Kadınlarla tanışmada gülümsemenin önemi

“Alfa erkeğin bir numaralı özelliği, gülümsemedir. Bir yere girdiğinizde gülümseyin. Bir kulübe girer girmez, oyun başlar. Ve gülümseyerek, her şeyi yoluna koymuş, eğlenceli biri gibi görünürsünüz, bir şey olabilmiş biri gibi.” – Mystery, Alfa erkeğin 6 karakteristik özelliği

Hayat oyunu gibi bağlamı kullanarak hareket ettiğiniz oyunlarda, yürüme davetiyesi sonucu göz temasında ya da genel olarak konuşma esnasında gülümsemeniz çok önemli. Özellikle beğendiğiniz bir kadından yürüme davetiyesi gördüğünüzde, o gözlerini kaçırmadan gözlerinizi kaçırmamanız ve gülümsemeniz sonucu eskiden açılmayan birçok kapının size açıldığını, kadınlarla tanışma konusunda sizi çok ilerleyeceğinizi göreceksiniz.

Yürüme davetiyesinde göz temasını daha önce birkaç yerde anlatmıştık. Beğenebileceğiniz bir kadın ile göz göze geldiğinizde, gözünü kaçıran ilk siz olmayın. Kadın genellikle yürüme davetiyesi atıyor olsa bile 2-3 saniye içinde gözlerini kaçıracaktır. Ama ilk kaçıran siz olmayın. Ya da bir kıza yürürken gözlerine bakın, size bakmıyor olsa bile. Size bakmaya başladığında da gözlerinizi kaçırmayın.

(Bu arada göz temasını koruyun derken psikopat gibi saatlerce kadının gözünün içine bakmayın tabii ki. Her defasında 15-30 saniye arası – siz konuşurken daha uzun -göz teması kurmanız yeterli. Sürekli bakarsanız içine düşüyor gibi olursunuz ya da arıza biri gibi görünürsünüz. Genelde o gözünü kaçırdıktan bir süre sonra sizin de gözünüzü kaçırmanız yeterlidir)

Ve gülümseyin. Gülümsemenin iki fonksiyonu var. Birincisi, gülümseme genellikle kendine güven gösterir. Beta erkekler, kadınlarla başarısız erkekler genellikle gülümsemezler ya da suratlarına, ne kadar iyi çocuk olduklarını ispatlamaya yönelik, tedirgin bir gülümseme yapışır. Benim gülümsemeden kastım, Daniel Craig’in James Bond tiplemesinde gayet güzel sergilediği, dişlerini göstermeden yapılan ve neredeyse belli belirsiz gülümseme.

Tabii gülümsemeye alışık değilseniz, gülümseyeyim derken şu aşağıdaki gibi dişleri göstererek pişmiş kelle gibi sırıtmayın.

Arnold değil, Daniel. Tamam mı? Burada anlaştıysak devam.

Şimdi gülümseyerek göz temasını koruduğunuz zaman, kadına da sizin yörüngenize girmesi ve hatta konuşma başlatması için cesaret veriyorsunuz. Yörüngenize girmesinden kastım, eğer uzaktaysa ve sizin ona yönelme şansınız yoksa, göz teması ve gülümseme ile “benimle konuşmak istiyorsan, gel yanıma” mesajı veriyorsunuz. Normalde yanınıza gelmeyecek kadın, bu şekilde yanınıza gelebiliyor. Mesela şurada anlattığım hayat oyununda, kadına gitmem pratik değil ama göz teması ve gülümseme ile o bana geliyor. Gülümseme ve göz teması olmasa, buna cesaret edebilmesi çok zor.

2003-2004 civarı Michael Abi’nin şimdi olmayan blogunu uygulamaya başladığımda daha önce çok karşılaşmadığım bir şey olmaya başladı (gülümse artı göz temasını oradan değil, SoSuave’den de öğrenmiş olabilirim ama şimdi hatırlamıyorum). Kadınlar benimle konuşmaya başladılar. Hergün ve hatta her hafta değil ama fark edeceğim sıklıkta. Bu kadınlarla genellikle çok kısa bir göz teması kuruyordum ya da sadece kendi gündelik hayatımda suratıma gülümseme yapışıyordu. Gelip ye beni demiyorlar tabii ki (bu yaşımda bile hala bu konuşmalar oluyor) ama mesela süpermarkette bir şey alırken yanımda duran kadın, elimdeki peynire bakıp “o peyniri çok severim” diyebiliyor. Ya da uçakta yanıma düşen kadın konuşma başlatabiliyor. Hemen heveslenmeyin, bu kadınların en az %60’ına bir çekim duymuyorsunuz ama arada konuşulmak da güzel bir şey.

Bu arada şunu da söyleyeyim, Türkiye’de kızlar bu konuda oldukça girişkenler. Yani ulaşılır, en azından bir söz söyleseler terslenmeyeceği belli bir erkekle, eğer beğenirlerse konuşma açıyorlar. Biliyorum ezici çoğunluğunuz bunu hiç deneyimlemedi ki 24 yaşına kadar bana biri söylese inanmazdım ama böyle bir şey var. 24 yaşında birden tipim büyük ölçüde değişti de bunu deneyimlemeye başlamadım tabii ki. Eski somurtkan, gülümsemeyerek cool olmaya çalışan, yürüme ve reddedilme korkusunu poker surat arkasına saklamaya çalışan biri olmaktan çıkmam ile bu deneyim başladı.

Gülümseme, özellikle kendine güvenli bir şekilde yaparsanız, sizi hem daha çekici hem de daha ulaşılabilir yapacaktır.  Göz teması ve gülümseme sizi aynı zamanda sosyal açıdan başarılı biri gibi gösterecektir. Aslına bakarsanız, bu çeşit bir gülümseme ve göz teması, sizin sosyal olarak başarılı olmanızın önemli bir öğesi. İş, arkadaş veya aktivite çevresinde yukarı çıkmanız için önemli bir anahtar.

Gülümseyin. Karnınız acıksa, kedinizi yeseniz ve tüm şehir size küsse bile, hadi sıkıyorsa gülümse demeyin. Gülümseyin.

Bir erkeğin instagram hesabı nasıl olmalı

Bir erkeğin İnstagram hesabı nasıl olmalı sorusunu çok alıyorum ve sonunda buna bir cevap vereyim dedim. Zira yaptığım görüşmelerde sıklıkla instagram hesabı eleştirisi de yapmam isteniyor ve şunu söyleyebilirim ki, maalesef çoğu erkek İnstagramı kadın gibi kullanıyor.

Bu konuya Erkekler için Tinder Rehberi kitabında değinmiştim (kitabı bugün yazsam aslında Sosyal medyada yürüme rehberi şeklinde yazardım zira o kitapta yazanların %90’ı sosyal medyada da geçerli).  Oradan alıntılayım:

***

Çoğu erkeğin İnstagram hesabı, kadın İnstagram hesaplarına benziyor. Bu İnstagram hesaplarında sadece kendi fotoğrafları (özellikle de selfieler olan) var ve kendilerini sergiliyorlar. Güzel bir kadın için böyle bir hesaba sahip olmak problem olmayabilir zira erkekler kadınlarda genellikle güzelliğe bakıyorlar.

Ama yukarıda, bir erkeğin çekiciliğinin tipten çok prezentasyondan geldiğini, fotoğraflarınızın sizi, kaslarınızı ve paranızı değil, hayatınızı ve kişiliğinizi yansıtması gerektiğini belirtmiştik.

Bu kesitler o kadar iyi olmalı ki, bunlara bakan kadın, kendi kendisine şunu demeli:

“Ben bu erkeğin hayatının bir parçası olmak istiyorum.”

Eğer tüm fotoğraflarınızda klasik pozlar ve selfieler varsa, hiçbir eğlence ve ilginç şey yansıtmıyorsa, bu ne demek?

“Benim hayatım çok sıkıcı! Benimle buluşursan çok sıkılacaksın.”

Öncelikle yukarıda Tinder profil fotoğraflarınız ile ilgili teknikleri kullanacaksınız. Selfie kullanmacaksınız ya da çok az kullanacaksınız. Eğlenceli grup fotoğraflarınız olacak ve mümkünse bunlarda merkezde siz olacaksınız. Boydan fotoğraflarınız olacak. Hobilerinizi, tutkularınızı ve aktivitelerinizi yansıtacaksınız.

Eğer sıkıcı biriyseniz ve hayatınızda herhangi bir aktivite yoksa ne yapacaksınız? Öncelikle bunun genel bir problem olduğunu ve sadece Tinder için değil genel anlamda kendi sağlığınız, eğlenceniz ve kadın – erkek ilişkilerinde başarınız için düzeltilmesi gerektiğini anlamanız lazım.

Sonra da harekete geçeceksiniz. Burada bu konuda yapabileceğiniz birkaç tavsiye vereceğim.

Haftasonları evde oturup Netflix, porno ve bilgisayar oyunu üçgeninde hayatınızı boşa harcamayı bırakın. Bunun için yapabileceğiniz en kolay şey, FırsatbuFırsat gibi kupon
sitelerinden, gezi organizasyonlarından, vs. günübirlik aktiviteler bulup onlara katılmak.
Mümkünse grup halinde yapılan aktiviteleri tercih edin. Bu tür aktiviteler ile:

1. Hayatınız daha renkli hale gelecek.
2. Yeni insanlarla tanışacaksınız.
3. Bu aktivitelerde yeni hatunlarla tanışacaksınız.
4. Grup ve aktivite fotoğrafı çektirebileceğiniz fırsatlar bulacaksınız.

Aslına bakarsanız beraber danışmanlık için çalıştığım insanlar, sadece bu aktiviteler sayesinde yeterince kadınla tanışabiliyorlar.

Bu tür aktivitelerin güzelliği dans ya da dil kursu gibi yerlerde aynı insanlarla haftalarca takılmak yerine, yeni insanlar tanımanıza olana sağlamaları. Bir süre sonra sizin kendi eğilimlerinize göre aktivitelere katılıyor olacağınız için, istikrarlı bir fotoğraf koleksiyonuna sahip olabiliyorsunuz.

Birkaç gün süren ve genelde yatılı gidilen festivaller de bir başka alternatif. Bu tür organizasyonlar yaz aylarında sıklıkla yapılmakta ve haftasonu + bir veya iki gün izin ile katılmanız mümkün. Buralarda hem eğlenebilirsiniz, hem yeni insanlarla tanışabilirsiniz hem de bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz.

Eğer festivalde çapkınlık yapmayı düşünüyorsanız, size tavsiyem çadır yerine festival alanına yakın bir otel ya da pansiyonda kalmanız. Çadır gece sporları için o kadar iyi bir yer değil özellikle de bir iki kişiyle kalıyorsanız. Otel ve pansiyon tamamen özel bir
ortam, duş ve geniş bir yatak gibi olanaklara sahip.

Binlerce takipçiye ihtiyacınız yok. 100 – 150 kadar takipçi yeterli olacaktır. Eğer İnstagram hesabını sırf Tinder için yaratıyorsanız, ilk başta takipçiniz olmamasını da takmayın. Sonuçta erkeklerin İnstagram’ı kullanmamaları ve yeni başlamaları kabul edilebilir bir durum. Yakın arkadaşlarınızı ekleyin ve sonra da tanıştığınız kızları ekleyin.

***

Bunlara ek olarak birkaç şey söyleyeceğim. Genel yapılan hatalar.

Ben yalnızım, çok yalnızım profilleri

Çoğu erkeğin İnstagramı sadece kendi fotolarından oluşuyor. Kadınlar orada burada Kardashian fotoğrafları vererek hesaplarını doldurunca  o kadar kötü görünmüyor ama bir erkek bunu yapınca birkaç ciddi probleme neden oluyor. Birincisi, bu hesaplar “ben yalnızım, kimse benimle arkadaş değil” diye bağırıyor. İkincisi, kadınsı bir kendine odaklanma (erkekler genelde dış dünyaya bakarlar, kadınlar ise kendilerine) nasıl desem, feminen görünüyor. Yine çoğu erkeğin profilinde grup fotoğrafları olsa bile bunlarda sadece erkekler var. Kızlı erkekli fotoğraflar koymanız çok daha iyi.

Hiç sizin odağınızda olduğunuz fotolar olmasın demiyorum ama bunlar fotoğrafların üçte birini geçmesin.

Selfie, üst çıplak selfie

Asansör aynasında selfie, spor salonu ya da banyo aynasında üst çıplak kas selfiesi, herhangi bir şekilde çıplak kas sergileme hareketi de istediğiniz kadar erkeksi olun, kadınsı duruyor. Bunun tek istisnası, spor eğitmeni ya da manken gibi mesleklerde çalışıp, bu tür fotoğrafları koyması ticari olarak akıllıca olan insanlar. Onun haricinde kusura bakmayın feminen duruyor. Yani bakın, kızlar size övgüler düzerler ama bu övgüler genellikle kızların birbirlerini düzdükleri “şekerim o elbise ile çok güzelsin” övgüleri yani kız kıza. Ayrıca bana küfretmeyin, bana nasıl göründüğünüzden size ne, kadınlara genelde öyle görünüyorsunuz.

Kaslarınızı iyi bir tişört altından da sergilersiniz merak etmeyin. İlla kas gösterecekseniz, odağa başka bir şey koyun ama selfie olmasın. Mesela diyelim bir köpeğiniz var, o köpeği yıkarken bir fotoğraf olsun ve odakta köpek olsun. Erkek dışarı odaklanır, kadın kendine. Bunu unutmayın.

İlla selfie çekecekseniz ya da selfie hariç bir alternatifiniz yoksa, yine bağlam sizin odak olmamanız olsun. Örneğin bir arkadaşınızla geleneksel bir pazardaysanız, pazarın otantik görüntüsünü arka plana alıp selfie çekebilirsiniz.

Follow my popo live your life (Takıl kıçıma hayatını yaşa)

Yukarıda söyledim ama tekrar etmek istiyorum. Kadınların hayatları yeterince sıkıcı. Siz herkesin dünyada başka kadın yokmuş gibi odaklandığı %2-3 azınlığa bakmayın, bekar kadınların ve hatta bekar ve güzel kadınların çoğu, iş – ev arasında bir hayata hapsoluyorlar. Bu sıkıcı hayatta son isteyecekleri şeylerden birisi de, hayatları kendilerinin hayatlarından sıkıcı olan bir erkek.

Bakın, şimdi abartıp parti hayvanı, saray soytarısı, eğlencenin dibine vuran cool vatandaş olmalısınız demiyorum. Ama çoğu erkeğin kadınlarla başarısızlığındaki temel neden, sıkıcı bir hayatlarının olması ve daha da kötüsü, bu sıkıcı hayatlarının bir kadının gelmesi ile eğlenceli olmasını beklemeleri. Oysa ünlü düşünür Pook’un dediği gibi:

MUHTAÇ erkekler “mutlu hissetmek” için “kendilerini tamamlamaya”, “kendilerini tamamlamak” için de bir kıza ihtiyaç duyarlar. Bu erkekler olayı tersten anlamışlardır. Önce “kendilerini tamamlamalı” ve “mutlu olmalılar” sonra da kızlara
yürümeliler.

Yaşa. Gül. Sev.

Sıralamayı görüyor musunuz? Önce hayatını düzene sok ve kendini mutlu et. Sonra hatunların peşine düş.

