3 yıldır unutamadığım çılgın peri rüya kızı – Vaka Çalışması

Abi şimdi anlatacaklarımı duyduktan sonra bana hangi küfürü etsen haklısın ama yardıma çok ihtiyacım var.

27 yaşında bir erkeğim. 3 yıl önce, hayallerimdeki kızla karşılaştım.

Aslında masum bir şey gibi dursa da, “hayallerimdeki kız” lafını duyduğum anda aklıma hayal dünyasında yaşayan, olgunlaşmamış bir erkek geliyor. Belki de ben fazla negatifim bilmiyorum ama biri “harika bir kız”, “mükemmel bir ilişkimiz vardı”, vs. dediğinde de “olgunlaşamamış bir erkek” kokusu alıyorum. Bakalım senin “hayallerindeki kız” olayı ne oldu.

Karşılaşmamız çok talihsiz bir şekilde oldu. Bu kız benim eski en iyi arkadaşım ile çıkmaya başlamıştı.

Sanırım o zaman en iyi arkadaşındı, bu kızdan sonra eski en iyi arkadaşın oldu.

Eski en iyi arkadaşım beni kız arkadaşıyla tanıştırdığı gece, olaylar gelişti ve kızla seks yaptım. Zaten o zamandan beridir de en iyi arkadaşım, eski en iyi arkadaşım oldu.

Küfür serbestti değil mi? Kıza insanlık tarihi kadar eski bir mesleğin duayeni, sana da onun sıpası diyeceğim o zaman.

Biliyorum, bunun bir bahanesi yok ama seksi ben başlatmadım. Aşağılık herifin teki olduğum için hiç karşı koyamadım.

Erkek adam arkadaşının eski sevgilisi ile bile görüşmez, sen en iyi arkadaşının sevgilisi ile yatmışsın! Nasıl bir abazansın bilemedim ama en azından o adamı böyle bir kadından kurtarırken, bana yazdığına göre de kendin Allah’ından bulmuşsun.

Bunu yaptığım için hala çok üzgünüm. Arkadaşımdan daha sonra çok özür diledim. Bana o zaman sadece birkaç aylık ilişkisi olan o kızın tam bir orospu olduğunu sayemde anladığını ama benim gibi bir bilmem ne çocuğu ile arkadaşlık etmeyeceğini söyledi.

Her neyse, hayallerimdeki kızla ilişkim bu şekilde başlamış oldu.

Gözünün önünde en yakın arkadaşını aldatan kız, senin hayallerinin kızı ve bu kızla ilişkiye başladın? Gerçi anlaşılmaz bir şey değil. En yakın arkadaşının kız arkadaşı ile yatacak kadar ruhsal olarak dengesiz ya da aç bir adamın, erkek arkadaşının en yakın arkadaşı ile yatacak kadar ruhsal olarak dengesiz ve aç bir kadınla uyumlu olması mantıksız değil.

Psikolojik olarak sağlıklı insanlar, psikolojik olarak sağlıklı insanlara çekim duyarlar ve psikolojik olarak sağlıklı insanları çekerler. Psikolojik olarak problemli insanlar ise, psikolojik olarak problemli insanlara çekim duyarlar ve psikolojik olarak problemli insanları kendilerine çekerler.

Psikolojik olarak sağlıklı insanlar, psikolojik olarak sağlıksız insanlara çekim duymazlar ve psikolojik olarak sağlıksız insanları kendilerine çekmezler.

Bunu olgunlaşamamış – olgunlaşmış insanlar diye de söyleyebiliriz. Olgunlaşamamış, yetişkin biri olamamış insanlar, olgunlaşamamış insanları bulurlar, onlar tarafından bulunurlar.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Bu camiada sıklıkla gözlemliyor olmanız lazım: psikolojik olarak olgunlaşamamış, erkek adam olamamış erkekler, tüm kadınlar aynı, tüm kadınlar defolu, tüm kadınlar erkekleri kullanırlar, vs. diye düşünürler.

Bu erkekler, psikolojik olarak olgunlaşamamış erkekler olduklarından, tahmin edin nasıl kadınları çekerler? Bu çekim yasası yüzünden, bu adamların gerçekliği aynen düşündükleri gibidir ve kendi kendini gerçekleştiren kehanetlerinin içinde kadınlar şöyle böyle diye zırlaya zırlaya debelenirler. Çekmeyi bırakın, defolu, erkekleri kullanan, arıza kadınlardan başkasını gözleri görmez.

Eğer böyle biriyseniz, psikolojik olarak olgunlaşmadığınızı anlayın ve enerjinizi olgunlaşmaya ayırın. Olgunlaşana kadar da çenenizi kapayın zira bu tür ergen bilgeliklerini zırvaladığınız arkadaşlarınız, sizi “acı gerçekleri kabul edemedikleri için” değil, sizin gibi zırlak bir bebe ile arkadaşlık edecek yaşı çoktan aştıkları için dışlıyorlar.

Her neyse. Şimdi sen en yakın arkadaşının, en yakın olmasına bile gerek yok bir arkadaşının kız arkadaşı ile yattın. Bir insan bunu neden yapar? Bir erkek bunu neden yapar? İnsanın böyle bir şeyi yapabilmesi için, yani “Erkek Adamlığın Yasaları” kitabının en kutsal yasalarından birini ihlal etmesi için, çok yüksek bir motivasyon lazım. Sadece abazanlık, cinsel açlık yetmez, bilinçaltında olan büyük bir ruhsal açlık, hastalıklı bir duygusal açlık gerekli.

İlk gece beraber olduktan sonra aylarca gizli bir ilişki yürüttük.

Bir kere kapıldığın, karşı koyamadığın bir şey de değil. Aylarca arkadaşının ardından iş çevirmişsin. Bencillik, sosyopatlık bu.

Eski en yakın arkadaşım aramızdaki ilişkiyi yakaladı. Kız adamdan ayrıldı, adam kızı da beni de siktir etti.

Bu hikayenin kazananı, böyle götün teki bir kızı hayatına alarak, senin gibi götün tekinden de kurtulmuş olan arkadaşın.

Evet benimle ilişkiye başladığında başka bir ilişkisi vardı ama benimle yatmadan önce eski en yakın arkadaşımla ayrılmayı düşünüyordu zaten.

Hala çok üzgünüm deyip hala kendini böyle mi avutuyorsun? Sen üzgün falan değilsin. En fazla ne kadar berbat bir insan olduğunun ortaya çıkmasına üzülüyorsundur o kadar.

Ona karşılaştığımız ilk andan itibaren çok büyük bir arzu hissettim.

Şaşırtıcı değil. Bakalım hayallerinin kızı seni nasıl düzdü.

O 3 ay, hayatımın en güzel aylarıydı. Üstünden 3 yıl geçti ama onu ve o ayları unutamadım. Onu çok uzun süredir görmememe rağmen unutamadım. Ona hala aşığım.

Senin ciddi yardıma ihtiyacın var. Böyle iğrenç bir olayın üstüne “ona hala aşığım” modunda olmak için çok derin duygusal problemlere sahip olman lazım.

Sonunda beni terk etti. Onun yaşam tarzına ayak uyduramadığımı söyledi ve terk etti.

Sadece terk mi etti? Ben kızdan abinle ya da babanla yatma performansı bekliyordum. İlginç.

Beni terk ettikten sonra beni unutup yoluna devam etmesi çok zamanını almadı.

Şaşırtıcı değil.

Bu kızı çoktan atlatmış olmam gerektiğini biliyorum. Bu süreçte çok fazla kadınla birlikte oldum ama hiçbirinden aynı tadı alamadım. Sanırım, en çok kişiliğine tutuldum. Kız cıvıl cıvıl, feminen, sevecen ama olmak istediği kişiyi hiç kimseye aldırmadan olan, deli dolu bir kızdı.

Ben lise yıllarına kadar oldukça sosyal ve eğlenceli biriydim ama sonra kendi kabuğuma kapandım. Arkadaşlarım var ve onlarla bazen buluşuyoruz ama zamanım, sıklıkla girip çıktığım kısa süreli ilişkiler haricinde sadece çalışarak ve spor yaparak geçiyor.

En yakın arkadaşına yaptığın şeyden sonra arkadaşlarının olması ilginç. Ben bir arkadaşımın bunu yaptığını duysam onunla selamı sabahı keserdim ki bence çoğu insan da böyle yapardı.

Ama aslına bakarsan, hiçbir amacım, hiçbir hedefim yok. Hayatım dışardan baksan kötü değil, ama bende varoluşsal bir sıkıntı yaratıyordu. Taa ki o hayatıma girene kadar. Onun girmesi ile hayatım renklendi ve çıkması ile yine siyah beyaza döndü.

Patreon’da birkaç yayında değindiğim bir kavram var: “Çılgın Peri Rüya Kızı (Manic Pixie Dream Girl – MPDG). Bir arkadaş sorunca cevaplamıştım ve sonra başka bir yerde yine değinmiştik. Sanırım senin hikayende de bu konuya gireceğiz.

Sen içine kapanık, kendi kabuğunda yaşayan ve gündelik hayatını sürdürse de bu hayatta bir motivasyonu, amacı olmayan, bir açıdan kaybolmuş birisin. Hayatını renklendirmesi, seni dünyaya ve deneyimlere açacak bir kadın bekliyorsun, belki de beklediğini bilmeden. Tam burada da “Çılgın Peri Rüya Kızı” karşına çıkıyor.

Çılgın Peri Rüya Kızı, psikoloji alanından gelen bir kavram değil. Film eleştirmeni Nathan Rabin’in, bu tip bir kızın alıcısı erkekler için yaratılan değişik film karakteri kadınları inceledikten sonra ortaya attığı bir deyim. Aslında ilk örnek verdiği karakter de, Kirsten Dunst’ın Elizabethtown filminde canlandırdığı karakter. Filmi izlemedim ama şu alıntıyı paylaşacağım:

“Çılgın Peri, Rüya Kızı, kendi düşüncelerinde yaşayan, duygusal genç erkeklere hayatın sonsuz gizemlerini ve maceralarını kucaklamayı öğretmek için yaratılan ve sadece duyarlı senaryo yazarlarının ve yönetmenlerin hayal gücünde varolan bir karakter.”

Şimdi sıradan vatandaşın yani senin benim gibi bir insanın anlayacağı dilden anlatırsak, bu kız delilik sınırlarında dolaşacak şekilde deli dolu, dışa dönük bir kız. Utangaç, içine kapanık esas oğlumuzun siyah beyaz hayatına birdenbire giren ve onu renklendiren, heyecanlandıran, kabuğundan çıkaran bir kız. Bence bu hikayenin en iyi örneği 500 Days of Summer filmindeki Summer (tipi böyle bir kıza cuk oturan Zooey Deschanel) ve Tom (Joseph Gordon Lewitt) ve Eternal Sunshine of The Spotless Mind filmindeki Clementine (Kate Winset) ve Joel (Jim Carrey). Çok klasik olmayan bir örneği de The Girl Next Door filmindeki yaratık pardon Danielle (Elisha Cutbert) ve Matthew (Emile Hircsh).

MPDG olayına narsist erkek karakterin vıcık vıcık Hollywood romantizmi gözünden değil, dışardan görünen yüzünden bakan (tabii ki çok radikal bir versiyonuna bakan) Kader ve Masumiyet filmleri size ilk başta alakasız gelebilir ama Uğur (Vildan Atasever – Derya Alabora) ve Bekir (Ufuk Bayraktar – Haluk Bilginer) de iyi bir MPDG hikayesi.

Burada oldukça utangaç ve içine kapanık bir genç var. Bu genç çoğunlukla silik biri ama bilinçaltında, kendisinin aslında harika biri, keşfedilmemiş bir cevher olduğuna da inanıyor. Tek beklediği, içindeki bu harika erkeği ortaya çıkaracak bir kadın, çılgın, peri kızı, rüyaların kızı.

Bunu okuduğunuzda burnunuza ergen fantezisi kokusu geldiğini biliyorum ama bu, sıradan ve masum bir ergen fantezisi değil. Buram buram narsizm ve aşırı duygusal/ruhsal bağımlılık (codependency) içeren, görece hastalıklı bir ergen fantezisi.

İzlediyseniz 500 Days of Summer filminde Tom’un Summer’a aşık olmaya başladığı sahneyi hatırlayın. İzlemediyseniz veya hatırlamıyorsanız şuradan izleyebilirsiniz: You Make My Dreams Come True (Sen hayallerimi gerçekleştiriyorsun).

Tom Summer’a aşık olmaya başladığında, şarkı söyleyerek ve dans ederek sokakta ilerlerken, herkes dışarı çıkıyor ve silik Tom, bir anda ilginin merkezi oluyor. Bir sahnede Tom araba camından yansıyan görüntüsünden saçını düzeltirken, camdan Han Solo’nun yansıdığını görüyoruz ki Tom’un kendi içinde yattığını sandığı, keşfedilmemiş sigma erkek fantezisi bu kadar kısa sürede bu kadar iyi anlatılamazdı! Han Solo, sinema tarihindeki en arketip sigma erkek karakterlerinden birisi.

Tom tabii ki herkesin ilgisinin merkezinde olmaktan büyük bir keyif alıyor. Bu sahne ve filmlerdeki bu gibi sahneler güya aşık olmayı canlandıran ama aslında harika birer kırılgan narsizm canlandırması yapan sahneler. Burada erkek karakter kadına aşık oluyor gibi görünse de, kendi var olmayan harikalığına aşık olmaya başlıyor.

Kırılgan narsist bir erkek için için, aslında harika biri olduğuna inanır ama işte o harika insanı ortaya çıkaracak kız henüz gelmemiştir. O kız geldiğinde, o harika erkeği ortaya çıkaracaktır ya da çıkarır (!)

Yalnız oğlumuz kıza “aşık olduğunu” sandığı bu sürecin sonunda bombok bir yere gittiğinin farkında değil. Neden? Zira gerçek hayatta manyak peri rüya kızı tabirine uyan kadınların hepsi olmasa da çoğu, B tipi kişilik bozukluğuna sahip kızlar. Histeri, borderline ya da narsist, belki üstüne sosyopat ve bipolar hastalığının manik döneminde olan kızlar. En azından bir travmaları var ki klasik MPDG tanımı : gizemli, dışavurumcu, güzel, flörtöz, özgür, kendine zarar veren, kırılgan, uçar kaçar, genellikle renkli saçlara ve hayata dair tuhaf felsefelere sahip bir kız şeklinde.

Şimdi bu manyak kız açısından bakarsak, bu kız da arada sırada tam olarak oğlumuz gibi birini arar. Manyak manyağı çeker tarzı ilişkiler yaşar ama bir ilişkide iki manyak, çok manyak bir şey olacağından, böyle masmanyak ilişkilere girerek yorulan kız, şarj olmak için ara ara, kendinin tam tersi bir erkek arar ve bulur. Bir süreliğine, onu kabuğundan çıkarmayı misyon edinir (kadınlardaki kötü çocuğu evcilleştirme fantezisinin yandan yemiş versiyonu bir fantezi).

İçe kapanık erkeğin bu kızla olduğu kısa sürede hayatı renklenir, her şey kendiliğinden ve eğlenceli olur ama kızın gerçekte ne olduğunu göremez. Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmindeki şu sahneye bakın: I am not a concept Joel. I am a fucked up girl looking for my piece of mind (Ben bir kavram değilim Joel. Kendiyle barışık olmaya çalışan bombok bir kızım):

Clementine: “Ben Ben bir kavram değilim Joel. Kendiyle barışık olmaya çalışan bombok bir kızım. Mükemmel değilim.”

Joel: “Seninle ilgili hoşlanmadığım hiçbir şey düşünemiyorum.”

Clementine: “Ama (ilerde göreceksin,) düşüneceksin.”

Joel: “Hayır, düşünemiyorum.”

Clementine: “Düşüneceksin. Ve ben senden sıkılacağım, kapana kısılmış gibi hissedeceğim. Çünkü hep böyle oluyor (ve olacak).”

Joel: “Sorun değil.”

Filmin sonundaki bu sahnede Joel ve Clementine karlar içinde mutlu mesut koşuyorlar ama bu filmlerde romantize edilen toksik ilişkiler çok kısa sürede kabusa, sonu hemen her zaman, aylarca ve yıllarca düzelmeyen yıkıma dönüşüyorlar.

Onun gibi bir kıza rastlayamadım. 3 senedir kiminle karşılaşsam, aynı şeyleri hissedemedim.

Efendi erkekler kendi karanlık taraflarını göremedikleri gibi, kadınların karanlık taraflarını da göremezler. Dikkat edersen, kızın kötü özelliklerini pek göremiyorsun. Bu kız gözünün önünde bir erkeği, en yakın arkadaşı ile aldattı ama sen onu bir kaideye koymuşsun, 3 koca senedir tapıyorsun. Gerçek kadını göremiyorsun, onun idealize edilmiş bir versiyonunu görüyorsun. Bu da çok aptalca bir durum yaratıyor: Karşılaştığın hemen her kadının, psikolojik olarak defolu, ciğeri beş para etmez kadından daha iyi olmasına rağmen, gerçek, etten kemikten bir kadın senin kafandaki idealizasyona uymadığı için “kimse onun gibi değil” diye zırlıyorsun. Gerçekte ise sokaktan rastgele çevirdiğin hemen her kadın ondan daha iyi.

