Abi selam, 35 yaşındayım ve ticaret işiyle uğraşıyorum. Bu sene içerisinde başımdan geçen ve nişanın kıyısından dönen bir ilişkim oldu. Ben bu işin içinden bir şekilde çıktım ve sonradan hatalarımın da genel anlamda farkına vardım ancak tanıdığım Mahmut Abi’nin mutlaka yüzüme çarpacağı çok daha fazla hata çıkacağını biliyorum o sebeple yazmak istedim.
Ben geçen seneye kadar evlilik konusundan uzak, geçici ilişkiler yaşayan ve ilişkinin ciddiyete döneceğini hissettiğim an yavaş yavaş karşı tarafı soğutarak kaçan bir adamdım.
Yani 34 yaşına kadar uzun süreli ilişki kabiliyeti ve tecrübesi edinmedin. Uzun süreli ilişki tecrübesi için bu kadar beklemeyin. Senin durumunda olanlar genellikle uzun süreli ilişkiye geçmek istediklerinde çok zorluk yaşıyorlar.
“ilişkinin ciddiyete döneceğini hissettiğim an yavaş yavaş karşı tarafı soğutarak kaçan bir adamdım” neyden kaynaklanıyor bilmiyorum ama geçmişteki bir travmadan olabilir. Fakat bu dediğin genellikle ciddiye döneceğini hissettiğinde, çok bağlanıp acı çekmekten korktuğundan olur.
Öncelikle yaşım artık biraz yürüdüğünden, tahmin edersiniz ki şuan bile evlenmem konusunda yoğun ailevi ve çevresel baskıya maruz kalan birisiyim. Bu baskı, etraftaki herkesten gelen o “hala evlenmedin mi?” baskısı derken ben de artık bir şekilde geciktiğime inandım …
Evet gecikiyorsun. Bence erkekler için ideal evlilik yaşı 32 ya da 30 – 32 ama bir iki tane uzun süreli denemesi ve olmamasına da pay bırakırsan (2 x 2 yıl), 28 yaşında başlaman gereken işe 6 sene sonra başlamışsın. Ama bunun yanında çok da geç sayılmaz o nedenle aceleye getirip de daha fazla vakit kaybetmemen ya da kötü bir evliliğe girmemen lazım.
ve karşıma çıkacak ilk, evliliği yürütebileceğimi düşüneceğim bir hatun kişisiyle bu kez kaçmamak üzere ciddiyete gitmeye karar verdim.
Karşına çıkacak ilk evliliği yürütebileceğini düşüneceğin kadınla olmayacak. Olması için zorlamamalısın.
Yürütebilmek derken aklımdaki evlilik; fiziksel olarak güzel bir kızdan çok, orta halli, kendini bilen ve olgunlaşmış bir kızla karşılıklı saygı çerçevesinde bir evlilikti diyeyim.
Neyse, kızla bir şekilde tanıştık hikayeyi uzatmamak adına detaya inmiyorum. Gel zaman git zaman 2 ay kadar vakit geçirdik. Başlarda biraz agresif davranan, hızlı parlayan ve gereksiz kıskançlıklar yapan bu hanımefendiye ağzının payını verip bastırıyordum …
Hayır. Başından agresif davranmayan, hızla parlamayan ve gereksiz kıskançlık yapmayan birini bulacaksın. Agresif ama ben bastırıyorum saçma bir düşünce. Bir yere kadar ağzının payını verir bastırırsın sonra köprüyü geçene kadar kocişe koca der ve köprüyü geçince bastıramazsın. Daha başından elemen için bir işaret varmış.
ve tripli de olsa hatasını anlayıp özür dileyerek geri dönüyordu. Bir süre bu şekilde devam etti. 4-5. aydan sonra agresifliği azaldı ancak kıskançlık seviyesi arttı ve her dışarı çıktığımda baskı yapmaya başladı. Gittiğim mekanlardan fotoğraf istemeye, şu arkadaşın yanına gidiyorum dediğim halde arayıp “nerdesin? kimlesin?” şeklinde sormaya başladı. Ben tabi ilk başlarda yine bu davranışlarına gereken cevabı verip susturup yolluyordum yani fotoğraf falan atmıyordum. O da tribe girip kapatıyor ancak yine bir kaç saat sonra “kusura bakma biraz duygusalım bu ara vb…” klasik bahanelerle özür dileyerek geri dönüyordu.
Ben çok anlayışlı bir insanım. İyi niyetli ve hoşgörülü olduğumu düşünüyorum. Hani şu bütün mahalle esnafının “çok efendi çocuk ya” diye tanımladığı adamlar olur ya onlardan biriyim.
Efendi çocuk genelde iyi ve hoşgörülü olduğundan değil, kaygı ve korkudan “anlayışlı” olur.
Her özür dileyerek geri döndüğünde, kızın bundan sonra yapmayacağına nasıl olduysa kendimi bir şekilde ikna ettim sanırım. Ancak o devam etti.
Huylu olarak huyundan asla vazgeçmeyeceğini sana açık açık göstermiş aslında. Kendinize başından uygun birini bulun. Uygun olmayan birini yontarım fantezisi çoğu zaman elinizde patlar. Bir insanın mükemmel olması gerekmiyor, bu mümkün değil ama seninkisi ince bir çizgide değil, bariz uygun olmadığını bağıran biri.
Ben de farkında olmadan yavaş yavaş artık fotoğraf çekip atmaya başladım.
Aferin.
Dışarıya çıkarken arayıp konuştuğum, ben şuraya geçiyorum haberin olsun dediğim halde, oraya gittiğimde yarım saat sonra arayıp “nerdesin? kim var?” şeklinde sorduğunda bir şekilde terslemek yerine artık cevap vermeye başladım. Bunun sebebini bilmiyorum belki de kendimi kazanova gibi hissediyordum ki evden çıkıp alt sokaktaki bakkala gitsem, sanki bir kız düşürüp onu aldatacakmışım gibi davranması sanırım hoşuma gitmiş. Yani aptalmışım.
Ağzımdan aldım 😀
Maalesef bu tür bir istek derin bir güvensizlikten kaynaklanır. Kadın derin güvensizliğe sahip ve kendi kaygısını kontrol etmek yerine (“ya abartma Nalan, adam sadece bakkala gidiyor, sakin” diyeceğine), kaygısını dış dünyayı kontrol altına alarak yönetmeye çalışıyor. Ama bu, hem geçici bir yatıştırma hem de kaygıyı besleyen bir şey. Böyle biri, kaygısı konusunda özkontrol kazanana kadar, güvensizliğini besleyip daha arttırmadan kaçamaz. Yani bu kız büyük ihtimalle, zamanla daha da kötü olacak, daha da iyi değil.
Sonradan bu olayı tamamen benim üzerimde hakimiyet kurmak için yaptığını anlamış olsam da bu tabi ki ilişkiden çıkmaya yakın oldu. Yani ilişki bitene kadar bu olay bende normalleşmiş ve artık kıza attığım her adımı haber verir hale gelmiş bir olaya dönüşmüştü. Öyle ki, ilişkinin sonlarına doğru, başlarda bana böyle davrandığında terslediğim zamanlardaki beni unutmuştum bildiğin. Sanki hiç öyle zamanında ağzının payını veren adam değildim.
Sonradan olay farklı konularda bana karışmasıyla devam etti tahmin edeceğin üzere. Bu kez harcadığım paraya, dışarıdan yediğim yemeğe kadar hesap tutmaya başladı. Her gün düzenli olarak ne yedin, ne kadar verdin şeklinde sormaya başladı. Ben tabi daha önceki ilişkilerimde hiç bu kadar ciddi düşünmemiş ve bu tür yaklaşımlarla karşı karşıya kalmamış birisi olarak, sanırım evliliğe yürümek böyle bir şey, tabi ki harcamaları bilmesi lazım düşüncesine düştüm.
Söylememe gerek yok ama evliliğe yürümek böyle bir şey değil.
Ve hesap verdim. Bildiğin, “tavuk şiş yedim, jokerle aldım 200 TL’ye geldi” şeklinde 🙂 Ek olarak yalnız yaşadığım için karnımın doyup doymadığını da merak ediyor diye düşünüyorum tabi. Aç kalırsam napar aman aman.
Kıyamam. Çok şirin.
1. seneyi bir şekilde devirdik. İçimde başından beri hep bir “problem olduğu” hissi olmasına rağmen bir şekilde devam ettim. Sen de “yokluk” ben diyim 2. paragraftaki sebep
Diyeyim, yokluk. Kadına ulaşıyorsun ama uzun süreli ilişkiye ulaşamıyorsun. O alanda bir yokluğun var.
veya artık çocuk sahibi olmam gerektiği ve ilk yıl çocuğu yapsam 56 yaşına girdiğimde çocuğun 20 olacağını düşünmem, bir şekilde devam ettim işte.
56 yaşında çocuğunun 20 yaşında olması çok büyük problem değil. Geç kalıyorsun doğru. Bunun üzerinde bir miktar baskı yaratması normal ve aslında iyi. Ama “Aman Allahım bittim ben hemen bulmalıyım” yaşında değilsin. Sakin.
Aslında devam etmemdeki sebep, karşı tarafta kendimden bir şeyler görmem (bazı davranışlarında, söylediklerinde) ve bu kadınla evliliği idare edebileceğimi düşünmemdi. Yani saygısızlık yapmadığını düşünüyordum, birbirimizi öyle çok sevmesek de saygı varsa bir şekilde yürütürüz diyordum.
Olay köprüyü geçtikten sonra saygısızlığa da gidebilir. Bu kadın muhtemelen güvensizliklerini, kaygısını kontrol edemeyen bir kadın ama bu sebeple de olsa kötü bir aday.
15. ay gibi söz olayına girdik. Biz gittik, onlar geldiler. Sonraki hafta kızla gittik nişan tarihi aldık. Bu esnada kızın ailesi her şeye müdahale ve karışma çabası içerisinde, aslında başından beri öylelerdi.
Birçok psikopatoloji nesilden nesile aktarılır. Genetik faktörler de olabilir ama genetik olmasına da gerek yok. Yetiştirilişle de nesilden nesile aktarılabilirler.
Başından beri kızın yediğim yemeğe kadar annesiyle paylaştığını tahmin ediyordum ama “ne güzel işte, annesiyle arası iyi diye” kendimi kandırıyordum. Kızla bu karışma konusunu her tartıştığımda da “onlar iyiliğimizi istiyor” cevabını alıyordum ama sanki kendi karıştırtmak istiyor gibi sürekli aynı konuyla “annem şöyle diyor” diye bana geliyordu.
Sana yalan söylemiyor. Muhtemelen kendisini inandırdığı yalanı sana da söylüyor.
Neyse, iş ciddiyete bindiğinde kızın istekleri de başladı tabi. Bilezik, kolye vb…
Bu da böyle hatunlarda ve ailelerde standart paket içinde geliyor 😀
Sabah 5 bilezik istiyorum diyen kız, akşam canın sağolsun hiç alma şeklinde kafa karıştırır, kafamı bulandırır oldu.
Her isteğinin arkasında “bizde gelenek böyle şöyle” dayanağı vardı.
Bu da böyle hatunlarda ve ailelerde standart paket içinde geliyor 😀
Hani çocuk alma der, tamam almayayım dersin, sonra trip atar ya 🙂 aynı öyle bir olay. Ek olarak bazı şeyleri ucuza getirmeye çalışmam (örn: elbise, ayakkabı) kavga gürültü çıkarıp 2 gün triplenmesine sebep oluyordu.
Allah’ın sevgili kulusun, köprüden önce, kocadan kocişe dönmeden önce sana yüz tane son çıkış gösteriyor.
Takip eden günler; kardeşlerimi de gezdirelim, doğum günümde şunu istiyorum, çocuk doğurunca altın istiyorum gibi devam etti.
Evlenince gelecek istekleri tahmin etmek istiyorsan bunu minimum 5 ile çarp.
Aslında bu noktada geriye dönük ilk aydınlanmamı yaşadım. Öncesinde yaptığı bir çok şeyin aslında manipülasyon olduğuna ikna olmama bu aşama sebep oldu. İlk zamanlar seksi ben istemeden dayatması, çıkıp gezmek dolaşmak varken haftada 3-4 kez ısrarla seks istemesine kadar manipülasyona maruz kaldığımı gördüm. Şayet sonradan bu istek azaldı. 2 haftada 1’e kadar düştü.
Aydınlandığım ikinci nokta, bana ailemi/arkadaşlarımı kötülemeye kalkması ve bunu ara ara yapmaya başlaması oldu.
Kişilik bozukluğu, kaygı bozukluğu vs. olan kadınlarda bu da standart pakette bulunur.
Bunu her yaptığında karşılığını verdim. Yine önceki olaylarda olduğu gibi özür dileyerek geri geldi.
Köprü daha geçilmedi, devlet arkaya alınmadı. Bakın ben evliliği teşvik eden biriyim ama ne olursa olsun evleneceksiniz diye bir olay yok.
Ama yapmaya, denemeye devam etmeyi bırakmadı. Aileme gelince, zaten ailemden hiçbir bireyin, akrabalara kadar, kızda gönlü yoktu bana sürekli “iyi düşün” deyip duruyorlardı uzun zamandır.
Açık açık evlenme demeleri lazımdı ama bu da iyi. Birçok aile adam 35 yaşına geldi illa evlenmeli diye oğullarını ateşe atıyorlar. Seninkiler en azından o konuda iyilermiş.
Kız benimkilere dil uzatırken aynı anda kendi ailesini de tahmin edersiniz ki hep iyi anlatıyordu. Öyle ki, ileriye dönük kurduğu hayallerde bile ben değil annesi veya kardeşleri vardı diyim siz anlayın.
Nişan’a 2 ay kalaya geldik. Dikkatli bir bakınca, ailemin iyice huzursuz olduğunu gördüm. Aldım karşıma hepsini ve konuştum, benim de kafamda çok şey var, anlatın bakalım dedim. Anlattıkları her şeye tabi ki hak verdim, detaya girmiyorum, kızdaki hal ve davranışlar, ailesindeki hal ve davranışlar baya bir anlattılar. Kaldı ki hak vermesem bile, ailem istemedikten sonra bu işe girecek birisi değilim. Sadece bu kızla değil hiçbir kızla.
Birçok aile adam 35 yaşına geldi illa evlenmeli diye oğullarını ateşe atıyorlar. Seninkiler en azından o konuda iyilermiş.
Burada fark ettiğim bir diğer nokta da kızın etkisi altına girmiş olduğum ve o zamana kadar olaylara objektif bakamadığımdı. İlişki ciddiyete döndükten sonra yaptığım en büyük hata da, ailemi olaya çok geç dahil etmiş ve fikirlerini çok geç sormuş olmamdı. Kendimi baya bir söğüşlettikten sonra oturup konuşmaya karar vermişim 🙂 Ya vermeseydim acaba beni çekip çıkarırlar mıydı diye de düşünmeden edemiyorum, okuyan arkadaşlara tavsiyem ben yaptım siz aman geç kalmayın 🙂
Evet doğru.
Neyse, sonra güvendiğim ve daha önce de kızla tanıştırdığım bir arkadaşımı karşıma aldım son olarak. Ondan da aynı yorumları aldım aşağı yukarı. Zaten çocuk lafa, “çok konuşuyor, hiç susmuyor” diyerek başlamıştı 🙂
Çok konuşan, hiç susmayan kadın çekilmez.
