Motivasyon eksikliğiniz yok, yanlış yönde motivasyon fazlalığınız var

Depresyondayım ve porno bağımlılığım varken nasıl dopamin detoksu yapabilirim?

Her gün ve bazen bütün gün porno izliyorum, bilgisayarda oyun oynuyorum, Youtube izliyorum ya da yatağımda uzanıp sosyal medyada geziniyorum. Bunların arasında sürekli olarak geçiş yapıyorum. Mesela önce biraz oyun oynuyorum, sonra Youtube izliyorum sonra porno, sonra tekrar oyun gibi.

Gerçekten şanlı bir yaşam tarzı değil mi?

Bu tür yüksek seviyede dopaminerjik aktiviteler harici bir şey yaptığımda, örneğin spor, meditasyon, sosyalleşme, yemek pişirme, yürüyüş veya başka bir sağlıklı aktivite yaptığımda, tek düşünebildiğim şey, “bu bir an önce bitse de bilgisayarıma geri dönsem” oluyor. Çünkü bu aktivitelerde hiçbir eğlence bulamıyorum. Öyle görünüyor ki Youtube, bilgisayar oyunları, porno ve sosyal medya ile rekabet edebilecek tek bir rekabetçi ilgi alanım bile yok!

(Rekabetçi ilgi alanı, bağımlılık terminolojisinde, bağımlılığı bırakmanın verdiği acıya değecek bir ilgi alanı, ilgi duyulan bir şey demek.)

Bir şeyler yapmaya ne ilgim var ne de arzum. Youtube, porno, bilgisayar oyunu ve sosyal medya dörtlüsü konusunda yaptığım oruçlar en fazla bir gün sürdü. Yıllardır bu şekilde yaşıyorum.

Eskiden sanat yapmak hoşuma giderdi ve hala bir sanatçı olmayı hayal ediyorum. Ama artık sanat yapmaktan zevk almıyorum. Son birkaç yıldır sanat yapmayı hem sıkıcı hem de anlamsız buluyorum.

Şu an, bir iş bulup çalışmaktan kaçmak için üniversite okuyorum. Sanki yapabileceğimin en azını yapmaya kapasitem varmış gibi hissediyorum. Bu dopaminerjik aktivitelerin kapanına kısılmış gibi hissediyorum. Beynim başka hiçbir şey yapmama izin vermiyor. 

Bana verebileceğiniz bir tavsiye var mı?

İnsanların Youtube, porno, bilgisayar oyunu ve sosyal medya dopaminerjik döngülerine saplanıp kalmaları maalesef oldukça yaygın bir problem. Bunların yanında ya da bunların yerine, insanlar alkol gibi madde bağımlılığı da geliştirebiliyorlar. Birçok insan bu durumda ve bunu nasıl durduracağını bilmiyor. “Ne zaman sağlıklı bir şeyler yapmaya çalışsam bu şey bana çok sıkıcı geliyor. Tüm zihnim bunun ne zaman biteceğini ve beynimi tatmin ederken ruhumu öldüren dopaminerjik döngüye ne zaman döneceğimi düşünüp duruyor.”

Burada bu soruna farklı bir şekilde yaklaşacağız. Arkadaşın bu sorusuna cevaben şunu soralım: Yemek yaparken, kitap okurken, yürüyüşe çıkmışken ya da sosyalleşirken ne olmasını bekliyordun ki? Nasıl hissedeceğini sanıyordun?

Sorun şu ki, beyniniz dopamine bağımlı olduğunda, tüm bu aktiviteler size berbat ya da en azından tatsız tuzsuz görünürler. Dopamin bağımlısı biri “tüm o şeyleri denedim ama hiçbiri Youtube ya da bilgisayar oyunu gibi zevkli değiller” der. Evet bu doğru. Tüm bu aktiviteler Youtube, porno, bilgisayar oyunu, vs. kadar zevkli değiller ve asla da öyle olmayacaklar!

Bu nedenle zaten Youtube, bilgisayar oyunları, porno gibi dopaminerjik olarak yüksek şeyler dünyaya bir salgın hastalık gibi yayılıyorlar. Zira bunlar günlük aktivitelerden, daha sağlıklı aktivitelerden çok daha fazla davranışsal pekiştirmeye sahip şeyler.

Siz hiç “yemek yapmaya bağımlıyım”, “yürüyüş yapma bağımlısıyım”, “brokoli yemeye bağımlıyım, brokoli olmadan duramıyorum”, vs. diyen birini gördünüz mü? Hayır. Hemen hemen hiç kimse bu tür şeylere bağımlı olmuyor zira bunlar bağımlılık yapıcı şeyler değiller. Bu nedenle de ilk soru, “ne bekliyorsun ki?” olmalı. Bu şeylerin eğlenceli, çok zevkli vs. olmasını bekliyorsun. Youtube ya da porno gibi seni anında tatmin etmesini bekliyorsun. Başka bir insanla muhabbet etmenin, porno izlemek kadar zevkli hissettirmesini bekliyorsun.

Birçok insanın kitap okumak ya da yürüyüş gibi bir faaliyetten, büyük bir dopamin zirvesi beklediğini görüyorum. Yani “bilgisayar oyunuyla çıktığım dopamin zirvesine kaç gün kitap okuyarak çıkabilirim” gibi bir beklenti içinde oluyorlar. Ama kitap okuyarak, yürüyüşe çıkarak, sosyalleşerek, yemek yaparak, derslerinize çalışıp başarılı olarak sağlayacağınız dopamin zirvesi, hiçbir zaman porno izlerken çıktığınız dopamin zirvesi kadar yüksek olmayacak. Hiçbir zaman!

Peki o zaman ne yapmamız lazım?

Burada düşünmeniz gereken şey, hayatınızın nasıl olmasını istediğiniz. Hayatınızın Youtube, porno, bilgisayar oyunu döngüsü içinde geçmesini istiyorsanız, o zaman böyle yaşamaya devam edin. Ama örneğin hayatınızın doyurucu ilişkilere sahip olmasını, utanç duygusu ile dolu olmamasını, uyku uyuyabilmeyi, nasıl göründüğünüzle ve ne yaptığınızla gurur duymayı, vs. istiyorsanız, dopaminerjik aktiviteler döngüsü yolundan bunlara varamazsınız ve başka bir yola girmeniz gerekli.

Ama bunlara sahip olmak zor iş diyebilirsiniz. Evet zor iş. Evet bunların bir bedeli var. Burada içsel olarak karar vermeniz gereken şey, sizin için neyin daha önemli olduğu. Zihninizin hergün sıkıntıdan, acıdan uzak olmasını mı istiyorsunuz, bu sizin için en önemli şey mi? O zaman yaşamakta olduğunuz dopaminerjik hayat döngüsünü yaşamaya devam edin.

Başka şeyleri başarmak için acıya ve fazla fazla can sıkıntısına tolerans göstermeyi mi istiyorsunuz? Böyle devam edemezsiniz.

Ama hangisini daha çok istediğinizi, hangisinin gerçekten daha önemli olduğunu kendinize gerçekten sorun. Hızlıca “ya tabii ki başka şeyleri başarmak için acıya ve fazla fazla can sıkıntısına tolerans göstermeyi istiyorum, yapmam gereken bu, sanırım yapılması gereken bu” deyip geçmeyin! Eğer zihniniz bu tür cevaplar üretiyorsa, bu sizin bir şeyleri gerçekten istemediğinize işaret eder. Sadece bu yolun daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz ama bu yolu gerçekten istemiyorsunuz. Kendinize gerçekten bakmalı ve hangisinin daha önemli olduğunu kendinize gerçekten sormalısınız.

Şöyle iki seçeneğiniz var diyelim. Birinci seçenekte, hiç dopamin yok, can sıkıntısı içindesiniz ama yılın sonunda güzel bir sanat eseri ortaya çıkarıyorsunuz. İkinci seçenekte ise kendinizi bir sene boyunca porno, youtube, bilgisayar oyunu içinde kaybediyorsunuz. Hangi seçeneği seçersiniz?

Eğer “bir sene can sıkıntısı ama bir sanat eseri üretme seçeneğini seçerdim” diyorsanız, bir sene boyunca can sıkıntısı içinde olmak zorunda kalacaksınız. Tamam o zaman deyip bu işe başladığınızda ise, zihniniz size “ben bu işi sevmedim, diğer seçenek daha iyiydi” diyecektir. Burada gerçek soru şu: zihninizin hoşlanacağı tercihler mi yapmak istiyorsunuz, zihninizin hoşlanmadığı tercihler mi?

Bizim en önemli koçluk eğitimlerimizden birisi, bu içsel mücadeleyi yönetme ile ilgili olan hedef seçimi ve motivasyon koçluğu. Zira siz bir şey yapmaya motivasyonum yok dediğinizde, aslında motivasyonsuz falan değilsiniz. Motivasyonunuz yanlış yönde! Aslında çoğu zaman çok ama çok motivesiniz. Porno izlemek için çok büyük bir motivasyonunuz var. Bilgisayar oyunu oynamak için, Youtube izlemek için çok büyük bir motivasyonunuz var. Bazen Youtube izlemeye o kadar motivesiniz ki, hayatınızın başka her alanını bunun için görmezden gelebiliyorsunuz.

