Vaka çalışması – İlgisi yetersiz kızın peşinde koşmak

Selam. Konumuzun esas kızı ile geçen sene Ağustos’ta görüşmeye başladım. İlk aylarda her şey çok güzeldi ama başlarda oldukça sıcak olan kız, sonra hızlıca soğudu ve sene bitmeden ayrıldık.

Yani ilk başta her şey çok güzeldi sanıyordun ama değilmiş.

Benimle konuşmaya ve mesajlaşmaya can atan kıza ulaşmak ve buluşma ayarlamak zorlaştı.

Yani, kızın ilgisi azalmaya başlamış. Bunu söylemek için uzman olmaya gerek yok ama bahse girerim sen de kendini geri çekeceğine peşinden koştun. Aslına bakarsan peşinden koşmana da gerek yok. Onun sana olan ilgisi azalırken senin aynı seviyede kalman bile yeterli ama erkeklerin %90’ı bu durumda tam tersi ilgisini arttırıyor.

Aralık sonu bana hayatında ilişkiden daha öncelikli işleri olduğunu, beni kırmak istemediğini ama kendisinin zaten ilişki yürütmekte pek başarılı olmadığını söyledi.

Şimdi buradan çıkardığım birkaç sorun var. Birincisi bir kadın bunu genellikle bir erkek fazla ilişki öncelikli oldu mu söyler. Ortalama bir erkek bir kadını ilişki ile “kafeslemeye” fazlaca heveslidir zira kendini ödül olarak görmediğinden eğer ekstra bir çaba ve ilgi göstermezse, bir kadının kendisi ile uzun süre durmak istemeyeceğine inanır. Maalesef bu inanç, erkeğin tüm davranış ve mimiklerinden akar : “Seni hak etmiyorum, senin için yeterince iyi değilim”. Ve bu “eksiğini” kapatmak için daha fazla araması, daha fazla peşinden koşması, daha fazla ilişki öncelikli olması gerektiğini düşünür. Kadınla arasındaki ilişkide omurga göstermekten korkar. Kötüsü, kadın bunu sezmeye başlar ve adamı ufak ufak test ederek, adamın omurgasız davrandığı birçok durumun ortaya çıkmasına neden olur.

Fakat bu erkeği çok kolay ve cepte yapar ayrıca bu zayıflıktır ve zayıflık özellikle bir kadın için iticidir. Yeterince uzun bir süre “seni hak etmiyorum, senin için yeterince iyi değilim” inancı ile davranın, bir yerde kadına “evet beni hak etmiyor, benim için yeterli değil” dedirtirsiniz.

İkincisi, “seni kırmak istemiyorum” bana kadının senin kırılgan bir erkek olduğunu düşündüğünü ima ediyor.  Ya da bundan şüpheleniyor. Eğer bu aşamada, “senden hoşlanıyorum ve seninle görüşmeye devam etmek istiyorum ama kararın buysa yapabileceğim bir şey yok. Fikrin değişirse beni ara” deyip gerçekten gitsen senin o kadar da kırılgan olmadığını görür. Ama tahminim sen, peşinde koşmaya yani kırılgan bir erkek olduğunu ispatlamaya çalıştın.

O günden sonra aramızdaki şey görüşmeden mektup arkadaşlığına döndü 🙂 Ben aslında o konuşmadan sonra iletişimi kes kuralı uygulamaya başlamıştım.

Doğru yapmışsın.

Ama o bana sıklıkla mesaj atıp havadan sudan mesajlaşıyordu.

Erkek olarak istemiyorum ilgin de şimdi bedavaysa neden kullanmayayım 🙂 Seni aradığında buluşmak istediğini varsayıp buluşmaya çağıracaktın ama 2 buluşma teklifini reddederse ya da buluşmalardan iş çıkmazsa, mesajlarına geç dönerek ve gerekirse dönmeyerek başından savacaktın.

Nisan’a kadar bu şekilde devam etti.

Bir umuttur betalaştıran insanı, aldım elime whatsapp’ı.

Sonunda Nisan ayında buluştuk.

2 kere çağırıp gelmezse başından atmak yerine, birgün kabul eder umuduyla buluşmaya çağırıp durdun değil mi?

“Göz göze durup bakınca
Göreceğiz,
Neyiz ve nerelerdeyiz,
Bilemiyoruz
Şimdi”

Ne olduğunuz belli ama illa kafana vurulması gerekiyor demek ki 🙁

Aslında her şey çok iyi gelişti. Bana aşkım demeye başladı ve sık sık buluşuyorduk.

Hadi Mahmutlar bunu da açıklayın! Ne oldu 🙂 Belki de mesajlaşmaya devam etme hatana rağmen, 2 kereden fazla buluşmaya çağırma hatasını yapmadın, hep o aradı. Sonuçta en azından no contact ne biliyorsun. Bu durumda uzaktayken çok beyaz görünebilirsin ama işte kızı başından atacak kadar gücünün olmaması seni sonra fena ısırır. Ama bakalım ne olacak?

Çok negatifsin demeyin, bundan sonra boka sarmasa bana soru döşemezdi. Bir de erkeklerin %90’ı bu şekilde yarım yamalak no contact ile kız geri geldiğinde, 3-5 buluşmaya kalmaz ayrılığa götüren hallerine dönerler ve kadını hayatlarından çıkmaya iterler. Kadın eskiden verdiği kararın doğruluğuna inanır ve bu sefer daha kesin gider.

Ama aramış ve buluşmak istemiş demeyin. Eğer 2 buluşmada kızı başından savsaydı (götlük yapmadan, öfkelenmeden), bu kız %99 Nisan’a kalmadan buluşmak isterdi.

Ama sorun şu: 9 aydır görüşüyoruz fakat hala bana hayatında öncelikli biriyim gibi davranmıyor. Yani nasıl anlatsam, öylesine takılıyor gibi. Sevgili olamadık.

9 aydır görüşmüyorsunuz. 5 ay görüştünüz, 3 ay mektup arkadaşlığı yaptınız ve 1 aydır görüşüyorsunuz. O 5 ay zaten çöpe gitti.

Sen hala sevgili olmaya odaklısın. Seninle sevgili olmaya “ıyy bilmem ki” diyen bir kadınla. Oysa bir kadının sevgili olmaya değer bulup bu amaçla peşinden koştuğu erkekler, sevgili olmaya bir tık dirençlidir ya da en azından kadına göre daha az isteklidir. Kadından daha çok sevgili olma, evlenme hevesindeki erkekler genellikle tercih edilmeyen, bir kadını ilişkiyle bağlamak için sürekli emek harcaması gereken yoksa yalnız kalacaklarından korkan erkeklerdir.

Bu nedenle biraz özgür erkek adam ruhu edinin ama şu an ona sahip değilseniz, en azından öyleymiş gibi davranın. İlişkiye kızdan daha hevesli olmayın, ilişki kızın fikriymiş ve kız istemezse aslında ne güzel takılıyorduk modundaymışsınız gibi davranın. Bakın bunu da yanlış anlarsınız diye söyleyeyim: Kıza skor gibi davranın, gözüne başka kızlar sokun, hafife alın demiyorum, sadece hani ne güzel özgürdük modunda olun.

Arkadaşlar, bir erkeğin bir kadını ilişki ile “kafesleme” isteğinin temelinde, kendi içinden gelmeyen özdeğeri, romantik ilgi odağının onayından (aramaları, sevmesi, ilgi göstermesi) devşirmek istemesi yatar. Bu nedenle mesela burada birçok erkeğin “ama kız beni seviyor, bana ilgi gösteriyor” kriterine aşırı derecede önem verdiğini görüyoruz.

Aslında kızın işi çok yoğun ama boş zamanlarında başka bir sürü şey yapıyor ve bana ayırdığı zaman çok kısıtlı. Sonuçta sürekli olarak onun boş zamanını bulmaya çalışıyorum.

Bu kızın fazlaca peşinden koştuğunu, kendini prensesin zaman lütfetmesini bekleyen sıradan insan pozisyonuna soktuğunu söylüyorsun. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor değil mi? Benim kendime değer verdiğim yok, kendime saygım yok, kendimi öncelik yaptığım yok ama o neden bana yeterince değer vermiyor, saygı duymuyor ve beni önceliği yapmıyor? Sence neden? Davranışlarınla ben beklerim, senin boş zamanının peşinde koşarım ve gıkımı çıkarmam diyor olabilir misin? Yani seni hak etmiyorum zaten, tabii ki bana verdiğin her anın peşinde koşacağım diyor olabilir misin?

Bu kadın seni terk etti. Muhtemelen aynen böyle sana attığı kırıntılara minettar davranman yüzünden. Senin yapman gereken aynı senaryoyu yeniden oynamak değil, bu kadının seni aramasını, seninle buluşmak için zamanın olup olmadığına bakması lazım. Ama sen kimsin ki, ondan bunu talep edeceksin değil mi? (Talep edeceksin derken söyleyerek değil davranışlarınla, o aramadan onu aramayarak mesela).

Bu kız ne kadar güzel olursa olsun alt tarafı bir kız. Ama sen muhtemelen çok yalnız kaldığın ve tercih edilmediğin için bir kadının peşinde koşman, bulursan yapışıp bulaşmaman gerektiğine inanıyorsun. Fakat maalesef sen böyle davrandığın için yalnız ve tercih edilmezsin. Bu döngüyü bir yerde kırman lazım.

