80/20 kuralı ve alışveriş / validasyon seksi

Red Man Group Episode 43’de Rollo Tomassi 80/20 kuralının ve hipergaminin çokça yanlış anlaşılan bir tarafına değiniyor :

80 – 20 kuralının nasıl çalıştığını tartışıyorduk. Biliyorsunuz, erkeklerin 80%i betadır ve 20%si de kadınların gerçekten seks yapmak istediği erkeklerdir. Ama burada sık rastlanan bir yanlış anlama var. Yani 80% betaların seks yapamayacakları ve nesillerinin tükeneceği ve sonunda sadece alfa erkeklerin kalacağı gibi bir yanlış anlama. Bunu ilerde tartışmalıyız. Birçok erkeğin burada anlamadığı şey, hipergaminin dümdüz bir şey olmadığı . Sanki kadınlar sadece tepe 20%yi seçiyorlar ve kalanlar sanki hiç seks yapamaz gibi anlaşılıyor. Hayır, böyle olmuyor.

Olan şu : erkeklerin de çoklu üreme stratejisi var. Düşük cinsel pazar değerine sahip erkekler babalık yatırımına ve bir partnere daha fazla zaman ve enerji yatırmaya odaklanırlar. Eğer tepe 20% içinde bir erkek isen tohumları daha fazla yaymaya odaklanmaya meyillisindir. Zira daha fazla kadına erişimin olacaktır. Bu konuda yazmayı düşünüyorum ve belki de bunu bir programda konuşuruz. 80 – 20 kuralının kendisi bile dümdüz değil. Zira birçok erkek bunu “aman Allahım 80% içindeyim o zaman hiçbir zaman seks yapamayacağım” diye algılıyor. Hayır, siz de seks yapacaksınız ama kadınların sizi ne olarak gördüğü konusunda dikkatli olmanız lazım. Kadınlar sizi daha çok kullanışlı göreceklerdir.

Erkeklerin gözden kaçırdığı şey, kadınların tepe 20%yi arzulamalarının, onların o tepe 20%yi elde edebilecekleri anlamına gelmediği.  Kadınların kendi çekiciliklerine göre gerçekçi bir hedef tutturmaları lazım. Eğer ilerde bu konuda bir program yaparsak adını “mecburi tek eşlilik” koyalım.

Erkeklerin HB8 ve üstünü arzulamalarına rağmen çoğunun bu kadınlara erişiminin olmayacağı gibi. Erkeklerin en güzel kadınları arzulaması, o seviye altındaki kadınları sekssiz bırakmıyor. Aynı durum kadınlar açısından da geçerli.

Kadınlar erkeklerin tepe 80%sini arzular lafı aslında boş bir laf. Erkekler 22 yaşında iç çamaşırı mankeni gibi hatunları arzular demek gibi bir şey. Erkek için söyleyince “ee?” diyebiliyoruz ama kadını kafada büyütme eğilimi olan erkekler kadın için versiyonunu “kadınlar erkeklerin tepe 80%si ile yatar gerisine vermez” diye algılıyor. Bu nedenle de “abi bu adam beta neden kız arkadaşı var” gibi saçma sorular sorabiliyorlar.

Bir kere erkeklerin tepesindeki adamlar neden kendi klasmanlarının altında kadınlara baksınlar. Yani 10 üzerinden 9 bir erkek neden HB7 bir hatunla birlikte olsun? Ya da HB6. Bu adam kadınların 70%si için ulaşılır değil ki!

Ama abi ulaşabilseler bizi pas geçerler, bu da bir gerçek şimdi!

Evet, sen de yarın Victoria’s Secret mankeni bir hatuna ulaşsan Türkiye sınırları içindeki tüm kızları pas geçeceğin gibi. Kadın – erkek ilişkilerinin nasıl çalıştığına hoş geldiniz! Bu birliktelik denen şeyin yarısı sadakat yarısı da kapasite meselesi.

Ama abi sosyal medya yüzünden bu hatunlar kendilerini 2 puan yukarıda sanıyorlar!!

Evet ve çoğunlukla doğru. Çoğunlukla diyorum zira bu ibre kaymasının bir buluşmada sizin aleyhinize işlemesi için, sizin de kendi ezikliğinizle bu ilüzyonu beslemeniz lazım. Öncelikle kızlar bilinç altında ve bilince çok yakın bir yerde asıl cinsel pazar değerlerinin stresli bir şekilde bilincindeler. Ama sünepe erkeklere karşı daha yüksekmiş gibi oynamayı biliyorlar ve çoğu erkek de bunu kader kabul ettiği için oyunu oynayabiliyorlar. Bunu yemeyen ve öyleymiş gibi davranmalarını hafif bir gülümseme ile izleyen bir erkeğin karşısında 5 saniyede ibre yerine kayar.

Evet, çoğu kadın, çoğu erkek gibi gerçekçi bir arzu – elde edilebilirlik dengesi kurması lazım. Bu nedenle 80% dediğiniz adamlar da sekse ulaşabilir. Fakat Rollo’nun sıklıkla bahsettiği gibi ulaşabildikleri seks, tepe 20%nin ulaşabildiğinden farklıdır.

Kadınlar iki tür seks yaparlar : alışveriş ve validasyon seksi. Alışveriş seksini genelde betalara verirler. Bir beta erkek, kadını birlikteliğe çekmek için eksta çaba harcamalıdır ve bu çaba karşılığında sekse ulaşır.

Buna Türkçe kırmızı hap camiasında sıklıkla sadaka seksi diyorlar ama ben bu tanıma tamamen karşıyım. Sadaka acıdığından ve karşılıksız verilir. Sadaka seksini betaları aşağılamak için söyleyenler, farkında olmadan kadınlara haketmedikleri bir yüceltme / kredi veriyorlar. Sadaka falan yok ortada. Kadın o seksi karşılığında bir şey almak için yapıyor ve alıyor. Sanki karşılıksız veren bir azizeymiş gibi sadaka demenin bir manası yok. Olay alışveriş seksi.

Çoğu erkek alışveriş seksi harici seks bilmez. O nedenle de kadını elde tutmak için sürekli bir şey yapması gerektiğini ve bunun bir nevi kader olduğunu düşünür. Örneğin kadının kocasını elinde tutmak için ayda 2 – 3 kere yaptığı seks alışveriş seksidir. Birçok evli çiftin standart seksidir ya da ilk 3 yıldan sonra içine düştükleri sekstir.

Validasyon seksi ise kadının karşılığında ilişki veya ilişki içinde ise bir şey beklemeden yaptığı ve kadına “maskülen bir erkek beni seçti ve benimle birlikte oldu / ben maskülen bir erkeği elde edebilecek çekicilikte bir kadınım” hissi veren sekstir. Farkı inanılmazdır.  Kırmızı hap ile kendini geliştiren erkeklerin bildiği bir farktır bu. Şimdiki kız arkadaş sen telekonferansta iken kendiliğinden yaramazca masanın altına girip oral seks yapmaya başladığında, daha 3 sene önceki kız arkadaşının lütfederek yaptığı oral seks aklına gelir ve aradaki farkı anlarsın.

Validasyon seksi illa tek gecelik ilişkilerde olmaz. Evli iken ayıkan ve kırmızı hapı karısı üzerinde uygulayan bir erkek bile sonradan 10 yıllık karısı ile ulaşabilir. Kriter çok basittir aslında : senin erkekliğin, masküleniten yeterli ise validasyon seksi alırsın. Eğer yeterince maskülen bir erkek değilsen ya seks alamazsın ya da alışveriş seksi alırsın. Yani ya sen yeterli olacaksın ya da yetmediğin kısmını ödeyeceksin. Acımasız ama adil maalesef.

Aslına bakarsanız alışveriş seksi de zevksiz bir şey değil ve kadının da zevk alabildiği bir şey. Fakat günümüzde feminizm yüzünden kadınlar erkek için hiçbir şey yapmamaları gerektiğini öğrendiklerinden bu tür seks bir anda aşağılanır bir hale büründü.

Oğlan çocuklarından soya oğlanlara

Modern erkeğe ne olduğunu burada tekrar yazmam gereksiz. Eğer bu blogu takip ediyorsanız benliğin bastırılması, maskülen tüm destek ağlarının yok edilmesi ve erkeklerin dövüle dövüle hastalıklı hayatlara hapsolması konusunu biliyorsunuz.

Fiziksel ve ruhsal olarak çektiği acılardan kurtulmaları konusunda genellikle erkeklere reçete sunmaya odaklanıyoruz. Bir erkeğe gerçek doğasını ortaya koymasını, karşı cinsi daha iyi anlamayı, zihnini, vücudunu ve ruhunu yeniden kontrol altına alması için gerekli kaynakları öğretiyoruz.

Peki ya oğlan çocukları?

Doğumundan itibaren maskülenitesinden utanan ve sürekli dilenen budala babasını izlemekte olan genç erkek ne olacak?

Fişten yeni çekilen erkeklerin erkek çocuklarını da maskülen ifadenin pek yürünmemiş yolunda yanına almasını sağlamak için ne yapıyoruz?

Bu zavallı çocuklar, babalarının her hareketini izlediler. 5 – 6 yaşına kadar bu çocuklar sizi, babalarını, sarsılmaz birer idol varsayarak izlerler. Siz onlar için yenilmez ve gerçek kahramanlarsınız, Zeus’un vücut bulmuş halisiniz.

Peki sonra?

1. Sizi sürekli TV başında kanepede yatarken görüyorlar.
2. Sizi kenarda, takımlarına hiç koçluk etmeden öyle seyredirken görüyorlar.
3. Süpermen vücuduna sahip olmadığınızı görüyorlar.
4. Yere oturup ya da dışarı çıkıp onunla oynamak yerine “git oyna” dediğinize şahit oluyorlar.
5. Sürekli telefonunuzla meşgul olduğunuzu görüyorlar.
6. Sürekli tıkındığınızı görüyorlar.
7. Kendi duruşunuzu savunmak yerine duvarın ardına çekilip teslim olduğunuzu görüyorlar.
8. Kendinizi uyuşturmak için sürekli alkol aldığınızı görüyorlar.
9. Sizi telefondan TV’ye, TV’den tablete ve sonra ordan yine telefona, kendinizi gerçek dünyaya hiç koymadan sürekli zihninizi uyuştururken izliyorlar.
10. Herşeyi izliyorlar ve sizin ortaya koyduğunuz örneği takip edecekler, ağzınızdan çıkan tavsiyeleri değil.

