Narsistin Partnerini Ailesinden Koparması

Bu yazı, Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Partner Rehberi kitabından alınmıştır.

Narsist karısı tarafından yetişkin bir erkek olan oğlundan koparılan bir annenin hikayesiyle başlayacağız.

“Oğlum son 1.5 yıldır, sizin kırılgan narsist kadın tanımınıza neredeyse tamamen uyan bir kadınla evlendiğinden beridir, çok büyük sıkıntı çekiyorum. Onunla evlenir evlenmez, tüm ailemizle iletişimini kesti. Anne babasıyla, kardeşleriyle, büyük anne ve babalarıyla ve hatta canından çok sevdiği 14 yaşındaki kardeşiyle bile iletişimi kesti. Sadece bizimle değil, çocukluk arkadaşları ile ve en yakın arkadaşlarıyla da iletişimi kesti.

Bugün onun doğum günü. 31 yaşına basıyor. Onu düşünmeden duramıyorum. Bir kart gönderdim ama bu karta cevap vermeyeceğini biliyorum. Eşi onu, sadece eşinin ve eşinin ailesinin çevresinde olacak şekilde herkesten izole etti.

Oğlum yıllar süren kısırlık tedavisinden sonra doğan ilk çocuğum. Çok isteyerek yapılan ve her zaman çok sevilen bir çocuktu. Bunun bizim başımıza geleceğini asla düşünemezdim. Bunun olduğuna hala inanamıyorum.

Evet kırılgan narsist bir partnerin, bir yetişkini ailesinden nasıl ayırdığına bakacağız. Ayrıca bir narsist tarafından kapana kısılmış sevdiğiniz birinin, ailesine ve sevdiklerine yabancılaştırılmasını engellemek için kullanabileceğiniz tek silahtan da ve eğer bu başınıza gelmiş ise korkularınızla nasıl başa çıkabileceğinizden bahsedeceğim.

Burada yetişkin bir erkeğin, kırılgan narsist bir kadınla evlendiği senaryoyu ele alacağım ama kurbanın kadın ya da erkek olması fark etmeksizin, olay büyük oranda aynı gelişir. Tabii ki kişiden kişiye değişiklikler olabilir ve her kural herkes için geçerli değildir ama olay genellikle şimdi anlatacağım şekilde gelişir.

İlişkilerinin başında kendisi ile tanıştığınızda, narsist partner çok tatlı biridir. Erkek arkadaşının bulabileceği en iyi partner olduğunu herkese inandırmak için büyük bir çaba gösterir. Buna, sizinle ve tüm aile ile çok iyi bir ilişkiye sahip olmak istediği konusunda rol yapmak da dahildir. Oğlunuzun narsist ile olan ilişkisinin aşk bombardımanı aşamasında, narsist büyük bir oyunculuk sergiler. Neredeyse kusursuz görünmek için çok büyük çaba harcar ve kimsenin asıl yüzünü görmesini istemez. Siz onun asıl yüzünü görebiliyor olsanız bile, henüz ailenizdeki diğer bireyler neyden bahsettiğinizi bilmezler ve onun gerçek yüzünün farkına varmazlar. Bu aşamada kendi başınıza kalırsınız, “bazı şeyleri ben mi abartıyorum?” ile “diğerleri neden göremiyorlar” düşünceleri arasında gider gelirsiniz.

Narsist genellikle erkeği evlilik ya da hamilelik ile kilitleyene kadar çok iyi davranmaya devam edecektir. Ama maskesinin düşmesi çok daha erkenden olabilir. Buradaki gerçek kriter, kırılgan narsist kadının, erkeğin boyunduruğu altına girdiğini, onu kaybetmekten korktuğunu görmesidir. Bu olduğunda, maske düşer ve narsist kadın, aile bireyleri üzerinde çalışmaya başlar, özellikle de yakında kaynana olacak aile bireyine yönelirler. Zira muhtemelen oğlan üzerinde en çok etkisi olan kişi oğlanın annesidir ve narsist kadın, erkeğin annesini bir numaralı rakip olarak görür. 

Narsist kadın, erkeğin annesini hafif hafif aşağılamaya, duyarlı olduğu noktalardan hafif hafif vurmaya ve çatışma yaratmak için fırsat kollamaya başlar. Narsist kanserin ne kadar öldürücü olduğuna bağlı olarak bu çatışmalar basitten çok şiddetliye kadar değişirler.

Bu kısım oğlan annesine ama kurbanın kardeşi, akrabası ya da yakın arkadaşı tarafından da kullanılabilir: Eğer oğlunuz narsist partneri tarafından cezalandırıldığı bir durumda tavsiye için size gelirse, ne diyeceğiniz konusunda çok ama çok dikkatli olun. Dürüst davranmayı ve oğlunuzun durumu bir an önce görmesini istiyor olabilirsiniz ama bu tam olarak da narsistin istediği şey! Zira siz oğlunuzla konuştuktan sonra oğlunuz eve gidecek ve evdeki narsist de oğlunuza söylediklerinizi kullanarak oğlunuzu manipüle edecek. Yani narsist, sizin ona karşı olduğunuz ve onları ayırmak istediğiniz konusunda güçlü bir kanıta sahip olacak ve bunu kullanarak oğlunuzu size karşı dolduracak.

Peki yetişkin bir erkek olan, böyle bir ilişkiye hapsolmuş ve istismar edilen oğlunuz size gelip tavsiye istediğinde nasıl bir tavsiye vereceksiniz? Birincisi, ona ne düşündüğünüzü söylemeyin. Bunun yerine onun ne düşündüğünü sorun ve söylediği tüm negatif şeyleri, içgüdülerine güvenmeleri gerektiğini söyleyerek onaylayın. Ya da bu şekilde negatif şeyler söylediğinde “bence bu kız hakkında tamamen haklısın” deyin.

İkincisi, eğer en iyi arkadaşı, onun olduğu durumda olsaydı, ona ne tavsiye verirdin diye sorun. Ve üçüncüsü de, bu tavsiyeye dayanan kendi planını oluşturmasında ona yardımcı olun.

Yani ona direkt tavsiye vermek yerine, onun kendi tavsiyesini vermesine ve bunun üzerine de bir plan inşaa etmesine yardımcı olun. Ama eve gider gitmez narsist tuzağa yeniden düştüğünü görürseniz şaşırmayın. Narsist kadın, erkeğin sadakatinde ufacık da olsa bir değişim sezdiğinde, onu yeniden büyüsü altına almak için elinden gelen her şeyi yapar. Ve sonra da büyük ihtimalle erkek size gelerek onu savunan bir hikaye anlatır.

Kapalı kapılar ardında narsist sizi sürekli alçaltıp küçümserken, oğlunuzu da sizinle ya da aslında onu manipüle etmesine engel olacağını düşündüğü başka herhangi biri ile zaman geçirmek istediği için alçaltıp küçültmeye devam eder. Narsist bu aşamada sizden ve ailenizden uzak durmaya başlamış ve sizin de onları ziyaret etmenizi engelliyor olabilir. Narsist kadın bu süreç boyunca, oğlunuzu manipüle etmeye çalıştığınız konusunda onun beynini yıkamak için sürekli olarak manipülasyon yapar.

Narsist kadın partnerinin zihninde ailesine karşı yeterince şüphe oluşturduğunu düşündüğünde, partnerinin ailesini daha büyük bir çatışmaya girmek için tahrik eder. Oğlunuzu taraf seçmeye zorlamak için bu büyük çatışmaya ihtiyacı var. Tabii bu aşamada oğlunuz artık tamamen onun büyüsü altında ve siz de filmin bariz kötü adamısınız.

Bu çatışmayı çözmek için gösterdiğiniz tüm çaba, narsist tarafından kontrol ve manipülasyon hilesi olarak görülür. Kapalı kapılar ardında narsist kadın oğlunuza, sizin toksik ve narsist biri olduğunuzu, bunu görememe sebebinin sizin ve tüm ailenizin onu manipüle etmeniz olduğunu söyleyip durur.  Narsist kadın bu süreçte, ne kadar desteksiz de olsa, sizin manipülasyonlarınızı kanıtlamak için kanıtlar ortaya atar. Arada yalandan çatışmayı çözmeye çalışıyor gibi görünebilir ama söylediğiniz her şeyi, onları ayırmak için sinsi planlar yaptığınız yönünde oğlunuza gösterilecek birer kanıt olarak kullanır.

Bu aşamada narsist partner ve erkek, erkeğin ailesinden uzak dururken, kadının ailesi ile daha fazla zaman geçirmeye başlayabilir. Yüksek derecede narsist bir kadının kendi ailesi ile de problemleri olabilir ve bu durumda erkeği hemen herkesten izole eder. Ama eğer ara sıra görüşmenize “izin verse” bile, oğlunuzun sizinle yalnız görüşmesine izin vermez. Genellikle erkeğe, ailesinin istismarından ve manipülasyonundan korunmak için, her zaman kendisine yakın olmasını söyler. Bu aşamada erkek henüz bir taraf seçmedi ise, “ya ben ya onlar” tercihine zorlanır. Narsist kadın ailesinden gelen “istismara ve manipülasyona” izin vermeye devam ederse, onu terk etmekle tehdit eder. 

Erkek sizin manipülatif ve istismarcı olduğunuza tam olarak inanmasa bile, seçim yapmaya zorlandığı için çok zor bir durumdadır. Erkek bu seçimi yaptıktan sonra, narsist kadın tarafından sadakatini sürekli olarak ispatlamaya zorlanır. Sizinle aralarına daha fazla sınır çizer ve oğlunuza bu sınırı korumayı dayatır. Erkeğe kendisini, sizin gibi canavarlardan koruyacak bir kahraman, şövalye olduğuna inandırır.

