Beta babanın zehirli kızı (Vaka Çalışması)

Eski sevgilim (25) ile 3 yıllık ilişkimi (ben 27) yeni bitirdim ve birazdan okuyacaklarınızı tavsiye almak için değil, teşekkür etmek ve ibret olması için yazıyorum.

Eski kız arkadaşımın babası ile görünürde çok iyi bir ilişkisi vardı. Ama daha sonra yakından tanıdıkça, eski sevgilimin babasının en rütbesizinden bir beta erkek olduğunu gördüm. Kendisi hem karısı hem de kızları tarafından ayak paspasına çevrilmiş bir adam. Evet, sevgi dolu bir aile ama bu, ailenin babasının gıkını çıkarmadan ayak paspası ve bankamatik görevlerini yerine getirdiği için böyle.

Bu nedenle hem eski kız arkadaşım, hem kız kardeşleri hem de anneleri, bir erkeğin her dediklerini itirazsız ve gecikmeden yapmasına fena halde alışmışlar.

Maskülenitesi tam bir alfa erkek bile bu tip bir ortamda şımarmış ve kibirle dolmuş bir kadınla büyük problemler yaşayacaktır.

Bu camiada beraber olacağınız kızı seçerken babası ile ilişkisinin iyi olmasına da dikkat etmenizi tavsiye ediyoruz. Ama babası ile ilişkisinin neden iyi olduğu da çok önemli. Kızın babası, annesinin emir kulu olmuş bir beta erkekse, kızları ile iyi anlaşabilir zira kızınakarşı da omurgası olmaz ve her dediğini yapmak için sürekli olarak kendini feda eder. Bu nedenle kızın babası ile ilişkisinin iyi olması yetmez, evde ailenin reisi olan bir baba ile iyi olması lazım, yanaşmanın baba versiyonu değil.

Bu arada kız babalarının da bu hikayeyi iyi okuması lazım zira eğer karınızın elinde hizmetçiye döndüyseniz, karınız tarafından domine edildiyseniz, zayıf bir baba olarak toksik ve ilişkilerinde dikiş tutturamayan bir kadın yetiştirirsiniz 🙁 Evde herkesin korktuğu bir despot olmanızdan bahsetmiyoruz (her ne kadar çocuklarınızın sizden bir miktar korkması lazım olsa da) omurgalı ve sözü dinlenen bir erkek, bir baba olmanızdan bahsediyoruz.

Böyle ayak paspası bir babanın kızı genellikle ilişkilerinde erkekte aynı kişilik özelliklerini ve babası gibi kesin itaati bekler ve talep eder.

Hem eski kız arkadaşım hem de kız kardeşi çok güzel kızlar ama ikisi de doyurucu ve mutlu bir ilişki yürütme kabiliyetinden tamamen yoksunlar.

Evet, erkek adam olan erkek böyle bir kadını istemez, kısa süre içerisinde bırakır. Erkek adam uzun süreli ilişkiye görece iyi huylu, problemi varsa trip atmak, sessizlikle cezalandırmak, kavga çıkarmak yerine dile getirecek olgunlukta bir kadınla girer.

Böyle bir kadın ilişkilerini kesin olarak mahvedecek şekilde davranır. Yılların güdülediği bir tarafı erkeğin tam itaatini bekler ve eğer erkek itaat ederse bu sefer de dişi tarafı, hipergamisi, bu erkekten en içten şekilde tiksinir ve sürekli olarak arıza çıkarır. Erkek itaat etmezse güdülenmiş tarafı erkekten tiksinir ve sürekli olarak arıza çıkarır. Zaten itaat etmeyen erkek böyle bir kadını hızlıca terk eder, itaat eden erkeği de böyle bir kadın eninde sonunda terk eder.

Çok acı. Muhtemelen çocuklarım kavga gürültü içinde büyüyüp arıza birer insan olmasınlar diye yıllarca acı çekiyorsun ve çocukların arıza oluyorlar, senin de hayatın boşa geçiyor. Karısı olacak aptal da yıllarca, muhtemelen nesilden nesile aktarılan bir psikopatoloji güdümünde kendini tatmin etmeye çalışırken, kölesinden faydalanmanın zevkinin, çocuklarının hayatını mahvetmek gibi bir bedeli olduğunu ya görmez ya da muhtemelen narsist biri olduğu için çocuklarını mahvetmek zaten bilinçli ya da bilinçsiz bir hedeftir.

Zayıf erkekler zor zamanlar yaratıyorlar. Zehirli kızlar ve zayıf erkekler de yaratıyorlar.

Ben eski kız arkadaşımın itaat isteklerine hiçbir zaman boyun eğmedim.

Güzel ama bu karın ağrısını neden 3 sene boyunca çektin? Özdeğere ve özgüvene sahip bir erkek böyle bir kadınla 3 sene harcamaz.

Fakat itaat etmem çok fazla drama ve gerilim yaratıp durdu.

3 sene? Sendeki zayıflık ne acaba buna 3 sene katlandın.

Beni arayanlara sıklıkla söylediğim bir şey var. Böyle bir kadınla en erkek adamı da koyun, kadın ondan da itaat talep edip durur ve onun için asla feminenleşmez. Erkek adamın senden farkı erkek adam bu karın ağrısını belki 3 ay çeker, sen 3 sene çekiyorsun. Hatta erkek adamı narsist kişilik bozukluğu olan bir kadınla 3 sene ilişkiye sokun, o da senin gibi ezik maymuna döner. Erkek adamın farkı, 3 sene orda kalmaması. Yani “öyle alfa, öyle yüksek değerli, öyle errrrrrrkkkkkeeeeek olacaksın ki ağa, her kadın önünde feminenleşecek” diye bir olay yok. Var diyene inanıyorsanız ABD’de Gotham City diye bir şehir olduğuna ve orada yarasa kılıklı bir herifin yaşadığına da inanıyorsunuzdur. Arıza kadın maskülenite ile, yüksek değerle, zartla zurtla düzelmez. Bu bir. Yüksek değerli veya alfa erkek böyle kadınları adam etmeye çalışmakla uğraşmaz.

Böyle bir kadın belki belki duvarı delip geçtiğinde, bu arızası nedeniyle yeterince arzu edilir erkek tarafından terk edildiğinde kendisinde bir problem olduğunu görüp tedaviye başlayabilir ama ben paramı bu ihtimale yatırmazdım.

Bir erkeğin böyle bir kadınla (kadının da karın ağrısı bir erkekle) düşünmesi gereken şey, “ben yeterince denedim, kaç ay şans verdim ama hayat kısa ve yeterince zorken bu saçmalıklarla uğraşmam”. Böyle biri ile isteklere boyun eğmenin sınırı yoktur. Bir isteğe boyun eğerseniz hemen 3 tanesi daha karşınıza çıkar.

İlişki sürekli bir savaş haliydi. Sadece bir örnek vereyim. Evlilik konuşmaya başladığımızda (biliyorum ama fazla vurmayın :)) nerede yaşayacağımızı konuştuk ve bundan bile saçma sapan bir çatışma çıktı. Ben iyi kazanan bir satış elemanıyım, o pek iyi kazanmayan bir ofis işinde çalışıyor.

Ona göre yaşamamız gereken semt, onun ofisine yürüme mesafesinde, benim ise tek yönde 1.5 saat yolculuk yapmam gereken bir lokasyondu. Ortada bir yer de değil, illa o semt!

Bazen günde 10 saat çalışıyorum ve bundan çok rahatsız. Bu 10 saate 3 saat daha eklemek sana uyar mı dedim ama hayır.

Ha bu arada hanımefendinin biz evlenip çocuk yaptığımızda ki ikimiz de düğün tarihinde 2-3 aylık hamile olacağı şekilde bir plan yapıyorduk,  işten ayrılıp ev hanımı olma planı da vardı. Ben hepimize yetecek kadar kazanabilirmişim! Hayır kazanırım da, saçmalığa bakın. Ben 3 saat yolda geçireceğim, kızımız evde yan gelip yatacak.

Biz buna halk arasında hak sanrısı diyoruz. Siz karın ağrısı da diyebilirsiniz. Hemen hemen hiç evde olmayan ama tüm faturaları ödeyen bir koca. Bir kadın daha ne ister ki? 🙂

Bunları asla kabul etmedim tabii ki.

İstediğin kadar ona boyun eğmedim, buna dik durdum diye büyüklen, bu ağır zehirli kızla 3 sene geçirmişsin. Bu tek başına çok büyük bir taviz ve omurgasızlık.

Ne giydiğine, nereye gittiğine, ne yaptığına dair ufacık bir yorumum “bana karışmaya hakkın yok” kavgasına gidiyordu. Ben ise her yaptığımda ondan onay almalıydım. Tabii ki onay falan almadığım için sürekli sinir krizi geçiriyordu.

Babasından öğrendiği, eğer öfke nöbetine girer, ağlar ve sızlarsa, erkeğin boyun eğip istediği şeyi yapacağı.

İlişkinin son aylarında bana soğuk davranmaya başlayınca ben de ayrılma kararı aldım ve ayrıldık.

3 yıl yahu, 3 yıl.

Fakat 2 ay sonra bana ulaşıp ikinci bir şans için neredeyse yalvarması ile yeniden başladık.

acicekmektenhoslaniyorum.com

Aslına bakarsan zaten onu çok özlemiştim ve ayrılığın onu biraz olgunlaştıracağını umuyordum.

2 ayda?

2 ay sonraysa aynı zehirli ilişkiye döndük. Bu sefer ondan geri dönüşsüz ayrıldım. Onun ve tüm yakınlarının numaralarını, sosyal medya hesaplarını engelledim.

Şu an ne yapıyor, kiminle bilmiyorum. Aslına bakarsan ayrıldığım günden itibaren bunun zerre umrumda olmadığını fark ettim.

Bir daha bu kıza 1 km yaklaşmam ama aramızdaki fiziksel kimya ve iyi günlerimizdeki duygusal birliktelik çok iyiydi.

Crazy in head, crazy in bed (kafada deli, yatakta deli). İyiler çok iyi, kötüler çok kötü şeklinde bipolar bir ilişki iyi bir ilişki değildir. İyisi daha az iyi ama kötüsü çok daha az kötü ilişki her zaman daha iyidir.

 

Umarım aynı kimyayı başka bir kızla yakalayabilirim.

Aşırı zararlı şeylerin zirveleri, yararlı şeylerin zirvelerinden çok daha yüksektir. Tabii çöküntüleri de çok daha dibe götürür. O nedenle ne istediğine dikkat et. Aynı “uyuşturucu” zirvelerinin peşinde koşarsan aynı tip kadının elinde 3 sene daha “ben hiç boyun eğmedim” diye diye sürünürsün.

Senin sorman gereken şey, böyle bir kadını neden kendime çektim ve neden böyle bir kadınla 3 sene harcadım? Hangi zayıflığım buna neden oluyor? Bir daha zehirli bir kadın gördüğümde, onun zehrini fark ettiğimde bırakıp gitme gücünü bulmak için nasıl hazırlanmalıyım?

Sorun şu ki, zehirli kadınların zehirli olduğu genelde, 3-5 aylık yoğun ve rüya gibi bir aşk bombardımanından sonra anlaşılır. Gerçi aşk bombardımanı (ve daha beter bağımlılık yapan seks bombardımanı) eğer ilişki tecrübesi olan bir erkek isen önemli göstergelerden biridir ama çoğu erkek, bu cennet bahçesinin mayın tarlası olabileceğini gösteren işaretleri boşverip, aşk ve seks bombardımanına dalmayı tercih eder. İşte bu “muhteşem” 3 aydan sonra kızın zehirli olduğunu anladığında bırakabilecek misin? Nasıl bırakabileceksin? Bunları düşünüp üzerinde çalışman lazım.

Biraz daha az pırıltılı, daha az güzel, daha az heyecanlı ama stabil ve akıl sağlığı yerinde bir kadını her zaman ama her zaman çok daha pırıltılı, güzel ama zehirli kadına tercih edin.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

İlişkide kendi hatalarını düzeltmek yerine şikayet ederek terk edilmek

Dün 2 yıldır beraber olduğum kız arkadaşım tarafından terk edildim. İlişkinin ilk 18 ayı çok güzeldi.

Muhtemelen sürekli olarak çekici davranıyordun ve o da çekici olmak için çaba harcıyordu.

Üniversiteye başladığımızın ilk günlerinde tanışmıştık ve şimdi üniversitede onsuz ilk günlerimi geçirmeye hazırlanıyorum. Canım zaten çok yanıyor ama üniversiteye gittiğimde daha da yanacak gibi.