Sizin aranızdaki kimya, psikolojik olarak problemli iki insanın, psikolojik problemlerinin birbirini çekmesinden başka bir şey değil. Sorun şu ki, senin peri kızının aslında sadece şarjı bitmişti ve seninle beraberken sadece şarjını dolduruyordu. Clementine’in dediği gibi bir süre sonra “kapana kısılmış gibi hissediyorum, sıkıldım” deyip gitti (“onun yaşam tarzına ayak uyduramadığımı söyledi”). Şarj doldu, kız uçtu gitti. Seni yıllar önce unuttu gitti, bir daha da hiç hatırlamayacak. Ama idealize, hayali bir versiyonu senin kafanda yaşadığı için, senin kimyan hala alev alev.

Diğer bir sorun da, olgunlaşamamış, psikolojik olarak sağlıksız, hayatı ve kendisi renksiz biri olduğun için, olgunlaşmış ve sağlıklı bir kadını kendine çekemiyorsun. Onlar seni istemiyorlar. Sen de hoşlandığın kadın tipinden dolayı, onlara çekim duymuyorsun, onları “yetersiz” buluyorsun zaten.

O benim kayıp yarım gibiydi ve 3 yıldır beni onun gibi tamamlayan birine hiç rastlamadım, rastlayacağıma da inanmıyorum.

Sen kendi fantezinde kaybolmuşsun cidden. Sanırım yetişkin bir erkek olamadığın gibi, olmaktan da kaçıyorsun. Bir kadın bir erkeği tamamlayamaz, tamamlamak da istemez. Erkek kendi kendine tam olur ondan sonra o bütünlüğünü bir kadınla paylaşır. Bu kız seni tamlamıyordu, senin içinde yatan, “ben aslında mükemmelim, keşfedilmemiş cevherim” diye böbürlenen narsisti açığa çıkarıyordu sadece.

Bir kadın bir erkeği tamamlamak istemez ama yukarıda bahsettiğim gibi MPDG tipine uyan bir kadın bir süreliğine, kendi kabuğunda yaşayan bir iyi çocuğa sığınıp bir süre onu “kurtarma”, “tamamlama” projesine sarılarak şarj doldurabilir. Ama bu geçicidir, bir süre sonra “kapana kısıldım, sıkıldım” der gider. Oysa şarjı dolmuştur, artık sana ihtiyacı yoktur.

Abi ben ne yapacağım? Bu kızı kafamdan atamıyorum. Ne yapacağım?

Bana gelen oneitis (aralarında bir ilişki olmayan kadını idealize edip takıntı yapma durumu) vakalarının çoğu, ömrü 1 yılı aşmayan hafif vakalar. Onlara vereceğim tavsiyeler sanayetmez. Öncelikle olgunlaşmamış, psikolojik olarak sağlıksız biri olduğunu kabul etmen ve psikolojini düzeltmeye odaklanman lazım. Psikolojik olarak olgunlaşır ve daha sağlıklı hale gelirsen, bu tür kadınlar sana itici gelmeye başlar ve sağlıklı kadınlar sana çekici gelmeye başlarlar. Daha da iyisi sağlıklı kadınlara da çekici gelmeye başlarlar.

Sen kendi kırılgan narsistliğin içinde debelenirken, sağlıklı kadınların senden tiksindiğini göremiyorsun bile. “Onun gibisine rastlamadım” diyorsun, sanki sen ve o, normal insanlardan üstte bir yerdesiniz, normal kadınlar senin ayarında değiller gibi konuşuyorsun. Oysa ondan iyisi senin yüzüne bakmaz, yanına yaklaşmaz, bunu göremiyorsun.

Sana terapi daha fazla yardımcı olacaktır, özellikle 27 yaşına gelmene rağmen hala neden olgunlaşamadığını bulman adına bu önemli. Sen, içindeki cevheri ortaya çıkaracak, seni tamamlayacak kadını aramayı bırakıp, kendi kendine tam bir insan olmayı hedeflemen gerekli. Yani sağlıksız ama güçlü muhtaçlıklarını doyurma peşinde koşmak yerine, yetişkin bir erkeğin ihtiyaç duymadığı bu muhtaçlıktan kurtulman, tek başına tüm sorunu çözer. Bu tabii ki kolay değil ama öbür türlüsü imkansız.

Bu kızla ilgili, burada anlattığım dinamiği bilmen de işin %50’si zira yazış şeklinden anladığım, senin burada olup biteni zerre anlamadığın. Erkek arkadaşını en yakın arkadaşı ile aldatan bir orospudan bir peri kızı yaratmışsın. Kızın kötü özelliklerine gözün kapalı. Kız gözünün önünde birini aldattı ve senin kızla ilgili dediklerine bak: “cıvıl cıvıl, feminen, sevecen ama olmak istediği kişiyi hiç kimseye aldırmadan olan, deli dolu bir kızdı”.

Senin kendi karanlık tarafına da gözün kapalı. En yakın arkadaşının kız arkadaşını düzmüşsün. Hadi bir kere yaptın diyelim, adamın arkasından kızla yasak aşk yaşamışsın. Tepkin ise “ay pardon, adamın kız arkadaşına kaydım, üzgünüm”.  100 Dolarına bahse girerim ki pişman mişman değilsin sen. Üzgün olduğunu söylemen gerektiğini biliyorsun sadece.

Burada bu konuda sana faydalı olabilecek bazı yazılar da var. Onlara da bak ama senin yolun uzman terapist yolu, onu söyleyeyim. Buraya gelenlerin %90’I kendi kendilerine aşabilecekleri bir iyi çocuk sendromunda debeleniyorlar ama senin yardıma ihtiyacın var:

Yazıyı okuyan diğer arkadaşlara da söyleyeceğim, buradaki ağır aldatma vakası gibi bir şey olmasa da, MPDG tipi hayallere kapılan çok erkek var. Böyle hayallere kapıldıysanız, burada yazanlar sizin için de geçerli. “Benim kız ve ben böyle boktan şeyler yapmadık, beni bağlamaz” demeyin.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Kadınların erkeklerde itici bulduğu 9 güvensizlik işareti

Çoğu erkek, güzel bir kadının güvensiz ve utangaç olmasını umursamaz. Tam tersine birçok erkek, güzel bir kadının güvensiz ve utangaç olmasını çekici bulur, bu sayede kadının yanında daha kendine güvenli davranabilir. Ama maalesef aynı şey, bir kadının bir erkeği çekici bulması durumunda geçerli değil.

Kadınlar, duygusal olarak güçlü, kendine güvenen, özdeğeri yüksek erkekleri çekici bulurlar ve duygusal olarak güçsüz, kendinden şüphe eden, utangaç erkekleri ise itici bulurlar. Siz kendiniz de, kendine güvenen erkeklerin kadınlarla daha kolay birlikte olduğunu ya da kız arkadaş bulduğunu, kendine güveni olmayan erkeklerin ise friendzone’dan ötesine geçmekte oldukça zorlandığını gözlemlemiş olmalısınız.

Utangaç erkekler de bir kadınla beraber olabilirler ya da bir kız arkadaş bulabilirler ama tercihleri kısıtlıdır çünkü duygusal zayıflıkları, kadınlara itici gelir.

Bu yazıda, kadınların itici bulduğu bazı erkek güvensizlik işaretlerinden ve bunlara karşı neler yapabileceğinizden bahsedeceğiz.

#1 Göz kontağını koruyamamak

Bir kadınla konuşurken, tüm konuşma boyunca kadının gözlerine bakmaya ihtiyacınız yok ama sürekli olmayan bir göz kontağı kurmanız ve bunu her defasında 5-10 saniye korumanız gerekli. Bir kadınla konuşurken başka yere, etrafa ya da aşağı bakıyorsanız ve huzursuz görünüyorsanız, size karşı çekim hissedemez. Kadınlar, duygusal zayıflığı itici bulurlar.

#2 Kelimelerin içinde kaybolup, kaygılı ve kendine güvensiz görünmek

Erkeklerin kadınlarla birlikte olmalarını ya da kız arkadaşı edinmelerini engelleyen şeylerden birisi de, bir kadınla ne konuşacaklarını, konuşmayı devaqm ettirmeyi ve ilginç tutmayı becerememeleri. Erkek konuşma başlatsa bile, kadına karşı çekim duyarken bir yandan da kendi değerinden şüphe duyduğu için, çok fazla düşünmeye ve kelimelerin içinde kaybolmaya başlar. Kendinden emin olmadığı ve kaygılı olduğu ortaya dökülmeye başlar. Bu da konuştuğu kadını soğutacak bir şey.

Bir erkek kendine güveni olan ve konuşma sırasında düşüncelerinde boğulmak yerine şimdi ve burada olabilen biriyse, kadınla konuşmaya devam ederken, kafasının içinde geçen şeylerden endişe etmez. Beyninin, konuşmayı devam ettirmek için çok çalışması gerekmez. Konuşma, erkek sanki herhangi başka bir insanla konuşuyormuş gibi, doğal ve çaba göstermeye gerek kalmadan akar.

#3 Kadının kendisi gibi bir erkekten hoşlanabileceğinden şüphe duymak

Bir erkek, konuştuğu bir kadının, kendisi gibi bir erkekten hoşlanabileceğinden şüphe ediyorsa, bu güvensizlik erkeğin vücut diline, tepkilerine, cevaplarına ve kadına genel yaklaşımına da yansır. Örneğin erkek, kadına fazla iltifat eder ya da kadının kendisi ile konuştuğu için çok şanslı olduğunu ima eden davranışlar gösterir. Bunlar da kadınlara itici gelen davranışlardır.

Bir kadın tabii ki takdir edilmeyi ve iyi davranılmayı ister ama bir kadına yalakalık yapması gerektiğini hisseden, bir “şans elde etmek” için kadının kıçını yalayan bir erkek istemez.

#4 Özgüven yoksunu iletişim

Bir erkeğin konuşmaktan çekinmesi, konuşurken sesini alçaltması, kendi fikrini belirtirken tedirginlik göstermesi gibi şeylerden bahsediyorum. Bunlar, erkeğin özgüvene sahip olmadığını gösteren işaretler. Bir erkeğin kendine güveni yoksa ve erkek kadınlara çekici gelebileceğinden şüphe duyuyorsa, konuşmaktan çekinir ve sesini alçaltır çünkü söyleyeceği şeylerin uygun veya yeterli olmayacağından korkar.

Kadınlar, erkeklerdeki bu tip belli belirsiz güvensizlik ipuçlarını yakalayabilirler ve bu tür ipuçları kadınların ilgisini söndürür çünkü kadınlar, duygusal güçsüzlüğe çekim duyamazlar.

#5 Gerçek kişiliğini gösterememek ya da kadının kendisini yargılamasından korkmak

Birçok erkek bunu, gerçekte olduklarından daha nazik ve iyi davranmaya çalışarak yaparlar. Bir kadın bir erkeğin, gerçek kişiliğini yansıtmadığını, rol yaptığını fark eder. Bu da kadının erkekten uzaklaşmasına neden olur zira kadın, erkeğin gerçek bir versiyonu ile iletişime geçmediğini, erkeğin dürüst olmadığını düşünür. Erkeğin kadını kazanmak için sinsi bir şekilde nazik ve iyi numarası yaptığını görür.

#6 Gücü kadına bırakmak

Örneğin erkeğin kadının her dediğini yapması, her yapmak istediğini yapmasına izin vermesi, kadına kendisini acındırmaya çalışması gibi. Erkek, kadının kendisine bir şans vermesi için, tamamen kadının suyuna gitmesi gerektiğini hisseder ve böyle yapmazsa, reddedileceğini düşünür.

Oysa erkeğin tek yapması gereken, konuşma sırasında kadının kendisine cinsel çekim duymasını sağlamaktır. Bunu aktif bir şekilde yapabilirse, tüm o oyunlar biter, kadının kalkanları iner ve kadın, erkeğe karşı kıvılcım hissetmeye başlar.

#7 Kadını etkilemek için başarılarından ve sahip olduklarından konuşmak

Konuşma içerisinde konunun kendiliğinden erkeğin başarılarına ya da sahip olduğu şeylere gelmesi ve erkeğin rahat bir şekilde bunlardan bahsetmesi problem değil. Ama erkek bunlardan böbürlenmek için bahsediyorsa, kadınlar erkeğin güvensizliklerini örtmek için şişindiğini hissederler.

Bir kadın bir erkeğin kendisini, kadın için yeterli görmediğini ve bunu örtmek için rol yapması veya kadını etkilemeye çalışması gerektiğini düşündüğünü hissettiğinde, o erkeğe çekim duyamaz. Bunlar kadının genellikle “zoru oynamasına” neden olur. “Belki ben gerçekten de bu adama fazla iyiyim, bu adam beni gerçekten de hak etmiyor” diye düşünmesine neden olur.

Bir kadın bir erkek hakkında bu şekilde düşünmeye başladığında, o erkeğe saygı veya çekim duyamamaya başlar.

#8 Gergin ve kaygılı vücut dili

Yüzde gergin bir ifade, kaygılı göz kontağı, kadının kendisine olan ilgisini her an kaybedeceğinden korkar gibi kaygılı bir görüntü bunlara örnek.

#9 Kadının basit kendine güven testlerini geçememek

Bazı kadınlarla etkileşime girmek ve bir yerlere gitmek daha kolaydır, bazıları ile daha zordur. Ama hemen her kadın, kendisine yürüyen erkeği güven testine (shit test) sokar.

Bir kadın bir erkeğin özgüvenini, duygusal gücünü test etmek ister. Örneğin konuşmaya fazla bir şey katmama ya da zoru oynama gibi bir test kullandığında, erkeğin kendinden şüphe etmeye, kaygılı davranmaya başlayıp başlamadığını gözlemler. Erkek bu testleri geçemezse, kadının ilkel dürtüleri ve arzusu söner zira kadınlar, duygusal olarak zayıf erkeklere çekim duyamazlar.

Bir kadının size arzu duyup duymayacağını büyük oranda kontrol edemezseniz de, çoğu erkek bir kadının arzusu konusunda ne kadar çok kontrollerinin olabileceğinin de farkında değil. Yine birçok erkek, aslında başlangıçta kendisine arzu duyan ya da burada bahsedilen şeyleri sergilemeseler arzu duyabilecek kadınların arzusunu söndürmekte ne kadar “usta olduklarının” farkında değil.

Bu konuda ne yapabileceğinize de değinelim. Öncelikle öz güven (1) alternatiflerinizin olmasından ve (2) yeterince tecrübe edinmenizden gelir. Daha çok iş olanağı olan insan daha özgüvenlidir ya da bir uçakta daha çok uçuş saati olan pilot, başka şeyler eşit olduğunda, daha az uçuş saati olandan daha özgüvenlidir.

Daha fazla alternatif için, hem sosyal hayatınızı geliştirerek hem de hayat oyunu gibi oyunları öğrenerek, daha çok kadınla etkileşime girmeniz, düzenli olarak yeni kadınlarla karşılaşmanız gerekli.

İkincisi, kadınlarla etkileşim halinde olduğunuzda gösterdiğiniz güvensizlik işaretlerini not alın ve bunları listeleyin. Bunları düzenli olarak gözden geçirin ve özellikle buluşmalardan ya da sosyal etkinliklerden önce gözden geçirin. Bunu nasıl yapacağınıza Bir meziyet nasıl öğrenilir, stoacı yaklaşım yazısında değinmiştik.

Özgüven = Fizyoloji + örtüşme yazısında, fizyolojinizi değiştirerek, özgüvensiz hareketlerinizden nasıl kurtulacağınıza, Özdeğer nasıl kazanılır? yazısında, özdeğer kazanma sürecine değinmiştik. Temel felsefe, şu yazıda belirttiğimiz gibi, yüksek değerli erkek olmadan önce, düşük değerli erkek olmamaya bakmanız. Yine şu yazıda belirttiğimiz gibi, güvensizliklerinizden kurtulmanız.

Bunun yanında, efendi adam olmaktan kurtulmak, çoğu erkeğin ilişkilerde güvensiz olmasına neden olan kaygılı bağlanma stili ve reddedilme duyarlılığından kurtulmak konusundaki yazılarımıza da bakabilirsiniz.

Son olarak, benim bu tür güvensizliklerimden kurtulmamı sağlayan İlişki Sihirbazı kitabını (bu kitabın iyi çocuk bölümlerini özetlediğimiz iyi çocuk – acıların çocuğu yazılarını), bu süreci anlatan erkek adam zihniyeti nasıl kazanılır yayınını (Patreon) ve bu konuda bolca içeriğe sahip olan ilişkiler setini tavsiye ederim.

Duygusal olarak manipülatif insanlarla nasıl başa çıkılır?

Bu yazı, en iyi yayınlarını Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Setinde derlediğimiz Dr.K’nın bir yayınından çevrildi.

Bugün, duygusal olarak manipülatif insanlarla nasıl başa çıkacağınızı konuşacağız.

