Erkeklerin yapmayı bırakması gereken 10 şey

Bu bölümde, erkeklerin 2025 yılından itibaren yapmayı bırakması gereken 10 şeyi konuşacağız. Bunların hepsini yapmıyor olabilirsiniz ama bu listede yer alan “alışkanlıklarınızı” bırakmanız, hayat kaliteniz için çok önemli.

#1 Zihninizde kendinize b*k atmayı bırakın.

Zihninizde sözel olarak kendinizi yok etmeyi, her yanlış yaptığınızda kendinizi cezalandırmayı, kendiniz için koyduğunuz, gerçekdışı beklentilere uymayan her davranışınızda kendinizi utandırmayı bırakın. Bunlar yerine, benim temiz sorumluluk alma dediğim bir şeyi yapın. Bu, işler kötüye gittiğinde sorumluluğu, kendinizi utandırmadan ve cezalandırmadan alın demek.

Zihninde kendisini şamar oğlanına çevirmek, son 10 yıldır konuştuğum erkeklerde gördüğüm ve hızla artan bir eğilim ki bunu ben de yapardım. Ne zaman bir yanlış yapsam, kendim için belirlediğim gerçekdışı bir beklentiyi gerçekleştiremesem, kendi kendime “senin problemin ne?”, “ödleğin tekisin”, “embesilin tekisin” gibi sözel tokatlar atardım. Burada yapmaya çalıştığım şey, utanç duygusunu körükleyerek bu duygunun benim ilerlemem ve daha iyi sonuçlar almam için yakıt olmasını sağlamaktı.

Ama bazı erkekler için utanç, kendi kendini sözel olarak tokatlamak, aşağılamak, ilerlemenin önündeki en büyük engellerden birisi. Evet, bazı erkekler için bu tür bir karanlık motivasyon, kendi kendini sözel olarak cezalandırma, tokatlama bir süre de olsa çalışır bir şey. Ama benim insanlarla çalışmakla elde ettiğim tecrübeye göre, utanç temelli karanlık motivasyon, bir yerde kişinin aleyhine çalışmaya başlıyor. Kişi bu eşiği aştıktan sonra çalışamamaya başlıyor, depresyona giriyor ve kendisinden samimi bir şekilde nefret ediyor. Bundan sonra da ilişkilerini yok etmeye, insanları kendisinden uzaklaştırmaya başlıyor çünkü böyle şeyleri hak eden biri olmadığını düşünüyor.

Eğer utanç ve aşağılama temelli bir motivasyon mekanizmasına sahipseniz, bu tür karanlık motivasyon mekanizmasını bırakın. Sorumluluk alın ama “sen bir embesilsin”, “senden bir bok olmaz” gibi zihinsel aşağılamalarla değil,  “bu yanlış bir seçimdi”, “çok da akllıca olmayan bir seçim yaptım” diyerek sorumluluk alın.

#2 Tüm problemleriniz için kadınları suçlayıp durmayı bırakın.

YouTube kanalım çok eski değil ama YouTube kanalından çok öncesinden itibaren erkeklere tavsiye veriyordum. YouTube’da maalesef, hayatlarındaki her problemin kadınlar yüzünden olduğuna inanan çok büyük bir erkek nüfusu var. Ve tabii ki aynı şekilde, hayatlarındaki her problemin erkekler yüzünden olduğuna inanan, örneğin ataerkil düzenin her probleminin kaynağı olduğunu düşünen, çok büyük bir kadın nüfusu da var.

Tamam, bunun nedeni anlaşılmaz değil. Belki bir kadın tarafından duygusal olarak düzüldünüz, belki aldatıldınız ya da çok yaralandınız. Belki karınız tarafından terk edildiniz ve mal varlığınızın yarısını kaybettiniz, belki çocuklarınızı göremiyorsunuz. Bunları anlıyorum. Dışarıda gerçekten de erkeklere karşı çok acımasız, gaddar kadınlar var ama böyle bir kadının avı olmanız, sizin kadınları düşman olarak görmenize, kendi problemlerinizin ya da erkeklerin problemlerinin sebebi olarak görmenize bahane olamaz.

Bu yanılsamadan kurtulmanız, gücü yeniden elinize almanız için çok önemli. Çünkü karşı cinsi düşman ya da kötü olarak görmek, tüm sorunlarının kaynağı olarak görmek, kişinin mağdur psikolojisine girmesine neden olur. Oysa siz kadınların kurbanı değilsiniz. Tamam, bazı kadınların kurbanı olmuş olabilirsiniz, bazı kadınlar sizi kullanmış olabilirler, bunu inkar etmiyorum, berbat bir deneyim olduğunu kabul ediyorum. Size böyle şeyler olduğu için üzgünüm. Bu çok sayıda erkeğin deneyimi ama kadınlardan nefret eden çok sayıda erkeğin kadın düşmanlığının nedeni bu değil. Kadınlardan nefret eden çok sayıda erkeğin deneyimi, istedikleri bir kadınla beraber olamayan ve olamayacağını düşünmek ve sonra da bu yüksek miktardaki öz nefreti kadınlara yansıtmak.

“İstediğim işi yapamıyorum çünkü kadınlar …”, “yeterince para kazanamıyorum çünkü kadınlar …”, “kadınları hiçbir zaman mutlu edemeyeceğim zira kadınlar …” diye sızlanıp kadınların kurbanı gibi davranmak, erkeğin hiçbir zaman doğru yapamadığı kendi mükemmeliyetçiliği ile ilişkisinin bir yansıması. Bazı erkekler, kendisi ile ilgili beklediklerine hiçbir zaman ulaşamadıkları için, bunu kadınlara yansıtıyorlar.

“Bir kadını asla mutlu edemezsin”, “bir kadın ne yaparsan yap beğenmez”, “sana her zaman ihanet eder” düşünceleri erkeğin zihnini mağdur moduna  sokmakla kalmaz, aynı zamanda erkeğin yalnız, izole ve kadınlarla bir bağlantı kuramadan yaşamasına da neden olur. Böyle bir erkek, gerçek dünyadaki gerçek kadınlarla gerçekten karşılaşamaz zira kadınlarla değil, kadınlarla arasında, kendi kadın algısı vardır.

Bu yıl, tüm problemleriniz ile ilgili kadınları suçlamayı bırakın ve gerçekten hayatınızda olan kadınları tanımaya başlayın. Kadınlarla kafede mi tanışırsınız, spor salonunda mı yoksa yoga dersinde mi bilemem. Ama kendi kafanızda kendinize olan öfkenizin projeksiyonu olarak yarattığınız kadın milleti ile değil, tek tek birey olarak kadınlarla etkileşime geçin.

#3 İnternetten zararlı içerik tüketmeyi bırakın.

Öncelikle açlık tuzağı içerikleri hayatınızdan çıkartın. Eğer üye iseniz OnlyFans hesabınızı iptal edin, Instagram’da ya da genel olarak asosyal medyada abazan avlayan açık seçik kadın hesaplarını ya da bunları paylaşan hesapları takipten çıkın, karşınıza çıkanları engelleyin.

Bunların tamamen zaman israfı olduğunuzu, sizi beğeni, izlenme ve yorum için kullandıklarını, dikkat ve yaratıcılığınızı çaldıklarını biliyorsunuz.

Zihninizi beslemeyen, sizi bir erkek, lider, partner, koca ya da baba olarak geliştirmeyen içerikleri tüketmeyi bırakın. Bunun yerine sadece, sizin hedeflerinizi gerçekleştirmeniz konusunda zihninizi besleyecek içerikler tüketin. İster gelecek bir yıl içerisinde 1 milyon dolar kazanmayı hedefleyin, ister iyi bir iş bulmayı ya da kurmayı; ister iyi bir uzun süreli ilişkiyi ya da iyi bir baba olmayı hedefleyin, ister çok iyi bir seks yaşamını, size hedeflerinizi gerçekleştirmeniz için yardımcı olacak içerikler tüketin.

Bunu gerçekleştirmek için bir süre asosyal medyadan tamamen çıkmanız gerekirse, sosyal medyadan çıkın. Ama oturup tükettiğiniz içeriği listeleyin ve sizin zamanınızı ve dikkatinizi bedavadan alıp size bir şey katmayan hatta zararlı içerikleri hayatınızdan atın.

#4 Para durumunuzu görmezden gelmeyi bırakın.

Parasal durumları konusunda, görmezden gelmeyi bir araç ya da taktik olarak kullanan o kadar çok erkek gördüm ki! Bu insanlara parasal olarak ne durumda olduklarını, ne kadar birikimleri olduğunu, ne kadar borçları olduğunu, ayda ne kadar harcadıklarını sorduğunuzda, bu konuda size hiçbir bilgi veremiyorlar.

Birçok insanın parasal olarak kötü durumda olmasının nedeni kısmen, finansal durumunu görmezden gelmesidir. Böyle biri finansal olarak nerede olduğuna bakmak istemez çünkü parasız ve borç içindedir ve nasıl para biriktirileceğini ya da yatırım yapılacağını bilmez.  Bunları bilmek üstüne büyük bir stres bindireceği için, parasal durumu konusunda görmezden gelme taktiği uygular.

Eğer siz de parasal durumuna bakmaktan kaçınan biriyseniz, bu yıl parasal olarak nerede olduğunuza, nasıl para biriktirebileceğinize, yatırım yapabileceğinize, pasif gelir elde edebileceğinize, vs. bakın.

Zaman içerisinde kişisel finansınızı, bir işi yönetiyor gibi yönetir duruma gelmelisiniz. Kar – zarar raporu gibi temel raporlar yapıp ne kadar para geliyor, ne kadar para gidiyor, ne kadar para birikiyor, nerelere yatırım yapılmış, o yatırımlar ne kadar getiriyor, vs. bilmelisiniz.

Paranızı bu şekilde yönetmeniz, hayatınızı radikal bir şekilde değiştirebilir.  Finansal durumunuzu önceliklendirmenizi, daha fazla para kazanmanızı, borçlarınızı hızlı bir şekilde ödemenizi sağlayabilir.

#5 Kadınlardan ve başka dışsal kaynaklardan onay aramayı bırakın.

Onay ihtiyacınızı taşerona havale etmeyi bırakın ve içsel kaynaklardan karşılamaya başlayın.

Birçok erkek, değerli ve yeterli olup olmadığından, yeterince zeki veya çekici olup olmadığından emin olmadığı için, başka insanlardan (ailesinden, kız arkadaşından, kadınlardan, arkadaşlarından, iş arkadaşlarından, vs.) geri bildirim almaya çalışır. Kendilerini kötü hissetmelerine neden olan içsel onay eksikliklerini, onayı başkalarından alıp doldurmaya çalışır.

Eğer bu durumdaysanız, yapabileceğiniz bir şey var: kendini takdir ve kabul etme mekanizması geliştirmek. Doğru yaptığınız şeyler için, ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, kendinizi takdir etmeyi alışkanlık haline getirin.  Sabah erken kalkabilmeniz, sabah rutininizi uygulayabilmeniz gibi ufak şeyleri takdir edin.

#6 Aşırı çalışmayı bırakın.

Birçok erkeğin hayatlarını kazanmak için kendilerini çalışarak yavaş yavaş tükettiklerini, öldürdüklerini görüyorum. Bu erkekler kendilerine zaman ayırmaya öncelik vermekte zorlanıyorlar. Günümüzde yaygın olan ve insanı tükenmişliğe sürükleyen ek iş / yan iş kültürü de bu işi daha da zorlaştırıyor.

Çok çalışmayı seviyor ve bundan zevk alıyor olabilirsiniz. Bunda bir sorun yok.  Ama eğer bilmiyorsanız, dinlenmeyi, kafanızı ve vücudunuzu dinlendirmek üzere işten çekmeyi öğrenmeniz lazım.

Bu iş – yaşam dengesinden çok, hayatınızı önceliklerinize uygun bir şekilde tasarlamanız için gerekli. Örneğin aileyi, arkadaşlıkları, seyahat etmeyi veya toplum içinde olmayı önemseyen biriyseniz, haftada 80-90 saat çalışarak bunlara sahip olmanız ya da zaman ayırmanız pek mümkün değil. Arkadaşlarınızı görmezseniz, ailenizi görmezseniz, seyahat etmeye vaktiniz olmazsa da, öncelikleriniz ve değer verdiğiniz şeyler uyumsuz hale gelir. Tüm emeğinizi, belki yine zevk aldığınız işe ya da işlere dökmeniz,  hayatı kaçırmanıza, daha doyurucu ve değerlerinizle uyumlu bir hayat yaşayamamanıza neden olur.

Çoğu erkek için “yapmak”, “olmaktan” daha kolay. Demek istediğim, birçok erkeğin öz değeri, ne kadar çok şey yapabileceğine bağlı. Çoğu erkek, “ne kadar çok şey yaparsam, diğer insanların gözünde o kadar değerli olurum ya da o kadar değerli hissederim” diye düşünüyor.

Bir erkeğin dünyada bir şeyler inşaa etmesinin oldukça değerli ve doyurucu olduğu bir gerçek. Bu aynı zamanda erkeğe para ve statü de getirebilir. Ama günün sonunda, sadece kendinizle başbaşa olmayı bilmiyorsanız,  tadına varabileceğiniz bir doyum bulmanız çok zor. Bunun yanında zaten aşırı çalışma sonucu ortaya çıkan tükenmişlik, sizin gerçekten üretken olmanıza da engel.

#7 Düzensiz yaşamayı bırakın.

Birçok erkeğin yaşamında çok fazla özgürlük olduğunu düşündüğünü görüyorum ama, bu erkeklerin hayatında bir düzen eksik, yoksa özgürlük dolu değiller. Rüzgarda savrulan yaprak gibi hareket edip sonra neden gidecek bir yöne, bir yola, bir amaca sahip olmadıklarını merak ediyorlar.

Eğer hayatınızda bir düzen yoksa, işler sizin için çok zor olur. Yaratıcı biri olup olmanız da önemli değil, hem yaratıcı hem de düzenli birçok insan var.

Hayatımda sıçrama yapmamı sağlayan alışkanlıklardan biri de, düzenli bir hayat yaşamam oldu. Örneğin günlerimi belli temalar taşıyacak şekilde organize etmem hayatımı değiştirdi. Belli günlerde içerik üretirken, belli günlerde iş toplantıları yapıyorum. Örneğin Cuma günleri benim müşterilerimle toplantı yapma günüm.

Hayatınızı organize edip belli bir rutin yakaladığınızda, zihniniz ve bedeniniz ne yaptığını daha çok bilir bir şekilde hareket ederler. Bu özellikle yaratıcı bir işle meşgul, tek başına ya da şirket kurma yolu ile girişimci olan yani birçok rolü üstlenen biriyseniz geçerli.  Bu durumda organize olmak, bir düzene sahip olmak çok ama çok önemli. Bu şekilde sürekli olarak zihinsel atlama yapmak zorunda kalmazsınız yani bir rolden diğerine, sonra diğerine atlamak zorunda kalmazsınız. Örneğin bir iş toplantısından içerik yaratmaya, sonra yine bir iş toplantısına, sonra yine içerik yaratmaya ve sonra ropörtaj yapmaya diye atlayıp durmazsınız. Bu şekilde sürekli olarak beynin başka taraflarını kullanıma sokma ve sonunda tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalırsınız.

Sağlamanız gereken düzenlere sabah düzeni, gece düzeni ve hatta ilişki düzeni (örneğin belli günlerde buluşma gibi) de dahil.

#8 Dinlenmeyi ihmal etmeyi bırakın.

Bu konuya az önce değindim, bu nedenle bu maddeyi kısa keseceğim. Dinlenmeyi ihmal ederseniz, kısa sürede tükenirsiniz ve bu sizi en iyi versiyonunuz yapmaz. Eğer daha efektif olmak istiyorsanız, dinlenmeyi öğrenmeniz gerekiyor.

Bazılarınız bunları okuduğunda “zaten tüm yaptığım dinlenmek ki” diyorsunuz. “Kıçımı kaldırıp bir şey yaptığım yok” diyorsunuz. Ama siz muhtemelen gerçekten dinlenmiyorsunuz, sürekli dikkatinizi dağıtmak için bir şeyler yapıyorsunuz.

