli saf tiplerle el ele tutusuyor. yani benim gözlemim öyle. mgtowculara sorsan paran yoksa karılar selam bile vermiyorlar.

Mahmut Hoca : hahaha bir de o var. hatunların yüzde 80i tepe yüzde 20 ile hoplaşıyor safsatası. Sanki tepe 20 de hb6 altına kucaklarını açmış bekliyorlar ya.

Öğrenen adam : erkeklerin %80’e sekse dogaustu mucizevi bir sey olarak bakiyor.

Mahmut Hoca : seks baklava gibi bir şey halbuki.

Öğrenen adam : kolaymış be. amk yillarca tek tabanca gezmişiz mal gibi.

felsefe sosyoloji psikolojiye yardirmisiz ama olsun. karisizlikta insan cok gelistiriyor kendini.

Mahmut Hoca : en büyük bariyer o reddedilme bombardımanı. sen benim iteklememle de olsa sabrettin. 90 yüzde ikincide pes eder.

Öğrenen adam : korku abi. valla biz senle terapi yaptik resmen. ama ben de simdi bu bilgi birikimini genc nesillere aktaracam.

ben de kendimi deniyorum. bu siteye daha önce çekip aldıklarım sayesinde başladım. ilerde belki parayla terapi yaparım.

Mahmut Hoca : bak bunca zamandır yapıyorum bu işi. kafamda netleşti. kırmızı hap dediğin yetişkin erkek aslında. mavi hap dediğin ana kucağına özlem duyan oğlan çocuğu.

Öğrenen adam : oglunla arkadas gibi olcan diye diye nonoş tipler yetiştirdiler.

Mahmut Hoca : eskiden baban olmasa çevre rol modeli. şimdi o da yok. benim peder beyin bazı yaptığı şeyler şimdi anlam ifade ediyor. beni sen ananın dizinde çok rahatladın diye bir yaz tamirci çırağı yapmıştı mesela. lan ne saçma iş demiştim o zaman. ama ne iyi yapmış.

Öğrenen adam : nasıl kodlamışlar bizim dedelere falan dogru davranislari.  cok ilginc ya.

Mahmut Hoca : evrimin kodu o. doğalı o.  bir de hayatları zor abi. Şimdi hayat çok daha kolay, işler çok daha az bel bükücü.

Jordan Peterson – Karanlık Taraf (Jung’un Gölge Kavramı)

Jordan Peterson’un ders verirken karanlık taraf ile ilgili konuştuğu kısım (Türkçe alt yazılı).

Tecrübenin değeri, kabaca; onun sayesinde, dünyaya bakış açında ve hayatta ki rolünde nasıl bir değişim türettiğindir. Yani, değerli bir bilgidir.

Berbat bir hikaye anlatabilirler ve bu değerli olabilir. Çünkü; dünyaya nasıl bakmaman gerektiğini gösterebilir. Bakış açınızı ve rolünüzü.

Olumlu bir hikaye de yararlı olabilir. Bu nedenle; korkunç, psikopat insanların hikayelerini izleriz. Onlar gibi olmamayı öğrenme ümidiyle.

Gerçi bunda, başka avantajlar da var. Kötülük (*)  yapamayacak birisinin, kötülük yapabilecek birisinden daha iyi olduğunu söyleyebilirsiniz. Ve ben bunun -Jung’cı düşünceye göre de bu böyledir- yanlış ve tehlikeli bir düşünce olduğunu söylerim.

Çünkü; kötülük yapabilecek birisi değilseniz, yapabilecek herkesin kesin kurbanı haline gelirsiniz.

Yani insanların, kötü insanların hikayelerini izlemenin sebeplerinden biri de bir taraflarının, içlerinde ki canavarla birleşmek istemesidir.

Onlara karakter ve öz saygı veren bu canavardır. Çünkü zarar verebilir hale gelmeden önce kendine saygı duymak imkansızdır. Güçlenir ve bir şekilde tehlikeli olduğunu görürsen yada cidden tehlikeli, kendine saygı duymaya başlayabilirsin. Başkaları da bunu yapar.

Demek istediğim; ”kötü olmak, olmamaktan daha iyidir” değil. Demek istediğim; kötülük yetisine sahip olup, kötü olmamak, kötülük yetisine sahip olmamaktan daha iyidir.

Çünkü birisinde; zayıf ve naifsin. Ama diğerinde; tehlikelisin ama bu kontrolün altında.

Bilirsiniz, bir çok savunma sanatı bunu felsefesi haline getirmiştir.

”Seni dövüşmen için eğitmiyoruz seni gözünü açman ve huzurlu olman için eğitiyoruz ama kavga etmek zorunda kalırsan…

Ayrıca dövüşme konusunda kendine güvenin varsa bu kavgaya girme ihtimalini düşürür. Çünkü birisi seni zorladığında kendinden emin bir şekilde tepki verebilirsiniz. Zorbalara karşı hep işe yarar. Genelde, yeterli derecede özgüven göstererek -ki bu üstünlük göstermeye eşdeğerdir- zorbayı vazgeçirebilirsiniz.

Yani, içinizde ki canavarla geliştirdiğiniz gücünüz; huzurunuz için en iyi garantidir. Jung’ın, insanların gölgeleriyle birleşmeleri gerektiğine inanmasının bir sebebi de bu. Ve ”Bunu yapmaya çalışmak korkunçtur. Çünkü; insanın farkına varmak istemediği tarafı olan gölgesi, cehenneme kadar uzanır.” der.

Demek istediği kendi gölgeni analiz ederek, başkalarının ve kendinin neden, 20. yüzyılın karakterini oluşturan berbat vahşetleri yapabileceklerini anlayabilecek olman. Ve bu anlayışa sahip olmadan, onu kontrol altında tutamazsın.

Mesela Nazi Almanyasını yada Stalin kontrolünde ki Sovyetler Birliğini araştırıp kendinize ”Bunlar nasıl insanlardı?” sorusunu sorarsanız. Kurbanlardan bahsetmiyorum, suçlulardan bahsediyorum. Cevap, senin gibi oldukları olur ve bunu bilmiyorsan, nedeni; kendin de dahil olmak üzere, insanlık hakkında hiçbir şey bilmemendir (**). Durum buysa; neden senin gibi olduklarını öğrenmen gerekir. Ve inanın, bu eğlenceli bir şey değil.

Bu, insanlarda travmaya neden olabilecek bir şey ve bu nedenle yapmıyorlar. Aydınlanmaya giden yolun, nadiren yürünmesinin bir sebebi de budur. Bu yol sadece, huzurunu takip edip seni mutlu yapan şeyleri yapmaktan ibaret olsaydı, dünyada ki herkes bilgeliğin kusursuz örneği olurdu ama durum bu değil.

Durum; karşılaşmayı isteyeceğin son şeyle karşılaşmak. Bu herkesde var.

Şovalyelerin kutsal kaseyi aradıkları bir Kral Arthur hikayesi var. Bu kase ya son akşam yemeğinde kullandığı kase yada çarmıha gerildiğinde kanının içine döküldüğü kase.

Hikayeler değişiklik gösteriyor ama kase basitçe, anka kuşu gibi, değişimi sembolize eden kutsal bir obje. Bir fikir.

Eşit oldukları için yuvarlak masada oturan Arthur’un şovalyeleri, en değerli objeyi bulmaya çalıştılar.

En değerli şeyi bulmak için nereye bakarsın?

Şövalyelerin her biri kaleyi çevreleyen ormana gittiler ve kendilerine en karanlık görünen noktadan ormana girdiler.

Bu iyi bir ders.

Çünkü bilgeliğe ve tamamen aynı şey olan kişisel değişime giden yol kesinlikle yürümek istemeyeceğin yol.

