Kadınlara değil kendine odaklan ne demek?

Bilgisayar Mühendisliği okudum ve üniversitedeyken kırmızı hapın “kadınlara değil kendine odaklan” felsefesi ile tamamen spora, derslerime ve yarı zamanlı işlere odaklandım. Ben mükemmelleştim mi, kızlar nasıl olsa gelecekti. Bugün 26 yaşında, bir kere bile bir kızla öpüşmemiş bir bakirim. Ne oldu, nerede yanlış yaptım?

Kadınlara değil kendine odaklan tavsiyesi, daha iyi olmak için çalışmanızı ve kadınları göklere çıkaran, onların peşinde koşup duran, onları memnun etmek için kendini paralayan, “mesajlarıma neden dönmüyorsun”, “lütfen bana bir şans ver” diye zırlayan ayak paspasına dönmemeniz için verilen bir tavsiye.  Bu tavsiye kadınlarla kesinlikle etkileşime girmeyin anlamına gelmiyor.

Fakat son zamanlarda özellikle Richard Cooper’ın “mükemmelliği kovalayın, kadınları değil” sözünü bu şekilde yorumlayan bir kesim türedi. Ben Richard Cooper’ın da bu sözleri kadınlardan tamamen uzak durun ve siz tamamen kendinize odaklanırken, kadınlar kendiliğinden gelir anlamında söylediğini sanmam ama böyle yorumlayanları görüyorum.

Bunun bir de daha negatif tonu var. Özellikle kadınlara öfkeli bakir erkek kafası diyebileceğimiz bir kafa var. Bunu sigma kanallarında ve MGTOW kanallarında çok görüyorum. “Bu ‘kevaşelere’ zaman harcamanıza değmez, hepsi hipergamisinin kölesi ilkel yaratıklar, siz ise kaplansınız, keşfedilmemiş taçsız kralsınız” diye özetleyebileceğimiz bu mesaja kapılırsanız, gençliğinizin tadını çıkaramazsınız. Toplum da bundan zarar görür ama en çok siz zarar görürsünüz.

İnternette bir grup öfkeli bakir “kadınlar şeytandır, zamanınıza değmez” dedi diye kendi hayatınızı bu renksizliğe mahkum etmeyin. Tamam, dumanın ateş olan bir yerden çıktığını, bunu özellikle sosyal medya çağında öne çıkan makyavellist – narsist – psikopat – sadist (dark tetrad) kadınlara tepki olduğunu biliyorum. Ama internetten, sosyal medyadan ve gerçek hayatta sahneyi işgal edip “mal varlıklarını” sergileyen insanlardan ötesine de bakmayı bilin.

Kırmızı hapı yine yaşı 30’u geçmiş abiler yayıyorlar ve hiçbiri bu kadar radikalleşmiyor ama son zamanlarda İngilizce kırmızı hap kanallarında dolaylı olarak bu kafayı besleyecek materyal üretiliyor. Buna da dikkat edin.

Tekrar ediyorum, “kadınlara değil kendine odaklan” sözleri, kadınlarla hiç etkileşmeyin, onlara yürümeyin, eğlenmeyin anlamına gelmiyor. Tüm kadınlar kötüdür ve zamanınıza değmez gibi buram buram başa çıkma mekanizması (coping mechanism) kokan bir anlama hiç gelmiyor.

Kendinizi merkeze koyun demek, kendinizi, hedeflerinizi, isteklerinizi merkeze koyun demek. Bu kadar. Buna ek anlamlar koymayın, koyanları da dinlemeyin. Yani “kendinizi merkeze koyun ve başka kimseyi gözünüz görmesin” diye bir anlama getirmeyin. Birinci sırada ben varım demek, sadece ben varım demek değildir. Birinci sırada ben varım ve ikinci sıradan başkaları başlar demektir.

Eğer inşaa edersen, onlar gelecekler.

1989 yapımı ve Kevin Costner’ın başrolde olduğu Düşler Tarlası adlı güzel bir film var. Mısır eken bir çiftçi olan Ray Kinsella tarlasındayken gaipten bir ses duyuyor : “If you build, he will come.”  Ya da “they will come” diyordu ama ben he will come diye hatırlıyorum. “Eğer inşaa edersen, onlar gelecekler” anlamına geliyor. Bu filmden sonra bu sözler deyim oldu.

Erkeklere tavsiye veren camiada da buna benzer bir tavsiye var. Eğer kendini inşaa edersen kadınlar gelecekler. Bu tavsiyeye uyan adamlar sonra genelde “spor yapıyorum, derslerimde / işimde ilerledim, disiplinliyim ama gelen giden yok” diye şikayet ediyorlar.

Böyle bir şey yok arkadaşlar. Çok küçük bir azınlık için olabilir ama %99’unuz, %3’lük adam bile olsanız, işin doğası gereği kızlara yürüyeceksiniz ve yine daha çok reddedileceksiniz. İnsanın evrimi deyin, fıtratı deyin, işin algoritması bu ve bu algoritmanın reddedilmenize neden olan yarısı kadınlarda diye kadınlara da diş bilemeyin.

İçinizi rahatlatacaksa, ben de en zirvemde bile kadınlara yürüdüm yoksa genelde yalnız kaldım. Bana yürüyen ve benim de hoşuma giden kadın oldu mu? Oldu ama buna bel bağlayacak biri değildim, hiç olmadım. Ha bu umrumda olmadı ve aslına bakarsanız 2018-19 yıllarına kadar, “biz niye yürüyoruz, onlar yürüsün” ya da “ben kendimi mükemmelleştirdim, neden gelen giden yok” diye bir kafanın olduğunu da fark etmemiştim. Ben Brad Pitt değilim, Justin Bieber değil ama ee? Hayır Brad Pitt ile bara gitsem ve tüm kızlar Brad Pitt’e yazsa, “lan adam Brad Pitt bana mı yazacaklardı” der yine oyunumu oynarım, eleman orada diye iş çıkmazsa da eğlenmeme bakarım. Yani bence normali bu.  Çok yakışıklı ve çekici bir elemanın olduğu ortamda kıskançlıktan ve hasetten yarılacak kadar duygusal yük dolan adamlar ne ara türedi hiçbir fikrim yok.

Feminenleşmiş erkeklerin psikozu yazısını okuyun. Çok uç bir örnek ve orada bahsedilen incelin temel problemi çocukluğundan gelen ruhsal problemler ama  “her şeyim var kızlar neden gelmiyor”, “armut piş ağzıma düş” kafasına girmenin trajikliğine iyi bir örnek.  Sosyalleşmeniz, ara ara kızlara yürümeniz ve reddedilmeyi göze almanız gerekiyor. Ha kızlar da size yürürler, hiç yürümezler diye bir şey yok. Ama size yürüyen sayısı çok yüksek olmaz, yürüyenlerin çoğunu siz istemezsiniz ve erkek olarak istediğinize yürüyebilme avantajınızı çöpe atmayın.

Bu arada evet kızlar da yürüyor olsalardı onlar da çoğunlukla reddedilecekti, kızların %2-3 kadarına bakıp kızlar her istediğini elde ederler diye düşünmeyin. Ve yine en kötü kızın bile sosyal medyada binlerce talibi var düşüncesine de düşmeyin. Kadınlar ve erkekler farklılar ve erkeklerin çoğu, kadınların beraber olmak istemedikleri adamlarla ne kadar katı bir şekilde beraber olmak istemediklerini anlayamıyorlar.

Vaka çalışması – Sebepsiz yere birden bire terk eden sevgili

“Beni ve ilişkimizi bir çöp gibi çöpe attı.”

Eski sevgilisinin terk etmesinden sonra çok zor günler yaşayan ve hatta psikolojik destek alan bir erkeğin yakarışı bu. Şöyle devam ediyor:

“Daha birgün önce sabah kapıdan çıkarken bana seni seviyorum demişti, ertesi gün ise artık içinde sevgi kalmadığını söyleyerek beni terk etti.”

Bu özellikle başlarda oldukça acı verse de aslına bakarsanız sıklıkla karşılaşılan bir ayrılık şekli. Bazen terk eden kendisinde duygular neredeyse tamamen tükenene kadar ilişki içinde kalıyor ve duyguları hemen hemen bittiğinde ve hazır olduğunda pat diye terk ediyor. İlişkiye kendini fazlaca kaptırmamışsanız, bu kişinin bir ayağının dışarıda olduğunu anlamanız çok zor değil. Ama birçok insan, özellikle de çok tecrübesiz gençler, ilişkiye kendilerini fazla kaptırıp bu işaretleri de göremiyorlar. Sonuçta da terk edende duygusal bağ neredeyse yok seviyesindeyken ve terk eden bu ayrılığa haftalardır hazırlanırken, terk edilenin duyguları yüksek seviyelerde oluyor ve terk edilen için ayrılık sürpriz oluyor. Haliyle terk edilen bu ayrılığa duygusal olarak zerre hazır olmuyor.

Burada terk eden kişinin terk edilene vurduğu darbeyi daha da arttıracak bir durum da, terk edecek olanın bu konuda son ana kadar kendini kandırması ya da bencilce bir şekilde son ana kadar karşı tarafı kandırması. Yani terk eden, hayır ben hala seviyorum diye kendini kandırmak için ekstra yakın davranmaya çalışıp, son ana kadar seni seviyorum diyebiliyor. Ya da kendi işi bitene kadar ilişki sürsün diye rol yapıyor. Her iki durumda da yapmacıklığı fark etmek ve ayrılığa gidildiğini görmek zor değil ama işte dediğim gibi terk edilecek olan da aşk böcüğü olmuş kendini kandırmakla meşgul.

Şimdi bu durumda terk eden kişi haftalardır hazırlandığı için ilişkiyi birden bire bitirip yeni limanlara yelken açabilir ve hatta daha kötüsü ilişkiyi bitirmeden atlayacağı dalı hazırlamış olabilir. Bu da terk edilenin acısını katlayacak ve kendi özdeğerine darbe vuracak bir durum. “Ben bu kadar değersiz, çabuk unutulabilecek biri miyim ki daha geçen hafta bana seni seviyorum darken bugün başka biriyle görüşüyor. Benim hiçbir önemim yoktu demek ki beni bir çöp gibi atabiliyor”. Şimdi çoğu ayrılık terk edilen taraf zayıf ve itici davrandığı için olur ve itici davranan birini unutmak daha kolaydır. Ama olayı o kadar da kişisel algılamamanız ve kendi özdeğerinizi kaybedecek noktaya gelmemeniz lazım zira dediğim gibi muhtemelen o sizi birden unutmadı, haftalar ya da belki aylardır buna hazırlanıyordu. Siz bunu fark edemediğiniz için size birden oldu gibi geliyor. Özellikle de karşınızda daldan dala atlayan yani sadakati değer olarak benimsememiş biri varsa aslına bakarsanız değersiz olan terk eden. Fakat terk eden o olduğu için ve terk edilme takıntı yarattığından, sizin bunu anlamanız zamanınızı alacak.

