Manipülasyon nedir?

Manipülasyon nedir?

Beyninin ne kadar kolay manipüle edilebileceğini anlayana dek, başkasının oyununda bir kukla olarak kalırsın – Evita Ochel

Üstü kapalı duygusal manipülasyon taktikleri gizli kontrol metotlarıdır. Bu aldatma taktikleri davranışları ve algılamayı değiştirmek için kullanılırlar. Üstü kapalı manipülasyon senin bilinçli farkındalığın alt bir seviyesinde işler. Kurbanlar genellikle bu olurken manipüle edildiklerini anlamazlar. Bu yüzden kesinlikle manipülatörün kullandığı bu metotların farkında olmak önemli.

Peki, bu manipülatör insanlar kimlerdir?

En becerikli ve tehlikeli manipülatörler psikolojide dark triad (karanlık üçleme) denilen bir terimden gelirler. Psikopat, narsist ve makyavelist kişilikler empati yoksunudur ve kendi çıkarları için manipülasyonu planlı ve amaçlı bir şekilde yaparlar, diğer insana neye mal olursa olsun. Onlar kendi çıkarları için diğer insanları kullanan duyarsız, hassas olmayan, agresif ve fırsatçı kişilerdir. Senin partnerinin, arkadaşının, komşunun, yakınının, iş arkadaşının veya patronunun bu karanlık üçlemenin bir üyesi olması tamamıyla mümkündür. Onlar normal bir görünüş yaratarak gerçekten kim olduklarını saklamaya çalışırlar.  Ve sıklıkla cazibeli ve sevilen bir karakterdedirler; ama bu maskenin altında kötü niyetli amaçları hala aktif olarak çalışıyordur. Bu bireyler onlara yakın olan herkesin zihinsel sağlığı için zararlıdırlar.

Ciddi psikolojik bozuklukları olmayan insanlar da  manipülasyonu istediklerini almak için, kötücül bir amaç olmadan ve bazen ne yaptıklarını bilmeden kullanırlar. Şöyle denir ki, bizler ihtiyaç ve arzularımızı direkt yollardan dile getirmektense, manipülasyonu bu durumlarda kullanmaktan suçluyuz. Manipülasyonu patolojik bir manipülatör olarak kullanan biriyle zaman zaman isteklerini almak için kullanan biri arasında fark vardır. Patolojik manipülatörler diğerleriyle bir bağ kurmaları için başka bir yol bulamazlar ve ilişki için ortaya koyabilecekleri hiçbir şeyleri yoktur, sevgi ve samimiyet gibi. Onları değiştirmenin bir yolu yoktur.

Manipülasyon senin bilinçli karar alma, kendi lehine, değerlerin ve sınırlarınla davranma becerinin altını oyar. Diğer bir deyişle, manipülasyon diğer türlü yapmayacağın şeyleri sana yaptırır.

Daha kötüsü, duygusal manipülasyon metodolojik olarak kendi öz değerine, öz güvenine ve kendi algına güvenini zayıflatır. Kendinden hoş olmayan bir şekilde, ta ki kendine saygını ve gerçeklik algını yitirene dek taviz vermene neden olur. Savunmanın zayıflamasıyla ya da tamamen silahsız kalmanla, daha fazla manipülasyona açık hale gelirsin.

Becerikli bir duygusal manipülatör senin öz değerini ve duygusal refahını kendi eline almak için seni ele geçirir. Bir kere kandırmacaya geldin mi bu büyük bir hatadır, metodolojik olarak kimliğini ve psikolojik sağlığını yitirirsin.

Başarılı, amaçlı ve kötücül manipülatör kendi kırılganlıklarını bilmeli,  agresif niyet ve davranışlarını gizlemeli ve manipülasyonlarının sana vereceği zararı önemsemeyecek kadar acımasız olmalı. Kontrole almak ve istediğini almak tek önemli olan şeydir.

Manipülatörün taktiklerinin farkında olmak gizli agresifliği tanımlamak için önemlidir. Ama bu her zaman yapması kolay bir şey değildir çünkü manipülatörler manipülasyonu görmen ve sağlıklı düşünmeni önlemek adına senin güvenine, şüphene ve güçlü duygularına – suçluluk, korku, sevgi ve utanç- bel bağlarlar. Çoğu durumda bu duyguları bir amaç için uyandırırlar. Bu manipülatörün yaptığının yanına kalmasını sağlayan bir şeydir. Bu yüzden, kendini kendi algından ve sezgilerinden şüphe ederek bulursan bunu fark etmen önemlidir. Veya seni manipülasyona açık hale getiren duygular deneyimliyorsan.

Manipüle edildiğini nasıl bilirsin? 

Duygusal manipülasyon gizlidir ve ne olup bittiğini anlayana kadar seni uzun süre kontrol eder. Bazı manipülatörler hayli beceriklidir. Onlar kukla ustası olarak tabir edilebilirler ve eğer işaretleri bilmiyorsan farkında olmadan onların kuklası olabilirsin.

İplerin bir o yöne bir bu yöne çekilirken, kendini kukla ustasının istediklerini yaparken bulursun. Kendi özgür iradenle hareket ettiğini düşünürsün ama etmiyorsundur.

Eğer manipülasyonun bir kurbanıysan muhtemelen bir şeylerin yanlış gittiğini biliyorsundur ama ne olduğundan tam emin değilsindir. Hatta manipüle edildiğinden şüpheleniyor olabilirsin ama emin değilsindir ve bunun nasıl olduğunu bilmiyorsundur. Bilmek istediğin şey manipüle ediliyor mu yoksa edilmiyor mu olduğundur. Bunu nasıl bilebilirsin?

Aslında, bu düşündüğünden daha kolay ve açıktır.

Bu üstü-kapalı duygusal manipülasyon tekniklerini öğrenmek akıllıcadır. Ama manipüle ediliyor musun diye öğrenmek için manipülasyon teknikleri konusundaki her şeyi bilmene gerek yok. Sadece kendine bakman gerekir.

Manipülasyon zarar vericidir ve devasa negatif etkileri vardır, hatta bunun başımıza geldiğini fark etmemişsek bile şu negatif etkiler suç yerinde bırakılmış deliller gibidir.

Eğer bir ilişkideysen ve aşağıdaki işaretlerden herhangi biri dikkatini çektiyse yüksek ihtimalle manipüle ediliyorsundur:

  • Hoşlandığın biriyle beraber olmanın hazzı, onu kaybetme korkusuna dönüşmüştür. Hislerin mutluluktan anksiyeteye, mutsuzluğa, üzgünlüğe ve hatta umutsuzluğa dönmüştür.
  • Ruh halin tamamıyla ilişkinin haline bağlıdır ve aşırı yüksekte ya da aşırı düşükte hissediyorsundur.
  • İlişkide mutsuzsundur ve çoğu zaman ortada belirsizlik vardır ancak onu kaybetmekten korkuyorsundur çünkü ara sıra çok mutlu hissediyorsundur.
  • Başına gelen bu en iyi şeyi mahvetmekten kendini sorumlu tutuyorsun ama bunun tam nasıl olduğunu bilmiyorsundur.
  • İlişkin çok karmaşıktır ancak nedenini bilmiyorsundur. Başkalarıyla bunu konuştuğunda, kendini “açıklaması zor ve karmaşık” derken buluyorsundur.
  • İlişki ile ilgili takıntı yaşıyorsundur, her detayını “olayı çözmek” adına analiz ediyorsundur. Seni dinleyen herkesle her zaman bunu konuşuyorsundur. Bir faydası olmuyordur.
  • Partnerinle durumundan emin değilsindir, seni sürekli belirsizlik ve anksiyete ruh halinde bırakıyordur.
  • Partnerine sürekli “yanlış giden bir şey mi var?”, “bir şey mi oldu?” diye soruyorsundur. Bir şeyler ters gidiyor gibi hissettiriyordur ama tam olarak ne olduğunu bulamıyorsundur.
  • Sıklıkla defans durumundasındır. Yanlış anlaşıldığını düşünüyor ve kendini açıklama, koruma gereği hissediyorsundur.
  • Güven, kıskançlık, özgüvensizlik, öfke ve aşırı tepki verme konularında problem geliştirmişsindir. Partnerin birçok durumda buna dikkat çekiyordur.
  • Dedektif olmuşsundur. İnternette partnerin hakkında bilgi arıyorsun, sosyal medya hesabına yakından bakıyorsun ve arama geçmişini, mesajlarını, maillerini kontrol etme ihtiyacı hissediyorsundur. Partnerin evde değilken, nerede olduğunu teyit etme ihtiyacı hissediyor ve kaygılanıyorsundur.
  • Tam anlamıyla partnerini nasıl mutlu edeceğini bilmediğini hissediyor. Sıkı çabalıyorsun ama bu işe yaramıyor gibi görünüyor, en azından uzun süredir. Eskiden onu mutlu edebiliyordun ama neyin değiştiğine emin değilsin.
  • Negatif düşünceleri ve duyguları ifade etmek yasaklanmış gibi hissettirir, o yüzden bunları kendine saklamaya çalışırsın. Seni rahatsız eden bu şeyler hakkında konuşamamak seni hayal kırıklığına uğramış hissettirir.
  • Kendini ilişkiden önce hissettiğin kadar iyi hissetmezsin. Daha az özgüvenli, güvende, zeki, aklı başında, çekici hissedersin. Önceden olduğundan daha azısındır.
  • Her zaman partnerinin beklentilerini karşılamada yetersiz kaldığını hissedersin. Kendini yetersiz hissedersin.
  • Sıklıkla suçlu hissedersin ve kendini bolca özür dilerken bulursun. Sürekli olarak yol açtığına inandığın hasarı onarmaya çalışmakla meşgulsündür. Partnerin senden uzaklaştığı için kendini suçlarsın. İlişkini neden sabote etmeye devam ettiğini anlayamazsın.
  • Partnerinin ilgisini tekrar uzaklaştırmamak için onun etrafındayken laflarını dikkatle seçersin, eylemlerini ve duygularını da.
  • Bazen bir volkanın patlaması gibi kızgınlık, hayal kırıklığı ve hatta düşmanlık duygusuyla patlarsın. Daha önce hiç böyle davranmamışsındır ve böyle olmamaya yemin etmişsindir ama ne kadar kontrol etmeye çalışsan da olmaya devam eder.
  • Partnerini mutlu kılmak ve ilişkiyi korumak için rahatsız hissettiğin bazı şeyleri yapıyorsun veya değerlerine, limitlerine, sınırlarına aykırı hareket ediyorsundur.