Çoğu erkeğin temel problemi, sıkıcı bir hayatlarının olması. Şimdi eğlenmek için para lazım diyeceksiniz ve evet doğru. Ama şunu unutmayın. Yalnızken hayatlarına eğlence katmak için bir şey yapmayan bu adamlar, bir kadınlayken, bekar hayatlarına eğlence katmak için gerekenden daha fazlasını harcıyorlar. Çoğunun sorunu para olsa, bir kadınla birlikteyken de para harcayamazlardı. Ve daha önemlisi, eğlenmek için çok paranız olması da gerekmiyor.

Önce kendinizi bekar bir erkek olarak mutlu etmeyi ve eğlenmeyi öğreneceksiniz. Sonra kadınlar bunun kokusunu alıp ortak olmaya çalışıyorlar zaten. Aynı şekilde doyurucu olmayan bir hayata sahipseniz, İnstagram’dan doyurucu bir hayat yansıtmanız zor. Çıkın bir şeyler yapın ve bunu İnstagram’da yansıtın. Hadi çıkamıyorsanız bile evde bir egzotik yemek yapmayı deneyin ve bunu yansıtın en azından. Ya da ne bileyim yürüyüşe çıkın, dışarda birileriyle tanışın.

Şimdi tabii bu devirde bu zor. Ben 20’li yaşlarımdayken sosyal medya, Youtube, aşmış gerçekçilikte sanal oyun dünyaları, hızlı erişilen porno videoları, vs. yoktu. Eve kendini hapsedip bir şeyler yapıyormuş gibi hissetmen çok zordu. Bu nedenle kendini zaten dışarı ya da bir aktiviteye atman gerekiyordu.   Üniversitede mesela para olmadığında en kötü 5-6 saat yürüyüş yapıyorduk, kampüste takılıyorduk ya da en kötü yarı zamanlı çalışıyorduk.

Şimdi birçok genç kendini eve kapatıp, bir şey yapıyormuş, sosyalleşiyormuş (sosyal medyadan mesajlaşıyor, Twitter’da tanımadıkları adamlarla kavga ediyorlar ya da sanal oyunlarda buluşuyorlar) sanarak yaşayabiliyorlar. Ama işte bir yerde patlıyor. Hayatları renksiz, bir şeyler eksik hissi en tepede. O nedenle arkadaşlar, kendinizi dışarı ve aktiviteye atın. Eve tıkılmayın. Hayatınızı gerçek hayatta renkli hale getirmeye çalışın. Sonra zaten bundan kesitleri Instagram’da yansıtmanız yeterli.

Yeteneklerinizi, mesleğinizi sergileyin

Abartmayın ama varsa yeteneklerinizi, mesleğinizi sergileyin. Piyano çalabiliyorsanız bunu bir iki fotoğrafta gösterin. Cerrahsanız mesela, bunu gösteren bir iki fotoğraf koyun. Ama abartmayın.

Mal varlığınız

Araba fotoğrafları çok bayatladı ve bir şey ifade etmiyor. Zira isteyen herkes, iyi bir arabanın yanında veya içinde fotoğraf çektirebilir. O arabaya sahip olması gerekmiyor. Ama eğer iyi bir arabanız varsa, iyi bir eviniz varsa, bunlara odaklanmadan bunları sergileyebilirsiniz. Mesela köy çeşmesi buldum diye çeşme fotoğrafı olur, sağ kenarında arabanız olur. Ama bunlar, sizin doyurucu hayatınız ve eğlenceli kişiliğiniz kadar önemli değiller.

Onun gibisini bulamam korkusu

Onun gibisini bulamam korkusu ya da onun gibisini bulamayacağını sanmak, yeni terk edilmiş (ve bazen yeni terk etmiş) birçok insanın zihnine musallat olan bir korku. Özellikle de daha önce ciddi bir ilişkisi olmadığı için, çok sevdiği birini tamamen unutma tarihçesi olmayan insanların, içinde daha uzun süre debelendikleri bir korku.

Bu yanılsamaya sebep olan birden fazla faktör var. Ama öncelikle şunu söyleyeyim: ayrılığın ilk 3-4 haftasında, eğer iyi ve görece uzun süreli bir ilişkiden çıktıysanız, bu korkudan kurtulmanız zor. Zamana bırakmanız ve bu korku ile savaşmamanız daha iyi. AMA bu haftalarda bu korkuyu kesinlikle beslemeyin yani ayrıldığınız kişinin peşine düşmeyin, ondan haber almayın ve ne kadar zor olursa olsun en azından iş / ders fonksiyonlarınıza devam etmeye çalışın. Bunları yapar ve ilk 3-4 haftayı atlatırsanız, gerisi aşamalı olarak daha kolay.

Birçok erkek (ve kadın), onun gibi birisini bulamamaktan korkarken, herhangi bir tarihçeleri olmayan bir kadını, uzun bir tarihçeleri olan eski sevgilileri ile karşılaştırıyorlar. Bulamamaktan korktukları sadece onun gibisi değil, onunla olan deneyimleri oluyor. Fakat özellikle ayrılıktan sonraki ilk aylarda, bu deneyimleri inşaa ettikleri ve çoğu durumda başında eski sevgililerini o kadar merkeze koymadıkları gerçeğini unutuyorlar.

Tarihçe artı terk edilmenin verdiği bir çeşit takıntı ile, eski sevgili oneitis oluyor, zihinde bir kaideye konuluyor. O kaidedeki “tanrıça” ile etten kemikten kızları karşılaştırdığınızda, etten kemikten kızların pek bir şansı olmuyor.

Burada yapmanız gereken gerçek bir kadını, zihin dünyanızda inşaa ettiğiniz bir tanrıça ile karşılaştırmak yerine, gerçek bir kadını kendi gerçekliğinizle karşılaştırın. Kendi gerçekliğiniz ne? Yalnızsınız, hayatınızda biri yok. Tabii ki önünüze gelene atlayın demiyorum ama önünüze gelen her kadın, yalnız olduğunuzla ya da birbirleri ile karşılaştırılmalı.

Fakat bu yazıda asıl bahsetmek istediğim faktör, bir erkeğin görece uzun süreli beraber olabileceği uyumda bir kadın ile hergün, her hafta ya da her ay karşılaşmayacağı. Tamam, onun gibi bir sürü kadın var ama bu kadınlarla hergün karşılaşmıyorsunuz. Eğer ortalama ve neredeyse hemen hiçbir zaman yürüme yapmayan bir erkekseniz, bu şekilde uyum sağlayacağınız bir kadınla 2-4 senede bir karşılaşırsınız. Eğer kadınlarla tanışma konusunda proaktif biriyseniz de 6-8 ay arası bir zamanda. Zaten ortalama bir erkeğin oneitis yapmaya oldukça yatkın olmasının nedenlerinden biri de bu: 2-4 senede bir bulduğun cevheri kafanda kaideye koymak, kaybederim korkusu ile yapışmak çok daha kolay.

Benim bu konuda tavsiyemlerin şunlar :

  • Öncelikle henüz öğrenmediyseniz, kadınlarla proaktif bir şekilde tanışmayı öğrenin. Ve bekarlığınızın tadını çıkarmak için kendinizi zorlayın. Tamam, canınız yanıyor. Gece isterseniz yatağınıza kıvrılın ağlayın, arada işte yükselirseniz gidin tuvalette sifonu çekip ağlayın. Hobi olarak kenarda acınızı çekin ama artık bekar olduğunuzu, sizi terk eden bir kadının aynı zamanda sizi başka kadınlara yürümek için serbest kıldığını da unutmayın. Eski sevgiliniz geri mi gelir, yenisini mi bulursunuz bilemem. Ama o zamana kadar bekarsınız, özgürsünüz. Bunun nimetlerinden de yararlanmamak neden?
  • Bir ilişkiden çıkınca başka bir ilişki aramayın hemen. Her kıza, biten ilişkimin yerini dolduracak ilişki bu mu diye yürümeyin. Bekar ve özgür zamanlarınızın tadını çıkarırken, o zamanları biraz uzatmaya bakın. Diyelim 8 ay sonra bir sevgiliniz olacak. 8 olmasa da 12 olsa, ben 4 ay daha takılsam kafasında olun.
  • Dediğim gibi aktif olarak yürüyorsanız bile, ilişki uyumlu biri karşınıza belki 1 sene boyunca çıkmayacak. Bunu onun gibisini bulamam diye yorumlayıp, 3. ayda pes ederek eskisinin peşine düşmeyin ya da piyasadan elinizi eteğinizi çekmeyin.
  •  Kadınlara yürümekten zevk almanın tek yolu, sonuçta yürüdüğünüz kadınla sevgili olmak değil. Sevgili odaklı olmayın. Bir kadınla iyi vakit geçirmeniz için, eski sevgiliniz gibi olmasına gerek yok, öyle hissetmenize gerek yok.
  • 1 seneden fazla bir ilişkinin yarasının iyileşmesi 4-6 ayı alabilir, yarayı kaşımayın (iletişimi kesin) ki hızlı ve kesin iyileşin. Eğer ilk ilişkinizse, bu süre 7-12 aya çıkabilir ama merak etmeyin, yaranın acısı 7-12 ay kalmaz. Arada yoklar ama genelde gayet fonksiyonel olabilirsiniz.

Bir de arkadaşlar, gönül yarası yazısında soran arkadaşın bahsettiği bu unutulmaz eski aşk / ilk aşk, sizin hayatınızın geriye gittiğine, yerinde saydığına ya da çok yavaş ileri gittiğine işaret (yıllar hızla akıp giderken hayatının yerinde sayması veya çok yavaş ileri gitmesi, gerilemek demek). Bir erkek olarak kadınlara göre avantajınız, eğer kendinizi yeterince geliştiriyorsanız ve kendinize / hedefnızlerinize odaklı çalışıyorsanız,  her geçen sene hem daha çekici olmak hem de havuzunuzun genişlemesi (22 yaşındayken sadece 18 – 22 havuzuna talim ederken, 32 yaşında 18 – 28/32 havuzuna sahipsiniz). Yani böyle bir erkek çoğunlukla onun gibisini bırak her defasında ondan daha iyisini bulur.

Bir de yaptığım konuşmalarda takip edebildiğim bir durum var, onu da söylemeden geçmesin. Klasik senaryo şu: Adam beni arıyor, “Tülay’ı unutamıyorum, Tülay geri dönsün”. 2-3 hafta aralıklarla 2-3 kez konuşuyoruz sonra adam ortadan kayboluyor. 1-2 sene sonra yeniden arıyor. Ben de diyorum Tülay’a ne oldu? Cevaplar çeşitli: “Ha abi biz yeniden başladık sonra ayrıldık bitti ama konu o değil başkası var şimdi”,  “abi o olmadı ama ben de dediğin gibi unuttum” hatta “abi biz evlendik konu o değil annemle anlaşamıyorlar biraz tavsiyeye ihtiyacım var” vs. Hala Tülay için arayan iki adam gördüm sadece. İletişimi keserek unutamayanı da görmedim (gördüysem de nadir ki hatırlamıyorum).

 

 

Vaka çalışması – İlgisi azalınca buluşmaya gelmeyen kadın

Mahmut Abi senin site ile eski kız arkadaşım tarafından terk edildiğim zaman tanıştım. İletişimi kes kuralını sağlam bir şekilde uyguladım ve sonunda eski kız arkadaşım dönmese de ben onu hızlıca unuttum ve yeni kızlarla buluşmaya başladım.

İletişimi Kes Kuralı, başarıyı doğru tanımlarsan her zaman çalışır ve başarının dar tanımında da şansını arttırır.

Bu kuralı öğrenmiş olmak çok güzel ama şimdi anlatacağım kızda yine çuvalladım ve burada karşındayım. Ben anlatayım sen fırçala. Atış serbest.

Hadi bakalım.

Kızla bir etkinlikte kendisine yürüyerek tanıştım. Çok iyi başladık. Etkinlikte numarasını aldım, birkaç gün mesajlaşıp buluştum. O gece birlikte olduk ve sonraki 3-4 hafta da tavşanlar gibiydik.

Güzel. Çok güzel.

Senin dediğin gibi, aramaların çoğunu onun yapmasını bekliyordum. Daha doğrusu, beklemiyordum aslında. Ben 1 ay sonra bir süre yurt dışında kalacağım için rahattım, o nedenle doğal olarak o beni biraz daha fazla arıyordu. Altın orana doğal bir şekilde uyuyorduk.

Popüler kültür yalanlarının aksine, ulaşmaların bir iki tık fazlasını kadının yapması doğal olandır. 1-3, 2-3 gibi oranlar doğaldır. Bu şekilde kadın erkeğe daha fazla aşık olur. Eğer 50%-50% gibi bir orana gelirseniz, bu genelde friendzone’a gider.

Evet, kadının erkeğe daha fazla ulaşıp onun tarafından onaylanma arzusu var. Kadın size ulaştığında “bebeğim, sesini duymak çok güzel, bu akşam buluşalım mı?” diye onu onayladığınızda, bu ihtiyacını karşılıyorsunuz. Bu tür bir onaylanma, kadınsı bir şey. Erkek bu şekilde onaylanmaya ihtiyaç duymamalı. Sizin daha fazla aramanız, hemen her zaman kendi işinizi gücünüzü bırakıp onun sizi hala isteyip istemediği konusundaki güvensizliğinizi gidermeye çalışmanız kaynaklıdır. Yani feminen bir sinyaldir ve iticidir.

Şimdi sorun şu. Yurt dışı iptal oldu ve ben de bundan sonra yapmamam gereken bir şey yapmaya başladım ve “biz neyiz?”, ilişki olacak mı kaygısına kapıldım.

İlişki öncelikli olmak, biz neyiz diye sorgulamak da feminen bir davranış kalıbı ve kadınlara yakışan bir şey. Erkeklerde ise aşırı itici. Eğer ilişki istiyorsan bile, bu konuda kadına adım attıracaksın. Bunun yolu da buluşmaları arttırıp uzatmaktır. Daha fazla birlikte olmaktır. Tabii abartmadan. Yani haftada 2-3’ü geçmeden.

Biliyorun büyük hata. Tabii bu zihin yapısına girer girmez, eskiden aklımda bile olmasa da, ne zaman arayacak, arayacak mı, mesajıma neden 3 saat cevap vermedi kaygıları başladı. Bunun sonucunda da kendimi ona daha fazla ulaşır halde buldum.

Bir anda sonucun ne olacağı kaygısı ile eski kaygı temelli haline dönmüşsün. Bu genelde ters teper. Sen sonuca o kadar odaklı değilken bunlar aklına bile gelmiyordu ve kız sana daha da ilgiliydi. Şimdi ilgisinin düşmesini beklerim.

Son 2-3 haftadır ilgisi düştü tabii. Yani daha az ulaşıyor.

Beklenen sonuç.

Ama ben burada yaptığım hatayı geç de olsa farkedip silkelendim ve artık ona daha fazla ulaşmamaya başladım. Eskiden olsa daha da fazla arardım. Muhtemelen kız artık bana dönmeyene kadar da aramaları arttırırdım.

İşte burada anlatılanları bilmenin faydaları. Bir yerde en azından durabiliyorsun.

Şimdi abi sorun şu. Artık o bana daha çok ulaşıyor Son 2 aramasında, kıza buluşma teklif ettim.

Doğru yapmışsın. Bu gibi durumlarda o sana ulaştığı zaman buluşma teklif etmen daha etkili. Sen ona ulaştığında değil. Kızın ilgisinde sorun olmasa, ne zaman ettiğin o kadar önemli değildi ama bu durumda yaptığın şey doğru.