Bunun nedeni oldukça teknik. Bu da Jung’cı bir varsayım.

İçimizde gelişmemiş bir sürü şey var ve bunun nedeni onlara bakmaktan kaçınmamız. Çünkü onları görmek istemiyoruz. Ve geliştirmekten kaçındığın kısımlar var çünkü o kısımları geliştirmek zor.

Yani istediğin şeyin, bakmak istemediğin yerde olması, gerekiyor.

Çünkü oraya sakladın.

Bu durumun herkes için farklı olmasının sebebi de bu.

Senin aydınlanma ve dehşet alanın, başkasınınkiyle aynı olmayacak. İkisinin de aydınlanma ve dehşet alanı olması dışında. Yani, bir analitik seviyede eşitlerken, diğerinde farklılar.

Herneyse. Kurguya ve işlevine dönecek olursak gerçeği damıtır ve karma karakterler oluştururlar ve ne kadar karışık olurlarsa o kadar, mitolojik karakterlere benzerler. Bunun sonucunda, daha evrensel olurlar ve daha çok dini ilahlara benzemeye başlarlar ama bunun sonucunda kişisel tecrübeden uzaklaşmaya başlarlar. Bu nedenle edebiyatta, karakterini normal bir insandan fazlası ama bir tanrıdan daha azı yapabileceğin dar bir alan var. Seksenlerde süpermenin başına gelenler gibi.

İki tanrısal, iki de dünyalı ebeveyni vardı ve Harry Potter gibi kimsesizdi.

Oldukça yaygın bir tema. Süpermen ilk başta sadece, binaların üstünden zıplayabiliyordu belki bir lokomotifi durdurabilirdi ama 80’lere doğru gezegenlerle hokkabazlık yapmaya, hidrojen bombaları yutmaya başladı.

Herşeyi yapabilirdi. İlginçliğini kaybettiği için insanlar çizgiromanı almayı bıraktı.

Korkunç bir şey olur ve süpermen düzeltir.

Başka bir şey olur ve süpermen düzeltir.

Bu sıkıcı.

Öyle bir arketipe döndü ki, basitçe her şeye kadir tanrı gibiydi.

Ve bu hiç eğlenceli değil. Tanrı kazanır, sonra tekrar kazanır…

Bu nedenle onu kriptonitle zayıflatmaları gerekti. Yeşil kriptonit onu hastalandırdı.

Sanırım kırmızısı onu mutasyona uğratmıştı.

Pek iyi hatırlamıyorum. Her neyse.

Anlatılacak bir konu olsun diye karakterine zayıflıklar getirdiler.

Ve bu üzerine düşünülmesi gereken bir şey.

Bunda derin bir varoluşsal ders var.

Varoluşun sınırlı, hatalı ve narin.

Ufak bir lambanın içinde ki dahi olan cin gibisin.

Sınırsız potansiyelin var ama ufacık bir yaşam alanına sıkışmış halde.

Alaaddin’de cini oynarken Robin Williams’ın dediği gibi.

Ama sınırlarınız olması gerçeği; hayatınızın anlamının o sınırları aşmak olduğu anlamına geliyor

ve eğer sınırların olmasaydı bir konu olmayacaktı. Belki hayat da olmayacaktı.

Yani, belki de kusurlu ve yetersiz olduğumuz gerçeğini kabullenip, bunu varoluşun bir gerekliliği olarak görmemiz gerektiğinin bir nedeni de bu.

En azından mantıklı bir fikir.

(*) Kötü : Bu konuşmada ”kötü” olarak çevirdiğim her yerde ”cruel” kelimesi kullanılıyor. Kelimenin tam çevirisi ”zalim, gaddar veya yırtıcı” olmasına rağmen burada kötülük yapabilmekten bahsedildiği için kötülüğü kullandım.

(**) Jordan Peterson bunu şöyle açıklıyor : İnsanlar Nazi Toplama kampları ile ilgili filmler izlediklerinde o ortamda olsalar Oskar Schindler gibi davranacaklarına inanmaya meyillidir ama hayatlarını oracıkta alabilecek şeytana karşı durabilen böyle kahramanlar binde birdir. Çoğu öyle bir ortamda, Zimbardo Deneyinin de gösterdiği gibi, o kamplardaki acımasız gardiyanlara dönüleceklerdir. Öyle bir durumda zorba gardiyana dönüşmemek için gölgenle çok daha önceden karşılaşıp onun farkındalığı ile aydınlanmış biri olman gerekir.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Kendini Düzelt (Türk alt yazılı)

LibertarianTurk Youtube kanalı, Jordan Peterson’un PragerU için hazırladığı güzel videoyu Türkçe’ye çevirmiş (alt yazıları cc ile açabilirsiniz). Yazının metni, videonun altında.

Kendi sorunların için başkalarını sorumlu tutmak zaman kaybı. Bunu yaptığında, hiç bir şey öğrenmezsin. Büyüyüp, olgunlaşamazsın. Bu sebeple, hayatını güzelleştiremezsin.

Profesör ve psikolog olarak geçirdiğim 30 yılda öğrendim ki, hayata ve gerçekleşen kötülüklere cevap olarak 2 temel yaklaşım var : Birincisi dünyayı suçlu bulanlar. İkinci gruptakiler ise kendileri nasıl değişiklik yapabileceklerini soranlar.

Boşanmak üzere olan bir çift düşünün. Üzgünler ve sinirliler. Mutsuz, tatsız koca, karısının yaptığı kötülükleri ve neden onunla yaşayamayacağının sebeplerini düşünüyor. Sinirli ve hayal kırıklığına uğramış karısıda, kocasının nasıl onu hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyor. İkisinin de diğeri için gerekli, uzun bir değişim listesi var.

Onların barışma ihtimali çok düşük. Neden?

Çünkü diğer insanlar sorun değil. Sorun sensin.

Diğer insanları değiştiremezsin ama kendini değiştirebilirsin. Ama bu çok zor. Değişmek için cesaret ve disiplin gerek. Başkalarını, kendi sorunların için, sorumlu tutmak daha kolay ve tatmin edici.

Ufak bir dükkan’ın camını kırarak ’adaletsiz’ kapitalist sisteme ’mesaj’ gönderen genç protestocuyu düşünün. Gerçek sorunlarıyla hiç bir alakası olmayan bir kişiye zarar vermek dışında ne yaptı?

Bunun sonucu olarak hissedeceği suçluluk, şüphe ve utancı, kendi aklında bastıracak. Kendi fikirlerinin değişmemesi için. Be bu baskı, kendi sinirini ve yalnızlığını korumaktan başka bir şey yapmayacak.

Şair T. S. Eliot’ın yarattığı Cocktail Party tiyatro oyununda, karakterlerin biri hayatında zor bir dönem yaşıyor.

Kendi psikiyatristine mutsuzluğunu anlatıyor.

Ona, kendi mutsuzluğunun sorumluğunun sebebinin kendisinde yer aldığını umduğunu söylüyor.

Şok olan psikiyatrist nedenini soruyor.

Karakter de diyor ki: “eğer sorumlusu kendisiyse, değişiklikler yapabilir. Ama eğer sorumlu dünyaysa, o zaman kurtuluş yok”.

Kendisi dışında her şeyi değiştiremez. Ama kendisini değiştirebilir. Tabii ki, korkunç durumlara düsmüş insanlar var. Ama çoğumuz bu durumda değiliz.

Çoğumuzun hayatımızı olumlu bir şekilde değiştirmeye şansımız var. Ama nasıl?

Küçük başlayın. Kendinize bir kaç şey sorun: Size sunulan fırsatları tam olarak avantajına kullanıyor musun?

Okulda veya işte, tam kapasiten ile çalışıyor musun? Yani, sen kendi hayatını düzelttin mi?