Duygusal olarak manipülatif bir insanla ilişki içinde olmak, oldukça büyük bir problem. Böyle bir insan, her zaman her şeyin sizin suçunuz olduğunu söyler. Bu kişiyi eleştirirseniz, bu kişiden bir şeyi yapmayı bırakmasını ya da daha iyi yapmasını isterseniz bile, bunu bir şekilde sizin suçunuz haline getirir.

Duygusal olarak manipülatif bir insan, belli davranışlar ve sözler ile, sizde kendinizi berbat biri gibi hissetmenizi sağlayacak belli duygular uyandırır. Her geçen gün kendinizi daha kötü hissetmeye başlarsınız. Karşınızdakinin size ne yaptığını, sizi manipüle ettiğini görebilseniz bile, bununla başa çıkamazsınız.

Suçluluk duygusu zaman içinde birikmeye başlar ve sonunda pes edersiniz ve bir süre belli bir uyum sağlarsınız. Ama aynı zamanda içinizde nefret de birikmeye başlar çünkü bu insana ilişkideki problemin ne olduğunu, bundan bir şekilde sorumlu olduğunu göstermeye çalıştığınız her an, duygusal manipülasyon kapısı açılmaktadır.

Duygusal olarak manipülatif bir insan, sizin duygularınızı size karşı kullanır, size duygusal zorbalık yapar. Kontrolü kaybettiğinizi, hiçbir gücünüzün kalmadığını, hüsran içinde olduğunuzu hissedersiniz. Böyle bir insan, kendisine sınırlarınızı çizmeye kalktığınızda ya da kendinizi savunduğunuzda, sizi bok gibi hissettirir.

Bugün ben size, bu durumda olduğunuzu nasıl anlayacağınızı, karşınızdaki insanı anlamanızı, bu durumla başa çıkmayı, daha adil bir saha yaratmak ve karşınızdakinin sorumluluk almasını sağlamak için neler söyleyeceğinizi öğreteceğim.

Duygusal olarak manipülatif bir insanlaysanız, bu kişiyi ruh sağlığı uzmanına görünme konusunda cesaretlendirin. Çünkü bu şeylerin çoğu, bu insan kötü biri olduğundan değil, bu insanların kendi duygularını kontrol etmek için böyle şeyler yapmayı öğrenmesinden kaynaklanıyor. Bu tür davranışlar, çocukluk dönemi travmaları sonucu olabilirler. Bu durumda, terapi gerçekten faydalı olabilir. Aynı şekilde böyle bir durumdaysanız, kendiniz de terapi alabilirsiniz.

Şimdi sizden başlayalım. Siz iyi bir insansınız ve negatif duygular hissetmeyi sevmiyorsunuz. Bir şeyle ilgili kötü hissettiğinizde, o şeyi düzeltmeye çalışıyorsunuz. Bu ise sizin duygusal olarak manipülatif biriyle ilişkiye girmeniz için gerekli olan özelliğiniz. Suçluluk, utanç, kızgınlık ya da bunlar gibi bir duygu hissettiğinizde, bu negatif duygular ile başa çıkmak için, bu durumu düzeltmeye ihtiyacınız var.

Suçluluk hissediyorsanız, orada oturup suçluluğu hissederek duramıyorsunuz. Negatif duygular hissettiğinizde, o duygularla oturup kalamıyorsunuz, o duygulardan kurtulmak için, bir şeyleri düzeltmek zorunda hissediyorsunuz. Yani muhtemelen düzgün bir insansınız.

Şimdi de ilişkide olduğunuz insana bakalım. Bu insan kötü biri olmak zorunda değil. Ben duygusal olarak oldukça manipülatif, bu konuda psikiyatri teşhisi olan birçok insanla çalıştım ve bunun hakkında konuşacağız. Ama duygusal olarak manipülatif birinin en çok görülen özelliği, travma geçmişi. Travma geçmişi derken, Çocukluk Travma Sonrası Stres Bozukluğundan, Borderline Kişilik Bozukluğundan bahsediyoruz. Bu konuda bir teşhisleri olabilir ya da olmayabilir. Narsist ve istismarcı ebeveynler tarafından yetiştirilmekten bahsediyoruz. Kısacası, beraber olduğunuz bu insanın, bir seviyede travma sahibi olduğundan bahsediyoruz.

Bu kişi hakkında bilmemiz gereken önemli bir şey de, böyle bir insanın kendi duygularını nasıl yönettiği. Böyle bir insanın duygularını yönetme şekli, duygularını başkasının üzerine boşaltmaktır. Şimdi gelin bunun nasıl çalıştığına bakalım.

Şimdi beraber olduğunuz insanın bir miktar negatif duygu hissettiğini düşünelim. Bu, aranızdaki bir tartışma yüzünden de olabilir ama aslında neyden olduğu o kadar da önemli değil.

Bu insan travma, istismar ya da basitçe ihmal edilme nedeniyle, duygularını sağlıklı bir şekilde yönetmeyi öğrenememiş biri.

Sağlıklı bir birey, negatif duyguları yükselmeye başladığında, bu duyguları spor yapma, arkadaşlarla dışarı çıkma, meditasyon veya terapi gibi şeyler yaparak yönetir ve bu şekilde bu duyguları sağlıklı bir şekilde boşaltır.

Duygusal olarak manipülatif bir birey, negatif duygularını sağlıklı bir şekilde yönetmez. Bunun yerine, negatif duygularını, ilişki içinde oldukları insanın üstüne boşaltırlar, birlikte oldukları insana transfer ederler. Kötü hissetmeye başladıklarında, belli davranış kalıplarını sergilemeye başlarlar ya da belli kelimeler kullanmaya başlarlar. Bu davranış ve sözler, sizin kendinizi kötü hissetmenize neden olurlar.

Bir örnek verelim. Diyelim ki bir ilişkidesiniz ve sevgiliniz ile tartıştınız. Sevgilinize çok kızgınsınız. Ve sevgiliniz birden ağlamaya başlıyor. Sizinle konuşmuyor, sadece ağlıyor. Ya da hem ağlıyor hem  de “keşke beni anlayabilseydin”, “beni dinlemiyorsun”, “beni sevmiyorsun” gibi şeyler söylüyor.

Sevgiliniz, negatif duyguları yükseldikçe, (ağlayarak) bunları size transfer ediyor, size negatif duygu yüklüyor. Bu nedenle de siz suçluluk hissetmeye başlıyorsunuz. Bu nedenle de ne zaman aranızda bir anlaşmazlık olsa, anlaşmazlık ne olursa olsun, kendinizi bok gibi hissediyorsunuz. Ve karşınızdaki insan, sizin böyle hissetmenizden zerre rahatsız olmuyor. Sanki ondan size negatif enerji aktıkça, siz daha dengesiz hale geliyorsunuz ve o daha dengeli hale geliyor.

Siz negatif duygularını sağlıklı bir şekilde yöneten biriyseniz, size transfer edilmiş bu duyguları başkasına transfer etmezsiniz. Bu negatif duygular sizin içsel duygularınız değiller, size transfer edilmiş duygular. İlişki ilerledikçe karşınızdaki size daha fazla negatif duygu transfer eder ve sonunda siz de bir yerde, bu duyguların ağırlığına dayanamayarak, boyun eğersiniz. Karşınızdaki orada oturup ağlamaya devam eder ve siz de bir yerde “tamam, özür dilerim” dersiniz. Belki çiçekler alırsınız, onu iyi bir yemeğe çıkarırsınız, özür dilersiniz ya da ona onu sevdiğinizi söylersiniz.

Duygusal olarak manipülatif biriyleyseniz, o size kızgınken, siz ona kızgınlık hissedemezsiniz. Sizin o kızgınlığı alıp yutmanız, “tamam haklısın” demeniz ve ona nazik davranmanız beklenir. Kendinizi bok gibi hissedersiniz ve bunu yönetmeniz, davranışlarınızı değiştirmeniz ve karşınızdakinin suyuna gitmeniz gerekir. Ama bu da sizin daha sonra berbat hissetmenize neden olur.

Böyle bir durumda ne yapabilirsiniz?

Burada durumu temelden değiştirmeniz gerekli yani karşınızdakinin size negatif duygu transfer etmesine engel olmalısınız. İlişkideki problem çözme konusundaki sorumluluğu, eşit şekilde paylaştırmalısınız.

Peki bunu nasıl yapacaksınız?

Kendi duygu durumunuzu dile getireceksiniz ve partneri sorunu sizinle beraber çözmeye teşvik edeceksiniz. Burada ne demek istediğimi anlatmak için bir örnek vereyim.

Diyelim ki bir tartışma yaşadınız ve sevgiliniz ağlamaya başladı. Siz suçluluk duygusu hissetmeye başladınız. Sevgiliniz “beni anlamıyorsun” diyor ve sorunu çözmek için proaktif şekilde çaba harcamıyor. Tek yaptığı çok fazla miktarda duygu sergilemek, bunu size aktarmak ve çözümü bulma sorumluluğunu tamamen sizin sırtınıza yüklemek ki, duygusal manipülasyonun en çekilmez tarafı da bu.

Bu durumda şöyle diyebilirsiniz: “Hey, senin çok üzgün olduğunu görebiliyorum ve ben de çok üzgünüm. Bunun önemli olduğunun farkındayım. Peki bunu çözmek için ne yapabiliriz?”

Sevgiliniz (duygusal olarak manipülatif biriyse), bunu dediğiniz zaman, duygusal olarak yıkıcı, saçma sapan şeyler söyler. Bunun nedeni, herhangi bir sorumluluk almayı istememesi. Neden sorumluluk almak istesin ki? Şimdiye kadar her kötü hissettiğinde, bu kötü hisleri sizin üzerinize fırlatıp durdu ve bu kötü hisleri çözme işini tamamen size ihale etti. “Bunu çözecek kişi ben değilim, bu benim suçum değil” diye düşünüyor. Çünkü muhtemelen ortak karar almayı, beraberce sorun çözmeyi hiç öğrenemediği bir ortamda büyüdü.

Siz, kendi duygularınızı da söyledikten sonra, beraberce sorunu çözmeyi teklif ediyorsunuz yani size aktarmaya çalıştığı negatif duyguları, sorumluluğu, onun kucağına geri koyuyorsunuz.

Burada sorunu beraberce çözmek için ne yapabileceğinizi söyleyebilirsiniz ama bunu yaptığınızda, duygusallığın yükseldiğini görürsünüz. Çünkü sevgiliniz için bu problem ikinizin problemi değil, sizin probleminiz. Burada “neyin yanlış olduğunu anlayamıyorsan, bunu sana nasıl açıklayacağımı bilmiyorum” gibi şeyler duyarsınız.

Burada duygusallaşmayın ve az önce söylediklerinizi tekrarlayın. “Seni dinliyorum ama benden, kafanın içinde ne olduğunu anlamamı istiyorsun” deyin. “Kafanın içinde geçenleri bana anlatabilir misin?” deyin.

Burada duygusal manipülasyona hazır olun ama öncelikle burada ne olduğunu anlayın. Sevgiliniz “sen anlamıyorsan ben sana mı anlatacağım” mantığında davrandığında, zihninin içinde olanları anlatabilecek kabiliyette değil. Kafasının içindeki düşüncelerin ne olduğu bilgisine sahip olsa da, bunu anlatamıyor, anlatacak kabiliyeti yok. O zaman siz bunu nasıl yapacaksınız ki?

Burada “üzgünüm, insanların zihninden geçenleri okuma kabiliyetim yok. Bence bu problemi çözmenin tek yolu, senin de bana yardım etmen. Eğer şu an zihninden geçenleri bana açıklayamıyorsan, şimdi bu tartışmayı bitirmek istiyorum ve sen bu konuda konuşmak istediğinde, bana söyle ve konuşalım” deyin.

Sevgiliniz sizin kendinizi geri çekmenize, daha fazla ağlama (ve duygusal manipülasyon) ile karşılık verebilir. Burada geri adım atmayın ve “çok üzgünsün, ben de üzgünüm ama şu an seninle konuşabilmemiz imkansız. Sen sakinleştikten sonra konuşalım” deyin.

Bura kesinlikle ama kesinlikle olması gereken şey, sevgilinizin de kendi duyguları konusunda bir miktar sorumluluk alması. Sizin anlamanız gereken şey ise, sevgilinizin duygusal manipülasyon ile (ağlama), sizin suçlu hissetmenizi sağladığı. Siz bu suçluluk duygusunun tamamını sırtlamamalısınız. Yarısını alıp, diğer yarısını ona geri transfer etmelisiniz. Bunu, sevgilinize negatif şeyler söyleyerek yapmayın. Bu işe yaramaz. “Beni sevmiyorsun”, “şunu yaptın, bunu yaptı” demeyin. Tek söyleyeceğiniz şey, “bunu çözmek için senin yardımın gerekli”. “Bu sorunun çözümünde benim partnerim olmalısın” diyeceksiniz.

Bu ilişkideki sorunları siz tek başınıza çözemezsiniz. Bugüne kadar onun duygularını da, kendi duygularınızı da tek başınıza yönetmeye çalıştınız ama eğer aranızdaki bir ilişki ise, problem yönetim ve çözümüne, sevgiliniz de katılmalı.

Burada önemli bir nokta da, sizin hissettiğiniz şeylerin birçoğunun, sevgiliniz tarafından size yüklendiğinin farkına varmanız. Bunlar, sizin çözmeniz gereken negatif duygular değiller.

Duygusal olarak manipülatif biriyle tartışmalarınızda sevgiliniz, sorunun ne olduğu ve nasıl çözüleceği konusunda pek bir şey söylemez ve sizin bunları tahmin etmenizi bekler. Bunun sonucunda da kendinizi suçlu hissedersiniz, ne olduğunu bilmediğiniz bir problemi gözleriniz bağlı olarak çözmeye çalışırsınız. Gözleriniz bağlı bir şekilde problem çözmeye çalıştıkça, daha da suçlu hissedersiniz. Sonunda da tek çözüm, ayrılık olur.

İnternete bakarsanız, “bu insan duygusal olarak manipülatif, bu insanı hemen terk et” tavsiyesini görürsünüz. Elimde bu konuda bir araştırma yok ama ilişkilerin yarısında, en az bir taraf bir şekilde duygusal manipülasyon yapıyor. Birçok durumda, bu insanla (hemen) ayrılmak istemeyiz zira bu kişi kötü biri değil. Tek problemleri, duygularını söze dökme kabiliyetlerinin olmaması, duygularının sorumluluğunu kabul etmeyi öğrenmemiş olmaları. Bu insanlar bir ilişkide, o ilişkinin partneri olmayı bilmiyorlar.

Evet kısaca tekrarlarsak, (1) karşınızdaki insanın size negatif duygu transferi yaptığının farkına varın, (2) onun duygularının farkına varın, (3) kendi hatalarınızı kabul ettikten sonra onu sorunu beraberce çözmeye çağırın ve (4) eğer buna tepkileri negatif duygusal durumu arttırmak ise kendinizi geri çekin ve ona duyguları yatıştığında konuşmayı teklif edin. Partnerinizin kendi sorunlarını dile getiremediği ilişkileri çözemezsiniz. Nokta.

Partnerinizin daha fazla ağlamasına boyun eğmeyin. “Bu sorunu çözmek için bana yardım etmeni istiyorum ama bu yardımı alamıyorum. Bana sorunu anlatmıyorsun. Bu nedenle şimdi gidiyorum” deyin. “Seni seviyorum ama şimdi bu tartışmaya devam etmek istemiyorum zira şu anki durumda bir şeyler yapabilmek imkansız. Eğer sakinleşip konuşmak istersen, konuşmayı çok isterim.”

Bu dediklerimi duyan birçok insan, “bunun benim ilişkimde işe yarayacağını sanmam” diye düşünüyor. “Benim ilişkimde duygusal manipülasyon o kadar güçlü ki, bu şekilde sınırlar çizmek başarılı olamaz” diyor. Bu durumdaki insanların da kullanabileceği, ilişkinin doğru yönde ilerlemesine yardımcı olacak, daha kolay bir teknik öğreteceğim.

Bir insanın kendi biriken negatif duygularını, sizin en sonunda boyun eğeceğiniz şekilde size yüklemesine duygusal manipülasyon diyoruz. Çünkü bu süreç, sizin davranışlarınızı değiştiriyor. Siz ağlamalar, üzgün görünmeler, vs. ile suçluluk hissedip kendinizi köşeye sıkışmış hissettiğinizde, davranışlarınızı değiştirmeye zorlanıyorsunuz.

Bir insan sizi belli davranışları yapmaya zorluyorsa, irade gücü kullanarak, sınırlarınızı çizerek veya direnerek buna karşı çıkarsınız olur biter değil mi? Ama duygusal manipülasyona boyun eğen biriyseniz, zaten tam olarak bunu yapamayan birisiniz. Eğer bunları yapabilen biri olsaydınız, duygusal manipülasyona uğramazdınız.

Önce temel problemi tekrarlayalım: Karşınızdaki size ne istediğini tam olarak söylemiyor. Bunun yerine duygusal manipülasyon yapıyor, örneğin ağlıyor ve siz de suçluluk hissediyorsunuz. Karşınızdakinin ne istediğini tahmin etmeye ve tahmini olarak tatmin etmeye çalışıyorsunuz.