(Dr.K’nın Kendinden Nefret Eden Adamın “Eylemsizliği” yayınında dediği gibi: bütün gün hiçbir şey yapmadığını düşünen adamın içinde bulunduğu kötü durum, hiçbir şey yapmamasından değil, sürekli olarak bir şeyler, yanlış bir şeyler yapmasıdır. Yatağından hiç kalkmadığını iddia eden bir insan bile, bütün gün ekrandan kendini uyuşturmak olsun, zihninde karmakarışık düşünceleri döndürüp durmak olsun, faydasız ve zararlı birçok şey yapar.”)

Dinlenmek yerine NetFlix izliyorsunuz, TikTok, Instagram, Twitter ve YouTube gibi asosyal medya platformlarında zombi kaydırma (bilinçsiz, dürtüsel bir şekilde asosyal medyada içerikten içeriğe kaydırma) yapıyorsunuz, porno izliyorsunuz, oyun oynuyorsunuz ama bunlar dinlenme değiller, hiçbir faydaları olmasa da oldukça aktif ve yorucu faaliyetler. Gerçek dinlenme, dikkatinizi ekranda ya da düşüncelere boğularak dağıtmadan, zihninizi de dinlendirdiğiniz zamanlardır.  Doğada bir şeyler dinlemeden ya da izlemeden yürümek, meditasyon yapmak belki ellerinizle bir şey inşaa etmek ya da günlük yazmak gibi.

(Örneğin çalışırken aralarda ekrana bakıyorsanız ya da podcast dinliyorsanız, o aralarda dinlenmiyorsunuz, şirin kedi videoları izleseniz bile aralıksız çalışmış oluyorsunuz)

Dinlenmeye önem vermeye başlayın. Bu her şeyden önce uykunuza önem vermeniz ile başlamalı. Ben iki çocuk babasıyım ve bir işletme yönetiyorum ama günde en az 7 saat uyumaya özen gösteriyorum. Çünkü 7 saatten az uyursam gerçekten uykulu oluyorum. Biliyorum, bu her zaman mümkün değil ama mümkün olan en çok gecede bunu yapmak için çaba harcıyorum. Bu sayede de işim için, müşterilerim ve takım arkadaşlarım için, ailem için harcadığım zamanı en verimli şekilde harcayabiliyorum.

Eğer dinlenmeye öncelik vermezseniz, tüm o hüsranınızı, tükenmişliğinizi, hayatınızın her alanına bulaştırırsınız. Yanlış kararlar verirsiniz, insanlarla etkileşimde şimdi ve burada olmakta zorlanırsınız.

Birçok insan maalesef ne kadar az dinleniyorsa, o kadar çok zombi kaydırması gibi sözde dinlenme – özde dikkat dağıtma mekanizması kullanmaya eğilimli oluyor.

Bu yıl iyi uyku uyumayı ve uyku dışı dinlenmeyi önceliklendirin. Benim için dinlenme, doğada tek başına yürümek ve siz de kendiniz için gerçekten dinlenme mekanizmaları bulun.

#9 Kızgınlığınıza sıkı sıkıya tutunmayı bırakın.

Hayatları kızgınlık ile dolu birçok erkekle çalıştım. Tüm o kızgınlığı kalplerinde ve zihinlerinde taşıyıp duruyorlar. Bu kızgınlık ya da kızgınlıklar ise zihinlerini, ilişkilerini ve hayatlarını zehirliyor.

Kızgınlıklarla yaşamak, memnuniyetsizlik içinde kalmayı garantileyen bir savunma mekanizmasına dönüştü. Kızgınlıklarını bırakamayan birçok erkeğin içinde bir parça, aslında ilişki ve insanlarla derinbağlantı kurmaya, sekse, anlamlı bir hayata, iyi bir iş ortamına ya da iş ilişkilerine layık olmadıklarını, değer olmadıklarını düşünüyor. Bu parça “ben bunlara layık değilim ve bu yüzden öfkeye sarılacağım ki bunlarla ilgili çaba göstermem gerekmesin” diyor.

Affetmeyi ya da öfkenin çözülüp gitmesini sağlamayı öğrenmek çok güçlü bir araç. Fakat birçok erkek, affetmeyi bilmiyor. Affetmelisin dediğinizde “tamam affettim gitti” diyebiliyorlar ama kendilerini olanların etkisini hissetmeye, bu etkilerin ağırlığının üzerlerine çökmesine izin vermeye açmadıkları için, öfkelerinin sönüp gitmesini sağlayamıyorlar. Kızgınlığın, kişiliklerinin belirleyici bir parçası olmasına izin veriyorlar ve kızgınlıklarını bir yük gibi her yere taşıyorlar. Bu kızgınlıkların ilişkilerinde olur olmaz zamanlarda pasif agresif ya da direkt agresif davranışlar olarak patlamasına karşı bir şey yapamıyorlar.

Eğer bu durumdaysanız kendinizi, size ihanet eden ya da sizin canınızı yakan insanları affetmeyi öğrenmek için elinizden geleni yapın.

#10 Yardım ve desteği reddetmeyi bırakın.

Erkekler doğal olarak, hayatları yokuş aşağı gitmeye başladığında, diğer insanlardan izole olmaya meyillidirler. Biz erkekler yardıma ihtiyaç duyduğumuzda, arkadaşlarımızdan destek ya da tavsiye istemekte zorlanırız. Zorluklardan tek başına çıkmaya çalışırız.

Hayatınızı önemli ölçüde iyileştirecek şeylerden birisi de, çevrenizi size güvenen, sizi desteklemeye bel bağlayan, size geribildirim veren, hayatınız kötüleşmeye başladığında size yön tavsiye eden erkeklerle donatmaktır.

Eğer hayatınızda böyle bir grup erkek yoksa, olmasını bir hedef edinin ve çalışmalara başlayın. Eğer böyle erkekler varsa, yardıma ihtiyacınız olduğunda onlardan destek ve tavsiye almak için kendinizi zorlayın. En azından tavsiyeye, yönlendirmeye ihtiyacınız olduğunda, bu topluluğu ve alt topluluklarını kullanabilirsiniz.

Sorularınızı bana uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da Patreon topluluğunma üye olarak oradaki özel muhabbet alanında sorabilirsiniz.

Kaynak: 10 Things Men Need To STOP doing in 2025

 

Sınırda kişilik bozukluğu (borderline personality disorder) ilişkiyi bitirememenizin 7 sebebi

Sınırda kişilik bozukluğu (borderline personality disorder) hastası bir insan ile ilişki cehenneme dönse, kişinin hayatını mahvetse bile birçok insan bu ilişkiden kopamıyor. Bu bölümde, kişinin bu ilişkiyi bitirmesi gerektiğini anladıktan çok sonra bile, ilişkiye devam etmesinin 7 yaygın nedenini konuşacağız.

Tedavi edilmemiş sınırda kişilik bozukluğu olan bir ilişki, duygusal olarak, lunapark hız trenine binmek gibidir. Bu hız treni ilk başlarda oldukça yoğun ve kendinden geçirici bir zevk verebilir ama zamanlar insanı tüketen ve yıkıcı bir sürece dönüşür.

#1 İlişkinin başındaki tüm o heyecanın baştan çıkarıcılığı

SKB ile ilişkinin başlangıç evresi, insanın kendisini daha önce hiç hissetmediği ölçüde canlı hissettiği, duygusal olarak yoğun ve anlamlı hissettiği bir evredir. Bu evrede SKB partnerini memnun etmek için çok heveslidir ve partnerine adanmışlığı inanılmaz ölçüdedir.

SKB ilişkinin daha en başlarında, aşk ilanları, tüm hayatını sizinle geçirmek istediği gibi yoğun sevgi sözcükleri kullanır. Bu evrede SKB çok mutludur, aşk doludur ve duygusal olarak açık ve oldukça ulaşılırdır.

SKB’lini partneri bu evrede kendisini dünyanın zirvesinde, nihayet hayatı gerçekten yaşıyormuş gibi hisseder. Kendine güven dolar ve kendisini yıkılmaz, karşısında kimse duramaz gibi hisseder.

SKB’linin tutkusu ham ve gerçektir ve başlangıçta yüzde yüz pozitiftir. SKB’li başlangıçta partnerini idealize eder, onu tüm dualarının kabul olduğu bir süper insan olarak görür.  Bu yüzde yüz pozitif tutku partneri enerji ile doldurur. Partner, ruh ikizini, hayattaki eksik parçasını bulmuş gibi hisseder.

Tahmin edilebileceği gibi bu kadar yoğun pozitif hisler oldukça bağımlılık yapıcıdır. İşler kaçınılmaz olarak toksikleştiğinde bile, partner başlangıçtaki o harika zamanların nostaljisine, o dopamin zirvelerinin bağımlılığına hapsolur. Bunlar insanın zihnini bulandırırlar ve ilişki kişinin hayatını mahvediyor olsa bile, ilişkiden çıkmasını inanılmaz derecede zor hale getirebilirler.

#2 Kaos

Sınırda kişilik bozukluğuna sahip biri ile ilişki kötüleştiğinde, gerçekten kötüleşir. Sinir krizleri, küfürler, aşağılamalar, kin dolu öfke patlamaları, insanı mahveden ayrılıklar, vs. ile gelen kaos ve drama, kişiyi duygusal olarak bitirirler. Ama ilişkiyi bırakmayı zorlaştıran şey, bu berbat fırtınaların arasında, derin bir bağ hissedilen sükunet evreleridir.

Kırılgan narsistin aksine borderline kişi çoğunlukla, sözlerle olmasa bile davranışları ile özür dileyebilir ve pişmanlık ya da yoğun utanç hissedebilir. Bu nedenle korkunç koatik dönemler, kısa ömürlü ama tutkulu birliktelik dönemleri ile bölünürler.

Bu güzel dönemler çok kısa, kaotik berbat dönemler çok uzun olsalar da kişi, kaosu duygusal yakınlık ile özdeşleştirmeye başlayabilir. İki insanın gerçekten bağlanmasının tek yolunun, tüm o kaotik fırtınalar olduğuna inanmaya başlayabilir. Bu nedenle de (oldukça yanlış bir şekilde), ilişkinin tüm o acıya değeceğini sanmaya başlayabilir.

Fakat kişi bu şekilde ilişkiye devam ederse, berbat dönemlerin şiddeti ve süresi artarken, güzel dönemlerin sıklığı ve süresi azalır.

#3 Kurtarıcı rolünü üstlenmek

Kişinin borderline ile ilişkisini bitirmesini çok zorlaştıran şeylerden biri de, partnerinin kurtarıcısı rolünü yüklenmesidir. Partner borderline partnerine her zaman ve ne olursa olsun onun yanında olacağına, onu bırakmayacağına, başkalarının yenildiği yerde başarılı olacağına dair sözler verip durur.

Bu sözler ilk başlarda, partnerin borderline partnerinin tüm dünyası olduğunu hissetmesine neden olur. Borderline partner, karşısındakine kendi kişisel meleği gibi davranır. Onu bugüne kadar anlayan tek kişi, onu kurtarabilecek tek kişi gibi davranır.

Partner bu kurtarıcı rolünü üstlenirse, bir süre sonra hayattaki tek amacı bu olmaya başlar. Hayatındaki başka herkesten izole olmaya başlar ve ondan sonra da hayatı yokuş aşağı gitmeye başlar.

Zaman içinde kalıp kurtarıcılığa devam etmek, partnerin kendi öz değer hissi ile iç içe geçer ve partner zaman içinde, bu rol dışında kalan kişiliğini unutmaya başlar.

Birçok partner, SKB’li partnerine ne olacağından korktuğu için ilişkiden çıkamaz. SKB’liyi terk ederse, onun nasıl hayatta kalacağını düşünür, onun kendisine zarar vermesinden çok korkar. Birçok partner aynı zamanda bu kurtarıcı rolünü bıraktıklarında, kendi kişiliklerinin ne olacağından da çok korkar. Böyle bir duygusal kördüğüm de kişinin SKP’li partnerini terk etmesini çok zorlaştırır.

#4 SKB’linin özel onaylama yeteneği

Sınırda kişilik bozukluğuna sahip biri, partnerinin onay ihtiyacını, diğer insanların yapamayacağı bir şekilde karşılar. Kişi hayatında hiç hissetmediği kadar anlaşılıyor ve ciddiye alınıyor gibi hisseder.

SKB’li ilişkinin başlarında, partnerinin gözlerinin içine derin derin bakar, her cümlesini dikkatle dinler, partneri dünyanın en dikkate değer, ilgiyi hak eden insanı gibi davranır. Partnerinin tercihleri ile ilgili en ufak ayrıntıları ezberler, tüm hayallerini bilir ve partnerini yüzde yüz anlıyor gibi davranır. Öyle ki SKB’linin partneri, SKB’li partnerinin ruh ikizi olduğunu sanar.

SKB’li partnerinin kendisi hakkında bilmediği şeyleri bile bilir, partnerinin davranışlarındaki ya da ses tonundaki en ufak değişimden bile onun ne hissettiğini anlar, sanki partnerinin zihnini okur.

Bu aşırı farkındalık SKB’linin çok yüksek duygusal zekaya sahip olduğunu hissetmenize neden olabilir ama bu aslında duygusal zeka değil, tehditleri önceden görmek ve kendilerini korumak için geliştirdikleri hayatta kalma mekanizmasıdır. SKB’li sürekli olarak partnerinin kendisini terk edeceğine ya da yaralayacağına dair işaretler arar ve başlangıçta sanki partnerinin tüm ihtiyaçlarını hemen biliyor ve karşılamak istiyor gibi görünür. Fakat bu zamanla partner için boğucu bir hal alır. SKB’li partnerinin her düşündüğünü, her hissettiğini, her yaptığını bilmek ister. Partner sürekli mercek altındadır ve her zaman SKB’liye güven vermek için hazır olmalıdır. Fakat partner SKB’liye ne kadar güven verirse versin yeterli olmaz.

Partner SKB’liyi terk etmek istese bile, kendisini o hiç olmadığı kadar önemli hissettiği zamanların umuduna sarılırken bulabilir.

#5 Sınırda kişilik bozukluğuna sahip kişinin gizemi ve çekiciliği

Sınırda kişili bozukluğuna sahip kişi, sıklıkla, son derece çekici ve güçlü bir manyetik güce sahiptir. Bu kişi sanki başka bir duygusal frekansta yaşıyor gibidir ve tahmin edilemez oluşu, partnerini sürekli olarak diken üstünde tutar. Partner hiçbir zaman bir sonraki adımda ne olacağını kestiremez. Bu da partnerin, SKB’li partnerini daha derin bir seviyede “çözmek” istemesine neden olabilir. Bu nedenle SKB’li duygusal olarak oldukça yıpratıcı olsa da, bu “çözme” çabasına değer gibi görünür.

SKB’li ile ilişkide, hergünün yeni bir şey getirmesine karşı koymak güç olabilir. Partner, SKB’linin duygularının karmaşıklığına hayran olabilir ve ilişkinin kendisini mahvettiğini bilse bile, bundan uzaklaşmayı oldukça zor bulabilir. Çünkü partner sürekli olarak, sanki SKB’liyi çözmek üzere olduğunu, ona güvende hissetmek için istediği şeyi vermeyi nasıl becereceğini anlamak üzere olduğunu hisseder. Kişi, ilişkide biraz daha fazla kalırsa, bu gizemi çözebileceğini düşünmeye başlar ve bu kişide takıntı haline bile gelebilir. Çünkü kişi eğer bu gizemi çözerse, büyük bir hazineye sahip olacağını sanar. Ama gerçekte “hedefe” ne kadar çok yaklaşırsanız, hedef o kadar ulaşılmaz olur ve kendinizi bu faydasız çabanın içinde kaybolmuş bir şekilde bulursunuz.

#6 Başarısız olma korkusu

SKB’li birini terk etmek imkansız gibi görünebilir çünkü bunu yaparsanız, onu destansı bir şekilde başarısızlığa uğrattığınız hissinden kurtulamazsınız. İlişkiye o kadar emek harcadıktan sonra onu terk etme fikri, size çok büyük bir ihanet, tüm o sözlerinizi tutamamanız gibi gelir. Karşınızdaki size kaç kere ihanet ederse etsin, sözlerini tutmazsa tutmasın, sizi hala sözlerinizi tutma konusunda sorumlu tutar. Her şeyi sadece kendi bakış açısından görür ve bu nedenle de onu terk etmek, onu kurtarmak için yeterince çaba göstermediğiniz hissine boğulmanıza neden olabilir. Bu da size büyük suçluluk, utanç ve başarısızlık duyguları meydana çıkarır. Çünkü bir tarafınız, bu insanın bütün bu yıkıcı davranışlarının, travma sonucu olduğunu bilir ve bununla başa çıkamamak size kendinizi çok kötü hissettirir. Birçok durumda, başka biri olsa başarılı olabilir miydi diye düşünmekten kendinizi alıkoyamazsınız.