Eğer cevap hayır ise bunu dene: yanlış olduğunu bildiğin şeyi yapmayı bırak. Bugün bırak.

Yaptığın yanlış mı diye soru sorup vakit kaybetme.

Gereksiz sorgulama cevap almadan, kafa karıştırabilir ve hareket etmeni engelleyebilir.

Bir şeyin, nedenini bilmeden doğru mu yanlış mı olduğunu bilebilirsin.

Dikkat etmeye başla. Yapman gerekenleri sonraya bırakıyor musun,

geç kalıyor musun, elinde olmayan parayı harcıyor musun, çok fazla içiyor musun?

Bu, sana zorla dayatılan ahlakı kabul etmen değil. Kendi bilincin ile kendi diyalogun.

Kendi açından yaptığın yanlış ne? Hemen şimdi doğru yola koyabileceğin ne var?

İşe vaktinde git. İnsanların lafını kesmeyi bırak. Kardeşlerin, annen ve babanla barış.

Elindeki fırsatları tam kullan. Eğer bunları yaparsan hayatın güzelleşir. Daha huzurlu, üretken ve çekici olursun.

Günler veya haftalar veya aylar sonra aklın huzurlu olur. Hayatın daha az trajik olur. Daha güvende hissedersin.

Doğruyla yanlışı daha iyi ayırt edersin. Geleceğin daha parlak olur. Kendi kendini sabotaj etmeyi durdurursun.

Kendine, ailene ve topluma zarar getireceğine, positif ve güvenilir bir güç getirirsin.

Hayatın hala zor olur. Hala acı çekersin. Hayatta olmanın bedeli bu.

Belki, bu yükü kaldıracak kadar güçlenirsin. Daha olgun ve bir sebep ile hareket edersin.

Dünyayı düzeltmenin yolu dünyayı düzeltmek değil.

Böyle bir görevi gerçekleştirebileceğini zannetmek için bir sebep yok.

Ama kendini düzeltebilirsin.

Bunu yaparak hiç kimseye zarar veremezsin.

Ve böylece, dünyayı daha iyi bir hale getirebilirsin.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Zamanında olmadıktan sonra olmuyor

Ödeyeceğin bedeli seç yazısında Heaven rumuzlu okur şöyle bir şey yazmış :

Yalnız şöyle de bir durum var ki abi, bazı şeyler zamanında olmadıktan sonra olmuyor. Hani bu hatunculuk işlerine 10 yaşlarında başlamış adamla, 25 yaşında başlamış adam nasıl aynı olamayacaksa; hayatta bedellerini erkenden seçip ödemeye başlamış adamla, bazı şeyler geçip gittikten sonra bir yola girmeye çalışan adamın da asla aynı olamayacağını düşünüyorum. Bu sebeple de abi, kırmızı hap felsefesinde bir paradoks olduğunu düşünmeye başladım. Benim gözlemlerime göre erkeklerin çoğu, bu felsefe ile karşılaştığında iş zaten işten geçmiş oluyor. İş yapanlar, erkek gibi erkek olabilenler ise, atı çocuk yaşta aldığı için Üsküdar’ı da çoktan geçenler oluyor.

Bu arabesk kafa Türkiye’de çok yaygın aslına bakarsanız İngilizce’de duyduğumu hatırlamadığım bir kafa.

X yaşında başlayan ile Y yaşında başlayan aynı olmayacaktı.

Bu laf dünyanın en beyinsiz laflarından biri bence. Ayrıca da inanılmaz boş. Erkeklerin 90%ının hiç bir işe hiçbir yaşta başlamadığı ve tam tersi enerjilerinin başarısız olmaya harcadıkları bu dünyada, senden 15 yıl önce başlayan tepe binde birde olsun, 10 yıl önce başlayan %1de olsun sen de 10%’da ol ne olacak? Bu kadar başlamayan varken başlayan herkese az çok ekmek var, sabırla devam edene iyi ekmek var.

Bu akılsız laf genelde başlamamaya bahane arayanların kafasında zaten. İstersen 40ında başla, yine tepe 10%ye girersin. Bu soya oğlanlarının, koltuk patateslerinin, ayakta uyuyanların dünyasında tepeye çıkma çıtası yüksek değil.

Ha tepeye 10%ye çıkıp hala tepe binde bire bakıp içlenen adam duble akılsızdır. Bu cebinde 200 milyon olup da Bill Gates kadar zengin olamadım diye hayıflanmaya benzer. Zaten bu kafa da cebinde 200 lira olup da onu arttırmak için adım atmayacakların olacağını sandığı şeydir.

Benim gözlemlerime göre erkeklerin çoğu, bu felsefe ile karşılaştığında iş zaten işten geçmiş oluyor. İş yapanlar, erkek gibi erkek olabilenler ise, atı çocuk yaşta aldığı için Üsküdar’ı da çoktan geçenler oluyor.

Kırmızı hap forumlarında KH ile 50 yaşında boşandıktan sonra karşılaşıp tabak çevirip hayatına bakanlar var, sen iş işten geçti sanmaya devam et.

Bu kafa, insanı olduğu yerde tutma programının bir parçası. Sen istatistiki olarak bunu takip edeceksin ve hayat boyu potansiyelinin altında kalacaksın. Muhtemelen olacak bu. Buraları okuyan çoğu erkek de aynı şekilde.

Siz bilirsiniz. Hayat sizin, siz hayatınızı daha iyiye götürmeye değmez kafasında iseniz, ne benim ne de bir başkasının sizin o yönden döndürmeye çaba harcamasına değmez. Bir insan bugün 2,000 TL kazanıyorsa ve bu adama 10,000 TL kazanmanın yollarını gösterdiğinde bu adam “aman babasının cebine 50,000 TL koyduğu adamla asla boy ölçüşemem neye yarar” diyorsa, 8 bin TL fark hayatında fark yaratmaz sanıyorsa, o insana yardım edilemez, etmeye çalışmaya değmez. Her şeyden önce bu kafada olmayan azınlığa el atmak daha verimli ve onlara zaten yetecek zaman yok.

Şu X yaşında başlayan ile Y yaşında başlayan aynı olmayacaktır kafasındaki adamlara acıyorum ama dediğim gibi vakit yok. Kafalarındaki bilgisizliğe dayalı bu aptallıktan kurtulmak kendi görevleri. Bilgisizlik diyorum zira hayata önde başlayanların ne kadar az olduklarının farkında değildir. Örneğin Türkiye’de erkeklerin sadece binde 17’si dolar milyoneri ama “zengin olacan hacı” diyen adamlarla azıcık konuşsan Türkiye’de zengin erkeklerden kendilerine kız kalmayacağını sandıklarını anlarsın. Bu da aynı hesap.

Bu şekilde konuşanlarda yengeç zihniyeti de aşırı şekilde mevcuttur. Yorumlarda muhtemelen örneği görülecektir.

Sevgilisinin giyimine karışan erkek

Okur Simone sormuş :

hocam kıskançlık konusunda ne düşünüyorsunuz? dozu nasıl ayarlamalı? giydiği kıyafetlere falan karışmak hakkında görüşlerinizi merak ediyorum.

Çok sorulan bir soru bu. Bunu sıklıkla “abi kız arkadaşım bana giyimime karışamazsın dedi neyleyim?” gibi ileri evrelerde soranlar da var.

Bu soruyu soran adamlarla biraz konuşursanız, %90’ında sorunun aslında çok daha derinlere ve öncelere gittiğini görürsünüz. Eğer şimdi bahsedeceğim daha önemli hatayı yapmasalardı, %90’ının bu soruyu sormak zorunda kalmayacağını anlarsınız.