Senin için ne kadar zor olursa olsun, eğer buluşmak için zamanı yoksa, sürekli arayıp ne zaman buluşabileceğinizi sormak yerine, “tamam, zamanın olduğunda bana haber ver, buluşalım” deyip kapatman ve bir daha o seni arayıp buluşma teklif edene kadar asla buluşma teklif etmemen lazım. Yatağında cenin pozisyonuna geçip ağlar mısın, spor salonunda kendine işkence mi edersin bilemem ama dişini sıkacaksın. Ve duruşun, “aramazsa, buluşmazsak bir daha buluşmuyoruz”. Böyle yaparsan döngüyü kırarsın. Bu kız olmaz belki ama sen bambaşka biri olursun.

Ama eğer senin arar ve buluşmak isterse, sanki arada başka kızlarla görüşmüşsün ve “ha Merve’de vardı” diye hatırlamışsın gibi gayet normal bir şekilde buluşursun. Çoğu erkeğin sandığının aksine burada sinirlenmek, trip atmak zoru oynamak değil (o artık her neyse) “telefon başında seni bekliyorum, kaç gündür ağlıyorum” demektir.

Sonuçta neyin çalışıp çalışmadığını gözlemleyebiliyorsun ama bir kadını ya da bu kadını hak etmediğine olan inancın ağır basıyor ve peşinden koşuyorsun. 3 ay görüşme talep etmeden durmuşsun, kız konuşsanız bile peşinden koşmaman nedeniyle senin değiştiğini, artık değerli biri olduğunu düşünüp, oldukça ilgili bir şekilde gelmiş. Sen ise hemen peşinden koşmaya başlamışsın.

Sen eğer bir kadının önceliği olmaya değer, bunu hak eden bir erkek olmadığına inanırsan, bu inancına göre davranırsan, karşındaki kadını da zorla buna inandırırsın.

Şimdi bu aşamada ne yapabilirim? Onun önceliği olmak istiyorum.

Dediğim gibi spesifik olarak onun önceliği olmak istemen, kendi içinden gelmeyen değeri ve saygıyı, spesifik olarak bu kadının onayından devşirebileceğini sanman. Sonuçta içinden gelmiyorsa dışarıdan gelecek. İyi çocuklar bunu bir kadın bulup kendilerini zorla da olsa ona adayarak bir kadında ararlar, piç çocuklar skorda ararlar (bkz. dildo vatandaşlar).

Böyle hissetmesen bile, özdeğerin kendinden geliyor gibi davranman ve bu kadından devşirmeye çalışmayı bırakman gerekiyor. İlk aramaların çoğunu bu kız yapacak, buluşma isteklerinin çoğu ondan gelecek. O peşinde koşacak ya da sen kendine seni önceliği yapacak başka birini bulacaksın. Gidip bunları söyleyerek kızı tehdit etmeyeceksin tabii. Davranışlarınla bunu gösterip, tek kelime etmeden yapacaksın. Böylece belki hayatın boyunca içinde olduğun “değersizim – bu nedenle peşinde koşmam gerek – değersiz erkek – değersizim” döngüsüne darbe vurabilirsin. Sonuçta zihinsel değişim, oturduğun yerde kendinle ilgili hislerini değiştirmekle değil, davranışlarını değiştirmekle olur.

NOT: Ben psikolog değilim ama çoğu erkekte bu döngü öğrenilmiş davranıştır ve davranışlarını acı çeke çeke de olsa değiştirerek kırılabilir. Ama özdeğer ve özsaygı yoksunu olmanın daha derin sebepleri varsa, terapi alman iyi bir yatırım olacaktır.

Vaka çalışması – Başka erkekle kıskandırmaya çalışan kadın

2 aydır bir kızla çıkıyorum. Bana ilgisi her geçen gün artıyordu ve telefonda “beni özledin mi?” diye soruyordu. Bu süreçte tabak çeviriyordum ama bunu asla onun gözüne sokmadım. Buna rağmen ne yaptığımı hissettiğinden olacak, “ben birden fazla kızla flört eden bir erkekle çıkmam” gibisinden bir laf etti. Aslına bakarsan, ben bu kızla tek eşli ilişkiye geçmeye hazırım ama bana bunu istediğine dair bir söz söylemedi ya da ima etmedi. Yine de ben, bunu söylemese de buraya gittiğimizi düşünmeye başlamıştım.

Evet, kadınlar genellikle “biz neyiz?” diye sorarak (direkt bu şekilde olmayabilir) erkeğe seninle sevgili olmak istiyorum derler ama bu her zaman olmayabilir. Sevgili gibi davrandığında da biz neyizi sormuş kabul edebilirsin. Ama bu sevgili gibi davranma, arkadaş gibi fizikselden uzak takılan ama kendini sevgili zanneden uydu erkeğin “sevgili gibiyiz” demesi gibi değil. Aranızda fiziksel var, buluşmalar var, yani duygusal ve fiziksel olarak birliktesiniz. O zaman düşünebilirsin.

Fakat bir haftadır konuşmuyoruz ve senin bu konuda fikrini merak ediyorum.

Ondan önce şu “beni özledin mi?” sorusuna gelelim. Burada erkeklere tabak çevirmelerini tavsiye ediyorum ama bugüne kadar kimseye FWB, Fuck Buddy ya da tek gecelik ilişki önermediğimi belki fark etmemişsinizdir. Aynı zamanda eğer bir kadınla tek eşli ilişki yaşamak istemiyorsanız, bunu ona dolaylı olarak belirtmenizi söylüyorum. “Şu an ilişkiye hazır değilim” gibi. Şimdi biliyorsunuz, ilk 3 ay seni seviyorum da yok. Fakat birçok erkek bu kuralı kafasına göre genişletiyor.

Tabak çeviriyor olsanız da, tek kadınla görüşüyor olsanız da, bir kadının onunlayken sizin için özel olduğunu hissetmesi önemli. Birden fazla kadını görüyor olsanız bile bir kadınla birlikteyken, dikkatiniz onda olsun. Kendisini skor tahtanızda bir skor olarak görmesin ya da ona öyle davranmayın.

“Beni özledin mi?” sorusu genellikle seni görmek istiyorum, beni gör demektir. Henüz tek eşli ilişkide olsanız da olmasanız da kız bu soruyu sorduğunda “tabii ki, yarın buluşalım mı? Ne kadar özlediğimi uygulamalı göstereyim :)” gibi bir şey söyleyebilirsiniz.

Birçok ilişki, iki insanın birbiriyle henüz bir söz vermeden buluşup “kaynaşması” ile başlar. Kadınlar, birçok opsiyonu olan erkekleri, kendilerinden başka opsiyonları olmayan erkeklere göre daha çekici bulurlar ama kadının artan ilgisinin devam etmesi için, kadının sizin yanınızda kendisini sizin için diğer kadınlara göre daha özel hissetmesi gerekirlidir. Kadınlar kendilerini istese aldatabilecek ama aldatmayan erkekleri çekici bulurlar, istese bile aldatamayacak erkekleri değil. Ama bu, kadınlar aldatılmak isterler, sadece skor olmak isterler ya da  başka kadınların suratlarına vurulmasını isterler anlamına gelmez. Sizin alternatiflerinizin olduğu davranışlarınızdan akar zaten. Başka kadınları bir kadının gözüne sokmaya çalışan erkek, genelde alternatifi olmayan erkektir. Alternatifi olan çapkın erkekler, suda yürüyüp iz bırakmamaya meyillidirler.

Çoğu kadın, onu sadece seks için kullanıyorsanız, kendisi de sizi sadece seks için kullanma niyetinde değilse, size karşı ilgisini kaybeder.

Her neyse, kadının “beni özledin mi” gibi sorular sorması aslında kendi artan ilgisinin belirtisidir.

Şimdi ben 35 yaşındayım, kız ise 29 yaşında. Ben eli yüzü düzgün bir adamım. Kız ise oldukça güzel. Bir organizasyonda gözüme kestirdim ve gidip muhabbet ettikten sonra telefonunu istedim. Telefonunu alıp benimkini kaydetsin diye mesaj attım. Ertesi sabah ben henüz mesaj atmadan bana mesaj attı.

Yürümen gayet cesur. Kendini orada gösteriş şeklin sonucu da kızın sana ilgisi yüksek.

Hemen buluşma ayarladım. İlk buluşmamız çok iyi geçti.

Güzel, hemen buluşma ayarlanışsın. Bir kadının telefonunu henüz onunla hiç görüşmeden alıyorsanız (örneğin Tinder tanışması), bir iki gün ısınma mesajlaşması iyidir ama zaten yüzyüze tanıştıysanız, hemen buluşma ayarlayabilirsin.

Bana şimdiye kadar kimsenin kendisine bu şekilde yaklaşmadığını ve cesaretimden etkilendiğini söyledi.

Evet, bu konuda dışarıda pek rekabet yok.

Arkadaşlarım da bana olan ilgisinin yüksek olduğunu görüp bana söylüyordu.

Yanlış! Henüz yeni tanıştığın kızı hemen arkadaş ortamına sokup grup buluşması yapma! Burada hata yapmışsın. Bir kız, kız arkadaşın değilse, arkadaşlarınla tanıştırma.

3. buluşmada başlayan seks cinsel uyumumuz harikaydı.

Tanıştığımızın 4. haftası sanırım, bana başkalarıyla flört ediyorsam bırakmamı, başkalarıyla flört eden bir erkekle görüşmeye devam edemeyeceğini söyledi.

Biraz çatışmacı girmiş ama biz neyiz sorusu gelmiş aslında.

Ben de merak etmemesini, onun açık ara bir numara olduğunu söyledim.

Espri olarak iyi aslında, bakalım espriden anlıyor mu? Bunu demen fena değil ama aslında burada biz neyiz sorusu var. Eğer kızla tek eşli ilişkiye geçmiyorsan, böyle devam edebilirdin. İstiyorsan, espriyi yapsan bile, onun ilişki konusunda ne düşündüğünü sorarsın ve ilişki istediğini söylerse sen de aynı şekilde düşündüğünü söylersin ve devam edersiniz. Bu aşamada varsa diğer kızları bırakırsın.