Çevremden gereken fikir ve görüşleri topladım. Tahmin edersiniz ki hepsi olumsuz. Kızın bana ulaşamaması gibi bir durum söz konusu değil. Yani bir ulaşamasın napar napar beni 🙂 ah ben kendimi ne duruma düşürmüşüm… Sırf kendi iç sesimi dinleyip muhakeme yapmak için buna “iyi geceler” diyene kadar bekledim sonra da sabaha kadar oturup düşündüm. Düşündükçe dehşete düştüm, düşündükçe kendimi nasıl bir durumun içine göz göre göre soktuğumu anladım. Ateşe gittiğimi anladım. Ve bu durumdan çıkmaya, bu işi bozmaya korkacak kadar paralize olduğumu hissettim. Daha önce hiç hissetmediğim bir şeydi. İlişkinin neredeyse başından beri içimden bir his “bitir” demesine rağmen bitirmemiştim bir şekilde hep iyi taraflarını görmeye çalışmış, kötü taraflarını tamamıyla görmezden gelmiştim.
Geriye dönük düşündüğümde aslında kızın bana karşı olan davranışlarının çoğunda saygısızlık olduğunu anladım. Çoğu davranışı manipülasyondu. Öyle ki doğal olduğu anları hatırlayamadım bile veya hiç yoktu. İkiyüzlü ve yalancı olduğunu anladım. (Doğum tarihini bile net bilmiyordum, bir şekilde söylemeyip geçiştiriyordu) Geçmişi hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Bir düşündüm. Bu kız neleri sever nelerden hoşlanır? Bilmiyordum, aklıma gelen tek şey bilezik oldu 🙂
😀 Kolyeyi unutma. Gelinin amcasının yengesi için de zincir.
Kendini yalnızca aileme değil bana bile tanıtmamıştı veya uğraşmama rağmen tanıtmak istemiyordu. Karşıt görüş olduğumuz hiçbir konu yoktu. Ne kadar ilginç değil mi? Yani ben olmadığını sanıyormuşum. Karşıt görüşü geçtim, hiçbir ortak ilgi alanımız yokmuş ben oldurmaya çalışıyormuşum.
Düşündüm, bol bol vay awk dedim ve sonra sabahın 8’inde viskimden son yudumu alıp ayağa kalkıp kendimi tokatladım 🙂 Senin dedim kafanı si….
Güzel.
Öğlene doğru uyanacağını bildiğimden uyumadım ve bekledim. Uyanır uyanmaz da kısa ve net bir şekilde “bizden olmaz, ben bitirmek istiyorum” dedim. Karşılığında hiçbir duygusal reaksiyon alamadım desem şaşırır mısın abi?
Fırtına öncesi sessizlik derim.
Gayet ciddi ve öfkeli bir ses tonuyla neden, sebep ne? şeklinde bir karşılık aldım. Yani seven, değer veren bir insanın o an o kadar duygusuz kalamayacağı şekilde bir reaksiyondu.
Sen muhtemelen sperm bağışçısı ve sonrasında da nafaka kaynağısın. Plan o.
Takip edecek şeyin çirkefleşmesi olduğunu da biliyordum ve saniyesinde geldi.
Fırtına öncesi sessizlik demedim mi?
Ben konuyu uzatmayıp, “bir sebep yok, istemiyorum, hadi hoşçakal” deyip telefonu suratına kapattıktan sonra ısrarla aramaya başladı. Arka arkaya 15 kez araması ve hiç durmaması aslında bu ilişkinin başından beri üzerimde nasıl bir baskı kurduğunun özeti gibiydi. Açmayınca bu kez mesaj atmaya başladı. “Aç konuşucaz, benim 1 yılımı yedin, ne demek olmaz, seni mahvederim, Allah belanı versin” tarzı mesajlar onları da tahmin edebiliyorsundur.
Şimdi bu aşamada kızın ağladığını, kendini yerlere vurduğunu düşünürsün değil mi?
Düşünmem. Olsa olsa hırsındandır. Sevgi veya aşk acısından değil.
Ben de öyle düşündüm 🙂 Ve mesajlardan sonraki aramasını açtım. Karşımda daha ciddi bir ton vardı. Ve bana tekrar ailemi kötülemeye başladı. “Sen onları sevmiyorsun” temalı saçma sapan sözler duydum. Ağzının payını verdim, beni bir daha arama dedim ve bu kez telefonu komple kapattım.
Çirkeflik tabi akşamına ailesinin ailemi aramasıyla devam etti. Bir posta da onlar münakaşaya girdi. Sağolsunlar benimkiler de bir güzel ağızlarının payını verdi ve bu işi bitirdik.
Güzel ama bir seneden fazla zamanı da çöpe attın. Maalesef muhtemelen bu zamanda uygun bir kızla tanışırdın ve o fırsatı kaçırdın.
Sonradan düşününce kızda tespit ettiğim çok daha fazla kırmızı ışık var, “evlenir evlenmez hemen çocuk istiyorum” bir örnek mesela ve bunun yüzlercesi var.
Evlenir evlenmez çocuk istemesi alarm değil, özellikle de 28 yaş üstünde bir kızsa.
Benim ilişki içerisindeyken bunları görememe sebebim yazının başında bahsettiğim midir yoksa hapı hala içselleştirememem midir bilemiyorum ancak her tecrübe bir kazanımdır gözüyle olaya bakıyorum.
Senin uzun süreli ilişkilerden kaçma sebebin işte tam olarak bu. Bırakamayacağını ya da kolay bırakamayacağını bilmen. Ama bu zayıflığına rağmen denemeye devam etmelisin.
Bugüne kadar evliliğe en fazla yaklaştığım ilişki buydu ve bundan da öğrendiğim bir sürü şey oldu. Yaşadığım her şeyi paha biçilmez bir tecrübe olarak görüyorum.
Yaşadığım tecrübeden çıkardığım net bir şey var buradan okuyan arkadaşlara da bunu aktarmak isterim. Evlilik olayına giriyorsanız eğer, bunu tek başınıza yapmaya kalkmayın. Ailenizin ve çevrenizdekilerin fikirlerini mutlaka alın.
Evet haklısın aile fikri almak gerekiyor. Bu çok doğru. Ama bazı aileler oğlanı ne olursa olsun evlendirmeye meraklı, onlara da karşı koyabilmeniz lazım.
Dışarıdan bakan güvendiğiniz insanlar size çok objektif yorumlar yapabiliyor ve bu bazen sizi büyük bir hatadan döndürebiliyor. Herkese saygılar, sevgiler.
Doğru. Fakat sizin de bir miktar sağduyu geliştirmeniz, olaya sürüngen beyniniz ile değil, rasyonel insan beyniniz ile bakmayı her zaman öncelik yapmanız lazım.
Karşılıksız aşkın insanı kontrolü dışında olan yoğun bir arzuya boğduğuna şahit olmuşsunuzdur. Belki siz de hayatınızın bir döneminde bunu yaşadınız ya da şu an yaşamaktasınız. Bazı insanlar reddedildiklerinde, içlerinde bir düğmeye basılıyor. Reddedilmeden önce bir arzuluyorlarsa, reddedildikten sonra bin arzuluyorlar.
Fakat reddedilmeye veya artık sevilmemeye her insanın verdiği tepki aynı olmuyor. Hemen her insan bu konuda belli bir acı çekse de, bazı insanlar reddedilmeyi ve artık sevilmemeyi görece hızlı bir şekilde atlatıp, yollarına devam edebiliyorlarken, bazı insanlar ise saplantılı bir aşkın pençesinde aylar ve hatta maalesef yıllarca kıvranabiliyorlar.
Yine birçok insan çok istedikleri bir iş yeri tarafından reddedilmek gibi aşk dışı reddedilmeleri görece kolay sindirip bir sonraki başvuruya geçebilirken, iş aşka geldi mi, reddedilme büyük bir takıntı ortaya çıkarıyor.
Saplantılı aşka neden olan tek bir faktör olmasa da birçok saplantılı aşk vakasında çalışan temel faktör, insanın bağlanma stili (attachment style).
Güvenli bağlanma, genellikle çocuklukta ebeveynlerin çocuklarını karşılıksız sevmesi ve sağlıklı sınırlar koyması ile gelişen bir bağlanma stili. Burada ebeveynler çocuklarına istikrarlı bir şekilde dikkat ve şevkat gösteriyorlar. Bu çocuklar genellikle yetişkin hayatlarında daha bağımsız ve kendine yeten biri oluyorlar. İlişki hayatlarında ise bir ilişki içinde olmaya istekli, ama yalnız olmakla da problemi olmayan insanlar oluyorlar.
Güvenli bağlanan biri reddedildiğinde, bu durumdan çabuk toparlanıyor ve ilişki hayatına bakışı iyimser kalıyor. Bir kişiyi sevse de o kişinin kendisini sevmediğini daha çabuk kabul edebiliyor ve kendisini sevmeyen insanın peşinde koşmak yerine, hızlı bir şekilde duygusal toparlanmaya giriyor.
Kaygılı bağlanma, genellikle ebeveynlerin çocuklarına istikrarlı bir şekilde sevgi ve dikkat vermediklerinde ortaya çıkan bir bağlanma stili. Bu da, temel ihtiyaçların giderilmesi ile ilgili sürekli bir kaygı ve korku meydana getiriyor. Bu çocuklar büyüdüklerinde genellikle, düşük özdeğere sahip, başkalarına bağımlı insanlar oluyorlar. Bir partnerin yakınlığına şiddetle ihtiyaç duyarlarken yine şiddetli bir terk edilme korkuları oluyor. Aynı zamanda başkalarının duygularına da aşırı duyarlı oluyorlar.
Kaygılı bağlanan biri reddedilmeye çok şiddetli bir negatif tepki verir (bağlanma stilleri içindeki en negatif tepkiyi verir). Reddeden kişiyi geride bırakmayı inanılmaz derecede zor bulur ve diğer insan olmadan yaşayamayacak ya da en azından mutlu olamayacak gibi hisseder.
Korkulu kaçıngan bağlanma stili geliştiren çocukların ebeveynlerinden biri ya da ikisi birden, korkutucu davranışlar sergilemişlerdir. Kişinin bakımını ve korunmasını üstlenen kişi ya da kişiler, güvenlik ve rahatlık kaynağı değillerdir. Korkulu kaçıngan bağlanma stili geliştiren çocukların, çocukluk dönemlerinde ciddi travmalar ve istismarlar yaşamış olma ihtimalleri yüksektir.
Korkulu kaçıngan bağlanan birisi ilişki içinde olmayı arzular ama kendisini korumak için ilişkilerden (ya da en azından yakınlıktan) ve diğer insanlardan kaçar. Korkulu kaçıngan bağlanan birisi reddedildikten sonra reddeden kişiyi hızlıca geride bırakmaya meyillidirler. Başkalarının ilgisinin arzusu ile yanıp tutuşurlar ama bu ilginin düşüncesinden bile çok korkarlar.
Bir de hor gören kaçıngan bağlanma var. Bu kişilerin ebeveynleri çocukluk döneminde kişinin ihtiyaçlarını görmezden gelirler. Çocuk ihtiyaçlarını belirtmenin, o ihtiyaçların giderileceği anlamına gelmediğini öğrenir.
Hor gören kaçıngan bağlanma stili geliştiren biri ilişkilerden ve bağlanmaktan (sağlıklı bağlanmaktan bile) kaçar. Takıntı derecesinde kendisine yetmeye çalışan biri olur.
Hor gören kaçıngan bağlanma stiline sahip kişi reddedildiğinde, bunu takmamaya ve saplantı haline getirmemeye meyillidir. Zaten başkalarının sevgisini ve onayını kazanmakla pek ilgilenmez. Hor gören kaçıngan bağlanma size karizmatik görünebilir ama bu tip insanlar acıdan kaçmak için hayatın önemli zevklerinden birinden kendilerini mahrum bırakan insanlardır ve genellikle de en fazla, aşırı derecede kaçıngan bağlanan kişilerle beraber olabilirler.
Gördüğünüz gibi, reddedildiğinde ya da terk edildiğinde, saplantılı aşk geliştiren birinin kaygılı bağlanma stiline sahip olma ihtimali yüksek. Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.
Peki, kaygılı bağlanma stilinden nasıl kurtulursunuz? Ya da kaygılı bağlanma stiline sahip biriyken, nasıl güvenli bağlanma stiline sahip biri olabilirsiniz? Bu konuda terapist görmenizi şiddetle tavsiye ederim ama psikolog dışında yapabileceğiniz başka şeyler de var.
Bunlardan birincisi tabii ki böyle bir sorununuz olduğunu bilmeniz. Şiddetli isteğinizin ve onsuz yaşayamam hissinizin, çocukluktaki terk edilme kaygınız ile birleştiğini görmeniz, o zaman hayati tehlikesi olan reddedilmenin / terk edilmenin şimdi hayati tehlike yaratmadığını kendinize söylemeniz gerekli.
İkincisi, güvenli bağlanan kişilerin yaptıklarını yapmanız, buna kendinizi zorlamanız. Burada iletişimi kes kuralı olarak öğretilen şey, güvenli bağlanan birinin yapacağı bir şey mesela. Ya da kendisini istemediği belli olan kişiyi bırakıp gitmek şeklinde olan next. Bunları ilk başta hissetmeden uygulasanız bile sonrasında şunu fark ediyorsunuz: kaygınıza kapılmayıp sağlıklı şekilde davrandığınızda dünya başınıza yıkılmıyor. Tam tersi her şey daha iyi oluyor.
Zihniniz gerçek dışı bir kaygı içindeyken (onsuz mutsuz olacağım, onsuz yaşayamam, onsuz olmaz, ondan daha iyisini bulamam, vs.) zihninize onsuz bir süre acı çekip sonra unuttuğunuzu göstermeniz, kaygıya büyük darbe vuruyor.
Üçüncüsü, çoğu kaygılı bağlanan kişide öz duygu ayarlaması / regülasyonu yok. Kendi içlerindeki yüksek negatif duyguları dışsal şeylerle kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Mesela kaygılarını kendilerini istemeyen kişiye ulaşıp bir kere daha deneyerek ve ondan pozitif bir dönüş alarak azaltmaya çalışıyorlar. Ya da porno, oyun, sosyal medya, alkol, vs. gibi uyuşturucularla bastırmaya çalışıyorlar.
Oysa negatif duygularınızdan kaçmak ya da onları saplantı kaynağınızın rahatlatmasını umarak saplantı çukuruna daha da batmak dışında yapabileceğiniz şey, öz duygu ayarlaması yapmak. Bununla ilgili bir video serisi yapıyorum ama bunlar katıl alanındalar. Sizin bu konuda yapabilecekleriniz:
Herhangi bir negatif duygudan kaçış aracından uzak durup, duygularınızı işlemenizi sağlayacak şeyler yapmanız. Günlük tutmak bu şeylerden birisi. Bunun yanında hiçbir şey dinlemeden yürüyüş yapmak (müzik ya da podcast dinlemeniz buna engel olur), fiziksel işler yapmak, vs. Hiçbirinde bir şey dinlememek ve izlememek.
Büyük negatif duygu patlamalarına /dalgalarına karşı koymak yani bu patlamalar sırasında kendinizi yapmaktan alıkoymakta zorlandığınız şeye ne olursa olsun karşı koymak.
Değerli dostlar selamlar. 37 yaşında yetişkin bir birey olarak, yaklaşık 3 yıl süren ve 9 ay önce biten ilişkimde, yaptığım büyük hataları, kırmızı hapı nasıl mavi hayallerim için kullandığımı, sonunda nasıl ilişkinin patladığını ve son ayrılık sonrası takındığım tavrı sizlere anlatacağım. Bu hikayeden, verilecek cevaplar ve değerlendirmelere göre hepimizin farklı dersler çıkaracağına inanıyorum.
Öncelikle yaptığım büyük hataları sıralamak istiyorum, bunları zaten detaylarda da çok rahat anlayacaksınız. Birinci büyük hatam aynı iş yerinde ilişki yaşamak oldu. Bu hataların belki de en büyüğüydü. Siz siz olun profesyonel iş yaşamınızda, aynı yerde olduğunuz bir kadınla değil ilişki, gecelik dahi düşünmekten mümkün olduğunca uzak durun. Bunun bedeli ağır bir şekilde ödenir. Böyle bir durum hem kariyerinize hem de psikolojinize zarar verecektir. Ayrıca ayrılık halinde her gün birbirinizi gördüğünüz için unutma süreniz artacaktır.