Şimdi şunu da söylemeliyim ki, kaynananın gerçek narsist olduğu, sınırlar ardına itilmesi gerektiği ve hatta çiftin kaynana ile tamamen iletişimin kesmesi gereken durumlar da gördüm. Ama bu gibi durumlarda, aile bireylerinin, bu yeni kadın gelmeden çok öncesine dayanan bir istismar ve manipülasyon geçmişi var ve aile bireyleri de bunun farkındalar. Aynı zamanda kaynananın narsist olduğu durumlarda, sadece kaynana dışarı itilebilir ama genellikle aile ile iletişime devam edilir. Yani erkeğin ailesi, arkadaşları ve diğer yakın akrabaları dışarı itildiğinde ve erkek kadının ailesi ile yakınlaştığında, yeni gelinin narsist olduğu oldukça bellidir.

Ama durum ne kadar bariz olursa olsun narsist, özellikle de kırılgan narsist, diğerlerini istismarcı göstermek için elinden gelen her şeyi yapar. Hemen her zaman kendilerini mağdur rolünde gösterirken, partnerlerini de kendilerini koruyacak bir kahraman rolüne sokarlar. Ve erkeğin kendisini korumak konusunda – en azından onun standartlarında – kötü iş çıkarması durumunda, erkeğin yetersiz ve sadakatsiz hissetmesini sağlar. Erkeğe şöyle şeyler söyler:

“Bana ne dediğini duymadın mı? Beni hiçbir zaman savunmuyorsun ya da benim tarafımı tutmuyorsun. Gerçek bir erkek kimsenin karısına böyle bir şey söylemesine izin vermez. Böyle birine nasıl güvenebilirim?”

Yani erkeğin annesi, narsist kadının kötülüğü için çabalayan bir kötü kadın rolünü alırken, erkek ise mağduru koruması gereken kahraman rolüne zorlanır. Bundan sonra da bir sürü kötü söz, mesaj, e-posta, vs. draması yaşanır. Kadınla ya da oğlunuzla aranızda zor konuşmalar geçer. Her buluşma, buluşmanın kendisi bir dramaya dönüşmese bile sonrasında bir dramaya yol açar. Bu siz ya da oğlunuz artık yeter deyip ilişkiyi kesene kadar devam eder.

Keşke daha olumlu bir şeyler söyleyebilsem ama siz narsist ile iyi geçinmek için ne kadar iyi davranırsanız davranın ya da ne kadar suyuna gitmeye çalışırsanız çalışın, durum değişmeyecek. Zira bu olanlar tesadüfi değiller ve narsist kadının amacı başından beri, oğlunuzu sizden ve ailesinden koparmak.

Peki böyle bir durumu engellemenin bir yolu yok mu? Olaya hiç karışmadan, ağzınızı açmadan oturup, oğlunuzun ya da kardeşinizin bir kadın tarafından enkaza çevirildiğini sessizce izlemediğiniz sürece, bu oyunu kazanmanın bir yolu yok ya da en azından benim bildiğim bir yolu yok. Narsist ne olursa olsun oğlunuzun, kardeşinizin ya da yakın arkadaşınızın hayatından tamamen çıkmanızı istiyor ki böylece onu daha kolay kontrol edebilsin. Ve siz erkek ile ne kadar yakınsanız ya da eskiden yakın idiyseniz, onu sizden koparmak o kadar önemli hale gelir.

Yani oğlunuzla ve torunlarınızla herhangi bir ilişkiniz olsun istiyorsanız, bunun tek yolu, her zaman narsistin suyuna gitmek, özür dilemek ve onun kuklası olduğunuza onu inandırmak. Tabii bunu yapsanız bile narsist sizi eleştirmenin ve küçümsemenin bir yolunu bulur.

Yani oğlunuz ve torunlarınız ile ilişki kırıntıları için sürekli olarak kullanılmak ve istismar edilmek istemiyorsanız, karşı tarafın sizinle iletişimi tamamen kesmesi daha iyi bir seçenek.

Ama ne olursa olsun böyle bir durumda elinizden geldiğince yardım alın. Profesyonel yardım alın, destek gruplarına girin.

Bu konuda bir hikaye ile bitirelim:

“Bir terapistin yardımı ile, eşim ve ben, bir narsistin oğlumuzun hayatından çıkıp gitmesini bekledik. Bu, oğlumuzla çok az iletişim kurabildiğimiz, narsist partneri ile hiç ilişki kurmadığımız 2 koca yıl sürdü. Çoğu narsistin, yarattıkları izolasyona hiç karşı koymazsanız, yaklaşık 2 yıl içinde ilişkiden yorulacağını okumuştuk. Bizim durumumuzda bu tam 2 yıl sürdü. Ama oğlumuzun geçmiş ilişkisinin nasıl da toksik olduğunu ve eski sevgilisinin nasıl bir yaratık olduğuna uyanması da 1 sene daha sürdü. Ama neyse ki şimdi her şey normale döndü.”

Ayrıca bkz. Kırılgan narsist kadınların kullandığı 10 toksik taktik ve Kişilik bozukluğu olan kadınlarla ilişkiler podcastı

Çeviri: How the Narcissist Isolates Their Partner From Family

İlişkilerde Duygusal Yatırım nedir? (Erkek Adam Podcast)

Bu bölümde duygusal yatırım yazısından bahsettik. Daha önce sitemizde yayınladığımız duygusal yatırım yazı dizisini direkt çevirmiştim ve Erkekler İçin Uzun Süreli İlişkiler kitabında bu konuyu ele alırken, o serinin sadece ilişki başına odaklandığını fark edince kitapta o bölümü yeniden yazdım. Burada da, Wouju’nun kendine özgü aşırılıklarından ayıklayarak ele alıyorum.

Podcast Youtube yayını aşağıda. Yayını spotify kanalımızdan da dinleyebilirsiniz. Yayının daha fazla insana ulaşmasına yardımcı olmak, bu tür yayınların devam etmesini desteklemek için Youtube kanalına abone olabilirsiniz, videoyu beğenebilir ve yorum bırakabilirsiniz.

Vaka Çalışması – “İlişkide” feminenleşme ile terk edilmek

Popüler kültür erkeklere ilişkilerinde problem çıktığında, stoik – maskülen yani sakin ve güçlü bir şekilde davranmak yerine duygusal ve feminen davranmaları gerektiğini sadece öğretmemiş, otomatik çalışan bir program olarak beyinlerine kablolamış vaziyette.

Aşağıdaki arkadaş, çoğu erkek gibi, sonradan neden ve nasıl yaptığını bilmeden, bu program tarafından ele geçirilmiş. Yaşı genç ve hatasının utancıyla kıvranıyor yani kendisinde umut var.

Arkadaşlar, feminen – maskülen, tam olarak kadın – erkek demek değil.  Feminen enerji daha çok duygusal yatırım, daha çok ilişki fedakarlığı, ilişkiyi ve partneri daha merkeze koyma, daha çok ilişki çabası, maskülen enerji ise daha çok hedef ve çalışma odaklı olma, ilişkiyi ikinci planda tutma, partneri yoldaş olarak görme ile alakalı.

Kadınlar erkekte maskülen enerjiyi, erkekler ise kadında feminen enerjiyi daha çekici bulurlar. Aynı şekilde kadınlar, erkekte feminen enerjiyi itici bulurlar. Örneğin bir kadının erkeğine bütün gün seni düşünmekten çalışamadım demesi erkeğe çekici gelir (ilişkiyi merkeze koyan feminen enerji) ama bir erkeğin bunu demesi kadınına genellikle itici gelir. Kadın ilk duyduğunda yalanını seveyim diye pek ciddiye almayacağı için kurtarır ama ciddiye alırsa itici gelir.

Erkekte feminen enerji ve kadında maskülen enerji itici. Ama sorun şu ki, erkek daha çok görsel olarak etkilendiğinden, kız güzelse kızdaki maskülen enerjiye toleransı daha yüksek ama kadın daha çok davranışlardan etkilendiğinden, erkek ne kadar yakışıklı olursa olsun erkekte feminen enerjiye toleransı düşük.

Şimdi aşağıdaki hikayeye bakın. Erkek burada sadece kaygı ve korkudan değil, böyle davranırsan kazanırsın diye iplerini ele alan otomatik programlama nedeniyle de feminen tarafa kayıyor. Başlangıç noktası zaten maskülen tarafta olmadığından (sanal ilişki masalları) kayışı çok hızlı.

Selamın aleyküm Mahmut abi,

Aleyküm selam.

Size kendimden ve yaşamış olduğum kısa dönem (4 Ay) ilişkimden bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 6-7 ay önce dış görünüşünü beğendiğim birisini instagramdan ekledim ve yazışmaya başladım. Kendisi 2004 Doğumlu gayet bakımlı ve güzel bir kızdı ve başka şehirde oturuyordu ben ise İstanbulda. Daha önce ilişki işleriyle pek uğraşmadığım için uzak mesafe olup olmamasını umursamamıştım.  Herkesin yaşadığı gibi bizim de ilişkimiz güzel ilerliyodu.

Çoğu aç gencin yaşadığı gibi sanal mastürbasyonu ilişki sanıyordun.

Övgülü sözler, iltifatlar ve hediyeler benim tarafımdan havalarda uçuşuyordu.

Bu leylalığının cezasını çekmemen mümkün değil ve çekmen de lazım ki ders alıp bir daha yapmayasın.

Şimdi dönüp bakıyorum da sürekli iltifat eden taraf benmişim.

Uydu erkeklik pişmanlıktır, sanal uydu erkeklik daha beter pişmanlıktır.

Kendisine kanım çok ısındı hatta böyle ilişkilerin olmazsa olmazı evlilikten vs bile bahsettik ve ilk 1. ayda ondan hoşlandığımı, onu sevdiğimi söyledim.

Kıza tek söylediğin şey, nasıl aç abazan ve tercih edilmeyen bir erkek olduğun. Kendinizi bu kadar aç bırakıp düşmeyin. Yahu İstanbul’da oturuyorsun!

Kendisi de aynı sözleri 15 20 gün sonra doğum gunumde söyledi.

Ne kadar şirin. Sanal uyduluktan olmayan ilişki sanrısına terfi ettin.

Belirli süre geçtikten sonra bir tavrı dikkatimi çekti. Mesajımı yazdıktan sonra mesajı umursamayıp instagramda gönderi beğendiğini gördüm.