Bu oğlan çocukları onları tuttuğunu koparan, güçlü yaratıklar yapmak üzere tasarlanmış bir yazılım ile doğdular. Onları güçlü, hızlı, cinsel olarak çekici ve neşe dolu bir hayatı yaşayan bireyler yapabilecek bir yazılım ile.

O yazılım silindi gitti.

O yazılım, kendi öz babaları tarafından silindi gitti.

Siz, babalar, kendi eksikliğinizden kalan boşluğu, toplumun girip doldurmasına izin verdiniz.

Kendi çocuğunuza eğitim vermek için zaman ayırmak yerine, okul sisteminin onların eğitiminden tamamen sorumlu olmasına izin verdiniz.

Modern yaşamın rahatlığını, kendi çocuğunuzdan daha fazla sevdiğinize karar verdiniz.

Bir bir argüman değil, bir gerçek.

Eğer çocuğunuzu seviyor olsa idiniz şunları yapardınız :

  • Aşırı kilo almaya başladığını gördüğünüzde müdahale ederdiniz.
  • Önlenebilir sağlık sorunlarından, zayıflıktan ve özgüven eksikliğinden müzdarip olduğunu gördüğünüzde insiyatifi elinize alır ve onu harekete geçmeye zorlardınız.
  • Efendi çocuk tuzağına düşmemesi için onu kanatlarınız altına alır ve kadınlar konusunda öğrenmesi gerekenleri öğretirdiniz.
  • Oğlunuzun toplumun geri kalan zayıf kitlesi gibi bastıracağına maskülenitesini doğal olarak ifade etmesini sağlamak için onun yanında olurdunuz.

Bunların hiçbirini yapmadınız, zira siktiğimin rahatınız yerinde idi.

Bu nedenle günümüz erkekleri, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak zayıflar.

Durumları üzücü zira doğal dürtüleri ve gerçek benlikleri zihinlerinin derinliklerinden çığlık atıp duruyor. Gerçek bir erkek gibi açığa çıkmak için, masum olduğunu bilen ama mühebbet hücre hapsi almış biri gibi yalvarıp iknaya çalışıyor.

Bu oğlanlar güçlü, fit ve irrasyonel şekilde kendine güvenli olmaları gerektiğini biliyorlar ama öyle değiller ve neden öyle olmadıkları konusunda en ufak bir bilgileri yok.

Bir aslanı doğuştan köpekmiş gibi yetiştirin, birgün suratınızı parçalar.

Neden?

Çünkü aslan aslandır.

Oğullarımızın içinde aslan yürekleri var ama bu hayvanı ortaya çıkarmak biz babalara bağlı. Doğalarını bastırırsanız, bu güç  başka bir yerden vahşice patlar. Bunlar içtiklerinde kavgaya tutuşmak isteyen, ilişkilerinde dominant olmak yerine şiddete ve zorbalığa başvuran erkeklerdir.

Peki bir çözüm var mı?

Evet bu duruma sadece tek bir çözüm var ve bu da maküleniteyi açığa çıkarmak. Burada da babalara büyük iş düşüyor.

Klişe olacak ama gerçek şu : siz onların tek umudusunuz.

Çocuklarınız sizin örneğinizi takip edecekler, sizin tavsiyelerinizi değil. Ve çocuklarınız sizin kabul ettiğiniz standartlara yükselecekler, beklediğiniz değil.

Kendinizi düzeltin önce, onlar sizi takip edecekler.

Önce kendiniz için çıtayı yüksek tutun ve en ağır yükü sizin en önce kaldırıp en son sizin yere koymanızdan kimsenin şikayetçi olmadığını izleyin.

Siz onların liderisiniz.

Siz bu genç erkekleri pişmanlık, sefalet, depresyon ve kaygı dolu hayatlar yaşamaktan kurtarabilecek tek varlıksınız.

Kadınların oğullarımıza nasıl birer erkek olmaları gerektiğini söylemelerine asla izin vermeyin. Eğitim sisteminin, toplumun ve medyanın çocuklarınızın kafalarını doldurmalarına izin vermeyin.  Siz onların babasısınız ve bu eşiniz ile yanyana yapmanız üzere sizin işiniz.

Genç nesillerin zayıflıkları ile dalga geçmeye bayılıyoruz ama onların zayıflıkları bizim zayıf liderliğimizin direkt sonucu.

Fişten çekilip kendinizi bok çukurundan çıkmaya adadığınızda, sizi yıllardır izlemekte olan o gözleri unutmayın. Onlara Hunter ya da Craig yardım etmeyecek, o rolü siz oynayacaksınız.

Gelecekte ümit var arkadaşlar.

Hayata dair pozitif bakışım yüzünden sürekli alay ediliyorum ama ben böyleyim ve hep böyle olacağım.

Umuda inanıyorum.

Size inanıyorum.

Maskülenitenin hayatta kalacağına ve bunun sizin gece – gündüz ortaya koymaya istekli olduğunuz çabaya bağlı olduğuna inanıyorum. Bildiğimiz anlamda batı toplumunu, toplumdaki fişten çekilmeyi seçen aile babaların kurtaracağına inanıyorum.

Bunu okurken öfke ve pişmanlık hissedebilirsiniz. Bırakın bunu, geçmiş geçti gitti.

Sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi bu zorlukların üstesinden gelmenize, oğullarınızı yanınıza alıp harekete geçmenize yardım edecek.

Hadi hep beraber “Büyük Soya”yı alaşağı edelim ve oğullarımız ile onların oğullarını kurtaralım.

Çeviri : From Boy to Soy

Eskilerden biri

Herkese Selam

Erkek Adam bloğunu 2 ay dan beri yazıları ve yorumları izliyorum. Burada yazılan konular ve yorumlarda geçen terimlerin çoğuna yabancıyım. Okudukça gerçekte ne anlatılmak istendiğini anlıyorum. Yaşım 54. Erkek Adam veya Alfa derken Adamın erkekliği olarak anlıyorum..

Bildiğim şudur. Erkek adam hiç bir kayıtla kayıt altına alınamayan ve veya gücü nispetinde kayıt altına girmeyendir. Kendine ait bir doyum noktası yakalamaya çalışandır. Kendine ait doyum noktası. Bütün mesele bu. Bunu kimse bilmez görmez anlamaz. Anlatamazsın gösteremezsin. Sadece yaşarsın. Doyumsuzlukla yada doyumla. Bu Blogtaki arkadaşlarımız doyumsuzluklarının farkına varıp (kırmızı hap tabiri ile) doymak istiyor(uz).

Gerçekler zordur. Gerçekleri bilmek çok zordur. Gerçekleri yaşamak çok çok zordur. Gerçekleri hazmetmek gerçekten çok çok çooook zordur.Özellikle genç kardeşlerimiz hazır bazı bilgileri alıp matematik kuralları gibi formüller uygulanınca olacak zannediyorlar.

Yaş 54. İlk tokatı (Okul yılları öğretmenlerimizden yediklerimizi saymazsak) terör yıllarında altı üstü benden iki üç yaş büyük birisinden yemiştim. İkincisini de sıkıyönetim zamanlarında bir askerden yemiştim. İlk dayağımı döveceğimi zannettiğim bir yaşıtıma daldığımda yemiştim. gerçekler zordur. Hazmetmek dahada zor. Sonra ne oldu. 54 yaşıma kadar atmadağım yemediğim dayağın hatti hesabı kalmadı. Ve şu oldu. Dayağa doydum artık isteğim kalmadı. Doydum yani. Ama hala içimde kavgalarda gururumun kibrimin zorla kırılışının hüznünü veya iyiki daldım lan iyiki dövdüm lan dediğim sevinçlerim var.

Yaş 54. İlk cinsel temas farkındalığım ortaokulda şakalaşırken bir kızın kalçasına götüne her ne ise hafif bir temas ile ikimizdede bir şeylerin anlık değişimini gözlemlememdir. İlk kız ile çıkışım 16 yaşında çalışmaya başladığım iş yeri karşısındaki fabrikadaki bir kız gördüm o da beni gördü gösterdim kendimi ve yanımdakilere dönüp (yaklaşık 20 kişi kızları seyrediyoruz) şu kıza bakan olursa anasını sikerim lan oldu. Ve kıza 8 ayda 11 kez arkadaşlık teklif ettim. Sonunda kabul etti. Kızı Fabrika çevresinden başka bir yere götüremedim. Zibidi adam ne ister. O zamanlar sinemaya götür orasını burasını ellemek ister. Yada çalı dibine götürüp sikmek. Olmadı o zaman şunun farkına vardım. Ben bunun yanında ne duruyorum lan dedim.ve alternatif ihtiyacı hissettim. Ve kızı sessiz sedasız bıraktım. Alternatifler istiyordum. Çünki silah arkadaşım hücüm hücum diyordu. O zamanlarda erkekçe gibi dergiler vardı. Pembe aşk romanları vardı. Bunları okudum. Bu yüzden mahalle arkadaşlarımdan biraz dışlandım birazda ben istedim. Ve şunu anladım. Kadınlarda erkekler gibi cinselliği var. İstiyorlar yani. onlar istiyor ben istiyorum. Yürü be oğlum (siz yürüme diyorsunuz bakışmayada yürüme davetiyesi) 26 yaş evlenesiye kadar yürüdüm. bu arada çalışmaya devam baba parası yemedim. Arkadaş çevresi değişti. Uğrak mekanlar değişti. Hepsi için artı mücadele gerekti. Kadına doydum mu bilmiyorum.