İlişki için pozitif bir şey yapsanız bile bir kazanmışlık duygusu hissetmiyorsunuz, kaybetmiş hissediyorsunuz. Karşınızdaki insanın ağlamasını durduran, sevginizi ve duygusal desteğinizi gösteren bir şey yapmış olsanız bile, bunu yapmaya zorlandınız. Sizden bir şey isteyip de sizin de kendi isteğinizle üstünüze düşeni yaptığınız bir durumda değilsiniz, yaptığınız şeye zorlandınız.

Burada problemlerden biri de şu ki, pozitif bir şeyler yapmış olsanız bile, bu şeyleri duygusal manipülasyon sonucu yapmış olduğunuz için, üzerinizde oynanan duygusal manipülasyonu güçlendirmiş oldunuz. Size duygusal manipülasyon yaptı, siz suçlu hissettiniz ve “doğru olanı” yaptınız. Bu da sizin duygusal manipülasyonu ödüllendirmenizi sağladı ve ileride daha çok duygusal manipülasyona maruz kalacaksınız.

Duygusal manipülasyon pençesindeki birçok insan, “bu duruma nasıl düştüm?”, “bu neden olup duruyor?” diye sorup duruyorlar. Bu sürekli oluyor zira siz duygusal manipülasyonu pekiştiriyorsunuz. Karşınızdakinin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için öğrendiği ve kullandığı yol bu ve siz de bu yolun çalışmasını sağlayarak duygusal manipülasyonu güçlendiriyorsunuz.

Şimdi siz eğer sınırlar çizemiyor ya da karşınızdakine karşı koyamıyorsanız ne yapacaksınız? Karşınızdaki insanın ihtiyaçlarını karşılaması için başka bir yol bulmasını sağlayacaksınız. Bunun için de, karşınızdakinin, isteklerini söze dökmesine odaklanacaksınız.

Bunu yapmak zorunda değilsiniz ve partnerinizi terk edebilirsiniz. Ama birçok kişi, ilişkisinin çalışır hale gelmesini, en azından çalışır hale gelmesi için bir miktar emek harcamayı istiyor. Bunun için size tavsiyem, partnerinizin duygusal manipülasyonunu güçlendirmek yerine, partnerinizin ihtiyaçlarını söze dökmesini güçlendirin.

Partneriniz ağlamaya başladığında, onun ağlamasına boyun eğmek yerine “canının yandığını görebiliyorum, şu an daha iyi hissetmek için neye ihtiyacın var, anlamam için bana yardımcı olur musun?” gibi bir şey söyleyin. “Neyi yanlış yaptığımı düşündüğünü bana söyler misin?” gibi bir şey söyleyin.

Burada ağlamaya boyun eğmeyin ama “sana yardım etmeyeceğim, ne halin varsa gör” şeklinde de davranmayın. “Bunlar senin duyguların ve onlarla sen başa çıkacaksın” diyorsunuz (sözle değil davranışla) ve sadece duygusal destek veriyorsunuz. Burada anahtar şu: karşınızdaki sizden açıkça bir şey istemeden, hiçbir şey yapmayacaksınız. Çünkü insanları duygusal olarak manipülatif bir ilişki içindeyken tüketen şey, sürekli olarak bu tahmin oyununu oynamak. Böyle bir ilişkide manipülatif partner, diğerinden bir şey yapmasını medeni bir şekilde istemek yerine, partnerini bir şey yapmaya zorlar.

Partneriniz ancak sizden bir şey istediğinde, o şeyi yapabilirsiniz. Tabii ki bu şeyin mantıklı ve yapılabilir bir şey olduğunu varsayıyoruz. Burada yapmak istediğiniz şey, partnerinizin davranışlarını değiştirmesi, onu isteklerini medeni bir şekilde söze dökmeye teşvik etmek. Ağlayıp sızlayıp sizi ne istediğini tahmin edip yapmaya zorlaması durumunda bir şey yapmayıp, istediklerini sadece medeni bir şekilde söze döktü mü yaparak, karşınızdakinin davranışlarını ve ilişkinin dinamiklerini değiştirmek.

Partneriniz isteklerini söze dökerken, sizi suçlu hissettirecek şekilde konuşabilir ya da sizden mantıksız şeyler istemeye devam edebilir. Ama bu şekilde konuşmaya başladığınızda, doğru yönde önemli bir adım atarsınız.

Eğer duygusal manipülasyona uğradığınızda kendinizi geri çekemiyor, o tartışma ortamından çıkamıyorsanız, duygularınıza kapılıyorsanız, bu tekniği kullanabilirsiniz.

Duygusal olarak manipülatif biriyle ilişkide, partneriniz sizde negatif duygular ortaya çıkarır ve sizi bu negatif duyguları tek başına yönetmeye ve problemi çözmeye zorlar. Böyle bir insanı eleştirdiğinizde, yanlış yaptıkları şeyleri gösterdiğinizde, bu insanın duygusal devrelerini harekete geçirirsiniz. Bu insan da sizin duygusal devrelerinizi harekete geçirir ve kendi hatalarını, sizin çözmeniz gereken bir problem haline getirir.

Problem şu ki sizin bir zayıflığınız var. Karşınızdaki insan ise (bu zayıflığınızı kullanan) ilginç bir tekniğe sahip. Bu insan ne kadar çok negatif duygu hissediyorsa, sizin üzerinize o kadar çok negatif duygu boşaltıyor. Teknesi suyla dolduğunda, bu suyu sizin tekneye transfer ediyor. Böylece kendisi daha yavaş batarken, siz çok daha hızlı batıyorsunuz.

Böyle bir ilişki, sürdürülebilir bir ilişki değil ve insanı inanılmaz derecede bunaltıcı. Böyle bir ilişki, gerçek bir ilişki bile değil. Gerçek bir ilişkide iki partner problem çözme işini paylaşırlar. Ama duygusal olarak manipülatif bir insan ile ilişkide, karşınızdaki insan sizde bir sorun olduğunda bunu duygusal olarak hemen bilmenizi sağlarken, kendisinde bir sorun olduğunda ve bunu bildirdiğinizde, problemi hemen sizin üzerinize atar.

Bu konuda, Erkekler için ilişkiler setinde yer alan Toksik İlişkiler Rehberi‘ne de bakmanızı tavsiye ederim.

Kaynak: How to Deal with Emotionally Manipulative People

İkinci buluşma neden olmuyor?

Yayınlarından Daha iyi bir yaşam için serisini derlediğimiz Dr.K’nın bir yayınını çeviriyorum. Araya kendi notlarımı da koydum.

Bugün, bir kez buluştuğunuz kızla neden ikinci buluşmaya çıkamadığınızı konuşacağız.

Öncelikle bir feragatname vermem gerekiyor. Çünkü Dr.K. buluşmalar hakkında konuşuyor ve doğrusunu söylemem gerekirse, hayatım boyunca bir kez bile online dating profili oluşturmadım. Ama bu yayın, ikinci buluşmalara çıkmakta çok zorlanan erkeklere yardım etme tecrübemden doğdu. Bu süreçte keşfettiğimiz şey, buluşmalar konusunda internette dolanan bilgeliğin çoğunun, hiç de iyi tavsiyeler olmadığı.

Bu yayını hazırlamam uzun sürdü. Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca cinsel çekimin doğası, arzunun kimyası gibi konularda bilimsel literatür araştırması yaptım. Bunun sonucunda da, görüşme yaptığım bazı erkekler için oldukça faydalı olduğunu gördüğüm şeyler keşfettim.

İkinci uyarı ise, bu yayının sadece erkekler için olduğu. Bu yayındaki birçok şey, herkes için geçerli zira çekiciliğin bilimi ve insanların neden aslında kendileri için hiç de iyi olmayan insanlarla görüştüğü hakkında konuşacağız. Çünkü birçok erkek şöyle yakınıyor:

“Ne olup bittiğini anlamıyorum. Her şeyin doğrusunu yapıyorum. Kendimi cilalayıp parlattım. Spor salonuna gidiyorum, kendimi geliştirmek için çok çalışıyorum zaten herkes kendimi geliştirmem için çok çalışmam gerektiğini söylüyor. Artık daha fazla kazanıyorum, işimde yükseldim, her şeyi doğru yaptım. Hatta buluşmalara da gidebiliyorum ama bir nedenden dolayı, buluştuğum tüm kadınlar “seni arkadaş olarak görüyorum” diyorlar!”

Burada olan ne? Dışardaki çiftlere baktığınız zaman, sizden daha az nitelikli birçok erkeğin kız arkadaşı olduğunu görüyorsunuz. Sizden daha az nitelikli erkeklerin, ikinci buluşmalara gidebildiğini görüp saçınızı başınızı yoluyorsunuz. Ne yanlış, neden böyle?

Burada konuşacağımız çoğu şey, erkekler için. Birçoğu kadınlar için de geçerli ama kadınlar için buluşmalardan beklentiler ve buluşmaların zorlukları erkekler için olanlardan oldukça farklı. Konuştuğum birçok kadın, göt heriflerden, başta çok kibar görünüp sonradan başka bir şeye dönüşen iki yüzlü erkeklerden, vs. yakınıyor.

Uyarıları bitirdikten sonra asıl konumuza geçelim.

İlk anlamamız gereken şey, cinsel pazar konusunda bildiğimiz çoğu yaygın bilginin aslında yanlış olduğu. Bu bilgiler herhangi bir bilime dayanmıyorlar ve sadece bu bilgileri yayan insanların çalışır olduklarını düşündükleri düşünceler.

Kadın erkek ilişkileri dünyasına baktığımızda, hemen herkesin çok sayıda kriter içeren listelere sahip olduğunuz görüyoruz. “Aradığım kişide şunu arıyorum, bunu arıyorum, şunları arıyorum …” diye listeler bunlar. Genel kanı, bir insan bu kriterlere uymuyorsa, o insanın vakit kaybı olduğu ve kriterlere uymayan herkesin elenmesi gerektiği. Çünkü insanlar, “internetteki milyarlarca insan içinden, bu kriterlere uygun birini mutlaka bulabilirim” diye düşünüyorlar ve bu büyük bir problem. Bunun büyük bir problem olmasının temel nedenlerinden birisi, iki insan etkileşime geçtiğinde, başlangıçta oluşan kimyanın, uzun vadeli eş seçim kriterleriyle alakasız olması. Uzun vadeli eş seçimi ile ilgili kriterlerin gereksinimleri ile, bir insanın çekici olduğunu düşündüğümüzde beynimizde olan şeyler birbirlerinden farklılar. Bir insanla ilişkiye girmememiz gerektiğini bildiğimiz halde, ve hatta arkadaşlarımız bize bu insanın hiç de çekici olmadığını söylemelerine rağmen, bir nedenden dolayı bu insanı aklımızdan çıkaramayabiliyoruz. Bu bölümde, bunun neden böyle olduğunu öğreteceğiz.

Birinci problem, modern ilişkilerin, kısa vadeli çekim ile uzun vadeli eşleşme uygunluğunu birbirine karıştırması. Tam bu noktada, birçok Pick Up Artist ya da redpillci, “şöyle yapmalısın, böyle yapmalısın” diye tavsiye veriyorlar. “Onu aşağıla adamım, aşağılamak neg atmaktır ve neg attın mı, ona senin daha değerli olduğunu gösterirsin ve o da senden hoşlanır” gibi tavsiyeler veriyorlar.

“Mahmut Abi’nin notları: Kırmızı hap ve PUA camiasında kızları aşağıla dediği neg ve evet negi tamamen aşağılama ve kişiliği kırma şeklinde kullanma damarı var. Ben yine de ana akım kırmızı hap ve PUA camiasının bunu aktif olarak tavsiye ettiğini pek görmedim.

Bu konuda, neg’in yanlış kullanılması diye bir yazımız var.”

Bu tür saçma tavsiyelerin çalışıyor olma sebebi, dışarıda travmaya uğramış ve düşük özdeğere sahip insanların olması. Bu travmaya hitap ettiğinizde ve bu insanları manipüle ettiğinizde, sizinle daha fazla görüşmek isteyebilirler. Ama bu tavsiyeler herkes üzerinde çalışmazlar, sadece travma mağduru bir grup insan üzerinde çalışırlar.

Bir kadınla ilk buluşmanızda yapmanız gereken ilk şey, kendi ilgi alanlarınız hakkında konuşmamak. Birbiriniz için uygun bir parner olup olmadığınızı, aynı şeylerden hoşlanıp hoşlanmadığınızı anlamaya çalışmayın.

Bu söylediklerimin size deli saçması gibi geldiğini biliyorum. Fakat bu konudaki araştırmalara ve kendi hayatınıza giren insanlara bakarsanız, bazen çok uyumlu olduğunuzu ama çoğu zaman sizin dişi versiyonunuz olmaktan çok uzak olduğunu görürsünüz. Çoğu zaman en çok çekim duyduğunuz kişi, sizin dişi versiyonunuz değil.

İki insan arasında kimya ve çekim yarattığını bildiğimiz şeylerden birisi, ortak duygusal deneyim. Bu örneğin rehabilitasyon merkezlerinde büyük bir problem. Rehabilitasyon merkezinde çalışmış olan her doktor bilir ki, tüm hastalar sürekli olarak birbirlerine atlama peşindeler. Görünen o ki bunun sebebi, ortak duygusal deneyim yaşayan iki insan arasında bir kimya oluşması ve bunun da cinsel çekime yol açması.

Bir insanın partnerini kanserden kaybettikten sonra, beraber yas tuttukları ve kendilerine destek olan bir insana aşık olması da çok rastlanan bir durum. Bir insan ile aynı duygusal deneyimi yaşamanız, aynı empati dalga boyunda olmanız, aranızda bir kimya oluşmasına neden olabiliyor.

Rehabilitasyon merkezinde herkes aynı berbat süreçten geçiyor. Hemen hepsinin hayatı darmadağın ve herkes aynı hikayenin birer aktörü. Hepsi yoksunluk sendromuna giriyor ve üç – dört haftalık süreç sonunda kendini daha iyi hissediyor. Başka biri ile aynı duygusal inişler ve çıkışlar yaşayarak, iki kişi arasında güçlü bir bağ kuruluyor.

Bu konuda çok güzel bir araştırma var. Araştırmacılar, ilişkide olmayan bir grup insanı, iki farklı köprüde buluşturuyorlar. Bu köprülerden birisi taştan, diğeri ise külüstür, sallanan bir köprü. Araştırma sonuçlarına göre, sağlam taş köprüde buluşanlar birbirlerinden daha az etkilenmişler ama külüstür, sallanan köprüde buluşanlar daha çok etkilenmişler. Külüstür köprüde buluşanlar, köprünün durumundan ve sallantıdan dolayı korku hissediyorlar ve korku bile olsa aynı duyguyu bir arada hissetmek ise bir kimya yaratıyor.

Standart bir ilk buluşma ise, iki kişinin birbirlerine uygun olup olmadıklarını görmek için gittikleri bir mülakat gibi oluyor. “Bana ilgi alanlarından bahset, çocuk isteyip istemediğini, evcil hayvan isteyip istemediğini söyle, kedi insanı mı, köpek insanı mı olduğunu söyle, vegan mısın etçil mi, vs…” Böyle bir buluşma, iş mülakatı gibi bir şey ve empatik bağlantı içermeyen bir buluşma. Bir taraf diğerini sorguluyor ve sürekli yer değiştiriyorlar yani bir taraf sorgulayan oluyor ve sonra sorgulanan oluyor. Böyle bir “mülakat” ise, empatik bağlantı, flört ve heyecan yoksunu oluyor.

İki insanın birbirlerine bağlanması için ise, paylaşılan duygusal bağlantı gerekiyor. Benim tavsiyem, standart bir buluşma yerine, ikinizde de benzer duyguları uyandıracak bir aktivite yapın.

Ama tam bu noktada da birçok insan büyük bir hata yapıyor. Örneğin lunaparkta hız trenine binmek, rafting, kaya tırmanışı veya dans gibi aktivitelere gidiyorlar ama aynı duyguları paylaşmıyorlar. Çünkü aynı duyguları paylaşmanız için, iki tarafın da yapılan şeyi yapmaya hevesli olması lazım. Örneğin siz dansta tecrübeliyseniz ve kız da çaylaksa, siz olaydan keyif alırken karşınızdaki “aptal gibi görünmüyorum umarım” diye stres hisseder. Birine bir şey öğretmeniz çekici olabilir ama çekim için sadece duygu yaratan aktivite olması yetmez aynı zamanda aynı duygusal frekansta olmanız da lazım.