Bu kız seni neden umursasın? Gerçek hayatta yoksun ki? Ayrıca sen de yavaş yavaş feminen ağırlıklı bir ruh haline bürünüyorsun. Şu laf tamamen bir kadın lafı. Instagram stalklaması yapıp, erkeği başkalarıyla kırıştırıyor şüphesi ile kıvranan kadın halleri.

Başlarda bunu dert etmedim ve görmezden geldim ama sonraki günlerde görmezden gelinmek veya yanlış anlaşılmak hiç istemediğim ve hoşlanmadığım şeylerdir diye kendisine bahsetmiştim.

Ee? Yine yapsa ne yapacaksın? Kuzu kuzu sineye çekecek bir aç erkek izlenimi veriyorsun çünkü.

İlişkimizin 3. ayında

Off ya yokluk bir insanı bu kadar da zavallı yapmamalı. Sizin ilişkiniz milişkiniz yok.

İngiltere’deki kız kuzeniyle beraber istanbula geleceğini söyledi. Gelmeden öncede Kuzenine ” Hayatımda biri var, sana ondan bahsetmek istiyorum ama yüz yüze gelince” dedi. Normalde kuzeniyle aynı günde geleceğini ama ben olduğum için 3 4 gün erken gelmek istediğini söyledi ben de çok sevindim. Günü geldi ve İstanbuldaydı. Onu aracımla havalimanından aldım sarıldım, öptüm ve yengesinin evine götürdüm.

İlk defa şimdi bir şeyler başladı ve işin içine koku, vücut dili, duruş, vs. gibi bir sürü faktör girdi.

2. gün de buluştuk herşey çok güzeldi.

Sen fazla hayal dünyasında olduğun için sana öyle gelmiş olabilir. Ya da bu hayal dünyasındaki şapşikliğin yüzünden kısa sürede her şey kötüye dönebilir.

3. gün de buluştuk. 4. gün buluşmayalım şüphelenmesin yengem dediYengesinde kalıyordu) ve başka güne erteledik. Buluşmadığımız süre içinde beni çok özlediğini, Şehrine dönünce bu özlemle ve yokluğumla nasıl baş edeceğini sordu hatta ve hatta evlilik, söz nişan gibi konuları açtı ve ciddi ciddi bunu tartışmaya başladı. Onu çok seviyordum ama böyle birşey söylemesini beklemiyordum biraz da olsa aklımı bulandırmaya çalılştı ama ben pek oralı olmadım.

İyi biraz da olsa kafan çalışıyor.

3. Buluşmamızdan hemen önce, önceki geceden yorulduğunu, boynunun ağrıdığını ve üşüttüğünü söyledi. Ben de gayet normal karşılayıp ”Başka gün yine buluşuruz o zaman bugun dinlen dedim”. O ise konuyu uzatıp ”Ben öyle demek istemedim”e getirdi ve tartışma çıkardı.Haklı olduğum bir konuda özür dilemek zorunda kaldım.

Özür dilemek zorunda değildin, seni “bırakır korkusu” ile boyun eğdin. Burada artan oranda feminenleşiyorsun. İlişki devam etsin diye çilelere katlanan, alttan alan, hırpalanan kadın modundasın.

Ben de o zaman buluşalım dedim ama bu sefer kendisi istemedi çünkü ben ”O zaman sonra buluşalım dinlen” dediğim için buluşmak istemiyordu. Gönlünü almak için önceden hazırladığım çiçeği alıp yengesinin evinin önüne gittim ve kapının orda olduğumu söyledim(Büyük hata farkındayım).

Yaltaklanarak boyun eğmeye devam.

Şaşkınlık ve sinirli bir biçimde neden böyle yaptığımı. Aşağıya gelemeyeceğini, temizlik vs yaptığını söyledi. Ben de gelmeyeceğini anladıktan sonra biraz daha bekleyip eve gittim. Bir kaç mesajına geç cevap verdim çünkü o sinirle birşey yazıp yeni bir tartışmaya girmek istemiyordum. geri dönüş yaptım ama o 4 5 saat boyunca yazmadı ve üstte de bahsettiğim şeyi tekrarladı. Mesajıma cevap vermeyip İnstagramdan birkaç post beğendiğini gördüm.

Full stalk modundasın, aşırı feminenleşmiş vaziyettesin. Erkek adam olsan bunu fark etmezdin bile. Gerçi erkek adam olsan olay buraya kadar da gelmezdi.

Bu sefer ciddi ciddi söyledim.

Sadece arıza bir stalker olduğunu itiraf etmekle kalmıyorsun aynı zamanda ilgi dileniyorsun.

Kendisinin kusurunu bir kenara koyup benim nasıl böyle bir şeye takıldığımı ve öyle birşey olmadığını dile getirdi. Yine haklı olduğum bir konuda geri adım atmak zorunda kaldım.

Korkaklığından, zayıflığından, kendine değer vermemenden ve kadını kaybetme korkusundan eğilip itaat ettin. Daha da sub (alt) oldun. Kızı da dom (üst) yaptın. Aranızdaki dinamikte sen feminensin, o maskülen. Buradan genelde tamamen kaybedwrek çıkarsın.

Şimdi bu öğrenilmiş çaresizlik size popüler kültürden dikte ediliyor. Gerçekten bir erkek olarak ilişkide en iyi şekilde ilerlemenin, sorun çözmenin, kadınlaşmak olduğunu öğreniyorsunuz. Sen de çoğu erkek gibi, ne kadar feminen olursam o kadar beğenilirim diye bir programa sahipsin.

Kuzeni gelmişti ve onunla geziyordu. Kuzenine benden bahsettin mi dediğimde evet bahsettim. Öyle yani kötü birşey söylemedi dedi ama hoşuma gitmeyecek sözler sarfettiğini anlayabiliyordum yine de uzatmadım. Yeni yerler gördüğümde hep ona atardım ve ondan da aynısını beklerdim ama o kendince story atmaya ve gezmeye devam etti. Anlayışla karşılamaya çalıştım ve ses etmedim.

Neredeyse %100 feminen enerjiye geçtin. Şu aşamada inanılmaz iticisin. Hoşlandığın kız kıllarla kaplı bir şekilde karşına çıksa seni nasıl itecekse sen de öyle iticisin.

Kuzeni için kuaföre gittiklerinde ”Sen de bir şeyler yapsana sana çok yakışır dedim”. Ama o sanki ben ona saldırmışçasına ”Ben halimden memnunum herhangi bir değişiklik istemiyorum yani”. vs dedi ben de yine uzatmadım.

Çoktan nextlemen gereken kızı kendini küçülterek takip ediyorsun. Senin kendine saygısız hareketlerin onu da sana saygısız hale getiriyor.

Gezmelerinin 5. gününde Nusrete gitmişlerdi ve attığı hikayeden çok yakında yabancı uyruklu bir erkek sesi geliyordu. ”Ona Senle kuzenin mi gittiniz?, Sadece ikiniz gittiniz zannediyordum dedim” o ise ”Diğer sevgilimle gittim. Yani bu soruya böyle cevap verilir dedi”. O an çok ama çok bozulmuştum çünkü ona böyle konuşmalardan hoşlanmadığımı önceden de ifade etmiştim. Bozuntuya vermeyip mantık çerçevesinde cevap verdim ama 10 saat boyunce mesajıma dönmedi.

Kız artık peşini bırakman ve yakasından düşmen için iyice kabalaştı.

Ben de onun yanı sıra sohbet başlatma amaçlı konu dışı birkaç şey yazmıştım onlara da cevap vermedi.

Maalesef sülük gibi yapıştın ve peşinden koşup kendini alçaltmaya devam ediyorsun.

Mesajları okuyamıyordu çünkü uzun yazılardı.

 Bu aşamada engel yemen lazım. Duygusal yatırımın aşırı düzeyde. Aranızdaki etkileşimin kadını sensin, onu da erkekleşmeye itiyorsun.

Bakmamaya devam edince mesajları sildim Ona ”Sen böyle değildin” yazdım ve uzun bir yazıyla ondan ayrıldım.

Birincisi ayrılacak bir ilişkin yok, sadece 2 gün flört ettiğin ve sonra göremediğin bir kız var (evet 2 gün). İkincisi bu “bak gidiyorum ha bak bak giderim ha” blöfüdür kimse yemez. Gerçekten bıraksan kıza bir şey yazmadan bırakırdın.

Belki konuşularak daha iyi yere gelinirdi belki de onun gözünde artık bir betaydım çünkü sizin de dediğiniz gibi.

Betadan da öte, erkek vücudunda %100 feminensin.

Bizi alfa özelliklerimizden ötürü seçiyorlardı.

Normal maskülen bir erkek olsan yeterdi. İstenmediğim yerde durmam, beni istemeyenin peşinde koşmam demeniz için alfa kral olmanız gerekmiyor. Bu hiç de zor değil, özellikle hemen hemen hiçbir tarihçeniz olmayan kızla.

Senin bir erkek olarak bu aşamada çok az duygusal yatırıma sahip olman gerekirken, 5 senelik ilişkide bile adamı madara edecek kadar yüksek bir duygusal yatırıma sahipsin.

Şu podcastımızı dinlemeni şiddetle tavsiye ederim.

Ertesi gün gözyaşımın fotoğrafını çekip ona attım( Bunu yaptığıma hala inanamıyorum).

%100 feminen enerjide devam. İşin ilginç tarafı, sen bunu yaparak kadının seni seveceğini falan sanıyorsun. Şimdi popüler kültürün çoğu Batı’dan ithal ama bu seviyesi bizim kendi kültürümüze has bir arabesk. Ağıt yakarak kendisini zengin çocuk için terk eden kızı ağlatan, yeni ünlü türkücü arabeski.

Şuanki aklım olsa asla böyle birşey yapmazdım.

Neyse sende en azından umut var. Abi bu kızı çok istiyorum diye zırlamıyorsun. Hatandan duyduğun utanç canını yakıyorsa, sende umut var demektir.

