Vaka Çalışması – Sevgilisi yok diye kendini ezen liseli

Odaklanma sorunu nasıl çözülür?

Abi gun içinde kendimi sürekli erotik hayallere dalarken buluyorum ve bu odağımı aşırı derecede dağıtıyor.

Erotik hayallerini uyuşturucu olarak kullanıyorsun ve standart uyuşturucu bağımlısı gibi bir durumdasın. Yani uyuşturucun hariç hiçbir şeye odaklanamıyorsun, tüm zevkin uyuşturucundan geldiği için hayatın geri kalanı sana zevk vermiyor.

Çocukluğumdan beri kız bulmanın statümü yükselteceği inancına sahip olduğum için hiçbir şekilde bu inançtan ayrılamıyorum ve kendimi aşırı derecede eksik hissediyorum.

Bir erkeğin çocuklukta kızlara tepeden bakan, deli dolu bir alfa oğlan çocuğu aşamasını çöpe atıp, en kısa sürede en ezik beta olmak için elinden geleni yapması çok acı. Çocukluğumdan beri nedir yahu, çocukken insan kızlar benden uzak olsun modunda olur, doğalı da odur.

Kadın sizin statünüzü yükseltmez, statünüz yükselir ve kadın statünüzü gösterir. Kadın göstergedir, sonuçtur, sebep değil (kadın hırs yaratacağı için sebep de olur tabii ama yanında kadın olması değil olmaması hüsranından hırs yapmanla olur).

Kendini aşırı derecede ezik hissetmen doğal ama bu içinde bulunduğun durumdan değil, ezik hissetmeye programlandığından. Şu yaşta kız olmaması, senin durumun normal ama sen sürekli hayır ben normal değilim, ben eziğim, ben eziğim diye kendini programlıyorsun.

Artık az çok sorunun libido, ihtiyaç mihtiyaç olmadığını anladım. 

Senin gündüz düşlerinde yakmaktan libidon kalmıyordur zaten.

Gün içinde gördüğüm çiftleri aşırı derecede kıskanıyorum ve sürekli içimden bir his kızlarla olan deneyimimin 0 olduğunu hatırlatıp bana işkence ediyor.

Hüsranı, kızgınlığı kanalize etmen lazım. Bir de çoğunuzun kafasını sosyal medya tamamen sikmiş vaziyette. Yaşın gençse çoğu genç senin gibi ama sen sanki tek sen böyleymişsin gibi hissediyorsundur. Böyle hissetmen için beynin yıkanıyor.

Öyle bir hale geldim ki kız olmadan değerli hissetmemi sağlayacak bir mekanizmayı vücudum geliştirmemiş gibi hissediyorum (Babam sağolsun).

Şimdi babanın da suçu var ama bu kadar ezik hale gelmek için senin özel kasman lazım yani hiç babam falan deme.

Senin yaşın, bulunduğun ortam ve bu kafan yüzünden kız bulman zor ama en güzelini bulsan da değerli hissetmeyeceksin. Yanında güzel bir kadın olsa kendini değerli hissedeceksin sanıyorsun ama hissetmeyeceksin. Yani çözüm, bulabilsen bile kız değil. Zaten bu kafayla bulamazsın da. Seni değerli yapacak şey o çalıştığın ders, yaptığın spor, okuduğun kitaplar, geliştirdiğin sosyal çevre ve yetenekler.

Bu sorunu çözmek için elimden geldiğince haftada 1-2 gün uzun yürüyüşlere çıkmaya karar verdim.

Çok doğru bir adım.

Etkinliklere katılayım diyorum ama çok küçük bir şehirde yaşıyorum, ne sanatsal ne sportif ne de bilimsel bir yeteneğim yok.

O zaman büyük şehre göç edeceksin mesela üniversite ile.

Sevgilim olmadığı hatta kızlara olan ilişkim 0 noktasında olduğu halde kendimi değerli ve tamamlanmış hissetmek istiyorum.

Günümüz genç erkekleri gerçekten çok ama çok aptallar. Ha biz sizin yaşınızda aptal değil miydik? Biz de aptaldık ama siz inanılmaz embesilsiniz! Tamam beyniniz yıkanıyor ama bu sadece beyin yıkama ile açıklanamaz. Kendinizi olabilecek en ezik versiyonunuz yapmak için var gücünüzle çalışıyorsunuz. Şu eziklik özellikle o yaşta kendiliğinden ve sadece dış etkenle olmaz. Senin özel çaba harcaman lazım.

20 yaşından önce sevgiliniz olmasın daha iyi diye diye dilimde tüy bitti. Size sanki olması gerekliymiş gibi propaganda yapan popüler kültüre isyan edin artık yahu! Alfa erkek çocuk (kızlara tepeden bakan oğlan çocuğu kafası) dönemini yaşamadan ezik, kız ilgisi dilencisi betalık kariyerine geçiyorsunuz. Senin o yaşta kız arkadaşın olmaması iyi, kızlarla bir şey yapmaman normal. “Yok bu normal olur mu, ben kendimi normal değil ezik hissetmeliyim” diye kasıyorsun.

Ayrıca tekrar ediyorum hayat boyunca hiçbir zaman bir kadınla tamamlanmayacaksınız. Hiçbir kadın sizi tamamlamayacak ve daha da kötüsü tamamlamak da istemeyecek. Sen ben eksik bir erkeğim beni tamamla dediğinde (davranışlarınla) her kadın eksik erkekle ne işim var diye seni bırakacak. Sen kadınlarla ilişkiye girebilsen bile hiçbir zaman tam hissetmeyeceksin zira kadın seni tamamlamaz, tamamlayamaz.

Bana soracak olursan şu anki durumum gitgide normal olmaktan uzaklaşıyor ve bu beni endişelendiriyor.

Bence de. Sizin nesil bu konuda ekstra aptal ama sen o ortalamaya göre bile aptalsın. Ne işin var senin sevgili ile, kızlarla? Televizyonda kenar mahallede evde sıkılan ev hanımlarını fanteziye boğup para yapsın diye yapılan dizileri ve filmleri mi izliyorsun. Gençler size tavsiyem bu dizileri izleyeniniz varsa bile izlemesin.

Üniversiteye kadarki 2 sene içinde her şeyi unutarak kendimi sadece derslere vermeyi nasıl sağlayabilirim dersin?

Ben senin yaşındayken kızlarla başarısızlık, küçük şehir sıkıcılığı, vs. ile uğradığım hüsranla hırslanır daha beter ders çalışırdım. Bu küçük şehirden çıkacağım ve 2 sene sonra o kampüste olacağım diye hırs yapardım. Gazeteden üniversitenin bir fotoğrafını kesmiştim, güzel bir köşesinde 3-4 öğrenci ve bir kedi vardı. Buraya gideceğim böyle oturacağım ve o kediyi bulacağım diye. Oraya gidip öyle oturup o kediyi de şansına orada bulmak büyük zevk.

2 sene içinde her şeyi unutarak kendini sadece derse vermek için iki yöntem var ve ikisini de kullanman lazım. Birincisi, hüsran yazısında belirttiğim gibi, kapanıp çalışmayı haz kaynağı yapmak. Bu çok zor ama yaptıkça öne çıkıyorum, yaptıkça kazanma şansım artıyor diye kendine bundan haz almayı öğretmen lazım. Tabii önce senin gündüz düşlerinden geri haz kalması lazım. İkincisi de yukarıda dediğim gibi ödülü düşünmek. Ve birincisi daha önemli, ikincisi değil. Üniversiteye hazırlanırken hergün iyi çalışmanın kendisi haz olmuştu zira geriye dönüp baktığımda, 1.5 yıl 2-3 haftalık tatil hariç hergün iyi çalıştım, bunu yapan sayısı çok az ama ben yaptım diye kendimi pohpohlardım. Böyle çalış ve sonra kendini öv.

Hüsranında boğulacağına, hüsranınla hırsından kudur ve inadına otur ders çalış, inadına derse kapan, inadına aklına erotik şeyler geldi mi “bunları düşünmeyeceğim yapacağım” diye kendine kız ve düşünceleri at kafandan. Kahraman Anadolu gencinin sembolü eskiden Haydarpaşa’dan Eminönü’ne doğru bakıp “seni yeneceğim İstanbul” diye bağıran hırs adamıydı. Şimdi o adam Haydarpaşa’da yere kapanmış daha karşıya geçmeden “İstanbul beni yiyor” diye ağlıyor.

Odaklanma sorununa gelelim. O erotik şeyleri düşünmeyle savaşman lazım zira senin enerjin o tarafta tüketiliyor ve başka şeye enerjin kalmıyor. Kendine bağımlı gibi davranacaksın yani bağımlı olduğun şeyden tamamen uzak durman lazım. Yazmamışsın ama muhtemelen porno da var. Pornoyu, yolda sokakta güzek kızlara ve kadınlara, reklamlardaki ve filmlerdeki cinselliği ön planda olan kadınlara, vs. bakmayı kes (özellikle gözlerini kaçır).

Senin temel derdin şu: Toplamda gün içinde odaklanman için sahip olduğun enerji az çok sabit. Sen bunu bağımlılığında, kendine acımada tüketince geriye bir şey kalmıyor. Bağımlılığında tüketmeyi bıraksan geriye kalan enerjiyle derse odaklanman mümkün.

Burada bir yazısını çevirdiğim Anna Lembke şöyle bir hikaye anlatıyordu. Bir bilgisayar mühendisliği öğrencisi depresyon için kendisine geliyor. Derslerine ve bölümüne hiç ilgisi olmadığını, kendisini tamamen bilgisayar oyunlarına verdiğini söylüyor. Eğer hayatta tutkuyla yapabileceği şeyi bulabilirse böyle bağımlı olmayacağını söylüyor. Çocuğa 1 ay oyunu yasaklıyor ve 1 ay sonra çocuk aslında derslerim ilginçmiş, program yazmaktan zevk almaya başladım diyor. Anna Lembke’de ona sen tutkuyla yapacağın şey olmadığı için, hayatın çok sıkıcı olduğu için bilgisayar oyunu bağımlısısın sanıyorsun ama bilgisayar oyunu bağımlısı olduğun için yaptığın işe ve hayata tutkun yok.

Yani sen ruh durumun yerlerde diye odaklanamadığını ve gündüz düşlerinde boğulduğunu sanıyorsun ama her ne kadar bu bir geri besleme döngüsüne girse de asıl sorun muhtemelen gündüz düşlerine boğulduğun için ruh halin yerlerde ve odaklanamıyorsun. Yani örnek vermem gerekirse, insan başında sıkıntılı durumunundan kaçmak için alkole sarar ama sonra sıkıntılı durumu arttıkça alkolik olmaz, alkolik olduğu için sıkıntılı durumu artar. Ve alkoliğin sıkıntı duyduğu şey ne olursa olsun iyileşme yolunda yapması gereken ilk şey alkolü bırakmaktır.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Erkek Adam Türkçe Podcast – Mahmut Abi ve Freddie ile cevaplanamayan sorular

Freddie ile yaptığımız 13 soruluk soru – cevap yayını, Freddie’nin kanalında ayrı ayrı yayınlanmıştı ama şimdi daha fazla kişiye ulaşması için burada bir arada podcast olarak yayınlanıyor.

Yayınları Odysee ve Spotify kanallarından da izleyebilirsiniz.

Aşağıda Youtube videosu var. Youtube kanalımıza üye olalım, uyarıları açalım, açmayanları uyaralım.

