Eski sevgilim engeli kaldırdı ama yazmıyor. Ne yapmalıyım?

Bu yazıda çok kısa ama çok sorulan bir soruyu ele alacağım. Bu soruyu çok büyük oranda terk edilenler soruyorlar o nedenle engelleyen eski sevgilinin terk ettiği senaryo hakkında konuşuyorum.

Abi eski sevgilim beni engellemişti ama engelimi açtı. Ne yapmaya çalışıyor? Ben ne yapmalıyım?

Eski sevgilim engelimi kaldırdı, ne yapmalıyım / ne yapmaya çalışıyor / amacı ne sorusunu soranların çok büyük bir kısmı, sürekli olarak eski sevgililerini takip eden kişiler. Engellenmiş olmalarına rağmen, sürekli olarak engel açıldı mı, hala engelli miyim diye bakıyorlar.

Öncelikle şunu söyleyeyim, benim burada çokça bahsettiğim iletişimi kes kuralını (no contact kuralı) uyguluyor olsaydınız, eski sevgilinizin engeli kaldırdığından haberiniz olmazdı. Daha doğru bir şekilde söylemem gerekirse, sizin iletişimi kes kuralı uyguluyor olmanız yani eski sevgilinizin, size direkt ulaşması hariç, engeli kaldırıp kaldırmadığından haberinizin olmaması gerekiyordu.

Bunu söylüyorum zira bu sorunun şu versiyonu ile çok karşılaşıyorum: “Abi şu kadar zamandır iletişimi kes kuralı uyguluyorum, eski sevgilim engeli kaldırdı. Ne yapmalıyım?”

Şimdi bu soruyu soranların çok az bir kısmı tesadüfen engellerinin kaldırıldığını görüyorlar ama çoğu engelin kaldırıldığını biliyorlar zira bunu sıklıkla kontrol ediyorlar. Yani çoğu, iletişimi kes kuralı uygulamıyor. Sadece aramamayı beceriyorlar, o kadar.

Sizi engelleyen eski sevgilinin engeli kaldırdığını görmemeniz lazım ama sonuçta gördünüz. Bu ne anlama geliyor? Bu sorunun cevabı, ne anlama gelmediğinde gizli ki aslında soruyu soranların asıl öğrenmek istediği de bu:

Eski sevgilinin engeli kaldırması, sizin kendisine ulaşmanızı istediği anlamına gelmiyor. Eski sevgilinin engeli kaldırması, kendisine ulaşmanız için bir davetiye değil.

Bu soruyu soranların çoğunun öğrenmek istediği bu. Asıl soru, “eski sevgilim engeli kaldırdı, ona ulaşmamı mı istiyor?” Cevabı ise muhtemelen hayır.

Şimdi tabii ki eski sevgiliniz sizin ona ulaşmanızı tahrik etmek için engeli kaldırmış olabilir ama sizin ona ulaşmanızı istiyor olsa bile, bu otomatik olarak sizi istiyor anlamına gelmiyor. Sizi istemediği halde sizden haber almak için bunu yapıyor olabilir. Onu unutup unutmadığınızı görmek için engeli açıyor olabilir. Olabilir de olabilir.

Kısacası, eski sevgili engeli açtığında, hem sizin ona ulaşmanızı hem de sizi isteme ihtimali düşük. Yani “ne yapmaya çalışıyor?” ya da “amacı ne?” diye sorduğunuzda almayı umduğunuz cevabın gerçek olma ihtimali düşük. Peki bu gerçek olsa ne yapmalısınız?

Eski sevgili sizi engelledikten sonra sizin engelinizi açsa bile, bu engeli açması sizi yeniden istiyor ya da özlüyor olması nedenli olsa bile, sizin ona ulaşmamanız gerekiyor. Siz zaten amacının bu olup olmadığını biliyorsunuz ama emin olun, amacının bu olması daha düşük ihtimal.

Yani bu durumla karşılaştığınızda, en iyisi bilmemek ama bunu bildiğinizde, iletişimi kesmeye devam edin. Sadece ona ulaşmayın demiyorum, onun engeli açtıktan sonra ne yaptığını da bilmeyin. Örneğin yeniden engellerse bunu bilmeyin. Hala açık tutuyorsa bunu da bilmeyin.

Engeli açtı, bu bir fırsattır diye ulaşanların çoğu hüsrana uğruyor. Büyük oranda direkt reddediliyorlar ama bu ulaşma sonrası buluşanların da çoğu havasını alıyor. Engel açılsa bile ulaşmayın.

Bunun tek istisnası, size bir iftira atıldığında, engeli açtığını görürseniz, gerçeği yazmak ama çoğu insan bu durumda değil. Bu durumda olsanız bile geri dönmesi için ikna etmeye kalkmayın.

Bu tavsiyem üzerine ulaşmayan insanlar, karşı taraf ulaşmadığında ya da yeniden engellediğinde, bir fırsat penceresi kaçırdıklarını düşünerek pişman oluyorlar. Oysa eğer engel açıldıktan sonra karşı taraf size ulaşmıyorsa, çok ama çok büyük ihtimalle siz ulaştığınızda da hüsrana uğrayacaktınız. O nedenle rahat olun.

Terk eden eski sevgili engeli açtığında, eğer sizinle görüşmek istiyorsa, siz ona ulaşmadığınız zaman, sizin engelin açıldığını görmediğinizi de düşünerek, size ulaşıyor. Eski sevgili çok inatçı, çok gururlu falan gibi şeylerle kendinizi kandırmayın. Bunlar karşı tarafa ulaşma bahanesi ama eğer gerçeklerse, terk ediyor, engelliyor ve engeli açınca da utanmadan sizin ulaşmanızı mı bekliyor? Öyle insanla ilişkiden hayır gelmez, yeniden başlamasanız çok daha iyi.

Son olarak söyleyeceğim şu ki, iletişimi kes kuralını doğru zihin yapısı ile uygulayın. “Engeli açtı ne yapmalıyım?”, “engeli açtı amacı ne?”, “bir daha engeller mi?”, “ulaşmazsam fırsat kaçar mı?” gibi sorular doğru zihin yapısından gelmiyor maalesef. Doğru zihin yapısı her şeyden önce engeli açtığını bilmemenizi sağlar ama engelin açıldığını bildiğiniz durumlarda doğru zihin yapısı “engeli açsa bile iletişimi başlatacak kişi ben değilim”, “iletişimi başlatmazsa kendi kaybeder” olmalı. Zira siz kendi kafanızda iletişime geçilmezse kaybedilecek kişi değilseniz, ilişkiyi çöpe atan karşı taraf olsa bile çöpe atlayıp ilişkiyi oradan çıkarması gereken kişi iseniz, karşı tarafın sizi kaybedilecek biri gibi görmesi, sizi ilişki için çabalamaya değer biri görmesi çok ama çok zor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sevgilim beni engelledi (seni seven öldü zalım basımı) – Vaka Çalışması

Mahmut abi merhaba. Dün engellenmemin ardından buraya yazıyorum.

Yaklaşık 2 hafta önce sevgilimle yattıktan sonra büyük bir kavgaya tutuştuk ve açıkçası 8 aylık ilişkimiz boyunca hiç böylesini yaşamamıştık. Bu kavgada o kadar utandırıcı hatalar yaptım, o kadar kendimi küçük düşürdüm ki yazmaya utanırım.

En sonunda evinden ayrıldım ama pas pas olmuştum çok hatalarım oldu. Hepsini kabul ediyorum ama giderken kız yüzüme bile bakmadı ne kadar hatalar yapsamda hak etmediğim bir muamele gördüm ayrılırken.

Ne yaptın yalvarıp yakardın mı anlamadım?

Gel zaman git zaman kız başka ülkeye düğüne gitti (yurt dışındayız). Geldi ben ayrıldık diye kafama kodladım ve no contact uygulamaya başladım.

Şimdi ayrılma olmamış ama eğer sen haklıysan kıza ulaşmaman lazım.

En son olaylardan sonra ayrılığı kabullenmiştim.

“Ben ayrıldım, o kavgadan ve bana yaptığı saygısızlıktan sonra ona da söylememe gerek yok” diyorsan başka.

Neyse 2 gün önce bana mesaj attı ve “Müsaitsen bir konuşalım istersen” yazdı. Ben de kırıldığımdan ve kafamdan silmeye çalıştığımdan dolayı ona Edip Akbayram’ın Seni seven öldü şarkısını yolladım.

Hahaha 😀 Bugün de senin için utandık.

Ama hala seviyordum kendisini bunu yaparken bile neyse anında gördü ve “anladım” yazdı.

Doğru cevap 🙂 Burada ilişki içi rollerin nasıl değiştiğini görebiliyor musun? Kırgın, mahsun, aşık bir şekilde karşı tarafı bekleyen, kendisine ulaştığında şarkılı trip atan taraf olmuşsun. İlişkinin kadını olmuşsun. Bir de umursamaz, hayatına bakan, sonra sakin bir şekilde ulaşan, sakin cevaplar veren bir taraf var. Kız da ilişkinin erkeği olmuş. Bu dinamikle bu ilişki bitmeye mahkum. Sen ilişkinin kadını olmaktan memnun olsan bile, kadınlar ilişkide erkek tarafı olmayı istemezler.

Bana neden istersen konuşalım yazdı bilmiyorum belki ayrılmak için yazmıştı.

Belki. Aslında ulaşmayarak doğru yapmışsın ama tek cümlede işi batırmışsın.

Belki de düğün ve zaman ona iyi gelmişti konuşmak istedi.

Konuşsaydın öğrenirdin. Bak konuşmak zorunda değilsin. “Nalan bizden olmuyor, kasmayalım” diye erkek adam gibi konuşup terk edebilirdin. Ama sen ne yaptın? Arabeske bağladın. Arabesk genetiğimizde mi var nedir bilemem ama beklentin “Ferdi ne olur, ne olur bir dinle” gibi bir şey yapması herhalde.

Burada kızla devam etmek istiyorsan buluşur konuşursun. Arabesk hayallere, triplere dalmazsın. Bunlar gerçek hayatta hep geri teperler. Yok olmuyor dersen bırakırsın, buluşmana gerek yok. Ama “seni seven öldü” nedir yahu? Hem o “seni seven öldü zalım” olacak, zalım kısmını yazdın umarım 🙂

Bilemem neyse bu şarkıyı göndererek azda olsa yerlerde olan gururumu birazcık kurtarmıştım kendimce.

Hayır. Komik duruma düştün. Hayır buluşmak istemiyorsan tamam, onu söyleyebilirdin. Hiç cevap vermesen bundan daha iyiydi.

Bir gün boyunca öylece durdu ama ertesi gün beni whatsapptan engelledi. Başka sosyal medyam olmadığından tek oradan engelledi. Açıkçası beni engellemesine içerledim moralim bozuldu zaten sürekli sizin yayınlarınızı dinleyerek güçlü duramaya çalışıyordum.

Konuşalım diyen kıza “seni seven öldü” yazıyorsun, engelledi diye içerledim mi diyorsun? İyi etmiş bence.

Şimdi bu engellemesiyle biraz dengelerim bozuldu.

Bu da az önce dediğim gibi, kız gibi trip atınca, “Ferdi/Emrah/İbrahim ne olur bir dinle” tepkisi bekliyorsun ama o arabesk filmlerde ve 80-90’larda kaldı (o zaman da gerçek hayatta öyle bir şey yoktu). Bunları kızlar yaparlar, erkekler değil. Kaçan kovalanır aptallığı.

Engelleyen eski sevgili vs yayınlarınızıda dinledim ama benim durumum çok enteresan bir durum.

“Seni seven öldü zalım” kısmı olaya renk katıyor ama enteresan ya da özel bir durumun yok. Engellendin, engelleyene ulaşmazsın. Nokta.

Çünkü no contact yapıyorum, bana yazıyor sebebini bilmesem de. Sonra bir nevi bana yazarak istediğimi alıyorum.