Mahmut Abi’nin notları: Dr.K’nın buluşmaları mülakata çevirme düşüncesine katılıyorum ama bunun alternatifi illa aktivite yapmak değil. Muhabbetin içine %30 oranında pozitif cinsel gerilim katmak, ortak duygusal bağın kurulmasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanında, eğer muhabbeti çok sıkıcı bir adamsanız, birkaç ilk buluşmanıza heyecanlı aktivite ayarlayabilirsiniz. Ama kızı alıp köyün yanındaki çayın üstündeki tahta köprüde buluşmaya götürmeyin 🙂

İki insan arasında kimya ya da çekim yaratan ikinci şey ise, gündelik hayatın zorluklarından uzaklaşmak yani bir buluşmayı mümkün olduğu kadar zahmetsiz hale getirmeniz lazım. Bu tabii ki kolay değil zira kadınlarla buluşurken, hangi kadının neyi seveceğini bilmiyorsunuz.  Bazıları “erkek liderliği ele alır, bin tane soru sormaz” diye her şeyi sizin ayarlamanızdan memnun olurken, bazıları “bana söz hakkı vermiyor, şu saatte şurada buluşalım diyor, benim görüşüme değer vermiyor” diye şikayet edebilir. Burada herkes ne istediğini biliyor ama istedikleri birbirinin tam zıddı.

Günümüz kadın – erkek ilişkileri dünyasında buluşmalar gerçekten akıldışı olabiliyorlar zira herkesin daha önceden nasıl bir şey olduğunu bilmediğiniz istek listesi var ve bu insanlar size ikinci bir şans vermeye de istekli değiller çünkü dışarda milyarlarca insan var.

Günümüz buluşmalarında sanki elinize bir kağıt veriyorlar ve sizden bu kağıdı doldurmanızı bekliyorlar. Ama kağıda kompozisyon mu yazacaksınız, matematik problemi çözümümü yazacaksınız yoksa resim mi çizeceksiniz bilmiyorsunuz. Sonra bir resim çiziyorsunuz ve karşınızdaki “hayır bu İspanyolca testi idi ve İspanyolca bir kompozisyon yazmadığın için sınavı geçemedin” diyor. Siz de “bekle, ne demek sınavı geçemedin? Sınav ne diye söylemedin bile” diyorsunuz.

Modern dating dünyası böyle bir şey ama bunun yanında cinsel çekim ve kimya konusunda bildiklerimiz bize, buluşmaların mümkün olduğunca kolay, zahmetsiz olması gerektiğini söylüyorlar. Buluşmaları mümkün olduğunca kolay, zahmetsiz yapmak için de, kendinize bazı sorular sormaya başlamalısınız:

Çok fazla soru soruyor muyum?

Çok fazla şey talep ediyor muyum?

Size tavsiyem, buluşmanın organize edilme işinin %51’inden fazlasını yapın. Kadına birkaç yer, gün ve saat önerisi verin ve fikrini sorun. Biraz yönetici olun ama esnemeye de hazır olun. Ama buluşmayı karşınızdaki için külfet haline getirmeyin. İnsanların buluşmalarda gündelik hayattan kopuş aradıklarını ve bunu sağlayabilen insanlara ilgi duyduklarını gösteren araştırmalar var.

Üçüncüsü, iki insan arasındaki kimya 90 dakika boyunca oluşur ve ondan sonra da düşüşe geçer. Biri ile buluşacaksanız bunun 90 dakikayı geçmemesine dikkat edin. Eğer karşınızdaki ile çok iyi anlaşsanız bile 90 dakika kuralına uymaya çalışın. Eğer örneğin çok iyi anlaştınız diye 4 saat buluşma yaparsanız, karşınızdakinin sizi arkadaş olarak görmesine yardımcı oluyorsunuz. Bu durumda çoğu insan “ne olduğunu anlamadım, çok iyi anlaşıyorduk, 4 saat çok iyi vakit geçirmiştik” der. Veriler bize 90 dakikalık bir buluşmanın, iki insan arasında kimya oluşturmak için en iyisi olduğunu söylüyorlar.

Evet, eğer ikinci buluşma olsun istiyorsanız, bu üç şeye odaklanmanız gerek. Siz profil metninizi düzenliyorsunuz, iyi fotoğraflar çektiriyorsunuz, kendiniz üzerinde çalışıyorsunuz, işte yükseliyorsunuz, daha fazla para kazanıyorsunuz, vs. Ama hala birinci buluşmadan sonra ikinci buluşma olmuyor.

Tam tersine o kaybeden erkekler, tam da bu nedenlerle ikinci buluşmalara gidiyorlar. Stabil bir işleri yok, belki 5 tane kadından çocukları var ve hayatları berbat ama buna rağmen ikinci, üçüncü ve dördüncü buluşmalara gidiyorlar.

Bu “kaybedenler” bir kadınla bütün gün takılmıyorlar. Belki tam 90 dakika kalıp gitmiyorlar ama daha çok kısa süreli buluşmaya meyilliler. Aynı zamanda belli bir açıdan külfetsiz, zahmetsiz buluşmalar sağlıyorlar. Buluşmada hafif takılıyorlar, hemen bir şeyler zorlamaya çalışmıyorlar, iyi vakit geçirmeye odaklanıyorlar. “Hey, eğlenmeye geldik, oturup hayat hikayemizi ve çocuklarımızın kime benzeyeceğini konuşacak halimiz yok herhalde” modunda oluyorlar. Ve en önemlisi de, bu insanlar, iki tarafın da paylaştığı, ortak duygusal bağ yaratabiliyorlar. Aslına bakarsanız bunu drama çıkararak da yapabiliyorlar. Drama kralı/kraliçesi birçok insan, hüsran şeklinde olsa da, paylaşılan ortak duygu yaratabiliyorlar.

Son olarak da friendzone hakkında konuşacağız zira burada konuştuğumuz bazı şeyler, neden friendzone’a düştüğünüze ve friendzone’un neden çalışır bir yöntem olmadığına da ışık tutabilirler.

Birçok erkek sıklıkla, “ben bu kadar sevgi dolu, destekleyici ve empatik biriyken, bu kız neden sürekli kötü çocuklarla çıkıyor” sorusunu soruyor. “Sürekli olarak şunu istiyorum, şunu istiyorum diye konuşuyor ve ben tüm o özelliklere sahibim! Ama o zaman neden benimle birlikte olmuyorlar?”

Sizinle birlikte olmuyorlar zira duygusal olarak hiçbir zaman aynı seviyede olmuyorsunuz.

Friendzone’unda yaşadığınız “arkadaşınız”, erkek arkadaşı kötü davrandığı için ağlıyor diyelim. Siz ona destek oluyorsunuz ama siz o sırada çok empatiksiniz, o ise çok duygusal. Siz ona destek oluyorsunuz ki arkadaş olmak bunu gerektirir. İdealinde siz bir ayrılık sürecinden geçiyor olsaydınız, o da size o şekilde yardım edebilirdi. Arkadaş olmak, illa aynı duygu durumunda olmayı değil, birbirini duygusal olarak tamamlamayı gerektirir. Bir arkadaş, siz kendinizi kötü hissederken sizi neşelendirmeye çalışan insandır. Ama bunlar cinsel çekim değil arkadaşlık.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Kaynak: The Real Reason You Don’t Get A Second Date

İlişkilerde kadın erkek boy farkı ortalama olarak ne kadar?

17 yaşındayım ve boyum 1.74. Benim gözlemlerime göre, yaşıtlarımın boy ortalaması 1.77. Yani bu durumda ben ortalamanın altında oluyorum. Bu boy dezavantaj mı? Kendi “havuzumu” kaç santim olarak düşünmem gerek?

Boyun kısa olması dezavantajdır ve havuzu daraltır. Ama bir erkek için kendisinden 10 – 15 cm kısa kızlar arasında bir havuz vardır yani 1.74 boy ile, en azından boy yüzünden yalnız kalmazsın. Ama boyunu takarsan, boyu taktığın için yalnız kalabilirsin.

Asosyal medyada “en az 1.85” diye bağıran 1.60’lık kızlara (ve kız taklidi yapıp erkekleri işleten ergenlere) inanacak kadar aptal olmayın. Asosyal medyada biri çıkıp, “1.80 adam sana niye baksın” dese bile, gerçek hayatta dalga geçilip yerin dibine girme ile aynı olmadığından, herkes istediği gibi atıp tutuyor.

10-15 cm genelde etrafımda gördüğüm kadarıyla kadınlara yetmiyor. Hatta yapılan bir araştırmada 21 cm’lik farkın kadınlar tarafından çekici bulunduğu tespit edilmişti. Bunu da düşündüğümüzde havuzu max 1.55 olarak tanımlamak daha doğru olmaz mı?

Birincisi, “kadınlara yetmiyor” ne demek? Yetip yetmemesi nasıl onlara kalıyor? Herkes kapasitesine göre bulur. 1.55 biri çıkıp orda burda istediği kadar en az 1.85 olacak diyebilir, 1.85 çekicidir diyebilir. Milletin kendisine götüyle gülmesinden başka bir şey alamaz. Erkeklere yönelik yayın yapan hapçı camiada çok garip bir kadın üstünlükçü alt metin var.

Ayrıca benim her yerde gözlemlediğim gerçek çiftlerden gördüğüm kadarıyla gayet “yetiyor”. Zaten gözleme gerek yok bunun araştırmaları da var:

“The average height difference in heterosexual couples is 14.1 centimetres or 5.6 inches. Men are taller than women in 93% of couples.”

“Heteroseksüel çiftlerin ortalama boy farkı 14 cm ve %93 oranda erkek daha uzun.”

Dr.K’nın şurada bilimsel araştırma sonuçlarından çıkardığı şeyi burada birçok erkekte de gözlemliyorum:

“Burada insanların kaçırdıkları nokta, temel inançların sadece düşünceleri değil, aynı zamanda büyük ölçüde algıyı da etkilediği. Eğer sevilemez biri olduğunuza inanıyorsanız, size gelen sinyallerin bazılarını yükselteceksiniz ve bazılarını da alçaltacaksınız.”

Senin boyla ilgili duygu yükün olduğu için algın çarpık.

Erkeklere yönelik yayınlarda en çok yapılan hatayı yapıyorsun. Bir şeyi arzulama ile gerçekte elde etme arasındaki fark.

“Yapılan araştırmalarda en çok 8-9/10 kadınların erkekler tarafından çekici bulunmuş” gibi bir şey söylüyorsun. İstemek, çekici bulmak bedava. Erkeklerin çoğunun sevgilisi 8-9/10 değil, kadınların çoğu da 1.85 ve üstü adamlarla çıkmıyorlar, zaten çıkamazlar. 1.85 üstü erkek nüfusu, toplam erkek nüfusunun %10-15’idir muhtemelen. Kadınlar ya da erkekler her istedikleri şeylere ulaşamazlar, kapasiteleriyle sınırlıdırlar. Hayal aleminde, asosyal medya sanal aleminde yaşamayın. Sanal olan algı tamamen gerçek hayata da yansımaya başladı.

Bu arada algısı açık diğer arkadaşlar için söyleyeyim, çiftler arasındaki ortalama boy farkı yaklaşık olarak kadın boy ortalaması ile erkek boy ortalaması arasında farka eşit.

“Türkiye’deki erkeklerin boy ortalaması yaklaşık olarak 1,76cm civarında seyretmektedir. Bu rakam, Avrupa ve Asya kıtasındaki bazı ülkelere kıyasla orta seviyede bir değere işaret eder. Türk kadınlarının boy ortalaması ise yaklaşık olarak 1,62 civarındandır.”

Yani kadınlar daha uzun adamları tercih etmiyorlar ya da edemiyorlar. Ortalama boyda kadın genellikle ortalama boyda erkekle, kısa kadın daha kısa erkekle, uzun kadın daha uzun erkekle ilişkiye giriyor.

Burada bir takipçi şu yorumu yapmış:

O halde ben de bir örnek vereyim, boyum 1.77 kız arkadaşım 1.67 bence gayet de yakışıyoruz. Bence ben 1.50 biriyle olsam yakışmazdı, o da 1.90 biriyle. Boy önemli bir çekicilik kriteri olabilir ama arkadaşlarım arasında en kısa 2. kişiyim ve sadece benim kız arkadaşım var. Ben yakışıklılık kadar önemli bir çekicilik kriteri olduğunu düşünmüyorum. Aksi bir araştırma varsa da bilmiyorum. Sosyal medyanın etkisi sadece.

Dışarda biraz durup gelen geçen genç çiftlere bakarsanız, ortalama boy farkının burada bahsedilen civarda olduğunu görebilirsiniz.

Benim bildiğim kadarıyla boy, yakışıklılıktan önemli (çok uç yakışıklı – çirkin örneklerinden bahsetmiyorum) ama önemi çok abartılıyor. Özellikle asosyal medyada beyni kızaran asosyal gençler tarafından:

Bomboş bir konu. Sırf cinsiyet catismalarını ve tansiyonu binevi öfke clickbaitleriyle arttirmak icin yayılan.  Bazı çocuklar ilişkisinin olmamasinin nedenini sorgulayış (bu bile mainstream kaynaklı) icindeyken boy mevzusunu gorunce hah sebebi buldum diyerek bunda sucu buluyor.

halbuki 2bucuk metre de olsan bu mental ile istedigin seyi o boy pos ile yine de elde edemeyeceksin.

Ama bazıları doğrusunu öğrenmeye değil haklı olmaya geliyorlar o nedenle orjinal soruyu soran arkadaşın şu son yazdığına cevap vermek tamamen vakit kaybı:

14 cm boy farki ortalama olarak bulunmuş olabilir ama bu fark biraz da görücü usulü evlilikler nedeniyle bulunmuş olamaz mı?Bugün artık kadınlar genelde kendi istedikleri kişilerle evleniyorlar ve böyle olunca da bu 14 cm lik farkın doğal olarak artmasi gerekmez mi?

Bazen böyle adamlar maalesef beni arıyorlar.  10 dakika içerisinde şunu fark ediyorum ki, sabaha kadar ben ne desem “ama o olmaz / benim için geçerli değil / öyle değildir” diye otomatik olarak itiraz edecekler. 1000 tane tavsiye ver 1000 tanesine de saniyeler içinde itiraz ediyorlar. Hepsine. Bu yanıtın otomatikliği zaten, bu adamların duygusal (siyah – beyaz) düşün(e)meme döngüsüne saplanıp kaldıklarına işaret:

Siyah – beyaz düşünen insanlara meydan okuduğunuzda, itiraz ettiğinizde, karşıt görüş bildirdiğinizde, aşırı derecede duygusal tepkiler verirler. Sözlerinde mantık kullanırlar ama mantığın arkasında büyük bir duygusal yük vardır.

Eğer böyle düşünen biriyseniz, siyah – beyaz düşünce şeklinizin farkına varmalısınız. Eğer “ya hep ya hiç” şeklinde düşünüyorsanız, “ben tam bir nefes israfıyım ama diğer insanlar mükemmel”, “hiçbir şeyde başarılı olamam”, “boyum 165, ben asla birini bulamam. 185 boyu olan adamlar kızlar havuzunda yüzüyor”, “bir kadın atlayacağı dalı ayarlamadan eldeki dalı bırakmaz hacı, hepsi böyle” gibi şeyler düşünüyorsanız bunun farkına varmalısınız.

Vakit kaybı deme sebebim de bu işte. “Görücü” usulü gibi otomatik ve gülünç argümanı çürütsen aynı hızda otomatik bir itiraz gelecek. Sabaha kadar, hiç durmadan itiraz gelecek.

Böyle inanların ilk yapmaları gereken, beyinlerini soğutmak. Beyinleri soğumadan kendilerini dünyanın en mantıklı, acı gerçeklerini bilen adamı sanarak, tamamen mantıksız ve aslında kendi kıçlarına gökkuşağı üfleyerek, acı gerçeklerden tamamen uzak yaşıyorlar.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Sağlıklı bir ilişki ve duygusal güç için 3 kural

İlişkinize ya da flörtünüze, potansiyel olarak geri dönüşsüz zarar vermenizin en kolay yollarından birisi, partnerinizi aslında herhangi bir suçu ya da kusuru yokken suçlamaktır. Bunu partnerinize öfkeli bir şekilde çıkışarak da yapabilirsiniz, ya da olmayan bir şeyi kafanızda büyütüp davranışlarınızı buna göre ayarlayarak da. Her iki durumda da, duygusal olarak kontrolsüz ve güçsüz olursunuz ve görünürsünüz. Duygusal olarak kontrolsüz olmak da, bir erkeği son derece itici yapar.

Bu bölümde bu hataya düşmemek için kullanabileceğiniz üç prensipten bahsedeceğim. 24 saat kuralı, sabahı bekle kuralı ve 3 defa kuralı.

24 saat kuralından başlayalım. Ben bu kuralı, beni ilişkiler konusunda gerçeklere uyandıran İlişki Sihirbazı Kitabından öğrendim ki o kitabın bölümlerinden biri bu kurala ayrılıyor. Bölümün ismi “Güvensizlik: İlişki Parazitleri”.

Burada kural şu: ilişkinizde herhangi bir konuda güvensizlik hissederseniz, bu şey sizi kaygıya, korkuya veya öfkeye itiyorsa, 24 saat beklemeden bu konuda hiçbir şey yapmayın. “Tamam, bunu görüyorum, sinirliyim ama tepki vermeden, hesap sormadan ve hatta soru sormadan önce 24 saat bekleyeceğim. Tepki vereceğim ama önce soğuyup sonra tepki vereceğim.”

