Erkek Adam Türkçe Podcast: Algı Yönetimi ve Manipülasyon

Bu hafta algı yönetimi uzmanı, eğitmen, profesyonel koç ve yazar Aydın Serdar Kuru ile Algı Yönetimi ve Manipülasyon konusunu konuştuk.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. İyi izlemeler.

Kadınların erkekleri manipüle etme teknikleri

Sağlıklı bir ilişki, karşılıklı olarak alıp verdiğiniz bir zeminde yürür. Siz ilgi, sevgi ve destek verirsiniz, karşınızdaki de size aynı şeyleri hemen hemen aynı seviyede verir. Kısa dönemlerde iki taraftan biri diğerine daha az verebilir ama bu norm değil şartlarla ortaya çıkan geçici bir istisnadır. Aynı şekilde kısa ve geçici süre boyunca kendinizden fedakarlık ederek de vermeniz gerekebilir ama eğer bu ilişkide norm olmaya başlamışsa, manipüle edilip edilmediğinizi düşünmeniz gereklidir.

Özellikle istediğini manipülasyon ile almaya alışmış ve bunu kendine hak gören bir kadın ile ilişkide, almadan vermek ve kendinden fedakarlık etmek norm olmaya başlar. Bu nedenle manipülasyonu ve manipülasyonu özel olarak kullanan kadınları anlamanız ve bu tür ilişkilerden uzak durabilmeniz sizin için önemli.

Manipülatif kadınlar kurnaz olsalar da manipülasyonları genellikle belli kalıpları takip eder ve eğer erkek duygusal düşünmeye, duygularının esiri olmaya dirençli biri ise bu kadınlar son derece anlaşılır ve tahmin edilebilir insanlardır. Bu yazıda bu kalıpların en ciddilerinden bahsedeceğiz. Eğer bir kadında bunları sıklıkla görüyorsanız, ondan uzak durmanız sizin için en iyisi.

1 – Tartışma esnasında ani ve aşırı duygusal patlama: Bu, tartışma esnasında birden bire ağlama veya bağırıp çağırma şeklinde olabilir. Manipülatif insanlar köşeye sıkıştıklarını ya da tartışmanın istedikleri yönde gitmediğini düşündüklerinde, duygusal patlama kartını kullanırlar. Bunun en ciddi ve tolerans gösterilmemesi gereken versiyonu, kalabalık içinde, çevredekilerden sempati toplamak ya da sizi küçük düşürmek için bir silah olarak kullanılan duygusal patlamadır.

2 – Sizden bir şey isteyeceği zaman normalden çok daha fazla iyi olması bir diğer manipülasyon tekniğidir. Bu sizi seks rüşveti ile kandırmaya kadar gidebilir. Şimdi bu normal bir ilişkide ara sıra olabilir ama manipülatif kadının farkı, size genellikle soğuk ve mesafeli davranması ama bir şey elde edeceği zaman birden sıcak davranmasıdır.

3 – Sizi sadece sizden bir şey isteyeceği ya da size bir şey için ihtiyacı olduğunda araması.

4 – Eğer istediği şeyi elde edemezse, sizi dünyanın en kötü erkek arkadaşı / kocası / insanı hissetirecek şekilde davranması ya da konuşması. Bunu isteklerini size dayatamadığında öfke nöbeti şeklinde de yapabilir, sizin bir partner olarak değerinizi size sorgulatarak da. Örneğin sizi birinin sevgilisi veya kocası ile karşılaştırması, bu yönde bir manipülasyondur.

5 – İlişkiye finansal olarak katkısının çok az olması. Fakir kızdan bahsetmiyoruz. Daha çok size sürekli bir şeyler aldırması ama kendisinin size bir şeyler almaması, ortak bütçeye katkı sağlamaması. Erkeğin daha fazla parca harcaması sorun değildir ama manipülatif kadınlar katkı sağlamaya çalışmazlar bile.

Fakat, tersi durumda aşırılık da kırmızı alarmdır yani sürekli hediye alması, sizi sonradan aleyhinize kullanacağı “borç” altına sokmak için tasarlanmış olabilir.

6 – Kendisi hatalı olsa bile sürekli mağduru oynaması. Bu genellikle tartışma esnasında ani ve aşırı duygusal patlama ile beraber gelir. Böyle bir kadını yaptığı bir şey yüzünden uyardığınızda, olayı çevirip sizi suçlu çıkarmaya çalışır. Öyle ki, böyle bir kadını yatakta biriyle yakalasanız bile bunun sebebi sizin ilgisizliğinizdir.

7 – Sizi terk ederek ya da ortadan kaybolarak cezalandırmaya çalışması. Tartışmadan sonra bir süre birbirinizi aramamanız normaldir ama manipülatif bir kadın siz onu bir daha aramazsanız umrunda olmaz gibi davranır. Birçok erkek maalesef bu tür davranışlara “ama o çok egolu / inatçı” diye bahane bulmaya çalışıyor ve muhtaçlıklarından manipülasyona uğradıklarını anlamıyorlar. Tartışmalardan sonra bir süre araşmamanız ve bazen ilk aramayı sizin yapmanız normaldir ama her defasında siz arıyorsanız, siz aramasanız o haftalarca aramıyorsa, bu bir manipülasyondur.

8 – Sizin istek ve ihtiyaçlarınız önemli değilken onunkilerin çok önemli olması manipüle edildiğinize işarettir. Kadın eğer sizin istediğiniz bir şeyi önemsemiyor ama aynı seviyede kendi isteğini size dayatıyorsa, burada vermeden almaya alışmış ve bir manipülatör vardır. Manipülatif insanlar, aşırı bir bencillik ve empati yoksunluğu sergilerler.

9 – Sürekli olarak size kendinizi suçlu hissetirmeye çalışmak. Özellikle de benim sorunlarım senin davranışların sebeplidir tarzı manipülasyonlar. Suçlu hissettirmeye çalışmak duygusal manipülasyon taktiklerinden biridir.  Eğer kendinizi suçlu hissederseniz, o suçluluktan kurtulmak için karşınızdakinin sizden istediklerine itaat eder hale gelebilirsiniz.