Buna güldü ama sonra neden ona çok sık mesaj atmadığımı sordu. Özellikle sabahları günaydın mesajının kendisini çok mutlu edeceğini söyledi.

Burada iki espri koymana gerek yok, sulu görünürsün. Yine gülümseyerek “robot gibi belli saatlerde mesajlaşmak zorlama olur, ben her şeyi heyecanlı ve süpriz olacak şekilde yapmayı seviyorum” diyebilirsin.

“Mesajlaşmayı çizelgeye bağlamayalım, daha spontane olsa çok daha iyi. Ama beni ne zaman özlersen, bana mesaj atabilirsin, seninle konuşmak çok hoşuma gidiyor” dedim.

Bu da iyi.

Burada bu talebe boyun eğmemen iyi. Bu kadın muhtemelen erkeklerin kendisini mesaja boğmasına alışmıştır. Bu talebe boyun eğmemen eğer bu bir test ise testi geçmeni sağlayacak. Eğer test değil de kız arıza ise, kızın arızalığı ortaya çıkacak. Kız arıza ya da fazla maliyetli ise, ne kadar erken görsen o kadar iyi.

Ondan sonra her haftasonu beraberdik. Sanırım bu biraz fazla oldu.

Hergün görüşmediğiniz ve iyi vakit geçirdiğiniz sürece değil. Bir kadının size karşı ilgi seviyesi arttıkça sizin ilginizin ve zamanınızın daha fazlasını isteyecek. Kendi normal hayat fonksiyonalitenizi engellemediği ve hergün görüşür hale gelmediğiniz sürece buna artan zaman ve ilgi ile karşılık verebilirsiniz.

Sonra birgün yatakta yine eğer başka kızlarla görüşüyorsam bırakmamı istediğini söyledi. Aslında onunla sevgili olmayı istiyordum fakat buna cevap vermedim. Ogün biraz soğuk davranınca da bir süre kendi haline bırakmak üzere onu 3 gün aramadım.

Şimdi bir kızla sevgili olmayacaksanız yalan söylemeyin. Yani kıza evet kimse yok deyip gidip başkasıyla yatmaya devam etmeyin. Ama bu durumda çoğu kızın sizi bırakmasına da hazır olun. Hem o olsun, hem de bu olsun diye bir şey yok. Fakat sen şimdi hem sevgili olmak istiyorsun, hem de çoğu kızın bırakıp gideceği bir gerilime giriyorsun. Dediğim gibi, eğer ilişki istemiyorsan, gitmen gereken yer orası. Ama senin durumun bu değil.

Neyse, 3 gün o da aramadı. Sonra aradım ve buluşma ayarlamak istedim. Fakat akşam ailesi ile buluşacağını, beni ertesi gün arayacağını söyledi. Ertesi gün gerçekten de aradı ve 2 gün sonra akşam buluşmayı kararlaştırdık.

Ok, sorun yok.

Bu süreçte bana mesaj atıyordu ve güzel şeyler yazıyordu ama bu mesajlaşmanın öncesine göre daha soğuk olduğu barizdi.

Bu en son soğukluk yüzünden olabilir. Ya da gerçekten hayatında olan bir şeyden dolayı dikkati dağılmıştır. Fakat sebep ne olursa olsun, bir kadın soğudu mu “aman kız kaçıyor” diye kaygıya kapılıp üstüne gitmemek, daha fazla mesaj atma isteğine karşı koymak lazım.

Bu arada beni aradı ve onu özleyip özlemediğimi sordu. Ben de belki diye cevap verdim.

Ses tonun nasıldı bilemem belki ciddi olmadığını belli ettin, belki ciddi bir şekilde söyledin. Ama burada bu doğru bir davranış değil. Kadın sana ulaşıp beni özledin mi diyor. Seni özlediğini var sayıp, “evet tabii ki” demen daha doğru.

Ertesi gün sabah biraz mesajlaştık ve mesajlaşmayı akşam görüşürüz diye kapadım. Bana o akşam bir başka plan yaptığını söyledi ve ben sormadan X ile (bir erkek ismi) buluşacağını söyledi.

Ups!

Siz buluşma ayarladınız ama sana söylemeden onu iptal edip başka bir erkekle buluşma ayarlıyor. Burada kız seni bariz bir şekilde kıskandırmaya çalışıyor, hem de manipülasyon seviyesinde. Bu yaptığı bir kere saygısızlık.

Ama bizim planımız vardı dedim fakat başka bir şey demedim. Üzgünüm dedi ama sonra buluşabileceğimizi söyledi.

Burada böyle kapaman çok pasif. Bunun saygısız bir hareket olduğunu söylemen daha iyi olurdu. Bir kadın sana bu şekilde ikinci sınıf vatandaş gibi davranırsa, sakin ama kesin bir şekilde ona yerini bildirmen lazım. Yani sadece bu şekilde buluşma iptal etmesi bile kötü ama ailesiyle buluşmuyor. Başka bir erkekle buluşuyor.

Ne zaman müsait olduğunu sordum. Salı günü müsait olacağını söyledi ve Salı görüşmek üzere anlaştık.

Ne? Burada sıçmışsın. Bana bunu yapabilirsin diyorsun. Sakin bir şekilde yaptığının saygısızca olduğunu söyleyecektin ve görüşme falan ayarlamadan kapatacaktın.

Yaptığımın aptalca olduğunu anlayınca ona Salı bir işim olduğunu sonra söyledim ve sonra görüşelim dedim. Sadece Tamam diye cevap verdi. Bu 5 gün önceydi. Bu süreçte no contact uyguladım ve aslında başka bir kızla buluştum. Fakat bu kızı daha fazla istiyorum ve no contact gerçekten zor oldu. Sanırım başka kızlarla görüşmeye devam etmem ve onu istediği kadar aramamam temel problem. Ama ben diğer kızı asla onun suratına çarpmadım.

Şimdi kız senin başkasıyla görüşmemeni istemiş ve bu konuda düzgün bir yanıt alamayınca, normal bir kızın yapacağı gibi seni bırakmak yerine, seni cezalandırmak için suratına başka bir erkeği çarpmış. Bir kadının bu şekilde başka bir erkeği suratına çarpması, tolerans gösterilecek bir hareket değil. Aslına bakarsanız tabak çevirirken siz de bir kızı başka kızın suratına çarpıyorsanız, kızlar buna da tolerans göstermemeli. Bu çok kaba ve saygısızca bir davranış.

Burada senin hatan, biz neyiz sorularına soğuk bir şekilde cevap vermen. Biz bir şey değiliz ama takılıyoruz diyorsun. Bu durumda bir kız seni bırakabilir hatta seni tabak yapsa ona bile tamam diyeceğim. Ama suratına başka bir erkek çarpmak? Hayır. Kızın karakteri de kötüymüş.

Sen anladığım kadarıyla sevgili olmak istiyordun. Bir kızla sevgili olmak istiyorsan, onun dolaylı dolaysız biz neyiz sorusunu havada bırakma. Çoğu kız bu davranış üzerine gider. Özellikle de böyle bir buçuk aydır haftada 3 gün görüştüğün ve yattığın bir kız ise. Bazı kızlar buna tamam der ve onlarla tabak çevirirsin. Ama dediğim gibi burada olay başka bir boyuta geçti.

Aslına bakarsan sen, “şu an ilişki istemiyorum” da demedin. Yani çok büyük bir faülün yok. Burada olay kızın karakter sorununa döndü.  Bir olay hatırlıyorum, adam kız arkadaşına iş stresi yüzünden gerçekten götlük ediyor ve iki üç gün konuşmuyorlar. Hata adamda olduğu için adam kızı arıyor. Bu arada 1.5 senedir beraberler.

Kız buna görüşmedikleri süre içinde bir erkek arkadaşıyla buluştuğunu söylüyor. Bu adam aslında kızla olmak isteyen bir uydu erkek. Kız aslında erkek arkadaş yapınca bu adamla teke tek görüşmeyi kesmiş. Kız adama “buluştuk, aramızda olanı duyunca bana destek oldu ve seninle ayrılmamı söyledi” diyor (çakala bak).

Adamda kıza “iki gün konuşmadık diye hemen bu küçük yılana gidiyorsun ve ikimiz arasındaki özel şeyleri anlatıyorsun” diye çıkışıyor. “Eğer bana kızgınsan bunu bana söylemelisin, imkanı olsa donunun içine girmek için sıra bekleyen o zavallıya değil” diyor.

Kız bunun üzerine hata yaptığını anlayıp özür diliyor ve ağlıyor. Tamam adam götlük etmiş olabilir ama kızın başka bir adamla buluşması, içmesi ve ilişki dertleri anlatması ve üstüne bu uyduyu sevgilisinin suratına çarpması başka bir şey.

Sonuç : Orada ayrılık. Olması gereken de bu.

Tamam sen ilişkiye evet demiyorsun ama hem hayır demiyorsun hem de başka bir kızı saygısızca bu kızın suratına çarpmıyorsun.  O ise intikam alır gibi hem sana söylemeden buluşmanızı iptal ediyor hem de bunu başka bir erkekle buluşmak için yapıyor. Hem de bunu senin suratına çarpıyor.

Bu adam belki kuzeni bilemezsin ama burada bariz ve bilinçli bir kıskandırma manipülasyonu var. Birçok zavallı, senin aslında az daha yapacağın gibi, kıskanıp kız kaçıyor korkusu ile kızın peşinde koşmaya başlar. Kızın da amacı bu.