Birçok insan için maalesef iş hariç pek sosyal ortam yok ama ben de iş yerinden ilişki yapmanızı tavsiye etmem. Reddedilince atlatamayan çok, ayrılınca atlatamayan daha çok. Hem sadece sizin kendi tarafınızı düşünmeyin. Diyelim kızdan ayrıldınız. Sürekli yıkık bir şekilde karşınızda durabilir veya daha doğrusu sürekli peşinizde koşabilir.
İkinci büyük hatam ise eski kız arkadaşımın benden önce 8 yıllık ilişkisinin olmasıydı. Bunu asla göz ardı etmeyin. 8 yıl uzun bir süre. Yani neredeyse çocuk yaşta başlayan ve olgunluğa kadar süregelen bir ilişki.
Bu tek başına problem değil. Ama 8 yıllık ilişkisi olan bir kız, bu ilişkinin bitiminden sonraki 1 sene çalkantılı bir ruh halinde olabilir ve burada asıl önemli olan şey, o ilişkinin duygusal yükünü kendi başına sağalttı mı yoksa hemen ilişkiye atlayıp o yükü içinde bir yerlere mi gömdü. Yani eğer siz 8 senelik ilişkiden 3-4 ay sonra başladıysanız ya da kız sizinle çıkmadan önce 8 senelik ilişkiden başka ilişkiye sonra size atladıysa, ilişkinizi dengesiz kılacak bir duygusal birikimi olur.
Bunun sonucunda kadının ‘alfa dul’ olması çok büyük ihtimal.
Katılmıyorum. Az önce dediğime ters bir şey söyleyeceğim biliyorum ama 8 sene aynı zamanda bir ilişki için çok uzun süre. Çok kısa olanlar kadar çok uzun olanlar da artık pek hükmü olmayan ilişkiler oluyorlar. Ben kırmızı haptaki bu ikilemi sevmiyorum. Bir kadın bırakınca hemen unutur diyorlar bir de kadın eskisini unutamaz diyorlar.
Bu tarz kadınlar, sizi eski sevgilisiyle kıyaslayabilir, farklı paternler geliştirebilir, sizi liman olarak kullanabilir, saf aşıksanız rebound ilişkiye çekebilir, geçmişte yaşadığı travmaları yine size yansıtabilir. Yani çok da sağlıklı bir ilişki kuramayabilirsiniz.
Evet ama azıcık tecrübeniz varsa, böyle bir kadını 3-4 ayda tespit edersiniz. Ondan sonra da “ben ona eskisini unutturacağım” embesilliğine kapılmazsanız, bana müsade diyerek sıvışırsınız. Sen 3 sene kaldığına göre ya kız alfa dul değildi, ya da sen hayal aleminde yaşıyordu.
Üçüncü hatam ise bu da küçümsenmeyecek kadar önemli, 3 yıllık ilişkide 2 kez ayrılık yaşadık. Yani ilişki ister istemez toksik bir hale geldi. İlk ayrılık 2 ay, ikincisi ise 4 ay kadar sürdü.
Hayır. Bir insanla sadece bir kez ayrılın. Hele de sizi o terk ediyorsa. Sen nedense ayrılık demişsin, dilin kim kimden ayrıldıyı söylemeye varmadı sanırım.
Ama burada normal olmayan durum, ikinci ayrılıkta resimde başka bir adam vardı. Sizden ayrılıp başka bir adama giden kadını asla ama asla kabul etmeyin. Ben ettim…
Yuh! Bak şimdi seni küçümsemek istemiyorum ama aynı yaş grubundayız ve bizim yaşımıza gelmiş adamların çoğu, bunu yapmaz. Herhangi bir yerden okumuş olmasa bile bunu yapmaması gerektiğini bilir. Sen o yaşta hala ciddi olgunlaşamamış taraflar taşıyorsun. Bu konuya bir eğilmen lazım.
Şimdi size kız arkadaşımı nasıl tavladığımı kısa bir özetle anlatacağım. Yani kırmızı hapı nasıl mavi hap hayallerim için kullandığımı, suni bir başarıya nasıl ulaştığımı belirteceğim. Buna sanırım mor haplı diyorlar. Ben iş yerimde 12 yıldır çalışırken, eski kız arkadaşımın geçmişi 5 yıllık. İlk işe başladığında 8 yıllık ilişkisi yeni bitmişti. İlk aylar sadece selamlaşma ve hal hatır sormayla geçen bir dönem yaşadık. Ardından doğal olarak iletişim, onunla birlikte de samimiyet arttı. Selamlaşma yerini öğlen kahvelerine ardından akşam buluşmalarına bıraktı. Ancak hiçbir şekilde cinsellik olmadı. Aylar geçtikte benim iyi çocuk hallerim iyice su üstüne çıktı.
8 yıllık ilişkiden çıkar çıkmaz atlamışsın.
Bir akşam yine buluştuk. Ben en ergen şekilde kendisine açıldım. Şu an buna gülsem de bunu yaptım.
Bu arada arkadaşlar, arkadaş kalmayın, iletişimi kesin, kızın uydusu olmayın, vs. kırmızı hap icadı değil. 2000’lerden beridir erkeklere yönelik ve maskülenite temelli herkesin savunduğu şeyler.
Ve bu dediklerimi yaptım. Reddedildikten sonra genelde ofiste durmadım, dışarıdan çalıştım. Olabildiğince uzak kalmam gerektiğine inandım. Bir süre sonra ise 21 gün hakkım olan yıllık izne çıktım. Neden reddedildiğimi araştırırken, tesadüfi bir şekilde kırmızı hapla tanıştım.
Kırmızı hap makalelerini okudukça, farklı kavramlarla karşılaştım. Özellikle ‘Friendzone’ ve buradan nasıl çıkılması gerektiğine dair bir çok yazı buldum. ‘Korku oyunu’ ve ‘Rekabeti tetikleme’ şeklinde makaleler ve hikayelerle tanıştım. İşte o anda tek bir kıza ulaşmaya, onetisime kavuşmaya ve kırmızı hapı mavi hayallerim için kullanmaya karar verdim.
Yahu ağa bırak sen bunları, bana bu kızı nasıl tavlarım onu söyle modu. Çok yaygın bir kafa yapısı.
Bu süre zarfında hiç kendisiyle iletişime geçmedim, sosyal medyadan takipleşsek de gönderilerine bakmadım ve peşinden koşmadım. Ardından o dönem bana çok cazip gelen planımı kurdum. Eski kız arkadaşımın çok samimi olmasa da çevresinde bulunan ve sosyal medyadan takipleştiği bir kız arkadaşını ayarlamaya karar verdim.
En sevmediğim şey, manipülasyon ile kız tavlamaya çalışma. Yıllar önce PUA camiasında çok vardı, hala var ama azaldı.
İşe yarar mı? Görünüşte öyle. Ama “ben güçlenmeyin, zayıf kalayım ve bu halimle de hile ile kızı tavlayayım” kafası ile manipülasyon yapan adam genellikle, manipülasyona düşecek kadar özgüven ve özdeğer problemi olan kadınları tavlar. Kendisi zayıf, tavladığı kız zayıf. Bunların ilişkinin nasıl saçmasapan olacağını düşünün. Oysa “ben güçleneyim, güçlü halimle hilesiz halimle kız tavlayayım (kızı değil)” diyen adam kendine daha özgüven ve özdeğer sahibi, daha kolay ilişki yaşanacak bir kadın çeker.
Amacım o anki aklımla korku oyunu yapmaktı. Ve kıza sosyal medyadan ulaştım, iletişime geçtim, bu kızla buluşabilmek için tesadüfler yarattım. Nitekim başarılı oldum. Birkaç buluşmanın ardından cinsellik geldi, artık çevresindeki bir kızla takılıyordum. Zaten uzun sürmedi, bu eylemim eski kız arkadaşımın kulağına gitti.
Beni reddettiği geceden sonra benimle hiç iletişime geçmeyen hatun, birden mesajlar atmaya başladı. Öğlen yemek yiyelimler, kahve içmeye gidelimler ya da akşam dışarıya çıkalımlar. Hepsini kibarca reddettim. Zaten bir süre sonra kendisi de benimle iletişime geçmekten vazgeçti. Derken takıldığım kızla ise kendi sosyal medyamda fazla abartmadan paylaşımlarda bulunmaya başladım. Eski kız arkadaşım ise attığım hikayelere sürekli bakıyordu. Ofise geldiğimde beni kıskandığını ve şaşkın bir hale geldiğini hissediyordum. Korku oyunum başarılı oluyordu.
Bu korku oyunu değil, manipülasyon. Ayrıca bir kızı tavlamak için başka kızla olman ayrıca ezik. Başarılı oluyor ama az önce anlattığım şekilde.
Ardından eski kız arkadaşımdan yeniden buluşmak istediğine dair mesajlar alıyordum. İlk mesajların hepsini bir kez daha kibarca reddettim, son mesajına ise olumlu yanıt verdim. Buluştuğumuz gün, sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket ettim. Enerji dolu, mutlu ve pozitif hallerimle karşısına oturdum. Pazar günü bana kahvaltı hazırlayacağını söyledi, teklifini kabul ettim. Aslında davranışlarım bir taklitti. Ben sadece onu istiyordum!
Oturduğumuz anlarda takıldığım kız beni aradı. Eski kız arkadaşım telefonumdaki aramayı gördü ve yanında çat diye aramaya cevap verdim: “Efendim hayatım.” Telefondaki hatun benimle pazar günü için bir plan yapmıştı ve ben de bunu kabul ettim.
Kıza bir ilişki sözün yoksa bilmem ama o kızın sizi ilişkidesiniz sanmasına neden oluyorsan, ilerde başkası için terk edilip sonra kadını yeniden alma şeklinde yaşadığın kepazeliğe halk arasında karma diyoruz. Sonuna kadar hak etmişsin. Ayrıca kız onu sırf sen bunu yaptın diye yapmış olabilir.
Eski Kız arkadaşıma dönerek, “Senin planladığın kahvaltıyı başka zaman yapalım” dedim. İşte o anda, yüzünün aldığı ifadeyi görmeliydiniz. Birden hırçınlaştı, yaşadığı reddedilmenin verdiği şokla bana laflar sokmaya başladı hatta yanındaki shot bardağında bulunan suyu yüzüme attı. Adeta zevkimden dört köşe oluyordum.
Off, 34-35 yaşında adamın yapmak zorunda kaldığı manipülasyonlara bak. Utanç verici.
Verdiğim cevap ise, “Hareketlerin normal mi? Bizi arkadaş sanıyordum, hatta ben senin büyüğünüm insan abisine böyle davranır mı?” oldu. İkinci bir şok dalgası geçirtmiştim. Suni oyunum riskli de olsa mükemmel işliyordu.
Bu “ilişkinin” nasıl mükemmel gittiğini ve bittiğini göreceğiz sanırım. Bu arada tekrar ediyorum. Sen manipülasyonu mavi haplı hayallerin için kullanmaya çalışıyorsun ama bu kadar negatife boğduğun şeyin artık iyi bir ilişkiye evrilmesi imkansız. Belki belki bir ilişkiye evrilir. Sonradan toksik olması seni şaşırtmadı umarım.
Ardından kısa zaman sonra eski kız arkadaşımdan yine mesajlar almaya başladım, buluşmak istiyordu. Kabul ettim ama bu kez dışarıda değil, evimde. Akşam evde vakit geçireceğimi, isterse gelebileceğini söyledim. Geldi… Evimde gözlerindeki hırsı görebiliyordum, rekabete girmek onu iyice kamçılamıştı. Sürekli laflar sokmaya başladığı sürede, dudaklarına yapıştım. Beni önceleri arkadaşı olarak gören kızla sabaha kadar her çeşit pozisyonda uyumadık. Ve ilişki aslında başlamış oldu. Kırmızı hapı mavi hayallerim için kullanmam çok başarılı olmuştu.
Son zamanlarda kırmızı haptan hiç haz etmemeye ve bu akımdan uzaklaşmaya başladım ama sen kırmızı hapı değil, manipülasyonu kullanıyorsun.
Ancak ilişki sırasında kırmızı hapı içselleştiremediğim için eski halime birçok kez döndüm. Bunu siz yapmayın derim. Ama friendzone denilen kavramdan da başarıyla çıktım.
Çıktın sadece. Başarılı çıkmadın.
İlişkinin ilk 11-12 ayı gayet keyifli gidiyordu.
Bak işte bu bir mucize.
Ancak iş yeri ilişkisinin bir faciaya neden olabileceğini hesaba katmamıştım. Çalıştığımız yerde işten çıkarımlarla ilgili dedikodular yayıldı. Biz çok fazla ilişkiyi iş yerine yansıtmasak da herkes bunu anlıyor ve biliyordu. Personel çıkarma söylentilerinin ardından ofiste çalışan diğer kadınları korku saldı. Kız arkadaşımın üstüne oynamaya başladılar. Benim onu koruduğumu karşılığında ise kendisinin bana bedenini verdiğini dile getirmeye çalıştılar. Bu kısa sürede binaya yayıldı. Yaşadığımız baskı, stres ve söylentiler bizi yıpratmaya başladı. İlişkimizi tamamen gizleme kararı aldık, aynı iş yerinde değil iletişime geçmek selamlaşmıyorduk bile. Bunu yapmak zorunda hissettik. Aslında bu da doğru değildi.
Derken, kadınlardan biri bir öğlen arası yanıma geldi. Kendisiyle samimiydik, geçmiş dönemlerde hep şakalaşır, samimi sohbetler ederdik. Üstelik bu ablamız evliydi. Sohbet arasında benimle kız arkadaşımın ilişkisini sordu. Verdiğim cevap, “Sadece birkaç kez görüştük. Şimdi bir şey yok” oldu.
Bu sizi ilgilendirmez diyememe sebebin? Saçmalamışsın. Çaktım geçtim de daha iyi.
Bu sadece eski kız arkadaşımı koruyabilmek amaçlıydı. Ancak bu fesat kadın bu cevabımı, “Sadece çaktım geçtim, başka bir şey olmadı” diye manipüle etti.
Yahu sen dedin bunu.
İşte facia burada başladı. Bu algı yine tüm binaya yayıldı: “Ben çaktım, geçtim.”
Her ofiste böyle mide bulandırıcı yaratıklardan en az bir tane olur.
Aramız birden buz kesti. Benim çok iğrenç bir adam olduğumu söylemeye başladı. Kendisini bir türlü inandıramadım ve terk edildim. İlk ayrılık bu şekilde gerçekleşti.
Bunu hak etmişsin aslında.
Ayrılığın ardından kendisiyle iletişime geçmeye çalıştım, durumu izah etsem de ikna edemedim. Bana değil o karıya inanıyordu.
Hocam sen saf mısın, saf numarası mı yapıyorsun?
Üstelik benimle görüşmezken, dediklerimi manipüle eden kadınla kahve içmelere gidiyordu. Artık derdimi anlatmaktan vazgeçtim ve ayrılığı kabul ettim. Çok üzgün de olsam önüme bakıyordum, yeni kızlar bulmaya çalışıyordum. Buldum da, bunu duyunca yine kıskançlık krizleri ile birlikte bana geri döndü.
Bu kız da ayrı bir numune.
Ancak ilişki artık çatırdamıştı, halen zaman zaman bunu kendisine nasıl yaptığımı sorguluyor, benin kafamı ütülüyor ve ayrılık döneminde nasıl başka karılara gidebildiğimi söylüyordu. Toksik ilişkiye merhaba demiştim. Ama ben efendi çocuktum.