Arkadaşlarım aracılığıyla bir kaç kere saçma sapan ”Bulunmaz hint kumaşı değilsiniz” veya ”Bizden olmadı kendine iyi bak kendine cok dikkat et” gibi şeyler de yazdım ama son 1.5 – 2 aydır birbirimizi engelledik ve iletişim kurmuyoruz. Daha çok gencim henüz 21 yaşındayım. Bu ilişkiyi atlattım ama ileride böyle olmaması için kendimi Yüksek değer erkek olma yoluna koydum.

Bakın arkadaşlar, tabii ki yüksek değerli erkek olun ama en azından hızlı bir şekilde erkek olup kalmayı öğrenin. Bir kadınla aranızdaki flört ya da ilişkide sorun çıktığında, bu sorunu en hızlı şekilde feminenleşerek çözmeye çalışma refleksinden kurtulmanız gerekiyor. Bunu yapmanız bile sizi ilişkilerde tepe %10’a sokar.

Böylesinin benim için daha iyi olduğunu ve bir sonraki ilişkimde ne yapmamam gerektiğini sizin sayenizde öğreniyorum. İyi çalışmalar.

Bir sonraki sefere gerçek bir ilişkin olduğunda ya da bir kızla flört ederken her zaman maskülen tarafta kalman gerektiğini öğrenmen lazım. Göğsünü yumruklayıp kabalaşmaktan bahsetmiyorum. Duygusal patlamalar yerine bırakıp kendi işine bakmaktan, gözyaşı acındırmaları, peşinden koşmalar, ilişki için saçını süpürge etmeler yerine olmadığı yerde bırakmaktan bahsediyorum. Haklı iken omurgalı olmaktan, omurgasız bir şekilde eğilip özür dilememekten bahsediyorum.

Unutmayın, %100 kibar be %100 maskülen olabilirsiniz. %100 kaba ve %100 feminen olabileceğiniz gibi.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Erkek ruh sağlığını tedavi etmek için kadın ruh sağlığı modelini terk etmemiz lazım

Maskülenite krizi gerçek. Erkekler nüfusun %49’unu oluşturmalarına rağmen intihar edenlerin %80’i erkek.  Amerika Birleşik Devletleri’nde her 13.7 dakikada bir, bir erkek intihar ediyor. Kanada’nın İntihar Engelleme Merkezine göre, intiharların %50’sinde depresyon var.

İlaç ve psikolojik terapi, depresyon belirtilerini azaltma konusunda yardımcı olabilirler. Kadınlar için durum bu. Erkekler için ise bunlar daha az etkili. Ve bunun nedeni de, depresyon konusunda tamamen yanılıyor olmamız.

Kadınlar ve erkekler dünyayı tamamen farklı şekillerde görüyorlar ve beyinleri tamamen farklı şekilde kablolanmış durumda. Bu aynı zamanda kadınların ve erkeklerin, depresyonu farklı şekillerde deneyimledikleri anlamına da geliyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde psikologlara yetki veren American Psychological Association (APA) – Amerikan Psikolojik Topluluğu – zamanında “erkek depresyonu” fikrine açıktı. 2005 yılında APA, psikologların, “üzüntü, değersizlik hissi ve aşırı suçluluk duygusu gibi geleneksel depresyon belirtilerinin, birçok erkeğin depresif dönemlerindeki deneyimlerinde varolmadığını düşünmeye başladıklarını” söylüyordu.

Maalesef çok da uzun olmayan bir süre sonra, “cinsiyet kurmacadır” fikri yayılmaya ve APA’da cinsiyetler arasındaki farkları inkar etmeye başladı.  Ve kısa süre içerisinde de APA, geleneksel maskülenite özelliklerini “psikolojik olarak zararlı şeyler” olarak yaftalamaya karar verdi.

Böylece APA pratikte erkeklere sırtını döndü. Bu nedenle bugünkü sistemin, Amerikan erkeklerine yardım etme konusunda yetersiz olduğunun düşünülmesi şaşırtıcı değil.

Buradan da “erkek depresyonuna” geliyoruz. Hem erkekleri hem de kadınları iyileştirme konusunda uzmanlaşmış lisanslı psikoterapist Adam Lane Smith, erkek depresyonunun çaresizlik ve güçsüzlük duyguları etrafında döndüğünü söylüyor:

“Erkekler, çevrelerini değiştirme, kalıcı etki bırakma kabiliyetine; ya acılarını durdurmaya ya da acıya bir amaç yaratmaya  ihtiyaç duyarlar.”

Erkekler duygularının onaylanmasıyla daha az , çözüm bulmayla daha çok ilgilenirler. Cevaplar bulmayı ve bu cevapları şimdi bulmayı isterler.

Smith’e göre ise kadın depresyonu daha çok “sevilmeme ya da sevdiklerine faydasız olma hissi merkezli olmaya meyillidir. Kadınlar dikkate alınmaya, takdir edilmeye ve faydalı olmaya ihtiyaç duyarlar.”

Erkekler için ise çevrelerini pozitif şekilde etkileyememe hissi, derin depresyona açılan kapı gibi görünüyor.

“Önce” diyor Smith, “bu alanlarda çaresiz hissetmeye başlarlar ve bu negatif duygulardan asla çıkamayacaklarını düşünürler. Bir süre sonra da intihar düşünceleri oluşmaya başlar”

Smith’in sözleri korkutucu zira erkek depresyonu dramatik bir şekilde artıyor.

Eğer seçebilirlerse erkekler erkek terapistlerle konuşmayı tercih ediyorlar ve bunun cinsiyet ayrımcılığı ile alakası yok. Veriler erkeklerin erkek terapistlerle daha iyi sonuçlar aldıklarını gösteriyor. Ama maalesef yeterince erkek terapist yok. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki psikologların üçte ikisi kadın ve klinik psikologların yüzde sekseni kadın. Bazı üniversitelerde kadın psikoloji mezunlarının oranı %75.

Terapinin erkeklerde daha az fayda sağlamasının nedenlerinden birisi bu.

Smith’e göre bir diğer nedeni de çoğu terapi seansının erkekleri daha iyi hissetirmeye, “daha fazla seviliyor ve bağ kuruyor” hissettirmeye odaklanması. Fakat Smith çoğu zaman sorunun erkeğin güçsüz hissetmesi olduğunu ve erkek güçsüz hissetmeye devam ederken seviliyor hissetmesini sağlamanın, erkeğin daha fazla yük altında hissetmesine neden olduğunu söylüyor.

Başka bir deyişle, erkek depresyonunu, kadın merkezli yaklaşımla tedavi etmeye çalışıyoruz ve bu da erkek terapi hastalarının daha da kötü hissetmelerine neden oluyor.

Peki bu konuda yapılabilecek bir şey var mı?

İlk yapılması gereken, kadın ve erkekler arasında hem fiziksel hem de zihinsel olarak biyolojik farkların olduğunun, genel psikolog camiası tarafından kabul edilmesi ki bu da şu anki gidişatın tersine dönmesi gerektiği anlamına geliyor.

Smith, “herkese aynı gömleği giydirmeye çalışmanın, intihar ve uyuşturucu salgınını ve ruhsal sağlık merkezli diğer salgınları azaltmayacağını” söylüyor.

Erkeklerin içine düştükleri delikten çıkmaları için sadece daha iyi hissetmeleri yetmiyor. Aynı zamanda etkili ve anlamlı sonuçlar da almaları gerekiyor ve tüm ruhsal sağlık tedavilerinin amacı da bu olmalı.

Erkeklerin çektiği acıları gerçekten azaltmak istiyorsak, bir erkeğin acısının kadının acısından çok farklı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Çeviri: We must stop using a female model to treat men’s mental health

Podcast – Borderline (sınırda kişilik) bozukluğu olan kadınla evlilik

Bir süredir yapmaya başladığımız takipçi söyleşilerinde bu sefer borderline (sınırda kişilik) bozukluğu olan bir kadınla evlilik yaşamış bir takipçimiz ile görüştük.

Daha önceki narsist veya sınırda kişilik bozukluğu gibi sorunları olan kadınlar podcastımızı da tavsiye ederim.

Zehirli ilişkiler konusunda daha fazla ayrıntı için Bu yazı, Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Partner Rehberi kitabımıza bakabilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenirseniz, beğenmeyi unutmayın. Yayını spotify kanalımızdan da dinleyebilirsiniz.

 

Toksik evlilik hikayesi

“Toksik (çok zararlı) bir ilişkide olduğumu nasıl anlarım?”

“Ben toksik bir partner miyim?”

Bu yazıda toksik ilişkide olup olmadığınızı anlama konusunda zihin bulanıklığınızı açmaya çalışacağım ve yazının sonunda da size kendinize sormanız için bir soru vereceğim.

Şimdi sıklıkla duyduğum yorum ve mesajlardan birini okuyacağım. Eğer bu yazılanlar size hitap ediyorlarsa, maalesef toksik bir ilişki içindesiniz. Beni takip edenlerin ve danışanlarımın çoğu erkek olduğu için, bu yazı erkek bakış açısından yazıldı ama bunlar cinsiyet ve cinsel seçim ne olursa olsun geçerli şeyler.

Başlayalım:

“Hayatımı perişan hale getiriyor.”

Sadece bu ilk cümleye bakalım. Bu size hitap eden bir cümle ise, ilişkiniz kesinlikle toksik bir ilişki! Bu tabii ki partnerinizin tek sorun olduğu anlamına gelmiyor ama  partnerinizin hayatınızı perişan ettiğini hissediyorsunuz.

“Tüm umudumu kaybettim zira sürekli bir kötü bir iyi yaşamayı artık kaldıramıyorum. Buna ne sabrım, ne iradem ne de gücüm kaldı. Benim narsist olduğumu söyleyip duruyor ve ben de artık buna inanmaya başladım. Zira kavga gürültü çıkardığında onu tamamen görmezden geliyorum. Ona ultimatom verip duruyorum ve toksik davranırken ona duygusal destek veremiyorum.

Onunla dışarı çıkmayı reddediyorum zira her zaman bir olay oluyor. Karım tam anlamıyla bir bela mıknatısı. Terapiye gitmesi için baskı uyguluyorum, değişmesi gerektiğini söyleyip duruyorum. Bunun gibi yaptığım ve narsist diye tabir edebileceğimiz başka şeyler de var. Yani kendime sorup duruyorum: Çizgi nerede? Ben narsist miyim?”