Geriye dönüp baktığımda, sanırım en büyük hatam kızı cebimde görüp sıkıcılaşmamdı.

Bu, uzun süreli ilişkiye girenlerin ya da evlenenlerin en çok yaptığı hatalardan biri. Bununla ilgili uzun süreli ilişkinizle çıkmaya devam edin adlı bir yazı yazmıştım:

“Uzun süreli ilişki ve evlilikte sorunlarla ilgili görüştüğüm erkeklerin çoğunluğunda rastladığım bir problem var. Bu erkeklerin kadın bir kez aşık oldu mu “tamam, artık yayarım zaten bu kadın aşık, benim bir şey yapmama gerek yok” kafasına girmeleri ve buna göre davranmaları. Bu sitenin en önemli temalarından biri biliyorsunuz ki denge. Birçok erkek, ilişkilerin devam etmesi için çok çaba göstermeleri gerektiğini sanıyor ve kaybediyor ama bunun diğer aşırı ucunda da birçok erkek ilişkilerin devam etmesi için hiç bir şey yapmalarına gerek kalmadığını düşünerek kaybediyorlar. Her şeyin olduğu gibi bunun da bir dengesi var.”

Bir diğer hatam da eski halime yani sürekli zırlayan ve şikayet eden bir beta erkek olmaya geri dönmemdi.

İlk işaretler aramızdaki cinselliğin azalmasıydı. Eski kız arkadaşım eskisi gibi arzulu davranmamaya başladı ki o zamana kadar çoğunlukla seksi o başlatırdı.

Bunu gördüğün zaman ilk yapman gereken şey son zamanlarda ilişkide itici davranıp davranmadığını sormak ve bulabildiğin iticiliklerin varsa bunları bırakmak. İlişkinin monotonlaşmasına izin vermek de bu iticiliklerden biridir. Bu varsa, çaktırmadan iyi vakit geçirebileceğiniz ve sonunda da sekse gidebileceğiniz buluşmalar ayarlamak.

Bundan sonra yapman gereken ve oldukça önemli bir başka şey de, seks başlatmaya çalışmayı veya bu konuda eğer yapıyorsan şikayet etmeyi bırakmak. Bu da çok önemli zira sebebi ne olursa olsun arzu ve seks azaldıysa, senin bu konuda şikayet etmen ya da seks dilenir gibi olayı zorlaman arzuyu çok daha hızlı bitirir.

Seks konusunda onu havaya sokmak ve bazen de sekse çekmek için uğraşmaya başladım.

Kız arkadaşın daha doğrusu eski kız arkadaşın sekse istekli veya hazır değilken seks başlatmaya çalışman, birkaç kere yaptıktan sonra senin seks dilenmeye başlaman anlamına gelir ve kendi başına iticidir.

Kısa süre içerisinde ondan daha fazlasını beklediğim, ihtiyaçlarımın karşılanmadığı konusunda şikayet etmeye başladım ve hatta beni reddettiği durumlarda trip atmaya başladım.

Bir kadını seni daha fazla arzulamaya, konuşarak ikna edemezsin. Ayrıca sevgiline ilişki içerisinde seksin sana karşı görevlerinden biri olduğunu ima etmen, kısa süre içerisinde seksin arzu seksinden görev seksine dönüşmesine neden olur. Evet tek eşli ilişkide başkalarıyla yatmama sözü verdiğinizden birbirinize karşı böyle bir sorumluluğunuz var ama bunu sözel olarak talep etmek hiç de akıllıca değil. Oldukça da itici.

Ayrıca bu tür şikayet ve zırlamalar tipik iyi çocuk – beta erkek davranışıdır ki zaten böyle davranmaya başlamışken daha da betalaşıyorsun.

Seksin ciddi oranda azalmasıyla sevilmediğimi ve istenmediğimi hissetmeye başladım. Bu konuda onunla konuşmaya başladım.

Doğru. Ama sevgi ve ilgi uyandırmak yerine talep etmen, seni bir yandan da ilişkinin kadını yapıyor. Daha da iticileşiyorsun ve bu da daha az sevilmene ve istenmene neden oluyor. Yapman gereken şey, aşağıdaki silah arkadaşınla değil, iki kulağının arasındaki makineyle düşünmek:

“İlk bir sene bana yüksek arzu ve sevgi duyuyordu. Ne değişti? Davranışlarımda ne değişmiş olabilir ki artık arzu ve sevgi duymamaya başladı.”

Şimdi tabii bazılarınız belki de başkasıyla oluyordur ya da gözü dışarıdadır diyebilir. Bu bir ihtimal olsa da güçlü bir erkeğin ilk yapacağı şey, başkalarını suçlamadan önce kendinde bir hata varsa düzeltmek. Tabii ki sen ne kadar beta olursan ol, bir kadının dışarı açılması, anında ve geri dönüşsüz terk ile sonlanmalı ama böyle bir şey olduğuna dair bir işaret yok.

Birçok erkek, özellikle bizim camiada, bir kızla tanışma ve tanışmayı fiziksek ve duygusal birlikteliğe götürmeyi öğreniyor ama uzun süreli ilişki yürütmeyi öğrenmiyor.  Bu konuda kaynak az ama birçok erkek kızın ilişki başındaki yüksek ilgisi nedeniyle yayıyor, gevşiyor ve uzun süreli ilişki yürütmeyi öğrenmeyi sallıyor. Ta ki terk edilene kadar.

Bu konuşmalar ters tepti ve bana yetmediğini düşünerek incindiğini söylemeye başladı.

Bu bir manipülasyon da olabilir ama çoğunlukla bunun nedeni senin aslında çok iyi biri olduğunu bilmesine rağmen, tam olarak neden cinsel arzu duymamaya başladığını bilememesidir. Kadınlar kendilerinde cinsel ve duygusal çekim yaratan şeyleri pek bilmezler. O nedenle sordun mu “duyarlı olsun, sevsin, çiçekler alsın, vs.” derler.

Sen yapmaman gereken ilk şeyi defalarca yapıyorsun: Seni artık itici yapan şeyleri bulup eskiye döndürmek yerine değişme konusunda adım atmadan şikayet ediyorsun!

Bizim camiada yaygın “bilgeliklerden” biri, biliyorsunuz hipergami. Yani “senden daha üst bir erkek bulmuştur ya da bulmak için piyasaya bakıyordur”. Belki ama bu varsa bile acaba sebep mi yoksa sonuç mu? Bu olasılık konusunda radarları açmanızda sakınca yok ama güçlü bir erkek önce kendine bakar zira en kolay değiştirebileceği şeyler, kendi hatalarıdır. Birçok erkeğe kırılgan egolarına “ben iticileştim mi, betalaştım mı” demek zor geliyor. Ama çoğunlukla sebep, erkeğin ilişkide yayması ve kadınlaşması oluyor.

Aslına bakarsan bu konuşmalardan sonra daha fazla çaba harcamaya ve seks yapmaya başladı ve ben de bu konunun kapandığını düşündüm. Fakat bana karşı özensiz ve kaba davranışları devam etti.

Muhtemelen sen sinirlenme ya da kuyruk acısından kıvranma diye, sana olan ilgisi hala 10 üzerinden 5’in üstünde olduğu için kendini zorladı ama bu, sen itici ve ihmalkar davranışlarını değiştirmezsen çok uzun sürmez. Daha da kötüsü bu zoraki seksin kendisi de seni daha itici yapar. Seni itici yapan şeyler üzerinde çalışmazsan, ilişkinin erkeği olmaya başlamazsan, sonunda terk edilirsin. Ve sizi itici yapan şeyler sadece betalaşmanızla alakalı değil. Erkek olarak ilişkideki temel liderliğinizi kaybetmeniz ya da sallamamanız da sizi itici yapar:

İlişki kadının zorlaması gereken bir şey ama ilişkinin başında buluşmaları ayarlamak, iyi vakit geçirmek, gizem, “aşk hikayesini” yönetmek erkeğin işi. Fakat birçok erkek uzun süreli ilişkiye girdikten sonra kız arkadaşlarına ya da karılarına 40 yıllık anacağızı gibi davranmaya başlıyor. İşe git, evde buluş, bir şeyler ye, TV izle, arada seviş, sonra yat döngüsüne giriyorlar. Kısacası, karılarıyla ya da kız arkadaşlarıyla “çıkmayı” bırakıyorlar.

Bir ay kadar önce gerçekten soğuk ve mesafeli davranmaya başladı.

Zorlama seksin ve senin eski arzu edilir haline dönmemenin sonuçları. Bunlar sana olan saygısını kaybettirir ve ilişkide kadının size saygı duyması, sevgi duymasından daha önemlidir. Sen şikayet ettin, zorlama da olsa istediğini aldın ve seni itici yapan şeyler üzerinde çalışmadın.

Birden bire dokunmalar, sarılmalar, seks ve sevgi sözleri azaldı.

Birden bire azalmadı aslında. Kızın ilgisi sürekli azaldı ama 10 üzerinden 5’in altına indiği an davranışları değişti.

Peki bu durumda sen ne yaptın?

Bunun üzerine bu sefer ben de kendimi geri çektim. Onun davranışlarına uygun şekilde mesafeli davranmaya başladım.

Bu durumda özellikle kıza şikayet etmekten iyidir ama yetmez. Zira sıkıcılığın devam ediyor ve beta davranışların artık göz önünde olmasa bile alfa davranışlar sergilemiyorsun. Daha iyi bir yöntem, yakınlık olarak kızı zorlamamak ve kendini geri çekmek ama bunun yanında mesela beraber eğlenceli bir şeyler yapıp orada yeniden kur yapman.

Burada uzun süreli ilişkilerde iletişim yazısındaki gibi konuşmak, ama “ben seks istemek, dokunulmak istemek ama sen vermemek” yerine ne hissettiğini konuşmak uygun olur.

Belki de onu karşıma alıp taleplerimi söylemeliydim.

Hayır, ne hissettiğini açığa çıkaracaksın, “ben seks istemek” diye zırlamayacaksın 🙁

Artık neredeyse görüşmemeye başlamıştık ve bu, bir akşam benimle konuşması gerektiğini söyleyene kadar bir iki hafta devam etti.

Seni terk edecek yani sevgiliyle ayrılığı kabul etme konuşmasını hazırlaman gerekir.

Davranışlarını, mesafeli olmasını onun yüzüne vurdum.

Eğer davranışları senin uzun süreli betalığın ve liderlik yoksunluğun nedenliyse ki öyle, bu ters teper.

Beni dinledi, artık sevgili gibi değil arkadaş gibi olduğumuzu söyledi ve terk etti.

Bu sözler bana senin, aranızdaki cinsel kutupluluğu tamamen yok edecek şekilde iyi – efendi erkek gibi davrandığını söylüyor. Senin betalaşman ile sana daha kaba davranmaya başladı ve sen de bunları sineye çektin muhtemelen.

Benim dediklerime hak verdiğini ve ondan daha iyisine layık olduğumu söyledi. Ben de ona ondan başkasını istemediğimi söyledim.

Sen daha iyisilerine layıksın aslında ben daha iyisine layığım demek.

Kız: Ben daha iyilerine layığım.
Sen: Ama ben senden başkasını istemiyorum!

Aslında bir yandan da sana daha iyi davranması gerektiğini biliyor ama sen erkek gibi davranmadığın için hem kızgın hem de iyi davranacak arzusu, isteği veya motivasyonu yok. Bu söz biraz da bu anlama geliyor.

Ayrılık geliyorum diyordu ama yine de orada kilitlendim, fazla bir şey söyleyemedim. Beni bırakma gibi bir şey söylemedim ama başka bir şey de söyleyemedim.

Daha sonra ayrıldığımızda ne kadar betalaştığımı, ilişkinin kadını olduğumu anladım.

Klasik. Jeton terk edilince düşüyor.

No contact kuralı uygulayacağım. Bunu yapacağımdan eminim.

Evet bu aşamada içinde bir şans daha verse ve yeniden ilişkinin erkeği olsam ve kızı tavlasam isteği yoğun olur ama eski sevgili neden terk etti yazısında bahsettiğim gibi bir kadının arzusu ve sevgisi söndüğünde, o arzu ve sevgiyi söndüren nedenleri ortadan kaldırmanız, o arzu ve sevgiyi otomatik olarak geri getirmez:

Bir insanın size olan cinsel / duygusal çekimi azaldıysa, bu azalmaya sebep olan şeyi düzeltmeniz, çekimin eski seviyesine çıkmasını sağlamaz.