Bu kız benim ruh ikizimdi, pembe panjurlu evimizde bir ömür boyu mutlu yaşayacaktık.
Bu kadar negatiften sonra nasıl olacaksa artık. Film de değil ki her türlü zorluğu aşasınız 🙂
Muhtaçlığım, kaybetme korkum, onetis durumum birçok şeyi alttan almama neden oluyordu. Gel zaman git zaman ikinci ayrılık da gelmişti. Yine bırakan o olmuştu. Bu kez 4 ay süren ayrılıkta resimde başka bir adam olduğunu öğrendim. Uzatmadan, o herifle takılıp yine bana döndü. Maalesef kabul ettim ve bir süre daha ilişkimiz devam etti.
Senin kendine saygın yok. Hayatındaki kadının olmasını bekleme. Asla geri almamalıydın. İki kere terk edeni, haklı sebeple terk etse ve kimseyle görüşmese de yeniden almamalıydın.
Ama artık çok sevdiğim prensesime başka eller değmişti. Bunu içten içe hazmedemesem de bir süre daha ilişkiye devam ettim. Nitekim beklenen son geldi ve bir daha benim açımdan geri dönmemek üzere ayrılık yaşandı.Bu ayrılığın ardından eski kız arkadaşım 2 ay sonra başka birini buldu.
Yani kızın hafif sokaklara ait olmasını bir kenara bırakırsak, zaten hile hurda ile zorladığın ilişkiden de fazlasını beklememek lazım.
Herifle el ele, omuz omuza neredeyse kucak kucağa pozlar paylaştı. Sosyal medyada ne kadar birbirimizi takip etmesek de ortak arkadaşlarım fotoları bana gönderiyordu.
Türkiye’de bir kadının bugün var yarın belki yok sevgili ile sosyal medyada kucak kucağa, yanak yanağa olması bence kızın ilişkilik olmadığına işaret.
Ardından benim midemi bulandıran olay yaşandı. Herifin lüks marka cipini alıp iş yerine gelmeye başladı. Üstelik jipi benim arabamın park yerine park ediyordu. Bir insan daha nasıl kendini küçültebilirdi.
Küçülme yarışına girmişsiniz.
Bu benim açımdan aslında çok iyi olmuştu. Gerçek yüzünü görüyor ve “Aslında kurtuldun oğlum” diyordum. Kendime söz verdim. Gebersem de bu hatuna asla geri dönmeyecektim. Çünkü bu adamdan da ayrılacak ve bana gelecekti. Bunu adım gibi biliyordum.
Sözümü tuttum, adamdan kısa zamanda ayrılıp beni yoklamaya başladı. Daha sonra bu kız yıllık izne çıktı. Ben de yurt dışı seyahati yapacaktım. Rotam İtalya olacaktı. İtalya, biz birlikteyken bizim gitmeyi en çok hayal ettiğimiz yerdi. Benim İtalya’ya gideceğim duyan kız benimle iletişime geçti ve beraber gitme teklifinde bulundu. “İtalya’da yeniden başlarız, her şeyi unuturuz ve bu senin için bir fırsat olacak” dedi. Lafa bak ‘Benim için fırsatmış’.
Nasıl kıçı kalktıysa artık 😀
Kesinlikle kabul etmedim, teklifine kahkahalar atarak cevap verdim, bunun mümkün olmadığını, plana kendisini dahil etmeyeceğimi söyledim. Ardından haykırmaya başladı, “Psikopatsın, narsistsin, ruh hastasısın, tedaviye ihtiyacın var, kalpsizsin, duygusuzsun, beni hep ezdin” şeklinde.
Sende bir kısmının olduğu kesin ama kızda daha fazlası var gibi.
Belki de kendi hastalıklarını bana yansıttı. Neticede bu işi bitirmiştim. Ben İtaya’dayken hemen başka birini bulmuş, şaşırdık mı? Klasik sarılma pozları paylaşılmış. Şu an 4 ayda bu adamla nişan yaptı. Adama acıyayım mı yoksa salaklığına mı güleyim bilemedim.
Ben ise şu an ne yapıyorum? Aynı iş yerinde devam ediyorum. Ben yoluma bakıyorum. Son ayrılıktan sonra takındığım tavrın ne kadar doğru olduğu ile övünüyorum. Arkadaşlar siz siz olun kırmızı hapı tanıyın ama en önemlisi içselleştirin ve hayatınızı bu odağa göre yaşayın. Uzak durmanız gereken kriterleri de mutlaka görün.
Buluşma uygulamalarının erkeklerin kadın erkek ilişkileri piyasası ile ilgili algılarını çarpıttığından bahsetmiştim. Burada bahsettiğim bir konu sosyal medyada da geçerli ve sanaldan kızlara yürüyorsanız kesinlikle bilmeniz gerekiyor. Çünkü bu konuyu çok soruyorlar.
Sosyal medya da bazen yürüdüğüm kızlardan çok saygısızca geri dönüşler alıyorum daha bugün biri: boş yapma tarzı birşey yazmıştı , takipten çıkarıp birşey yazmıyorum ama burdan kendimize çıkaracağımız birşey var mı yoksa normal mi , orana vurursak 20 30 kızdan 2 3 tanesi böyle saygısızlıklar hakaretler ediyor.
Nüfusun küçük bir azınlığı ruh hastası. Bu oran %5 civarında sanırım. Kadın nüfusunun %5’i böyle diyelim. Sosyal medyada ya da buluşma uygulamalarında 20 kadınlara yürüdünüz mü bir tanesi bu kadınlardan olacak. Ama daha da kötüsü, 19 normal kıza mesaj attınız mı, bu kızların belki 2-3 tanesi size dönüş yapar. O azınlık ruh hastası, aşağılık kompleksli, sosyopat, narsist, vs. kadınların ise daha fazlası zira bunlar zaten birini bulup “oynamayı” bekliyorlar.
Yani sen normalden de az karşılaşıyorsun yoksa konuşabildiğiniz kadınların %10-%30 kadarı ruh hastası olacak. Bunların önemli bir kısmı da gerçek hayatta karşınızda olsalar yüzünüze tek kelime kötü söz söyleyemeyecekken klavye arkasında olmanın rahatlığıyla size kaba davranacaklar, sizi aşağılamaya çalışacaklar.
Daha geçenlerde bir çocuk aynısını sordu. Adamın Instasına baktım adam normalin üstünde yakışıklı. Kız bir yerde “çok çirkinsin, götüm gibisin” gibi bir şey demiş. Bu arkadaş da fena bozulmuş. Azıcık mantıklı düşün dedim. Normal kadınlar seni beğenmezse bile suratına böyle bir şey söyler mi? Ya da suratına ne diyorlar. “İlgilenmiyorum”, “elektrik alamadım”, “enerjimiz uymadı”, zart zurt. Medeni olan, sağlıklı bir ruha sahip olan biri böyle der.
Siz çok çirkin bir kızın suratına sosyal medyada çok çirkinsin, götüm gibisin diyor musunuz (ruh hastası olanlarınız diyordur)? Bu kadınlar ruhsal problemli ya da bir şekilde problemli insanlar. Toplumda oranları düşük ama dediğim gibi size dönüş yapan kızlar içinde oranları çok yüksek olacak. Belki de bu yüzden sosyal medya devrinden beridir kızların egoları tavan, egolarından geçilmiyor diye bir izlenim var.
Sosyal medyada ya da buluşma uygulamalarında bu kadınlara daha sık rastlayacağınızı ve normal hayatta karşılaşsanız söyleyemeyecekleri şeyleri, korkak olduklarından sanalın güvenli ortamında yüzünüze söyleyeceklerini bilin, böyle insanlarla daha sık iletişime geçmeyi bekleyin. Bunu üstünüze alınmayın. Moralinizi bozmayın. Anında çıkarın, engelleyin. Ben buna bir laf sokmasam rahat etmem diyorsanız, hak etse de zavallı bir ruh hastasına bir de neden siz vuracaksınız bilmem ama, laf dalaşına girmeyin. Unutmayın, narsist insanlara koyan bir şey söylediğinizde, bu insanlar dünya yıkılsa zerre etkilenmemiş gibi davranırlar, ama sizin görmeyeceğiniz yerde hırslarından duvarları yumruklarlar. Zira normal insana bir koyan bunlara 10 koyar ama bu insanlar dışarı yansıtmamayı öğrenmişlerdir.
Konuştuğum arkadaş sen karşılaştın mı diye sormuştu. Evet karşılaştım ve herkes karşılaşır, karşılaşabilir. Ama bazı erkekler daha çok “karşılaşırlar”. Neden? Bu insanlar sinek gibidir, çorbada gördün mü miden bulanır, 5-10 saniye kötü hissedebilirsin ama çorbayı döktükten sonra unutursun. Birçoğunuzun az çok özgüveni ve özdeğeri olduğundan bu konuşmanıza da yansır ve bu tür saldırgan arızalar size saldırırlarsa ağızlarının payını alacaklar korkusu ile size saldırmamayı tercih edebilirler (yine de saldıran çoktur). Bu durumda bu insanlar genelde birden, sebepsiz yere kaybolurlar. Ama konuşmanızdan özdeğer veya özgüven eksikliği sezerlerse (sizi ufak ufak deneyerek bunu anlamaya çalışırlar), iyi bir av buldum diye saldırırlar.
Bakın gerçekten çirkin de olabilirsiniz, başka eksikleriniz de olabilir. Ama bunu direkt duyduğunuzda, karşınızdaki kadın medeniyet yoksunu bir mahalle karısı ağzına büründüğünde, bunun sizin eksiğinizle direkt bir alakası yok. Onun ruh hastalığı ile alakası var. Üstünüze alınmayın.
Mahmut Abi, 1.5 ay önce spor salonunda bir yabancı kızla tanıştım. Sadece önemli kısımları anlatıcam sizi sıkmayacağım. Kız geçmişinde kendisine jiletle zarar vermiş ve vücudunda küçük küçük 10-12 tane dövmesi olan biri.
Kızın geçmişinde jiletle kendisine zarar vermesi, kısa süreli bile takılmamak için yeterli bir sebep.
Kırmızı bayraklı olduğunu fark ettim ama böylesine bir tecrübeye ben bu kadar tecrübesizken hayır demek istemedim,
Özellikle tecrübesiz bir erkeğin böyle bir kızdan uzak durması lazım.
En fazla ne kaybederim ki kız zaten yabancı ve gidecek diye düşündüm ve aynı zamanda da mükemmel bir ingilzce pratiği olacaktı benim için.
Aylarca içine düşüp debeleneceğin bir bağımlılık kuyusunda ne kaybedeceğini görürsün. Böyle kızları tecrübeli adamlar bir süre idare edebilirler senin gibi bir adamın tamamen uzak durması lazımdı.
Tanışma spor salonunda oldu, bana 2-3 kere baktığını gördüm ve direkt konuşup instagram aldım ve daha ben ona yazmadan o bana yazıp ne zaman gideceksin beraber gidelim mi yazdı. 2 gün sonraya anlaştık ve beraber antrenman yaptık, antrenmanın sonlarına doğru kız birden bana aşırı dokunmaya başladı, antrenman bittiğinde de uzun bir süre öpüşüp yiyiştik, evlerimiz çok yakındı kızı evine kadar bıraktım, birliktelik olmadı. Sizin anlattıklarınızı çok iyi özümsediğimi düşündüm bu kadar hızlı sonuç alınca.
Bizim anlattıklarımızdan sadece işine gelenleri özümsemesen, bu kızdan tamamen uzak durman gerektiğini bilirdin. Kadınlarla başarı sadece kız tavlamakla olmaz, tavlamamanız gereken kızdan uzak durmayı bilmek de olayın önemli bir parçası.
3 hafta boyunca haftada 2-3 gün gymde antrenman yapıp sonrasında yiyiştik onun haricinde de haftada 1 dışarıda normal date e çıktık (biliyorum biraz fazla buluştuk sanki) doğum gününde de sahilde güzel bir date yapıp bir bileklik hediye aldım, hiç almasam da olurdu muhtemelen ama 1 aylık bir kıza gayet makul bir doğum günü gecesi oldu diye düşündüm almasam çok hödük gibi hissedecektim kendimi.
Doğum günü hediyesinin bir zararı olmaz.
Bu 3 hafta boyunca evine 2 kere çağırdı fakat benim tecrübem yok diye korkup gitmedim :D(büyük mallık)
Her buluşma fiziksele ve yiyişmeye gitti, beni görür görmez elleyip dudağımdan öpüyordu ben bir şey yapmadan bile. Bu süre boyunca kızın ilgisi inanılmaz fazlaydı, sürekli benim ne kadar yakışıklı ve kaslı olduğumu söylüyor iltifatlar yağdırıyordu.
Tipik aşk bombardımanı. Sonra birden, bir düğmeye basmış gibi kesilen cinsinden.
Her neyse 3 hafta sonunda ilk kaldığı leş gibi evden taşındı ve en azından kendi odası olan bir evdi. ( Kız kendi uyruğundan kız arkadaşıyla kalıyor bu arada) Taşındığı gün buluşma ayarladım ve akşamında eve geçtik ve artık o an bu an dedim ve seks yaptık.
Umarım şapka taktın da yaptın.
Korktuğumun aksine çok iyi geçti ve kız da boşaldı.(Gerçek anlamda ve seks bittiğinde sanki 50 panter pençesi yemiş gibiydi vücudum)
Arıza kızlar çok iyi seks yaparlar (tecrübeden) ve senin gibi saftirik oğlanlar ve satılacak tarlası olan dayılar buna bağımlı olup hayatlarını çöpe atarlar.
Daha öncesinde kız cinsel olark sorunları olduğunu, önceki erkek arkadaşlarıyla zevk alamadığını ve o dönemler aseksüel olduğunu düşündüğünü ve cinsellik olmayınca önceki erkek arkadaşlarının kavga çıkarıp ayrıldığını söylemeye başladı.
Klasik sen en iyisisin aslanım gazı. Senden önceki de duydu, senden sonraki de duyacak. Normal bir hatun böyle bir konu açmaz. Bu tamamen manipülasyon.
ben de birden eski cinsel tecrübelerini anlatmaya dönecek konu diye o an konuyu değiştirdim ve öpüşüp yatakta sarıldık. O günden sonra kız tekrardan iltifatlara love bombinge devam etti.
İyi, aşk bombardımanını biliyorsun. O zaman bağımlılık geliştirecek kadar embesil olmazsın diye umuyorum.
İşim dolayısıyla haftada 2 gün buluşabildik en fazla ve bu hafta da dahil son 3 haftadır her buluşmamız seksle bitti. Şimdi sorun nerede diyebilirsiniz,
Bize el bombası ile voleybol oynamaya çalışıyorum gibi bir hikaye anlatıyorsun, sorunun ne olduğunun biz farkındayız ama sen farkında mısın?
Seksler arttıkça kız benimle uyumak istediğini benden onu özlediğimi duymasını istediğini söyleyip durdu, arada ufak kavgalar da çıktı.
Her kız ilişki ister de her kıza ilişki verilmez. Tüyme vakti geldi.
Ben kızla seks sonrası uyumayıp biraz yatakta sarılıp eve dönüyordum ve çok ilişki öncelikli olmadım. Bunun sebebi ise kız benimleyken instagramdan başka erkeklerle takipleşip fotoğraflarını beğeniyordu …
Sadece fotoğraf beğenmekle kalmıyordur o. Prezervatif şart.
ve gymde kendisinin çektiği ikimizin birlikte olan fotoğrafı yerine aynada kendini çektiği fotoğrafları koyuyordu.
Seni neden koysun?