Sana yazanı görmezden gelmeye no contact (iletişimi kes) değil, ghosting denir. Eğer kız ruh hastasıysa ya da büyük bir saygısızlık yaptıysa uygulanabilir ama kaçan kovalanır diye değil. Kızı hayatından atmak için yapılır. Sen tabii “istediğimi alıyorum” derken kaçıyorum, kovalıyor diye hayal dünyasındasın ama ghosting birinden kurtulmanı sağlar. Burda da sen istemesen de o şekilde çalışmış.

Ama sonra seni seven öldü mesajını yolluyorum acaba böyle yaparak çok sert bir kapanış mı yaptım?

Kaba davrandığın kesin, ayrıca kendini komik duruma da düşürdün. Kadınlara çokça satılan şu boktan “kaçan kovalanır” taktiğini uyguluyorsun. Daha da kötüsü “zor kızı” oynuyorsun ve erkek peşinden koşacak sanıyorsun. Ama iletişimi kestikten sonra sana ulaşana “seni istemiyorum, beni rahat bırak, öldü var say” diyorsun. Bunun sonucu ilişkinin bitmesi, karşı tarafın seni bırakması olur.

Bir daha asla bana yazmaz mı?

Ayrılmak için hamle yapıp ayrıldığınızda neden ayrıldık diye sorman saçmalık. Aklı varsa yazmaz.

Birazcık gururlu bir yapısıda var ondan dolayı çekiniyorum.

Kızın peşinde salya sümük koşmak için bahane arayanların en çok sarıldığı bahanelerden birisi de bu.

Yanlış anlaşılmasın kendisi iyi bir insan ve beni sevdiğinden şüphem de yok.

Ne kadar çok sevdiği şüpheli. Sen de çok sevilecek bir erkek gibi davranmıyorsun. Pek sevilecek bir erkek gibi de davranmıyorsun.

Asla kendisine ne olursa olsun lafta kondurmam bitse bile ama kafam karışık abi. Bu kızı kaybettim ,bunun gibisini bulamam gibi negatif duygularada kapılmaya başladım.

Bu kadar kırılganlaşman, feminenleşmen sonucunda bu tür yokluk, muhtaçlık düşüncelerine kapılman şaşırtıcı değil. Kötüsü, bu kafayla aşırı itici olacağından, gerçekten de bulamazsın.

Yurt dışında az Türk kızı olması gibi sebeplerde bu duygumu ateşliyor.

Peşinden koşmak için her bahaneye sarılacaksın.

Beni engellemesi acaba aşırı üzüntüsünden miydi? Yoksa aşırı sinirinden mi?

Sen öyle yoğun duygular hissetmeye değecek bir erkek gibi davranmıyorsun. O nedenle sanmam.

Sebebini bilemem ama bir koca gün sonra engeli bastı anında basmak yerine.

Belki arabesk harikalar diyarından çıkarsın diye beklemiştir, çıkmadığın için engeli basmıştır.

Daha öncede ayrıldık ama kız hepsinde bana geri döndü.

Bir dakika. Sadece 8 aylık ilişkide görünen o ki 2 kereden fazla ayrılık olmuş. Bu, sizin boktan bir ilişkiniz olduğuna, bu ilişkinin bitmeye mahkum olduğuna, sizin uyumsuz olduğunuza işaret.

Hatta çok büyük ağlama krizlerine girdi zamanında bende onu geri almıştım.

O terk ediyor ve o geliyorsa hata etmişsin. Bir kadının sizi sadece 2 kere terk etmesine izin verin. İkinci terk edişinden sonra geri almayın. Bunu ilke edinirseniz, yıllarca yanlış kadınla beraber olmak ve sonrasında da birkaç yıl bunalım atlatmak gibi en az 4-5 senenizi yok edebilecek bir felaketten kurtulursunuz. Kadınlarla daha başarılı ve doyumlu ilişkilere girersiniz.

Kendisini gerçekten seviyorum ama böyle bir durumdayım şu anda.

Kendisini gerçekten sevmeyi bırakmaya başla. Gönül ferman dinler merak etme. Zaman alır ama hızlı bir şekilde bu kızı sevmeyi bırak. Sizden olmuyor işte. Sen ilişkinin çıtkırıldım kadını olarak kalıp bu ilişkiye yapışacaksan, birgün sizden olmadığını o fark edecek ve seni geri dönüşsüz terk edecek. Olmayacak ilişkiyi oldurmaya çalışan, ilişki devam eder ya da ayrılırız tercihleri olduğunu sanıyor. Oysa senin önündeki iki seçenek şunlar: Ya terk edileceksin, ya terk edeceksin.

Bana bu enteresan durum için ne söylersiniz abi ? Dilerseniz bunu Vaka çalışmasıda yapabilirsiniz eğer diğer insanlar tarafından ders çıkarılıcak yerler varsa.

Çok enteresan değil. İlişki sürecinde, kendini yokluk zihniyetine sokup, olmayacak bir ilişkiye mahkum etmiş, ilişkide kadınlaşmış bir erkek var. Burada çok görüyoruz. Ama bazı temel kuralları tekrar etmek açısından iyi bir yazı oldu:

  1. Bir ilişkiyi ilişkinin kadını olarak kurtaramazsınız. İlişkinin kadını olmak ilişkiyi daha hızlı bitirir ve kendinizi küçük düşürürsünüz.
  2. Bir kadının sizi sadece iki kere terk etmesine izin verin. Üçüncü şansı vermeyin yani iki kere terk etti mi, bir daha başlamayın. İsterse bundan sonraki hayatını size yalvarmaya adasın başlamayın. Başladınız mı olacak şey bu. “Sen terk et, yeterince uğraşırsan ben de bir yere gidebilecek bir erkek değilim, seni geri alırım” diyorsunuz. Bundan sonra o kız sizi, birgün kesin terk edene kadar terk etmeye devam eder.
  3. Aslında sizin ya da onun terk etmesi de çok önemli değil. 8 ayda 2 ayrılık oluyorsa, hatta 3 ayrılık oluyorsa sizden kesinlikle olmaz. Boşa kasmayın.
  4. Arabeske bağlamayın. Arabesk hikayenin “erkek” kahramanı “toksik feminendir”. Fazla duygusal, ağlak, kırılgan ve takıntılıdır. Gerçek hayatta iticidir.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Bu vaka çalışmasını yayın olarak daha geniş şekilde de ele aldım.

Eski sevgilim evlendi ve birden aklımdan çıkmamaya başladı – Vaka Çalışması

Merhaba, yaklaşık beş seneden beri sayfayı takip ediyorum bir çok yazınızı okuma fırsatım oldu.

2 sene önce biten bir ilişkim olmuştu, Kıza yönelik duygularımla ciddiydim ama benim de bir çok hatam sonrasında kız beni ani bir şekilde terk ederek her yerden engellemişti. 2 sene boyunca kızdan hiç haber almadım ancak geçen hafta Instagram’ına baktım ve evlendiğini gördüm.

Kızın peşinden koşup bunaltmadıysan, engelleme nedeni evlilik yaptığı bu adam olabilir. Daldan dala durumu olabilir. Kesin bilemeyiz ama bu ihtimal yüksek.

Ben sanki kızdan yeni ayrılmışcasına içerledim. Bundan sonra kız sürekli aklıma takılmaya başladı. Onunla geçtiğim anlar sürekli aklıma geliyor ve ilişkide yaptığım hataları düşünüyorum. Bu durumun niye bende böyle bir etki yaptığını anlayamadım. Kızdan ayrıldığım zaman bile böyle şeyler hissetmemiştim, hatta beni engellediği için de gözümde küçük düşmüştü. Kaldı ki bu 2 sene zarfında benim ondan çok daha güzel ve farklı kız arkadaşlarım da oldu, hatta şu anda bile başka kızlar var hayatımda.

Ben sadece bu durumun ben de niye kaybedilmişlik ve pişmanlık hissine sebep olduğunu sizin yorumunuzla anlamak istiyorum. Ben 30 yaşındayım o da şu an 25 filandır. Tahminen de benden ayrılıktan bir sene içinde evlenmiş.

Şimdi eski sevgilin evlenmiş, ilişki bittikten sonra daha üst seviyede limanlara yelken açmış. Sen ise muhtemelen henüz derin ve doyurucu bir ilişkiye sahip değilsin ve bunun eksikliğini de hissediyorsun.

Burada yaptığın mantık yürütmeyi çok duyuyorum ve zaten vaka çalışması yapma nedenim de bu.  30 yaşında adamı bir sürü, daha güzel, farklı yüzeysel ilişki tatmin etmez, edemez. Belki çok uzun süreli bir ilişkiden sonra böyle 8-12 aylık bir dönemi olur ama çoğu 30 yaşında adamın ihtiyacı, daha derin eş bağlanmalı, duygusal ve cinsel olarak doyurucu ilişkidir.

Sen bu farklı kızlarla ilişkilerinin nasıl olduğunu yazmamışsın ama hem 2 sene içerisinde farklı birçok kadından bahsetmen hem de şu anki ruh haline bakarak, senin bu kızdan sonra doyurucu bir ilişkin olamadığını gösterir.

Bir erkek eğer kadın erkek ilişkilerinden anlayan biriyse ve uygun bir sosyal çevrede yaşıyorsa, her ay bir kız bulabilir ama insanın uzun süreli ilişkiye gireceği, duygusal olarak derin bir ilişki kurabileceği kadınla karşılaşması her 1-1.5 senede bir olur. O da eğer erkek piyasada aktifse. Yoksa 2-4 senede olur ki, ortalama bir efendi erkeğin oneitis yatkınlığının sebeplerinden biri de, piyasada olmadığı için bu aralığın çok uzun olması.

Burada bir parantez açıp piyasada nasıl olduğunuzun da önemli olduğunu söylemem gerekiyor. Örneğin bir önceki ilişkisinde bir travma yaşayan ve bunu aşamayan bir erkek, piyasada yıllarca olabilir ama ruh hali nedeniyle uzun süreli ilişkiye giremeyebilir. Ruh hali yüzünden bunu hem istemeyebilir hem de istenmeyebilir.

Şimdi bu kızın evlendiğini görmen, sana hayatında eksikliğini derinden hissettiğin ve muhtemelen bilinçaltına gömdüğün bir şeyi, uzun süreli ve derin bir ilişkiyi hatırlatıyor. Bunun muhtemelen kızdan çok, senin hayatının bu konuda çöl olması ile alakası var.

Peki bu durumda ne yapmak lazım? Aslında bunu kendi haline bırakırsan geçer. Eğer piyasadaysan ve ihtiyacın olan ilişki şekline açıksan, zaten o işin olması çok sürmez. Ama uzun süreli ilişkiye direnç gösteriyorsan bu olay sana, kendini duygusal olarak aç bıraktığını göstermeli.

Bir başka yapman gereken şey de tabii ki bu kızı her yerden engellemek ve bir daha mümkünse görmemek.

Son olarak da kızın bu adamla evlenme süresi, daldan dala olma ihtimalini gösteriyor. Bu artık çok da önemli bir şey değil ama eğer kızı kafanda gerçekte olduğundan daha iyi görüyorsan, kızla ilişkinde yaptığın hataların kızın karakter eksiklikleri ile alakalı olup olmadığını bir düşünmeni tavsiye ederim. Çünkü bahsettiğin “kaybetmişlik” hissinin bir dayanağı yok gibi görünüyor.

Bana olan sorularınızı site yorumlarında ya da Patreon’da üyelik alanındaki video yayınlar altında sorabilirsiniz. Yoğun soru trafiğinden dolayı Patreon’a öncelik veriyorum. Görüşme yapmak isterseniz bunu da yapabilirsiniz. Bu konuları da işleyen erkekler için ilişkiler setine de bakmanızı tavsiye ederim.

Tinder’ ve Bumble gibi uygulamalarda neden başarısızsın? Neden eşleşme/buluşma olmuyor?

Instagram önüme şöyle bir reels düşürdü. Burada yazarak anlatacağım.

24 yaşında bir erkek 128 gün boyunca kaydırmış. Tam 59,760 kaydırma yapmış. Günde 466 tane kaydırma yapmış (yuh). Yani bu uygulamaya para ödüyor.

Bakalım azimle zıçan dağı delmiş mi?