Buradan anlayacağınız, ilişkide ilgisizlik işaretlerini okumayı bilmek ve bunlara göre kendinizi hazırlamak çok önemli. Her şeyden önce karşınızdaki insanın ne dediğine değil ne yaptığına bakmanız lazım. Sizinle eskisi gibi zaman geçirmeye hevesli değil mi? Sizinle zaman geçirmemek için hep bir bahanesi mi var? Beraberken eskisi gibi heyecanlı değil mi? Seks azaldı ya da bitti mi? Seksi görev gibi mi yapmaya başladı? Sizinle vakit geçirme planlarını erteleyen ve son anda çıkan şeylerin sayısı arttı mı? Bu ve bunun gibi işaretler, dikkatli olmanızı ve kendinizi hazırlamanız gerektiğini gösteren işaretler. Bunları gördüğünüz yerde seni seviyorum, aslında buluşmak istiyorum ama hep bir şey çıkıyor lafları sadece birer laflar. Gerçek de olabilirler ama siz yine de tetikte olmalısınız.

Bu işaretleri görüp de kendinizi kandırmadan değerlendirirseniz, sadece hazır olmakla kalmazsınız. Aynı zamanda ilişkiyi kurtarıcı şeyler de yapabilirsiniz. Eski sevgiliyi geri kazanma ihtimalinin en yüksek olduğu zaman, eski sevgilinin soğumaya başladığın zamandan itibaren henüz eski sevgili olmadığı zaman dilimidir.

İlişkiyi kurtarıcı hareketler ne olabilir? Mesela siz sürekli buluşmak veya seks istiyorsunuz ve o da bir bahane buluyor diyelim. İlişkiyi bitirici bir peşinde koşma ve hatta dilenme sürecindesiniz. Bu durumda kendinizi geri çekmek, en azından 2-3 kere bunlar ondan gelene kadar buluşma ve seks istemeyi / dilenmeyi bırakmak, ilişki kurtarıcı olabilir. Genel olarak sizin de kendinizi geri çekmeniz, karşınızdakine ayrılmadan önce kendisinin de ayrılık ile değerli bir şey kaybedeceğini hatırlatabilir.

Evet size ne kadar mantıksız görünebilir ama bir ayağı dışarıda olan veya çıkışa yönelmiş bir partnere karşı uygulayabileceğiniz en kötü strateji, onun peşinde koşmak ve ona ilgiyi arttırmaktır (eğer bitişe gidişin sebebi sizin ilgisizliğiniz değilse ama o durumda bile ilginizi abartmayın). En iyi strateji ise kendini geri çekmek ve karşı taraf gibi ilişki bitimine hazırlanmaktır. İlişki bitsin istemeyebilirsiniz ama kendinizi buna hazırlamanız lazım. Bu şekilde ilişkinin bitme ihtimali de azalır.

Birden bire, çöpe atılmış gibi hissederek terk edilmemek için dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli şey de, ilişkinizi hayatınızın en önemli şeyi veya daha kötüsü tek önemli şeyi haline getirmemektir. Sürpriz ve geri dönüşsüz terk edilenlerin çok büyük bir kısmı maalesef bunun tam tersini yapan insanlar. Kendinizi asla o kadar kaptırmayın, özellikle de başlarda. Böyle yaparsanız kendinizi bir cennet masalında gibi görmek için kafanızı kuma gömüp bariz işaretleri bile okuyamaz hale gelebilirsiniz. Ayrıca ayrıldığınız zaman da yıkılırsınız zira hayatınızdaki en önemli ya da tek önemli şeyi kaybetmenin maliyeti çok yüksektir.

Birdenbire, çöpe atılmış gibi hissederek terk edilmemek için dikkat etmeniz gereken bir başka önemli şey de, kendi özdeğerinizi ve onaylanma ihtiyacınızı, ilişkinize ve partnerinize bağlamamaktır. Tamam ilişkiniz ve partneriniz bunun bir kısmını karşılayabilir ama çoğu ondan geliyorsa maalesef bu durum çifte probleme dönüşür. Birincisi siz karşınızdakine muhtaç hale gelirsiniz ve bir yandan ona duygusal yük olmaya başlarken bir yandan da zayıf ve itici birine dönüşürsünüz. İkincisi, ayrılık sonrası aşırı derecede yıkılırsınız ve özdeğerinizi yeniden kazanmak, onay dilenmek için eski sevgilinizin kapısında ağlar durursunuz.

Tekrar ediyorum, ilişkinizin başından itibaren, en iyi olduğu zamanlarda bile ilişkinizi hayatınızın en önemli şeyi haline getirmeyin ve özdeğerinizi ve mutluluğunuzu büyük oranda ilişkinize ve partnerinize bağlamayın. Bunu ne kadar çok başarırsanız, ilişkiniz o kadar sağlam olur.

Şimdi baştaki arkadaşa dönelim. Kendisi birazdan göreceğiniz gibi ilişki bitiminde bir şok yaşamış ama sonra kendisinin de değindiği gibi orada olan işaretleri görmezden geldiği için bu durumu yaşamış.

Sekiz aylık ilişki içindeyken kız arkadaşım hiçbir sebep göstermeden, birdenbire terk etti ve neredeyse tamamen ortadan kayboldu.

Bakalım sana davranışları ile olayı anlattı mı, anlatmadı mı? Biliyorum, bu bencilce bir terk ediş ama bazı insanlar böyleler ve sizin böyle insanlarla karşılaşmaya hazır olmanız lazım. Çoğu insan size “sorun sende değil bende”, “sen  daha iyilerine layıksın” vs. gibi saçma bahaneler sunarlar ama en azından karşılarındaki insanı rahatlatmaya çalışacak ve bir bahane sunacak kadar önemserler. Neredeyse ghosting ile gideni geri almayın ama böyle davranan insanlara hazır olun. İlişkilerde bindiğiniz daldan önce kendi kanatlarınıza güvenmeniz lazım ki o dal sandığınız kadar sağlam çıkmazsa kendinizi yere çakılmış bulmayın.

Harika bir ilişkiydi, aramızdaki uyum öyle her ikilinin sahip olabileceği veya her zaman bulabileceğim gibi bir şey değildi.

Uzun süreli ilişkileri atlatmanın zorluklarından biri de bu. İnsanın karşısına uzun süreli ilişki uyumu gösterebileceği kişi senede veya iki senede bir çıkar, o da kendisini kadın erkek ilişkileri piyasasına koymuş biri ise. Her hoşlandığınız ya da fiziksel bir şeyler yaşadığınız kişiyle bu bağı göremeyeceksiniz ve hatta çoğuyla bu bağı bulamayacaksınız. Fakat bu bağ her zaman karşınıza çıkmasa da birçok kişiyle yaşayabileceğiniz bir bağ yani buradan o benim ruh ikizimdi, bir daha böylesini bulamam gibi aptalca bir sonuç da çıkarmamanız lazım.

Aslında ayrılık yaşamamış biri değilim ve ayrılıkları da bir şekilde, aşırı zorlanmadan atlatan biriyim. Ama aramızdaki uyum ve bunu birden kaybetmem nedeniyle bunu atlatamıyorum. Öyle ki hayatımda ilk defa bu konuda psikoloğa gitmeye başladım.

Bu kız ilişkinin başından neredeyse son anına kadar sürekli seni seviyorum diyordu. Sürekli olarak beni kaybetmenin onun için bir felaket olacağını söylüyordu. Benimle yaşlanmak istediğini bile söylüyordu.

İşte burada arkadaşım, herkesin bilmesi gereken bir şeyin kokusu var: aşk bombardımanı. Çok erken ve çok yoğun bir sevgi gördüğünde çoğu insanın tepkisi erimek ve kendini kaptırmaktır ama çok yoğun ve çok erken bir güzellik sizde her zaman bunun arkasında bir şey olabilir şüphesi yaratmalıdır. Görünen  o ki sen bu yoğun, emeksiz ve hızlı mutluluk bombardımanına kapılıp bağımlı hale gelmişsin.

Ve sonra aniden, hiçbir sebep göstermeden, kapanış yapmadan bırakıp gitti. Narsist kişilik bozukluğu olduğundan şüpheleniyorum.

Kız narsist biri de olabilir ama senin için önemli olan şu ki senden ayrıldığında sana karşı en ufak bir şey hissetmiyordu. Artık seni zerre önemsemiyor diye narsist etiketi atmak kolay ama durum bu olabilir de olmayabilir de. Benim gördüğüm kız seninle zerre bir şey hissetmediği zamana kadar kalmış. Burada yapman gereken, acaba senin yanlış yaptığın bir şeyler vardı da kız onları düzeltmen için bekledi mi diye bir düşünmek. Şimdi aniden terk eden yani “suçlu” o iken ben niye kendimi suçlayayım diyebilirsin ama burada amacın ani ilişki bitimi yaşamana neden olan zayıflıkların varsa bulup düzeltmek ki bir daha yaşamayasın. Yoksa kızı aklamaya çalışmıyoruz.

Narsist insanlar başkalarına karşı empati duyamıyorlar.

Bu kızın ayrılırken sana empatisi olmadığı kesin ve narsizm skalasında yüksek bir yerde olma ihtimali de çok yüksek. Kişilik bozukluğu mu? Evet bir aşk bombardımanı var ama aşk bombardımanı bazen erkeğin çok aşık bir kadının aşkına kapılıp aşk böcüğü bir yumuşağa dönüşmesi ile de biter. Maalesef kadın ilişkinin sonudaki yumuşakçaya değil ilişkinin başındaki sağlam erkeğe çok aşık olduğu için, o büyük aşkı tamamen ortadan kaybolabilir.