2 buluşmayı da iş güç bahanesi ile reddetti. Ama sonra görüşelim diye tarih vermeden. Ben de ilk teklifimde bir şey demedim, ikincisinde ise “tamam, planlarına bak ve müsait olduğunda bana haber ver” dedim.

Bu da doğru bir hareket. İlk buluşma teklifin “olmaz ama sonra olur belki” diye reddedildiğinde, bir şey demene gerek yok ve “planlarına bak haber ver” demen yanlış. Zira yürümeyi kıza bırakıyorsun. Ama ikinci reddedilişte sen artık teklif etmeyebilirsin o nedenle “planlarına bak haber ver” demek doğru.

Şimdi abi sorun şu. Kız 2 buluşmayı reddetti. Ama hala bana ulaşıp genellikle bana ıvır zıvır fotoğraflar falan atıyor. Bu durumda ne yapmalıyım? Yani ulaşmasa tamam next ama ulaşınca ne yapacağım?

Bu çok karşılaşılan bir durum. Sen nextlersin ama kadın ulaşmaya devam eder. Fakat buluşmayı da konu etmez. Burada anlaman gereken şey, kızın başında yüksek olsa da sana ilgisi zayıf. Peki sana neden ulaşıyor? Yörüngede kal diye. Bunu aslında hiç buluşmadığın ya da buluşmalarda sonuca gidemediğin kızlar da yaparlar.

Burada ilk yapman gereken şey, kız sana direkt mesaj atmadan sadece fotoğraf atarsa, paylaşım yaparsa bunlara mesajla karşılık vermemen. Bunlara sadece beğeni, kalp falan gönder. Kız sana bir fotoğraf atınca “ne haber” ya da “çok güzel, bu şu mu?” falan diye konuşma açma. Sadece beğen, başparmak havaya emojisi falan gönder. Yani ona ondan fazlasını verme. Görmezden de gelme. Sadece ve sadece sana mesaj attığında mesajla cevap ver.

İkincisi, seninle buluşma konusu gündeme gelene kadar tüm ulaşmaları o yapsın. O 2 ulaşıyorsa sen 1 ulaş bile değil. Hiç ulaşma. Eğer kızla buluşup yatmamış olsan, o buluşma teklif edene kadar sen teklif etmezdin. Bu kızla yattığınız için sana mesajla ya da arayarak ulaştığında bir veya iki kere daha direkt konuya gir. “Ne oldu, planların nasıl? Ne zaman görüşebiliriz?” de. Eğer hala “himmm bilmem ki” modundaysa, “tamam şimdi kaçmam lazım toplantım var (ya da zamana göre ne daha uygunsa) de ve konuşmayı uzatma.

Eğer bir ya da 2 teklifinde de buluşmayı kabul etmiyorsa (tüm ulaşmaları o yapıyor ve sadece sana yazılı veya sözlü ulaşırsa sen de ona sözlü ya da yazılı cevap veriyorsun) bir daha buluşma da teklif etme. Sana ulaştığında her zaman sanki başka bir kızın yanında iken mesaj atmış gibi başından sav. Bu aşamada ya o buluşma teklif edecek ya da başından savdığın için aramayı bırakacak.

Birçok erkek bunu yapamaz zira bu kadını başından kibarca savarsan bir daha aramama ihtimali düşük değil. Ama bunun korkusu ile peşine düşersen de bir şey olma ihtimali daha düşük.  Bundan korkmamalısın yani.

 

 

 

 

Erkeklerin ilişkilerini stresli ve yıldırıcı hale getirmelerine neden olan 5 hata

Bir kadınla ilişkinize yaklaşım şekliniz, o kadınla ilişkinizin stresli ve hüsran dolu bir deneyim olmasına da neden olabilir, ya da kolay ve zevkli bir deneyim olmasına da neden olabilir.  Bu yazıda, erkeklerin yaptığı ve ilişkilerinin stresli ve hüsran dolu bir deneyim olmasına neden olan hatalardan bahsedeceğim. Aynı zamanda bu hatalar yerine, ilişkinizi kolay ve zevkli bir deneyim haline getirmek için ne yapmanız gerektiğini de yazacağım.

#1 – Terk edilme ve/veya aldatılma korkusu üzerine inşaa edilen bir ilişki dinamiği, genellikle terk edilmeniz ya da aldatılmanız ile sonuçlanır.

Örneğin bir erkek, eğer kadının istediğini yapmasına izin vermezse terk edileceği korkusu ile, kadınına ilişkide çok fazla güç verebilir. Kadının kendisini ayak paspası haline getirmesine izin verebilir. Ya da diğer aşırı uçta bir erkek, bir erkek kadınına ilişkide hiç güç ve söz hakkı vermez. Kadınını sürekli olarak kontrol altında tutmazsa, aldatılacağından ya da terk edileceğinden korkar.

Bu iki durumdaki erkek de, korku temelli davranışlar gösteriyor. Bunlar maalesef kolay ve zevkli bir ilişki kurmayı imkansız kılan davranış şekilleri.  Tam tersi, bu şekilde stres ve hüsran dolu ilişkiler yaratırsınız.

Kadının kendisini ayak paspasına çevirmesine izin veren ve kadın ne isterse yapan erkek örneğinde ilişki, erkek için kısa sürede stresli ve hüsran dolu olacaktır. Zira bu erkek ne yaparsa yapsın, yaptıkları kadın için yeterli olmayacaktır.  Kadın bu omurgasız erkeğe hiçbir zaman saygı ve çekim duymayacak ya da aşık olmayacaktır. Tam tersine kadın bu erkeği bir sinir bozucu bir yük olarak görecektir. Bu erkekle birlikte olmasına rağmen, bu erkekle birlikte olmak isteyip istemediğine emin olamayacak, aynı şekilde hüsran içinde olacaktır. Kadın genellikle bunun nedenini tam olarak bilmeyecektir.

Böyle durumlarda bir erkeğin en büyük korkusu terk edilmek ya da aldatılmaktır. Ve bu korkusu da genellikle başına gelir zira kadını kendisine aşık değildir, ona karşı saygı ve çekim duymamaktadır.

Yukarıda da belirttiğim gibi, bazı erkekler de aynı korkular ile diğer aşırı uçta davranırlar. Korkularının esiri olarak kadınlarına hiç güç ve söz hakkı vermezler. Kontrol manyağı, aşırı “korumacı” ve aşırı kıskanç şekilde davranırlar. Bu erkekler de, kadınlarını sürekli kontrol altında tutmazlarsa, terk edileceklerinden ya da ihanete uğrayacaklarından korkarak yaşarlar.  Bu gibi durumlarda da kadın, erkeğin muhtaçlığını hisseder ve bu muhtaçlık kadını boğar. Erkeğin kendine güvensizliği, kadının ona saygı ve çekim duymasını engeller. Bu durumda da kadın erkeğe aşık olamaz ya da aşık kalamaz.

Kısacası, bir kadınla olan ilişkinizi kolay ve zevkli hale getirmek için yapmanız gereken şey, korkularınızın esiri olmayı bırakmaktır. Potansiyel olarak terk edileceğinize veya aldatılacağınıza odaklanmayı bırakmanız gerekiyor. Zira bu korkuya odaklanırsanız, bu korku odaklı zihin yapısı, davranışlarınızı da şekillendirir ve aslında kaygılanmanızı gerektirmeyecek şeylerden kaygı ve korku duymaya başlarsınız. Korkularınız sizi aşırı kıskanç, kontrol manyağı veya muhtaç yapabilir. Bu davranışlar, çekici değil davranışlardır. Her ne kadar kafanızı da kuma gömmemeniz gerekse de, kendinizin yeterince değerli ve onun için iyi olduğunuzu, aranızdaki ilişkinin her geçen gün daha iyiye gittiğini bilip, buna göre davranmanız gerekiyor.

Peki aranızdaki ilişkinin her geçen gün daha iyiye gitmesi, daha çekici olmanız ve partnerinizin sizi kaybetmek istememesi için ne yapmanız lazım? Bunu sağlamanın yolu, onun için her geçen gün daha da fazla şey yapmak ve ilişki için çok fazla çaba harcamak değil. Bunlar ilişkiyi sizin için zor ve yıldırıcı bir şeye çevirirler. Bunları yapmanıza gerek yok. Buradan ikinci hataya geçelim.

#2 Bir ilişkiye kadından daha fazla emek harcamak, kadının sizi daha fazla sevmesine neden olmaz.

İlişkinin başında çift yakınlık, seks ve birlikte iyi vakit geçirme döneminde iken bir erkek genellikle, kadının hayatı içindeki konumundan emindir. Erkek kadının kendisi ile beraber olmak istediğini görür, kendine güvenir ve ilişkiden zevk alır. Ama ilişki sürecinde bir yerde kadın, ilgisini bir miktar geri çekerek erkeği test edecektir. Erkek bu ilgi çekilmesi sonrasında kendine güven problemi yaşayacak mı, kendisine yaltaklanacak mı, ya da o eskiye dönsün diye onun için daha fazla şey yapmak zorunda hissedecek mi diye (erkeğin duygusal gücünü ve özgüvenini) test edecektir. Erkek bu ufak tuzağa bile düşecek kadar zayıf ve tecrübesiz mi, yoksa bir kadının kendisini daha fazla sevmesinin yolunun, kadın için artan oranda daha fazlasını yapmak demek olmadığını bilecek kadar tecrübeli ve bunu uygulayacak kadar cesur mu diye test edecektir.

Bir erkeğin yapması gereken, bu tuzağa düşmeyerek, her ne olursa olsun, kadının kendisinden bir tık daha fazla duygusal yatırım yapmasına izin vermek, gerekirse kendi yatırımını bir miktar aşağı çekmektir. Kendisini değerli hisseden, kendine güvenen bir erkek bunu yaptığında, sağlıklı bir kadın erkeğe daha fazla bağlanacaktır.  Kadınlarla başarılı ya da başarısız çoğu erkek, ilişkinin başında kadının bu şekilde olmasını sağlayabilir ama uzun süreli ilişkilerde başarılı olmak istiyorsanız asıl önemli olan, ilişkinin başındaki bu durumu aylar ve yıllar boyunca koruyacak kadar duygusal güce ve bilgiye sahip olmanız ve kadının size olan bağlılığının onun için ne kadar çok şey yaptığınıza değil, onun sizin için ne kadar çok şey yaptığına bağlı olduğunu anlamanızdır.

#3 İlişkiler çok emek isteyen şeyler değillerdir.

Birçok insan kendi ilişkilerinden ve bu ilişkilerini nasıl ayakta tuttuklarından  bahsederken, ilişkilerin çok emek istediğinden bahsederler. Bu insanlar size yalan söylemiyorlar. Maalesef onlar için bu doğru yani ilişkileri için büyük emek harcamak zorunda kalıyorlar. Çünkü bu erkekler, ilişkilere çok kötü bir bakış açısından bakıyorlar. Mesela kız arkadaşının sinir patlamalarını veya testlerini fazlaca ciddiye alan bir erkek,  örneğin küçük ilgi geri çekilmelerine aşırı kaygılı, sinirli ve kişisel bir şekilde tepki verir ve kız arkadaşıyla tartışmaya başlayabilir. Bu da ilişkileri stresli ve sürekli emek isteyen bir hale getirebilir. Oysa kadının testlerini o kadar da ciddiye almamanız, hemen kaygıya kapılmamanız ve testleri kişisel algılamamanız, ilişkilerinizi daha stressiz ve kolay yapacaktır.

Bu tabii ki bir erkeğin, beraber olduğu kadının dediği hiçbir şeyi ciddiye almaması gerektiği anlamına gelmez. Fakat bir kadın normalden farklı bir şekilde karın ağrısı davranışlar sergiliyorsa (dalga geçiyor, erkeğin kendine güvenini zedelemeye çalışıyor, onu aşağı çekmeye çalışıyor gibi), erkek bu davranışları kişisel algılamamalı ve ciddiye almamalıdır. Kadının yaratmaya çalışıyor gibi göründüğü dramaya katılmamalıdır. Genelde çalışır yöntem, bu tür davranışları eğlenen ustalık ile karşılayıp, pozitif cinsel gerilim oluşturacak şekilde  kullanmaktır. Espri yeteneği burada oldukça kullanışlı bir araçtır.

İlişkide kendi yerine güvenen erkek, kadının ara ara test için savurduğu saçmalıkları çok ciddiye almaz. Tekrar ediyorum, bu kadını hiçbir zaman ciddiye almayın, onu aşağılayın, onunla dalga geçin ya da ona sinirlenin demek değil. Sadece kadınların da erkeklerinden, onların bu saçma davranışları karşısında ezilip büzülmemelerini istediklerini bilin. Bir erkek olarak kadının yarattığı dramaları her zaman ciddiye almamanız gerekli. Dramanın içine çekilmek yerine onun drama kraliçesi olmasına gülmeli, bunu her zaman kişisel bir saldırı olarak algılamamalı. Dramaya katılıp duygusallaşmamalı veya ilişki için daha fazla çaba harcaması gerektiği fikrine kapılmamalı. Tabii ki “aman ağzımızın tadı kaçmasın” diye korku ile sinip, kadın drama yaratmasın diye sessizce bu davranışları sineye çekerek, kendi davranışlarına ket vurmamalı.

Mesela diyelim bu gece Çin yemeği yemek istediniz ve bu fikrinize karşı kız arkadaşınız, “Yine Çin yemeği mi? Nereden buluyorsun böyle aptalca yemekleri” diye tepki verdi. Burada bunu hemen kişisel algılamak yerine, ona şu tepkileri verebilirsin (gülerek):

“Aptalca mı? O zaman kaldır o küçük poponu da bu akşam bize aptalca olmayan bir yemek yap bakalım.”

“1 milyar kişi yanılıyor olamaz bebeğim, bence senin köyünün yerel tatlarından dünyaya açılma vaktin geldi de geçti.”

“Ne oldu Kezbanım, canın bugün işkembe çekti de açık açık söyleyemezsin mi?”

Böyle şeyleri gülerek, dalga geçerek söylüyorsunuz, sinirli bir şekilde değil (gir mutfağa yemek yap lan kadın şeklinde değil).

Bir ilişkide ara ara gerçekten ciddi olmanız gereken dramalar olabilir. Bazen gerçekten de ciddi bir konuşma gerektiren bir hata yapmış olabilirsiniz ya da ciddi konuşmanız gereken bir olay olabilir. Böyle durumlarda kendinizi değiştirip adapte olmanız gerekir ya da bazı durumlarda üzgün olduğunuzu belirtmeniz gerekebilir.  Ama gereksiz drama ile gerçek dramayı birbirinden ayırmayı da bilmeniz ve gereksiz dramaya girmemeniz gerekli. Yoksa ilişkiniz hızlıca kaygı dolu ve çok fazla emek harcamnız gereken bir noktaya gelebilir. Kısa süre içerisinde, kadını sinirlendirmemek için parmak uçlarında yürüyen, sürekli yanlış şeyleri söylememek, yanlış şeyler yapmamak için kendine dikkat etmek zorunda hisseden bir zavallıya dönüşebilirsiniz. Bunun sonucu da tam tersine dramanın şiddetini ve mantıksızlığını arttırması ve kadının omurgasız bir erkekle birlikte olmaktan duyduğu rahatsızlık sonucunda erkeğe daha da yüklenip onu ayak paspasına çevirmesidir.

