Erkeklere En Çok Söylenen Yalanlar

Dün Youtube’da erkek kanalı isimli video kanalını izlerken keşfettim ki gerçekten umutsuz şekilde sevgili edinmeye çalışan snowflake‘lere söylenen yalanların haddi hesabı yok. Bu halde bile kanalın 182.700 abonesi var. Kanaldaki videoları izleyen erkekler, gerçekten kadınlar konusunda başarılı olabilecekleri ümidini taşıyorlar. Klasik beta erkek bilgilerini sindirip de hayal dünyasını genişlettiklerinde mavi hapın aslında çok tatlı olduğunu sanıyorlar.

İyimser düşünmek insanı mutlu eder, evet. İnsan birçok şeyin üstesinden bu şekilde gelir ama ikide bir duvara toslayıp hala taktik değiştirmeden iyimser düşünmeye devam ediyorsan bunun salaklıktan başka bir açıklaması olamaz. Zaten kanal da mavi hap yalanlarını güzelleştirip saf erkeklerin önüne koymaktan başka bir şey yapmıyor. İşte bu yalanlardan bazıları:

1- Seni sen olduğun için sevecek biri olmalı:

Bu malesef en çok inanılan yalanlardan biri çünkü erkeğimiz gerek fiziksel gerekse mental açıdan kendini geliştirmeye üşeniyor. İstiyor ki oturduğu yerden ona en güzel hatunlar gelsin. İstiyor ki hiç emek harcamadan mucizevi şekilde iyi bir hatuna sahip olayım. Hayır, kendini geliştirmiş bir adamla suya sabuna dokunmayıp konfor alanından dışarı çıkmamış bir adam asla bir olmaz. O hatun, birinci tip adamın ikinci hatta üçüncü sevgilisi olmayı seninle olmaya tercih edecek.

2- Hayatının kadını, seçilmiş kişi:

Bu özellikle 18- 25 yaş arası gençlerde çok yaygın. Sebebiyse tecrübesizlik. İlk defa elini tuttuğunuz kadın sizin için özeldir. Onun diğer kadınlardan çok farklı ve üstün olduğunu düşünürsünüz çünkü o kadını kendi zihninizde özel bir yere koymuşsunuzdur. Bu, kadını kaybetmemek için geliştirdiğiniz zihinsel bir reflekstir. Birlikte uyuduğunuz, tatile gittiğiniz, seviştiğiniz kadın sayısı arttıkça kadınları zihninizde kutsama hastalığınız da azalır.

3- Kadını memnun et, onu el üstünde tut:

Mavi hapın belki de en zehirli yönlerinden biri bu. Kadını kendinden üstün tutma ve onu her koşulda memnun etmeye odaklanma. Bu bakış açısına sahip erkeklerin %90’ı hayalkırıklığına uğrar ve gösterdiği fedakarlıkların bedelini ya terk edilerek ya da aldatılarak öder çünkü kadınlar, kendilerini yanında güvende hissedebilecekleri, cesur, kadın tarafından onaylanma ihtiyacı hissetmeyecek erkekleri severler. Beklentileri her zaman erkeğin onlardan üstün olması yönündedir.

4- İlişkide para önemli değildir:

Bunu herhangi bir videoda kadınlardan duyduğumda gerçekten ekranı yumruklayasım geliyor. Bir insan göz göre göre yalan söyler mi? Kadınsa ve doğası gereği kendini cici kız olarak göstermek istiyorsa söyler.

Para gerçekten çok önemlidir. Belki de ilişkideki en iyi jokerdir çünkü para= statü= güçlü erkek= sağlıklı nesillerdir. Kadının güdüsel seçilimi böyledir. Çoğu zaman parası olan erkek, çirkin ve şişman olsa bile en güzel kadınlar tarafından tercih edilebilir. O andan itibaren erkeğin kusurları kadın tarafından görülmez olur.

5- Kadınlar masum ve iyidir:

Gerçekten tüm kadınların Disney karakterleri gibi olduklarını düşünen erkekler var ve bu erkeklerin sayısı hiç de yabana atılacak gibi değil. Twitter’da çoçuklarına köpek maması veren, hastanedeki hastaların ilacına zehir katan, öz çocuklarını döven, eşini öldüren, terör örgütü mensubu olan vb. birçok kadına dair haberler okuyorum. Daha beterleri de var. Mesela kocasının kafasını kesip köy meydanında gezdirenler, pompalı tüfekle kafasını uçuranlar vs vs. Bunun yanında, kadınlar genellikle fiziksel açıdan erkeklerle başa çıkamadıkları için zihinsel şiddete başvuruyorlar. Yani kadınları melek gibi görüyorsanız bir daha düşünün.

Abazan karanlık kuşağı – Onedio sırt sırta

Şu aşağıdaki videoyu yorumlamam istendi. Daha önce yarısına kadar izleyip sonra oğlan ağır mavi haplı deyip çıkmıştım. Şimdi tweeterdan bir daha videoya dikkatim çekilince tekrar izledim.

Elimizde HB 5.5 – 6 arası standart tipli bir kız var. Kişilik olsa hadi tamam da kızın kişiliği kabus. Normalde beyni mavi hapla yıkanmamış bir erkek “hellodan mı çıkardın bunu? Çok saçma” lafını duyduktan sonra “aha kızın malını koymuşlar” diye mırıldanır ve o aşamadan sonra tamamen taşak geçerdi. Ama Onedio’da normal erkeğin işi ne?

11 dakikalık videonun 48. saniyesinde bitmesi gerekirken eleman ciddi ciddi istifini bozmadan devam etti. Kızın iğrenç egosunu görünce kızı çok güzel sanan bir amsalak olduğu sonucunu çıkardım ama sonradan “hatunumun kaç kucakta hopladığını sorgulamam” ya da “hatunum cinsel dürtülerine dolu dizgin kapılarak hemen kucağa atlamış olsun ben sineye çekerim” tadında kızın bile isyan ettiği soya oğlan cevapları ile oğlanın soya oğlan olduğunu anladık.

Açık söyleyeyim “lan 3500 TL verseler bile çekilmez ama bu çocuk öğrenci, belki 350 TLlik yemek için evet der” diye düşünüp birbirlerini gördükleri kısmı izlemeden kapatmıştım. HB 5.5 hatunun kıçını kim kaldırıyor merak ederek.

AMA az önce videonun sonunu izledim :0 İzlemez olaydım.

Oğlan bu kadar iğrenç kişilikli bir hatuna kişiliği ile ilgili tek laf edemediği gibi kızı gördükten sonra vücut dili tamamen kapanarak kızla çıkma umuduna (!) devam etti … 😣 Ben bu çocuğu izlerken utandım ve çok üzüldüm … Çok çok utanç verici.

Buraya kırmızı haplı ya da en azından beyni yıkanmamış ve damarlarında 90 yaşında bir dedeninkinin yarısından fazla testosteron dolaşan bir adam koy. Nasıl davranır?

Bir ipucu : kafanızda oraya Han Solo’yu, Indiana Jones’u ya da John McLaine’i koyun. Videonun 48. saniyesinde muhatap almadan kameraya “bu kişilikle kainat güzeli olsa belki 3500 TLye 2 saat çekilir” derdi. Kızın duygusal olmadan fiziksel olduğunu duyunca da “demek ki seninle bir geleceğimiz olmayacak o zaman rahat olalım” gibi birşey derdi. Sonra dönüp de kızın tipini görünce de kızı işaret ederek gülme krizine girerdi. Ya da okumuş çocuksa en fazla “tipin çok sıradanmış hayal kırıklığına uğradım” derdi herhalde. Onedio tabii ki bu kadın düşmanı video yayınlanmazdı.

Gençler bu çocuk gibi olmayın. Bu açlık mı, kadını tanrıça statüsüne çıkarma mı (bu kızı çıkarmak için sağlam hayalgücü gerek) nedir anlayamadım.

Oğlanın vücut dili çok gerçekçi. Kız oyuncu olsa ve “şaka şaka bak kamera var orada dese” bile can sıkıcı. Kızın bariz dalga geçilecek haliyle taşak geçmeyi bırak hala “yemeğe çıkar mıyız” diyor. Çocuğu aç mı bıraktılar acep, günlerdir yemek yemiyordur da ondandır umarım. 350 TLye iyi karın doyar.

Evlenecek erkek bulamamak

Şu entariyi Ekşi’de Sonsuzluk Ve Birgün görüp tweetlemiş, ben yazarı siler diye aynen buraya kopyalıyorum :

30 yaşından sonra doğan sıkıntı. düşünüyorum da 20-30 yaş aralığında evlilik yapılabilecek çok kişi tanıdım. özellikle de 25 yaşına kadar iyi insanlar tanıdım. o zamanlar hayatı tanımıyorsun tabi. incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden ayrılıyorsun. evlenelim diyenlere burun kıvırıyorsun. çünkü gençsin ve karşına hep bir başkası çıkabiliyor. alternatif çok. gel zaman git zaman yaşın alıp başını gidiyor. o eski sevgililer bir bir evleniyor. sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

evlilik istesen de kafana uygun birini bulamıyorsun. mesela bekarsın ve hiç evlenmemiş bir erkek istiyorsun. maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

tabi iyi niyetli, evlilik odaklı, sadık erkekler de vardır ama onlar da umudunu yitirdiği için kendileri eş aramaz. muhtemelen aileleri bulur birini evlendirir. görücü usulü ısmarlama evlilikler işte. bir türlü yollarımız birleşmez bize uygun insanlarla.

eşleşmek ve uyuşmak, anlaşmak ve evlenmek çok zor olur bir noktadan sonra. hatta imkansız gibi bir şey.

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

ilk ya da birkaç sevgili sonrasını iyi değerlendirin. seviyorsanız ve anlaşıyorsanız evlenin gitsin. sonra canınız evlenmek isteyecek ama düzgün erkek bulamayacaksınız.çünkü yok. ciddiyim. boşanmışlarla, ruh hastalarıyla uğraşırım diyorsanız ne ala. ama elinize varsa iyi bir erkek onu bırakmayın. kıymetini bilin.

mutlu olmak çok zor. herkes doyumsuz. aç gözlü. sadakat oranı düştü. güvensizlik var. alternatif çok. kimsede katlanırım, sabrederim, düzeltmeye çalışırım çabası yok.

bir noktada artık yapayalnız kalıyorsunuz. pişmanlıklar sizi yiyip bitiriyor. aslında pişman olmadığım şeyler için bile üzülüyorum. biliyorum yapsam mutsuz olacaktım ama şimdiki aklım olsa belki de yapardım. gençlik elden uçup gidiyor. gönlün istediği kadar genç olsun ruhun yoruluyor. bezgin oluyorsun. hayat herkesi yorar. bir şekilde sende iz bırakır. iz bırakanlar acıtır. aklını iyi kullanman lazım. son pişmanlık fayda etmiyor.