Fakat SKB’li partner idealizasyon evresini geçtikten sonra, sizi neredeyse düşman olarak görür ve sizin sadece negatif özelliklerinize odaklanır. Tüm o iyi zamanları, verdiğiniz tüm o desteği ve sevgiyi unutur. Siz onun kafasında onu terk eden, kalpsiz, kötü adam olursunuz. Bu durum, sizin ona kendinizi yeniden kabul ettirmeye çalışmanıza yol açabilir ve bu nedenle de ilişkiyi terk edemezsiniz. Terk etmek yerine, işleri düzeltebilir ve kendinizi ona kanıtlayabilirmişsiniz gibi hissedersiniz.

#7 Sınırda kişilik bozukluğu olan partnerin terk edilmeye verdiği tepki

SKB’liyi terk etmeyi en çok zorlaştıran şeylerden birisi, SKB’linin terk edileceğini hissettiğinde, perişan moda bağlamasıdır. Birden bire size yalvarmaya, özürler dilemeye, sözler vermeye başlar.  Ama bu perişan mod, sevgiden değil, terk edilme korkusundan kaynaklanır. SKB’li için terk edilmek, ölüm – kalım meselesidir ve sizi yanında tutmak için, bedeli kendisi veya sizin için ne olursa olsun her şeyi yapmaya çalışabilir. İlişki bittikten sonra bile her türlü iletişim aracı ile defalarca ulaşmak ve bazen sizi resmen taciz etmek gibi şeyler yapabilir. Fakat bu her zaman olmaz. Bazen borderline kişilik bozukluğu olan kişi, siz onu terk eder etmez başkasını bulur ve onunla yeni bir döngüye girer.

SKB’li bazen psikolojik yardım almaya başlar ve samimi bir şekilde tedavi için çabalar. Ama tedavi zaman alan ve oldukça duygu yoğun bir süreçtir. Maalesef çoğu durumda, SKB’li yardım almaya başladığında, ilişki artık geri dönüşsüz hasar almıştır.

Eğer tedavi edilmemiş bir SKB’li ile beraberseniz, bir terapistten yardım almanızı tavsiye ederim.

Bu konuda toksik ilişkiler rehberine ve konu hakkındaki aşağıdaki podcastımıza da bakabilirsiniz.

Kaynak: 7 Reasons Why It’s So Hard To End A BPD Relationship

Sınırda kişilik bozukluğu (borderline personality disorder) olan biri neden ilişkisini sabote eder?

Sınırda kişilik bozukluğu (borderline personality disorder) hastası insanlarda, aşırı muhtaç ve yapışkan davranışlara neden olan, korkunç bir terk edilme korkusu vardır. Bu muhtaçlık, terk edilmeye karşı, bilinçaltı bir savunma mekanizması olarak çalışır ve daha derinlerden gelen bir boşluk, utanç, özgüvensizlik, dengesiz benlik ve duygusal düzensizlik duygularından kaynaklanır.

Bu muhtaçlık, kendisini çok farklı şekillerde ortaya çıkarabilir. Örneğin, dramatik ilgi talebi, ilgi almak için dramatik ağlamalar, aşırı güven temini ve onaylanma talebi ya da ilişkiyi sürekli olarak test etme ve sabote etme şeklinde olabilir. Bütün bunlar sınırda kişilik bozukluğu hastasının, favori kişisi (çoğu durumda bu favori kişi partneridir) tarafından, aşırı manipülatif ve kontrolcülük olarak hissedilebilirler.

Bu bölümde, paradoksal şekilde SKB hastasının deli gibi korktuğu terk edilmeye neden olabilen bu yoğun muhtaçlığın, bir partner olarak sizde uyum sağlama korkusu ve baskı yaratmasının 5 sekli üzerinde konuşacağız.

Ama bu 5 maddeye geçmeden önce, her SKB’linin bu 5 maddenin hepsine sahip olmayacağını söyleyelim. Aynı zamanda, muhtaçlık ve yoğun terk edilme korkusu nedenli bu davranışların, başka kişilik bozukluklarında ya da sağlıksız bağlanma stillerinde de görülebileceğini de belirtelim. Ve son olarak bu yazının bilgilendirme amaçlı olduğunu, sizin ya da partnerinizin ruh sağlığı problemleri için bir ruh sağlığı uzmanına danışmanızın doğru olacağını da ekleyelim.

SKB’linin partneri ya da favori kişisi olarak deneyimleyebileceğiniz ilk şey, bu kişinin başlangıçta size aşırı şekilde yapışık (ilgili) ya da muhtaç olmasıdır. Başlangıçta bu kadar ihtiyaç duyulmal sizi göklere çıkarabilir, sizi çok değerli hissettirebilir. Sanki hayatta bir amaç kazanmış gibi hissedebilirsiniz.

SKB’linin sizi göklere çıkarması, sizin onu anlayan ve güvenebileceği tek insanmışsınız gibi davranması, onu kurtarabilecek, onun kahramanı olabilecekmişsiniz gibi hissetmenize neden olabilir. Size bu kişinin tek ihtiyacı olan şey, karşılıksız sevilmek ve desteklenmekmiş gibi gelebilir.

AMA zaman içerisinde göreceksiniz ki, siz ona daha çok sevgi ve destek verdikçe, SKB’linin bunları kaybetme korkusu artar ve bunlara daha fazla yapışmaya başlar. Sizin için bunlar, her geçen gün daha da karşılanamaz hale gelen taleplere dönüşür. Onu ne kadar onaylarsanız onaylayın, ona ne kadar güven verirseniz verin, o boşluğu doldurmanın mümkün olmadığını görürsünüz. Siz onu yukarı çıkarmak için çabalarken, onunla beraber dibe battığınızı görürsünüz. SKB’linin hiç bitmeyen duygusal ihtiyaçlarının ağırlığı ile dibe batmaya başlarsınız.

SKB’li için siz, korkunç bir fırtınada bir geminin asılı kalmaya çalıştığı çıpaya dönersiniz. Onun ihtiyaç duyduğu istikrarı ona bir türlü sağlayamazsınız ve sonuçta onunla beraber fırtınaya kapılmaktan kurtulamazsınız.

Siz her ne kadar sevgi ve destek vermek isteseniz de, bir süre sonra duygusal olarak tükenmiş, aşırı yüklenmiş ve ezilmiş hissedersiniz. Artık partnerinizin muhtaçlığının girdabında boğuluyor gibi hissedersiniz. Bu da bir süre sonra sizin bazı sınırlar koymaya ya da nefes almak için bir mesafe koymaya çalışmanıza neden olur. Enerjinizi yeniden kazanmak için kendinize zaman ayırmaya çalışırsınız. Ama maalesef çok kısa süre içerisinde, bunun işleri daha da kötü hale getirdiğini görürsünüz.

Çünkü SKB’li, sizin kendinize zaman ayırma ya da sınır çizme taleplerinizi, terk edilme olarak gördüğünden, size ihtiyacınız olan kısa araları vermek yerine, muhtaçlığını zirveye çıkarır. Sonuçta da sadece kendi ihtiyaçlarınızı belirttiğiniz için ortaya çıkan krizle uğraşırsınız.

Zamanla hüsran ve öfke hissetmeye başlarsınız ve hatta duygusal olarak mesafeli olmaya da başlarsınız. Kriz çıkarmamak için, bazı konuşmalardan kaçınmaya veya belki kendinize zaman ayırmak istediğinizde, partnerinize yalan söylemeye başlarsınız. Bu da, kendi kendini besleyen bir sarmal yaratır.

İkincisi, SKB’linin partneri ya da favori kişisi, kendisini sürekli bir kontrol altında ve izole hissetmeye başlar.  Terk edilme tehditi olarak algılanan her şey, aşırı ve kıskanç bir sahipleniciliği ve hayatınızı müdahaleyi tetikler.  SKB’li sizi sürekli olarak arayabilir ya da mesaj atabilir, sürekli olarak ne yaptığınızı, kiminle olduğunuzu, ne zaman geri geleceğinizi bilmeyi talep edebilir. Bazen bu, sizin başkalarıyla etkileşiminiz tamamen masum ve bağlama uygun olsa bile, birileriyle flört ettiğiniz ya da onu aldattığınız suçlamalarına dönüşebilir.

Burada ilişkinize yönelik gerçek tehditlere karşı normal reaksiyonlardan bahsetmiyoruz. SKB’linin reaksiyon verdiği şeyler ve reaksiyon şiddeti, ilişkilerde normal ve mantıklı sayılabilecek seviyeden çok ama çok uzaktır.

SKB’linin hiç bitmeyen muhtaçlığı, zaman ve dikkat talebi, onun derin güvensizliklerinden kaynaklansa da, sizi bunları korkunç bir kontrol manyaklığı olarak hissedebilirsiniz.  Bu insanın yoğun kaygısını ve terk edilme korkusunu tetiklemeden, kimseyle konuşmaya ve hatta kimseye bakmaya izniniz olmadığını hissedersiniz. Bu nedenle zaman içerisinde, arkadaşlarınızdan, ailenizden, sosyal aktivitelerden kopmaya başlarsınız.

Başka birine verdiğiniz ya da başka birinden aldığınız en ufak dikkat bile, ne kadar masum olursa olsun, SKB’liyi çileden çıkarabildiği için, artık at gözlükleri takmış ve kimseye bakmamaya, kimse ile göz teması kurmamaya başlayabilirsiniz. Çünkü konuşmanıza ve bakmanıza izin verilen tek kişi, partnerinizmiş gibi hissedebilirsiniz.

Zaman içerisinde kendiniz olamaz hale gelirsiniz ve zamanınız, enerjiniz, dikkatiniz üzerinde hiçbir kontrolünüz yokmuş gibi hissetmeye başlarsınız. SKB’li, kendini güvende hissetmek için sürekli olarak ona odaklanmanıza ihtiyaç duyar. Siz de onu tetiklememek için, sürekli parmak ucunda yürümeye başlarsınız.

Bu durum üzerinizde büyük bir baskı oluşturmaya, kendinizi kapana kısılmış, hatta bazen onun malıymış gibi hissetmeye başlarsınız. Bunun sonucunda baş kaldırır ve kendi hayatınızın kontrolünü elinize almaya çalışırsanız, SKB’li pek tabii ki bunu da terk edilmeye az kaldı olarak algılar. Sonuç olarak da muhtaçlığı, kontrol manyağı davranışları daha da artar.

Üçüncüsü, SKB’linin partneri veya favori kişisi, kendini manipüle ediliyor ve kendisine duygusal şantaj yapılıyor gibi hisseder.

Yoğun duygusal stres anlarında SKB’li, dürtüsel ve yıkıcı davranışlar gösterebilir. Bu davranışlar, kendine zarar verme, madde kullanımı, aldatma ve hatta bazen intihar girişimi gibi davranışları içerebilirler. Bu davranışlar genellikle, aşırı bir yapışkanlık ve hemen şimdi olması talep edilen güven talepleri ile beraber gelirler. Bunlar da size manipülatif gelebilirler ve sizde yoğun stres yaratabilirler.

SKB’linin partneri bunları, zorla dikkat, onay ve güven koparmak için yapılan duygusal şantaj gibi hissedebilir. Çünkü hayatı nasıl gidiyor olursa olsun, partner hemen şimdi boyun eğecek yoksa bu, üzerinde büyük bir yük yaratacak.

Partner gerçekten yardım etmek istese bile, muhtaçlığın sıklığı ve davranışların yoğunluğu, partner üzerine kaldıramayacağı miktarda yük koyabilir.  Çünkü partner, SKB’linin güvenliği sadece parnere bağlı gibi hissedebilir. Hata yapma ve başarısız olma korkusu, doğru şeyleri söylememe ya da yapmama korkusu ve işlerin ters gitmesinin potansiyel sonuçları, partnerde kaldırması çok zor bir suçluluk ve görev duygusu oluşturabilir.

İşin ironik tarafı, SKB’linin terk edilmeyi engellemek üzere yaptığı bu aşırı dürtüsel ve yıkıcı davranışlar, çoğu zaman ilişkiyi sabote ederler ve partnerin güvensiz hissetmesine, zorunluluk hissetmesine neden olurlar. Bu da partnerin SKB’liden ve onun muhtaçlık – terk edilme korkusu sarmalından uzaklaşma arzusunu pekiştirir.

Dördüncüsü, SKB’linin partnerinin ya da favori kişisinin, istikrarsızlık hissetmesidir.

SKB’li kişi, yoğun duygusal dalgalanmalar hisseder. Bir dakika önce mutlu ve aşık iken, her şey yolundayken, bir dakika sonra utanç fırtınasına, güvensizlik, kaygı ya da öfke hislerine ve duygusal girdaplara kapılabilir. Bu da SKB’linin partnerinin, tüm o korkutucu iniş çıkışlarıyla, sonrasında ne olacağını hiç bilemediği, devasa bir duygusal lunapark hız trenindeymiş gibi hissetmesine neden olur. Bu hız treni ilk başlarda heyecanlı gibi görünebilir ama bir süre sonra partner tükenmiş hisseder.

Bu tren aynı zamanda, hayatı boyunca bu trenden inemeyen SKB’li için inanılmaz tüketicidir. Devasa bir lunapark hız trenine zincirlenmiş olduğunuzu ve tüm o korkulara, mide bulantılarına rağmen bu trenden hiç inemediğinizi düşünün. Tren yavaşladığında biraz nefes alsanız da sonra birden bire hızlanıverir ve aynı çılgın iniş çıkışlar.

SKB’li sizi emniyet kemeri gibi görür ama siz ona trenden fırlayıp gitmemesi için daha çok duygusal güven ve güvenlik sağladığınızda, verdiklerinize daha da bağımlı olur ve yapışır.

Beşincisi, SKB’linin partneri ya da favori kişisi, acı ve ihanet hisseder.

SKB’linin yaptığı paradoksal şeylerden birisi de, terk edilme korkusu hissettiğinde, ilişkiyi test etme eğilimidir.  Bu, partneri kendinden uzaklaştırmak, kavgalar başlatmak, duygusal drama ve hatta aldatma şeklinde olabilir. SKB’li bazen sizi terk edilmeden nereye kadar itebileceğini görmek ister. Bu temelde ilişkinin sağlamlığını, sizin bağlılığınızı, ilişki için savaşıp savaşmayacağınızı test etmek için yapılan bir şey.

Başka zamanlarda ise çok derinlerden gelen güçlü bir utanç duygusunun etkisi ile, SKB’li ilişkisini sabote edebilir. Kendisinin sevilmeye layık olmadığını kanıtlamak ve eninde sonunda terk edilecekleri inancını pekiştirmek için, partnerinden uzaklaşabilir, partnerinin canını yakabilir.

SKB’linin ilişki sabotajı bir döngü halini alabilir. İşler tam da istikrarlı bir hal alıyor derken, korku ve utancı birden bire kontrolü ele alabilir ve SKB’liyi ilişkiyi test etmeye itebilir. Ve bu da bazen, deli gibi korktuğu terk edilme ile sonuçlanır.

SKB’li partnerini daha çok test edip tahrik ettikçe, daha fazla güven ve onay almaya çalışır. Fakat bu genellikle geri teper çünkü partner SKB’linin birden kendisini çekmesi ya da duygusal değişimi ile kafası karmakarışık ve yaralanmış bir duruma düşer. Partner, kendisini bu insandan koruması gerektiğini hissetmeye başlar ve gerçekten de ihanete uğramış gibi hissedebilir. Çünkü bu insana yardım etmek ve destek olmak için onca şey yaptıktan, onca şey verdikten sonra, bu insan yine de onu yaralayacak ya da ilişkiyi mahvedecek şeyler yapar.

Bu oldukça trajik ve paradoksal bir şey. SKB’linin partnerini yakınında tutmak için yaptığı aşırı muhtaç davranışlar, partnerinin uzaklaşmasına neden olurlar. Partner kendi ruh sağlığı için, ilişkiyi bitirmekten başka yol olmadığını hisseder.