  1. Nasıl çevre yapabilirim?
  2. Okuyorum okuyorum ama olmuyor. Ne olacak bu işin sonu?
  3. Bir erkek neden evlenir? Neden boşanır?
  4. Kadınlar için neden uğraşıyorum? 250 gram için değer mi?
  5.  Muhafazakar erkek kırmızı hapı nasıl uygulayacak?
  6. 25 yaşına kadar kızlardan uzak dursam, sonra kızlara zaman ayırsam?
  7. Dışarıda kızlara yürümenin tehlikeleri
  8. İlk buluşmada neden donup kalıyorsunuz?
  9. İlk buluşmadaki aşamalar ve dokunmak (kino)
  10. Uzak mesafe ilişkisi nasıl yürütülür?
  11. Aldatılınca ne yapmalı?
  12. Sanal ilişki nedir? İlişki midir?
  13. 20’lerinde erkeklerin insellikten korunması

Vaka çalışması – Toksik ilişkiye sıkışmış kalmış adam

33 yaşındayım ve kız arkadaşımla 3 senedir beraberiz.  Bu 3 sene boyunca benim onun emrine amade olduğum konusundaki sonsuz güveni iyice arttı. Her şeyi ben ödüyorum. Buluşmalarımızdan bahsetmiyorum, onları zaten ben ödüyorum da onun masrafları da benim üzerimde. Okul giderleri, faturaları, kirası ve hatta işe gidip gelirkenki taksi parası (hanımefendi toplu taşıma kullanacak değil tabii ki(!)).

Finansal köle olmuşsun.

Karşılığında da sürekli olarak işimde, ilişkide ve genel olarak hayatta başarısız biri olmakla suçlanıyorum ve aşağılanıyorum.

Birader, bir erkeği bu kadar berbat bir ilişkide kalmaya zorlamanın tek yolu, onu zekice ama sinsice bir manipülasyonla ne kadar aşağılık biri olduğuna, ilişki ne kadar kötü olursa olsun bu ilişki olmazsa ilişkisiz kalacağına, hiçbir kadının yüzüne bakmayacağı bir hiç olduğuna inandırmaktır. Tabii ki bonus olarak da (!) onun gibi bir kadın yüzüne bakmaya devam ediyor, beraber olmaya lütfediyor diye ne kadar şanslı olduğuna inandırmaktır.

Sadistin sadizmini eyleme dökmesi için mazoşiste ihtiyacı var yani sende de bir değersizlik hissinin en azından potansiyel olarak ortaya çıkmayı bekliyor olması lazım ama senin bu ilişkiden çıkamama sebebin, başarılı bir şekilde bu hakaretlerin amaçladığı şeye inanıyor olman: daha iyisini bulamayacağına ve bunu hak ettiğine. Pardon bunu bile hak etmiyorsun ama işte şansına bak ki buna sahipsin.

Bu ilişkide tüm hobilerimden vazgeçmek zorunda kaldım zira kendi temel ihtiyaçlarım dışında kazandığım her kuruşu ona harcıyorum.

Oha, finansal köle derken öylesine demiştim ama sen gerçek bir finansal kölesin.

Zaten param olsaydı bile hobilere ve hatta arkadaş ve aileme bile vaktim yok. Arkadaşlarımla biraz vakit geçirmeye çalışsam, sürekli arıyor ve kavga çıkarıyor. Tüm zamanımı ona ayırmamı istiyor. Telefonuma ve tüm sosyal medyama girebiliyor ve en ufak bir kadın etkileşimi, iş için bile olsa büyük kavgalara neden oluyor.

Yok sen tamamen köle olmuşsun 😮

Hocam sen hasta bir kadınla, korkunç toksik bir ilişkinin içindesin. Tamamen bir sünepeye dönmen için başarılı bir şekilde manipüle edilmişsin. Senin gibi erkeklerle konuşup duruyorum (gerçi sen en kötü durumda olanlarından birisin) ve hemen her zaman bu erkeklerde 2 ortak özellik görüyorum:

(1) Erkek kadından statü ve kazanç olarak fersah fersah üstte. Hatta çoğu zaman tip olarak da öyle. Normalde, böyle bir adam böyle bir kadını istemez bile.

(2) Buna rağmen adam kadından ayrılmayı düşünemiyor bile. Kendini bu kadına muhtaç olduğuna o kadar inandırmış ki, büyü yapılmış gibi.

Bu ilişkilerdeki kadınlar genellikle erkeklerinden çok daha aşağıda olduklarının farkındalar (güzel olsalar bile ki genelde güzel de değiller).  Zaten kendi beşpara etmez kişilikleri yüzünden dışlanan ve ilişkilerde başarısız insanlar olduklarından aşağılık kompleksi olur. Bu insanların temel ilişki stratejisi, karşılarındaki ne kadar aşağılık olduklarının farkına varıp terk etmeden, onları daha aşağı çekmektir. Bunu başardıklarında, partnerleri tarafından terk edilmezler ama bu sefer de partnerlerinin dönüştüğü sünepe erkekten tiksinirler ve adama hayatı daha da cehennem ederler.

Bu arada bu insanlar terk edilmekten korkarlar ve terk edilmemek için partnerlerini aşağı çekerler ama kendileri istedikleri zaman terk ederler.

En ufak şeyler için saatlerce kavga ediyoruz zira hiçbir durumda haksız olduğunu kabul etmiyor.

Buna daha önce değinmiştim yine söyleyeyim: Kadın aslında her durumda kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu gayet iyi biliyor. O tartışmalara girmesinin amacı kendi haklılığını kanıtlamak değil, seni sürekli olarak “ne olur anla beni, ben haklıyım, ne olur kabul et” diye yalvartmak! Bir insan seni anlamazlıktan geliyorsa bir iki kere açıklama yaparsın ama ondan sonrası anlaşılmak için yalvarmaya giriyor. O nedenle bu kadın bu kavgalarda asla haksız olduğunu kabul etmeyecek, açıklama yaparak yalvarmaya devam edeceksin ve aşağı hissetmeye devam edeceksin.

Herkesin kendisine karşı olduğunu düşünüyor ama çevresindekilere nasıl davrandığını görmüyor.

Berbat bir kadınla, berbat bir ilişki içindesin. Çözümü de belli.

Ayrılmayı gerçekten çok istiyorum ama ayrılamıyorum. Tam olarak neden bilmiyorum ama ayrılmaya cesaretim yok.

Manipülatif ve toksik bir kadının sana sürekli olarak ufak ufak kan kaybettirmesine izin verdin. Şimdi ise 3 sene sonunda posan çıktı. Manipülasyon nedeniyle kendini bu kadına muhtaç hissediyorsun, tam tersi doğru olsa da.

Ne yapacağımı bilemiyorum.

Ne yapacağın belli. Sorun senin bunu yapabileceğine inanmaman. Sen şimdi manipülasyon ile posası çıkmış, kendisini zavallı gibi hisseden bir adamsın. Bırakmaya cesaretin yok zira daha iyisini hak  ettiğine inancın yok. Ama bir erkeğin bu kadar zayıf kalması için sürekli manipüle edilmesi lazım yani sen bu kadını terk ettiğinde ilk başta çok kötü hissetsen de, bu kadınla iletişimi %100 kesersen, manipülasyon kesileceği için hemen iyileşmeye başlayacaksın.

Yapman gereken şey bu kadını hemen terk etmek ve bir daha asla iletişime geçmemek. Maalesef senin gibi kurbanların inandığının aksine, bu kadınlar kurbanlarını kaybetmekten çok ama çok korkarlar fakat kurbanlarını tam tersine inandırırlar. Ağızlarından “ben bıraktım mı bırakırım”, “sen olmasan da olur” anlamına gelecek çok laf duyarsınız ama kurban artık iyice manipüle olduğundan, bunları söyleyen kişi genelde tam tersidir gibi basit bir şeyi bile anlayamaz.

Maalesef dedim zira sen bu kadını bıraktığında, seni bırakmamak için ciddi rahatsızlık yaratacak. Sana tavsiyem bu kadını pek nezaket düşünmeden ghostla. Açıklama bile yapma hatta dinleme bile.

Bu kadın yüzünden alkolik oldum.

Bu kadınla devam edersen daha kötüsü de olacak.

İntiharı bile düşünüyorum.

Çok enteresan değil mi? Bu kadını terk etmek gibi aslında görece basit bir çözüm var ama sen kadını terk etmektense hayatı terk etmeyi düşünüyorsun. Bu, ciddi manipülasyondur. Berbat, normalde kimsenin 3 aydan fazla dayanmayacağı kadar berbat bir kadın olmadan yaşayamama getiriyorsun yani.

Senin durumunda olanların ilk anlaması gereken şeylerden biri, berbat, iğrenç biri ile birlikte olduğunu ve bu insandan ayrılarak hiçbir şey kaybetmediği.

Ben ne yapacağım?

Bu kadını hemen terk edeceksin. Hemen şimdi terk edemeyebilirsin ama hemen şimdi kendini buna hazırlamaya başla. Eğer kendi başına yapamıyorsan profesyonel yardım al ama bu kadını terk etmene yardımcı olacak bir psikologdan, gidip de “ay sorunlarınızı konuşarak çözelim” diyen birinden değil.

Mümkünse mesajla ve kısa süre içerisinde ghostlayarak. Konuşalım falan diyecek, konuşma! Bu kadın senden zeki ve seni nasıl manipüle edeceğini biliyor. Bu tür kadınlara karşı ben, bu insanların yazdıkları mesajları, suçlamaları, vs. okumayın tavsiyesi veriyorum. Okurlarsa manipüle oluyorlar.

Eğer aynı evde yaşıyorsanız, önceden bir iki hafta hazırlık yapıp terk et. Terk ettiğinde sana saldıracaktır. Mesaj ve konuşma kolay, onları okuma ve telefonlarına da çıkma. Kesinlikle ama kesinlikle buluşma. Evine gelirse içeri alma, ısrar eder olay çıkarırsa polis çağır. İşine, vs. gelirse de konuşma. Bu kadını kaba bir şekilde terk etmezsen seni ne kadar aşağılık bir pislik olduğuna ve onunla olmanın senin son şansın olduğuna ikna eder.

Bu konuda yazdığımız yazılara da göz at.

Toksik
Sınırda kişilik bozukluğu
Kadınların erkekleri manipüle etme teknikleri
Gas lighting

Bir de reklam olacak ama toksik ilişkiler rehberi ve ilişkiler seti.

Son olarak bu kadını hayatından attıktan sonra, bu kadına neden kurban düştüğün konusunu da araştırman lazım. Neden bir kadının manipülasyona yatkın olacak kadar bir özdeğer problemin var ya da özdeğerini çöpe atmana neden olacak başka bir şey var (örneğin “sözünün eri bir erkek misin?“). Anlattığın kadın arıza bir kadın ama sende de normal kadınları bile delirtebilecek, kafana çıkaracak bazı zayıflıklar var.

Hüsranı değişim için fırsat olarak kullanmak

Nöroplastisite 101 kitabından:

İnsan bir şeyi yapmaya çalıştığında ortaya çıkan sonuç, hedeflediği sonuca göre çok daha kötüyse, hüsrana uğrar. Bu hüsran insanı delirtebilir özellikle de arka arkaya “hatalı sonuç” alıyorsa yani hata yapıyorsa. Ama hüsran hissi aslında, hataların sinir sistemine “bir şeyler çalışmıyor o nedenle değişmen lazım” sinyali göndermesi sonucu salgılanan kimyasalların sonucu.  O nedenle hüsranı, beynim bir şeylerin değişmesi için harekete geçti olarak algılamamız gerekiyor, “ben bu işi yapamam?” diye değil.

Sinir sistemindeki plastisitenin, bir şeyler çalışmıyor kelimelerini anladığı yok hatta sinir sistemi hüsranı bile duygu olarak algılayamaz. Beynin tek anladığı şey, salgılanan nörokimyasallar yani epinefrin ve asetilkolin. Bir de tabii yaklaşık olarak doğru şeyi yapmaya başladığımızda salgılanan dopamin.

İnsanlar hata yapmayı ve hüsrana uğramayı sevmezler. Bunları sevebilen çok az insan ise yaptıkları işte çok başarılı olurlar. Bunlara dayanamayanlar ise genellikle başarısız olurlar, fazla şey öğrenemezler.

Ama korktuğunuz, sizi kötü hissettiren şeyler, performansınızda meydana gelen hatalar olmasa, sinir sistemi neden değişmek istesin ki?  Deneylerin gösterdiği şu ki, mesela bir nesneye uzanıp o nesneyi tutamamak gibi hatalar, beyinde epinefrin salgılanmasına neden oluyorlar. Epinefrin dikkati arttırıyor, asetilkolin ise odaklanmayı. İşte tam bu nedenle, hüsran hissettiğinizde yapmak istediğiniz şeyi bırakmak, yapabileceğiniz en kötü şey. Zira asetilkolin salgılanıyor ve bu da yanılgı payına (yapmak istediğiniz şey ile yaptığınız şey arasındaki farka) odaklanma imkanı sağlıyor. Ve sinir sisteminiz hemen o anda, davranışı doğru hale getirmek için değişiklik yapmaya başlıyor. Ve yapmak istediğiniz şeyi biraz da olsa doğru yapmaya başladığınızda, üçüncü bir kimyasal, beyin şekillendiren değişimleri hızlandıran dopamin salgılanıyor.