Onun istismarlarının beni yıllar içinde kötü bir yönde değiştirdiğini biliyorum. Temel olarak o kadar stresli ve kaygılı bir hale geldim ki, doğru dürüst iş bile yapamıyorum. Tükenmiş, motivasyonsuz, verimsiz ve işte ihtiyacım olan yaratıcılıktan uzak hissediyorum. Sanki hiçbir anlaşılır nedene dayanmayan ve nereden çıkacağı belli olmayan saçma sapan belaları engellemek benim 7/24 işim olmuş gibi.

Bu kadınla karşılaşmadan önce bir sürü hobim, ilgi alanım, arkadaşım vardı. Ama bütün bunları yavaş yavaş yok etti. Beni sürekli aşağıladı, bana empati göstermedi ve ihtiyaçlarımı görmezden geldi. Buna paralel olarak hergün eleştirildim.

Tabii her şey kötüydü diyemem. Bu kadının çok iyi yanları da vardı ama ben kötü yanlarının ortaya çıkmamasını nasıl önleyebileceğimi bulamadım.

Zamanla bu kötü yanın ortaya çıkmasını beklemeyi ve bundan korkmayı öğrendim. Hatta yavaş yavaş bu kötü yanın adımlarını büyük bir kesinlikle tahmin edebilmeye de başladım.

Birinci Gün: Büyük bir kavga ve ayrılık noktasına gelme.

İkinci Gün: Barışma ve gelmiş geçmiş en iyi ilişki. Onun sevecen tarafına kavuşmam (ki bu benim sürekli ümit etmemi sağlıyor).

Üçüncü veya Dördüncü Gün: İstisnasız olarak gerilimin yeniden yükselmeye başlaması. Aman bir patlama olmasın diye parmak uçlarımda yürümem, onun kızgınlığını savuşturmak için buyurduklarını yapmam, dediği her şeyi onaylamam, istediğinde öpüp sarılmam. Ama zaman içinde artan oranda benim varlığımdan nefret etmeye başlaması ve …

Beşinci Gün: BAM. Tüm o çabamın boşa gitmesi, büyük bir kavga ve ayrılık noktasına gelme.

Bu döngü bazen daha kısa bazen de daha uzun süreli olabiliyor. Bazen omurgalı davranmaya ve karşı koymaya çalışıyorum. Bazen kendimi tamamen görünmez yapmaya çalıştım. Ve bunların arasında bir sürü şey de denedim. Ama hiçbir şey işe yaramıyor.

Bu döngüyü görmem zaman aldı ama gördükten sonra bunun bir kısır döngü olduğunu anladım. Bir şey yapsan da perişansın, yapmasan da.

Her zaman çok iyi bir problem çözücü oldum. Ama bu problemin iyi bir çözümü yok. Sonuçta ilişkiye devam ettim, daha fazla çabaladım ve sadık bir köpek gibi onun yoktan varettiği tüm sorunları çözmek ile uğraştım.

Kendime sürekli olarak hayatımı bu şekilde mahvetmeye devam edip etmeyeceğimi, 80 yaşında geriye bakıp da hayatımı nasıl çöpe attığımı anlamaya çalışıp çalışmayacağımı soruyorum.

Bu aşamada onun toksik davranışları yüzünden hiçbir yere gitmiyorum ve sosyalleşmiyorum. Aşırı kıskanç. Sürekli olarak gereksiz tartışma ve problemler yaratıyor. Bu çok yorucu.

Kendimi tükenmiş ve kapana kısılmış hissediyorum. Bu ilişkiyi bitirmek istiyorum. Ama yeniden başlamak için çok yaşlı olduğumu düşünüyorum. Çocuklar için kalmalıyım, finansal olarak perişan olmak istemiyorum. Karımın en büyük düşmanın olduğunu, ondan tamamen uzaklaşmam gerektiğini biliyorum ama gitmek imkansız gibi geliyor.

Bazen tek çözüm ölmek gibi geliyor. Kendimi onun ölümünü hayal ederken buluyorum. Dışa dönük, sosyal, hayalleri olan ve iyi niyetli biriyken içine kapanık, tutkusuz, sinirli ve umutsuz bir hale gelmem çok üzücü.  Suçluluk duygusunun, sorumluluk duygusunun ve korkunun beni nasıl olup da buraya getirdiğini görebiliyorum.

Yıllar boyunca sürekli bıçak sırtında olmaktan, aman ağzımızın tadı kaçmasın diye alttan alıp kıvırmaktan bıktım. Artık damarıma bastı mı ben de sözel olarak saldırganlaşıyorum. Bunu yaptığımda da bana hastasın, canavarsın diyor. Beni yıllardır bu şekilde suistimal eden kendi değilmiş gibi davranıyor. Artık kötü olan benmişim.

Kötü olan şu ki ben değiştim. Bazen kendi davranışıma bakıp, ne kadar kötü davrandığımı görerek dehşete düşüyorum. Bu ilişkiden önce, kesinlikle saldırgan biri değildim. İyi bir insandım. Artık bundan emin değilim.

Bu oldukça üzücü ve çok duyduğum bir hikaye. Eğer buna benzer bir durumdaysanız, toksik bir ilişki içinde olduğunuz %100.

Siz kendiniz narsist veya toksik bir insan mısınız? Geçmiş ilişkilerinize bakın. Sıklıkla bu duruma düşüyorsanız, siz de sorunun bir parçasısınız. Sorun sizin eş seçiminizde olabilir ve neden sizin en kötü halinizi ortaya çıkaran toksik insanlara çekildiğinizi anlamanız gerekiyor. Belki de güvensiz/kaygılı bağlanma gibi negatif başa çıkma mekanizmalarına sahipsiniz.

Sorun sizin iletişim yetenek seviyeniz ya da duygusal olgunluğunuz olabilir.  Herkes ilişkilerine belli miktarda sağlıksız davranış ve zihin yapısı getirir. İnsanın arada bir kötü davranması veya ilişkisinin sınırlarını test etmesi de doğasının bir parçası.

Ama sizi kronik olarak aşağılayan, aşağı çeken, yalnızlaştıran, tüketen ya da kapana kısılmış hissettiren ilişkiler toksiktir ve bu durumdaysanız bir profesyonele danışmanızı şiddetle tavsiye ederim.

Çeviri: Are YOU in a Toxic Relationship?

Zehirli ilişkiler konusunda daha fazla ayrıntı için Bu yazı, Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Partner Rehberi kitabımıza bakabilirsiniz.

Manipülasyon nedir?

Manipülasyon nedir?

Beyninin ne kadar kolay manipüle edilebileceğini anlayana dek, başkasının oyununda bir kukla olarak kalırsın – Evita Ochel

Üstü kapalı duygusal manipülasyon taktikleri gizli kontrol metotlarıdır. Bu aldatma taktikleri davranışları ve algılamayı değiştirmek için kullanılırlar. Üstü kapalı manipülasyon senin bilinçli farkındalığın alt bir seviyesinde işler. Kurbanlar genellikle bu olurken manipüle edildiklerini anlamazlar. Bu yüzden kesinlikle manipülatörün kullandığı bu metotların farkında olmak önemli.

Peki, bu manipülatör insanlar kimlerdir?

En becerikli ve tehlikeli manipülatörler psikolojide dark triad (karanlık üçleme) denilen bir terimden gelirler. Psikopat, narsist ve makyavelist kişilikler empati yoksunudur ve kendi çıkarları için manipülasyonu planlı ve amaçlı bir şekilde yaparlar, diğer insana neye mal olursa olsun. Onlar kendi çıkarları için diğer insanları kullanan duyarsız, hassas olmayan, agresif ve fırsatçı kişilerdir. Senin partnerinin, arkadaşının, komşunun, yakınının, iş arkadaşının veya patronunun bu karanlık üçlemenin bir üyesi olması tamamıyla mümkündür. Onlar normal bir görünüş yaratarak gerçekten kim olduklarını saklamaya çalışırlar.  Ve sıklıkla cazibeli ve sevilen bir karakterdedirler; ama bu maskenin altında kötü niyetli amaçları hala aktif olarak çalışıyordur. Bu bireyler onlara yakın olan herkesin zihinsel sağlığı için zararlıdırlar.

Ciddi psikolojik bozuklukları olmayan insanlar da  manipülasyonu istediklerini almak için, kötücül bir amaç olmadan ve bazen ne yaptıklarını bilmeden kullanırlar. Şöyle denir ki, bizler ihtiyaç ve arzularımızı direkt yollardan dile getirmektense, manipülasyonu bu durumlarda kullanmaktan suçluyuz. Manipülasyonu patolojik bir manipülatör olarak kullanan biriyle zaman zaman isteklerini almak için kullanan biri arasında fark vardır. Patolojik manipülatörler diğerleriyle bir bağ kurmaları için başka bir yol bulamazlar ve ilişki için ortaya koyabilecekleri hiçbir şeyleri yoktur, sevgi ve samimiyet gibi. Onları değiştirmenin bir yolu yoktur.

Manipülasyon senin bilinçli karar alma, kendi lehine, değerlerin ve sınırlarınla davranma becerinin altını oyar. Diğer bir deyişle, manipülasyon diğer türlü yapmayacağın şeyleri sana yaptırır.

Daha kötüsü, duygusal manipülasyon metodolojik olarak kendi öz değerine, öz güvenine ve kendi algına güvenini zayıflatır. Kendinden hoş olmayan bir şekilde, ta ki kendine saygını ve gerçeklik algını yitirene dek taviz vermene neden olur. Savunmanın zayıflamasıyla ya da tamamen silahsız kalmanla, daha fazla manipülasyona açık hale gelirsin.

Becerikli bir duygusal manipülatör senin öz değerini ve duygusal refahını kendi eline almak için seni ele geçirir. Bir kere kandırmacaya geldin mi bu büyük bir hatadır, metodolojik olarak kimliğini ve psikolojik sağlığını yitirirsin.