Hayatınız birçok alanda dibe doğru yuvarlanırken bu, sizin motivasyonunuzun olmadığına değil, çok yüksek motivasyona sahip olduğunuza işaret. O kadar motivasyona sahipsiniz ki, hayatınızın geri kalanını mahvetmeyi, her alanında fedakarlık yapmayı göze alıyorsunuz. Hayatınızı mahvetmesine rağmen bir şeyi bu kadar ısrarla yapmak için ne kadar çok motivasyona sahip olmanız gerektiğini bir düşünün!

Yüksek bir motivasyonla yaptığınız şey sağlıklı mı? Hayır. Ama motivasyonunuzun aslında ne yönde olduğu konusunda kendinize karşı dürüst olun. Bu ilk büyük problem. Çoğu insan hiç motivasyonum yok diyerek durumu yanlış teşhis ediyorlar. Aslında durum, motivasyonlarının olmaması değil, yanlış yönde çok fazla miktarda motivasyonlarının olması. Teşhis yanlış olunca da doğru tedavi uygulama şansları kalmıyor. Aslında teşhis sadece yanlış değil, gerçekte olanın tam tersi. Aslında çok açsınız ama teşhisiniz tamamen tok olduğunuz yönünde gibi. Sürekli olarak daha az yemeliyim, daha az yemeliyim diyorsunuz ama aslında açlıktan ölüyorsunuz gibi. Bu şekilde sorunu çözmeniz mümkün değil.

Herkes nasıl motivasyon bulacağını merak ediyor ama insanların motivasyon bulmaya ihtiyaçları yok. Aslında tam tersine fazla motivasyondan kurtulmaları gerekiyor! İnsanların Youtube izlemeye, bilgisayar oyunu oynamaya, porno izlemeye olan motivasyonları o kadar çok ki!

“Bunları yapmaya motive olmak istemiyorum ki” diyebilirsiniz. Burada da ikinci büyük problem ile karşılaşıyorsunuz. Zira gerçekten bunları yapmak istemiyor olsaydınız, bunları yapmıyor olurdunuz. Farkına varmanız gereken şey, bu şeyleri yapmak için büyük bir motivasyona sahip olduğunuz. Yapmanız gereken şey doğru teşhis zira yanlış teşhis ile, varolan problemi değil olmayan bir problemi çözmek için uğraşıyorsunuz.

Biz danışmanlık yaparken insanları gerçekte neyin motive ettiğini, insanların neler yapmaları gerektiğini düşündüklerini, gerçekten istedikleri şeyleri ve nelere doğru çekildiklerini, ne yapmaları gerektiğini düşündüklerini anlamaya çalışıyoruz. İnsanların gerçekten nelere doğru çekildikleri ile yapmaları gerektiğini düşündükleri şeyler birbirlerinden tamamen farklı şeyler. İnsanların yapmaları gerektiğini düşündükleri şeylere değer vermeleri, bu şeyleri önemsemeleri için nasıl çalışabileceğimizi araştırıyoruz. Bunu yaparken oldukça yoğun bir şekilde yeniden çerçeveleme ve buna benzer yöntemler kullanıyoruz.

İlk önce, bilgisayar oyunu ya da pornografiyi bırakınca ne olmasını beklediğinizin farkına vararak başlayın. Bunları bıraktığınızda hayatınız nasıl olacak? Gerçek şu ki, bunları bıraktığınızda hayatınız birçok yönden berbat bir hal alacak. Çünkü dopaminerjik bir hayata sahip olmak insanın zihnine gerçekten iyi hissettirir. Bu yaşam tarzı ruhunuz için bir çöl olabilir ve aralarda varoluşsal bir dehşet, utanç, başkalarına karşı kıskançlık, hayatınızın yanlış yönde ilerlediğini hissedeceksiniz. Bu negatif duygu iblisleri dolabınızda saklanıyor olacaklar ve arada bir bu dolabın kapağı açılacak ve bu iblisler odanızı dolduracaklar. Ve bu iblisleri yeniden dolaba kapamak için çok fazla miktarda porno tüketmeniz gerekecek. Zira pornoyu cinsel ihtiyacınızdan dolayı değil, içinizdeki şeytanları bastırmak için izliyorsunuz.

Bu durumdaysanız ve bu durumdan çıkmayı başarırsanız, karşılığında ne kazanacaksınız? Dolabınızdaki şeytanların tam tersini. Hayattan doyum, kendinle gurur duyma, başkalarını kıskandıracak bir varoluş, sağlıklı ilişkiler, sağlıklı bir romantik ilişki, hayatınızın doğru yönde ilerlemesi, vs. Ama bunlar için dopaminerjik zevk diyarının tüm o zevk faydalarını bırakmanız gerekecek. Artık o kadar da eğlenmeyeceksiniz, ara sıra canınız sıkılacak ve canınız çok sıkılacak. Arada bir zor duygularla, negatif duygularla baş başa kalacaksınız. Güzel şeyler de hissedeceksiniz ama zor duyguları dolaba bastıramayacaksınız ve bunlarla yüzleşip bunlara karşı güçlü olmayı öğrenmeniz gerekecek.

Yani bir anlamda beyniniz ile ruhunuz arasında bir seçim yapmanız gerekiyor. Eğer beyninizi seçerseniz, sürekli olarak uyaran alabileceksiniz ve sürekli olarak bir çeşit zevk ve eğlence kaynağına ulaşımınız olacak. Ama patlayacaksınız ve içinizde büyük bir boşluk hissedeceksiniz.

O boşluğu doldurmak için istediğiniz kadar bilgisayar oyunu oynayın, yalnız ve bir yoldaşınız olmaması duygusundan kaçmak için istediğiniz kadar porno izleyin, gerçek dünyada gerçekten bir şeyler yapmaktan kaçmak için istediğiniz kadar Youtube izleyip bilgilenin, gerçek dünyada, kendi hayatınızda hiçbir şey yapmıyor olmanızın hasarını onaramayacaksınız, boşluğunu dolduramayacaksınız.

Bunun yanında gerçek dünyada, kendi hayatınız için bir şeyler yapmaya başlarsanız, bir ilişki bulursanız, hayatınızda doyum bulursanız, zihninizin bazı parçaları acı içinde olacak. Bir ilişkiye girmek sadece sizin yalnızlığınızı gidermez aynı zamanda fedakarlık da gerektirir. Başka bir insanın duygusal ihtiyaçlarını da karşılamayı gerektirir ve bu da zaman zaman çok yorucu olabilir. Hayatta bir doyum elde etmek ve kendinizle, yaptığınız şeylerle gurur duymak acı, gözyaşı ve ter gerektirir, vs.

Sorun şu ki, dopaminerjik bir hayattan gerçek dünyada bir şeyler yapmaya çıktığınızda ve ter, acı ve gözyaşı ile karşılaştığınızda, o zevk mağaranıza yeniden kaçmak için dayanılmaz bir istek duymaya başlarsınız.

Başta sorduğumuz soruya, kendinize sormanız gereken asıl soruya geri dönelim:

“Beklentiniz ne?”

“Ne istiyorsunuz ve hangi tercihleri yapmak istiyorsunuz?”

Seçim sizin. Yapmanız gereken bu seçimleri yapmak ve yaptığınız seçimin farkında olmak. “İyi” tercihleri yapmayı bırakmalısınız ve “berbat” tercihleri yapmaya başlamalısınız. Zevk ve rahatlamayı değil, teri, acıyı ve gözyaşlarını tercih etmelisiniz.

Bazılarınız peki acıdan nasıl kurtulacağız diye soruyorlar. Bu yanlış ve sizi olduğunuz yere zincirleyen bir düşünce şekli. ACIDAN KURTULAMAZSINIZ. Acıyı kabul etmeniz, benimsemeniz gerekli. Acı hiçbir yere gitmeyecek. Acıdan nasıl kurtulurum sorusunun kendisi zaten problemlerinizin, sürekli olarak başarısız olmanızın ana kaynağı. Herkes acı ne zaman sona erer diye soruyor. Acı sona ermez, eğer hayatınızı yoluna koymak, bir şeyler başarmak istiyorsanız acı sona ermez! Eğer acının bitmesini bekliyorsanız, bir kitap okumanın bir bilgisayar oyunu kadar heyecan verici olmasını bekliyorsanız, bu asla olmayacak.

Acıdan kurtulamayacağınızı kabul edin. Acıdan kurtulamayacağınızı kabul etmek, sizi acıdan özgür kılacaktır.

Yayınlarını kitap halinde derlediğimiz sevgili Dr.K’nın en etkileyici yayınlarından biri olan “Why You Fail When It Comes To Dopamine” yayınının çevirisidir.
 

 

Hiç boşta kalmam diyen ama 8 sene bir kıza takılıp kalan adam – Vaka Çalışması

Merhaba öncelikle kanalı yaklaşık 1.5 yıldır takip ediyorum. Eğer videolu cevaplayabilirseniz yani cevabınızı gorebilirsem çok sevinirim.

Yaklaşık 8 yıl liseden başlayan herseyin ilklerini yaşadığım değer verdigim bir kadın ile vakit geçirdim.

Vakit geçirdim mi? Hayırdır İnşallah.

Baskın ve zor bir karakterdi.