Başkasının böyle bir ilişkide neden kaldığını ya da geçmişte böyle bir ilişkide kaldıysan bunun nasıl olduğunu merak ediyorsan, ilk olarak, manipülatif ilişkiler böyle başlamazlar. Aslında bu ilişkiler genelde harika bir başlangıç yapar. O senin harika partnerin gibi görünür ve balayı aşaması cennet gibidir. İşler kötüye döndüğünde, ne olduğu konusunda bir fikrin yoktur. Doğal olarak, işleri düzeltmeye ve harika olanı geri kazanmaya çalışırsın. Problemler için kendini suçlayacak şekilde manipüle edilmişsindir. Neden olduğuna inandığın hasarı onarmaya çalışıyorsundur, partnerinin sevgisini geri kazanmaya. Sadakatin karşılığını vermiştir ve sen ve partnerin tekrar yakınlaşmışsınızdır… bir süre için. Bu tamamıyla farkına varamayacağın bir döngü haline gelir.

İkinci olarak manipülasyon yavaş ve sinsice başlar ve git gide artar. “İplerini kim çekiyor?” adlı kitabın yazarı Harriet B. Braiker: “manipülasyon zaman içinde evrimleşir, şekillenir” diyor. Ve kurbanlar umut verici kazanımlarla ve kaybetme tehditleriyle kontrol edilir. Üstü kapalı ve çeşitli manipülasyon taktikleri uygulanır. Diğer bir deyişle bir suiistimalci olan manipülasyoncu belirsizlik yaratır ve sana arzu ettiğini verme konusundaki geri-ileri hareketleriyle şüphe duymanı sağlar, arzu ettiğini geri almakla tehdit eder.

“Tehlikeli kişilikler” kitabının yazarı 25 yıllık FBI ajanı olan Joe Navarro şöyle açıklıyor: “Sonunda bu ilişkiye nasıl girdiğin önemli değildir. Bu ilişkinin tek taraflı, suiistimalci ve toksik oluşu önemlidir. Sorulması gereken soru çok basittir: “Cazibelerini ve davranışlarını seni kendi çıkarları için kontrol etmek için mi kullanıyorlar? Seni manipüle mi ediyorlar? Seni incitecek şeyler mi yapıyorlar ya da seni riske mi atıyorlar? İlişki tek taraflı gibi mi hissediyorsun? Bu ilişkide inciniyor musun?”

Eğer bu sorulara cevabın “evet” ise, seni kontrol eden toksik iplerinden kendini çözme ve hayatını geri alma zamanı.

Duygusal manipülasyon, duygusal bir suiistimaldir. Duygularını ve davranışlarını üstü-kapalı manipülasyonla kontrol eden kişi sana değer vermez, saygı duymaz veya senin iyiliğini umursamaz. Her ne pahasına olursa olsun bu ilişkiyi bırak ve gerekirse profesyonel yardım al. Becerikli bir manipülatöre maruz kalmak ciddi ve kalıcı psikolojik hasarlar verebilir.

İlişkinin değerli mi yoksa zararlı mı olduğunu ve bitmesi mi gerektiğine sadece sen karar verebilirsin. Ve farkındalık üstü-kapalı manipülasyona karşı ilk defansındır.

Çeviriyi yapan : Secret

Sana tavsiye edeceğim 2 adet ürün var:

%3’lük Erkekler Video Seti

Çekici Erkek Eğitim Seti

Ayrıca bkz. Kadınların erkekleri manipüle etme teknikleri

Genç yaşta planlamadan ve evlenmeden baba olmak

Bu podcast değişik bir yayın oldu. Bir izleyicimiz ile şu an içinde bulunduğu ve pek de sık rastlanmayan ama eğer dikkat etmezseniz sizin de kendinizi içinde bulabileceğiniz bir durumu konuştuk.

İzleyici kısa bir süre birlikte olduğu kızın hamile kalması ve çocuğu doğurma kararı vermesi üzerine henüz üniversite öğrencisiyken, planlamadan ve evlenmeden baba olmuş. İşi karıştıran şeylerden biri de kızın yurt dışında olması. Biz de bu yayında izleyicinin geçirdiği süreci, babalığı ve çocuğunu kabul ediş sürecini ve bundan sonra neler yapabileceğini konuştuk.

Konuyla ilgili doğum kontrol hapı yazısına da bakmanızı tavsiye ederim.

Yayının Youtube videosu aşağıda. Youtube’da izlerseniz, kanalımızın fazla sayıda insana ulaşması için beğenirseniz videoyu beğenmeyi, kanalı izlemeye almayı ve çan işareti ile uyarıları açmayı unutmayın. Tabii daha da iyisi, bir sorunuz ve yorumunuz olursa video altına yorum bırakmayı unutmayın.

Bu içeriğe Spotify ve Odysee kanalımızdan da ulaşabilirsiniz.

Yatırım getirini yükselt

Kendine şu soruyu sor: “1 -10 arasında, 10 en iyi versiyonum ve 1 en kötü versiyonumsa, kendimi şuan nereye koyuyorum?” Ancak kendini şartları senden daha farklı olan kişilerle karşılaştırma, kendi yaşam akışın içinde değerlendir. Kendini ünlülerle ya da milyarderlerle karşılaştırma. Kendine: “Ben kendimin en iyi versiyonu muyum ?” diye sor.

Eğer kendini 6 ve daha aşağısında puanlıyorsan, o zaman sana kız peşinde geçirdiğin süreyi ve buluşmalarını limitlemeni tavsiye ederim. Buraya harcayacağın zamanla da önce gidip kendini düzeltmeni.

Kadınların tepedeki %78’i, tepedeki %20’lik erkeğin dikkatini çekmek için yarışıyorlar. Erkeklerin dipteki %80’i de dipteki %22’lik kadınlar için yarışıyorlar. (Oranlar flört aplikasyonları istatistiklerinden alınmıştır)

Eğer 6/10 ya da daha aşağısında bir erkeksen, basitçe artıklar için yarışacaksın demektir. Bu yüzden, erkekler için hayati olan şey kovalamaları gereken şeyin kendilerinin en mükemmel versiyonları olduğudur, kadınlar değil.

Eğer kendini, kendi en iyi versiyonun için 8/10 ve üzeri olarak puanlamıyorsan, bu durumda senin yatırım getirin – Return On Investment (bir şeyi elde etmek için harcadığın zaman+enerji+para vb. yatırımın geri dönme oranı) olarak kadınlara yaptığın yatırımın geri dönüşü düşük olacaktır ve muhtemelen sonuçlar seni hayal kırıklığına uğratacaktır.

Hipergamiden dolayı, kadınlar her zaman kendi cinsel pazar değerlerinden puan olarak biraz daha yüksek olan erkekleri ararlar. O yüzden, erkek olarak kendin üzerinde çalışma performans yükü altındasın.

Kadınlar ilk başta ne olduğuna bakar sonra da kim olduğuna. Bu ilk başta anlaması zaman alan bir cümle olabilir. Seni iyi çocuk hayallerinden uyandırabilir ya da öfkeyle karşı çıkmana neden olabilir. Bu cümle üzerinde seni biraz düşünmeye davet ediyorum… Bunu düşünmek kendi en iyi versiyonun olma konusunda seni motive edecek.

Şimdi bu kaynakları inceleyelim: İşin, zenginliğin, öz-bakımın, fiziğin, stilin, network’un (“Network nasıl oluşturulur?” podcastini dinlemek için tıkla) , hobilerin, çocukların, araban, evin, karakterin, oyunun, duygusal gücün vb.