Eğer hata yapmak sizi çok rahatsız ediyorsa, çok kolay hüsrana uğruyorsanız, o hüsranı o yapmak istediğiniz şeye daha derin bir şekilde girişmek için kullanın! Zira tam o hüsran anında, beyninizi yeniden şekillendirmek ve yapmak istediğiniz şeyi doğru yapmak için inanılmaz bir plastisite mekanizmasını kuruyorsunuz. Ama hata yapıp hüsrana uğradığınızda yapmak istediğiniz şeyi bırakırsanız, plastisitenin başarılı yöntemler için değil de, siz pes ettikten hemen sonra olacak şey için devre kurmasına neden oluyorsunuz: kendinizi sefil hissetme.

Sanırım şimdi hemen pes etmemenin, hüsrana uğradığınız noktadan sonra biraz daha çabalamanın önemini anlamışsınızdır ve “biraz daha” ne demek onu açıklayacağım. Hüsran noktasından sonra biraz daha çabalamak, hem çocukların hem de yetişkinlerin öğrenme süreci için çok önemli ama özellikle yetişkinler için önemli.

Dopamin hemen her zaman zevkle ve bir hedefin başarılması ile ilişkilendirilen bir molekül ama dopamin aslında motivasyonun molekülü. Dopamin, doğru yolda olduğumuzu hissettiğimiz zaman salgılanan bir kimyasal ve nöroplastisite ve motivasyonu arttırma kapasitesi var.

Dopamini, öznel bir şekilde, hata yapma sürecine bağlamayı öğrenin. Bu, plastisitenin iki modunu birleştirmenize ve plastisiteyi hızlandırmanıza yarar. Yukarıda hata yapmaktan ve odaklanmaktan, odaklandığınız bir öğrenme seansı içinde çokça hata yapmaktan bahsettim. Bu kadar hata sizi hüsrana uğratacaktır ama hüsranın kendisi aslında bir işaret ve hüsranı hissettiğiniz zaman epinefrin seviyesi çok yüksek.

Ama siz hüsran noktasına geldiğinizde, bu deneyimi öznel olarak iyi bir şey ile, pes etmek yerine bu yolda yürüme isteği ile ilişkilendirirseniz, bir şeyin öznel olarak iyi olduğunu düşündüğünüz zaman salgılanan dopamin ile, hata yapma durumunu birleştirip, plastisiteyi hızlandırabilirsiniz.

Yani kendinize, özel bir davranış kümesi üzerinde çalışırken tekrar tekrar hata yapmanın ve o hataların (artı karşılığında hissettiğiniz hüsranın), öğrenmek için iyi bir şey olduğunu söylerseniz, beyninizi daha hızlı şekillendirebilirsiniz.

Bir şeyi tekrar tekrar denerken üst üste hata yapmanızın ve sonucunda çıkan hüsranın karşısında şöyle düşünmelisiniz: “Büyük bir hayal kırıklığı hissediyorum ama bu hayal kırıklığı öğrenmemi hızlandıracak şey”.

Dopamin ise oldukça öznel bir molekül. Seks, yemek ve ısınma gibi nesnel bir yanı da var ama neyin dopamin salgılanmasına neden olduğu ve neyin olmadığı genellikle kişiden kişiye değişir.

Dopamin konusunda daha fazla okumak isterseniz size harika bir kitap önermek istiyorum. Bu kitabı yazan kişi olmayı çok isterdim. İsmi The Molecule of More (Türkçe basımı Beyin daha fazlasını ister). Bu kitap dopaminden sadece ödül ile alakalı bir molekül olarak değil, motivasyon ve bir şeyin peşinde koşmak ile ilgili bir molekül olarak bahsediyor ve dopaminin öznel olarak nasıl kontrol edilebileceğinden bahsediyor.

Konumuza dönersek size tavsiyem (doğru şekilde yapmaya çalışırken) bol bol hata yapmanız ve kendinize bu hataların öğrenme hedefiniz için iyi olduklarını söyleyerek sürece dopamin eklemeniz. Öğrenme seanslarınızı kısa (90 dakika) tutmanız ve bu seanslar arasında başka şeyler yapmanız. Eğer 25 yaşından genç biriyseniz daha fazla 90 dakikalık seans yapabilirsiniz.

Herkesin en iyi şekilde odaklanarak çalışabilecekleri zaman dilimi değişiktir ama genellikle öğleden sonra 4 gibi, sabah 10 gibi olduğu kadar odaklanamazsınız. Kendi zamanınızı deneye yanıla bulun. Bu zaman diliminde 90 dakikalık çalışma seanslarında, hata yaptığınız sınıra kadar gelin ve burada 7 – 30 dakika arası kalın. Burada neredeyse hüsrana uğramak, hayal kırıklığı hissetmek için özellikle çalışın. Sonra da bu hüsranda bir iyi arayın, hüsranı görünce “tamam, beynimde değişim için kimyasal salgısı başladı” diye düşünün mesela. Hüsrandan biraz zevk alın ve evet, böyle bir his durumu var. Bunu yapabilirseniz, değişim için en iyi ortamı hazırlamış olursunuz.

İşin ilginci, tekrarlardan sonra hüsrana uğrarsanız ve bu anda oturur ve bir şeyler okursanız, beyniniz öğrenmek ve öğrendiği bilgiyi tutmak için yükselmiş bir seviyede olacaktır. Bu kimyasallar öyle salgılanıp hemen yok edilen kimyasallar değiller. Beynin değişmeye açık olduğu bu durum yaklaşık 1 saat kadar sürecektir.

Daha önce stoacılık üzerine yazısında şundan söz etmiştik:

(Stoacılık), iç benliğinizi kontrol altında tutarak ve mantıklı yargılar ile öz kontrolünüzü kullanarak içinizdeki çalkantıyı, bu çalkantıyı dışsal aksiyonlar için yakıt olarak harcayıp,  iç sükunete çevirmektir.

Günümüzde çoğu insan hüsran ile ortaya çıkan değişim potansiyelini, değişim için yakıta çevirmek yerine, hemen ellerinin altında olan dikkat dağıtıcı (ele geçirici) uyuşturuculara (sosyal medya, internet, porno, oyun, arkadaşlarla mesajlaşma, netflix) sarılıp hüsranı bastırmaya çalışıyorlar. Bu nedenle de beyinlerini yapmak istedikleri şeyi yapma yönünde kablolamak yerine, beyinlerini en iyi ihtimalle yeniden kablolamıyorlar ve değişim potansiyelini çöpe atıyorlar ya da daha beteri, sosyal medya / internet / porno kölesi olarak kabloluyorlar.

Oysa eğer bir şeyler başarmak istiyorsanız, hüsrana uğradığınızda, hüsranı işaret olarak alıp o şeyi daha fazla yapmak için ekstra çabalayın. Bunun sınırlarına geldiğinizde ise, hüsranı zevk aleminde boğmak yerine başka bir işe kanalize edin (beynin plastisiteye açık halini başka önemli bir şeyi öğrenmekte kullanın).

İnseller yazısında Rollo’nun dediği gibi:

Eski günlerde kaybedenlerin hayal kırıklıklarını kanalize ederek üretken şeyler yapabilecekleri kanallar artık yoklar. Eski nesilde hüsrana uğrayan erkeklerin bir çoğu kendi nesillerinin ikonik sanatçıları ya da müzisyenleri oldular. Bence ironinin tepe noktası, Mark Zuckerberg’in Facebook’u eski kız arkadaşını stalklamak (takip etmek) için yaratması idi. Cinsel reddedilme ile başa çıkmayı sağlayacak yaratıcı yollar artık yoklar. Bazıları bana bu yolların hala varolduğunu ama bu çocukların bu yolları yürüyecek motivasyonları olmadığını söyleyecek. Haklı olsalar da, bu yollardan çok daha kolay olan ve erkeklerin gelişimlerini donduran yollar var. Bugün cinsel öfkeyi daha yaratıcı kanallara yönlendirmek yerine, oğlanların kendilerini online porno ve çağın teknolojilerinin sağladığı kaçış yollarına gömüp kaybolmaları çok daha kolay.

Ya da hoşnutsuz genç erkeklerle mesajlaşabilecekleri forumlar bulup, kendilerine yer olmayan bu dünyanın gerçekleri ile ilgili ağlaşabilirler.

Oysa kadınlar konusunda da hüsrana uğruyorsanız artık bunun beyinde değişim potansiyeli olduğunu biliyorsunuz. Yani yapmanız gereken şey, bu hüsranı (değişim potansiyelini) bir müzik aletinde ustalaşmak, derslerinizde veya işinizde çok iyi olmak, spor, dil öğrenmek, vs. için lehinize kullanmak. Özellikle de genç bir erkekseniz (25 yaş altında beynin yeniden kablolanması çok daha kolay, 25 yaş üstünde ise yoğun dikkat gerektiriyor ve daha zor). Yapmamanız gereken şey, bu hüsranı kendinize acıyarak yakmak ve zevk odaklarına dalıp bastırmak.

Hüsranı sevmeyi öğrenin arkadaşlar.

  1. Nöroplastisite ve beyni yeniden kablolamak
  2. Dopamin ve “sınırsız” zihinsel enerji
  3. Harekete geçmek, düşünce, duygu ve algı

Daha az erkeğin üniversiteye gitmesi çiftleşme krizi yaratacak

New York Üniversitesi Profesörü, daha az erkeğin üniversiteye gitmesinin sonucu olarak ‘’çiftleşme krizi’nin ortaya çıkacağını ve Amerika’nın çok fazla meteliksiz ve yalnız erkek ürettiğini söyledi.

New York Üniversitesi profesörü Scott Galloway, Cumartesi günü CNN’ye verdiği demeçte kadınlardan sayıca çok daha az erkeğin üniversiteye gittiğini ve bunun bir “çiftleşme krizine” yol açtığını söyledi.

The Wall Street Journal’ın bu ayın başlarında ABD Eğitim Bakanlığı verilerine dayandırdığı haberine göre, 2020-21 eğitim öğretim yılının sonunda üniversite öğrencilerinin %59,5’ini oluşturan kadınlar, tüm zamanların en yüksek ‘’kadın üniversite öğrencisi’’ seviyesine ulaştı. Üniversite okuyan erkeklere bakıldığında bu yüzde %40.5.

Ulusal Eğitim İstatistikleri Merkezi’nden alınan verilere göre, 1970’de erkekler, üniversiteye kayıtlı olanların yaklaşık %59’unu oluştururken, kadınlar bu oranın %41’ini oluşturuyordu. Buna ek olarak, Journal önümüzdeki birkaç yıl içinde cinsiyetler arası eğitim seviyesi farkının artacağını ve böylece üniversiteden mezun olan her erkek ile karşılaştırıldığında bir mezun olan erkeğe iki üniversite mezunu kadın oranı yakalanacağını söyledi.

M.Galloway, CNN’e sorunun mevcut rakamlardan çok daha büyük olduğunu, çünkü kadınlara göre, erkeklerin okulu bırakma oranının daha fazla olduğunu söyledi. Aynı zamanda Bay Galloway, “Üniversite erkeklerin değil, kadınların alanı haline geliyor” dedi.

M.Galloway’e göre sorun, eğitimin kalitesinin artmamasına rağmen üniversitenin maliyetindeki artıştan kaynaklanıyor. Elit üniversitelerin başarılı öğrencilerin kayıtlarını artırmaya değil, lüks bir üniversite deneyimi sunmaya odaklandığını bildirdi. Ayrıca, üniversite çağındaki erkeklerin, onlarla aynı bölümde okuyan kadın meslektaşlarına göre daha fazla seçeneğe sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Ayrıca kendisi şu sözleri de söyledi: ‘’Bir erkek Florida’da bir inşaat alanında iş bulabilir veya 18 yaşında bir uygulama geliştirir, polis, itfaiye görevlisi olabilir veya alım satım işlerinde çalışabilir ve bu işlerden günde 100, 200 dolar kazanabilir. Ve bu, kişiye gerçek bir nimet gibi gelebilir.