İlişkilerde kabul etmeniz gereken kanunlardan biri şu: karşınızdaki için önemli olan onun sizi ne kadar sevip çekici bulduğudur, sizin onu ne kadar sevip çekici bulduğunuz değil. “Onu çok seviyorum ya da onu benim kadar seveni bulamaz, bunun hiç mi değeri yok” sorusunun cevabı evet karşındaki seni sevmiyorsa hiç değeri yok. Siz de böylesiniz bu arada, siz onu bu kadar sevmiyor olsanız onun sizi ne kadar sevdiği ya da sevmediği de sizin umrunuzda olmazdı.

Beni böyle bir çöp gibi atıp gitmesini hazmedemiyorum özellikle de o yoğun sevgiden sonra. Senin videolarını ve kitaplarını görmek benim için çok iyi oldu. Peşinde koşmadım, geri dön ya da bir açıklama yap diye yalvarmadım ve hatta terk edildikten bir ay sonra, kendime acıma seanslarım devam etse de, kızlarla buluşmaya başladım. Kızlarla görüşmekten zevk almadığımı söyleyemem, burada öğrendiklerimi uygulamaya çalışmak ve başarı görmek ya da başarısızlıktan ders almak oldukça keyifli. Ama neden böyle olduğunu sürekli olarak düşünmekten de kendimi alamıyorum.

Öncelikle senin durumundaki birinin mümkün olduğunca piyasaya dalması ve kadın erkek ilişkileri konusunda aktif olması lazım. Ne kadar kötü hissedersen hisset bunu yapman önemli. Bu senin depresyona girmemen için önemli ama bir başka önemi de eski kız arkadaşının şu an piyasada aynı şekilde aktif olması ve bunun sonuçlarını depresif bir şekilde içine kapanarak görmenin senin için daha yıkıcı olabilmesi. Seni terk edeni, özellikle de seni bu şekilde terk edeni, nedenler konusunda kafanda bir gürültü olsa da hızlıca terk etmen ve o yokmuş, olsa da senin için bir değeri olmamış ve yokmuş gibi davranman, senin iyileşmen için çok önemli.

Fakat ne kadar güzel ve ilginç kızlarla karşılaşsam da, onları eski sevgilimle karşılaştırmadan edemiyorum.

Hayır, burada dikkat etmen gereken şey, senin o etten kemikten kızları, terk edilmenin verdiği takıntı ile kafanda büyüttüğün, hayali bir eski sevgili figürü ile karşılaştırıyor olduğun. Senin yapman gereken, o kızları gerçekle yani terk edilmiş olman ve tamamen yalnız olmanla karşılaştırman. Birçok insan bu hatayı yapıyor ve kızları kafalarındaki bir idol ile karşılaştırıp sonra onlara aynı şeyleri hissedemiyorum diyorlar. Bunun en trajikomik versiyonu, yeni sevgilisi ile eskisi ile olduğu kadar aşık hissetmediğiniz söyleyen, yeni sevgilisini eski sevgilisinin idolü ile karşılaştıran garibanın, yeni sevgilisi tarafından terk edilir edilmez eski sevgilisini bir anda unutup, en taze eski sevgilisini idolleştirmesi! Kafanızda yarattığınız bu idol bu kadar güçlü ama bir yandan da bu kadar kısa ömürlü ve kırılgan bir şey.

Yeniden uzun süreli ilişki uyumlu biri ile belki bir belki iki sene karşılaşmayacağınız için, 4-5 ay kimseyi bulamayınca, onun gibisi olmayacak aptallığına da kapılmayın. Hemen olmayacak. Yoksa onun gibisini bırak daha iyisi de olacak.

Birçok insan maalesef onun gibisi gelmeyecek hurafesine göre yaşayarak, ayrılıktan iyileşmek yerine ayrılık yarasını canlı tutuyor ve sonra onun gibisi ya da ondan iyisi ile karşılaştığında, iyileştirmediği bu yaranın verdiği depresiflik, özdeğer ve özgüven yoksunluğu, sosyal ortamdan uzak durmanın verdiği acemilik ile bu insanı hayatından itiyor! Çok acıklı bir durum.

Aslına bakarsan eski kız arkadaşımla ilgili alarmlar vardı ama ben bunları görmezden geldim. Bunları şimdi görebiliyorum. Kızdı mı kendini kaybediyordu, çok içiyordu ve sarhoşken fiziksel şiddete gidebiliyordu. Son aylarımızda buluşmalarımız ve seks çok azalmıştı. Tamamen işini bahane ediyordu ve gerçekten çok yoğundu ama ben bunun altında başka bir şey olduğunu hissediyor gibiydim. Şimdi geçmişe bakıp uydurmuyorum, en yakın arkadaşıma “bu kızda bir şey var, bu sadece iş yoğunluğu değil” demiştim.

Anlattığın duygu kontrolsüz kadın hiç de ideal bir “ruh ikizi” değil. İlişkiniz o kadar harika değilmiş. Ayrıca kızın soğuma işaretlerini de görmüşsün.

Ama neden soğudu onu bilmiyorum. Yani tamam kıza kapılmıştım ama bunu belli edecek çok fazla şey yapmadım.

Bazen kapılman yeter, kapılmanın kokusu her tarafından akar. Ama belki de kız bu şekilde saman alevi gibi yanıp sönen ilişki insanı, belki sadakatsız, belki daldan dala atlayan biri, belki narsist. Önemli olan şu ki buradan alabildiğin dersi alıp yoluna devam etmen.

Şimdi bu kız geri gelsin istiyor muyum? Evet ama daha çok intikam fantezim var.

Kızı umursamayı bıraktıkça geçecek bir fantezi.

Ama daha çok bir daha böyle dağılmamak için ne yapmalıyım onu merak ediyorum.

Birincisi, bir daha aşk bombardımanı ile eriyip kendini kaptırma. İkincisi, ne dediğine değil ne yaptığına bak. Üçüncüsü ve daha önemlisi, artık çok sağlam bir dal buldum, kanatlarımı güçlü tutmama gerek yok diyerek kanatlarını güçten düşürme. Yani ilişkini hayatının merkezi yaparak, hayatının merkezi olması gereken kendi amaç ve hedeflerini sallama, sosyal hayattan, spordan, hobilerinden, vs. kopma. Çizgilerinden ciddi ödünler verme. Bir kadında ana kucağı buldum artık yetişkin erkekliği bırakıp o kucakta uyuyan oğlan çocuğuna dönebilirim diye hayallere dalma.

Daha az erkeğin üniversiteye gitmesi çiftleşme krizi yaratacak

New York Üniversitesi Profesörü, daha az erkeğin üniversiteye gitmesinin sonucu olarak ‘’çiftleşme krizi’nin ortaya çıkacağını ve Amerika’nın çok fazla meteliksiz ve yalnız erkek ürettiğini söyledi.

New York Üniversitesi profesörü Scott Galloway, Cumartesi günü CNN’ye verdiği demeçte kadınlardan sayıca çok daha az erkeğin üniversiteye gittiğini ve bunun bir “çiftleşme krizine” yol açtığını söyledi.

The Wall Street Journal’ın bu ayın başlarında ABD Eğitim Bakanlığı verilerine dayandırdığı haberine göre, 2020-21 eğitim öğretim yılının sonunda üniversite öğrencilerinin %59,5’ini oluşturan kadınlar, tüm zamanların en yüksek ‘’kadın üniversite öğrencisi’’ seviyesine ulaştı. Üniversite okuyan erkeklere bakıldığında bu yüzde %40.5.

Ulusal Eğitim İstatistikleri Merkezi’nden alınan verilere göre, 1970’de erkekler, üniversiteye kayıtlı olanların yaklaşık %59’unu oluştururken, kadınlar bu oranın %41’ini oluşturuyordu. Buna ek olarak, Journal önümüzdeki birkaç yıl içinde cinsiyetler arası eğitim seviyesi farkının artacağını ve böylece üniversiteden mezun olan her erkek ile karşılaştırıldığında bir mezun olan erkeğe iki üniversite mezunu kadın oranı yakalanacağını söyledi.

M.Galloway, CNN’e sorunun mevcut rakamlardan çok daha büyük olduğunu, çünkü kadınlara göre, erkeklerin okulu bırakma oranının daha fazla olduğunu söyledi. Aynı zamanda Bay Galloway, “Üniversite erkeklerin değil, kadınların alanı haline geliyor” dedi.

M.Galloway’e göre sorun, eğitimin kalitesinin artmamasına rağmen üniversitenin maliyetindeki artıştan kaynaklanıyor. Elit üniversitelerin başarılı öğrencilerin kayıtlarını artırmaya değil, lüks bir üniversite deneyimi sunmaya odaklandığını bildirdi. Ayrıca, üniversite çağındaki erkeklerin, onlarla aynı bölümde okuyan kadın meslektaşlarına göre daha fazla seçeneğe sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Ayrıca kendisi şu sözleri de söyledi: ‘’Bir erkek Florida’da bir inşaat alanında iş bulabilir veya 18 yaşında bir uygulama geliştirir, polis, itfaiye görevlisi olabilir veya alım satım işlerinde çalışabilir ve bu işlerden günde 100, 200 dolar kazanabilir. Ve bu, kişiye gerçek bir nimet gibi gelebilir.

Ancak Galloway, sınıflaştırmanın ötesinde bu bölünmenin toplum için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu ve tehlikeli bir grup yarattığımız konusunda bizleri uyardı.

“Ülkede çiftleşme eşitsizliği var. Hatta üniversite mezunu kadınlar diploması olmayan erkeklerle birliktelik kurmak istemiyor’’ dedi ve ekledi: “Dünyanın en tehlikeli insanı, meteliksiz, yalnız adamlardır ve biz bundan çok fazla üretiyoruz.”

Ona göre, “dünyanın en istikrarsız şiddet içeren toplumlarının hepsinin ortak bir noktası var: Kendini herhangi bir işe, okula ya da ilişkiye bağlamayan genç ve depresif erkekler“.

Dergi, bu sıçrama için geri dönüş ihtimali olmadığını da bildirdi. Kadınlar ülkedeki üniversite çağındaki kişilerin %49’unu oluşturuyor, ancak 2021-22 öğretim yılı için kadınların 3.805.978 lisans diploması için kolej başvurusu varken, erkekler sadece 2.815.810 başvuruda bulundu.