  • Bağlantılar (Network): Eğer etrafını negatif-sızlanan erkeklerle doldurursan, yani etrafında 5 negatif-sızlanan adam varsa sen de 6. olursun. Sosyal çevren de küçük bir kabiledir. Ve bu kabileye girecek kişiler gerçekten hak eden kişiler olmalıdır. Birçok erkek bu kaybeden insanların kendi networklerine girmelerine izin veriyor ve bu tür kişilerin kendilerini etkilemeyeceğini düşünüyor. Parasız bir kişiyle mi arkadaş olmak isterdin yoksa küçük bir girişimciyle mi? Olacak şey şu ki birbirinizin kafa yapısından etkileneceksiniz. Biriyle geçireceğin zaman seni de vizyonsuz hale getirirken, diğeri ile geçireceğin zaman gözlerinin daha da erkenden açılmasını sağlayacaktır. Bu arada networkünde en iyi ve akıllı adamsan artık oraya ait değilsin demektir. Unutma; odadaki en zeki kişi sensen yanlış odadasındır. Çünkü onların senden öğrenecekleri çok şeyi vardır ama senin onlardan öğreneceğin pek az şey varken yerinde sayıyorsundur. Bazı insanlar tekneyi ileri itmeye yarayan yelkeni rüzgarla doldururlar, bazıları da çapa gibidir, sizi geride tutarlar. O yüzden hem kendilerinin hem de senin seviyeni yükseltmeye çalışan insanları seç, çapa olan insanları kes ve kurtul. Böylece hayatın düzelmeye başlar.
  • Para: Basitçe söylemek gerekirse, değerin depolanmasından başka bir şey değildir. Eğer onu elde edersen, o zaman diğerlerinin yaşamına bir değer katmışsın demektir. Bill Gates büyük miktarda paraya sahip çünkü Microsoft ile devasa ölçüde bir yazılım problemini çözdü. Ve aynı zamanda bilgisayarı kitlelerin kullanımına açtı. Para çekici olmayan adamların dengeleyicisidir de. Dünyada para kıtlığı yok ve halihazırda bir sürü para dolaşımda. Yapman gereken yalnızca bir değer oluşturup uzanıp bir miktarını almak.
  • Duygusal güç ve oyun: Bunun anlamı  kendi başına ayakların üzerinde yeterince sağlam durabilmen, çerçevenin sağlam olması, kararlarında net olman, kadınlardan talep gören bir erkek olarak kadınına sınır koyarken korkmamak, kadının sana fırlattığı shit testleri, dramaları doğal bir şekilde püskürtebilen tecrübeli bir erkek olmak demektir. Kadınlar bir erkeği düzeltmekle zaman harcamak istemiyorlar. Bunun aksine bozmaya çalışıyorlar ve bozabildikleri, çerçevesini eğip bükebildikleri adama saygılarını kaybediyorlar. Olmuş erkeklerle, devlerle beraber olmak istiyorlar ve bu erkekler tarafından yönetilmek istiyorlar. Siz de kadının takip edebileceği ve takip etmeye değer biri olmalısınız. Kadınlar betalarla son çare olarak, duvara çarpınca sağlayıcılık amaçlı beraber olabilirler ama cinsel pazar değerlerinin yüksek olduğu yaşlarda betalarla zaman harcamayacaklardır ve kendilerini üst seviye erkeklerin oldukları ortamlara sokmak isteyeceklerdir. Eğer beta olduğunuza kanat getirirlerse sizi boş verip yenisine geçeceklerdir. Kadın sürekli olarak “bu adam şuan birlikte olabileceğim en iyi adam mı?” diye soracaktır. Cevap “evet” ise seninle beraberken mutlu olacaktır, seni tatmin etmeye çalışacak, hayatına değer katmaya çalışacaktır. Kadın senden daha iyisini bulabileceğine inanırsa süre senin için dolmaya başlar.
  • Fiziğin ve stilin: Çoğu erkek çirkinseler çirkinliklerine, fakirseler fakirliklerine, utangaçsalar utangaçlıklarına, daha ne sorunları varsa o sorunlarına çok fazla odaklanırlar. Bir şeye bu kadar çok odaklanmak, diğer önemli şeyleri kaçıracağın anlamına gelir. Eğer çirkinsen, kaslı ve kariyerli bir çirkin olmak kulağa fena gelmiyor. Utangaçsan da kaslı ve kariyerli olmak mümkün. Sonuçta bilgisayarlar insan ayırt etmiyor. Utangaçlık genlerinde olsa, para seni sevmese de bunları dolaylı yoldan aşmak mümkün. Tabi ki üstüne gitmek/gitmemek bir tercih ama insanlardan daha izole çalışabileceğin yazılımcılık gibi mesleklere yönelip orta vadede iyi para kazanabilirsin mesela. Bu paranın bir kısmını da spor için ve stil sahibi olmak için harca.

Sonuç olarak diyeceğim şey, kadınlardan çok kendi en iyi versiyonun olmanın peşinde olman gerektiğidir. Kendi kişisel gelişiminde mükemmeli kovalarken ROI(verdiğin yatırımın geri dönüş oranı)’ı yükseltmek kadınları kovalamaktan çok daha iyidir, özellikle kadın doğası hakkında hiçbir şey bilmediğin zamanlar.

Yazar: Secret

Sana tavsiye edeceğim 2 adet ürün var:

%3’lük Erkekler Video Seti

Çekici Erkek Eğitim Seti

 

Yara bandı ilişkiden eski sevgilisine dönen kadın

Hocam merhabalar sizi bulduğuma aşırı sevindim. Maalesef ki günümüz ilişkileri pek sağlıklı değil bunun sebebi de karakterli güzel insanların zor bulunması ve herkes “ben”odaklı ilişki devam etmeleri.

Ben daha bu girişten, senin kadını hayatının odağı yapma üzerine kurulu zayıflıklarına”ben karakterli ve güzel bir insanım da dünya kötü” kılıfı uydurduğunu seziyorum.

Benim hayatımda 2 tane sevgilim oldu. Biri çocukluk aşkıydı(onu unuttum). Diğeri ise geçen sene sevgili olduğum bir kızdı. Bu kızla hikayem geçen sene bugünlerde başlıyor aslında ve 9 ay süren bir ilişkimiz oldu( son aylar kopuşlar oldu.) Bu kızın 3 senelik ilişkisi varmış ve yazın ayrılıyor kendisi daha sonra başka birisiyle (arkadaş grubundan biriyle) rebound ilişki yapıyor(ben bunu ilişkiye başladıktan sonra öğrendim.)

Karakterli insan istiyorsan, karakterli insan seçeceksin. Şimdi Rebound ilişki sağlıksız bir ilişkidir ve genelde duygusal olarak zayıf, duyguları ile baş etmeyi öğrenmek yerine kolaya kaçıp geçici duygusal dayanaklar arayan insanlar girerler. Bu insanlar genelde duygusal olgunluktan uzaklardır. Bu olay, kızın sağlam ayak olmadığına dair bir işaret. Sen yine de bununla ilişkiye girdiysen, sonra “insanlar karaktersiz, çirkin azizim” demeyeceksin.

Bizim ilişkimizin ilk ayları onun sürekli bana zaman ver demesiyle geçti.

Yok o zamanlar ilişkinizin ilk ayları olmuyor, ilişki olmayan ve senin fazla peşinden koştuğun aylar oluyor. Günümüzde ilişkilerin kötü olmasının birinci sebebi maalesef şurada sergilediğin gibi bir tarafın çok zayıf bir şekilde ilişki yürütmesi. Bu özellikle daha güçlü olması gereken erkekse o ilişki hiç de sağlam olmuyor.

Daha sonra kendisi kademe kademe ilişkiyi üst seviyelere taşımaya başladı ve bu seviyeler uzun süreliydi bir anda kısa sürede seviye atlatmadı.

Sana karşı cinsel ve dürtüsel arzusunun düşük olduğuna işaret. Sen sabırla bekleyerek ulvi bir şey yaptığını sanıyorsun ama maalesef. Kızın duygusal bağı zayıf ben bu kadar az şeyi ne yapayım deyip bırakmalıydın. Yokluktan azla yetinirim moduna girmemeliydin.

Ayrıca kız azar azar başka alternatifleri bekleyip gelmedikçe sana yanaşmaya başlamış da olabilir. Gerçi senin üst seviye dediğin ne onu bilemedim zira ilişki falan yok ortada.

Ben bu ilişkide çok istekliydim ve o yıpranmıştı onu hem empati kurarak anlamaya çalışıyordum hem de heyecan olduğu için de bir an önce olsun istiyordum

Bir ilişkide diğerine daha çok ihtiyaç duyan taraf, ilişkide daha güçsüz taraftır. Sen bir erkek olarak çok güçsüz bir konumdan, neredeyse bir kadın gibi, yuvayı yapan dişi kuş olma rolüne soyunduğundan başından itici başlamışsın.

ama kendimi tutmuştum ve sabretmiştim.

Ona halk arasında sabretmek denmez, yedek lastik denir. Sen, sana çok ilgisi olmayan ve daha iyisini bekleyen, daha iyisi gelmedikçe sana yanaşan birinin kıt sevgisine, kırıntılara tamam diyen biri olmuşsun.

Yaz tatiline kadar her şey güzeldi sonra kendisi bir işe girdi onu bahane ederek benimle sadece benim yaşadığım ilçeye yakın yerde işi çıktığı zaman buluşurdu.

Sen sanki sonunda ilişkiye girmişsin gibi başladın ama yaz geldi hala yedek lastik olarak sıranı bekliyorsun sanırım. Kız seninle zoraki buluşuyor. Muhtemelen o buluşmalar da senin ısrarların sonucunda.

Çok fazla yazıştığı bir çocuk vardı çocukluk arkadaşım dediği ve onu benimle tanıştırmadı ben kendi imkanlarımla onu buldum. Bunu ondan duymak istemiştim. Ve o çocukla küstükleri zaman kıza 7 buket çiçek alması beni kıskandırmıştı ve bunu kıskanmam onun için bir sorundu.

Kızın yedek lastiği birden fazla Maşallah. Yalnız bir numaralı yedek lastik sanırım o. Sen eğer daha fazla yedek lastik yoksa 2 numarasın. Ya da kızın yörüngesindeki uydu erkek olduğunuz için SAT-1 o, SAT-2 (belki de SAT-3 ya da SAT-4) sensin.

“Her ilişkilerde olduğu gibi benim bu ilişkimde de vaatler vardı gelecek için tabii bunlar gereksiz yer kaplamasın diye hepsinden bahsetmem saçma olur. Siz de takdir edersiniz ki.” Ne ilişkisi yahu? Seninle arada bir buluşuyor, ne ilişkisi? Tabii yörüngede kal diye kırıntı atacak arada. Sen sanırım o kırıntılardan vaatler falan çıkardın 🙂

En sonuna gelecek olursam her kavgamızda veya tartışmamızda hep 3 senelik ilişkisindeki kötü şeyleri hatırlardı bana sürekli ben çok kötü şeyler yaşadım derdi. Hatta ayrılma yoluna bile girdik ama en son zamanda benim iyi birisi olduğumu ve seninle yeniden denemek istiyorum dedi.