Ancak Galloway, sınıflaştırmanın ötesinde bu bölünmenin toplum için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu ve tehlikeli bir grup yarattığımız konusunda bizleri uyardı.

“Ülkede çiftleşme eşitsizliği var. Hatta üniversite mezunu kadınlar diploması olmayan erkeklerle birliktelik kurmak istemiyor’’ dedi ve ekledi: “Dünyanın en tehlikeli insanı, meteliksiz, yalnız adamlardır ve biz bundan çok fazla üretiyoruz.”

Ona göre, “dünyanın en istikrarsız şiddet içeren toplumlarının hepsinin ortak bir noktası var: Kendini herhangi bir işe, okula ya da ilişkiye bağlamayan genç ve depresif erkekler“.

Dergi, bu sıçrama için geri dönüş ihtimali olmadığını da bildirdi. Kadınlar ülkedeki üniversite çağındaki kişilerin %49’unu oluşturuyor, ancak 2021-22 öğretim yılı için kadınların 3.805.978 lisans diploması için kolej başvurusu varken, erkekler sadece 2.815.810 başvuruda bulundu.

2020 sonbaharında, Los Angeles California Üniversitesi kayıt sayısını 3.000 öğrenci artırdığında, bu kontenjanların %90’ı kadınlar tarafından dolduruldu. The Journal dergisine göre, aynı dönemde UCLA’ya(bir üniversite) kayıtlı öğrencilerin sadece %41’i erkekti.

UCLA başkan yardımcısı Youlonda Copeland-Morgan, erkek başvurularının kadın başvurularla kıyaslanamayacak kadar az olduğunu, çünkü daha az erkeğin başvurduğunu söyledi.

Pell Yüksek Öğrenim Fırsatları Enstütüsü’nün kadim üyesi Thomas Mortenson, “Erkekler kayda değer bir hızla kadınlardan geride kalıyor” dedi.

Kaynak: An NYU professor says fewer men going to college will lead to a ‘mating crisis’ with the US producing too many ‘broke and alone’ men

İnseller yeni vikingler haline gelebilirler

Unherd’de çıkan ilginç bir yazıyı sizinle paylaşıyoruz. Her ne kadar Unherd gibi ana akımdan uzak bir yayında editör olmasına rağmen, kırmızı hap ile ilgili bilgisi ana akım feminist cehaleti seviyesinde olan bir kadın tarafından yazılmış olsa da (insellere alternatif sağ, kırmızı haplılar diyor), insellerin bugüne kadar yaptıkları seri cinayetleri abartsa ve insel grubunun politik ve etnik durumundan bihaber olsa da (insellerin %45’i kendilerini solcu olarak tanımlıyor ve bu yazarın değindiği ABD’de insellerin temel şikayeti beyaz erkeklerin daha çok tercih edilmesi – %30 kadarı başka ırklardan – fakat abla insellere sağcı, ırkçı vs diyor) enteresan bir makale.

3. Dünya savaşı neredeyse geçen hafta Ladakh’ta başlayacaktı. (Bir süredir askeriyenin ve tansiyonun yükseldiği kuru, yüksek rakımlı Himalaya ve Çin sınırında yer alan Hint Keşmiri.) 15 Ocak’ta Çin ve Hint askeri gücünün 45 yılın ardından en az 20 Hintli ve en az 45 Çinli askerin öldürülmesiyle ilk somut çatışma patlak verdi. Dünyanın en kalabalık iki ülkesi arasındaki tansiyona sebep olan bir çok jeopolitik sebep var, ancak iki ülkeyi birbirine düşürecek zamandan münezzeh ve köklü bir sebep daha var – kadınlar. Ya da kadın kıtlığı.

Takriben 1015 yılında yazdığı Normandiya’nın Tarihi adlı kitabında Dudon (bkz. Dudo of St. Quentin~History Of Normans) Vikinglerin yaptığı yağmalamaların sebebinin kendilerine kadın bulamaması olduğunu savunmuştu. Bu görüş aynı zamanda antikacı William Camdem’in 1610 yılında yazdığı Britanya kitabında da yankılanmıştı: Camden “Vikingler; herkese yetecek kadın olmaması sonucunda aşırı sayıda genç erkeğin, güzel bir kadın bulup yuva kurma umudu olmadan maço bir şekilde etrafta takılmalarıdır.” şeklinde bir görüş ileri sürmüştü. (Yağmalamak, kelimenin tam anlamıyla Viking demektir).

Yani, ne zaman ki bu artık genç erkekler kendilerini yük olan bir topluluğa çevirsin; Camden’in deyimiyle, bir bölge bunları sürü ile kendine çeker.  Aralarında “yaramaz” olan genç erkekler baş belası olma yolunda denizaşırı ülkelere gemilerle gönderilir. Ki gönderildiler de.

Evrimsel biyolojide belirli bir türün üreme amacı güden dişi ve erkeklerinin birbirine oranına işaret eden ‘işlevsel cinsiyet oranı’ (operational sex ratio) adında bir terim vardır. Bu oran 50:50’den saptığı an, kalabalık olan cinsiyet,  daha kıt olan karşı cinsten kendisine eş seçmek için rekabete girecektir.

Bu terimden habersiz olsalar da Dudo ve Camden tam olarak bu fenomeni ortaya atmışlardır. Olası bir eşin kıtlığı ve “külfetli artık erkeklerin” çoğalması sonucu vahşet ve şiddet artar. 2019’daki bir araştırma göstermiştir ki; yüksek statülü erkeklerin sosyal bir norm olarak çok eşli olması (buradaki anlamıyla; bir erkek için bir çok kadın) sınır komşusu ülkelere saldırıda bulunması tavana çıkar. Bir avuç azınlık erkeğin uygun durumdaki kadınları tekeline almış olması, geriye kalan erkekleri statü ve kaynaklara sahip olmak için diğer ülkelere saldırmak zorunluluğunda bırakmıştır.

Hindistan ve Çin aşırı miktarda “külfetli artık erkek” popülasyonuna sahip. Yenidoğan erkek ve kız bebeklerin birbirine oranı normalde 105:100’dür. Ancak Mara Hvistendahl ‘Doğal Olmayan Seçilim’ (Unnatural Selection) kitabında gösteriyor ki, prenatal ultrasonografi ve cinsiyet öncelikli kürtaj sayesinde(!) Çin 118:100 ve Hindistan 108:100 oranına sahip. Bu oran Hindistan’ın bazı bölgelerinde 150:100’e kadar uzanıyor. Cinsiyet öncelikli kürtaj artık Hindistan’da yasaklanmış olsa da bu oranlar hala yaygınlıkta ve Hindistan’da erkek sayısı kadın sayısından 37 milyon daha fazla. Araştırmalara göre Çin’de ise erkek sayısı kadınlara göre 30 milyon daha fazla.

‘Üreme rekabeti’nin kadınların yararına olduğunun düşünülmesi elbette çok naif bir tahmin olurdu. Cinsel olarak dimorf(*) türlerin dişileri, rastgele birini değil de yavrularına avantaj sağlayacak olan erkeği seçerler. Kuşlar aleminde bunu, en iyi kuluçkayı kuran erkek kuşu seçmek olarak tercüme edebiliriz. İnsanlar için ise bu hipergami olarak karşımıza çıkar; erkek ne kadar fazla zenginse o kadar fazla kadın onu çekici görür.

Elbette bazı kadınlar bundan faydalanıyorlar: hipergami Çin’de acımasızdır. Çin’deki bazı genç erkekler kadınla çıkmak için bile olsa ailesine bir ödenekte bulunur, eşleşme yoksa geri ödeme de olmaz. Kadınlar, arabası, evi ve on binlerce dolarlık başlık parası olmayan hiçbir erkeği kabul etmiyor.

Ancak hesap diğer kadınlara patlıyor. İnsan hakları organizasyonları ‘kadın kıtlığı’nın çirkin yan etkilerinden bazılarının kadın kaçakçılığı ve cinsel istismar olduğunu bildirdi. Kadınlar Kamboçya ya da Vietnam’a göç edeceklerine inandırılıp hamile kalıncaya kadar bir odaya kilitlenip defalarca tecavüze uğruyorlar. Bazen bu kadınlardan bazılarına kaçmaları için izin veriliyor ancak bebeklerini geride bırakmak şartıyla.

Çin tarihi gösteriyor ki evlilik umudu kalmamış olan erkeklerin varlığı, zorbalık, şiddet ve hatta iç savaşa ortam hazırlıyor. 1863’de yaşanan Nian İsyanı evliliğe karşı umudunu yitirmiş erkekler tarafından yürütülmüştü. Toplum bilimci Prem Choudhry ise, Hindistan’daki kadın kıtlığının getirdiği, aile sahibi olmayan erkeklerin değersiz olduğu ve bir şekilde kendilerini kanıtlamaları gerekiyor olduğu görüşünün filizleniyor olmasının üzerine siyasetin aşırı uçlara kayacağını ön görüyor: “Eğer bekar kalmaya devam ederlerse, erkek bile olamadıkları ilan edilecek.”

“Yapraksız dalların” yerelde sorun çıkartmalarını engellemek için yayılmacı savaş alanlarına kanalize edilmesi tarihsel bir çözüm olarak karşımıza çıkar. Britanya’daki Viking yağmaları bunun bir sonucu idi, Septe’nin fethi de aynı şekilde. Portekiz Kral l. Peter’in piçi l. Jaoa, 1385’te tahta ‘yapraksız dalların’ destekleriyle geçmişti. Ancak ‘bekar erkeklerin’ haydutluğunun ve gaspçılığının kendi hükmüne karşı risk taşıdığını fark ettiğinde onları statü ve kaynak sahibi olabilmeleri için Afrika’nın kuzeyine, Avrupa’nın çirkin ve bitmek bilmeyen kolonileştirme tarihine ilk düdüğü çalmak üzere istilaya gönderdi. Etkileri bugün dahi
sürmekte.

Hindistan ve Çin arasındaki bütün tansiyonun faturası ‘bekar erkekler’e kesilsin demiyorum. Ladakh, Ganj nehrinin kaynağının yakınında; Hindistan’ın, Çin’in kontrolü altında olmasını istemeyeceği bir bölge. Modern uluslar ‘bekar erkekler’i yayılmacı bir politikayla Orta Çağ’daki İskandinavya veya barbar Portekiz gibi savaşlara gönderemez, ancak Çin’in, Vikinglerin ele geçirdiği Sakson kadınları gibi, Uygur kadınlarını kullandıkları rapor edildi.

Bir aileye sağlayıcı olarak maskülen değerini gösteremeyen erkekler ise kendilerini kanıtlamak için başka fırsatlara yöneleceklerdir.

Nükleer silahlı iki süper gücün politik iklimde öfkeli genç erkekler ile git gide sıkışıyor olması bizi endişelendirmelidir. Kendi ülkemizde yaşayan yılgın inseller de endişelendirmelidir. Her ne kadar batıdaki ilericiliğin cinsiyet içi ve cinsiyetler arasındaki rekabeti ortadan kaldırdığını düşünsek de ortaya dökülen bulgular bu yönde değil.

Bireyselleşmiş Batı’daki cinsiyet oranı 105:100 olsa da, günümüzde bunun direkt olarak aile yapısına bir yararı olduğu gözlemlenmiyor. Araştırmacılar kadınların eğitim seviyeleri ve ekonomik bağımsızlıkları arttıkça hipergaminin söneceğini umuyorlardı, “kadınlar aşağı yöne doğru da evlenecekler!” idi. Teoride, arzı yüksek bir alanda çalışan kadının, hayat şartlarında yükseliş olmasıyla beraber, boş zamanları sayesinde çocukları okuldan alıp bırakabilecek ve veli toplantısına gidebilecek bir sıvacıyla evlenmesi mantıklıydı.