Şimdi bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim. Bu iş sence ne olur?

Bu kız bu davranışı ile artık senin sevgilin olamaz. Kendi kendisini eledi.

Bakın bu arada burayı kadınlar da okuyorlar ve bazı kadınlar (yorumlarda var), bu tür bir manipülasyonun iyi bir fikir olduğunu sanıyorlar. Sonra da adam kendisini tamamen bırakınca ağlıyorlar ama iş işten geçiyor. Bu kadınların birçoğu aslında başkası ile görüşmüyor. Sırf ders vermek, kıskandırmak için aslen aralarında bir şey olmayan birini kullanıyorlar. Daha aptalları, eski sevgilileri ile konuşuyorlar. Bunun çoğu durumda karşılarındaki erkek için bitmelerine neden olacağını düşünemiyorlar.

Partnerinin ya da partner adayının yüzüne başkasını çarpan insan (kadın ya da erkek), aşırı özgüvensiz ve manipülatif bir insandır. Bu tip bir insan ile sevgili olmak kötü bir fikir.

Bu kızı bir daha arayıp sorma. Eğer sana ulaşırsa ve kızla resmi olmayan bir şekilde görüşmek istersen buluş. Ama bundan sonra bu kızı sevgilin yapma.

Türkçe Podcast – Toksik kadınlardan korunma

Bu bölümde, toksik ve ruh hastası kadınlardan nasıl korunacağınızı tartışıyoruz.

Konuyla alakalı videolar:
Sınırda kişilik bozukluğu
Modern, iyi kocalar ve psikolojik şiddet uygulayan kadınlar cehennemi
Gaslighting nedir? Bu psikolojik şiddet nasıl anlaşılır?
Aşk bombardımanı (love bombing) nedir?

Yayınları Odysee ve Spotify kanallarından da izleyebilirsiniz.

Aşağıda Youtube linki var. Youtube kanalımıza henüz üye değilseniz, kayıt olmayı ve uyarıları (çan işareti) açmayı unutmayın.

Önceliğin kadının değil, kendi misyonun olmalı

III. Önceliğin kadının değil, kendi misyonun olmalı

Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “her şeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına destek olmayı arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim her şeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “her şeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.

Amcığın 16 Buyruğu yazısından.

Bu da Ekşi itiraftan (silerse diye buraya aktarıyorum):

benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.

birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.

benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.

benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.

benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.

benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.

benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. “ceylan gibi sektiğinde..” derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.

benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. “büyük adam” olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.

bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.

ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.

en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık “eş” değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.

itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?

ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.

boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.

kabullendim, bitti.

Masalların ardından ağıt yakmak

İnstagram’da ya da Twitter’da çok karşılaşılan ve muhtemelen öfke yemi olan kısa bir hikaye var:

“Yeni evliyken Ankara’ya gitmiştik. İnce mont almış kışın, tüm uyarılarıma rağmen. Montumu vermiştim sonra. Boşanırken seni hiç sevmedim dedi. Gerek yok yani. “

Bunu benimle paylaşıp duruyorlardı, en son bir takipçi şöyle yazarak paylaşmış:

Artık ilişki düşünmek bile midemi bulandırıyor. Herhangi bir kızla flörtleşsem cok fazla iyi gitsek bile ileriyi düşünemiyorum. Bu durumdan nasıl çıkılır.

Bu sitenin Youtube kanalında en son Joker ve Nevzat ile yaptığımız söyleşide de söylemiştim. Bizim siteye gelip soru soran çocukların %90’ının derdi, sorunları kadınlaşarak çözemeyeceklerini anladıkları zaman çözülür. Sadece ilişkiler konusunda değil.

Bu arkadaş da burada tamamen kadın gibi düşünüyor. Kadın gibi ileriyi düşüneceğine, erkek gibi hatunu beraberliğin tadını çıkarıp, ilişki bitince de özgür kaldığını düşünse, böyle pembe hayalli genç kız dertlerinden muzdarip olmaz.

Sizin ileriyi düşünmeniz gerekmiyor. Erkek bıraksan, ilişkiye bağlamasan yuvadan uçacak modda olur.  Gözünüzün dışarda olmasından, dışarda kaçamaklardan falan bahsetmiyorum. Ama kadın bir şekilde ilişkiye bağlayıp durmazsa, yavaş yavaş uçup gidecek moddadır.

Arkadaş ben bunu yazınca şunu söyledi:

Öyle yapıyorum zaten de genelde hatunu yatağa attıktan sonra soğuyorum.

Ben yatağa attıktan sonra soğuyun demiyorum. İlişki gittiği yere kadar tadını çıkar, bittiğinde “ne güzel özgürüm” diye yoluna bak. Sen yatağa attığında soğumuyorsun. Daha fazla kapılırsam yapışırım, ayrılırsak yırtılırım korkusu ile kovulmadan istifa ediyorsun. Bunun bir dengesi var. Benim dediğimin bas – soğu – geç ile alakası yok.

Kadın gibi sevmeyin, erkek gibi sevin diyorum. Erkek gibi sevmeyi beceremem o zaman sevmeyim gibi saçma sapan bir stratejiden uzak durun. Hayattan zevk alamazsınız. Çok gençken özellikle de kadın onayı bağımlısı iseniz, dildo vatandaş olmak size bir şey başarıyormuş hissi verebilir ama o şekilde hayattan ve ilişkilerden alabileceğiniz zevkin çok azını alabiliyorsunuz.

Yukarıdaki mont hikayesine bakıp ilişkilere değmez demeniz için masal dünyasında yaşıyor olmalısınız. İlişkiler başlarlar, gelişirler ve biterler. Her şey doğar, yaşar ve ölür. Ne demiş dilenci kıyafetleri içindeki prens:  “Ey keşişler, size söylüyorum: Hayatınızdaki her şey değişir. Hiçbiri sonsuza kadar yaşamaz. Kendi kurtuluşunuz için çok çalışın.”

Hayatı olduğu gibi kabul etmeniz lazım. Ne olduğundan iyi, ne de olduğundan kötü. Yoksa acı çekersiniz. Evet ilişkiler biterler. Gerçi bu arkadaşın derdi ilişkinin bitmesinden ziyade, kadının seni hiç sevmedim ki demesi. Kadınlar tarihi yeniden yazarlar.  Bugün seni sevmiyorsa, hiç sevmemiştir. Yarın seni yeniden sever aslında hep sevmiş ama sonradan anlamıştır. Bunu çok acımasız bulabilirsiniz (o zaman sevdiğimiz insanların ölmesi, ölümcül hastalıklar, savaşlar, vs. karşısında ne yapacaksınız bilemem) ama bu böyle. Kadınların doğasından kaynaklanıyor ve siz istediğiniz kadar ağlayın, türün devamlılığında bunun bir işlevi var. Sizden ayrılan kadının sizin aşkınızla mecnun olup zaten görece kısa olan doğurganlık döneminin önemli bir kısmını boş geçmesi insan türü için kötü, sizi hemen tamamen hiç olmamışsınız gibi unutup hemen bir başkasına gidebilmesi tür için iyi. Bu kadar basit.

Kadından ayrıldınız mı,  Hollywood masalları ile var olduğunu sandığınız ağlak ihtiyaçlarınızı bir kenara atarsak, onun sizi geçmişte hiç sevmediğini düşünmesinin veya sizi büyük aşkla sevdiğini düşünerek yaşayıp gitmesinin sizin için hiçbir önemi yok.

Kadınlar tarihi yeniden yazarlar. Bugün sevmiyorsa hiç sevmedim der. Yarın bırakır gidersin yeniden hoşlanır, hep sevmişim der. Rollo’nun dediği gibi bunları bilmeniz “kadınların kafanızdaki aptal masallara uymamasına öfkelenerek kadınlara düşman olmanızı” engellemek ama tabii zamanında Rollo, uzun süre boyunca da ben, bu masalların ne kadar derine işlediğini hafife almışız. Ben buna benzer şeyleri ilk öğrendiğim dönemde forumlarda (2003-5) genel hava “tabii ya, budur abi. Bunu yanlış bilip anlıyor muşuz. Demek ki gerçekte olan buymuş, o zaman doğrusunu öğrenelim” havası hakimdi. Bugün ise dehşet verici bir “masallar çok güzel, onlar gerçek olsun istiyorum, pis karılar onları gerçek oldurun” ağıdı var.

Burada anlattığımız erkek adam tipi, gerçeği olduğu gibi kabul edebilecek yetişkin bir erkektir. Her şey, ilişkiler de dahil, doğar, yaşar ve ölürler. Siz, kız, çocuklarınız, torunlarınız, vs.  Masallardaki gibi sonsuza dek olmazsa olmaz diye ağlamayın. Masalların ardından ağlamayın. Masallar kısa süreli pozitif duygu patlamaları ve uzun süreli depresyonlarla dolu bir hayata çıkarlar. Gerçekliği olduğu gibi kabul etmek, sizi patlamalardan uzak olsa da daha istikrarlı olarak pozitif duygu içinde tutar.

Erkek Adam Türkçe Podcast – Joker, Mahmut Abi ve Nevzat Saraycıklı söyleşi

Nevzat Saraycıklı sayesinde, sonunda Joker ile bir yayın yaptık. Bundan sonra da umarım yapmaya devam edeceğiz. Bu yayın doğaçlama oldu ama bir dahaki yayınlarda belli konuları işleyeceğiz. İşlenmesini istediğiniz konular varsa, yorumlarda belirtebilirsiniz.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Sorular ve dakikaları da videonun altında.