(4) ve (9), kişinin kendinden şüphe etmesini sağlayacak şekilde davranmaktır. Manipülatif insanlar genellikle aşağılık kompeksi hissederler ve ilişkide seviyeleri eşitlemek için sizi aşağı çekme yoluna giderler. Bu şekilde siz zaman içinde onun avcunda olursunuz ve böylece o sizi terk etmek isteyene kadar siz onu terk edemez hale gelirsiniz.

Şunu da belirtmek gerekiyor ki, kişinin manipülasyon ile zincirlenmesi birden olmaz. Daha çok “bin kağıt kesiğiyle kan kaybından yere yığılmak” şeklinde olur. Manipülatif kadın, erkeği önce çok zararsız görünen küçük manipülasyonlar ile test eder ve bunlar sonucu gördüğü zayıflıkları da yine erkeğe kağıt kesiği gibi birden öldürmeyen şekilde kullanmaya başlar. Bu şekilde manipüle edilen birçok kişi, manipülasyondan şüphelenmeye başladığında çoktan zayıf bir pozisyona düşmüş halde olur.

Bu manipülasyonun hastalık seviyesine ise gaslighting denir.

10 – Tehdit, korkutma ve ültimatom. Bunlar çok değişik şekillerde gelebilirler. “Ben sildim mi tam silerim” mesela yaygın bir tehdittir. Bir kadın bunu başka birilerini konuşurken söylese bile bu aslında size iletilen bir tehdittir. Bunu lafa döken kişiler genelde en silemeyip yapışan tiplerdir ve başlarına böyle bir şey gelmemesini tehdit ile sağlamaya çalışırlar.

Kültürel beyin yıkama

Kadın manipülasyonları ile ilgili en büyük problemlerden biri, toplumun erkeği (a) kadın manipülasyonlarının gülün dikeni şeklinde katlanılması gereken şeyler olduğu ve (b) sürekli olarak kadının gönlünü alması gereken taraf olduğu yönünde programlaması. Burada erkeğin kendi ailesi bile oğullarını yaktıklarının farkında olmadan bu yönde çalışabiliyorlar. Örneğin bariz manipülatif bir şekilde duygu patlaması / suçluluk duydurma kullanarak “küsen” kadına adam bazen “canın cehenneme” diyecek gibi oluyor ama çevre, ailesi, arkadaşları vs. onu bir çiçek alıp kapısında yalvarmaya itiyor.

Bakın kadınlar fiziksel olarak güçsüz olduklarından, istediklerini almak için manipülasyon yapma yoluna her zaman giderler. Belli aralıklarla manipülasyon kullanmaları normaldir. Ama normal bir kadınla manipülatif bir kadını ayıran farklar barizdir ve erkek aslında bunları apaçık görebilir. Ama “onu kaybetme korkusu” yüzünden bunları rasyonalize eder. Örneğin her kadın bir şeyler yaptırmak için size fazla iyi davranabilir ama manipülatif kadının istediğini aldıktan hemen sonraki soğuması normal bir kadının normale dönmesinden bariz farklıdır. Normal bir kadın ile ilişkinizdeki her tartışmadan sonra eğer görüşmeye devam edecekseniz istisnasız siz aramak zorunda kalmazsınız.

Yaptığım görüşmelerde çoğu erkeğin, manipüle edildiğini bırakın, kadınların manipülasyon yapabildiğinin bile farkında olmadıklarını görüyorum! Anladığım kadarıyla modern dizi ve filmlerde manipülasyon zaten normal bir davranış olarak gösteriliyor. Toplum sürekli olarak erkeği elde çiçek, çikolata “affet beni bebeğim, ben tam bir eşeğim” notları ile “gönül almaya” itiyor. “Kadındır, şöyle yapar böyle yapar” diye toplumsal propagandayı papağan gibi tekrarlamayı bilgelik sanan bir çoğunluk var. Öyle ki, BPD bir kadınla beraber olmuş ve enkaza dönmüş bir adam bile beni ilk aradığında, ben ne eşeklik yaptım da bu premsesi kaybettim diye arayabiliyor 😀 Arkadaşlar, hayatınız boyunca psikolog yüzü görmemişken 1 senelik ilişki sonrası psikiyatriye gidip ilaç alıyorsanız, bir premsesin değil manipülatif bir narsistin elinden geçtiğinizi anlayın bir zahmet. Herkes bu duruma düşmüyor ama bu hale gelip manipüle edildiğini anlayamayan insanlar var. Şimdi bunu okuyup Mahmut Abi benimle konuşmasından örnek veriyor diye düşünen arkadaşlar varsa söyleyeyim, bunu 20 – 25 vakada gördüm yani herhangi birinizi örnek vermiyorum ve maalesef istisna değilsiniz.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon kanalımızı da takip etmeyi unutmayın.

Daha ileri seviye ruhsal problemlerden kaynaklı manipülasyonlar hakkında bilgi edinmek için:

Kırılgan narsist kadının en güçlü manipülasyon taktiği

Kırılgan narsist kadınların kullandığı 10 toksik taktik

İyi çocuklar neden narsist kadınların eline düşerler

Aşk bombardımanı

Öfke yemi (outrage bait)

Erkek adam sosyal medya hesaplarına birçok takipçi mesaj atıyor ve bu mesajların önemli bir kısmı öfke yemi (outrage bait) sayılabilecek paylaşımlarla ilgili:

“1.90 olmayan, 20 bin kazanmayan, ateş osurmayan kendine erkek demesin bir zahmet.”

Hamile kalıp terk edilirseniz size direkt nikah basıp çocuğunuza kendisi babasıymış gibi babalık yapacak bir en yakın arkadaş edinmiş olun.”

“Bu dünyaya bir toksik maskülen birey daha getirmek istemiyorum. O nedenle ya kız olur ya da kürtaj.”

“İlim Adamı Cermet Meyhan, cavid19 hastalarını toplama kamplarına atalım dedi.”

vs … vs …

Arkadaşlar, bunlar öfke yemi. Öfke yemi, sosyal medya şirketlerinin, reklamcıların, geleneksel basının ve giderek artan oranda bireylerin sosyal medya hesaplarında aksiyon yaratmak için kullandıkları bir strateji. Bu insanlar ve şirketler, öfke çekeceğini bildikleri sosyal medya materyalleri yaratıyorlar ve bunlar ile tıklama, paylaşım ve hesap etkileşimi çekmeye çalışıyorlar.