Diyelim ki eski sevgilinin size olan ilgisinin azalmasının nedeni, sizin hedefsiz ve tembel biri olmanız. Bir kadının size olan ilgisi bundan azalabilir. Diyelim ki bu nedenle terk edildiniz. Hemen bir misyon edindiniz, bununla ilgili gerekli çalışmaya disiplinli bir şekilde başladınız ve sorun çözüldü değil mi? Gidip onu buna ikna ettiniz ve bitti. Maalesef. Bitmedi.

Eski halime dönmeye kararlıyım.

Bu kız için 4 ay vaktin vardı yapmadın ama hayatının geri kalanı için doğru karar.

Bu kızın bana olan ilgisi 6 ay içinde azaldı, birden bitmedi.

Evet.

Bana kötü davrandığını itiraf etti ve bu konuda sorumluluğu aldı. Bu güzel bir şey.

Evet ama sana kötü davranmasına izin vermemeliydin. Omurga göstermeliydin. Bir kadın sana olan kötü davranışlarına karşı koymadığını görürse, senin erkek olarak değerinden, gücünden daha da şüpheye düşer.

İkimiz de çok değiştik ve başladığımız gibi değiliz dedi.

Sen ilk başta aşık olduğum adamdan çok farklısın demeye çalışıyor. Aslında muhtemelen tek yapman gereken, “bu kız eskiden çok ilgiliydi, şimdi ilgisiz ve bunun böyle olmasına neden olan hatalarım neler” diye düşünüp onları bırakmaktı.

Sizce bu ilişki doğal ömrünü tamamladığı için mi bitti?

Hayır ve bunun böyle olmadığını sen de biliyorsun. Sanırım ben sıçtım demek hala zor geliyor ve ben sıçmasam da zaten bitecekti diye avunmaya çalışıyorsun.

Bu ilişkideki hatalarından ders almazsan, bir dahaki sefere yeni kız arkadaşınla da aynı hataları yaparsın ve hata yaptığını fark edip düzelme şansın da pek olmaz.

Güçlü bir erkek düzeltmek için önce kendi hatalarına odaklanır, zayıf bir erkek başkalarını veya kendi dışındaki güçleri suçlamaya.

Sakin ve samimi konuşarak ayrıldık. Arkadaş kalmak istedi ama onunla arkadaş kalamayacağımı söyledim. Peki bu durumda yeniden ilişki şansı var mı?

Çok yok. Hasar uzun vadeli ve geri dönüşsüz muhtemelen. İletişimi kes kuralı bu konuda ihtimalleri arttırabilir ama kızı unutmaya ve önündeki yaşama doğru yürümeye odaklan.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Reddedilme Duyarlılığı

İnsanları gözlemlediğinizde,  iki grup insan olduğunu fark edersiniz. Birinci gruptakiler, insani ilişkilerini zor modda ve sürekli olarak zihinlerinin içinde yaşıyorlar. Sürekli olarak “şunu söylersem ya da yaparsam onu kızdırır mıyım / soğutur muyum”  diye düşünüyorlar ve sürekli olarak ip üstünde, her an düşeceğim korkusu ile yürüyorlar. İş ilişkilerini, romantik ilişkilerini, arkadaş ve hatta aile ilişkilerini sürekli olarak zor bir şekilde yaşıyorlar.

Böyle biriyseniz sürekli olarak “bu insan hakkımda ne düşünecek?”, “bu insan ne yapacak?”, “bu insanın bana bozulmaması ya da sinirlenmemesi için nasıl davranmalıyım?” gibi şeyler düşünürsünüz ve bunlara aşırı duyarlı olursunuz.

Böyle biriyseniz diğer gruptaki insanlara bakıp, bu insanlar böyle olmayı nasıl başarıyorlar diye kendinize sorup durursunuz. Çünkü bazı insanlar “bazı insanları kızdırırsam kızdırırım, ne yapayım onların problemi?”, “başkalarını mutlu etmek için davranışlarımı kontrol edip duramam, benim de bir hayatım var” diye yaşıyorlar. Bu insanlar size oldukça yabancı görünüyor olmalılar.

İnsani ilişkilerinde rahat ve umursamaz insanların her türlü ilişkilerinde daha başarılı olduklarını, bu insanlara daha fazla tolerans gösterildiğini görürsünüz. Eğer bir şeyi yanlış yaparlarsa “yanlış yaptım yahu” diye kestirip attıklarını ve diğer insanların da onlarla birlikte gülüp eğlenip, yanlışı genelde görmezden geldiklerini görürsünüz.

Ama siz “aman Allah’ım yanlış bir şey yaptım” diye kendinizi yer bitirirsiniz ve “işten kovulacağım”, “herkes benden nefret edecek” korkularına boğulursunuz. İlişkilerinde daha umursamaz insanları kıskanırsınız ve onların nasıl mutlu olabildiğini, nasıl sınırlarını çizip bunları başkalarının ne diyeceğini pek umursamadan koruyabildiklerini, nasıl zihinlerinin dışında yaşayabildiklerini anlamaya çalışıp, onlar gibi olmak istersiniz.

Bu insanlardan tavsiye isterseniz size “sınırlarını çiz”, “omurgalı ol”, “karşındakine bunun senin için kabul edilebilir olmadığını söyle” gibi tavsiyeler alırsınız. Ama bu insanlar reddedilmeye sizin gibi duyarlı değiller ve bu nedenle de sizden farklı bir evrende yaşıyorlar. Aslına bakarsanız bu insanların beyinleri sizden daha farklı kablolanmış durumda zira reddedilme duyarlılığı oldukça gerçek ve somut bir şey.

Bu yazıda reddedilme duyarlılığını ve reddedilme duyarlılığını nasıl geliştirdiğimizi konuşacağız. Reddedilme duyarlılığının kendisini nasıl gösterdiğini ve bu konuda değişmek için neler yapabileceğinizi de konuşacağız.

Reddedilme Duyarlılığı Nasıl Meydana Gelir?

Şimdi önce reddedilme duyarlılığının nasıl geliştiğine bakalım. Genel olarak reddedilme duyarlılığı büyüdüğümüz ve ideal olmayan ortama uyum sağlama – hayatta kalma mekanizmasıdır. Anlaşılması için biraz uç örnekler vereceğim.

Diyelim ki güvende hissetmediğiniz bir ev ortamında büyüdünüz. En klasik örnek, sizi hot gören ya da ihmal eden bir ebeveyne sahip olmanız. Böyle bir ortamda çocukken öğrendiğiniz hayatta kalma mekanizması, ebeveyninizden size gelen en göze çarpmayan işaretleri bile okumaya çalışarak onun nasıl bir duygu durumunda olduğunu anlamaya çalışmak ve onu kızdırmamak için nasıl davranmalıyım diye düşünüp durmaktır.

Eğer anneniz ya da babanız sizi kendi kötü duygu durumları yüzünden suçlayan bir insansa, onu kızdırdığınız ya da üzdüğünüz için sizi cezalandırmaya meyilliyse, reddedilmeye karşı aşırı bir duyarlılık geliştirirsiniz. Sürekli bıçak sırtında yürüyor gibi hissedersiniz ve evdekilerin ruh hallerine karşı aşırı ihtiyatlı olursunuz.

Gerçekten travmatik ailelerden gelen insanlara “o günün kötü bir gün olacağını anlaman ne kadar sürüyordu” diye sorduğunuzda genellikle şöyle bir cevap verirler:

“Annem / babam kapıdan girer girmez anında, neredeyse bilinçaltında anlayabiliyordum. Hemen hayatta kalma moduna girmem gerektiğini biliyordum.”

Çocuk için ev ortamı duygusal ya da fiziksel olarak güvenli değilse çocuk, riskli davranışlardan ölesiye kaçmayı öğrenecektir.

Bu insanlar yetişkinliklerinde de hayatta kalma seviyesinde, uyum sağlamaya yönelik davranışlar sergilemeye devam ederler. Örneğin neredeyse görünmez, silik biri olurlar ya da ilişkilerinde aşırı ihtiyatlı davranırlar. Böylece de negatif durumları tetiklemekten kaçınıp dururlar.  Böyle bir insan yetişkinliğinde reddedilme duyarlılığı içinde yaşayacaktır.

Bu arada uydurma bir şeyden bahsetmiyorum. Bilimsel olarak onaylanmış bir kavramdan bahsediyorum. Mesela sizin reddedilme duyarlılığınızı ölçebilecek anketler ve reddedilmeye aşırı duyarlı insanlar üzerinde yapılan beyin resimleme çalışmaları mevcut.

Detaylara girmemize gerek yok ama onaylanmamaya aşırı duyarlı insanlarda onaylanmama durumunda bazı beyin bölgelerinin yılbaşı ağacı gibi ışıldamaya ve hiperaktivite göstermeye başladığı gözlemlenmiş. Bu insanların beyinlerinin, öfkeye, korkuya ya da diğer negatif duygulara bile böyle tepki vermedikleri, ama kendilerini onaylamayan bir surat gördüklerinde, bazı beyin bölgelerinin ışıl ışıl “aydınlandığı” gözlemlenmiş.

Yani reddedilme duyarlılığı, beyni spesifik şekillerde kablolayan bir uyum sağlama / hayatta kalma mekanizması.

Reddedilme Duyarlılığının Anahtar Özellikleri

Reddedilme duyarlılığının üç anahtar özelliği var.

Birincisi kaygılı beklentiler. Reddedilmeye duyarlı insanlar her zaman reddedilme kaygısına sahipler ve neredeyse her zaman reddedilmeyi bekliyorlar. Bunun sonucunda da sosyal etkileşimlerinde aşırı ihtiyatlılar ve zihinlerinin bir köşesinde sürekli olarak reddedilmeyi düşünüyorlar ya da bekliyorlar. Bu nedenle sosyal etkileşimlerde rahat ve kendileri gibi davranamıyorlar. Sürekli olarak “şunu yaparsam / dersem şu kişi nasıl tepki verecek” modundalar.  Örneğin “eğer işe şunu giyerek gelirsem şu insan onu taklit ettiğimi düşünür mü?” gibi şeyler düşünüyorlar.

İkincisi hazır algı. Bunun anlamı, ortamda nötr bir uyaran olsa bile bunu negatif bir uyaran olarak algılıyorlar. Mesela diyelim ki böyle biri başka birine mesaj atıyor ve mesaj attığı kişi mesajına hemen cevap vermiyor. Bu aslında nötr bir uyaran ve karşısındaki kişinin kendisinden hoşlanmadığı ya da kendisini istemediği anlamına gelmiyor.  Ama reddedilme duyarlılığı olan kişinin beyni bu nötr uyaranı hemen negatif algılıyor.

Bu durumda reddedilmeye aşırı duyarlı kişinin hayatının zor olması şaşırtıcı değil zira hayat tonla nötr ve zararsız uyaran ile dolu. Kişinin beyni bunları ya da bunların önemli bir kısmını kişinin kendisine yönelik negatif uyaran olarak algılıyorsa, reddedilme duyarlılığının üçüncü anahtar özelliğini ortaya çıkarmaya meyilli oluyor.

Reddedilme duyarlılığının üçüncü anahtar özelliği aşırı tepkiler göstermektir. Bu aşırı tepkiler duygusal, davranışsal veya sözel olabilirler. Kaygılı beklenti ve sonrasında nötr uyaranları bile kendine yönelik negatif işaret olarak algılama sonucunda kişi aşırı tepkiler göstermeye meyilli oluyor.

Diyelim ki birine mesaj atıyorsunuz ve size belki yarım saat belki daha fazla süre cevap vermiyor. Eğer reddedilmeye aşırı duyarlı biriyseniz, amigdalanız ve hipokampüsünüz aşırı aktive olur ve limbik sisteminizi harekete geçirir.  Tonla aşırı negatif duygu hissetmeye başlarsınız ve  birden aşırı tepkiler verirsiniz. Örneğin karşınızdakini engelleyebilirsiniz, neden yazmıyorsun, bir şey mi oldu diye sorabilirsiniz daha da kötüsü mesaj gönderdiğiniz için özür dilemeye başlayabilirsiniz ya da daha daha kötüsü sinirlenip kötü şeyler yazabilirsiniz.

Yani reddedilmeye aşırı duyarlı bir insansanız, tüm nötr ya da gerçekten negatif uyaranları negatif algılarsınız ve sürekli sinirlenir, kaygılanır, özür diler, her an kötü bir şey olacak gibi hissedersiniz. İlişkilerinizi sürekli mahvediyor hissedersiniz ve kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşen negatif algınızla mahvedersiniz de.