59,577 kişiyi sağa atmış. 183 kişiyi de sola atmış (yanlışlıkla mı?)

Şimdi ilk hatası ve en yaygın yapılan hata da bu. Karşısına çıkan profillerin %99.6’sını sağa atmış. Bu tür uygulamalarda bir puanlama sistemi var. Eski önemi azalsa da hala önemli ve burada bu adamın durumunda çok büyük bir faktör.

Bu arkadaşın yaptığı gibi pratik olarak herkesi hızlı bir şekilde sağa atarak şansını arttıracağını düşünen erkekler var ama bu çok zararlı. Birincisi, birinin bu şekilde hiç seçici olmadan herkesi sağa atması muhtaçlık belirtisi ki algoritmalarda bu faktör oluyor.

İkincisi de Tinder’ın bu tür hesapları “bot olabilir” diye işaretleyip elo değerlerini düşürdüğüne dair söylentiler var ki mantıksız değil.

Üçüncüsü, sizi sola atma ihtimali yüzde 100 olan kızları sağa atmak muhtemelen sürekli maç yapıp yenilen çaylak satranç oyuncusuna çevirecektir sizi. Puanınızı düşürecektir.

Benim tavsiyem şu: Birincisi bu tür uygulamalarda hergün 400 kişiyi sağa atmak, hergün bara gidip bir sürü kıza yürümeye benzer. Normalde o barın çalışanları sizi dışarı atar. Uygulamalar sizden para kazandığı için sizi dışarı atmasalar da, sizin puanınızı düşürüyorlar.

Bunun yerine haftada bir iki kere girin, Tinder’daki boost gibi (sizi 30 dakikalığına yukarılarda gösterme fonksiyonu) bir şey atın ve karşınıza çıkan profillerin sadece yüzde 40’ını sağa atın. Eşleşebileceğinizi hissettiğiniz ve aynı zamanda yeterince güzel kızlar zaten bu oranı geçmez. Uygulamaya haftada bir iki kere gidip kızlara yürüdüğünüz bir mekan gibi bakın ve seçici yürüyün. Böylece puanınızı korumuş olursunuz.

342 kişi ile eşleşiyor yani 59,235 kişi ile de eşleşmiyor. Bunun anlamı da şu, eşleştiği her bir kadın için 173 kadın onu sola atmış.

Reels’teki anlatıcı burada fena yanılıyor ki bu yanılgıya çoğu erkek de sahip. Bu adamı 59,235 kadın sola attı sanıyor. Bu adamı 59,235 kadın sola atmadı. O kadınların çok ama çok büyük bir kısmı bu çocuğu görmedi bile! Neden? Adamın puanı düştü ve kadınlara gösterilen listenin dibine indi. Bir kadının bu adamı görmesi için çok sayıda erkeği sağa sola atması lazım. Ama çoğu kadın bunu yapmıyor.

Bir de unutmayın, bu tür uygulamalardaki kadın profillerinin çoğu aktif değil. Uygulamalar bu profilleri hemen bırakmıyorlar zira para kazandıkları müşterileri olan erkeklere ne kadar çok çeşit sunarlarsa o kadar para kazanıyorlar. Yani bu 59,235 kadının çoğu zaten herhangi bir erkeği sağa ya da sola atmıyorlar.

342 kadının 162 tanesi ile muhabbet ediyor, 180 tanesi ile muhabbet yok.

Şimdi burada rakamlara bakarsak, rakamlar kötü değil. Günde 2.6 kızla, haftada 18 kızla eşleşmiş. Günde 1.26 kızla, haftada neredeyse 9 kızla muhabbet etmiş. Haftada 9 kızla muhabbet çok iyi bir rakam.

Ama unutmayın, bu adam hiçbir seçim yapmadan rastgele yürüdü. Çirkinine de yürüdü, çok güzeline de yürüdü. Azıcık uyumlu olduğuna da yürüdü, uyumlu olmadığına da yürüdü. Ben kadınlarla tanışma kitabında buna spam yürümesi ya da spam game diyorum. 500 bin mail sallayıp müşteri arayan saçmasapan ürün reklamı gibi yürüyor. Böyle bir yürümenin dönüşü tabii ki düşük olur. Bu kızların çoğu da öylesine sağa atan, profil ile uyumlu olmayan kızlar.

Muhabbet ettiği 162 kişiden toplamda sıfır kişi ile buluşuyor.

Şimdi eşleşme ve mesajlaşma ile işin muhabbete dönüşmesinden sonra, iş artık dating uygulamasından çıktı. Aslında bunca yanlışına rağmen haftada 9 kızla konuşmuş. Şunu da söyleyeyim, benim dediğim gibi yapsaydı bu çocuk muhtemelen daha çok kızla eşleşirdi, daha çok kızla muhabbet ederdi ama diyelim yine bu rakamları elde etti. O durumda bile 342 kadının profili, spam yürümesindekinden çok daha değişik olacaktı.

Yani diyeceğim şu ki, çok yakışıklı bir erkek değilseniz, buradan buluşma olasılığınız gayet düşük.

Adam eşleşme almış, muhabbet başlamış. Burada tipin işi bitti zaten. Bu arkadaşın 162 kızla muhabbetinin sıfır buluşmaya gitmesi tiple alakalı değil artık.  Neyle alakalı olduğunu tam olarak bilmiyoruz ama tip değil. Tahmin edebileceğim bir iki şey var:

1. Bu çocuk az önce bahsettiğim gibi spam yürümesi yaptı ve eşleşmeleri aşırı rastgele yapıldı. Oysa bu işte elemeye zaman ayırsa, biraz profil okusa, vs. iki şey olacak. Birincisi, elo puanı düştüğü için zaten eşleşip kaynaşabileceği çoğu kıza görünmedi. Muhtemelen zaten öylesine sağa – sola atan düşük puanlı kızlarla eşleşti. İkincisi, kendisi ile uyumsuz bir sürü kızla eşleşti.

2. Bu arkadaş gördüğünüz gibi aç, muhtaç. İpini koparıp yürümüş. Mesajlaşmada bu kişiliğini yansıtıp iticileşiyor olma ihtimali yüksek.

3. Mesaj oyunu da kötü olmalı. Mesajlaşma konusunda Genel mesajlaşma prensipleri bir kızla nasıl mesajlaşılır yazısındaki prensipleri edinebilir. Çoğu erkek ağzını açtı mı (ya da yazdı mı) aşırı iticileşebiliyor. Mesajlaşma konusunda Tinder kitabında da değinmiştim.

4. Bu arkadaş gibileri gerçekten sosyal olarak izole insanlar oluyorlar. Hiçbir sosyal becerileri, kadınlarla iletişim becerileri olmuyor. Sosyal hayatı güdük. Benim gördüğüm, sosyal hayatı az çok bir yerde olan adamlar için uygulamalarda başarılı olmak daha kolay. Gerçek dünyada izole, asosyal ve kızlardan uzak adamlara, dating uygulaması hiç çalışmıyor. Eşleşseler bile görüşme olmuyor.

Bu arkadaş durumunda olanlara Bir kız beni sadece onu önemsemediğim zaman önemseyecekse, bir ilişkinin ne anlamı var? Vaka Çalışması yazısını da tavsiye ederim.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

İletişimi kes sürecinde ayrılık acısını hafifletmek ve olasılıkları arttırmak için bir teknik

Terk edilmenin acısı şu an dayanılmaz olsa bile bu acı zamanla geçiyor. No contact ile daha hızlı geçiyor. Ama eğer eski sevgilinizi sürekli olarak düşünmekten, idealize etmekten kendinizi alamıyorsanız acınız dayanılmazlaşırken, bu süre uzayabiliyor. Bu bölümde size, bu saplantılı idealizasyonu, sürekli onu düşünmeyi yavaşlatıp durdurmanızı sağlayacak bir teknik öğreteceğim. Bu teknik hem sizin acınızı hafifletmenizi hem de aslında eski sevgiliniz ya da yeni biri ile yeni ilişki ihtimalinizi arttıracak bir teknik.

Eski sevgili konusunda “nasıl geri döner” sorunu bir kenara bırakırsak en çok duyduğum soru, “bu ezici acıdan nasıl kurtulurum” sorusu.

Saplantılı aşk (limerence) kavramından daha önce bahsetmiştim.  1970’lerde Amerikalı psikolog Dorothy Tennov tarafından ortaya atılan bu kavram, dopamin hormonu etkisiyle harekete geçen bir eğilimi yansıtıyor. Bu eğilim, kişinin romantik bir ilişki yaşadığı ya da yaşamak istediği bir kişiye karşı saplantılı bir sevgi duyması anlamına geliyor. Bu neredeyse bağımlılık gibi bir şey ama burada bağımlılık yapan şey, romantik ilgi duyulan kişi.

Saplantılı aşk durumu yaşayan kişi, saplantılı aşk duyduğu kişiyi idealize ediyor. Onu görmeden duramıyor, onu hayal edip duruyor ve sürekli onunla olmak, ona bakmak istiyor. Onu idealize ediyor, zihninde ya da bilinçaltında, neredeyse insanüstü bir meleğe çeviriyor. Burada saplantı nesnesi olan kişi gerçekten güzel, yakışıklı, karizmatik, güzel huylu, vs. olmak zorunda da değil. Örneğin saplantılı aşk yaşayan erkek, kadın 150 kilo, sarkmış ve ağzı kokan biri olsa bile baktı mı bir melek görüyor.

Şimdi aslında bu tür bir saplantılı aşk, ilişkilerin başında da olabiliyor ve ömrü 2 ay ya da aşırı durumlarda 18 ay kadar olabiliyor. Bunun makul şiddette ve sürede olanına balayı dönemi deniyor ve bu dönem bittikten sonra, yani ilişkinin ilk 2-5 ayından sonra, gerçek bağı devam ettiren gerçek ilişki başlıyor. Bu şekilde balayı dönemi gibi olan limerence aslında insanın zevk aldığı ve pek de zararı olmayan bir hal ve çoğu insan da bunu yaşayıp geride bırakıyor.

Fakat bir de insanı dibe çeken saplantılı aşk var. Bunlardan birisi, hiç beraber olamadığı birine yıllarca saplantılı bir aşk besleme şeklinde olanı. Diğeri de terk edildikten sonra terk edilen birçok insanın içine düştüğü. Bu bölümün konusu bu ikincisi.

Terk edilmek, reddedilmek takıntı yaratabildiği için, terk edildikten sonra terk edilen kişi, kendisine terk eden kişiyi abartı, olmadığı kadar harika bir insan olarak gördüğü bir zihin yapısına girebiliyor. Daha ayrılıktan birkaç gün önce, “pek de sevmiyorum aslında, ayrılsam mı?” dediği insan için, “o benim ruh ikizimmiş, onsuz yapamıyorum” diye ağlayabiliyor.

Yani ayrılıktan sonra tek edilen, terk edeni idealize etmeye, yeniden idealize etmeye başlıyor. Ama bu idealizasyon ilişkinin başındaki gibi insanın ayaklarını yerden kesen, sihirli bir masal yaşıyormuş gibi hissettiren, yüksek dopamin yüklü bir durum değil. Tam tersi! İnsanı dibe çeken, depresyona sokan, perişan eden, acı veren bir durum. Çoğu terk edilen bu durum içindeyken, zihni tarafından işkenceye uğruyor gibi hissediyor. Bu şekilde karanlık bir saplantılı aşk durumu, normalde oldukça sağlıklı olan birçok insanı bile gücün karanlık tarafındaki sınırlarını zorlamaya itiyor. Bir de zaten kaygılı bağlanan ya da duygu durumu bozukluğu olan biriyseniz, daha da işkence edici oluyor.