İyi haber şu ki, diyalektik davranış terapisi gibi terapiler, SKB’lilerin duygularını düzenlemeyi, sağlıklı başa çıkma mekanizmalarını ve ihtiyaçlarını daha iyi dile dökmelerini öğrenmeleri, daha stabil ve doyurucu ilişkiler yaşamalarını sağlama konusunda oldukça etkililer.  Fakat bu süreç oldukça yoğun ve zaman alan bir süreç.  Eğer siz de partner olarak terapi olmaya gönüllüyseniz, bu oldukça faydalı bir süreç olabilir.

Toksik ilişkiler rehberine de bakmanızı tavsiye ederim. Sorularınızı bana uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Çeviri: Why People With BPD Sabotage Love

İnsanlar karmaşık sinyaller, belirsiz işaretler vermezler

Ağustos 2022’de, doğup büyüdüğüm şehirde dövüş sporlarının yapıldığı bir spor salonuna katıldım ve ilk derste, Noa adında 31 yaşında, yarı beyaz yarı Kübalı bir adamla eşleştim. Hemen çok iyi anlaşmaya başladık ve yaklaşık bir ay içerisinde de çok iyi arkadaş olduk. Her gün birkaç kez mesajlaşıyorduk, şehir merkezinde tişörtsüz koşuya gidiyorduk ve kişisel problemlerde birbirimize destek oluyorduk.

Noa bir yıl sonra, görüşmek için bir türlü uygun olmamaya ve mesaj başlatmamaya başladı. Bir yanım artık benimle görüşmek istemediğini söylüyordu ama ben bu inancı bastırdım zira ben mesaj attığımda, her zaman normal bir şekilde cevap veriyordu.

Fakat ben içimdeki sesi görmezden gelmek için ne kadar çabalasam da, bir şeylerin yolunda olmadığını düşünmeden edemiyordum. Çünkü Noa karmaşık sinyaller gönderiyordu: bir yandan benim mesajlarıma gayet makul bir hızda ve normal bir şekilde cevap veriyordu ama bir yandan da hiç buluşmuyordu.

Noa’nın “birdenbire” buluşmak istemediğini düşünüyordum. Benim çıkarımın (ya da tahminim) her iletişime geçtiğimizde negatif şeylerden konuştuğum için benimle zaman geçirmek istemediğiydi.

Noa özellikle dümdüz konuşmayı seven biriydi ve bu nedenle kendisine benimle görüşmek istememesinin sebebinin, benimle sürekli depresif takılmam olup olmadığını sordum. Bunun böyle olmadığını temin etti ve kişisel bazı problemleri nedeniyle benimle buluşmaya vakit bulamadığını söyledi. Buna tam olarak inanmadım zira sonuçta gerçek bir arkadaş, sizinle zaman geçirmek ister ve arada bir hal hatır sorar. Ama iç güdülerime güvenmek yerine, açıklamasını doğru kabul ettim ve ona normal bir şekilde mesaj atmaya devam ettim. Bunun sonucunda da tahmin ettiğim gibi, her buluşma teklifimi bir bahane ile reddetmeye devam etti.

Bu noktada arkadaşlığımızın sona erdiğini kabul ettim ve Noa’ya ulaşmayı bıraktım çünkü kendime olan saygımı korumak istiyordum. Ona ulaşmayı bırakmamın üzerinde koca bir yıl geçmesine rağmen bana bir kere bile ulaşmadı.

Bu yaz şehir merkezinde yürürken, bir uyanış yaşadım: Noa aslında bana hiçbir zaman karmaşık sinyaller vermedi. Aslında, verdiği sinyallerde belirsiz olan hiçbir şey yoktu. Noa sadece dolaylı olarak benimle nasıl görüşmek istediğini göstermeye çalışıyordu.

İnsanlar uyuşmazlıktan hoşlanmazlar

Evet, insanlar uyuşmazlıktan, çatışmadan, zıtlaşmadan hoşlanmazlar. Bu bariz görünebilir ama durup hiç, insanların uyuşmazlıktan kaçmak için neler yapabileceklerini düşündünüz mü?

Günümüzde insanlar romantik ilişkide oldukları insanlara artık ilişkiye devam etmek istemediklerini söylemek yerine, onları ghostlamayı tercih ediyorlar. Birinin davranışlarından hiç haz etmediklerinde, sorunu direkt söylemek yerine, hüsranlarını pasif agresif davranışlar ile göstermeye çalışıyorlar. Birbirleri gücendirmekten kaçmak için, dolaylı ve belirsiz bir dil ile anlaşmaya çalışıyorlar. Eski arkadaşım Noa, benimle iletişime geçmek istemese bile, benimle konuşmaya devam ediyordu. İnsanlar direkt zıtlaşmaktansa, paslı çivilerle dolu bir olimpik yüzme havuzuna atlamayı tercih ediyorlar.

Şimdi ben burada, insanların uyuşmazlıktan korkmalarının ne kadar hastalıklı bir şey olduğunu, oldukça geçerli gerekçelerle, uzun uzun yazabilirim. Ama insanoğlunun evrimsel geçmişinde, yüzbinlerce yıl önce, kabile üyeleri arasındaki uyuşmazlıklar, ölüm ile sonuçlanabiliyorlardı.

Bunun yanında artık hem kadınlar hem de erkekler,uyuşmazlıkları yönetmek gibi geleneksel maskülen kabiliyetleri öğrenmiyorlar çünkü babalar ev yaşamında, endüstri devrimi öncesine göre çok az varlık gösterebiliyorlar. Bu nedenle hem erkekler hem de kadınlar, buna yatkınlıklarından ya da evrimsel bir adaptasyon olarak, uyuşmazlıklardan kaçmak için ne gerekirse yapıyorlar ki buna karmaşık sinyaller göndermek de dahil.

Karmaşık sinyaller

Karmaşık sinyaller, insanların davranışları arasındaki uyuşmazlıklardır. Daha spesifik bir şekilde söylersek, davranış kalıplarından ya da beklenen davranışlardan sapmadır. Bir insanın söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uymaması, karmaşık sinyallerin en göze çarpanı. Ya da bir insanın davranış ve tutumlarının tutarsız olması.

Karmaşık sinyaller, bu sinyallerin hedefindeki insanları deli eden şeyler özellikle de romantik ilgi durumunda. Zira bir kapanış olmaması çoğu zaman, insanın zamanında oldukça iyi anlaştığı birinin neden birden bire garip davranmaya başladığını öğrenmek istemesine neden oluyor.

Bunu söyledikten sonra şunu da söyleyebilirim ki, Noa ve daha önce yaşadığım “karmaşık” sinyal vakalarını etraflıca düşündüğümde, karmaşık sinyal diye bir şeyin olmadığına emin oldum.

Karmaşık sinyal diye bir şey yok

Peki neden karmaşık sinyal diye bir şey yok? Çünkü “karmaşık” sinyal, mesajın kendisi. Karmaşık sinyal, gönderen kişinin sizin hakkınızda ne düşündüğünün ya da ne hissettiğinin, oldukça doğru bir göstergesi.

Noa’nın benim mesajlarıma normal bir şekilde cevap verip bana hiç ulaşmaması ve benimle hiç buluşmaması, ben ona mesaj attığım sürece benimle konuşmaktan hoşlandığını ama bu hoşlanmanın mesaj atacak ya da buluşacak kadar yüksek olmadığını gösteriyordu. Burada karmaşık sinyal diye bir durum yok.

Bir kişinin size karmaşık sinyaller gönderdiğini düşündüğünüzde, bu kişinin ne dediğine bakmayın, tamamen davranışlarına bakın. Sözler yalan söylerler ama davranışlar genellikle yalan söylemezler. Ve tekrar söyleyecek olursak, insanlar direkt uyuşmazlıktan kaçarlar ve direkt uyuşmazlıktan kaçmak için gerçekten hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemekten kaçınırlar.

Davranış bir insanın nasıl hissettiğinin gerçek göstergesidir

Karmaşık sinyaller hayatın her alanında deneyimlenebilecek şeyler olsalar da, en çok romantik ilişkiler alanında kendilerini gösteriyorlar. Romantik ilişkilerde, “davranışlar sözlerden daha yüksek sesle konuşurlar” (“actions speak louder than words”) cümlesini içselleştirmeniz gerekli.

Bir insan sizin mesajlarınıza tek kelimelik cevaplar ya da emojiler atıyorsa, sizin varlığınızı kabul edecek kadar sizden hoşlandığını ama sizinle romantik bir ilişkiye ilgisi olmadığını anlayın. Bu  kişi muhtemelen sizi ghostlamayı isterdi ama bunun çok kaba bir şey olacağını düşündüğünden size kısa da olsa cevap veriyor.

Karmaşık sinyallerin çeşitleri bu yazının kapsamı dışında ama en manidar olanına değinmeden geçemeyeceğim: kişinin sözleri, ses tonu ve vücut dili arasındaki uyumsuzluk.

Bir insanlar konuşurken bir şeylerin yanlış olduğunu hissettiğinizde, bilinç altınız bilincinize, beklenen davranışın dışında bir şeylerin olduğunu söylemeye çalışıyor. Beyniniz, karşınızdaki kişinin ağzından çıkanlarla, vücut dili ya da ses tonu arasında uyumsuzluk olduğunu, zihinsel olarak not ediyor.

İnsanlar homo sapiense evrilmeden yani 200 bin yıl önce, vücut dili ve sözel olmayan işaretlerle anlaşıyorlardı. İnsanlık tarihindeki iletişimin çoğu sözel olmadığı için, insanların sözel olmayan iletişimleri ve davranışları, gerçek duygularının çok daha doğru birer göstergesi.

Yani bir insanın sözleri, davranışları ve ses tonu uyumsuz olduğunda, söylediklerine oldukça eleştirel bir şekilde yaklaşın çünkü sözler, kendi başlarına bir insanın ne hissettiğini doğru bir şekilde yansıtmazlar.

Örneğin bir insan sizinle konuşurken bu insanın vücudunun özellikle de ayaklarının, size dönük olmadığını (ve bu şekilde kaldığını) gördüğünüzde, bu insan muhtemelen sizinle konuşmak istemiyordur. Bir insanın vücut dili bir şey söylerken, sözleri başka şeyler söylüyorsa, bu insan size karmaşık sinyal göndermiyor. Bu insanın tek yaptığı, dolaylı olarak, sizinle konuşmak yerine vücutlarının işaret ettiği yere gitmek istediğini göstermek. Düşünün bir: bir insan sizinle konuşmak istemediğinde ya da sizden hoşlanmadığında, pat diye yanınızdan uzaklaşıp gitmez zira bu çok kaba bir davranış.

Son olarak da, bir insan bir soruya güvensizlik içeren bir tonda cevap verdiğinde, mesela cevabı evet ya da hayır olan bir soruya bir süre durup “tabii ki”, sizin önerdiğiniz şeyi yapmayı gerçekten istemiyordur. Ama normal bir insan gibi bunu size söylemek yerine, sizin bu ipucunu yakalayıp “emin misin?” diye sormanızı umuyordur çünkü insanlar sizinle zıtlaşmak yerine bunu yapmayı tercih ederler. İnsanlar gerçek duygularını bu şekilde belli edip sizin önerdiğiniz şeyi yapmak istemediklerini söze dökmeden anlamanızı umarlar. Kelimeler, daha doğrusu kelimeleri nasıl söyledikleri, sinyalin kendisidir. Karmaşık sinyal diye bir şey yoktur.

Bundan sonra birinden karmaşık sinyaller aldığınızdan şüphelendiğinizde, ne yaptıklarını rasyonel bir şekilde değerlendirirseniz, gönderdikleri sinyallerin o kadar da belirsiz olmadığını görebilirsiniz. Sinyallere bakıp endişelenmek ve karşınızdaki kişinin neden böyle davrandığını düşünüp durmak yerine, durumu olduğu gibi kabul edin ve yolunuza devam edin. İnsanların direkt uyuşmazlıktan nefret ettiklerini ve vebadan kaçar gibi kaçtıklarını hatırlayın ve hiçbir zaman, insanların gerçek duygularını size direkt ve açık açık söylemelerini beklemeyin.

Eğer size gerçek duygularını açık açık ve direkt söylemekten çekinmeyen bir nadide insan ile karşılaşırsanız, sizi azarlamadıkları sürece, kendinizi şanslı kabul edin, çünkü böyle insanlarla karşılaşmak ve arkadaş olmak çok nadir rastlanan bir durum.

Sorularınızı bana uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Kaynak: People Don’t Send Mixed Signals

Gri Kaya Yöntemi Bölüm 1 – Hayatınızdan çıkaramadığınız toksik insanlarla nasıl baş edersiniz?

Toksik bir insanla başa çıkmanın en etkili ve mümkün olduğunda her zaman kullanılması gereken yöntemi, o insanı hayatınızdan çıkarmanız ve size ulaşmasını tamamen engellemeniz (ghosting). Özellikle toksik bir sevgili ya da arkadaş konusunda, bu yöntem en etkilisi.

Ama maalesef her toksik insanı hayatınızdan kolayca atamıyorsunuz. Örneğin bana sıklıkla sorulan sorulardan biri narsist anne ya da baba ile nasıl başa çıkılacağı. Toksik bir ebeveyn, iş arkadaşı ya da çocuk yüzünden hayatınızdan tam olarak atamadığınız eski eş gibi durumlarda ne yapacaksınız?

Öncelikle şunu belirteyim, narsist anne ya da baba gibi durumlarda, bazen bu insanı hayatınızdan çıkarmak en etkilisi ve yetişkin hayatınızda kendisi ile bağlantıyı tamamen kesmeniz, eğer kesebiliyorsanız en iyisi. Bazen haberlerde “hayırsız” evlatları tarafından izbe bir eve terk edilmiş, perişan durumda yaşlı insanlar görüyoruz ve insanlar genelde bu insanların çocuklarını suçluyorlar. Ama bu insanların bir kısmı, gençken çocuklarına işkence etmiş, narsist ve/veya psikopat ebeveynler ve çocuklarının hayatlarından tamamen attığı insanlar (özellikle narsist insanlar hiç ölmeyeceklerine, hiç güçten düşmeyeceklerine aşırı saf bir şekilde inanıyor gibiler).

Her neyse. Narsist anne gibi toksik insanların önemli bir kısmı, başka insanlarda, örneğin çocuklarında, duygusal tepki yaratmaktan zevk alıyor ya da en azından bundan besleniyorlar. Siz duygusal tepki verdiğinizde, kendisine yere serseniz bile, narsist başarılı oluyor, kazanıyor zira sizi duygusal ve fiziksel tepki verecek kadar yaralamak, bu insanlara güç hissi veriyor.

Dediğim gibi toksik bir sevgiliniz ya da arkadaşınız varsa olabilecek en kısa sürede terk edip, en kaba şekilde engelleyip, aramalarını cevapsız bırakıp hayatınızdan atmanız lazım. Ama bunu yapamıyorsanız, gri kaya, gri duvar (gray rock / gray wall) denilen bir yöntem var.

“Gray Rock Method” (Gri Kaya Yöntemi), 2013 yılında psikoloji konusunda blog yazan Skylar rumuzlu birine ait. Gri Kaya Yönteminin amacı, psikopat, narsist ya da herhangi başka bir şekilde duygusal olarak dengesiz ve toksik insanların, size ilgisini kaybettirmeye yönelik bir taktik.

Bu yöntemin varsayımı şu: Narsizm gibi bir probleme sahip bir insan, sizinle olan etkileşiminden toksik yakıt alamazsa, tatmin olamazsa, sizinle beslemebileceği bir drama yaratamazsa, sizden sıkılmaya başlar. Bu insanlar dramaya bağımlıdırlar ve can sıkıntısına dayanamazlar. Eğer sizden drama alamazlarsa, kendilerine drama yaratacak başka bir hedef seçerler. Size olan ilgileri hızlıca azalır ve sonra da yok olur gider.

Skylar bu yöntemi psikopatlar için ortaya atarken, psikopatların güce bağımlı olduklarını ve hedeflerindeki insandan değişik reaksiyonlar almak için türlü türlü taktik uygulayarak, bu reaksiyonları veren hedefi üzerinde güç hissetmesini sağladığını söylüyor.