Feminizmin kadınlara attığı en büyük kazık, insan toplumunun binlerce yıllık bir gelişimle kazandığı bilgeliğe ulaşımlarını engelleyerek kadınların hipergamilerinin insafına kalmalarına neden olması. Erkekler olduğu kadar kadınlar da hipergaminin umrunda değil. Bu nedenle de 30larında Road Runner ve Çakal Anına yakalanıyorlar :

Eskiden, genç kadının annesi ve neneleri güzelliğin geçici olduğunu, en baştan çıkarıcı erkeğin en iyi koca adayı olmadığını bilir ve kızın uzun süre stabil bir koca olabilecek genç bir erkekle evlenmesini garantilerlerdi. Şimdi ise feminizm yüzünden, bu rehberlik genç kadınların hayatından çıkarılmış durumda ve genç kadınlar kendi cinsel hayatları için kötü birer kaptanlar. Güzelliklerinin yere çakıldığı 34 – 36 yaşına kadar alfa erkeklerin peşinde koştuktan sonra eskiden reddetmeye alıştıkları beta erkekler tarafından bile görmezden geliniyorlar. Kadının kısmetindeki bu ani çakılma,  Road Runner ve Çakal anı olarak biliniyor. Kadınların geçmişte uçurumdan bu şekilde düşmemeleri için bir sürü güvenlik ağı vardı.

Karmaşık cinsel geçmiş bir kadının aleyhinedir. Aynı durum bir erkeğin lehine çalışsa da. Bunun nedeni iki cinsiyetin birbirinden farklı olan doğal cinsel çekicilik mekanizmalarıdır. Bir bilgenin zamanında dediği gibi, “birçok kapıyı açabilen bir anahtar, değerli bir anahtardır. Birçok anahtar tarafından açılabilen bir kilit ise, işe yaramaz bir kilittir.”

Buradaki büyük ironi şu : “feminizm”, kadınların hayatını iyileştirmek yerine, Roadrunner ve Çakal anı ile karşılaşmalarını engelleyecek anne ve anneanne rehberliğini ellerinden alarak güvenlik ağlarını ortadan kaldırdı. Bu nedenle feminizm, ortalama bir kadını bir alanda daha tehlikeye attı.

Feministlerin kadınlardan sakladığı bir başka gerçek ise Cinsel Pazar Değeri.

Ablamızın şurada beni tanımlamış. Kendisiyle daha önce seviştik mi acaba :

maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

Şaka bir yana bu ablanın bilmediği ya da görmezden geldiği şey, boşanan ve uzun süreli ilişkiden çıkan erkeklerin bu ilişkilerdeki hatunları ile yaşadıkları tecrübenin onları ilişkiden de evlilikten de soğutmuş olmasıdır. Karısını ya da uzun süreli ilişkisini yaşlı gözlerle bırakarak acımasızce terk edip kendisini genç kızları hoplatmaya salan kötü erkek tiplemesi her ne kadar yaygın bir klişe olsa da, çoğu uzun süreli ilişki kadın tarafından, erkeği ilişkiden tiksindirecek şekilde bitiriliyor.

Buna rağmen o gruptaki çoğu erkek aslında hala evlilik odaklı. Çevremde gözlemlediğim boşanıp da yeniden evlenmeyen, eğer önceki hatun kendisine nafaka tecavüzü etmemiş ise, çok az adam var. Ablanın durumunun, 30unda bile hala kötü çocuk kovalamaktan kaynaklanma ihtimali var. Mesela işi pezevenkliğe götüren ne demek? Kızı tavlayıp sonra başkalarına mı pazarlamaya çalışan adamla mı çıkıyorsun? Yaş olmuş 30 hala alfa erkek peşindesin (bkz. en aşağıdaki alıntı).

sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

Bu kısmın da ağır psikolojik yansıtma içerdiğini düşünüyorum. Zira 30luk ve bekar ablaların çoğunun psikolojisi kötü ama bu kadınların psikolojimi bozduklarını iddia edemeyeceğim.

Yine de ablanın çok üstüne gitmeyeceğim zira şunu dobra dobra anlatarak iyi iş çıkarmış :

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

Evet genç kızlar. Birçoğunuzun bilmediği problem şu ki bugün daha “iyisi” için ellerinde çiçekler kapıda sırılsıklam beklettiğiniz ya da tamamen görmezden geldiğiniz betalar ile çok değil on sene sonra bana tek taş alsın diye ağızlarının içine bakacağınız betalar aynı adamlar. Siz daha iyisini ararken bu bekleyen betaların orada sessizce sizi bekleyeceğini varsayıyorsunuz. Ve evet bu adamların çoğuna hala “sadece kendin ol ve ruh ikizini bekle, o eninde sonunda sana gelecek ve bugün kötü çocuklar kazansa da beklersen sonunda sen kazanacaksın” masalı pazarlanıyor ve çoğu da bu dolmayı yiyor. Ama feministlerin zafer sarhoşluğu ile hipergami öyle göstere göstere yapılan birşey haline geldi ki uyanan uyanana. Bugün bu ablanızın bahsettiği durum 10 sene sonra kadınlar için çok daha vahim olacak. Kendi mutluluğunuz için 20leriniz hiç bitmeyecek gibi davranmamalısınız.

Yani 20lerinizde 30larınızı düşünmeden hareket etmek istiyorsanız sizin özgürlüğünüz. Ama sonra ablalarınızın şimdi yaptığı gibi “bütün o iyi çocuklar nereye gitti” (where have all the good men gone) diye ağlaşıp, “erkekler bizimle ilgilenmiyor, onlar olgun kadından korktukları için genç kızlarla çıkıyor, sorumsuz herifler” diye kafa ütülemeyin. Siz Mr. Right’ı beklerken biyolojik çanlar çalmaya başladığında “sikerim Mr. Right’ı bana Mr. Right Now lazım diye paniğe kapılabilirsiniz ama hiçbir erkek sizin yıllarca beklemenizin cezasını çekmek zorunda değil :

On yıllarca Bay Doğru’yu (Mr. Right) bekledikten sonra, biyolojik saatin soğuk tik-taklarını enselerinde hissetmeye başlayan bu kadınlara, artık Bay Doğru yetmiyor, Bay Hemen Şimdi (Mr. Right Now), temel işlevi yürüyen sperm bankası olmak olan eleman, lazım.

Pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok erkek, özellikle de bu tip kadınların şiddetle arzuladığı, aşırı-çekici, yüksek eğitimli alfa erkekler, bu oyunu oynamaya pek gönüllü değil.

Yale araştırmasının olağanüstü bir şekilde kaçırdığı nokta, bu erkeklerin kariyer sahibi kadınlardan uzak durmasının sebebinin, bu kadınlardan korkmak ya da bu kadınları taşıyamamak olmaması. Bu erkekler, sözü edilen kariyer kadınlarını istemiyorlar! Peki neden?

Öncelikle, erkekler “artık hazırım” kadınlarına karşı daha temkinliler. Hangi erkek, beraber birkaç eğlenceli ve çocuksuz yıl geçirmeden direk Tinder’dan IKEA’nın çocuk reyonuna geçmek ister ki? Bu basit ve oldukça mantıklı bir riskten kaçınma dürtüsü : kadının anne materyaline sahip olduğunu tartabileceği uzun flört dönemini yaşamadan bir erkek neden baba olmaya çalışssın? Erkeğin bekleyecek vakti var ama 30larının sonuna doğru koşan kadının, doğurganlık yüzünden, beklemeye vakti yok. Bu nedenle de erkekler bu kadınlardan uzak duruyorlar.

 

Kırmızı hap mantığı : İyi Çocuklar

Bazı erkekler, hayatı sürekli toplum yararına davranışları için onay bekleyerek oldukça öngörülebilir bir kalıpta yaşarlar. Ana-babalarının, öğretmenlerinin ve diğer büyüklerinin sözünden çıkmazlar ve de büyüdüklerinde hepimizin aşina olduğu ve birçok erkeğin tuzağına düştüğü o bilindik anlatıları takip ederler. Üniversitedeki zamanım boyunca çoğunlukla mühendislik, yönetim ve muhasebe gibi öngörülebilir ve güvenli alanlarda diploma peşinde koşan ve bu diplomayı aldıktan sonra da hayatları boyunca bu alanlarda çalışmayı planlayan bu tip erkeklerle çokça karşılaştım. Üniversiteden önceki hayatları da en iyi notları alarak, müfredat dışı aktiviteleri arttırarak ve mükemmel devamlılıklarını koruyarak en iyi üniversiteye girmeye çalışarak geçmiştir.

Birçoğunun hemen hemen şöyle özetleyebileceğimiz hayat planları vardır : iyi bir üniversiteye git, iyi notları al, en tepedeki firmalardan birinde staj yap, mezun ol, bu firma ile çalışmaya başla, kariyer basamaklarını tırman, çok güzel bir eş ile ödüllendiril, 2 – 4 çocuk yap ve çok güzel bir evin olsun.  Bu hedef onların motivasyonudur ve hergün bu planı gerçekleştirmek için vargüçleri ile çalışırlar. Ama planlar gerçek hayatla karşılaştığında, çok az plan uygulanabilir kalır.

Mike Tyson’un zamanında dediği gibi “ağzının ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır.”

Bu tip erkeklerin çoğunlukla karşılaştığı sorun, kendi yollarını çizeceklerine büyürken kendilerine sunulan anlatıları kabul edip hayatlarını yıllar hatta on yıllar boyunca süper egolarının yönetmesine izin vermeleri. “İyi çocuklar” dünyanın içsel bir etiği olduğuna, sosyal anlatının hayatı iyi yaşamanın yöntemini ortaya döktüğüne ve bir erkeğin bu anlatıya göre yaşaması durumunda ise iyi davranışlarının ödüllendirileceğine inanmışlardır. Bu dünya görüşü “karma” kavramında özetlenir. İyi şeyler iyi insanların başına gelir, kötü şeyler kötü insanların.

Sosyal uyumlu davranış

Muhtemelen en çok bilinen anlatı, erkeğin içinde yaşadığı sosyal grubun yararına olan anlatı. Örneğin erkeğin çok çalışan ve vergi veren bir vatandaş olarak topluma faydalı olması. Anlatı, erkeğin toplumun ihtiyacı olan ürünleri üretmesinin yanında maaşının da kamu – sosyal ürünlerinin satın alınmasında kullanılmasına yarıyor. Kendisi bu ürünleri kullanmasa bile. Bu sosyal ürünlerin amacı sosyal grubun toplam mutluluğunu arttırmak ve ideal bir dünyada, bu erkek vergi olarak ödediği parayı gerçekten kendi mutluluğunu arttırmak için de kullanabilir.

Yukarıdaki namuslu işçi ile hayatını suç ile kazanan bir erkeği ele alırsanız, önceki hem yasalara uyarar hem de yasa uygulayıcısı kurumları vergi verip destekler. İkincisi ise toplum düzenine zararlıdır zira hem yasalara uymaz hem de yasa uygulayıcı kamu kurumlarını besleyen vergiyi vermez.