Kişi bu durumdayken karşısındakini idealize ediyor ve kendisini de yerin dibine sokabiliyor. Karşı tarafın yaptığı her hataya bir bahane bulurken, kendi hatalarını 10 kat abartıyor. Durum tam tersi olsa bile, kendisini resmen masalsı aşk hikayesini mahveden kötü karakter olarak kurguluyor. Ekstrem durumlarda terk edenin aldatarak terk etmesini bile kendi kötülüğü olarak görüyor! “Ona yeterince ilgi göstermedim abi, o da zavallım muslukçuda ilgi ararken adamın ayağı kaymış demek ki onun içine düşmüş. Hepsi benim suçum!” Zihni bu durumda olan bir insanın, kendisini nasıl fantastik şekillerde suçlu bulacağını, kendisini suçlu bulmak için gerçeklikten nasıl kopabileceğini görmek, böyle şeyleri sıklıkla gören birini bile şaşkınlığa boğabiliyor. “Ben suçluyum, o ideal! Bunu düzeltmem lazım, benim düzeltmem lazım!”

Şimdi bu durumun birinci ilacı tabii ki iletişimi kes kuralı. Ayrılık sonrası terk edene sürekli ulaşarak, terk edeni sürekli online takip ederek, ikna etmeye çalışarak, hayatı durdurup sadece onu düşünerek, bu tür bir idealizasyonu körüklemeyi bırakıyorsunuz. Terk edeni siz de terk ediyorsunuz ki “ideal” olanı, “onsuz yaşayacağı insanı” kimse terk etmeyeceği için, iletişimi kes kuralı ile zihninize, ne hissederse hissetsin, terk edenin ideal olmadığını, onsuz yaşayabileceğinizi sinyalliyorsunuz.

Ama tabii ki no contact ile saplantı bir anda sönüp gitmiyor. Beynin düşündüğü konuyu düzenleyen anterior cingulate gyrus adlı beyin bölgesi üzerine araştırmalar, bu zihin durumunda olan kişilerin düşünce konusunu değiştiremediklerini gösteriyor. Sanki zihniniz bir televizyon seti ama kanalı değiştiremiyorsunuz ve televizyonu kapayamıyorsunuz. Sürekli olarak terk edeni düşünüyorsunuz, özellikle geceleri ve sabahları onu düşünüyorsunuz. Uzun yolculuklar gibi düşünmek için boş vaktinizin olduğu zamanlarda onu düşünüyorsunuz. Bunlar takıntılı, zihninizi işgal eden ve durdurması neredeyse imkansız görünen düşünceler.

Şimdi bu karanlık dönemde, sonrasında sizi daha da acı içinde bırakma ihtimali çok yüksek olsa da, geçici de olsa rahatlama sağlamanın bir yolu var. Bu yol da maalesef no contact kuralını bazen dayanılmaz yapabiliyor.

Evet, o yol, terk edene ulaşmak. Terk edene ulaşmamak çok zor zira bu, geçici duygusal rahatlama yaratıyor. Kısa süre içerisinde sizi daha da dibe çekme ihtimali yüksek bir rahatlama. Hani alkoliğin sonunda bir şişe içip rahatlaması gibi. Rahatlıyor ama alkol durumu daha da kötüye gidiyor gibi. İletişimi kes kuralını zor yapan şey, bu rahatlamadan mahrum kalmanız ve kısa vadede, normalde olacağınızdan da kötü hissetmeniz.

Bu durumda da tabii ki zihniniz karşınızdakine ulaşmak için türlü türlü bahane uyduruyor. Bunlar ulaştıktan sonra %90 oranında ne kadar da saçma olduğunu anladığınız ama ondan önce gerçekten çok “mantıklı” görünen bahaneler.

Bu dayanılmaz acı zamanla geçiyor. No contact ile daha kaygılı olduğunuz bir zirveye çıkıyor ama daha hızlı geçiyor. Ama eğer bu tür bir saplantılı aşk düşünce döngüsüne takıldıysanız, karşınızdakini bilinçli ya da bilinçsiz şekilde idealize ediyorsanız, gerçekte olan kişi ile alakası olmayan bir yüksek avatar görüyorsanız, bu süre uzayabiliyor. Bu nedenle de size, bu saplantılı idealizasyon konusunda yapabileceğiniz bir teknik öğreteceğim. Bu teknik hem sizin acınızı hafifletmenizi hem de aslında eski sevgiliniz ya da yeni biri ile yeni ilişki ihtimalinizi arttıracak bir teknik.

Şimdi önce bir kağıt kalem alın. Derin bir nefes alın ve sonra da eski sevgilinizle ilgili tüm kötü şeyleri, tüm eksiklikleri yazmaya başlayın.

Şu an muhtemelen terk edeni idealize ediyorsunuz. Sorun şu ki, terk edeni idealize etmeniz, onunla yeniden birlikte olma ihtimalinizi ciddi ölçüde azalttığı gibi, sizin daha fazla acı çekmenize neden oluyor ve bu nedenle iletişimi kes kuralını bozma ihtimaliniz artıyor.

Evet biliyorum, Disney filmlerinde, izlediğiniz “büyük” “aşk” filmlerinde, karşı taraf onu nasıl da herkesten daha çok sevdiğinizi duymak istiyor. Ne olursa olsun onu bekleyeceğinizi, onu kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağınızı duymak istiyor. Ama neyse ki (maalesef değil neyse ki) Disney filmlerinde yaşamıyoruz. Gerçek dünyada yaşıyoruz.

Gerçek dünyada Disney masalları zihin yapısı ile yaşadığınızda, “eski sevgiliyi geri döndürmenin en etkili yolu, anahtarı, ona olan bağlılığınız” diye düşünüyorsunuz. O bağlılığı ne pahasına olursa olsun korumanız gerektiğine kendinizi ikna ediyorsunuz. Bu bağı korumanın en önemli bileşeninin de, eski sevgilinin idealize edilmiş bir versiyonunu zihninizde tutmak olarak görüyorsunuz. Bu konuda görüştüğüm birçok insan, sanki eski sevgili ile aralarında mistik, masalsı bir bağ var ve eski sevgili bıraktıktan sonra kendileri de bırakırlarsa, aralarındaki bu mistik, doğaüstü bağ sönecekmiş gibi davranıyorlar.

Eski sevgilinizle aranızda böyle bir bağ yok. Gerçek dünyada bir insanı sizden yukarıda bir kaideye koyar idealize ederseniz, bu insana ne kadar çok taparsanız, o kadar çok iticileşirsiniz. Bu da çok mantıklı zira bir kere koşulsuz kabul aşk değil tapınmadır. Siz istediğiniz kadar abartma ya bu aşk deyin, koşulsuz, karşınızdakinin kötü yönlerini göremeden kabul tapınmadır. Tapan ölümlü (siz), tapınılan tanrı ya da tanrıçaya göre aşağıda ve itici olursunuz.

İnsanlar tapınılmak için yaratılmadılar ve bu nedenle de tapındığınız kişi sizi hor görür. Haklı olarak sizi kendisine layık görmez. Siz sürekli kendinizi suçlayıp, terk edeni kafanızda idealize ettikçe, onun idealize versiyonunu kafanızda çevirdikçe, ona tapınıyorsunuz ve ona tapındıkça, aşkı, sevgiyi ve bağlılığı korumak yerine, karşı tarafa sürekli olarak “biz seninle denk değiliz, ben sana layık bir partner değilim, sen çok yukarıdasın, ben çok aşağıdayım” diyerek aşkı, sevgiyi ve bağlılığı öldürüyorsunuz.

Bu nedenle nasıl hissederseniz hissedin, zihniniz size ne derse desin, oturun ve karşınızdaki insanın kötü yanlarını, hatalarını, ezikliklerini, hasta özelliklerini, vs. yazın. Bu insan kötü biri olmayabilir ama sizin kafanızda sürekli çevirdiğiniz idealizasyon kadar iyi biri de değil. Alakası yok.

Eğer şu an terk edeni düşünüp duruyorsanız, terk edilmenin acısı dayanılmazsa, emin olun ki onun şu an kafanızda yaşayan versiyonunun, gerçek versiyonu ile hiçbir alakası yok. Gerçeklik algınız darmadağın ve bunu yeniden düzeltmek için karşınızdaki kişiyi istememenizi sağlayacak, gözünüzden düşürecek her şeyi yazın. Benim gördüğüm, ortalama bir terk edilen, böyle bir sürü somut ve gerçek şey yazabiliyor.

Bu listeyi yazın, günde 4-5 kere okuyun ve yeni şeyler buluyorsanız onları da yazın. Bunu yaparak üzerinizde sanki büyü var gibi yaşamayı bırakıp, gerçek hayata gelmeye başlayabilirsiniz. His olarak hemen düzelmeseniz bile, bilişsel olarak eski sevgilinizin, kafanızdan atamadığınız düşüncelerdeki versiyonundan çok daha aşağıda olduğunu anlayın.

Size terk edenden nefret edin, öfke dolun ya da karanlık yerlere gidip saçmasapan şeyler yapın demiyorum. Bu süreçte iletişimi kes kuralına uyun ve terk edene asla ulaşmayın. Yapmanızı tavsiye ettiğim şey, terk edeni kafanızda, gerçekte olduğu kişiye indirgemek, o kişiyle ilgili sağlıklı, gerçekçi bir şekilde görmek.

Terk eden ile ilgili kötü özellikleri, onunla olmanızı kötü bir fikir yapan şeyleri, size partner olarak uyumlu olmadığı şeyleri, vs. ayrıntılı yazın.

Bunu yapmak size güç hissi vermekle kalmaz. Aynı zamanda bu güç hissinin karşıdaki tarafınca algılanmasını da sağlar. Terk edenle görüşmüyor olsanız bile, günümüz internet dünyasında terk eden sizi bir şekilde görüyor.

Siz terk edildikten sonra ne kadar çok güç yansıtır ve terk edeni unutmak için ne kadar istekli olursanız, karşı tarafa ve yeni partner adaylarına o kadar çok çekici görünürsünüz. Ama zayıf pozisyonda olduğunuz idealizasyon durumunda ne kadar çok kalırsanız, terk edeni ne kadar çok isterseniz, terk edene o kadar itici görünürsünüz. Böyle bir durumda, terk edenin endişelenmesi gereken bir durum yoktur zira siz zaten orada onu bekliyorsunuz. Aynı zamanda terk edenin sizi özlemesi de zor zira insan kaybetmediği şeyi özlemez.

Karşınızdakini idealize etmeyi bırakmak için onun kötü özelliklerini yazmak, size partner olarak uyumsuz olmasına neden olan özelliklerini ve hatta size yaptıkları nahoş şeyleri listelemek, sizin özdeğer kazanmanızı da sağlar. Bu bir gecede olmaz ama karşınızdakini tepeye çıkarmadığınız için zaman içinde, kendinizi değersiz ya da aşağıda hissetmeyi bırakmaya başlarsınız.

Yapabileceğiniz bir başka şey de, eğer yeni insanlarla buluşuyorsanız, onların eski partnerinizden daha iyi olan özelliklerini, eski partnerinizin onlardan daha kötü olan özelliklerini de yazmak. Bunu özellikle yeni buluştuğu insanları “aynı değil, onun ayarında değil” diye hemen bırakanlara tavsiye ediyorum. Bu tavsiyeme çoğu terk edilen “ama bu kendini kandırmak” diye itiraz etmeye çalışıyor.  Ama aslında şu an yeni buluştukları insanı idealize edilmiş eski sevgili ile karşılaştırırken kendilerini kandırıyorlar ve gerçeklikten büyük oranda kopuklar. Bu insanlarla 8-10 ay sonra tekrar görüşmem mümkün olursa, “ya ben amma abartmışım” diyorlar zaten. Ama işin taze olduğu dönemlerde, tüm bilişsel güçlerini, eski sevgililerinin nasıl daha iyi olduğu konusunda kendilerini kandırmak için kullanıyorlar.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Gayet uzun süreli, sağlıklı, güzel ilişkim birdenbire bitti – Vaka Çalışması

Bir takipçi, taze ayrılık sonrası Eski sevgilimi unutamıyorum, kimseye bir şey hissedemiyorum – Vaka Çalışması yazısına içini döküp sormuş:

Uzun süreli, gayet sağlıklı güzel bir ilişkiydi. Son zamanlarda yeni bir iş telaşı falan derken bir sabah “artık heyecanım yok,eskisi gibi hissetmiyorum” diyerek pat diye gitti. Yani yıllarca her şeyin düzgün gitmesi bile fayda etmiyor, kız gidiyor. 2 haftadır no contact yapıyorum.