Toksik bir insan sizde reaksiyon yaratabildiğini gördüğünde, sizi reaksiyon yaratarak kanını emebileceği bir kaynak olarak görür ve sizi rahatsız etme sıklığı artar. Burada sizin bu insana bir reaksiyon vermeniz, özellikle duygusal bir reaksiyon vermeniz, bu insan için ödüldür, peşinde olduğu şeydir. Gri Kaya Yönteminde siz, toksik insana bu ödülü vermiyorsunuz.

Gri Kaya Yöntemini nasıl uygulayacağınız ise tamamen karşınızdaki insanın sizden ödülü nasıl aldığına bağlı. Böyle bir insan ile her etkileşiminizde, gri bir kayaya döneceksiniz. Stoik filozof Epiktetus’un dediği gibi: “Dışımızdaki dünyayı kontrol edemeyiz ama dış dünyaya karşı nasıl pozisyon alacağımızı kontrol edebiliriz.” Toksik insanın size yönelik davranış ve sözlerini kontrol edemeyebilirsiniz ama onun ihtiyacı olan “yakıtı” ortaya çıkarmayacak şekilde sıkıcı, tepkisiz davranabilirsiniz.

Örneğin toksik biri, sizin tetiklendiğinizi bildiği için spesifik bir insan ya da konudan bahsediyorsa, ona basit, sıkıcı ve umursamaz cevaplar verebilirsiniz. Sizi çileden çıkardığını bildiği için size belli bir şekilde aşağılamaya çalıştığında, bunu sanki hiç duymamış gibi davranabilirsiniz.

Toksik bir insanın istediği reaksiyonu yaratmamak, zaman ve istikrar gerektiren bir şey. Özellikle ilk zamanlarda, belki de yıllardır sağladığınız ödülü alamamaya başladığı için, toksik insan aşırı sinirlenebilir. Bunun sonucunda da sizde reaksiyon yaratma çabasını iki katına çıkarır. Burada zokayı yutmamalısınız.

Toksik insanlar kaosa, dramaya çekilirler, soğukkanlı bir sükunet bu tür insanları iter. Toksik insanlar eğlendirilmek, başkalarının duygularını kontrol etmek isterler ve ideal avları da, hassas ve kolay sinirlenen insanlardır.

Şimdi birkaç örnek vereyim. Burada temel kuralları söyleyelim:

  • Savunma yapma.
  • Angaje olma.
  • Duygusal olma.
  • Açıklama yapma.
  • Kişiselleştirme.
  • Kısa kes.

Erkek kız arkadaşını terk ediyor ve kız da narsist annenize bunu haber veriyor. Narsist anne çocuk eve geldiğinde saldırıya geçiyor. NA: Narsist anne, E: Erkek

NA: Leyla’dan neden ayrıldın? Şimdiye kadar bulduğun en iyi kızdı. Tek iyi kızdı.

E: Belki.

NA: Aptalca bir şey yaptın değil mi? Neden terk ettin söylesene?

E: Odama geçip bir ödev yetiştireceğim, şu an bunu konuşacak vaktim yok.

NA: Hayır, beni dinleyeceksin önce. Leyla’yı terk etmişsin, kız perişan durumda. Neden terk ettiğini söylemedi ama seninle konuşacağımı söyledim. Hemen kızı arıyorsun ve buluşmaya davet edip gönlünü alıyorsun.

E: (2-3 dakika anneye aldırmadan mutfakta işini görüp sessiz kaldıktan sonra) Leyla’yı aramıyorum ve odama gitmem gerekiyor.

NA: Hayır, ona arayacağını söyledim ve arayacaksın. O kız sana fazla bile. Hem benimle de iyi anlaşıyor, annesiyle de arkadaş olduk. Beni nasıl bir duruma soktuğunun farkındası değil mi? Annen için arayacaksın.

E: (2-3 dakika anneye aldırmadan mutfakta işini görüp sessiz kaldıktan sonra) Odama gitmem gerekiyor, Leyla’yı aramayacağım.

NA: (Sesini yükselterek) Hayır arıyorsun ve özür diliyorsun! Arayacaksın diye söz verdim, beni nasıl böyle bir duruma düşürürsün.

E: (2-3 dakika anneye aldırmadan mutfakta işini görüp sessiz kaldıktan sonra) Eminim bir şekilde açıklarsın. Başka bir şey var mı?

NA: (Bağırarak) tansiyonumu çıkardın yine! Öldüreceksin beni, ölümün senin yüzünden olacak. Kırk yılda bir güzel bir kız yüzüne bakıyor, peşinden koşacağına beni çileden çıkarıyorsun. Şurada düşüp ölsem umrunda değil! Hemen şimdi Leyla’yı arıyorsun! Hemen.

E: (Herhangi bir duygusal tepki vermeden, Stoik bir yüz ifadesi ile) Leyla’yı arayıp benim ne kadar nankör olduğumu anlatabilirsin ama benim gitmem lazım.

NA: Sana ne oluyor? (Burada gözler yaşarıyor). Uyuşturucu mu kullanıyorsun? İyi misin? Ruh sağlığından endişe etmeye başladım.

E: Ödev yapacağım, kulaklık takacağım. (Annenin odaya girmesine engel olarak), bir iki saat kapımı çalmayın.

NA: Kapıyı yüzüme mi kapayacaksın? Beni böyle … (kapı yavaşça suratına kapanır)

Burada en önemli şey, erkeğin sonuna kadar sakin, Stoik durması. İçinde fırtınalar kopuyor olabilir, o kapıyı kapayıp kilitledikten sonra, dışardan duyulmayacak şekilde odanın içinde sinir krizi geçirebilir ama narsist anne ile etkileşimde sakin ve stoik kalmak önemli. Açıklama yapmamak, onay aramamak, tartışmaya girmemek, vs. önemli. Cevapları nötr ve yüzü poker yüzü denilen şekilde. Eğer açıklama yaparsanız, suçlarsanız, vs. bu insanı beslersiniz.

Uzun yıllar boyunca sizin doğru düğmelerinize basıp sizden öfke, üzüntü, vs. sağan narsist, bunu yapamadığında oldukça rahatsız olacaktır. Size ne olduğunu soracak hatta ruh sağlığınızdan endişe ediyormuş gibi yapacaktır (az önceki örnekte olduğu gibi). Burada tabii ki bundan sonra böyle demeyeceksiniz. Narsiste gaslighting yapacaksınız ve bir şey değişmemiş gibi davranacaksınız.

Devam edecek.

25 sene önceki eski kız arkadaşımı unutamıyorum – Vaka Çalışması

Merhaba, Ben tek çocuk olarak büyüdüm. Annem ve babam ben 7 yaşındayken boşandılar ve boşanmadan sonra babam yeni bir aile kurdu ve benimle pek ilgilenmedi. Gerçi ben ilgilenmedi sanıyordum ama zamanla, duygusal ve fiziksel şiddete yatkın bir psikopat olan annem yüzünden ilgilenemediğini anlamaya başladım.

Yine de bir şekilde ilgilenmesi lazımdı diyeceğim ama bazı kadınlar gerçekten inanılmaz derecede saldırganlar. Bir yerden sonra erkek tamamen havlu atabiliyor. Çocukları ile ilgilenmeyen, kendi benliğine boğulmuş iğrenç babalar var, yok değiller. Ama çocukları ile kopan bazı babalarda durum eski eşin bunu imkansız hale getirmesi oluyor.

Annem aşırı narsist, duygusal olarak mesafeli ve depresif bir kadındı. Annem ile büyüdüm ama evde yapayalnız büyüdüm de diyebilirim. Annem gece geç saatlere kadar çalışıyordu ve gündüz ise neredeyse tamamen uyuyordu. Aslına bakarsanız uyuması daha iyiydi, her ne kadar yapayalnız kalsam da yalnız kalmak, onun uyanık zamanlarındaki bitmek bilmeyen aşağılamalarından iyiydi.

Bu kadar duygusal ihmal, bir şekilde çözümlenmezse yetişkinlikte ciddi bağlanma sorunlarına yol açabilir.

20 yaşındayken hayatımın aşkını daha doğrusu saplantısını buldum. Aslına bakarsanız o beni buldu. Ben o zamanlar liseyi bitirmiştim ve esnaf olarak çalışıyordum. 20 yaşına kadar hiç kız arkadaşım olmamıştı. Sadece 16-18 yaşları arasında platonik olarak sevdiğim bir kız vardı ama lise bitince o üniversiteye gitti ve kendisini bir daha hiç görmedim.

İlk kız arkadaşımla milli oldum. Beni buldu demiştim, evet kendisi 22 yaşındaydı ve seri halde takıldığı serserilerden bıktığı için artık iyi bir çocuk istediğini, benim hem yakışıklı hem de iyi bir çocuk olduğum için ideal olduğumu söyleyerek bana yürüdü. Güzel bir kız, o zaman bizim muhitte bir dükkanda çalışıyor. Ben hayır diyemedim, demeyi hiç istemedim tabii.

Şimdi bahsettiğin kız ciddi kırmızı alarm. Böyle bir kadın genelde serserilerle tükenir ama şarjı yeniden dolunca serserilere ve serserilerle hopladığı kötü yaşama dönmeden duramaz. Daha yaşını başını almış olsa durmak zorunda kalabilirdi ama bu kız çok genç olduğu için durması zor.

Ben bir iyi çocuk olarak, iyi çocukluğun hakkını verdim 😀 Bu bataklık çiçeğine bir gül gibi davrandım, mutlu olsun diye bir dediğini iki etmedim. Onu kaybetmekten çok ama çok korktum. Onu hayatımın merkezi yaptım. Tam bir embesil olduğum için, onu kötü bir hayattan kurtaran şövalye gibi hissediyordum kendimi.

Beyaz şövalye, kurtarıcı planı, ecnebilerin çok yerinde tabiri ile Captain Save a Hoe ☹

Tahmin edebileceğiniz gibi bütün bunların sonucunda tam bir ayak paspasına döndüm. Üstüne sadece ayakkabı temizlemek için basılmayıp, sürekli tekmelenen ve üzerinde tepinilen bir ayak paspası oldum.

Ne ekersen, onu biçersin ☹

6-7 ay içerisinde ilişkimizden, hayatından sıkılmaya başladı ve yavaş yavaş eski saçmasapan hayatına geri döndü. Onu kaybedeceğim, beni aldatacak korkusundan tırnaklarımı yedim. Serseri “sadece” arkadaş olan erkek arkadaşlar, bar, kulüp, içki, madde her şeyi var.

Şarjı doldurmuş, şimdi boşaltma zamanı.

1 yıl sonunda beni terk etti ve tamamen eski hayatına döndü. Bunun beni yıktığını söylememe gerek yok. Ağladım, bağırdım, kendime zarar verdim, daha geri dönüşsüz zararlar verme fikirleri ile boğuştum. Kendimi çok ama çok değersiz hissettim.

Bu tür saplantılı aşk durumları genellikle çok erken yaşlarda bize ilgi ve değer vermesi gereken kişiden bunları alamamanın ve sonra romantik ilişki hatta sadece karşılıksız ilgi ile hayatımıza giren biri ile, bu çok önemli ilgi açığını kapama ihtiyacından kaynaklanır.

Kendime gelmem 2 sene sürdü ve 2 sene sonra kötü bir tercih daha yaptım. Bu kötü tercih beni aldattı.

25 yaşında, karımla evlendirildim. Görücü usulü evlendik. Karım gerçekten de bir erkeğin görebileceği en nazik, en cefakar eş. Bana sürekli destek oldu. Ama çok erken evlendim. Aklım hala eski sevgilimde olarak evlendim.

Kızın başını yakmadın umarım. Bundan sonra gerilimli bir hikaye oldu.

Ona kendimi olduğumdan çok daha nitelikli biri olarak pazarladım, eski yaralarımı sakladım.

Karım gerçekten iyi bir insan ve onu insan olarak, çocuklarımın annesi olarak çok seviyorum ve kaybetmekten de korkuyorum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, onunla evlenmenin,  hayatımı kurtardığını görebiliyorum.

Ama aramızda o kimya, o çekim yok. Çirkin bir kadın değil ama yok işte. İlk kız arkadaşımla olduğu gibi hissetmenin yanından bile geçemez.

Zira sen bombok maddelere bağımlı olup hayatın gerçek güzelliklerini bok eden bir bağımlısın, keşsin. Seni ayak paspası, şarj aleti gibi kullanıp sonra posanı çöpe atan bir orospuya bağımlı olmuşsun ve kendini düzeltmediğin sürece de öyle kalacaksın.

Annenden alamadığın daha doğrusu annenin senden esirgediği o sevgiye, ilgiye yetişkin bir erkek olarak artık ihtiyacın olmadığın anlayıp kendini sağaltacağına (kolay değil ama mümkün), o sevgi ve ilgiyi annen gibi seni sevmeyen, sana değer vermeyen bir serseri artığından alarak düzeleceğin hayaline sarılmışsın. Bu nedenle de ancak ve ancak sana ilgisi, sevgisi olmayan kadınlara çekim duyabilirsin. Seni seveni hor görürsün.

Belki de sevgi nedir bilmediğimden, onu sevemedim. Ama eski kız arkadaşımı çok sevmiştim.

Eski kız arkadaşını çok sevdiğini sanmam. Saplantılı aşk sevgi değildir. Sen eski kız arkadaşına bağımlı oldun, takıntılı oldun. Sevgi değil bu.

Senin durumunda, eski kız arkadaşını annen yerine koydun, o seni sevse annenin açtığı yara kapanacak sandın.

Bütün evliliğim boyunca sıklıkla, eski kız arkadaşımı düşündüm. İlk çocuğum doğduğunda, karım hastanede çocuğu kucağına alırken ben onun yerinde eski kız arkadaşımı hayal ettim.

Önce kamu spotu: eski kız arkadaşının ya da erkek arkadaşını düşünen, başkasının artığı insanlarla ilişkiye girmeyin, girenleri uyarın.

Şimdi sana geri dönelim. OHA.

Ona olan hislerimden hiç kurtulamadım.

İlk çocuğumun doğumu ile bunları hissetmem ile evliliğimi sorguladım ama bir sene geçmeden ikinci çocuk yola çıktı.

Bugün iki yetişkin çocuk sahibi bir aile babasıyım ve çalkantılar içindeki ruh halime uyup evliliği bitirmedim. Onların da benim gibi boşanmış bir ailede büyümesini istemedim. Aslına bakarsanız boşansak bile eşim, annem gibi lanet biri olmadığı için benim yaşadığım cehennemi yaşama ihtimalleri çok azdı ama o riski göze almadım.

Adını Bekir koyacaktım ama neyse ki Bekir gibi çocuklarını yalan etmemişsin.

Şimdi 47 yaşındayım ve kendimi bildim bileli hiç mutlu olamadım.

Takdir edilesi bir şey yapmışsın ama mutluluk evini terk etmekte değil, bu eski sevgili takıntısından kurtulmaktaydı zaten. Bu konuda hiç çaban oldu mu acaba?

Karım mutlu olmadığımın farkında ve birkaç kere bana yıllar boyunca ne zaman terk edip gideceğimi merak edip durduğunu, bundan korktuğunu ama bunun olmamasına çok şaşırdığını söyledi. Buna rağmen kendisi beni hiç bırakmadı.

Senin profilinde adamları biraz tanıyorsam, seni bıraksaydı birden bire değere binerdi, peşinde koşardın. Özdeğeri düşük insanlar, kendilerine değer vereni, kendilerini isteyeni hor görürler, kendilerine değer vermeyenin, kendilerini istemeyenin peşinde koşarlar.

Babamla yeniden bağ kurdum ama annemle bağımı tamamen kestim. Çocuklara yaklaşmasına asla izin vermedim, kendisini de hayatımdan tamamen attım. Tabii ki ölene kadar benim ne kadar nankör bir çocuk olduğumu, benim için yaptığı onca şeyden sonra benim ona sırtımı çevirdiğimi vs. sayıklaya sayıklaya, tek bir öz eleştiri bile yapmadan öldü gitti.

Hak etmiş.

Büyüdükçe, anneme karşı olan öfkem, ona acımaya dönüştü. Ailemden uzak tutma sebebim, her girdiği ortamı çirkinleştireceğini bilmemdi.

Evet acınası biriymiş. Böyle bir insanın çocuğuna kustuğu neyse, kendi içlerindeki acı onun 10 mislidir.