Sosyal medya tamamen tıklama, yorum, paylaşım ve beğeni ile ilgili. Sosyal medyada girilen bir postanın görünürlüğü, bunların artışı ile doğru orantılı. Zira sosyal medya algoritmaları, insanları sosyal medya platformuna çekmek, orada tutmak ve böylece mümkün olduğu kadar çok reklam göstermek için, çok etkileşimli entarileri öne çıkarıyor.

Fakat insanlar tıklama yemi (click bait) stratejilerine karşı bağışıklık geliştiriyorlar ya da sosyal medya belli bir stratejiyi takip eden girişlerle o kadar kirleniyor ki, bu strateji firmalara zarar vermeye başlıyor zira kullanıcılar bunlardan bıktığı için sosyal medya sitelerinden soğuyabiliyorlar. Örneğin yakın zamana kadar “Bob bokunda boncuk buldu ama sonra olanları asla tahmin edemezsiniz …” tadında yemlerle doluydu. Bunlar merak yemi (curiosity bait)  idi ve ortamı o kadar kirlettiler ki 2016 yılı civarında Facebook’un bunlara karşı savaş açması ile ortadan kaybolmaya başladılar.

Bu tarihten sonra ise firmaların geliştirdiği yeni yöntem öfke yemi oldu.  Öfke yemi de “bak sen şu utanmazlara, ne saçmalıyorlar”, “abi çok öfkelendim, bunlar iyice azıttı” diye binlerce kez paylaşılıyor ve daha çok reaksiyon = daha fazla etkileşim = daha fazla tıklama = daha fazla reklam geliri. Bu yöntemi bireyler de hesaplarına ilgi çekmek için kullanmaya başladılar. Yukarıdaki örneklerin çoğu da zaten bireylerin yaptığı şeyler.

Bizim hesaplara hergün “Eüzibillah Din elden gitti ağam, kızlar azdı” tandanslı mesajlar atan arkadaşların çoğunun sinirlendiğini görüyorum. Mesela hatunların en çok öfke yemi yarattığı giriş olan “1.90 olmayan, 20 bin kazanmayan, ateş osurmayan kendine erkek demesin bir zahmet.” gibi bir şeyi gönderip, “abi şuna bak ya, çıldıracağım” gibi şeyler söylüyorlar. Halbuki, bu hatun öfke yemi atıyor. Maalesef birçok erkek de yiyor.

Şimdi ben de twitter’da öfke yemi kassam “Sport Illustrated modeli gibi olmayan, erkeği eve geldiğinde çayını hazır tutmayan, eğilip ayaklarını yıkamayan kendine kadınım demesin”, “Erkeğinin getirdiği ikinci sevgili ile arkadaş olamayan sevgiliyi terk edin” yazabilirim. Bununla iyi etkileşim de çekebilirim ama sizce burada aradığım kadın ile ilgili kriterleri mi yazıyorum? Tabii ki hayır ve hemen hepiniz bunun farkına varabilirsiniz. Peki birçok arkadaş, BMW ile gezen 1.90, atletik erkek nüfusunun %50 değil %0.5 bile olmadığı barizken kızların bunları yazmasına “ha tabii güzelim, hayaller Beverly Hills, gerçekler Seyrantepe” diyemiyorlar? Bunun nedeni kısmen kadınları ve kapasitelerini kafalarında büyütmekten olabilir. Yani kadınları saf, duru kraliçeler olarak büyütmekten, şeytani kraliçeler olarak büyütmeye evriliyorlar ama ikisinde de kadınları kapasitelerinin çok üstünde büyütüyorlar.

Yanlış anlamayın, böyle şeyleri bizimle paylaşmaya devam edin. Zira biz bunların altına bir iki şey yazıp gelen etkileşimden nemalanıyoruz. Ama bu tip girişleri zerre ciddiye almıyoruz. Siz de ciddiye almayın, öfkelenmeyin, çıldırmayın. Ben bireysel olarak sosyal medya kullanmıyorum ama kullansam da bunların altına öfke ile bir şeyler yazmazdım. Size de aynı şeyi tavsiye ederim.

Sosyal medya ve özellikle Twitter, algoritma olarak negatif duyguları körükleme üzerine kurulu. 1980’lerde Twitter olsaydı muhtemelen Sovyetler yarın kafamızda nükleer bomba patlatacak korkusu ile yaşardık ve bu korku o günlerde vardı ama herhalde sosyal medya olsaydı insanların hayatını 1000 kat etkilerdi. Korkarım 2020’ye kadar çöküşte olan geleneksel medya da korku yemini keşfetti ve bunun büyük bir yığın üzerinde çok iyi çalıştığını gördü. Bundan sonra her şeyi olduğunun 100 katı yoğunlukta yaşayacağız gibi görünüyor. Fakat siz kendiniz için bir iyilik yapın. Ya sosyal medyadan uzak durun ya da sosyal medyada durduğunuz süreyi azaltın. Ama sizde korku, öfke, kaygı, vs. oluşturan girişlerin tuzak olduğunun, yem olduğunun ve sizi manipüle etmek için yaratıldıklarının bilincinde olun.

Karantina için Öneriler | Disiplinli Olmak

Merhaba millet. Ben Mr. Deer. Bu sefer konumuz karantina da disiplin. Pandemi sürecinde evde çok fazla vakit geçiriyoruz ve sosyal enerjimiz bir hayli düştü. Yalnız hissediyoruz, kayıplar veriyoruz, partnerlerimizden ve arkadaşlarımızdan uzağız. Bu süreçte disiplinli olmanın ne kadar zor olduğunun farkındayım ve sizlere disiplininizi koruyabilmeniz için bazı önerilerden bulunacağım. Bunlar uygulaması nispeten kolay ama hayatınızı yüksek ölçüde olumlu etkileyecek öneriler. Umarım bu süreci bir gün geride bırakıp Sokakta, AVM de, Gece kulüplerinde,  Barlarda yeni insanlarla tanışmaya devam edebiliriz. Sağlıklı ve disiplinli günler diliyorum dostlarım hepimize, İYİ SEYİRLER!