2020 sonbaharında, Los Angeles California Üniversitesi kayıt sayısını 3.000 öğrenci artırdığında, bu kontenjanların %90’ı kadınlar tarafından dolduruldu. The Journal dergisine göre, aynı dönemde UCLA’ya(bir üniversite) kayıtlı öğrencilerin sadece %41’i erkekti.

UCLA başkan yardımcısı Youlonda Copeland-Morgan, erkek başvurularının kadın başvurularla kıyaslanamayacak kadar az olduğunu, çünkü daha az erkeğin başvurduğunu söyledi.

Pell Yüksek Öğrenim Fırsatları Enstütüsü’nün kadim üyesi Thomas Mortenson, “Erkekler kayda değer bir hızla kadınlardan geride kalıyor” dedi.

Kaynak: An NYU professor says fewer men going to college will lead to a ‘mating crisis’ with the US producing too many ‘broke and alone’ men

Retroaktif kıskançlık nedir? Retroaktif kıskançlığın çözümü

Bir insanın, partnerinin cinsel ve romantik geçmişini kıskanmasına geriye dönük kıskançlık ya da retroaktif kıskançlık deniyor. Aslına bakarsanız zaman zaman, belli uyaranlar (mesela partnerin eski sevgilisinin ismini duymak gibi) nedeniyle insanın retroaktif kıskançlık yaşaması ve bunun bir süre devam etmesi anormal bir durum değil. Fakat retroaktif kıskançlık deyince daha çok bir çeşit obsesif kompulsif bozukluk tarzında, çok sık olan ve artık kişinin hayatını ve ilişkisini olumsuz etkileyen kıskançlıktan bahsediyoruz. obsesif kompulsif bozukluk diyoruz çünkü, OKB insanın belli negatif düşünce ve davranışları durduramaması durumu ve retroaktif kıskançlık da böyle bir şey. Burada sürekli elinizi yıkamıyorsunuz ya da kapıyı kilitlediniz mi diye kontrol etmiyorsunuz ama mesela sürekli partnerinizin geçmişi ile ilgili araştırma yapıyorsunuz, bu konuda kavga çıkarıyorsunuz, uykusuz geceler geçiriyorsunuz, vs.

Yine aynı şekilde insanın partnerinin geçmişini merak etmesi normal bir durum iken, retroaktif kıskançlıkta kastedilen partnerinin geçmişine hastalıklı ve takıntılı bir merak duyması ve bu konuda araştırmaya uzun zaman ayırması.

Gerçek retroaktif kıskançlık bozukluğuna eğilmeden önce ana akım psikolojide pek görmediğim ve birçok erkeğin aslında bozukluktan değil, mavi haplılıktan kendilerini düşürdükleri retroaktif kıskançlığa değinmek istiyorum. Bu genelde aşağıda vereceğim 2 örnekteki gibi oluyor:

26 yaşındayım ve 22 yaşındaki sevgilim ile 1 yıldır beraberiz. Bir ay önce bilgisayarını bende unutmuştu, ben şifresini girerken görmüştüm (şifresini bildiğimi bilmiyor) ve bilgisayarını unuttuğunu fark edip almaya gelene kadarki zamanda aleti biraz kurcaladım. Bir klasörde eski sevgilileri ile yatakta çekilmiş fotoğraf ve videolarını gördüm. Bildiğin amatör porno. Bilgisayarını kendisine verdiğimde bir şey demedim zira yaptığım suç olabilir ama içim içimi kemiriyor. Bir aydır haliyle aramız iyi değil ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ben ise retroaktif kıskançlık pençesindeyim. Bunu nasıl aşacağım?

Kısa cevap: bunu aşmayacaksın. Bu retroaktif kıskançlık değil. Bu, kız arkadaşı yapmaman gereken bir kızın kız arkadaşı materyali olmadığını görmen ve buna rağmen hala beraber olmaya devam etmen. Bir kadın geçmişte birkaç sevgiliye sahip olabilir ama bunlarla video çekmesi ayrı bir kırmızı alarm, bu videoları saklaması büyük kırmızı alarmdır. Burada bu adam bunu gördükten sonra hissettiği şey bir obsesif takıntı bozukluğu değil, erkek benliğinin bu kızla beraberliği kaldıramaması. Fakat daha da önemlisi, bu geçmişe yönelik bir kıskançlık da değil zira gördüğün videolar bugün kızın bilgisayarında duruyorlar. Bir amatör porno sitesinden çıkmadılar, kız kendisi şimdi, şu an saklıyor.

Böyle bir durumda erkek hiçbir açıklama yapmadan kızı terk etmelidir. Bu durumu aşma yolu budur ve bu, retroaktif kıskançlık değil.

Kız arkadaşım eski sevgilisi ile arkadaş ve şu an her ne kadar arkadaş olduklarına emin olsam da geçmişlerine yönelik büyük bir kıskançlık hissediyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor.

Yine aynı şekilde bu (hastalıklı bir) retroaktif kıskançlık değil, hiç de doğal olmayan bir aşk üçgenine karşı erkeğin hissettiği doğal bir tepki. Eski sevgilisi ile arkadaş olan (buna bir istisna eski sevgilinin arkadaş grubunda olması ve o grup bağlamında iletişim olması ama onu da kabul etmeyebilirsiniz), iletişimi olan kişilerle sevgili olmayın. Böyle bir sorununuz olmaz. Kızlar bunu medeniyet olarak yutturmaya çalışacaklardır. Yemeyin.

Aynı şekilde eski sevgilisinden veya sevgililerinden bahseden kadın, geçmişinde çok fazla sayıda partneri olmuş kadın, vs. de temel problem sizin aslında ilişki içinde olmamanız gereken biriyle birlikte olmanız ve burada çözüm bu kişi ile ciddi ilişkiyi bırakmanız. Bunları aradan çıkardıktan sonra geriye asıl konumuz kalıyor: aslında kızdan kaynaklı bir sorun yok ama siz kendi özdeğer problemleriniz ya da kaygılı bağlanma gibi sorunlarınız nedeniyle retroaktif kıskançlık yapıyorsunuz. Ortada bir sorun yokken tekrar eden düşünceler sizi kontrol ediyorsa, bunların baskısına karşı rahatlamak için sürekli olarak araştırma yapıyorsanız, kavga çıkarıyorsanız ve tabii ki bu davranışların kısa süren rahatlamalarının ardından daha da rahatsız edici bir düşünce sarmalına düşüyorsunuz.

Bu gibi durumlarda yaptığınız şeyin abartı olduğunu, düşüncelerinizin anlamsız olduğunu biliyorsunuz ama İngilizcede “pembe fili düşünme” sorunu gibi bir şey yaşıyorsunuz. Yani düşünmemek için kendinizi zorladığınız şeyi daha fazla düşünüyorsunuz. Sürekli düşündüğünüz bu şeylerin gerçek olmadığını biliyorsunuz ama sizin kendi özdeğer ve özgüven sorunlarınız bilinmeyeni olabilecek en kötü senaryo haline getiriyor. Ve bu günde birkaç kereden, sürekli düşünmeye kadar geniş bir yelpazede seyrediyor.

Burada sürekli olarak düşündüğünüz şeyler sizi, kompulsif davranışlara iter. Kompulsif davranışlar, takıntılı düşüncelerin neden olduğu yoğun sıkıntıyı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak için gerçekleştirilen yineleyici davranışsal ve zihinsel eylemler demek.

Bu kompulsif davranışlar sizin aslında üretken, sonuca giden bir şeyler yaptığınızı sanmanıza neden oluyor fakat tek yaptıkları sizin içinizdeki canavarı beslemek ve büyütmek.

Retroaktif kıskançlık, sizin belli bir tehlike altında olduğunuzu düşünmenize neden oluyor (partneriniz için yetersiz olabileceğiniz ve bu nedenle ilişkinin bitebileceği gibi bir tehlike). Bu “tehlikeyi” önlemek için kompulsif davranışlara başvuruyorsunuz ama bu davranışların sağladığı tek şey, sizin tehlike altında olduğunuzu düşünen tarafınızı besleyip büyütmek.

Partnerinizin geçmişte başkasını sevmiş olması sizi bugün de karşısına birinin çıkabileceği ve onu sevmeye başlayacağı korkusuna sürüklüyor. Ya da belki o kişiyi kıskanıyorsunuz. Ama aslında burada kişi mühim değil, önemli olan geçmişteki bu ilişkinin şimdi neyi temsil ettiği. Bunu anlamanız, retroaktif kıskançlıktan kurtulmanızın ilk ve en önemli adımı.

Retroaktif kıskançlık döngüsünü kırmak

Retroaktif kıskançlık döngüsünü kırmanın ilk adımı, döngüyü tanımlamak:

  1. Partnerinizin ilişki geçmişi ile ilgili obsesif düşüncelere kapılırsınız.
  2. Bu düşünceler sizde kaygı, yargı, kıskançlık, öfke gibi yoğun negatif duygular oluşturur.
  3. Bu yoğun duyguların etkisinden kurtulmak için internette araştırma, saatlerce sosyal medyasını didikleme, takip etme ve konuşup kavga etme gibi davranışlara girersiniz ve bu kompulsif davranışlar sizi geçici olarak rahatlatır.
  4. Fakat bu davranışlar, obsesif düşünceleri beslerler ve geçici rahatlama sonrası muhtemelen şiddeti ve sıklığı artan obsesif düşüncelere kapılırsınız.

Bu sitede birçok durumda kullandığımız, değişim önce davranışlardan gelir yöntemi ile bu döngüyü (obsesif düşünce > Kaygı > Kompulsif davranış ve geçici rahatlama > obsesif düşünce) kırabilirsiniz. Tahmin edebileceğiniz gibi burada kırma noktası kompulsif davranış.