Çoğu erkek, ilişki içinde olmayı hayatının en önemli amacı yapmış olmasına rağmen, ya da aslında muhtemelen bu nedenden dolayı, ilişkiye gireceği kadını seçmeyi yeteri kadar ciddiye almıyor. Aslına bakarsanız çoğu erkek için ilişki kriteri, “yeterince güzel bir kadın bana ilgi gösterdi, ben kimim ki daha fazlasını sorgulamaya hakkım olsun” diye özetlenebilecek basit bir şey.

Bu sitede sıklıkla dile getirdiğim ve en “akıl almayan” ve muhalefetle karşı konulan şeylerden biri de, bir kızla ilişkinin ilk 3 – 4 ayının onu değerlendirme ayları olması gerekliliği. İlk 3 – 4 ayda bu kız benim düşünce ve değerlerimle paralel mi, ilişki materyali mi diye değerlendirme sürecinde olmanız, gereğinden fazla yatırım yapmamanız ve eğer kız testi geçemez ise bırakmaya hazır olmanız lazım. Günümüz feminize edilmiş dünyasında bu lafı duyan çoğu erkeğin kafasında “yeterince güzel bir kız bana ilgi göstermiş, ben ne kadar “şanslı” olduğuma şükrediyorum sen bana kızı test et diyorsun moruk” lafı beliriyor. Yokluktan ilişkiye sarılmak sizin tercihiniz ama sonra gelip de yakınmayın. Sizin beğendiğiniz ve sizi beğenen hatunun sizinle uyumlu olma ihtimali, olmama ihtimalinden daha düşük iken test etmeden atladığınız, hemen sevgilim hayatım moduna girdiğiniz, “şanslı” olduğunuz ilişkide size bol şans.

Her neyse, bu meşhur giydiğine karışma haltının başınıza gelme sebebi de çoğunlukla bu probleme bağlı. Bazı çok kıskanç (ki kendine güvensizlik göstergesidir) adamları bir kenara bırakırsak her erkeğin  tolere edebildiği bir giyim tarzı vardır. Ben mesela kafa olarak muhafazakarlıktan çok uzağım ve kız arkadaşlarım da hep öyle oldu ama benim kız arkadaşımda normal karşıladığım giyimi başkası çok açık bulabilir. Ama bu kız arkadaşım dediğiniz kız ilk 3 – 4 ay farklı giyinip sonra açılıp saçılmıyor. Eğer 3 – 4 aylık değerlendirme sürecinde kızın giyimi sizi rahatsız ediyorsa ve bu sürecin test olduğunu göz ardı etmezseniz bundan olmaz deyip bırakacaktınız. Fakat siz muhtemelen, cicim aylarında söylemeye cesaret edemediniz ve artık bu giyimi ciddi problem yaratmaya başladı.

Bu konuda iki aşırı uç var. Biri aşırı tutucu, kızcağız omzunu açsa “dışarı sinyal veriyor” diye kafayı yiyen uç. Diğeri de “ya rahatım boşver ne giyerse giysin” diyen uç. Ben bu konuda ortanın birçoğuna göre rahat tarafındayım. Yalnız şu gerçeği unutmam, siz de unutmayın, giyim  bir kadının dışarıya “uygunluk” sinyali vermek için kullanabileceği bir araçtır. Bu, kadın her giydiğiyle sinyal verir anlamına gelmez ama böyle bir sinyal vardır. Bu konuda makul olan nedir sorusuna kolay bir cevap yok gibi ama bence bunun cevabı şu :

Kızın kız arkadaşınız olmadan önce ve ilk 3 – 4 ayda baz giyinimi sizi rahatsız etmiyorsa, o giyimden rahatsız edici şekilde açılması muhtemelen sinyaldir.

Yanlış anlamayın, bazı bariz sinyaller vardır tabii. Kukunun altında 1 cm kıç yanağı gösteren şort, iki memenin ortasına inen dekolte, yoga pant ile ya da sütyensiz dışarı çıkmak, vs … Ama bunlar haricinde eğer ilk 3 – 4 ayı değerlendirme ayları sayarsanız ve kızın giyimi sizi rahatsız ediyorsa, kıza karışmanıza gerek yok. Kızı bırakıp gidin. Zaten bu soruları soran adamların çoğunun kız arkadaşım dediği 1 – 2 aydır beraber oldukları kız.

Burada çerçeve kavramını bir daha hatırlatalım. Sizin ilk 3 – 4 ayda kızı test ederken baktığınız şeylerden biri de kızın sorunsuzca sizin çerçevenize girip girmediği. Bazı erkekler maskülen – alfa davranışı kızı zorla kendi çerçevesine sokmaya çalışmak sanıyor. Eğer maskülen ve yüksek değer gösteren bir erkekseniz elbette ki bir kız sizin çerçevenize girmeye, soya oğlan çocuğunun çerçevesine girmekten çok daha fazla istekli olacaktır ama bir kızın sizin çerçevenizi reddetmesine verilecek alfa tepki, kızı bırakıp ağı başka sulara atmaktır.

Türk Kızı

Bu soruları soran arkadaşlarla ilgili merak ettiğim bir konu var : Türkiye’de giyimine karışmanız gereken kızı nereden buluyorsunuz? Türk kızı ya da aslında dünya kızları çoğunlukla “erkek arkadaşım olsun da isterse beni kısıtlasın” (bunun da bokunun çıkabileceği bir nokta var elbet) modunda insanlar. Tekrar soruyorum siz bu kızları nereden buluyorsunuz?

20 yıldır ilişkiler dünyasındayım, bunun ilk yarısını da mavi mavi masmavi bir kafayla geçirdim ve 20 senede sevgilim diyebileceğim 10dan fazla hatun olmuştur. Bunlardan giyimimini bana göre düzeltmeyeni olmadı. Bu kızların hepsi de kafa ve aile olarak muhafazakarlıktan uzak kızlardı (bazıları yabancı idi). Türk kadını sana sevgili olarak ilgili ise zaten çaktırmamaya çalışarak senin tolerans seviyesini kendisi bulur.

Örneğin üniversitede o zamanki kız arkadaşım ile dışarı çıkacağımız birgün onu okuduğu İstanbul üniversitesi civarında yurdundan aldım. Kızcağız aşağı indiğinde elinde bir şal vardı. “Mahmut omuzlarım çok açıksa bu şalı takayım mı?” diye sordu ben de gerek yok deyince geri odasına bırakmıştı. Bu kızlayken gayet betaydım ama en azından bazı kriterlerim vardı. Şimdiki kız arkadaşım giyim konusunda ağzımı açmamama rağmen başlarda giyeceği şeyleri bana soruyordu. Mesela üniversitenin ilk yılında benden hoşlanan güzel bir kız vardı bölümde, giyimi çok açık diye istememiştim. Vs … vs … Ki tekrar ediyorum, kafa olarak liberal bir adamım.

Gerçekten bazı yorumları okurken “siz bu kızları nereden buluyorsunuz?” lafı çok aklımdan geçiyor. İnstagramda 1000 takipçinin altında takipçisi olmayan kırmızı alarm manyağı hatunlara mı yürüyorsunuz?

Bana karışamazsın

Bu ilk 3 – 4 aylık test süresi mantığını takip edip gerekirse kızı bırakacak güce sahipseniz 90% bu sorunla karşılaşmazsınız. Ama tabii sonradan açılıp saçılan ve karıştığınızda size kafa tutan kıza karşı ne yapacaksınız?