Bunu tabii ki kıza söylemedim. Sadece doğal bir şekilde gelişmesi gerektiğini ve ondan hoşlandığımı söyleyip idare ediyordum. Ta ki son buluşmamızda yine bir seksten sonra ben sarılıp eve gidince tekrar bozuldu, eve gidince o gün şakasını yaptığımız bir muhabbetle ilgili bir şey görüp eğlenceli bir iyi geceler mesajı attım. Kız o mesaja görüldü atıp instagram hesabını kapattı 2 gün boyunca. Ben bu 2 gün boyunca kızla hiç iletişime geçmedim ve sporuma işime devam ettim ve 2. gün sporda üstsüz bir story attım ve kız o gün hesabını açtı. Hesabını açtığında biosuna şu an bulunduğu şehri eklediğini ve 1 erkeği takip ettiğini gördüm ( biliyorum stalk yapmak çok feminence sadece nasıl bir pattern izleyeceğini gözlemlemek için yaptım ve kıza bununla ilgili tek kelime etmedim).
Kendini kandırmaya meyilli insanların bir şeyi yapamamayı beceremedikten sonra “aslında gözlem / deney yapıyordum” diye kendini kandırma çabası. Sen belli ki yiyorsun, biz yemiyoruz. Zaten etkisi de aynı derecede eziklik olur. Bahane önemli değil.
Takip ettiği erkek 2 metre boyunda giga chad diyebileceğiniz bir herif, aradan 4-5 saat geçtikten sonra akşamına adam da kızın takibine geri döndü, ve kızın o adamın eski 1-2 fotoğrafını beğendiğini gördüm.
Bu kadar dedektiflik için cidddi kadınlaşmak lazım. Keşke zihin yapına da bir etkimiz olsaymış.
Nasıl gidiyor tarzında bir mesaj atıp ufak bir sakatlığı vardı onun hakkında soru sordum, mesajlara geç cevap verdi, umursamadım.
Sizin anlamanız gereken şey, böyle kızlarla birliktelik çok uzun sürmez. Bittiği yerde salacaksınız. Tadında bırakamayacaksanız, salamayacaksanız bulaşmayacaksınız.
Sonra akşamına bana neden 2 gün boyunca ulaşmadığım, neden onunla uyumak istemediğim, buluşmalarımızın çok seks odaklı olduğunu, onunla ilişki istemediğimi, onu istemediğimi düşündüğünü belirten uzun bir mesaj attı ve o 2 gün boyunca beni çok özlediğini söyledi.
Bunu işte seninle beraber bir grup erkek alıyordur. Artık hanginiz en embesil ise uzun süreli ilişkiye o girecektir.
Sandığı gibi olmadığını ona değer verdiğimi söyleyip yüz yüze konuşmamz gerektiğini söyleyeen 25-30 dakikalık bir mesajlaşmadan sonra kız normale döndü ve kedicik moduna döndü, sevgi sözcükleri döndü ve buluşma için sözleştik. 2 gündür sürekli kalpli mesajlar aşkımlar havada uçuyor kkız tarafından, ben de kızın 2-3 kere söylediklerine 1 kere aynı şekilde karşılık veriyor.
Kız samimi bir şekilde ilişki istiyor ama ilişki olmayacak bir kız.
Bu arada kız arkadaşlarına,annesine ve jatta babasına benden bahsedip fotoğraflarımı göstermiş, herkes seni çok beğendi annem çok uyumlusunuz dedi vsv. gibi şeyler söyledi. Şimdi abi kafama takılan durum şu, kız gerçekten hoşuma gidiyor yalan yok, fakat kızın somut bir şekilde ilişki materyali hiçbir şey yapmadan ( instagramdan erkek eklememek, hesabını gizlememek, başka erkeklerin fotoğraflarını beğenmemek,benimle olan fotoğraflarını paylaşmamak) bana sürekli comfort test atıp ilişki istiyormuş gibi yapmasını sebebi nedir?
Yukarıda yazdım. Hemen her kadın ilişki ister. Sokak kadını bile ister. Siz ilişki materyali olmayan kız ilişki istemez sanıyorsunuz sanırım. Seninle ya da hanginiz daha aptal ise onunla uzun süreli ilişki istiyor kız. Ama sadakat yok. Bunu anlama kabiliyetinin olmaması, senin bu kızdan uzak durman gerektiğine işaret.
Şu son eklediği ve beğendiği adam canımı sıktı işin açıkçası çünkü adam her anlamda benden 2 gömlek üstte.
Yuh! Orta malı kadın için kendini başkasıyla mı karşılaştırıyorsun! Azıcık utanma olur insanda. Azıcık öz saygı olur.
Bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim Mahmut abi aklına ihtiyacım var.
Bu kızı hemen ghostla. Sen böyle bir kızla aşık atacak olgunlukta ve yetişkinlikte bir adam değilsin. Bu kızla devam etmek senin için tecrübe olmaz, yıkım olur.
Ben bu kızla bir ilişki yapmak istiyordum
Gerizekalısın.
fakat dediğim gibi kızın hem ilişki isteyip annesine arkadaşlarına beni anlatması fakat aksiyonda instagramdan hala ilgi kovalamasını kafam almıyor.
Şimdi umarım alıyordur ama sen yine de bu kızdan uzak dur.
Abi, bir süredir peşinde olduğum bir kızla ilgili sorularım olacak.
“Bir kızın peşinde koşuyorum” zihin yapısı çok yanlış bir zihin yapısı. Bir süredir görüştüğüm diye düşünmen lazım.
Bu kızla Tinder’da tanıştık. İlk buluşmamızda kahve içtik ve görünüşe göre bana oldukça ilgiliydi. Bu kısa kahve molası, konuşmanın gayet rahat aktığı üç saatlik bir buluşmaya dönüştü. Bana dokunuyor ve sürekli görüyordu.
Evet bunlar ilgi göstergeleri. Bir kadın sizden hoşlandıysa size dokunmadan duramaz. Yanlışlıkla size çarpar durur ve saçları ile oynar. Çok da komik olmayan şakalarınıza bile güler.
Onu iş yerine bırakırken arabada bir sessizlik oldu ve ben de bunun öpüşme sinyali olduğunu düşünüp kızı öptüm. Karşılık verdi ve biraz öpüştük. Maalesef gündüz arabada çok da uzun süre öpüşüp sevişemedik.
Buraya kadar her şey yolunda gidiyor.
Onu bırakırken en kısa sürede yeniden görüşelim dedim ve mutlaka diye cevap verdi.
Kızın ilgisi yüksek.
İş yerinden bana birkaç mesaj gönderdi. Bu mesajlarına cevap vermedim ama ertesi gün ona mesaj attım ve 2 gün sonrasına buluşma teklif ettim.
Buluşma günü mesaj atmamanız tavsiye edilir ama onun mesajlarını cevapsız bırakmamalıydın. Bu kaba bir hareket olduğu kadar kıza senin onunla oyun oynadığını gösterir ve o da aynı oyuna girebilir.
Bana yarın memleketime gideceğim dedi ve ne kadar kalacağını ya da alternatif bir gün söylemedi.
Ona döndüğü zaman görüşmek üzere bana mesaj atmasını söyledim.
Tamam, doğru yapmışsın.
Buna sadece tamam dedi.
Evet ilgisinde düşme var. Ama sen şimdi sözünün adamı olmalısın. Kıza döndüğünde haber ver görüşelim dedin.
Ertesi gün dayanamadım ve ona komik bir şey göndererek yoklama mesajı attım. Sanırım bu hata oldu ama yine de pozitif bir cevap verdi.
Evet yapmamalıydın. Sözünün adamı değilsin. Ama asıl sorun, kaygı merkezli davranış sergilemeye başladın. Olması gereken zihin yapısı, “kahve güzeldi, öpüştük, tamam mesajını görmezden gelerek hata ettim ama dönünce benimle buluşmak isteyecek. O zamana kadar işime bakayım. Neden istemesin ki? Ben iyi bir avım. Ama istemezse, yapacak bir şey yok, kendi kaybı”. Seninkisi “aramayacak mı, acaba gitti gelmez mi, acaba şansım kalmadı mı? Bir şeyler yapmalıyım, kız gidiyor! Bu da gidecek, hep gidiyorlar, ben iyi bir av değilim.”
Bu arada beni İnstagramdan ekledi.
Kızın ilgisi hala yüksek. Kendi haline bıraksan geldiğinde seni arayacak. Çok büyük ihtimalle arayacak.
Birkaç gün sonra ona yine mesaj attım.
Bir şey yapmalıyım yanılgısı ile yokuş aşağı yuvarlanıyorsun. Tamamen kaygı ve korku merkezli davranmaya başladın. “Kendimi hatırlatmalıyım yoksa beni unutacak” korkusuna kapıldın. Bir de tabii ona ulaşıp ondan cevap alarak seni unutacak kaygını yatıştırmaya çalışıyorsun. Ve tam olarak da bu davranışların sayesinde seni unutacak! Unutulup gidecek, kaygılı korkak bir beta oğlana dönüştüğünden unutacak ve unutmak isteyecek.
Cinsel çekim tercih meselesi değil. Kadınların hangi erkekleri çekici bulacakları üzerindeki kontrolleri sınırlı, erkeklerin hangi kadınları çekici bulacakları üzerindeki kontrollerinin sınırlı olması gibi. Kadınlarl başarısız erkeklerin çoğunun en büyük problemlerinden birisi, başlangıçta ilgi ve çekim karşılıklı olsa bile, bir kadını sözleri ve davranışları ile itip hayatlarından koşa koşa kaçmalarına neden olmaları. Bu erkeklerin kadın erkek ilişkilerinde bilgi ve pratik kadar, özkontrole ve özellikle de duygu kontrolüne ihtiyaçları var.
Haftasonu geldi. Mesaj yok. Kadınlar konusunda başarılı bir arkadaşım kıza yine mesaj atıp onu davet etmemi söyledi. Bu mesajıma 3 gün cevap alamadım.
Sözünü 3 kere bozdun. Hayır, tamam geldiğinde seni ararım, ayarlarız desen neyse. Ama kıza haber ver dedin ve 3 kere ulaştın.
Bunun üzerine ona “artık benimle ilgilenmediğini biliyorum ama seninle tanışmak güzeldi” yazan bir mesaj gönderdim.
Of ya çok kötü. Bunun iyi bir fikir olduğunu sana kim söyledi? Kız sana ulaşmıyor, bebek gibi zırlayarak, kıza kötü hissettirerek ilgisini çekebileceğini sanıyorsun. Kızın seninle ilgili artık bariz olmaya başladığını düşündüğü beta alametlerini güçlendiren bir hareket.
Kız buna “yoğun bir hafta geçirdim, seninle tanışmak da güzeldi” yazdı.
Yapması gerektiği gibi senin zırlamanı görmezden gelmiş. Cevap yazmasa daha iyiydi ama dikkat et, senin bu zırlamana vereceğini sandığın cevabı, “hayır öyle deme, seninle ilgileniyorum tabii ki” vermiyor.
“Tamam, eğer buluşmak istersen bana haber ver” diye cevapladım. “Tamam, kendine iyi bak” yazdı. Bu aşamada çok fazla sayıda hata yaptığımı, bu işin olmayacağını kabul ettim ve no contact uygulamaya başladım.
Daha çok next ama neyse. Doğrusu arkanı dönüp gitmen.
Fakat bu mesajlaşmadan 3 hafta sonra bir iş gezisinden fotoğraf ve hikaye atmaya başladım ve kız bu fotoğrafları ve hikayeleri beğenmeye başladı. Arkadaşlarım bunun ilgi işareti olduğunu söylediler. Ona mesaj atmamı söylediler.
Arkadaşların da en az senin kadar ilişki cahili adamlar maalesef. Sanalda hikaye beğendi, hikayelerime bakıyor, gönderilerimi yalıyor, profilime öpücük atıyor, vs. gibi hareketlerin hiçbir anlamı, önemi ve değeri yok! Kıza fikrin değişirse bana ulaş dedin ve kız sana henüz ulaşmadı. Bitti. Gerçek bu.
Yahu Instagram nasıl çalışıyor bilmiyor musun? Bir sürü fotoğraf ve hikaye arasında seninkiler de karşısına çıkıyor ve pek de bir şey düşünmeden beğenip geçiyor.
Hadi diyelim ilgisi var. O sana ulaşacak, öyle anlaştınız.
Ona mesaj atıp buluşma teklif ettim.
Aferin.
Yoğun olduğunu söyleyerek kabul etmedi.
Kendine sonra içinden çıkmanın haftalar alacağı bir kuyu kazmakla meşgulsün. Sözünün adamı değilsin, zayıf davranıyorsun ve artık seni istemediği bariz olan bir kızın peşinde koşuyorsun.
2 gün sonra iş gezisinden bir fotoğrafı ona mesaj olarak attım.
Hala peşinde koşuyorsun.
Buna cevap verince yine buluşma teklifi ettim. Ertesi gün dönüyordum ve buluşmayı 2 gün sonrasına ayarladım (reddettiği günün ertesine). Bunu kabul etti.
Hala peşinde koşuyorsun.
Döndüğümde mesaj attım, buluşma teyidi için. Ama ertesi gün annesinin geleceğini ve buluşmanın zor olacağını söyledi.
Ah işte, bak annesi gelmese gelecekti. Tüh ya. Şanssızlık. Kızlar direkt beni bir daha arama deyip çatışmaya girmekten kaçınyorlar ama senin gibi hayırdan anlamayan biri bir türlü peşlerini bırakmıyor.
2 gün sonra bir bardan mesaj attım ve buraya benimle gelmesini, çok eğlenceli bir yer olduğunu söyledim. Ertesi gün gelmeyi teklif ettim. Başka bir planı olduğunu söyledi.
Artık arıza, yapışkan, takıntılı bir belalıya benzemeye başladın. Bu aşamada seni engellemesi lazım. Bu hem senin için, hem de onun için en iyisi.
Akşam bana “üzgün olduğunu, gerçekten bir planı olduğunu ve ondan gelemediğini yazdı.
Tabii ki.
Ertesi gün ona dert etmemesini söyleyen bir mesaj attım ve yeni aldığım motorsikletimin bir fotoğrafını attım. Amacım onda motorla beni gezdir tepkisi yaratmaktı.
Tamamen beta öder moda geçtin. Seks için rüşvet mi veriyorsun?
Çok güzelmiş yazdı.
Sen tabii kıza gel gezdireyim diyeceksin değil mi?
Ben de bir ara isterse onu gezdirebileceğimi söyledim. Bu mesajıma kalp attı.
Yahu neden engellemiyor bilmem ama sen iyice beta öder moda girdin ve arıza davranıyorsun. Birinin peşinde de böyle koşulmaz yahu.
Son mesajına göre ona ilk mesajı hep ben atıyordum, o mesaj beni cesaretlendirdi.
Kızın hep sen mesaj atacak şekilde tek taraflı peşinde olduğun belli ama kız muhtemelen bir daha sana ilk mesajı atma hatası yapmaması gerektiğini öğrenmiştir.
Ama 4 gündür cevap yok. Bu kızın şu an benimle ilgilenmediğini biliyorum. Ama başından mı böyleydi yoksa sonra mı böyle oldu?
Bu kız başında sana karşı çok ilgiliydi. Ama sonra kaygı ve korku dolu beta davranışlarınl o ilgiyi hızlı bir şekilde sıfırladın. Bu şekilde aç, muhtaç davrandığın sürece ilgili her kızı ilgisiz hale getirirsin.
Bana mesaj atar mı?
Atabilir ama bu aşamadan sonra aranızda bir şey olma ihtimali çok düşük. Bu aşamada bu kıza ulaşmaya kalkma. Sanalda ne yaptığı önemli değil. Defalarca reddedildin, eğer bir ihtimal sana ulaşırsa birden fazla kez sana ulaşacak ve o sana buluşma teklif edecek ya da 3 kere ard arda ulaşacak ve sen bir son şans vereceksin. Ama bunun olma ihtimali çok düşük.
Selamlar, bilenler bilir 2017’den beri day game yapıyor, 2019’dan beri eğitimler veriyorum.