Örneğin diyelim ki, kız arkadaşınızın geçmişi ile ilgili obsesif düşünce başladı ve sizin de kaygınız artmaya başladı. Bu kaygının kompulsif bir davranışa neden olacağını bilerek tetikte olun ve bu kompulsif davranışı yapmayın. Mesela böyle bir durumda kızın sosyal medyasını didiklemeye, bu konuda forumlara girip saatlerce okumaya, kızı arayıp aklınıza takılan bir ayrıntıyı sormaya, kafanızda geçmişteki anıları didikleyip bir ipucu bulmaya, vs. çalışacaksınız. Bu kompulsif davranışı yapmayın. Bu tabii ki çok zor zira kaygı içindesiniz ve bu davranış o kaygıya geçici bir rahatlama sağlayacak. Gidin yatağınıza kıvrılıp o kaygı ile ağlayın, alkol gibi zararlı maddelere sapmadan kafanızı dağıtacak bir şeyler yapın ama kompulsif davranışları yapmayın. Bu durumda döngüyü kıracaksınız ama unutmayın, kıracağınız şey, geri besleme döngüsü. Yani bu spesifik durumda retroaktif kıskançlık düşüncelerini beslemediniz ve bu nedenle bu düşünceler biraz zayıfladı. Ama tamamen gitmeyecekler. Sonra azıcık daha zayıf olarak yine gelecekler ve döngü başlayacak. Fakat siz her defasında kompulsif davranışlara karşı koyarsanız zaman içinde hem obsesif düşünceler hem de kaygı zayıflayacak.

Evet bu başlangıçta çok acı verici olabilir ama zamanla başarı şansı çok yüksek. Belki haftalar hatta aylar sürecek ama canavarı beslemediğiniz sürece canavarı açlıktan öldürebilirsiniz.

Bu biraz meditasyon gibi. Meditasyonda zihinsel odaklanmanız nefesinizden başka düşüncelere saptığında yapmanız gereken kendinizi paralamak değil, hemen nefesinize geri getirmektir. O nedenle bir kompulsif davranışa engel olamadığınızda ve bu davranışın ortasında ya da sonunda ayıktığınızda, “bittim ben” demek yerine hemen kaldığınız yerden devam edin. Kusursuz bir şekilde kompulsif davranışlarınızı engellemek zorunda değilsiniz, büyük çoğunluğunu engellemeniz yeterli.

Faydalı birkaç duruş

Retroaktif kıskançlığınızın, geçmişte olan olaylara değil, şu anki bir probleme işaret ettiğini ve bu problemin bir avatarı olduğunu söylemiştik. Bu problem genellikle özdeğer ve özgüven yoksunluğudur. Daha spesifik olursak, sizin özdeğer ve özgüveninizi ilişkinize fazlaca bağlamanızın sonucudur. Bizim bu sitede öğrettiğimiz bazı şeyler o nedenle retroaktif kıskançlığı da önleyecektir. Bunları okuma listesi olarak vereyim:

Kadınlara güvenmek, özellikle henüz evli olmadığınız bir kadının hayatınızdan muhtemelen gelip geçen biri olduğunu bilmek. Bu sevgiye ve aşka engel değil sonuçta siz ve çocuklarınız da dünyadan gelip geçeceksiniz ama bu onların sizi ve sizin de onları çok yoğun bir şekilde sevmesine engel değil.

Kadını hayatının merkezi yapmamak ve odağınızda her zaman amaçlarınızı ve hedeflerinizi tutmak. Bunun ilişkinizi (kadınınızı ihmal etmediğinizi varsayarsak), daha sağlam yapacağını söylemiştik.

İlişkilerin temel kuralı, kadınınıza onun size duyduğundan fazla ihtiyaç duymamak ve belli bir seviyeden fazla ihtiyaç duymamak.

Duygusal yatırımınızı kontrol altında tutmak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

 

Partner (Sevgili) ile Tartışma | İlgi Yönetimi | Dırdır Eden Kadın (video)

Merhaba millet, Ben Mr. Deer. Kadınlar genel olarak dırdır eder, söylenir. Bu o kadar bilindik bir şey ki mizahta bile kullanılır. Kadınların söylediklerini direk ciddiye almak ve duygusal tepki vermenin hatalı bir davranış olduğundan daha önce çok kez bahsettik. Aslında kadınları duymazdan gelmeyi bir çok insan biliyor ama çoğu insan saygısızlık ve küçük görme karşısında ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. Bilmedikleri diğer bir şeyde ilgi yönetimi, olaydan sonra ilgiyi azaltmak. Başımdan geçenlerle birlikte bunlardan bahsettiğim bir video hazırladım. Bir önceki postumda ilişki içerisindeki olmadığımız kadınlarla tartışma konusunu ela almıştım. onun içinde; link

 

Blog içi İlgili yazılar:  İlgi Yönetimi İlgi Yönetimi 2 | Solipsizm, Duygu Ve Tartışmalar

 

 

 

Kadınlarla Asla Tartışma | Bağıran Kadınlar (video)

Merhaba millet. Ben Mr. Deer. Daha önce mutlaka durup dururken sesini yükselten veya bağıran kadınları görmüşsünüzdür. Özellikle kendine her şeyi hak gören bu sesi ile insanları etkisi altına almaya çalışan kadınların rezillik videoları internette epey dolu. Belki de sizin başınıza da gelmiştir. Benim başıma mutlaka geliyor. Tamam bende bazen eğlencesine özellikle feministlerle alay etmeyi ve tatlı kızları tatlı tatlı kızdırmayı seviyorum. Bazen de hiçbir alakam olmasa da bu çığırtkan kadınları mıknatıs gibi çekiyorum. Bunları ciddiye almak boşa uğraş. Zaten genel olarak kadınlarla tartışmak ve ciddiye almak saçmalık. Çünkü kadınların doğası Solipsist’dir. Kadınlarla mantıklı tartışma mümkün değildir.  Başta bahsettiğim saygısız, çırğırtkan kadınlarla ve genel olarak kadınlarla tartışma konusunu sizler için başıma gelen olaylarla ele aldım, İyi Seyirler.

Konu ile alakalı Sonsuzluk ve Bir Gün ‘ün yazısına da göz atamak için; link

 

Kırmızı Hap Mantığı: Öfke

Gelin bugün öfke hakkında konuşalım. Öfke, küçük bir kızgınlıktan yıkıcı bir öfke patlamasına uzanan seviyelere sahip bir insan duygusudur. İnsanda hem fizyolojik, hem de psikolojik değişikliklere neden olur, insanı kontrolü altına alabilir ya da insanın ileriye doğru hareket etmesini sağlayabilir.

Kırmızı hapa yöneltilen suçlamalardan en yaygını, kırmızı hapın erkekleri öfkelendirdiğidir. Bu suçlamaya göre kırmızı hap, erkekleri kadınlara karşı öfkelendirir ki uzun süredir bunun çok garip bir şey olduğunu düşünüyorum. Gerçekliği olduğu gibi görmeye başlamak, bir erkeği neden öfkelendiriyor? Bu kızgınlık evresi belki de doğal zira kırmızı hap bize uzun yıllardır aptal yerine konulduğumuzu gösteriyor. 9 – 5 çalışarak milyoner olacağı masalı satılmış ama emekli olma yaşı geldiğinde emekli olacak kadar bile parası olmadığını anlayan çalışanın karşılaşacağı öfke benzeri bir  şey bu.

Gerçeklikle karşılaşmak sizi yıllarınızı hatalı bir yönteme yıllarca kaynak ve zaman ayırdığınızı kabul etmeye zorlar ve aptal yerine konulduğunuzu kabul etmek zor bir şeydir. Öfkeyi aşmak için kişinin, geçmişte yaptığı tercihleri, kendisine sunulan bilgilere göre verdiğini ve karşılaşılan sonuçların kişinin başarısızlığından çok yanlış bilgilendirme sonucu olduğunu kabul etmesi gerekir.

Daha önce yazdığım gibi:

Kırmızı hap felsefesi ile karşılaşmanın ikinci aşaması, sıklıkla hissedilen öfkedir. Bazıları öfkelerini, “alfa siker / beta öder” cinsel stratejisi yüzünden genel olarak kadınlığa yöneltir, bazıları kendilerini doğru yetiştirmediği için babalarına yöneltir ya da bazılar yanlış bilgi yüzünden dünyaya kızgınlık duyarlar. Bir erkeğe bugüne kadar bir kadınla birlikte olmak için harcadığı kaynakların çoğunu, seks olmadan yaptığı 11 buluşma yaptıktan sonra kızdan “arkadaş kalalım” kelimelerini duymanın hüsranını, kadının “sağlayıcı erkek” algılarını harekete geçirmek ve bu nedenle ciddi ilişkiye karar verene kadar seksi ertelemek olarak kolayca açıkladığınızda, sadece kendisine değil, kadınlara ve her şeyi doğru yapıyorsun diye kendisini yanlış yönlendiren topluma öfke duyması normal bir reaksiyondur.

Bu, bir erkeğin birinin tek gecelik ilişkisi olarak değil de, annesinin kafasında babasının olmasını istediği  surete göre yetiştirilmesi şeklinde  bir asıl – vekil problemiydi. Erkek bu şekilde, kendisi için olabilecek en kötü fırsatı seçerken, sosyal grubu ve kadın için olabilecek en iyi fırsatı seçecek şekilde, sosyal programlamaya maruz kalmıştı. Bunun sonucunda da erkek, sadece herhangi bir yüzü olmayan toplum tarafından değil, en çok güvendiği insanlar tarafından kandırılmış hissedebilir.

En kötü farkındalık da, Matrix’in içinde uyuyan nüfus gibi, başka varlıkları güçlendirmek için kendi biyo enerjisini tükettiğidir. Mavi hap yapısı altında yaşayan erkek, ait olduğu toplum için kendi yaşam enerjisini yavaş yavaş tüketir.

Kısacası, erkek kandırılmış hisseder zira kendi hayali sistemini, en iyi senaryoda hatalı bilgilere ve en kötü senaryoda ise bilinçli bir şekilde yanlış yönlendirmek üzere kurulu bilgiler üzerine inşaa etmiştir. Hayatını iyi çocuk olarak ve toplumun sözde taptığı özelliklerin bir avatarı olursa, bu çabalarının ödüllendirileceğine inanarak geçirmiştir.