Kız seni aktif olarak da yedekte tutuyor.

O günden sonra bir buluşma daha oldu …

Lütfetmiş matmazel.

ama onda da 3 senelik eski sevgilisi uzun bir yazı yazmış ve etkilendiğini söylemişti …

Senin “bana müsade, sorun sende değil bende” diyerek tüymen gereken yer burasıydı.  Eski sevgilisi hala hayatında, kafasında olan kişi ile ilişkiye girmeyin, girmeye çalışmayın. Nokta. Azıcık kendinize saygınız olsun yahu.

ben de kızmıştım haliye ama takmayacağını söylemişti ki ben kuşkulandım.

O adam ilk adımda kızı götürür sen de öyle kalırsın. Ha sonra o salakta da kalmaz muhtemelen ama kız ilk adımda gider.

1 hafta sonra da tekrardan bu olayı ona sorduğumda bana o gün o işi ben bitirdim demişti ve bana yazmayacak demişti güvenmiştim birazcık ama yine kuşku vardı.

Son buluşmamızda kendisinin garip davranışlarından dolayı güzelce bahsettiğim bir şeyden dolayı konuşmayı iletişimi kesti her yerden engelledi ama açık kapı bıraktığı yerler oldu ben yazarım diye. Bunu yaptıktan 3 gün sonra 3 senelik eski sevgilisini ekledi instagramına. Yani o kişiyi hayatına tekrardan geri aldı.

Bak şu işe? Hiç beklemediğimiz bir şey olmuş 😀

Benim burdaki problemim şu maalesef ki ben ona çok alışmıştım ama şuanda ayrılmamızdan 3 ay bir süre geçti.

Sen ayrılmamız, ilişkimiz dedikçe bana bir fenalık geliyor.

Unutuyorum derken rüyama giriyor bir anda ne yapacağımı şaşırıyorum.

Rüyana girme sebebini yazmıştık.

Ondan herhangi bir beklenti içerisinde değilim ki dönerse de tercih yaptığından dolayı Hayır! diyeceğim.

Oh be. Neyse ki senin kurtulma ihtimalin var ve yüksek. Onu nasıl geri alırım vs. diye sormuyorsun. Doğrusu bu.

Neler önerirsiniz? Teşekkürler.

Birincisi sana ulaşamasın. Hemen her yerden engelle ki sana ulaşıp manipülasyon yapmasın. Bu tür hatunlar o döndükleri adamla olmadığında yine yedek lastiklerini sıraya dizerler. O aptal sen olma.

İkincisi bu kadını hayatından tamamen at. Stalklama, engel açtı mı diye bakma.

Üçüncüsü maalesef aylarca kırıntılarla beslenen yedek lastikliğin seni düşürdüğü çukurdan çıkman yine aylar alacak. Yaptığının neden aptalca olduğunu, aslında güzel ve karakterli bir insan olmaktan değil yedek lastiklikten kaybettiğini anlaman ve bundan sonra bu duruma neden düşmeyeceğine kendini ikna etmen gerekiyor. Ama maalesef aylarca düşen, aylarca sürünerek çıkar, bir süre acı çekeceksin.

Bir de ilişkiler konusunda çok acemisin, şimdi reklamlar diyerek sitemizi okumanı ve kitap setimize de bakmanı tavsiye ederim.

Aldatan eski sevgilinin geri dönmesi

3 yıllık kız arkadaşımla son zamanlarda çok sık kavga etmeye başlamıştık. Yaptığım en ufak şeylere bile sinirlenip kavga çıkarıyordu.

Kadınlar bunu yapabiliyorlar. Muhtemelen senden ayrılmak istiyor ama seni terk etmeye zorlamak için kavga çıkarıp duruyor. Bu şekilde seni terk ederek vicdan azabı hissetmeyecek. Birçok arkadaş burada maalesef blöf ayrılığı yapıyor yani kadın peşinden koşar diye terk ediyor ve kadın tabii büyük bir şevkle ayrılığı kapıp gidince de kadının peşine düşüyorlar. Burada yapılacak en iyi şey gerçekten terk etmek ya da kendini tamamen geri çekmektir.

Ben de dayanamayıp ayrıldım. Fakat bir hafta sonra terk eden ben olduğum için aramamda problem yok diyerek aradım. Fakat ayrılmamızın en doğru şey olduğunu, son dönemlerde artık anlaşamadığımızı söyleyerek barışma isteğimi reddetti.

Küsmüyorsunuz ki barışasınız. Seninki blöf ayrılığının geri tepmesi oluyor. Kız ayrılığı senden alıp cebine koymuş.

Açıkçası, daha önce sizin videolarda gördüğüm no contact kuralını uygulamaya başlasam da muhtemelen bu kuralı bozacaktım zira dayanılmaz bir arama ve yeniden denemeyi isteme arzusu beni sürekli ele geçiriyordu.

O arzu özellikle  böyle uzun ilişkiden sonra ilk 2-3 ay şiddetli olur. Ama ilk başlarda çok değişmese de, bir iki hafta içinde bu arzuya her karşı koyduğunda bir sonraki dalganın şiddeti azalır. Her yenildiğinde ise bir sonraki dalganın şiddeti artar.

Fakat kızın tanıdığım bir sınıf arkadaşı (aynı şehirde farklı üniversitelerdeyiz) bana eski kız arkadaşımın beni 5 aydır aldattığını söyledi.

Bak işte bu ekstra can yakar. Ama bu bilgi aslında düşünürsen onu çok daha kolay silmeni sağlar.

İlk duyduğumda beynimden vurulmuşa dönsem de aldatan kadını silme yoluna gittim ve arayıp hesap bile sormadım.

Doğrusunu yapmışsın. Hesap sorsan zaten umrunda olmayacak. Ama daha da iyisi ileride sana geri dönerse kıçına tekmeyi koyarken daha fazla zevk alacaksın. Ve evet, bu kızların önemli bir kısmı, özellikle peşlerinden koşmadığında, utanmadan sana geri dönmeye çalışıyorlar.

Bir iki hafta içinde bu bilginin onu kafamdan atmama yardımcı olduğunu fark ettim.

Olması gereken de bu.

Bu arada aldatma konusuna eminim, iftira değil. Başka birini de konuşturdum. O da biliyormuş ama bana söylememiş.

Bak işte terk edildiğinde bir kızın peşinden koşmamanın bir yararı da, böyle bir durum varsa ya da kız aldatmasa da sonra başkasını bulup gizli gizli onunla görüşüyorsa, kendini küçük düşürmekten kurtuluyorsun.

Neyse kolay bir süreç geçirdiğimi söyleyemem ama no contact kuralını uyguladım. Aramadım, bir kere bile takip etmedim ve kendi hayatıma odaklandım. Aslına bakarsan bu olay okul açılırken olmuştu ve bu sayede okulda ders açısından en iyi dönemimi geçirdim diyebilirim. Bir de bir miktar kilo almıştım onu verip vücudu şekle soktum.

Bravo. Zor olsa da yapman gerekeni yapmışsın.

Ve kız kafamdan tamamen çıkmıştı ama bir ay önce birden beni aramaya başladı.

Evrenin gizemli bir fenomeni de bu. No contact uygulanan eski sevgilinin genelde tam kafandan ciddi oranda çıktığı zaman geri dönmesi. Ne kadar erken çıkarsa da o kadar erken oluyor bu. İlginç bir olay.  Mistik bir şey gibi görünüyor ama bence sebebi terk edilenin eski gücüne ulaşma hızının, terk edenin terk  ederek kazandığı ekstra sanal gücü kaybetme hızını belirlemesi.

Hem de öyle havadan sudan konuşmak için falan değil. Direkt konuya girdi. Beni kaybettikten sonra hayatındaki boşluğu dolduramadığını fark ettiğini …

Boşluklarını dolduran abiden ayrılmış demek ki.

beni kaybetmek istemediğini, yeniden denemek istediğini söyledi. Çok pişmanmış.

Tabii eminiz ki çok pişman 🙂

Açıkçası henüz ona aldatma olayını bildiğimi söylemedim.

Bu, olayı daha da zevkli hale getirecek dedim değil mi?

Benim artık o ilişkiyi geride bıraktığımı ve yeniden başlamayı düşünmediğimi söyledim. Fakat peşimi bırakmıyor. Sürekli buluşmak istiyor. Henüz bunu kabul etmedim.

Buluşma zaten.

Aslında bir yanım acaba bir şans daha versem mi diye düşünüyor. Çünkü gerçekten çok acı çekiyorsa benziyor.

Hayır aman ha! Bu kızdan bir daha sevgili olmaz. Ayrıca bırak acı çekerse de çeksin. Acısını hafifletme konusunda senin en ufak bir sorumluluğun olmadığı gibi, bu konuda yardım edecek en son kişi de sen olmalısın. Bu kadın yetişkin bir kadın ve bunu sonuna kadar kendisi yapıp hak etti.

 Ne yapayım? Ona aldatma olayını bildiğimi söyleyeyim mi?

Şimdi bu kızla en fazla takılabilirsin ama ben şahsen bu kadar uzun süreli ilişkiden sonra bu kızı pas geçmeni tavsiye edeceğim. Tek gecelik bile muhatap olma. Ona aldatma olayını bildiğini şimdi söyleyebilirsin.

“Beni şu şu adamla aldattığını biliyorum, hiç inkar etmeye kalkma bu konuda eminim ve senin açıklamanı dinlemeye niyetim yok. Sana karşı herhangi bir öfkem yok ama bir daha görüşmeyi düşünmüyorum ve beni bir daha aramazsan sevinirim.”