Bill Burr – Meriçler ve kızgın karıları / kız arkadaşları

Bill Burr’dan, karılarından korkan sünepe erkekler ile ilgili harika bir skeç.

Metni:
Karımla iyi geçinmeye çalışıyorum … işleri alttan almaya.

İlişkimde götlüğü azaltmaya …

Pilot ateşini tamamen söndürmüyorum tabii. İçimde biraz savaş bırakıyorum … O kılıbık erkek olmayacağım … Oracıkta durup “sanırım tatilde kurabiye yapıyoruz” diyen. Şu düşük omuzlu eleman …

“O … o şeyleri yapıyor işte benim de onların üstüne toz şeker serpmem gerekiyor.”
“O kadar lezzetli olduklarını bile düşünmüyorum”

Hayır, ben bazen kuyruğumu dik tutuyorum … bazen görmezden geliyorum. Ayarlamanız gerek … biliyorsunuz.

Geçen gece kavga ettik, bana çok kızdı ve “biliyor musun, gidip aşağıda (koltukta) uyuyabilirsin”.

İnanamıyorum. Hayatım boyunca duyduğum en küstah şeylerden biri.

İnanabiliyor musunuz, bir yetişkin, diğer bir yetişkine nerede uyuyacağını söylüyor.

“biliyor musun, gidip aşağıda (koltukta) uyuyabilirsin”

Ne yani ayağa kalkıp Linus (Linus van Pelt) gibi battaniyeyi kapıp “TAMAM

“AŞAĞIDA NEREDE BU ARADA. BURASI AŞAĞIDA MI ORASI AŞAĞIDA MI?”

“NEREDE YATAYIM?”

“Kafayı mı yedin, aşağıda falan uyumuyorum.”

“Nerede uyuyacaksın peki!” … “Nerede olacak ya, her gece uyuduğum yerde.”

“Yatağın senin olmayan siktiğim tarafında istersem.”

“Ne yapacaksın! Ben senden daha iriyim.”

“Çarşafa yapışacağım gel beni at … Gıdıklamak yok … Eeghhh”

“Bana nerede uyuyacağımı söyleme (kadın) … nerede istersem orada uyurum”.

Hatun “sen bana nerde uyuyacağımıs söyleyemezsin”. “İNSANLARA NEREDE UYUYACAKLARINI SÖYLEYEN BEN DEĞİLİM”

Bildiğin ilişki kavgalarından biri idi. Gecenin ikisi … İkiniz de yarı çıplaksınız. Hatun sütyensiz, sizin taşaklardan biri bokserdan sarkıyor …

“BUNU SÖYLEMEM LAZIM … KENDİMİ AŞAĞILANMIŞ HİSSEDİYORUM!”

Evet gerçek ötesi. Beni öldüren de dışarda öyle erkekler var. Bu boku gerçekten dinliyorlar.

Evet adama dersin “hey Simon nasılsın?” …

“Biliyorsun … son birkaç gündür kanepede uyumak zordu … ne demek istediğimi biliyorsun değil mi?”

Hayır! Bilmiyorum.

Anlamıyorum.

Kendini o duruma nasıl soktun?

Neden korkuyorsun ki?

Hayır dersen ne yapacak ki?

Seni boğarcasına mutfak masasına mı yapıştıracak?

Tamam anlıyorum eğer UFC, MMA bokunu yapan bir kadınla birlikte iseniz …

hatun nerde yat diyorsa orda yatacaksın tabii .. mecburen …

Size gelecek siz de .. TAMAM … TAMAM …

Böyle vurarak … Daha kötüsü sizi boğup bayıltır …

11 dakika sonra koltukta ayılırsınız böyle …

Ceketinizi kanepenin arkasından alıp “bunu yapmasından nefret ediyorum”

“Yani, adil değil bu”

“Hiç normal bir insan gibi tartışamıyoruz”.

Burda birine konuşacağım … gerçekten kapenede uyuyan birine. Bu birinci korku.

At pencereden dışarı. Hatun sizi fiziksel olarak ezemez.

Bu gitti, diğer korku ne? Hatun seksi kesecek?

Siktir et. Etkisiz hale getir.

En boş tehdit.

Önünde yap … “KATIL BANA …”

Bu tehditi hiç anlayamadım.

Sanki biri buzdolabının etrafına zincir sarıyor ama

cebinizde zaten bir sandeviç var. Doğru değil mi?

Hiç bitmeyen bir sandeviç.

İncilsel birşey sanki İsa ekmek dağıtıyor .. ya da her neyse.

Yani son olarak yapabileceği şey ne? Ne yapacak? Trip atacak?

Bununla başa çıkamayacak mısınız yani? TV’nin yanından size bakmadan geçecek?

Mutfakta sadece kendine birşeyler hazırlayacak? Kimin umrunda.

“Hayır benim karım yapar .. ben ben sadece orda otururum …

“Ah yine geliyor, TV’nin yanından geçiyor”

“Hatun cidden çok kızgın olmalı”

Hatun beni bir kere bile vurup yere sermedi! Hiçbir kere!

Efendi Beyin gündüz düşleri

Oyun – Kadınlarla Tanışma kitabından alınmıştır.

Kadın erkek ilişkilerinde başarısız erkeklerin sıklıkla yaptığı ve ne kadar önemli olduğunu anlayamadıkları hatalardan biri, bir kadınla tanıştıktan ve o kadının kendisine karşı olumlu tepkiler vermesinden sonra, o kadınla bir daha buluşuncaya kadar, o kadınla ilgili gündüz düşlerine dalmalarıdır. Gerçi birçok erkek, bunu yapmak için kadınla tanışmaya bile ihtiyaç duymaz. Uzaktan bakışmak da yeter.  Erkek, kadınla sarıldığını, seviştiğini, pastane köşelerinde muhallebi yediklerini, Çamlıca sırtlarında birbirlerine doğru kollarını açarak koşup sarıldıklarını, gelecekteki çocuklarını, vs. hayal etmeye başlar.

Bunu yapan erkek, bu kadına durduğu yerde büyük bir duygusal yatırım yapar. Kadın kafasında bir tahta oturur ve kendisi de ona ister istemez aşağıdan bakmaya başlar. Sonunda kadınla buluştuğunda ise, çiftleşme dansı yapacak bir kadın ve bir erkek yerine, bir “tanrıça” ve onu ıslak gündüz düşleri ile idealize etmiş zavallı bir ölümlü insanoğlu vardır.

Bir kadını kafanızda göklere çıkarırsanız, size tepeden bakmak zorunda kalır.

Gündüz düşlerine dalmanız, sizin kadınlarla başarınıza büyük köstek olur. Bu, kadınla ilgili hareketlerinizin, şiddetli duygularınızın eline geçmesine neden olur ve sizin kadın karşısında kaygılı, korkak ve zayıf davranmanızı sağlar. Kafanızda gündüz düşleri ile idealize ettiğiniz kadının veya sanal “ilişkinizin” önünde çok fazla nazik davranmaya çalışırsınız ve bu nadide çiçeği kaçırmamak için yapacağınız bu aşırı temkinli hareketler, aranızda gelişebilecek tüm pozitif cinsel gerilimi katleder.

Şunu asla unutmayın: Kadınlar özgüvenli, güçlü, pozitif cinsel gerilimden ve kendileri ile gerektiğinde aynı fikirde olmamaktan çekinmeyen, elde etmek için emek harcamaları gerektiğini bildikleri erkekleri çekici bulurlar. Karşılarında aşırı nazik davranan, yanlış bir şey yapmaktan ve söylemekten çekinen, hiçbir şey yapmasalar bile kadın için ölüp biten erkekleri ise zayıf yani itici bulurlar. Bu kadınların suçu değil! Zira böyle erkekler gerçekten zayıf ve iticidirler. Düşünün bir: Pencereden dışarı bakıp hoşlandığı kızla ilgili hayaller kuran erkek deyince aklınıza James Bond mu geliyor yoksa herhangi bir Hollywood romantik komedi şapşalı mı?

Oyun ile yürüdüğünüz kadınlar hakkında gündüz düşleri kurma dürtüsüne karşı koyun. Zaten başlangıçta acemilik nedeniyle birçok şeyi yanlış yapacaksınız ama en azından kendi başınıza iken, kendi kendinizi zayıflatmayın.

Tahmin edebileceğiniz gibi, gündüz düşleri, içine kapanık insanların başvurduğu bir başa çıkma mekanizması. İçine kapanık insanlar, bilinçli olmasa bile gerçek dünyadan ve imajlarının sarsılmasından korkarlar. Bu nedenle de gerçek dünyada sosyal ve romantik ilişkilerin risklerini (reddedilmek) göze almaktansa, gündüz düşlerine dalarlar. Ya da gerçek dünyada bekledikleri olumsuz sonuçlarla (hoşlandıkları kişi tarafından reddedilmek) karşılaşma ihtimalini, gerçekliğe paralel bir gündüz düşü aleminde başarı ile dengelemeye çalışırlar. Fakat gündüz düşlerinin tam olarak da gerçek dünyada başarısızlık getirmesi, bu insanları daha da fazla gündüz düşü görmeye iter.

Gerçek dünyada yaşayabileceğiniz sonuçlardan korkarak girdiğiniz gündüz düşü aleminden çıkmak ve bu aleme girmemek için, gerçek dünya korkularınızın üstüne gitmeli, gündüz düşüne harcayacağınız zamanı gerçek dünyada harcamaya çalışmalısınız. Örneğin yüzünüze gülen ilk kadın ile ilgili gündüz düşlerine dalacağınıza, tabak çevirebilirsiniz.