Açıkçası uzun süredir doğru düzgün ne kadınlarla tanışıyorum ne de özellikle bir çabam oluyor. Bir süredir hayatı ve işleri yoluna sokmakla uğraşıyorum. Keza bir yandan da 2 yıllık bir ilişkim var. Gideyim de bir kadınla tanışayım birlikte olayım gibi bir kafada değilim. Sadece eğitim verdikçe veya bazen keyfine yapıyorum. Onun dışında ekstra bir girişimim olmuyor.
Dün Azerbaycan’dan gelen bir arkadaş “hocam merhaba acaba bugün 16:00’da görüşebilir miyiz?” diye sordu. Mesajını 13:00 gibi görüp cevap verdim. 16:30 suları yakınlardaki bir AVM’de görüşmek için sözleştik.
Temiz kıyafetlerimi ve takılarımı taktım. Botlarımı ayağıma geçirdim, oversize vintage bir gömlekle dışarı çıktım. Tarzım Johhny Depp’in tarzı gibi oldu. Aynada kendini iyi görmek güzel hissettiriyor.
Necdet’i (ismi Necdet değil ancak ona bu yazıda Necdet diyeceğim) ilk gördüğümde karşımda samimi ve enerjik birini farkettim. 28 yaşında fit ve kaslı biri gibi görünüyordu. Bakımlıydı ve hayatında bir şeyleri yoluna koymuş gibi bir enerjiye sahipti. Onunla konuştuğum anda sıcak bir tavırla benimle tanıştı. İsimlerimizi öğrendik. Eğitime yetişebilmek için koşmuştu. Öncesinde bana traning yapacağını o yüzden geç geleceğini söylediğinde, spora falan gidecek diye düşünmüştüm, görünce tamam spordan gelmiş bu adam dedim ancak. Traning’i eğitim için kullanmış ve terlemesinin asıl sebebi koşmasıymış. Yaşını sorduğumda 28 tahmininde bulundum ancak kendisi 38 yaşındaymış. Harika bir formdaydı. Sağlam kilo vermiş six pack yapmış tarzını ve beden dilini 2 yıl içerisinde değiştirmiş. Büyük bir azim.
2 yıl önce redpil ile tanışan bir insanın hayat kalitesindeki standartların bu kadar artması bana şaşırtıcı gelmiyor. Umarım buradaki herkeste bu dönüşüm yaşanıyordur. Bu sadece kadınlarla alakalı değil. Bu kendini gerçekleştirmekle alakalı. Necdet bunu görmüş ve gerçek potansiyeline ulaşmak için çabalamıştı. Ayak üstü onu taktir ettim. Ve 1 saatlik bir sohbetimiz oldu. Sohbette neler yaşadığını, bugün buralara nasıl geldiğini, neler istediğini vs. anlattı. Onu dinledim. Dinlemesi keyifli biriydi. Bazı yerlerde kendi kişisel deneyimlerimi ve hatalarımı gördükçe başımı sallayıp onu onayladım. Aynı yollardan geçmiştik ve kalbimiz kırılmıştı. Kim olduğumuzu, neler istediğimizi, neler yapmak istediğimizi bilmiyorduk.
O kendi gelişim sürecinde gelişirken eski arkadaşları tarafından kıskanılmaya başlamış. O çukurdan çıkmaya yaklaştıkça arkadaşları onu dibe çekmeye eski boktan hallerinde mutlu mesut yaşamaya teşvik etmişler ve Necdet bunlara rest çekip, çoğuyla arkadaşlığını bitirmiş. Gerçekten zor bir süreç. Gerçek arkadaşlık yok fesatlık üzerine kurulan bir arkadaşlık. Bunu burada eminim bir çok kişi yaşamıştır.
Neyse. Konumuza dönelim. Sohbetimiz çok iyiydi. Yaklaşık 1 saatlik konuşmanın ardından “hadi kalk biraz pratik yapalım sonra tekrar otururuz” dedim. 15 dakika yürüdük. Yürüyüş boyunca klasik hatalardan, nasıl yaklaşılması gerektiğinden, nasıl konuşma başlatması gerektiğini anlattım. Kendi çevresinde day game yapan arkadaşları da olduğu için zaten hali hazırda bir şeyler biliyordu. Sadece kendisinin yeterli tecrübesi yoktu.
Ona gerekli detayları anlattıktan sonra anlattıklarımı pekiştirmek ve göstermek amacıyla bir kızla tanışacağımı uygun bir yerden izlemesini söyledim.
Karşımdaki kız neredeyse benimle aynı boydaydı, yorgun görünüyordu ve 18-19 yaşlarında gibiydi.
Yavaş yavaş yürüyerek yanına geçip onu ürkütmeyecek şekilde selam verdim, zaten ürkmeye hazır görünüyordu ancak yine de ürktü.
-Selam 🙂
(burada kulaklığı vardı onu çıkarmaya çalıştı)
-Bu kadar korkacağını tahmin etmemiştim, iyi misin?
Tarzı bir soru sordum. Çünkü kulaklığı çıkarınca aşırı tedirgin bir yaklaşımda bulundu. Durumu yumuşatmak ve fark ettiğimi göstermek için ona bunu söyledim.
. iyiyim sadece hiç anlamadım
-anlamaman normal bir anda geldim.. seke seke ve hızlı yürüyorsun, nasılsın?
. iyiyim teşekkürler yetişmem gereken bir yer var oraya gitmeye çalışıyorum
-Nereye gidiyorsun?
. kendime oje alacağım?
-Süper hangi renk alacaksın mavi falan mı?
(maviyi sadece içgüdüsel olarak söyledim. Dışardan mavi gibi görünüyordu ama tahminim tutmadı)
.şeffaf alacağım.
-Şu besleyici olanları diyorsun peeling mi ne deniyordu, geçen aylarda bir arkadaşım bana sürmüştü.
.Aynen bakım için yapılıyor
-Her zaman bu kadar utangaç mısın haha?
.ya şey, değilim ama dün 3 saat uyudum ve yorgunum.
-Grafik tasarımcı değilsin di mi?
.öğrenciyim
-Doğru midtermler başladı, hangi ünidesin?
. XX’de okuyorum.
(burada bir parantez açmalıyım. Kızımız hala gergin ve korkak bakışlar atıyor ve rahatlamamış. O yüzden bir yerde artık sohbeti devam ettirmeyeyim dedim)
-Bak gitmek istiyorsan gidebilirsin, seni sanki zorla tutuyormuşum gibi hissediyorum bunu söyleyebileceğini biliyorsun değil mi? Anlayışlı biriyim sorun yok
.yok ondan değil biraz uykusuzluk vurdu ve hiç anlamadım.
-Haha tamam sen git alışverişini yap:)
Sonrasında kendisiyle selamlaşıp uzaklaştık.
Bu kızla sohbete devam edebilir, alışveriş yapabilir hatta sonrasında bir kahve içebilirdim, sorun olmazdı. Ancak onu rahatlatmam, konuşmam ve zaman ayırmam gerekecek. Ve benim amacım bunları yapmak değil. Sadece göstermek.
Necdet’e her şeyi anlattım, bir on dakika kadar sohbet ettik. İlk gösterim onun için iyi olduğundan biraz kendisi saldı ve rahatlattı. Bana referansla ulaştığı için bu onun için iyi oldu. Çünkü beni neredeyse tanımıyordu.
Sonrasında Necdet’i ısındırmak amacıyla birkaç şey yaptırdım. Yaptırdığım şeylerin biraz üstüne giderek neredeyse birkaç kadının numarasını alacaktı.
Bazı aşamalarda genelin yaptığı gibi bazı klasik hataları yaptı mesela;
-Kız gülüyor diye onunla ilgilendiğini düşündü. Bunun şöyle bir sıkıntısı var, o kız sana gülüyor olabilir ancak bunun sebebi sen olmayabilirsin. Kadın kendi gerginliğini veya durumun garipliğini bastırmak amaçlı bir savunmayla bunu yapıyor olabilir.
-“Hayır”dan bazen anlamadı. illa kadın sana “hayır seni istemiyorum” “tesekkurler ilgilenmiyorum” demek zorunda değil. Laftan veya beden dilinden anlayacaksın. Kadınlar bazen hayır diyemediklerinden beden dilleriyle gerekli sinyali veriyorlar. Mesela bir anda sağa dönmeleri, etrafa bakınmaları, soru sormamaları vs. o sinyalleri gördüğünde uzaklaşacaksın. Yoksa başına ciddi iş alırsın.
–Ve yeni tanıştığı insana yeni tanıştığını onunla çok ilgilendiğini belli eder türden davranıyordu. Ne demek istiyorum; mesela yolda yürüyorsunuz arada yola bakar, arada arkadaşınıza bakarsınız değil mi? Necdet öyle yapmıyordu. Yürürken tek odak noktası yeni tanıştığı insandı ve bu absürt görünüyordu.
Ona bu yaptıklarını, nasıl algılanacağını anlattım. Böyle bir şey yapıyorsa profesyonel olmalı. Hiçbir zaman kendini salamaz. Bu şekilde 1.5 saat geçirdik. Son 30 dakika da dışarı ve başka yerlerde yapmaya devam ettik. Gayet eğlenceli geçti. O sırada onun yaptığı bir hatayı göstermek amaçlı havalı bir kadınla tanışmaya gittim;
-Selam çok havalı görünüyorsun
.Teşekkürler
(kadın aşırı soğuk ve umursamaz tepki verdi, ağzında bir şeyler geveledi. Bu kadınları iyi biliyorum. Takım elbisemi çekip centilmence daha sert bir şekilde durdurma bunlarda işe yarıyor. Kafasında, beni diğer erkeklerin ona bugun yaklaştığı gibi düşündü (veya bunca zaman bilemem). Bu kadın baya uzundu. Ben 1.83 boyundayım. Bu kadın da topuklularla birlikte 1.80 civarındaydı)
-İltifatların için teşekkürler (burada ona laf atıyorum ancak asla karşılık vermiyor), bu kadar rahat bir şekilde nereye gidiyorsun? Balayı falan mı var?
Arkadaşlar abartmıyorum bana tam olarak şunu yaptı; dudaklarını büktü köpek dişlerini gördüm ve ;ıığğğğyg gibi bir ses çıkardı. İnanılmazdı.
-Tamam sen konuşmak istemiyorsun kendine iyi bak
Deyip uzaklaştım. Tecrübesiz biri olsaydım bu bana çok koyabilirdi, sinirimi bozabilirdi veya sorunu kendimde aramama sebep olabilirdi. Ancak tecrübeliyim ve bunun anlamını biliyorum. Kızın dikkatini çekemedim, onun için uygun değildim veya sevgilisi vardı.. bilemem. Necdet’e böyle durumlarda ne yapması gerektiğini ve bu hissiyata karşı nasıl bağışıklık kazanacağını anlattım. 5 kişiyle falan daha konuşup ayrılmak için kapıya doğru yöneldik.
Bilirsiniz bazı AVM’lerde dönen kapılar vardır. Ve bu dönen kapıları ittirdiğinizde dış etkiden dolayı bir süre durur.
Yürürken iki Rus kadın arkamızda yürüyorlardı ve sağa bakarken o kadınlardan birinden güzel bir bakış gördüm. Ve bunu kafamın en tozlu yerine attım. Ruslar arkamıza geldiler ve önümüzde bir çocuk vardı. Aslanım benim. Kapıyı öyle bir ittir diki kapı neredeyse 30 saniyeliğine durdu. Artık durumdan sıkılınca kapıyı ittirdim ve hep beraber geçtik. O sırada Necdet’e dönüp “sorun çözücü erkek olmak işte” deyip gülümsedim. Gülümserken rus kadına da döndüm ikinci yeşil ışığı aldım. Onunla hemen orada konuşabilirdim, ancak bekledim. Uygun ve geniş bir ortamda konuşmayı tercih ettim. Dışarı çıktık Necdet izle dedim ve yanlarına gittim.
Kızlar yarı İngilizce yarı Türkçe konuşuyorlardı. Bende de birkaç kelime rusça vardı neyim var neyim yok kullanmaya çalıştım. Biri Türkçe biliyor. Biri Türkçe bilmiyor İngilizce biliyor falan öyle bir ortam. Dilden dile geçmek baya kafa karıştırıcı oluyor.
Direkt Türkçe olarak yazacağım;
-Heyy, İngilizce biliyor musun?
.Evet biliyorum
-Süper.. dışardan çok tatlı görünüyorsun, muhtemelen sana bunu söyleyen çok erkek olmuştur ancak ben o erkeklere benzemiyorum o yüzden geldim. Burdayım.
(bunları söylerken sanki bir anda sahneye koşup ellerimi açarmış gibi hissettim.)
Bu söylediklerim onu etkilemek için falan söyledim diyorsanız yanılıyorsunuz. Onu etkilememe gerek yok. Zaten ne olduğumu biliyorum ve o da biliyor. Bu detay ortama güzel bir renk katıyor.
.evet çok erkek bana bunu söylüyoru, ama ben pas vermiyoru
-Hahaha eminim oluyordur, adın ne?
.Katerina
.ikimizin adı da katerina.
-OOO siz Ruslar da hep aynısınız, katerina anlamı ne bakalım bunun?
(bir süre düşünüp Clean dediler)
-bu kadar yaygın bir ismin anlamı temiz ise çocuklara isim verirken tekrar düşünmelisiniz 🙂
Sonra haritayı açıp yeri gösterdim. (bak bakalım biliyor muymuşsun falan deyip biraz takıldım. İki kişi olduklarından bir onla, bir onla konuşuyorum. Diğer kıza dönüp onun Türkçeyi nasıl öğrendiğini falan sordum. 1 aydır Türkiye’deymiş ve kursa gidiyormuş. O sırada birbirleriyle rusça konuşmaya başladılar. Bu rus kadınlarının huyuna deli oluyorum. Kızların bildikleri diller de yarımdı. Ne a2 turkce ve ıngılızcelerı vardı. Bu yaptıklarının hoş olmadığını Rusça bilmediğimi ve sadece cuka diyebildiğimi anlattım. Tabii anlamadılar cuka ya çok güldüler. Türkçe anlattım onu da anlamadılar. En son suratlarına Japonca seslenecektim ama nafile. Kendi aralarında bir şeye karar verdiler. O arada bana yeşil yakan ışık kate’i elinden tutup çevirdim. Diğeri elinden maması alınmış çocuk gibi kahkahamsı sesler çıkarınca onu da aldım ve ikisini de çevirdim. Ayak üstü biraz eğlendim. Türkçe bilen kız beni beğenmiş gibi duruyordu. Ancak bir şey demedi.
-Kaç yaşındasın kate?
.tahmin et?
-Ben bu işlerde çok kötüyüm, 23 mü?
.azıcık daha çık
-27 mi?
.29
Bir de bana azıcık çık diyor. Yaşlı değilim sadece 70 yaşındayım gibi bir şey bu.
-29 yaşı severim iyi bir dönem
(bu aşamada tekrar Rusça konuşmaya başladılar ve benim gidesim geldi.)
Türkçe bilen dönüp biz gidelim dedi, e dedim ben de gideceğim, numaranı ver kate seninle çay içelim?
Bana tam olarak şunları dedi;
Konuşacak zamanım yok
Benim bunun için vaktim yok,
İletişim kuracak halim yok
Zaten bir ay sonra Rusya’ya dönebilirim tam belli değil
-kate, bu kadar açıklamaya gerek yok. Dilsiz rolünü de oynayabilirsin tabii böyle fantezilerin varsa:))))
Ne yazık ki bunları da anlamadı, tamam deyip uzaklaştık. Bugün böyle bitti.
Rus kadınları Türkiye’ye geldiklerinde egoları tavan oluyor arkadaşlar. Bilginiz olsun. Ve onlarla bir şeyler yaşamak istiyorsanız onları rahatlatmanız ve güvenmelerini sağlamanız gerekiyor. Sonrası olur zaten.