Beraber oldum dememişsin, vakit geçirdim demişsin ama eğer bir dönem kız arkadaşın olduysa, baskın ve zor karakterli kızlarla ilişkiden kaçının derim. Daha kolay anlaştığınız ve feminen karakterli bir kızı tercih edin. Her dediğinize “sen ne istersen beyim?” diyen bir kadından bahsetmiyorum, baskın ve daha önemlisi zor olmaması yeterli.

Ama aslında toksik kıskanç ve borderline olduğunu sizi ve sizin gibi kanallardan öğrenerek anladım.

Bunu anladığın anda bu kızı tamamen, bir daha hiç görüşmeyeceğiniz şekilde hayatından çıkaracaksın. Çıkarmadın mı, ne anlatırsan anlat, hak ediyorsun, sana bunların yapılmasını sen istiyorsun, sen teşvik ediyorsun ve sana verilecek tek cevap var: bu kızı tamamen hayatından çıkar. Başka her cevap vakit kaybı.

Çevremde ilişkimi yaşarken onlarca kadından teklif aldım. Maddi durumu iyi ortalamanın üstünde okul ve sosyal hayatta dikkat çeken biri oldum.

Bu tür büyüklenmeler maalesef “birazdan nasıl ezikliğin dibinin dibinden bir erkek oldum onu anlatacağım, ama ben öyle ezik deelim” demek. Böyle büyüklenmelerden sonra maalesef gülünç derecede zayıflık hikayeleri geliyor. Öyle ki yıllardır bu tür şeyler okuduğumda gerisine bakmadan “nasıl ezik şeyler yaptın bakalım” diyorum.

Başarı ve tek eşli evlilik düşünen biri olarak onetis diyerek defalarca ayrıl barış yaşayarak 8 sene geçirdim.

Sen başarılı ve tek eşli evlilik düşünmüyorsun, bu kızdan kopamıyorsun. Başarılı ve tek eşlilik isteğini bu kızdan kopamama zayıflığını kutsal bir davranış olarak kendine yutturmak için bir bahane olarak kullanıyorsun.

Ayrıca bir ilişkide iki kereden fazla ayrılık olmasına izin vermeyin. İki kere ayrıldınız mı bitecekti. Bitmediyse, senin suçun.

Yaşadığım üzücü bir kayıptan dolayı 3 sene önce ayrıldım ve onlarca kadınla konuşup birlikte oldum.

Başarılı ve tek eşli ilişki isteğine ne oldu? Onlarca kadınla birlikte olman büyük dert değil ama bunu hayatın bir rengi olarak mı yaptın yoksa başarılı ve tek eşli ilişki yürütemiyor olmanla başa çıkma mekanizması olarak mı?

Sonrasında tekrar barıştım.

Anladığım kadarıyla onlarca kadınla yattın ama biriyle bile normal, sağlıklı bir ilişkiye girmeyi başaramadın.

Fakat telefonumda eskilerden birini gördü ve onunla bir seyler yaşadığımı öğrendi. Ve beni aldattın furyasiyla ki toksik bir kadın olduğu için feryat figan ayrıldı.

Ayrılması iyi olmuş. Ayrıca eskilerden biri ile hala görüşüyorsan terk edilmeyi de hak etmişsin, toksik bir durum yok.

1.5 sene ayrı kaldık ve ben tekrar kapısına gittim.

Az önceki büyüklenmeler tahmin ettiğim gibi, sonrasındaki eziklikleri dengelemeye yönelik 🙂 Here we go …

Ve o da bu hatayı affederek zor da olsa 3 4 ay peşinde kosarak ( sonrasında defalarca başıma kakarak) 1 sene geçirdim.

Anladığım kadarıyla eskiden konuştuğun kızla görüşmeni yakaladı. Kızdan önceki bir konuşmayı değil. Bu durumda bir ilişki, özellikle de sizinkisi gibi aşırı boktan bir ilişki bir daha toparlayamaz.

Ta ki şu ana kadar. Kendisiyle 2 hafta önce ayrıldım. Sebepsiz şekilde. Benle ilgilenmiyorsun tarzı seylerle ve öfke kontrolü olmadan sürekli engel atarak benden ayrıldı.

Terk edildin yani. Beklenen son. Sizden asla olmayacağını ne zaman kabul edeceksin acep? Bari şimdi et.

Ve bende iyi sen bilirsin mantığıyla yaklaşarak çünkü nasıl olsa yazar diyerek aramadım. Gece yarısı beni arayarak “whatsapa bak ” diyerek benim 4.5 sene önce çiçek gönderdiğim kizi gönderilen siteden görerek bana bunu nasıl yaparsın o zaman ben vardım diyerek tekrar suçlu hissetirerek ayrıldı.

O zaman o varsa haklı. Bu arada, sen iyi bir ilişkilik adam değilsin muhtemelen. Muhtemelen de bu yüzden uzun süreli ilişki için anca, toksik, deli dediğin bir kızı çekebiliyorsun.

Ve anında instagram açarak başkalarını takip etti.

Tencere kapak.

Bu 1 sene boyunca aldatmayan yalan söylemeyen evlenme peşine düşen emek veren bir erkek olarak bu bahanelerle ayrılması bana koydu.

Eğer daha önce kızla beraberken arkasından iş çevirdiysen gayet haklı bahaneler.

Ve bana yalnızım ben o zaman geldiğinde de yalnızlığıma geldin tarzı cümle kurdu ve beni manupile ederek suçlu hissettirerek başka erkeklere kendini göstermesi tam tersi bende güven kaybına neden oldu.

Tamam, uzak durman lazım o zaman.

Ve çok sinirlendim. Telefonla arayarak annesine gerekeni anlattım.

Bundan sonra bu kızda azıcık gurur, özdeğer varsa, seni tamamen hayatından atmalı ve kendisine ulaşmana kesinlikle izin vermemeli.

Sonra kendisi beni aradı ve ” rahatsız etme uzaklaştırma alicam” tarzı ütopik saçma sapan şeyler söyledi.

Bence yapması lazım.

Bende bağırarak bana kahpelik yaptın seni affetmeyecegim dedim.

Bir de hakaret davası yersin, tadından yiyemezsin.

O da halen instagramdan beni sinir edecek paylaşım ve takiplere devam ediyor.

O kadar umrunda değilsin muhtemelen. Senin için yapmıyor olma ihtimali yüksek. Kız seni bırakıp hayatını yaşamakla meşgul, sen ise onu ezik bir şekilde stalklamaya devam ediyorsun ve her şeyi üstüne alınmaya çalışıyorsun.

Şuan bu onetis durumunu bitirmek üzereyim.

Stalklamayı bitiremediğin sürece, bu kızı hayatından atmadığın sürece bitiremeyeceksin.

Biraz tavsiye ve göremediğim şeyleri görmek istiyorum. Ki ben ilişki konusunda vur geç mantığında biriyim ve boş kalan bir adam degilim.

Hikayen çok bayat ve sıkıcı. Sırf son cümlen için yer verdim. Vur geç mantığında adamlar genellikle ilişkilik kadınlarla olamazlar. Kullandığın kelimeler tesadüfi değil. Kadınlar tarafından ilgi gören, birden fazla kadınla olabilen biriyim değil de “vur geç” diyorsun. Fazla kuyruk acısı dolu. Liseden beridir bir kere bile düzgün, duygusal olarak doyumlu bir ilişki yaşayamamış birisin. Boş kalan birisin maalesef. Hem de aşırı boş kalan birisin. Kadınlarla başarı, “vurarım  geçerim” ile olmuyor. Kadınlarla olabilmek tabii ki artı sağlar ama senin durumunda bu, sağlıksız bir başa çıkma mekanizması ve aynı zamanda senin ilişkilik bir adam olmanı tamamen engelliyor. 24-25 yaşındasın ve yetişkin hayatının çoğunu tek bir kızın peşinde koşarak geçirmişsin. Bunun acısını bastırmak için böyle “siker geçerim hacı” büyüklenmelerindesin. Ama hayatının bu aptal ilişkisini tamamen kapamadan, kadınlarla başarısız bir erkeksin ve kapamadığın sürece de öyle kalacaksın. İstersen 10 bin kadınla yat. Burada kitabını da yayınladığımız Pook’un dildo vatandaşından başka bir şey olmazsın.

Ama hayalimi ve emegimi son 1 sene düzelerek sadık kaldığım ilişkiyi bitirmesi acaba benden intikam almak mı amacı ?

Hayır, seni geçmişte bırakmak ve sensiz bir yaşama yürümek. Onun için en iyisi bu. Senin için de en iyisi, onun seni bıraktığını, pek umrunda olmadığını kabul edip, onu geride bırakmak.

Dönüşünüzü bekliyorum.

Dediğim gibi gerçekten saçmasapan bir hikaye ama, bir erkeğin vur kaç ile uzun yıllar doyamayacağına, tam tersine bunun bir doyumlu hayat yerine, zayıflıklarındna kaçma ve görememe aracına döneceğine iyi bir örneksin. Ayrıca vurarım kaçarım kafan yüzünden muhtemelen bundan sonra da böyle bir kız bulacaksın. Başkası seninle uzun süreli olmayacak. Tabii bu kafanı değiştirmezsen.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Düşük değerli erkek olmaktan kurtulmayı hedefleyin

Market , depo, garson , şöför , ofis boy, kargo, mağaza calısanı gibi düşük değer meslekdeki erkekler ne yapacaklar? Kadınlar eğer güzel ise bir şekilde yükseliyorlar.