Ayrılık çok taze olduğundan aşırı duygusal düşünüyorsun. Bu normal ve ilerde geçer. Ama bu duygusallığa fazla kapılırsan gereğinden fazla uzun sürebilir ve küçük bir ihtimal de olsa hayat boyu yaralı kalabilirsin. En kalıcı dersleri en duygusal ve özellikle de negatif duygusal dönemlerde aldığımız için (tehlikeden korunma, hayattan doyum almadan daha güçlü bir dürtü), bu dönemlerde çıkardığınız “derslere” dikkat edin. Bunlar rasyonel görünen  ama aşırı duygusal dersler.

Geri gelse de kabul edeceğimi sanmıyorum. Çünkü büyük hayal kırıklığı oldu. Artık kimseyle duygusal bi şekilde konuşmak falan içimden gelmiyor. Ruh gibi oldum. Çünkü bu kadar temeli sağlam ve güzel anıların bile olduğu ilişki pat diye birkaç ay sallantıyla gidiyorsa neden çabalayayım artık kafasındayım.

Her güzel şey başlar, gelişir, bir süre devam eder ve biter, bitmek zorunda değil ama biter. Kız gider, sen gidersin, ikinizin duyguları söner, vs.

Neden mi çabalayacaksın? Hayatında bu güzel dönemlerden aldığın şeyler için. Seninkisi çok güzel bir seyahate çıkıp, bu seyahat aniden ve tatsız bir şekilde bitince, nasıl olsa seyahatler bitecek neden bir daha seyahate çıkayım demek gibi. Neden bir daha seyahat için çalışayım, para biriktireyim, araştırma yapayım? Birincisi kötü de bitse seyahatin çoğu iyi geçti. İkincisi, her seyahat böyle bitmez. Bitebilir ama bitmez.

Günlerdir hala düşünüyorum. Yani bu kadar kolay mı? Yıllardır gözleri gülen,en ufak bi tartışmada bile ağlayıp iyi olalım diye çabalayan kadın,nasıl hiç mücadele etmeden pat diye gidebiliyor.

Şimdi onun sebebini açıklamak kolay. Eskiden seviyordu, ihtiyacı vardı ve o nedenle de çaba harcıyordu. Sevgi ve ihtiyaç bittiğinde, bırakmak çok kolay. Sen de aynı şekilde, çok kolay bırakırdın.

Ayrıca yaşın genç ya da tecrübesizsen, bırakmaların genelde pat diye olmadığını görebilirsin. Pat diye de olabilir ama çoğu zaman terk eden, işaretler orada olsa da gafil avlanıyor.

Problem muhtemelen senin kendini, kendi hayatını, gereğinden fazla oranda ilişkiye, bu spesifik ilişkiye bağlaman. Sağlıklı bir şekilde bağlanmak yerine biraz fazla bağlanmışsın ve ayrılıkta yırtılmışsın gibi. Ama şunu da söyleyeyim. Yıllar süren ilişki “pat diye bitince” özellikle çok kötü ve karamsar olduğunuz bir döneme girersiniz. Belki ilk bir iki ay kilitlenirsiniz.

Ben mi çok duygusal bakıyorum?

Evet, çok değil aşırı duygusal bakıyorsun. İletişimi kes üzerinden sadece 2 hafta geçtiği için anlaşılır bir duygusallık ama dikkatli olmazsan, gereğinden çok daha uzun sürebilecek bir duygusallık.

Kafan, varlığını bu ilişkiye aşırı bağladığın için tamamen gidende. Gelecek olanlarda değil. Şimdi normal, en azından 3-4 ay ilişkilerden de uzak durabilirsin ama 3-4 ay sonra da böyle olursan, kendini ileri doğru itmen gerekecek.

Tüm önyargımı,ilişkilere bakış açımı olumlu anlamında değiştiren kadının böyle gitmesini hala kaldıramıyorum. Ne öfke var ne bir şey sadece şaşkınım.

Mahmut abi sence bir süre ilişkilere ara verip kendimle mi kalmalıyım? ne yapacağımı bilmiyorum.

Uzun süreli ilişkiden sonra 2-3 ay ilişki konusunda bir şey yapmayın. Yapamazsınız zaten. Daha çok, kendinizi hayatınızda birkaç şeye odaklanmaya zorlayın, normalde olduğunuzdan daha fazla sosyalleşin, arkadaşlarınızla buluşun, dışarı çıkın, vs.

İlişkiler biterler. Yasını tutarsın ve sonra hayata devam edersin. Kaldıramayacak bir şey yok. Bunda kötü bir şey de yok. Hayat böyle ve hayatı böyle kabul ettiğinizde bu çok daha zevkli.

Senin gibi adamların temel derdi, bitişlerin sonrasında yeni başlangıçlar olacağını göremeyecek kadar eski ilişkiye takılı kalmak. Bu, ilk 3-4 ay normal ama sonrasında artık seninle ilgili bir zayıflığa işaret.

Bir süre sonra hergün kenarda bitti diye ağla istersen ama yasını tutup bitirmek ve yenisine yelken açmak daha doyurucu. Birinin birdenbire yaptığı bir şeyin, hayatınızın geri kalanını şekillendirmesine izin vermeyin. İzin vermezseniz şekillendirmez ama ağlamaya, zırlamaya takılırsanız, bir de bunlar sizin için kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür. Kafanızın bir tarafında gerçek dünya akışını, olayın pozitif tarafını da tutmak Polyanacılık değil. Kız gitti tamam ama kızın gitmesi seni daha yeni, muhtemelen daha iyi bir ilişki için serbest bıraktı.

bu kadar temeli sağlam ve güzel anıların bile olduğu ilişki pat diye birkaç ay sallantıyla gidiyorsa neden çabalayayım artık kafasındayım

Bu konuda da şunu unutmayın ki, her ilişki bitebilse de, geçmişte böyle bir ilişkinizin pat diye bitmesi, gelecekte aynı tip ilişkilerin pat diye biteceği anlamına gelmiyor. Birincisi, bir ayrılıkta yırtılmana neden olan aşırı düşkünlüğünün, ilişki içinde de olmadığını sanmıyorum. O taraftan temel ne kadar sağlam tartışılır. İlerde ilişkiye çok fazla yapışmayacak, kendini büyük oranda o ilişkiyle tanımlamayacak yani daha sağlıklı ve güçlü ilişki yaşayacak olgunluğa geldiğinde, temeller gerçekten sağlam oluyor. İkincisi, insanların 20’lerinde hayatları çok radikal şekillerde değişiyor (mezuniyet, yeni işler, insanların fikir ve duygularının oturma sancısı). İleri yaşlarda yani 26-27 yaşından sonra ne sen, ne de partnerin bu kadar dengesiz bir dönemde oluyorsunuz. Üçüncüsü, cinsel ve romantik birlikteliğin temel bileşeni çocuktur, ortak projeniz çocuktur. Genç yaşlardaki ilişkilerde bu ortak proje yok yani sandığınız kadar sağlam değiller.

Şimdi 2-3 ay kendine odaklan ama kendine kapanma. 3-4 ay sonra ise sonraki limana yelken açmaya bak. Şimdi gençseniz farkında değilsiniz ama, bu ilişkiler ve bekarlıklar, ilerde evlenip çoluk çocuğa karıştığınızda sahip olamayacağınız bir dönem. İlerde genellikle “Nermin ile evlendik, çocuklarımız oldu. Nalan’ı Nermin’den çok önce unutmuştum zaten ama, meğersem o dönem genç ve bekar olduğum son yıllarmış. Keşke 1.5 sene zırlayacağıma tadını çıkarsaydım. Ah eşek kafam” diye bir şey düşüneceksiniz. Bu kayıp 1.5 sene olmasın, 4-6 ayda kalsın.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Kadınlara yürümek istemiyorum bahanesi – 2 Vaka Çalışması

Bugün, kadın erkek ilişkilerinde bir şeyler başarmak, bir doyuma ulaşmak için gerekli olan reddedilmeleri, hüsranları ve emeği göze alamadığı için kendi kendini “canım istemiyor”, “denesem de olmaz” gibi bahaneler uyduran erkeklere iki örnek göreceğiz. Bu yorumlar @ErkekAdam Youtube kanalına geldiler.

Birinci yorum şöyle:

Lise ve üniversite dönemimde bakışmalardan sonra konuşma flört üniversitede hatta kızların bile konuşma başlattığı olmuştu ve aşırı derecede keyif alıyordum. Bakış alan bir tipim ama aşırı yakışıklı değilim hatta yapı gereği efendi iyi çocuğum. Haliyle kızlar efendi erkekten tiksiniyor kötü çocuklara veriyor. Her neyse şu an yaşım 25 ne bakışasım sevgili flört hiçbir şey yapasım gelmiyo. İş hayatında askerden sonra biraz da özgüvenimi kaybettim bir şeylerin farkına vardığım için mi neyden olabilir bu?

Lise ve üniversite döneminde anladığım kadarıyla erkek adam olup kızlara aktif olarak, sonuca ilerleme amacı ile yürümedin. O dönemde birçok genç insanın aynı mekanda olduğu bir yerde pasif bir şekilde rastgele şeylerle karşılaştın. Şimdi eğer mezun isen ve çalışıyorsan o ortamda bitti. Bittiği için de artık iki bakışma, 3 flört gibi şeyler de kurudu.

Haliyle kızlar efendi erkekten tiksiniyor kötü çocuklara veriyor.

Evet hala efendi adamsın ve efendi adamın toksik kırılganlığına sahipsin. Kızların beraber oldukları adamların çoğu kötü çocuk değil (kötü çocuklar da var). Bu adamlar efendi adam değil ve ortalama bir efendi adam, kendisi gibi efendi adam olmayanları kötü çocuk olarak görür.

Her neyse şu an yaşım 25 ne bakışasım sevgili flört hiçbir şey yapasım gelmiyor.

Bir şey yapasın gelmiyor değil, bir şey yapmayı göze alamıyorsun. Böylece eline bir şey geçmiyor ama en azından reddedilmiyorsun, hayal kırıklığı ve acı yaşamıyorsun. Burada temel motivasyonun korku ve kaygı ama bunu kendine itiraf etmek yerine “canım istemiyor” diye egonu kurtarıyorsun.  Egonuzun birinci vazifesi size kısa vadede iyi hissettirmek ve bunu gerekirse uzun vadede sizi acı içinde bırakacak şekilde bile yapmaya programlı.

İş hayatında askerden sonra biraz da özgüvenimi kaybettim

Bu konuda iş hayatı ve asker öncesinde de bir özgüvenin olduğuna dair bir bilgi yok, tam tersi o zamanlarda da özgüvenin varmış gibi görünmüyor. Özgüven dediğin şeyle somut adımlar atmışa benzemiyorsun ve şimdi hem okul ortamı kalmadı hem de yaşça daha büyüksün. 20 yaşındayken “flört hariç bir şey yapamıyorum” dediğinde kafanın bir kenarında hep “ama daha gencim” savunması vardı, artık o savunma kalmadı.

bir şeylerin farkına vardığım için mi neyden olabilir bu?

Hayır. Bir şeylerin farkına vardığın için değil, gerçek dünyada, gerçek eylemler ile, her alanda başarı için gerekli olan acıyı, hüsranı, kan ve teri yaşamayı göze alamadığın için yeterince ilerleme kaydedemedin. Şimdi bunca senelik eylemsizlik sonrası, hala eyleme geçmen gerekiyor ama sen bunu yapmayı göze alamıyorsun. Yapmayı göze alamadığın için de “canım istemiyor” diye bir şey uydurup arkasına saklanıyorsun.

25 yaşına kadar kadınlarla başarılı bir adam “yapasım gelmiyor” dediğinde bir hükmü vardır. Zaten yapamayan adamın “yapasım gelmiyor” dediği, yapması gereken şeyleri göze alamamaktır, korkudur, kaygıdır.