Şimdi asıl konuya gelelim.

Yuh, bu giriş miydi?

İlişkimizden tam 25 sene sonra, eski kız arkadaşım hayatıma yeniden girdi.

Yani 25 sene önceki şeye “ilişkim” demene mi eyvah diyeyim, kadının hayatına girmesine mi bilemedim!

O da evli ve yetişkin çocukları var. Daha önce gittiğim bir terapist, bir kapanış için onunla görüşmemi söylediği için ona ulaştım. Evet bunun çok yanlış bir şey olduğunu biliyorum.

Yahu, tamam bu konuda eğitimi sertifikası var ama çok kötü bir tavsiye ☹

Karım bunu biliyor ve ilk defa yaşadığım bir sinir krizinden sonra, bunun benim sorunumu çözeceğini umduğu için eski sevgilime ulaşmamı onayladı.

O kadının seni 100 kez terk etmesi lazımdı. Gerçi garanti değil ama bir kez terk etse eski sevgilini unuturdun muhtemelen. Sana çok toleranslı davranmış ve davranıyor. Bu da bence büyük bir hata.

Bu arada bu yaşıma geldim, hiç arkadaşım yok. Birkaç psikolojik problem teşhisim var ve onlarla boğuşuyorum.

Benim de okumaya devam etmek için, sert bir içkiye ihtiyacım var. Hikayen bir yandan da çocuk sahibi olanlar için ibretlik. Çocuğunu ihmal etmenin nasıl sonuçlar doğuracağına dair.

Neyse, eski kız arkadaşım ile buluştuk. Benden geçmiş için özür diledi. Sosyal medyadan ekleştik. Beni sıklıkla gönüllü çalıştığı bir yardım kuruluşuna çağırdı.

Fiziksel olarak karımı hiç aldatmadım ama duygusal olarak kendimi çok kaptırdım. Kaygı ve gözyaşı dolu bir süreçteyim. Resmen bütün gün ondan telefon ya da mesaj bekler haldeyim. Yetmiyor, sosyal medya fotoğraflarıma bir beğeni atar mı diye bekleyip duruyorum. Atmadığı zaman çok kötü hissediyorum.

Saplantılı aşk bu:

“Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”

Ona yardıma gitmeye devam ettim ve bu süre zarfında kendimi kullanılıyor hissettim. Peşinde koştum. Bir süre sonra bu kuruluşa gitmeyi bıraktım, eskisi kadar görüşmüyoruz ama onu düşünmeden duramıyorum.

Yıllar önce beraberken onun için yeterli olamadığım için çok üzülüyorum.

Birader yıllar önce bu kadın aşırı yolluydu, bir erkek hiçbir zaman yetmez modundaydı. Sen ise çocukluğunda annene karşı geliştirdiğin daha doğrusu annenin sende geliştirdiği “sen benim için yeterli değilsin” inancını, bu kıza da yansıtıyorsun. Gerçi bu nedenle gerçekten yetersiz olup, olayı kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüştürüyorsun ama yetersizlik hissi annenden kalma ve bir şekilde bu kadına aktarmışsın:

“Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”

Sürekli olarak onunla olmayarak yaşamaktan kurtulduğum kötü şeyleri ve sahip olduğum iyi şeyleri düşünsem de düşüncelerimi durduramıyorum.

Bakınız, “çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılama” olayı.

Bu şekilde arkadaş olarak devam etmeli miyim?

Hayır.

İki eski partner, başkaları ile evliyken bu şekilde arkadaş kalmalı mı?

Kesinlikle hayır.

Bu hissettiklerim gerçek duygular mı yoksa travma bağı gibi bir şey mi?

Bu hissettiklerin sevgi değiller, daha önce söylediğim gibi annen ile ilişkinde beyninde kablolanan bir devrenin, bu kadının imajına takılmasından kaynaklanıyorlar.

Nöroplastisite setinin üçüncü kitabında, ünlü nöro bilimci Uberman’dan şöyle bir alıntı var:

Yani bizim anne babadan ayrılma ve yeniden birleşme durumlarına tepki verme işine ayrılmış nöronlarımız ve hormon sistemlerimiz var. Aynı nöron devreleri, aynı hormon sistemleri, bir şekilde yeniden tasarlanıp hayatın ilerleyen aşamalarında tamamen farklı tipteki bağlanmaları yönetmeye başlıyorlar.

Bir psikolog, konuşmaya bile başlamadan hayatımızın tamamında kullanacağımız bir şablon oluşturduğumuzu ve şablonların ilişkilerimize uyarlandığını ya da daha doğrusu ilişkilerimizin bu şablonlara uyarlandığını söylediğinde, bu söylemin fizyolojik bir temeli var.

Romantik ilişkileri nasıl bulduğumuzu, nasıl sürdürdüğümüzü, nasıl bitirdiğimizi ve nasıl yeniden kurduğumuzu belirleyen şablonlar, yeni ortamlarda ebeveynlerimizin varlığı ve yokluğunda nasıl ve ne kadar güvende hissettiğimizi belirleyen yani tamamen farklı önceliklere sahip olan bir şablona bağlı. Ve nöron resimleme yani beyin tarama araştırmaları, vücuttaki hormon ölçümleri ve beyindeki nörokimyasal ölçümleri bunu destekliyor.

Bunu anlamanız çok önemli. Bir insan eğer romantik bağlanmalar kurma ve yürütme konusunda başarılı ya da başarısız ise bu, o insanın hayatının çok önceki aşamalarda sahip olduğu şablonları yansıtıyor. Ama daha önce söylediğim gibi, bu şablonlar zaman içinde değişebilirler. Ve bu şablonları zamanla değiştirme konusunda elinizdeki en güçlü silah, bu bağlanmaların varlığını ve yeniden şekillendirilebilir olduklarını bilmeniz. Bu şablonlar, nöroplastisite sayesinde değişebiliyorlar.

Senin karını istememen ve bu kadını istemen, karının yetersiz olmasından değil (aslına bakarsan sana fazla bile), senin annen tarafından yaratılan eksikliği, spesifik olarak sadece eski sevgilinin (bu kadına eski sevgili demek de garip geliyor, 3 asır olmuş antik sevgili desek daha doğru) kapatacağını hissetmen ki bu gerçekdışı bir inanç. Ama maalesef her kör inanç gibi oldukça güçlü bir inanç.

Peki bu sağlıksız devreler neden karına değil de bu kadına bağlandı? Muhtemelen karın senin annen gibi davranmadığı için. Karın annen gibi davranmadığından, bu derin boşluğu kapatacak hayali rövanşı temsil edemiyor.  Bu kadın annen gibi davrandığından sendeki somut kablolamayı tetikliyor.

Benim tecrübeme ve gördüklerime göre ilişkilerde kapanış, iletişimi tamamen, bir daha asla başlatmayacak şekilde bitirmekle, arkanı dönüp gitmekle olur. Bu antik sevgiliyi hayatından tamamen çıkarman lazım. Sosyal medyadan, her yerden.

Benim son olarak sana iki tavsiyem var. Birincisi, hiç arkadaşım yok diyorsun ve bu sorunu bu yaşta bile çözmen gerekecek. Hayatına daha fazla doyurucu ilişki ve eğlence katman lazım.  Zaten varolan düşkünlüğünü daha da beter hale getiriyorsun.

İkincisi, bu kadının senin somut şekilde kablolanmış ama artık var olmayan bir muhtaçlığını giderecek tek figür olması konusu. Evet bu belki doğru, diyelim doğru ama hem tek çözüm değil hem de doğru çözüm değil. Senin için doğru çözüm annenin seni duygusal olarak, baban da fiziksel olarak terk etmesi ile oluşan çocukluk açlığından, artık çocuk olmadığını ve bu kablolamaya hiç ihtiyacın olmadığını anlayıp kurtulman. Yani şiddetli ihtiyacını, muhtemelen gelip doyurmayacak bir kadınla doyurma fantezini bırakman lazım. Bunun yerine yetişkin bir erkek olarak, çocukluk ihtiyacının artık varolmadığını kavraman lazım.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Başarısızlık korkunuz motivasyonunuzu yok ediyor

Bu yazı, Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Setinin 4. kitabından alınmıştır.

Takipçi Sorusu

***

“Yıllar süren başarısızlıktan sonra, yeni işimde motivasyonumu nasıl korurum?

Yılların başarısızlığı yüzünden artık bir daha kaybedemeyecek bir noktadayım. Çok ama çok fakirim, kurtulmam gereken bazı bağımlılıklarım var ve beni sevenler benim için çok endişeliler.

Hayatımın son 3 yılı boktan bir işten atılıp başka boktan bir işe sürüklenmekle geçti. Aylar süren işsizliğim beni çok yoğun bir şekilde iş aramaya itti ve sonunda daha önce hiç kazanmadığım kadar kazanacağım bir iş buldum. İşte yükselme ve daha fazla kazanma yolu da açık. Efsanevi bir nakit akışım oldu.

Bir tarafım heyecanlı ve bu yeni fırsat sayesinde rahatladı. Bir tarafım ise sürekli olarak “bunu da sıçarsan ne olacak?” diye tırnaklarını kemiriyor.

En büyük korkum, bu işe olan motivasyonumun, bu işe verdiğim önemin sönüp gitmesi ve bir kez daha işsiz kalmak. 

Benim sorum şu: Şu an sahip olduğum heyecanı, potansiyel bir başarıya, uzun vadeli, çalışkan bir duruşa nasıl kanalize ederim.

Bu problemin kısa süre içerisinde çözülemeyeceğinin farkındayım ve çözülmesinin kolay olmadığını da biliyorum. Ama dürüst olmam gerekirse, sadece yazmak bile kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. 

Bu konuda deneyimi olan kimse var mı? Siz bu durumda ne yaptınız? Tüm tavsiyeleriniz için şimdiden teşekkür ederim.”

***

Uzun vadeli motivasyon, yapılan işe duyulan heyecandan gelmez

Takipçi burada, yeni işe başlamanın taze heyecanını, uzun vadeli motivasyona nasıl çevireceğini soruyor. Bunun kısa cevabı,”böyle bir şeyi yapamazsın” olacak.

Uzun vadeli motivasyon heyecandan gelmez, tüm içsel negatif şeylerden kurtulmanızdan gelir. Bunu anlamanız çok önemli.

Heyecanı bir ateş gibi düşünün. Heyecan zaman içinde sönecek zira heyecan sadece bir duygu. Sürekli olarak heyecanlı kalmamız mümkün değil ama maalesef bu düşünce, birçok insanın içine düştüğü bir tuzak. Birçok insan, bir heyecan alevi aldıklarında, gerçekten çok çalışıyorlar, heyecan duyuyorlar ve sonra bir şey oluyor ve eski davranışlarına geri dönüyorlar. Heyecanları yok oluyor ve her şey yeniden darmadağın olmaya başlıyor.

Motivasyon ve heyecan patlaması – biraz ilerleme – eskiye dönüş döngünün sürekli çalıştığını görebiliyoruz. Bu heyecanı devam ettirmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz ve bu anlaşılır bir şey zira heyecan sizi atalet içinde çürümekten çekip çıkardı. Siz de “heyecanımı nasıl arttırabilirim, nasıl muhafaza edebilirim, nasıl ilerletebilirim?” diye düşünüyorsunuz.

Ben size, heyecanın bir kamp ateşi tutuşturucusu olduğunu söyleyeceğim. Bir ateş yakmak istiyorsunuz ve birkaç odun buldunuz. Ateş tutuşturucuyu koydunuz ve yaktınız. Ama bundan sonra ateşin devam etmemesi, tutuşturucunun olmamasından değil. Yağmurdan, rüzgardan, vs.

İçinizdeki küçük ateşi hayatta tutmak istiyorsunuz ama üzerinize çöken, motivasyonunuzu söndüren şeyler, hayatınızın negatif yönleri. Takipçinin yazdıklarına baktığınızda, bunu net bir şekilde görebilirsiniz.

“Yılların başarısızlığı yüzünden artık bir daha kaybedemeyecek bir noktadayım.” 

“Çok ama çok fakirim,” 

“kurtulmam gereken bazı bağımlılıklarım var”

“beni sevenler benim için çok endişeliler”

“Bir tarafım ise sürekli olarak “bunu da sıçarsan ne olacak?” diye tırnaklarını kemiriyor”

“3 yılı boktan bir işten atılıp başka boktan bir işe sürüklenmekle geçti”

Eğer gerçek motivasyonun peşindeyseniz, tutuşturucunun (heyecanın) başlattığı ateşi (motivasyonu), yağmurdan, rüzgardan (negatif düşünce ve duygularınızdan) korumanız lazım.

İnsanın fabrika ayarı motivasyondur

Her insan doğal olarak her zaman motivedir. Bunun size garip geldiğini biliyorum ama motivasyon bulmamız gerekmiyor. Motivasyonsuzluk aslında sonradan öğrendiğimiz, edindiğimiz bir şey. Motivasyonsuzluk, motive olamama, fabrika ayarlarımıza sonradan atılan bir modifikasyon.

İnsanın fabrika ayarları motivasyondur ve bunu çocuklara bakarak anlayabilirsiniz. Hemen her çocuk yürümeye, öğrenmeye, bir topu alıp fırlatmaya, diğer çocuklarla etkileşime girmeye motivedir.

Çocuklar, insanın olabilecek en doğal durumundalar ve bu da büyümek, öğrenmek ve bir şeyler yapmak için yanıp tutuşma halidir. Çocukları oldukları yerde oturmaya zorlayamazsınız, hemen sıkılırlar. Heyecan isterler, çevreyi keşfetmek isterler, bir şeyler yapmak isterler. İnsanın en doğal özelliği sürekli motive olmasıdır. Ama insanın içindeki tüm negatif pislik, motivasyonu öldürür.

Yani uzun vadeli, sürdürülebilir motivasyon, heyecanı arttırmaktan gelmez. Heyecan bizi ateşleyebilir ama uzun vadeli motivasyon aslında bizi hapseden negatif şeyleri işlememizden gelir.

Bu takipçinin ihtiyacı olan şey, ateşe yakıt değil, negatif duygulardan, şüphede, korkudan, “kaybetmem kaçınılmaz” fikrinden özgür kalmak.

Negatif duyguların doğal iniş çıkışları kaldıraç yapması

Bu arkadaşın başına şunlar gelecek: Şimdi heyecanlı ama bazı hayatın doğal akışı içinde bazı şeyler olacak ve bunların da performansına negatif etkileri olacak. Tüm o negatif düşünceler de “bak gördün mü, her şeyi mahvetmen kaçınılmazdı ve mahvetmeye başladın işte” diye bağırmaya başlayacaklar. “Sen zaten her zaman her şeyi mahvedip durdun. Denedin de ne oldu? Bak yine aynı şey oldu. Kaybetmek senin kaderinde var. Sen kaybetmeye mahkumsun!”

Ama aslında olan, hayatın doğal iniş çıkışlarıdır. Hayatınızda, ilişkilerinizde ve işinizde inişler çıkışlar olması doğaldır. Ama negatif düşünceler, bu iniş çıkışları kaldıraç olarak kullanırlar ve kişinin zihnini ele geçirdiler mi, motivasyon çöpe gider.

Neden fabrika ayarının yenilgi olduğunu varsayıyorsun?  Tamam, bunun için iyi nedenler var, bunu varsaymaman gerektiğini söylemiyorum. Bir şeyleri mahvetme eğilimin var ve bir şeyleri mahvetme ihtimalini ciddiye alman, “geçen sefer her şeyi mahvettim, şöyle zayıflıklarım var” demen, bu zayıflıklarını ciddiye alman, bunlar üzerinde çalışmanı ve bunları sonunda aşmanı sağlar.

Geçmişinin yenilgilerle dolu olması, gelecekte de yenileceğini garantilemez. Borsada “geçmiş performans, gelecekteki kazançları garanti etmez” derler. Hayatınızla ilgili çıkarımlarınız sizin kaderiniz olmak zorunda değil. Kaderiniz hala sizin ellerinizde. Yapmanız gereken, problemlerinizi ciddiye almak ve efsanevi nakit akışı için harika fırsatlarınız olduğunun farkına varmak.

Yine kaybedebilir misiniz? Evet. Ama bu olasılığı ciddiye almak, size kazanmanız için en yüksek şansı verir.