Burada konu, size karşı açıkça yapılan bir yanlış değil. Örneğin size açıkça küfür eden ya da önünüzde biriyle flört eden kız arkadaşa tepki vermeden 24 saat bekleyin demiyorum. Kendi güvensizlikleriniz yüzünden ortaya çıkan negatif duygulara kapılmadan önce 24 saat bekleyin diyorum. Neden?

Çünkü 24 saat kuralını uygulamaya başladığınızda, çoğu durumda, 24 saat içerisinde aslında rasyonel düşünmediğinizi ya da bir şeyi yanlış anladığınızı anlıyorsunuz ve negatif düşünceleri kendinize sakladığınıza şükrediyorsunuz. Peki haklıysanız? Haklıysanız da sadece 24 saat beklemiş oluyorsunuz, yani yine tepki verebiliyorsunuz. Jordan Peterson’un birazdan daha geniş şekilde alıntılayacağım Kişilik ve Dönüşümleri dersinde söylediği gibi, bu şekilde aşırı tepkisel olmak ile dik durmak arasındaki dengeyi tutturursunuz. Her şeye tepki gösteren biri de olmak istemezsiniz, itilip kakılabilen biri de”.

Bu kuralın en önemli yanı, insanı duygusal olarak daha dengeli ve güçlü yapan bir egzersiz olması.

Duygusal olarak güçlenmek, kaslarınızı güçlendirmeye benzer. Duygusal ağırlık altına girip bu ağırlığı kaldırdığınızda, duygusal olarak güçlenirsiniz. Güvensizlikleriniz yüzünden rasyonel düşünemediğinizde ve duygularınız sizi ele geçirmeye başladığında, duygularınıza sadece 24 saat gem vurmanız bile, başarılı bir şekilde ağırlık kaldırmanıza neden olur. Duygularınıza kapılmanız ise, elinize aldığınız ağırlığı hiç kaldırmadan yere bırakmanız gibi bir şey.

Güvensizliklerinize hemen kapılmak yerine 24 saat beklemeyi alışkanlık haline getirdiğinizde, duygularınız üzerinde kontrolünüzün arttığını ve güvensizliklerinizin azaldığını hissedeceksiniz.

Bu kural ilişkinin başından sonuna kadar uygulanmalı ama en çok ilişkinin başlarında, karşılıklı güven tesis edilirken ve bir de ilişkinin o kadar da iyi gitmediği durumlarda çok işe yarar. Eğer ilişkinin başlarında sürekli olarak soğukkanlılığınızı kaybederseniz, karşınızdaki insana duygusal olarak zayıf biri olduğunuzu gösterirsiniz. Duygusal olarak zayıf olmak da özellikle bir erkeği, işi, tipi ve statüsü ne olursa olsun, düşük değerli bir erkek yapar. İtici yapar.

Güçlü negatif duygular, güvensizlikler, siz onlara kapıldıkça daha da güçlenirler. Siz onlara kapılmadıkça güçsüzleşirler. Güçlü negatif duygular, beynin amigdala denilen ilkel ve rasyonel düşünmeyen bir bölgesinden gelir ve beynin yönetimini rasyonel düşüncenin, korteksin elinden alır. Tepki vermeden önce bu güçlü duyguların soğumasına izin verirseniz, beynin kontrolünü rasyonel düşüncenin ele almasına fırsat verirsiniz. Hayvani bir dürtüsellikten ziyade, insani bir rasyonellik ile tepkiler verirsiniz.

İkinci kural ise tepki vermeden önce sabahı bekle kuralı. 24 saat kuralına benzer kural ve hem nöroplastisite hem de daha iyi bir yaşam serilerini yazarken öğrendiğim bir kural. Burada mantık, insanın beyin korteksinin yani rasyonel düşünce ve dürtü kontrolünü sağlayan bölümünün, gün içinde yorulması ile gece saatlerinde zayıflaması üzerine kurulu. Birçok insan en dürtüsel ve sonradan pişman olacağı hareketleri, gece saatlerinde özellikle de uyuması gereken saat 11 ve sonrasında yapıyor. Eski sevgiliye mesajı genelde öğlen 2’de değil gece ikide atıyor. Ciddi miktarda para kaybettiği al-satı daha çok gece yapıyor.

Güvensizlik hissettiğinizde, tepkinizi ya da iletişiminizi gece saat 10’dan sonra yapmayın. Uyuyun, dürtü kontrolünüzü ve rasyonel düşüncenizi sağlayan beyin bölgelerini şarj edin ve gündüz ya da akşam saatlerinde yapın.

Son olarak da  3 defa kuralına değinelim. Bunu da Jordan Peterson’un üniversitede verdiği psikoloji derslerinden öğrendim ki Kişilik ve Dönüşümleri kitabında da yer alıyor. Direkt oradan alıntılayacağım:

“Partnerinizle dışarı çıktınız diyelim ve partneriniz oldukça gergin davranıyor. Yani diyelim ki şaka yapıyorsunuz veya gülümsüyorsunuz ama partneriniz buz gibi davranıyor ya da sinirli bir şekilde karşılık veriyor. Bu durumda siz de kendinizi buna göre ayarlarsınız. İşler bir miktar bozulur ve tüm gece mahvoldu diyeceğiniz bir hale gelir. Ama bu olduğunda tüm ilişki bitti demezsiniz. Gerçi bunlar sık oluyorsa o noktaya da gelebilirsiniz.

Bu durumda ona “tüm gece mahvoldu” diyebilirsiniz ve bu muhtemelen bir miktar aşırı reaksiyon göstermek anlamına gelir. Klinik psikolog olarak izlenimim, eğer insanlar katlanması zor bir şekilde davranıyorlarsa, siz bunu gözlemlerken üç kere bu şekilde davranmasına izin verin. Üçüncü kere aynı şekilde davrandığında “bak böyle davranıyorsun” deyin. Bunu söylediğinizde size “hayır öyle davranmıyorum” diyecektir. Siz de “Hayır böyle davranıyorsun. Bak şurada ve şurada böyle davrandın” dersiniz.

Bu durumda temelde kaybetmiş olur ve siz de direkt kazanan olursunuz. Ama sadece bir kerelik bir şeyse, dert etmemeniz daha iyi. Bir kere olduysa, bunun tek bir kez ve spesifik bir problem olmadığına dair elinizde bir delil yok. Ama üç kere olduysa artık elinizde güçlü bir delil var. Bu şekilde aşırı tepkisel olmak ile dik durmak arasındaki dengeyi tutturursunuz. Her şeye tepki gösteren biri de olmak istemezsiniz, itilip kakılabilen biri de. Yani fazla toleranslı olma ile tepkisel olup gereksiz kavgalar etme arasındaki denge için üç kere kuralı iyi işler.”

Bu üç kural, sizin bazen kötü niyetli ya da en azından gerçekten hatalı birini az bir süre de olsa tolerans göstermenize, kısa bir süre de olsa bu kişinin sizi aptal yerine koymasına neden olabilir ama toplamda, sizi birçok haksız çıkışmadan, aptal durumuna düşmekten ve iyi gidebilecek bir ilişkiyi baltalamaktan korur. Daha önce de dediğim gibi benim bu üç kuralla ilgili en sevdiğim şey, ilişkinizi ve hatta ilişki yaşamınızı bile aşan bir duygusal güç kazanmanızı sağlaması. Aslında dikkat ederseniz bu üç kuralı, iş yaşamında, arkadaşlık ilişkilerinde ve aile ilişkilerinde, kısaca tüm insani ilişkilerde kullanabilirsiniz.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Eski sevgilim buluşma teklifimi reddediyor ama bana sürekli ulaşıyor – Vaka Çalışması

Eski sevgilime iletişimi kes kuralını uyguladım ve bana ulaştı. 2 kere buluşma teklif ettim ama kabul etmedi. Buna rağmen bana haftada bir ulaşıyor ve bir şeyler anlatıp kapatıyor. Bu kızın amacı ne?

Bu kızın amacı ne sorusu, en yiğidi bile maymun edebilecek bir soru. Bu soru ile ilgili yazıda belirtmiştim, burada asıl sorulan “abi bu kızın bana ilgisi var mı?”

Bu durumda büyük ihtimalle yok. Burada kız, erkeğin telefonun öbür tarafındaki arkadaş olarak kullanıyor, adamdan boşalan boşluğu adamın “arkadaşlığı” ile dolduruyor. Burada aslında erkek, kendisini terk edene, kendisini unutması için yardımcı oluyor.

Çoğu takipçi, terk edildikten sonra iletişimi kes kuralı uygulanması gerektiğini ve bu kurala göre eski sevgili terk edilene ulaşmadan, terk edilenin eski sevgiliye ulaşılmaması gerektiğini biliyor. Yine çoğu kullanıcı, terk eden ulaştığında, mesajlaşmayı / konuşmayı kısa ve dozunda samimi tutup buluşma teklif edeceğini de biliyor. Umulan o ki, bu iki teklifin de terk edenin ulaşması ile teklif edilmesi gerektiğini de biliyor.

Peki bu arkadaşın geldiği noktada ne yapmak lazım? Bundan kitapta bahsediyorum, burada çok kısa bahsedeyim.

İki buluşma teklifiniz reddedildiğinde, siz terk edene ulaşmamaya devam ederken, bir daha size ulaştığında ona buluşma teklif etmiyorsunuz. Sadece 2 hak veriyorsunuz ve bir teklif etmeyeceksiniz.

Peki eski sevgili size ulaşmaya devam ederse? Bu aşamada eski sevgiliyi sizinle 30 saniyeden fazla konuşmayacak şekilde ya da sizinle mesajlaşamayacak şekilde başınızdan savacaksınız. Bunu yaparken atarlanmanıza gerek yok. Kibarca hep aynı şeyi söyleyerek başınızdan savın: “Hey, şu an bir işim var sonra görüşürüz”.

Bu durumda iki şey olacak ki birincisinin korkusu yüzünden zaten birçok erkek, eski kız arkadaşına pipisiz telefon arkadaşı oluyor. Birinci ihtimal, kız size ulaşmayı bırakacak ve çok büyük ihtimalle bir daha asla uğraşmayacak. İkinci ihtimal, size neden böyle davrandığınızı soracak. Sakin bir şekilde “eski kız arkadaşıma telefon arkadaşı olmak gibi bir niyetim yok, buluşmadığımıza göre bana bir daha ulaşmanın da bir anlamı yok” diyeceksiniz.

Şimdi normalde bir kadın, böyle bencilce ve terk ettiğinin psikolojisini düşünmeden ulaşmaz ama bir üst bencillikteki kadın, bu lafınız üzerine sizi utandırmaya çalışabilir ya da kurbanı oynayabilir. Sakin olun, aynı şeyi söyleyin ve kapatın.

Burada eski sevgilinin sizi bir daha hiç aramaması ve bir daha hiç görüşmemeniz, eski sevgilinize telefon arkadaşı, psikolojik destek ünitesi olmanızdan daha iyi. Küçük de olsa bir ihtimali çöpe atmak kısa vadede size çok acı verecektir ama orta ve uzun vadede sizin için en faydalısı bu.

Sonuçta eski sevgiliyi engellemiyorsunuz, görüşmeyi reddetmiyorsunuz, atar yapmıyorsunuz. Tek yaptığınız, eski sevgilinize telefon arkadaşı olmayı reddetmek. Düşünün bir. Eğer aranızda yeniden bir şey olma ihtimali gerçekten varsa, sırf telefon arkadaşı olmayı reddettiniz diye, bunun olmaması mümkün mü? Sonuçta gerçek hayatta buluşmaya açıksınız, eğer size asgari ilgisi varsa ya da sonradan böyle bir ilgi oluşursa, eski sevgili size ulaşır.

İletişimi kes kuralının bu aşaması, ama bir yere gitmeyen ya da kız tarafından önü kesilen flörtte uygulayacağınız next (bir sonraki) yönteminden farklı. Next eylediğiniz kızda, siz kıza ulaşmadan kız size 2-3 kere ulaştığında buluşma teklif ediyorsunuz ve bu da onun son şansı oluyor (genellikle 2 tane teklifi reddettiği için next ettiğiniz kıza, verdiğiniz 3. şans bu).

Bazı durumlarda eski sevgili, sizin söylediklerinizi takmadan size ulaşmaya devam eder. Bu durumda artık, sizden hoşlanan ama sizin kendisinden hoşlanmadığınız kıza ne yapacaksanız onu yapmanız lazım. Güzellikle “buluşma olmayacaksa bana ulaşma” dediniz, kız bunu iplemiyor. Artık aramalarını açmamaya, cevapsız bırakmaya başlayabilirsiniz.

Şunu unutmayın ki, eski sevgilinin arada bir mesaj ya da arama şeklinde attığı kırıntıları bırakamayanlar genellikle, eski sevgiliye, başka birini bulana kadar duygusal destek ünitesi oluyorlar.

Peki ya eski sevgili buluşalım dedi ama arkadaşça olacak dedi. Bu durumda ne yapacağız?

Sitede arkadaş kalalım diyen kıza cevap diye bir yazı var. Çoğu erkek bu durumda o yazıyı uyguluyor ama buluşma arkadaşça olacak diyen kızla, bunu bir kereliğine takmayıp buluşabilirsiniz. Önemli olan bunun yüzünüze söylenmesi ya da sonraki buluşma tekliflerinde de öne sürülmesi. O zaman “arkadaş kalalım diyen kıza cevap” yazısını uygulayabilirsiniz.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Eski sevgilimle Instagram’da hikayelerimize bakıyoruz – Vaka Çalışması

Abi merhaba. Benim sana no contact kuralı konusunda bir sorum var.

Eski kız arkadaşım ile aynı alışveriş merkezinde çalışıyoruz ve tesadüfen tanıştık. Biraz flört ettikten sonra sevgili olduk. İlişki 3 ay sürdü ve onun tarafından bitirildi. Ben seni takip ediyorum ve no contact kuralından haberim vardı. Bana “şu an bir ilişki yürütebilecek gibi hissetmiyorum” dediğinde buna saygı duyduğumu ve fikri değişirse beni aramasını söyledim.

Şimdi iletişimi kes kuralını uygulamışsın ama terk edilmenize saygı duymayın bence. Kararını kabul ettiğini söyleyin yeter.

Kızın sana “şu an bir ilişki yürütecek gibi hissetmiyorum” derken, kibarca “şu an SENİNLE bir ilişki yürütecek gibi hissetmiyorum” dediğinin farkındasındır ama hatırlatayım.

İlişkide hatalarımın farkındayım, o nedenle onlarla seni sıkmayacağım. Benim sorum iletişimi kestikten sonrası ile ilgili.

Ayrılalı 1 ay oldu. Bu 1 ay içinde kendisine bir kez bile ulaşmadım, aynı alışveriş merkezinde çalışmaya devam etmemize rağmen bir kez bile karşılaşmamayı başardım. Ama Instagram’da takipleşmeye devam ediyoruz. Ben onu takipten çıkmadım, beni takipten de çıkarmadım. Doğru mu yaptım bilemedim.

Birinden ayrıldıktan sonra onu takip etmeyi bırakmanız daha iyi. Onu sizi takipten çıkarmanız ise bence normal bir ayrılıkta kaba bir hareket ve bunu yapmanız kötü olur. Zaten çoğu kadın, siz onu takipten çıktınız mı sizi takipten çıkarır.

 Yine de, eğer kızla irtibata geçmiyorsan, onun hikayelerini izlemiyorsan, kızın hesabına girmiyorsan (o fark etmese bile girmen zararlı), takip etmende ya da edilmende büyük bir problem yok.

Şimdi sorun şu. Bu kızın her hikayesine bakıyorum ve o da benim her hikayeme bakıyor. Ama iletişime geçmiyordum.

Şimdi 1 aydır iletişimi kes kuralını uyguladığını sanıyorsan yanılıyorsun. İletişimi kes kuralında doğru zihin yapısı, ayrıldığınız andan itibaren o sana ulaşmadığı sürece bu kızla bir daha başlamayacağınızı varsaymak ve bu varsayıma göre hareket etmektir.

Sen cinsel ve romantik bir ilişki istiyorsun ama o istemiyor. Burada masadan kalktın ve fikrin değişirse ara dedin. Diyelim ki bir araba satıyorsun ve arabaya 1 milyon lira istiyorsun. Ama karşındaki arabayı almam ya da o fiyata almam diyor. Bu durumda “tamam, fikrin değişirse ararsın” diyorsun. Şimdi bundan sonra telefon başında “ne zaman arayacak?”, “acaba fikri değişti mi?”, “acaba arar mı?” diye beklemezsin, arabayı da bekletmezsin. Tabii ki sürekli olarak arayıp “acaba fikrin değişti mi?” diye sormazsın zira alıcı o zaman senin muhtaç durumda olduğunu anlar ve hiç acele etmez ya da arabada ne defo var ki bu adam böyle diyerek hiç almaz.

Karşındaki insanın hikayelerine baktığın zaman, sanki mesaj atıp “hala beni düşünüyor musun?”, “fikrin değişti mi?” diye yoklamak gibi bir şey yapıyorsun. Sanki kızın evinin karşısında dürbünle konum almış, seni yeniden istediğini dair işaret arıyor gibi duruyorsun.