Diğer postlarım ve yazılarım için tıklayınız.

Kızlarla Sokakta Nasıl Tanışılır | Kızlarla Tanışma Video Tam Analiz (İNFİELD]

Merhaba millet, Ben Mr. Deer.  Kadınlarla tanışırken nelere dikkat ediyorum. Neler yapıyorum tam analiz videosu sizlerle. Kadınlarla başarılı olmanız için gereken TEMEL şeyleri anlattım, dikkat bu video ansiklopedi niteliğinde. İYİ SEYİRLER!

Diğer postlarım ve yazılarım için tıklayınız.

Jordan Peterson – Engeller, Negatif Duygular ve Duygusal Denge

Kişilik ve Dönüşümleri kitabının Piaget ve Adım Adım Jung bölümünden.

Daha önceki mitolojik ve şamanik geçiş ritüelleri dersinde, insan evriminin keskin düşüş ve çıkışlarla bezeli, yukarı doğru bir çizgide olduğundan bahsetmiştik. Hayat yolunda ilerlerken başımıza ciddi bir engel çıkar. Bu engel ya bizi davranışsal olarak engelleyerek şu anki davranış planlarımızla hedefimize ulaşmamızı engeller ya da bundan daha karmaşıktır ve zaman içinde kendi davranışlarımızı entegre etmek için kullandığımız tüm yapıyı
sarsar.

Aradaki fark şöyledir. Partnerinizle dışarı çıktınız diyelim ve partneriniz oldukça gergin davranıyor. Yani diyelim ki şaka yapıyorsunuz veya gülümsüyorsunuz ama partneriniz buz gibi davranıyor ya da sinirli bir şekilde karşılık veriyor. Bu durumda siz de kendinizi buna göre ayarlarsınız. İşler bir miktar bozulur ve tüm gece mahvoldu diyeceğiniz bir hale gelir. Ama bu olduğunda tüm ilişki bitti demezsiniz. Gerçi bunlar sık oluyorsa o noktaya da gelebilirsiniz.

Bu durumda ona “tüm gece mahvoldu” diyebilirsiniz ve bu muhtemelen bir miktar aşırı reaksiyon göstermek anlamına gelir. Klinik psikolog olarak izlenimim, eğer insanlar katlanması zor bir şekilde davranıyorlarsa, siz bunu gözlemlerken üç kere bu şekilde davranmasına izin verin. Üçüncü kez aynı şekilde davrandığında “bak böyle davranıyorsun” deyin. Bunu söylediğinizde size “hayır öyle davranmıyorum” diyecektir. Siz de “Hayır böyle davranıyorsun. Bak şurada ve şurada böyle davrandın” dersiniz.
Bu durumda temelde kaybetmiş olur ve siz de direkt kazanan olursunuz. Ama sadece bir kerelik bir şeyse, dert etmemeniz daha iyi. Bir kere olduysa, bunun tek bir kez ve spesifik bir problem olmadığına dair elinizde bir delil yok. Ama üç kere olduysa artık elinizde güçlü bir delil var. Bu şekilde aşırı tepkisel olmak ile dik durmak arasındaki dengeyi tutturursunuz. Her şeye tepki gösteren biri de olmak istemezsiniz, itilip kakılabilen biri de. Yani fazla toleranslı olma ile tepkisel olup gereksiz kavgalar etme arasındaki denge için üç kere kuralı iyi işler.

Neyse, partnerinizle dışardasınız ve partneriniz oldukça sinir bozucu davranıyor ve siz bu davranışını değiştiremiyorsunuz. Şakalar yapmak yerine belki de telefonunuza bakıp onu kendi halinde sakinleşmeye bırakmak daha mantıklı. Bu şekilde onunla etkileşimde kullandığınız çerçeveyi fazlaca sarsmazsınız. Sonuçta akşam az çok planlandığı gibi
gidiyor ve hala size rehberlik eden algısal yapıları ve beklentileri kullanabiliyorsunuz.

Biraz ayar gerektiriyor belki ama bu ayar yüksek çözünürlükte ve çok küçük. Bu sizi biraz rahatsız edecek ve “ne oluyor?” diye düşüneceksiniz. Belki “bende bir sorun mu var?” diye düşüneceksiniz. Sıkılgan, içine kapanık insanlar genellikle böyle düşünürler. Ya da belki onda bir sorun olduğunu düşüneceksiniz. Ama ne olursa olsun bu olay o kadar da ciddi değil.

Bir de şu senaryoyu düşünün. Partnerinizle dışarıdasınız ve biri restorana giriyor ve sizin masaya gelip partnerinize “merhaba, kız arkadaşın / erkek arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Geçen hafta buluştuğumuzda bana bundan bahsetmemiştin.” diyor. Şimdi bu tamamen farklı bir senaryo. Evet hepiniz bu senaryoyu duyunca güldünüz zira bunun gerçekten tamamen farklı bir senaryo olduğunu biliyorsunuz. Peki ikinci senaryo neden
birinci senaryodan daha sarsıcı? Eğer dünya ile ilgili varsayımlarınız bir anlamda bir hiyerarşi içinde düzenlenmişlerse, yaptığınız küçük küçük şeyler bu hiyerarşinin en altında mikro – detaylardır. Hiyerarşide soyutlaya soyutlaya en tepeye çıktığınızda, “ben sadakat temelli bir ilişki içindeyim” gibi bir varsayım vardır. Şimdi sadakat temelli bir ilişki içinde olmak ile mikro – detaylar arasında başka hiyerarşi seviyeleri vardır. Sarsıntı hiyerarşide ne kadar yukarı olursa, siz o kadar sinirlenip streslenirsiniz. Sinir bozucu partner pek dert olmayabilir ama sizi aldatan bir partner hiyerarşinin tepesinde bir sarsıntıdır. Bu seviyede sarsıntı sizi geçmişinizi ve geleceğinizi hatta belki de gerçekte kim olduğunuzu ve karşınızdakinin kim olduğunu sorgulamaya iter.