Reddedilme duyarlılığının zor tarafı, gerçek bir hayatta kalma mekanizması olması. Reddedilmeye aşırı duyarlı insanlar, daha önce bir şekilde işe yarayan ama artık hayatta kalmanıza katkısı olmayan ve bir sürü probleme neden olan bir hayatta kalma stratejisini içselleştirmişlerdir. Yetişkinlikte ise insan bu stratejinin sonuçlarından kaçınmak için kaçıngan, ilişkilerini mahvetmemek için ilişkilerden kaçan biri olabilir.

Şimdi bu stratejiyi evde ve çok küçük yaşlarda öğrendiğimizi söyledik. Bu stratejiyi içselleştirmiş bir yetişkin ve çocuk arasındaki en büyük fark, çocuk için bu mekanizmayı kullansa bile ilişkinin sürekli olması. Yani 6-7 yaşlarında bir çocuğun reddedilmeye aşırı duyarlı olması, insanlardan kendini çekmesi, vs. durumunda bile, ebeveynleri büyük ihtimalle orada olmaya devam ederler. Yani çocuklar bu stratejiyi, önemli ilişkilerin (aile) sabit ve istikrarlı olduğu bir dönemde öğrenirler. Ebeveynlerine mesafeli olsalar bile ebeveynleri onları bırakmazlar.

Fakat yetişkinlikteki temel sorun, insanın ilişkilerin sabit ve garanti olmadığı bir dünyaya adım atmasıdır. Yani bu strateji artık ilişkilerimizi de negatif etkilemeye ve bitirmeye başlar. Arkadaşlarınıza, sevgilinize, eşinize, iş arkadaşlarınıza, vs. reddedilme duyarlılığı ile aşırı duygusal ve davranışsal tepkiler vermeniz, insanların sizinle ilişkiden uzaklaşmasına neden olur. Bu aşırı tepki insanlardan kaçınmak, onları cevaplamamak gibi “umursamaz” görünen davranışlar bile olsa, ilişkilerinizi zedelerler. Bu da zaten karşısındaki ile ilişkisinin biteceği, kötüleşeceği korkusu ile dolu olan aşırı reddedilme duyarlılığına sahip kişiyi “aman Allah’ım beni bırakıyor(lar)” diye felç eder.  İnsanlar kendilerinden uzaklaşmasın, soğumasın, kendilerine kızmasın diye öğrendikleri mekanizma, insanların kendilerinden soğumasına, uzaklaşmasına ve kendilerine kızmasına neden olmaya başlar.

Aşırı Reddedilme Duyarlılığına Karşı Ne Yapılabilir?

Aşırı reddedilme duyarlılığından nasıl kurtulabileceğiniz konusunu ele alırken, reddedilme duyarlılığının üç anahtar özelliğine daha detaylı bir şekilde bakmamız gerekecek.

Kaygılı beklentilerden başlayalım. İnsanlarla etkileşirken kendinizi gözlemleyin. Zihninizin aşırı derecede tetikte olduğunu göreceksiniz.  Bunu yenmenin yollarından birisi, insanlarla olan nötr etkileşimlerinizin sayısını arttırmanız. Zihniniz sürekli olarak tetikte zira öyle olmayı öğrendi : “Sürekli tetikte olmalıyım zira ‘sürekli tehlikedeyim’ (negatif şeyler olmak üzere, reddedileceğim, karşımdakini kızdıracağım, soğutacağım, vs.)”.

Bunu yenmek için nötr etkileşimlerinizin sayısını arttırın ve bunlara aşırı tepkiler vermemek için kendinizi frenlemeye çabalayın.  Bir sosyal etkinliğe gittiğinizde, sadece orada sosyalleşin ve başka bir şey yapmayın. Birinin suratında bir onaylamama gördüğünüzde, kendinizi açıklama dürtüsüne karşı koyun. Zaman içinde siz ne kadar çok nötr etkileşime girerseniz, kaygılı beklentileriniz o kadar çok azalmaya başlar. Burada yaptığınız şey, insanların size nasıl tepkiler verdiği konusunda beyninize daha fazla veri pompalamak. Çocukluktan kalma ve otomatik olarak devreye soktuğunuz çıkarımların doğru olmadığını sürekli olarak beyninize göstermek.

İkinci yapmanız gereken şey ise, nötr uyaranlara nasıl tepkiler verdiğiniz konusunda dikkatli olmak. Reddedilmeye aşırı duyarlı insanların sosyal durumlarda sürekli olarak kendi ayaklarına sıktıkları yer tam olarak burası.  Reddedilmeye aşırı duyarlı biri her türlü durumu, nötr hatta pozitif durumları bile alıp, olabilecek en kötü varsayımları yapmaya, kendilerini suçlamaya meyillidir. Birisi “bugünkü buluşmaya gelemeyeceğim” dediğinde reddedilmeye duyarlı birisi bunu “belki hastadır, belki insanları ekmeye meyillidir, kendi derdi, vs” diye değil de “bende bir problem var” diye algılama eğilimindedir. Bu nedenle böyle biri, karşındakinin kabahatini çok az görürken kendi kabahatini abartması konusunda dikkatli ve belli bir öz bilince sahip olmalı. Zira reddedilmeye aşırı duyarlı kişi için her negatif şey kendi suçudur zira çocukken baba ya da anne kızgınsa bu onun yüzündendir:”Gürültü yapmamalıydın”, “oyuncaklarını toplamadığına inanamıyorum”.

Üçüncüsü, aşırı reddedilme duyarlılığı olan insanlar hem duygusal olarak hem de davranışlarında aşırı tepkiler vermeye meyillidirler. Şimdi bu size çok ama çok zor gelebilir ama böyle bir duruma geldiğinizde yani kendinizi reddedilmiş hissettiğinizde ve duygusal olarak patlamaya doğru gittiğinizde,  hiçbir şey yapmayın! Karşınızdakini mutlu etmeye çalışmayın, özür dilemeye çalışmayın, kızgınlık ile saçma sapan şeyler yapmaya meyilli olacaksınız ama hiçbir şey yapmayın.  Beyninizin olayı olabilecek en negatif ve yanlış şekilde algıladığının bilincinde olun ve bir şey yapmayın, reaksiyon göstermeyin.

Evet içinizde fırtınalar kopacak ve bu çok güçlü dürtüler sizi harekete geçirmeye çalışacaklar. İçinizden “sıçtım, sıçtım, sıçtım, şimdi ne yapmalıyım, şimdi bir şey yapmalıyım ama ne yapmalıyım” diye geçirip duracaksınız. “Çiçek göndermeliyim”, “arayıp özür dilemeliyim”, “bağırıp çağırıp gününü göstermeliyim”, “hemen engelleyip haddini bildirmeliyim”, vs.

Çünkü aşırı negatif duygularla doluyorsunuz ve bunları akıtıp rahatlamak için bir şeyler yapmak için büyük bir dürtü hissediyorsunuz zira bu negatife dayanamıyorsunuz.

Ama aşırı özür dileyip sizin suçunuz olmayan şeylerin sorumluluğunu almak da dahil aşırı tepkiler gösterdiğinizde ilişkilerinize zarar veriyorsunuz. Karşınızdaki insan bu insan zayıf, muhtaç, yapışkan, arıza, vs. olduğunuzu düşünüyor. “Bu insanın negatif duygularını yönetmemin imkanı yok” diyor.

Reddedilmeye aşırı duyarlı insan negatif duyguları ile baş edemediği zaman tamamen kendini çekmek gibi soğukluklar yaptığında da ilişkilerine zarar veriyor.

Bazen de reddedilmeye aşırı duyarlı kişi, kötü niyetli ya da arıza biri ile beraber oluyor ve karşısındaki kişi onu “evet sen suçlusun”, “evet senin yüzünden böyleyim” diye manipüle ediyor. Zaten reddedilmeye aşırı duyarlı birinin yapabileceği en kötü şeylerden birisi, kendisinin bu zayıflığını sömürüp manipüle edecek biriyle beraber olmak. Aslına bakarsanız sadece birliktelikte değil iş yaşamında, arkadaşlıkta, vs. de böyle bir narsistin (örneğin bir patronun) eline düşmesi.

Tekrar edersek, reddedilme duyarlılığı olan insanın aşırı tepki göstereceği anlarda yapması gereken, mümkün olduğunca kendisini negatif duygulara tolerans göstermeye zorlayarak hiçbir reaksiyon vermemek.

Bunlardan başka yapabileceğiniz şeyler de var. Örneğin meditasyonun reddedilme duyarlılığını azalttığını gösteren çalışmalar var.  Meditasyonun hangi özelliklerinin reddedilme duyarlılığına iyi geldiğine bakan araştırmalar da yapılmış. Meditasyonda öğretilen öz şefkatin en önemli özelliklerden biri olduğu bulunmuş. Öz şefkat (self compassion) meditasyonlarını internette ya da youtube’da bulabilirsiniz. Temelde kişi öz şefkat meditasyonu yaptığında, kendisini sürekli hatalı ve herkesin her an reddetmeye hazır olduğun bir kişi olarak görmemeye başlıyor. Böylece de insanlarla daha sağlıklı ilişkilere girebiliyor. Örneğin karşısındaki kişi mesajını cevaplamadığında, “benim bir hatam yok, ben normal bir insanım”

Meditasyonun reddedilme duyarlılığı konusunda insana yardımcı olabileceği bir başka mekanizma da insanın içsel dünyasını gözlemlemesini sağlaması.  Reddedilmeye aşırı duyarlı bir kişinin temel problemi, zihninin otomatik olarak negatif sonuçlar çıkarması ve kişinin bunlara otomatik olarak inanması. “Mesajıma cevap vermiyor çünkü ben mesajına cevap vermeye değecek biri değilim” gibi.

Meditasyon kişinin düşüncelerini dışardan üçüncü bir şahıs gibi gözlemlemesini sağlayarak ve benlik ile deneyimler arasına bir mesafe koyarak, kişinin ani reaksiyonlar gösterme ihtimalini azaltır. Reddedilmeye aşırı duyarlılığın tedavisinde anahtarlardan biri de, kişinin aşırı tepkilerini göstermeyi bırakması.

Reddedilme duyarlılığından kurtulmak kolay değil. Daha önce kendi kendinize kurtulmayı denemiş olabilirsiniz ya da kendi kendinize meditasyon yapmayı da deneyebilirsiniz. Ama birçok insanın bu konuda terapiye gitmesi gerekebilir.

Örneğin reddedilmeye duyarlılık, Sınırda Kişilik Bozukluğu, duygu durumu bozuklukları, kaygı bozukluğu veya beden algı bozukluğu (body dysmorphia) gibi ruhsal hastalıklarla ilişkili bir problem. Bu nedenle böyle bir ruhsal problem teşhisi alırsanız ve tedavi görürseniz, reddedilme duyarlılığınız da azalacaktır.

Reddedilmeye aşırı duyarlı olmanız, ruhsal bir probleme sahip olduğunuz anlamına gelmese de, eğer reddedilme duyarlılığını aşma konusunda problem yaşıyorsanız, bir psikolog ya da psikiyatrist ile görüşmeniz faydalı olabilir. Fakat çok az uzmanın reddedilme duyarlılığı konusunda resmi eğitime sahip olduğunu da söyleyelim.

Reddilme duyarlılığını azaltmanın son ele alacağımız ama en önemli yollarından biri de kendinizi gönüllü olarak reddedilmeye maruz bırakmak ve reddedilmeye karşı duyarsızlaşmak. Örneğin romantik ilgi göstereceği kadınlar tarafından reddedilmeye aşırı duyarlı birisi, kendi isteği ile ve kontrollü olarak kadınlara romantik ilgi göstererek reddedilmeye maruz kalabilir.

Buna maruz kalma terapisi deniyor. İnsanın kendisini korktuğu şeye defalarca maruz bırakarak, korku tepkisinin azalması ve insanın o şeyle ilgili yeni ve daha gerçekçi inançlar kazanması.

Reddedilmeye aşırı duyarlı insanların çoğu, reddedilmeye maruz kalmanın tam tersini yapar ve reddedilebileceği durumlardan kaçar. Örneğin kadınlar tarafından reddedilmeye aşırı duyarlı bir erkek, kadınlara yürümez. Böylece hiç reddedilmez ama tabii ki kadınlar konusunda çok başarısız olur.

Böyle birinin kendisini kadınlar tarafından reddedilmeye daha sık ve tekrarlı şekilde maruz bırakması ve bunu yaparken kaygılı tepkilerini kontrol etmeye odaklanması (örneğin telefonunu aldığı kadın mesajına cevap vermediği zaman beklemek yerine hemen bir mesaj daha atma dürtüsünü kontrol etmesi), zaman içinde bu tepkilerin azalmasına, beynin gerçek dünya verileri ve normal tepkiler ile yeniden kablolanmasına neden olur.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Zor(!) tercih: Toksik eski kız arkadaşım mı, yeni görüştüğüm kız mı?