#4 Seksi kadından aldığınız bir şeye çevirmek, kadının sizinle seks yapmaktan kaçınmaya başlamasına neden olur.

Bir erkek kadın seks başlattığında bile, kadın kendisine bir iyilik yapıyormuş gibi davranarak, fazlaca heyecanlanarak tepki verirse, kadın yavaş yavaş sekse olan ilgisini kaybedecektir. Sekse, kadının başlattığı durumlar da dahil, maskülen ve beraberce yaptığınız bir şey olarak bakmanız gerekli. Birçok kadın ilişkinin başında sekse oldukça istekli iken, zaman içinde seks isteği azalıyor ve bazen ya seks başlatmayı ya da seks yapmayı tamamen bırakıyor. Bu genellikle erkeğin sekse, kendisinin kadından aldığı, kadının kendisine verdiği bir şey olarak bakmasından kaynaklanır. Bu şekilde hisseden erkekler, sekse sadece kadından istedikleri bir şey olarak bakarlar ve kendilerinin kadına verdikleri bir şey olarak bakmazlar.

Bir kadına ilk defa yürürken tüm yürümeyi sizin kadına kendinizi beğendirmeniz, kadının sizden hoşlanmasını sağlamanız ve kadının sizi onaylaması olayına çevirirseniz, yürümenin başarısız olacağını görebilirsiniz. Kadın kendisinin daha değerli olduğunu hisseder ve size bir şans verirse, size bir iyilik yapacağını hisseder. Erkeğin daha değerli olduğunu ve bu erkekle birlikte olmak istediğini hissetmez.

Aynı temel prensip ilişkilerde de çalışan bir dinamiktir. Seks konusundaki en iyi yaklaşım, seksin, kadının erkekten istediği ve almak için bir şeyler yaptığı bir şey olacağı ortamı yaratmaktır. Seks onun sizden istediği, kendini iyi hissetmek ve size bağlı hissetmek için sizden aldığı bir şey olmalıdır. Bunun tam tersine erkek seksi, onun kadından aldığı ve almak için bir şeyler yapması gereken bir şeye çevirirse, bu kadının sekse soğumasına neden olacaktır.

#5 Bir ilişkide duygusal olarak cesur olmak, duygusal olarak korkak olmaktan çok daha fazla doyurucu ve ödüllendiricidir.

Bir önceki ilişkisinde terk edildiği için kalbi kırık bir erkek düşünün. Bu erkek yeni ilişkisine başladığında, eski ilişkisinin yükünü yeni ilişkiye taşıyabilir ve yeni kadınına karşı duygusal olarak mesafeli, kalbi kırılır korkusu ile yeterince yakınlaşmaktan korkar bir şekilde davranabilir. Bu nedenle de yeni ilişkisinde kadını ile arasında derin bir bağ kurulmasına engel olur ve ilişki tatsız tutsuz bir hal alır.  Erkek bu şekilde davrandığında sıklıkla terk edilir ve bu kadını gerçekten istiyor ama yara almaktan korktuğu için böyle davranıyorsa, bir daha yaralanır ve böyle davrandığına pişman olur. Ya da daha beteri, “bak yine aynı şey oldu, yaralandım” diyerek bir sonraki ilişkisinde daha fazla korkak davranır ve dibe doğru yuvarlanmaya başlar.

Burada çözüm bir erkeğin bir kadın gibi duygusal olarak bir yukarı çıkması bir aşağı inmesi değil tabii ki. Erkeğin yapması gereken duygusal olarak korkusuz olmasıdır. Bir kadını sevmenin sonuçlarından, aşamalı olarak bağlanmaktan korkmamasıdır.

Duygusal olarak korkusuz olmak, bir kadına sürekli onu ne kadar sevdiğinizi söylemesi, “sensiz olamam, sen hayatımın aşkısın” gibi şeyler saçmalaması demek değil. Bir ilişkiye yatırım yapmanın, sevmenin potansiyel kötü sonuçlarından korkmamaktan bahsediyorum.

Çeviri: Relationship advise for men

Sorularınızı bana uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Erkekler İçin Uzun Süreli İlişki Rehberi

Oyun – İlişkiler
(E-Kitap – 164 sayfa – PDF / EPUB)

Bu kitabı, uzun süredir yaptığım birebir tavsiyelerden derledim. Bu konuşmalar sırasında verdiğim tavsiyelerin birçoğunu, erkekadam.org sitesinde yazmadığımı fark ettim. Yazdıklarım da, ya sitede derli toplu bir şekilde bulunmuyordu ya da uzun süreli ilişkilerin sadece başlangıcına odaklanmıştı. Bu nedenle hem ilişki öncesi, hem de ilişki sırasında oyun konusunda bir seri yazmaya karar verdim.

Bu kitabın bir kısmı, erkek adam sitesinde ya da erkek adam kitaplarında bulunan içerikten oluşuyor. Ama sitede bulunan kısımları bile yeniden yazdım zira dediğim gibi sitedeki ilişkiler konulu materyaller ilişki öncesi yürüme ve ilişki başlangıcı ile çok iç içeler ve genelde ilişki başlangıcına odaklılar.

Bu kitap, bu serinin ikinci kitabı ve kadınlarla tanışmaya odaklanan birinci kitaba devam olarak ilişkilere odaklanıyor. Baştan çıkarma sanatı şeklinde oyun ve uzun süreli ilişkilerde oyun birbirlerinden farklılar ve aynı zamanda bir erkek için medeni durumuna göre birine ya da diğerine ihtiyaç oluyor. Bu nedenle, iki farklı oyun, iki kitap halinde oldu.

Bu kitap boyunca oyun derken, neyi kastettiğimi çok iyi anlamanız gerekiyor. Oyun deyince insanların aklına genellikle hile, düzenbazlık ve manipülasyon geliyor. Biz bu kitapta oyun derken, bu tür bir oyundan değil, çocukların ve gençlerin oynadığı, hem rekabet hem işbirliği içeren aktiviteden bahsediyoruz. İki tarafın da isteyerek, manipülasyon olmadan katıldığı, iyi vakit geçirdiği ve bitmesini istemediği bir danstan bahsediyoruz. Uzun süreli ilişkiler, iki tarafın karşılıklı olarak oynadığı bir dans şeklinde devam eder. Oyun derken bu dansı ve bu dansın erkek tarafınca yapılan figürleri kastediyoruz.

Bu nedenle burada öğrendiğiniz şeyleri kadınları kandırmak ya da onlara zarar vermek için kullanmaya çalışmayın ve zaten burada, o şekilde kullanabileceğiniz bir içerik yok. Kadınları baştan çıkarma sanatı camiasında sürüyle manipülasyon, hile ve düzenbazlık taktikleri var ama bu kitap serisinde onları bulamayacaksınız. Bu tür hilelere, zayıf, aslen itici erkekler ihtiyaç duyarlar ve bu erkekler hile kullanarak pek bir başarı elde edemezler veya çok kısa süreli başarı elde edebilirler. Aslına bakarsanız eğer bu tür eğilimleriniz varsa, kadın erkek ilişkilerini de aşan bir zayıflığın pençesindesiniz ve bundan kurtulmak için terapi de dahil elinizden geleni yapmanızı tavsiye ederim. Zaten PUA camiası da, iş uzun süreli ilişkiye geldiğinde, bu konuda fazla bir materyale sahip değil. Yazılanların çoğu da, yazanın pek uzun süreli ilişki yürütememiş biri olduğunu bağırıyor.

Ve son olarak, bu kitaba devam olacak kitap, kadınların erkekler üzerinde uyguladıkları manipülasyonlar ve toksik kadınları tanıma ve onlardan korunma üzerine olacak. Aslında serinin dördüncü bir kitabı daha var: No Contact Kuralı. Bu kitap ilişki bittikten sonra ne yapacağınıza odaklanıyor ve iş işten geçtikten sonra okumak yerine, ilişki içindeyken bir önlem olarak okumanızı şiddetle tavsiye ederim.  

İyi okumalar, iyi oyunlar.

Mahmut Abi

Kitabı edinmek için tıklayınız.
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabı Türkiye dışından edinmek için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitapla ilgili sorularınızı aşağıda yorumlara ya da erkekadamblogu@gmail.com adresine sorabilirsiniz.

Bu kitapta neler öğreneceksiniz bir fikir edinmek için, kitabın içindekiler aşağıda.

Giriş 8
İlişkiye Geçiş 11
Biz neyiz? 14
Kadının erkeği test etmesi 15
Kadının ilgi seviyesinin düşmesi durumu 21
Sevgilim Anneciğim 22
Eski ilişkisinden yeni ayrılmış kadınlar 23
İlişkinin ilk 4-6 Ayı: Test Aşaması 25
Seni Seviyorum diyen ilk siz olmayın 29
İlişkilerde İlgi Yönetimi, İletişim 31
Partnerinizin ilgi seviyesine dikkat edin. 32
Uzun süreli ilişkinizle çıkmaya devam edin 32
İlgi Seviyeleri 34
İlgi Yönetimi 40
İlginizin Değeri 43
İletişim Sanatı 46
Rahatlama Testi 48
Kadın Erkek İletişim Farklılığı 49
Kadının şu anki duyguları, geçmişi ve geleceği belirler 52
Kadınlardan anlamak 52
Çeneni kapalı tut 53
Savun – Açıkla – Mazur Göster – Rasyonelleştirme Yanılgısı 56
Ne dediğine değil, ne yaptığına bak 58
Kadınlardan ilişki tavsiyesi almak 59
Duygusal Yatırım 61
Duygusal yatırım nedir? 62
Benjamin Franklin Teorisi 63
Kadından daha fazla duygusal yatırım yapmak neden iticidir? 65
Aşırı duygusal yatırımdan kaçınmayı nasıl başarırsınız? 67
Aşırı duygusal yatırım yapmanızın ilişki için zararlı olduğunun farkına varın. 68
Düşünce ve duygularınızı meşgul eden amaçlarınız, dolu ve görece eğlenceli bir yaşamınız olsun. 69
Kadınlar konusunda “bolluk zihniyeti”ne sahip olun. 70
Sınırlarınız olsun ve sarsılmaz olun. 71
Kadının duygusal yatırım yapmasını sağlamak 72
Kadın sizden hoşlanmalıdır. 73
Sizinle duygusal bir bağlantı hissetmelidir. 73
Sizin tarafınızdan kabul görmüş hissetmelidir. 74
Sizin kendine güvenli ve sağlam biri olduğunuzu görmelidir. 74
Sonuç 74
Daha geniş bir bakış açısı 75
İlişki içindeki erkek adam özellikleri 77
Egemen (dominant) olmak 78
Erkeğin kuralları ile oynamak 81
Gizem ve korku oyunu 81
Duygusal Güç 84
İlişkilerde Temel Güç Dengesini Koruma: Kararlılık 86
Giriş 87
İlişkilerin Temel Kuralı 87
Kadının güç dengesini kendi lehine bozmaya çalışması 88
Kararlılık (assertiveness) 89
Kararlılık ile saldırganlık arasındaki farklar 90
Kararlı davranış neleri içerir? 91
İnsanlar neden kararlı değiller – Temel Yükleme Hatası 91
24 Saat Kuralı 92
Kararlı Olma Sanatı 93
Partnerinizi çatışmadan nasıl uzak tutarsınız? 94
Kararlılık ile saldırganlık karıştırıldığında 96
Kararlılık bir iletişim biçimidir 98
Pasif Agresif 98
Kararlılığın dinamikleri 99
Kararlı olmak ustalık gerektirir 100
Kararlılık Eğitimi: Kararlı davranışların uygulanması 100
Örnek # 1 (Anlaşmazlıklar) 101
Örnek # 2 (Bir konuşmayı sonlandırma) 102
Örnek # 3 (Talepkarlık) 103
Örnek # 4 (Maddi olarak aşırı bir şey isteyen partner) 104
Hayır demeyi öğrenmek 105
Adalet duygusuna hitap etmek 106
Kararlı Olmamak Genellikle kötü bir şeydir 107
Kararlılık Teknikleri 108
Genel Kararlılık Teknikleri 109
Sisleme 109
Bozuk plak tekniği 110
Olumlu ve olumsuz sorgulama 112
Olumlu Sorgulama 112
Negatif sorgulama 113
Belli Başlı Durumlarda Kararlılık: Talepler, eleştiriler ve övgüler 114
Taleplerle Kararlı Bir Şekilde Başa Çıkmak 114
Eleştiri ile Başa Çıkmak 116
İltifat Ederken veya Edilirken: 118
İyi Çocuk Sendromu 119
Gizli Sözleşmeler 122
İyi çocuk sendromundan kurtulmak 124
Kendi ihtiyaç ve isteklerini öncelik yapmak 125
Gücünüzü geri kazanmanın 5 yolu 126
Maskülenitenizi yeniden kazanın 127
İstediğiniz sevgiyi nasıl alacağınızı öğreneceksiniz 127
İstediğiniz seksi nasıl alırsınız? 128
İlişki Süresince 130
Sevgi ve aşk 131
Arzuyu yaratan ve devam ettiren manyetik güç: maskülen – feminen tamamlama 133
Erkeğin ilişkinin kadını olması 134
İlişkinin maskülen erkeği olmamak 136
Kurtarıcı erkek 137
Sevgili ile aynı evde yaşamak 139
Doğum Kontrolü 140
İlişkiden evliliğe geçiş 141
Bilinmeyenle evlenmeyin 143
Seksiz, sorunlu ilişkiler 146
İlişki biterken 152
Seni istemeyeni hayatında tutmaya çalışma 155
Bitirirken 160
“Kendin” olamamak, performans yükü ve öfke 161
Oyun nedir?

Türk kızlarının %90’ı ruh hastası mı?

Ekşi sözlükte biri, Türk kızlarının %90’ının ruh hastası olması başlığına “tabii ki ruh hastaları bunlar” diye kendi deneyimini yazmış, bir inceleyelim dedim.

Önce tamamen bir okuyun ve bakalım bu adamın asıl derdini görebilecek misiniz?

biri nişanlılık olmak üzere son 5 sevgilimde de illallah etmiştim artık. dünya bile değil, evren bunların etrafında dönüyor resmen. hiçbir konuda hiçbirini tatmin edemiyorum. mutlu olmuyorlar. ne yaparsanız yapın her an ilgi bekleyen, kendinizle 10 dk zaman geçirseniz “benle ilgilenmiyosun” zorbalığına başlayan, istekleri hiçbir zaman bitmeyen bir topluluk bunlar.

bir uğraş ya da hayata dair merak ettikleri, dert edindikleri bir şey yok. bir hobileri yok. müzik zevkleri yok. spor, sanat, genel kültür ne bileyim sikindirik siyaset falan bile “ıyghh öff püff” şeyler bunlar için. statü denen şeyi follower sayısıyla eşdeğer görürler. örneğin bir tanesiyle bile açıp cosmos belgeseli izleyemedim, biriyle bile hayata dair ya da özel niş alanlara dair bir sohbetim olmadı. daha doğrusu olamadı. çünkü çok denedim. bu arada bu arkadaşlar bildiğin yüksek fakültelerden mezunlar ve çalışan insanlar. ama birinden bile bir konuda etkilenmedim. beni açacak, merak ettirecek, hayret ettirecek hiçbir anım olmadı.

damızlık adam gibiydim. kamış istediklerinde hazır bir şekilde görevimi yapmam gerekir. ben 2 saat atıyorum satranç oynadığımda oooo “beni unuttun yine”. araban varsa o haftasonu hanfendiyi istediği yere götürceksin. bak senin istediğin de değil. araban var olum sonuçta. hatta sen hastasın köpek gibi evde yatıyosun, hanfendi yazıyor paydosa doğru “alcak mısın beni çıkışta aşkooo”. sen hastaysan banane amk servise mi bindirceksin beni yaa ıyghh.

nişan yapıp evimi açtığım insan her gün beni birinden kıskanıyodu. her allahın günü. ayrılık ultimatomları veriyodu. evli çoçuklu insanlara yürümedigimin hesabını verirken buluyodum kendimi. bi süre sonra ben de ruh hastası oldum tabi. iş yerinden ayrılan bir arkadaşın fotoğraf karesinde olduğum icin birilerine yürümekle suçlanıyodum. ve ben bu psikopatlara her seye ragmen saygılı davranıyordum. bildiğin açıklama falan yapıyodum.

o kadar çok ruh hastası tanıdım ki artık bu genellemeyi yapacak seviyeye geldim. türk kızı %90 ı ilgi budalası, bencil, hayata dair hiçbir merakı, ilgisi ya da dert edindiği bir uğraşı olmayan boş bir topluluktur. nokta

Şimdi de sazı ben elime alayım.

biri nişanlılık olmak üzere son 5 sevgilimde de illallah etmiştim artık.