Ama tabii ki, kadının sizinle ilgili gündüz düşleri görmesi, sizin yararınıza olacaktır. Onun düşüncelerini kontrol edemezseniz bile, onun sizinle ilgili gündüz düşleri görmesini teşvik edebilirsiniz. Bunun için, her şeyinizi direkt ortaya dökmek yerine biraz gizemli olmanız gerekir. Örneğin, bu konudaki en sağlam davranışlardan biri, her sorduğu soruya dümdüz cevap vermemektir. Bunu abartmayın ama. Hiçbir sorusuna dümdüz cevap vermezseniz, güvenilmez, sulu ve ergen görünürsünüz.

Dümdüz cevap vermemeye birkaç örnek vereyim:

  • “Ne içmeyi sevdiğimi sana beraber içtiğimiz gün göstereceğim.”
  • “Sence mesleğim ne? Bende ne tipi var?”
  • “Sence yaşım kaç? … 35 mi dedin? İyi rakammış, oldukça genç bir yaş. Tamam sen beni 35 bil.”

Kendinizle ilgili herşeyi ele vermemeniz, kadının hayal gücünü etkileyecektir. Bu da onun sizinle ilgili gündüz düşü kurmasına neden olabilir.

Kendini geliştirmenin matematiği

Odaklandığım ana alanlardan biri de kendini geliştirmek. Her yıl doğum günüm yaklaştığında, iyi bir viski alıp otururum ve bir önceki yılın hesaplarını kapatırım. Geçen yıl başladığında nerede olduğuma ve şimdi nerede olduğuma bakarım ve bunlardan gelecek sene nerede olmak istediğimle ilgili kararlarımı çıkarırım.

Yaptığım şey temelde “geçmiş, şimdi ve gelecek” paradigmasını, ölçülebilir küçük parçalara ayırmak. Yönetim gurusu Peter Drucker’in eski bir sözünü temel prensibim yaptım: “Ölçülebilen şeyi yönetebilirsin.” Şimdi kendine güven seviyesi, kaygı ve depresyon gibi ölçü yaratması zor şeyler de var ama egzersiz sayısı, hacim ve yoğunluk ile ağırlık kaldırmada ilerleme, uyku, yeme içme gibi şeyler ölçülebilirler.

Böyle ölçüler bulup takip etme sebebim, kendimi yaptıklarımdan sorumlu kılmak. Aynı zamanda böylece birçok şeyi önceden planlamanın daha kolay olduğunu gördüm. “Bugün yorgunum, spor salonuna yarın giderim”, “biraz daha çalışmam lazım ama zaten dün “4 saat çalıştım” gibi tuzaklara düşmek çok kolay. Eğer her şeyi planlarsanız ve alışkanlık haline getirirseniz, bunları yapmadığınız zaman kendinizi çok huzursuz hissedersiniz. Ama bu tür ölçüler kullanmamın temel sebebi şu: A’dan Z’ye gitmek istiyorsanız, yolda ne kadar ilerlediğinizi takip etmezseniz, Z’ye vardığınızı nasıl anlayacaksınız? Yoldan çıkıp çıkmadığınızı hatta tam tersi yönde gitmediğinizi nasıl bileceksiniz? Eğer ölçüler kullanmazsanız, bilemezsiniz.

Bu yazıyı, Kendini geliştirmenin matematiği olarak adlandırdım zira bu yazıda hayatlarını tamamen ya da bazı alanlarda iyileştirme konusunda birçok insanın yanlış anladığı matematik prensiplerden bahsedeceğim.

Doğrusallık ve Süreklilik

Daha önce, birçok insanın geleceği doğrusal bir şekilde tahmin ettiğinden bahsetmiştim. Bu durumu reductio ad absurdum (karşındakini gülünç duruma düşürerek) şekilde şöyle ifade etmiştim: “dün öyle oldu o zaman sonsuza kadar da öyle olacak”. Bu aptalca görünüyor ama “biz bu işi böyle gördük, böyle yaptık” diyen kaç kişi duydunuz? Bu etkinlikte veya onun bağlamında hemen hemen hiçbir değişiklik olmayacağını varsayıyor. 10 – 15 yıl öncesine giderseniz, kimse “online oyun” ya da “mesaj oyunu” hakkında konuşmuyordu. Ama bugünlerde bunlar baştan çıkarma camiasının önemli konuları. Oyun prensipleri fazla değişmedi ama oyunun içinde bulunduğu bağlam çok değişti.

Benzer şekilde, emek ile sonuç arasında doğrusal bir ilişki olduğunu varsayarız. “Eğer bir yıl önce günde 1 dolar biriktirmeye başlarsanız, bugün cebinizde 365 dolar olur” örneğini, küçük görünen çabanın, büyük sonuçlara yol açacağını göstermek için kullanmayı seviyorum. Fakat birçok insan yolculuktan nefret ediyor ve sadece sonucu seviyor. Bu nedenle de sonuca bir an önce ulaşmak için kendilerini büyük ama sürdürülebilir olmayan bir çabanın içine atıyorlar. Bir tanıdığım yeni yıl sözü olarak sağlığını düzeltmeye karar verdi ve kahveyi, sigarayı, işlenmiş gıdayı, şekeri hemen bırakıp haftada 6 gün spor salonuna gitmeye karar verdi. Bunu sadece 3 hafta sürdürebildi ve 3 haftanın sonunda 2 haftalık bir kahve, sigara, işlenmiş gıda ve şeker “ziyafetine” dalarak eskisinden daha sağlıksız bir hale geldi. Bu tanıdığım, “ne kadar çok, o kadar iyi” zihin yapısının kurbanı oldu.

Ne kadar çok, o kadar iyi

Bu sürekli, takıntılı bir şekilde emek harcama kültürü, bazı grup ve topluluklarda çok yaygın. Eğer insanüstü bir çaba harcamıyorsan, tembelsin kültürü. Sabah 4’te kalk, 2 saat spor yap, kahvaltı yap, saat 7’de işte ol, akşam bir daha spor, ek işinle uğraş, gece yarısı uyu, erken kalk ve bir yandan da güzel kadınlara yürü, eğlen ve dünyayı gez. Bu, “çok erken, çok fazla” kadar kötü bir şey zira hayati öneme sahip ama üretken görülmeyen şeyleri kısıtlamak anlamına geliyor. Bu hayati şeyler de genellikle uyku gibi dinlenme ve kendine gelme rutinleri. Bu tür “sürekli zorlama” prensibinin problemi, kişinin sürekli emek harcamasına rağmen ayarlama ve yaptıklarını gözden geçirmek için zaman bulamaz hale gelmesi.

Zamanında sıklıkla verilen “100 kadına yürü” tavsiyesi, oyunda iyi olmak için değil, yürüme kaygısını aşmak için yapılırdı. İlk önce kızlara yürüyüp yön ya da saat sormaktan başlayarak aşama aşama, yabancı biriyle konuşma kaygısını aşma şeklinde tavsiye edilirdi. Bir kez tanımadığınız insanlara “açılış yapma” kaygısını aşınca, gerçek “oyuna” geçebilirdiniz. Bugün ise “100 kadına yürümek”, oyunda iyi olmak için mucize bir rakam olarak görülebiliyor.  3 set x 12 tekrarın, kas kütlesini arttırmak için mucize rakam olarak görülmesi gibi.  Mucize rakam 3 x 12 değil. Kasların 45 – 60 saniye kadar stres altında kalması, kas kütlesinin arttırılmasını sağlayan şey. Eğer her tekrarda 4 saniye harcarsanız, bir set 48 saniye sürer. Hızlı hızlı 20 saniyede tekrar işinize yaramaz. Aynı şekilde, günde 100 kadına yürürseniz ama yürümeleriniz üzerinde düşünüp bunlardan sonuçlar çıkarmazsanız, nereleri düzeltmeniz gerektiğini anlamaya çalışmazsanız, gelişemezsiniz.

Eğer 20 – 30 kadar kadına gidip “pardon, saatiniz var mı” diye sorarsanız, yürüme kaygınızdan büyük oranda kurtulursunuz. 30’un üstünde ise yürümelerinizin size faydası hızlıca azalır.

Azalan getiriler (diminishing returns)

Emek harcadığınızı çoğu alanda er ya da geç azalan getiriler noktasına ulaşırsınız. Azalan getiriler, aynı verimi almak için zaman içinde daha fazla emek harcamanız gerektiği anlamına gelir. Bu gerçek, örneğin tahvil piyasasında tam rakamlar yerine oranlar kullanılarak gizlenir. Bir tahvilin değerinin %10 artması için,  piyasa değerinin %10 artması lazımdır (hisse fiyatı x hisse senedi sayısı). Bir şirketin piyasa değeri 1 Milyar Dolar ise, %10 artış 100 Milyon Dolar eder ama şirket değeri 100 Bin Dolar ise, %10 artış 10 Bin Dolar eder. İkisinde de artış %10’dur ama genellikle 100 Milyon artış için gerekli emek, 10 Bin artış için gerekli emekten çok daha fazladır.

Azalan getiriler genellikle zaman ve ilerlemenin bir fonksiyonudur.  Malcolm Gladwell, bir alanda ustalaşmak için o alana konsantre olarak 10 bin saat çalışmak gerektiğini açıklamıştı. Ama birçok durumda şunu iddia edebiliriz: getirinin %80’inin, ilk %20’lik emek diliminde elde edebilirsiniz ve kalan %20’sini de, son %80’lik emek diliminde. Burada olayı çok basitleştirdik ama ana fikir şu: bir şeye başladığınızda, o şey ne olursa olsun, başlangıçta görece az bir emek ile çok hızlı gelişirsiniz ve siz o şeye hakim oldukça, daha da ilerlemek için vermeniz gereken emek hızlıca artar. Yani zaman içinde sizin bir işe vereceğiniz emek artacak ama o işte elde edeceğiniz ilerleme hızı azalacaktır. Bu nedenle de fazladan bir fırsat maliyeti (opportunity cost) ile karşılaşırsınız ve şu an uğraştığınız şeyde daha da ilerlemek mi, yeni bir şeye başlayıp onda ilerlemek mi diye bir hesaplama yapmanız gerekir.