Abi eski sevgilim ile yeni görüştüğüm kız arasında kaldım. Eski sevgilim ile 2 senelik, toksik bir ilişkimiz oldu ve kendisi bu iki sene boyunca benden 4 kez ayrıldı.

Gerisini okuyacağım ama toksik, kendisini dört kez terk eden kızla yeniden olmayı düşünen adam, o kızı ve başına gelecek her şeyi hak ediyordur ve yeni kız açısından düşünürsek, yeni kızı bırakıp eski sevgilinin çukurunda boğulmanı tavsiye ederim. En azından yeni kızın başı yanmaz.

Şimdi senin açından bakalım.

Eski sevgilimin davranışları çok değişmiş, şu an her istediğimi yapıyor, bana karşı inanılmaz iyi davranıyor.

İnanma zaten. Köprüyü geçene, sen öbür kızı atana kadar sana dayı muamelesi yapıyor olabilir.

Değiştiğini, benim değerimi anladığını ve terapiye gitmeye başladığını söylüyor.

Köprüyü geçince ne olacak hiçbir fikrin yok. Şu an seni o kızdan ayırıp (o kızı bilmese bile senin alternatifin olduğunu hisseder) seni kendisine bağlayana kadar da böyle davranacaktır. Ama sonra?

Bir yanım ona inanmak istiyor ama özellikle son bir sene ayrıl barış psikolojim bozuldu. Bir yanım bu topa asla girme diyor.

Burada çok önemli birkaç ilkeyi vurgulamam gerekiyor. Bu ilkeleri takip ederseniz, ilişki hayatınız çok daha doyurucu olur.

Birinci ilke, hayatınıza alacağınız kadının mümkün olduğunca dramasız, ilişkinin mümkün olduğunca kolay ve mutlu olması. Kadını iyi seçerseniz ve siz de erkek olarak kalırsanız, kadın hayatınıza neşe, mutluluk ve enerji katar. Bu durumda sorman gereken soru şu: Bu kadın hayatıma enerji mi kattı yoksa benden enerji mi sömürdü. Eski sevgilin için bunun cevabının, “enerji sömürdü” olduğu bariz.

İkinci ilke, bir kadının (kadınsanız erkeğin) sizi sadece 2 kere terk etmesine izin verin. İkinci terk edişinden sonra da yeniden bir araya geliyorsanız, bu kişiyi sizi terk etmeye programlıyor ve teşvik ediyorsunuz. Zira sizi istediği zaman, sürekli terk etmenin hiçbir negatif sonucu yok. Eski sevgilin seni ve kendisini bunun son olduğuna istediği kadar inandırsın, onu yeniden alırsan, onu “beni istediğinde terk et, ben burada seni beklerim ve hatta hayatımda biri olsa bile onu bile atar seni alırım” diye kuruyorsun. Bu durumda bir araya geldiğinizde, bu kadın seni istediği zaman terk etmeye daha bir programlanmış olacak.

Üçüncü ilke, toksik bir sevgiliyi ya da insanı hayatınızdan tamamen çıkarın. Arkadaş, arada bir görüştüğünüz biri olarak bile tutmayın. Tamamen ghostlayın. Özellikle toksik eski sevgili, seni manipüle etme sanatında uzmanlaşmış biridir ve bu konuda alçak gönüllü davranıp, bu kadının senin üzerindeki etkisinin, “sana büyü yapabilmesi” seviyesinde olacağını kabul etmen ve bu kadının sana ulaşmasını tamamen engellemen lazım. Bu kadın sana ulaşırsa seni manipüle edebilir o nedenle yazdıklarını okumamalısın ve dinlememelisin. Ben bana danışanlara, yazdıklarını okuyup cevaplamamanız yetmez, okumayın bile diyorum. Zira okudular mı, “büyü” altına girebiliyorlar. Bak, şu an hayatında bir başka kadın olmasaydı bile bunu yapmalıydın. Tercihin ya toksik eski sevgili ya da uzun süre yalnızlık olsa bile, uzun süre yalnızlığı tercih etmelisin.

Benim önümde başka erkeklerle flört etmesine, başka erkeklerle mesajlaşmalarını sildiğine şahit olduğum bir kız.

Bu tek başına, bu kızı tamamen hayatından çıkarman için yeterliydi.  Bunu seni kızdırmak, kıskandırmak için yapıyor olması fark etmez. Bu, her erkek için bir kadını otomatik olarak kız arkadaşlıktan atmak için yeterli bir problem.

Bu kızla ilgili duyguların var biliyorum ama söylemeden edemeyeceğim: senin eski kız arkadaşın sokaklara ait, sevgililik ya da evlilik kurumuna değil.

Başka bir erkekle fiziksel bir şey yapmadı …

Senin bildiğin kadarıyla ama yapmamış olsa da fark etmez. Her an yapmaya açıktı ve açık.

ama ilişki boyunca bana çok saygısızlık yaptı. Arkadaşlarımın önünde bana bağırıp çağırmak da dahil.

Bu da tek başına kızı çoktan başından atman için bir nedendi.

Bunları ilk yaptığında kavga ettik ve beni terk etti. Peşinden koşmadım ve bana gelip resmen yalvardı. Bir daha yapmayacağını, değişeceğini söyledi.

Oh süper. Daha önceden de bu kandırmacaya girmiş, şimdi gelip samimi mi diye soruyorsun. Sana köprü bile satılır.

Sonrasında daha az da olsa bunları yaptı ve benden birkaç kere daha ayrıldı.

Değişeceğim demişti değil mi? 😀

Aslında başlangıçta o kadar iyi, o kadar uyumluyduk ki, ruh ikizimi buldum diyordum.

Ruh ikizin yok, olsaydı bile bu kız değil. Klasik aşk bombardımanına maruz kalmışsın. Toksik kadınlar aşk bombardımanı evresinde seni dikkatle gözlemleyip, sana %100 uyumluymuş gibi rol yaparlar.

Ara ara da harika olabiliyordu. Belki de o ilk ayların anısı ile ya da aradaki o harika zamanlar için ona şans verip durdum. Ama her zaman bir problem bulup, birden düğmeye basılmış gibi saygısızlaşmaya, beni küçük görmeye başlıyordu ve başkalarıyla flört ediyordu.

Toksik kadınlar idealizasyon – değersizleştirme döngüsünü sürekli hale getirerek seni kendilerine bağımlı yaparlar. Sen bu kadına bağımlısın, olay sevgi vs. değil. Ve bu kadına eski sevgili değil, uyuşturucu gibi davranmalısın. Uyuşturucudan kurtulmanın yolu, %100 hayatından çıkarmaktır.

Bu kadınla evlendiğini ve çocuk yaptığını düşünsene! Sürekli drama yaratacak ve emin ol, o zamana kadar yapmasa bile seni aldatıp duracak.

Anlattığın kadın oldukça arıza birine benziyor. Bu senin suçun değil. Bu kadını düzeltmek senin görevin değil. Kendi hayatının içine sıçarak tolere etmek senin görevin değil. Aslına bakarsan bu kadının düzelme konusundaki tek umudu, bir yerde bir ilişkide senin gibi bir zavallıyı posasını %100 sömürüp çöpe atana kadar kalmak yerine, senin gibi bir zavallının omurga gösterip onu çöpe atması. Böyle bir kadın anca böyle bir tokat ile değişme ihtimaline sahip olabilir. Hem kendine hem de eski sevgiline bir iyilik yap ve onu geçmişin çöpüne at.

En son terk ettiğinde bu kadar yeter dedim.

Sonunda!

Daha önce terk ettiğinde tamamen kilitleniyordum.

Bağımlılık ve bağımlılık sonrası yoksunluk sendromu.

Onun peşinde koşuyordum. Ama bu sefer yeter dedim ve başkaları ile görüşmeye başladım ve 2 ay geçmeden yeni görüştüğüm kızla karşılaştım. Şu an görüşüyoruz ve eski sevgilim bana yalvarmaya başladıktan 2 gün sonra biz neyiz sorusunu sordu. Kız gerçekten iyi birine benziyor. Eski sevgilimle olan o ilk 2 aylık yoğun dönemdeki gibi değiliz ama …

Normal bir kadınla, bağımlılık yapacak derecede “uyumlu” ve aşkın bir aşk bombardımanı evresi olmayabilir, olmaması iyidir. Kendini kaptırarak sevmek yazısında yazdığım gibi hergün çikolata, içki, vs. ile zevk dolu bir dönem, besleyici ve doyurucu yemekler yenilen dönemden çok daha zevklidir ama hangisini seçmen gerektiği de barizdir.

bu kızla denemeyi çok istiyorum.

Dene zaten. Ortada zor bir seçim yok. Şu satırları yazman bile absürt. Bak tekrar ediyorum, bu yeni kız olmasaydı bile eskiyi geçmişin çöpüne atmalıydın. Tabii eğer biraz kafanı çalıştırırsan bunun aynı zamanda tercihin eski ile yeni arasında değil, yalnızlık ile yeni arasında olduğunu da anlardın. Zira eski sevgilin seni elde etti mi eninde sonunda tam olarak, geri dönüşsüz çöpe atacak. Ya da eğer gerçekten çok şansız bir zavallıysan, seni bırakmayacak ve hayatının geri kalanını cehenneme çevirecek.

İlk ayların sarhoşluğu olmasa da bu kızla her şey çok kolay ve öyle devam edecekmiş gibi geliyor.

Evet bu ihtimal yüksek ama eskisiyle kolay devam etme ihtimalin sıfıra yakın. Kaldı ki bu sitenin yorumlarında ya da görüşmelerde, eski sevgilisi yeni kız arkadaşıyla başladığı ya da başlamak üzere olduğu anda hayatına giren, eski sevgilisine bir şans verip yeni kızı bıraktıktan haftalar sonra eski sevgilisi tarafından tekrar terk edilen bir sürü hikaye dinledim. O kızların çoğu toksik bile değiller, sadece bir kere terk etmişlerdi. Senin durumunda ise eski sevgilinle bunun olma ihtimali çok ama çok daha yüksek.

Şunu da belirteyim, bu adamlar eski terk edince yeniye geri dönmeye çalışıyorlar ama başarılı olanı hatırlamıyorum.

Ama eski sevgilim kafamı çok karıştırıyor ve yeni kızla devam etmek konusunda kararsınız.

Sen aslında alfa dulun erkek versiyonusun ve yeni kızı bıraksan kız için daha iyi olur. Ama hem yeni kız için hem de senin için en iyisi, senin eskiyi tamamen ghostlayıp (en kaba şekilde yapabilirsin sorun değil), yeni kızla devam etmen. Yeni kızla olmasa bile pişman olmanı gerektirecek bir şey yok zira eskisi ile çok daha büyük ihtimalle bombok olacaktı.

Eski sevgilim değiştiği konusunda o kadar samimi ki …

Hayır sen o kadar gerizekalısın ki!

Onun bu halini o kadar uzun süredir hayal ediyordum ki.

Allah’ım sana geliyorum! Birader, kız seni havada karada manipüle ediyor. Ve sen zokayı yuttun mu aynen eski haline dönecek.

Şimdi bu adam neden bu kadar embesil diye okuyanlara söyleyeyim. Bu adam, toksik ilişkinin kendisini kurduğu şekilde, tamamen bağımlılık ve duygular tarafından yönetiliyor, mantığının gücü, bu güçlü programlamaya yetmiyor.

Sana gelince, git bir aynaya, ben gerizekalı mıyım bu kızı bir alternatif olarak bile düşünüyorum diye kendini 100 kere tokatla.

Terapi çalışıyor gibi ayrıca eski kötü arkadaşlarını ve alışkanlıklarını da tamamen bırakmış.

Eski sevgilinin şahane bir oyuncu olma ihtimali var ama sen o kadar kafasız davranıyorsun ki, o kadar iyi oynamasına da gerek yok muhtemelen.

Bu durum o kadar stresli hale geldi ki!

Gelmemeliydi.

Eski sevgilimi hala seviyorum ama geçmişte beni o kadar mahvetti ki, ona güvenebilir miyim bilmiyorum.

Hayır, ona güvenemezsin, bunu biliyorsun. Ayrıca eski sevgilini seviyorsan, onun hayatında bir ilk ol ve onu sil. Bu tokatı at. O kızın da bu tokata ihtiyacı var.

Abi ne diyeceğini biliyorum ama sence ne yapmalıyım?

