İllimitable Man bugün güzel bir tweet serisi atmış. Bu seride kıskançlık derken, kadın erkek kıskançlığından ziyade, sizin sizden daha fazlasına sahip başkalarını kıskanmanız anlamında kıskançlıktan bahsediyor:
Eğer kıskançlık hissediyorsanız, daha yemeniz gereken çok ekmek var. Siz içgüdüsel olarak kıskançlığınızı, bu duygunuzdan sorumlu tuttuğunuz kişiye yansıtabiliyor olabilirsiniz ama eğer hüsranınızı karşınızdaki kişiyi mahvetmeye çalışmak yerine kendinizi geliştirmeye kanalize ederseniz, daha akılcı davranırsınız.
Karşınızdakinin sizi hedef alan kötü niyetinden kaynaklanan bir durum yok ise, karşınızdaki kişi sizin kıskançlığınıza neden olmadı. Kıskançlığınızın sorumlusu o kişi veya kişiler değil. Kıskanç hissediyorsunuz zira bu kişi size “olmak istediğiniz ama olmadığınız kişi”yi hatırlatıyor.
Yani kıskandığınız kişi sadece bir tetikleyici ama hissettiğiniz şeyden tamamen siz sorumlusunuz. Eğer kendi duygularınızın sorumluluğunu kabul edemiyorsanız, hala çocuksunuz. Eğer nasıl hissettiğiniz sürekli başkalarının suçu ise, siz dünyanın hislerinizden sorumlu olduğunu düşünüyorsunuz, kendinizin değil.
Sorumluluğu elinizden çıkarıp dışarı atıyorsunuz ama yanında kontrolü de dışarıya atmış oluyorsunuz. Eğer siz çevrenizin sizin kontrolünüzde değil de sizin çevrenin kontrolünde olduğunuza inanırsanız, sizin kontrol merkeziniz kendi içinizde değil, dışarıda olur.
Bunun sonucunda kaçınılmaz olarak kendinizi mağdur olarak görmeye başlarsınız ve Nietzche’nin meşhur köle ahlakını içselleştirir ve daha da güçsüzleşirsiniz.
Frederich Nietzsche’nin felsefesinin ana temalarından biri olan efendi – köle ahlakı kavramına göre temelde iki ahlak çeşidi var : efendi ahlakı ve köle ahlakı. Niezsche köle ahlakıyla bir tür yaşama biçimini dile getirmekte ve bu yaşam tarzını olumsuzlamaktadır. Acıma, alçak gönüllülük, korku, büyük olan karşısında eziklik, sabır, hoşgörü, gurur vb. türde özellikler barındıran yaşam anlayışı Nietzsche’ye göre köle ahlakına uygun bir yaşam anlayışıdır.
Neyse devam edelim :
Bu tehlikeli tuzağa düşmeyin. “Duyarlılık üzerine kurulu efendi ahlakının aksine köle ahlakı hınç üzerine kuruludur. Yani efendinin değer verdiği ama kendinde olmayan şeyleri değersizleştirme üzerine” der Nietzsche.
Tweet serisi ile ilgili diğer tweetlerde ise şunu söylüyor :
Kıskançlık duyduğunuz çoğu şey ne sizin ne de başkalarının suçu. Onların daha uzun boylu, daha akıllı ve daha yakışıklı / güzel olması gibi. Bunlara karar veren nedir biliyor musunuz? Oyun, doğa ve genetik.
Sizin yapmanız gereken elinizdeki kartları en iyi şekilde oynamak, daha iyi kartlarım olsaydı keşke diye bir köşede ağlamak değil. Değiştiremeyeceğiniz şeylere odaklanmanız sağlıklı değil zira bu kalbinizi öfke ile doldurup size zarar vermemiş olan insanlara zarar verme isteği yaratmaktan başka bir işe yaramaz. 1.62 cm boyunda bir erkeğin 190 cm boyunda bir erkeğe ya da varoş kızının Ivanka Trump’a bakıp bakıp hiddetlenmesi gibi. Bu ruhunuza zarar verir. Yapmayın.
Peki ne yapın? İnsan ilişkilerinde parametrelerden sadece biri olan tek bir boyuttaki eksikliğe takıntı derecesinde odaklanmayın. İnsan ilişkilerinde birçok boyut olduğunu ve bir boyutta avantajsız iseniz ve bu değiştiremeyeceğiniz bir şey ise; başka daha fazla boyutta kendinizi geliştirebileceğinizi ve avantajsızlıklarınızı telafi edebileceğinizi bilin.
Kendinizin en kötü boyuttaki konumunu, o boyutun en tepesindeki örneklerle karşılaştırmayı bırakın. Çok büyük ve aptalca bir hata. 1.65 boyunda bir erkek boyunu dert ettiğinde kendini hep 1.90lıkların Kıvanç Tatlıtuğ tipindekiler ile karşılaştırır. Oysa bu adamlar 1.80 ve üstü boyluların yüzde 5’idir. Bu boyutta tepede (1.80 üstü) insanların çoğu başka boyutlarda fire verir : şişmandır, eğitimsizdir, oyunsuzdur (bize boyu uzun ama oyunsuz birçok arkadaştan mail geliyor mesela), zeki değildir, atletik değildir, zengin değildir, genç değildir, tembeldir, vs .. vs .. Değiştiremeyeceğiniz bu boyutun ağlama duvarına yaslanıp ağlayacağınıza değiştirebileceğiniz boyutlarda en tepeye çıkmaya odaklarsanız o boyuttaki elemanların %90ını geride bırakacaksınız.
“Ama abi hiçbir zaman Kıvanç Tatlıtuğ ile rekabet edemem ki?” Niye sadece buna ağlıyorsun? Madem ağlamaya başladın hiçbir zaman Usain Bolt’tan hızlı, Clint Eastwood’dan karizmatik, Elon Musk’tan zengin veya Rocco Siffredi’den “kocaman” olamayacaksın diye de ağla.
Evet belki 1.80lik bir kızı tavlaman daha zor ama memlekette kadın boy ortalaması 1.61 iken hala av sahanda yüz binlerce kadın var. Unutma, tüm kızları elde edemezsin ama kızları elde edeceksin.