İkinci yorum biraz uzun, kendi yorumlarımı araya serpiştireceğim:

Abi cinsel hüsran konusunda bende buna uğradım hiçbir kadın beni istemedi ve hala daha istemiyor.

Senin özel durumunu bilemem ama bunu söyleyenlerin çoğu gibiysen, kendini kapadığın kulede, beyaz atlı prensesin seni beğensin diye bekledin. Yani istenecek bir adam olmak ya da kızlara aktif yürümek için çaba harcamadın. Harcadın mı?

Üniversiteye biraz zor girdim ve bölümümde en iyi öğrenciyim diyebilirim. Ben düzgün bir iş ve kariyer için çalışıyorum cinsel hüsranla alakalı mı bilmiyorum ama kafamda şu var çalışmazsam muhtemelen kadın da olmayacak belki çalışırım süper olurum ama yine kadın olmaz.

Kadınlara yürümekten, gerçek dünyada sıklıkla reddedilecekleri bir piyasaya girmekten korkan, şişkin ama kırılgan egolu erkekler, böyle bin türlü bahane geliştirirler. “Denesem de olmaz, o nedenle denemeyeyim ben” bahanesi yaygın bir bahane. Yukarıda ele aldığımız “canım istemiyor” gibi bir bahane. “Kızlar sadece kötü çocukları istiyorlar” da bir bahane. “Tüm kızların gözü en yükseklerde” de bir bahane. Bahaneler çeşit çeşit ama hepsinin ortak amacı aynı: “Bak biz kızlara yürümeyelim, o zor iş. Gel aç bir porno sitesini kendimizi uyuşturalım.”

Böyle bir düşünceye sahip gibiyim biraz. Kadınlara karşı bir nefretim yok ama tercih edilmediğim için öfkeliyim.

Tercih edilmek için ne yaptın? Kızların elinde “çeşitli deliklerde saklanan pırlanta gibi oğlanları bulma” uygulaması yok. Sosyalleştin mi mesela? Beni arayan ve böyle konuşan adamların çoğu bir de “abi çok denedim” diyor ama bakıyorsun, 3 senede 3-4 kere denemiş ya da 30 – 40 kere denemiş ama hepsi yarım yamalak, kendi psikolojisine ve duruşuna hakim olma konusunda zerre farkındalık olmadan denenmiş.

Hep bir şeyler yapıyorum. Porno ve mast bağımlılığı da var kurtulmaya çalışıyorum.

Kurtulmaya çalışmak yeterli değil. Kurtulman lazım. Porno ve mastürbasyon sana sosyalleşerek, kızlara yürüyerek alacağın dopamini veriyor.  Bir kızla seks yapmak için önden hüsran ve reddedilme ile dolu bir dönemden geçmen gerekiyor ama porno – mastürbasyonda buna gerek yok. O nedenle ne zaman gerçek dünyaya çıksan, o hüsran ve reddedilme dönemine girer girmez zihnin sana “yahu abi acı çekmeyelim biz, gel sen bunları bırak, porno izleyelim ve keyfimize bakalım” diyor. Sorun şu ki sen de muhtemelen bu baştan çıkarıcı akıl çelmeye zerre karşı koymuyorsun.

Yaptığım şeyleri cinsel hüsranla yapıyor olabilirim içimde hep bir tatminsizlik oluyor. Basketbol oynuyorum vs mutlu oluyorum ama iş bitince çok da mutlu olmuyorum. Bu konuyu nasıl yorumlarsın?

Hayatının kadın – erkek ilişkileri alanı çok güdük, çöl gibi. Cinsel hüsranı başka alanlarda başarı ile yakıyorsun ve başarılı oluyorsun ama bu alandaki eksikliğin senin mutlu olmanı engelliyor.

Fakat gerçek bir kadınla gerçek bir ilişki için, kadın olmadan da iyi kötü mutlu olman gerekiyor. Mutluluğunu kadınlardan almaya çalışırsan, o mutluluğu sana vermezler.

İkinci bir sorum cinsel hüsranı bir şeye yorarsak ya da bir şeylere yorarsak hayatımız boyunca kafamızda aşk sevgi sehvet cinsellik gibi istekler olmadan yalnız başımıza rahatça yaşayabilir miyiz?

%99, yalnız yaşamaya mahkum olursun ve aşk, şevhet, cinsellik doyurulmadığı için sağlıksız başa çıkma mekanizmalarına düşersin. Şu an porno ve mastürbasyonun elindesin. Yarın belki alkol olur.

Bunlar kafamızı kurcalamadan yaşayabilir miyiz?

Çok zor. Vücudun “bir açlığımız ya da rahatsızlığımız var, git bunu doyur / rahatlat” sinyalleri rahatsız edicidir. Açlık ve sussuzluk rahatsız edicidir. Yeterince doymazsan aklını yemekten de alamazsın. Beynin bir şeyleri çöz diye sürekli kafanı kurcalar.

Benim kafamı çok kurcalıyor ve çok istiyorum ama olmuyor.

Son 3 senede en az 30 kere reddedildiysen bu dediğinin bir anlamı var. Yoksa ne yapıyorsun ki olacak?

Olacağını da düşünmüyorum pek bir inancım yok.

Yukarıda dediğim gibi, olması için yapman gerekenler yemiyor ve eylemden kaçmak için böyle şeyler uyduruyorsun.

Bazen gaza gelince diyorum sevgilim olacak ama olmuyor yok yani bir şekilde olmuyor olacağını da pek sanmıyorum.

Gaza gelince bir şey yapıyor musun yazmıyorsun ama sanki hiçbir şey yaptığın yok. Bir gazla kalkıp bir şeyler yapmaya çalıştıktan birkaç hafta ya da ay sonra pes edip kabuğuna çekiliyorsan, bir şey yapmıyorsun.

Hayatım boyunca yalnız kalacağımı düşünüyorum. Acı çekmek de istemiyorum.

Acı çekmek istemeye istemeye bu hale geldin ve böyle gidersen çok da acı çekeceksin.

Yalnız başıma isem rahat bunları istemeden rahatça olabilecek şekilde yaşamak istiyorum bu mümkün mü?

İstatistik ilmi, rakamların aleyhine olduğunu gösteriyor.

Hayatı boyunca seks yapmayan karşı cinsle bir alakası olmayan insanlar illaki oldu belki bazıları istedi olmadı bazıları uzak kaldı veya kalabildi. Kalabilen ve rahat olan insanlar bunu nasıl yapabiliyor?

İman gücü ile belki. Ama o adamlar genelde toplumun içinde, karşı cinse tamamen açık hayatlar yaşamıyorlar. Dergahlarda, manastırlarda yaşıyorlar.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Vazopressin, sadakat ya da takım olmanın hormonu

Vazopressin başka biriyle ya da başkaları ile beraber stres içeren şeyleri çözdüğünüz ya da aştığınız zaman, bir amacı beraberce başardığınız zaman, “(beraber) başardık” dediğiniz zaman salgılanan bir hormon.

Vazopressin ile beyniniz “bu insan benim hayatım için önemli bir varlık, bu insanı hayatımda istiyorum, bu insanı hayatımda tutmayı öncelik yapacağım” diyor. Beraber bir şeyler başaran iki insanın birbirlerine biraz daha fazla ısınmasını sağlıyor.

Erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla vazopressin alıcısı var ve bu nedenle de erkekler doğal olarak bu şekilde bağ kurmaya daha yakınlar. Aynı zamanda zor bir çocukluk geçiren insanlar da normalden daha fazla oranda vazopressin bağlanmasına yakınlar. Aslında zor bir çocukluk, insanın birine güvenme eşiğini yükselterek, biri ile birkaç denemeden sonra güven duymalarına neden oluyor.

Erkekler ilişkilerinde önce vazopressin bağı kurup sonra sıcaklık, özen gösterme, rahatlama, duygusal yatırım ve bakım ile alakalı olan oksitosin bağı kurmaya meyilliler. Kadınlar ise önce oksitosin bağı kurmaya yani önce sıcaklık ve özen gösterme, bu olduktan sonra beraber stresli durumları çözmeye (böylece de yolun yarısında terk edilme ihtimallerin azaltmaya) meyilliler. Çocukluk deneyimleri beyinde farklılıklar yaratmadığı sürece kadınlar ve erkekler için tipik bağlanma sıralamaları bunlar.

Vazopressin ilişkiler için çok önemli zira her şeyden önce, güvendiğiniz insanlarla derin ve yakın bir ilişki kurmanızı, bu insanların hayatınızda olmasından hoşlanmasını sağlıyor. Eğer bir çift olarak sürekli kavga ediyorsanız, bunun sebeplerinden birisi, beyninizin vazopressin bağlanmasının tersine bir şey yapmasından, negatif bağlantı kurmasından kaynaklanıyor. Beyniniz “ben bu insanlar hiçbir zaman problem çözemem ve hatta problem çözebilmem için önce bu insanı aşmam” gerekir diye düşünmeye başlıyor. Bunun sonucunda da beyniniz, partnerinizi kalben sevseniz bile partnerinizden hoşlanmamaya başlıyor, partnerinizi onunla çekişerek, kavga ederek ve ona kaba davranarak uzaklaştırmaya çalışıyor. Bunu da genellikle neden yaptığınızı bilmeden, kendinize engel olamadan yapıyorsunuz ama temelde problem bu kişiyle vazopressin bağını kuramamış, vazopressin bağının tersi bir bağ kurmuş olmanız. Bu kişiyle yapmanız gereken ise, stresli ve problemli şeyleri beraber çözmek, kasıtlı olarak stres yaratmak değil. Kendiliğinden var olan problemleri çözmeniz, takım arkadaşı olmanız gerekli. Vazopressin hormonuna, takım oyunu hormonu da diyebiliriz.

Bilime göre, uzun süreli ilişkilerde, ilişkinin uzunluğu vazopressin bağının gücü, periyodik olarak yenilenip yenilenmediği ile orantılı. Vazopressin hormonunu da, rutine saplanıp kalmak yerine yeni deneyimler yaşamak, biraz stresli şeyler yaşayıp çözmek, küçük krizleri beraber aşarak ve bunu yaparken de oldukça iyi vakit geçirmekle yenileyebiliyorsunuz. Örneğin evi beraber onarmak, finansal hedefleri beraber başarmak gibi şeyler yapıyorsunuz. Böyle şeyleri beraber başardığınızda ise beyniniz partnerinize (ve onun beyni de size) biraz daha bağlanıyor. Böylece ileride yaşayabileceğiniz sorunları beraberce aşma şansınız artıyor.

Partneriniz ile vazopressin bağı kurmuyorsanız ya da partnerinizle kurduğunuz vazopressin bağı zaman içinde azalıyorsa, büyük krizler yaşayabiliyorsunuz. Eğer beraberce sorun çözme alıştırmaları yapmıyorsanız, sorunlar karşısında birbirinize sırtınızı dönmeye başlıyorsunuz. “Bu problemi nasıl çözeceğim, kiminle çözeceğim? Partnerimle çözecek değilim zira bunca zamandır beraberiz ama beraber hiç sorun çözmedik, şimdi bir problem var ve ayrı ayrı çözmemiz canımı çok sıkıyor” diyorsunuz. “Bu problemi kiminle çözebilirim” sorusu da örneğin aldatmaya zemin hazırlayabiliyor zira işte sürekli olarak beraber sorun çözdüğünüz insanlarla daha fazla vazopressin bağınız olabiliyor.

Partnerinizle yatak odasında da vazopressin bağlanması kurabiliyorsunuz ki birçok erkek yatak odasında hedefler gerçekleştirerek partneri ile bağlanmaya çalışıyor. 10 kez zirveye ulaşacağız gibi hedefler koyuyorlar ve bunları partnerleri ile beraber gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Birçok kadın böyle korkutucu derecede yüksek görünen hedeflerin nedenini anlamıyor ama aslında erkek yatakta beraberce bazı şeyleri başararak kadınla vazopressin bağlantısı kurmaya çalışıyor.

Sağlıklı erkeklerin sağlıklı ve hareketli kadınların kendileri ile anı yaşamasını, beraberce bir şeyler yapıp başarmasını istiyorlar.