Evlendiğim kız da fabrikadaki kızdı geldi beni nasip ile kısmet ile buldu.(Uzun hikaye) 3 tane 2 kız 1 erkek evlatımız var. Ben 49 yaşımda iken o kanserden vefat etti. Hanımdan Allah razı olsun bende razıyım. Çünkü erkek olarak kadından alabileceğim herşeyi aldım. Ve CPD (diyorsunuz) ikimizinde düşük değildi. Şunu gördümki feminen kadın ile herkes birlikte olabilir. Doyarmı doyar. Bende doydum.
Şimdi ikinci evliliğimi yapıyorum büyük bir mücadele içindeyim. Çünki feminist erkeksi benimle aynı yaşıt boşanmış 2 çocuğu olan cpd yok denecek kadar az bir kadınla evliyim. Ben istedim onunlada doyuma ulaşacağım.
Yaş 54 ilk müteşebisliğimi 26 yaşımda evlenmeden 3 4ay önce yaptım. İşyeri sahibi oldum. İşimi severek yaptım. Çok çalıştım. 3 iş yeri batırdım. Çok kazandığım zamanlar oldu. 50 kuruşa muhtaç olduğum zamanlar oldu. Şu an 4. işimi kurmalımıyım diye düşünüyorum. Şu var ki çalışma hayatı adamın erkekliğinde en belirgin öğe buradaki doyum ve varlığınız birçok şeyin belirleyicisi oluyor.  Disiplin şart kendi bedeniniz ve psikolojiniz üzerinde disiplin uygulayamazsanız hemen hemen hiç birşeyde başarıya ulaşmanız mümkün görünmüyor.
Bunları neden burada yazdım bilmiyorum. Galiba burada bana benzeyen adamlar var. Paylaşmak istedim.
Ayrıca Alfa terimine takılıp Alfa olmak isteyen arkadaşlara küçük tavsiyeler

1 – önce dayak yiyeceksiniz. Ve hazmedeceksiniz. dayak yemekten korkuyorsan unut hayal kurma.

2 – Kimseye muhtaç olmayacaksın. Bu yüzden iş hayatımız önemli ister disiplinle ister hedefinle kimseye muhtaç olma.

3 – Kadınlar hiçbir zaman Sümsük, Sürtük, Orospu, Güzel, Hanımefendi,Tatlı olmadılar (Fahişelere karışmam). Onlara bu sıfatları veren (takan değil) erkeklerdir. Çünki onların doğaları gereği potansiyellerinde mevcut. Erkek bunları açığa çıkarır. Ayrıca Kadınlar Kadınlarımız Annelerimiz Hala Teyze Abla Kızkardeş ve Kızlarımızdır. Varın ne söylerseniz şimdi söyleyin.

4 – Sağlığımız ve Zamanımız en büyük sermayemizdir.

Bir anım ile bitireyim bir gün namaz kılıyordum.
Birden aklıma hiç kadınla yatmamış bir erkeğe kadın sıcaklığını nasıl anlatabilirim. diye düşündüm.

Kalın sağlıcakla

Konuk yazar : eskilerdenbiri

Tek taş pırlanta yüzük neden alınmaz?

Bugün zorla da olsa ödeyebilene sanki zorunlulukmuş gibi algılanan tek taş pırlanta yüzük, feminen öncelikli propogandanın beyin yıkama kabiliyetine en güzel örneklerden biri. Bu “adet”, elmas üreticisi De Beers’in 1938 yılında elmas fiyatlarını şişirmek ve yeni pazar açmak için yaptığı bir reklam kampanyasından geliyor, öyle romantik bir geçmişi yok (nişan yüzüğünden bahsetmiyorum, sorsan “başlık parası mı ne kadar çağdışı” diyen modern kadının başlık parası olan tek taş pırlanta yüzük adetinden bahsediyorum).

Bugün beyaz yakalı bir erkeğin 3 maaşını bu saçmalığa gömmesi bekleniyor. Gömmeyin. Bu yaşıma kadar gelmiş ve evlenip boşanmış biri olarak övündüğüm şeylerden biridir, gücüm yetse de “bana kimse o taşa o kadar para verdiremez” deyip bunun arkasında durmuş olmam. Almadım, almayın, aldırmayın.

Her neyse, yazıyı yazma sebebim, aşağıdaki tek taş yüzük reklamı (alt yazıyı açın). JamesAllen.com firmasının “How Do You Know If A Girl Loves Her Diamond Ring” adlı reklam filmi (“bir kızın tek taş pırlanta yüzüğünü sevdiğini nereden anlarsınız”).  Rollo Tomassi’nin sıklıkla bahsettiği ve son zamanlarda utanmazca ortaya sürülen açık hipergaminin (göstere göstere alfa siker beta öder) iyi bir örneği.

 

Hatunun kucağında bir gece hopladığı Jose de beğenmiş! Ne kadar romantik değil mi? Yüzüğü veren sünepenin diz çökerek attığı bekleyen beta (ya da yavru köpek) bakışına, hatunun eski erkek arkadaşı ve Jose’nin resmedildiği zengin alfa – fakir ama piç alfa tiplerine dikkat.

Günümüzde reklamcılar alıcısı aslında erkekler olan bir ürünü satarken bile erkekleri aşağılayıp dalga geçmekten gocunmuyor.

Kadına tek taş alan bizden değildir.

Kadına diz çökerek evlenme teklif eden bizden değildir.

Tek taş kollektif yapılan shit testlere iyi bir örnek. Diz çökerek evlilik teklif etmek de.

Bir boşanma macerası daha

Selamlar.

Ben Murat. Yaş 32 oldu. 28 yaşında evlendim geçen yıl başlayan çekişmeli boşanma sürecim hâlâ devam ediyor. Hatalarımdan başkaları ibret alır belki diye paylaşmak istedim. Biraz öncesini de anlatacağım, bazı yerlerde bana katılmayabilirsiniz, herkesin hayata bakış açısı ve beklentisi farklıdır.

Yaş 28, memuriyet sebebiyle İstanbul da yaşıyorum o zamanlar, bir yıllık sevgilimi terk edeli bir iki ay olmuş. Kısaca değinmek gerekirse çok iyi biriydi, hasta olduğumda günlerce bana bakardı, gerçekten harika bir anne olur diye geçerdi içimden. Bana atkı örer, ben haksız bile olsam alttan alırdı. Yakından tanıdıkça benim tahammül edemeyeceğim huylarını öğrendim. Mesela otobüste giderken kendisini taciz eden bir adama karşı sessiz kalacak kadar pısırık olması veya bir film artistinden aldığı imzalı fotoğrafı baş ucundan ayırmaması gibi şeyler gözümden düşürmüştü.

Neyse o aralar küçükken tanıdığım ve yengemin akrabası olan, İngilizce dili ve edebiyatı son sınıf öğrencisi bir kızdan bahsettiler. Meğerse çocukluk aşkıymışım, benim haberim yok. Üniversitede tanıdıklardan sordum biraz, kız o güne kadar kimseyle çıkmamış, hem babaannesine de bakmak için o şehre taşınmış.

Onunla bir kahve içtik, çok utangaç ama çocukluk aşkı hâlâ devam ediyor gibiydi, uzaktan uzaktan izlermiş beni. Biraz ısınamadım, annem de karşı çıkınca bu işte hayır olmaz dedim.

Ailem ve çevrem evlen artık deyip duruyordu. Si siz olun otomatikman evleneceem ben moduna girmeyin.

Sonra annem bizim memlekette birinin kızını duymuş da bana haber etti. Pat diye telefonda konuşuyor buldum kendimi, talihsizlik kızın annesi açmıştı telefonu, onlarda izin vermiş oldu kızın benle görüşmesine. Kızla tanıştım 19 yaşında, lise terk, bayan kuaförü. Karşılıklı fotoğraflar atıldı. Kız açık ara diğerlerinden güzeldi. Memlekete gidince buluştuk. Efendim burada aklımın beş karış havada olduğunu söylemeliyim o zamanlar. Şu yaşımla arada dağlar kadar fark var.

Velhasıl kelam 6 ay sonra nişan yaptık. Sonra ben bu kızı bırakacak oldum çünkü fena tartışıyorduk, ailem mani oldu. Üç ay sonra da evlendik. Doğu görevim için şarka geldik ve evi orda kurduk. Bizim evimiz sırtımızda tayinci adamız, çok eşya almayalım dedik. Çok eşya almadık ama kadın kısmının mobilyaya, perdeye, halıya taptığını canlı canlı izledim.

Bir buçuk sene sonra kızım oldu. Kızımı çok seviyorum. Onu görmeye gidiyorum, beraber vakit geçiriyoruz. Bir hafta önce yanına gittim, beraber denize gittik.

Eşimden bahsedecek olursam sadece şunları diyeyim, burdaki tek arkadaşım bir gün sinemaya gidelim diye dışarı çağırdı beni, gittik. Beni evde yalnız bırakıyor diye annesini aramış, kaynana beni aradı, olay büyüdü. Ulan tek arkadaşım var ve yılda bir gün dışarı çıkmışız. Ha bir de yalan olmasın yüzmeye havuza gittik. Burda da aynısı oldu.

Çoğu memleket kadının da bu sorun var galiba, eşinin hobi veya uğraşlarına saygı göstermemek.

Kendisini açık lise sınavına götürdüm, bahçede beklerken telefonun ses kaydını açıp çantasını yanımıza koymuş, annemle beni dinlemek için sonra o ses kaydını annesine göndermiş.

Çok değil iki üç konu vardı problem olan. Çok konuştum, anlattım, hayatımda kimseye anlatmadigim kadar. Hiç bir faydası olmadı.

Düşünürken bile afakanlar basıyor şimdi. Kısaca önce saygı gitti. Diğerleri de kartopu gibi devam etti.

Bu süreçte benim rizam olmadan beş kez babasının evine gitti. ilk ikisi kızım doğmadan. Dördüncüsü tam 3 ay sürdü. Son bir ümit gidip aldım kızımla kendini. Daha da kötü oldu. Sen gelip bizi aldın diyordu, ben minnet etmişim gibi davranmaya başladı. Artık ayrılık çerez muhabbetine döndü ailede.

Bir gün kahvaltıda sakince anlaşmalı ayrılalım dedi. Beraber aile mahkemesine gittik, küçük bi telefon konuşması yaptı. Annesi ile konuşmuş. Bana gelip bağırarak -sen beni gerizekali mi sanıyorsun, kendime 1500, kızıma 1000 lira toplam 2500 tl ayda nafaka istiyorum dedi. Ben de sakince hayır dedim.

Meğer son gitmesinde ailecek boşanma avukatına gitmişler. Avukat da şiddet, ilgisizlik ve evden koyma yazarız hem tazminat hem nafaka alırız demiş. Düzgün olanlari tenzih ediyorum ama çoğu avukat şeref yoksunu.