Bu nedenle de sosyal anlatı toplum yararına davranışlar üzerinedir. Çocukların dua etmesi, sebze yemesi, otoriteyi dinlemesi ve kurallara uyması beklenir. Sosyal anlatı en yalın hali ile ahlaki bir hayatın nasıl sürdürüleceğine dair el kitabıdır. Ve bu el kitabını izleyen “iyi çocuklar” bu iyiliklerinin karşılığını alacaktır.  Açıkça anti – sosyal davranışları özendiren bir toplum uzun ömürlü olmacaktır zira temel sosyal sözleşme, sosyal bir grup olarak organize olmanın avantajları üzerine kuruludur.

Cinsiyetler arasındaki dinamik

“İyi çocuklar” çoğunlukla, kendilerine çocukluktan beridir yedirilen cinsiyetler arası anlatıları satın almış klasik beta erkeklerdir. Bu anlatılar tarih boyunca toplum yararına olan anlatılarla aynı amaca hizmet etmiştir. Zira toplum yararına olan bir cinsiyetler arası dinamik gerçekten vardır.  Atalarımız aile kurumunun ve biraz daha büyük ölçekte kabile kurumunun  herhangi bir insan grubunun temeli olduğunu keşfetmişlerdir.  Bir şekilde herhangi bir ülkeyi alıp parçalarına böldüğünüzde, en küçük temel birim olarak aileye ulaşırsınız. Toplum yararına olan cinsiyetler arası dinamik, aile kurumunun temelidir ve tarih boyunca cesaretlendirip ödüllendirilmiştir.

Bu tür toplum yararına olan cinsiyetler arası davranışlar çoğu dinin merkezinde yer alan prensipleri de içerir : sadakat, aldatmamak, onur ve görev kavramları ile  beraber erkeklerin çoğunun bir eşe ve çocuklara sahip olabileceği ve geleceğe yatırımlarının toplum tarafından garantilendiği bir sosyal düzen. Sonuçta, erkeğin karısını ve çocuklarını beslemek gibi bir görevi olduğu bilinir ve bu ödev erkeğe dayatılır. Aynı şekilde erkeğin iş gücü karşılığında, kadını ve çocuklarının onun liderliğini takip etmesi de bilinir ve ödev olarak kadına ve çocuklara dayatılır. Bir erkek bir kadınla evlenmek istediğinde, kadına teklif etmeden önce babasının iznini alır ve eğer izin verilir ise kadın baba evinden koca evine taşınır.

Bu düzen gelecek ailelerin istikrarlı olmasını sağlamış ve tarafların hepsinin yararına işlemiştir zira iki tarafın ailesi de işin içinde ağırlık taşımaktadır. Fakat birinci dalga feminizm ile beraber tarihten kopmaya başladıkça, feminizm geri besleme mekanizmalarına artarak işlemeye ve dramatik değişimler yaratmaya başladı. Öncelikle, boşanma eskiye göre çok daha yaygın birşey haline geldi. Önce kadın ve erkekler eğer belli koşullar meydana gelmişse boşanmaya başladılar. Bunu kusura dayalı olmayan boşanma takip etti. Yani “boşanmak istiyorum” diyenin diğerinde kusur göstermesine gerek kalmadı. Cinsel özgürlük kadının bir veya iki uzun süreli ilişkisi var diye defolu sayılmamasından bugün manosphere’de ” atlıkarıncada hoplamaya(*) ve bekar anneler salgınına geldik (**).

Ama “iyi çocuklar”a anlatılan masallar ise neredeyse hiç değişmedi. Ruh ikizi miti günümüz kültüründe “Disney Masalı” denilen ve “sonsuza dek mutlu oldular” mesajı içeren anlatı ile hala pazarlanıyor. Bu mit, kadını melek statüsüne çıkaran oneitis’in ve aynı zamanda “doğru” kadınla evlenmenin doyumlu bir hayatın anahtarı olduğu fikrinin de temeli.

Adam ol” anlatısı da değişti : Eski düzende erkeğin karısının ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması beklenirdi ve anlatıya göre erkek kendi çıkarını en sona koyarak emeği ve sorumluluğu ile bunu gerçekleştirirdi. Geçmişte bir erkeğin karısının ve çocuklarının sorumluluğunu alması beklenirdi ve bunun karşılığında ise evin reisi olurdu. “İyi çocuklar”a günümüzde de pazarlanan anlatı bu ama gerçekler çok değişti. Koca, popüler kültürde karısının hayallerini gerçekleştirmekten başka işe yaramayan bir komedinin figürü haline geldi.

Doğa, eğitim ve ödüller

Günümüzün “Biyoloji mi sosyal yapı mı” tartışmasının çoğunlukla görmezden geldiği şey, toplumun kendisinin bir yapı olduğu. İnsanların üreme, kaynak biriktirme, kan bağına sadakat, beslenme ve güvenlik gibi dürtüleri toplum olmadan da varolabilir ama toplum bu dürtülerden bağımsız olarak varolamaz. Çoğu dürtü gibi bu dürtüler de pozitif kazanımlar için sömürülebilirler  ya da uygarlıkların yok olmasına neden olabilirler. Bu nedenle bahsi geçen dürtüleri toplum yararına olacak şekilde dizginleyen, kontrol eden ve yönlendiren mekanizmalar gereklidir ki birçok sosyal anlatının doğumu bu nedenledir.

Ahlak, bu anlatıların temelini oluşturan ve davranışları, düşünceleri ve aksiyonları iyi ya da kötü diye ayıran bir sosyal yapıdır.  Doğa acımasızdır ve bulunduğu çevreye adapte olma yolu ile en güçlü organizmaların ve genlerin hayatta kalmasına izin verir. İhtiyacı olan birşey artık çevresinde bulunmayan organizma ya adapte olur ya da yok olur. Diğer organizmalara karşı az da olsa avantajı olan organizma, evrim oyununda diğerlerini yavaş yavaş yener.

Doğa “adil” olmaya çalışmaz zira temelinde “rekabet” vardır. Evrimin gözünden rekabet edemeyen organizma ya da gen kümeleri kötüdür ve rekabet edebilen genler veya organizmalar iyidir.  Evrim sürekli mutasyonlarla ve değişimlerle deney yapar.

Buna karşın insan ahlak sistemleri “adalet” üzerine kuruludur. Fakat adalet ve adil insan kavramlarıdır, doğal kavramlar değildirler. Her ne kadar insan bebeklerinin çok erken yaşlardan itibaren adalet duygusuna sahip olduklarını gözlemleyebilsek de, bu muhtemelen bizim sosyal bir hayvan olmamızı sağlayan yapının bir parçasıdır ve girdiler (fırsat eşitliği) üzerine değil daha çok çıktılar (paylaşma eşitliği) üzerine bir eşitliğe dayanır.

İnsan ahlak sisteminlerine bakarsak, ana sistemlerin ödev, sonuçlar ve ahlak olduğunu görürüz. “İyi çocuklar” en fazla birincisine odaklanır. Bu sistemde iyilikler ödüllendirilir ve bunun muhtemelen en bariz örneği Hristiyanlıkta iyiliklerin cennete bir yer olarak ödüllendirilecek olmasıdır. Bu, kişinin arzuladığı şekilde ödüllendirilme beklentisi ile, belli bir şekilde davrandığı tipik teşvik teorisidir. Bu, karılarına “daha fazla seks için ne yapmalıyım” diye soran evli erkeklerin dinamiğinin temelidir.

Fakat, bu ahlak görüşü doğanın gerçekliğine karşıdır. Doğa niyeti takmaz, sonuçlara bakar. Bir genetik küme artı mı eksi mi sonuçlar doğurur diye bakar.

Özet ve sonuç

İyi çocukların” dünyaya ışık tutmak üzere içselleştirdiği anlatının kendisi yanlış olmayabilir. Sadece geçmişte bir zaman diliminde toplumun insanlardan beklediği davranışlar ile bu davranışları ödüllendirip cezalandıran kurumlar arasında bir bölünme olmuştur. Toplum Skinnercidir (Burrhus Frederic Skinner) : toplum yararına davranışları teşvik etmek için anlatıları devreye sokarken, “iyi” davranışı daha da teşvik etmek için ödül ve cezalar koyar.

İyileşmekte olan mavi haplı erkeklerle genel olarak mavi haplı erkeklerin temel problemi “herşeyi doğru yaptım ama vaadedilen ödülleri neden alamadım” şeklinde özetlenebilir. Birçok mavi haplı, herşeyi kendilerine belletilen mavi hap anlatısının kitabına göre yapmış olmalarına rağmen, piç kötü çocukların daha fazla seks ile ödüllendirildiğine şahit oldukları için uyanmaya başlarlar. Çalışkan, sorumlu ve sadık işçiler olmalarına rağmen, kendilerinden yıllar sonra işe başlayan Psikopat Patrick’in köşe ofisi kapması, mükemmel bir eş ve baba olmalarına rağmen, karılarının süpriz bir boşanma davası açması ile karşılaşırlar.

En temel seviyede bu etki – tepki hipotezine indirgenebilir. “İyi çocuklar” toplumun kendilerini inandırarak yetiştirdiği anlatılara göre davranırlarsa, iyi işlerle, iyi evliliklerle ve iyi hayatlarla ödüllendirilecekleri hipotezini takip ederler.  Fakat bu etki – tepki ilişkisini yöneten sosyal mekanizma çoktan daha ilkel, tartışmasız bir şekilde doğaya daha yakın bir forma dönüşmüştür. Bu nedenle iyi çocukların hipotezi hata vermektedir. Zira Batı toplumu çoktan ahlak temelli olmaktan sonuç temelli olmaya değişmiştir.

Bunun anlamı, ödül ve cezaların artık kuralları takip etme temeline göre değil de aksiyonların sonuçlarına göre dağıtılıyor olduğudur. Statünün, değerin ve diğer ödüllerin “iyi” olana göre değil de “ne işe yarıyorsa ona göre” dağıtıldığı bir topluma dönüştük. Sonuçta eğer kuralları takip etmenin sonuçları istediğin gibi olmuyorsa, kuralları takip etmenin mantığı nedir?

Çeviri : The Red Pill Logic : Good Boys

(*) cock carousel – yarrak atlı karıncası ki Türkçe’de kucaktan kucağa hoplamaye denk gelen bir kavram. Bazı kadınların 20lerinde kötü çocukların kucağından kucağına atlamasını belirtir.

(**) Single mom – Batıda çok yaygın olan ve kadınların sağlayıcı iyi çocukları pas geçmesini sağlayan mekanizma. Kadın kötü çocuktan hamile kalır ve doğurur. Çocuğuna iyi çocukların ödediği vergileri kendisine aktaran devlet yardımlarıyla bakar ya da aç bir betaya ara ara vererek baktırır. Burada single mom kocası ölmüş veya terk etmiş kadınları değil, serserilerden sorumsuzca evlilik dışı hamile kalan kadınları belirtir.