Vazopressin çok önemli bir hormon. Bir çiftin uzun süre beraber kalması ve uzun soluklu, sağlam arkadaşlıklar için en önemli temel hormonlardan birisi vazopressin. Vazopressin bağı ile hayatınızda size yardımı olabilecek insanlar olduğunu hissediyorsunuz. Bunun eksikliğinde ise yalnız hissediyorsunuz ve bu eksikliği gidermeye başladığınızda daha iyi hissetmeye başlıyorsunuz.

Kaynak: Your guide to vasopressin bonding | Adam Lane Smith

Kadın gözünden muhtaç erkek – Vaka Çalışması

Ben sizi yeni keşfetmiş bir kadın takipçinizim. Yayınlarınızda sıklıkla bahsettiğiniz, erkeğin muhtaç davranarak kadını soğutması konusunu öğrendikten sonra, görüşmek istemediğim bir erkekten neden soğuduğumu daha iyi anladım ve kendimi daha iyi hissediyorum. Teşekkür ederim.

Bunu bazen görüşme yaptığım kadınlarda da görüyorum. Adam kağıt üzerinde ideal ama kadının peşinde fazla koşuyor ve kadın adamdan soğuduğu için kötü hissediyor. Neden soğuduğunu anlattığımda ise suçluluk duygusu ortadan kalkıyor.

Kadınlar çoğu zaman bir erkekten neden soğuduklarını, en azından bilinç seviyesinde, anlayamıyorlar. Başında hoşlandıkları adam ile, sonradan hoşlanmadıkları adam görünürde aynı ama aslında davranışsal olarak aynı değil. Arada çok fazla özdeğer ve özgüven düşüklüğü sinyalliyorlar ve kadını duygusal olarak soğutuyorlar.

Kağıt üzerinde iyi özelliklerin pozitif etkisi maalesef, duygusal zayıflığın ya da muhtaç iticiliğin negatif etkisini kapayamayabiliyor. Tam tersi de geçerli. Kağıt üzerinde kötü özelliklerin negatif etkisi, duygusal gücün ve muhtaç olmamanın pozitif etkisi ile kapanabiliyorlar. Bu nedenle de kadınların istediklerini söyledikleri (kağıt üzerinde iyi) özellikler ile sonunda beraber oldukları adamlar birbirinin tamamen zıttı olabiliyorlar. Örneğin serseri diyebileceğimiz bir erkek daha çekici olabiliyor ya da daha çulsuz ve statüsü düşük bir adam çekici gelebiliyor.

Bazen bu nedenle bir kadının ölsem o adamla olmam dedikten sonra o adam için ölüp bittiğini görebiliyorsunuz. Çünkü adam kağıt üzerinde kötü ama duygusal olarak çekici. Kadının duygusal ve cinsel olarak çekim duyması ile, şunu istemem, bunu istemem listesi çöpe atılıveriyor. Cinsel ve duygusal çekim, bir tercih değil, dürtüsel seviyede olan bir şey.

Burada bazı erkekler, bu kadının bu adamla olmasından, kötü olacaksın, kötü davranacaksın birader sonucunu çıkarıyorlar ama adam kötü olduğundan değil, kötü olmasına rağmen çekim yaratıyor. Bu adamların kötü olmalarına, kötü davranmalarına rağmen nasıl çekim yarattıklarından tabii ki iyi dersler çıkarabilirsiniz ama daha derine bakmanız lazım. Yoksa “siken sevilir, seven sikilir” sığlığında debelenirsiniz ve genellikle de hem kötü hem de itici biri olur çıkarsınız.

Bu arada bu durumun bir benzeri ama daha görsel odaklı olanı erkeklerde de var. Bir erkek kağıt üzerinde berbat (kötü karakterli, güvenilmez, kafadan kontak) bir kadına, sırf çok güzel ve cilveli diye cinsel çekim duyup, onunla ilişkiye girerek hayatını karartabiliyor.

Kağıt üzerinde iyi özellikler rasyonel olarak çekici olsalar da aslolan duygusal çekim ve bunu da erkeğin zihinsel ve duygusal gücü, umursamazlığı (muhtaç olmaması) gibi özellikleri sağlıyor.

Bahsettiğim adam 33 yaşında. Ben 28 yaşındayım. Başlangıçta, kağıt üzerinde ideal bir erkek gibi duruyordu. Ama daha birinci buluşmamızın ardından, her gün birkaç kez mesaj atmaya, mesajlarına biraz geç cevap versem (çalışıyorum), “bir şey mi oldu, iyi misin?” diye sormaya başladı. Bir şey mi oldu diye sorması beni rahatsız ediyordu ama neden olduğunu sizden öğrendim. Aslında farkındaydım sanırım ama söze dökemiyordum. “İnsani olarak merak ettim” motivasyonuyla yazdığını ima ediyordu ama aslında benim onu unutmamdan korkuyormuş.

Bingo! Evet, sana ne olduğunu merak ettiğinden değil, kendisini unutacağından korktuğu için “iyi misin” mesajı yazıyor. Efendi adamın toksik kırılganlığı. Boşuna “iyi” çocuk, iyi değil “sinsi” demiyoruz.

Adam, sen ona hemen ulaşmadığında kaygı duyuyor. Kaygısını kendi başına yönetemediği, kaygısı ile sağlıklı bir şekilde başa çıkamadığı için de, kaygısını senin rahatlatman için sana ulaşıyor ve “sorun mu var, iyi misin?” diyor. Senden “iyiyim oğluşum, annen seni unutmadı, seni bırakmayacak” demeni bekliyor. Yeni bu kelimelerle değil tabii, cevap vermen, sıcak davranman için. Böyleyece kaygısı yönetilecek.

Sorun şu ki, kaygısını senin sırtına yüklediğini hissediyorsun ve bu yükü sırtına yükleme isteği nedeniyle soğuyorsun.

Sürekli ulaşması, hemen cevap vermediğimde bazen benim esenliğimi düşünüyormuş gibi ama bazen de pasif agresif şekilde ikinci mesajı atması (“hanımefendi beni unuttun” gibi şeyler de yazıyordu) nedeniyle, üçüncü buluşma bile olmadan ona zamana ihtiyacım olduğunu söyledim.

Bana “başka biri mi var?” dedi.

Daha iki kez buluşmuşsunuz ve soruya gel. Bir kere kendisi daha yok ama ikincisi daha kendisi bir şey değilken sana duygusal olarak yapışmış.

Bir erkeğin sadece bir iki kez buluşmayı, pembe panjurlu evinin erini, kısmetini bekleyen genç kız kadar ciddiye almaması lazım. Daha iki buluşma olmuş ve sanki sevgiliymişsiniz gibi davranıyor.

İlerde evlenip çoluk çocuğa karışacak olsanız bile birliktelik eğlenceli, hafif ve zaman içinde gelişen bir şey olarak başlamalı. Arkadaş burada tamamen muhtaç davranıyor, muhtaç duruma düşmüş. Bir kadın bir erkeği ilişkiye çekmeli, bir erkekle ilişkiye girmek zorundaymış, buna iteleniyormuş gibi hissetmemeli.

Bu aşamada bir kadın bu arkadaşı sırf duygularını incitmekten korktuğu için de bırakabilir. Daha bir buluşmadan böyle düştü, devam edersem çok incinir diye bırakabilir. Bir erkeğin böyle kırılgan bir çocuğa dönüşmemesi lazım.

Şimdi bu sorun mu diyeceksiniz ama buluşmalarda bana çok fazla eğiliyordu ve ona söylediğim şeyleri bana tekrarlayıp duruyordu. Bunlar bana korkutucu geldi.

Şimdi erkek takipçiler ne kadar ciddiye alıyorlar bilmiyorum ama hafifçe kızdan uzağa ve arkaya eğilip, rahat ve kollar – bacaklar açık bir şekilde oturmanız önemli. Böylece hem farkında olmadan kızın özel alanına fazla girmekten kurtulursunuz hem de genellikle kızın size daha fazla yaklaşmasına fırsat verirsiniz. Aslında bu şekilde oturursanız ve aranızda bir çekim olursa, kadın yavaş yavaş size yaklaşıp kucağınıza sokulabiliyor ya da üstünüze çıkabiliyor. Kadına eğilmeniz ise muhtaç sinyalleri gönderiyor ve kadının sizden uzaklaşmasına sebep oluyor. Özellikle yan yana otururken buna dikkat edin.

Kadının sözlerini tekrarlama olayını pek anlamadım ve duymadım ama arıza bir hareket.

Ben bu adamdan hoşlanmayı gerçekten çok istedim ve ilk buluşmada hoşlanıyordum da. Ama ne kadar istesem, ne kadar kendimi zorlasam da hoşlanamadım. En son ilişkimin üzerinden 2 sene geçmesine ve uzun süredir yalnız olmama rağmen, tüm yakın arkadaşlarımın bir şans ver demesine rağmen hoşlanamadım. Adam erkek güzeli değil ama tipsiz de değil. Oldukça fit ve iyi giyimli. Dışardan baktın mı uzun süreli yanlızlığımdan sonra üstüne atlamam gerekirdi ama hayır. Bu olmadı.

Cinsel ve duygusal çekim bir tercih değil. Kendimizi rasyonel düşünce ile bir kadından veya erkekten hoşlanmaya zorlayamayız. Tatsız bir yemeği rasyonel olarak çok tatlı bir yemek olarak hissetmeye zorlayamayacağımız gibi.

Aslında dikkat ederseniz kadın “biraz zamana ihtiyacım var” diyerek adama yardım etmeye bile çalışıyor. Yani “biraz daha az peşimden koş, bana muhtaç olmadığını göster” diyor.

Bana biri mi var dediğinde, aslında bu onu ilgilendirmese de kibarca hayır dedim. Gerçekten de uzun süredir görüştüğüm ilk ve tek kişi oydu.

Ona zamana ihtiyacım var dedikten 2 gün sonra beni aradı ve “yeterince uzak kalmadık mı?” dedi.

Allah’ım sana geliyorum 🙁 Daha yeni bir yayında bahsettim, bu olay trajikomik. Bir kadın size zamana ihtiyacım var dediğinde o zamanı ona verin ve o size ulaşmadan ona ulaşmayın. Bu kadın sevgiliniz değilse hemen bırakın, bu iş olmayacak varsayın ve kendi hayatınıza bakın. Eğer sevgilinizse, bir iki hafta içinde size ulaşmazsa ayrıldık var sayın. Ama 2 gün bekleyip kıza ulaşmayın. Bu çok muhtaç bir hareket. Bırakın o sizin peşinizden gelsin.

Kadın takipçi 2 kere buluştuğu adam ile ilgili itici, korkutucu, rahatsız edici gibi kelimeler kullanıyor. Normalde eli yüzü düzgün, medeni ve kağıt üzerinde birçok pozitif özelliği olan bir erkek bu. Ama maalesef kadın erkek ilişkilerinde kendisini kontrol edemediği için itici ve zaman zaman korkutucu davranışlar sergiliyor.

Bunun üzerine düşünüp taşındığımı ve artık görüşmek istemediğimi söyledim.

Beklenen son. Buradan çıkarılacak ders, bir erkeğin muhtaç, kaygılı davranışlar sergilememesi gerektiği. Kadının peşinden fazla peşinden koşmaması gerektiği. Adam resmen kadının kendisi ile beraber olma ihtimalini sıfırladı. Sanki özellikle sıfırlamak ister gibi. Ama maalesef ne yaptığından, neden böyle olduğundan haberi bile yok.

Bana aramızda bir şeyler gelişebileceğini, biraz zaman vermem gerektiğini söyledi.

Bu aşamada bu işin dönüşü olmasının tek yolu, adamın “ben görüşmeye devam etmek isterim, fikrin değişirse bana ulaş” diyerek bu işi burada bırakması. O zaman da olma ihtimali yüksek değil ama peşinden koşup ikna etmeye çalışarak elde edeceği ihtimalden daha yüksek.

İstemediğimi söyledim. Soğuk bir şekilde keyfin bilir dedi ve kapattı.