Bugün hiçbir şey olmadı. Olması için de ekstra bir çaba sağlamadım ama güzel anılar biriktirip iyi bir eğitim yaptık.
Day game’in birilerini etkilemeye çalışmak değildir. Day game sağlıklı ilişkiler kurmak, sosyal becerileri geliştirmek ve sosyalleşmek için yapılır. Birilerini etkilemek veya cinselliğe ulaşmak için yaptığında çoğunlukla flake yani geri dönüş alamazsın. Numara alırsın sana dönmez. Mesaj atmaz vs. buna flake denir.
“Bilgisayar oyunları oynamaktan, uzun saatler boyunca Youtube izlemekten ve gece yarılarına kadar internette ve sosyal medyada gezinmekten zevk alıyorum ama daha sorumluluk ve öz-disiplin sahibi biri olmak isterdim. Ne zaman kendimi değiştirmek hakkında düşünsem, daha ciddi bir zihin yapısına giriyorum ve şu an sahip olduğum tüm zevkten, eğlenceden ve rahatlıktan olacakmışım gibi hissediyorum. Birgün değişmem gerektiğini biliyorum ama hiçbir zaman buna hazır hissetmiyorum.“
Bu birçok insanın yaşadığı ve hatta benim de zorlandığım, çok yaygın bir problem. Durup gerçekten düşünürseniz, neden şimdi değişesiniz ki? Hayattan zevk alıyorsunuz. Her gün saatlerce bilgisayar oyunu oynuyorsunuz, porno izliyorsunuz, sosyal medyada ve youtube’da takılıyorsunuz. Ben de bir zamanlar üniversitede başarısız olduğum bir dönem yaşadım ama aynı zamanda bu dönemin her anından zevk aldım. Yemeği bile odama ısmarlayarak neredeyse tüm gün bilgisayar oyunu oynuyordum ve bu çok zevk veriyordu.
Bazı zamanlar hayatımıza bakıp daha fazlasını yapmamız gerektiğini, eninde sonunda disiplinli olmamız gerektiğini, çalışmaya veya spor yapmaya başlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Ama bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde şu an değil, şu an hazır değilim diyoruz. Şu an hayatımdan zevk alıyorum.
Şimdi biraz ileri saralım. Diyelim ki disiplinli oldum, üniversiteyi bitirdim, daha fazla çalıştım, işte yükseldim, yapmak istediğim o ek işi kurdum, vs.
Sebep?
Daha çalışacağım, haftada 60 saat çalışacağım, kendimi zorlayacağım ve sonunda daha fazla para kazanacağım. Sebep?
Sebep?
Daha erken emekli olabileceğim.
Tamam da erken emekli olunca ne yapacaksın?
Yapmak istediğim şeyleri yapacağım ve hayattan istediğim gibi zevk alacağım. Mesela istediğim kadar bilgisayar oyunu oynayacağım, Youtube izleyeceğim. Yan gelip yatacağım.
Sorun şu ki, şu an zaten hayattan zevk alıyoruz. Onca çabaya ne gerek var? En azından beynimiz bu şekilde düşünüyor. Onca çaba şu an zaten sahip olduğun zevki elde etmek içinse, onca çabaya ve acıya ne gerek var?
Evet beyninizde, hareketlerinizin maliyetini ve getirisini sürekli olarak hesaplayan bir devre var. Bu devre mesela “şu an tuvalete gitmelisin zira 3 saat otobüste olacaksın” diyor. Şu an tuvalete gitmek istemesem de ileride tuvalet ihtiyacımın maliyetinin yüksek olacağını hesaplıyor. Bu temel devre, açlık, susuzluk gibi her türlü fizyolojik sinyali işleyen oldukça eski bir devre ama soyut şeyler de yapıyor. Bugün çalışmanın maliyeti ile bilgisayar oyunu oynamanın getirisi nedir diye bakıyor. Bunu her yaptığında da “o kadar çaba gösterip sonra hayattan zevk alacağıma neden şimdi hayattan zevk almıyorum” diyor. “Bugün dopamin alabilirim, zevk alabilirim” diyor.
Peki bu durumda bir insan gerçekten nasıl disiplinli olabilir? Yani bir yanda internetten ve bilgisayardan akan, şimdi sahip olacağım zevk var, diğer yanda ise ter ve acı gerektiren çalışmak, çabalamak var.
Keşfetmeniz gereken şey, insanları disiplinli olmaya iten tek şey: rekabetçi ilgi. Bunu biliyoruz zira bağımlı insanlar üzerine yapılmış tonlarca araştırma var.
(Rekabetçi ilgi kavramı bağımlılık terapisinden geliyor. Bağımlılık çok büyük bir motivasyon (bağımlı, madde kullanmak için çok motive) ve özellikle madde kullanımında bağımlılığı bırakmak büyük acı veriyor. Bu acıya katlanmak için bir sebep lazım ve o sebebe rekabetçi ilgi deniyor. Burada ilgi meşgale ya da amaç anlamında ve rekabet ettiği şey de bağımlılığa olan motivasyon.Örneğin neden sigarayı bırakayım dediğinde “kızımın düğününde hayatta olmak için” gibi bir amaç.)
Ben size bir örnek vermek istiyorum. Kayak kazası sonrası ağrı kesici afyonlu ilaca bağımlı olmuş bir hastam vardı. Bu kişi oldukça yüksek fonksiyonlu ve çok büyük şeyler yapma kapasitesine sahip biri. Ona bu bağımlılıktan kurtulmak istiyorsa onu hastaneye yatırıp ağrı kesici vermemiz gerektiğini söyledim. Ama o zaman bunu yapacak zamanı yoktu. Bu nedenle de bu tedaviyi evden yapmak zorundaydı.
Afton yoksunluk sendromunun iyi yanı, alkol yoksunluk sendromu gibi hayati tehlike yaratmaması. Bu nedenle öylesine kendi kendine bırakmaya karar verdi ve bu, hayatındaki en acı verici deneyimdi.
Afyon olsun, sigara olsun bağımlılık veren maddeleri bırakmak için gerekli disiplini sağlamak kolay değil. Bu maddeler zevki arttırıyorlar yani bize bir şey veriyorlar. Bunları bırakmanın ise acılı bir bedeli var. Bir insan bu acı verici bedeli ödeyebilmeyi nasıl başarıyor?
Disiplinli olamama probleminin kaynağı, bu bedeli ödemeye hazır olmamamız. Peki nasıl hazır hale geliriz? Rekabetçi ilgi yaratarak. Bağımlılıktan kurtulan insanlarla yaptığımız çalışmalardan öğrendiğimiz, insanların kurtulmak için disiplinli olmaları için iyi bir nedene ihtiyaç duydukları. Yani bağımlılık yapıcı maddeyi bırakmanın verdiği acıdan çok daha güçlü bir şekilde isteyecekleri bir şeye ihtiyaçları var.
Yani eğer siz, disiplinli olmaya hazır değilseniz, disiplinli olmanın getireceği acıya değecek şeyi ya da şeyleri bulmanız gerekli. Ama işte tam olarak burada, başka bir tuzağa daha düşüyoruz ki disiplin probleminin günümüzde çok yaygın olmasının sebebi de bu. Çünkü günümüzde istek ve arzularımızın çoğu dışarıdan geliyor.
Eğer disiplinli olmakta zorlanan biriyseniz, yarı istekli bir şekilde başlasanız da kısa süre içerisinde havlu atan biriyseniz, disiplin arzunuzun nereden geldiğini bilmelisiniz. İçinizden mi geliyor yoksa sosyal beklentilerden mi?
Dünya maalesef her geçen gün, dışsal arzuları karşılamaya odaklandığımız bir yere dönüşüyor. Her ekran bize özelleştirilmiş reklamlarla dolu. Tüm o uygulama ve ağ sayfaları sizin hareketlerinizi takip ediyor ve sonra size ne istemeniz gerektiğini söyleyip ya d gösterip duruyorlar. Bir bilgisayar oyunu daha piyasaya çıkmadan reklamları, kısa klipleri, internette etkili insanların oyun videoları piyasaya sürülüyor ve siz daha oyun çıkmadan oyunu istemeye başlıyorsunuz.
Anne babanız, arkadaşlarınız ve etrafınızdaki diğer herkes şunu istemelisin, bunu istemelisin diyor. Ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Ama bunların hiçbirisi rekabetçi ilgi değil zira hepsi dışarıdan geliyor.
Toplum olarak neyi önemsediğimizi nasıl bulacağımızı tamamen unuttuk. Eğer disiplinli olmaya hazır değilseniz, başkalarının zoruyla disiplinli olmadığınız sürece asla disiplinli olamayacaksınız. Ama sizi çalışmaya başkaları zorluyorsa, bu disiplin değil. Disiplinin tam tersi zira bunlar davranışlarınızı kontrol eden dış güçler. Disiplin ise sizin engellerinizi aşan içsel bir güç. Yani bazı insanlar dışardan zorlama ile çalışıp başarılı olabilirle ama aslında zerre disiplinleri olmayabilir. Ve bu dışsal zorlamadan uzaklaştıklarında ise çok zorlanmaya başlarlar.
Peki bütün bunların ışığında, biz ne yapabiliriz?
Birincisi, şu an istediğiniz şeylerin çoğunun dışarıdan geldiğini ve gerçekten istediğiniz şeyler olmadıklarının farkına varmak. Siz oyun, ürün tüketimi, vs. gibi dışsal isteklere yöneliyorsunuz ve bunlar o kadar güçlü istekler ki, saygı, para gibi kazanımları bile bunların uğruna feda ediyorsunuz.
İkinci yapmanız gereken şey ise, rekabetçi ilgi kategorisine girecek ve disiplinin bedelini ödememize değecek sağlıklı arzular geliştirmeyi öğrenmek.
Size ilk sorum, gerçekten ne istiyorsunuz?
Bu soruya “bilmiyorum” cevabı veriyorsanız, bu, zihninizin dışsal arzuların sisi içinde yüzdüğüne işaret. Zihniniz reklam, kişiselleşmiş internet çerezleri ile o kadar dolu ki, dünyadan ne istediğinizi bile bilmiyorsunuz.
İkinci soru ise değişmek istiyor musunuz?
Eğer kendinize gerçekten dikkat ederek, kendinizi gözlemleyerek cevap verirseniz, aslında bu soruya hayır cevabı verdiğinizi, “hayır değişmek istemiyorum” dediğinizi göreceksiniz.
Eğer değişmek istemiyorsam ben bittim o zaman diyebilirsiniz.
Hayır. Burada size çıkışı göstereceğim zira bir sorum daha var: “Değişmek istiyor olmak ister miydiniz?”
Şimdi burada değişik bir cevap verdiğinizi göreceksiniz. Bunun cevabı muhtemelen evet ve cevabınız evetse yani keşke daha farklı biri olsaydım, keşke değişmeyi isteyen biri olsaydım diyorsanız, çok ama çok önemli bir noktaya geldik. Değişmek istemiyorsunuz ama değişmek istemeyi istiyorsunuz. Bunu size kimse söylemiyor, sormuyor. Belki değişmek istiyor musun diyorlar ama bir seviye daha aşağı inip değişmek istiyor olmayı ister miydin demiyorlar. Daha farklı, değişmek isteyen biri olmak ister miydin demiyorlar.
Olmak istediğimiz insanı düşündüğümüzde, yapmak istediğimiz şeylerin uzun bir listesiyle karşılaşıyoruz. Düzenli spor yapmak, sağlıklı beslenmek, düzenli para biriktirmek, okulda başarılı olmak, kariyerinde yüksek bir yere gelmek, karşı cinsle başarılı olmak, vs. Bu listedeki şeylerin çoğu işimize yarayacak şeyler değiller. Yapmanız gereken şey, bu listeyi bir kağıda yazmak ve listedeki tüm kalemler için tek tek şu soruları sormak:
“Bu şey benim gerçekten istediğim bir şey mi yoksa bunu biri ya da birileri bana dışardan mı empoze ettiler?” “Bu şey benim içimden mi geliyor yoksa reklamlar, ailemin, çevremin, partnerimin, vs. beklentileri ile içselleştirdiğim bir şey mi?”
Bunu yaparsanız, listedeki kalemlerin çok büyük bir kısmının sizin içinizden gelmediğini göreceksiniz. Sonunda sizin içinizden gelen çok daha küçük bir listeye sahip olacaksınız. Bu listeden, gerçekten yapmak istediğiniz sadece bir hedef seçin ve bir süre sadece bu şeye odaklanın. Bundan sonra yapmanız gereken şey, bu hedefi olabilecek en az şekilde bile olsa yapmaya başlamanız.
Mesela toplumun sizden istediği değil de sizin gerçekten istediğiniz şeylerin listesini hazırladınız ve bu listeden düzenli spor yapmak istiyorum kalemini seçtiniz. Bunu seçtikten sonra çıkın en azından düzenli yürüyüş yapmaya başlayın, evde günde toplam 50 tane şınav ve mekik çekin.
Bunu yapmaya başladığınızda, karşınıza bir tuzak çıkacak ya da belki şu an halihazırda bu tuzakla karşılaşıyorsunuz. Bu noktada zihniniz çok ama çok sinsi olur ve size “günde 50 şınav mekik çekmen neyi değiştirecek ki?” demeye başlar.
Burada çok dikkatli olmalısınız ve bu sese dikkat etmelisiniz. Zihniniz size ilk önce “tüm bu kalemleri istemelisin” diye oyun oynayacak zira o kalemlerin çoğu zihninize dışarıdan yerleştirildi. Zihniniz, “bu yaptığın yeterli değil, %1’ini yapmak yeterli değil” diyecek. “%100’ünü yapmalısın yoksa hiçbir şey değiştiremezsin” diyecek.
Zihniniz bu listenin %100’ünü yapamayacağınızı çok iyi biliyor ve “hepsini yapmalısın” derken aslında sizi, hiçbir şey yapmamaya ve şu an nasıl yaşıyorsanız o şekilde yaşayıp durmaya ikna etmeye çalışıyor. Zira zihniniz maliyet – fayda analizi yapıyor ve “bütün gün youtube izleyip oyun oynamaktan bir sürü fayda sağlıyoruz” diyor. “O yapmak istediğin şeyleri daha önce denedik ama biliyorsun çalışmıyorlar” diyor.
Bu tuzak konusunda çok dikkatli olmalısınız. Listeyi küçültüp, bu küçük listeden bir kalem seçtiğinizde ve bu kalemi olabilecek en az şekilde olsa bile yapmaya başladığınızda yani olmak istediğiniz biri gibi olma yolunda küçük de olsa adım atıp ilerlemeye başladığınızda, zihniniz size tüm o yapmanız gereken şeyleri hatırlatıp duracak. Size yap hep ya hiç diyecek. Bu da disiplinli bir hayata hazır olmamanıza neden olup duracak.
Zihniniz bunu neden yapıyor? Aslında sizi hepsini yapmaya zorlamak için değil, hiçbir şey yapmamaya kandırmak için yapıyor. Peki bunu neden yapıyor? Zira maliyet – getiri analizi yapıyor ve şu an internetten tonla dopamin aldığı bir durumda ve o kadar çabaladıktan sonra da zaten bu duruma geleceği için boş yere acı çekmek, dopaminden yoksun kalmak istemiyor. “Filmin sonunda zaten yine bu olduğumuz noktada olacağız o zaman ben seni o kadar zahmetten kurtaracağım ve zaten burada kalmamızı sağlayacağım” diyor. Zira eğer siz saatlerce bilgisayar oyunu oynayan, internette sörf yapan, porno izleyen dejenere insansanız, yaptığınız şey pratik olarak 22-23 yaşında emekli hayatı yaşamak! Kim 22 yaşında emekli olmak istemez ki? Ya da kim, 22 yaşındaki emeklilik hayatını bırakıp çalışmaya başlamak ister ki?