Kendilerini Şanslı Sanan Erkekler

Erkek düşmanı, riyakar tiplere prim vermemek adına uzun zamandır onedio.com videolarını izlemiyordum. Dün Youtube’da gezinirken “yengen vizesi” isimli videoyu gördüm ve izledim. Konu, tahmin ettiğim üzere tatile çıkabilmek için sevgilisinden izin alan erkeklerle ilgili. Sevgilisini erkek erkeğe tatile çıkabilmek için ikna edebilen, tatil kazanıyor. “Ee ne var bunda? ” diyebilirsiniz. Mesele, ikna etmek için kılı kırk yarmalarında ama yine de başarısız olmalarında. Bunu yaparken inanılmaz bir şekilde kıvrılıp bükülmelerinde ve mavi hapla tasvir ettiğimiz o çaresiz erkeğin tüm özelliklerini göstermelerinde.

Gerçekten de ipleri kadının eline vermiş, kadının kendi üzerinde otorite kurmasına müsade etmiş erkekler, sonu hüsranla bitecek olan yolun başlangıcında olduklarının ve kısa zaman sonra mutsuz olacaklarının farkında değiller. Vücut dillerine baktığınızda (özellikle 3.40’dan sonraki elemanın) gerçekten bir kadını mutlu etmekten çok uzak olan, özgüvensiz, kararsız, korkak erkek tipini rahatlıkla görebilirsiniz. Bunlar genellikle 30’una kadar altına yatmadığı piç erkek kalmamış, hem ruhu hem de bedeni çöp tenekesine dönmüş hatunlar tarafından, hayat sigortası olarak tercih edilen erkekler.

 

Video, mavi hapın zehirlediği, kendini şanslı sanan erkeklere çok güzel bir örnek. Bu adamlar 30’larına kadar hep friend zone’a atılan, kızların sırdaşı, en iyi arkadaşı gibi görünen ama içlerinde cinsel istek patlaması yaşayan tipler. Bir gün kızların kendi değerlerini anlayacaklarını sanıp avunuyorlar ve kadınlar 30’larına geldiklerinde eskiden beğendikleri erkekler tarafından reddedildiklerinden güvenli bir yaşam, garanti hayat için bu ılık erkeklere yanaşıyorlar. Buna yabancılar şöyle diyor: Alpha is her wet, beta is her secure. Yani alfa, amını ıslatan; beta güvenliğini sağlayan.

Ne yazık ki bu tipler, hayatlarının en güzel döneminde( erkekler için bu 30- 45’dir) işlerini, kariyerlerini oturttukları, para kazanmaya başladıkları, fiziklerinin yerinde olduğu bir dönemde 20’lik genç ve güzel hatunlarla birlikte olmak varken, nerede köşeye atılmış, yüzlerce darbe yemiş, ruhu kirlenmiş kadın varsa gidip onlarla birlikte oluyorlar. Aslında bu bir çeşit zorunluluk çünkü cinsel pazar değeri yüksek hatunlar tarafından beğenilmiyorlar. Tecrübesiz ve mavi haplı oldukları için de kendilerini ilk beğenen kadına kapılıp gidiyorlar. Sonrası duygusal hibe, ölü yatırım ve mutsuzluk…

Duvara Karşı

Yazılarda ara ara “Duvar” kavramını kullanıyorum. “Kadının duvara toslaması” şeklinde. Bu yazıda bu kavramı açıklayacağım. Zira önemli.

Cinsel pazar değeri yazısında belirtmiştik : kadınlar genel olarak cinsel çekiciliklerinin tepe noktasına 22 – 24 yaş arasında ulaşırlar. Bu tepe noktasından sonra da cinsel çekicilikleri bir daha yükselmemek üzere her sene düzenli olarak düşmeye başlar.

Bir kadının güzelliğindeki bu düşüş 27 yaş civarına kadar göze görünmese de, bu yaş itibarı ile göze yavaş yavaş görünmeye başlar. Bazı kadınlar kendilerine çok iyi baktığından bu eşik 27’den çok sonra da olabilir ama özellikle uykusuzluk, güneşlenme, içki ve sigaraya bulanmış parti hayatı yaşayan kadınlarda bu göze görünürlük daha erken olabileceği gibi bundan sonra düşüş hızı ise inanılmazdır.

Duvar, bir kadının bir erkek üzerindeki cinsel çekicilik gücünü kaybettiği ve yaşıtı erkeklerden daha düşük cinsel pazar değerine sahip olmaya başladığı noktanın ismidir. Bu nokta yaklaşık olarak 30 yaşıdır.

Dikkat edilmesi gereken şey, kadının duvarla karşılaştığı (ya da günümüzde birçok kadının başına geldiği üzere duvarı önceden görüp yavaşlamadığı için kafa üstü girdiği) yaşı belirleyen 2 faktör var. Bunlardan birincisi, kadının cinsel pazar değeri yüksek alfa erkek ilgisini çekmekte, bir sonraki nesille rekabet edemez hale gelmesi. Aslında eğer tek faktör bu olsa idi, duvar 30 – 35 yaş arasında geniş bir aralıkta olurdu. Zira 30 yaşında birçok kadın hala oldukça güzel olabilir, özellikle yaşıtı ve yaşının üstündeki erkekler için. Fakat duvarın durduğu yeri belirleyen ve erkeklere bağlı bir faktör daha var : erkek cinsel pazar değeri.

30 yaş, erkeğin son 2 – 3 senedir kendi haberi olmadan yükselen cinsel pazar değerinin yavaş yavaş farkına varmaya başladığı ve kadınların cinsel pazar değerinin erkeklere eşitlendiği kesişme noktası. Bu noktadan sonra kadın cinsel pazar değeri olarak hala çekici olabilir ama erkeğin altındadır.

Bu nedenle 30 yaşına gelmiş bir erkek hayatında 2 şeyin olduğunu sıklıkla görmeye başlar : eskiden kendisinin yüzüne bakmayan yaşıtı bazı kadınlar ona taze ve içten bir ilgi ile yaklaşmaya başlar. Ve erkek daha genç kadınların ilgisini de çekebildiğini gözlemler. Ya da tam gözlemlemeye başlayacaktır ki yüzüğü parmağına geçirilir.

(Burada genelleme yaptığımızı hatırlatmamız gerek. Zira kendini alkole, oyuna, pornoya, mastürbasyona bırakan ve kanepede Netflix patatesine çeviren erkeğin 30undan sonra CPDsi yükselip grafikteki gibi tepeye çıkmaz. Burada bahsettiğimiz erkek en azından modern kaçış teknolojilerinin bağımlısı olmadan bir işi ve tanrı heykeli gibi olmasa da obez olmayan bir vücudu olan erkektir.)

Erkeğin kadınların kendisi üzerindeki gücünün düştüğünün farkındalığı tehlikelidir. Bu nedenle kadın için 30 yaş duvar olur. Kadın eğer kafası feminizm tarafından pert edilmemiş ise bu yaştan sonra da birkaç sene rahat rahat alfa peşinde koşabilecek olmasına rağmen hızlıca bir “uyanmaya başlayan beta” kapamazsa Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacağını anlar. Ve eskiden “farkına” varmadığı bazı erkeklerin aslında ne kadar “tatlı” olduklarını keşfeder.

New York Times evlilik sözleri serisinde çıkan bu twit şöyle diyor : “Gelin, koridorun sonundaki tatlı ve istikrarlı iş arkadaşınının hiç farkına varmadı – 32 yaşına bastığı güne kadar”. Bu “Sex and The City” kızın 32 yaşında asıl farkına vardığı, hızla yaklaşmakta olduğu ve bir betayı kalamazsa, yalnız ve çocuksuz çarpacağı duvar.

Duvarı Ekşi Sözlükte bir abla genç kızlara şöyle anlatıyordu :

… maalesef türk erkeklerinin kadınlar konusunda yaş takıntısı var. 35 yaşındaki erkek de 25-28 yaşlarında bir kadın arıyor. siz 35 iken size 40-45 yaş grubu erkekler kalacak. aksi için çok şansa ihtiyacınız var.

Duvar Farkındalığı

Erkek Düşmanlığı Balonu‘ndan :

Eskiden, genç kadının annesi ve neneleri güzelliğin geçici olduğunu, en baştan çıkarıcı erkeğin en iyi koca adayı olmadığını bilir ve kızın uzun süre stabil bir koca olabilecek genç bir erkekle evlenmesini garantilerlerdi. Şimdi ise feminizm yüzünden, bu rehberlik genç kadınların hayatından çıkarılmış durumda ve genç kadınlar kendi cinsel hayatları için kötü birer kaptanlar. Güzelliklerinin yere çakıldığı 34 – 36 yaşına kadar alfa erkeklerin peşinde koştuktan sonra eskiden reddetmeye alıştıkları beta erkekler tarafından bile görmezden geliniyorlar. Kadının kısmetindeki bu ani çakılma,  Road Runner ve Çakal anı olarak biliniyor. Kadınların geçmişte uçurumdan bu şekilde düşmemeleri için bir sürü güvenlik ağı vardı.

Her ne kadar duvar her kadının bilinçaltında önemli bir korku olarak sürekli bulunsa da günümüzde çoğu genç kadının, duvarı önceden görecek ve ona göre tedbir aldıracak uyarı mekanizmaları ellerinden alınmış vaziyette. Bugün CPDsinin tepesindeki 23 yaşında, cinsel çekiciliği aynı yaştaki erkekler üzerinde kelime anlamı ile dil tutulması yaratan güzel bir kadına Duvar’ı anlatma şansınız sıfır.  Bilmediğinden değil ama hatırlatılmak istemediğinden. Günümüz sosyal propogandası ile bunu hatırlatmak bile büyük bir ayıp ve kabalık olduğundan.

Feminizm ise kadınların genç yaşta aile kurarak şeytani ataerkil düzeni desteklemek yerine erkek gibi kariyer peşinde koşarak ataerkil düzeni bombalaması üzerine kurulduğu için, Duvar karşıtı propoganda yapmak zorunda.

Duvar muhtemelen ona kafadan son hız girip de duvarın öbür tarafına enkaz şeklinde geçen “özgür ruhlu” kadınların sayısı arttıkça daha genç kadınlara görünür olacak. Fakat bu bence uzak bir gelecekte olabilecek birşey.

Zira 37 yaşına gelmiş biri olarak kendi üniversite çevremde gözlemlediğim şey şu : üniversitede iyi çocukların yüzüne bakmayan ve duvara hızla toslayan pekçok hatun sonradan henüz kendi cinsel pazar değerine gözü açılmamış veya yaşam tarzı yüzünden CPDsi olmayan adamları koca diye kapadılar.  Facebook sağolsun kaç kere “lan bu kız bu çocukla mı evlenmiş” diye şaşırdığımı hatırlamıyorum. Şu an tıkır tıkır çalışan sosyal propoganda şu : “Bak genç adam. Bugün sen reddediliyorsun ve kötü çocuklar kazanıyor ama sabredersen kızlar akıllanacak ve senin değerinin farkına varacak. Ve eninde sonunda  o adamlar kaybedecek ve sen kazanacaksın”.