“Keyfin bilir” kuyruk acısı belirtir, bu kelimeler kullanılmamalı.

Bizi ortak arkadaşlar tanıştırmıştı ve tabii benim adamla görüşmeye devam etmem için baskı yaptılar. Ertesi gün iş yerime çiçek gönderdi.

Arkadaş sıçtı, sıvamadan bırakmayacak. “Bak çiçek gönderdim, şimdi bana bir şans vermek zorundasın”. İlgiyi pazarlıkla almayı aştı, parayla, hediyeyle almaya çalışıyor.

Tabii “çiçek için teşekkür ederim” diye mesaj atmak zorunda kaldım. Benden bir buluşma şansı vermemi istedi. Hiç içimden gelmediği için reddettim. Bu nedenle de çok kötü hissettim, kötü bir insanmışım gibi hissettim.

Ortak arkadaşımıza benim gözümün yukarıda olduğunu, bana yetmediğini, çok istiyorsam daha iyi birini bulmam gerektiğini söylemiş. Oysa bana yetmemeyi bırakın, kendisi benim aradığım kriterlerin fazlasına sahip bir erkek. Kriterlerim de öyle yüksek değil zaten.

Kağıt üzerinde aradığından fazlası var ama özgüven, özdeğer, duygusal kontrol, duygusal ve zihinsel güç yok maalesef.

Bu adama kapıyı böyle kesin kapamak canımı çok sıktı. Kendimi kötü biri gibi hissettim ama şimdi neden böyle olduğunu anlıyorum. O kadar genç değilim, elini sallasan ellisi değilim, uzun süredir yalnızım, çok fazla erkekle buluşan biri de değilim. Başka biri karşıma kim bilir ne zaman çıkacak. Ama ne kadar istesem de kendimi daha fazla buluşmaya zorlayamadım. Sadece bir şey hissedemesem neyse, o zaman daha fazla buluşabilirdim. Ama maalesef bir şeyler hissettim. Sürekli mesaj atması, mesajlarına cevap almadan bir daha mesaj atması, pasif agresif davranışları, buluşmalardaki tedirginliği, vs. yüzünden kötü şeyler hissettim.

Artık bunların neden olduğunu biliyorum ve oldukça rahatladım. Size tekrar teşekkür ederim.

Rica ederim.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Bizi sevabımızla – günahımızla sevecek, değer verecek biri çıkmaz mı?

Ekşi çöplükte uzun süredir sitemizi takip ettiği anlaşılan bir takipçimiz, erkekadam.org başlığına aşağıdaki yorumu yazmış.

Modern zaman kadın erkek ilişkilerine gerçekçi bir perspektif sunan site. Sitenin 40’lık ve görmüş geçirmiş admini Mahmut Abi sağ olsun baya şey öğrendim ilişkilere yönelik.

Teşekkür ederim.

Ama canımı sıkan şu ki, ilişkilerde neden sürekli bir taktik yapmak durumundayız?

Benim de canımı bu yorum sıktı, daha doğrusu bu yorum oldukça üzücü. Bir takipçi var ve iyi niyetle bir şey yazmış ama uzun süredir takip etmesine rağmen “neden taktik yapmak durumundayız” diye soruyor ☹

Klişe olacak ama siz doğal olmayan taktikler yapmak durumunda değilsiniz. Siz, asıl doğal olmayan ama yıllarca tekrarlaya tekrarlaya düşünmeden, otomatikman yaptığınız hareketlerden kurtulup, doğal olanı öğrenmek durumundasınız. Bu geçiş sürecinde ise tabii ki bir süre her adımınıza dikkat etmeniz gerekecek.

Şöyle düşünün. Piyano çalmayı yanlış öğrenmişsiniz. Yani iki parmak çalmayı öğrenmişsiniz ve yıllarca iyi kötü iki parmak çalmışsınız ama tabii ki pek bir başarınız yok. Sonra biri gelip size 10 parmak çalmanız gerektiğini ve böyle çalmazsanız bu işte iyi olamayacağınızı söylüyor. Siz de, yıllardır iki parmak ile başarısızlıktan başarısızlığa koştuğunuz için 10 parmak çalmayı istiyorsunuz.

Sorun şu ki, iki parmak çalmak her ne kadar işin doğası olmasa da, sizin için otomatik. 10 parmak çalmaya geçmek ise zor. Sürekli hata yapıyorsunuz, sürekli parmaklarınıza dikkat etmeniz gerekiyor ve 10 parmak çalmak hiç de doğal gelmiyor. Ama eğer bu konuda ısrarla çalışırsanız, 10 parmak çalmak doğal olacak zira otomatikleşecek.

Neden modern zaman ilişkileri saf duygu ile ilerlemiyor da şunu yaparsam karşılığı şu olur diye taktik kasmaya yönelik?

Çünkü çocukluktan çıkıp yetişkin olduğunuzda, yetişkin hiçbir aktivite saf duygu ile ilerlemez, ilerleyemez. Sonuçta ilişkiler size ana kucağı olup içinde dünyadan kaçtığınız cennet bahçesi olmak için değil de bir yuva kurma, çocuk yetiştirme ile alakalı ve bunun gerektirdiği görevler, beklentiler, kaynaklar, vs. var.

Bizi sevabımızla – günahımızla sevecek, değer verecek biri çıkmaz mı?

Yetişkin bir erkeğin karşısına ona geri kalan hayatında annelik yapan bir kadın çıkmaz mı? Muhtemelen çıkmaz. İlişkiye girdiğiniz kadın sizin kopamadığınız ya da çocukluğunuzda kaygı ile bağlandığınız anneniz olmayacak. Senin “günahım – sevabım” dediğin tabii ki ciddi zayıflıkların. Bunlar üzerinde çalışıp güçlenmek yerine, zayıflıkların ile sevilmek istiyorsun. Belki yüzbinlerce yıl önce öyle kadınlar vardı ama yetişkin, az çok güçlü bir erkek olmak yerine duygusal olarak çocuk kalmayı isteyen erkekleri ile beraber hayatın altında, evrimsel olarak ezilip gittiler.

Andrew Huberman bir podcastında çocukluk bağlanma stillerinin yetişkin bağlanma stilleri haline gelmesinin altındaki oldukça ilginç mekanizmayı açıklıyor. Size garip ve hatta rahatsız edici gelecek ama çocuklukta ebeveynleriniz ile aranızdaki bağı yöneten sinir devreleri, yetişkinliğinizde romantik ve cinsel bağlarınızı yöneten sinir devreleri ile aynı! Ve ebeveynleriniz ile yaşadığınız çarpık bağlanmalar (örneğin kaygılı bağlanma) romantik ilişkilerinize miras kalıyor.

Zaten bana öyle geliyor ki “beni olduğum gibi sevebilecek kadın yok mu” diye yakınanların çoğu, çocukluğunda bir şekilde, olduğu gibi sevilme konusunda ebeveynleri tarafından tatmin edilmemiş insanlar. Ebeveynlerinden alamadıklarını partnerlerinden almaya çalışıyorlar ve muhtaç çocuk gibi davrandıklarından genelde hüsrana uğruyorlar.

Konuyu dağıtmadan sadede gelecek olursam, senin “bizi günahımızla – sevabımızla sevecek, değer verecek biri çıkmaz mı” diye şirin şirin söylediğin şeyin aslı, “benim çocuklukta tatmin olmamış ihtiyaçlarımı ben çocukmuşum gibi tatmin edecek biri çıkmaz mı” oluyor. Benim bildiğim, yetişkin bir kadın yetişkin bir erkeği alıp oğlu gibi yetiştirmek istemez. O nedenle işin zor. Kadınlar kısa süre içerisinde koca bebekleri evlat edinme konusunda arzulu olmayacaklarına göre, senin “günahım – sevabım” dediğin çarpık bağlanma stilini iyileştirip yetişkin ve güvenli bir bağlanma stiline çevirmen gerekecek maalesef.

Ben bu zaruri taktiklerin sebebini sosyal medya ve insanların oturduğu yerden anlık birbirlerine ulaşabilmelerine bağlıyorum.

Senin zaruri taktik dediklerinin çoğu birkaç nesil öncesine kadar erkeklerin otomatik olarak yaptıkları şeylerdi. Asıl senin “taktik değil doğal” dediğin şey yeni dünyanın, teknolojinin eseri.

Sonsuz seçenek olan bir yerde kimse bir tane seçenek ile yetinmek istemez.

Eğer seçeneğin yeterince iyiyse isteyebilir. Eğer bu seçeneği kaybedince, aynısını bulmak zor olursa gayet de isteyebilir. Eğer bıraksan da bir kaybın olmayacak bir seçenek olursan, evet yetmezsin, seninle yetinemezler.

Bu tabii ki dışarda iyi bir seçenek olsanız da sizinle yetinemeyecek, ilgiye aç kadınların olmadığı anlamına gelmiyor ama onları da bir zahmet tanımayı ve hızlıca bırakmayı öğrenin.

Hep daha iyisini ister.

Ne kadar iyisini alabildiği de kendi kapasitesi ile sınırlıdır. Karşısına kendisini isteyen daha iyisi çıksa bile, eldekinden olma yeterince yüksek maliyetli ise o atlamayı yapmak zordur. Kaçınız iyi maaşlı işinizi bırakıp bunun 10 katını kazanma potansiyeliniz olan ama riskli bir yeni kariyere geçebilirsiniz?

Tabii bir de eş bağı var, karşılıklı yatırım var, bir yatırım bağı var. İnsanlar, çocuk yetiştirmek için 10 yıllarca eş bağı kurabilen canlılar. Ayrıca öyle sürekli daha iyisini isteyecek kadar uzun da yaşamıyoruz. Bir eşten diğerine kaç kere atlayabileceksiniz, zamanla piyasanız düştükçe keşke 10 senede 10 tane insanla olacağıma, 10 senede bir eş bağı kursaydım demeyecek misiniz? Bazılarınız eminim demeyecek ama çoğunuz bunu diyeceksiniz.

Bu da insanı taktik yapmaya, ilişki ve ilgiyi diri tutmaya iter.

Umarım bu şeyleri yeterince tekrarlayıp otomatikleştirdikçe, bunun taktik değil doğal olan olduğunu, yazdıklarından akan efendi erkek zihin yapısının çocukluktan beri oynadığın taktik olduğunu, o taktik kümesinin tek artısının, yıllarca yaptığın için otomatikleşmesi olduğunu anlayabilirsin.

Beni ben olduğum için kabul eden biri ile karşılaşmayı isterdim.

Peki olduğun sen itici ise. Mesela sen, kıllarını bile almayan, 200 kiloya çıkmış, yıkanmayan bir kadını sırf onu o olduğu için kabul eder miydin? Ne alaka demeyin. Erkekler görsele daha çok bakar, kadınlar davranışa. Eğer bir erkek, yetişkin bir erkek gibi değil de, yetişkin bir kadına muhtaç (duygusal olarak muhtaç) bir çocuk gibi davranıyorsa, bir kadına öyle itici görünebiliyor. İstediğin kadar yakışıklı ol, paran olsun, vs. Bunlar en fazla sena tolerans gösterilmesini sağlar, kabul edilmeni değil.

Modern zamanlarda çok büyük bir istek sanırım.

Bir erkeğin kişiliği zayıf ve itici ise, olduğu gibi sevildiği hiçbir çağ olmadı. Biriyle evlendirildiği ve kadının mecburiyetten katlandığı çağlar oldu.

Bu arada geçenlerde, kaygılı bağlanma stiline (olduğu gibi sevilme hayaliyle yaşayan efendi erkekler bu kategoride) sahip insan oranının 90’larda yaklaşık %25 civarında olmasına rağmen, günümüzde %50’nin üstünde olduğunu gösteren araştırmalar olduğunu izledim. Bu 80’lerde olgunlaşan bir kavram yani elde veri yok ama kim bilir 50’lerde ne kadar azdı. Yani eskiden olduğu gibi sevilme ihtiyacı olan yetişkin erkek oranı da çok azdı, onu da unutmayalım.

Takipçimizin de birgün bunların taktik değil doğal olan olduğunu anlayabilmesini umarım.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.