Çok kötüsün 🙂 Özellikle o “sana karşı öfkem yok” kısmı çok can acıtıcı zira direkt ve en acımasız şekilde “hiç şansın yok zira seni tamamen geçmişte bıraktım” diyorsun. Öfke bile hissedecek önemin kalmadı diyorsun. Dedim ya çok kötüsün 😀

Evet aynen böyle de. Bir daha aramaya kalkarsa da kibarca başından sav. Kibarlıktan anlamıyorsa o zaman engelleyebilirsin.

“Cevaplar için şimdiden teşekkürler.”

Kadınlar Kötü Erkeklerden mi Hoşlanıyor?

Psikolog yazar Emrullah Umudum erkekadam.org sitesinin ana mesajını 7 maddede özetlemiş. İlişki sihirbazı kitabını ilk okuduğumda (2004 civarı) anladığım şey buydu ve bu bilgiyi sindirmek, benim kadınlarla ilişkilerimde devrim yapmıştı. Hank Moody ile 6 sene önce siteyi açıp yaymak istediğimiz mesaj buydu. Bu bilgiyi doğru bir şekilde sindirirseniz, zihin yapısı açısından kadın erkek ilişkilerinde olabileceğiniz en iyi durum neyse, onun 60-70%ini olursunuz zaten.

(Aşağıdaki yazı özneldir ve herkesi kapsamak zorunda değildir.)

✅1) En sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim yine . Onlar kötü değil. Ve daha acısı sen de iyi biri değilsin.

✅2) Hemen öfkelenme. Efendi bir erkek olarak böyle bir itham karşısında kızmakta haklısın kendince.

✅ 3) Bu konuda Dr. Robert Glover’a kulak verelim istersen. Dr. Glover “No More Mr. Nice Guy” kitabında; efendi erkeği, istediğini alabilmek için karşı tarafla gizli anlaşma yapan, kendini ifade edemeyen silik kişi olarak tanımlar. Kitaba göre efendi erkekler, kadınlarla yatmak için niyetlerini gizlerler, onlara iyilik yaparlar ve hatta bunu yaptıklarını bile kabullenmezler. İstediklerini alamadıklarında ise pasif agresif davranış sergilerler ve kadınları suçlarlar. (Tanıdık geldi mi biraz ?)

✅4) Bu konularda bir kafa karışıklığı yaşıyorsun çünkü bilinçaltın bir kadın gibi düşünmeye kodlandı sen daha çocukken. Dövüş Kulübü filminde geçen tek cümle aslında bütün sorunların anahtarı niteliğinde: “Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir erkek nesliyiz.”

✅5) Uslu ve terbiyeli bir erkek çocuk yetiştirdiğini sanan annelerin, erkekliği öcü gibi göstermeye çalışan medyanın ve gerçek hayatla hiçbir alakası olmayan romantik dizi-filmlerin etkisiyle sağlıklı düşünemeyen bir erkek nesli ortaya çıktı son 30 yılda.

✅6)Özetle kötü diye tabir edilen erkekler; özgüvenli,cesur, eğlenceli, maskülen enerjisini bastırmayan ve kadınlara niyetini doğrudan belli eden erkekler çoğunlukla.

✅7)Kendine efendi diyen erkekler ise utangaç, çekingen ve niyetini gizlemeye çalışarak kadınlara yaklaşan erkekler aslında.

Partner seçimi ve karakter analizi

Partner seçerken insanlar istisnalar olsa da genelde şu üç şeye bakarlar dış görünüş, statü, karakter.

İlk etapta kadınlar daha çok statüye erkekler ise dış görünüşe önem verir. Bununla birlikte ciddi düşünen kadınlar ve erkekler karaktere büyük ölçüde önem vermelidir. Bu yazımda karakter analizi nasıl yapılır bunlardan bahsedeceğim.

Karakter nasıl şekillenir?

Karakter ağırlıklı olarak aile partnerler arkadaşlar ve ekonomik sistem aracılığıyla şekillenir.

Bunlar nasıl analiz edilir? Partner seçiminde ipucu toplamak nedir?

Aile:
Bir insanın yetişirken ailesinde gördükleri, kendi kurduğu ailede de görmek isteyeceği şeyler olacaktır. Çünkü aile kavramı kafasına o şekilde kodlanmıştır. Birçok insan arkadaşlık ve flört dönemlerinde ailesinden çok farklı bir profil çizebilir. Bununla birlikte Normal şartlarda bambaşka bir insan olan kişilerin evlendikten sonra Ailesi gibi olması durumu sık rastlanılan bir durumdur. Bunun sebebi bilinçaltına yerleşen kodların tetiklenmediği sürece uykuda beklemesi ve evlenince uyanmasıdır.

Kişinin yetiştiği aile karakteri ve bilinçaltını en çok şekillendiren faktördür, çünkü insan ailesiyle hayatının yaklaşık yirmi yılında yoğun iletişim halindedir. Daha da önemlisi çocuk beyni ergenliğe girene kadar ailesinin verdiklerini filtre uygulamadan sünger gibi emer.

Ek olarak ailede yaşanan travmalar partnere aktarılır, mesela babasından şiddet gören bir kız farkında olmadan babasına duyduğu Öfkeyi size aktarabilir.

Bu konuda analiz yaparken partnerimizin onu yetiştiren aile üyeleri ile olan ilişkilerini, aile üyelerinin birbiri ile olan ilişkilerini ve ailesinde yaşadığı travmaları öğrenmek bize çok önemli ipuçları verecektir.

Eski partnerler:
İnsan genellikle değerlendirmelerini kıyaslama ile yapar, mesela yüksek değerli bir erkekle ilişki yaşayan kadın sonraki ilişkilerinde memnuniyetsizlik yaşayabilir.

Bununla birlikte her ilişki bir çeşit eş simülasyonu gibidir ve bu simülasyonda sonuç getiren davranışlar içselleşip bir sonraki ilişkiye farkında olarak ya da olmayarak aktarılabilir, mesela her
bağırdığında sonuç almış biri yeni partnerine de bağırabilir.

Benzer şekilde bir ilişkide yaşanan travma da sonraki ilişkiye aktarılır, mesela önceki ilişkilerinden birinde aldatılan biri yeni partnerine güvensizlik duyacaktır.

Özetle eski partnerlerle ilgili bilgiler önemli ipuçlarıdır.

Arkadaşlar:
İnsanlar az veya çok arkadaşlarına danışırlar ve aldıkları yorumlar, dinledikleri anılar ve yapılan  sohbetler ilişki kararlarını ve karakterlerini etkiler.

Özellikle rol model aldıkları kişinin söyledikleri ve yaptıkları Onu takip eden kişi de önemli bir yere sahiptir. Sizin yazdığınız ve söylediğiniz şeyler partnerinizin arkadaş grubu veya rol modeli tarafından değerlendiriliyor olabilir.

Bu noktada partnerinizin rol modelini ve arkadaş grubunu analiz etmek yerinde olacaktır çünkü toksik kişilerin söyledikleri sizin ilişkinize yansır ve uzun vadeli düşünüyorsanız partnerinizi uyarmanız gerekebilir.

Rol modeli veya arkadaş grubuyla sizi tanıştırmak istemeyen Partner sizinle henüz ciddi düşünmüyordur kim eşi olarak gördüğü birini arkadaş grubuyla veya rol modeliyle tanıştırmak istemez ki?

Ek olarak insanlar kendisine benzeyen kişilerle arkadaşlık kurma eğilimindedir. “Çevrendeki 5 kişinin ortalamasısın”; sözü karakter analizinde ipucu toplarken geçerlidir.

Ekonomik sistem:
Ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte genel olarak dünyada bir tüketim propagandası hakimdir. Bu propaganda her şeyi tüketilebilir olarak
algılamamıza sebep olabilir. Bununla birlikte kadın erkek ilişkileri tüketim temelinde şekillendiğinde ileride yaşanacak bir tökezlemede diğer partnerin el uzatmak yerine yeni ufuklara yelken açması daha olasıdır. Partnerinizin tüketim alışkanlıklarını inceleyin. İhtiyacı olmadığı halde harcama yapıyor mu?

Ekonomik gücünü aşan şeyler için para mı biriktiriyor yoksa kredi mi çekiyor? Kredi kartı kullanım alışkanlığı nasıl? Borçlarına sadık mı? Bir ürünü almaya nasıl karar veriyor? Yüksek statülü veya güzel görünmek için gücünü aşan harcamalar yapıyor mu? Aile bütçesi için harcama yapmaya ve
gelecekteki çocuk için birikim yapmaya istekli mi? Yaptığı harcamalar sosyal medyasına ne kadar yansıyor? Tüketim toplumunun kölesi olmuş mu? Sizin gelirinize, birikiminize ve mal varlığımıza bakış açısı ne? Sizin ekonomik seviyenizden memnun mu? (Memnuniyetsizlik dırdırı nedir araştırın.) Bu soruların cevapları size gerekli ipuçlarını verecektir.

Karakter analizi yaptığımız kişinin ailesi eski partnerleri arkadaş çevresi ve ekonomik sistemle ilişkisini incelerken şu 3 şeyi de analiz etmek yerinde olacaktır.
1) Sosyal medya analizi: Partnerinizin arkadaşları ailesi ekonomik sistemle ilişkisi ve eğer bulabilirseniz eski partnerleri hakkında çok fazla ipucuna ulaşabilirsiniz. Ek olarak sık kullanım ve yüksek takipçi sayısı ilgi budalalığına işarettir.