Sabit kaynaklar ve fırsat maliyeti

Öğrendiğiniz ve iyileştirmek istediğiniz her şeyde, zaman ilk seviye maliyettir. Eğer günde bir saat daha fazla yatmak isterseniz, başka şeylere harcamak için haftada 7 saat daha az zamanınız kalır. Zaman sabit bir kaynaktır belli bir miktar zamanınız vardır ve herkes için gün 24 saattir. İlerlemek istediğiniz alana bağlı olarak mesela o alan için gerekli şeyler almak için paraya ihtiyacınız vardır ki bu da saat şeklinde hesaplanmalıdır. Diyelim ki, haftada 3 gün spor salonuna gitmeye karar verdiniz. Bu durumda maliyet sadece spor salonuna girmek ve spor için harcadığınız zamanın üstüne bir de salona, spor elbiselerine, yola, vs. ödediğiniz paradır.  Bu nedenle harcadığınız zamanın üzerine bunları ödemek için kaç saat çalıştığınızı da eklemeniz gerekir. Bunlar, değişken maliyetlerdir zira eğer gelirinizi arttırıp, giderlerinizi azaltabilirseniz, hayat stilinizi sürdürmek için daha az  çalışarak zaman kazanabilirsiniz.

Ekonomide fırsat maliyeti, bir şeyi yapmak için vazgeçtiğiniz kazanımları belirtir. Birkaç yıl önce, ofiste harcadığım zamanı başka alanlara aktararak ne kazanabilirim diye düşünmüştüm. Haftada 60 – 80 saat çalışmayı azaltırsam ve artan zamanı yazmaya, spora ve başka şeylere aktarırsam ne kazanabilirim diye düşünmüştüm.

Bu kararıma neden olan şey, ofiste çalıştığım ekstra 20 – 40 saatin bana fazla bir ekstra getirisi olmadığını fark etmemdi. Bu zamanı kısmamın da kariyerime etkisi çok azdı. Yani “kayıp yok ama  kazanç da yok” ile “kazanç var ama kayıp yok” arasında idi.

Özet ve sonuçlar

Bu yazıyı yazma amacım, erkeklerin kendilerini geliştirmeye çalışırken hata yaptıkları 4 ana alanı göstermekti. İlk hata, çok fazla şeyi çok hızlı bir şekilde yapmaya çalıştırmaktır. Bu genellikle, yıllardır yapılan hataları, birkaç haftada düzeltmeye çalışmaktan kaynaklanır. İkincisi, birinci hatanın yenilgilerini daha da zaman harcayarak gidermeye çalışmaktır. Bu, insanın süreç üzerinde düşünüp, hatalarını bulup düzeltmesine zaman bırakmaz. Üçüncüsü, acemiden ustaya giden yolun doğrusal olmadığını görememek ve azalan getiriler batağına saplanıp kalmaktır. Dördüncü ve son hata da, kaynak gereksinimlerine ve seçimlerle vazgeçilen şeylerin getirilerinin de maliyet olduğuna dikkat etmemektir.

Bu 4 ana başlığın hepsinde ortak olan şeyler, maliyet, beklentiler ve sonuçlardır. Senelik hayat gözden geçirmemi yaparken, maliyet ve sonuç arasındaki ilişkiye özellikle dikkat ederim. Eğer daha fazla emek harcamanın optimum olmadığını görürsem, gelecek sene bu alana daha fazla yatırım yapmak ile ona sadece gerilemeyecek kadar yatırım yapıp o zamanı başka şeylere harcamak arasında seçim yaparım. Bu nedenle zaman içerisinde, yapmaktan keyif alsam bile bir aktiviteye harcamak istediğim zmaanın, o aktivitede istediğim ustalığa ulaşmak için yeterli olmayacağını görüp aktiviteyi yapmayı bıraktığım çok oldu.  Örneğin satranç oynamayı 10 sene önce bıraktım çünkü istediğim kadar iyi bir satranç oyuncusu olmak için, başka şeylerden feda etmem gereken çok fazla zamana ihtiyaç duyacağımı gördüm.

Bu maalesef kendini geliştirmeye odaklanmış erkek camiasında gözden ırak olan bir şey. Tamam, spor yapmalısınız, parasal durumunuzu iyileştirmelisiniz, yeme içmenize, stilinize dikkat etmelisiniz, oyunu öğrenmelisiniz, vs ama bunları başarılabilir ve sürdürülebilir şekilde yapmalısınız. On yılların kötü hayat yönetimini, çok yoğun çalışarak bile olsa  üç ayda düzeltemezsiniz. Yapmanız gereken şeyleri, önem ve gereken emek sırasına sokmanız lazım. Hangi alanların sizin için daha önemli olduğuna, ancak siz karar verebilirsiniz. Sonrasında da bu alanlarda ulaşmak istediğiniz başarıya karar vermelisiniz. Son olarak da bunu sürdürebilecek misiniz diye düşünmelisiniz.

Bu soruların cevaplarını düşündükten sonra, ilerlemeyi planlayıp, ölçmek için parametreleri yaratarak çalışmaya başlayabilirisiniz.

Çeviri: The Mathematics of Self-Improvement

Neden Eski sevgili nasıl geri döner – iletişimi kes kuralı?

Sitede en çok tavsiye edilen duruşlardan biri olan iletişimi kes kuralını (no contact rule), gerektiği durumlarda neden uygulamanız gerektiğiyle ilgili yazacağım bugün. Özellikle şu an iletişimi kes kuralı uyguluyorsanız okumaya devam edin.

İletişimi kes kuralının tek amacı, eski sevgilide özlem ve pişmanlık yaratmak değil. Evet, iletişimi kes kuralı, eski sevgilinizin sizi özlemesini ve pişmanlık duymasını sağlayabilir ya da en azından bunları kolaylaştıracaktır. Ama iletişimi kes kuralının bunlar kadar önemli bir işlevleri de var. Bunlardan birincisi, eski sevgilinizin size karşı duvar örmesini, size karşı savunmaya geçmesini önlemek.

Eğer ayrılık sonrası eski sevgilinize ulaşarak onunla yeniden birlikte olmaya çalışırsanız, daha da kötüsü bunu sözel olarak ikna etme ya da yalvarma şeklinde yaparsanız, bunun başarılı olma ihtimali çok düşüktür. Zira bir insan bir şeyi istemiyorsa, onu konuşarak o şeyi ister hale getirmeniz çok zordur. Bu pozisyon aynı zamanda sizin için çok zayıf bir pozisyondur zira terk edildiğinizde bu pozisyona düşerseniz, eski sevgiliniz ile aranızdaki durumda, elinizde hiçbir kart, avantaj yoktur. Gerçekten bir avantajınız, bir kartınız olması için, iletişimi kesmeniz ve eski sevgilinizi sizin de terk etmeniz gereklidir. Ona size verdiği gibi ayrılığı vermeniz, ona sizi özleme imkanı sağlayacak zamanı ve boşluğu hediye etmeniz gereklidir.

Ama aynı zamanda ayrılık sonrası, eski sevgilinizin size karşı oldukça hazırlıklı, güçlü ve kararından emin olduğu zamandır. Tamam, eğer aldatma, şiddet gibi ağır problemler yoksa, ayrılık hiçbir zaman bir insanın %100 emin olduğu bir karar değildir. Genellikle eski sevgilinizin %60’ı ayrılığa emin ve %40’ı emin değil gibi bir durum söz konusudur. Fakat ayrılık zor bir karar olduğundan, terk eden bir süredir düşündüğü bu anı atlatmış olması nedeniyle, ayrılık sonrası rahatlamıştır da.

Tam bu aşamada eski sevgilinizle iletişimde bulunmanız ve onu tekrar bir araya gelmeye ikna etmeye çalışmanız, onun size kararını savunmak zorunda kalmasına neden olur. Bu şekilde de siz onu yanlışlıkla kendi kararını defalarca savunmaya itersiniz ve böylece kararının kafasında güçlenmesine neden olursunuz. Onu resmen sizi defalarca reddetmeye itersiniz ve o da buna alışır ve sizi reddetmek onun için daha kolay olmaya başlar. Bu güçlenmeye tabii ki sadece tekrarlama katkıda bulunmaz. Sizin eski sevgilinizin peşinde koşarak onu sizden daha değerli hissetmeye itmeniz de katkıda bulunur.

Bu şekilde davranırsanız, eski sevgilinizin size karşı gelişen savunmasını güçlendirip durursunuz. No contact ile iletişimi tamamen kesip kendi hayatınıza odaklandığınızda, onun bu tür bir savunma geliştirmesine neden olmazsınız.

No contact kuralının diğer bir işlevi de, eski sevgiliniz pişmeden ona ulaşarak, pişmemiş ilgiyi de yok etmeniz. İlişki Koçu Corey Wayne bunu, alarm çalmadan acaba pişti mi diye sürekli olarak fırının kapağını açıp bakmaya benzetiyor.