Adliyeden çıktık, eve geldik. Yukarda hazırlamış olduğu bavullarını indirdi, beni otogara götür gidiyorum dedi. Kızımı bırak git diyemedim kızım çok küçüktü. Baktım taksi çağırıyor. Aldım arabayla babasının evine götürdüm beş saatte. Yolda cirkeflik diz boyu.

Hemen dava açtılar bana. Yalandan iki de şahit bulmuşlar dayak izi gördük diye.

Adi postacı kapıya not bırakmadan dava dosyasını muhtara teslim etmiş. Benim haberim yok. İki hafta olan cevap hakkını kaçırdım. Mahkeme tedbir kararı vermiş, çocuğun geçici velayeti anneye ve ayda 800 tl tazminat. Gerçi cevap hakkını kaçırmasam yine aynı olurdu herhalde. Adalet felan hikaye bunlar.

Aradan geçti üç ay. Sonra nolduysa benim hatun deli gibi pişman oldu. Devamlı aramalar mesaj atmalar. Affet pişman oldumlar ama iş işten geçmişti.

Ben de karşı dava açtım. Avukat mesajları dosyaya ekledi, karşı taraf sizinle barışmak istediğinde, tekrar bir araya gelmek istediğinde bu demek oluyor ki her ne olmuşsa olsun (ağır vakalar hariç) sizi temize çıkarıyor, kusursuz kılıyor hakimin gözünde dedi avukat. Tabi bu nafaka vermemeye yetmez belki tazminattan kurtarır.

Tahmini son iki dava kaldı. Ayda bir kızımı görmeye gidiyorum. Eşimin eski iş yerinde çalışmaya başladığını tespit ettim. Sorduğumda haftasonu yardıma gidiyorum dedi.

Şimdi 32 yaşındayım. 28 yaşında ki kendimle aramda çok fark var ve hayret ediyorum kendime. göre göre bu kuyuya nasıl atladım diye.

Tanıştığımda iyiydi evlenince böyle kötü oldu diye bir şey yok. Herkes tanışınca kendini dünya tatlisi göstermeye çalışıyor ve onun bekar halini görüyorsunuz sadece. O yüzden bazı şeylere karar vermek için en az üç ay tartın. Herşeyden önce kendinizi tanıyın ve sevin. Olaylara baktığınızda önce kendinizin mutluluğunu ve tatminini düşünün. Çok canım cicim olmadan önce. Her derdinizi anlatmayin. Hayata nasıl bakıyor anlayın. Kesinlikle arkadaşlarına bakın, çevresine sorun. Herkes melek gibi anlatabilir. Ailesine iyi bakın. Annesine, babasına, kardeşine nasıl hitap ettiğine bakın. Kırmızı cizgilerinizi soyleyin ve mutlaka istişare edeceğiniz bir buyugunuz olsun, dayı olur vs. Kadının yaradılışının sizden farklı olduğunu unutmayın.

Konuk Yazar : Murat

Boşanma tecrübesi

Boşanmayla ilgili,hem kendim yaşamış biri olarak,hemde ilgili yasaları takip eden birisi olarak paylaşımda bulunmak, hem beni psikolojik olarak rahatlatacağı için hem de bazı bilmeyen arkadaşlara durumun vehametini anlatabilmek için önemli diye düşünüyorum.

Kendi boşanmamla ilgili süreç sorunsuz oldu desem yeridir, zira anlaşmalı olarak boşandım. Ama ne acıdır ki 13 yıllık evliliğin bitişini hem de en ön sıradan canlı olarak bizzat seyretmek kötü oldu. Öğlen 12:00 de dilekçeyi verip, 15:30 da boşanmak da herhalde örneği pek rastlanır bir durum değildir. Hatta öyle ki,hakim karşısında geçen süre sadece 5-6 dakika filandı, gerisi evrak işleri, hakimi beklemek ,duruşma saatini beklemek v.s. idi. Boşanmak değil ama,maalesef bir yuvanın daha yıkılıyor oluşu beni çok üzdü.

Neticede,mal paylaşmadım, kadına tazminat ödemedim, avukat tutmadım, sadece çocuk için belli bir miktar nafakayı (ki onuda anlaşarak, ki zaten çocuk için nafaka olmalı) ödeme konusunda karar verilerek mahkemem bitti. Ama yanlış anlaşılmasın bu kadar hızlı ve bu kadar zararsız bir boşanma süreci sadece anlaşmalı ayrıldım diye olmadı, birazdan anlatacağım üzere aynı yasalar o günde geçerli idi bu günde geçerli. Hızlı oluşu küçük bir turistlik beldenin az olan nüfusunda ve ondan daha da az olan boşanma davalarının arasında gizliydi. Sorunsuz oluşu ise,hakimin iki defa ısrarla sormasına rağmen kadının kendim için bir şey istemiyorum demesinde gizliydi. Dine bakışınız nedir bilmiyorum ama,mihr bile istemedi.helal ediyorum dedi.

Neden bittiği konusuna gelince, o klasik bildiğimiz karı-kız, içki, kumar, şiddet, kıskançlık vs gibi sebeplerin hiçbirisi yoktu. Onca yıl geçmesine rağmen sebebini tam olarak bende bilmiyordum,çözemiyordum. Belki onda bir cevabı vardır diye düşünüyordum. Sorduğumda ondan da tam bir cevap alamıyordum. Öte yandan her zaman sözüm ona hiçbir sebep yokken bu evliliğin boşanmayla sonuçlanması beni her zaman düşündürmüştü. Boşanmadan sonra adeta tez yazar gibi,bu işler neden oluyor diye araştırırken birşeylerin farkına vardım. Ama araştırmam kendimden ziyade yani kızgınlıktan, hırstan, ya da acı ve üzüntüden değil, tamamen psikolojiye olan merakımdan dolayıydı. Freud , Adler, Jung, Horney gibi isimleri severek okurum.

Tutanaklar, mahkeme kayıtları, üçüncü sayfa haberleri, hukuk siteleri, konuyla ilgili tartışma programları söyleşilere katılma, psikoloji kitapları vs. derken belli bir yol katettim. Kadınların güce ve dominantlığa aslında hayran olduklarını o yıllarda keşfetmiştim, ama neylersin ki boşanmadan sonra bunları öğrenebilmiştim. Meğer ben istemeyerek, farkında olmadan, aslında iyi olacağı umuduyla çok hatalar yapmışım, Tek tek saymanın anlamı yok ama en büyük hata onun mutlu olmasının herkesi mutlu edeceği hatasına düşmüş olmam imiş (en büyük betalık ta bu değil mi zaten). Sitenin neresinde okudum hatırlamıyorum”bizim bunları anlatacak büyüklerimiz yoktu”. O yıllarda, bu arada 90 lı yıllardan bahsediyorum. 25 inde evlensem, 13 yıl evli kalsam, ayrılalı da 10 sene olduysa artık yaşımı tahmin edersiniz 🙂

Bu sitenin bana faydası, benim düşüne düşüne bulmuş olduğum şeylerin, aslında başkaları tarafından da düşünüldüğünü, işin aslının ne olduğunu anlama yardımcı olması oldu. Kendimi düşündüğümde, galiba ben artık bir MGTOW um. Zaman zaman parasız olarak gelenim gidenim olsa da,bu işlerin artık beni kafa olarak yorduğunu hissediyorum.

Uzun oldu biraz biliyorum ve affınıza sığınıyorum. Buraya kadar kendimle ilgili olanı anlattım. Anlattım zira,bu siteninde anlattığı gibi, gelecekte eksik sahaya çıkmanın benim ki gibi neredeyse bir ömüre maloabileceğini görmek açısından önemlidir diye düşünüyorum.

Şimdi arkadaşlar, iki çeşit boşanma türü vardır. Biri anlaşmalı diğeri çekişmeli boşanma. Her iki çeşit boşanmada da erkeğe fayda sağlayacak birşey yoktur, kadının tüm hakları ikisinde de aynen devam eder. Anlaşmalı boşanmanın tek farkı hakimin soracağı soruları tarafların kendi arasında taratışma olmayacak biçimde mahkemeden önce karara bağlamış olmasıdır. Hal böyle olursa da işler daha çabuk ilerler, yalnız dikkat edin daha çabuk diyorum daha az zararlı demiyorum. Zira kadınlar herşeyin etkisiyle,(eş-dost, akraba, feminizmin etkileri, kadınlık içgüdüleri, kızgınlık, acı vs.) her an verdiği sözden cayabiliyor, eğer cayarsa da işte o zamanda iş çekişmeli boşanmaya dönüyor. İş oraya dönünce de,belki hepsinde değil ama bir çoğunda insanı insanlığından utandıracak manzaralar yaşanıyor. Siz siz olun dilemem ama, günün birinde boşanmayla yüzyüze kalırsanız ne yapın edin anlaşmalı olarak ayrılmaya çalışın, zira maddi yıkım her iki boşanma türünde de olacak ama manevi yıkım çekişmeli boşanmalarda çok daha had safhada olabiliyor.

İster çekişmeli ister anlaşmalı boşanma olsun,boşanma davasını kim açarsa açsın,temel olarak hakim 4 şeye bakıyor. Sırasız olarak

1-Kadına verilen nafaka(yoksulluk nafakası).
2-Çocuk için verilen nafaka(iştirak nafakası).
3-Velayet(çocuğun kimde kalacağı).
4-Mal paylaşımı.

Bunun dışında tedbir nafakası yardım nafakası gibi türler de var ama temelde bu 4 maddenin sonuça ulaştırılması mahkemenin birincil görevidir. Mahkemeler özellikle velayet ve iştirak nafakasını tartışmasız biçimde hükme bağlarlar. Diğerleri biraz daha pazarlığa tabi olabilir. İşin teknik ayrıntıları lafa boğulmamak için sonraya bıraktım.