2) Bize ve başkalarına olan davranışlar: İnsanları “Bir kere yapan bir daha yapar”, “başkasına yapan bana da yapar” anlayışıyla değerlendirip
gördüğünüz olumsuz davranışlarla daha sonra da karşılaşabileceğinizi kabul ederek analiz yapın. Mesela eski partnerinin dedikodusunu yapan kişi ayrıldığınızda sizi de sağda solda anlatır.

3) inanç sistemi : Kişinin inanıp takip ettiği dini siyasi ve felsefi akımlar ve topluluklar o kişinin karakterini ve ilişki içerisindeki davranışlarını etkiler. İnsanlar genelde bu konularda konuşmaya isteklidir sorularla
muhabbeti açıp ilgiyle dinlerseniz gerekli ipuçlarını öğrenirsiniz.
Bu noktada empatiye inanıp inanmadığı çok önemlidir.

Son olarak Ppartner seçimi için karakter analizi yapmak bir yapbozun parçalarını birleştirmeye benzer, zaman ve sabır ister. Birkaç parça ile resmin bütününü göremezsiniz. Sabırlı olun, birkaç ayda birikecek bir sürü ipucu size genel bir tablo verecektir. Ve en önemlisi yaptığınız analizler sonucunda edindiğiniz bilgiler hoşunuza gitmediğinde “ben bunu değiştirtirim, benim için değişir” diye düşünmek yerine ben bunu uzun vadede kabullenebilir miyim? diye kendinize sormalısınız.  Çünkü karakter değişimi normal şartlarda 10 yıllar alır psikoterapiyle bu süre erkene çekilebilir ama yine de uzun sürer. Hepsinden önemlisi değişmek istemeyen insan, her gün günde 10 saat psikoterapi de alsa hipnoz da yaptırsa değişmez. Değişim içten gelen bir şeydir. O nedenle analizinizi görmezden gelmek veya ben bunu değiştiririm demek yerine karakterin kolay
kolay değişmeyeceğini kabul edip kararınızı ona göre verin.

Not 1: karşı tarafta benzer bir analiz yapacağı için ailenizden, eski partnerlerinizden, arkadaşlarınızdan, sosyoekonomik durumunuzdan ve inançlarınızdan bahsederken dikkatli olun.

Not 2: Ben karakter analizinden bahsederken “ama ben ailesinden cinsel istismar görmüş Buna karşın kendini yetiştirerek çok güzel bir aile kurmuş çocuklar tanıdım” diyerek beni zor duruma sokmuş bir terapist tanımıştım. İnsan kendi kendini inşa eder iddiası hiçbir deney anket veya istatistik  çalışmasıyla desteklenememiştir. İnsanı çevresi şekillendirir. Elbette tecrübelendikten sonra çevremizi seçebiliriz. Bununla birlikte bu tecrübeyi de gene çevreden ediniriz. Söz meclisten dışarı ailesi kötü, eski partnerleri kötü, arkadaşları kötü, tüketim toplumunun kölesi olmuş, sosyal medyada ilgi budalası, insanlara karşı manipülatif, empatiye inancı olmayan biri nasıl iyi aile kurabilir?

Bu saydıklarımın karakteri, davranışları ve ilişkileri etkilediği deney, anket ve istatistik çalışmaları ile kanıtlanmıştır. Uzun lafın kısası politik doğrucuların yanında karakter analizinden bahsederken dikkatli olun.

Ödev: Kendi hayatınızda partner seçimi ve karakter analizinde ipucu toplayabileceğiniz şeyleri düşünün ve yorum olarak yazın.

Yazan: Alp Erkoyun

Işığın uyku üzerindeki kötü etkileri

Vücudumuz, günün her saatinde ışığın sistemimize gelmediği bir ortamda evrildi ama bugünlerde ekran ve yapay ışık yüzünden günün hemen hemen her anında ışığa maruz kalıyoruz. Günün başında ve sonunda bol bol güneş ışığına maruz kalmanız, içsel saatinizin en iyi şekilde kurulmasını sağlıyor ama, siz uyanık kaldıkça, retinanızdaki sirkadiyen döngüsü (*) ile alakalı sinir hücreleri, ışığa daha hassas hale gelirler. Eğer 10, 12 ya da 14 saat uyanık kaldıysanız, ekrandan ya da bir masa lambasından gelen çok az miktarda ışık bile, içsel saatinizi aktive edip sizin daha fazla uyanık kalma isteği hissetmenize neden olur. Bu da uyumanızı zorlaştırarak uyku döngünüzü bozar.

Yani gün içinde güvenli sınırlar içinde olabildiğince çok ışık alın ve eğer gözünüzde bir hassasiyet yoksa, mavi ışık filtrelerini de çıkarmanız daha iyi. Ama akşam 8’den sonra ve kesinlikle gece 11 ve sabah 4 arasında, parlak ışığa maruz kalmayın. David Berson ve Samer Hattar adlı bilim adamlarının Cell dergisinde yayınlanan araştırmalarına göre, gece 11:00 ile sabah 04:00 arasında göze gelen ışık, insanın iyi hissetmesini sağlayan ve vücudun içsel antidepresanı olan dopamin kimyasalını baskılıyor, öğrenme kapasitenizi sınırlıyor ve başka birçok negatif etkiye sahip. 

Şimdi arada bir gece tuvalete kalktığınızda ya da gece uçuşunda ışığa maruz kalmanız büyük problem değil. Ama birçok insanın yaptığı gibi gece 11’den sonra ekrana bakıyorsanız, ekran ışığını ne kadar kısarsanız kısın, bu mekanizma çalışır ve kendinizi daha depresif ve daha mutsuz hissedebilirsiniz. Eğer kaygı problemi yaşıyorsanız, gün içinde ruh haliniz inip çıkıyorsa, yaptığınız şeylere odaklanmakta zorluk çekiyorsanız ve/veya öğrenme güçlüğü yaşıyorsanız, sebebi gece 11’den sonra baktığınız ekran ışığı olabilir. Aynı şekilde tersten düşünürsek, gün içinde odaklanmanızı arttırmak, daha az kaygılı hissetmek ve daha stabil ruh halinde olmak istiyorsanız, günün hangi saatinde ışığa maruz kaldığınızı kontrol altında tutmalı ve gece 11’den sonra ekran ya da lamba ışığına maruz kalmamalısınız.

Bu arada gece lambalarında kullanılan kırmızı ışık bu mekanizmayı çalıştırmıyor ve yere yakın olan kırmızı gece lambaları sorun değiller. Yeri gelmişken şunu da belirtelim, ışığın nereden geldiği de önemli. Sirkadiyen döngünüzü kuran retina sinirleri, daha çok retinanın alt kısmındadırlar ve retina göz merceğinin arkasında olduğu için aslında bu hücreler (ışığın ters çevrilmesinden dolayı) yukarıyı yani başınızın üstünde kalan alanı “görüyorlar”. (Temel olarak güneş ışığını “görmek” üzere evrimleşmiş bu sinir hücrelerinin yukarıya bakması şaşırtıcı olmasa gerek). Bu nedenle gece kullandığınız lambaların yere daha yakın olması daha iyi yani tavandaki floresan lambalar gecenin belli bir saatinden sonra kullanabileceğiniz en kötü ışık kaynakları.

Mum ışığı ya da şömine ateşinden gelen ışık ve çok kısık ışık veren lambalar bu mekanizmayı aktive etmiyor. Tabii mum kullanacaksanız bunun yangın riski olduğunu unutmayın ve dikkatli olun.

Jamie Zeitzer adlı bilim adamı ve çalışma arkadaşlarının yaptıkları araştırmaya göre, uyanmadan 45 dakika önce odada yukarıdan gelen bir lambanın açılması, kişi yorgan altında karanlıkta olmadığı sürece, kişinin daha erken ve uzun uyuyup, erken kalkmasını teşvik ediyor. Bu araştırmayı, geç kalkmaya meyilli olmaları ile meşhur ergenler üzerinde yapmışlar ve araştırmaya katılan çocukların kendiliklerinden daha erken yatıp, daha erken kalkmalarını sağlamış. Eğer lambanızın zaman ayarı varsa, bunu siz de deneyebilirsiniz.

Bunu şu şekilde de uygulayabilirsiniz. Eğer sabah 4’te gün ağarmadan kalkmak istiyorsanız, siz uyanmadan açılacak lamba ile yatabilirsiniz ve böylece vücudunuz sabah olduğunu düşünerek çok erken kalkmanızı sağlar. Bunu tekrarlarsanız vücudunuz kalkma saatini çok erkene alır. Eğer erken kalkmakta zorlanıyorsanız bunu deneyebilirsiniz. Fakat aynı şekilde gece 11’den sonra parlak ışığa maruz kalmamaya da özen göstermelisiniz.

Günümüzde depresyon ve kaygı bozukluklarının artmasının çeşitli nedenleri var ama önemli bir neden de modern insanın içsel mekanizmalarının bağlanabileceği, düzenli şeylerin olmaması. Uyanma ve uykunuzu düzenli bir şeye bağlamak için, hastalıklı bir şekilde kalkmanızı ve yatmanızı spesifik saat ve dakikaya bağlamak zorunda değilsiniz zira içsel sistemleriniz genellikle birkaç günlük bir ortalamayı baz alır. Ama içsel sistemlerinize günün başında ve akşam gün kararırken istikrarlı ışık çapaları verirseniz, bunun daha iyi bir metabolizma, hormonal denge, genel olarak daha iyi hissetme, gibi sayısız faydalarını görünce şaşıracaksınız. Aslında bunu size anlatmaya da gerek yok zira uyku bozukluğunun çok kötü sonuçlarını biliyorsunuz. Belki bir ya da iki gün problem olmayabiliyor ama aslına bakarsanız birçok insan istikrarlı bir şekilde iyi uyumanın, iyi bir uyku – uyanıklık düzeninin ne olduğunu hiç deneyimleyemiyor. Ve siz uyku çevrenizi kontrol ederek (sadece ışık değil, sıcaklık, yatak, yastık, ne zaman spor yaptığınız, yemek düzeniniz, vs.) istikrarlı bir şekilde iyi uyumaya başladığınızda, ne kadar çok biyolojik sisteminizin düzeleceğini görünce şaşıracaksınız.