Bu soruyu katıla koyduğum 10 soru 10 cevap serisinin en son bölümünde cevapladım ama burada da cevaplamak istiyorum.

Son zamanlarda, biz buna hipergami diyoruz bro yayınında da eleştirdiğim bir mevzu var: yüksek değerli erkek konusu. Bu işin odağı alfa – beta ayrımında kaymaya başladı, yüksek değerli erkek kavramı ile iyice sapıttı. Kırmızı hap sitelerinde bahsedilen yüksek değerli erkek, erkek nüfusunun %1’inden de az bir “elit”.

Yapmanız gereken şey, düşük değerli erkek olmaktan kurtulmak, bakın yüksek değerli erkek olmak demiyorum, düşük değerli erkek olmaktan kurtulmak. Toksik bir şekilde kırılgan efendi adam olmamak, iyi çocuk psikolojisinden kurtulup, piç erkek de olmadan erkek adam olacaksın, duygusal olarak güçlü olacaksın, duygusal yatırımını kontrol edebilen adam olacaksın, vs. Zihniniz ve psikolojiniz güçlü olacak, erkek olacak. Maskülen olacak. Bunlar için paraya ve tipe ihtiyacınız yok. Şimdi Allah’ın cezası, evlat olsa çekiilmez bir incel çıkıp “tip ve para yoksa meme yok” diyecektir eminim ama ben memeden bahsetmiyorum, gerçekten yüksek değerli olmaktan bahsediyorum. Siz kadınlar çevrenizde dönmeden değerli olamıyorsanız o sizin probleminiz. Ama arkadaşlar, zihinsel ve psikolojik olarak düşük değerli erkek olmaktan kurtulursanız, kadınlarla da az çok başarılı olursunuz onu da söyleyeyim.

Market , depo, garson , şöför , ofis boy, kargo, mağaza calışanı vs. fark etmez. Herkesin kendi çöplüğü var ve her çöplükte yeterince kadın var, güzel ve iyi kadın var. Siz kendi çöplüğünüzde doktorlarla, iş adamları ile, doktoralı finansçılarla rekabet etmiyorsunuz, etmeyeceksiniz. Bu adamlar özellikle Türkiye gibi fakir bir ülkede nüfusun %1’i gibi bir şeyler ve bu nüfusunda önemli bir kısmı yaşlı ve evli zaten. Matematik olarak mümkün değil.  Sosyal medya beyninizi düzdüğü için öyle sanıyor olabilirsiniz ama o sizin beyin mancınıklamanız.

Yüksek değerli erkek olmaya çalışmak yerine düşük değerli erkek olmaktan kurtulmayı hedefleyin. Sizi erkek olmaktan utanmak düşük değerli yapıyor. Sizi kendi başınıza mutlu olmayı öğrenmemek, ben değersizim, ben sevilmeye layık değilim diyen tarafınız düşük değerli yapıyor. Sizi duygusal güç kaslarınızı geliştirmek yerine sürekli olarak dopaminerjik şeylere (porno, bilgisayar oyunu, Youtube, sosyal medya, vs.) kaçarak duygusal güç kaslarınızı güdük bırakmanız düşük değerli yapıyor.

Sonra da internette yüksek değerli erkek, tenhalarda ateş osuran ve kokusu piliçleri 100 kilometreden arı gibi çeken sigma erkek içerikleri izlediğinizde ne oluyor? Kendinizden daha fazla utanıyorsunuz, duygusal olarak güçlensem, zihinsel olarak güçlensem ne olacak diyorsunuz. Daha da düşük değerli erkek oluyorsunuz, daha da düşük değerli kalıyorsunuz.

Kadınlarla birlikte olmak için Everest’e tırmanmayı geçtim K2’ye tırmanmanız gerekiyor sanıyorsunuz ve bugün 10 metre tırmansam ne olacak sanki K2’nin zirvesine daha 5000 metre var diye pes ediyorsunuz.

Kendinizi bu high value men adamlarla karşılaştırıyorsunuz ve çok aşağıda hissediyorsunuz. Karşılaştırma yapmak, zihninizin sizi ilerleme konusunda sizi durdurmak için kullandığı bir silaha dönüyor: “Şu adama bak, 1.90 boyunda, BMW’si var, sen onun yanında nesin ki? Boşver sen gelişmeyi falan, aç bir PornHub neşemize bakalım.”

Hipergami diyoruz bro yayınında da söyledim, manosphere’in eski halini özledim ve o halinin erkeklere daha yararlı olduğunu görmüş biri olarak eskiye dönmeye karar verdim. Eskiden AFC olma, efendi erkek olma, zayıf davranma, pasif davranma proaktif olarak kızlara yürü vs. vardı. Bunları düzelttin mi kendiliğinden çıkacağın yere çıkardın.

Yanlış anlaşılmasın, bir yüksek hedef tabii ki vardı. SoSuave’nin Don Juan’ı (Pook’un Kitabında sık sık geçen nihai erkek adam) ya da İlişki Sihirbazı Kitabındaki Erkek Adam (The Man) gibi. Ama bu kavramların farkı, bunlar herkesin, teoride tüm erkeklerin ulaşabileceği ve hatta finansal, fiziksel ve statü olarak ortalama kalarak bile ulaşabileceği hedefler. Sadece tepe %1’e girerek ulaşacakları hedefler değil.

Bugün yüksek değerli erkek içeriğinde eksik olan şey, hiç yok da diyemem ama çok eksik olan şey, zihinsel ve duygusal olarak güçlü olmak.

“Spor salonuna git bro.”

“Para kazan bro.”

“Yan iş yap bro. Yan işin de yan işini yap bro.”

“Osurma bro, tıksırma bro.”

Bu nedenle bu tür videoları izlediğimde siz ne görüyorsunuz ama ben o kadar devasa bir beta öder ol ki her kadını satın al erkeği görüyorum. Bunun gerçeğini de çok görüyorum. Bunun yanında senin nedense düşük değerli dediğin mesleklerdeki adamlar zihinsel ve duygusal zayıflıklarını düzelttiler mi, gayet başka bir şey yapmadan kadın da buluyorlar, mutlu da oluyorlar.

10 yıldan fazla zamandır kendi evimde yalnız yasıyorum ama farkettim ki oyunum yok sizleri izleyerek fikir edinmeye calısıyorum , kırmızı hapdan sonra eski arkadaşlarımla kafam da uyusmuyor , plasstation oynamaya cagırıyorlar ben spor yapıcam diyorum , nargileye çağırıyor ingilizce çalısıcam diyorum

Kırmızı hapın en tehlikeli taraflarından birisi de bu, kendinizi bir kendini geliştirme robotuna çevirip, sosyal hayattan izole olmanız. Bunu özellikle de tek tip bir fikre maruz kalarak yaptınız mı, “Mahmut hapı içselleştirmiyor, hap Mahmut’u içselleştiriyor”. Jung’un “insanların ideolojisi yoktur, ideolojilerin insanları vardır” dediği şekilde, hayatınızı kontrol altına almak için zihninize aldığınız bir bilgi yığını, sizi kontrol etmeye başlıyor.

Sosyal hayata zaman ayırın. Kendinizi kendini geliştirme balonuna hapsetmeyin. Kendinizi narsist bir kendini beğenmişlikle, mavi haplı dediğiniz arkadaşlarınızdan  üstün görmeyin. İnsanlarla kaynaşabilmek, toplum içinde bir persona takınabilmek bir sosyal yetenek, bunu yapamamak ise sosyal özürdür, anlaşılamamış ve atanamamış sigma errrrkekin kutsal yalnızlığı değil.

veya kırmızı hapla ilgili bişilerden bahsediyorum sıkılıyorlar anlamıyorlar.

Anlayamazlar. Hapın köpürtüsü, …

Bunlar uygulamak için var. Kendinizi bir şey biliyor ve ahlaki olarak diğerlerinden daha üstün hissetmek için diğerlerine zorla yutturmanız için değil.

Son zamanlarda Youtube kanalımızın gelişmesine katkıda bulunan katıl üyeliğimize de bir göz atabilir, bize bu yolla destek olabilirsiniz. Katıla da güzel videolar koyuyoruz.

Toksik ilişkiden sonra kendime gelemiyorum – Vaka Çalışması

34 yaşındayım. 2022’de işyerime gelen 25- 26 yaşlarında bir kadınla tanıştım. Niyetim ciddi, ileriye dönük bir ilişkiydi.

Tanışır tanışmaz mı? Kızın nasıl biri olduğunu bilmiyorsun, kızla uyumlu olup olmadığını bilmiyorsun. Duygusal yatırımını hafif tutarak 6-8 ay vakit geçirmeden ileri dönük bir ilişki oluyor mu olmuyor mu anlaman zor. Çoğu erkek ileri dönük, ciddi bir ilişkiyi hemen düşünme dediğimde “ne yani gönül mü eğlendirelim?” diye çıkışıyor. Ben gönül eğlendirin demiyorum, siz duygusal düşünüyorsunuz. Bu ikisinin ortasında bir sürü ilişki modu var. Hemen ciddileşme, ileri yönelik düşünme dediğinde maalesef efendi erkeklerin çoğu bunu bas geç tavsiyesi sanar zira bu erkekler kendilerini neredeyse feda edercesine tam vermezlerse, ilişki hak etmediklerini, kaka çocuk olduklarını düşünürler.