Yani kadınların duvar farkındalığını ellerinden alan sadece anne ve nenelerinin uyarılarına gülüp geçmelerini sağlayan feminizm değil aynı zamanda da duvara toslayanı kucaklamaya dünden razı aç erkek sürüsü!

Bekleyen Betalar yazısından :

Şimdi buraya dikkat edin; beta erkeklerden artan sayıda beklenen şey şu : 20li yaşlarında gösterdikleri sabrın sonunda meyvesini vereceğini ve o yaşlarda yüzlerine bakmayan hatunların zamanla “olgunlaşıp” doğru yolu bularak sonunda onu seksi bulacağı.

Tam o yaşa kadar kırmızı hapı yutmamış beta erkeğin kabul etmediği, bu “son kazanan sen olacaksın” öğretisinin, kendisini bu tip kadınların kullanımına sunmak için piyasaya sürülmüş feminen-öncelikli propoganda olması : artık alfa çocuklar için daha genç kadınlarla rekabet edemeyen kadınların can simidi. Burada propoganda bekleyen betamıza, kadının cinsel olarak en iyisini, kendi olgunluğunun en iyi zamanında vereceğini aşılar: yoksa başka neden kızımız kendisi ile hayat boyu evlilik bağına girmiş olabilir ki? Kocası ve çocuklarının babası olarak seçtiği adamla daha iyi bir cinsel olması gerekmez mi?

Bugün 20li yaşlarının başında tüm CPDsini obezite ile katletmiş bir kadının bile aç kurt gibi peşine düşen, modern ve açık görüşlü bir erkek olarak kadının 20lerinde yaptığı gençlik hatalarını kabul etmeyi ödev sayan erkekler varken duvarı kadınlara göstermek çok zor.  Ama suç sadece erkeklerde değil, kadınlar toplumsal sorumluluklarından azad edilirken hala onları utandırma taktikleri ile evliliğe baskılayan toplum. Yine Erkek Düşmanlığı Balonu yazısından:

Geleneksel kültürler evliliği öyle titiz bir heyecanla pazarlıyorlar ki bugün birçok insan geleneksel gerçeklerin artık geçerli olup olmadığını sorgulamaya cesaret bile edemiyorlar. Evliliğin bugün eskiden olduğu konsepte benzeyip benzemediği konusunun yüzeyini kazısanız bile düşmanca bir tepki ile karşılaşıyorsunuz. Kendilerinin bile açıklayamadığı sebeplerle kadınlardan sadist sosyal muhafazakalara ve erkeğin kendi ebeveynlerine kadar herkes erkeğe baskı yaparak ve onu utandırarak evliliğe zorluyor. Ya da karısı kendisini sebep göstermeden ve kendi rızası olmadan boşadığında karşılaştığı korkunç derecede eşitliksiz ve dikkatlice yaratılmış yasaların ne olduğunu anlamaya bile çalışmadan, erkeğin evlilik sözleşmesi yapmak istemesini lanetliyorlar.

Duvar ve Erkek

Bir erkek olarak Duvar’ın farkında olmanız önemli. Öncelikle 30 yaşı civarında üzerinize çullanan evlen baskısının nedeninin Duvar olduğunu anlayın. Sizin Duvarınız değil, kadın duvarı. Sizinki daha 10 – 15 yıl ilerde iken toplumun yaptığı baskının sebebi, gözünüz açılmadan sizi akıllı uslu, sessizce acı çekse de çalışıp vergisini ödeyen bir vatandaş olarak makineye yerleştirmek. Erkekler için İdeal Evlilik Yaşı yazısından :

Tam 30 yaş civarı maalesef, erkek cinsel pazar değerinin farkına varmaya başlarken kadın iyice azalmaya başlayan CPDsinin tam farkında olarak henüz CPDsinin farkına varamamış bir erkeği uzun süreli ilişki / evlilik şemasına çekme telaşına düşer. Ortalama beta oğlumuz 20li yaşlarının çoğunda kız peşinde koşup, kız tavlama konusunda burnu büyük kızlardan ağzı yanmışken, birden ortaya çıkan bu “ayakları yere basan”, gerçekten aile kurmak ve sevgi ile ilgilenen kadınları büyük sevinçle karşılar. Bu “bulunmaz mücevher”in geçmişte yediği hurmalar, bu “şansı” kaçırmamak için es geçilir.

Fakat tam CPD artarken ve her sene artarak daha uygun kadının seçilebileceği havuz da büyürken evlenmek, erkeği evlenebileceği en iyi kadınla evlenmekten ve bu büyük kararı verirken opsiyonlarını daha olgun kriterlerle verebilme şansını elinden alır. Bu erkekler maalesef iş işten geçtikten sonra olayı anladıklarında, toplumda orta yaş krizi olarak bilinen şeye toslarlar.

Eğer çocuk istemiyorsanız evlenmeyin. Bu sizi Duvar’ın etkilerinden 100% koruyacaktır. Ama eğer çocuk istiyorsanız ve evlenecekseniz de 33 – 35 yaşına kadar kendinizi geliştirin, belki uzun süreli ilişki yaşayın ama evlenmeyin. Böylece kendi CPDnizin tepesinde, seçebileceğiniz en iyi hatunu seçerek evlenin.

Bundan 50 yıl önce dedeleriniz 25 yaşına geldiğinde olgunluklarının zirvesinde bir erkek olabiliyorlarmış. Ama bugünün erkeği 25 yaşında hala gözü açılmamış bir yarı çocuk oluyor ve dedesinin eriştiği kafa olgunluğuna 35 yaşında erişiyor, o da erişirse. Durum maalesef bu ama iyi olan şey ise ortalama ömür 50 yılda 20 sene uzadığı için artık bekleme lüksünüz var.

Bence evlilikte erkek ile kadın arasındaki ideal yaş farkı 8 – 10.  Ama eğer 35 yaşında 32 yaşında bir kadınla evlenecekseniz bile (herkes duvara kucaktan kucağa atladığı için yalnız toslamıyor, bir de kariyer kadını propogandasına kapılmış ama aslında akıllı uslu kızlar da var) kadının sizinle siz olduğunuz için mi bebek kuduzuna yakalandığı için mi evlendiğini ayırt edecek kadar olgunlaşmış olursunuz.

Bebek kuduzu için bir parantez açalım. 28 – 32 yaş arasında özellikle geçmişlerinde “hızlı” yaşayan hatunların tutulduğu ve ne olursa olsun bebek yapmalıyım stresi. Bu stres, kadının tüm erkek seçme kriterlerini gölgeler (alfa dul olsa bile) ve onun normalde iğrendiği (şu ablanın kel ve göbekli deyip geçtiği) bir adamla bile evlenmesine neden olabilir. Maalesef kadının gözündeki bu perde gebelik testinin “çift çubuğunu” görür görmez kalkar ve aşamalı olarak tohumu vermiş ve işi bitmiş adama kötü davranmaya başlar. Adamcağız tipik bir mavi haplı ise ev işleri yapmaya kadar varan oranda karısını mutlu etmeye çalışacaktır ama bu yaptıkları onu daha da batırır. Sonuç : önce tabii ki seks biter ve sonra adamı boşa, nafakayı al ve çocuğu büyüt ya da daha kötüsü hayat boyu dırdır! Bebek kuduzuna yakalanmış kadınlar kırmızı haplı gözlerce evlenmeden kolayca fark edilip şutlanabilir ama mavi haplı özellikle 10 yıl sonra bulduğu harika seksin etkisi ile bunları görse de es geçecektir (mavi haplı bile görür zira ben boşandıktan sonra bunları “aslında başından belli idi” diye bir bir saymayan bir mavi haplıya henüz rastlamadım).

 

Bunlarla nasıl baş edeceğiz?

Ali rumuzlu okur demiş ki :

Hocam ben gerçekten şanssız bir nesil olduğumuzu düşünüyorum. Teknolojik anlamda neredeyse her şey ama her şey aleyhimize. Ciğeri 5 para etmez kızlar bile ciddi ciddi kendini bir halt sanıyor. Özellikle şu İnstagram denen illetle nasıl baş edeceğiz bilmiyorum!? Ülkemizdeki karaktersiz troll sürüsü yüzünden en tipsiz rezil kızların bile burnu bulutlardan inmiyor, orta-üst seviye olanlarınki zaten galaksiyi aşmış. Bu dediklerim bilhassa 18-23 yaş arası kesim için geçerli, belki diğerlerinde de durum aynıdır bilemem.

Sizce bu işin çözümü nedir? Bunlarla nasıl baş edeceğiz? Lütfen yardım edin.

Bir kızla etkileştiğinizde kızın size karşı kendini bir halt sanmasının 3 nedeni var :

  1. mavi haplı ilgisi,
  2. instagram gazlı şımarma
  3. sizin disiplinsizlik, hedefsizlik, porno, oyun, mastürbasyon, kızı zihinsel merkez yapma ve mavi hapınız nedeniyle düşük değerli olmanız.

Eğer 1 ve 2 olmasa bile 3 yüzünden başınız dertte olabilir. Örneğin değer olarak düşük veya hiyerarşide dipte bir adama karşı en düzgün kız bile kendini “bir halt” sanar. Hipergami gereği. Doğal bu. Sizin nesil için de böyle, 1018 yılında yaşayan nesil için de.

Problem şu ki çoğunuz 3üncüyü değiştirmek gibi zor bir işe girişip onda ısrar etmek yerine daha kolay olan yolu seçiyorsunuz : 1 ve 2den şikayet etmek. Devir zaten mağduru oynama devri. Bakın 1 ve 2 çok ciddi problemler ama eğer 3 için en az 1 sene çabalamadı iseniz sizin bu konuda şikayet etmeye hakkınız yok. Zira 1 ve 2, 3te yığılı erkeklerin eseri.

Hiyerarşi ile değeri ayrı kullandım zira 18 yaşında bir erkek hiyerarşinin herhangi bir yerinde değildir. Ama değersiz değildir, değeri potansiyelinden, maskülenitesinden ve fiziksel özelliklerinden gelir. 35 yaşında bir erkek ise maskülenite ve fiziğin yanında hiyerarşide gerçek bir yerde olmak zorundadır.

Sizce bu işin çözümü nedir? Bunlarla nasıl baş edeceğiz?

Öncelikle kendi odanızı toplayacaksınız yani kendi değerinizi arttıracaksınız. Günde en az bir posta pornoda “first person shooter” olan  elemanın (espriyi anladınız mı?) derdi “ciğeri 5 para etmez kızlar bile ciddi ciddi kendini bir halt” sanması değildir. Tüm kadın popülasyonu için değersiz olmasıdır. Aynı şekilde “abi konsantre olup ders çalışamıyorum” diye ağlayan adamın derdi de kızlar değil. Bu adamlar kendi hayatlarına ve zamanlarına sıfır değer veren erkekler. Kendi hayatına ve zamanına değer vermeyen adama bir kadın neden değer versin.