Yüz binlerce yıldır kaynak ve statü sahibi olan erkeği seçmesine yönelik evrimleşmiş kadın canlısı, görünen o ki bugün de potansiyel olarak ‘en iyi’ partneri aramakta. ABD’de yakın zamanda yapılan bir araştırma da gösteriyor ki; eğitim seviyesi partnerinden daha yüksek olan kadınlar yine de kendisinden daha çok kazanan erkekleri öncelik alıyor. Bunu, yüksekten uçan kadının sıvacıyı es geçip kendisi gibi yüksek kazanca sahip bir erkeği araması, diye açabiliriz.

Probleme daha da eğilecek olursak, monogamik ilişkinin lehindeki sosyal normlar 1960’lardan bu yana gevşeme gösterdi – ancak bu, kadınları daha az müşkülpesent yapmış değil. 30 yaşına kadar bakir kalmış Amerikan erkeklerinin sayısı 2008 ve 2018 arası 3 kat arttı, ancak Amerikan kadınları için bu kadar keskin bir yükseliş söz konusu değil. Akla yatan tek açıklama, kadınların halen seks yapıyor olması; ancak çok küçük bir grup erkek için rekabet edip geri kalan erkekleri rafa kaldırıyor olmalarıdır.

Bunun yürürlülükteki karşılığını görmek istiyorsanız tek yapmanız gereken şey Amerikan erkeklerine verilen online-dating tavsiyelerine göz gezdirmeniz; “ona, oyun oynayan, ucuz bira içen, götünü göbeğini karıştırıp ağzına süren patates bir herif olmadığını göster.” (‘Alfa erkek’i tanımlamaya çalışan bir makaleden…)

Yani normal bir cinsiyet oranına sahip olsa bile kültürümüz, cinsel olarak umutsuz, artık erkekler yaratıyor. Angela Nagle ‘Kill All Normies’ (Vasatları Öldürün) kitabında, bu cinsel alt sınıfın ızdırabının politikaya da sızdığını iddia ediyor: “Monogaminin düşüşe geçmesiyle patlak veren cinsel modelde, elit düzeydeki erkeklerin çok daha fazla seçeneğe sahip olduğunu ve hiyerarşinin tabanındaki erkeklerde yoğun bir inselliğin yükselişe geçtiğini görüyoruz. Bu erkeklerin hiyerarşinin dibinde oluşlarının yarattığı kaygıları ve öfkeleri aslında, kadınları ve beyaz-olmayanları sert bir şekilde eleştirdikleri retoriklerinin kaynağıdır.”

Bunun bir takım zararsız kaybedenlerin paylaştığı kadın düşmanı meme’lerden ileri gitmeyeceğini düşünenler varsa, hatırlasınlar ki inseller bildiğiniz seri cinayet işliyorlar. “Kırmızı haplı” cinsel olarak yılgın anti feministler ve aşırı-sağcılar arasında dikkate değer genel bir kesişim var. Nien isyanında olduğı gibi ‘bekar erkekler’den kötü birer politikacı oluyor.

‘Bekar erkekler’den aynı zamanda coşkulu birer terörist de oluyor. IŞİD, cinsel köleliği, ‘yabancı’ terörizm adayları toplamak için “kurtarıcı” bir ortam olarak kullandı. Vikingler gibi, evinde umudu olmayan erkekler sevişebileceklerini düşünüyorlarsa dikkate değer nitelikteki riskleri alacaklardır, ve (yine bildiğiniz Vikingler gibi) sevişecekleri kadınların bunu isteyip istemediklerine bakmaksızın. Tersine, evlilik, deradikalize(**) ediyor: Aile Araştırmaları Enstitüsü’nün (Institute of Family Studies) araştırmasına göre, çocukları olan insanların beyaz-kimliği(***) ile örtüşen siyasi görüşler savunması ihtimali daha azdır. Aynı şekilde, Suudi Arabistan deradikalizasyon programı ekstrem uçlarda yer alanları evlendirmek ile ilgiliydi, çok da etkili oldu.

Bu durumu ‘kırmızı hapçı’ ya da ‘erkek hakları aktivisti’ damgası yemeden çözmeye kalkmak çok zor. Ancak politik ve sosyal bir problem olan ‘bekar erkekler’ durumunu, kadınları zorla bu
erkeklerden çocuk sahibi olmalarının bir çözüm olmadığına inanmak gayet tabi mümkün.

Bu probleme parmak basmanın kesinlikle bir feminist projesi olarak görülmesi gerekir. Umutsuz, alt tabaka bekarlığıyla savrulunulan bir hayata hapsolmak, erkekleri daha vahşi, cinsel açıdan tehlikeli ve siyasi olarak yıkıcı bir hale büründürüyor. Bu tabi ki de bir bahane değil, ancak bu bir gerçek. Veba gibi yayılan bu yükün hafifletilmesi direkt olarak kadınların da yararına olacaktır.

(*) Bir tür içinde iki farklı forma sahip olma durumu. (**) Deradikalizasyon, bireyin inanç sistemini değiştirme, aşırı ideolojiyi reddetme ve normal değerleri kucaklama sürecidir
(***)Kısaca beyaz ırktan olmanın bir marifet olduğunu düşünmek, bu yüzden beyaz olmasa da olduğunu idda etmek.

Kaynak: Incels could be new vikings

Vaka Çalışması – Başarısızlıktan başarıya geçen mesajlaşma

Mahmut selam. 42 yaşındayım ve eşimden 5 ay önce boşandım. Aslına bakarsan bu siteyi boşanma aşamasında okuyordum ve hatta seninle de konuşuyorduk fakat tabii boşanmadan sonra piyasaya dönmem gerekince kadınlara yürüme kısmını okumaya başladım. Yazılar ve kitaplar çok faydalı oldu, teşekkür ederim.

1 ay kadar önce online dating uygulamasından 24 yaşında bir kızla tanıştım. Boşandığımdan beridir hatta ayıptır söylemesi mahkemeyi beklerken (anlaşmalı boşandık) zaten kadınlara yürümeye başlamıştım. Onca yıllık evlilik sonrası piyasada ilk 4-5 maceram yüz kızartıcı sıçışlarla bitti.

Boşandıktan sonra bu bana da olmuştu. Paslanıyorsun. İki üç sene yapma, unutuyorsun. 36 yaşında boşandığımda, daha önceden geçmişim ve başarım olmasına rağmen, ilk 6-7 buluşmamda, şurada yapmayın dediğim bazı şeyleri yaparak sıçmıştım. Ama işte geçmiş başarının ve tecrübenin etkisi, bir süre sonra olacağını ve pası atacağımı bilmekti. O nedenle depresyona girmek yerine, kısa sürede yeniden kalibre olayım diye buluşmalara odaklanmıştım.

Yani bu kıza geldiğimde, senin sitenin ve kitaplarının da sayesinde, antremanlıydım. Yalnız 10 yıldır evli olduğum için daha önce bu kadar yaş farkına maruz kalmamıştım. Aslına bakarsan erkek adam olmasa, bu kadar yaş farkının kesin engel olacağını düşünür ve bulaşmazdım bile.

Tamam 18 yaş farkı az değil ama birçok erkek kendilerinden 5-6 yaş küçük kızlara bile bana abi der, yaşlı der diye korkup yürüyemiyorlar! Oysa havuzdaki kadınlar çeşit çeşit. Bazıları 18 yaş büyük adam istediği kadar iyi olsun bakmaz, bazıları ise sadece 10+ yaş büyük erkeklere bakarlar. Kalan kısmı ise asla bakmayacağını düşünür ama karşısına beğendiği biri çıkana kadar böyle düşünür.

Kızla 2-3 gün mesajlaştım ve hemen buluşmaya çağırdım. İlk buluşmayı güzel bir rooftop barda yaptık. Aramızda cinsel yakınlık olmasa da gece eğlenceliydi. Aynı gece mesaj attı, biraz mesajlaştık. Ertesi gün akşam mesaj atıp dün gece çok iyi vakit geçirdim dedim ve bir buluşma daha ayarladım. 2. buluşmada aramızda yakınlaşma oldu ve bana geçtik. Gece birlikte olduk ve ondan sonra da bir hafta içerisinde, 24 yaşında, oldukça güzel ve bana her sabah günaydın aşkım yazan bir ilişkim oldu. Yani henüz biz neyiz falan yoktu ama mesajları çok eriyip biten türdeydi. “Seni özledim”, “ne zaman yeniden görüşeceğiz”, “iyi geceler aşkım” vs.

Buraya kadar bir sorun yok, eğer fazlaca ilişki kafasına girmediysen.

Sorun şu ki çok mesaj atıyordu. Ben bu kadar mesajlaşan biri değilim. Genç kadınlar böyle sanırım.

Önemli bir kısmı böyle.

Yanlış anlama bu beni soğutmuyordu aksine hoşuma gidiyordu.

Şimdi buraya kadar sorun yok. Olması gerektiği gibi. Kız sana, senin ona ulaştığından daha fazla ulaşıyor, oldukça ilgili görünüyor. Fakat ne yazacağını tahmin ettim: senden daha fazla mesaj başlatmanı talep edecek.

Birgün bana neden benim ona çok fazla mesaj atmadığımı sordu. Aslında ben ona yanıt veriyorum ama kastettiği benim mesaj başlatmamdı sanırım. Aslına bakarsan ben de altın orana göre mesajlaşma başlatıyordum ama ona daha fazla mesaj atmaya dikkat edeceğimi söyledim. Sonra da ona daha fazla mesaj atmaya başladım.

Şimdi hiç mesaj atmıyor değilsin. O nedenle  burada yapman gereken doğruyu söylemek. “Bebeğim ben mesajlaşma insanı değilim, ama seninle konuşmak hoşuma gidiyor.” Ve kızı buluşmaya çağırmak. Burada onun sana uyması lazım ki eğer mesajlaşmadan sorun çıkaracaksa zaten altın orandan taviz vererek sorunu çözemezsin. Burada daha önce shit testi comfort test sanıp geçememek diye bir yazı yazmıştık ama buradaki sen de yeterince mesaj atıyorsan aslında shit test.

Hatam şu ki ben mesaj sıklığını arttırınca, onun mesaj sıklığı ve cevap verme aralığı düştü. Ben de ondan daha fazla mesaj atmamaya dikkat edemedim, aslına bakarsan kendimi kaptırmışım.

Böyle işte yokuş aşağı gider. Sen kızdan çok daha büyüksün ve o da kendinden çok daha büyük bir adamla olduğuna göre aslında senin çerçevene ve otoritene girmeye daha meyillidir.

Kötüsü, kız mesaj sıklığını azaltınca kaygı duymaya başladım ve daha fazla mesaj atmaya başladım. Bir yandan da kızdan daha fazla hoşlanmaya başladım.

Bu mesaj olayı muhtemelen sende “istediği gibi mesaj atmazsam bu genç kızı kaçırırım” psikolojisi yarattı ve istediğin için değil, atmak zorunda olduğunu düşündüğün için mesaj atmaya başladın. Bu zayıflık ve aynı zamanda kendin istediğin için değil onu kaybetme korkusu ile ekstra duygusal yatırım yapıyorsun. Bu da seni ilişkinin daha güçsüz tarafı yapıyor.

Sonra bir mesaj attım ve buluşalım dedim ama bu mesaja hiç cevap vermedi. Bu aşamada kendisine no contact uygulamaya karar verdim ama 3 gün sonra dayanamayıp iyi misin, ne yapıyorsun? yazdım.

Şimdi çoğu erkek bu ikinci mesajı “gerçekten merak ettim” diye savunur ama genellikle nedeninin bu olmadığını kendisi de dahil herkes bilir. İkinci zayıftı ama neyse ki toplumsal nezaket ve gerçekten bir şey olabileceği ihtimali ile yazdın ayağına kurtarır.

Kız online oluyordu ama mesaja bakmıyordu. Ergen gibi takip edip sinir olmaya başladım. Arayıp hesap sormayı bile düşündüm ama sonra “sana cevap bile vermeyeni mi arayacaksın?”. Orada bıraktım ve “bana ulaşmazsa bir daha hiç görüşmeyeceğiz” mantığında hareket etmeye karar verdim.