Kardeşlerim, her ne kadar kanun maddeleri eşit ortak iki eşten bahsediyor gibi görünse de, öyle yazsa da, işleyiş, ya da genel teamüller, gerçekten belirgin, geçerli kanıtlar yoksa, örneğin evli bir kadının ben kocamı aldattım demesi ve aldattığı adamın da bunu onaylaması (bu nasıl mümkündür tahmin edin) gibi durumlarda erkeğin lehine işler, bunun dışında tamamen kadının lehine olan birşeydir boşanmak. Bu durum nasıl olur demeyin gerçek bu, bizdeki biraz daha ağır olmakla birlikte gelişmiş dediğimiz toplumların tümünde durum bu. Hatta Kanada da durum o kadar had safhaya vardı ki erkeklerde boşanma sendromu denen bir sendrom oluşmaya başlayınca Kanada yargıtayı boşanmalarda daha adil davranılması şeklinde görüş bildirmiş, uygulanıyor mu yada ne kadar uygulanıyor bilmem. Peki bu durum neden böyle oluyor, neden herşey kadının tekelinde, erkeğe neden bu kadar zalimce davranılıyor, kadın nafakayı neden hakediyor yada haketmiyor gibi soruların cevabı başka bir yazıda olsun.

Şu bir gerçek ki, boşanma davalarında tutacağınız memleketin en iyi avukatı bile sizi tazminat ödemekten kurtaramaz, en fazla yapabileceği sizin,bu soygundan daha az zararla çıkmanızı sağlayabilmektir. Haksızlık etmek istemiyorum ama erkeğin tuttuğu avukat bile,bazı sebeplerden dolayı aslında erkeğin o davayı kaybetmesini için için bekler.
Tek bir yazıda işin hem teknik ve hukuki yönünü hemde psikolojik ve manevi yönünü anlatmak zor olduğu için şimdilik burda kesiyorum. En kısa zamanda tekrar yazmak istiyorum.

Konuk Yazar : Atma ZİYAA

Bir boşanma hikayesi – Tehlike sinyalleri

Bir boşanma hikayesi yazısının devamı. Şu istek üzerine yazıldı :

“Bu hikayenin ibretlik olması için şu soruyu sormam lazım : bu kızın böyle olacağını evlenmeden önce hiç göremedin mi yoksa mavi hap yüzünden görsen bile erkek olarak doğru olanı yapıp evlendin mi? Varsa ne tür özellikleri kırmızı alarmdı.”

Bu sitede neyden sakındırılıyorsa o geldi başıma. Tam bir mavi haplı idim. Ben 32 kız 30 yaşlarında idi. Hiç evlenmemiştim.

Geldi gitti yanıma. Hiç de güzel değildi ve çalışmıyordu. Açık öğretim çeko mezunu idi. Bana kapağı attı. Duvara toslamadan beni elde etti. Mavi haplı olduğum için göremedim. Biraz görür gibi oldumsa da ailem ve çevrem beni utandırarak ve evlenmeyen yaşlı bir erkek olmaya gittiğimle beni korkutarak, beni sevdiğini (!) iddia eden bu kız konusunda ikna ettiler.

Nişanlılıkta kız çok açık verdi. Gezmeci, bencil, sevgi yoksunu ve benimle sırf maaş için evlendiğini olduğunu gösterdi. El değmemiş çiçek gibi dursa da okumamış ve kasabada yetişmiş bir bayanın kendi çevresinden bu kadar erkekle hem arkadaşlığı, samimi konuşmaları hem facede falan yazışmalarını hep iyiye yordum. Uyanacak olsam ailem azarladı. Mavi haplı olmak, bir gün seni beğendiğini söyleyen bir kadını oneitis etmeyi ve onu melek olarak görmeyi emrediyordu.

5 gün 5 gece düğün bizim buranın adetidir. Okumuşlardan yapan kalmadı. Düğün salonumda 3 saat yapar bitirirler. Kız tarafları, okumuş erkekten bu sokak düğününü isteyemezler ama ben olaya kız tarafından baktığım için bana teklif bile edinmeden yaşıma maaşıma bakmadan bu işe giriştim. Kızın içinde ukte kalmasınmış dedim.

3 aylık evlilikte sofraya kadar ben kaldırırdım. Kızın her dediğini yaptım. Önce beni bir centilmen olarak beğenen kız benden hemen soğudu. Peşimde o kadar gezen kız beni aşağılamaya ve boşanma lafları ermeye başladı. Gecelere kadar akraba ve arkadaş evlerinde vakit geçirmeye başladı. Engellemek istedim ailem usanır dedi beni durdurdular. Kız en sonunda ağzındaki baklayı çıkardı:

“SEN ERKEK OLSA İDİN BEN BİR YERE GİTMEZ VE HER DEDİĞİNİ YAPARDIM. SEN BUNA LAYIKSIN. BU HALİMİ BEĞENMEZSEN HADİ BOŞANALIM. SEN KAYBEDERSİN. BEN YAPACAĞIMI BİLİRİM.”

Ben bu erkek olmamayı bu sitede geçen erkekadam olmamak olarak biraz anladım ama mavi hap gözümü kör gibi etmişti. Yoksa cinsel anlamda erkektim.

Bir de kime danıştı isem biraz daha kıza özgürlük ve benim ev işini yapmamı tavsiye ettiler. Özellikle kadınlar bunu tavsiye ettiler. Ailemde olsa akrabam da olsa kadınlara danışmamak lazımmış.

Kız saatlerce telefonda boşanmış kız arkadaşlarıyla fikir alışverişi yapıyordu. Boşanmış o kızlardan biri bir kasapla kaç yıl evli kalmışmış da o kasap bu kızı dövmüşmüş de hatta camdan bile sarkıtmışmış da. Ben de dedim ki eşime: “Niye bununla dertleşiyorsun. Biz evleneli birkaç ay oldu. Ben sana şakasından hayvan bile demedim. Bir gün el kaldırmadım, her dediğini yaptım. Bir gün senden ayrı yatmadım. Sigara, alkol, karı kız dahil bir kötü alışkanlığım bile yok. Küfür bile etmem. Neden dertleşiyorsun…”

Bana verdiği cevap: ” Sen dur her şeyin bir zamanı var.”.

Oysa ben akıl alabileceğim erkeklere ve avukatlara utandığımdan gidemedim. Ayıp olmasın diye kızın çok yaptığını aileme de anlatamadım. Kızın bu boşanalım yaygaralarını hiç bilmediler ve hep bana itidal tavsiye ettiler. Ben de hep durdum.

Kıza öğüt verdim, arzunun ve sevginin pazarlığını yaptım. Kötü erkekleri örnek verdim, ben şunun gibi dövüyor muyum, falan dediğimde ‘keşke dövsen daha iyi, onlar erkek sen değilsin…’ ayaklarına giriyordu.

Gerisini anlattım. Bu siteyi o zaman görseydim keşke. Boşanma tecavüzüne uğradım. Ailem, ülke yasaları, akıl verenler ve mavi hap birleşince böyle oluyor. Bence sokakta kadın kesen zavallıların benim gibi hikayeleri vardır. Benim mesleğim ve karakterim sabırla davranmamam neden oldu.

Zeka ve eş seçimi

Erkeklere En Çok Söylenen Yalanlar yazısında optimusprime34 rumuzlu arkadaş bir daha sormuş (daha önce de sorulmuştu) :

Sitenizi uzun süredir takip ediyorum ve ekşi sözlük’te red pill başlığını da. Geçenlerde 1f trp hakkında eleştirel bir yazı yazdı ve ne yalan söyleyeyim sanki ikinci defa kırmızı hap almış gibi oldum.

https://eksisozluk.com/entry/79034038

Burada eşinizi seçerken ya kendinizden ya çocuğunuzdan feda edeceksiniz, feminenlik ile yüksek zeka ters orantılıdır, çok feminen kadından iyi anne olmaz, mutlaka zeki kadın seçmelisiniz ama siz de ondan zeki olmak zorundasınız ve kadınlar zekileştikçe erkek otoritesine olan ihtiyacı azalır diyor. Bir de game’in orta yaşlı kadınlarda aynı güçte etkili olmayacağını söylemiş ve olayın kadının özsaygısı ile ilgili olduğunu özsaygı arttıkça daha az feminen olacağını anlatmış. Okuyunca argümanları çok mantıklı geliyor ve sanki hala evlenip çocuk sahibi olmayı düşünerek kendimizi kandırıyoruz hissine kapılıyorum? Siz ne düşünüyorsunuz bu eleştiriler hakkında? Ayrıca en sonda paylaştığı yazıda flörtle eş seçilmez deniyor ama peki eşimizi nasıl seçeceğiz?

Ben “kafasına vurup sikecen sonra kapıya koyacan” tadında adamları takip etmiyorum ama bahsedilen linke sorudan sonra baktım.

Evet TRP’de “ideal kadın” tanımı yapan adamı ciddiye almayın. Evlenmek için ideal kadın diye birşey yok. Evlenilmeyecek kadın var ve evlenmeye girilebilecek bir çerçeve var.

İdeal kadın nedir biliyor musunuz? Erkeğin kaytarması mümkün olmayan performans yükünden kaytarmak için varolmasını arzuladığı ama gerçekte olmayan kadındır. İdeal kadın, “ben erkek olmasam da beni erkeği sayacak” kadındır. Yoktur.

Zeka konusunda da dürtülerinizden ziyade aklınızı kullanın. Bunu daha önce yazmıştım ama yorumlarda kaldı:

Insan cocuk icin, icinde ask olmayan mantik evliligi yapabilir. Eski usul. Kadinin erkege hayranlik ve sevgi duydugu ama erkegin mantik cercevesinden cikmadigi bir evlilik bence bu devirde riski en aza indiren evlilik. Bir de ortam o kadar fazla guzellige tapan mavi hapli dolu ki biraz kafanizi calistirip IQsu yuksek ama CPDsi sizden bir iki puan az bir kadinla evlenirseniz daha iyi. Evrim kadinda yuksek zekayi eleyecek sekilde calismiyor ve cocugunuza IQ sizin ve esinizden geciyor. Bana sorarsaniz diger hersey esitse HB6.5 ama IQ 120 bir kadini HB8.5 ama IQ 90 (Turkiye ortalamasi 93) kadina tercih ederim. Bizim evrimsel mekanizmalarimiz bagisikliga cok odakli ama zekaya odakli degil (modern zamana kadar 100 uzeri zekanin bir yarari olmadigindan). Ama bu devirde zeka cok onemli (bagisiklik asi ile hallediliyor). 15 puan IQ ustunlugu hayat boyu gelirde inanilmaz fark yaratiyor.