Bir, iki kadında aynı şeyi yaşasan,  bunlar ruh hastası dersin. 5 kadında da aynısını yaşayınca “acaba bütün bu ilişkilerin ortak paydasında – bende – bir yanlış var mı” diye düşünmen lazım. “Kadınlar bana niye böyle davranıyor, benden neden sürekli ödemem, itaat etmem, alttan almam bekleniyor?” dersin. Arkadaş kendisini bir kez bile suçlamış mı? Hayır. Bu şekilde de tabii ki egosunu sıvazlayıp duruyor ama bu tür kaybeden narsizmi maalesef %90 kendisine zararlı.

Bu adam kendi arızaları nedeniyle, normal kızlar tarafından sürekli reddedilip, sadece ruh hastası kızlarla birlikte olabiliyor olabilir. Bu tür bir “tüm kadınlar / erkekler şöyle böyle” ağlamasında çoğu zaman durum bu. Örneğin “tüm erkekler sikip atan, aldatan götlerdir” diye ağlayan kadın size saçma geliyor zira muhtemelen kendinizi ve birçok erkeği biliyorsunuz ve bu tür erkeklerin azınlıkta olduğunu da biliyorsunuz. Ama bu kız için gerçeklik bu. Neden? Zira normal erkekler onun için görünmez (itici, heyecan verici değil) ve sürekli bu tip adamları buluyor. Sonra da tabii onun için “tüm erkekler” kötü, göt, piç. Burada da aynı durum olabilir. Sen mazoşistsen, seni sadece sadistler çekici bulur ve sonra da tüm kadınları sadist sanarsın mesela. Oysa gerçekte sorun, senin normal kadınlar tarafından tercih edilmemendir.

Örneğin ben burada çok görüyorum. Kız arkadaşım çok kıskanç, sürekli bir şey istiyor, kavga çıkarıyor, vs. diyen adamlarla biraz konuşunca şu çok bariz. Adam kendine güvenmeyen, öz değer yoksunu biri ve kendine hep böyle kızları çekiyor. Sonra da tüm kızlar bu şekilde kendine güvensiz, drama sanıyor.

Fakat burada başka bir mekanizmanın olma ihtimali daha yüksek. Kadınlar omurgasız, kendi çizgilerini savunamayan, bu çizgiler ihlal edildiğinde çekip gidemeyecek kadar muhtaç ve korkak erkeklere çok acımasız davranırlar. Aynı kadın böyle bir erkeğe arkadaşın yazdığı gibi eziyet ederken, omurgalı, eğer çizgilerini fazla ihlal ederse elinden kaçırabileceğini bildiği bir erkeğe feminen, sevgi dolu ve gayet iyi davranabilir.

Bu arkadaşın temel probleminin omurgasızlık olabileceğini nereden anlıyoruz? Şu iki örneği verelim:

“araban varsa o haftasonu hanfendiyi istediği yere götürceksin. bak senin istediğin de değil. araban var olum sonuçta. hatta sen hastasın köpek gibi evde yatıyosun, hanfendi yazıyor paydosa doğru “alcak mısın beni çıkışta aşkooo”. sen hastaysan banane amk servise mi bindirceksin beni yaa ıyghh.”

ve ben bu psikopatlara her seye ragmen saygılı davranıyordum

Sen, kadın seni şoför olarak kullanmak istediğinde, gıkını çıkarmadan itaat ediyorsun, hasta olsan bile. Ya da belki gıkın çıkıyor ama ben senin şoförün değilim diye yerini bildirecek cesaretin olmadığı için, kıza yerini bildiremiyorsun.

Dikkat edin, kız ağzıma sıçsa da korkumdan (kızı kaybederim, yalnız kalırım, kimse beni sevmez korkusu muhtemelen) gıkımı çıkaramıyorum demek, kırılgan narsist egosunun kaldırabileceği bir gerçek değil. Bunun yerine “ve ben bu psikopatlara her seye ragmen saygılı davranıyordum” diyor. Buna da muhtemelen inanıyor. Ben “zayıfım”, “muhtaç davranıyorum” demek yerine, “büyüklük bende kalıyor”, “ben yine de çok efendiyim” diye zayıflığına güzelleme düzüyor.

Arkadaşlar, kadınlar bu noktaya birgünde gelmezler. Bu sitede defalarca belirttiğimiz gibi, bir kadın sizin erkek adam mı yoksa bir sünepe mi olduğunuzu size bakarak tam olarak göremez. Arada sizin sünepe iseniz ona göre davranacağınız küçük testler yaparlar. Bu testler başında çok küçüktür ama siz muhtaçlık, kaybederim ve beni kimse sevmez korkularının esiri bir erkekseniz, bu testlere hafif bir omurga bile gösteremeyebilirsiniz. Bu durumda da kadın acaba ne kadar sünepesiniz diye testlerin şiddetini arttırır ve bir de bakarsınız hasta yatağınızdan kalkıp ona şoförlük yapmıyorsunuz diye size telefonda bağırıp çağırdığı bir noktaya gelmişsiniz.

o kadar çok ruh hastası tanıdım ki artık bu genellemeyi yapacak seviyeye geldim. türk kızı %90 ı ilgi budalası, bencil, hayata dair hiçbir merakı, ilgisi ya da dert edindiği bir uğraşı olmayan boş bir topluluktur. nokta

Sen de bu kadın çöplüğünün kıymetini bilmediği bir pırlantasın değil mi? Yersen. Maalesef kendi yiyordur. Muhtemelen bunu okusa direkt savunmaya geçer. Şişkin ama aşırı kırılgan egosu bu gerçekleri kaldıramaz. Ama sorun şu ki, egomu koruyacağım diye ilişki hayatını cehenneme çeviren, üstelik düzeltme olanağı kendi elinde olan hatalarını düzeltemiyor. Bunun yerine sorunu kadınlara atıyor ve egosunu rahatlatıyor ama bu sefer de sorunu çözmesi mümkün değil. Zira “tüm Türk kadınları ruh hastası” ve bu konuda yapabileceği ne var ki?

Bakın beraber olduğunuz kadın gerçekten ruh hastası olabilir. Ama durum buysa sizin bu kadını bırakmanız lazım. Fakat şimdi bu çocuğu düşünün. Kız arkadaşı gerçekten ruh hastası olsa bile nasıl bıraksın? Zira ona göre ruh hastası olmayan bir kız yok ki?

Oysa azıcık alçak gönüllü olsa, 5 kızda da aynı şeyi yaşadım o zaman bendeki problem ne olabilir diye kafa yorsa, kendi zayıflıklarını bulup giderse, hem böyle kızları kendine çekmeyi bırakacak, hem daha nitelikli kızları kendine çekecek hem de omurgasızlığı yüzünden normal kızları bile ruh hastası canavarlara çevirmeyecek! Evet, yeterince uzun süre böyle omurgasız davranırsanız, en iyi kızı bile çıldırtabilirsiniz. Gerçi normalin üstünde niteliğe sahip kızlar sizi ilk aylarda terk edeceği için, onlarla tecrübeniz çok olmayabilir.

Bu arada, iyi çocuk sendromu olan adamlar normal kadınları iterken, narsist kadınları kendilerine çekerler. Bu konuda iyi çocuklar narsist kadınları kendilerine çekerler yazımıza da bakabilirsiniz.

Bu konu, Modern iyi kocalar ve erkeğe psikolojik şiddet uygulayan kadınlar cehennemi podcastında da işlenmişti.

Sorularınız varsa site yorumlarında sorabilirsiniz ya da bana özel olarak ulaşabilirsiniz. İlişkiler konusundaki ilişkiler setimizi de tavsiye ederim.

Birer bilinçaltı programlama olarak inançlar

Bilinç ve Bilinçaltı Nedir?

Eğer daha önce, öz farkındalığı yüksek ve bilgili insanlarla sohbet ettiyseniz “Bilinç” ve “Bilinçaltı” gibi terimleri eminim ki duymuşsunuzdur. Bu bölümde, bu terimlerin ne anlama geldiğini ele alacağız.

Şöyle bir durum düşünün:

Araba sürmeyi ilk öğrendiğiniz zamanlar son derece odaklanmış, uyaranlara tepki vermeye hazır bir haldesinizdir. Zihniniz bir işle meşguldür ve %100 kapasite ile o işi yapıyordur.

Bir süre sonra, şoförlüğünüz ilerledikçe, Zihninizin hepsini bu iş için kullanmanıza gerek kalmadığını fark edersiniz. Uzuvlarınızı koordinasyonlu bir şekilde kullanarak aracı sürerken bir yandan da müzik dinlemek ya da başkasıyla sohbet etmek gibi şeyler de yapabilirsiniz.

Bu seviyeye ulaştığınızda, araba sürme eylemini gerçekleştiren kısım beyninizin neresidir? Başka şeyler ile uğraşırken araba sürme işini beyninizin hangi kısmına emanet ettiniz?

Yüzünüze doğru aniden bir nesne fırlatılsa, daha ne olduğunu anlamadan gözlerinizi kırparsınız. Bilinçsizce yapılan bu eylemi gerçekleştiren şey nedir?

Yanan bir ocağa ya da bir elektrik teline dokunduğunuzda, daha ne olduğunu bile tam anlamadan, elinizi aniden geri çektiren içinizdeki o gizemli güç nedir?

Son olarak, bazı davranışları ve alışkanlıkları değiştirmek, bilinçli bir şekilde bu değişimi istiyor olsanız bile neden zordur? Bu huya dönüşmüş hareketleri gerçekleştiren şey nedir?

Bu soruların hepsinin cevabı “bilinçaltı” denen olguda saklıdır.

Bilinçaltı

Zihniniz kabaca iki kategoriye ayrılabilir: Bilinç ve bilinçaltı. Karakterinizin ve davranışlarınızın büyük bir kısmı bilinçaltınızın programlanma şeklinin bir sonucudur.

Bir eylem gerçekleştiriyorsanız ve bu eylemi gerçekleştirdiğiniz farkındaysanız, bilincinizle bu işi yaparsınız.

Örneğin, size bir kitabı masaya koymanızı söylersem, bu hareketi gerçekleştirmeniz bilinçli bir eylem olacaktır. Bilinciniz (Yani siz) verdiğim sözlü komutu algılayacak, anlamlandıracak, sonra da eylemi gerçekleştirecektir.

Tam tersi şekilde, bir şey yapıyorsanız ve bunu yaptığınızın farkında değilseniz, otomatik pilota bağlamış gibi davranıyorsanız, o zaman da bilinçaltınız direksiyona oturmuştur.

Bilinçaltı Bir Metafordur

Bilinçaltı tabiri, aslında beyninizin (prefrontal korteks gibi) daha yeni olan bölgelerine oranla çok daha eskiden evrimleşmiş kısımları tarif etmek için kullanılan bir metafordur.

(Prefrontal korteks frontal lobun (beynin ön tarafında yerleşimli, bilinçli düşünmeden sorumlu olan beyin bölgesi) korteksi ve altında bulunan beyaz cevher en üst düzeydeki davranışların bütün bileşenlerinin bağlantılarını yapan ve onları bütünleştiren, önemli duyu ve motor sistemlerinin arasındaki geri bildirim döngülerinin ve bağlantılarının yer aldığı alandır. Varsayılan durum şebekesine dahildir.)

Bilinçaltının görevi olan eylemlerin bazıları -nefes almak gibi – bilinçli olarak da kontrol edilebilirlerken, bazıları üzerinde de – refleks hareketler gibi – hiçbir kontrolümüz yoktur.

Sadece bilinçaltının algıladığı uyaranların farklı nöro-fizyolojik etkilerde bulunup, bilinciniz ile algıladığınız dünyada verdiğimiz kararları etkilediğine dair birçok veri mevcuttur.

Ayrıca, daha eski olan korteks altı yapıların duygusal uyaranları yorumlama işleminde, bilincimiz bunu algılamasa bile, önemli bir role sahip olduğunu gösteren araştırmalar da yapılmıştır.

“Duygusal Zekâ” kitabında David Goleman da bu konuyu vurgulamıştır. Çevreden gelen uyaranlar, daha henüz bilincimiz algılayamadan, daha ilkel ve eski olan korteks altı beyin yapılarımız tarafından yorumlanabilir.

Nörogörüntüleme çalışmaları her ne kadar bilincin ve bilinçaltının kullandığı sinirsel yolların rahatça birbirinden ayırt edilebildiğini tespit etse de, bilinçaltından doğan düşüncelerin kendine özgü bir işleme yolu yok gibi gözüküyor. Anlaşılan, hem bilincimiz hem de bilinçaltımız aynı ortak veri işleme yollarını kullanıyor.

Muhtemelen bu sebepten dolayı bulunduğumuz ortamdaki sürekli değişen uyaran seline karşı savunmasız robotlar değiliz, bilinçli olarak bilinçaltımızdan doğan davranışlara müdahale edip değiştirebiliyoruz.

Dikkat Süresinin Önemi

İnsanların çok kısıtlı bir dikkat süresi vardır. Bilincimiz tekrar tekrar yapılması gereken bir işin ne olduğunu öğrendikten sonra görevini bilinçaltına teslim eder. Böylelikle daha çok dikkat veya ivedilik isteyen bir iş çıktığında, ona odaklanmak için müsait olur.

Örneğin gece dişlerinizi fırçalarken bilinciniz düşüncelere dalabilir, o gün yaşadığınız önemli olayları anımsayıp üzerinde düşünebilir. Bu sırada da bilinçaltınız, fırçalama eylemini gerçekleştirmenizi sağlar.

Filtreleme ve Kaydetme

Bilinciniz dış dünyadan gelen bilgileri filtreleme ve mantıklı bir şekilde işlemeye yarar. Bu bilgilerden hareketle, bazı kanaatlere varır ve bu kanaatleri bilinçaltınıza depolar. Böylelikle bu kanaatleriniz ile tutarlı eylemleri, üzerinde fazla düşünmeden otomatikman gerçekleştirebilirsiniz.