Başarılı, amaçlı ve kötücül manipülatör kendi kırılganlıklarını bilmeli,  agresif niyet ve davranışlarını gizlemeli ve manipülasyonlarının sana vereceği zararı önemsemeyecek kadar acımasız olmalı. Kontrole almak ve istediğini almak tek önemli olan şeydir.

Manipülatörün taktiklerinin farkında olmak gizli agresifliği tanımlamak için önemlidir. Ama bu her zaman yapması kolay bir şey değildir çünkü manipülatörler manipülasyonu görmen ve sağlıklı düşünmeni önlemek adına senin güvenine, şüphene ve güçlü duygularına – suçluluk, korku, sevgi ve utanç- bel bağlarlar. Çoğu durumda bu duyguları bir amaç için uyandırırlar. Bu manipülatörün yaptığının yanına kalmasını sağlayan bir şeydir. Bu yüzden, kendini kendi algından ve sezgilerinden şüphe ederek bulursan bunu fark etmen önemlidir. Veya seni manipülasyona açık hale getiren duygular deneyimliyorsan.

Manipüle edildiğini nasıl bilirsin? 

Duygusal manipülasyon gizlidir ve ne olup bittiğini anlayana kadar seni uzun süre kontrol eder. Bazı manipülatörler hayli beceriklidir. Onlar kukla ustası olarak tabir edilebilirler ve eğer işaretleri bilmiyorsan farkında olmadan onların kuklası olabilirsin.

İplerin bir o yöne bir bu yöne çekilirken, kendini kukla ustasının istediklerini yaparken bulursun. Kendi özgür iradenle hareket ettiğini düşünürsün ama etmiyorsundur.

Eğer manipülasyonun bir kurbanıysan muhtemelen bir şeylerin yanlış gittiğini biliyorsundur ama ne olduğundan tam emin değilsindir. Hatta manipüle edildiğinden şüpheleniyor olabilirsin ama emin değilsindir ve bunun nasıl olduğunu bilmiyorsundur. Bilmek istediğin şey manipüle ediliyor mu yoksa edilmiyor mu olduğundur. Bunu nasıl bilebilirsin?

Aslında, bu düşündüğünden daha kolay ve açıktır.

Bu üstü-kapalı duygusal manipülasyon tekniklerini öğrenmek akıllıcadır. Ama manipüle ediliyor musun diye öğrenmek için manipülasyon teknikleri konusundaki her şeyi bilmene gerek yok. Sadece kendine bakman gerekir.

Manipülasyon zarar vericidir ve devasa negatif etkileri vardır, hatta bunun başımıza geldiğini fark etmemişsek bile şu negatif etkiler suç yerinde bırakılmış deliller gibidir.

Eğer bir ilişkideysen ve aşağıdaki işaretlerden herhangi biri dikkatini çektiyse yüksek ihtimalle manipüle ediliyorsundur:

  • Hoşlandığın biriyle beraber olmanın hazzı, onu kaybetme korkusuna dönüşmüştür. Hislerin mutluluktan anksiyeteye, mutsuzluğa, üzgünlüğe ve hatta umutsuzluğa dönmüştür.
  • Ruh halin tamamıyla ilişkinin haline bağlıdır ve aşırı yüksekte ya da aşırı düşükte hissediyorsundur.
  • İlişkide mutsuzsundur ve çoğu zaman ortada belirsizlik vardır ancak onu kaybetmekten korkuyorsundur çünkü ara sıra çok mutlu hissediyorsundur.
  • Başına gelen bu en iyi şeyi mahvetmekten kendini sorumlu tutuyorsun ama bunun tam nasıl olduğunu bilmiyorsundur.
  • İlişkin çok karmaşıktır ancak nedenini bilmiyorsundur. Başkalarıyla bunu konuştuğunda, kendini “açıklaması zor ve karmaşık” derken buluyorsundur.
  • İlişki ile ilgili takıntı yaşıyorsundur, her detayını “olayı çözmek” adına analiz ediyorsundur. Seni dinleyen herkesle her zaman bunu konuşuyorsundur. Bir faydası olmuyordur.
  • Partnerinle durumundan emin değilsindir, seni sürekli belirsizlik ve anksiyete ruh halinde bırakıyordur.
  • Partnerine sürekli “yanlış giden bir şey mi var?”, “bir şey mi oldu?” diye soruyorsundur. Bir şeyler ters gidiyor gibi hissettiriyordur ama tam olarak ne olduğunu bulamıyorsundur.
  • Sıklıkla defans durumundasındır. Yanlış anlaşıldığını düşünüyor ve kendini açıklama, koruma gereği hissediyorsundur.
  • Güven, kıskançlık, özgüvensizlik, öfke ve aşırı tepki verme konularında problem geliştirmişsindir. Partnerin birçok durumda buna dikkat çekiyordur.
  • Dedektif olmuşsundur. İnternette partnerin hakkında bilgi arıyorsun, sosyal medya hesabına yakından bakıyorsun ve arama geçmişini, mesajlarını, maillerini kontrol etme ihtiyacı hissediyorsundur. Partnerin evde değilken, nerede olduğunu teyit etme ihtiyacı hissediyor ve kaygılanıyorsundur.
  • Tam anlamıyla partnerini nasıl mutlu edeceğini bilmediğini hissediyor. Sıkı çabalıyorsun ama bu işe yaramıyor gibi görünüyor, en azından uzun süredir. Eskiden onu mutlu edebiliyordun ama neyin değiştiğine emin değilsin.
  • Negatif düşünceleri ve duyguları ifade etmek yasaklanmış gibi hissettirir, o yüzden bunları kendine saklamaya çalışırsın. Seni rahatsız eden bu şeyler hakkında konuşamamak seni hayal kırıklığına uğramış hissettirir.
  • Kendini ilişkiden önce hissettiğin kadar iyi hissetmezsin. Daha az özgüvenli, güvende, zeki, aklı başında, çekici hissedersin. Önceden olduğundan daha azısındır.
  • Her zaman partnerinin beklentilerini karşılamada yetersiz kaldığını hissedersin. Kendini yetersiz hissedersin.
  • Sıklıkla suçlu hissedersin ve kendini bolca özür dilerken bulursun. Sürekli olarak yol açtığına inandığın hasarı onarmaya çalışmakla meşgulsündür. Partnerin senden uzaklaştığı için kendini suçlarsın. İlişkini neden sabote etmeye devam ettiğini anlayamazsın.
  • Partnerinin ilgisini tekrar uzaklaştırmamak için onun etrafındayken laflarını dikkatle seçersin, eylemlerini ve duygularını da.
  • Bazen bir volkanın patlaması gibi kızgınlık, hayal kırıklığı ve hatta düşmanlık duygusuyla patlarsın. Daha önce hiç böyle davranmamışsındır ve böyle olmamaya yemin etmişsindir ama ne kadar kontrol etmeye çalışsan da olmaya devam eder.
  • Partnerini mutlu kılmak ve ilişkiyi korumak için rahatsız hissettiğin bazı şeyleri yapıyorsun veya değerlerine, limitlerine, sınırlarına aykırı hareket ediyorsundur.

Başkasının böyle bir ilişkide neden kaldığını ya da geçmişte böyle bir ilişkide kaldıysan bunun nasıl olduğunu merak ediyorsan, ilk olarak, manipülatif ilişkiler böyle başlamazlar. Aslında bu ilişkiler genelde harika bir başlangıç yapar. O senin harika partnerin gibi görünür ve balayı aşaması cennet gibidir. İşler kötüye döndüğünde, ne olduğu konusunda bir fikrin yoktur. Doğal olarak, işleri düzeltmeye ve harika olanı geri kazanmaya çalışırsın. Problemler için kendini suçlayacak şekilde manipüle edilmişsindir. Neden olduğuna inandığın hasarı onarmaya çalışıyorsundur, partnerinin sevgisini geri kazanmaya. Sadakatin karşılığını vermiştir ve sen ve partnerin tekrar yakınlaşmışsınızdır… bir süre için. Bu tamamıyla farkına varamayacağın bir döngü haline gelir.

İkinci olarak manipülasyon yavaş ve sinsice başlar ve git gide artar. “İplerini kim çekiyor?” adlı kitabın yazarı Harriet B. Braiker: “manipülasyon zaman içinde evrimleşir, şekillenir” diyor. Ve kurbanlar umut verici kazanımlarla ve kaybetme tehditleriyle kontrol edilir. Üstü kapalı ve çeşitli manipülasyon taktikleri uygulanır. Diğer bir deyişle bir suiistimalci olan manipülasyoncu belirsizlik yaratır ve sana arzu ettiğini verme konusundaki geri-ileri hareketleriyle şüphe duymanı sağlar, arzu ettiğini geri almakla tehdit eder.

“Tehlikeli kişilikler” kitabının yazarı 25 yıllık FBI ajanı olan Joe Navarro şöyle açıklıyor: “Sonunda bu ilişkiye nasıl girdiğin önemli değildir. Bu ilişkinin tek taraflı, suiistimalci ve toksik oluşu önemlidir. Sorulması gereken soru çok basittir: “Cazibelerini ve davranışlarını seni kendi çıkarları için kontrol etmek için mi kullanıyorlar? Seni manipüle mi ediyorlar? Seni incitecek şeyler mi yapıyorlar ya da seni riske mi atıyorlar? İlişki tek taraflı gibi mi hissediyorsun? Bu ilişkide inciniyor musun?”

Eğer bu sorulara cevabın “evet” ise, seni kontrol eden toksik iplerinden kendini çözme ve hayatını geri alma zamanı.

Duygusal manipülasyon, duygusal bir suiistimaldir. Duygularını ve davranışlarını üstü-kapalı manipülasyonla kontrol eden kişi sana değer vermez, saygı duymaz veya senin iyiliğini umursamaz. Her ne pahasına olursa olsun bu ilişkiyi bırak ve gerekirse profesyonel yardım al. Becerikli bir manipülatöre maruz kalmak ciddi ve kalıcı psikolojik hasarlar verebilir.

İlişkinin değerli mi yoksa zararlı mı olduğunu ve bitmesi mi gerektiğine sadece sen karar verebilirsin. Ve farkındalık üstü-kapalı manipülasyona karşı ilk defansındır.