Kadınlar için de aynı şey geçerli. Alfa dediğin adamın temel evrimsel avantajı bağışıklık sistemi ama bu devirde zeka (beta bir adamda çok yüksek olabilen) çok daha önemli. Şahsen onlara da aynı tavsiyeyi veririm ama burası erkeklere yönelik bir site o nedenle erkeklere odaklanacağız.

Feminenlikle zeka arasında ise 1f’in dediği ilişkinin olduğunu düşünmüyorum ama eğer bu yönde bir araştırma varsa bakarız. Şu doğru, çoğu yüksek yönetici kadın çok zeki ve aynı zamanda feminen değil ama bunun sebebi muhtemelen yapay seleksiyon. Tepeye gelmek için sadece zeki değil aynı zamanda çocuk bakma ile ilgili şeylerden fedakarlık etmek ve erkek gibi agresif olmak lazım bu nedenle de zeki ama feminen kadınlar zeki ama feminen olmayan kadınlar kadar göze görünecek yerlere gelemezler. Bu nedenle de zeki kadınların hepsi maskülen görünüyor olabilir.

Dünyayı siyah – beyaz gören adamların yaptığı en büyük hata popülasyonların uçlarına bakmaktır. Buna erkekler kadınlardan zeki midir? yazısında değindim.  feminenlik ve yüksek zeka nadiren bir arada bulunur önermesi IQ’nun yüksek ucunda doğru olabilir ama ortalama IQ’nun 2 standart sapma üstünde böyle birşeyin gözlemlendiğini okumadım.

Zeka ile feminenlik ve zeka ile güzellik arasında ters muhtemelen uçlarda var. O da ne kadar dramatik tartışılır. Yani “yakışıklı alfa erkeklik ile zeka arasında ters” orantı var da diyebilirsin ama benim bildiğim çok çok zeki ve beta adamlara ne kadar çirkin diyebilirsin tartışılır. IT sektöründe herkes bir Bill Gates çirkinliğinde değil. Hatta Bill Gates istisna.

Evet zeka güzelliğe basar. Eğer çocuk yapacaksam güzel ama zeka konusunda pırıltısı olmadığı belli bir kadın yerine zeki ama güzellik konusunda pırıltısı olmayan kadınla evlenirdim. Tabii sizi idealize edilmiş bir güzellik anlayışına mahkum ederek 20lerinizde açlığınızı garantileyen ve açlıkla bir kadının eline düşmenizi sağlayan mavi haptan kafasını tam olarak kurtaramamış bir erkekseniz, HB 5.5 – 6 arasına HB 4 ya da HB 3 diyebilirsiniz ve sizin için zeki kadın ne güzeldir ne de feminendir. Sizin işiniz çok zor evet.

Bir boşanma hikayesi

Ben de boşandım. 3 ay evli kaldım. 5.gün 5.gece.düğün, gelinliğe kadar masraflar için neler harcadım neler.

Bu yazıyı ibret alın diye erinmeden şu saatte uzun uzun yazdım. Evlenmeyin diyemem ama güzel ülkemin erkeklerini ne beklemektedir, aşağıdaki yazımı(başıma getirilenleri) okumadan anlayamazsınız ve anlamadan evlenmeniz bir facia olur. Siteden bu yazıyı ayrı bir başlıkta yayınlamasını erkeklerimizin iyiliği için istiyorum. Karar kendilerinin.

Başlıyorum:

Neyse anlaşamadık ve ben dava açtım. Dava 1 yıl sürdü ve kızın boşanmak istemiyorum, beyanıyla davam reddedildi ve 3 sene ayrı yaşama verdi Mahkeme. Bu davada bende ya da kadında bir kusur tespiti yapılmadı.
Bu karardan 3 ay sonra kız tarafı bu sefer bana boşanma davası açtı. Ve dava 1 yıl sürdü. Kadın tarafının açtığı bu davada ben boşanmayı kabul ettim. 2 taraf da boşanmayı istediğinde hakime düşen, boşanmaya hükmetmek oldu. Gelelim nafaka ve diğer şeylere.

Ben de kusur bulunamadı ve bunun için kadının manevi tazminat isteği reddedildi. Ama komik bir gerekçe ile maddi tazminata hükmedildim. Boşanmadan dolayı kadının maddi kayıpları oluşmuş, aynen böyle diyordu gerekçe. Ben yargıtaya bile itiraz ettim. Kadın kendi dava açtı ve boşanmayı istedi. Kendi dava açıp da boşanmadan dolayı maddi kayıp da ne oluyormuş, falan dedim ama temyizim reddedildi.

Gelelim nafakaya. Nafaka yükümlüsü oldum. Peki kusur tespiti yapılmadan nasıl nafaka yükümlüsü oldu. Sıkı durun aynen şu gerekçeyle:

“Erkek tarafı reddedilen boşanma davası açmakla kusurlu taraf haline gelmiştir. Bunun için nafaka ödemesine…”

Hani 1.davayı ben açmıştım ya. 2. Davayı kadın açmıştı ya. O 1. Davam reddedildi ya, mahkeme onu kastediyor.

Yargıtaya başvurdum. Her dava bağımsızdır, dedim. 1. Davam reddedildiyse kadın tarafı 2. Davayı açmasaydı, dedim. Hem 1. Davayı reddettiren ve 3 yıl ayrı yaşama ve eşini (beni) ikna hakkı kazanan kadın tarafı(eşim), yeni 1 tek kusur bile isnat etmeden neden 1 ay sonra dava açtı, dedim.

Neyse reddedildim.

Gelelim takı ve çeyize. Karşı taraf bir liste sundu mahkemeye. Annesi ve kardeşini tanık gösterdi. Hakim anneye sordu. 102 madde olan bu çeyizler hakkında ne diyorsun. Annesi aynen katılıyorum, bu çeyizleri biz erkek evine verdik, dedi. Hakim yaz dedi katipe, annesi listeye aynen tanıklık etti. İtiraz ettim o an. Bu listede bir çatal takımına 700 tl denmiş. Böyle marka ve sayılar tek tek belirtilmiş ve fiyatlar fahiş. Madem annesi bunları tek tek eliyle yerleştirmiş ise, listeyi aynen katılıyorum diyeceğine eliyle koyduklarını saysın, dedim. 1 tek ördekçioğlu tencere seti, diyebildi. Ama mahkeme o listeyi benden aynen istedi. Ağzım açık kaldı.

Takı konusunda da öyle oldu. Kızla ayrılık günümüzde tartıştık ve kız çekti gitti. Hastaneye gitmiş sakinleştirici almış. İşte bu ilaçlar ve hastaneye gitmesi takı meselesinde bana karşı kullanıldı. Kıza demişim ki ben evden gidiyorum, ben gelmeye evden gitmiş ol. Kız da ben evde yokken beni beklemiş ve benim gelmeyeceğimi anlayınca psikolojisi bozulmuş ve evden ayrılmış ve takıları alamamış. Ben de daha önceki 2 boşanma davasında bana kusur tespit edilmemesini bu takı davasında delil olarak sundum. Eğer bir kusurum olsa idi, kovma gibi bir kusur tespiti yapılırdı ve ben manevi tazminata hükmedilirdim. Karşı taraf ise kusurlu olduğum tespit edildiğini ve nafaka yükümlüsü olmama hükmedildiğimi, söylediler. Ben de nafaka yükümlüsü olmam, davayı benim açmam ve bu davanın reddedilmesi gerekçesiyle olduğunu söyledim. Üstelik hem bu davalarda hem öncekilerde karşı taraf yani kız tarafın 2 şahidi olduğunu; biri kızın annesi biri de kızın (eşim yani) kardeşi.

Sonuç altınların faiziyle iadesi.

Eşimin avulatı haber salmış. Boşuna yargıtaya verip para harcamasın, kadın her durumda haklı, kız istese 8 değil 16 bilezik bile isteyebilirdi, demiş.
Avulatları haklı, dedim ve temyiz etmedim.

Ha unutmadan söyleyeyim. 1. Davada 3 ay süren ekonomik araştırna yapıldı. Ben öğretmenim ve kız çalışmıyor. O gün için benim maaşım 1830 tl falan. 500 tl tedbir nafakası (dava bitene kadar bağlanan nafaka) bağlandı. Ve davaya devam ara kararı alındı. 3.5 aylık nafaka 1800 ediyordu. Diyelim mahkeme bugün 15.00’te bu tedbir nafakası ara kararını verdi ya. Yarın sabah 08.30’de beni icraya verdiler. 1800 tl oldu bir gecede 3500 falan. Avukatları aynı zamanda icra vekili olduğu için 1500 tl vekil ücreti, icra mahkeme masrafı falan eklediler.

Neyse 1. Davam reddedildi ve davayı kaybettiğim için 400 tl 3 yıl ayrı yaşama nafakası artı mahkeme masrafları artı karşı tarafın vekalet ücretine hükmedildim. Yine ertesi gün sabah icraya verildim. Önceki icra 1. İcra dairesinde ise bu icra 3. İcra dairesinde açıldı. Ve maaşıma haciz geldi. Eğer önceki icra dairesine bir dilekçe verselerdi otomatikmen maaşa icra gelirdi ama vekilleri tekrar vekalet ücreti alamazdı ve ben tekrar icra mahkemesi masrafı ödemezdim. Bir de 1 gün beklemeden nafakayı ödemiyor diye maaaşıma haciz ile beni okulda rezil etmek istediler.