İlk defa bir ilişkiye başlamıyordum. Daha önce de 4-5 ilişkim oldu. Hepsinde de uyumluyduk. Güvensizlik yaşamıyorduk. Stres, ciddi tartışma gibi olumsuz mevzularımız olmadı. Kız arkadaşlarımın hepsi de bana saygı duyar, kırmızı çizgilerimi çiğnemezlerdi. Yani ilişkilerim sağlıklıydı. Fakat bu bahsettiğim/bahsedeceğim böyle durumları ilk defa yaşadım. Ciddi manada yıprandım. Etkisinden çıkamıyorum. Kabullenemiyorum. Kullanıldığımı düşünüyorum.

Onu göreceğiz. Henüz gerisini okumadım ama kadın nüfusunun onda biri arızadır. Bu kızlar her zaman karşınıza çıkmaz ama hayatınız boyunca bir ya da ikisinin karşınıza çıkma ihtimali düşük değildir. Yani daha önceki 4-5 ilişkin normal kızlarla olmuş, ilk defa arıza bir kızla beraber olmuş olabilirsin.

Bakalım.

Tanıştığım kızla başta 2-3 hafta ciddi bir sorun yaşamadık. Bana
uyumlu olduğunu görüyordum. Sınırlarımı ihlal etmiyordu. Fakat daha sonra beni ciddi manada rahatsız eden durumları peş peşe yaşamaya başladım. Kırmızı çizgilerimi çiğnediğini gördükçe defalarca ayrılmak istedim keskin bir şekilde ifade ettim fakat anlayamadığım bir şekilde beni geri ilişkiye çekmeyi başarıyordu.

Şimdi rüzgarda savrulan yaprak değilsin, bir yerde ayrılacaktın. Bu tamamen senin suçun. Ama kız manipülasyonu, kendine bağımlı etmeyi biliyor olabilir.

Örneğin; Hayatımdaki kişinin iş konusu, alışveriş gibi mecburi
konular dışında herhangi evli veya bekar bir erkekle samimileşmesi, yakın durması, muhabbet etmesi, arkadaşlık kurması asla kabul edebileceğim bir durum değildir. Eski kız arkadaşlarım bu konuda bana hak verir sınırlarımı
aşmazdı. Fakat bu kız arkadaşım ilişkinin en başında söylememe ve bana hak vermesine rağmen sürekli gözlerimin içine baka baka bu kırmızı çizgimi çiğnerdi. Bu durum için ayrılmak istediğimi söylediğimde dik başlı davranırdı.

Ve sen, 34 yaşında olmana ve böyle önemli bir çizgin sürekli aşılmasına rağmen ayrılmadın? Ayrılmadıkça zayıflarsın, zayıfladıkça daha da muhtaç olursun, muhtaç oldukça zayıflarsın ve bu aşağı yönde döngü senin posanı çıkarır.

Kararlı olduğumu görünce de bana hak verdiğini dile getirip bir şekilde beni ilişkiye çekerdi. Hatta bu durum yüzünden bana birçok kez hakaret-beddua etmişliği de vardır.

Size hakaret eden, sürekli kırmızı çizgilerinizi aşan kızı bırakmak zorundasınız. Bırakıp bırakmama konusunda kararsızken tercihiniz tamam mı devam mı tercihi değil. Şimdi tamam deyip 10 birim acı çekmek mi, yoksa çok sonra ayrılıp (%90 terk edilip) 1000 birim acı çekmek mi arasında tercih yapmanız gerekiyor. 100 birim acıdan korkup ayrılamayınca, birgün mutlu olmayacaksınız, acıyı ileri alıyorsunuz ama katlıyorsunuz.

Bunun dışında; ilişki süresince telefondan gece-gündüz-sabah beni arardı, yazardı ama iş buluşmaya gelince bakarız, müsait değilim, çıkamam derdi. Bazen canı istediğinde görmek isterdi. İki üç günde bir görüşürdük bazen araya bir ay girerdi.

Ben aksi ispatlanana kadar bunun, kızın başka erkekle görüştüğüne işaret olduğunu varsayardım. Olmayabilir ama bu ihtimal yüksek. Bir kadının erkeği ile buluşmaya ihtiyacı vardır ve o ihtiyacını sizinle karşılamıyorsa kiminle karşıladığını kendinize sormanız lazım.

Genelde de görüntülü arardı. Bir işi düşünce canım, sevgilim gibi kelimeleri kullanırdı. Bunun dışında kullanmazdı. Ben böyleyim duygularımı yansıtamıyorum derdi.

Yüzüne karşı faydalı aptalsın seni de pek sevmiyorum ama canım sevgilim dediğinde istediğimi yaptırabiliyorum diyecek hali yok herhalde.

Whatsappta bazen onu uzun uzun çevrimiçi gördüğümde arkadaşlarımla konuşuyorum derdi. Uzun uzun çevrimiçi kaldıktan sonra aniden bana hadi telegrama geç seninle oradan konuşalım derdi. Ben şüphelenip sebebini sorduğumda bana bağırıp çağırıp sen bu ilişkiyi mafediyorsun. Bu ne güvensizlik diye tepki verirdi.

Tipik toksik kadın saldırganlığı. Toksik ilişkileri önceden bilip kendinizi korumanız lazım. Kitabını bile yazdım.

Whatsapp çevrimiçi özelliğini bazen kapatıp bazen de açardı. Anlam veremiyordum.

Başkaları ile görüşüyor işte nesine anlam veremedin?

Sebebini sorunca arkadaşlarım beni merak ediyor ondan açıyorum bazen derdi. Oysa hiçbirimizin arkadaşı çevrimiçi olup olmadığımızı kontrol etmemiştir. Bazen de telegramda gece uzun uzun birileriyle konuşurdu. Arkadaşlarımla konuşuyorum derdi. Buluşmalarımızda benim telefonum genelde masanın üzerinde dururdu. Oysa kendisi telefonunu ters çevirip elinde tutardı.

Bu telefonu ters çevirme her zaman olmasa da çoğu zaman aldatmaya işaret.

Asla telefonu bana vermezdi. Telefonum benim özelimdir derdi.

Senin kız sağlam tabak çeviriyor olmalı.

Evlilik konusunun açılması onu ciddi manada rahatsız ederdi.

Evlilik?!? Sen açıyordun yani? Kızın evliliği bırak ilişki materyali olmadığı bir alnında yazmıyor. Böyle kızlarla iyi vakit geçirilir, genç işte gittiği yere kadar denir ve çok da uzun sürmez. Sen evlilik mi düşünüyorsun?

Bana ilk tanıştıktan birkaç ay sonra yazın bizimkilere senden bahsederim dedi. O da olmadı.

Neyse ki kız genç. Kapağı bir enayiye atma zamanı geldi dese, görüştüklerin arasında en enayi benim lütfen beni seç diye atlayacaksın.

Hatta bırak ailesine bahsetmeyi bir arkadaşına bile bahsetmedi. Ben özelimin kimse tarafından bilinmesini istemiyorum derdi. Beni hep gizli tutardı.

Sen yan piliç (side chick) olabilirsin. Yani bir sevgilisi olabilir. Başka erkekler olduğu çok bariz.

En son geçen yaz bununla yola devam edemeyeceğimi iyice anladığımda durumu kendisine açtım. Üstüne birkaç tane sürekli tartışma yaşadığımız konu da eklenince iyice bunaldım. Araya mesafe koydum. Bu sene ortamlarımız değişti. Aynı ortamda çalışmadık. Ama bağımız kopmadı. Üç ay önce bana bir mesaj attı: Bana sen mi bana kargo istedin diye. Yok dedim.
Yanlışlıkla gönderdiler o zaman dedi. O gün buluşacaktık. Ben buluşmadan önce şüphelendim gidip kargoyu almaya karar verdim. Kargo hediye paketiydi. Onun adına gelmişti. Fakat göndericinin adı-soyadı-adresi yoktu. İnkar etti. Sinirlendi. Hakaret etti. Üstüme saldırdı. Kimin gönderdiğini bilmiyorum dedi. İyice bağımız koptu.

Kız arıza. Az önce dediğim gibi. Kız nüfusunun bir kısmının arıza olduğunu önceden bilmeniz lazım. 3-4 normal kızla çıkarsın böylesine hiç rastlamazsın sonra birden rastlarsın ve böyle bir şeyin farkında değilsen, ağa düşebilirsin.

Bu kızla geçirdiğim süre içerisinde anlam veremediğim birçok şey yaşadım. Kara kutu gibiydi. Borderline, narsist olduğunu düşündüm.

Kıza ilaç yazmayacağın için toksik olduğunu bilmen yeterli. Neden toksik, o kızı ve yakınlarını ilgilendirir. Sen toksik olduğunu anladın mı hayatından tamamen atman lazım.

Senin kanalınla tanıştım. Birçok araştırma yaptım. Anne-baba ilişkilerini birkaç kez sordum. Aile ilişkilerini sordum. Bir sonuç çıkaramadım.

Senin bu yaptığın, dipte efendi erkek davranışı. Kızı düzeltme güdüsü ile araştırma yapıyorsun.