Çeviriyi yapan : Secret

Sana tavsiye edeceğim 2 adet ürün var:

%3’lük Erkekler Video Seti

Çekici Erkek Eğitim Seti

Ayrıca bkz. Kadınların erkekleri manipüle etme teknikleri

Kadınlar Kötü Erkeklerden mi Hoşlanıyor?

Psikolog yazar Emrullah Umudum erkekadam.org sitesinin ana mesajını 7 maddede özetlemiş. İlişki sihirbazı kitabını ilk okuduğumda (2004 civarı) anladığım şey buydu ve bu bilgiyi sindirmek, benim kadınlarla ilişkilerimde devrim yapmıştı. Hank Moody ile 6 sene önce siteyi açıp yaymak istediğimiz mesaj buydu. Bu bilgiyi doğru bir şekilde sindirirseniz, zihin yapısı açısından kadın erkek ilişkilerinde olabileceğiniz en iyi durum neyse, onun 60-70%ini olursunuz zaten.

(Aşağıdaki yazı özneldir ve herkesi kapsamak zorunda değildir.)

✅1) En sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim yine . Onlar kötü değil. Ve daha acısı sen de iyi biri değilsin.

✅2) Hemen öfkelenme. Efendi bir erkek olarak böyle bir itham karşısında kızmakta haklısın kendince.

✅ 3) Bu konuda Dr. Robert Glover’a kulak verelim istersen. Dr. Glover “No More Mr. Nice Guy” kitabında; efendi erkeği, istediğini alabilmek için karşı tarafla gizli anlaşma yapan, kendini ifade edemeyen silik kişi olarak tanımlar. Kitaba göre efendi erkekler, kadınlarla yatmak için niyetlerini gizlerler, onlara iyilik yaparlar ve hatta bunu yaptıklarını bile kabullenmezler. İstediklerini alamadıklarında ise pasif agresif davranış sergilerler ve kadınları suçlarlar. (Tanıdık geldi mi biraz ?)

✅4) Bu konularda bir kafa karışıklığı yaşıyorsun çünkü bilinçaltın bir kadın gibi düşünmeye kodlandı sen daha çocukken. Dövüş Kulübü filminde geçen tek cümle aslında bütün sorunların anahtarı niteliğinde: “Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir erkek nesliyiz.”

✅5) Uslu ve terbiyeli bir erkek çocuk yetiştirdiğini sanan annelerin, erkekliği öcü gibi göstermeye çalışan medyanın ve gerçek hayatla hiçbir alakası olmayan romantik dizi-filmlerin etkisiyle sağlıklı düşünemeyen bir erkek nesli ortaya çıktı son 30 yılda.

✅6)Özetle kötü diye tabir edilen erkekler; özgüvenli,cesur, eğlenceli, maskülen enerjisini bastırmayan ve kadınlara niyetini doğrudan belli eden erkekler çoğunlukla.

✅7)Kendine efendi diyen erkekler ise utangaç, çekingen ve niyetini gizlemeye çalışarak kadınlara yaklaşan erkekler aslında.

Partner seçimi ve karakter analizi

Partner seçerken insanlar istisnalar olsa da genelde şu üç şeye bakarlar dış görünüş, statü, karakter.

İlk etapta kadınlar daha çok statüye erkekler ise dış görünüşe önem verir. Bununla birlikte ciddi düşünen kadınlar ve erkekler karaktere büyük ölçüde önem vermelidir. Bu yazımda karakter analizi nasıl yapılır bunlardan bahsedeceğim.

Karakter nasıl şekillenir?

Karakter ağırlıklı olarak aile partnerler arkadaşlar ve ekonomik sistem aracılığıyla şekillenir.

Bunlar nasıl analiz edilir? Partner seçiminde ipucu toplamak nedir?

Aile:
Bir insanın yetişirken ailesinde gördükleri, kendi kurduğu ailede de görmek isteyeceği şeyler olacaktır. Çünkü aile kavramı kafasına o şekilde kodlanmıştır. Birçok insan arkadaşlık ve flört dönemlerinde ailesinden çok farklı bir profil çizebilir. Bununla birlikte Normal şartlarda bambaşka bir insan olan kişilerin evlendikten sonra Ailesi gibi olması durumu sık rastlanılan bir durumdur. Bunun sebebi bilinçaltına yerleşen kodların tetiklenmediği sürece uykuda beklemesi ve evlenince uyanmasıdır.

Kişinin yetiştiği aile karakteri ve bilinçaltını en çok şekillendiren faktördür, çünkü insan ailesiyle hayatının yaklaşık yirmi yılında yoğun iletişim halindedir. Daha da önemlisi çocuk beyni ergenliğe girene kadar ailesinin verdiklerini filtre uygulamadan sünger gibi emer.

Ek olarak ailede yaşanan travmalar partnere aktarılır, mesela babasından şiddet gören bir kız farkında olmadan babasına duyduğu Öfkeyi size aktarabilir.

Bu konuda analiz yaparken partnerimizin onu yetiştiren aile üyeleri ile olan ilişkilerini, aile üyelerinin birbiri ile olan ilişkilerini ve ailesinde yaşadığı travmaları öğrenmek bize çok önemli ipuçları verecektir.

Eski partnerler:
İnsan genellikle değerlendirmelerini kıyaslama ile yapar, mesela yüksek değerli bir erkekle ilişki yaşayan kadın sonraki ilişkilerinde memnuniyetsizlik yaşayabilir.

Bununla birlikte her ilişki bir çeşit eş simülasyonu gibidir ve bu simülasyonda sonuç getiren davranışlar içselleşip bir sonraki ilişkiye farkında olarak ya da olmayarak aktarılabilir, mesela her
bağırdığında sonuç almış biri yeni partnerine de bağırabilir.

Benzer şekilde bir ilişkide yaşanan travma da sonraki ilişkiye aktarılır, mesela önceki ilişkilerinden birinde aldatılan biri yeni partnerine güvensizlik duyacaktır.

Özetle eski partnerlerle ilgili bilgiler önemli ipuçlarıdır.

Arkadaşlar:
İnsanlar az veya çok arkadaşlarına danışırlar ve aldıkları yorumlar, dinledikleri anılar ve yapılan  sohbetler ilişki kararlarını ve karakterlerini etkiler.

Özellikle rol model aldıkları kişinin söyledikleri ve yaptıkları Onu takip eden kişi de önemli bir yere sahiptir. Sizin yazdığınız ve söylediğiniz şeyler partnerinizin arkadaş grubu veya rol modeli tarafından değerlendiriliyor olabilir.

Bu noktada partnerinizin rol modelini ve arkadaş grubunu analiz etmek yerinde olacaktır çünkü toksik kişilerin söyledikleri sizin ilişkinize yansır ve uzun vadeli düşünüyorsanız partnerinizi uyarmanız gerekebilir.

Rol modeli veya arkadaş grubuyla sizi tanıştırmak istemeyen Partner sizinle henüz ciddi düşünmüyordur kim eşi olarak gördüğü birini arkadaş grubuyla veya rol modeliyle tanıştırmak istemez ki?

Ek olarak insanlar kendisine benzeyen kişilerle arkadaşlık kurma eğilimindedir. “Çevrendeki 5 kişinin ortalamasısın”; sözü karakter analizinde ipucu toplarken geçerlidir.

Ekonomik sistem:
Ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte genel olarak dünyada bir tüketim propagandası hakimdir. Bu propaganda her şeyi tüketilebilir olarak
algılamamıza sebep olabilir. Bununla birlikte kadın erkek ilişkileri tüketim temelinde şekillendiğinde ileride yaşanacak bir tökezlemede diğer partnerin el uzatmak yerine yeni ufuklara yelken açması daha olasıdır. Partnerinizin tüketim alışkanlıklarını inceleyin. İhtiyacı olmadığı halde harcama yapıyor mu?

Ekonomik gücünü aşan şeyler için para mı biriktiriyor yoksa kredi mi çekiyor? Kredi kartı kullanım alışkanlığı nasıl? Borçlarına sadık mı? Bir ürünü almaya nasıl karar veriyor? Yüksek statülü veya güzel görünmek için gücünü aşan harcamalar yapıyor mu? Aile bütçesi için harcama yapmaya ve
gelecekteki çocuk için birikim yapmaya istekli mi? Yaptığı harcamalar sosyal medyasına ne kadar yansıyor? Tüketim toplumunun kölesi olmuş mu? Sizin gelirinize, birikiminize ve mal varlığımıza bakış açısı ne? Sizin ekonomik seviyenizden memnun mu? (Memnuniyetsizlik dırdırı nedir araştırın.) Bu soruların cevapları size gerekli ipuçlarını verecektir.

Karakter analizi yaptığımız kişinin ailesi eski partnerleri arkadaş çevresi ve ekonomik sistemle ilişkisini incelerken şu 3 şeyi de analiz etmek yerinde olacaktır.
1) Sosyal medya analizi: Partnerinizin arkadaşları ailesi ekonomik sistemle ilişkisi ve eğer bulabilirseniz eski partnerleri hakkında çok fazla ipucuna ulaşabilirsiniz. Ek olarak sık kullanım ve yüksek takipçi sayısı ilgi budalalığına işarettir.

2) Bize ve başkalarına olan davranışlar: İnsanları “Bir kere yapan bir daha yapar”, “başkasına yapan bana da yapar” anlayışıyla değerlendirip
gördüğünüz olumsuz davranışlarla daha sonra da karşılaşabileceğinizi kabul ederek analiz yapın. Mesela eski partnerinin dedikodusunu yapan kişi ayrıldığınızda sizi de sağda solda anlatır.

3) inanç sistemi : Kişinin inanıp takip ettiği dini siyasi ve felsefi akımlar ve topluluklar o kişinin karakterini ve ilişki içerisindeki davranışlarını etkiler. İnsanlar genelde bu konularda konuşmaya isteklidir sorularla
muhabbeti açıp ilgiyle dinlerseniz gerekli ipuçlarını öğrenirsiniz.
Bu noktada empatiye inanıp inanmadığı çok önemlidir.