Size dünyanın düz olduğunu söylersem öncelikle bilinciniz bu veriyi işleyecek, doğru olmadığını fark edecek (Hâlihazırda dünyanın yuvarlak olduğuna dair elinizdeki bilgiyle çeliştiği için, eğer düz dünyacı değilseniz) ve bu yüzden bu veriyi filtreleyip bir kanaate/inanca dönüşmesini engelleyecektir.

Bilinciniz bilgiyi işlemek için her zaman süreye ihtiyaç duyarken (genelde yavaş bir işlemdir), bilinçaltınız her zaman hızlı ve otomatiktir. Çevrenizi sürekli tarar, gelen verileri kayıt altına alır, güncel ve gelecekteki davranışlarınız için işe yarayan programlara dönüştürür.

Bilinçaltınızı ömrünüzdeki şu ana kadar maruz kaldığınız her türlü veriyi kaydeden bir kamera olarak düşünebilirsiniz, bütün hatıralarınız, hayat tecrübeleriniz ve becerileriniz bu kameranın hafızasındadır.

İnsanın binlerce yıllık evrimsel geçmişiyle şekillenmiş davranışsal programlar da bu hafızadadır.

İnsan davranışı denen olgu, bilinç ile bilinçaltının, iç (psikolojik) ve dış (çevresel) faktörlerin etkisinde daimi etkileşiminin bir ürünüdür.

Bilinçaltı Programları Olarak İnanç Sistemleri

Kanaatlerinizle oluşturduğunuz, düşünce ve hareketleriniz üzerinde büyük etkisi olan inanç sistemleriniz, aslında bilinçaltında çalışan programlar gibidirler. Farkındalığınız yüksek seviyede değilse bırakın bu programların etkilerini, muhtemelen varlıklarından bile haberiniz olmaz. 

Psikoloji veya insan davranışları hakkında hiçbir şey bilmiyor olsanız bile, inanç sistemi denen kavramı bilmeniz zihnin çalışma mekanizmasının özünü kavramınızı mümkün kılar.

İnanç sistemi, bilinçaltımızda depolanmış kanaatler topluluğudur. İnançlarımız, davranışlarımızı en çok etkileyen faktörlerdir.

Bilinçaltınızı veri depolama merkezi olarak, hayatınız boyunca maruz kaldığınız her bilginin bulunduğu bir yer olarak düşünün. Bu bilgilere bütün geçmiş anılarınız, tecrübeleriniz ve fikirleriniz de dahildir. Şimdi, bilinçaltı bu kadar veri ile ne yapabilir? Bunun bir amacı olmalı.

Bilinçaltınız bütün bu bilgilerden hareketle belli inançlar oluşturur ve bunları kaydeder. Bu kanaatleri bilgisayara nasıl çalışması gerektiğini söyleyen yazılımlara benzetebiliriz.

Benzer şekilde, bilinçaltınıza kaydedilmiş inanışlar hayatta belli şartlarda nasıl davranacağınızı büyük ölçüde belirler. Peki, bu kanaatler tam olarak nedir?

İnançlar Bilinçaltı Programlarıdır

İnançlar, benimsediğimiz fikirlerdir ve temel olarak davranışlarımızı etkileyen inançlar, kendimiz hakkında doğru olduklarına inandıklarımızdır.

Örneğin, bir insan özgüvenli biri olduğuna inanırsa, bu kişinin bilinçaltında bir yerlerde “ben özgüvenli biriyim” inancının bulunduğunu söyleyebiliriz. Sizce bu insan nasıl davranır? Elbette özgüvenli biri olarak.

Hemen her zaman, kendi inanç sistemlerimiz ile tutarlı olacak şekilde davranırız. İnandıklarımız davranışlarımızı şekillendirmede bu kadar güçlüdürler ve bu nedenle de,  bunları nasıl oluşturduğumuzu anlamaya çalışmak önemlidir.

İnançların Oluşma Şekli

İnançların nasıl oluştuğunu anlamak için bilinçaltınızı bir bahçe, inançlarınızı da o bahçede yetişen bir bitki olarak düşünün. İnançların bilinçaltında oluşumu, bir bahçede yetişen bir bitkiye benzer.

Bir bitkinin yetişmesi için ilk olarak toprağa tohumu ekeriz. Bunu yapmak için toprağı kazmanız gerekir ki tohumu ekebilelim. Bu tohum fikirdir, maruz kaldığınız herhangi bir fikir olabilir.

Örneğin, öğretmeniniz size “Sen bir aptalsın!” demiş olsun, bu mesela bir tohumdur. Toprak ise bilincinizdir, gelen bilgileri filtreler, neyi kabul edip neyi reddedeceğinize karar verir. Bilinçaltına hangi fikirlerin geçip hangisinin kalacağına karar verir. Bir nevi bekçilik vazifesi görür.

Eğer bilinç filtreleri devre dışı kalırsa ya da kapatılırsa (Toprağı kazmak), Fikir (Tohum) bilinçaltına giriş yapar (Toprağın kendisi). Orada, bir inanç olarak depolanır.

Bilinç filtreleri aşağıdakiler tarafından kapatılabilir veya devre dışı bırakılabilir:

  1. Güvenilir Kaynaklar/Otorite Figürleri

Ebeveynler, arkadaşlar veya öğretmenler gibi güvenilir kaynaklardan veya otorite figürlerinden gelen bilgiler, bilinç filtrelerinizi kapattırıp gelen mesajların bilinçaltınıza sızmasını sağlayabilir. Bu mesajlar daha sonra inançlara dönüşür.

Şöyle düşünün: Zihniniz her zaman enerjiden tasarruf etmek ister. Bir bilgiyi işlemek gibi karmaşık bir işe enerji harcamaktan kaçınmak için, güvenilir bir kaynaktan gelen bilgiyi, sadece kaynağa güvendiği için depolayabilir. Yani zihnin tutumu “Niye analiz edip filtrelemeye uğraşayım ki?” şeklindedir.

  1. Bol Tekrar

Bir fikre tekrar tekrar maruz kalırsanız bilinciniz aynı bilgiyi tekrar tekrar filtrelemekten yorulur. Eninde sonunda bu fikrin belki de filtrelenmeye ihtiyaç duymadığına karar verebilir. Bunun sonucu olarak mevzubahis fikre, yeteri defa maruz bırakılırsanız bilinçaltınıza yerleşebilir, böylelikle bir inanca dönüşür.

Yukarıdaki örneğe devam edersek, eğer öğretmeniniz (güvenilir bir kaynağınız / otorite figürü) size aptal olduğunuzu söylüyorsa (fikir) ve bunu tekrar tekrar yapıyorsa (bol tekrar), sounda aptal olduğunuz kanaatine varırsınız. Buna inanmaya başlarsınız. Çok saçma geliyor değil mi? Buradan sonrası daha da kötü.

Tohum ekildikten sonra baş verir, henüz ufak bir fidandır. Eğer su vermeye devam ederseniz büyüdükçe büyür. Bir inanç bilinçaltında oluştuktan sonra, elinden geldiğince orada kalmaya çalışır.

Bu da inancı destekleyen delilleri bularak olur, Bir bitkinin sulandıkça büyümesi gibi, deliller inancı sürekli güçlendirir. Peki, bilinçaltı inançlarını nasıl sular?

Kendi Kendini Güçlendiren Döngü

İnsanlar hemen her zaman, inanç sistemlerine uygun olacak şekilde hareket ederler. Bu nedenle aptal olduğuna inanan bir insan, gitgide artan oranda aptal bir insan gibi davranmaya başlar.

Bilinçaltınız hayat tecrübelerinizi kaydetmeye devam ettikçe, yaptığınız aptallıkları aptal olduğunuza bir “delil” olarak kabul edip, zaten var olan inancınızı desteklemek için kullanacaktır ve kalan her şeyi de görmezden gelecektir.

Yani zekice bir hareket yapsanız bile, daha güçlü ve yaşanan olayla çelişen bir inancın (aptal olduğunuz inancı) varlığı yüzünden, bilinçaltınız bunu görmezden gelecektir. Doğru ya da yanlış birçok delil toplayacak, içinizdeki inancı sürekli daha da çok besleyip, yıkıcı ve kendi kendini doğrulayan bir döngü kuracaktır.

Döngüyü Kırmak: İnançlarınızı Nasıl Değiştirebilirsiniz?

Bu enkazdan çıkmanın yolu, kendi inanç sisteminize meydan okuyup:

“Ben gerçekten bir aptal mıyım?”

“Hiç mi akıllıca bir şey yapmadım?”

Gibi soruları kendinize sormaktır.

İnançlarınızı sorguladıktan sonra sarsılmaya başlarlar. Bir sonraki adım da bilinçaltınıza, vardığı kanaatin yanlış olduğunu hareketlerinizle kanıtlamaktır.

Bilinçaltınızı yeniden programlamanın en iyi yolu eylemlerinizdir. Daha iyi bir yöntem yoktur.

Bilinçaltınıza zeki biri olduğunuza dair yeteri kadar delil verirseniz, zeki biri olmadığınıza dair inancını çöpe atmaktan başka çaresi kalmayacaktır.

Tamam, şimdi aslında zeki biri olduğunuza inanmaya başladınız. Bu yeni inancınızı destekleyecek deliller topladıkça (yeşeren tohumu sulamak), bunun zıttı olan fikir gitgide zayıflayacak, en sonunda da yok olacaktır.

Bir inancın ne kadar kolay değiştirilebileceği, bilinçaltında o inancın ne kadar uzun süredir bulunduğuna bağlıdır. Çocukluğumuzdan itibaren sıkıca sarıldığımız inançları değiştirmek sonradan edindiklerimize göre daha zordur. Ot yolmak, bir ağacı sökmekten çok daha kolaydır.

Zihninizin bahçesinde hangi bitkiler yetişiyor?

Onları kim ekti? Orada olmalarından memnun musunuz?

Eğer değilseniz, kendi istediklerinizi ekmeye başlayın.

Geçmiş Tecrübelerimiz Kişiliğimizi Nasıl Şekillendirir?

Burada, temel inançlar kavramından ve geçmiş tecrübelerimizin kişiliğimizi nasıl etkilediğinden bahsedeceğiz.

İnançlarımız ve ihtiyaçlarımız, davranışlarımızı etkileyen en önemli faktörlerdir. Fakat en nihayetinde, tüm olay inançlarımızdadır. Çünkü ihtiyaç duygusu da bir inançtır, bir şeye ihtiyacımız olduğuna dair beslediğimiz inançtır.

Doğduğumuzda beynimiz henüz tam gelişmemiştir, fakat çevremizden bilgi toplamaya ve bu bilgilerden yola çıkarak belli inançlar oluşturmaya hazırızdır. Hayatımızın geri kalanında bize rehberlik edecek o nöron bağlarını kurmaya hazır bir beynimiz vardır.

Bir çocuğu büyürken çok dikkatli gözlemlediyseniz neyden bahsettiğimi anlarsınız. Çocuklar çevreden gelen o kadar fazla veriyi o kadar hızlı emer ki 6 yaşına geldiğinde kafasında binlerce kanaat oluşur, bu kanaatler de dünyanın geri kalanıyla iletişime geçmesini sağlar. 

Temel İnançlar, Kişiliğimizin Özü

Çocukluğumuzda ve erken ergenlik döneminde oluşturduğumuz inançlar “temel inançlarımızı” oluşturur. Kişiliğimize etki eden en önemli faktörler, bu temel inançlarımızdır, fakat bu onlar ile sonsuza kadar ayrılmayacağımız anlamına gelmez.

Temel inançların değiştirilmeleri zordur fakat imkânsız değildir. Hayatımızın daha sonraki aşamalarında oluşturduğumuz inançlar, bunlara oranla daha esnektir ve çok çaba sarf etmeden değiştirilebilir.

Kişiliği Değiştirmek İçin İnançları Değiştirmek

Peki, inançlarımızı nasıl değiştireceğiz? İlk aşama, kişiliğimizi şekillendiren inançların bilincine varmaktır. Bunları teşhis ettikten sonra, geçmişinizi eşeleyip bu inançları neden oluşturduğunuzu anlamanız gerekir ki burası işin zor kısmıdır.

İnançların inşası bilinçaltındadır. Bu yüzden de inançlarımızla yüzleşirken, kendimizi güçsüz hissederiz. Fakat bilinçaltımızı bilince döktükten sonra bu savaşta güçlenmeye başlarız.

Değiştirmek istediğiniz inançları tespit edip bunları nasıl oluşturduğunuzu anlamak, bu inançların pençesinden kurtulup sizin davranışlarınızı etkilemelerine izin vermemek için yeterlidir. Farkındalık etrafındaki her şeyi eriten bir ateş gibidir.

Şöyle bir örnek ile açıklayalım: Örneğin bu ay işyerindeki performansınız çok kötüydü ve patronunuzu hayal kırıklığına uğrattınız. Patronunuz bir sonraki ay bu durumu telafi etmenizi bekliyor.

Fakat size bir performans raporu vermedi ve neyin düzeltilmesi gerektiği konusunda tek bir şey söylemedi. Yanlış giden şeyin ne olduğunu bilmeden bir şeyi düzeltebilir misiniz?

Kesinlikle düzeltemezsiniz! Bir şeyi düzeltmek için önce neyin yanlış olduğunu bilmek gerekir. Sadece bu da yetmez, nasıl ve neden yanlış olduğunu da bilmeniz gerekir. İnsan davranışlarında da durum aynıdır, davranışlarınızın altında yatan mekanizmayı çözemezseniz, onları değiştiremezsiniz.

Bazı Örnekler

Geçmiş tecrübelerimizin (özellikle çocukluk dönemi) davranışlarımızı etkileyen güçlü inançları nasıl oluşturduğunu göstermek için size birkaç örnek vereyim:

Çocuklukta istismara uğramış bir kadın yaşadığı olaylar yüzünden başkalarından daha değersiz olduğunu düşünür. Bu yüzden hayatı boyunca utanç ve düşük seviyede özsaygı ile boğuşması ihtimali çok yüksektir. Bu yüzden, muhtemelen utangaç ve içine kapanık biri olacaktır.

Ailenin en küçük çocuğu çevresindekiler tarafından sürekli ilgiye maruz kaldığı için sürekli ilgi odağı olma ihtiyacı besler.

Büyüdüğünde sırf ilgi odağı olmaya devam etmek için ilgi budalası, başarılı veya çok ünlü biri olabilir.

Kendisini ve annesini terk edip giden bir babaya sahip bir kız çocuğu, erkeklerin güvenilmez olduğuna dair bir inanç oluşturabilir. Yetişkin bir birey olduğunda erkeklere güvenmekte zorlanabilir, bir erkekle duygusal bir birliktelik kurmakta zorlanabilir. Sebebini bilmeden, girdiği bütün ilişkileri sabote edecek davranışlarda bulunabilir.

Ailesinin sürekli maddi kaygılara sahip olması yüzünden çocukken eline pek para geçmeyen çocuklar büyüyünce zengin olmayı takıntı haline getirebilir. Çok hırslı ve rekabetçi bir insan olabilir, finansal hedeflerine ulaşmayı başaramazsa depresyona girebilir.

Okulda zorbalığa maruz kalmış bir çocuk, güçlü olma ihtiyacı hissedebilir ve dövüş sporlarına veya vücut geliştirmeye çok ilgili olabilir. Salona bağımlılık derecesine giden insanlarla konuştuysanız, çoğunun küçükken zorbalığa maruz kaldığını veya kavgaya bulaştığını fark etmişsinizdir. Sadece görsellik için bu işi yapanlar azınlıktadır. İnsanlar hayat tecrübelerinden dolayı bazı güçlü inançlar, ihtiyaçlar ve düşünce sistemleri geliştirirler.