Önce kendi kişisel değerini arttıracaksın. AMA bunu kendin için yapacaksın, bir kız için değil. Burası önemli. Bunu daha çok kadın için yapabilirsin zira “ben bundan zevk alıyorum” diye yani kendin için yapacaksın. Ama Nalan’ı elde etmek, Zehra’yı “o kaybettiğin adama bak istedim” diye üzmek için değil.

Kendi çöpünü toplayıp merdiveni tırmanmaya başlamayan adama taktik vermek zaman kaybı. Bunu daha önce yazdık, kağıttan kaplan olmayın. Gerçek bir kaplan olun :

Kadınlarla ve hayatta gerçekten başarılı olmak için dominant / egemen olmak zorundasınız. Daha kendi hayatına ve düşüncelerine dominant olamayan erkek başkalarına dominant olamaz. Olsa olsa zorba ya da götün teki olur.

Mesela, buraya gelip ya da mail atıp “abi acil yardım” diye kız meselesi / sorunu çözmek için tüyo / yardım isteyen ama bahsettiğimiz disiplin ve spor hayatını ısrarla yapmayan adamlara tek kelime yazmak israf. Siz gerekli ağır antrenmanı yapmadan ringe çıkan boksörlere benziyorsunuz. Biz size kenardan en iyi gardı, en seri yumruk kombinasyonlarını bağırsak ve siz hepsini tek tek yapsanız bir işinize yarayacak mı sanki? O tıfıllıkla isterseniz en teknik gardı alın, en seri yumrukları atın. Dayak yemeye ve nakavt olmaya mahkumsunuz. Ve süpriz süpriz süpriz … Bu maçtan çıkıp da yine ağır antrenman yapmadan ringe çıkarsanız, bilin bakalım ne olacak?

İkincisi de tabii ki başkasının avının kıçını kaldırmayın. Kendini geliştirmek zaman ister ki bu yıllar sürebilir. Ama oneitisi bırakmak, yörüngeden inmek ve ilginizi dikkatli dağıtmak hemen yapılabilecek şeyler. Paralel bir evrende hatunların kendilerine göz kırpan adama bacaklarını açtığını düşünün. Erkeklerin en boktanı bile kendini bir halt sanardı. Durum bunun tersi. Böyle düşünürseniz az çok ne yapacağınızı da anlarsınız.

Son olarak da, instagram ile ya da ciğeri beş para etmezlerle başa çıkmanın yolu, onları yok saymaktır.Bakın mavi haplı iken yüzüne bakmadığım bazı kızların sonradan geçmiş fotolara bakınca aslında oldukça güzel olduklarını ama kolumda gezdirmek için göz kamaştıran bir tanrıça arayışım yüzünden (ezik onay ihtiyacı) onları tamamen görmezden geldiğimi görüyorum. Sizin de en az böyle bir tane kız vardır çevrenizde. Onları nasıl görmezden geliyorsanız instagram güzeli tipli hatunları da yok sayın.

Kırmızı haplı bir erkek olun ve instagram güzeli tipli hatunlara yapmanız gerektiği gibi tepeden bakın. Bugün squad poposu fotoğrafı koyan, Yakuza tetikçisi gibi dövmeli, iyi kalite şişme bebek mi gerçek mi anlamak için 2 dk bakmanız gereken, şımarık, kişiliksiz kızlara tepeden bakma kabiliyetinizi kızların güzelliği ile ateşlenen açlığınızca boğulmasına izin vermeyin.

Türkiye’de çok dangalak bir laf vardır : “Abi yeme bizi, böyle diyorsun da verse sikmez misin?” Bunda anlaşılmayacak ne var bilmiyorum ama “evet, verse sikmem”.  NOKTA.

NOT : Burayı takip edip de son bir ay içerisinde Instagramdan bir kız selfiesine like atan adam varsa burada “ben eşeğim” yazıp yorum bıraksın.

İncel erkekler

Insel, involuntary celibate (istem dışı mücerret) kelimelerinden türetilmiş olsa da, insel diye tanımlanan erkeklerin üzerlerinde seks yapamamalarından çok daha fazla şey etkili. 2014 yılında Eliot Rodger‘ı tanımlamak için insel kelimesi kullanılmamıştı. Rodger tabii ki bir insel idi, ama onu analiz etmeye çalışan çok az kişi aradaki bağlantıyı kurdu. Manyak demeyi tercih ettiler, manyaktan daha iyi ne olabilir ki? Daha manyak tabii ki. Bu nedenle Eliot’u analiz edenlerin tüm gayreti onun daha büyük motivasyonlarına odaklandı : “kadın düşmanı” alçak bir grup ve daha da manyaklık.

O zaman, Eliot PUA hate (PUA nefreti) adlı bir gruba üye idi; kelime anlamı ile bu erkeklerin Pick Up Artist nefreti sonucu oluşturdukları bir grup. Zamanında kendilerini istekleri dışında içinde bulundukları sekssiz durumdan kurtaracağını umdukları PUA. Sebep ne olursa olsun, yalnızlıklarını ve abazanlıklarını bitirme vaadinde bulunan sihirli formül onları için çalışmamıştı. Anlaşılacağı üzere çok öfkeliydiler. İşe bakın ki, Rational Male’de yazdığım bazı makaleler bunların forum girişlerinden geri-link almıştı ve çoğu makaleleri takdir ediyorlardı. Ama problemin bir parçası da kendileri olabilirdi. Hızlıca 4 yıl sonraya sardığımızda, bugün PUA Hate forumu siliniş vaziyette ve yerini aynı karakterdeki incel.me aldı.  Buradan da back-link alıyorum.

Bence bugün kırmızı hap farkındalığının en büyük problemi, farkındalığın kendisi. Her erkek fişten çekilmeye hazır değil. Yazı yazmamın risklerinden biri, kırmızı hapın farkına vardırdığım her erkeğin, onu kabul edecek ve onu kendisi için çalışır hale getirecek kafa yapısına sahip olduğunu varsaymam. Son 6 okul katliamcısının profillerine baktığımda, Eliot Rodger ve Alek Minassian’ı da katarsak, aralarında büyük benzerlikler görürüz. Çoğu babasız evlerin ürünü ve yine çoğuna otizm veya Asperger’s sendromu teşhisi konulmuş. Ve hepsi de bir kızın kendilerini reddetmesi ile ateşlenen “sonsuza kadar yalnız” tipler. Bu genç erkekler, erkekliği çocuk yetiştirme işinden çıkaran ve oğlanlara düşünmeden önce hissetmelerini öğreten neslin ürünü.

Bugün bu “kayıp oğlanlar” neslinin farkına yeni yeni varıyoruz; dümensiz bir hayat yaşayan, çeşitli derecelerde sosyal özürlü ve kendilerini yaratan sosyal düzenin neden olduğu sorunların çözümünü kendilerinden dışarıda arayan genç erkekler. Kendilerine biraz da olsa yön gösteren her konuşmacı veya organizasyonun ışık hızıyla popüler olması şaşırtıcı mı?

Bu erkeklerin çoğu Kırmızı Hap farkındalığına hazır değil. Kırmızı hap onların egoları için riskli ama aynı zamanda sadece Mavi Hap Oyununu doğru oynayarak gerçekleştirebileceklerini umdukları Mavi Hap ideallerinden de ezici bir uyanış. Çoğu için Mavi Haplı umutları varoluşlarının temeli. Bunun yanında sosyal olarak yanlış adapte olmuş veya gerçekten bir psikolojik problemi olan ‘kayıp çocuğa’, sert kırmızı hap gerçeklerini göster ve onun (yanlış yönlendirilmiş) ‘umudunu’ elinden al … Kırmızı hap bu çocuğa içinde bulunduğu oyunun gerçeklerini gösterince sonuç ne olur?

‘Black Pill (Siyah Hap)’ diye bir şey yok

Mansphere’de Roosh’un ve başka bazı yorumcuların siyah hap tanımı yaptıklarını duydum. Siyah hap fikrine göre Mavi Haplı sosyal düzen, feminen buyruk ya da öyle söylemek isterseniz femmerkezcilik, o kadar erkek aleyhine ki, erkekler bu düzen içindeki yerlerini kabul edip kendilerini ve kendi durumlarını daha iyileştirmek için çabalamaktan vazgeçiyorlar. Bu yorumcuların işaret ettikleri, benim daha önce boşluk / cehennem olarak tanımladığım kavram. Boşluk, erkeğin kırmızı hap farkındalığına varırken içinden geçmek zorunda kaldığı psikolojik ve varoluşsal cehennemdir. Erkek, Mavi Hap ideallerinin koşullamasına göre şekillendirdiği benliğinin bir yalan olduğunun farkına varır. Fişten  çekilmenin bu aşaması, her erkeğin kendi durumuna ve hayatları boyunca Mavi Hap ideali ile yaptıkları tercihlere bağlı olarak değişen seviyelerde zorluklarla dolu. 25 yaşında bir erkeğin kırmızı hap öğretisi ile fişten çekilip hayatının yönünü değiştirmesi ile 70 yaşında bir adamın uyanıp hayatına, evliliğine, işlevsiz ailesine ve uzun süreli körlüğünün sonuçlarına bakması aynı şey değil.

Bu aşamada zorunlu bir nihilizm hali var ya da en azından erkeğin hayatının Mavi Haptan fişi çekmesi ile başlayan uzun süreli bir şüphe hali. Bu nedenle durumu daha önce kişinin sevdiği bir insanın ölümüyle karşı karşıya kaldığında geçirdiği aşamalara benzettim. Erkekler gerçekten de mavi hap paradigmasına yaptıkları yatırımlarının tamamen boşa gitmesiyle meydana gelen kayba ağlıyorlar. Eskiden oldukları betanın ölümüyle oluşan boşluğa ağlıyorlar.

Siyah hap diye bir şey yok – sadece kırmızı hap farkındalığı ile gelen gerçekleri kabul edebilme ve bu farkındalığı kendi çıkarları için kullanabilme kapasitesi var.

Inseller de bu farkındalığı kendileri için çalışır hale getirmenin yollarını arıyorlar. Ama çoğu, kırmızı hap farkındalığının kendilerine gösterdiği gerçeklik ile başa çıkamayacak kadar hasarlılar. Gerçekle yüzleşmeye hazır değiller ama günümüzde gerçekten kaçmanın bir yolu da yok.