Günümüzde toplum sizin hiçbir şey yapmadan, görece ucuz bir şekilde hayatın tadına varacağınız şekilde ilerledi. Ben çocukken ya da ergenken günde 24 saat bilgisayar oyunu oynama, saatlerce porno izleme imkanı yoktu. Bir bilgisayarımız yoktu ve olsa bile, bir oyun alıp oldukça yavaş olan bilgisayara yükledikten ve 10-15 saat oynadıktan sonra oyun biterdi ve günlerce oynayacağımız kadar çok oyun da yoktu. Pornoya ulaşmak neredeyse imkansızdı ve ulaşsanız bile bu milyonlarca saatlik yüksek çözünürlüklü video şeklinde değil de, kısa sürede sıkılacağınız basılı yayın ya da CD şeklindeydi.
Bugün maalesef sınırsız miktarda ve çeşitte eğlenceye sahibiz. Bir yanımız kalkıp bir şeyler yapmalıyız derken bir yanımız yaptıktan sonra ne olacak, zaten şu an elimde olan sınırsız dopamin kaynağıyla aynı miktarda dopamin kaynağına sahip olacağım diyor. Bu da, değişime hazır olmamamıza neden oluyor.
Diğer göz önünde bulundurmanız gereken şey de, az önce bahsettiğimiz rekabetçi ilgi. Çalışmak, çabalamak acılı ve maliyetli. Peki insan bu maliyeti karşılama kapasitesini nasıl elde eder? Rekabetçi ilgi ile. Ama bugün bunu bulmak zor zira dünya başka şeyler istemeniz için beyninizi yıkayıp duruyor. Örneğin bir bilgisayar oyunu firması, size bir şeyler satmaya çalışıyor ve sadece kendi çıkarları ile ilgileniyor. Sizin evde kalıp dejenere bir insana dönüşmenizi umursamıyor. Toplum da gerçekten ne istediğimizi bilme kapasitemizi unuttuğumuz veya kaybettiğimiz bir noktaya geldi. Reklamlar, sosyal medya, çevre, vs. sizi istemenizi isteyecekleri şeylerle dolduruyorlar.
Bugün değişmek istemiyorsanız bile bunu kabul etmeniz, kendinize karşı dürüst olmanız çok önemli.
Bugün değişmek istiyor muyum? Hayır.
Değişmeye hazır mıyım? Hayır.
Disiplinli olmak istiyor muyum? Hayır.
Değişmek isteyen biri olmak ister miydim? Eğer bu soruya cevabınız evet ise, içinde dışarıdan sizin zihninize yerleştirilmiş isteklerin de olduğu, olmak istediğim insan olsaydım / olmak için yapmak istediklerim listesi hazırlayın. Sonra bu listedeki kalemleri tek tek ele alın ve sadece “ben bunu gerçekten istiyorum, bu dışarıdan bana empoze edilmiş bir istek değil” dediğiniz kalemleri bırakın. Bu küçük listeden ise bir kalem seçin ve onu o kaleme doğru küçük de olsa adımlar atmaya başlayın. Buna başlar başlamaz, zihninizin “bu kadarcık şeyle mi değişeceksin, ya hep ya hiç” tuzağına karşı uyanık olun. Bu tuzağa karşı uyanık olun ama bunu görmezden gelin ve gerçekten istediğiniz şeye odaklanarak, çok küçük bile olsa değişiklikler yapmaya başlayın. Spor yapmak istiyorsunuz ama salona gidecek paranız yok mu? Eve iki dambıl alın ve evde başlayın. Kendi ağırlığınızı kullanın.
Bu yazıdan ebeveynleri affetmenin öneminden ve dolayısıyla kurban zihniyetinden kurtulmaktan bahsedeceğim. Eğer içinde bulunduğun tatsız durumun bir nedeni olarak ebeveynlerini, Türkiye’yi, sistemi, sermayeyi, patronları, ilkokul öğretmenini ve kim bilir daha neleri suçluyorsan kurban zihniyetindesin demektir.
Öncelikle yukarıda saydığım gibi kurban zihniyetini doğurmada başta ebeveynleri suçlamanın yanında, onları bu hale soktuğunu düşündüren pek çok şeyi suçlayan insanlar olduğunu görüyorum. Ama gözlemlediğim ve zamanında benim de yaptığım şekilde en başı ebeveynler çekiyor. Bu olgunlaşmamış olmanın ve kişisel büyümede atılım yapamamış olmanın göstergesidir. Çünkü hayatın içine girdiğinde, pamuklara sarılı kozandan çıktığında ve hayatın kaotikliğini deneyim ettiğinde, hayatın o kadar toz-pembe olmadığını ve doğru şekilde çocuk yetiştirmenin özellikle dönemin şartlarını göz önünde bulundurduğunda orta-sınıf bir aile için epey bir lüks olduğunu anlıyorsun.
Eğer hala bir şeyi suçlama aşamasındaysan kurban zihniyetine sahip olduğunu teşhis edebilirim ve şurası kesin ki kurban zihniyetine sahipken asla istediğin şekilde başarılı olamazsın. Çünkü bu durumda hayatta özgür iradeyle istediklerini başarma yolunda önünün açık olduğunu reddetmiş sayılırsın. Özgür iraden işe yaramaz çünkü ayağında ebeveynlerinin vb. sana kodladığı değersizlik hissiyatı, özgüvenli bir birey gibi hissedememe vb. prangaları vardır. Kurban zihniyetinden kurtulmak, senin de hayatta özgür iradeye sahip ve istediği yolda ilerleyebilecek bir insan olduğunu fark ettirir.
Çoğu insan hayatın içine girdikçe, hayat tarafından onlara ebeveynleri ile empati yapmak öğretilir. Çünkü çocukluktan çıkmışlardır ve hayatın zor gerçeklerini görmeye başladıklarında, babalarının ve annelerinin de sadece çocuk yetiştirmeye odaklanmanın yanında kendi aile hayatlarının, iş yaşamlarının, ihtiraslarının ve onların da kendi ebeyenlerinden gelen yüklerinin olduğunu fark ederler. Bu insanların tek işleri sizi yetiştirmek değildi, bir yandan kendilerinin de mutluluğunu sağlamak istiyorlardı. Bu mutluluk babanız için saat 5’te işten geldikten sonra ayaklarını uzatıp çocuk zırıltısı olmadan TV seyretmek kadar basit zevkler olabilirdi.
Biliyorum, ailen çocuk yetiştirmede bilinçli değildi ama onlar sadece sana sahip oldukları ve içinden geldikleri aile kültürünün mirasını sunabilirlerdi. Burada “aileni affet ve geleceğe bak” basmakalıbından daha çok, onları niye affetmen gerektiğinden bahsedeceğim, bu yazıdan sonra beni haklı bulabilirsin.
Bir an kendini babanın yerine koy, baban muhtemelen hayata erken atıldı ve günümüz babalarına göre erken sayılabilecek bir yaşta evlendi. Bir yerde kendisi de daha çocuktu. Diyelim ki, bu yaş 25. Şimdi de kendi 25 yaşındaki halini ve bilinç düzeyini düşün ve karşılaştır. Sence sağlıklı bir aile ortamı sunabilmekte ne kadar bilinçli olabilirdi? Üstelik bunu bilse bile bir aileyi devam ettirme sorumluluğu altında sana nasıl olması gerektiği gibi davranabilirdi? Üstelik çoğumuzun ailesinde olduğu gibi o dönemlerde çocuk yetiştirme üzerine bu kadar yaygın bilgi akışı ve internet yoktu.
Çocuklar babalarını ve annelerini hata yapma payı olmayan birer örnek insan olarak görürler. Bundan dolayı onların da kanlı ve canlı, hataları, zayıflıkları, zaafları olan birer insanoğlu olduğunu unuturlar. Bunu şuan fark etmek önemli. Ve daha da önemlisi, ailen sana kendi ebeveynlerinin (yani anneanne ve babaannenin) onları yetiştirdiği gibi yetiştirdiler. Eğer anneannen onları arada bir patakladıysa, onlarda seni patakladılar ya da ailede senin fikirlerini sorup, sana bir birey gibi hissettirmektense bir eşya gibi hissettirmiş olabilirler, ama emin ol ki içinde büyüdükleri kültür onlara da aynı şekilde davranmıştı. Ya da evde korku ortamı hakimdi, baban muhtemelen kendi aldığı eğitimden daha iyisini sana aldırmaya çalışmakla, hayatın zorluğuyla, yeterince para kazanmaya çalışmakla fazla meşguldü ve senin ona saygı göstermen için senin ondan bayağı korkman gerektiği fikrini sorgulamadı. Çünkü kendi de babasından korkuyordu. Ben küçükken ufak kardeşimi pataklardım, çünkü babam da beni pataklamıştı. Çoğu ebeveyn kendi ailesindeki yetiştiriliş şeklini çocuklarına uygular, bu kadar basit. Bu bilinçsizce yapılan bir şeydir. Eğer kendileri hasarlı bireylerse, hasarlı çocuklar yetiştirirler.
Tamam, sen modern çağda çocuk yetiştirme üzerine youtube videoları gördün, kitaplar okudun, Üstün Dökmen’den bir çocukla konuşulurken, çömelip onun boyuna inmen gerektiğini öğrendin ki bu çocuğa küçük bir birey olduğunu hissettirecekti. Ama onlar bu bilgilere sahip değillerdi.
Daha bir çok şey sayabilirim ama bu kadarı ailenle empati yapmana ve onların da hatalar yapma lüksüne sahip birer insan canlısı olduğunu anlamana yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Şimdi gelelim, suçlamanın ve kurban zihniyetine sahip olmanın sana neler kaybettireceğine. Eğer suçluyorsan insanlar seni bir EZİK olarak algılarlar, bunun tam tersi değer üretmektir, değer üreten insanlar belli bir miktar paraya, refah seviyesine ve sevdikleriyle paylaşabilecekleri güzel şeylere sahip olurlar. Bu konuyu bir de Richard Cooper’dan dinleyin.
Kendini yetiştirmiş insanlar ailesini, sistemi ve patronları suçlayan bir erkekle arkadaş olmak istemeyeceklerdir ve bu statü olarak düşük değerde olduğunu gösterecektir. Eğer erkek ya da kadın fark etmez, insanların yanında bir şeyleri suçluyorsan, bu senin henüz olgunlaşmadığını, kişisel başarı sağlamada henüz emekleme aşamasında olduğunu gösterir. Bu durumda insanların sana pek az sabrı olacaktır. Hayatta bu aşamada olan ve akıllanmaya niyetli olmayan koca koca 27 yaşında insanlar görüyorum.
Eğer bu durumu sergilersen, en başından aklı başında insanlar seni networklarına katmak istemeyeceklerdir. Yakın zamanda görüşmeyi kestiğim bir arkadaşım böyleydi. Kendisi 27 yaşında işsizdi (fena bir bölüm bitirmediği halde) ama sistemi, patronları suçluyordu. Sistemin ve Türkiye şartlarının harika olmadığını kabul eden ve bireysel kurtuluşunda epey mesafe kat etmiş ben, bu çok eski ve ilkel paradigmaya sahip insanı düşük değerli olarak gördüm. Ve arkadaş grubumda olmaması gerektiğine karar verdim.
Sonuçta bilirsiniz, 5 arkadaşının ortalamasısın falan… Arkadaşlıkta bir yerde çıkar ilişkisidir ve bu adamdan alabileceğim, öğrenebileceğim hiçbir şey olmadığına karar verdim. Ve sadece tek taraflı olarak vermek beni bu yaşta yoran bir şeydi. Bu adamdan sadece ibret aldım ve nasıl olmamam gerektiğini bir kere daha öğrendim. Belli bir yaşa geldiğinizde sizden daha düşük zihinsel şemaları olan insanlara katlanmak için daha az sabrınız olacağı bir gerçek. Eğer kurban zihniyetinin belirtilerini gösteriyorsanız, çevrenize sizin gibileri toplarsınız ve varilin dibindeki yengeçler gibi birbirinizi aşağı çekersiniz, diğer kendini geliştirmiş insanların size sabrı kısıtlı olacaktır. Sizi ortamlarına çağırmayacaklardır. Telefonlarınızı daha az açacaklardır. Eğer telefonlarınızı arada bir açıyorlarsa şanslısınız.
Daha geçenlerde bir çocuk aynısını sordu. Adamın Instasına baktım adam normalin üstünde yakışıklı. Kız bir yerde “çok çirkinsin, götüm gibisin” gibi bir şey demiş. Bu arkadaş da fena bozulmuş. Azıcık mantıklı düşün dedim. Normal kadınlar seni beğenmezse bile suratına böyle bir şey söyler mi? Ya da suratına ne diyorlar. “İlgilenmiyorum”, “elektrik alamadım”, “enerjimiz uymadı”, zart zurt. Medeni olan, sağlıklı bir ruha sahip olan biri böyle der.
Siz çok çirkin bir kızın suratına sosyal medyada çok çirkinsin, götüm gibisin diyor musunuz (ruh hastası olanlarınız diyordur)? Bu kadınlar ruhsal problemli ya da bir şekilde problemli insanlar. Toplumda oranları düşük ama dediğim gibi size dönüş yapan kızlar içinde oranları çok yüksek olacak. Belki de bu yüzden sosyal medya devrinden beridir kızların egoları tavan, egolarından geçilmiyor diye bir izlenim var.
Sosyal medyada ya da buluşma uygulamalarında bu kadınlara daha sık rastlayacağınızı ve normal hayatta karşılaşsanız söyleyemeyecekleri şeyleri, korkak olduklarından sanalın güvenli ortamında yüzünüze söyleyeceklerini bilin, böyle insanlarla daha sık iletişime geçmeyi bekleyin. Bunu üstünüze alınmayın. Moralinizi bozmayın. Anında çıkarın, engelleyin. Ben buna bir laf sokmasam rahat etmem diyorsanız, hak etse de zavallı bir ruh hastasına bir de neden siz vuracaksınız bilmem ama, laf dalaşına girmeyin. Unutmayın, narsist insanlara koyan bir şey söylediğinizde, bu insanlar dünya yıkılsa zerre etkilenmemiş gibi davranırlar, ama sizin görmeyeceğiniz yerde hırslarından duvarları yumruklarlar. Zira normal insana bir koyan bunlara 10 koyar ama bu insanlar dışarı yansıtmamayı öğrenmişlerdir.
Konuştuğum arkadaş sen karşılaştın mı diye sormuştu. Evet karşılaştım ve herkes karşılaşır, karşılaşabilir. Ama bazı erkekler daha çok “karşılaşırlar”. Neden? Bu insanlar sinek gibidir, çorbada gördün mü miden bulanır, 5-10 saniye kötü hissedebilirsin ama çorbayı döktükten sonra unutursun. Birçoğunuzun az çok özgüveni ve özdeğeri olduğundan bu konuşmanıza da yansır ve bu tür saldırgan arızalar size saldırırlarsa ağızlarının payını alacaklar korkusu ile size saldırmamayı tercih edebilirler (yine de saldıran çoktur). Bu durumda bu insanlar genelde birden, sebepsiz yere kaybolurlar. Ama konuşmanızdan özdeğer veya özgüven eksikliği sezerlerse (sizi ufak ufak deneyerek bunu anlamaya çalışırlar), iyi bir av buldum diye saldırırlar.
Bakın gerçekten çirkin de olabilirsiniz, başka eksikleriniz de olabilir. Ama bunu direkt duyduğunuzda, karşınızdaki kadın medeniyet yoksunu bir mahalle karısı ağzına büründüğünde, bunun sizin eksiğinizle direkt bir alakası yok. Onun ruh hastalığı ile alakası var. Üstünüze alınmayın.
Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.