Bu gerçek bir felaket değil mi? Her şeyi darmadağın eden bir felaket. İşte bu daha önce konuştuğumuz yeraltı dünyasına yapılan yolculuktur. Piaget’in de buna benzer bir fikri vardı zira Piaget’in gelişim aşamaları teorisi de bu şekilde iniş ve çıkışlarla işaretlenmiş bir teoriydi.

Çocuklar kendilerini motor sistemlerden yukarı doğru inşa ederlerken, kendilerine ait ve faydalı bu küçük alt öğeleri canlandırıyorlar. Ama zaman zaman inşa ettikleri bu araçlar, alt kişilikler, arzuladıkları sonuçları yerine getiremiyorlar. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuk kreşe gider ama arkadaş edinmekte zorlanır. Bu çocuk eve geldiğinde ağlar, öfkelenir ve sarsılmış bir şekilde “kimse benimle oynamak istemiyor” der. Biliyorsunuz çocuk bu
durumda gerçekten ağlar. Çocuk sanki yetkin olduğu bir sahadan yetkin olmadığı bir sahaya ışınlanmış gibidir. Duygular, özellikle de negatif duygular, sizin içinde yetkin olduğunuz bir sahadan yetkin olmadığınız bir sahaya geçtiğinize işaret ederler. Eğer ağlıyorsanız bu genelde endişe veya acı sinyalidir. Bazen öfke de insanı ağlatır ama ağlamak genellikle endişe ve acı sinyaller. Bu, bildiğiniz şeylerin artık arzu ettiğiniz sonuçları üretmeye yetmediği bir durumun içine düştüğünüz anlamına gelir. Böylece ağlarsınız ve yardım alırsınız. İnsanlar gelip sorunun ne olduğunu sorarlar ve size destek olurlar. Belki sizi teselli ederler, belki de sizin ne yapmanız gerektiği konusunda size tavsiye verirler.

Ya da siz eğer zeki bir ebeveynseniz, çocuğunuzla siz oynarsınız ve onun diğer insanlarla sosyal etkileşim yeteneklerini geliştirmesini sağlarsınız. Ya da onu diğer çocuklarla daha fazla oyun oynayabileceği yerlere götürürsünüz, onu gözlemlersiniz, onun bu küçük alt kişiliklerini geliştirmesine yardımcı olursunuz ve ona daha fazla bilgi vererek daha
sofistike biri olmasını sağlarsınız.

Bu Aşama Teorisinin Piagetçi fikirlerinin bir kombinasyonudur. Düşüşlerce çentik atılmış yukarı doğru ilerlemedir. Bu bir önceki yapının dünyaya artık iyi adapte olmamasından kaynaklanan kafa karışıklığı ve sonrasında gelen asimilasyon ve uyumdur. Piaget asimilasyon ile uyumu birbirinin zıddı şeyler olarak düşünürdü ama bunlar tam olarak zıt değiller ve bu anlaşılması zor bir şey. Ama Piaget’e göre asimilasyon demek, insanın şu
anki yapısının içine bilgi çekmesi ve içine bilgi çekilen yapının çok fazla değişmemesi demekti. Uyum ise insanın çok büyük hacimde bilgi çekmesi ki bu genellikle negatif bilgidir ve sonrasında bu bilgiyi anlamakta kullandığınız yapıda büyük sarsıntı yaratarak o yapıyı yeniden inşa etmek demekti.

Piaget bunları asimilasyon ve uyum olarak düşünüyor ama bunları asimilasyon mikro davranış seviyesinde olacak şekilde bir süreklilik halinde düşünmek daha kolaydır. Mesela çatal tutmaya çalışırsınız ama elleriniz uyuşmuştur. Çatalı birkaç kere kavramaya çalışırsınız ama başaramazsınız. Sonra tutuşunuzu değiştirirsiniz ve çatalı tutarsınız. Yani çok az biraz sinir bozucu bir şey. Alt tarafı çatala bakıp tutuş açınızı değiştireceksiniz ve bu sebeple dünya tepenize yıkılmayacak. Ama çorbanızdan fare ölüsü çıkarsa bu çok daha sinir bozucu bir şey ve bu yine hiyerarşik bir problem. Yani en alt seviyede, motor hareket yapılarına yakın seviyede, asimilasyon kolaydır: Yapmanız gereken tek şey benim harita olarak düşünmeyi sevdiğim şeyler üzerinde, harita ya da kişilik, ufak değişiklikler yapmaktır. Biliyorum kişilik ve harita birbirlerinden uzak şeyler gibi görünüyorlar ama aslında birbirlerine çok benziyorlar. Bu, ufak ayarlamaların mı yoksa
tüm yapıyı çöpe atmanın mı gerektiğine bağlıdır. Yani problem bijon somununu sıkılaştırarak mı yoksa yeni bir araba alarak mı çözülüyor gibi. Sizin seviyelerinizi zorluk seviyeleri olarak düşünebilirsiniz.

Bunu düşünmenin bir başka yolu da var. Bunu bilmeniz gerekiyor zira bir şey yanlış gittiğinde ne kadar stresli olacağınıza nasıl karar verdiğinizi anlamanız gerekiyor. Bu çok zor bir soru. Bir sabah yüzünüzde bir sivilceyle uyandığınızda ne kadar endişelenmeniz gerekli? Bunu bilmiyoruz. Belki hiçbir şeydir, belki de 6 ay sonra kanserden öleceksiniz. Bunu bilmiyorsunuz. Bir şeyler ters giderse insanların ne kadar strese kapılacaklarını nasıl ayarladıkları öyle bariz değil. Zira kötü giden şeyin ne kadar kötü gittiği o kadar belli değil. Diyelim ki yemeğe çıktınız ve partneriniz size kötü davranıyor. Bu 2 hafta içinde ayrılacaksınız anlamına mı geliyor? Aslına bakarsanız belki de bu anlama geliyor. O zaman neden dünyanın sonu geldi diye kafayı sıyırmıyorsunuz? Biliyorsunuz bazı kişiler
gerçekten de böyle davranabiliyorlar. Bu kişiler negatif duygu seviyeleri yüksek yani duygusal dengesizlik özellikleri yüksek insanlar. Bu insanlar en ufak bir anormallik, belirsizlik, tehlike, devamsızlık veya beklenmedik bir durum karşısında felakete uğrayacaklarmış gibi davranırlarken duygusal olarak dengeli bir insana “ben ayrılmak istiyorum” denildiğinde bu kişi biraz üzgün görünür ve belki bu bile onu çok rahatsız etmez.