Bu örneklerin hepsi ihtiyaçlarını karşılamak için belli kişilik özellikleri geliştirmiştir, bu kişilik özelliklerine neden sahip olduklarını bilemeyebilirler, fakat zihinleri arka planda sürekli çalışarak ihtiyaçlarını karşılamaya uğraşır.

Bilinenin aksine, istediğimiz kişilik özelliğini geliştirmek için kendimizi eğitmemiz mümkündür. Geçmişinizin size bahşettiği bazı kişilik özelliklerini seviyor olabilirsiniz, fakat hoşunuza gitmeyenlerden de bunlarla bağlantılı olan inanç sistemlerinizi değiştirerek kurtulabilirsiniz.

Vaka çalışması – İlgisi yetersiz kızın peşinde koşmak

Selam. Konumuzun esas kızı ile geçen sene Ağustos’ta görüşmeye başladım. İlk aylarda her şey çok güzeldi ama başlarda oldukça sıcak olan kız, sonra hızlıca soğudu ve sene bitmeden ayrıldık.

Yani ilk başta her şey çok güzeldi sanıyordun ama değilmiş.

Benimle konuşmaya ve mesajlaşmaya can atan kıza ulaşmak ve buluşma ayarlamak zorlaştı.

Yani, kızın ilgisi azalmaya başlamış. Bunu söylemek için uzman olmaya gerek yok ama bahse girerim sen de kendini geri çekeceğine peşinden koştun. Aslına bakarsan peşinden koşmana da gerek yok. Onun sana olan ilgisi azalırken senin aynı seviyede kalman bile yeterli ama erkeklerin %90’ı bu durumda tam tersi ilgisini arttırıyor.

Aralık sonu bana hayatında ilişkiden daha öncelikli işleri olduğunu, beni kırmak istemediğini ama kendisinin zaten ilişki yürütmekte pek başarılı olmadığını söyledi.

Şimdi buradan çıkardığım birkaç sorun var. Birincisi bir kadın bunu genellikle bir erkek fazla ilişki öncelikli oldu mu söyler. Ortalama bir erkek bir kadını ilişki ile “kafeslemeye” fazlaca heveslidir zira kendini ödül olarak görmediğinden eğer ekstra bir çaba ve ilgi göstermezse, bir kadının kendisi ile uzun süre durmak istemeyeceğine inanır. Maalesef bu inanç, erkeğin tüm davranış ve mimiklerinden akar : “Seni hak etmiyorum, senin için yeterince iyi değilim”. Ve bu “eksiğini” kapatmak için daha fazla araması, daha fazla peşinden koşması, daha fazla ilişki öncelikli olması gerektiğini düşünür. Kadınla arasındaki ilişkide omurga göstermekten korkar. Kötüsü, kadın bunu sezmeye başlar ve adamı ufak ufak test ederek, adamın omurgasız davrandığı birçok durumun ortaya çıkmasına neden olur.

Fakat bu erkeği çok kolay ve cepte yapar ayrıca bu zayıflıktır ve zayıflık özellikle bir kadın için iticidir. Yeterince uzun bir süre “seni hak etmiyorum, senin için yeterince iyi değilim” inancı ile davranın, bir yerde kadına “evet beni hak etmiyor, benim için yeterli değil” dedirtirsiniz.

İkincisi, “seni kırmak istemiyorum” bana kadının senin kırılgan bir erkek olduğunu düşündüğünü ima ediyor.  Ya da bundan şüpheleniyor. Eğer bu aşamada, “senden hoşlanıyorum ve seninle görüşmeye devam etmek istiyorum ama kararın buysa yapabileceğim bir şey yok. Fikrin değişirse beni ara” deyip gerçekten gitsen senin o kadar da kırılgan olmadığını görür. Ama tahminim sen, peşinde koşmaya yani kırılgan bir erkek olduğunu ispatlamaya çalıştın.

O günden sonra aramızdaki şey görüşmeden mektup arkadaşlığına döndü 🙂 Ben aslında o konuşmadan sonra iletişimi kes kuralı uygulamaya başlamıştım.

Doğru yapmışsın.

Ama o bana sıklıkla mesaj atıp havadan sudan mesajlaşıyordu.

Erkek olarak istemiyorum ilgin de şimdi bedavaysa neden kullanmayayım 🙂 Seni aradığında buluşmak istediğini varsayıp buluşmaya çağıracaktın ama 2 buluşma teklifini reddederse ya da buluşmalardan iş çıkmazsa, mesajlarına geç dönerek ve gerekirse dönmeyerek başından savacaktın.

Nisan’a kadar bu şekilde devam etti.

Bir umuttur betalaştıran insanı, aldım elime whatsapp’ı.

Sonunda Nisan ayında buluştuk.

2 kere çağırıp gelmezse başından atmak yerine, birgün kabul eder umuduyla buluşmaya çağırıp durdun değil mi?

“Göz göze durup bakınca
Göreceğiz,
Neyiz ve nerelerdeyiz,
Bilemiyoruz
Şimdi”

Ne olduğunuz belli ama illa kafana vurulması gerekiyor demek ki 🙁

Aslında her şey çok iyi gelişti. Bana aşkım demeye başladı ve sık sık buluşuyorduk.

Hadi Mahmutlar bunu da açıklayın! Ne oldu 🙂 Belki de mesajlaşmaya devam etme hatana rağmen, 2 kereden fazla buluşmaya çağırma hatasını yapmadın, hep o aradı. Sonuçta en azından no contact ne biliyorsun. Bu durumda uzaktayken çok beyaz görünebilirsin ama işte kızı başından atacak kadar gücünün olmaması seni sonra fena ısırır. Ama bakalım ne olacak?

Çok negatifsin demeyin, bundan sonra boka sarmasa bana soru döşemezdi. Bir de erkeklerin %90’ı bu şekilde yarım yamalak no contact ile kız geri geldiğinde, 3-5 buluşmaya kalmaz ayrılığa götüren hallerine dönerler ve kadını hayatlarından çıkmaya iterler. Kadın eskiden verdiği kararın doğruluğuna inanır ve bu sefer daha kesin gider.

Ama aramış ve buluşmak istemiş demeyin. Eğer 2 buluşmada kızı başından savsaydı (götlük yapmadan, öfkelenmeden), bu kız %99 Nisan’a kalmadan buluşmak isterdi.

Ama sorun şu: 9 aydır görüşüyoruz fakat hala bana hayatında öncelikli biriyim gibi davranmıyor. Yani nasıl anlatsam, öylesine takılıyor gibi. Sevgili olamadık.

9 aydır görüşmüyorsunuz. 5 ay görüştünüz, 3 ay mektup arkadaşlığı yaptınız ve 1 aydır görüşüyorsunuz. O 5 ay zaten çöpe gitti.

Sen hala sevgili olmaya odaklısın. Seninle sevgili olmaya “ıyy bilmem ki” diyen bir kadınla. Oysa bir kadının sevgili olmaya değer bulup bu amaçla peşinden koştuğu erkekler, sevgili olmaya bir tık dirençlidir ya da en azından kadına göre daha az isteklidir. Kadından daha çok sevgili olma, evlenme hevesindeki erkekler genellikle tercih edilmeyen, bir kadını ilişkiyle bağlamak için sürekli emek harcaması gereken yoksa yalnız kalacaklarından korkan erkeklerdir.

Bu nedenle biraz özgür erkek adam ruhu edinin ama şu an ona sahip değilseniz, en azından öyleymiş gibi davranın. İlişkiye kızdan daha hevesli olmayın, ilişki kızın fikriymiş ve kız istemezse aslında ne güzel takılıyorduk modundaymışsınız gibi davranın. Bakın bunu da yanlış anlarsınız diye söyleyeyim: Kıza skor gibi davranın, gözüne başka kızlar sokun, hafife alın demiyorum, sadece hani ne güzel özgürdük modunda olun.

Arkadaşlar, bir erkeğin bir kadını ilişki ile “kafesleme” isteğinin temelinde, kendi içinden gelmeyen özdeğeri, romantik ilgi odağının onayından (aramaları, sevmesi, ilgi göstermesi) devşirmek istemesi yatar. Bu nedenle mesela burada birçok erkeğin “ama kız beni seviyor, bana ilgi gösteriyor” kriterine aşırı derecede önem verdiğini görüyoruz.

Aslında kızın işi çok yoğun ama boş zamanlarında başka bir sürü şey yapıyor ve bana ayırdığı zaman çok kısıtlı. Sonuçta sürekli olarak onun boş zamanını bulmaya çalışıyorum.

Bu kızın fazlaca peşinden koştuğunu, kendini prensesin zaman lütfetmesini bekleyen sıradan insan pozisyonuna soktuğunu söylüyorsun. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor değil mi? Benim kendime değer verdiğim yok, kendime saygım yok, kendimi öncelik yaptığım yok ama o neden bana yeterince değer vermiyor, saygı duymuyor ve beni önceliği yapmıyor? Sence neden? Davranışlarınla ben beklerim, senin boş zamanının peşinde koşarım ve gıkımı çıkarmam diyor olabilir misin? Yani seni hak etmiyorum zaten, tabii ki bana verdiğin her anın peşinde koşacağım diyor olabilir misin?

Bu kadın seni terk etti. Muhtemelen aynen böyle sana attığı kırıntılara minettar davranman yüzünden. Senin yapman gereken aynı senaryoyu yeniden oynamak değil, bu kadının seni aramasını, seninle buluşmak için zamanın olup olmadığına bakması lazım. Ama sen kimsin ki, ondan bunu talep edeceksin değil mi? (Talep edeceksin derken söyleyerek değil davranışlarınla, o aramadan onu aramayarak mesela).

Bu kız ne kadar güzel olursa olsun alt tarafı bir kız. Ama sen muhtemelen çok yalnız kaldığın ve tercih edilmediğin için bir kadının peşinde koşman, bulursan yapışıp bulaşmaman gerektiğine inanıyorsun. Fakat maalesef sen böyle davrandığın için yalnız ve tercih edilmezsin. Bu döngüyü bir yerde kırman lazım.

Senin için ne kadar zor olursa olsun, eğer buluşmak için zamanı yoksa, sürekli arayıp ne zaman buluşabileceğinizi sormak yerine, “tamam, zamanın olduğunda bana haber ver, buluşalım” deyip kapatman ve bir daha o seni arayıp buluşma teklif edene kadar asla buluşma teklif etmemen lazım. Yatağında cenin pozisyonuna geçip ağlar mısın, spor salonunda kendine işkence mi edersin bilemem ama dişini sıkacaksın. Ve duruşun, “aramazsa, buluşmazsak bir daha buluşmuyoruz”. Böyle yaparsan döngüyü kırarsın. Bu kız olmaz belki ama sen bambaşka biri olursun.

Ama eğer senin arar ve buluşmak isterse, sanki arada başka kızlarla görüşmüşsün ve “ha Merve’de vardı” diye hatırlamışsın gibi gayet normal bir şekilde buluşursun. Çoğu erkeğin sandığının aksine burada sinirlenmek, trip atmak zoru oynamak değil (o artık her neyse) “telefon başında seni bekliyorum, kaç gündür ağlıyorum” demektir.

Sonuçta neyin çalışıp çalışmadığını gözlemleyebiliyorsun ama bir kadını ya da bu kadını hak etmediğine olan inancın ağır basıyor ve peşinden koşuyorsun. 3 ay görüşme talep etmeden durmuşsun, kız konuşsanız bile peşinden koşmaman nedeniyle senin değiştiğini, artık değerli biri olduğunu düşünüp, oldukça ilgili bir şekilde gelmiş. Sen ise hemen peşinden koşmaya başlamışsın.

Sen eğer bir kadının önceliği olmaya değer, bunu hak eden bir erkek olmadığına inanırsan, bu inancına göre davranırsan, karşındaki kadını da zorla buna inandırırsın.

Şimdi bu aşamada ne yapabilirim? Onun önceliği olmak istiyorum.

Dediğim gibi spesifik olarak onun önceliği olmak istemen, kendi içinden gelmeyen değeri ve saygıyı, spesifik olarak bu kadının onayından devşirebileceğini sanman. Sonuçta içinden gelmiyorsa dışarıdan gelecek. İyi çocuklar bunu bir kadın bulup kendilerini zorla da olsa ona adayarak bir kadında ararlar, piç çocuklar skorda ararlar (bkz. dildo vatandaşlar).

Böyle hissetmesen bile, özdeğerin kendinden geliyor gibi davranman ve bu kadından devşirmeye çalışmayı bırakman gerekiyor. İlk aramaların çoğunu bu kız yapacak, buluşma isteklerinin çoğu ondan gelecek. O peşinde koşacak ya da sen kendine seni önceliği yapacak başka birini bulacaksın. Gidip bunları söyleyerek kızı tehdit etmeyeceksin tabii. Davranışlarınla bunu gösterip, tek kelime etmeden yapacaksın. Böylece belki hayatın boyunca içinde olduğun “değersizim – bu nedenle peşinde koşmam gerek – değersiz erkek – değersizim” döngüsüne darbe vurabilirsin. Sonuçta zihinsel değişim, oturduğun yerde kendinle ilgili hislerini değiştirmekle değil, davranışlarını değiştirmekle olur.

NOT: Ben psikolog değilim ama çoğu erkekte bu döngü öğrenilmiş davranıştır ve davranışlarını acı çeke çeke de olsa değiştirerek kırılabilir. Ama özdeğer ve özsaygı yoksunu olmanın daha derin sebepleri varsa, terapi alman iyi bir yatırım olacaktır.

Vaka çalışması – Başka erkekle kıskandırmaya çalışan kadın

2 aydır bir kızla çıkıyorum. Bana ilgisi her geçen gün artıyordu ve telefonda “beni özledin mi?” diye soruyordu. Bu süreçte tabak çeviriyordum ama bunu asla onun gözüne sokmadım. Buna rağmen ne yaptığımı hissettiğinden olacak, “ben birden fazla kızla flört eden bir erkekle çıkmam” gibisinden bir laf etti. Aslına bakarsan, ben bu kızla tek eşli ilişkiye geçmeye hazırım ama bana bunu istediğine dair bir söz söylemedi ya da ima etmedi. Yine de ben, bunu söylemese de buraya gittiğimizi düşünmeye başlamıştım.

Evet, kadınlar genellikle “biz neyiz?” diye sorarak (direkt bu şekilde olmayabilir) erkeğe seninle sevgili olmak istiyorum derler ama bu her zaman olmayabilir. Sevgili gibi davrandığında da biz neyizi sormuş kabul edebilirsin. Ama bu sevgili gibi davranma, arkadaş gibi fizikselden uzak takılan ama kendini sevgili zanneden uydu erkeğin “sevgili gibiyiz” demesi gibi değil. Aranızda fiziksel var, buluşmalar var, yani duygusal ve fiziksel olarak birliktesiniz. O zaman düşünebilirsin.

Fakat bir haftadır konuşmuyoruz ve senin bu konuda fikrini merak ediyorum.