Ailesinden biri eşiyle çok ciddi sorunlar yaşıyordu. Bahsettiğinde çok üzülüyordu. Bunu öğrenebildim. Bana daha önce hiç erkek arkadaşım olmadı. Ben erkeklere güvenmiyorum diyordu. Bir konuyu tartıştığımızda nefesini tutar, çıldırırdı. Hakaret-beddua ederdi.

Kadın açık açık toksik. Tamam bağırıyor, beddua ediyor, hakaret ediyor, fiziksel saldırıyor. Ya sen? Sen neden oradasın hala? Bunlara rağmen orada kalıp sonra kabullenemiyorum diyorsun!

Hatta bana oruspu çocuğu, piç gibi söylemlerde bulunurdu.

Bakın arkadaşlar. Size orospu çocuğu diyen kızı orada kalaylayıp tamamen hayatınızdan atmanız gerektiğini bilmeniz için, benim kanalıma veya bu tür kanallara rastlamanıza bile gerek yok! Minimum özsaygı yeterli. Size bu küfrü eden kızla oracıkta ayrılın. Her ay 3-4 tane böyle hikaye dinliyorum ve hep aynı şeyi söylüyorum. Normal bir erkeğe orospu çocuğu desin  karısını boşar. Siz ise orada durup, hakareti dinleyip sonra hak ettiğiniz şekilde bir çöp gibi çöpe atılınca hiddetten kuduruyorsunuz! Birader sen orada neden duruyorsun hala?

Küçümserdi. Sinirlenirdi. Üzerime saldırdığı, yumruk attığı oldu.

Senin böyle bir şeye boyun eğerek katlanmanın nedeni nedir? Terapiye gitmeni tavsiye ederim. Kız %100, yüksek şiddette arıza. Gerçi küçümsemesi normal. Onu hak ediyorsun.

Başta öyle olmadığı halde daha sonraları ben evlilik düşünmüyorum. Git kendine birini bul derdi.

Sen hala evlilik düşünüyor musun? Kadın sana hakaret ediyor ve sen hala anasının onayını kazanmaya çalışan pısırık oğlan çocuğu gibi eteğindesin. Git diye bağırıyor, gitmiyorsun.

Bakın arkadaşlar, hayatta bazı ilkeleriniz olsun. Hakaret eden (hele de o.ç. gibi hakaretler eden), fiziksel şiddet uygulayan kadını içiniz kan ağlasa da, size biri bundan sonra ölene kadar kadınsız kalacağınızı bir şekilde ispatlasa bile gidin. Hayatınızdan %100 atın. Sonunda birden düğmeye basılıp kız düzelecek olsa bile gidin (öyle bir şey olma ihtimali de sıfır bu arada). Kız geri kalan hayatını size layık biri olmak için feda edecek olsa da gidin (bu da olmayacak).

Tüm o küfürleri, şiddeti, hakareti, vs. sineye çektiğinizde elde edeceğiniz tek şey, belki birkaç ay ya da bir iki yıl daha fazla amcık ve sonra aldatılarak terk. Çöpe atılma. Kadına da kızmayın. Tamam ciğeri beş para etmez biri ama kendinize çöp gibi davrandıran, ben çöpüm diye bağıran sizsiniz. Yapmayın yahu.

Hakaret-beddualardan sonra özür dilemezdi.

Af buyur niye dilesin? Senin kendinden özür dileyip bıraktığın yok, o neden senden özür dilesin?

Hiçbir şey olmamış gibi gelir sana ihtiyacım var. Benimle ilgilen derdi. Ben buna anlam veremediğimde tekrardan hakaret ederdi. Senden adam olmaz. Sen bu ilişkiyi berbat ediyorsun. Sen kimsin ki derdi.

Kırılgan narsist kadının 10 toksik taktiği yazısını, hayatınızda o ana kadar böyle bir kadınla karşılaşmadıysanız bile 10 kere okuyun. Tamam biliyorum ücretli ama, böyle bir kadınla hiç karşılaşmamış bile olsanız toksik ilişkiler rehberini okuyun. Ben bunları şansıma böyle bir kadınla karşılaşmadan öğrenmiştim ve yol yakınken bırakmıştım. Siz de kendinizi koruyun.

Beni değiştirmeye çalışma derdi. Ben sağlıklı bir ilişkinin ne olduğunu anlattığımda yine manipülasyonlara sarılırdı.

Sen sağlıklı bir ilişkinin ne olduğunu bilsen orada işin olmazdı.

Bazen ben bile bana tahammül edemiyorken sen nasıl bana tahammül gösteriyorsun diye sorardı.

Kıza “beni kullandı” diye çamur atma. Tamam kullanmış ama başından itibaren bak kullanıyorum seni, razı mısın diye de sormuş. Sen kendini kullandırmak için çaba harcamışsın.

Sen aslında güçlü, her kızın istediği gibi bir erkeksin ama bende iş yok derdi.

Dalga geçiyor.

Bazen de önceliğim sen değilsin derdi. Erkeklerle muhabbet etme demeye gelince sen doğruları diyorsun ama benim işime gelmiyor demişliği vardı.

Utanç verici.

Ben ilişki süresince onu hiç aldatmadım. Sürekli korudum. Sürekli yardım ettim. Hastalandığında onunla uyumadım. Canının istediği, yemek istediği şeyleri bile alırdım. Üzerine giydiği kıyafetten, eline aldığı kaleme kadar ona hep ben alırdım. Babasının bile yapmayacağı iyiliklerde bulundum. İşlerini ben yapardım. İçtiği suya kadar ben alırdım.

Ve klasik bir sinsi erkek pardon efendi erkek olarak, takdir bekliyorsun, takdir edilip kafan okşansın diye yaptın. Bunları sana o.ç. diyen kız için yaptığını hatırlatırım.

Abi hediyenin derdinde değilim ama mesela ben kaç kez ona hediye de aldığım halde o hiçbir zaman bana hediye almadı.

İnsan değer verdiğine, sevdiğine hediye alır. Sen kendine değer vermiyorsun, kendini sevmiyorsun. O seni neden sevsin? Neden değer versin?

Neticede seven bir kız bir çöp dahi olsa alır bunu sende her zaman görmek istiyorum der. Bu da bana tuhaf geldi.

Seni sevmediğini kabul edemediğinden. Yoksa alması tuhaf olurdu.

Şimdi bu anlattıklarım doğrultusunda bu kişinin kişilik özellikleri nedir abi? Borderline-narsist olma ihtimali var mı?

Bana ne? Sana ne? Muhtemelen ikisi de ama sana ne? Hatun ileri derecede toksik, sadakatsiz, deli, ciğeri beş para etmez, mahalle karısı ağızlı biri. Bunlar sana yetecek bilgi. Bilinçaltındaki onun sorununu bulup düzelteceğim, efendi erkek olarak kendimi feda edip onu düzelteceğim dürtüsünü siktir et ve bunu sormayı bırak.

Bana göre çok zeki-şeytanı bile kandırabilecek kapasitede.

Hayır. Bir erkeği duygusal olarak düşürdüklerinde, bu tür kadınlar hiç de zeki olmak zorunda değiller. Sen duygusalllıktan, bağımlılıktan aptallaşıyorsun. Aslında sağlıklı kafayla bakan için, bu kızlar embesillik derecesinde tahmin edilebilir, düz insanlardır. Ne yapacakları, neden yapacakları her zaman bellidir.

Böyle bir insanın aldatma potansiyeli nedir?

Çok yüksektir. Seni aldatmamışsa çok şaşırırım. Gerçekten çok şaşırırım.

Böyle bir insana güven olur mu?

Hahahaha. Troll müsün nesin?

Böyle bir insan mutlu olabilir mi?

Böyle bir insanla yaşayacağın hayat sadece mutsuzluk olsa neyse. Izdırap olur. Anlıyor musun? Sadece mutsuz olsam razıyım dersin. Sen bu kızla evlenecek kadar gerizekalıysan sana acımam ama çocuklarına acırım.

İnsanların iyi niyeti üzerinden bu davranışları gösteren bir insan kimlerle mutlu olur?

Eziyet ettiği ve posasını çıkardığı bir zavallıyla belki mutlu olur. Sen o zavallı mı olmak istiyorsun? Ha o adamı da havada karada onlarca kez boynuzlar.

Şimdi böyle bir insan benim için ben onu kullandım. Sınavımı da kazanıp işimde mutlu olup kendime göre birini de bulup güzel bir hayat geçireceğim mi diyecek? En son ben ilgimi çektiğimde, işlerini yapmayı bıraktığımda o da zaten ortadan kayboldu. Bana iyi geliyordun, ilişkiyi berbat eden sensin. Yaşının adamı değilsin dedi ve gitti. Şimdi benim ne yapmam gerekiyor abi?

Her yerden engelleyeceksin. Bir daha asla ulaşmayacağın gibi sana ulaşmasına da izin vermeyeceksin. Asla!  Sana yazarsa okumayacaksın, ararsa konuşmayacaksın, yolda karşına çıkarsa görmezden geleceksin, konuşmaya çalışırsa dinlemeyeceksin.

Ben aciz bir insan değilim

Şu an çok aciz bir insansın.

fakat geriye baktığımda yaptığı manipülasyonlar, hakaretler, yalan ilişkisi zoruma gidiyor.