Yani bu en alttaki mikro davranışlardan aşama aşama soyutlamalara giden motor hareket hiyerarşisini düşürseniz, bir şeyler ters gittiğinde ne kadar kaygı duyacağınızı nasıl hesapladığınızı anlayabilirsiniz. Sorunun küçük olduğunu varsayıp alt seviyede kontrol edersiniz. Eğer o seviyede çözülmüyorsa bir seviye yukarıya çıkarsınız. Arabanız bozulduğunda hemen yeni bir araba almazsınız. İlk önce mesela akü mü bitti diye bakarsınız. Zira bu yol, size en az sorun çıkaracak yoldur. Ve aynı zamanda bu zihin temizliği açıdından iyi bir şemadır.

Bu Occam’ın Usturası (Occam’s Razor) prensibine benzer. Occam’ın Usturasını biliyorsunuz değil mi? Bunu bilmeniz lazım. Occam’ın Usturası, Ortaçağ düşünürü Occam tarafından ortaya atılmış bir prensip. Occam “açıklayıcı prensiplerinizi gereğinden fazla çoğaltmayın” der. Bu ne demek? Eğer bir şeyin neden kötü gittiğine dair 6 tane açıklamanız varsa, bunları basitten karmaşığa doğru sıralayın ve en basit açıklamayı alın.
Eğer bu açıklama yetersiz ise bir sonraki en basit açıklamayı alın ve açıklama yeterli olana kadar böyle devam edin. Occam’ın Usturası, bilimde sıklıkla kullanılan bir kılavuz prensiptir. Eğer basit bir açıklamanız varsa, bunu bir sürü karmaşık varsayım ile daha da zor hale getirmeyin. Bu aslında daha derinde yatan bir gerçeğin de altını çiziyor olabilir: herhangi bir varlık kümesinin herhangi bir konfigürasyonda olma ihtimali düşüktür ama en az ihtimalli ve en karmaşık konfigürasyonda olma ihtimali çok düşüktür.

Her neyse, umarım anlaşılır olmuştur. Bütün bu fikirleri birbirine karıştırabilirsiniz. Kişilik hiyerarşinin en altında davranışlar var; en üstte ise soyutlamalar, mesela “iyi bir insan ol” gibi ahlaki soyutlamalar var. Başınıza beklenmedik bir şey geldiğinde, ne kadar kaygı ve acı duyacağınız, hasara uğruyor görünen seviyenin hiyerarşideki yüksekliği ile doğru
orantılıdır. Bu seviyeyi sizin bir şekilde tahmin etmeniz gerekecek ve bu tahmin de kısmen sizin mizacınıza bağlı. Eğer Duygusal dengesizliği yüksek biriyseniz, bir felakete uğradığınızı tahmin edeceksiniz ama eğer duygusal dengesizliği düşük biriyseniz, bunun sorun olmadığını düşüneceksiniz. Bu tahmin kısmen de sizin kendi yetkinliğinizi nasıl algıladığınıza bağlı. Duygusal dengesizliği yüksek biri olsanız bile geçmişte küçükten büyüğe problemlerle karşılaşmış ve bunları çözüp bir şeyler öğrenmiş biriyseniz, muhtemelen “evet bu bir problem ama ben problem çözebilen bir insanım o nedenle bu problem sorun değil” diyeceksiniz ki bu kendiniz hakkında düşünmenin iyi bir şeklidir. Bu, “herhangi bir problem yok” demekten daha iyidir. Böyle düşünürseniz zaten size bol şans. “Ben bir problemi, eğer probleme konsantre olursam başarılı bir şekilde çözen bir insanım” demek çok daha kullanışlıdır.

Sinir sisteminizin ne kadar endişe ve acı duyması gerektiğine karar vermesinin bir başka yolu da başka insanların size nasıl davrandığına bakmaktır. Eğer diğer insanlar size yetkin biriymişsiniz gibi davranıyorlarsa, sinir sisteminiz daha az duygusal dengesiz olacaktır. Daha fazla serotonin üreteceksiniz ve hata belirtilerine daha az global tepkiler
vereceksiniz.

Jordan Peterson Hayat için 12 Kural – Kaosa Panzehir

Sitemizde çokça yer verdiğimiz Kanadalı Psikolog Jordan Peterson’un 2018 yılında basılan 12 Rules for Life – Antidote to Chaos kitabı sonunda Pegasus yayınlarından çıkmış. Hayırlı olsun.

 

Jordan Peterson’un birçok konuşmasına biz de burada değindik hatta Kişilik ve Dönüşümleri derslerinin notlarını Türkçe’ye çevirdik.

Böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum

Dünya bu kadar problemliyken insanlar, özellikle de dar gelirliler neden çocuk yaparlar diye sormuş bir arkadaş. Rasyonel bir nedeni var mı?

Şimdi burada birkaç soru var. Birincisi, “dünya bu kadar problemli iken insanlar neden çocuk yaparlar?” Dünyanın bu kadar problemli olmadığı bir zaman var mıydı ki? Yoktu ama dünyanın bundan kat be kat problemli olduğu zamanlar çoktu. Dünyayı bir ütopyayla karşılaştırırsanız (ki bu çıtkırıldım fikirlerin çıkış noktası o tip ütopyalı ve izin verildiğinde de dünyanın en korkunç distopyalarını yaratan fikir akımları) evet dünya çok problemli ama tarihi ile karşılaştırırsanız dünyanın en rahat çağında yaşıyorsunuz.

Bu lafı her duyduğumda aklıma Budist rahibe Tenzin Palmo’nun ünlü sözü gelir:

“Evet zaman kötü ama burası Samsara. Zaman ne zaman iyiydi ki?”

İnsanlar veba dünya nüfusunu kırarken, insanlar gümbür gümbür 2. Dünya Savaşına giderken, yarın nükleer savaş olup da kıyamet kopma ihtimali varken, kıtlıktan milyonlar ölürken çocuk yapmışlar. Siz problem görmemişsiniz.