Öncelikle ultimatom vermeyin. Bunu sürekli tekrarlamak gerekiyor ama ultimatom vermeyin derken ağzınızı açmayın demiyorum. Öncelikle kızın normalde bir bakışınızla bunu anlaması lazım (bu dediğim size yabancı ise, hayatınızda kızın sizin gözlerinizdeki ifadeye bakıp kendini düzelttiği böyle normal bir ilişki yaşayamamış iseniz sizin çok daha temel bir probleminiz var). Eğer bu olmuyorsa, kızı bir kere “bu giyimin çok açık” diye uyarın. Ultimatom, bir daha böyle giyinirsen şu şu olur diye tehdit etmektir. Eğer bir daha öyle giyinirse ne yapacaksanız, onu bir daha öyle giyinirse YAPIN! Söylemeyin, tehdit etmeyin. Çoğunuz zaten tehdit ediyorsunuz ama bir daha olursa yapamayıp küçük düşüyorsunuz. Ne yapalım diye bana sormayın, bir daha böyle giyinirsen şunu yaparım diye aklınızdan geçen şeyi söylemeyin yapın.

Bu tavsiyeyi pasif – agresif tepki olarak algılayıp uygulayanınız çıkacaktır. Yani kıza ultimatom vermeyip bütün gün başka hırlıklar çıkarıp kızın anlamasını bekleyen olacaktır. Bundan bahsetmiyoruz. Mesela kızı almaya gittiniz, kız çok açık giyinmiş olarak geldi. Bakışınızdan da çakmadı. Kıza “bu kıyafet çok açık” dediniz. Kız kendiliğinden çıkıp üstünü değiştirmedi. Ağzınızı kapatıp bütün gece somurtmanızı ve trip atmanızı tavsiye etmiyorum. “Üzgünüm, bu kıyafetle çıkacaksan beraber çıkmıyoruz” diye kızı orada kibarca bırakıp gitmenizden bahsediyorum. Eğer kızla evinden uzakta buluştuysanız, kız geri dönüp üstünü değiştiremez tabii. O zaman da kafanıza takmayıp geceyi normal geçireceksiniz, yapacak bir şey yok ama bir daha olursa o otobüs durağında bırakıp gidin.

Bu süreçte kızın ağzından “bana karışamazsın” lafını duyarsanız, rahat olun. Kız haklı, ona karışamazsınız. İstediğini giyer, istediğini yapar. Kızı terk edeceksiniz o nedenle de rahat olun. “Haklısın sana karışamam” deyin (içinizden ya da kıza) ve düşünün, bu lafı duyduğunuz hatun ile beraber devam etseniz ne olacak?

Bu shit test mi diye soran var? Shit test ama tehlikeli bir shit test, yani kadının erkeği artık çok daha az önemsediği için kaybetmeyi pek önemsemeden yüksek perdeden yaptığı shit testlerden.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Ödeyeceğin bedeli seç

Allah’ın Aslanı rumuzlu okuyucu sormuş :

Selam Mahmut abi, uygun yazinin bu oldugunu düsündüm.

Gecici olarak günde 8 saat calismaya basladim ve vaktin cok kisitli oldugunu daha iyi farkettim. Acikcasi isten sonra kalan az vakti insan ister istemez iyi degerlendirmeye sartliyor vakit az oldugundan. Yalniz su var, ömür boyu günde 8 saat calisacagimi düsününce iliskiler konusunda ugras vermenin, spora gidip vakit ayirmanin degecek bir sey oldugu konusunda süpheye düsüyorum. Spor günde en fazla 1.5 saatini alabilir diyebilirsin ama o 1.5 saat bile cok degerli oluyor kisitli sürenin icinde. Isten yorgun argin geldikten sonra ayaklarimi uzatip birami yudumlarken keyif yapmak varken neden spor salonunda demirlerin icinde mücadele etmeliyim? Sunu sordum diye senden firca da yiyebilirim ama bilemiyorum. Belki mgtow olanlar hakli …

Bu ciddi bir konu ve çok sık içine düşülen bir yanılgı. Forumlarda görüyorsunuz, kadın – erkek ilişkileri ile ilgili ne tartışılırsa tartışılsın, daha 3 – 5 yorum geçmeden biri çıkıp “ya hacı kadınlardan uzak durun, derdiniz tasanız olmaz” diyor. Bazı açılardan doğru gibi görünen bir önerme bu. Mesela çalışma olayını düşünelim.

Gerçekten MGTOW yaşarsanız kendinize bakmak için çok çalışmanıza gerek yok. O zaman neden olmasın?

Çoğunuzun anlamadığı nokta, hangi yolu seçerseniz seçin bir bedel ödeyecek olduğunuz. MGTOW seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, evlenseniz de. Spor salonuna gitmeyi seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, biranızı yudumlayıp yan gelip yatmayı seçseniz de.

Bana bazen kırmızı hap – mavi hap kavramları, aslında bedensel ve duygusal olarak yetişkin erkek ile oğlan çocuğu ayrımına bizim bulduğumuz cafcaflı tanımlar gibi görünüyorlar. Yetişkin bir erkek olarak hayatta ne yöne giderseniz gidin bir bedel ödeyeceğinizi bilmeniz lazım. Bedel ödememeyi, fedakarlık yapmamayı seçemeyeceğinizi, sadece ödeyeceğiniz bedeli ve yapacağınız fedakarlığı seçme lüksünüz olduğunuz bilmeniz lazım. Evet tekrar ediyorum bunu kafanıza sokun :

Gitmeyi seçeceğiniz her yönün gerektirdiği bir bedel ve fedakarlık var. Fedakarlık yapmamayı seçemezsiniz, sadece gideceğiniz yönü ve yapacağınız fedakarlığı seçebilirsiniz.

MGTOW olurum hacı, karı – kız yok rahat rahat yaşarım diyenler – ki genellikle bu konuda konuşacak zerre tecrübesi ve bilgisi olmayan 25 yaş altı oğlan çocuklarıdır kendileri -o yolun da bir bedeli olmadığını sanıyorlar. O bedeli bilseler çoğu göze bile alamaz. Bir laf vardır : herkes aslan olmak ister ta ki iş aslanın aslan olmak için yaptığı şeyleri yapmak zorunda kalana kadar!

İlişkilerden ve kadınlardan uzak durmanın yanlızlık, biyolojik üreme dürtülerine sürekli karşı gelmek zorunda olmak, hayatın en temel ihtiyaç ve güzel zevklerinden biri olan sekstten mahrum kalmak, vs … gibi bedelleri var. Kadın – erkek birbirlerinden farklı ama birbirleri ile uyum içinde olurlarsa oldukça doyurucu bir yaşam kurabilecek varlıklar, bu ihtimali çöpe atmak var. Bakın ben arkadaş çevremde çocuk yapmaktan ve evlilikten en uzak adamdım ve çocuğum olduktan sonra bile söyleyebilirim, çocuksuz da olabilirdim. Ama çocuk hayata büyük renk katabiliyor, bundan mahrum kalmak var.

Spor evet bedel ister ama koltuk patatesi olarak yaşamanın da sana kalp damar hastalıkları gibi bir ton bedeli var. Bugün toplum oldukça stabil diye bu lüksü sürdürebileceğini sanarsın ama yarın dünya tepek taklak olduğunda ilk sen gidersin mesela. Ben biraz kafa olarak buna müsaitim ama her uygarlığın yıkıldığı kıyamet filmi izlediğimde aklıma gelir : lan şimdi burada ne kadar şeker hastası varsa ilaç bulamadığında komaya girip ölecek!

Mavi haplıyken kırmızı hap gören çoğu erkeğin MGTOW ile flört etme nedenlerinden biri de bence budur. Fişe takılı oğlanın mavi haplı aşk, oneitis, bekleyeyim gelecek, vs … peri masallarına bakarsanız, hepsi bedelsiz (performans yükü olmadan elde edilen idealize aşk) pembe düşler. Bu çocukların yetişkinliğe adım atmak yerine bedelsiz yollar araması ve bedelsiz sandıkları MGTOWa yönelmeleri şaşırtıcı değil.