Sonuçta kızla online dating ile tanışmışım, aramızda resmi bir ilişki yoktu. Belki oyun oynuyor, belki tabak çeviriyordu. Takılıp kalmaya gerek yok. Bu yaşta o gençliği yeniden tattım daha ne olsun dedim ve online datinge devam etmeye başladım (ikimiz de onun isteği ile silmiştik).

Şimdi bir ayrıntı ama kız sana biz neyiz demiş. Biz neyiz direkt biz neyiz diye sorulmayabilir. Başkası ile görüşmeni istemiyorum diye sorulduğu da çoktur. Ve ikinizin de online dating uygulamasını silmenizi istemesi aslında başkasıyla görüşmeni istemiyorum demek ve o anda bunu yaparak sen de ilişkiye başlamışsın.

Bu yaşta o gençliği yeniden tattım daha ne olsun dedim mantığı bu devirde doğru mantık. Böyle kullanıp atacaklarsa tepe tepe kullanıp atsınlar daha ne olsun? 🙂 3-4 ay boyunca ilişki değerini anladığın bir kızla olana kadar devam. Ama sana sadece online takılmamanı tavsiye ederim. Gerçi eğer genç kızlarla görüşmek istiyorsan online daha iyi zira normalde bir araya gelemeyen iki demografiyi eşleştiriyor. Ama dışarıda hayat oyunu da oyna.

Bu kız da dediğin gibi ya sana bir ders vermeye çalışıyor ya da birilerini buldu. Aslına bakarsan ders verme ihtimali daha yüksek ve kötüsü ders vermekten ziyade, senin daha az aramanın kabul edilemez olduğunu düşünüp senden uzaklaşmaya çalışıyor olabilir. Sonuçta popüler propaganda sadece erkekleri değil, kadınları da etkiliyor. Kadınlar da bu propaganda nedeniyle en az erkekler kadar ilişkilerini sabote ediyorlar. Kadın bu tip bir adamdan hoşlanmamalıyım diye düşünüp bırakıyor ama sonra doğasının itkisi ile o adamın peşine düşüyor. Ya da bir adamdan bir sürü ilgi ve zaman talep edip, onu aldı mı adamdan soğuyor.

Bu aramama işi zordu ama. Daha genç erkekler daha duygusal ve duygu kontrolü düşük oluyorlar, onlar için daha zor olmalı. Sadece 1 ay ama yıllar sonra çok hoşuma giden ve bitince de içime oturan bir ilişki oldu. 

Evet kolay bir şey değil ama bu maalesef tercih meselesi de değil. Senin iki mesajına cevap vermeyenin peşinde koşunca, geçici rahatlama ama daha sonra daha kötü acı yaşıyorsun. Genelde eline de bir şey geçmiyor.

Neyse bu kız ilk mesajımdan bir hafta sonra bana mesaj yazdı ve bana selam ne haber dedikten sonra neden bir haftadır mesaj yazmadığımı sordu 😀 İlk dürtüm kızım sen mal mısın yazmaktı. Tabii yazmadım ama şimdi buna ne cevap verilir ki? İki mesaj attım, neden cevap vermedin mi desem, mesajlara hiç değinmesem mi?

Oyun oynuyor. Böyle davrandı mı erkeklerin %90’ının ne yapacağını düşün. Senin yapmamak için kendini disipline ettiğin şeyi. Kızı aramaya devam edecekler. Kadınlar bunu bazen peşimden koşsun ve burnu sürtülsün ya da değerimi görsün diye yapıyorlar ama sorun şu ki bir erkek bunu yaptığında, ondan başta hoşlanmalarına neden olan büyü de kayboluyor. Ve erkek istediğini yaptı mı kadın da erkekten soğumaya başlıyor.

Bunu bir erkeğin shit test sayması doğru. Ama kadın aslında burada erkeği denerken bilinç üstünde gözündeki değerimi göreyim mantığı ile yapıyor. Fakat işte kadınlar genellikle kendilerini asıl çeken şeyin ne olduğunu bilmediklerinden, adamın çekiciliğini sağlayan şeyi, bir iki tık peşinde koşma gereksinimini adama yok ettiriyorlar. Sen bu tuzağa düşmedin.

Soruya gelelim. Bu soruya verilecek cevap basit: “Bebeğim 2 kere mesaj attım, senden cevap gelmeyince dedim ki her halde meşgul, sonra dönüş yapar. Sen ne yapıyorsun?” Verilecek yanlış cevap, kızın seni istemediğini düşündüğünü ima eden bir cevaptır. “İki kere mesaj attım ama sen cevap vermeyince görüşmek istemiyorsun diye düşündüm”. Erkek adam kadının kendisi ile görüşmek istemeyebileceğini değil meşgul olduğunu düşünür. Direkt hayır dese, reddetse bunu naz sanmaktan bahsetmiyorum, kız ortadan kaybolmuş, sevgilisi değil ya da çok yeni. Bu aşamada bir kız ortadan kaybolup geri gelebilir.

Şimdi sen kız seni istemiyor diye düşünsen bile bunu ona ima etmeyeceksin. “Bebeğim 2 kere mesaj attım, senden cevap gelmeyince dedim ki her halde meşgul, sonra dönüş yapar. Sen nasılsın ne yapıyorsun?” diye yazacaksın. Sonra da “hey görüşelim mi? Cuma veya Pazar boşum sana hangi gün uygun diyerek buluşma ayarlayacaksın.

Şimdi bundan sonra danışan aynen bu şekilde mesajlaştı ve şunlar oldu.

Mahmut bana dediğin gibi “Bebeğim 2 kere mesaj attım, senden cevap gelmeyince dedim ki her halde meşgul, sonra dönüş yapar. Sen nasılsın ne yapıyorsun?” dedim ve hiç uzatmadı. Evet meşguldüm bir de ailevi bir sıkıntı vardı onla uğraştım dedi. Ben “senin bir içkiye ve rahatlamaya ihtiyacın var bana gelsene” diyecektim ama kendisi “seni çok özledim bu akşam sana gelebilir miyim” dedi zaten 🙂

Çok rahat, çok profesyonel

Hemen atlayıp geldi ve kaldığımız yerden devam diyeceğim de kaldığımız yerden daha vahşi bir şekilde devam ettik. Anonimliğin arkasına sığınarak söylüyorum, bir ara o kadar çok ısırıldım ki, artık dayanamayıp yüzünü çevirmem gerekti 😮

Çok fena, zavallı sen 😀

Daha vahşi olması normal zira erkeklerin büyük çoğunluğunun yapamadığını yaptın. Kadınlar, özellikle genç ve güzel olanları, erkeklerin telefonlarını mesaja boğmalarına ve peşlerinden koşmalarına alışkınlar. Ben ona ne kadar ilgili ve diğer erkeklerden farklı olduğumu göstereyim diye erkeklerin %90’ının içinde bulunduğu sürüye giren erkeklere alışkınlar. 2 mesaj cevaplamama ile duygusal olarak darmadağın edemedikleri erkeklere alışkın değiller ve bunu yapabilen erkeklere rastladıklarında ise büyük bir arzu duymaları şaşırtıcı değil.

Dikkat et, senin 2 mesajına bilerek cevap yazmadı. Sen özellikle ulaşılmaz olmaya kasmadın. Tek yaptığın iki mesajına cevap yazmayan kızın peşinde koşmamak ki kendine saygısı olan her erkeğin yapması gereken bir şey. Karşındaki kadın da aptal değil, sen iletişimi kesince “2 mesajına cevap yazmadım, benim peşimde koşmayacak tabii” diye düşünecek kapasitede. Değilse zaten o kızla kısa süreli bile karın ağrısı merak etme.

Bunu şundan söylüyorum. 2 belki 3 mesaj atıp da hala cevap alamayınca “belki daha fazla peşinden koşmamı istiyor” diye düşünen çok erkek var. Bazen haklılar, kız daha fazla peşinden koşmanı istiyor olabilir. Ama sorun şu ki böyle istiyor olsa bile bunu yaparsa erkek itici olmaya başlıyor. Sonuçta kızların hak sanrılı, karın ağrısı ve narsist olanlarını çıkartırsan, ortalama bir kadın senin mesajlarını cevaplamadığın zaman ona yazmama hakkının olduğunu, eğer görüşmeye devam edeceklerse kendisinin yazması gerektiğini bilir. Aslında senin 2 mesaj sonrası artık kendisine mesaj atmadığını gördüğünde normal bir kadının sana olan saygısı artar.

Mahmut açık söyleyeyim, bu site olmasa ben bu kıza zaten yürümezdim. 42 yaşında bana anca 35 yaş üstü bakar diye online yaş sınırını 23 bile yapmazdım 🙂 Senin sanırım senden 15 yaş genç bir kız arkadaşın vardı, dedim demek ki oluyormuş.

Neyse hadi kızla bir şekilde oldu diyelim, o 2 mesajdan sonra mesaj atmaya devam ederdim. Arardım vs. Sonra da burada gördüğümüz bir sürü hikayedeki gibi hüsran ile biterdi muhtemelen.

“Sorun sende değil bende”, “şu an ilişkiye hazır değilim”, “arkadaş kalalım” … Bunlardan birini duyardın. Seç beğen al 🙂

İyi ki varsınız. Bunu da paylaşabilirsin, başarı hikayesi olan adam başarı aynı zamanda özeli olduğu için pek paylaşmaz sanırım ama sen paylaş. Genç erkeklere bir faydası olur.

Bu da bir etken. İnsan başaramayınca buraya geliyor, başarınca gelmiyor ama sen deyince kafama dank etti zira devam eden özel ikili ilişkisi olunca paylaşmaması oldukça etkili bir neden gerçekten.

Ben teşekkür ederim, şimdi yorumlarımla paylaştım.

Dijital bağımlılıklar bizi dopamine boğuyor

ABD gibi zengin ülkelerde artan depresyon ve kaygı (bozuklukları), beynimizin zevk ile ilişkilendirilen sinir ileticisine (neurotransmitter) bağımlılığının sonucu olabilir.

20’lerinde, zeki ve düşünceli bir  hastam, bana ezici bir kaygı ve depresyon ile geldi. Üniversiteyi bırakmıştı ve ebeveynleri ile beraber yaşıyordu. Belli belirsiz bir şekilde intiharı düşünüyordu. Aynı zamanda neredeyse tüm gün, gece geç saatlere kadar bilgisayar oyunu oynuyordu.

20 yıl önce olsa, böyle bir hasta için ilk yapacağım şey antidepresan yazmak olurdu. Bugün ise tamamen farklı bir şey tavsiye ediyorum: dopamin orucu. Bu hastama da bilgisayar oyunu da dahil tüm ekranlardan 1 ay uzak durmasını önerdim.

Psikiyatrist kariyerim boyunca, başka şekilde sağlıklı, kendilerini seven aileleri olan, elit eğitime sahip ve görece varlıklı gençler de dahil, her geçen sene artan sayıda depresyon ve kaygı bozukluğu gördüm. Bu insanların problemi travma, sosyal bozukluk ya da fakirlik değil. Dertleri çok fazla dopamin, beyinde üretilen, sinir iletici işlevi olan, zevk ve ödül ile ilişkilendirilen bir kimyasal.

Yapmaktan hoşlandığımız bir şeyi yaptığımızda – örneğin hastamda olduğu gibi bilgisayar oyunu oynadığımızda – bir miktar dopamin salgılarız ve kendimizi iyi hissederiz. Ama sinir biliminde son 75 yılda yapılan en önemli keşiflerden biri, zevkin ve acının beynin aynı bölgelerinde işlendiği ve beynin bunları bir dengede tutmaya çalıştığı. Denge ne zaman bir tarafa doğru kaysa, beyin diğer yöne kayarak dengeyi yeniden sağlamak için var gücü ile çalışıyor (nöronbilimciler buna homeostaz diyorlar).

Dopamin salgılanır salgılanmaz, beyin dopamin alıcılarını azaltarak ya da “aşağı doğru ayarlayarak” bu salgılamaya adapte oluyor. Bu da beynin acı tarafına kayarak dengeyi sağlamasına neden oluyor. Zevkin sonrası bir akşamdan kalmalığın ya da düşük modun gelmesinin sebebi bu. Eğer yeterince beklersek, bu his geçer ve denge noktası yeniden sağlanır. Ama insanlarda, beklemek yerine bu hissi zevk kaynağına giderek yeni bir doz ile yok etme gibi doğal bir eğilim var.