Kırmızı Hap ve Öfke

Ortalama bir beta erkeği düşünün. Bu erkeğe iyi çocuk , iyi çalışan, bilinçli bir vatandaş ve ahlaki açıdan bir örnek olmanın, kadınların kalbine giden yol olduğu söylenmiştir. Bu beta oyunu ona hayatı boyunca aralıklarla bir kız arkadaş kazandırır ve bu inancını güçlendirir. Ama bir yandan da sürekli olarak kadınların çoğunun, “götün teki” erkeklere yöneldiğini ve sonra da gelip kendi omzuna yaslanarak bu “göt herifler” hakkında ağladığını görür. Bu durum, içinde bir öfke doğmasına neden olur. Sonuçta kızlar onun omzunu kaybedilmiş alfalar için gözyaşı ile ıslatırlarken, ona ne kadar harika biri olduğunu ve onu alan kızın yaşadığını söylerlerken çekingen de olsa bu kızlara yürüdüğünde, “seni sadece arkadaş olarak görüyorum“, “arkadaşlığımıza zarar vermek istemiyorum” hatta bazen “seni kardeşim gibi görüyorum” gibi şeyler duyarlar. Bunun doğal sonucu ise bir miktar kızgınlıktır. Sonuçta erkeğin tümdengelen düşünce moduna göre, eğer kız kendisinin çok iyi bir erkek arkadaş olacağını düşünüyorsa, neden onu erkek arkadaş olarak kabul etmez ki? Neden o, sosyal programlamaya göre, “kötü” çocuğa koşar, kalbini kırar ve kendisine sadece ağlamaya gelir? Ama yine de kıza öfkelenemez zira onu gizli gizli sever ve ona hayrandır. Kız kendisini seçse, onunla beraber kurabilecekleri mükemmel aileyi, mükemmel evi, mükemmel hayatı hayat eder.

Bunun sonucunda da iyi çocuk, öfkesini kendisine, ailesine, arkadaşlarına ve topluma – kız hariç herkese – yöneltir. Ama sonra bu erkek “beni neden sevmiyor” gibi bir şey ararken, kırmızı hap ile tanışır ve kendisini tavşan yuvasının içine yuvarlanırken bulur.  Göklere çıkardığı, kafasında tanrıça yaptığı kızın, etten kemikten bir insan olduğunu anlar. Baldan şekerden ve olabilecek her güzel şeyden yaratılmış bir varlık değil, sadece bir insan olduğunu anlar. Erkeğin Afroditi, bildiğin Anna’dır.

Erkek aynı zamanda kendisinin “üremek” için bir partnerden çok, duygusal tampon ve buna benzer faydaları ile değerli biri olduğunu anlar. Özellikle de kadınların eğlenmelerine baktıkları parti yıllarında. Eğer 5-10 sene daha efendi bir erkek olarak beklerse, kız kötü çocuklardan bıkacaktır ve o da artık geriye ne kalmışsa ona sahip olabilir. Erkek kızın Jenny, kendisinin de Forest Gump olduğunun farkına varır.

Bunlar doğal olarak erkeğin öfkelenmesine neden olur. Ama yanlış bilgi ile hareket ettiğini, zamanının ve kaynaklarını yanlış kişilere harcadığını ve batık masraflarını kabul etmek yerine, tam bir aptal yerine konulduğuna karar verir. Bunu kafasında çevirip durur ve kendisine kızmak, bu öfkeyi kendisini daha değerli yapacak şeylere yönlendirmek, ağırlık kaldırmak, daha iyi giyinmek, kendini geliştirmek ve doğal yeteneklerinin gerçekleştirebileceğinin en iyisini gerçekleştirmeye çalışmak yerine, öfkesini kendisine değil, genel olarak kadınlara yönlendirir.

Kaybolan cennet

Erkeğin öfkesinde anlaşılmayacak bir şey yok. Sonuçta bu adam belki de on yıllarını, kendisini kadınların sevdiği söylenen erkeğe çevirmeye yatırdı. Aslında bu batık yatırımı kabul edebilirdi belki ama hayallerindeki geleceğin ve içselleştirdiği inançlarının yıkılmasını kabul edemez. Gelecek onun yalnızlığının yoldaşı ve kızların kötü çocuklara koşarken, kendi omzunda ağlarken, duygusal tampon görevini icra ederken kaçtığı pembe bir hayal olmuştur. Hayatı boyunca, kızın birinin ya da spesifik bir kızın birgün asıl kendisinin seçilmiş kişi olduğunu anlayacağını hayal etmiştir. Kafasında yarattığı ve ortalama bir romantik komediyi bile utanç içinde bırakacak hayal, onun sürekli olarak sığındığı, kendini avuttuğu mutlu cennetidir.

Kırmızı hap ise bu cenneti temellerinden dinamitleyip yok eder. Kırmızı hap erkeğe, kadının gelecek sigortası olmak için yaptığı onca yatırımın hiçbir değeri olmadığını anlatmakla kalmaz, aynı zamanda onunla ilgili kurduğu gelecek hayallarinin de bomboş olduğunu gösterir. “Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye bir gelecek ve mükemmel bir hayat olmayacaktır. En iyi ihtimalle erkek, kötü çocuklar artık kendisini kabul etmediği yıllarda, B planı olacaktır.  Tabii ki evlenebilirler, çocuk yapabilirler ama erkek hiçbir zaman o kötü çocuğun arzulandığı gibi arzulanmayacaktır. Kadın kendisini ona, o kötü çocuğa verdiği gibi vermeyecektir ve kadının içinde bir parça hep o kötü çocuğu hayal edecektir. Erkeğin hayali nasıl onunla sahip olacakları mükemmel gelecek ise, kadının hayali de kötü çocukla alternatif bir hayatta kurdukları mükemmel gelecektir. Bu erkeğin bir mücadelesine dönüşür: Kendi idealizmine inanmaya devam edebilseydi, güya kadın kötü çocuğun kendisine göre olmadığını anlayacaktı, erkek onun en iyisini alacaktı, mükemmel bir hayat, mükemmel çocuklar, mükemmel bir evlilik olacaktı ve erkek bu durumda acı çekmeye katlanabilecekti. Ama artık gerçeği görünce erkek, kadının en iyisinin başkasına verildiğini, kendisinin ise sağladığı kaynak ve güvenliği almak için verilen minimuma kaldığını anlayıp öfkeye kapılır.

Sonuçta erkek hayatını bir yalan üzerine kurmuştur ve hayatını kendisine değil içinde yaşadığı gruba fayda sağlayan bir yolda yürümüştür. Hayatı boyunca hayali bir mutlu gelecek için, şimdi ve burda kendisini mutsuz eden kararlar verip durmuştur. Çalışmak için partilere gitmemiş, tatil yerine staj yapmış, eğitimini karşılamak için sürekli yarı zamanlı çalışmış ve tüm şimdisini geleceği için harcamıştır. Ve bunların hepsi de boşaymış diye hisseder.

Özet ve Sonuç

Bir süre önce, savunma mekanizmaları ile ilgili bir yazı yazmıştım ve orada Yer Değiştirme mekanizmasını şöyle tanımlamıştım:

Yer değiştirme olarak bilinen savunma mekanizması, sizin başınıza iş açacak olan duyguların, hedefinden alınıp daha zararsız bir hedefe yönlendirilmesidir. Mesela, adam karısına kızgın olabilir ama kızgınlığını kendisinin yönetiminde çalışanlara yöneltir. Bir çalışana duyulan arzusunu karısına yöneltebilir. Temelde bu, duyguları bir hedeften diğerine aktarmaktır. Kişi başkasına olan kızgınlığını kendisine de yöneltebilir ve böylece kendisine zarar verebilir.

Kırmızı hapı “KH benim kadınlarla ilişki yaşamamı imkansız hale getiriyor zira beni kadınlara karşı kızgın yapıyor” ya da “kh kadınlardan sürekli olarak şüphe etmeme neden oluyor” gibi bahanelerle reddeden erkekler, öfkelerini kırmızı hap teorilerine yönlendiriyorlar. Sonuçta öfkeyi internette yazı yazan bir grup adama yönlendirmek, kendine, ailene veya eski kız arkadaşına yönlendirmekten daha kolay. Ya da bunların hepsi, gerçeği öğrendikten sonra kendini güvensiz bir ortamda hissettiğini itiraf etmekten daha kolay: Onun ilk tercihi misin yoksa eğlence bitince aldığı teselli ödülü mü?

Hayat boyu yapılan kötü yatırımın farkına vardıktan sonra erkeğin öfkelenmesi anlaşılır bir şey. Sonuçta aileleri, arkadaşları, toplum ve kadınlar onlara bir metodoloji verdi ve bu metodoloji de erkeğin çıkarlarına karşıydı. Ama Hanlon’un Usturası (Hanlon’s Razor) kuralına göre “bir şeyi aptallıkla açıklayabiliyorsan, kötülükle açıklama” der.  Çoğu beta erkek size aşılanan yanlış bilgiden daha iyisini bilmiyor ve ailedeki kadınların odaklandıkları şey gelecekte kadınlara arzu mıknatısı değil, gelinleri için harika bir koca yaratmak. Erkeğin ailesindeki kadınlar, solipsizme ve bağlama göre davranıyorlar. Verdikleri tavsiyeler kendi ihtiyaçlarına ve kendi ilişkilerindeki problemlere göre şekilleniyor.  Çoğu erkeğin çevresi, kırmızı hapı bilmiyor. “Doğal” erkekler ile arkadaş şanslı azınlık ise zaten kırmızı hapı aramıyorlar bile. Çevrelerindeki adamlara bakarak öğreniyorlar.

Öfke ile en çok boğuşmak zorunda kalan erkekler, en idealist, en sert ahlakçı ve geçmiş odaklı olanlar. Daha önce burada, Akrep ve Kurbağa hikayesini anlatmıştım.

Akrep ve Kurbağa

Akrep ile kurbağa, dere kenarında karşılaşmışlar. Akrep kurbağadan kendisini karşıya geçirmesini istemiş. Kurbağa, “beni sokmayacağını nereden bileceğim?” deyince akrep, “eğer seni sokarsam ben de ölürüm” demiş.

Bu cevabı yeterli bulan kurbağa, akrebi almış sırtına ve dereyi yüzerek geçmeye başlamış. Tam derenin ortasına geldiklerinde, akrep kurbağayı sokmuş. Kurbağa felç olup dibe batarken, ikisinin de boğularak öleceğinin bilincinde, son nefesini vermeden sormuş, “neden?”

Akrep de, “ne yapayım, benim doğam bu!” demiş.

Bu hikayeden çıkarılacak ders, kurbağanın akrebe kızamayacağı zira akrebin doğasının tasarımına göre hareket ettiğidir. Bunun yanında kurbağanın, kendi doğal dürtüsünü, akrepten kaçmayı, ihmal ettiğini de unutmamak gerekir. Büyürken kendi perspektifini sürekli olarak canlı tutan her erkek, kadınların sosyal normların dikte ettiği “iyi çocuk” protatipine tamamen zıt adamlara aktığını gözlemleyebilir. Dinin ve tutucu sosyal değerlerin, bu eğilimi frenlediğini iddia edebilirsiniz ama bu nereye kadar mümkün ki? Kadın doğası son 100 yılda pek fazla değişmedi ama onu saklama zorunluluğu çok değişti. Dürüst olmak gerekirse, bazı sosyal muhafazakarların kafalarındaki geçmiş dünyanın geçmişte varolduğuna da emin değilim zira “çocuklar postacıya / sütçüye benziyor” şakası, postacılar ve sütçüler varolduğundan beridir var.