İnsanlar bana sürekli olarak hangi takviyeyi alayım diye soruyorlar ama ben onlara ilk olarak uykun nasıl diye soruyorum. %90’ı ise uyumakta güçlük çektiğini, uykuda kalmakta zorlandıklarını ya da gün boyu dinlenmiş hissetmediklerini söyleyerek cevap veriyorlar.

(*) Sirkadiyen ritim; dünyanın kendi ekseni etrafındaki 24 saatlik yolculuğu sonucunda ortaya çıkan canlılar üzerindeki biyokimyasal, fizyolojik ve davranışal ritimlerin tekrarıdır. Kısacası; vücudumuzun biyolojik saati olarak da tanımlayabiliriz

Massimo Pigliucci – Bir meziyet nasıl öğrenilir?

Bir meziyeti öğrenebilir misiniz, öğretebilir misiniz ya da daha meziyetli olabilir misiniz tartışması 2,500 yıldır devam eden bir tartışma. Bu, Milattan önce 5. yüzyılda, Atina’da Sokrat’ın üzerinde çalıştığı bir soru.

Bu sorunun cevabı ise bilgeliğin ya da meziyetin pratik bir yetenek ya da Eski Yunanlılar’ın deyişi ile teknik olduğu ve öğrenilebileceği. Bu, bir dili ya da bir müzik aletini öğrenmeye çok benziyor. Müzik aletini öğrenmek için nelere ihtiyacınız var diye düşünürseniz, müzik aletinin dışında ideal olarak 3 şeye ihtiyacınız var. Birincisi, bir miktar teoriye ihtiyacınız var. Notalar, notaların birbiri ile ilişkisi konusunda bir miktar bilgiye sahip olmalısınız, konuya öyle körlemesine dalamazsınız. İkincisi, iyi bir öğretmene ihtiyacınız var. Bir öğretmen sizin için müzik aletini çalmayı öğrenemez ama size gelişmeniz gereken yerleri, hatalarınızı ve nasıl doğru yapacağınızı gösterebilir. Üçüncüsü ve en önemlisi, pratik yapmaya, hem de defalarca yapmaya ihtiyacınız var. Hergün, basit şeylerden başlayıp yavaş yavaş daha karmaşık şeylere geçerek adım adım pratik yapmanız gerekli.

Erdem konusunda da aynı şey geçerli. Bu, neredeyse Aristo zamanından beridir üstünde hemfikir olunan ama modern zamanlarda bilişsel bilimin ortaya koyduğu kanıtlarla da desteklenen bir şey.

Önce bir teoriye ihtiyacınız var. Mesela stoizm gibi felsefelerin bir teorisi var ve bir felsefi akımı takip ediyorsanız, bu felsefenin teorisi ile ilgili “genel olarak bu şekilde düşünmek iyi bir yöntem” dersiniz.

İdeal olarak iyi bir öğretmene ihtiyacınız var. Etrafta çok fazla Sokrat yok ama sizden daha uzun süredir pratik yapan ve bu nedenle size bir şeyler öğretebilecek insanlar var. Büyük online topluluklar ve daha küçük gerçek hayatta buluşan topluluklar var. Buralara gidip yardıma ihtiyacım var diyebilirsiniz.

Ama çoğunlukla bu iş pratiğe bağlı. Çoğumuz bir müzik aletiyle pratik yapmanın ne demek olduğunu anlayabiliyorken bir meziyetin pratiğinin nasıl olacağını düşünmekte zorlanıyoruz. Bu nedenle birkaç örnek vermeme izin verin.

Örneğin nefsinizi, öz kontrolünüzü geliştirmek istiyorsunuz diyelim. Bunu yapmanın yollarından biri, deneyimlerinize dayanarak, nefsinize hakim olamadığınız bir dizi durumu bilmek ve bu durumlar esnasında bilinçli olmaktır. Örneğin bir yemek masasına oturduğunuzda çok yemek yediğinizi ve kendinize engel olamadığınızı biliyorsanız, masaya oturmadan önce kendinize (bazen yazarak) “bugün bu masada şunu yapacağım ve bu durumu şöyle yöneteceğim” diye hatırlatmanız. Diyelim arkadaşlarınız ile bir restorandasınız ve daha fazla yemek ve içmek için arkadaşlarınızın sizi zorlayacağını biliyorsunuz. O yemekten önce mesela kendinize kurallar koyabilirsiniz yani örneğin tabağıma ne koyarlarsa koysunlar sadece yarısını yiyeceğim ya da sadece 2 bardak şarap içeceğim diyebilirsiniz.

Bunu yaparak da kendinizle bir mücadeleye giriyor ve olayı bir çeşit oyuna çeviriyorsunuz. Modern bilim bunun gerçekten işe yaradığını gösteren kanıtlara sahip. Bir duruma farkındalık ile girerseniz yani ne olabileceğini bilip nasıl davranacağınızı daha önceden planlarsanız, nefsinize hakim olma ihtimaliniz çok daha yüksek.

Ya da mesela yeterince bonkör olmadığınızı düşünüyorsunuz. Bu konuda kendinizi geliştirmek için bir şeyler planlayabilirsiniz. Mesela haftada bir iki gün evden çıkmadan cebinize ekstra miktarda para koyup, önünüze çıkan bir evsize vermeye niyet edebilirsiniz.

Bu tür şeyleri yapmak başlangıçta garip gelecektir. Yani arkadaşlarla yemeğe gitmeden önce oturup ne olabileceğini ve benim ne yiyip ne yemeyeceğimi yazmam mı gerekiyor? Başlangıçta yapay gelebilir ama zamanla bunlar alışkanlık haline geliyorlar. Dediğim gibi bu iş müzik aleti çalmayı öğrenmek gibi. İlk başlarda parmaklarınızın yaptığı her harekete dikkat etmeniz gerekiyor. Ama yeterince pratik yaptığınızda, parmaklarınızın kendiliğinden hareket ederek doğru şeyleri yaptığını göreceksiniz. Ve parmaklarınızı nasıl hareket ettireceğinize bilincinizi odaklamayacaksınız.

Davranışlarınızı değiştirme konusunda da durum aynı. Başlangıçta bilinçli bir farkındalık ile enerji harcayacaksınız ama yeterince pratik ile her şey kendiliğinden ve doğal bir hale gelecek.

Pratik bilgelik gerçekten zor bir yetenek. Şimdi ve burada zamanda olmak çok önemli. Zira eğer şimdi ve burada değilseniz öncelikle çok yediğinizi ya da kötü bir karar verdiğinizi fark edemeyeceksiniz bile. Aynı zamanda hayat size olan bir şey haline gelecek. Ders alıp bir daha aynı aptallığı yapmamanız için gerekenleri, sizi buraya getiren seçimleri bilemeyeceksiniz.

Peki pratik bilgeliği nasıl geliştirebiliriz?

2. Yüzyılda yaşamış stoacı filozof Epictetus’un dediği gibi “hiçbir şey, dikkat verilmediği zaman dikkat verildiği zamana göre daha iyi yapılmadı”. Stoacı felsefede, günümüz bilişsel davranış terapistlerinin de uyguladıkları temel bir teknik var. Stoacılar buna felsefi günlük tutmak demişlerdir, bilişsel davranışçılar başka bir isim veriyor olmalılar. Bu 2 bin yıllık bir pratik ve buna en iyi örnek, Roma İmparatoru ve stoacı bir filozof olan Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler (Meditations) adlı eseri.  Kendime Düşünceler aslında bir günlük. ve burada Aurelius kendisine sorular soruyor, ilerlemesini kaydediyor ve ne yapması gerektiğini yazıyor. Bu aslında yayınlanmak için yazılmamış ama sonradan birileri bulup yayınlamış.

Felsefi günlük tutmanın birçok yolu var ama en yaygın olanı şu: Her gece yatmadan önce 5-10 dakika sessiz bir köşeye çekilin ve not aldığınız defteri ya da bilgisayarı açın. Ve gün içinde problem olan, hata yaptığınız, etik olarak yanlış, vs. şeyleri not alın ve kendinize her biri ile ilgili 3 soru sorun:

1) Neyi yanlış yaptım?

2) Neyi doğru yaptım?

3) Böyle bir şey bir daha olursa neyi daha iyi yapabilirim?

Bu kendine eziyet etmek ya da pişmanlık için yapılan bir şey değil zira Stoacılar ne yaptıysanız yaptınız artık geçmişte kaldı düşüncesinde olan insanlar. Ama hatalarınızdan ders çıkarmak istersiniz ve hatalarınızı eleştirel bir şekilde yazmak, onları düzeltmenize yardımcı olur. Hem kağıt üzerinde hem de zihninizde. Tamam, şimdi buna dikkat göstereceğim diyorsunuz.

İkinci adımda doğru yaptığınız şeyleri de yazıyorsunuz. Böylece iki referans noktası yaratırsınız. Uzaklaşmak istediğiniz bir nokta yani hatalarınız ve varmak istediğiniz bir nokta.

Üçüncü adım da önemli zira biz her ne kadar hayatımızı oldukça değişik şeylerin olduğu bir süreç olarak düşünsek de birçok şeyi sürekli yapıyoruz. Bu nedenle bugün hata yaptığınız durum yarın birçok kere başınıza gelecek.