Azıcık erkek ol ve bütün bunları sineye çekenin, bunlara davetiye çıkaranın sen olduğunu kabul et. Sen ettin, sen buldun. Hak ettiğin acıyı adam gibi çek. O acıyı çek ki bir daha böyle bir şey yapma. Dediğim gibi uzak durursan acı da gider merak etme. Ama şimdi hak ettiğin acıyı çekiyorsun, bitene kadar da çekmeye devam et.

Benim gösterdiğim iyi niyete karşılık bunları yaşamayı kabullenemiyorum.

Geç bunları. Sen bunu iyi niyetinden yapmadın. Kendimi ezdirirsem beni sever belki diye yaptın tabii ki olmadı.

Yapamıyorum. Aklımdan çıkmıyor. Bana geri dönsün demiyorum fakat bu süreci atlatamıyorum.

Terapiye git. Bu kızdan tamamen uzak durmayı başarırsan geçer. Zaten senin bu saçmasapan, küçük düşürücü ilişkin, kadın – erkek ilişkileri dinamiğinde değil, madde bağımlılığı dinamiğinde ele alınmalı. Sen bağımlısın. Kız da bağımlı olduğun şey. Şu an yoksunluk sendromu çekiyorsun. Bu sendrom aylarca sürecek ama bağımlılık yapıcıdan tamamen uzak durduğunda geçecek.

Kendimi aptal gibi hissediyorum.

Güzel. Bunun acısını çek ve cezanı çek. Cezanı çek ve bitir. Tövbe et.

Bu durumdan nasıl kurtulabilirim? Teşekkür ederim.

Tekrar ediyorum. Senin bu saçmasapan, küçük düşürücü ilişkin, kadın – erkek ilişkileri dinamiğinde değil, madde bağımlılığı dinamiğinde ele alınmalı. Sen bağımlısın. Kız da bağımlı olduğun şey. Şu an yoksunluk sendromu çekiyorsun. Bu sendrom aylarca sürecek ama bağımlılık yapıcıdan tamamen uzak durduğunda geçecek.

Bu tip toksik kızlarda no contact falan değil, direkt bu kızı size ulaşamayacağı şekilde hayatınızdan atmak işe yarar. Bağımlılık yapan şeyi ve kişiyi hayatınızdan atınca, eski sevgiliyi özleme değil de yoksunluk sendromuna girersiniz. Daha şiddetlidir ama geçer.

İyi haber de şu ki. Bu kızın ciğeri beş para etmez bir zavallı olduğunu ve hayatından tamamen uzak tutman gerektiğini anlayıp tamamen hayatından uzak tutarsan, zaman içinde acını çeker düzelirsin. Bu kızı tamamen hayatından çıkarmak, kendine saygını onarmaya başlar. Ben bu durumdan çıkamayan çok az adam gördüm. Ama kendine kazdığın çukur derin. Tüm uyarılara rağmen bütün bu süreçte derin bir lağım çukuru kazıp içinde aylarca debelendikten sonra, bir sıçrayışta içinden çıkıp tertemiz olmayı bekleme. Başlangıçta sürüneceksin ama zamanla çıkacaksın.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

 

 

 

 

Beyninizi aşırı cinselleşmiş düşünce ve fantezilerden arındırın

Bugün daha iyi bir yaşam için beyninizi cinselleştirilmiş, işgalci düşüncelerden arındırma hakkında konuşacağız. Beyninizi porno ya da internet üzerinden kolayca ulaşılabilen çok ama çok yüksek miktarda cinselleştirilmiş içerik nedeniyle meydana gelen hasardan iyileştirme hakkında konuşacağız.

Beyniniz aşırı miktarda cinselleşmiş düşünce, arzu ve fantezilerle dolu olabilir ve bu birçok insanın gündelik hayatına tam olarak odaklanmasına engel olan bir durum. Bu yazıyı kendiniz ve dürtüleriniz üzerinde yeniden kontrol sahibi olmanız ve porno gibi cinsel içeriklerin zihninize doldurduğu bu yükten kurtulmanız için yazıyorum. Çünkü dürtü kontrolü zayıf ya da neredeyse hiç olmayan bir erkekseniz, hayatınız kötü bir durumda olmaya meyilli olur. Disiplinden, sağlıklı karar verebilme kabiliyetinden uzak olmaya meyilli olursunuz. Bugün birçok erkek farkında olarak ya da olmayarak bu problem ile mücadele ediyor.

Günümüzde cinselleştirilmiş içeriğe hem ulaşım inanılmaz kolay hem de dönüp baktığınız hemen her yer bu tür içerikle dolu. Günümüzde “seks satar” mantığı ile hemen her alan bu tür içerikle tıka basa dolu. Kötüsü, sosyal medya ya da Youtube gibi algoritma temelli uygulamalar, bir iki cinselleştirilmiş içerik tükettiğinizde, önünüze daha fazla sayıda ve oranda bu tip içerikler çıkıyor.

Günümüzde hemen her şey cinselleştirilebiliyor. İnsanlar Youtube’da kadınlar sırıkla yüksek atlama müsabakalarını, kadın plaj voleybolu müsabakalarını izliyorlar zira kadın sporcular oldukça cinselleştirilmiş şekilde giyiniyorlar. Youtube sürekli olarak bikini ya da iç çamaşırı deneyen kadınların videolarını öneriyor. Birçok erkek Youtube ya da Instagram gibi uygulamalarda, açlık tuzaklarına düşüyor.

Bu arada bir ebeveynseniz, oğlunuzun da bu tür içeriklerin bombardımanı altında olduğunu unutmayın. Bugün bir erkek çocuk, porno veya türevlerinden herhangi birine 8 – 12 yaş arasında rastlıyor.

Peki bu konuda neler yapabilirsiniz? Bunları sıralayalım.

#1 – Negatif duygularınızla, ekrana ve cinselleştirilmiş içeriklere kaçmadan başa çıkmayı öğrenin.

Birçok erkeğin, cinselleştirilmiş içeriğe boğulmasının en temel sebeplerinden birisi, kaygı, can sıkıntısı, yalnızlık gibi negatif duygulardan kaçmak. Bu duygular her zaman var oldular ama onlardan kaçmak ya da onları bastırmak hiçbir zaman bu kadar parmaklarımızın ucunda, bu kadar kolay olmadı.

Herhangi bir nedenden dolayı stres, kaygı, yalnızlık, can sıkıntısı, dışlanmışlık, vs. hissettiğinizde bunlardan kaçmak için Instagram, TikTok ya da herhangi bir porno sitesine girerek bu duygudan kaçıyorsunuz. Bu kaçıştan hemen önce de, kafanızda cinsellikle alakalı düşünceler geçiyor.

Yapmanız gereken şey, bu tür bir negatif duygu hissettiğinizde, ekrana kaçmak yerine daha verimli ve yararlı kaçış mekanizmaları bulmak ya da bu duygularla baş başa kalmayı öğrenmek. Örneğin kalkıp yürüyün, evin içinde bile olsa yürüyün. Temizlik yapın, odanızı toplayın, çıkıp birkaç kişiyle muhabbet edin. Ya da kaçmayın ve yürüyerek ya da pencereden dışarı çıkarak bu duyguların sıkıntısını hissedin.

#2 – Hayatınıza heyecan getirin.

Hayatınızı ne kadar az seviyorsanız, internette aşırı cinselleştirilmiş içeriklerin ağına düşme ihtimaliniz o kadar artar. Eğer işiniz, medeni durumunuz, sosyal hayatınız, vücut şekliniz, vs. yüzünden mutsuzsanız, hayatınızda tutunabileceğiniz bir zevk ve heyecan yoksa, internette aşırı cinselleştirilmiş içeriklerin ağına düşme ihtimaliniz yüksektir.

Aşırı cinselleştirilmiş içerik, size hayatınızda olmayan heyecanın, zevkin ya da dopaminin bir kısmını verir. Bu nedenle de istemeseniz bile bu tür içerikleri uzun süre tüketir durumda yaşayabilirsiniz.

Bunu önlemek için bir hobi edinmek, daha iyi arkadaşlar edinmek, hayatınızı daha da renklendirmek için bir şeyler yapın. Bunlar sizin aşırı cinselleştirilmiş içeriklere yönelen dikkatinizin bir kısmını çalacaktır. Aslına bakarsanız, yaptığınız şeyin üretken bir şeyler yapmanıza bile gerek yok. Heyecan verici ama gerçek dünyada bir şey olması yeterli.

#3 – Açlık tetikleyicileri kapatın.

Bu biraz zaman isteyen bir şey ama Instagram’da, Youtube’da, vs. karşınıza birdenbire çıkan az giyinmiş çok sergilemiş kadın imajlarını gördüğünüzde, bu hesapları takip ediyorsanız takipten çıkın, bu içerikle ilgilenmediğinizi algoritmaya bildirin (bunun için örneğin Youtube menüsünde bir konut var) ve zaman içinde bu uygulamalarda bu tür içeriklerin görünmemesini sağlayın.

İnternette tükettiğiniz içeriğin ne olduğuna dikkat etmeye başlayın. Diyet yapan birinin ne yediğine dikkat etmesi gibi, bu içeriğe dikkat verin. Özellikle aşırı cinselleşmiş içerikleri paylaşan hesapları engelleyin.