Sen kızın hikayelerine bakıp olumlu ya da olumsuz bir işaret görmeye çalışıyorsun. Ama bunu yaparken yanlışlıkla iki berbat şey yapıyorsun: (1) Kızın sanal olarak da olsa peşinde koşuyorsun ve kıza onu beklediğini gösterip kızı rahatlatıyorsun. Ve (2) seni terk etmiş insana duygusal yatırım yapmaya devam ederek ayrılık yarasının iyileşmesine neden oluyorsun. Böylece de bir kurşunla iki ayağına birden sıkıyorsun: Hem eski sevgiline itici oluyorsun hem de başka kızlara yönelemeyecek bir duygusal yatırıma giriyorsun.

Oysa iletişimi kestiğinde bir taşla iki kuş vurmak daha hayrına. Birincisi, kızın senin onu bıraktığını, arkanı dönüp gittiğini ve o sana ulaşmadığı sürece de ters istikamette yürüyüp kısa süre içerisinde geri dönüşsüz olarak bırakıp gideceğini düşünmesi lazım. Bunu umursayıp umursamaması ayrı konu ama gerçek iletişimi kes, karşı tarafta bu fikri her zaman yaratır. Yani kızın sana dönme ihtimali varsa bile bunu sıfırlıyorsun.

İkincisi, sen artık duygusal yatırım yapamadığın için, ayrılık acısından iyileşmeye başlarsın ve kız şansını kaybetmeden geri gelirse onunla yeni bir ilişkiye başlarsın, şansını kaybederse başka ilişkilere daha hızlı yelken açarsın.

AMA iletişimi kes kuralını, üzerinde durması gereken üç sütunun üstüne inşaa etmen lazım.

  • O sana ulaşmadan sen ona ulaşmıyorsun.
  • Ondan kesinlikle bilgi almıyorsun. Mümkünse Allah korusun ölse haberin olmayacak şekilde haber almıyorsun.
  • Ne kadar zor olursa olsun, ne kadar motivasyonun olmazsa olmasın, kendi hayatına odaklanıyorsun.

Bu eylem tabanlı üç sütundan sadece biri bile olmazsa, kural çalışmaz.

Sen şimdi sadece 2. Kuralı ihlal ettiğini sanabilirsin ama birincisini de ihlal ediyorsun. Ona ulaşıyorsun.

Benim tavsiyem, Instagramını takip ediyorsan bile sessize al ve asla girip bakma. Eğer bunu beceremiyorsan, 1-2 ay Instagrama girme.

Fakat son zamanlarda sürekli olarak benim hikayelerime bakmış mı diye bakıyorum.

O kadar da değil diyenler olacak ama bu da iletişimi kes kuralını bozar.

Sürekli ondan haber alıyorsun.

Yukarıdaki 3 kurala bir de 4. eklemek lazım. Ne kadar zor olursa olsun, bundan sonra bir daha hiç olmayacakmışsınız gibi davranmanız daha hayırlı.  Bundan iletişimi kes kuralı süresince doğru zihin yapısı yazısında bahsetmiştik. Üç kuralı da uygulayan ama üstüne bir de ümidi kesen, daha iyi sonuç alıyor. Ümit sanki aranızda olan görünmez bir bağı yaşatıyor gibi hissedebiliyorsunuz ama ümit bu durumda adamı maymun ediyor.

Ne onun hikayelerine bak, ne de senin hikayene kim bakmış diye girip bak. Onun hesabına girme bile. Bitmiş, bir daha başlamama ihtimali yüksek bir ilişkiye yatırım yapıp duruyorsun ve bu maalesef yeniden olma ihtimalini de azaltıyor. “Yahu abi farkında değil, neden ihtimaller azalsın?” diyorsunuz ama eğer yeniden olacaksa eninde sonunda yeniden buluşacaksınız ve tüm o duygusal yatırım üstünüzden akacak. Duygusal yatırım kokacaksınız. Kendisi olmadan bir yere ilerleyememiş, zayıf bir adam kokacaksınız. İtici olacaksınız.

Dün birden bire benim bir hikayemi beğendi. Ne yapacağımı şaşırdım. Bunun bana ulaştığı anlamına gelmediğini biliyorum.

Evet. Hikayeni beğenmesi, direkt sana hitap etmeyen yorum atması, sana yönelik imalarda bulunan hikayeler atması, vs. sana ulaştığı anlamına gelmiyor. Terk edenin ulaşması demek, mesaj atması veya araması demek.

Ama abi darmadağın oldum. Düne kadar azar azar da olsa iyi hissediyor gibiydim ama birden bire çok kötü hissetmeye başladım. Şiddetli bir mesaj atma isteği ile boğuşuyorum. Acil durumlarda aranacak arkadaşımı aramasam ve beni durdurmasa mesaj atardım herhalde. Adam bir yerde telefonu elimden almak zorunda kaldı Fazla içtim sanırım.

Bu tür kilit zamanlarda hiç içmeyin, içmeye gitmeyin.

Sanki 1 aylık iletişimi kes süreci boşa gitmiş gibi hissediyorum. Bugün de aynıyım. Bana bir akıl ver abi.

Şimdi merak etme, iletişimi kes kuralını uygulamadığın için boşa giden bir şey yok 😊 Ama iletişimi kes kuralını uygulamamanın cezasını çekiyorsun. Sen kendine itiraf etmesen bile sürekli olarak “kızın bana ilgisi var mı, fikri değişti mi” diye penceresinin önünde hoplaya zıplaya premsesi izliyordun. 1 ay boyunca bu kafa sana daha fazla duygusal yatırım yaptırdı, seni daha da zayıflattı. Bir tek tetikleyici ile tüm bu birikim ortaya çıktı.

Bu aşamada yapabileceğin tek şey, kızın hesabına bir daha hiç girmemek ve içindeki buhranı zamana bırakmak. Eğer kızı takip etmeyi bırakırsan ve gerçekten iletişimi kesersen buhran soğur. Alt tarafı bir hikayene beğeni attı diye çocuklarının anası olmayı isteyeceği yola girdi mi diye hayallere dalarsan, daha fazla işaret ararsan, eninde sonunda patlarsın ve kıza en zayıf halinle ulaşırsın. İletişimi kesmemenin zararı da bu zaten. En zayıf halinde ulaşıyorsun ve işi daha beter hale getiriyorsun.

Kızı takipten mi çıksam?

Eğer kızın hesabına girmemeyi beceremezsen evet. Ama şimdi sana beğeni attıktan hemen sonra çıkarsan, bu kıza “bana ulaşma” demek gibi bir şey. O nedenle eğer becerebiliyorsan Instadan çıkıp bir ay hiç girmemeni tavsiye ederim.

Bu konuda çok karşılaştığım bir soru var, eminim bu durumda olanların çok canını sıkacak bir cevabım var:

“Terk eden o ama sürekli olarak hüzünlü parçalar paylaşıyor, ne kadar üzgün olduğunu ima ediyor,  sence benim ona ulaşmamı mı istiyor” diye soran arkadaşlar, sizin değil de başkalarının tesellisini arıyor olma ihtimalini gözden kaçırmayın. “Bakın üzgünüm ama boştayım, yakışıklı taliplerimin tesellisini beklerim” amacıyla yapıyor olabilir. Hemen sinirlenip depresifleşmeyin, zira böyle olmayabilir ama yakışıklı taliplerin tesellisini istemiyorsa bile arkadaşlarından ilgi arıyor olabilir. Yani üstünüze alınmayın. Yahu üstünüze alınmayı bırakın, bundan haberdar olmayın.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

25 sene önceki eski kız arkadaşımı unutamıyorum – Vaka Çalışması

Merhaba, Ben tek çocuk olarak büyüdüm. Annem ve babam ben 7 yaşındayken boşandılar ve boşanmadan sonra babam yeni bir aile kurdu ve benimle pek ilgilenmedi. Gerçi ben ilgilenmedi sanıyordum ama zamanla, duygusal ve fiziksel şiddete yatkın bir psikopat olan annem yüzünden ilgilenemediğini anlamaya başladım.

Yine de bir şekilde ilgilenmesi lazımdı diyeceğim ama bazı kadınlar gerçekten inanılmaz derecede saldırganlar. Bir yerden sonra erkek tamamen havlu atabiliyor. Çocukları ile ilgilenmeyen, kendi benliğine boğulmuş iğrenç babalar var, yok değiller. Ama çocukları ile kopan bazı babalarda durum eski eşin bunu imkansız hale getirmesi oluyor.

Annem aşırı narsist, duygusal olarak mesafeli ve depresif bir kadındı. Annem ile büyüdüm ama evde yapayalnız büyüdüm de diyebilirim. Annem gece geç saatlere kadar çalışıyordu ve gündüz ise neredeyse tamamen uyuyordu. Aslına bakarsanız uyuması daha iyiydi, her ne kadar yapayalnız kalsam da yalnız kalmak, onun uyanık zamanlarındaki bitmek bilmeyen aşağılamalarından iyiydi.

Bu kadar duygusal ihmal, bir şekilde çözümlenmezse yetişkinlikte ciddi bağlanma sorunlarına yol açabilir.

20 yaşındayken hayatımın aşkını daha doğrusu saplantısını buldum. Aslına bakarsanız o beni buldu. Ben o zamanlar liseyi bitirmiştim ve esnaf olarak çalışıyordum. 20 yaşına kadar hiç kız arkadaşım olmamıştı. Sadece 16-18 yaşları arasında platonik olarak sevdiğim bir kız vardı ama lise bitince o üniversiteye gitti ve kendisini bir daha hiç görmedim.

İlk kız arkadaşımla milli oldum. Beni buldu demiştim, evet kendisi 22 yaşındaydı ve seri halde takıldığı serserilerden bıktığı için artık iyi bir çocuk istediğini, benim hem yakışıklı hem de iyi bir çocuk olduğum için ideal olduğumu söyleyerek bana yürüdü. Güzel bir kız, o zaman bizim muhitte bir dükkanda çalışıyor. Ben hayır diyemedim, demeyi hiç istemedim tabii.

Şimdi bahsettiğin kız ciddi kırmızı alarm. Böyle bir kadın genelde serserilerle tükenir ama şarjı yeniden dolunca serserilere ve serserilerle hopladığı kötü yaşama dönmeden duramaz. Daha yaşını başını almış olsa durmak zorunda kalabilirdi ama bu kız çok genç olduğu için durması zor.

Ben bir iyi çocuk olarak, iyi çocukluğun hakkını verdim 😀 Bu bataklık çiçeğine bir gül gibi davrandım, mutlu olsun diye bir dediğini iki etmedim. Onu kaybetmekten çok ama çok korktum. Onu hayatımın merkezi yaptım. Tam bir embesil olduğum için, onu kötü bir hayattan kurtaran şövalye gibi hissediyordum kendimi.

Beyaz şövalye, kurtarıcı planı, ecnebilerin çok yerinde tabiri ile Captain Save a Hoe ☹

Tahmin edebileceğiniz gibi bütün bunların sonucunda tam bir ayak paspasına döndüm. Üstüne sadece ayakkabı temizlemek için basılmayıp, sürekli tekmelenen ve üzerinde tepinilen bir ayak paspası oldum.

Ne ekersen, onu biçersin ☹

6-7 ay içerisinde ilişkimizden, hayatından sıkılmaya başladı ve yavaş yavaş eski saçmasapan hayatına geri döndü. Onu kaybedeceğim, beni aldatacak korkusundan tırnaklarımı yedim. Serseri “sadece” arkadaş olan erkek arkadaşlar, bar, kulüp, içki, madde her şeyi var.

Şarjı doldurmuş, şimdi boşaltma zamanı.

1 yıl sonunda beni terk etti ve tamamen eski hayatına döndü. Bunun beni yıktığını söylememe gerek yok. Ağladım, bağırdım, kendime zarar verdim, daha geri dönüşsüz zararlar verme fikirleri ile boğuştum. Kendimi çok ama çok değersiz hissettim.

Bu tür saplantılı aşk durumları genellikle çok erken yaşlarda bize ilgi ve değer vermesi gereken kişiden bunları alamamanın ve sonra romantik ilişki hatta sadece karşılıksız ilgi ile hayatımıza giren biri ile, bu çok önemli ilgi açığını kapama ihtiyacından kaynaklanır.

Kendime gelmem 2 sene sürdü ve 2 sene sonra kötü bir tercih daha yaptım. Bu kötü tercih beni aldattı.

25 yaşında, karımla evlendirildim. Görücü usulü evlendik. Karım gerçekten de bir erkeğin görebileceği en nazik, en cefakar eş. Bana sürekli destek oldu. Ama çok erken evlendim. Aklım hala eski sevgilimde olarak evlendim.

Kızın başını yakmadın umarım. Bundan sonra gerilimli bir hikaye oldu.

Ona kendimi olduğumdan çok daha nitelikli biri olarak pazarladım, eski yaralarımı sakladım.

Karım gerçekten iyi bir insan ve onu insan olarak, çocuklarımın annesi olarak çok seviyorum ve kaybetmekten de korkuyorum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, onunla evlenmenin,  hayatımı kurtardığını görebiliyorum.

Ama aramızda o kimya, o çekim yok. Çirkin bir kadın değil ama yok işte. İlk kız arkadaşımla olduğu gibi hissetmenin yanından bile geçemez.

Zira sen bombok maddelere bağımlı olup hayatın gerçek güzelliklerini bok eden bir bağımlısın, keşsin. Seni ayak paspası, şarj aleti gibi kullanıp sonra posanı çöpe atan bir orospuya bağımlı olmuşsun ve kendini düzeltmediğin sürece de öyle kalacaksın.

Annenden alamadığın daha doğrusu annenin senden esirgediği o sevgiye, ilgiye yetişkin bir erkek olarak artık ihtiyacın olmadığın anlayıp kendini sağaltacağına (kolay değil ama mümkün), o sevgi ve ilgiyi annen gibi seni sevmeyen, sana değer vermeyen bir serseri artığından alarak düzeleceğin hayaline sarılmışsın. Bu nedenle de ancak ve ancak sana ilgisi, sevgisi olmayan kadınlara çekim duyabilirsin. Seni seveni hor görürsün.

Belki de sevgi nedir bilmediğimden, onu sevemedim. Ama eski kız arkadaşımı çok sevmiştim.

Eski kız arkadaşını çok sevdiğini sanmam. Saplantılı aşk sevgi değildir. Sen eski kız arkadaşına bağımlı oldun, takıntılı oldun. Sevgi değil bu.

Senin durumunda, eski kız arkadaşını annen yerine koydun, o seni sevse annenin açtığı yara kapanacak sandın.

Bütün evliliğim boyunca sıklıkla, eski kız arkadaşımı düşündüm. İlk çocuğum doğduğunda, karım hastanede çocuğu kucağına alırken ben onun yerinde eski kız arkadaşımı hayal ettim.

Önce kamu spotu: eski kız arkadaşının ya da erkek arkadaşını düşünen, başkasının artığı insanlarla ilişkiye girmeyin, girenleri uyarın.

Şimdi sana geri dönelim. OHA.

Ona olan hislerimden hiç kurtulamadım.

İlk çocuğumun doğumu ile bunları hissetmem ile evliliğimi sorguladım ama bir sene geçmeden ikinci çocuk yola çıktı.

Bugün iki yetişkin çocuk sahibi bir aile babasıyım ve çalkantılar içindeki ruh halime uyup evliliği bitirmedim. Onların da benim gibi boşanmış bir ailede büyümesini istemedim. Aslına bakarsanız boşansak bile eşim, annem gibi lanet biri olmadığı için benim yaşadığım cehennemi yaşama ihtimalleri çok azdı ama o riski göze almadım.

Adını Bekir koyacaktım ama neyse ki Bekir gibi çocuklarını yalan etmemişsin.

Şimdi 47 yaşındayım ve kendimi bildim bileli hiç mutlu olamadım.

Takdir edilesi bir şey yapmışsın ama mutluluk evini terk etmekte değil, bu eski sevgili takıntısından kurtulmaktaydı zaten. Bu konuda hiç çaban oldu mu acaba?

Karım mutlu olmadığımın farkında ve birkaç kere bana yıllar boyunca ne zaman terk edip gideceğimi merak edip durduğunu, bundan korktuğunu ama bunun olmamasına çok şaşırdığını söyledi. Buna rağmen kendisi beni hiç bırakmadı.

Senin profilinde adamları biraz tanıyorsam, seni bıraksaydı birden bire değere binerdi, peşinde koşardın. Özdeğeri düşük insanlar, kendilerine değer vereni, kendilerini isteyeni hor görürler, kendilerine değer vermeyenin, kendilerini istemeyenin peşinde koşarlar.

Babamla yeniden bağ kurdum ama annemle bağımı tamamen kestim. Çocuklara yaklaşmasına asla izin vermedim, kendisini de hayatımdan tamamen attım. Tabii ki ölene kadar benim ne kadar nankör bir çocuk olduğumu, benim için yaptığı onca şeyden sonra benim ona sırtımı çevirdiğimi vs. sayıklaya sayıklaya, tek bir öz eleştiri bile yapmadan öldü gitti.