Ondan önce şu “beni özledin mi?” sorusuna gelelim. Burada erkeklere tabak çevirmelerini tavsiye ediyorum ama bugüne kadar kimseye FWB, Fuck Buddy ya da tek gecelik ilişki önermediğimi belki fark etmemişsinizdir. Aynı zamanda eğer bir kadınla tek eşli ilişki yaşamak istemiyorsanız, bunu ona dolaylı olarak belirtmenizi söylüyorum. “Şu an ilişkiye hazır değilim” gibi. Şimdi biliyorsunuz, ilk 3 ay seni seviyorum da yok. Fakat birçok erkek bu kuralı kafasına göre genişletiyor.

Tabak çeviriyor olsanız da, tek kadınla görüşüyor olsanız da, bir kadının onunlayken sizin için özel olduğunu hissetmesi önemli. Birden fazla kadını görüyor olsanız bile bir kadınla birlikteyken, dikkatiniz onda olsun. Kendisini skor tahtanızda bir skor olarak görmesin ya da ona öyle davranmayın.

“Beni özledin mi?” sorusu genellikle seni görmek istiyorum, beni gör demektir. Henüz tek eşli ilişkide olsanız da olmasanız da kız bu soruyu sorduğunda “tabii ki, yarın buluşalım mı? Ne kadar özlediğimi uygulamalı göstereyim :)” gibi bir şey söyleyebilirsiniz.

Birçok ilişki, iki insanın birbiriyle henüz bir söz vermeden buluşup “kaynaşması” ile başlar. Kadınlar, birçok opsiyonu olan erkekleri, kendilerinden başka opsiyonları olmayan erkeklere göre daha çekici bulurlar ama kadının artan ilgisinin devam etmesi için, kadının sizin yanınızda kendisini sizin için diğer kadınlara göre daha özel hissetmesi gerekirlidir. Kadınlar kendilerini istese aldatabilecek ama aldatmayan erkekleri çekici bulurlar, istese bile aldatamayacak erkekleri değil. Ama bu, kadınlar aldatılmak isterler, sadece skor olmak isterler ya da  başka kadınların suratlarına vurulmasını isterler anlamına gelmez. Sizin alternatiflerinizin olduğu davranışlarınızdan akar zaten. Başka kadınları bir kadının gözüne sokmaya çalışan erkek, genelde alternatifi olmayan erkektir. Alternatifi olan çapkın erkekler, suda yürüyüp iz bırakmamaya meyillidirler.

Çoğu kadın, onu sadece seks için kullanıyorsanız, kendisi de sizi sadece seks için kullanma niyetinde değilse, size karşı ilgisini kaybeder.

Her neyse, kadının “beni özledin mi” gibi sorular sorması aslında kendi artan ilgisinin belirtisidir.

Şimdi ben 35 yaşındayım, kız ise 29 yaşında. Ben eli yüzü düzgün bir adamım. Kız ise oldukça güzel. Bir organizasyonda gözüme kestirdim ve gidip muhabbet ettikten sonra telefonunu istedim. Telefonunu alıp benimkini kaydetsin diye mesaj attım. Ertesi sabah ben henüz mesaj atmadan bana mesaj attı.

Yürümen gayet cesur. Kendini orada gösteriş şeklin sonucu da kızın sana ilgisi yüksek.

Hemen buluşma ayarladım. İlk buluşmamız çok iyi geçti.

Güzel, hemen buluşma ayarlanışsın. Bir kadının telefonunu henüz onunla hiç görüşmeden alıyorsanız (örneğin Tinder tanışması), bir iki gün ısınma mesajlaşması iyidir ama zaten yüzyüze tanıştıysanız, hemen buluşma ayarlayabilirsin.

Bana şimdiye kadar kimsenin kendisine bu şekilde yaklaşmadığını ve cesaretimden etkilendiğini söyledi.

Evet, bu konuda dışarıda pek rekabet yok.

Arkadaşlarım da bana olan ilgisinin yüksek olduğunu görüp bana söylüyordu.

Yanlış! Henüz yeni tanıştığın kızı hemen arkadaş ortamına sokup grup buluşması yapma! Burada hata yapmışsın. Bir kız, kız arkadaşın değilse, arkadaşlarınla tanıştırma.

3. buluşmada başlayan seks cinsel uyumumuz harikaydı.

Tanıştığımızın 4. haftası sanırım, bana başkalarıyla flört ediyorsam bırakmamı, başkalarıyla flört eden bir erkekle görüşmeye devam edemeyeceğini söyledi.

Biraz çatışmacı girmiş ama biz neyiz sorusu gelmiş aslında.

Ben de merak etmemesini, onun açık ara bir numara olduğunu söyledim.

Espri olarak iyi aslında, bakalım espriden anlıyor mu? Bunu demen fena değil ama aslında burada biz neyiz sorusu var. Eğer kızla tek eşli ilişkiye geçmiyorsan, böyle devam edebilirdin. İstiyorsan, espriyi yapsan bile, onun ilişki konusunda ne düşündüğünü sorarsın ve ilişki istediğini söylerse sen de aynı şekilde düşündüğünü söylersin ve devam edersiniz. Bu aşamada varsa diğer kızları bırakırsın.

Buna güldü ama sonra neden ona çok sık mesaj atmadığımı sordu. Özellikle sabahları günaydın mesajının kendisini çok mutlu edeceğini söyledi.

Burada iki espri koymana gerek yok, sulu görünürsün. Yine gülümseyerek “robot gibi belli saatlerde mesajlaşmak zorlama olur, ben her şeyi heyecanlı ve süpriz olacak şekilde yapmayı seviyorum” diyebilirsin.

“Mesajlaşmayı çizelgeye bağlamayalım, daha spontane olsa çok daha iyi. Ama beni ne zaman özlersen, bana mesaj atabilirsin, seninle konuşmak çok hoşuma gidiyor” dedim.

Bu da iyi.

Burada bu talebe boyun eğmemen iyi. Bu kadın muhtemelen erkeklerin kendisini mesaja boğmasına alışmıştır. Bu talebe boyun eğmemen eğer bu bir test ise testi geçmeni sağlayacak. Eğer test değil de kız arıza ise, kızın arızalığı ortaya çıkacak. Kız arıza ya da fazla maliyetli ise, ne kadar erken görsen o kadar iyi.

Ondan sonra her haftasonu beraberdik. Sanırım bu biraz fazla oldu.

Hergün görüşmediğiniz ve iyi vakit geçirdiğiniz sürece değil. Bir kadının size karşı ilgi seviyesi arttıkça sizin ilginizin ve zamanınızın daha fazlasını isteyecek. Kendi normal hayat fonksiyonalitenizi engellemediği ve hergün görüşür hale gelmediğiniz sürece buna artan zaman ve ilgi ile karşılık verebilirsiniz.

Sonra birgün yatakta yine eğer başka kızlarla görüşüyorsam bırakmamı istediğini söyledi. Aslında onunla sevgili olmayı istiyordum fakat buna cevap vermedim. Ogün biraz soğuk davranınca da bir süre kendi haline bırakmak üzere onu 3 gün aramadım.

Şimdi bir kızla sevgili olmayacaksanız yalan söylemeyin. Yani kıza evet kimse yok deyip gidip başkasıyla yatmaya devam etmeyin. Ama bu durumda çoğu kızın sizi bırakmasına da hazır olun. Hem o olsun, hem de bu olsun diye bir şey yok. Fakat sen şimdi hem sevgili olmak istiyorsun, hem de çoğu kızın bırakıp gideceği bir gerilime giriyorsun. Dediğim gibi, eğer ilişki istemiyorsan, gitmen gereken yer orası. Ama senin durumun bu değil.

Neyse, 3 gün o da aramadı. Sonra aradım ve buluşma ayarlamak istedim. Fakat akşam ailesi ile buluşacağını, beni ertesi gün arayacağını söyledi. Ertesi gün gerçekten de aradı ve 2 gün sonra akşam buluşmayı kararlaştırdık.

Ok, sorun yok.

Bu süreçte bana mesaj atıyordu ve güzel şeyler yazıyordu ama bu mesajlaşmanın öncesine göre daha soğuk olduğu barizdi.

Bu en son soğukluk yüzünden olabilir. Ya da gerçekten hayatında olan bir şeyden dolayı dikkati dağılmıştır. Fakat sebep ne olursa olsun, bir kadın soğudu mu “aman kız kaçıyor” diye kaygıya kapılıp üstüne gitmemek, daha fazla mesaj atma isteğine karşı koymak lazım.

Bu arada beni aradı ve onu özleyip özlemediğimi sordu. Ben de belki diye cevap verdim.

Ses tonun nasıldı bilemem belki ciddi olmadığını belli ettin, belki ciddi bir şekilde söyledin. Ama burada bu doğru bir davranış değil. Kadın sana ulaşıp beni özledin mi diyor. Seni özlediğini var sayıp, “evet tabii ki” demen daha doğru.

Ertesi gün sabah biraz mesajlaştık ve mesajlaşmayı akşam görüşürüz diye kapadım. Bana o akşam bir başka plan yaptığını söyledi ve ben sormadan X ile (bir erkek ismi) buluşacağını söyledi.

Ups!

Siz buluşma ayarladınız ama sana söylemeden onu iptal edip başka bir erkekle buluşma ayarlıyor. Burada kız seni bariz bir şekilde kıskandırmaya çalışıyor, hem de manipülasyon seviyesinde. Bu yaptığı bir kere saygısızlık.

Ama bizim planımız vardı dedim fakat başka bir şey demedim. Üzgünüm dedi ama sonra buluşabileceğimizi söyledi.

Burada böyle kapaman çok pasif. Bunun saygısız bir hareket olduğunu söylemen daha iyi olurdu. Bir kadın sana bu şekilde ikinci sınıf vatandaş gibi davranırsa, sakin ama kesin bir şekilde ona yerini bildirmen lazım. Yani sadece bu şekilde buluşma iptal etmesi bile kötü ama ailesiyle buluşmuyor. Başka bir erkekle buluşuyor.

Ne zaman müsait olduğunu sordum. Salı günü müsait olacağını söyledi ve Salı görüşmek üzere anlaştık.

Ne? Burada sıçmışsın. Bana bunu yapabilirsin diyorsun. Sakin bir şekilde yaptığının saygısızca olduğunu söyleyecektin ve görüşme falan ayarlamadan kapatacaktın.

Yaptığımın aptalca olduğunu anlayınca ona Salı bir işim olduğunu sonra söyledim ve sonra görüşelim dedim. Sadece Tamam diye cevap verdi. Bu 5 gün önceydi. Bu süreçte no contact uyguladım ve aslında başka bir kızla buluştum. Fakat bu kızı daha fazla istiyorum ve no contact gerçekten zor oldu. Sanırım başka kızlarla görüşmeye devam etmem ve onu istediği kadar aramamam temel problem. Ama ben diğer kızı asla onun suratına çarpmadım.

Şimdi kız senin başkasıyla görüşmemeni istemiş ve bu konuda düzgün bir yanıt alamayınca, normal bir kızın yapacağı gibi seni bırakmak yerine, seni cezalandırmak için suratına başka bir erkeği çarpmış. Bir kadının bu şekilde başka bir erkeği suratına çarpması, tolerans gösterilecek bir hareket değil. Aslına bakarsanız tabak çevirirken siz de bir kızı başka kızın suratına çarpıyorsanız, kızlar buna da tolerans göstermemeli. Bu çok kaba ve saygısızca bir davranış.

Burada senin hatan, biz neyiz sorularına soğuk bir şekilde cevap vermen. Biz bir şey değiliz ama takılıyoruz diyorsun. Bu durumda bir kız seni bırakabilir hatta seni tabak yapsa ona bile tamam diyeceğim. Ama suratına başka bir erkek çarpmak? Hayır. Kızın karakteri de kötüymüş.

Sen anladığım kadarıyla sevgili olmak istiyordun. Bir kızla sevgili olmak istiyorsan, onun dolaylı dolaysız biz neyiz sorusunu havada bırakma. Çoğu kız bu davranış üzerine gider. Özellikle de böyle bir buçuk aydır haftada 3 gün görüştüğün ve yattığın bir kız ise. Bazı kızlar buna tamam der ve onlarla tabak çevirirsin. Ama dediğim gibi burada olay başka bir boyuta geçti.

Aslına bakarsan sen, “şu an ilişki istemiyorum” da demedin. Yani çok büyük bir faülün yok. Burada olay kızın karakter sorununa döndü.  Bir olay hatırlıyorum, adam kız arkadaşına iş stresi yüzünden gerçekten götlük ediyor ve iki üç gün konuşmuyorlar. Hata adamda olduğu için adam kızı arıyor. Bu arada 1.5 senedir beraberler.

Kız buna görüşmedikleri süre içinde bir erkek arkadaşıyla buluştuğunu söylüyor. Bu adam aslında kızla olmak isteyen bir uydu erkek. Kız aslında erkek arkadaş yapınca bu adamla teke tek görüşmeyi kesmiş. Kız adama “buluştuk, aramızda olanı duyunca bana destek oldu ve seninle ayrılmamı söyledi” diyor (çakala bak).

Adamda kıza “iki gün konuşmadık diye hemen bu küçük yılana gidiyorsun ve ikimiz arasındaki özel şeyleri anlatıyorsun” diye çıkışıyor. “Eğer bana kızgınsan bunu bana söylemelisin, imkanı olsa donunun içine girmek için sıra bekleyen o zavallıya değil” diyor.

Kız bunun üzerine hata yaptığını anlayıp özür diliyor ve ağlıyor. Tamam adam götlük etmiş olabilir ama kızın başka bir adamla buluşması, içmesi ve ilişki dertleri anlatması ve üstüne bu uyduyu sevgilisinin suratına çarpması başka bir şey.

Sonuç : Orada ayrılık. Olması gereken de bu.

Tamam sen ilişkiye evet demiyorsun ama hem hayır demiyorsun hem de başka bir kızı saygısızca bu kızın suratına çarpmıyorsun.  O ise intikam alır gibi hem sana söylemeden buluşmanızı iptal ediyor hem de bunu başka bir erkekle buluşmak için yapıyor. Hem de bunu senin suratına çarpıyor.

Bu adam belki kuzeni bilemezsin ama burada bariz ve bilinçli bir kıskandırma manipülasyonu var. Birçok zavallı, senin aslında az daha yapacağın gibi, kıskanıp kız kaçıyor korkusu ile kızın peşinde koşmaya başlar. Kızın da amacı bu.

Şimdi bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim. Bu iş sence ne olur?

Bu kız bu davranışı ile artık senin sevgilin olamaz. Kendi kendisini eledi.

Bakın bu arada burayı kadınlar da okuyorlar ve bazı kadınlar (yorumlarda var), bu tür bir manipülasyonun iyi bir fikir olduğunu sanıyorlar. Sonra da adam kendisini tamamen bırakınca ağlıyorlar ama iş işten geçiyor. Bu kadınların birçoğu aslında başkası ile görüşmüyor. Sırf ders vermek, kıskandırmak için aslen aralarında bir şey olmayan birini kullanıyorlar. Daha aptalları, eski sevgilileri ile konuşuyorlar. Bunun çoğu durumda karşılarındaki erkek için bitmelerine neden olacağını düşünemiyorlar.

Partnerinin ya da partner adayının yüzüne başkasını çarpan insan (kadın ya da erkek), aşırı özgüvensiz ve manipülatif bir insandır. Bu tip bir insan ile sevgili olmak kötü bir fikir.

Bu kızı bir daha arayıp sorma. Eğer sana ulaşırsa ve kızla resmi olmayan bir şekilde görüşmek istersen buluş. Ama bundan sonra bu kızı sevgilin yapma.