Kısacası, seçtiğiniz yolda bedel / fedakarlık göremiyorsanız, henüz seçim yapacak olgunluğa sahip olmayan saf birisiniz demektir. Her yolun artıları ve eksileri vardır. Seçtiğiniz yolun da arkanızda bıraktığınız yolun da hem getirilerini hem de götürülerini tartın. Bundan sonra MGTOW da seçseniz  evlilik de seçseniz, gözü kapalı seçim yapan ve hayal dünyasında yaşayan oğlan çocuklarına göre daha iyi bir hayat yaşarsınız.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Vaka Çalışması – Ben sana futbolcu olamazsın demedim, betalıktan kurtulamazsın dedim

Futbolu biraz takip eden arkadaşlar Cesc Fabregas ismini mutlaka bilir. Barcelona ve Arsenal gibi dünyaca ünlü takımlarda oynamış dünyaca ünlü bir futbolcu. Yıllık geliri, takımından aldığı maaş ve sponsporluk ücretleri vs. ile birlikte en az 10 milyon euro vardır, belki de daha fazla bilmiyorum. Tip olarak da yakışıklı diyebileceğimiz bir adam, futbolcu olduğu için vücut kaslı ve fit.

Yani bir erkeği am mıknatısı yapacak her özellik Fabregas kardeşimizde fazlasıyla mevcut. Herhangi bir ortama girip daha kaşını kaldırarak baksa 4-5 tane hb8-9 hatunu aynı anda düşürecek potansiyele sahip gibi görünüyor değil mi?

Ama oyun ve kırmızı hap bilgisi olmazsa bunların hiçbirinin işe yaramadığının canlı kanıtı olan bir adam Cesc Fabregas. Gitmiş kendinden tam 12 yaş (yazıyla oniki) büyük ve çocuklu bir kadınla evlenmiş. Bu birinci kusurlu hareket.

Düğün fotoğrafları ise adamın mavi haplılığının ve kadının beta öder aşamasına geçtiğinin sözsüz kanıtı gibi.

Kadın sanki ağzını nezaketen uzatmış ve fotoğraf çekimi bitene kadar zorla bekler gibi. Yüzünde tiksintisini zorla gizliyor gibi bir ifade var.

Bu da bir diğer düğün pozu. Kadının sol eli Fabregas’a engel olmak ister gibi engelleme isteği içinde. Vücudunu geriye çekmiş, erkeğin öpücüğünden her an kaçacakmış, sanki zorla öptürülüyormuş gibi bir duruşu var.

Yine sol el adamı durdurmak ister gibi engelleme pozisyonunda. Kafa ve vücut geriye doğru kaçmış, öpülüyor ama yüzünde donuk bir ifade var.

Ne demişti Rollo Tomassi: “Para, tip, oyun. Kadın konusunda başarılı olmak için bu üçünden en az ikisine sahip olun. Eğer birine sahip olacaksanız bu oyun olsun.”

Oyun ve kırmızı hap bilgisi olmazsa dünyaca ünlü yakışıklı ve zengin bir futbolcu da olsanız beta öder durumuna düşmekten kurtulamıyorsunuz.

Sevgili varken tabak çevirmeye kalkmak

Kyder rumuzlu okuyucu şunu göndermiş :

Mamut abi başıma çok trajikomik bir olay geldi anlatayım da herkez önlemini alsın.

Benim normalde bir kız arkadaşım vardı fakat tabak tabaktır diyerek konserde gördüğüm güzel bir kıza set açtım. Başarılı da oldum. Numara aldım, kızı omuzuma bindirdim. Her şey efsane gidiyordu. 2 gün sonra öğlen kızı aradım kız açmadı. Akşam kız whatsapdan yazdı ki ben açamadım dersteydim falan dedi. Meşguliyetten 2-3saat sonra kıza cevap verdim her şey güzel konuştuk güldük eğlendik. Hatta date bile ayarladık.

Bu olaylardan 45dk sonra sevgilimden mesaj geldi. Bana anlatmak istediğin bir şey var mı diye?Ben ne olduğunu anlayamadım ama kız bir şekilde öğrenmişti. Bana whatsaptan konserdeki kızla olan fotoğrafı(çekildiğinden haberim bile yok) ve kızla olan konuşmalarımın ekran görüntülerini attı.Sonra bir arkadaş vasıtasıyla öğrendik ki konserdeki kız benle olan konuşmalarını ve fotoğrafı bir wp gurubuna atmış “Ben bu çocukla konuşuyorum nasıl çocuk kızlar?” babında ordan da benim manitanın(artık eski manitanın) arkadaşın arkadaşı mı ne görmüş. O da beni biliyormuş.Vesselam bu bizim kıza ulaşmış.Konserdeki kız da gitti eldeki manita da.Bir topla iki gol yedik…

Anladım ki eğer sıçtıysak durumu kurtaymaya çalışmak yerine evet böyle oldu diyerek en azından konserdeki kızı kurtarabiliriz.

Bazı tedirginliklerim var mahmut abi şimdi hangi kıza yürüsem bir şekilde bu olayı öğrenecekmiş gibi geliyor.Kız whatsap gurupları gözümü korkutuyor.

Bu yazının başlığı, arkadaşın bana attığı e-postanın başlığı değil. Arkadaş tabakların çatışması demiş ama o yanlış bir başlık. Burada tabaklar yok, kız arkadaş ve tabak var. Arkadaş bizim Tabak çevirme ile ilgili yanlış anlamalar okumamış anlaşılan ki soruyor :

Tabak çevirmek ve aldatmak

“Abi tabak çevirme yazılarını okudum ve tavsiyene uyacağım. Kız arkadaşıma yakalanmadan nasıl tabak çeviririm biraz tüyo versene …” Ya da “abi tavsiyen güzel de şimdi kız arkadaşım var vicdanen ona bunu yapamıyorum. Bana bir yol göster”.

Ben bütün o yazıları çevirdiğim için her kelimesini okudum. Rollo Tomassi ve bu sitede biz tabak çevirin derken kız arkadaşınızı ya da karınızı aldatın tavsiyesi vermiyoruz. Tabak çevirmek, uzun süreli ilişkiye alternatiftir, paralelinde yapılacak bir şey değildir. Ha hiç mi şeytana uymadık. Uyduk bazen ama bu aktif arayarak yaptığımız ya da övündüğümüz hele hele tavsiye edeceğimiz bir şey değil.

Eğer ilişkiden memnun değilseniz, ilişkiyi bitirin ve tabak çevirin. Paralelinde çevirmeyin. Bunun tek istisnası, karısı kendisi ile seks yapmayan amcalardır. Onlar çevirmeyip ne yapsın?

Bazı tedirginliklerim var mahmut abi şimdi hangi kıza yürüsem bir şekilde bu olayı öğrenecekmiş gibi geliyor. Kız whatsap gurupları gözümü korkutuyor.

Olur tabii kız arkadaşım dediğin kızı aldatıyorsun. Eğer sadece tabak çevirsen tedirgin olmazdın zira kimseye bir bağ sözün yok. Bu arada tabak çevirmeyi kız arkadaşına / karısına korku oyunu olarak kullanmaya kalkacak arkadaşlar, çoğunlukla burada olduğu gibi terk edilirsiniz.

No More Mr. Nice Guy yazarı Dr. Robert Glover ile yayın çevirisi

Richard Cooper’ın Dr. Shawn Smith ile hazırladığı Before The Train Wreck serisine bu hafta No More Mr. Nice Guy kitabının yazarı Dr. Robert Glover katıldı.