Hak etmiş.

Büyüdükçe, anneme karşı olan öfkem, ona acımaya dönüştü. Ailemden uzak tutma sebebim, her girdiği ortamı çirkinleştireceğini bilmemdi.

Evet acınası biriymiş. Böyle bir insanın çocuğuna kustuğu neyse, kendi içlerindeki acı onun 10 mislidir.

Şimdi asıl konuya gelelim.

Yuh, bu giriş miydi?

İlişkimizden tam 25 sene sonra, eski kız arkadaşım hayatıma yeniden girdi.

Yani 25 sene önceki şeye “ilişkim” demene mi eyvah diyeyim, kadının hayatına girmesine mi bilemedim!

O da evli ve yetişkin çocukları var. Daha önce gittiğim bir terapist, bir kapanış için onunla görüşmemi söylediği için ona ulaştım. Evet bunun çok yanlış bir şey olduğunu biliyorum.

Yahu, tamam bu konuda eğitimi sertifikası var ama çok kötü bir tavsiye ☹

Karım bunu biliyor ve ilk defa yaşadığım bir sinir krizinden sonra, bunun benim sorunumu çözeceğini umduğu için eski sevgilime ulaşmamı onayladı.

O kadının seni 100 kez terk etmesi lazımdı. Gerçi garanti değil ama bir kez terk etse eski sevgilini unuturdun muhtemelen. Sana çok toleranslı davranmış ve davranıyor. Bu da bence büyük bir hata.

Bu arada bu yaşıma geldim, hiç arkadaşım yok. Birkaç psikolojik problem teşhisim var ve onlarla boğuşuyorum.

Benim de okumaya devam etmek için, sert bir içkiye ihtiyacım var. Hikayen bir yandan da çocuk sahibi olanlar için ibretlik. Çocuğunu ihmal etmenin nasıl sonuçlar doğuracağına dair.

Neyse, eski kız arkadaşım ile buluştuk. Benden geçmiş için özür diledi. Sosyal medyadan ekleştik. Beni sıklıkla gönüllü çalıştığı bir yardım kuruluşuna çağırdı.

Fiziksel olarak karımı hiç aldatmadım ama duygusal olarak kendimi çok kaptırdım. Kaygı ve gözyaşı dolu bir süreçteyim. Resmen bütün gün ondan telefon ya da mesaj bekler haldeyim. Yetmiyor, sosyal medya fotoğraflarıma bir beğeni atar mı diye bekleyip duruyorum. Atmadığı zaman çok kötü hissediyorum.

Saplantılı aşk bu:

“Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”

Ona yardıma gitmeye devam ettim ve bu süre zarfında kendimi kullanılıyor hissettim. Peşinde koştum. Bir süre sonra bu kuruluşa gitmeyi bıraktım, eskisi kadar görüşmüyoruz ama onu düşünmeden duramıyorum.

Yıllar önce beraberken onun için yeterli olamadığım için çok üzülüyorum.

Birader yıllar önce bu kadın aşırı yolluydu, bir erkek hiçbir zaman yetmez modundaydı. Sen ise çocukluğunda annene karşı geliştirdiğin daha doğrusu annenin sende geliştirdiği “sen benim için yeterli değilsin” inancını, bu kıza da yansıtıyorsun. Gerçi bu nedenle gerçekten yetersiz olup, olayı kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüştürüyorsun ama yetersizlik hissi annenden kalma ve bir şekilde bu kadına aktarmışsın:

“Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”

Sürekli olarak onunla olmayarak yaşamaktan kurtulduğum kötü şeyleri ve sahip olduğum iyi şeyleri düşünsem de düşüncelerimi durduramıyorum.

Bakınız, “çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılama” olayı.

Bu şekilde arkadaş olarak devam etmeli miyim?

Hayır.

İki eski partner, başkaları ile evliyken bu şekilde arkadaş kalmalı mı?

Kesinlikle hayır.

Bu hissettiklerim gerçek duygular mı yoksa travma bağı gibi bir şey mi?

Bu hissettiklerin sevgi değiller, daha önce söylediğim gibi annen ile ilişkinde beyninde kablolanan bir devrenin, bu kadının imajına takılmasından kaynaklanıyorlar.

Nöroplastisite setinin üçüncü kitabında, ünlü nöro bilimci Uberman’dan şöyle bir alıntı var:

Yani bizim anne babadan ayrılma ve yeniden birleşme durumlarına tepki verme işine ayrılmış nöronlarımız ve hormon sistemlerimiz var. Aynı nöron devreleri, aynı hormon sistemleri, bir şekilde yeniden tasarlanıp hayatın ilerleyen aşamalarında tamamen farklı tipteki bağlanmaları yönetmeye başlıyorlar.

Bir psikolog, konuşmaya bile başlamadan hayatımızın tamamında kullanacağımız bir şablon oluşturduğumuzu ve şablonların ilişkilerimize uyarlandığını ya da daha doğrusu ilişkilerimizin bu şablonlara uyarlandığını söylediğinde, bu söylemin fizyolojik bir temeli var.

Romantik ilişkileri nasıl bulduğumuzu, nasıl sürdürdüğümüzü, nasıl bitirdiğimizi ve nasıl yeniden kurduğumuzu belirleyen şablonlar, yeni ortamlarda ebeveynlerimizin varlığı ve yokluğunda nasıl ve ne kadar güvende hissettiğimizi belirleyen yani tamamen farklı önceliklere sahip olan bir şablona bağlı. Ve nöron resimleme yani beyin tarama araştırmaları, vücuttaki hormon ölçümleri ve beyindeki nörokimyasal ölçümleri bunu destekliyor.

Bunu anlamanız çok önemli. Bir insan eğer romantik bağlanmalar kurma ve yürütme konusunda başarılı ya da başarısız ise bu, o insanın hayatının çok önceki aşamalarda sahip olduğu şablonları yansıtıyor. Ama daha önce söylediğim gibi, bu şablonlar zaman içinde değişebilirler. Ve bu şablonları zamanla değiştirme konusunda elinizdeki en güçlü silah, bu bağlanmaların varlığını ve yeniden şekillendirilebilir olduklarını bilmeniz. Bu şablonlar, nöroplastisite sayesinde değişebiliyorlar.

Senin karını istememen ve bu kadını istemen, karının yetersiz olmasından değil (aslına bakarsan sana fazla bile), senin annen tarafından yaratılan eksikliği, spesifik olarak sadece eski sevgilinin (bu kadına eski sevgili demek de garip geliyor, 3 asır olmuş antik sevgili desek daha doğru) kapatacağını hissetmen ki bu gerçekdışı bir inanç. Ama maalesef her kör inanç gibi oldukça güçlü bir inanç.

Peki bu sağlıksız devreler neden karına değil de bu kadına bağlandı? Muhtemelen karın senin annen gibi davranmadığı için. Karın annen gibi davranmadığından, bu derin boşluğu kapatacak hayali rövanşı temsil edemiyor.  Bu kadın annen gibi davrandığından sendeki somut kablolamayı tetikliyor.

Benim tecrübeme ve gördüklerime göre ilişkilerde kapanış, iletişimi tamamen, bir daha asla başlatmayacak şekilde bitirmekle, arkanı dönüp gitmekle olur. Bu antik sevgiliyi hayatından tamamen çıkarman lazım. Sosyal medyadan, her yerden.

Benim son olarak sana iki tavsiyem var. Birincisi, hiç arkadaşım yok diyorsun ve bu sorunu bu yaşta bile çözmen gerekecek. Hayatına daha fazla doyurucu ilişki ve eğlence katman lazım.  Zaten varolan düşkünlüğünü daha da beter hale getiriyorsun.

İkincisi, bu kadının senin somut şekilde kablolanmış ama artık var olmayan bir muhtaçlığını giderecek tek figür olması konusu. Evet bu belki doğru, diyelim doğru ama hem tek çözüm değil hem de doğru çözüm değil. Senin için doğru çözüm annenin seni duygusal olarak, baban da fiziksel olarak terk etmesi ile oluşan çocukluk açlığından, artık çocuk olmadığını ve bu kablolamaya hiç ihtiyacın olmadığını anlayıp kurtulman. Yani şiddetli ihtiyacını, muhtemelen gelip doyurmayacak bir kadınla doyurma fantezini bırakman lazım. Bunun yerine yetişkin bir erkek olarak, çocukluk ihtiyacının artık varolmadığını kavraman lazım.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.

Evliyim ama çok yakın arkadaşım bir kadını aklımdan çıkaramıyorum – Vaka Çalışması

Merhaba, ben 38 yaşındayım ve 12 yıldır evliyim. 8 yaşında bir oğlum var.

Allah bağışlasın. 26 yaşında evlendin ve 32 yaşında baba oldun yani. Devam edelim.

Baba olduğumda bunalıma girdim. Baba olmaya hiç ama hiç hazır değildim ve baba olmanın getirdiği duygusal, maddi ve fiziksel yükle baş etmekte çok zorladım. Kendi çocukluğumdan kalma birçok güvensizliğim ortaya çıktı özellikle de kendi alkolik babamla ilgili şeyler. Babamla özellikle ergenlik yıllarımda çok ciddi sorunlarım vardı. Şimdi bir sorunumuz yok ama sanırım aşamadığım şeyler var.

Aşamadığın şeyler olduğu kesin zira 6 sene evlilikten sonra 30 yaş üstünde de çocuğa hazır değilim anormal bir durum. Hani 32 yaşından sonra da baba olabilirsin ama bir erkek 27-28 yaşından itibaren zihinsel ve fiziksel olarak baba olacak güçte olmalı.

Babanla olan ilişkinden dolayı, baba olmak ile ilgili düşüncelerin oldukça çarpık olabilir yani “aşamadığım şeyler var” derken haklısın.

Oğlum doğduktan birkaç ay sonra, beraber çalıştığım bir kadınla duygusal bir ilişki yaşamaya başladım. Depresyondaydım, yakınlık arıyordum ve bana duymaya ihtiyacım olan şeyleri söylüyordu. Bu kadın arkadaşlığımızı kullanarak, arkadaşlık sınırlarını ihlal etti.

Bana karşılıklı yapılmış, senin de sorumluluğun olan ve senin evli olman nedeniyle daha da suçlu olduğun bir duygusal ilişki gibi geldi. İlginç bir şekilde yaptığının sorumluluğunu almıyorsun. Daha çok kurban gibi konuşuyorsun.

Bu ilişkiden sonra insanlara güven problemi yaşamaya başladım, özellikle kadın arkadaşlarıma şüphe ile yaklaşıp durdum.

Aldatan sensin ama sen mi güven sorunu yaşadın?!? Kurban psikolojisinden çık. Sorumluluk alıp büyük yanlış yaptığını kabul etmek yerine, manipülatif bir kadının kurbanı oldum diye psikolojik buhran yaşamayı tercih ediyorsun.

Şu an karımla ilişkim harika. Kendime iyi bakıyorum, spor yapıyorum, vs.

Spor salonunda tanıştığım bir kadınla zaman içinde arkadaş olduk. Beraber çok iyi vakit geçiriyoruz.

Hayda! Bir erkek ile bir kadın arkadaş grubu içinde birbirlerine arkadaşça davranabilir ama evli bir erkekle bir kadın, beraber çok iyi vakit geçirecekleri şekilde “arkadaş” olmazlar. Yine aldatma işindesin ve karınla ilişkin harika falan değil.

Bu kadına karşı arkadaşça ama yoğun duygular besliyorum.

Kendini kandırma potansiyelin çok yüksek. Arkadaşça yoğun duygu diye bir şey yoktur. Bu kadınla deliler gibi seks yapmak istiyorsun, bunu bastırmak için zihin jimnastiği yapıyorsun.

Sürekli onu düşünüyorum. Sadece arkadaş olmak istiyorum ama bazen zihnime istenmeyen düşünceler doluyor ve bunlara engel olamıyorum.

İstenmeyen düşünceler çeşitli pozisyonlarda geliyor galiba. Sadece arkadaş olmak istemiyorsun. Sadece arkadaş da olamazsın zaten.

Beraberken çok iyi vakit geçiren iki iyi arkadaşız. Saatlerce konuşuyoruz ve aramızda çok derin bir ilişki var. Arkadaşlığımız hergün daha da sağlamlaşıyor.

Ne diyeceğimi bilemedim. Yuh ile “tüh senin kalıbına” arasında gidip geldim. Sen sanırım her türlü aldatma olayını (duygusal aldatma da aldatmadır) “manipüle edildim”, “sadece arkadaşız” diye kendinden bile saklamaya çalışıyorsun sanırım. 40’ına merdiven dayamış adamsın ama çok çocukça bir tarafın var.

Terapiye gidiyorum ve terapistim, evlilik dışında arkadaşlarımın olmasının ruh sağlığım için çok önemli olduğunu söylüyor.

Evet ama erkek arkadaşlara ve arkadaş gruplarına ihtiyacın var. Seninkisi bir kadınla uzun süre beraberce vakit geçirmek, özellikle de arkadaşlığınızı zihninde değişik pozisyonlarda derinleştirdiğin bir kadını. Evli bir erkeğin böyle bir kadın arkadaşı olmaz.

Karım da arkadaşlarım olmasını destekliyor.

Karın spor salonundan bir kadınla saatlerce başbaşa kaldığını biliyor mu? Sanmam.

Bu kadınla ilgili istemediğim düşüncelerimden nasıl kurtulabilirim?

Kadınla tüm iletişimini keserek. Spor salonunu da değiştirmen gerekecek.

Böyle düşünceler olmadan bir arkadaşlık kurmak istiyorum.

Olmaz, mümkün değil. Etik değil. Bu kadınla tüm iletişimini kesmen gerekecek. Spor salonunu da değiştirmen gerekecek.

Bu kadınla arkadaşlığımı kaybetmek istemiyorum, böyle arkadaşlar kolay bulunmuyor.

Bu kadınla arkadaş değilsin. Bu kadınla deliler gibi seks yapmak istiyorsun, onu yapamayınca da fantezilere boğuluyorsun. Yahu aklından bir şey geçmese bile böyle arkadaşlık olmaz, evli erkek teke tek bir kadınla buluşmaz. Hani eski bir arkadaşın olur bir iki buluşursun da değil. Yeni tanıştığın bir kadın ve sürekli buluşuyorsunuz!

Birgün bir sevgili bulmasından ve arkadaşlığımızı kesmesinden çok korkuyorum.

Sen arkadaşı değilsin, friendzone vatandaşısın. Kadın senin evli olduğunu biliyor mu? Evli olduğunu saklayan çok adam var çünkü. Ama şu lafın bile senin onu arkadaş olarak görmediğine işaret.

Şuna bahse girerim ki bu kadın seni birgün evine çağırsa ve üzerine atlasa, hiç düşünmeden seks yaparsın. Sonra da “arkadaşlık sınırlarımızı aştı, beni kullandı, güvenim kalmadı” diye kendini avutursun. Bahse girerim, sizin seks yapmamanızın tek sebebi kadının seninle seks yapmaması.

Konuştuğun şeyler ile yaptığın şeyler arasında büyük uçurum var. Bir yandan bir kadınla görüşüyorsun, kadını ciddi şekilde arzuluyorsun, bir yandan bunu kendine arkadaşlık olarak yutturuyorsun.

Bu konuda ne yapmam lazım?

Senin yapman gereken şey, yapmak istediğin şeyin tam tersi. Birebir “arkadaş” olarak görüştüğün kadınla tüm iletişimi kesmelisin. Bir yandan için için cinsel ve duygusal olarak arzulayayım, bir yandan da bu kadınla arkadaş gibi görüşeyim diye bir şey yok. Özellikle de evli bir erkek için böyle bir şey yok.

Sen burada olmayacak bir şeyi elde etmeye çalışıyorsun. Burada işin tek oluru, senin bu kadını hayatından tamamen çıkarmak. Kadın seni cinsel olarak arzuluyor olsaydı, friendzone’da olmasaydın da yapman gereken buydu ama bir de friendzone olayı var.

Bazı şeyleri yaşayamadan erkenden evlenmişe benziyorsun ve gözün sürekli olarak dışarıda. Benim tahminim, eğer anlattığın iki kadından daha fazlasını bulacak kapasiten olsa, eşini birçok kez fiziksel ve duygusal olarak aldatırdın.

Erkenden evlenmiş ve bir şeyleri yaşayamamış bile olsan, artık o kararı verdin, üstüne çocuk da yaptın. Eğer karın iyi bir eş ise, piyasaya çıkıp 12 sene önce yaşayamadığın şeyleri yaşamaya çalışma. Bunu boşanarak bile yapmanı tavsiye etmem zira baba olarak sorumlulukların olduğunu da unutma. Zaten karınla aran sandığın kadar iyi olmasa bile, iyi görünüyor.  Öyle olmasa oradaki “kurban” durumunu da burada detaylı anlatırdın ama görünen o ki evliliğinde sana karşı yapılan bir yanlış yok.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Sorularınıza Patreon chat alanında daha hızlı cevap verebiliyorum.