Bu, bir sonraki sefer doğru davranmanızı garantiler mi? Hayır. Ama bu şekilde zaman içinde hatanız düzelir, bilinçli bir şekilde çaba harcamanız gerekmeden doğru davranmaya başlarsınız.

Massimo Pigliucci – Stoizm ile daha iyi bir yaşama sahip olun podcastı.

 

Erkekler 30 yaş üstü bekar kadınlardan nefret mi ediyorlar?

Bir kadın takipçimiz sormuş:

Mahmut Abi şu twite gelen mentionlardan anladığım kadarıyla erkekler +30 bekar kadından ciddi derecede nefret ediyor ve açıkçası bunun sebebini anlayamıyorum.

Şimdi o tweete provokatif bir öfke yemi ve yorumlara çok bakmasam da ne yazıldığını tahmin edebiliyorum. Twitter gerçek dünyayı yansıtan bir yer değil daha çok bir grubun en antisosyal eğilimleri olan bireylerinin seslerinin yüksek çıkmasına neden olan bir yer. Twitter’a baksan örneğin kadınlar da 185 boyun altındaki erkeklerden nefret ediyorlar. Twitter’ı herhangi bir konuda gösterge olarak kullanmaya kalkmayın. Gerçek dünyada erkeklerin 30luk kızlardan nefret etmesi gibi bir durum yok.

benim gözlemlerime göre bu kadinlar kucaktan kucağa koşanlardan çok; fazla ortamı, bağlantıları olmayan, içe dönük,akademi kadınları. dolayisiyla eş bulmakta zorlaniyorlar.

Kadınların kariyer adına bu konuda geç kalmalarını çok yanlış bir adım olarak görsem de gözlemine katılıyorum. Sayıları artsa da kucaktan kucağa yaşamak için 30una kadar bekleyen kadın oranı hala daha az. 30’unda bekar kadınların çoğunun kucaktan kucağa olduğunu iddia edenlerin fazla sayıda 30 yaşında kadın görmemiş olan 20likler ya da çevresinde gözlemleyecek kadın bile olmayan antisosyal erkekler olduğunu tahmin ediyorum.

27 yaşında evlenmenin özellikle de kariyer yapmayı planlayan kadınların ezici çoğunluğu için, bu planını etkileyecek ekstra bir yükü yok. Sonuçta ayrılması çok daha zor olsa da, çocuk olmadığı sürece evlilik ile uzun süreli ilişki arasında çok büyük bir fark yok.

Çocuk olsa bile 27-28 yaşında bebek sahibi olan kadının yükü, 32-33 yaşında olandan neden daha kötü onu anlayamıyorum. 32-33 yaşında da yoğun çalışacaksınız ve yükseliyorsanız daha yoğun çalışacaksınız. Bu sanırım yönetim kademesinde yükseldikçe daha az çalışırsın gibi bir yanlış anlamadan, piyasadaki yönetici imajından kaynaklanıyor. Ayrıce yukarıda belirttiğim gibi 30 yaşına kadar çocuk yapmayı ertelemek 27-28 bandında evlenmemek için bahane değil. Aslında 30 öncesinde evlenip 30 sonrasında çocuk yapmak, bence ideal olmasa da, 30 yaşından sonra hem evlenme hem de çocuk yapma derdine düşmekten daha mantıklı.

30luk adamlarin cpd’si yüksek çoğu sizi kullanır demiş.yani o yaştaki adamlarla da mı evlilik dusunulmemeli +40a bakılmalı?

Birincisi 30’luk adamlarının çoğunun cinsel pazar değeri yüksek değil. Çoğu kendine bakmayan birer anti sosyal, sıkıcı patates oluyorlar. Erkeğin cinsel pazar değeri öyle kendiliğinden sırf yaşı ilerliyor diye artmaz. Erkeğin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve statüsel açıdan çaba harcaması lazım.

Evet kadınlara tavsiyem kendi yaşınızın 3-4 yaş üstünden itibaren bakın (20’lerindeyseniz 4-6), kendinizi kısıtlamayın. Bazı 32 yaşında kadınlarla konuşuyorum, 35 yaş üstü erkeğe burun kıvırıyorlar ve kendilerini hala 20’lerinde gösteriyor sanıyorlar. Bu kadınlar kendilerini yalnız bir gelecek riskine kısıtlıyorlar. Ama tersini de yapmayın yani 30 yaşındaysanız bana sadece 38 yaş üstü bakar diye de kısıtlamayın. Çevrenize bakarsanız çoğu çift arasında büyük bir yaş farkı yok. Çoğu erkeğin araya yaş farkı koyma gibi bir derdi ya da bilgisi de yok.

Şimdi burada bir parantez açıp cinsel pazar değeri ile ilgili fena halde yanlış anlaşılan bir şeye değineyim. Bunu CPD grafiğinin mucidi Rollo Tomassi de söylüyor. İyi dinleyin:

Bir erkeğin CPD’sinin 36-38 yaşlarında, kadının 22-24 yaşlarında tepeye çıkıyor olması, 38’lik abiler 23’lük kızlarla takılır, 23’lük kızlar “ben zirvemdeyim o zaman zirvedeki 38 lik abilere bakarım” der, 38’lik abiler “23 benim için ideal” der ya da 38lik abiler 25 yaş üstüne bakmasın anlamına gelmiyor! Bunun çok basit bir anlamı var. Bir erkeğin en çok kadın ilgisi gördüğü yaş 36-38 demek, o kadınların çoğu yine 28-30 üstü kadınlar. Ha erkek olarak avantaj, o yaşta bile 23 yaşında bir kızla birlikte olabilmek ama bu norm değil.

istediginiz kadar yaş farkı olsun her türlü aldatilirsiniz,erkekler genç güzel kadınları her zaman ister diyenler bile var cidden insani evlilikten sogutuyolar.

Bu ilginç oldu zira geçenlerde kendisi 23 yaşındayken ben de 36 yaşındayken tanıştığım kız arkadaşımla bunu konuşuyorduk. Şaka yollu ben 35 yaşındayken sen de 48 yaşında olacaksın yani ben yine sana göre çok genç olacağım diyordu. Doğru. Araya o kadar yaş farkı koymaya gerek yok ama erkeklere tavsiyem kadınlar daha hızlı yaşlandığı için bir 6 yaş ve üstü fark koymanın ideal olacağı. Fakat şunu da söyleyeyim, beni arayan ya da burada soru soran 30’lu 40’lı yaşlardaki erkeklerin büyük çoğunluğu yine aynı yaşlarda kadınlarla birliktelik içinde oluyorlar yani 30’u geçtim, 40’ı geçtim bana kimse bakmaz demeyin. Bakan sayısı azalacak ve belli yaştan sonra hızla azalacak ama çok nadir olacak diye bir şey yok.

Twitter, Ekşi Sözlük gibi sosyal medya mecralarında antisosyal azınlığın çok çıkardığı pis gürültü insanı hayattan soğutur. Bu ortamlardan mümkün olduğunca uzak durun, hatta hiç girmeyin çok daha iyi. Oralarda bunları en çok bağıran adamlar 30 yaşında olmayı bırak 25 yaşında bir erkek olmayı bile bilmeyen çok genç ve genelde kadınlarla aşırı başarısız erkekler. Bazıları da ciddi ciddi 14-15 yaşında çocuk ve bu konularda yorum yapıyorlar. Bu kadar negatif olma sebepleri bir dereceye kadar öfke. Birçoğu “siz 20lerinizde bize bakmıyorsunuz ama 30larında güç bizde artık” gibi intikam karışık bir haset akıtıyorlar.

Birincisi, erkek yaşlandıkça gözüne güzel görünen kadın yaşı da artıyor. Evet bunun bir sınırı var ama mesela ben 20’li yaşlarımdayken 30-32 yaşında bir kadın güzel de olsa bana yaşlı görünürdü, şimdi gayet güzel görünüyor.

İkincisi, evlilik çocuk yetiştirmek için yapılır ve bunun farkında bir erkek bulursanız öyle gözü dışarda olmaz. Zira dışarda çapkınlık yapan adamın yuvası çocuk yetiştirmek için gerekli huzurdan yoksun olur.

Bakın biyolojik olarak yaşı 50’yi geçen erkekler bile 23 – 25 yaşında kadını arzular, özellikle yalnızken böyle genç bir kadına gözü kayar. Bu biyoloji ve bu erkeğin suçu değil. Ama bu tür bir biyoloji erkekte tek işleyen güç değil. Hipergami gibi düşünün. Kadının daha üst özelliklere sahip erkekleri arzulaması demek, karşısına çıkan her daha üst özellikte erkeğe gider demek değil ama kırmızı hap camiasında olayı böyle sanan birçok erkek var. Tersi de şimdi kadınlarda bir korku oldu.

Yalnız bayanlar, erkeklere hiçbir zaman erkek adamlığı elden bırakmayın diyorum size de hiçbir zaman bakımı, fiziksel olarak kara balinasına dönmeme çabasını ve feminen özellikleri bırakmayın diyeceğim. Kendinizi koyverirseniz aldatılma riskiniz artar, aldatılmasanız bile mutsuz bir partneriniz olur.

21 yasindayim ve bana şuan ne tavsiye edersin?

Özellikle Twitter ve Ekşi Sözlük mecralarını fazla okumamanı ve bu konularda 24 yaşına kadar düşünmemeni tavsiye ederim. Evlilik için üniversite okuyorsan 25-28 bandını, lise mezunuysan 23-26 bandını hedeflemeni, stabilite ve doymuşluk açısından senden 6 yaş ve üstü biriyle evlenmeni tavsiye ederim.