Dr. Robert Glover : İlişki (dating) insanoğlunun DNA’sında olmayan bir şey. Çıkmak, flört etmek hatta uzun süreli tek eşli ilişki bile DNA’mızda yok. Romantik ilişki Batı toplumunda son birkaç yüzyıldır varolan bir şey. Doğu kültüründe bu yok, hala görücü usulü evlilik var.

Olay şu ki genç erkekler olarak bize nasıl ilişki yaşayacağımız öğretilmiyor. Bunu bize babalarımız öğretmiyor o zaman kimden öğreneceğiz? Ama kendi kimliğimizi kız arkadaşımız olup olmadığına bağlıyoruz. Ve birden bire Dünya üzerindeki tüm kadınlar  – en azından çekici bulduğumuz kadınlar – bizim sevilebilir bir kişi olup olmadığımıza karar veren kişiler haline geldi. “Eğer kız arkadaşımız yoksa o kadar da sevilebilecek biri değiliz demek ki.” Eğer kız arkadaşımız varsa, onun kötü davranışlarına katlanmalıyız zira onu kaybedersek bu bizim sevilemez biri olduğumuzu ispatlar.

Burada tarumar olmuş bir işletim sistemimiz var ve ben normal bir insan mıyım sorusuna tamamen benim bir kadını hayatıma çekip çekememem üzerinden karar veriyor. Dışarı çıkıp tanımadığımız kadınları etkilemek bizim DNA’mızda olmadığı ve bize de bunu yapmayı öğreten kimse olmadığı için temel olarak içinde kazanan olamayacağımız bir paradigma yaratıyoruz.

“Eğer kız arkadaşım yoksa sevilebilir biri değilim ama sevilebilir biri değilsem nasıl kız arkadaş edineceğim?” Bu döngü insanı dibe çeken bir sarmal haline gelebilir.

Richard Cooper : Bir erkek bu problemden nasıl kaçınabilir? Rollo’nun dediği gibi kendilerini zihin merkezlerine koyarak mı?

Dr. Robert Glover : Bunu “ben ben ben” diye içselleştiremezsin. Danışmanlık yaptığım ve kadınlarla bağlantı problemi olan birçok erkeğin en büyük problemlerinden biri sürekli kendi kafalarının içinde olmaları. Sürekli “aptal gibi mi görüneceğim, aptalca bir şey yapar mıyım, bunu yanlış yapıyor muyum, reddedilecek miyim, benden hoşlandı mı, …” diye düşünüyorlar.

Shawn bu konuda ek şeyler söyleyebilir ama bu erkeklere terapi yardımcı olabilir. Bir yöntem bu. Olduğumuz gibi kabul gördüğümüz gruplar bulmak ve buralarda onaylanmak olabilir. Biliyorsunuz “ben normalim” demek ve onay için kadınlara ihtiyaç duymamak. Hepimiz biliyoruz ki kadının hakkımızdaki düşüncesi kendi ruh haline göre değişir ve özdeğer için değişken ruh halinde birinin onayına ihtiyaç duymak gerçekten çok sallantılı bir hayat demek.

Dr. Shawn Smith : Richard, ikimizin sıklıkla karşılaştığı şeylerden biri de problemleri ile ilgili bizi arayan erkeklere “tamam da senin hayatında misyonun, hedefin ne?” diye sorduğumuzda, bu kadına olan ilgisi nedeniyle hedefinden şaştığını ve hedefini artık göremediğini görüyoruz. Özdeğeri bu şekilde dışarıya havale etmek hayatını raydan çıkarmanın en hızlı yollarından biri.

Soru : No More Mr. Nice Guy kitabındaki “gizli sözleşmeler” kavramından bahseder misiniz?

Dr. Robert Glover : Birçok kişi bana No. More Mr. Nice Guy kitabındaki en önemli derslerden birinin gizli sözleşmeler (covert contract) olduğunu söyledi. İyi çocuklar temel olarak 3 adet gizli sözleşmeye göre hareket ederler. Gizli derken hem iyi çocuğun kendisi bilinçli olarak farkında değildir hem de iyi çocuğun etrafındakilerin bu sözleşmelerle ilgili en ufak fikri yoktur. Yani ailesi, kız arkadaşı, iş arkadaşları, vs … bu sözleşmelerin varlığından haberdar değillerdir.

Gizli sözleşmelerin 3’ü de “eğer … öyleyse …” şeklindedirler. Hepsi karşılık bekleyerek ver şeklindedir.

1. Gizli sözleşme : Eğer iyi çocuk olursam benden hoşlanır(lar) ve beni sever(ler). Birçok erkek için bu sonunda (kadınla) yatarım şeklindedir. Eğer iyi çocuk olursam hoşlandığım kadın benim iyi çocuk olduğumun farkına varır ve benden hoşlanır ve sonunda benimle seks yapar.

2. Gizli sözleşme : Eğer onlar sormadan ben diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılarsam, ben sormadan onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılarlar.

3. Gizli sözleşme :Eğer herşeyi doğru yaparsam problemsiz ve tasasız bir hayatım olur.

Hayatı bu gizli sözleşmelere göre yaşamanın getirdiği bazı problemler var tabii. Birincisi böyle yaşamak oldukça çocukça ve disney masalı tarzı düşünmek demek. Ama bir diğer problem de kimse bu sözleşmelerin farkında değil! Bu nedenle diğer insanlar “sözleşmenin” kendi taraflarını ihlal ettiklerinde ki iyi çocuk bunu bilir ve sürekli “ben şunu yaptım, bunu yaptım” diye bir liste ve skor paneli tutar ve “ama bu takdir edilmedi, şunun karşılığı verilmedi, vs …” diye not alır durur. Bu nedenle de iyi çocuk yaptıkları ile almaya hak kazandığı ama alamadığı herşeyle ilgili zamanla dünyaya ve Tanrıya kin beslemeye başlar ve öfkeli hale gelir.

Problem şu ki bütün bunlar masallarda yaşamakla alakalı. Biliyoruz ki gerçek hayatta istediğiniz kadar düzgün biri olun herkes sizden hoşlanmayacaktır. Ve tabii ki herkes sizinle yatmak istemeyecektir. İnsanlar için bir şeyler yapıp onların da aynı şekilde karşılıksız bir şeyler yapacağını beklemek çocukçadır. Zira yetişkin demek zaten kendi ihtiyaçlarının karşılanması, isteklerinin yerine getirilmesi ve davranışları konusunda 100% sorumluluk alan kişi demektir. Yani bir yetişkin olarak ihtiyaçlarımın nasıl karşılanacağını bulmak ve çevremi ihtiyaçlarımı karşılayacak insanlarla doldurmak benim kendi sorumluluğum. Ve son olarak da her şeyi kitabına göre yaptım diye dertsiz tasasız bir hayat beklemek gerçek hayatta karşılığı olmayan bir şey. Problemsiz bir cennette yaşamıyoruz, kaotik ve kontrolümüz dışında olayların  olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Sonuç olarak bütün bunlar iyi çocuğu çocukça hayallere saplanmış kalmış, hayal kırıklığı içinde, öfke ve kinle dolu biri yapar. Bu da onların kafalarını allak bullak eder zira iyi çocuk olarak hiçbir zaman öfkelenmeyeceklerini düşünürler ama birçok iyi çocuk sürekli bir öfke içinde yaşar. Zira kimse gizli sözleşmelere uymamaktadır.

Dr. Shawn Smith : Robert sence birçok erkek nasıl oluyor da bu tip gizli sözleşmelere göre yaşar hale geliyor? Yani belli bir olgunlaşma aşamasını geçemeden çocukça bir masal dünyasına saplanıp kalıyorlar?