İnsanların bireysel nedenleri olabilir ama genellikle gelecekten ümidi kesen insanlar çocuk yapmazlar, bu ümide sahip olan insanlar çocuk yaparlar. Birey olarak motivasyonunuz farklı görünebilir ama benim genelde gözlemlediğim bu. Gelecekten ümidi kesmiş, hayatın karmaşıklığıyla başa çıkamayan, yaşamaktan korkan insanlar bu tür düşüncelere sarılıyorlar.

Bir de şu an bu tür söylemler radikal çevreciler ve radikal feministler gibi antinatalist (üreme karşıtı) akımlar çok yaygın ve bu tür düşünceler özellikle entellektüel kesime çok yayıldı. Radikal çevreciler hızlı bir şekilde, insanlar olmasa dünya daha iyi bir yer olur, insanların sayısı azaltılmalı, dünyaya çocuk getiren çevre düşmanı, vs. Aslına bakarsanız ben radikal çevrecileri özellikle de insan düşmanı olanlarını, her karmaşa devrinde ortaya çıkan “kıyamet yakın” temalı tarikatlara benzetiyorum.  Bunların “böyle bir dünyaya çocuk mu getirilir?” fikri, onlardan etkilenmeye yatkın sol kesime yayılmaya başladı ve hızlı bir şekilde demografik olarak yok olmalarına neden oluyor. Bu iyi bir şey değil.

İkinci ve asıl soru, “dar gelirliler neden çocuk yapıyor sorusu”. Soru sanırım yanlış sorulmuş yoksa bu kibirli soruya cevap “neden yapmasınlar ki?” olur. Çocuk yapmak seçkin bir zümreye ait bir ayrıcalık mı yani? Sanırım asıl soru, “fakirler neden çok çocuk yaparlar?”.

Şimdi insanın evrimsel yazılımında, hayat zorlaşıp türün devamlılığı tehlikeye girdiğinde daha çok çocuk yapma eğilimi var. Bunu makro ölçekte görebiliyorsunuz. Ülkeler refaha ulaştıkça çocuk yapma oranları düşüyor. Ülkeler fakirleştikçe, çocuk oranları artıyor. Ya da daha doğrusu 5 yaş altı çocuk ölümleri azaldıkça, insanlar daha az çocuk yapıyorlar. Bill Gates’in sonradan bağlamından saptırılan ve bazı aşı karşıtlarının “aşı ile çocuklarımızı öldürecek” imasıyla pazarladığı bir ropörtajı var: “Aşılama ile nüfusu azaltabiliriz”. Aslında ropörtajın tamamını okursanız dediği şey şu: “Bir toplumda aşı ile 5 yaş altı ölümler azaltıldığı zaman, insanlar daha az çocuk yapıyorlar”.

Bu dürtü rahat evlerinde, henüz hayata atılmamış insanların anlayabileceği bir şey değil ama orada var. İnsanlığın 70 bin yıl önce 5,000 – 7,000 arasında bir nüfusa düşebildiği zamanlardan 1950’lere kadar uzun sürede gelişmiş ve 100 senelik bolluk dönemiyle ortadan kalkacak bir durum değil. Neden? Çoğunuz dünya bundan sonra bolluk içinde devam eder sanıyorsunuz ama devran birden dönebilir.

***

En son yayında biri kadınların çocuk yapıp kendilerini gerçekleştirmelerine bencilce demiş. Ben o ara yayından düştüğüm için soruyu da duyamadım, cevap da veremedim.

Çocuk yapmak ve yetiştirmek yüktür, bencilliktir, bu dünyaya çocuk mu getirilir gibi argümanları çok duyuyorum. Hiçbiriniz çocuk yapmak zorunda değilsiniz ama çocuk yapmaya bencil demeniz saçma. Hayatınızda çocuk yetiştirmemişsiniz bu belli ve yetiştirmenin ne kadar fedakarlık istediğinden de haberiniz yok. Tabii ki çocuğun hayatınıza kattıklarından hiç haberiniz yok.

Bir kadının anne olmak istemesi, anne olarak kendini gerçekleştirmek istemesi feministlerin en çok saldırdıkları şeylerden biri ve bizim camiadan birilerinin çıkıp buna paralel şeyler savunması bana çok absürt geliyor. Bir kadının ve adamın gelecek nesilleri yetiştirmesi az buz bir iş değil. Çok değerli bir şey.

Tabii genelde ortaya atılan argüman, çocuk yerine çok daha “ulvi” bir şeyler yapsak daha iyi olmaz mı? Ben bunu diyen adamları çok görüp sonra ne olduğunu da izlemiş yaştayım ve ne olduğunu size söyleyeyim. Bu adamların referans verdikleri bekar erkekler binde birdir. Kendileri genellikle sonraki 10 – 15 senede hiçbir şey yapmıyorlar zira çocuk “istemeyen” tarafları tembellikleri ve zaten başka bir şey de yapamıyorlar.

Çocuk yapmayan tembeldir demiyorum ama bunu “bencillik”, “bu dünyaya çocuk mu getirilir abey”, vs. gibi laflarla rasyonelleştirenlerin çoğunun derdi başka. Gerçekten bir şeyler yapmak için çocuk yapma şanslarını feda eden adamlar genellikle bir fedakarlık yaptıklarının farkında oluyorlar.

Tekrar edeyim, çocuk yapmak istemeyenlere sözüm yok ama çocuk yapmama bahanesi olarak çocuk yapmayı aşağı görmeye çalışanların motivasyonları bana hep şüpheli gelmiştir.

Erkek Adam Türkçe Podcast: Genel Kişilik Gelişimi

Biraz daldan dala atlamışız, bir arkadaşın sorusu kayda çıkmamış ama yine de verimli bir yayın oldu.

Yayında bahsedilen kitap Kişilik ve Dönüşümleri.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube videosu aşağıda. Videoyu beğenirseniz, like’a basmayı unutmayın. Videonun şekilde daha çok insana ulaşmasını sağlayabilirsiniz.