Çoğu insan Hollywood aşk masallarının ve onun parçası olduğu popüler kültür hayal dünyasının etkisi ile, biriyle birliktelikte ilgiyi / sevgiyi ya da popüler deyişle aşkı, var – yok şeklinde bir şey sanıyor. Sıklıkla duyduğum, “sevgilim geçen hafta çocuklarımız olsun istiyorum diyordu ama dün terk etti” gibi şaşkınlıkların sebebi bu. Bunu diyen, eski sevgilisi geçen hafta onu seviyordu (100 üzerinden 100 seviyordu), şimdi sevmiyor (100 üzerinden 0) sanıyor. Oysa sevgi 0 – 100 arasında bir skalada sürekli iner çıkar. Geçen hafta sevgilin muhtemelen 55 – 60 idi, şimdi ise 40-45. Belki daha düşük ama ayrılık anında sıfır değil. Bu iş, aç kapa düğmesi şeklinde çalışmıyor. Daha çok ısının düşüp çıkması gibi çalışıyor.

Eski sevgilim beni ne zaman arayacak diye kendini yiyip bitiren biri, kendi kafasına ve çok yüksek olmayan sabır / kaygı toleransına göre ona ulaştığında, asıl amacı eski sevgilisinin kendisini hala sevip sevmediğini anlamak, sevmiyorsa sevmesini sağlamaya çalışmak. Oysa eski sevgilinin 30’a düşen ilgisi 50 ve üzerine çıkmışsa, online engel de yoksa, eski sevgili %90 büyük ihtimalle ona ulaşacaktır.

Fakat sorun şu ki siz onu aradığınızda bu ilgi henüz 45 ise, reddedilirsiniz. Reddedilmeniz, onun sizi reddetme sebebini tekrarlamasına ve genellikle ilginin yeniden 30’a düşmesine neden olur.

Merak etmeyin. Karşınızdaki manipülatif, aşırı inatçı veya psikopat değilse, sizi yeterince özlediğinde size ulaşacaktır. Manipülatif, inatçı ve psikopat ise? Bu kişiyle birlikte olmamanız lazım.

Peki 3 ay geçtiyse, 6 ay geçti ise? Şimdi burada gri bir alan var. Ben yine de ulaşmamanız gerektiğini ve iletişimi kes kuralının o size ulaşana ya da sonsuza kadar olduğunu söylüyorum. 30 gün, 60 gün iletişimi les kuralı çeşitlerinin kötü fikirler olduğunu düşünüyorum. Ama 3-4 ay geçtiyse? Ulaşsanız ne kaybedersiniz?

Siz bu soruyu sorarken şunu kastediyorsunuz. Zaten 4 ay ulaşmamışım. Görünen o ki onun da özlediği ya da pişman olduğu yok. Ulaşsam, bir denesem orada pişen bir yemeği erkenden fırından çekmek gibi bir şey olma ihtimali düşük. İş soğuduğu için kalkanlarının kalkma ihtimali de düşük. Ama belki buluşsak, yeni bir şeyler olur.

Şimdi şunu kabul ediyorum. 4 ay iletişimi kesip sonra ulaşmanız tabii ki bir ay boyunca dön diye yalvarmadığınız için fazla kalkan kaldırmayacaktır. Ayrıca 4 ay, karşınızdakinin sizin de onu terk ettiğinizi anlaması için yeter de artar. Siz hem kendinize hem de ona çoktan ona ihtiyaç duymadığınızı, onsuz da yaşayabileceğinizi gösterdiniz. Sizi yedekte görmesi mümkün değil. Size istediğinde dönebileceğini düşünmesi de artık mümkün değil. Yani siz 3-4 ay sonra aradığınızda, sizin de onu bıraktığınız fikrine, sizi özlemesinin ön koşuluna pek zarar gelmez.

Ayrıca eğer iletişimi kes kuralını uyguladıysanız, 3-4 ay sonra aradığınızda eğer buluşma olursa, daha rahat ve güçlü olursunuz. Ayrılığın şoku ve acısı, onunla yeniden bir arada olmak için bir şeyler yapmanız gerektiğini düşünmenizin kaygısı ile eğer ayrılıktan sonraki haftalarda ya da ilk aylarda buluşursanız, o kaygı ve duygusal durum ile, o buluşmada çok itici şeyler yapma ve itici olma riskiniz çok yüksek. Eğer ayrılıktan iyileşirseniz, böyle bir probleminiz yok.

Peki o zaman no contact neden süresiz olmalı?

Ama burada asıl problem sizin ruhen başa dönme riskiniz. 4 aylık iletişimi kes, gerçekten üç ayağıyla da yapılırsa (asla ulaşma, ondan asla bilgi alma ve kendine odaklan) oldukça iyileştirici bir süreç ve 4 aylık iyileşmenizi, eski sevgilinizle belki olur ihtimali için riske atmanıza değmez. Bunu söyleme nedenim, şahit olduğum durumlar. Adam 5 ay sonra artık gayet rahatım diye kadını arıyor, buluşuyorlar ama buluşmada kızın erkek arkadaşı olduğunu öğreniyor. Orada yaşadığı şok ve acı önemli değil ama 5 aylık iyileşmesinde en az 2-3 ay geriye düşüyor.

Ya da kız yalnız bile olsa yeniden birlikte olmak istemiyor. Ama bu iletişim birden fazla buluşmaya yayılıyor ve eğer bir sonuç olmazsa erkek yine 2-3 ay geriye düşüyor.

Ama dediğim gibi burada farklı düşünceler de var. Bazı danışmanlar, bunun her zaman uygun olduğunu düşünmüyor. Bazen karşınızdakinin sizi özlemesine rağmen sizin nasıl tepki vereceğinizi bilemeyeceklerinden, aramaya korkabileceğini söylüyorlar. Ben tavsiye etmem ama illa ben tamamen aştım, iyileştim diyorsanız, kaybedecek bir şeyiniz gerçekten yok. Ama aştıysanız, iyileştiyseniz neden 4-6 ay önce ayrıldığınız insana kaldınız, neden onunla zorlayacaksınız diye sorarım ve aynı zamanda da insanın kendini kandırma kapasitesini küçümsememenizi tavsiye ederim. Ama eğer buluşmaya parmağında yüzükle gelse umrumda değil diyorsanız, bir şey diyemeyeceğim.

Neyse, yukarıda ufak da olsa değindim ama iletişimi kes kuralının en önemli işlevlerinden birisi ki bence en önemlisi, sizin ayrılıktan iyileşmenizi sağlar.

İletişimi kes kuralı uyguladığınız her gün, biraz daha iyileşirsiniz.

Sizin ayrılıktan iyileşmeniz, sizin ayrılık sonrası yeni bir ilişkiye başlayabilmenizin ve bu ilişkinin sağlıklı olabilmesinin en önemli ön koşullarından birisidir. Bu yeni ilişki, sizin şu an istediğiniz gibi eski sevgilinizle yeniden başlamak da olabilir, yeni biriyle başlamak da. İki durumda da, ayrılıktan iyileşmeniz gereklidir.

Eski sevgilinizle ayrılıktan iyileşmeden buluşursanız, ayrılık acısının kaygı, depresyon, kendini aşağı hissetme, vs. gibi tüm negatif yönleri ile o buluşmaya gideceksiniz. Bu negatif duyguların hepsi sizi itici yapacak. Bunu istemezsiniz. Daha da kötüsü, siz iletişimi kesmeden eski sevgiliniz ile görüştüğünüz hergün, iyileşmeniz gecikecek ya da daha kötü olacaksınız. Bu nedenle iletişimi kes kuralı sizin hem daha kötüye gitmemenizi, hem de iyileşmenizi sağlayacak. İletişimi kes kuralı, sizin iyileşene kadar ayrı kalmanız için gerekli süreyi size sağlayacak ya da en azından sağlama ihtimalinizi arttıracak.

Aslına bakarsanız sıklıkla dediğim bir şey var: Eski sevgiliniz sizi arayacaksa, 4 hafta sonra araması, 4 gün sonra aramasından çok daha iyi. Eğer ayrılık size yoğun bir acı getirdiyse, onun sizi 1 hafta sonra aramasını istemezsiniz. Siz de iyileşip güçlendiğinizde aramasını istersiniz.

İlişkilerin temel kuralını unutmayın:

Bir ilişkide daha güçlü olan taraf, diğerine daha az ihtiyaç duyan taraftır.

Sağlıklı bir ilişkide iki tarafın birbirine ihtiyacı hemen hemen aynı orandadır. Bir taraf diğer tarafa daha fazla ihtiyaç duyar hale geldiğinde, ilişki bozulmaya başlar. Ayrılık sonrası genellikle terk edilen, terk edene daha fazla ihtiyaç duyduğundan, bu iki kişinin sağlıklı bir ilişki kurması çok zordur. Bu iki kişinin sağlıklı bir ilişki kurabilme ihtimalinin olması için, terk edilen yeterince iyileşmelidir ve terk eden de bir miktar özleme, pişmanlık ve kaybetme korkusu ile daha az güçlü bir pozisyona gelmelidir.

Sonuç olarak iletişimi kes kuralı, opsiyonları olan, kendi ayakları üzerinde durabilen, özdeğerleri ve saygıları yüksek insanların duruşudur. Siz bu duruşu, ilk başlarda zerre öyle hissetmeseniz de, uygulamayı başarırsanız, böyle bir insan olma yönünde önemli bir sıçrama yaparsınız. O nedenle ayrılıklar aslında insanın duygusal olarak gelişmesi için büyük sıçrama şansıdır.

Bitirmeden şunu da ekleyeyim: Birçok insan bu kuralı keşke daha önce görseydim, bilseydim, geç olmadan uygulasaydım diyor. Onlara aslında şu an bir sonraki ilişkilerinden önce kuralı biliyor olduklarını hatırlatsam da, bu konu ile ilgili kitabı, ilişki içinde olanların okumasını tavsiye ediyorum. İlişkilerde daha başarılı olmak istiyorsanız, kriz hallerine de hakim olmanız gerekli.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.