Eski sevgiline, terapiye gittiğine sevindiğini, en kısa sürede fayda görmesini dilediğini ama ikinizden artık olmayacağını söyle. Bunu telefon ya da mesajla yap. Sonra da ona şu an ilişkide olduğunu, bir daha seni aramamasını söyle. İlk başta kibar ol. Sonra eğer sana ulaşırsa tamamen ghostla.

Bu konuşmaların kaydını tut ve eski sevgilin seni geri alamayınca o kıza ulaşıp yalan söylemeye çalışırsa kıza da göster. Onun harici eski sevgilin senin derdin. Onunla görüşmediğin sürece, ghostladığın sürece yeni sevgilini bu derdinle sıkma.

AMA kızla yeni bir ilişkiye başladıysan ve hala eski sevgilinle konuşmaya devam edersen, benim dediğim gibi eski sevgilini açık seçik birkaç mesajla silmezsen, sırf onla konuştuğunu yeni kıza gösterir ve yeni kız da çok haklı bir şekilde seni terk edebilir.

Eğer senin yeni kızın bundan haberi varsa, bunu bir an önce yap. Benim tavsiyem, kadın ya da erkek, eski sevgilisi hayatında olan insanla, bu onun suçu olmasa bile birlikte olmayın. Senin yeni kız beni arasa ona, seni bırakmasını söylerdim.

Toparlarsak, eski sevgilin gibi sana saygısız, sadakatsız şeyler yapıp sonra “ben değiştim” diye geri gelen insanları hayatınıza almayın. Bu insanlara yeniden şans verirseniz, size aynısını yeniden yapmasında sorun olmadığını, aynısını yaparsa bunun kötü bir sonucu olmayacağı garantisi de verirsiniz. Geçmişinde yaptıkları ile şimdi söyledikleri çelişiyorsa, geçmişinde yaptıklarını baz alın.

Bu kızın amacı ne?

Hem yorumlarda, hem de görüşmelerde açık ara en çok sorulan soru:

“Bu kızın amacı ne?”

“Bu kız ne yapmaya çalışıyor?”

“Bu kız”, genellikle oğlumuzun uzaktan kesiştiği, yakında flört ettiği, farkında olmadan yörüngesinde döndüğü bir kız. Yine sıklıkla da eski sevgili ya da flörtün bir aşamasında erkeği reddetmiş bir kadın.

Örneğin uzaktan kesişilen kızın hareketleri ile ilgili sorulabiliyor. Örneğin,

Mahmut Abi, kızla sürekli göz göze geliyoruz, gülümsüyor. Ben de gittim yanına tanıştık. Bir iki gün sonra kantine davet ettim reddetti. Fakat şimdi sürekli bakıyor. Bu kız ne yapmaya çalışıyor?

Bu “ne yapmaya çalışıyor” sorusunun içinde tabii ki gizli bir umut var: “Abi yoksa beni istemiyor gibi davranıyor ama gizli gizli istiyor mu?”.

Şimdi arkadaşlar bu sorulara her zaman cevabım şu: Bu soruyu düşünmeyin. Kızın yakınınızda, iletişim halindeyken ne yaptığına bakın. Bunun harici “abi kız bana 45 derece açıyla bakarken, gözlerini 20 Hertz ile kırpıp, dudaklarını 3 mm araladı, bu ne anlama geliyor, 2 mm olsa sormazdım ama bu kızın amacı ne?” gibi düşünceler size zararlılar. Evet zararlılar.

Bakın duygusal yatırımın ne olduğunu hatırlayın:

Duygusal yatırım bir kişinin düşünce ve duygularınızı işgal etmesidir.

Erkekler için ilişkilerin temel kurallarından biri ne idi?

İlişkinin her aşamasında kadının daha fazla duygusal yatırım içinde olmasıdır.

Evet arkadaşlar, “bu kız bunu neden yaptı”, “bu kızın amacı ne?” diye düşünmeniz, daha da kötüsü daha güçlü bir düşünme şekli olacak şekilde yazıya dökmeniz, o kızın sizin düşünce ve duygularınızı fazladan işgal etmesine yani sizin durduğunuz yerde duygusal yatırım yapmanıza neden oluyor. Bu kız özellikle size duygusal yatırımı az ya da azalmış (eski sevgili ya da flört) bir kız ise, bu soruları sormanız ve cevap aramanız, kızla aranızda bir şey olma ihtimalini azaltıp kendi ayağınıza sıkmanız demek.

Bu soruları sormayın ve düşünmeyin. Uzaktan bakan kızın ne yaptığı önemli değil, sizin bilmeniz gereken sadece iki şey var (1) gidip konuştuğunuzda sıcak mı, (2) sıcak konuşmalardan sonra teke tek buluşmaya geliyor mu?

Kızın yanına gittiniz ve konuşmak istediniz ama sıcak değil diyelim. Bilmeniz gereken şey bu. Sonra uzaktan bakması bir anlam ifade etmiyor. Bunun ne anlama geldiğini düşünmeyin bile. Ha bakmaya devam mı ediyor? Düşünmeyin. Gidin bir şans daha verin. 2 kere soğuksa, belki de utangaçtı düşüncesini çöpe atabilirsiniz.

Kız konuşuyor ama teke tek buluşma isteğinizi reddetti. Bitti. Bilmeniz gereken şey bu. Uzaktan yaptıkları bir anlam ifade etmiyor. Kızlar kendi aralarında “bu çocuk Merve’ye yürüdü” diye bakıp kıkırdıyor olabilirler. Sorun değil. “Merve aslında seni seviyor” hiç değil.

Sosyal Medyada Yaptıklarının Amacı Ne?

“Abi amacı ne?” olayının bir de tabii en yiğidi bile maymun edebilme kudretine sahip sosyal medya ayağı var.

“Kız beni terk etti, istemiyorum dedi. Peşine düştüm daha beter reddetti. Ama sürekli acılı parçalar paylaşıyor, bana gönderme yapıyor. Abi bu kızın amacı ne ya?”

Şimdi birincisi, sen no contact kuralı uygulasan, bunları bilmesen çok çok daha iyi olurdu. Ama hadi gördün, bunların anlamını düşünmek, seni eziklerden ezik yapıyor. Ayrıca bunların bir anlamı yok. Kız seni reelde terk etti, reelde yine reddetti. Bitti. Ne dediğine değil ne yaptığına bak.

Ama sosyal medyada yaptıkları?

Sosyal medyada yaptıklarının çoğu aslında “söz”, davranış değil.  Seni terk etti, sana ulaşmıyor ama sürekli acılı sözler, göndermeler paylaşıyor. Anlamı ne (daha doğrusu aslında beni seviyor mu)? Seni terk etti ve sana ulaşmıyor, burada başka bir bilgi yok. Sana ulaşırsa seninle buluşmak istiyor diye bir anlamı olur.

Abi ulaşmıyor ama hikayelerime bakıyor, yorumlarımı beğeniyor? Anlamı ne (abi aslında sevmiyor gibi davranıyor ama benim açığa çıkarmamı beklediği bir sevgi mi var)?

Bu kız sana ulaşmıyor. Buradaki tek somut bilgi bu.

Bakın tekrar ediyorum, bir kızın uzaktan yaptığı şeylerin anlamını merak etmeniz, zaman kaybı, boş bilgi değil düpedüz zararlı bir alışkanlık. Durduğunuz yerde ekstra duygusal yatırım yapıyorsunuz. Gündüz düşünden daha zararlı zira bence merak, daha da fazla duygusal yatırım yatıran bir şey.

Özellikle bir ilişki öncesinde bir kadınla flört ederken, bu tür sorular kafanıza gelmesin, geldiği anda da ne yapıp edip bunları düşünmeyin. Aman ha konuşmayın ve yazmayın. Bu hareketler sizin bu kıza fazla duygusal yatırım yapmanıza, belki olabilecek bir işin olmamasını sağlayacak şekilde kurulmanıza neden olur.

Ama abi buna engel olamıyorum!

Aslında başından engel olsan, bu aşamaya gelmezsiniz. Ama ne olursa olsun bir şekilde engel olmak zorundasınız. Bir köşeye kıvrılıp çocuk gibi “düşünmicem, düşünmicem, düşünmicem” diye kendi kendinize sayıklar mısınız, koyun mu sayarsınız, çakralarınıza mı odaklanırsınız ya da gidip tuvalette aynaya bakıp kendinizi sağlı sollu tokatlar mısınız bilmem. Ama bunu bir şekilde yapmayın. Kadınlarla başarınızın arttığını göreceksiniz.

 

 

Hayal Kırıklıkları

“Kim olduğunu gerçekten öğrenmek isteyen biri, hayal kırıklıklarını durup dinlenmeden, tutkuyla biriktirmelidir ve hayal kırıklığı doğuran deneyimleri biriktirmek bir hastalık gibi olmalıdır, hayatının her şeyi belirleyen hastalığı; çünkü öyle olursa, hayal kırıklığının yakıcı, zararlı bir zehir olmadığını, bizi oluşturan gerçek çizgiler konusunda gözlerimizi açan serin, yatıştırıcı bir merhem olduğunu apaçık görebilir.

-Pascal Mercier

 

Belki de bu yüzden ilişkiler öğreticidir. Tabi öğrenmek isteyen kişiler için. Hiç ilişki yaşamadığımızda bile belli beklentilerimiz olur. Güzel olsun, zeki olsun, beni sevsin vb. başlangıç beklentilerimizin tamamını karşılayan birini bulsak bile genelde o kişi doğru olmaz bizim için. Şaşırır, boşluğa düşeriz. Aslında bu durum kendimizi tanımamamızdan kaynaklanır. İlişkilerdeki hayal kırıklıkları eğer dinlersek, bize bizi öğretir. Nasıl bir insan istediğimizden yola çıkarak nasıl bir insan olduğumuzu keşfederiz. Bu keşif de her zaman doğrusal ve bilinçli bir şekilde gerçekleşmez.

 

Bir gün o ilişkinin sizin için doğru olmadığını kabullenip bir sonrakine geçme cesaretini gösterebilirseniz, beklentilerinizi baştan sona değişmiş bulursunuz. Öncelikleriniz ve aradığınız özellikler değişmiştir. Bunların keşfi açısından ilişkiler bulunmaz fırsatlardır.

 

Bir ilişki içerisindeyseniz eğer, ilişkinin başından bugüne yaşadığınız hayal kırıklıklarını yazın. Bunları önemli ve önemsiz diye ayırmayın. Ufak tefek şeyleri bile not alın. Bunu yaparken karşıyı suçlayıcı bir tavır takınmamaya özen gösterin, çünkü bu konularda siyah ve beyaz yoktur. Herkes kendi doğrularınca hareket eder. Suçlamak için değil, kendinizi anlamak için hayal kırıklıklarınızı yazın.

 

İkinci aşama biraz daha zor. Çünkü hayal kırıklıklarınızı deşmelisiniz.

  • Neden bu yaptığı bana kötü hissettirdi?
  • Nasıl olmasını isterdim?
  • Bu konudaki beklentilerim benim önceliklerim hakkında neler söyler?

Yüzleşme aşaması biraz daha zorlasa da kendinizi keşfetmeniz açısından gereklidir. Ancak kendinizi tanıdıktan sonra başkalarına tanıtabilirsiniz. Hayal kırıklıkları kendini tanımak noktasında hayati ipuçları sağlar.

 

Kendinizi tanıdıktan sonra bu keşiflerinizi doğru şekilde ifade etmek vardır ki bu en zorudur. Sizi hayal kırıklığına uğratan bir insana, onu suçlamadan hayal kırıklığına uğradığınızı anlatmak çok zordur. İster istemez size kötü hisler getiren bu insana karşı öfkelenirsiniz. Eğer karşınızdaki sizin doğru ifadenize rağmen sizi anlamıyorsa… bazen vazgeçmek çok da kötü bir seçenek değildir. Büyümenin bir parçası da devam edebilmekte yatar.

İyi çocuklar, kaygılı bağlanma, kırmızı hap ve kaçıngan bağlanma

Yetişkin bir insanın ilişkilerinin gidişatını dikte eden önemli psikolojik faktörlerden biri de, o insanın bağlanma stili (aynı zamanda seçtiği partnerin bağlanma stili).

Bağlanma Teorisi (Bağlanma Kuramı) oldukça ilginç ve sağlam bir psikolojik keşif. 1950’lerde İngiliz Psikanalist John Bowlby tarafından yaratılmış ve Amerikalı Psikolog Mary Ainsworth tarafından genişletilmiş. Bu teoriye göre, birincil bakıcılarınızla (genelde annemizle ama aslında temel olarak bize bakan yetişkin insanlarla) aramızda oluşan bağ; yetişkin hayatımızda kuracağımız ilişkileri nasıl geliştireceğimizi, bu ilişkilerde ne gibi tutum ve davranışlarda bulunacağımızı belirliyor. Nöroplastisite 301 kitabında bunlarla ilgili bir bölüm var ve bu bölümde, çocukken ebeveynlerimizle ilişkimizi yöneten sinir devrelerinin, yetişkinlikte romantik ilişkileri yönetmek üzere yeniden kurulup kullanıldığından bahsediyor.