Problemlerinizi ciddiye alın

Bir spor turnuvasında kazanma şansınızın en yüksek seviyede tutmak istiyorsanız, kazanma şansınızı en doğru şekilde tartmanız gerekli. Bazı takımlar, rakiplerinden daha iyidirler ve “bu takım kötü oynuyor, biz bunları gözü kapalı yeneriz” diye düşünürler. Ama oyuna bu kafayla girerseniz, kaybetme ihtimaliniz artar. Doğru duruş, “biz bu adamlardan daha iyiyiz ama bu bir turnuva ve herkes en iyi oyununu ortaya koymaya çalışıyor”.

Bir turnuvada favori bile olsanız, rakiplerinize saygı duymanız gerekli. Onlara fazla saygı duymanız gerekmez ama yeterince saygı duymanız gerekli.

Bunun tersini de çok gördüm. Bazen takımlar rakiplerinden korkuyorlar ve kazanma şansları düşük. Bire yirmi gibi mesela. Ama bu takımlar kendi psikolojilerini gazlamaya çalışabiliyorlar ve “bu takım o kadar da iyi” değil diye kendilerini gazlıyorlar.

Zihinlerinin bir tarafında rakip takımın daha iyi olduğunu biliyorlar ama korkuyorlar ve korktuklarını itiraf edemediklerinden kendilerini gazlıyorlar:

“Bu takım o kadar da iyi değil. Aslında biz onlardan daha iyiyiz”. 

Sonra bu takım sahaya çıkıyor ve daha başından kazanma şansı bire 80’e düşüyor. Hemen kaybetmeye başlıyorlar ve oyunun başında dökülüyorlar.

Bu takımlardan çıkardığım önemli derslerden birisi de, gerçek bir şüphenin, sahte bir kendine güvenden çok daha iyi olduğu.

Burada daha zayıf takımın alması gereken duruş, “bu adamlar bizden iyiler ama kimse mükemmel değil. Kazanma şansımız var. Belki oyunu mahvetmelerini bekleyeceğim zira kendilerine aşırı güveniyorlar ve bize bu fırsatı verirlerse onlara bunun cezasını gösterebiliriz.”

Takipçi geçmişte çok yenilmiş ve yeniden yenilebileceğinin bilinciyle dikkati elden bırakmamalı. Rakibine saygı duymalı ve onu ciddiye almalı. Bunu yaparak, kazanma şansını en iyi seviyeye çıkarabilir.

Problemlerinizi ciddiye alın, onların gücüne saygı duyun. Eğer problemlerinizi ciddiye alırsanız, problemlerinizi çözebilirsiniz. Problemleriniz çözülmez değiller. Sizi olduğunuz yere mıhlayan şeylerden kurtulabilirsiniz.

Geçmişiniz geleceğinizi belirlemek zorunda değil. Kontrol sizin elinizde.

Narsist sevgili ile ilişki bittikten sonra alacağınız 10 ders

Bu bölümde, bir narsist ile ilişkiniz bittikten sonra öğreneceğiniz derslerden bahsedeceğiz. Burada “bittikten” kelimesini göreceli kullanmak gerekiyor zira bir narsist genellikle sizin gerektiğinde kanınızı emmek üzere ikincil yakıt kaynağı olarak, siz buna izin verdiğiniz sürece ara ara dürter. Bölümün sonunda size, bir daha narsist istismar kurbanı olmamanız için almanız gereken en önemli dersi söyleyeceğim.

#1 – Bir narsist ile ilişkiniz bittikten sonra, narsistin sevgisinin yüzeysel, alışverişe dayalı ve koşullu olduğunu öğreneceksiniz. Aşk, sevgi sandığınız şeyin, narsist ile olan ilişkide çok daha farklı bir şey olduğunun farkına varacaksınız.

Narsist partnerler “sevgilerini”, genellikle oldukça gerçek görünen bir şekilde dışa vururlar ama sevgileri aslında oldukça yüzeysel ve alışverişe dayalı bir sevgidir, sizin ona ne sağlayacağınıza bağlı olarak koşulludur. Bu sağlayacaklarınız hayranlık olabilir, para olabilir, seks ya da başka şeyler olabilir.

Narsist ile ilişkinizde, otantik ve karşılıklı bir bağ olmadığını, aldığınız sevginin her zaman belli koşullar, narsistin belli ihtiyaçları karşılandığında verildiğini anlayacaksınız. Bu koşulları ve ihtiyaçları sağlamadığınız zamanlarda, sevginin geri çekildiğini, cezalandırıldığınızı ve çöpe atıldığınızı fark edeceksiniz. Eninde sonunda, aldığınız duygusal tepkilerin narsistin ihtiyaçları, çıkarları ve kontrolü elinde tutma arzusu temelli olduklarını, sevgi ile alakalı olmadıklarını göreceksiniz.

#2 – Birçok yalanının, hilesinin farkına varacaksınız. Narsistin sahtekarlığının ve hilebazlığının ne kadar derin olduğunu görmek size acı verebilen bir uyanıştır. Narsistler manipülasyonda ve hilede ustadırlar. İlişki bittikten sonra uyanmaya başlarsınız ve karşınızda gördüğünüz şeyin bir maske olduğunu anlamaya başlarsınız. Kim oldukları ile ilgili, geçmişleri, geçmiş ilişkileri, cinsel aktiviteleri, finansal durumları ile ilgili ufak tefek uydurma şeylerden, çok ciddi kandırmalara uzanan bir yelpazede birçok yalan yakalarsınız.

Bu uyanış sizin dengenizi bozabilir ve size hasar verebilir zira size, gerçekliğinizin ne kadar da çok eğilip büküldüğünü gösterebilir.

#3 – Sizi bir başkası ile değiştirmenin ne kadar da kolay olduğunu göreceksiniz. Bu insanın bir başkasına çok hızlı ve kolay bir şekilde geçtiğini görmek oldukça kalp kırıcı bir deneyim olabilir. Ama narsist zaten size hiçbir zaman bağlı değildi, gerçek bir duygusal yatırım hiç yapmadı. Tüm gördüğünüz şeyler, sizi kendisine bağımlı kılmak ve bu sayede kullanmak için yaptığı yüzeysel bir aşk bombardımanı idi.

Narsistler, sürekli olarak hayranlık duyulmaya ve kontrolü ellerinde tutmaya muhtaçtırlar. Bu da onları, ilişki eskisi kadar tatmin edici olmadığında, partnerleri artık kontrol edilemez hale geldiklerinde ya da çok zor kontrol edilebilir hale geldiklerinde, sürekli olarak yeni kanı emilecek kurban aramaya iter. Günümüz sosyal medya ve dating uygulamaları çağında, genellikle sınırsız sayıda emilecek kan kaynağına ulaşabilirler.

Narsist sizi çok kısa sürede bırakıp başkasına koşarak, size kendileri için nasıl da kullan-at biri oldunuzu gösterirler.

#4 – İlişkiden önce muhtemelen, narsizmin gerçekten ne içerdiğini tam olarak bilmiyordunuz. Eğer narsizm konusunda bir fikriniz varsa bile bunu sadece aşırı kendine güvenen, sürekli böbürlenen ve hayran olunmayı isteyen, büyüklenmeci narsist olarak biliyordunuz. Kırılgan narsizm ya da bu ruh bozukluğunun karmaşıklığı hakkında bir fikriniz yoktu. Narsistin üzerinize salacağı psikolojik manipülasyon ve istismar taktiklerini bilmiyordunuz. Narsistin ne olduğu, neler yaptığı konusunda aldığınız ders, size hiç görmeseydim keşke dediğiniz yepyeni bir dünya açtı.

#5 – Narsistin değişmeyeceğini, narsisti hayatınızdan tamamen atmanız gerektiğini öğreneceksiniz.

#6 – İlişki bittikten sonra narsiste izin verirseniz, sizi arkadaşlarınız ya da aileniz üzerinden manipüle etmeye çalışabilir. Sizi bir engelleyip bir engeli açarak, rastgele mesaj atarak, sosyal medyada şifreli ya da bazen bariz gönderiler yaparak, ilginizi çekmeye, sizi duygusal davranacak şekilde tahrik etmeye çalışabilir.

Bu insanın sosyal medyasına bakma, ne yapmaya çalıştıklarını görmeye çalışma arzunuza karşı koyun. Ondan, arkadaşlarınız üzerinden haber alma isteğine karşı koyun. “Ne yaptığı, benim için ne söylediği benim derdim değil” sloganı ile yaşayın. Eğer ne yaptığını, sizin için ne söylediğini kendi derdiniz yaparsanız, bu kişiye psikolojik olarak mahkum kalmaya, daha fazla istismar edilmeye devam edersiniz.

#7 – Çok fazla sayıda gaslighting manipülasyonuna maruz kaldığınızı fark edeceksiniz. Algınızın, duygularınızın ve yargılarınızın geçersiz sayıldığını göreceksiniz. Belki bunu ilişki sırasında da görebiliyordunuz ama sizi seven birinin size bunu yapabileceğine inanmıyordunuz.

Bu kişiden uzaklaştığınızda, ilişki süresince duygularınızın, düşüncelerinizin, anılarınızın ve yargılarınızın altlarının sürekli olarak oyulduğunu, güvenilirliğinizin ve değerlerinizin sürekli olarak sorgulandığını göreceksiniz. Umulan odur ki, bu deneyimden sonra, bir şeylerin yanlış gittiğine dair hislerinize güvenmeyi öğrenirsiniz. Sizi rahatsız eden davranışlar gördüğünüzde bunları görmezden gelmemeyi, karşınızdakine saygılı ama kararlı bir şekilde söylemeyi öğrenirsiniz. Bir daha böyle bir şey olduğunda ve siz bunu partnerinize söylediğinizde, tepkisine ya da reaksiyonuna çok dikkat edin. Hemen savunma pozisyonuna mı atlıyor? Olgunluktan uzak ve dürtüsel reaksiyon mu gösteriyor? Eğer öyleyse, durumu ciddi bir şekilde yeniden gözden geçirin ve açık sınırlar çizin.

#8 – Narsist ile ilişkinizde, kendinizle ilgili çok şey öğrenirsiniz. Bu ilişkide muhtemelen Gölge tarafınızla karşılaşırsınız. Narsist sizin güvensizliklerinizi, duygusal tetiklenmelerinizi, psikolojik zayıflıklarınızı dürttükçe, karakterinizin daha karanlık tarafınızla karşılaşırsınız

Narsist ile ilişkinin faydalarından birisi, bittiğinde Pandora’nın kutusunu açması ve sizi birçok cevaplanmamış soru ile başbaşa bırakmasıdır. Önce onlarla ilgili sorular, sonra da sizinle ilgili sorular. Kaybolmuş ve kafası feci şekilde karışmış bir duruma düşebilirsiniz ve bu nedenle de benliğinizi yeniden inşaa etmek için, öz gelişimden ve içgözlemden başka şansınız kalmaz. Bu, kendiniz hakkında derin düşünce, analiz ve kendinizi dönüştürmek için bir fırsattır.

Narsist ile ayrılık sonrası süreçte, korkularınızla, bağımlılıklarınız ile, özdeğeriniz ya da değersizliğiniz ile ama aynı zamanda sağlıksız davranış ve duruşlarınızla karşı karşıya gelip onlara meydan okumanız gerekecek.

#9 –  Narsist ile ilişkinizden sonra bu konuda muhtemelen tonla araştırma yapacaksınız ve narsistin psikolojik zayıflıklarınızı nasıl sömürdüğünü ve size karşı silah olarak kullandığını derin bir şekilde kavrayacaksınız. Sizin korkularınızı, güvensizliklerinizi, geçmiş travmalarınızı ve kendinizle ilgili şüphelerinizi manipüle etmek için birçok yolu kullandığını anlayacaksınız.

Narsistin başlangıçta sizi nasıl da onay ve ilgi seline boğduğunu ve sonra da bunları stratejik olarak birden bire nasıl çektiğini anlayacaksınız. Daha sonra, sizin narsistin ihtiyaçlarını karşılamak için kendinizi ispatlamak için yırtınıp durduğunuz değer verme – değersizleştirme toksik döngüsünü sürekli hareket halinde tuttuğunu göreceksiniz.

#10 – Kendinizi manipülasyon ve istismardan korumak için güçlü sınırlar koymanın ve korumanın önemini anlayacaksınız. Ama narsist sürekli olarak sizin sınırlarınızı delmeye çalışacak ve ne kadarının yanına kalacağını sürekli olarak test edecek.

Partnerinizle neye tolerans gösterip neye göstermeyeceğiniz konusunda sağlam durmanız gerekli. Bir insan sizin sınırlarınıza saygı duymuyorsa, bu konuda ne yapacağınıza  karar vermeniz gerekecek.

Bana göre, bir insanla romantik ilişkinizde açık açık sınırlar koymanız ve sürekli olarak bu sınırları korumanız gerekiyorsa, değer ve ihtiyaçlarınızın bu insanla uyumsuz olduğunun en kısa sürede farkına varmanız ve bu konuda ne yapacağınızı düşünmeniz gerekli.

Şimdi ileride yeniden bir narsist ile ilişkiye girmemek için öğrenmeniz gereken en önemli şeyi söyleyeceğim. Narsist istismara uğramak istemiyorsanız, kimsenin aşk bombardımanını kabul etmeyin! Çünkü bir kez bir insana bağımlı oldunuz mu, bu insan sizin üzerinizde çok daha fazla kontrol sahibi olur.

Narsist partner konusunda hiçbir şey öğrenmediyseniz bile, en azından aşk bombardımanının (love bombing) sizi manipüle ve kontrol etmek için tasarlanmış bir taktik olduğunu öğrenin.

Narsistin toksik manipülasyon ve kandırma ağına bir kez düştünüz mü, oradan çıkış yolunu bulmanız gerçekten çok zor. Eğer şu an bu durumdaysanız, bir ruh sağlığı uzmanına ulaşın ve yardım alın.

Toksik ilişkiler konusunda Toksik İlişkiler Rehberi kitabımıza bakabilirsiniz. İlişki sorunlarınız konusunda tavsiye için Mahmut Abi ile görüşme yapabilirsiniz. Patreon kanalımızda yayınlarımız ve üyeler ile sohbet alanımız mevcut.

Çeviri kaynak: 10 Key Lessons After Being Discarded by A Narcissist

Zihinsel olarak güçlü olmanın sırrı

Hayatı mükemmel görünen bir Facebook arkadaşım var. Çok güzel bir evde yaşıyor, çok iyi bir kariyeri var, ailesi ile haftasonları sürekli olarak heyecan verici deneyimler yaşıyor. Sanki yanlarında profesyonel fotoğrafçı gezdiriyorlar gibi fotoğraflar çekilip paylaşıyorlar zira nereye giderlerse gitsinler ya da ne yaparlarsa yapsınlar, her fotoğraflarında çok güzel görünüyorlar. Bu arkadaşım sürekli olarak ne kadar şanslı olduğunu ve hayatı için şükran duyduğunu yazıp duruyor.

Bana öyle geliyor ki bunları sadece Facebook’ta yazmış olmak için yazmıyor, gerçekten söylüyor.

(Not: Sana öyle geliyor çünkü hayatımız ne kadar şahane diye sürekli olarak hava atma ihtiyacındaki narsist kişiler genellikle içsel olarak çok aşağı hissedip durduklarından sürekli böyle şeyler yazmak, paylaşmak ve onay toplamak zorunda kalıyorlar).

Kaçınızın böyle Facebook arkadaşları var? Kaçınız bu tür arkadaşlarınız gıcık oluyorsunuz? Gıcık olmamak zor değil mi? Ama bu şekilde düşünmenin bize bir maliyeti var ve bugün bu maliyeti konuşacağız. Kötü alışkanlıklarımızın bize olan maliyetleri hakkında konuşacağız.

Belki Facebook’ta geziniyorsunuz ve arada bir birilerine gıcık oluyorsam bunun ne zararı var diyorsunuz. Alt tarafı 5 saniye boyunca gözlerimi deviriyorum, ne zararı var ki diyorsunuz. Ama araştırmalar bize, Facebook’ta arkadaşlarınıza imrenmenin depresyona yol açtığını gösteriyorlar. Ve bu zihnimizin bizi içine düşürmek için kurabileceği tuzaklardan sadece birisi.