Femospheredeki eleştirmenlerin çoğu, inselleri kırmızı hapın suçu gibi göstermek istiyorlar. Kadın düşmanlığı ile gazlanan bir cinsiyet cihadına neferler sağlamak için genç erkekleri radikalleştiren bir alçak planın varolduğunu varsayıyorlar. Bu varsayım, #MeToo / Future is Female (Gelecek Dişidir) hareketlerinin ‘direniş’ anlatımı ile de örtüşüyor. Bunlar aynı zamanda başka bir profile de uyuyor : ebeveynlerinin yuvasından uçmayı reddeden ve onların bodrumunda yaşayan 30 yaşında erkek profili. ‘Adam ol‘ sürüsü için inseller AMOGlamak için kolay hedefler. Üniformalı militan feminist için inseller, kendi cinsel distopyalarına yaptıkları ego yatırımını haklı gösteren mükemmel ‘düşmanlar’.

Gerçek şu ki inseller hep varoldular. Onlar kaybedenlerdi, ineklerdi (ineklik / nerd olmak cool olmadan önce) ve Darwinci çıkmaz sokaklardı. Büyürken onlardan düzinelercesi ile yolum kesişti. Hala birçok insel tanıyorum. Hayat boyu kadınları anlayamamanın verdiği perişanlık çerçevesinde hayatlarına bir yön vermeye çalışıyorlar. Bugün evli olmalarına rağmen, teknik olarak insel birçok erkek tanıyorum. Bu erkeklerin aşk hayatında şanssız olduklarını düşünmeyi veya onlara şunu söylemeyi seviyoruz : “merak etme, sen harika birisin ve seninle olmak bir kadın için büyük şans. Sadece hep yanlış tipte kızlar çıktı karşına. Kendin ol ve doğru kız seni bulacak.” Ve sonrada sadece bir kız arkadaşın bir kız arkadaşı olan kıza kafayı takmamalarını ve dışarı çıkıp gerçek dünyanın nasıl çalıştığını anlamalarını umuyoruz.

2018 yılında AFCler

Peki şu an farklı olan ne? Başlangıç olarak,elimizde bir kıza buluşma teklif etmeyi cinsel taciz sanan bir kayıp çocuklar nesli var. Köy, oğlan çocuklarını sanki defolu kız çocuklarıymış gibi yetiştirdi. Köy, bu çocukları bir kız tarafından gerçekten reddedilme veya yenilgiyle başa çıkmaları ve bu durumlardan daha güçlü çıkmaları için gerekli maskülen disiplinin zerresini bile onlardan esirgeyerek yetiştirdi. Bu çocukları o kadar feminenleştirdik ki, kadınların kollektif ruhlarının bel bağladığı feminen mağdur anlatısının aynısını onların da ruhlarının bir parçası yaptık. Fakat kızlardan farklı olarak bu çocukların omuzlarına, kadınların erkeklerin zorunluluğu olduğunu varsaydıkları eski düzen sorumluluklarını yüklemeye devam ediyoruz. Bu da oğlan çocuğu – erkekleri çok tehlikeli bir pozisyona sokuyor : defolu kız çocukları gibi yetiştirildikleri için kızlarla aynı çıtkırıldım duyarlılıklara ve çoğu kadının sahip olduğu hak sanrısına (sırf varoldukları için birşeyleri hakettikleri inancı) sahipler. Ama aynı zamanda erkek oldukları için onlardan çenelerini kapamaları, içlerine atmaları ve gıklarını çıkarmadan yollarına devam etmeleri bekleniyor. Duygularını dışa vurmaları söyleniyor ama ağızlarını açar açmaz erkek olmanın sağladığı ayrıcalıklarını kontrol etmeleri gerektiği söyleniyor.

Bu kayıp çocuklar neslinin çoğu elemanı, kırmızı hapın getirdiği uyanış için hazır değiller. Ama onların gözlerini açan manosphere değil, feminen buyruk düzeninde gözlerinin önünde cereyan eden kepazelikler. Bugün kadınların ukala bir zafer böbürlenmesi ile göz göre göre yaptıkları açık hipergami (kadınların alfa erkeklerle gönül eğlendirirken beta erkeklerin kapıda bekleyip zamanı gelince ödemeleri isteklerini açık açık ve böbürlene böbürlene göstermeleri) ve kadın doğasının ortaya döktükleri pek soylu olmayan gerçekleri ile kırmızı hap gerçeklerinden kaçmak giderek daha da zorlaşıyor. Tinder’daki her sola kaydırış (swipe left), insellerin bardaklarını taşıran acımasız gerçeklerin bir daha onaylamasını sağlıyor.

Toronto katliamından sonra okuduğum ve insellerle ilgili yazılan hiçbir makalede, bir tane bile yazar sorunu doğru analiz etmedi. Hiçbiri, insellerin ortaya koyduğu sorunu çözecek bir aksiyon planı ortaya koymadı. Eski günlerde kaybedenlerin hayal kırıklıklarını kanalize ederek üretken şeyler yapabilecekleri kanallar artık yoklar. Eski nesilde hüsrana uğrayan erkeklerin bir çoğu kendi nesillerinin ikonik sanatçıları ya da müzisyenleri oldular. Bence ironinin tepe noktası, Mark Zuckerberg’in Facebook’u eski kız arkadaşını stalklamak (takip etmek) için yaratması idi. Cinsel reddedilme ile başa çıkmayı sağlayacak yaratıcı yollar artık yoklar. Bazıları bana bu yolların hala varolduğunu ama bu çocukların bu yolları yürüyecek motivasyonları olmadığını söyleyecek. Haklı olsalar da, bu yollardan çok daha kolay olan ve erkeklerin gelişimlerini donduran yollar var. Bugün cinsel öfkeyi daha yaratıcı kanallara yönlendirmek yerine, oğlanların kendilerini online porno ve çağın teknolojilerinin sağladığı kaçış yollarına gömüp kaybolmaları çok daha kolay.

Ya da hoşnutsuz genç erkeklerle mesajlaşabilecekleri forumlar bulup, kendilerine yer olmayan bu dünyanın gerçekleri ile ilgili ağlaşabilirler. Jordan Peterson‘un ‘zorla monogami‘ ile insel sorununun çözülebileceğini önerdiğini duydum. Ne demek istediğini anlıyorum ama bu inselleri ortaya çıkaran gerçeklerden kaçmanın bir başka yolu olurdu. Roissy’nin Çin’de bir kreşi basıp kadın ve çocukları öldüren biri ile ilgili yazdığı yazıyı hatırlıyorum. Yaptığı çok korkunç olsa da, bu adamın Çin’deki tek çocuk politikasının yarattığı kadın – erkek sayısındaki dengesizlik sonucu üreme oyunundan şutlanmasının gerçeği de ortada. Roissy, hipergami optimizasyonu amaçlı her türlü sosyal ve yasal doktrin ile feminen öncelikli düzenin her geçen gün daha fazla erkeği yabancılaştırmasının, radikalleşen bazı erkeklerin ya şiddete başvuracağını ya da kendilerini öldüreceklerini söylüyor.  Bugün erkeklerin kendilerini kadınlara göre 5 kat daha fazla sayıda öldürmelerinde görebileceğimiz gibi.

İnseller, adına dişimerkezli sosyal düzen denilen kömür madenindeki kanaryalardan başka bir şey değiller. Bunlar alfa sikeri (enthusiastic consent – şevkli istek) (*) önceliklendirirken beta öderi erkeklerden kadınlara devlet zoruyla (vergi, nafaka ve sosyal yardım) garantileyen toplumun sonucu. Ego şişirici sosyal medya diyeti ile kadınları semirip erkeklerin 80%ini ‘tipsiz’ bulmalarını sağlarsanız, inselleri yaratırsınız. Bu konuda Dangerous Times (Tehlikeli Zamanlar) yazılarında yazdım. İnseller, poliandrinin feminen öncelikli formunun yan ürünleri. İnseller, evlilik tabanlı bir sosyal sözleşmesini yırtıp, iştirak nafakası temelli bir sosyal sözleşmeye geçişin sonuçları. Eski sosyal sözleşmede iyi birer sağlayıcı olarak erkeklere evlilik ve üremede bir şans veriliyordu. Bu sözleşme artık yok. Kadının ana amacı bakım ve kaynak olmadığında, elinizde en ulaşılabilir alfa tohumunun peşinden koşmaktan ibaret bir sosyal sözleşme kalır.

Önümüzdeki 10 yılda bu sosyal – cinsel sözleşmenin daha da baskınlaşacağına şahit olacağız. Bu nedenle bazı ülkelerde, enthusiastic consent (şevkle verilen izin) harici yapılan her türlü cinsel birleşmeyi tecavüz sayan yasalar çıkarılmaya çalışılıyor. Bu sayede kadınların kaynak elde etmek için transactional sex (alışveriş seksi) yapmak ya da istenmeyen erkeklerin yürümeleri gibi rahatsızlıklarla asla karşılaşmamaları garantilenmeye çalışılıyor. İnseller, bu gerçeklerin toplumda her geçen gün daha arsız ve kabul edilir olmasının doğal dışvurumu. İnseller doğru anlıyorlar. Alfa siker, beta öderi dayatan sosyal düzenin acımasız gerçeklerini çoğu erkekten daha iyi anlıyorlar.  Yanlış yaptıkları yer, bu gerçeklerle başetme yolları (ya da yollarının olmaması). Siyah haplarını kabullenip, boşluğu geçerek daha iyi bir hayata yol almıyorlar zira bu hayatta nasıl evrilebileceklerini bilmiyorlar.

Çeviri : Incels

(*) – Feministlerin #MeToo gibi propogandalarla harekete geçirdikleri Yes Means Yes diye sloganlanan taciz yasaları. Buna göre bir kadının şevk ile rıza gösterdiği cinsel birleşmeler harici her türlü cinsel aktivite cinsel saldırı kategorisine konulabiliyor. Feministlerin biçtiği kuzu postu “tacizi önlemek” olsa da olayın aslı, beta erkeklerin kadına yanaşmalarını engellemek ve sadece alfa siker seksi yasal hale getirmek.

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Mavi haplının intiharı

Geçen hafta dünyaca ünlü şef Anthony Bourdain, popüler programı Anthony Bourdain: Parts Unknown’un 11. sezonunu için bulunduğu Fransa’da kendini asarak intihar etti. 61 yaşındaki Bourdain, kendisinden 20 yaş küçük olan aktris Asia Argento’nun 28 yaşındaki bir gazeteci ile Roma’da liseli aşıklar gibi gezerken çekilmiş fotoğrafları yayınlandıktan 5 gün sonra intihar etmişti.

Herkesin aklına, 61 yaşında ve istediği herşeye sahip olabilecek bir erkeğin neden intihar edeceği sorusu geliyor. Fakat olaya kırmızı hap çerçevesinden bakarsanız, nedeni pek anlaşılmaz değil. Her ne kadar 11 yaşında bir çocuğu düşünmeden intihar etmiş birine saygım olmasa da ölmüş birinin hikayesini irdelemek pek hoşuma gitmiyor. Fakat Bourdain’in hikayesinde birçok erkeğin hayatını kurtarabilecek dersler var.