KH farkındalığı, erkeklerin çok farklı şekilde davranmalarına neden oluyor. Bazıları öfkelerini, kendilerini daha iyi versiyonları haline getirmek ve istediklerini alabilecek şekilde gelilmek için kullanıyorlar ki kırmızı hapın çekirdeği budur. Arzu ettikleri hayatı gerçekleştirmek için yeterince değer ve güç inşaa etmek, geçmişin, şimdinin ve daha önemlisi geleceğin tüm sorumluluğunu kabul etmek. Bu arzu edilen hayat artık ne ise: bir aile babası ya da bir playboy olmak gibi. Bazıları ise, her türlü yöntemi kullanarak yatabildikleri kadar kadınla yatarak öfkelerini yatıştırmaya çalışıyorlar. Ama göze göz mantığının, tüm dünyayı kör edebileceği gerçeğini unutmamak lazım. Diğer bir alternatif ise erkekleri suçlamak, başka erkekleri ahlak oyunları ile, duyguları cezbederek, korku ve utandırma ile cezalandırmaya çalışmak ve “kız kardeşlerin” koruyucusu olmak. Bunlar, kendi çıkarlarını kenara bırakan, toplumun ve kadınların çıkarları için feda eden erkekler.

Benim öfke, öfkenin nedeni ve erkeklerin bu aşamadan nasıl geçtiği ile ilgili tezim bu. Şu an öfkeli olanlarınız hala buradaysanız, size neden öfkeli olduğunuzu söyleyeceğim. Öfkelisiniz çünkü kafanızda yarattığınız, fantezi dünyasını, idealize edilmiş hayali bırakmadınız. Kadınlara öfkelisiniz zira kadınların gerçekliği, kafanızda canlandırdığınız idealize edilmiş kadın versiyonuna uymuyor.

Zor you seçip, masalları bırakabilirsiniz ve böylece öfkeniz azalır ve siz de ilerlemeye başlayabilirsiniz. Öfkenizi, daha güçlü, daha değerli, opsiyonları olan ve kendi kaderini belirleyen bir erkek olmak için yakıt haline getirebilirsiniz. Gerçek şu ki öfkenin varoluş nedeni bu zaten: erkeği konfor alanından çıkarıp harekete geçirmek.

Eğer zor yolu yürümeyi reddederseniz, tam olarak iki opsiyonunuz var:

A) Matrix’e geri dönersiniz ve inandığınız masalları öğrendiklerinizi unutmaya çalışarak yeniden inşaa etmeye çalışabilirsiniz. Ama bu durumda beyninizin bir köşesinde gerçeklik sizi rahatsız edecek ya da siz utandırma, korkutma, görev hatırlatma, duygusal çağrılar ve ahlak ile matrixe geri dönmeyen erkekleri dogmatik bir şekilde cezalandırmaya çalışacaksınız.

B) Katı bir MGTOW yoluna girip kadınlarla iletişimi kesebilirsiniz.

Zehirinizi siz seçin.

Çeviri: Red Pill Logic: Anger

Pırlanta gibi mutsuz erkekler, piç gibi it gibi mutlu herifler

33 yaşında biri şöyle yazmış:

Kendimden ve çevremden gördüğüm kadarıyla hep paralı ya da karaktersiz erkekler evliliklerinde mutlular. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz. Parasız erkeği yalnızca annesi sever misali … Adam zengin, itin teki ama karısı kocasından başkasını görmüyor. Ya da adam şerefsizin teki zengin değil ama bu tip te hep mutlu tapılıyor adeta bu tiplere. Hadi parası olanı anladık karşı taraf kullanıyor bu durumu peki ya şerefsiz itlik yapan insana neden tapılıyor anlamış değilim. Ciddi anlamda pırlanta gibi insanlar (erkekler) tanıyorum ya mutsuzlar ya boşanma aşamasına gelmişler ya da boşanmışlar. Karılarına lüks hayat sunamayan çoğu erkek, evliliğinde mutsuzlar, sevilmiyorlar ve sayılmıyorlar.

Bunu yazanın, kadınlarla başarılı erkeklere karşı hıncını ve kıskançlığını hissedebiliyor musunuz? Kullandığı kelimeler, “karaktersiz”, “it”, “şerefsiz”, vs. Bunun efendi çocukların geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğundan daha önce bahsetmiştik. Kendileri gibi “iyi çocuk” (pırlanta gibi erkek) olmayan erkeklere bu çamurları atarak üste çıkmaya çalılıyor. Aslında “ben bu kadar iyiyim, farklı olmak için en efendi benim ama neden onlar kazanıyor?” diyor.

Şimdi pırlanta gibi çocukların erkekliklerinden utanır hale gelmeleri ve erkekliklerinden başarı ile kurtulmaları sonucunda, meydanın erkekliklerinden utanmayan piçlere kaldığından da daha önce bahsetmiştik. Piçi çekici yapan kötülükleri değil, erkekliklerinden utanmamaları. Koca bir Pook’un Kitabı bu konu etrafında dönüyor:

İyi çocuklar mı piçler mi olayına bir şey ekleyeyim: piçler kazanıyorlar zira kendini beğenmiş duyarsızlıklarında, ham cinselliklerini hiçbir zaman saklamıyorlar. İyi çocuklar ise duyarlılıklarında cinselliklerini saklıyorlar zira bunun kadınları ezdiğini düşünüyorlar.

Fakat iyi çocuk bunu göremez, görse zaten “iyi” kalamaz. İyi çocuk kendisini erkeklikten arındırdığını kabul edemeyeceği için, karşısındaki adamlarda çekici olanın kötülükleri olduğunu, kötülük “sevici” oldukları için de kadınların kötü olduğunu düşünürler.

Karılarına lüks hayat sunamayan çoğu erkek, evliliğinde mutsuzlar, sevilmiyorlar ve sayılmıyorlar.

Bu erkeklerin mutsuz olma sebepleri lüks hayat sağlayamamaları değil, sağlayıcılıkları hariç çekici bir taraflarının olmaması. Olmayan çekicilik yerine ödemeleri talep ediliyor ve bu talebe de boyun eğdikleri için daha da yeriliyorlar. Daha önce de belirtmiştik: Özellikle evlilikte, bir kadını mutsuz etmenin en kolay yolu, onun her istediğini yapmaktır. Özellikle de bu istekler sizin gücünüzü aşıyorlarsa.

Yanlış anlamayın. Bir evlilikte seks ve finans en önemli şeylerden ikisi. Bu ikisi kötü ise o evlilik kötüye gider. Ama bu arkadaşın bahsettiği sorunu yaşayan insanların büyük kısmı normalde orta ve ortanın üstü insanlar. Yani görece olarak paraları yok değil. Bu adamlar, omurgalı olmadıkları için sevilip sayılmıyorlar. Güçlerini aşan bir lüksü sağlayamadıkları için değil.

Haldun Abi bu pırlanta gibi mutsuz erkekler ile onların mutsuz karıları konusunu, 20 sene önce Magandalar Kadınları Daha Çok Mutlu Ediyor yazısında anlatmıştı:

Örneğin izlediğim ailelerin en mutlusu, en çok para kazanını olsaydı ve mutsuzu da en fakiri çıksaydı, bilimsel açıdan iş çok kolaylaşacaktı. Bana yıllık maaşını göster, sana ne kadar mutlu olduğunu söyleyeyim deyiverecektik. Ama bu kadar kolay olmadığını biliyoruz.

Sonunda aşağıda anlatacağım noktaya geldim ve en azından, bizim “maganda” diye adlandırdığımız türden bazı insanların, kadınlarına “aydın” diye adlandırdığımız kişilerden daha doğru davrandıklarına inanmaya başladım.

Hayır maganda olmamız gerekmiyor. Ama magandaların her şeyi yanlış yaptıkları saplantısından kurtulup, onları incelememizde hatta bazı davranışlarından ders almamızda hiç bir sakınca yok.

Öncelike bir kadınla evli ya da uzun bir ilişki içindeyseniz vereceklerinizin sınırını çok iyi çizin ve bu sınır aşıldığında ölümü bile göze aldığınızı çok ama çok açık bir dille belirtin (ve gerektiğinde uygulayın).

Anneciğim gibi olmayacaksa olmasın

Bir Ekşi sözlük yazarı, erkeğin ilişkide yaptığı hatalar girişine şunu yazmış:

Herkes hatalardan bahsetmiş. Ben size kadınların en temelde ne istediğini yazayım. oradan uyarlayın kendinize. Kadınlar güç ister sayın amına koduklarım. (beylere sesleniyorum).

Evet güç.

Aklınıza hemen para ya da sosyal statü geliyor ama öyle değil işte. sadece paralı ve sosyal statüye sahip andavalların yanındakilere kadın demiyoruz, önce bunu bir aklınıza sokun.

Fiziksel güç ister kadınlar. Çünkü milyarlarca yıldır dönen evrende kadının vazgeçemediği tek şey budur. Çük kadar yengeçler bile dişiyi etkilemek için güç gösterisi yapıyorlar amk, insanız diye farklı mı olacak sandınız? Boylu poslu diye tabir boşuna mı çıkmış ortaya? Vücudunuz %5 yağ oranına sahip olmak zorunda değil, ama dayanıklı ve cesur olacaksınız. Korkak görünürseniz sıçtınız.

Mental güç ister kadınlar; ki bu modern kadın için fiziksel güçten daha önemlidir. Neden? Çünkü M.Ö. 500 yılındaki gibi yaşamıyoruz artık. Sadece fiziksel güce sahip olmak, sürdürdüğümüz hayattaki çoğu şeye yetmez. Mental güç deyince, kafadan 25 basamaklı iki sayıyı çarpıp sonucu söylemek değil amk. Fizik alanında yeni bir buluş yapmanız da değil. Kıvrak zekaya sahip olmak, psikolojik ve duygusal olarak güçlü olmak, cesur olmak. parlamanız lazım anlıyor musunuz lan?