Hiç patronunuzdan şikayet ettiniz mi? Ya da arkadaşlarınızın hayatına bakıp neden çok şanslılar diye düşündüğünüz oldu mu? Böyle düşüncelere engel olamayabilirsiniz ve bunlar an içinde önemsiz düşünceler gibi görünebilirler. Ama bu tip düşünceler sizin zihinsel gücünüzü, dayanıklılığınızı kemiren düşünceler.

Bizi daha az etkili yapan ve zihinsel gücümüzü düşüren 3 çeşit yıkıcı inanç var. Bunlardan birincisi kendimizle ilgili sağlıksız düşüncelerimiz.

Kendimize üzülmeye eğilimliyiz ve her ne kadar başımıza kötü bir şey geldiğinde üzülmemiz normal olsa da, kendimize acımamız, aşırıya kaçmamıza neden oluyor. Kendimize acımamız, şanssızlığımızı büyütmemizle ve şöyle şeyler düşünmemizle başlıyor:

“Bunlar neden hep benim başıma geliyorlar?”

“Böyle şeylerle uğraşmak zorunda olmamalıydım!”

Bu şekilde düşünmek hayatta ilerlemenizi engelliyor, problemlere odaklanıp kalmanıza neden oluyor. Mükemmelden uzaklaştırırken, çözüm bulmaktan alıkoyuyor. Bir çözüm bulamasanız bile her zaman, kendi hayatınızı ya da başka birinin hayatını daha iyi yapmak için bazı adımlar atabilirsiniz ama kendinize acımakla meşgulken bunları tabii ki yapamazsınız.

Hayatta ilerlemenize engel olan ikinci tip yıkıcı inanç ise başkaları hakkındaki sağlıksız inançlarımız. Başka insanların bizi kontrol edebildiklerini düşünüyoruz ve gücümüzü başkalarına teslim ediyoruz. Ama özgür bir ülkede yaşayan yetişkin biri olarak, zorla yaptırıldığınız çok az şey var.

Gece geç saatlere kadar çalışmak zorundayım dediğinizde, gücünüzü başkalarına veriyorsunuz. Evet, gece geç saatlere kadar çalışmazsanız bunun ciddi sonuçları olabilir ama bu yine de bir tercih.

Kaynanam beni deli ediyor dediğinizde de gücü başka birine veriyorsunuz. Kaynananız nazik bir insan olmayabilir ama kaynananıza nasıl tepki vereceğiniz tamamen sizin elinizde zira tepkilerinizin kontrolü tamamen sizin elinizde.

Hayatta ilerlemenize engel olan üçüncü tip yıkıcı inanç ise, dünya ile ilgili sağlıksız inançlarımız. Dünyanın bize bir şeyler borçlu olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Örneğin çok çalışırsak başarıyı hak ettiğimizi düşünme eğilimindeyiz. Ama başarının kozmik bir ödül gibi ayağınıza geleceği inancı sizi büyük bir hayal kırıklığına sürükleyebilir.

Kötü zihinsel alışkanlıklarımızı bırakmanın zor olduğunu biliyorum. Çok uzun süre taşıdığımız sağlıksız inançları bırakmak gerçekten de zor. Ama bunları bırakmamanın maliyeti çok yüksek ve bu maliyeti yüklenemezsiniz. Zira hayatınız sizi er ya da geç, toplayabileceğiniz tüm zihinsel güce ihtiyacınız olacak bir noktaya getirecek.

23 yaşında mezun olduğumda, hayatı çözdüm diye düşünüyordum. Terapist olarak ilk büyük işime başlamıştım, evlenmiştim ve bir ev bile almıştım. Hayat harika olacak diyordum, çok başarılı bir başlangıç yapmıştım. Ne kötü gidebilir ki diyordum.

Birgün bir telefon aldım ve her şey tamamen değişti. Kız kardeşim annemin bilinci kapalı bir şekilde bulunduğunu ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Kocam Lincoln ile arabaya atlayıp hastaneye gittik. Ne olduğunu hayal bile edememiştik. Annem sadece 51 yaşındaydı ve herhangi bir kalp problemi yoktu. Doktorlar bize beyin anevrizması olduğunu söylediler ve her sabah “bugün hayatta olmak için harika bir gün” diye uyanan annem 24 saat içinde vefat etti.

Annemin ölümü beni yıktı. Annem ile çok yakındık. Bir terapist olarak entelektüel seviyede acının nasıl yaşanacağını biliyordum ama bir şeyi bilmek ile yapmak çok farklı şeyler olabiliyorlar. Gerçekten iyileştiğimi hissetmeye başlamam çok uzun sürdü.

Annemin ölümünün 3. Yıldönümünde Lincoln ile beni bir basketbol oyununa davet ettiler. Tesadüf şu ki, annemi öldüğü günden bir önceki gece en son o basketbol salonunda görmüştüm ve o salona o zamandan beridir ilk defa gidiyordum. Oraya gitmek istediğimden emin değildim ama Lincoln ile konuştuk ve bunun belki de annemin anısını onurlandırmak için iyi bir şey olacağını düşündük. Oyuna gittik ve arkadaşlarımızla gerçekten de iyi vakit geçirdik. Eve dönerken sonunda oraya gidebilmenin, onca acı yerine annemi gülümserken hatırlamanın ne kadar iyi bir şey olduğunu konuştuk.

Aynı akşam Lincoln iyi hissetmediğini söyledi ve birkaç dakika sonra da bayıldı. Ambülansı aradım ve ailesi benimle acilde buluştu. Sonsuzluk gibi gelen bir beklemeden sonra bir doktor geldi ama bizi Lincoln’un yanına götürmek yerine bir odaya aldı. Lincoln tanıdığım en maceracı adamdı ve o zaman bilmiyorduk ama sadece 26 yaşında olmasına rağmen kalp krizi geçirmişti. Hiç kalp rahatsızlığı olmamıştı.

26 yaşında dul kaldım. Annem de yanımda yoktu. Bu acının üstesinden nasıl geleceğimi düşündüm. Bu dönemi hayatımın acılı dönemi diye tanımlamak çok hafif kalır. O acılı dönemden geçerken, gerçekten zor zamanlardan geçerken iyi alışkanlıkların yeterli olmadığını fark ettim. Sadece bir iki küçük kötü alışkanlık bile hayatta ilerlemenize engel olabilirler.

Bu dönemde çalışabildiğim kadar çok çalıştım. Bunu sadece iyi alışkanlıklar edinmek için yapmadım, ne kadar küçük görünürlerse görünsünler, bazı küçük alışkanlıklardan kurtulmak için de yaptım. Bütün bu süreç boyunca hayatın birgün daha iyi olacağını umdum ve sonunda hayat daha iyi oldu da. Steve ile karşılaştım, yeniden evlendim. Lincoln ile aldığımız evi sattık ve yeni bir mahallede yeni bir ev aldık. Ben de yeni bir işe girdim.

Ama tam rahat bir nefes almıştım ki, Steve’in babasının ölümcül bir kansere yakalandığı haberini aldık. Bu haberden sonra ben bunlar neden benim başıma gelip duruyor diye düşünmeye başladım. Neden sevdiğim insanları kaybedip duruyorum diye düşünmeye başladım. Bunun hiç de adil olmadığını düşünmeye başladım. Ama bütün bu süreçte öğrendiğim bir şey varsa, o da bu düşünce şeklinin beni hayatta ilerlemekten alıkoyacağıydı. Neye ihtiyacım olacağını biliyordum: kendimde bulabildiğim kadar çok zihinsel güç.

Bu süreçte oturup zihinsel olarak güçlü insanların yapmadığı tüm şeylerin bir listesini yaptım ve o listeyi okuyup durdum. Bu liste, zamanında belli dönemlerde yaptığım ve hayatta olduğum yere saplanıp kalmama neden olan tüm o kötü alışkanlıkları hatırlatıyordu. Bu listeyi okuyup durdum. Buna ihtiyacım vardı zira Steve’in babası, bu listeyi bitirdikten birkaç hafta sonra vefat etti.

Bu hayat yolculuğu bana, zihinsel olarak güçlü olmanın sırrının, kötü zihinsel alışkanlıklarımızdan kurtulmak olduğunu öğretti.

Zihinsel güç, fiziksel güce çok benziyor. Fiziksel olarak güçlenmek için spor salonuna gitmeniz ve ağırlık kaldırmanız gerekiyor. Ama gerçekten sonuç almak istiyorsanız, abur cubur yemek gibi kötü alışkanlıklarınızdan da kurtulmanız gerekiyor. Zihinsel güç için de şükretmek gibi iyi alışkanlıklar gerekiyor ama aynı zamanda başkalarının başarılarını kıskanmak gibi kötü zihinsel alışkanlıklardan da kurtulmanız gerekiyor. Başkalarının başarılarını kıskanmak gibi sağlıksız zihinsel alışkanlıklar ne sıklıkta yapılırsa yapılsınlar, sizi aşağı çekerler.

Peki çok uzun yıllardır taşıdığınız sağlıksız zihinsel alışkanlıklardan nasıl kurtulacaksınız? Bunu yapmaya, sağlıksız inançlarınıza sağlıklı inançlar ile karşı koyarak başlarsınız.

Örneğin kendimizle ilgili sağlıksız inançlarımızın çoğu, duygularımızdan rahatsız olmamızdan kaynaklanır. Üzüntü, acı, kızgınlık veya korku gibi duygular rahatsız edicidirler ve bu duyguların verdiği rahatsızlıktan kaçmak için her şeyi yaparız.

Örneğin kendimize acıyıp durarak bu duyguların rahatsız ediciliğinden kaçmaya çalışırız. Bu her ne kadar geçici bir dikkat dağıtma sağlasa da, acıyı uzatır. Rahatsız edici duyguları aşmanın tek yolu, onlarla baş etmenin tek yolu, onları yaşamaktır. Üzüntü duygusunu yaşamanıza izin verin ve sonra da kendine güven kazanmak için hayatınıza devam edin.

Başka insanlar hakkındaki sağlıksız inançlarımız, kendimizi onlarla karşılaştırmamızdan kaynaklanır. Onları kendimizden yukarıda ya da aşağıda görürüz. Bizim nasıl hissettiğimizi kontrol edebildiklerini ya da onların nasıl davranacaklarını kontrol edebileceğimizi düşünürüz. Onları bizim ilerlememize engel olmakla suçlarız. Ama bütün bunlara kendi kararlarımız neden olurlar. Sizin ayrı bir insan olduğunuzu, diğer insanların sizden ayrı insanlar olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. Kendinizi karşılaştırmanız gereken tek insan, sizin dünkü haliniz.

Dünya hakkındaki sağlıksız düşünceler, en derinlerimizde dünyanın adil bir yer olmasını istememizden gelir. Eğer yeterince iyilik yaparsak, başımıza iyi şeyler geleceğini düşünmek isteriz. Ya da yeterince kötü zamana göğüs gerersek, bir şekilde ödüllendirileceğimizi düşünmek isteriz. Ama hayatın adil olmadığını kabul etmeniz gerekiyor ve bu oldukça özgürleştirici şey olabilir. Bu sizin iyiliğinizin ödüllendirilmeyebileceği anlamına gelir ama aynı zamanda ne kadar acı çekerseniz çekin, hayat boyu acı çekmeye mahkum olmadığınız anlamına da gelir. Dünya böyle çalışmıyor. Dünyanızı siz inşaa ediyorsunuz ama dünyanızı değiştirmeniz için öncelikle dünyanızı değiştirebileceğinize inanmanız lazım.

Zamanında şeker hastası biri danışanım olmuştu. Bu adamın sağlıksız zihinsel alışkanlıkları, fiziksel sağlığını da kötü etkiliyordu ve bu nedenle de doktoru kendisini terapiye göndermişti.

Bu adamın annesi o çok küçük yaşlardayken şeker hastalığından vefat etmişti ve kendisinin de aynı kaderle lanetlendiğine inanıyordu. Kan şekerini yönetmeyi bırakmıştı ve kan şekeri son zamanlarda o kadar çok artmıştı ki, görme duyusu zarar görmeye başlamıştı ve sürücü ehliyetini kaybetmişti.

Bana ilk geldiğinde dünyası hızla daralıyordu. Kan şekerini yönetmek için yapması gereken her şeyi biliyordu ama bunları yapmaya değeceğini düşünmüyordu. Ama sonunda sadece bir küçük değişiklik yapmaya razı oldu ve günde iki litre Pepsi içmeyi bıraktı. Günde iki litre diyet Pepsi içmeye başladı.

Pepsi içmeyi bıraktıktan sonra kan şekerinin ne kadar hızlı düzeldiğine kendi bile şaşırdı. Bana geldiği her hafta, diyet Pepsinin ne kadar kötü bir tadı olduğundan şikayet etse de, diyet Pepsi içmeye devam etti.

Bir iyileşme gördükten sonra, bazı başka alışkanlıklarını da değiştirmenin, işe yarayabileceğini düşünmeye başladı. Her gece yediğim dondurmayı daha sağlıklı bir şeyle değiştirebilirim dedi. Birgün arkadaşları ile bir dükkandayken, kırık dökük bir egzersiz bisikleti buldu ve bunu çok ucuza satın aldı. Bisikleti televizyonun önüne koydu ve favori programlarını izlerken pedal çevirmeye başladı. Bunun sonucunda sadece kilo kaybetmedi, aynı zamanda görme duyusunun düzeldiğini de fark etmeye başladı. Gözlerindeki hasarın kalıcı olmayabileceğini düşündü ve sürücü ehliyetini geri almak gibi yeni bir hedef belirledi.

Terapi sürecinin sonlarında, her hafta bana gelip, bu hafta ne yapabiliriz diye soruyordu. Artık dünyasını değiştirebileceğine, dünyasını değiştirmek için gerekli zihinsel güce sahip olduğuna, kötü zihinsel akışkanlıklarından kurtulabileceğine inanıyordu. Tüm bu değişim ise sadece küçük bir adımla başlamıştı.

Sağlıksız zihinsel alışkanlıklarınız sizi, sahip olabileceğiniz kadar zihinsel güçten mahrum bırakıyorlar. Sizi ilerlemekten alıkoyan, gerileten kötü zihinsel alışkanlıklarınız nelerdir, bugün bunlardan kurtulmak için hangi küçük adımı atabilirsiniz diye düşünmeye davet ediyorum.

Kaynak: The Secret of Becoming Mentally Strong | Amy Morin

Zihinsel ve duygusal güç için Daha iyi bir yaşam için psikoloji ve nöron bilimi temelli pratik ipuçları setini de tavsiye ederim.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Seti

(E-Kitap PDF/EPUB)
(Mor etiketli kitap ve setleri sepete atarsanız, 250 TL ve üzeri sepette %30 indirim var.)

Merhaba,

Bu set, son bir iki senedir izlediğim ve bana 40 yaşından sonra bile birçok pratik şey öğreten Dr. K’nın podcastlarından derlediğim kitaplardan oluşuyor:

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101
Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 201
Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 301
Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 401

Dr. K (Alok Kanojia), Harvard mezunu bir psikiyatrist ve nöron bilimi çalışmalarının yanında zamanında bir süre rahip olarak da yaşamış ilginç birisi. Kendisi Hint kökenli bir Amerikalı ve internette herkese açık healthygamergg kanalında çok pratik ve faydalı paylaşımlar yapıyor. Özellikle günümüz dünyasında teknolojinin yarattığı ortamın, beynimizin evrimleştiği uzun geçmişimizden oldukça farklı olmasından kaynaklanan disiplinsizlik, odaklanamama, sürekli yorgunluk, motivasyon eksikliği, başarısızlık, vs. gibi sorunlar üzerine eğilen ve bu konularda iyileşmeniz için oldukça pratik bilgiler veren bu yayınları İngilizceniz varsa izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Son zamanlarda yaptığımız nöroplastisite serisindeki bölümlerin aksine, bu kitaplardaki bölümler çok daha kısa ama yoğun ve oldukça pratik bilgiler içeriyorlar. Birçoğunu ben kendi hayatımda da uyguluyorum ya da uygulamaya başladım ve oldukça dönüştürücü ve iyileştirici pratikler olduklarına şahit olduğum için sizinle paylaşmak istedim.

Şimdiden iyi okumalar,

Mahmut Abi

Kitap setini Türkiye’den almak için tıklayınız.
(Not: Sepete ekleyerek %30 indirim alabilirsiniz).
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitap setini Türkiye dışından almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)