2. Davamız açıldı demiştim. Onda da tedbir nafakası bağlandı. O davanın da bir sonu oldu. Her defasında beni farklı bir icra dairesinden dava ettiler. Ve her defasında hem asıl Aile mahkemesinde hem 1 gün sonra açılan farklı icra dairelerinden vekalet ücreti ve mahkeme masrafları ödedim. Hakime şikayet ettim bu durumu. Oralı bile olmadı, avukatları söz aldı. Bizim yasal hakkımız dedi. Bir şey diyemedim. Kızın ailesinin fabrikası var dedim. Kız nasıl baba evine sığınır kabul edilsin ki dedim. Vekilleri; kızın ailesinin maddi durumu mahkemenin konusu değil, dedi. Öyleymiş sustum. Azarlandıklarımı hiç saymıyorum. Kendimi yıllarca davadan davaya düşmüş yargılanan bir suçlu terörist gibi hissettim hep. Vekiller benim gibileri bekliyor ki yolsun. Neyse…

Hatta maddi tazminat 18000 tl bağlandı ya bunu da farklı dairede icraya verdiler. 1 gecede 23 bin tl oldu bu para. Vekalet, masraflar… falan. Ödeyemeyeceğimi beyan ettim. Maaşıma haciz geldi. O günkü maaşımın 4’te 1′ olan 500 tlye hükmettiler. Tam 36 ay boyunca ayda 500 tl kesildi. Toplamda 18 bin tl kesilmiş oldu. 18 binin 23 bin tl olması yetti mi icra dairesine gittim. Kalan ne kadar dedim. 18000 tl kaldı dediler. 18 bin tl, 36 ayda toplam 18 bin tl kesilmesine rağmen nasıl 18 bin tl kalır dedim. Müdüre kadar hesaplattım. Doğru 18 bin tl kalmış. Faizler, karşı tarafın avukatının bir kaç bahane ile itiraz dilekçeleri dolayısıyla vekil ücretleri katlamış gitmiş.

Neyse bu arada başka ile ve okula tayinim çıktı. Vekilleri tekrar dilekçe vermiş. Ek.ücretlerime de haciz geldi. Haftada 30 saat.derse giriyordum. Hafta sonları kurs açmıştım. Sınav ücretleri dahil her şeye icra geldi. Maaşımın dörtte biri artı tüm ek ödemeler. Yeri geldi ayda 2800 tl kesildi. 5 ayda 11700 tl daha kesildi. Tekrar icraya gittim. Ne kadar borcum kaldı, dedim. 16700 tl kalmış. 18 bin kalmıştı nasıl olur da 5 ayda 11700 ödememe rağmen 16700 kalır dedim. Memurun biri dedi ki: Bu şekilde bitmez bu borç. Toplu kapat. Nerden nasıl bulursan bul, dedi.

Neyse buldum buluşturdum kapattım.

İşte bundan 15 gün sonra da takı ve çeyize 40 bin tl geldi. Aman maaaş haciz gelmesin diye karşı tarafa haber saldım. İcraya vermeyin de peşin ödeyeyim dedim. Peşin deyince ve ayaklarına düşünce tamam dediler. Kredi çektim. Nisan 2018de 40 bin tl Halk bankasından maaş müşterilere özel indirimli çektim. Faizle birlikte 57 bin tl. 48 ay taksitle ayda 1200.

Şu an Temmuz 2018’dayız. Şimdi olsa o altınlar falan 60 bin Tl ederdi.

Faizde yükseldi. 28 bin falan ediyor. 88 bin toplam. Ayda 2000 tl falan ederdi. İyi ki bu güne kalmamış. Zaten bankalar 50 bin tlden fazla tüketici kredisi vermiyorlar. Tam 6 yıla yakın davalar nedeniyle elde avuçta bir şey kalmamıştı. Mecbur maaşıma ve ek ücretlerimin tamamına icra gelirdi. Tahminim ayda 2000 tl kıza öderdim. Ve 10 seneden aşağı da bitmezdi.
Çocuk da yok. 3 ay evlilik. Ve kusur tespiti yapılmadı.

Ben hikaye olsun diye anlatmadım bunları. İlk defa burada hikayemi anlattım. Evet bu site bunların hem yeri hem bu anlattıklarım için tam sırası.

Maalesef Türkiye tüm diğer ülkelerden daha kötü durumda. AB ve ABD’de hemen hemen nafakalar kalktı. 1 yıl evliliğe 1 yıl nafaka falan kesiliyor. Daha benim çocuk da olmadı. Bu hikayeye iştirak nafakası, icra ile alınan çocuk, gösterilmeyen çocuklar falan da eklemedim.

Hakimler çok değişti. Biri bana acıdı. Toplu nafaka kesti. O zaman 9000 tl idi. Karşı taraf toplu para diye sanırım itiraz etmedi. Yıllarca belki bir ömür ödemekten kurtuldum. Her erkek benim kadar şanslı değildir. 2 güne 10 yıldır ödeyenleri duyuyoruz basın yayında. Kadın evlense veya nikahsız yaşasa ya da sevgili edinse erkek tarafın haberi bile olmaz. Olsa bile ispatlaması lazım. Zina bile artık suç değil. Polis kimsenin evini basmaz. Ahlak polisi bitti o dönemler. Kimse de (özellikle kadınlarda) vicdan kalmadı.

İlginç mahkemeler ve feminist basın hatta tamamı Beta olan erkeklerimiz kadını yalan söylemez,ahlak abidesi melekler olarak görüyor.

Avrupada yine evlilik kurumu bitmiş. Bizdeki evli erkeğin rezilliği kimesede yok. Bizim Türkiyede hala bekara ev verilmeme,adam yerine konulmama ve utandırma hala yaygın ve güçlü.

Türkiyede hala düğünü erkek yapar, takı kadınındır, eşya erkeğin sırtında.

Erkek ve evlilik.

Yok ya.

İkinci Bölüm : Bir Boşanma Hikayesi – Tehlike Sinyalleri

Konuk Yazar : Metin Bey

Karım bana düşman gibi davranıyor

Burada anlattığımız temel zihin yapısı, uzun süreli ilişki ve evlilikte daha da gerekli. Zira bu ikisinde, özellikle de ikincisinde, mavi haplının kaybedeceği çok şey var. Örnek olarak internete baktım ve hızlıca şu aşağıdaki hikayeyi buldum. Hikaye çok eski olsa da oldukça sık görülen bir durum.

Eskiden “kılıbık” diye bir kavram vardı. Babamların bazı arkadaşlarıyla kılıbık oldukları için hunharca dalga geçtiklerini, medyada bu kavramın çok kullanıldığını hatırlarım. Hiç farkettiniz mi, artık neredeyse hiç kullanılmıyor? Bunun nedeni eskiden istisnai olan bu erkek tipinin artık neredeyse norm olma yolunda ilerlemesi olmasın? Sanırım günümüzde buna marifetmiş gibi hanımcılık diyorlar.

Örneğimiz Güzin Abla’ya yazılan şu yazı :

Karım bana düşman gibi davranıyor …

Güzin Hanım; çok kötü durumdayım. Ben 35 yaşında karısını çok seven, bulaşık, çamaşır, çocuk bakımı ve her türlü ev işini yapan bir erkeğim.

Ama farkına vardım ki bunlar eşimi mutlu etmek için yeterli değilmiş. 3 gün önce eve gittim ve eşim ağlayarak “Artık seni sevmiyorum, sana dokunmak istemiyorum, seni yabancı olarak görüyorum ve boşanmak istiyorum” dedi. Ve psikoloğa gitmek istediğini söyledi. Bütün dünyam yıkıldı o an. 3,5 yaşında bir kızımız var. O an ağlamaya başladım ve aklını başına toplaması için bir arkadaşıma gittim. 2 gün orada içip durdum. Bir psikolog ayarladım ve geçen cumartesi eşimle birlikte ona gittik. Ama eşim benim durumumum daha kötü olduğunu söyleyerek asıl benim tedavi görmem gerektiğini söyledi. Razı ettim birlikte gidecektik. 2 gündür durmadan içiyor ve ağlıyor. Bana bir düşmanmışım gibi davranıyor. Bana söylediği artık her şeyin biriktiği, patladığı ve bütün sorumluluğun da benim olduğu. Ama ben onu çok seviyorum, onsuz yaşayamam. Ona söyledim, “Ne olur bırakma beni, düzeleceğim. Daha farklı olacağım” dedim. Ama bana hiç umut vermiyor. Eşimle evliliğimizin altıncı yılını bitirdik. Geçen zamanda ekonomik olarak hep borç ödedik. Evlendiğimde kredi kartı borçlarım vardı, onları ödedik. Halen ödüyoruz ama bitmesine 1 ay kala, bankanın yaptığı bir yanlışlık sonucu eşime gelen “7.500 YTL borcunuz var” telefonu her şeyi bitiren son damla oldu. Aslında 280 YTL borcumuz kalmıştı, yanlışlık yapılmış. Ama olan oldu.

Diğer bir konu da; benim ailem maalesef sorunlarıyla devamlı eşimi meşgul ettiler, yalanları yüzünden 2 senedir onlarla görüşmüyoruz. Fakat ben arada sırada, ne olursa olsun, eşimin onları aramasını istiyordum. Bir sorun da; annesi kanser oldu ve hastalığının başından sonuna kadar, yaklaşık 1 sene bütün tedavisinde yanında bulundu. Şu an annesi iyi ama üzülmemesi lazım.

Ayrı bir sorun ise; kız kardeşi maalesef biraz asi ve ailesini çok üzüyor. Kilolu, devamlı içki içen, sorumsuz bir kız.

Son bir sorun, eşim, okulunu derece ile bitiren matematik öğretmeni. Yaşı 35 oldu ama halen beklediği gibi bir işe giremedi. İş konusunda çok şanssız. 3 ay önce bir dershaneye girdi, ama maaşlar ödenmeyince, ayrıldı. İşte bütün bu sorunlar birikmiş ve sonunda bana patlamış.

Ne yapmalıyım, yardım edin ne olur?

Bizi takip ediyorsanız, daha ilk paragrafta sorunu yakalamış olmalısınız :D. Karşımızda evli ve damardan mavi haplı bir erkek var.

Ben 35 yaşında karısını çok seven, bulaşık, çamaşır, çocuk bakımı ve her türlü ev işini yapan bir erkeğim.

Çeviri Manyağı’nın Ev işi yapan erkeklerin hazin sonu ve benim Erkekler iyi oldukça onlardan istenenler artıyor yazılarımızda bu konuya değindik.

Ama farkına vardım ki bunlar eşimi mutlu etmek için yeterli değilmiş.

Haldun Aydıngün, burada çalışan mekanizmayı 20 sene önce yazmış : magandalar kadınları daha çok mutlu ediyor.

Keşke dibe batmadan bilebilseydin ama o devirde (2008) ve şimdi bu bilgiyi vermek yerine her yer bir sürü feminen ilişki danışmanlığı  zırvası ile dolu.  Bu zırvalar genellikle, karının daha fazla talebini yerine getir ve böylece karın mutlu olsun. Karın mutlu olsun, sen de mutlu ol. Öyle olmuyor işte.