Pornoyu Bırakmanın Çok Kolay Yolu

Pornoyu Bırakmanın Çok Kolay Yolu Kitabı

(E-Kitap | 146 Sayfa | PDF & Epub)

Pornodan acı çekmeden; irade gücüne ihtiyaç, yoksunluk ve fedakarlık hissi duymadan hızlıca kurtulun.

Bu kitap, Allen Carr’ın Easyway to Stop Smoking kitabının pornografi için yeniden yazılmış halidir.

Muhtemelen çoğu insan gibi porno ile erken yaşlarda tanıştınız ve tanıştığınız günden beridir de porno izliyorsunuz. Büyük hacimli ama bir şekilde sansürlenen, pornonun zararları literatürüne rastlayana kadar da hiç düşünmeden porno izlemeye devam ettiniz. Bundan sonra ara ara ve değişik sürelerde pornodan uzak durmayı başardınız ama her defasında hayali dürtülere yenik düştünüz. Burada anlatılan yöntemin çok değişik olduğunu ve çalışan tek yöntem olduğunu size haber vermek bana büyük mutluluk veriyor.

Belki de bu kitaba bakmanız önerildi ve kitap konusunda tereddütleriniz var. Öncelikle en azından bir göz attığınız için teşekkür ederim. Hayatınızda ilk defa porno izlediğiniz zamanı hatırlamaya çalışın. Hayatınızın geri kalanı boyunca dönüp dönüp porno izleyeceğinizi düşünmüş müydünüz? Bu konuda yaptığım (bu kitabı okumaları konusunda arkadaşlarımın kafasını yemek şeklinde) resmi olmayan araştırmalara göre, ÇokKolay arasıra porno izleyenler üzerinde de en az porno bağımlıları üzerinde olduğu kadar etkili. Kitap uzun değil ama faydaları çok büyük o nedenle okumaya devam etmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Kitabı temin etmek için tıklayınız.

Kitabı Türkiye dışından temin etmek için tıklayınız.

Kitabın içindekiler ve ilk iki bölümü (PDF)

Bu kitapta bahsedilen yöntem:

  • Çok hızlı sonuç veriyor.
  • Hem arada bir porno izleyenler hem de ağır porno bağımlıları için aynı derecede etkili.
  • Berbat yoksunluk sancılarına neden olmuyor.
  • İrade gerektirmiyor.
  • Şok tedavi, yardım, hile, vs. gerektirmiyor.
  • Porno bağımlılığını aşırı yemek, sigara, alkol, vs. gibi başka bir bağımlılıkla değiştirmenize neden olmuyor.
  • Ve kalıcı etki sağlıyor.

Anahtar Kelimeler: Porno Bağımlılığı, Cinsel İşlev Bozuklukları, Cinsel Sağlık

İçindekiler:

İçindekiler
Başlamadan 5
Bölüm 1: Giriş 8
Uyarı 9
Bölüm 2: ÇokKolay Metodu 15
Bölüm 3: Pornoyu bırakmak neden zor? 18
3.1 Şeytani Tuzak 21
Bölüm 4: Doğa 24
4.1 Küçük Canavar 25
4.2 Sinir Bozucu Alarm 26
4.3 Haz mı koltuk değneği mi? 28
4.4 Kırmızı çizgiyi geçmek 29
4.5 Kırmızı çizgi etrafındaki dansla kafayı bulmak 31
4.6 Sigara Tiryakiliği Örneği 32
Bölüm 5: Beyin Yıkama 34
5.1 Bilimsel muhakeme 34
5.2 İradeye dayanmanın problem olması 35
5.3 Pasiflik 36
5.4 Yoksunluk Sancıları 37
Bölüm 6: Beyin Yıkama Yönleri 38
6.1 Stres 38
6.2 Can sıkıntısı 40
6.3 Konsantrasyon 41
6.4 Rahatlama 42
6.5 Enerji 44
6.6 Sosyal aktivite seansları 45
Bölüm 7: Neyden vazgeçiyorum? 47
7.1 Vazgeçtiğiniz bir şey yok 47
7.2 Boşluk, boşluk, güzel boşluk! 48
Bölüm 8: Zaman kazanmak 50
Bölüm 9: Sağlık 53
9.1 Uğursuz siyah gölgeler 58
Bölüm 10: Porno izlemenin faydaları 60
Bölüm 11: İrade gücü yöntemi 61
Bölüm 12: Azaltmakta yönteminden sakının 69
Bölüm 13: Bir kerecikten bir şey olmaz 72
Bölüm 14: Arada sırada izleyenler 74
Bölüm 15: YouTube / Twitch / Instagram izleyicileri 83
Bölüm 16: Sosyal alışkanlık mı? 86
Bölüm 17: Zamanlama 88
Bölüm 18: Eğlenceyi özleyecek misiniz? 92
Bölüm19: İzole bölümlere ayırabilir miyim? 94
Bölüm 20: Sahte teşviklerden uzak durun 96
Bölüm 21: Pornoyu bırakmanın kolay yolu 99
Bölüm 22: Yoksunluk dönemi 105
Bölüm 23: Sadece bir kere daha bakmak 110
Bölüm 24: Benim için daha zor olacak mı? 111
24.1 Yenilginin temel nedenleri 112
Bölüm 25: İkame etmek 114
Bölüm 26: Ayartıcı durumlardan kaçınmalı mıyım? 117
Bölüm 27: Aydınlanma anı 119
Bölüm 28: Son ziyaret 121
28.1 Son bir uyarı 124
Bölüm 29: Geri bildirim 125
29.1 Yapılacak işler listesi 129
Bölüm 30: Batan gemidekilere yardım edin 131
Bölüm 31: Kullanıcı olmayanlara tavsiyeler 134
31.1 Porno izleyen arkadaşınızın bu kitabı okumasını sağlayın 134
31.2 Bağımlılığımı sevdiğime söyleyebilir miyim? 135
31.3 Partnerim pornoyu bırakıyor 135
31.4 Pornoya dönme (hastalığın nüksetmesi) 137
31.5 Peki ya MO (mastürbasyon, orgasm)? 140
31.6 Standart tavsiyeden sapmalar 141
31.7 Bu skandalın sonlandırılmasına yardımcı olun 142
31.8 Son uyarı 144
Bölüm 32: Talimatlar 146
32.1 Olumlamalar 146