Açalım biraz:

Denizde ayağınıza yosun deyince ödünüz patlıyorsa,
ne yesek acaba diye kararsız kalıyorsanız,
abuk subuk durumlara ağlıyorsanız,
sürekli “sen bilirsin”, “çok yoruldum”, “canım istemiyor” diyorsanız,
şikayet üretmeyi seviyorsanız,
kararlı davranmıyorsanız,
yalan söylüyorsanız,
çok konuşuyorsanız, (hele ki boş konuşuyorsanız)

Sıçtınız.

Şimdi diyeceksiniz ki her kadın aynı değil. Biliyoruz herhalde. Kişilerin karakterleri, değerleri, mizaçları farklı olacak elbette. ama ne olursa olsun, güç isteği kadının yaradılışında vardır. Peki bunlara sahibiz, neden hala ilişkimiz bok gibi? nerede hata yapıyoruz?

Çünkü bir erkek ne kadar güçlü olursa olsun, sevdiği kadına karşı gardın hemen indirir. yani bir kadın, erkeğe hata yaptığını söylediği zaman erkek kişisi kafasında hemen bir soru işareti yakar.

“haklı mı acaba?”

Haaah afferin. (kamyoncu bi dayı vardı kaza yapanlara haaah afferim size diyen, o tonlama ile söylüyorum). işte büyük sıçış. Kadınlar dener. Sürekli gardınızı indirecek misiniz, geri adım atacak mısınız diye denerler. Kararınızdan, söylediğinizden, beklentinizden, Yaptığınızdan kısa bir süreli bile olsa vazgeçerseniz, geri dönüşü olmaz.

Zion’un duvarını ilk delen makineyi hatırladınız? sonrasını da hatırlayın.

Not: hayatınızdaki kadının/erkeğin mutluluğunu kendi mutluluğunuzun “önüne/arkasına değil”; yanına koyun.

Tamamını buraya aldım zira sonra bunlar silinebiliyorlar. Bugün bu girişten konuşmayacağız. Bu girişe cevaben yazılan aşağıdaki girişi konu edeceğiz:

Üst edit: işbu entry, bu yazılanlara cevap olarak yazılmıştır.

Bir üstte yazan yazar arkadaş “ne sikik tavsiyeler veriyorsunuz demeyeceğim” demiş. ben diyorum ne sikik tavsiyeler bunlar.

“Açalım biraz:

denizde ayağınıza yosun deyince ödünüz patlıyorsa,
ne yesek acaba diye kararsız kalıyorsanız,
abuk subuk durumlara ağlıyorsanız,
sürekli “sen bilirsin”, “çok yoruldum”, “canım istemiyor” diyorsanız,
şikayet üretmeyi seviyorsanız,
kararlı davranmıyorsanız,
yalan söylüyorsanız,
çok konuşuyorsanız, (hele ki boş konuşuyorsanız)

sıçtınız.” bak bak yazdığına bak.

Ben bir kadını sevdiğim zaman; sen bilirsin, çok yoruldum, canım istemiyor diyemeyeceksem, çok konuşmayacaksam, onunla boş yapamayacaksam, ne yesek diye salak salak fikirler üretemeyeceksem, “yosun” burada metafor ise atıyorum ben de “palyaçodan” korkamayacaksam, canım sadece ağlamak istiyor diye onun mis gibi kokan vücuduna sarılıp doya doya ağlamayacaksam, kararsız kaldığımda ona soramayacaksam. ee ne sikime var o kadın benim hayatımda.

Kadın, güçlü erkek istermiş, yengeç bile güç gösterirmiş, hassiktir ordan rıfat abi. ben bütün güçsüzlüklerimde yanımda olacak kadın isterim, bunu küçük gören kadının da yeri belli. internet geldi de daha fazla görüyoruz. “rakı seven kadınların, kısa paçalı reyis “güçlü” sevgililerini.

Bizler artık mağara adamı değiliz beyler, koynuna girip ağlayamayacağınız kadınlarla işiniz olmasın. sonunda ya atm olursunuz, ya bombok bir ilişki içerisinde boğulursunuz. bırakın “rakı” seven, hayatında bir bok olamayıp, karşısındaki adamın gücüyle statü kazanan kadınları da kendi ayakları üzerinde duran, zaten “güçlü” olan kadınlarla birlikte olun. bu ayı oğlu ayılar gibi güçlüyüm ben diyip de vasıfsız, korunmaya muhtaç kadınların peşinde koşmayın.

Debe editi: dün geceden beri mesaj kutusunun içi bmw anahtarları dolmuş. rica ediyorum “alfa” beyler, benim mesaj kutum nargile cafe değil, en çok siz “erkekkkkk”siniz. hadi, siz yavaştan cadde’ye akın
bir de “sevgili olmayalım” videosunu çeken “alfa” seven hanımlar, sizi de mesaj kutum yerine cadde’ye alalım.

Şuku veren herkese de teşekkür ediyorum, iyilik kazanacak kısa paça bitecek 🙂

Şu bölüm can alıcı:

Ben bir kadını sevdiğim zaman; sen bilirsin, çok yoruldum, canım istemiyor diyemeyeceksem, çok konuşmayacaksam, onunla boş yapamayacaksam, ne yesek diye salak salak fikirler üretemeyeceksem, “yosun” burada metafor ise atıyorum ben de “palyaçodan” korkamayacaksam, canım sadece ağlamak istiyor diye onun mis gibi kokan vücuduna sarılıp doya doya ağlamayacaksam, kararsız kaldığımda ona soramayacaksam. ee ne sikime var o kadın benim hayatımda.

Kadın, güçlü erkek istermiş, yengeç bile güç gösterirmiş, hassiktir ordan rıfat abi. ben bütün güçsüzlüklerimde yanımda olacak kadın isterim, bunu küçük gören kadının da yeri belli. internet geldi de daha fazla görüyoruz. “rakı seven kadınların, kısa paçalı reyis “güçlü” sevgililerini.

Ben bana anne olacak kadın isterim, yoksa istemem diyor yani. Aşk hiyerarşisindeki büyüyememiş oğlan çocuğu bu. Bir idealizm içinde yaşayan, performans yükünü reddeden ve muhtemelen bunun sonuçlarını yaşayacak biri.

Bu girişin debeye girdiğini hatırlatayım. Ekşi sözlük yazarlarının genel olarak içinde bulunduğu okumuş kesimde şu videoda anlattığım korkunç hayatları yaşayan kocaların oranının neden daha yüksek olduğuna şaşırmıyorsunuz umarım.

Şu kısımla ilgili de yazmak istiyorum:

Debe editi: dün geceden beri mesaj kutusunun içi bmw anahtarları dolmuş. rica ediyorum “alfa” beyler, benim mesaj kutum nargile cafe değil, en çok siz “erkekkkkk”siniz. hadi, siz yavaştan cadde’ye akın

Bunların en büyük problemlerinden biri de, kendilerini bir elit, modern, ileri sanmaları. Maskülenite ile ilgili söylenen her şey ise “cahil”, “kro”, vs. yaftası ile kafalarına girmeden çöpe atılıyor. Ben şahsen bu adamlara neden laf anlatmak istiyorsunuz, neden mesaj atıyorsunuz, neden onlar için zaman harcıyorsunuz anlayamıyorum. Sizden yardım istemeyi bırak, herhangi bir yardım teklifinizi sizi aşağılamaya çalışarak karşılayacak insanlara kesinlikle bir yardımda bulunmaya çalışmayın. Bu insanlarla tartışarak vakit de kaybetmeyin. Siz inandığınız şeyleri yaşayın, bu tür bilgileri anlamaya çalışanlara yardım edebilecekseniz edin ama bu adamları bırakın yazsınlar, çizsinler, kuduz köpek gibi her tarafa cahil, kro cadde insanı yaftaları atıp kendilerini taze soğan sansınlar ve sonra karılarının kırbacı altında Acun izlerken kurdeşen döksünler. Bu kötü bir şey olabilir ama bu adam gibiler bunu tamamen hak ediyorlar ve ilerde ancak gelip nerede hata yapıyorum diye kendileri araştırırlarsa belki bir şeyler anlatılabilir.

Şuku veren herkese de teşekkür ediyorum, iyilik kazanacak kısa paça bitecek 🙂

Bu insanlara bir şey anlatamazsınız zira bu insanlar tamamen “iyiler” ve herkesin tepesinde bir “elitler”. Buna kendilerinden başka kimse inanmıyor ama olsun. Bunların dünyasında en küçük bir doğal gerçek kro, toksik maskülen ve kötü.

Yanlış anlamayın, burada okuduklarınızı başkalarına ulaştırabilirsiniz. Birçok insan burayı başka birinin tavsiyesi ile buluyor. Arkadaşından, hiç tanımadığı bir yabancıdan, oğlundan (evet oğlundan), kuzeninden, vs. duyup gelen çok. Ben şahsen bir kişiye kırmızı hapı bir kere hafif bir şekilde açıklarım, eğer şu yukarıdaki moda girerse bir daha asla onunla bu konuyu konuşmam.

Arkadaş meclislerinde bu konuları tartışırken zorlandıklarını söyleyenleri duyuyorum. Neden tartışıyorsunuz ki? Bana ne yaptığımı soruyorlar. Ben böyle tartışmalara hiç girmiyorum, zorlarlarsa anlamadığım sıkıcı konular deyip geçiyorum. Size de aynısını tavsiye ederim. Kırmızı hap, en iyi yaşanarak ve senin nasıl böyle olduğunu öğrenmek isteyenlere anlatılarak yayılır. Boş içki masası tartışmaları ile değil.

Bakire Kız Arayışı ve Evlilik | Bakire Kız Miti

Selamlar Dostlarım ben, Mr. Deer. Bu sefer konumuz Bakire kız miti. Konuyu Kırmızı Hap yazarı Karanlık Ruya ile birlikte ela alıyoruz. Erkeklerin neden evlilik için ilk kriteri bakireliktir? Bu strateji doğru mudur? Bir kadının geçmişi uzun dönemli ilişkide ne kadar önemdir? Geçmişini nasıl öğrenebiliriz, evelenmeyi düşündüğümüz bir kadında nelere dikkat etmeliyiz; Sorularını ve daha fazlasını aşağıdaki podcast de inceliyoruz.  İyi Seyirler!