Fakat olaya bir başka boyut katan kısım şurası :

Son bir sorun, eşim, okulunu derece ile bitiren matematik öğretmeni. Yaşı 35 oldu ama halen beklediği gibi bir işe giremedi. İş konusunda çok şanssız.

Öncelikle, adam terminal oneitis hastası. Bu kadın şanssız falan değil. Bildiğin tembel, sorumsuz ve üstüne narsist. Adam çalışıyor ve kendisi çalışmıyor. Buna rağmen adam hala fazlaca ev işi yapıyor ve çocuğa bakıyor.

Bir kadın, kendi kötü davranışlarını sineye çeken erkeği çok nadir “ya bak canım benim o kadar işi arası hem bana katlanıyor, hem de benim gibi götün tekini çekiyor” diye takdir eder. Bilinçaltından geçen “sünepe ezik, benim gibi bir kötü bir eşi bile kaybetmekten korkan aciz …” gibi bir şeydir. Kadınların bu eğilimini şuçlamadan önce biraz düşünün. Birincisi mi doğru, ikincisi mi? Maalesef bu tür adamlar için ikincisi doğru.

Bütün dünyam yıkıldı o an. 3,5 yaşında bir kızımız var. O an ağlamaya başladım ve aklını başına toplaması için bir arkadaşıma gittim. 2 gün orada içip durdum. Bir psikolog ayarladım ve geçen cumartesi eşimle birlikte ona gittik.

Attığı her adımın yanlış olduğunu söylememize gerek yok.

Bütün dünyam yıkıldı o an. 3,5 yaşında bir kızımız var. O an ağlamaya başladım

Bir kadın (ve kadınsanız adam) boşanalım lafını ağzından çıkardığı an, aranızdaki tüm sevgi, aşk-meşk sümüklü duyguları son planda olmalı. O an soğuk ve her adımını yatırımcı acımasızlığı ile atan bir adam  olmalısınız. Olmak zorundasınız. Karşınızda artık sizin eşiniz yok, sizi soğuk mahkemelere verecek ve dostunuz olmayan biri var. Üstelik o mahkemeler de onun tarafında, sizin değil.

Soru : Abi 6 sene evlilik ve çocuktan sonra aniden böyle bir şey duyunca nasıl duygusal davranmasın?

Cevap : Bir kere, bunun böyle olacağı başından belliymiş. Yani bu olay buraya gelene kadar kadın yıllarca sinyal verir / vermiş. İkincisi, evlendiğiniz zaman imza attığınız anda potansiyel olarak boşanmak için de imza atıyorsunuz. Tamam, evliliği düşünürken boşanma düşünmek romantik değil. Devlet şahitliğinde imza atmanız ve bu imzanın size verdiği yasal yükler de romantik değil. Ama kimse bunun hakkında konuşmuyor.  Evlilik planladığınız an, boşanmayı da planlayacaksınız zira imzayı attığınız an boşanma olursa yükleneceğiniz yasal sorumluluklar da başlıyor. Boşanmış erkeklerle konuşacaksınız, yasalara bakacaksınız ve bu adamın başına gelenin sizin de başınıza gelebileceğini varsayarak önceden duygusal olarak hazırlıklı olacaksınız.

Şimdi istediğiniz kadar hazır olun, “boşanalım” lafını duyduğunuzda bu adam gibi salya sümük ağlayıp bir iki gün alkolün dibine vurabilirsiniz. Kötü ama hemen toparlarsanız büyük sorun değil. Ama hemen toparlamanız lazım zira boşanmayı soğukkanlı yapmazsanız, hayat boyu taşımanız gereken fazladan yükler altına girebilirsiniz.

Ama eşim benim durumumum daha kötü olduğunu söyleyerek asıl benim tedavi görmem gerektiğini söyledi. Razı ettim birlikte gidecektik. 2 gündür durmadan içiyor ve ağlıyor.

Öncelikle : ARZUYU PAZARLIKLA ELDE EDEMEZSİNİZ:

İşte tam bu aşamada bir erkek “pazarlık yapma” yöntemine başvuracaktır. Bazen bu karşılık olarak kadının daha önceki gibi seks yapmaya döneceğini umarak, erkeğin artan bir şekilde kadın için birşeyler yapması şeklinde olur. Ya da evli bir çiftin “seks problemleri” ni çözmesi için “evlilik danışman”ına gitmesi şeklinde.

Psikolog ve evlilik danışmanlarının önereceği şeylerin çoğu arzu pazarlığı olacağından işe yaramayacaktır.

Ama ben onu çok seviyorum, onsuz yaşayamam. Ona söyledim, “Ne olur bırakma beni, düzeleceğim. Daha farklı olacağım” dedim.

ONEitis hastalığının korkunç yüzü. Neyi düzelteceksin abi?  Ya da daha farklı nasıl olacaksın?  Yazdıklarından anladığımız kadarıyla 6 yıl çalışabilecek iken tembel tembel evde oturan kadına bakmış, borç altında gıkını çıkarmamış, üstüne ev işi yapmış, çocuk bakmışsın. Hala evli olduğu sorumsuz insanda tek bir suç olabileceği aklına bile gelmiyor.  Anlatmıyor ama bu kadar borcu bu adamın kendisi için yapmadığına 1,000 Dolar para yatırırdım.

Ne yapmalıyım, yardım edin ne olur?

Güzin Abla demiş ki :

Bu süre içinde, eşin sana çok dolduğunu ve sana patladığını söyledikten sonra, hálá boşanmakta ısrarlı mı? Her insanın zaman zaman gücünün tükendiği, olaylar karşısında kendini yıkılmış ve artık dayanamayacak gibi hissettiği olur. Bu doğal bir şey. Eşinin de bütün bu anlattığın sorunları üst üste gelmiş. Dayanma gücünü gerçekten kaybettiği kabul edilebilir. Ancak “Seni sevmiyorum, sana dokunmak bile istemiyorum” sözleri gerçekten çok kırıcı. Hatasını anlar ve boşanmaktan vazgeçerse elbette ona dört elle sarıl, ailenle görüşmesi için ısrarlı olma, ona maddi durumunuzun giderek düzelmeye başladığını artık borç yapmayacağınızı söyle, kendine inandır. Ona sevgini, şefkatini göster, onu yatıştır ve rahatlat. Gerçekten birlikte gideceğiniz psikoloğun yardımı olacağına inanıyorum. Ayrıca eşinin ve kız kardeşinin bu içki tutkusu da yine bir uzmanın yardımıyla çözümlenecek bir sorun olsa gerek.

Bu tavsiyenin nasıl bir felaket olduğu bariz değil mi? Kadından ilişki tavsiyesi isteyerek başına gelecekleri haketmiş ama  Güzin Ablanın adama bir kere bile “sen bu kadına nasıl dayandın” dememesine dikkat edin. Feminen dayanışma göz yaşartıcı. Sisterhood über alles.

Bu doğal bir şey. Eşinin de bütün bu anlattığın sorunları üst üste gelmiş. Dayanma gücünü gerçekten kaybettiği kabul edilebilir.

Af buyur kimin dayanma gücü? Burada adamın kadına nasıl dayandığını sorgulamak lazım.

Ne yapmalıyım, yardım edin ne olur?

Bu durumda yapılması gereken öncelikle bu hikayedeki oneitis’in tembel, sorumsuz ve işe yaramaz bir asalak olduğunu kabul etmek lazım. Hani ev hanımı tembel asalak demiyorum, bu hem çalışmıyor, hem güzelce harcıyor hem de adama berbat davranıyor. Ev işi de pek yok. Götün teki erkek kadar kadın da var. Bu kadın o kadınlardan biri.

Bunun üstüne ilk yapılması gereken tamamen soğuk bir yatırımcı moduna girmek lazım. Çocuk varken zor ama bu tip narsist bir kadın çocuğu zerre düşünmez hatta erkeğe karşı rehine olarak kullanır. O nedenle çocuk ile ilgili duygusallık ile erkeği mahveder. Erkek tabii ki çocuğu düşünmeli zira kadın zerre düşünmeyecektir ama asla duygusal davranmamalı.

“Boşanma isteğini anlıyorum ve karşı çıkmayacağım ama bana düşünmem için bir ay ver” diye evden ayrılmalı. Bu aşamada hiç renk vermemek esastır. Bu bir ayı, kadına çaktırmadan iyi bir boşanma avukatıyla konuşup plan yapmakla harcamak lazım. Hesapları nasıl ayırırım, boşanmada neler olacak, neler yapabilirim. Sonrasında ise kadına (avukatın onayladığı) bir mektup atılır.

Bence bu adamın bu kadını boşaması lazım. Kadın, beni boşama diye ayaklarına kapansa bile. Bu aşamadan sonra adam kırmızı hap ilahı gibi davransa bile bu kadın düzelmez. Kız çocuk için babaya böyle davranılan bir evde yaşamak bence daha zararlı.

Eğer bir şekilde evliliğe devam edilecekse de içine “asıl ben senin gibi sorumsuz, takdir bilmez, tembel bir kadından bıktım diyerek kadının tüm kusurları sayılır ve boşanmak istiyorsa işlemleri başlatması, istemiyorsa ise kendine çeki düzen vermesi gerektiği anlatılır ve kendine çeki düzen verdiğini düşününce ara”  denilmeli.

Maalesef bir iki ay çocuğu göremeyebilir. Ama ortada çocuk varken sizin olduğu kadar, narsisist götler hariç, kadınların da manevra alanı kısıtlıdır.

Sonuç : Gördüğünüz gibi bu adamın evlilik hayatında kullanabileceği ve bu aşamaya gelmeden evlilik yürütebileceği bir sürü kırmızı hap silahı var. Bu aşamadan sonra bile kırmızı haplansa, en azından boşanmayı yöneterek olabilecek en az zararla çıkabilir.

Ama en iyisi başından bu duruma gelmemek. Aman oneitisi kaybedeceğim korkusu ile taviz vere vere gelinen yer yine oneitis’ten ayrılık ama taviz vere vere ayrılık ile duygusal açıdan aşırı güçsüz bir pozisyona düşmek var. Ayrıca taviz vermese, kadına yerini ve haddini bildirse, belki de kendisine saygı duyabilen bir eşi olurdu.