Anthony Bourdain hikayesine baktığınızda, özellikle eski toprak erkeklerde rastlanan bir duruma sahip olduğunu görüyorsunuz : mavi haplı alfa. Kadınlar dışındaki hayatında oldukça başarılı ve tuttuğunu koparan bir alfa olmasına rağmen kadın – erkek ilişkilerinde mavi haplı bir erkek olarak öne çıkıyor.

Bourdain’in arkadaşlarının anlattığına göre ünlü şef, Asia Argento için deli oluyormuş ve bu da onları rahatsız ediyormuş. Asia Argento, şu aşağıdaki hatun. Batmakta olan denizaltında canhıraş çalan kırmızı alarmdan bile rahatsız edici derecede kırmızı alarm dolu, normalde bir erkeğin sik – at için bile yanaşmaması gereken bir kadın.

Dövmeler, metaller, kısa saç, pis sırıtış, vs … Kendi rızasıyla Harvey Weinstein’ın casting couchundan geçtikten yıllar sonra MeToo hareketi ile bunun tecavüz olduğuna karar verip bunu lehine kullanmaya çalışan bir ilgi orospusu. İçi dışından çirkin bir hatun. Düşmanın sikse, düşmanına acırsın ama üstad bu kadına sırılsıklam aşıkmış.

Maalesef, üstadın bir önceki oneitisi de pek kötü. Kendinden yine oldukça küçük ve MMA dövüşçüsü bir kadın. Onunla evlenmiş ve bir kız çocuğu yaptıktan sonra söylentiye göre hatun kendisini spor eğitmeni ile aldatınca boşanmışlar. Bourdain sonradan yaptığı röportajlarda bu boşanma sonrası uzun süre intiharın eşiğinde yaşadığını söylüyor. Bu intihara meyilli hayattan ise Argento’nun aşkı ile çıkmış (!).

Dünyanın en alfa erkeklerinden biri olabilirsiniz ama eğer kafa yapınız mavi haplı ise tehlikedesiniz. Dünya Argento gibi kadınlarla dolu iken disney soslu oneitis aşkına kapılmak, bir erkeği öldürmese bile süründürebilir.

Bourdain kendini öldürdü zira dünyada isteyebileceği her şeye sahip olmasına rağmen ciğeri beş para etmez bir kadından bile eşsiz bir tanrıça yarabilecek oneitis kara büyüsüne inanıyordu.  Argento apaçık hipergamiyi yüzsüzce yaşayacak iken (Bourdain’den kaynak, genç gazeteciden de alfa esansı çekmek) Bourdain instagramdan onun için aşağıdaki foto ile şu mesajı atıyordu :

I ain’t “woke”. I was lucky enough to meet one, truly extraordinary woman – “Uyanık” değildim. Gerçekten olağanüstü bir kadınla karşılaştığım için çok şanslıydım.

Kıssadan hisse, mavi haplı olmayın. Her kadın Argento olmayabilir ama 21. yüzyılın iki on yılını geride bırakmak üzere olduğumuz bu devirde şunu kesin söyleyebilirim : dışarda hayatınızın kadını / oneitis / unicorn olmayı hakedecek tek bir kadın bile yok. Çıkın, ilişki yaşayın, evlenin hatta isterseniz çocuk yapın. Ama hiçbirini aşk ( = muhtaç sevgi) temeli ile yapmayın. Mavi hap çerçevesi ile ilişkiye girmeyin. Mavi hap çerçevesi ile yaşamayın.

Mavi hap öldürür. Alfa olsan da öldürür. Hem de kelimenin gerçek anlamıyla.

Kadın dövmek

Fx7 sormuş :

Mahmut abi sorum feminizmle alakali biraz.

Gecenlerde bi tane adam kadini sokak ortasinda dovuyo diye millet adami linc etti dovdu. Ama adam hakli cikti. Adami aldatmis adamin parasini calmis vs vs.

Misal bir kiz kabul edilemez bir sey yapti diyelim.(ailenden birine zarar ne bileyim onca emek verdigim bir seye intikam ugrunazarar verme vs vs )
Kıza vururdum büyük ihtimal.

Cunku bi erkek yapsa sonu kotu olacak şey icin kiza neden alttan alayim eşitlikse eşitlik.

Kizi ilk gordugum yerde saldirirdim da cevredeki tepki beni korkutuyo malum cok yanliş lansedilebiliyo. Sapik var diye bagirir taciz vs vs herturlu erkek haksiz gozukuyor. Yoksa ben mi sığ düşünüyorum.

Ee bunun karsisinda elim kolum bagli mi durayim ne yapmaliyim ki?

Adamı hem aldatıp hem parasını çalan bir kişiye karşı kendini tutmak zor olsa da insan eğer mümkünse akıllıca ve soğukkanlı davranmalı. Dövüş sanatı geçmişimin de etkisi ile şahsen bana saldırmadığı sürece benden fiziksel olarak güçsüz birine saldırmaya karşıyım. Özellikle de bir kadına. Kadın olduğu için değil tabii ki fiziksel olarak çok güçsüz olduğu için. Tek bir yumruğumla komalık olabilecek birine sana ciddi şiddet uygulaması hariç vurmak akıllıca ve etik değil. Biraz doğu felsefesinin de etkisi ile eğer biri beni o kadar sinirlendirebilirse, o kişinin bana karşı (duygusal gücümü kaybetmeme neden olarak) zafer kazanmış olduğunu hissederim. Bu nedenle bence bir insanın tutumu “sen ne yaparsan yap beni duygusal olarak etkileyemezsin” olmalıdır. Biliyorum, Türkiye gibi salya – sümük ağlamanın, beni mahvettin diye böğürmenin ve ota boka öfke nöbeti geçirmenin neredeyse erkeklik ve romantik sayıldığı bir ülkede bu zor. Ama doğru olan bu.

Sokaktakilerin adama girmesini haksız bulmuyorum. Adam, kendisine saldırmamış ve daha güçsüz birine tekme tokat saldırıyor. Ama keşke aynı duyarlılığı mesela daha ufak tefek bir erkeğe saldıran adama da göstersek.

Bakın kadın dayağı haketmez, kadına el kalkmaz falan demiyorum. Ama size 100 kere vursa zarar veremeyecek kadar güçsüz birini tek yumrukta komalık edebilirsiniz, o nedenle vurmayın.

***

Paranı çalan kadını mahkemeye verirsin. Eğer feminizm / eşitlik masalına uyarak karınla ortak hesap / ortak birikim açtı isen ve param çalındı dediğin hatunun o ortak hesabı boşaltması ise, sonucuna katlanırsın. Benim eski eşimle bir ortak hesabım vardı. Hatun onu boşalttı ve ben de üstüne bir bardak su içtim. Benim aptallığım. Kırmızı hap öğretisini unutmasa idim, bir kadının “sana ait her şeyin kendisine, kendisine ait her şeyin de kendisine” ait olduğunu düşünen bir yaratık olduğunu aklımdan çıkarmaz, ortak hesapta o kadar para tutmazdım.

Evli bir kadın, kocasının parasını çalamaz. Yani çaldığını düşünemez. Mümkün değil zira evli bir kadının kafasında kocasının parası kendisine aittir zaten. O nedenle bir kadınla ortak hesap açmayın, açarsanız da maaşınız o hesaba yatmasın. O hesapta büyük para bulundurmayın. Büyük parayı (eğer o paranın çoğu sizin tarafınızdan biriktirilmiş ise) kadının erişiminden uzak tutun. Başından bu konuda katı olun. Kadınlar size ait her şeyi kendilerine ve çocuklarına ait varsayarlar. Ve kadının kafasında o şey, size ait değildir. Siz onu onun için kazanmışsınızdır. Bu kafada biri ile büyük miktarda ortak para bulundurmak akıllıca değil.

***

Aldatma ise biraz daha çetrefilli. Aldatılan erkeğin yapabileceği en akıllıca şey kadını orada ve anında terk etmek. Şöyle terk etmek. Başka şansın da yok. Bir kere bu konuda cinayet işlemeye hakkın yok. Kimse aldattı diye ölmeyi hak etmez. Öyle olsa alfa erkeklerin hepsini telef etmek lazım gelirdi.

Fiziksel şiddetle hatunun aldatmasının sana çok koyduğunu da gösterirsin. Aldatılmak insana koyar tabii  ama ben asla beni aldatan bir kadına “vay be Mahmuta çok koymuş” deme zevkini yaşatmazdım. Gerçi sen buhar olursan da öyle düşünecek ama bir tarafı da içini kemirecek.

Eğer aldatan kadını linkteki yazıdaki gibi silersen, en büyük intikamı alma şansın olur. Aldatan insanın içinde hep bir suçluluk duygusu olur. Sen kadını döversen, bu suçluluk duygusunu bir kenara atar ve iyiki aldatmışım der. Buhar olursan, o suçluluk duygusu katlanır. Üzerine de hipergami işin içine girer. Böyle kolayca silebilmen senin yüksek değerli bir erkek olma ihtimaline işaret eder ki kadın hayatı boyunca “acaba büyük balık hem de benim aptallığımdan mı kaçtı” yarasını taşır bir tarafında. Kadınlar bir erkeğin ilgisini bu kadar kolay çekebilmesini her zaman kendilerinin çok değersiz olmasına yorarlar. Bu da bir kadına fena koyar. Kadınlar sosyal olarak daha akıllı yetiştirildiklerinden tabii ki bunu asla erkeğe göstermezler. Ama iç dünyalarında olan budur. Bence bu duygusal “dayak”, 3 – 4 gün sonra geçecek, kadının kendisini haklı çıkarmasına yarayacak ve senin de başını fena derde sokacak dayaktan çok daha iyidir.

Sizin yapmanız gereken hiçbir kadına, karınız bile olsa, gereğinden fazla duygusal yatırım yapmamak. Bunu yaparsanız, aldatılmak şiddetli bir etki bırakmaz. Özellikle de bu devirde, kadınların özgür kızı oynamaya çok meraklı olduğu devirde, bir kadına fazlaca duygusal yatırım yapmak çok tehlikeli. Bakın 61 yaşında, dünyada her şeye sahip bir adam, her tarafından “bana duygusal yatırım yapma” akan oneitisi kendisini aldatınca intihar etti. Mavi hap, bu devirde, çok tehlikeli. Kırmızı haplı bir erkek, kadının melek olmadığını ve en alfa erkeğin bile aldatılabileceğini aklının bir köşesinde tutar.

Aldatmanın tek kalıcı zararı ve erkeğin asıl problemi, kendisine ait olmayan bir çocuğu yetiştirme ihtimalidir. O konuda ise artık babalık testi var. Çocuğa duygusal olarak bağlanmadan gizlice yaparsın babalık testini, eğer çocuk senin değilse karıyı da çocuğu da terk edersin. Gerçi hatun doğum belgesinde baba olarak senin ismin yazıyor diye senden iştirak nafakası isteyebilir ama en azından ilerde duygusal yıkıma uğramazsın.