Son olarak Ppartner seçimi için karakter analizi yapmak bir yapbozun parçalarını birleştirmeye benzer, zaman ve sabır ister. Birkaç parça ile resmin bütününü göremezsiniz. Sabırlı olun, birkaç ayda birikecek bir sürü ipucu size genel bir tablo verecektir. Ve en önemlisi yaptığınız analizler sonucunda edindiğiniz bilgiler hoşunuza gitmediğinde “ben bunu değiştirtirim, benim için değişir” diye düşünmek yerine ben bunu uzun vadede kabullenebilir miyim? diye kendinize sormalısınız.  Çünkü karakter değişimi normal şartlarda 10 yıllar alır psikoterapiyle bu süre erkene çekilebilir ama yine de uzun sürer. Hepsinden önemlisi değişmek istemeyen insan, her gün günde 10 saat psikoterapi de alsa hipnoz da yaptırsa değişmez. Değişim içten gelen bir şeydir. O nedenle analizinizi görmezden gelmek veya ben bunu değiştiririm demek yerine karakterin kolay
kolay değişmeyeceğini kabul edip kararınızı ona göre verin.

Not 1: karşı tarafta benzer bir analiz yapacağı için ailenizden, eski partnerlerinizden, arkadaşlarınızdan, sosyoekonomik durumunuzdan ve inançlarınızdan bahsederken dikkatli olun.

Not 2: Ben karakter analizinden bahsederken “ama ben ailesinden cinsel istismar görmüş Buna karşın kendini yetiştirerek çok güzel bir aile kurmuş çocuklar tanıdım” diyerek beni zor duruma sokmuş bir terapist tanımıştım. İnsan kendi kendini inşa eder iddiası hiçbir deney anket veya istatistik  çalışmasıyla desteklenememiştir. İnsanı çevresi şekillendirir. Elbette tecrübelendikten sonra çevremizi seçebiliriz. Bununla birlikte bu tecrübeyi de gene çevreden ediniriz. Söz meclisten dışarı ailesi kötü, eski partnerleri kötü, arkadaşları kötü, tüketim toplumunun kölesi olmuş, sosyal medyada ilgi budalası, insanlara karşı manipülatif, empatiye inancı olmayan biri nasıl iyi aile kurabilir?

Bu saydıklarımın karakteri, davranışları ve ilişkileri etkilediği deney, anket ve istatistik çalışmaları ile kanıtlanmıştır. Uzun lafın kısası politik doğrucuların yanında karakter analizinden bahsederken dikkatli olun.

Ödev: Kendi hayatınızda partner seçimi ve karakter analizinde ipucu toplayabileceğiniz şeyleri düşünün ve yorum olarak yazın.

Yazan: Alp Erkoyun

Işığın uyku üzerindeki kötü etkileri

Vücudumuz, günün her saatinde ışığın sistemimize gelmediği bir ortamda evrildi ama bugünlerde ekran ve yapay ışık yüzünden günün hemen hemen her anında ışığa maruz kalıyoruz. Günün başında ve sonunda bol bol güneş ışığına maruz kalmanız, içsel saatinizin en iyi şekilde kurulmasını sağlıyor ama, siz uyanık kaldıkça, retinanızdaki sirkadiyen döngüsü (*) ile alakalı sinir hücreleri, ışığa daha hassas hale gelirler. Eğer 10, 12 ya da 14 saat uyanık kaldıysanız, ekrandan ya da bir masa lambasından gelen çok az miktarda ışık bile, içsel saatinizi aktive edip sizin daha fazla uyanık kalma isteği hissetmenize neden olur. Bu da uyumanızı zorlaştırarak uyku döngünüzü bozar.

Yani gün içinde güvenli sınırlar içinde olabildiğince çok ışık alın ve eğer gözünüzde bir hassasiyet yoksa, mavi ışık filtrelerini de çıkarmanız daha iyi. Ama akşam 8’den sonra ve kesinlikle gece 11 ve sabah 4 arasında, parlak ışığa maruz kalmayın. David Berson ve Samer Hattar adlı bilim adamlarının Cell dergisinde yayınlanan araştırmalarına göre, gece 11:00 ile sabah 04:00 arasında göze gelen ışık, insanın iyi hissetmesini sağlayan ve vücudun içsel antidepresanı olan dopamin kimyasalını baskılıyor, öğrenme kapasitenizi sınırlıyor ve başka birçok negatif etkiye sahip. 

Şimdi arada bir gece tuvalete kalktığınızda ya da gece uçuşunda ışığa maruz kalmanız büyük problem değil. Ama birçok insanın yaptığı gibi gece 11’den sonra ekrana bakıyorsanız, ekran ışığını ne kadar kısarsanız kısın, bu mekanizma çalışır ve kendinizi daha depresif ve daha mutsuz hissedebilirsiniz. Eğer kaygı problemi yaşıyorsanız, gün içinde ruh haliniz inip çıkıyorsa, yaptığınız şeylere odaklanmakta zorluk çekiyorsanız ve/veya öğrenme güçlüğü yaşıyorsanız, sebebi gece 11’den sonra baktığınız ekran ışığı olabilir. Aynı şekilde tersten düşünürsek, gün içinde odaklanmanızı arttırmak, daha az kaygılı hissetmek ve daha stabil ruh halinde olmak istiyorsanız, günün hangi saatinde ışığa maruz kaldığınızı kontrol altında tutmalı ve gece 11’den sonra ekran ya da lamba ışığına maruz kalmamalısınız.

Bu arada gece lambalarında kullanılan kırmızı ışık bu mekanizmayı çalıştırmıyor ve yere yakın olan kırmızı gece lambaları sorun değiller. Yeri gelmişken şunu da belirtelim, ışığın nereden geldiği de önemli. Sirkadiyen döngünüzü kuran retina sinirleri, daha çok retinanın alt kısmındadırlar ve retina göz merceğinin arkasında olduğu için aslında bu hücreler (ışığın ters çevrilmesinden dolayı) yukarıyı yani başınızın üstünde kalan alanı “görüyorlar”. (Temel olarak güneş ışığını “görmek” üzere evrimleşmiş bu sinir hücrelerinin yukarıya bakması şaşırtıcı olmasa gerek). Bu nedenle gece kullandığınız lambaların yere daha yakın olması daha iyi yani tavandaki floresan lambalar gecenin belli bir saatinden sonra kullanabileceğiniz en kötü ışık kaynakları.

Mum ışığı ya da şömine ateşinden gelen ışık ve çok kısık ışık veren lambalar bu mekanizmayı aktive etmiyor. Tabii mum kullanacaksanız bunun yangın riski olduğunu unutmayın ve dikkatli olun.

Jamie Zeitzer adlı bilim adamı ve çalışma arkadaşlarının yaptıkları araştırmaya göre, uyanmadan 45 dakika önce odada yukarıdan gelen bir lambanın açılması, kişi yorgan altında karanlıkta olmadığı sürece, kişinin daha erken ve uzun uyuyup, erken kalkmasını teşvik ediyor. Bu araştırmayı, geç kalkmaya meyilli olmaları ile meşhur ergenler üzerinde yapmışlar ve araştırmaya katılan çocukların kendiliklerinden daha erken yatıp, daha erken kalkmalarını sağlamış. Eğer lambanızın zaman ayarı varsa, bunu siz de deneyebilirsiniz.

Bunu şu şekilde de uygulayabilirsiniz. Eğer sabah 4’te gün ağarmadan kalkmak istiyorsanız, siz uyanmadan açılacak lamba ile yatabilirsiniz ve böylece vücudunuz sabah olduğunu düşünerek çok erken kalkmanızı sağlar. Bunu tekrarlarsanız vücudunuz kalkma saatini çok erkene alır. Eğer erken kalkmakta zorlanıyorsanız bunu deneyebilirsiniz. Fakat aynı şekilde gece 11’den sonra parlak ışığa maruz kalmamaya da özen göstermelisiniz.

Günümüzde depresyon ve kaygı bozukluklarının artmasının çeşitli nedenleri var ama önemli bir neden de modern insanın içsel mekanizmalarının bağlanabileceği, düzenli şeylerin olmaması. Uyanma ve uykunuzu düzenli bir şeye bağlamak için, hastalıklı bir şekilde kalkmanızı ve yatmanızı spesifik saat ve dakikaya bağlamak zorunda değilsiniz zira içsel sistemleriniz genellikle birkaç günlük bir ortalamayı baz alır. Ama içsel sistemlerinize günün başında ve akşam gün kararırken istikrarlı ışık çapaları verirseniz, bunun daha iyi bir metabolizma, hormonal denge, genel olarak daha iyi hissetme, gibi sayısız faydalarını görünce şaşıracaksınız. Aslında bunu size anlatmaya da gerek yok zira uyku bozukluğunun çok kötü sonuçlarını biliyorsunuz. Belki bir ya da iki gün problem olmayabiliyor ama aslına bakarsanız birçok insan istikrarlı bir şekilde iyi uyumanın, iyi bir uyku – uyanıklık düzeninin ne olduğunu hiç deneyimleyemiyor. Ve siz uyku çevrenizi kontrol ederek (sadece ışık değil, sıcaklık, yatak, yastık, ne zaman spor yaptığınız, yemek düzeniniz, vs.) istikrarlı bir şekilde iyi uyumaya başladığınızda, ne kadar çok biyolojik sisteminizin düzeleceğini görünce şaşıracaksınız.

İnsanlar bana sürekli olarak hangi takviyeyi alayım diye soruyorlar ama ben onlara ilk olarak uykun nasıl diye soruyorum. %90’ı ise uyumakta güçlük çektiğini, uykuda kalmakta zorlandıklarını ya da gün boyu dinlenmiş hissetmediklerini söyleyerek cevap veriyorlar.

(*) Sirkadiyen ritim; dünyanın kendi ekseni etrafındaki 24 saatlik yolculuğu sonucunda ortaya çıkan canlılar üzerindeki biyokimyasal, fizyolojik ve davranışal ritimlerin tekrarıdır. Kısacası; vücudumuzun biyolojik saati olarak da tanımlayabiliriz