Yetişkin bağlanma stillerine bakarsak, ilk başta iki ana stil var: güvenli bağlanma ve güvensiz bağlanma.

Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler, ilişkilerini iyi yönetme eğilimde olan kişiler. Pozitif, güvenilir ve partnerlerine karşı sevgi dolu olduklarını gözlersiniz. Bu kişiler hem birine bağlanmaya ve güvenmeye, hem de birinin kendilerine bağlanmasına ve güvenmesine açıktırlar. Bu insanlar saf değiller, temelde sevilmeye layık olduklarını ve herhangi bir dış güvenceye ihtiyaç duymamaları gerektiğini içselleştirmiş olan kimselerdir. Yani eğer reddedilirlerse, terk edilirlerse, ihanete uğrarlarsa, bunlarla başa çıkabilirler ve yeniden pozitif ilişkiler kurabilirler.

Güvenli bağlanan insanlara, kondukları daldan çok kendi kanatlarına güvenen kuşlar diyebiliriz.

Güvensiz bağlanların da alt tipleri var. Bunlardan birisi kaygılı bağlanma.

Kaygılı bağlanma stilinin gelişmesinde rol oynayan 4 temel sebep var:

  • Terk edilme korkusu
  • Reddedilme korkusu
  • Birine bağımlı hale gelme eğilimine sahip olma
  • Duyguların düzenlenmesi ve doğrulama konularında bir partnere ihtiyaç duyma

Aslına bakarsanız, bu 4 sebebi okuyunca bu bağlanma stilinin ne olduğunu da anlamış olursunuz.

Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler kendilerini sevilmeye değer görmemeye eğilimlilerdir. Bu nedenle de bu bireyler, partnerlerinden sürekli güvence beklerler.

Ayrıca bu kişiler genellikle ilişkide yaşanan tüm olumsuzluklardan ve zorluklardan daima kendilerini sorumlu tuttarlar, düşük bir öz saygıya sahiplerdir. Pek çok kez kıskançlık krizleri yaşayabilirler, güvensizlik çekerler.

Tüm bunların derininde; reddedilme, terk edilme ve yalnız kalma gibi durumlara karşı gelişmiş olan köklü ve yüksek bir korku vardır. İlişkilerdeki tutum ve davranışlar, duyulan korkunun ifade ediliş biçimidir.

İyi çocuk ya da efendi erkek dediğimiz erkekler ki erkek nüfusunun önemli bir kısmını oluşturuyorlar,  kaygılı bağlanma stiline sahipler.

Efendi erkek genellikle normal kadınlara itici gelir. Yalnız kalmamak için de, ciddi sorunları olan kadınlar bulup onlara hizmet etmeye çalışır. Onların da karşılığında kendi ihtiyaçlarını karşılayacağı umudunu besler. Bu strateji ile sevilmeye layık olmadığını düşündüğü benliğini, fedakarlık karşılığı, alış veriş ile sevdirmeye çalışır.

Fakat bu tip sorunlu kadınlar temelde arızalıdırlar ve iyi çocuğa iyi veya sadık davranmaz. İyi çocuk sonunda kaçınılmaz bir şekilde yaralanır ve birkaç tercübeden sonra tüm kadınların böyle olduğunu düşünmeye başlar. Başka türlüsünün olamayacağını düşünmeye başlar.

Bir kısmı da internette sorunlarına dert ararken örneğin kırmızı hap gibi düşüncelerle karşılaşır. Günümüzde maalesef birçok kırmızı hap sitesi, bu erkeklere güvensiz bağlanmadan (kaçıngan) güvenli bağlanma stiline geçmeyi öğreteceğine, başka bir güvensiz bağlanma stili olan kaçıngan bağlanma stili öğretiyor yani yakın duygusal ilişkilerden kaçınma eğiliminde olmayı. “Tüm kadınlar sizi kullanmak isteyen, gerçekten sevmeyen insanlar o zaman onları kullanın, basın geçin ama duygusal ilişkiye, uzun süreli ilişkiye, evliliğe girmeyin” propagandası yapıyorlar.

Kaçıngan bağlanma stiline sahip insanlar, duygusal yakınlık kurma noktasında eksiktirler ve romantik ilişkilerde herhangi bir duygusal derinliğe girmezler.

Ama gördüğünüz gibi bağlanma stilleri esnekler. Kaygılıdan kaçıngana geçtiğiniz gibi, güvenli bağlanmaya da geçebilirsiniz (ve maalesef güvenli bağlanma stiline sahip biri daha sonra güvensiz bağlanma stiline de geçebilir).

Birinci adım tabii ki bu tür bağlanma stillerinin olduğunun farkında olmak ve hemen ardından gelen adım da kendi bağlanma stilinizi bilmek. Örneğin kaygılı bağlanma stiline sahipseniz, sakinken aldığınız bütün kararların, verdiğiniz sözlerin paniğe kapıldığınızda nasıl işe yaramadığını şaşkınlıkla fark edebilirsiniz.

Partnerimizin her farklı davranışını ilişkinizin kötü gittiğine dair bir belirti, her mesafe isteğini sevilmediğinize dair bir kanıt olarak gördüğünüzü, sevdiğiniz insan tarafından tamamen rahatlatılmadıkça kabuslar aleminde gezinmeye devam ettiğinizi fark edersiniz.

Aktif olarak yapabileceğiniz şeyler ise 24 saat kuralını uygulamakyeni bir meziyet öğrenirken kullanabileceğiniz, felsefi günlük tutma gibi stoacı teknikler kullanmak, duygusal ihtiyaçları daha geniş bir sosyal çevreden karşılamak, yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak ve tabii ki eğer imkanınız varsa bu konuda uzman biriyle terapi.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sosyal Kaygı Üzerine

Sosyal kaygının fizyolojik belirtileri, heyecan belirtileriyle hemen hemen aynıdır; Her ikisi de terli avuç içlerine, hızlı kalp atışına veya adrenalin patlamalarına neden olabilir.

Tek fark, kötü bir şey olacağını düşündüğümüzde endişelenmemizdir. Aksine, iyi bir şey olacağını düşündüğümüzde heyecanlanırız.

Bir kişi için Skydiving yapmak heyecan verici olabilir çünkü gerçekten adrenalin patlaması yaşatan bir şeyi deneyimleme şansını elde etmiştir ve bu deneyim onun için eşsizdir.

Başka bir kişi için Skydiving yapmak korkunçtur çünkü bu, aşağı düşmek ve potansiyel olarak ölmek olarak algılanabilir.

Her iki insan da kabaca aynı fizyolojik semptomları yaşar, ancak bu semptomların anlamları kişilere göre değişir. Anlamlar değiştiğinde, yaşanılan deneyimde değişir.

Bir kişi en yüksek deneyimi yaşarken, diğeriyse en kötü deneyimini yaşıyor.

Kısaca bir deneyimin heyecan verici veya stresli olduğu inancı, kişinin inançlarınına dayanır.
Kısaca, sizi rahatsız eden veya strese sokan bir şeyi heyecan verici olarak yaşamayı kendinize öğretebilirsiniz.

Aynı strateji sosyal kaygıyı aşmak için de geçerli.

Yaklaşma korkusunu gerçekten aşmanın tek yolu, ona maruz kalmaktır.

Bir kadınla tanıştığınızda, kötü bir şey olmayacağına dair bir inancınız olmalı – çünkü endişeniz yersiz ve anlamsız. Hatta çoğunlukla kuruntular üzerine kurulu (ki buna sonraki yazılarda değineceğim).

Eğer, bir kadınla hiç tanışmadıysanız (ya da en azından yakın zamanda yapmadıysanız), ilk tanışmanız/ilk adımınız çok zor olabilir.
Not; Öyle olursa bu çok normal bir durum.

Beklentilerinizi yükselttiğinizde ve onları karşılayamadığınızda, sonunda kendinizi hayal kırıklığına uğratırsınız ve bu zamanla artarak kişisel başarısızlığa ve hiçliğe dönüşebilir.
Bunu yaşamamak için nerede olduğunu anlamaya çalışın ve başarı çıtanızı düşürün, ki bu yapabileceğiniz bir şey olsun. Diğer türlü yapamayacağınız bir şey olduğunda bu sizin için bir hedef olmaktan çıkıp, ulaşamayacağınız ve kendi başarısızlıklarınızı suçladığınız bir sürece dönüşür.

Kadınlarla veya erkeklerle tanışmak için ilk kez dışarı çıktığınızda herhangi bir şey yapamayabilirsiniz. Sorun değil, bu başarısız olduğunuz anlamına gelmiyor.
Tek başarısızlığınız; evde kalmanız ve denememeniz olabilir. Tanışma niyetiyle çıktığın sürece ilerliyorsun. Seni rahatsız eden bir sürece giriyorsan bu seni geliştirmeye başlamıştır ve konfor alanından uzaklaşmak pozitif bir şeydir.

Ne zaman dışarı çıkıp kadınlarla tanışmaya çalışırsanız ve tanışmakta zorlanızsanız bu sizin hayal kırıklığınızı arttıracak: aynı kalmanın acısını daha da pekiştirecek.
Eğer kötü bir sosyal hayatınız varsa ve başka çareniz yoksa, aynı kalmamalısınız. aynı kalmak değişmekten daha kötü hissettirir. İnsanı tüketir.
Değişmek; istekle, azimle, hayalle ve delicesine inat olmakla gelir. Bir kere karar verdiğinde ve gerçekten çalıştığında engelleri tek tek aşarsın. Ya da en azından çabalarsın.

Her şeyin sonunda, bir şekilde kendinizi sohbet başlatmanız gereken durumlara sokacaksınız.
Açılış yapamamanın acısı, açılış yapma acısından daha ağır geldiği noktada herkes kaçınılmaz olanı yapar.

Kendinize o kadar sinirleneceksiniz ki, sonunda , “Anasını satayım ne olacaksa olsun” diyeceksiniz ve yapacaksınız.
Bu 30 dakika da sürebilir, 1 ayda. Her iki durumda da, tanışma aşamasında deneyimlediğiniz ilk direnci aşarsanız, kuruntularınızı anlamaya başlarsınız. İlk ve en zor olan direnci geçersiniz.

Eğer gerçekten yapamıyorsanız veya tek başınıza bununla baş edemeyeceğinizi düşünüyorsanız bizimle iletişime geçin; bir profesyonelden destek alın.

İlk buluşmada ne yapılmalı?

Aslında bizim dert olarak görmediğimiz şeylerden biri bu, ama insanlar için öyle değil. Gelin hep beraber ilk buluşmayı konuşalım.

Eğer teklifinizi yaptıysanız ve buluşmanız garantilendiyse, en zorlu aşamayı geçmişsiniz diyebiliriz. Çünkü normalde zor olan buluşmayı garantilemektir. O kız sizinle buluşsa onu etkileyeceğinizi veya kızın sizden hoşlanacağını düşünüyor olabilirsiniz. Ki bu bazen haklı bir sebeptir. O kız sizinle buluşsa kızı etkilersiniz. Zor değil. Ama biz bugün buluşmadan bahsedeceğiz.

Öncelikle şunları sormak istiyorum;
-kızla buluşurken tüm ayrıntıların planını yapıyor musunuz?
-çok heyecanlanıp yerinizde duramayacak gibi oluyor musunuz?
-bu kız size uygun biri mi?

Kendinize sorular sorun, bazı şeylerin farkında olmak size kaybettirmez aksine kazandırır.
..

Kızla buluştunuz mesela bir kafede oturuyorsunuz. Kız karşınızda bıcır bıcır, amanın ne tatlı olmuş öyle.. ne yapacaksınız? güzelliğinden etkilenebilirsiniz normal olarak. Ama bu normal olmazdı. Açıkçası şu anki şartlar içerisinde normal olurdu ama normal şartlar içerisinde normal olmazdı. Kadın o güzelliği elde etmedi, çabalayarak sahip olmadı, sadece şans eseri avantajlı doğdu. Sizde Brad pitt gibi doğabilirdiniz ve eğer öyle olsaydı gerçekten şanslı olurdunuz.