Dr. Robert Glover : Bence bunun iki nedeni var. Birincisi muhtemelen çocuk yaşlarda ebeveynlerimizle başlıyor. Anne ve babalara suçu yüklemeye çalışmıyorum ama aile terapisi yaparken anne ve babalara sık sık “ebeveyn olarak hedefleriniz neler” diye sorardım. “Çocuğunuzu yetiştirirken hedefiniz ve amacınız nedir?”. Ve çoğu anne – babanın bu konuda hiçbir fikri yok. Temel olarak çocukları kendilerini çıldırtmasın yeter modundalar. Ama ebeveynlere şunu söylüyordum : sizin işiniz, çocuğunuzla beraber çalışarak onun birkaç aylık olduğu yaştan yetişkinliğine kadar onu tam fonksiyonlu, sorumluluk alan ve mutlu bir yetişkin olarak yetiştirmek. Para yönetiminde arabanın deposunu doldurmaya, hazzı ertelemekten işleri yapıp bitirmeye kadar bir sürü şey öğrenmeliler. Kendilerini disiplin altına almayı öğrenmeliler. Ve çocukluğumuzda bunlar bize öğretilmez ise ve öğretecek mentörlerimiz, kabilemiz, koçumuz ya da askeri birliğimiz yoksa  … bu konuda çok kullandığım tabirle anaokulu seviyesinde takılıp kalırız.

Ot çekeriz, TV izleriz, internette geziniriz, bilgisayar oyunu oynarız, porno izler mastürbasyon yaparız ve sonra neden kız arkadaşımız yok ya da işler istediğimiz gibi gitmiyor şaşar dururuz. Zira onları yetişkin yapacak hiçbir şey yoktur ve … bu konuda erkekleri suçlamıyorum. Bir kabilemiz yok, erkekliğe geçiş ritüelimiz yok, babalarımız oğullarının maskülen bir yetişkin olarak yetiştirilmesini sallamıyorlar.

Richard Cooper : Kadınlar da erkekler gibi gizli sözleşmeler yaparlar mı?

Dr. Robert Glover : İnsanlar bana sıklıkla “iyi kızlar” diye bir şey var mı diye soruyorlar. Ya da kadınlar için bir kitap yazacak mısınız diye soruyorlar. Kadınların karşılıklı bağımlılığı konusunda tonlarca kitap var ama ben kitabı yazdığımda erkekler için tek bir kitap yoktu.

Muhtemelen çoğumuz gizli sözleşmeleri küçük birer erkek çocuk iken kadınlardan öğrendik. Çoğumuz bu şekilde yaşamayı muhtemelen kadınlardan öğrendi.

Çoğu iyi çocuk hala anaokulunda yaşıyor. Çoğu erkeğin hayatını düşünürseniz, en erken yaşlarda annemizin etkisi büyük sonra anaokulunda kadın öğretmenler ve sonra ilkokulda yine kadın öğretmenler, vs … Çoğumuz direkt ve açık olmak, sorumluluk almak gibi şeyleri öğretecek güçlü ve maskülen bir etki göremeyiz.   O kadar fazla oranda feminen bir kültürde yaşıyoruz ki – ben buna “anaokulu” diyorum – ve kadın onayı peşinde koşuyoruz ki oğlan çocukları erkek olamıyorlar. Ve nereye baksan bunu görebiliyorsun. Ortalık pasif ve kadın kıçı yalayan erkek dolu. Eğer bir kadınlaysalar ipler o kadının elinde. Zira kimse bu çocuklar maskülen bir yetişkin olarak yetiştirme işini üstlenmiyor.

Dr. Shawn Smith :Evet ve ofisimde her gördüğümde beni şaşkına uğratan şey de kadın bir aşamada bu adamdan tiksinmeye başlıyor. Başlangıçta çok çekici bir erkek gibi görünse de işler ilerledikçe kadın mutsuz oluyor.

Dr. Robert Glover :Evet ve çiftlerle çalışırken sıklıkla gördüğüm bir çaresizlik durumu bu. Kadın “aslında çok iyi biri, herkesin her işine koşar ama ona ulaşamıyorum, bana doğruyu söylemiyor, ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve ne istediğini söylemez, pasif – agresif, her şey patlama noktasına gelene kadar içinde kalır ve patladığında da işleri düzeltmek için yalvarır, vs ….” Ve kadın “tüm kararları vermekten, ipleri tutmaktan ve ona sırtımı yaslayamamaktan yoruldum” der.

Erkek hala anaokulunda kadın onayı peşinde takılıyorsa sürekli memnun etme peşindedir ve çoğu kadın küçük oğlan çocukları ile birlikte olmak istemezler. Kendi enerji ve güçleri ile başedebilecek ve “arada” kararları verebilecek bir yetişkinle birlikte olmak isterler.

Richard Cooper :Peki şunu sorayım : iyi çocuk / efendi adam mı yoksa götün teki piç mi? Hangisi daha iyi, erkekler hangisine yakın olmalı?

Dr. Robert Glover : Hahahaha. Aslına bakarsan ben “efendi adam mı piç mi” paradigmasından farklı bir paradigma önereceğim. Bunu yeni kitabımda da yazdım. İnsanoğlu doğası gereği olaylara siyah – beyaz bakan bir varlık. “Biri çıkıp da erkeklere iyi çocuk olmamalarını öğreten bir kitap yazdı ise onlara götün teki olmalarını öğretiyordur.” Temel aksiyomum şu : Çoğu iyi çocuk aslında götün teki piçe (asshole jerk) bir tepki olarak iyi çocuk olmuşlardır. Ben bunu korku ve kaygıya karşı “savaş – dona kal – kaç reaksiyonu” çerçevesine sokuyorum. Göt herif piç savaşçıdır, fiziksel olarak egemen, sözel olarak zorbadır. Çoğu iyi çocuğa küçüklüklerinde anneleri ve diğer kadınlar tarafından “aman o adam gibi olma sakın” diye öğretilir. İyi ol, efendi ol denir. İyi çocuk ise bu götün teki piçe reaksiyon olarak diğer aşırı uca gider ve kendi korku ve kaygıları ile başa çıkmayı “dona kalma – kaçma” şeklinde yönetir. Silik bir profil çizer, çatışmadan kaçınır, vs … Götün teki piç de ayak paspası iyi çocuk da aslında korku ve kaygılarını yönetmeye çalışıyorlar …

Bir erkek çıkıp “ben iyi çocuk olmak istemiyorum ama götün teki piç de olmak istemiyorum, ve mutlu bir orta nokta bulmaya çalışıyorum” dediğinde benim cevabım şu : bu iki ekstrenm işlev bozukluğu arasındaki denge noktası nerede bilmiyorum!

Yani mutlu bir orta yol aramıyoruz ama bunun yerine paradigmayı yeniden tanımlamaya çalışıyoruz. Erkekler kaygı ve korkularını dışlarında olan şeyleri yönetmeye çalışarak değil içlerinde yatıştırmayı öğrenmeleri paradigması. “Ben ne istiyorum, istediğimi nasıl elde ederim” gibi sorular sormaya ve kendi kendini onaylayan ve özdeğeri dışarda aramak yerine içinde arayan biri olma paradigması.

Yani ağlak bir kapı paspası olmaktan götün teki piç olmaya evrilmiyoruz. Onun yerine seviye atlıyoruz ve yetişkin biri olma ile ilgili yetenekler ediniyoruz.

Dr. Shawn Smith : Sağlıklı bir kadın genellikle kendi değerlerini takip eden, kararlarını hatun veya başka biri hakkında ne düşünüyora göre değil kendi değerleri ve misyonu çerçevesinde veren bir erkeği tercih eder. Hayatta bir şey başarmaya ve evrene bir çentik atmaya çalışan bir erkeği. Bu iyi çocuk veya piç olmakla değil mantıklı ve rasyonel kararlar verebilmekle alakalı.