Bu döngüyü hergün saatlerce, haftalarca ya da aylarca tekrarlarsanız, beynin zevk için kurulduğu nokta değişir. Bu aşamadan sonra zevk almak için değil sadece normal hissetmek için bilgisayar oyunu oynamaya başlarız. Oyun oynamayı bıraktığımızda, madde bağımlılığının evrensel yoksunluk sendromunu deneyimleriz: kaygı, sinirlilik, uyuyamama,  cinsiyet karışıklığı (dysphoria) ve bağımlılık yapan madde kullanımın ile zihinsel meşguliyet gibi şeyler hissederiz (şiddetli arzu).

Beynimizdeki bu iyi ayarlanmış denge, büyük çoğunluğunda zevkin az, tehlikenin bol olduğu milyonlarca yılda evrimleşti. Bugün problem şu ki, biz artık öyle bir dünyada yaşamıyoruz. Şu an, bolluğa boğulmuş şekilde yaşıyoruz. Yüksek derecede takviye edici uyuşturucu ve davranış çeşitliliği, miktarı ve etkinliği hiçbir zaman bu zamanki kadar çok olmadı.  Şeker ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı maddelerin yanına, daha sadece 20 yıl öncesine kadar varolmayan elektronik bağımlılıklar da eklendi: mesajlaşma, tweet atma, internette gezinme, online alışveriş ve kumar gibi. Bu dijital ürünler, patlayan ışıklar, kutlayıcı sesler ve “beğenmeler” ile daha büyük ödülün bir tık ötede olduğu algısı yaratarak özellikle bağımlılık yapacak şekilde tasarlanıyorlar.

Fakat tüm bu iyi hissettirici uyuşturuculara erişimin artması, bizi eskiye göre daha acınası hale getirdi. Depresyon, kaygı, fiziksel ağrı ve intihar oranları tüm dünya çapında artıyor özellikle de zengin ülkelerde. Dünyanın 156 ülkesini, vatandaşlarının kendilerini ne kadar mutlu hissettikleri konusundaki beyanlarına göre sıralayan Dünya Mutluluk Raporuna göre,  Amerikalılar 2018 yılında, 2008 yılına göre daha mutsuz olduklarını söylüyorlar. Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Japonya, Yeni Zelanda ve İtalya gibi diğer zengin ülkelerde de insanlar, daha az mutlu olduklarını beyan ediyorlar. Global Hastalık Yükü çalışması, yeni depresyon vakalarının, 1996’dan 2017’ye dünya genelinde %50 arttığını gösteriyor, en büyük artış da en yüksek gelir durumuna sahip bölgelerde ve özellikle Kuzey Amerika’da.

Dopamin peşinde koşarken neden sonuç ilişkisini görmek zor. Ama ancak tercih ettiğimiz uyuşturucu neyse onu bıraktığımız zaman, “tüketimimizin” hayatımız üzerindeki gerçek etkisini görmeye başlıyoruz. Bu nedenle hastamdan bilgisayar oyunlarını bir ay, beyninin dopamin dengesini yeniden eski haline getirebilmesine yetecek süre kadar, bırakmasını istedim.  Bu kolay olmadı ama ama hastam, kısa vadede kendisini iyi hissetmesini sağlayan şeyden uzaklaşarak uzun vadede daha iyi hissetmesini sağlayabileceğimiz gibi mantığa aykırı bir fikri denemek için oldukça motiveydi.

Yıllardır hissetmediği kadar iyi hissettiğini, daha az depresyon ve kaygı bozukluğu yaşadığını görmek, hastamı oldukça şaşırttı. Haftada 2 günden fazla olmayacak ve o günlerde de sadece 2 saat olacak şekilde oynayarak, negatif etkilerine maruz kalmadan bilgisayar oyunlarına dönmeyi bile başardı. Bu şekilde beyni, dopamin dengesini yeniden kurmak için yeterli süreye sahip olabiliyor.

Aşırı sarıcı, yani bir başladı mı bırakamadığı bilgisayar oyunlardan uzak duruyor. Bir okulda kullanacağı bir de oyun oynayacağı 2 ayrı dizüstü bilgisayar ayarladı ve böylece oyun ve çalışma birbirinden fiziksel olarak ayrıldı. Ve son olarak da sadece arkadaşları ile oyun oynamaya başladı ve yabancılarla oyun oynamayı bıraktı. Böylece oyun oynadığı zaman arkadaşları ile bağlarını da güçlendiriyor. İnsan bağı kendi başına güçlü ve uyumsal bir dopamin kaynağı.

Herkes bilgisayar oyunu oynamıyor ama ama hemen hepimizin tercih ettiği bir dijital uyuşturucu var ve bu uyıuşturucu muhtemelen fişe takılı neslin şırıngası olan cep telefonu üzerinde. Cep telefonu kullanımını azaltmak çok zor zira ilk azaltma denemenizde beynin zevk – acı dengesi acı tarafına kayıyor ve bunun sonucu olarak da huzursuz ve asabi hissediyoruz. Ama bunu yeterince uzun süre yaparsanız, sağlayacağınız daha sağlıklı dopamin dengesi için acı çekmeye değer. Zihnimiz şiddetli arzu ile daha az meşgul olur,  şimdiki zamanı daha fazla yaşayabiliriz ve hayatın küçük ve beklenmedik zevkleri daha ödüllendirici hale gelir.

Kaynak: Digital Addictions Are Drowning Us in Dopamine

Retroaktif kıskançlık nedir? Retroaktif kıskançlığın çözümü

Bir insanın, partnerinin cinsel ve romantik geçmişini kıskanmasına geriye dönük kıskançlık ya da retroaktif kıskançlık deniyor. Aslına bakarsanız zaman zaman, belli uyaranlar (mesela partnerin eski sevgilisinin ismini duymak gibi) nedeniyle insanın retroaktif kıskançlık yaşaması ve bunun bir süre devam etmesi anormal bir durum değil. Fakat retroaktif kıskançlık deyince daha çok bir çeşit obsesif kompulsif bozukluk tarzında, çok sık olan ve artık kişinin hayatını ve ilişkisini olumsuz etkileyen kıskançlıktan bahsediyoruz. obsesif kompulsif bozukluk diyoruz çünkü, OKB insanın belli negatif düşünce ve davranışları durduramaması durumu ve retroaktif kıskançlık da böyle bir şey. Burada sürekli elinizi yıkamıyorsunuz ya da kapıyı kilitlediniz mi diye kontrol etmiyorsunuz ama mesela sürekli partnerinizin geçmişi ile ilgili araştırma yapıyorsunuz, bu konuda kavga çıkarıyorsunuz, uykusuz geceler geçiriyorsunuz, vs.

Yine aynı şekilde insanın partnerinin geçmişini merak etmesi normal bir durum iken, retroaktif kıskançlıkta kastedilen partnerinin geçmişine hastalıklı ve takıntılı bir merak duyması ve bu konuda araştırmaya uzun zaman ayırması.

Gerçek retroaktif kıskançlık bozukluğuna eğilmeden önce ana akım psikolojide pek görmediğim ve birçok erkeğin aslında bozukluktan değil, mavi haplılıktan kendilerini düşürdükleri retroaktif kıskançlığa değinmek istiyorum. Bu genelde aşağıda vereceğim 2 örnekteki gibi oluyor:

26 yaşındayım ve 22 yaşındaki sevgilim ile 1 yıldır beraberiz. Bir ay önce bilgisayarını bende unutmuştu, ben şifresini girerken görmüştüm (şifresini bildiğimi bilmiyor) ve bilgisayarını unuttuğunu fark edip almaya gelene kadarki zamanda aleti biraz kurcaladım. Bir klasörde eski sevgilileri ile yatakta çekilmiş fotoğraf ve videolarını gördüm. Bildiğin amatör porno. Bilgisayarını kendisine verdiğimde bir şey demedim zira yaptığım suç olabilir ama içim içimi kemiriyor. Bir aydır haliyle aramız iyi değil ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ben ise retroaktif kıskançlık pençesindeyim. Bunu nasıl aşacağım?

Kısa cevap: bunu aşmayacaksın. Bu retroaktif kıskançlık değil. Bu, kız arkadaşı yapmaman gereken bir kızın kız arkadaşı materyali olmadığını görmen ve buna rağmen hala beraber olmaya devam etmen. Bir kadın geçmişte birkaç sevgiliye sahip olabilir ama bunlarla video çekmesi ayrı bir kırmızı alarm, bu videoları saklaması büyük kırmızı alarmdır. Burada bu adam bunu gördükten sonra hissettiği şey bir obsesif takıntı bozukluğu değil, erkek benliğinin bu kızla beraberliği kaldıramaması. Fakat daha da önemlisi, bu geçmişe yönelik bir kıskançlık da değil zira gördüğün videolar bugün kızın bilgisayarında duruyorlar. Bir amatör porno sitesinden çıkmadılar, kız kendisi şimdi, şu an saklıyor.

Böyle bir durumda erkek hiçbir açıklama yapmadan kızı terk etmelidir. Bu durumu aşma yolu budur ve bu, retroaktif kıskançlık değil.

Kız arkadaşım eski sevgilisi ile arkadaş ve şu an her ne kadar arkadaş olduklarına emin olsam da geçmişlerine yönelik büyük bir kıskançlık hissediyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor.

Yine aynı şekilde bu (hastalıklı bir) retroaktif kıskançlık değil, hiç de doğal olmayan bir aşk üçgenine karşı erkeğin hissettiği doğal bir tepki. Eski sevgilisi ile arkadaş olan (buna bir istisna eski sevgilinin arkadaş grubunda olması ve o grup bağlamında iletişim olması ama onu da kabul etmeyebilirsiniz), iletişimi olan kişilerle sevgili olmayın. Böyle bir sorununuz olmaz. Kızlar bunu medeniyet olarak yutturmaya çalışacaklardır. Yemeyin.

Aynı şekilde eski sevgilisinden veya sevgililerinden bahseden kadın, geçmişinde çok fazla sayıda partneri olmuş kadın, vs. de temel problem sizin aslında ilişki içinde olmamanız gereken biriyle birlikte olmanız ve burada çözüm bu kişi ile ciddi ilişkiyi bırakmanız. Bunları aradan çıkardıktan sonra geriye asıl konumuz kalıyor: aslında kızdan kaynaklı bir sorun yok ama siz kendi özdeğer problemleriniz ya da kaygılı bağlanma gibi sorunlarınız nedeniyle retroaktif kıskançlık yapıyorsunuz. Ortada bir sorun yokken tekrar eden düşünceler sizi kontrol ediyorsa, bunların baskısına karşı rahatlamak için sürekli olarak araştırma yapıyorsanız, kavga çıkarıyorsanız ve tabii ki bu davranışların kısa süren rahatlamalarının ardından daha da rahatsız edici bir düşünce sarmalına düşüyorsunuz.

Bu gibi durumlarda yaptığınız şeyin abartı olduğunu, düşüncelerinizin anlamsız olduğunu biliyorsunuz ama İngilizcede “pembe fili düşünme” sorunu gibi bir şey yaşıyorsunuz. Yani düşünmemek için kendinizi zorladığınız şeyi daha fazla düşünüyorsunuz. Sürekli düşündüğünüz bu şeylerin gerçek olmadığını biliyorsunuz ama sizin kendi özdeğer ve özgüven sorunlarınız bilinmeyeni olabilecek en kötü senaryo haline getiriyor. Ve bu günde birkaç kereden, sürekli düşünmeye kadar geniş bir yelpazede seyrediyor.

Burada sürekli olarak düşündüğünüz şeyler sizi, kompulsif davranışlara iter. Kompulsif davranışlar, takıntılı düşüncelerin neden olduğu yoğun sıkıntıyı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak için gerçekleştirilen yineleyici davranışsal ve zihinsel eylemler demek.

Bu kompulsif davranışlar sizin aslında üretken, sonuca giden bir şeyler yaptığınızı sanmanıza neden oluyor fakat tek yaptıkları sizin içinizdeki canavarı beslemek ve büyütmek.