Şöyle düşünebilirsiniz; hayat denen oyunda insanlar var (bunlar karakterler) ve siz oyuncular rasgele olarak bu insanların içine atılıyorsunuz. Seçim hakkınız olmuyor, sadece şansınıza ne çıkarsa o insan oluyorsunuz ve hepsi birbirinden farklı. İlginç özellikli.
Kısaca güzellikten etkilenmek önemli değil. Güzellik geçici ve şans eseri oluşan bir şey. Elde etmediler veya sahip olmadık. Sadece genetik açıdan avantajlı doğdu bu insanlar.
Tabii bunlar böyle diye de sinirlenmiyorsunuz insanlara. Kabullenmişsiniz bunu.
Neyse…

-kızla buluştuğunuzda sıkıcı ve monoton konuşmalardan kaçınmaya özen gösterin.
İlk izlenimi iyi bırakmak önemli. Çünkü siz sonrasında gidip arkadaşlarına anlatacağı kişisiniz ve arkadaşları bu durumda önemli bir faktör.

Önemli not;
eğlenceli olacaksınız diye bokunu çıkarmayın. Arada sırada ciddi olun, bazen eğlenin yeri geldiğinde düşük modda konuşun, yeri geldiğinde kanatlarınızı göğe doğru uzatın ve bırakın kendinizi. Tamamen eğlenceli olacaksınız diye bir şey yok, normal insanlarsınız unutmayın.
-Aynı mekanda saatlerce durmayın. Diyelim 2 saat buluştunuz 1 saatten sonra kalkıp başka bir yere gidin. Yürürken insanlar hakkında veya diğer şeyler hakkında konuşun. Böylece sohbetiniz asla tıkanmaz. Şu tarz bir rota olabilir; kahve, yürüyüş, sigara içme veya mekanlara bakma, yemek, yürüyüş, sokakta sohbet, kitapçı gezme, durma ve ayrılma olarak görülebilir.

Tüm bunları yapmanız bir saatte sürebilir, üç saatte, ama sakın buluştuk diye saatlerce takılma hatasına düşmeyin. Eğer o gün cinsel birliktelik olmayacaksa veya eve gidilmeyecekse 1-1.5 saat takılın ve ayrılın.

Önemli not;
Eğer her şey iyiyse 2. Buluşmanın planını yapabilirsiniz. Hatta daha da iyisi ortam oluşursa eve çağırabilirsiniz.

-gelelim konuşacak konu problemine, eğer sosyal yeteneklerini kötü olmayan biriyseniz her şey hakkında konuşabilirsiniz. Bakın HER ŞEY diyorum.
Şahsen kendi buluşmalarımı düşündüğümde, özellikle birinde yaklaşık 1.5 saat ağaçlar hakkında konuştuğumu hatırlıyorum. Çok eğlenceliydi ve kızın da çok hoşuna gitmişti. Açıkçası saçmalıyordum, ama ağaçlar üzerine kendimle hasbihal yapmak çok hoşuma gitmişti ve bunu yaklaşık on kişinin üzerinde daha yaptım. Hepsi eğlenmedi, eğlenmeyenler benim deli olduğumu düşündü, onlara cevap verdiğimde beni haklı buldular. Onlara “herkes gibi bende deliyim” demiştim, haklıydım. O kızlarda deliydi. Birbirimizden hoşlanmamızın sebebiydi bu.

Unutmadan bir ara birkaç kişiye penguenlerin ne kadar harika ve mükemmel canlılar olduğundan bahsetmiştim. Mükemmel sohbetlerdi. Penguenler ve ağaçlar benim için bu sohbetlerden sonra ciddi önem kazanmıştı çünkü düşündüklerimi hiç dile dökmüyordum.

Kısaca her şey üzerine konuşabilirsiniz. Eğer sohbetler ilerlemiyorsa ya karşınızdaki iletişim kuramıyordur ya da enerjileriniz uyuşmamıştır. Bu durumlarda benim yaptığım gibi kafanızdan rastgele hoşunuza giden hikayeler anlatabilirsiniz.

İnsanların ilgisini çekmek için; dünyanın en mükemmel şey ne biliyor musun?
tarzı sorular sorabilirsiniz. Yaratıcı olmaktan çekinmeyin.

Not; nasıl sorular sorduğunuz sizin kim olduğunu gösterir. Basit klasik sorular, klasik cevaplar almanıza yardımcı olur. Eğer bir iletişim içerisindeyseniz ve karşınızdakine değer veriyorsanız, onu tanımak istiyorsanız ona daha derin sorular sorarsınız.

Cinsel Sadakatsızlık: Çeşitlilik Arama, Mutsuzluk ve Eş Değiştirme

Nöroplastisite 301 kitabının “David Buss: İnsanlar Romantik Partnerlerini Nasıl Seçerler ve Kısa ya da Uzun Süreli Olarak Ellerinde Tutarlar?” bölümünden alıntıdır.

Şimdi biraz sadakat sözü verilmiş ilişkilerde ihanete bakalım. Uzun süreli ilişkilerde erkeklerin ve kadınların aldatma sebepleri ve aldatmanın sonuçları konusunda istikrarlı bulgular neler? Aldatma ne sıklıkta oluyor?

Aldatmanın ne sıklıkta olduğunu bulmak güç zira aldatma, insanların sır olarak tutmak için büyük çaba harcadığı şeylerden birisi. 70 yıl önce yapılan klasik Kinsey araştırmalarına bakarsanız, ihanet ile ilgili soruların, insanların cevaplamaktan en çok kaçındıkları sorular olduğunu görürsünüz. Bu soru sorulduğunda daha fazla insan çalışmalara katılmayı bırakıyordu. Bu tabii insanlar neleri saklıyorlar sorusunu gündeme getiriyor. İhanet, ensest ve cinayet gibi insanların evrensel olarak büyük bir çabayla saklamaya çalıştıkları küçük bir davranış kümesi var.

Kinsey, 70 yıl önce, evli kadınların %26’sının, evli erkeklerin %50’sinin, evliliklerinin bir noktasında ihanet ettiğini tahmin etmişti. Başka çalışmalar ise genellikle daha düşük rakamlar verdiler. Yani rakamlar anketi yapanın gizlilik sözüne, bunun inandırıcılığına, vs. göre değişiyor.

Burada “duygusal ihanetten” bahsetmiyoruz bu arada. Evli partner dışında biriyle, partnerin bilgisi dışında seks yapmaktan bahsediyoruz. Başka ihanet şekilleri de var tabii. Duygusal ihanet ya da finansal ihanet gibi. Ama burada cinsel ihaneti konuşuyoruz.

Cinsel ihanette ilginç olan şey ise, ihanet motivasyonu açısından cinsiyetler arasında büyük fark olması. Burada ortalama cinsiyet farklarından konuşacağız yoksa erkekler için bahsettiğim şeyler bazı kadınlar için, kadınlar için bahsettiğim şeyler bazı erkekler için geçerli olabilir.

Erkekler için temel motivasyon, cinsel çeşitlilik. İhanet eden erkeklerin %70’i için eğer şartlar uygun olursa (iş gezisindeydim ve karşıma şu fırsat çıktı), düşük risk ve maliyet varsa, cinsel çeşitlilik ve yenilik temel motivasyon. Sanırım Chris Rock bir keresinde “erkekler sadece fırsatları kadar sadıklardır” demişti. Ya da telefon şifrelerinin partnerlerine olan açıklığı kadar diyelim.

Kadınlar için ise bu çeşitlilik ve yenilik çok daha önemsiz bir motivasyon. Aldatan kadınlar sebep olarak uzun süreli ilişkilerinde duygusal veya cinsel olarak mutsuz olduklarını (tipik olarak bu ikisi birden oluyor) söylüyorlar.

Bir insanın uzun süreli ilişkisinde mutsuz olması durumunda ihanete yatkın olacağını düşünmek çok mantıklı gelebilir. Ama erkekler için durum bu değil. Evliliklerinde mutlu erkeklerle evliliklerinde mutsuz erkekleri karşılaştırdığımızda, aldatma oranlarında bir fark görülmüyor. Bence bu, çeşitlilik arama motivasyonuna gidiyor.

Peki kadınlar neden aldatıyorlar? Bu kadınlar için oldukça riskli. Uzun süreli ilişkilerini kaybetme riski yüksek. İtibarlarının zedelenme riski yüksek ki bu iki cinsiyet için de geçerli.

Kadınların neden aldattığı konusunda iki rakip hipotez var, en azından iki tane diyelim. Evrimsel psikoloji literatüründe iki ana hipotez var.

Birincisinde, kadın bir partnerden kaynak ve yatırım alırken diğer partnerden iyi genler alıyor hipotezi. Prensipte bu çalışır bir yöntem. Bu hipotez benim değil, Bu hipotez, ikili çiftleşme hipotezi (dual mating hypothesis), Steve Gangestad, Randy Thornhill ve benim eski bir öğrencim olan Marty Hazelton tarafından ortaya atıldı.

Başlangıçta bu hipotezi ben de savunuyordum zira veriler hipotezi destekliyor gibi görünüyordu. Ama zaman geçtikçe bu hipotez ile ilgili kuşkularım artmaya başladı ve bu konudaki ana hipotezlerden ikincisi olan Eş Değiştirme Hipotezini (Mate Switching Hypothesis) desteklemeye başladım.

Kadınların neden aldattığı ile ilgili tüm verilere bakarsanız, bunların İkili Çiftleşme Hipotezi ile uyumlu olmadığını görürsünüz. Veriler diğer hipotez ile uyumlular. Yani veriler kadınların kendilerini eldeki ilişkiden çıkarma, kendileri ile daha uyumlu ya da eldekinden iyi bir partner bulma ya da en azından yeterince arzu edilip edilmediklerini  görme gibi motivasyonlarla aldatıyorlar. Yani eşleşme havuzuna ısınmak için ya da benim eş sigortası dediğim potansiyel bir yedek eş bulmak için aldatıyorlar.

Peki bu konudaki kanıtlar neler? Öncelikle aldatan kadınların %70’i, yasak aşklarına aşık oluyorlar. Ona karşı derin duygular besliyorlar. Bana göre bir erkekten iyi genler almak istiyorsanız, kesinlikle yapmamanız gereken bir şey bu. Ama eğer eş değiştirme hipotezine göre bunu yapmaları oldukça anlaşılır. Bu, kadınların aldatmasında, eş değiştirme hipotezinin motivasyon olduğunu gösteren bir veri.

Genetik Boynuzlanma ve Yumurtlamanın Çiftleşme Tercihlerine Etkisi

Şimdi bu iki hipotez birbirlerine tamamen zıt hipotezler değiller. Mesela bir kadın gerçekten de ikili çiftleşme stratejisi ile aldatıyor olabilir ama genetik boynuzlanmanın oranı ne? En azından modern ortamda oranı görece düşük. Yaklaşık olarak %2-3. Genetik boynuzlanma dediğim şey, bir erkeğin kendisinin olduğuna inandığı ama aslında kendisinin olmayan bir çocuğa babalık yapması. 

İkili Çiftleşme Stratejisi hipotezini destekler gibi görünen veriler, yumurtlama devrelerinden geliyor. Eski çalışmalara göre doğum kontrol hapı almayan kadınlar yumurtlama döneminde daha maskülen ve simetrik erkekleri çekici bulmaya başlıyorlar ki bunların iyi genlerin işaretleri olduğu hipotezi var. Ama sonradan görüldü ki, kadınların yumurtlama dönemindeki eş tercihlerindeki değişimin, ilk çalışmalarda gösterilenden çok daha zayıf olduğu görüldü ve bazı geniş kapsamlı çalışmalarda bu bulgular yenilenemedi. İkili Çiftleşme Stratejisi Hipotezini destekleyen en anahtar verilerden bahsediyoruz.

Yumurtlama dönemi değişiminde, kadınların genlerin peşinde gittiği zira sadece yumurtlarken başka bir erkekle seks yaparsa hamile kalabileceği fikrini destekleyen, kadınların aldatma zamanlamasını yumurtlama zamanlamasına göre ayarladıklarını gösteren kanıtlar vardı. Ama sonradan yapılan çalışmalar, bu sonuçları yineleyemedi ya da doğrulayamadı. Böylece de İkili Çiftleşme Stratejisi konusundaki fikirlerim değişti.

Ben artık Eş Değiştirme Stratejisi Hipotezini, kadınların aldatma motivasyonu konusundaki en olası açıklama olarak destekliyorum.

Dr. David Buss. Teksas Üniversitesi’nde Psikoloji profesörü ve aynı zamanda evrimsel psikolojisi alanının kurucularından birisi. Dr. Buss ve laboratuvarı, insanların eş seçme ve kısa/uzun vadede ellerinde tutma stratejileri ile ilgili bilgilere kaynaklık ediyor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.