Retroaktif kıskançlık, sizin belli bir tehlike altında olduğunuzu düşünmenize neden oluyor (partneriniz için yetersiz olabileceğiniz ve bu nedenle ilişkinin bitebileceği gibi bir tehlike). Bu “tehlikeyi” önlemek için kompulsif davranışlara başvuruyorsunuz ama bu davranışların sağladığı tek şey, sizin tehlike altında olduğunuzu düşünen tarafınızı besleyip büyütmek.

Partnerinizin geçmişte başkasını sevmiş olması sizi bugün de karşısına birinin çıkabileceği ve onu sevmeye başlayacağı korkusuna sürüklüyor. Ya da belki o kişiyi kıskanıyorsunuz. Ama aslında burada kişi mühim değil, önemli olan geçmişteki bu ilişkinin şimdi neyi temsil ettiği. Bunu anlamanız, retroaktif kıskançlıktan kurtulmanızın ilk ve en önemli adımı.

Retroaktif kıskançlık döngüsünü kırmak

Retroaktif kıskançlık döngüsünü kırmanın ilk adımı, döngüyü tanımlamak:

  1. Partnerinizin ilişki geçmişi ile ilgili obsesif düşüncelere kapılırsınız.
  2. Bu düşünceler sizde kaygı, yargı, kıskançlık, öfke gibi yoğun negatif duygular oluşturur.
  3. Bu yoğun duyguların etkisinden kurtulmak için internette araştırma, saatlerce sosyal medyasını didikleme, takip etme ve konuşup kavga etme gibi davranışlara girersiniz ve bu kompulsif davranışlar sizi geçici olarak rahatlatır.
  4. Fakat bu davranışlar, obsesif düşünceleri beslerler ve geçici rahatlama sonrası muhtemelen şiddeti ve sıklığı artan obsesif düşüncelere kapılırsınız.

Bu sitede birçok durumda kullandığımız, değişim önce davranışlardan gelir yöntemi ile bu döngüyü (obsesif düşünce > Kaygı > Kompulsif davranış ve geçici rahatlama > obsesif düşünce) kırabilirsiniz. Tahmin edebileceğiniz gibi burada kırma noktası kompulsif davranış.

Örneğin diyelim ki, kız arkadaşınızın geçmişi ile ilgili obsesif düşünce başladı ve sizin de kaygınız artmaya başladı. Bu kaygının kompulsif bir davranışa neden olacağını bilerek tetikte olun ve bu kompulsif davranışı yapmayın. Mesela böyle bir durumda kızın sosyal medyasını didiklemeye, bu konuda forumlara girip saatlerce okumaya, kızı arayıp aklınıza takılan bir ayrıntıyı sormaya, kafanızda geçmişteki anıları didikleyip bir ipucu bulmaya, vs. çalışacaksınız. Bu kompulsif davranışı yapmayın. Bu tabii ki çok zor zira kaygı içindesiniz ve bu davranış o kaygıya geçici bir rahatlama sağlayacak. Gidin yatağınıza kıvrılıp o kaygı ile ağlayın, alkol gibi zararlı maddelere sapmadan kafanızı dağıtacak bir şeyler yapın ama kompulsif davranışları yapmayın. Bu durumda döngüyü kıracaksınız ama unutmayın, kıracağınız şey, geri besleme döngüsü. Yani bu spesifik durumda retroaktif kıskançlık düşüncelerini beslemediniz ve bu nedenle bu düşünceler biraz zayıfladı. Ama tamamen gitmeyecekler. Sonra azıcık daha zayıf olarak yine gelecekler ve döngü başlayacak. Fakat siz her defasında kompulsif davranışlara karşı koyarsanız zaman içinde hem obsesif düşünceler hem de kaygı zayıflayacak.

Evet bu başlangıçta çok acı verici olabilir ama zamanla başarı şansı çok yüksek. Belki haftalar hatta aylar sürecek ama canavarı beslemediğiniz sürece canavarı açlıktan öldürebilirsiniz.

Bu biraz meditasyon gibi. Meditasyonda zihinsel odaklanmanız nefesinizden başka düşüncelere saptığında yapmanız gereken kendinizi paralamak değil, hemen nefesinize geri getirmektir. O nedenle bir kompulsif davranışa engel olamadığınızda ve bu davranışın ortasında ya da sonunda ayıktığınızda, “bittim ben” demek yerine hemen kaldığınız yerden devam edin. Kusursuz bir şekilde kompulsif davranışlarınızı engellemek zorunda değilsiniz, büyük çoğunluğunu engellemeniz yeterli.

Faydalı birkaç duruş

Retroaktif kıskançlığınızın, geçmişte olan olaylara değil, şu anki bir probleme işaret ettiğini ve bu problemin bir avatarı olduğunu söylemiştik. Bu problem genellikle özdeğer ve özgüven yoksunluğudur. Daha spesifik olursak, sizin özdeğer ve özgüveninizi ilişkinize fazlaca bağlamanızın sonucudur. Bizim bu sitede öğrettiğimiz bazı şeyler o nedenle retroaktif kıskançlığı da önleyecektir. Bunları okuma listesi olarak vereyim:

Kadınlara güvenmek, özellikle henüz evli olmadığınız bir kadının hayatınızdan muhtemelen gelip geçen biri olduğunu bilmek. Bu sevgiye ve aşka engel değil sonuçta siz ve çocuklarınız da dünyadan gelip geçeceksiniz ama bu onların sizi ve sizin de onları çok yoğun bir şekilde sevmesine engel değil.

Kadını hayatının merkezi yapmamak ve odağınızda her zaman amaçlarınızı ve hedeflerinizi tutmak. Bunun ilişkinizi (kadınınızı ihmal etmediğinizi varsayarsak), daha sağlam yapacağını söylemiştik.

İlişkilerin temel kuralı, kadınınıza onun size duyduğundan fazla ihtiyaç duymamak ve belli bir seviyeden fazla ihtiyaç duymamak.

Duygusal yatırımınızı kontrol altında tutmak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

 

Vaka çalışması – erkeği oyalayan kadın

Bir aydır bir kızla görüşüyorum. Bana hergün 4-5 kere mesaj atıyor ama hemen hergün mesajlaşma birden bire kesiliyor. En son mesajıma saatlerce cevap yazmıyor ki birçok defa ertesi güne kadar cevap yazmadığı oluyor. Bana bir iki hafta önce bana karşı hisleri olduğunu ama henüz bana aşık olmadığını söyledi.

Şimdi öncelikle görüşüyorum dediğine göre kızla aranda bir sevgililik ilişkisi yok. Hergün mesaj atması iyi ama arada pat diye kesmesi o kadar problem değil. İnsanların işi gücü var. Fakat eğer sen onun cevapsızlığı karşısında yazmaya devam ediyorsan bu sıkıntı. Sana cevap vermiyorsa hemen mesaj atmayı bırakmalısın. Ayrıca hergün seninle mesajlaşması özellikle seni arkadaş gibi sıradan şeylerle ilgili mesajlaşmanız çok doğru değil. Bu kız senin kız arkadaşın değil. Senin onunla mesajlaşmaya ve çok mesajlaşarak onun telefondaki “kız” arkadaşı olmaya soğuk bakman, çok mesajlaşmaman ve buluşma ayarlaman lazım.

Eğer bir kızla mesajlaşıyorsanız (kız arkadaşınız da olsa, henüz yeni görüşüyor da olsanız) gün içinde sürekli olarak işinizi bölüp mesajlarına cevap vermeyin. İşiniz bitsin ve arada mesajına cevap verin. Bir erkeğin bir kadının mesajına cevap vermek için sürekli olarak yaptığı işi bırakması, onun cepte olmasına ve görünmesine neden olur. Nereden bilecek demeyin. Gün içinde bir erkek her mesajına hemen dönüyorsa, o erkek ya boş bir erkektir ya da işini gücünü ona cevap için bırakmak zorunda hisseden zayıf bir erkek.

Burada sana söylediği söz sıkıntı: sana karşı boş değilim ama coşmuş da değilim. Bu kelime anlamı ile problem değil zira duygular zamanla gelişir ama bunun söze dökülmesi sıklıkla, yeterince umut verip çok da çekmeden uydu erkek yapma motivasyonuna işarettir.

Onu bir iki kere, eski erkek arkadaşı ile gördüm.

Onunla yeniden olur mu diye bakarken seni de kenarda tutuyor olabilir. Sana bütün gereksiz mesajlaşmayı minimuma indirmeni, gün içinde o kadar da ulaşılır olmamanı tavsiye ederim. Eğer mesaj atmaya devam ediyorsa, buluşma ayarla. Bu kadar ulaşılır olman, sana olan ilgisizliğinin nedenlerinden biri. Belki de en büyük nedeni.

Bana benimle bir ilişki düşündüğünü ama şu an hızlı gitmek istemediğini söyledi. Aslına bakarsan kızın beni oyaladığını ve cepte tuttuğunu düşünmeye başladım.

Evet, sana duymaktan hoşlanacağını düşündüğü şeyi söylüyor yani sabırla beklersem beraber olacağız umudunu veriyor. Bu aşamada yedek lastik olarak beklediğini varsayabilirsin.

Bir de beni sürekli olarak ekiyor. Kendisi buluşmak istese bile son anda başka bir işi çıkıyor ve beni ekiyor.

Bu da sana senin, kızın gözünde o başka işlerden daha önemli olmadığını söylemeli. Hani bir kere, iki kere tamam da, eğer daha fazla sayıda oluyorsa bu, önemli önemsiz işleri ve arkadaşları senden daha önemli demek.

Bu kız seni iki kere ektikten sonra hala her mesajına istekle ve hızlıca cevap veriyorsan, hala buluşma teklif ediyorsan, kıza dediğin şey şu: ben seni yedek lastik olarak beklerim, sorun değil.

Bir kadın sizi arka arkaya iki kere ekerse (daha önceden haber verdiğini varsayıyorum), “tamam sonra görüşürüz” deyin ve bir daha o size ulaşmadan ona asla ulaşmayın. Eğer kendinize hakim olamayıp da kıza ulaşırsanız, sizin ona, onun size olduğundan çok daha fazla ihtiyaç duyduğunuzu gösteriyorsunuz. Bunu yaptıktan sonra o kızdan saygı beklemeyin. Sizin kendinize saygınız yok ve bunu açık açık gösteriyorsunuz, kız size neden saygı duysun?

Bir de işin içinde hala eski erkek arkadaşı var ve sen hala ilişki bekleyen efendi erkek gibi kızın peşindeysen, bütün bu çöp davranışları sineye çekiyorum diyorsun.

Şimdi bu aşamada ne yapayım?

Öncelikle eski erkek arkadaşı hala hayatının içinde olan kızla sevgili ilişkisi istiyorsan bu “hayali” hemen bırak. Takılmaktan daha yukarısını isteme.

İkincisi, bu kızla gün içinde karşılıklı mesajlaşmayı bırak. Eğer seni iki kere ekti ise, sana her mesaj attığında kibar bir şekilde geç cevap ver ve konuyu uzatmamaya çalış. Kıza bu şekilde vereceğin mesaj, güzelim buluşmuyorsak mesajlaşmıyoruz. Benimle konuşmak istiyorsan, buluşmak isteyeceksin. Bu kıza yeniden buluşma da teklif etme. O edecek. Ve bu da son şansı olacak. Yeniden ekerse, yine aynı şekilde “sonra görüşürüz” de fakat bu sefer mesajlarına çok kısa cevaplar verip başından at. Eğer ne oldu derse, “mesaj arkadaşı olmakla ilgilenmediğini, yüzyüze görüşmediğin bir kızla mesaj iletişimine vaktin olmadığını” söyle ve orada bırak. Eğer yine buluşmak isterse sana gelecek. Dışarda buluşma yok. Bu kıza kesinlikle para harcama. İstemezse de bir an önce yakandan düşsün.

Umut kırıntıları ile yörüngesinde döneceğine, bir an önce hayatından çıksın daha iyi. Son olarak kız eski erkek arkadaşıyla görüşüyor ama sen başkasıyla görüşüyor musun? Başka kadınlara yürümeye devam etmelisin.