Aşırı cinselleştirilmiş içerik, boş kalori gibidir, sağlığınızı bozar. Bunları tüketmek yerine, daha besleyici içerikler tüketmelisiniz. YouTube’da can sıkıntısından bikinili kadın videolarına bakmak size zararsız görünebilir ama bu tür içerik size anlık olarak boş dopamin verseler de, uzun vadede sizin daha kötü hissetmenize neden oluyorlar.

Ayrıca birçok erkek, Instagram’da vücuduna yapışmış ve fazla bir bölgesini kapatmayan giyeceklerle açlık tuzağı kuran, pardon spor eğitimi veren bir kadının videosuna bakarken transa geçiyor ve 15-20 dakika sonra düzinelerce aynı şekilde içeriği tükettikten sonra birden kendine geliyor. Bu kadar çok cinsel içerikle dolduktan sonra da daha pornografik sitelere girip mastürbasyon yapıyor ve çalışırken geçirmesi gereken bir saatte ne çalışıyor ne de dinleniyor. Bu maalesef çok sayıda erkek için günlük ve hatta günde birkaç kerelik bir rutin.

#4 – Boş dopamin tüketmeyi bırakın ve dopamin için çaba harcamaya başlayın.

İnternetteki aşırı cinselleştirilmiş içerik, size çok kolay ve hiç çaba göstermeden dopamin sunuyor. Sorun dopaminden çok dopaminin hiç çaba harcamadan ve çok büyük miktarda ulaşılabilir olması (sorunun karbonhidrat değil de karbonhidratların hiç çaba harcamadan ve çok büyük miktarda ulaşılabilir olması gibi).

Bu tür beleş dopamin sizin sıkıntı, kaygı, hayat kavgasının bunaltması, yalnızlık, kızgınlık, kırgınlık gibi negatif duygulardan kaçmanızı sağlıyorlar. Bu tür duyguları yönetmek için dopamin ile kaçış, sizi bu tür duygulara karşı daha zayıf yapar. Bunun yerine bu tür duyguları yönetmek için daha sağlıklı mekanizmalara yönelin. Meditasyon, nefes egzersizleri, uzun yürüyüş, günlük tutmak, volta atmak gibi.

Yani örneğin içinizde büyük bir porno izleme isteği oluştuğunda, bunun yerine yapacağınız yararlı duygu yönetim mekanizmasını önceden seçin. Örneğin evin içinde volta atmak gibi. Sonra porno izleme isteği geldiğinde ya da kendinizi porno izlerken yakaladığınızda, bu mekanizmayı devreye sokun.

#5 – Çalışırken internetten kopun.

Çalışırken telefonunuzun ya da bilgisayarınızın uçak modunu kullanın. Çalışma süresince mümkün olduğu sürece offline olur. Pornoyu ya da belli siteleri bloklayan ya da belli süreler içinde bloklayan uygulamalar kullanabilirsiniz ama mümkün olduğunca internetten kopun. Bunun için en pratik araç, bilgisayarınızdaki uçak modu. 1.5 saatlik çalışma dilimlerinde, bilgisayar ve cep telefonunuzu mümkün olduğunca bu modda tutun.

#6 – Medyadaki cinselleştirilmiş görsellere bakmayın.

Bugün sanal dünyanın yanında gerçek dünyada da birçok mekan aşırı cinselleştirilmiş durumda. Reklamlar, gazetelerin ilgi çekmek için koydukları içerikler, aşırı cinselleştirilmiş durumda. Gözlerinizi bu tür materyallerden kaçırmayı alışkanlık haline getirin.

#7 – Vücut hatlarını veya vücutlarını sergileyen kadınlara, kadınların vücutlarına bakmayın.

Erkek erkeğe konuşuyoruz ve ara ara hepimizin gözü önümüzde yürüyen ya da karşımıza çıkan güzel bir kadına takılıyor. Ama bu günde bir belki iki günde bir olmalı. Dışarıdayken kadınların vücutlarına bakmayın, önünüzdeki kadın ne kadar açık giyinirse giyinsin. Bunu utangaçlıktan değil, durduk yere ve zamansız bir şekilde cinsel olarak uyarılmaktan korunmak için yapacaksınız.

Bütün bu arındırma süreci uzun bir süreç ve öyle birkaç haftada olacak bir şey değil. Etkilerini aylar içinde görebileceğiniz bir süreç. Ama zihninizdeki aşırı cinselleşmiş düşünce ve fantezileri beslemeyi bırakırsanız, zaman içinde ciddi miktarda zihinsel enerjinizin boşta kaldığını, daha berrak düşündüğünüzü görebilirsiniz. Zihinsel enerjinizin önemli bir kısmını sadece aşırı cinselleşmiş düşüncelere değil aynı zamanda sürekli tetiklenen düşünce ve fantezileri bastırmaya da harcıyorsunuz:

Gerçekten ilginç olan bir başka zihin özelliği de, cinsel aktivitenin bastırılmasının, irade tükenmesinin bir numaralı sebebi olması. Kendimizi düzenleme kabiliyetimize bakarsak, bunun bir sınırı olduğunu görürüz. Örneğin gerçekten yoğun bir iş gününden sonra eve geldiğimizde gerçekten yorgun oluruz ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Bir pizza ısmarlarız zira salata yiyecek irademiz kalmamıştır. Duygusal ya da zihinsel olarak tükenmiş hissettiğimizde, irademiz kalmaz.

İşin bilimine baktığınızda, irade tükenmesinin en güçlü nedenlerinden birinin, cinsel düşünceleri ve cinsel aktiviteleri bastırmak olduğunu görürsünüz. NOFAP yapmanın çok zor olmasının nedenlerinden biri de bana göre, tüm bu cinsel düşünce, arzu ve aktivitelerimizi düzenlememizi gerektirmesi. Tüm irademizle NOFAP yapacağız ama altta yatan arzular ve hormonlar hakkında bir şey yapmadığınızdan irade gücü bulamayız. Yani cinsel düşünce ve arzularınızı sürekli düzenlemek zorunda kalırsınız ve bu da iradenizi tüketir.

Klinik çalışmamda gördüğüm bir şey var. İnsanlar sürekli seks yapıyorlar anlamında değil, düşüncelerinin çoğunun azgınlık, şehvet hakkında olması, sürekli seks düşünmeleri anlamında cinsel takıntıya kapıldıklarında, hayatları donuyor. Daha çok araştırma yaptıkça, bu adamların hastalıklı ya da beta olduklarından değil de, beyinlerinin cinsel dürtülerini düzenlemeye çok fazla zaman ve enerji harcamasından ötürü böyle olduklarını anladım. Beyinleri bu işe o kadar çok zaman ve enerji harcıyor ki, hayatlarının başka alanlarında başka şeyler inşaa etmeye yakıt kalmıyor.

Bakir Erkekler Gerçekte Nihai Alfa Erkeklerdir

Bu tür konularda daha iyi bir yaşam için serimize ve pornoyu bırakmanın çok kolay yolu kitabımıza da göz atabilirsiniz.

Kız arkadaş bulmak gerçekleştirilebilir bir hedef değil

Daha iyi bir yaşam için serisine girmeyen Dr.K podcastlarından birini burada yayınlıyoruz.

“Aranızdan biri gerçekten bir kız arkadaş edinebildi mi? Bu topluluk içinde kız arkadaş bulamayan çok fazla sayıda insan var. Dr. K’da bu konuya sık sık değiniyor ve tavsiyeler veriyor. Ama merak ediyorum, aranızdan biri gerçekten bir kız arkadaş edindi mi?”

Şimdi bu yorumu anlamaya çalışalım. Aşk arıyorsunuz. Bunun için internet dediğimiz bu aleme geliyorsunuz ve soruyorsunuz:

“Bir insan kendisine nasıl bir sevgili bulur?”

Bu soruya cevap bol. Youtube tonlarca tavsiye ile dolu. Reddit tonlarca tavsiye dolu. Sayısız forumda tonlarca tavsiye var. İnternette insanların nasıl ilişki bulunabileceğini konuştukları bir sürü yer var.

Bu konuda alfa erkek videoları izliyorsunuz, beta erkek videoları izliyorsunuz, sigma erkek videoları izliyorsunuz. Kendileri ile duygusal olarak bağlantıda olan insanların videolarını izliyorsunuz. Gelişim hakkında videolar izliyorsunuz. Dr.K’yı izliyorsunuz. İzliyorsunuz da izliyorsunuz. Herkes size cevaplar veriyor. O kadar çok çeşit cevap var ki!

İlişki tavsiyeleri subredditine bakalım. En tepedeki yorumlara:

“Kız arkadaşımla ortak arkadaşımız aracılığı ile bir partide tanıştık. Ben ona yürümeyi bile düşünmüyordum, sadece iyi vakit geçiriyordum. Birkaç hafta sonra bir gece ikimiz de sarhoşken birlikte olduk ve ilişki başladı.”

“Benim standartlarım mı çok yüksek yoksa ilişkiler pazarı berbat bir yer mi?”

“’Mükemmel’ bir kız buluşmayı, buluşmaya 20 dakika kala iptal etti. Ben taksi ile buluşmaya gidiyordum.”

Bu konu ile ilgili güçlük şu: Bir ilişki arıyorsanız, siz motive bir insansınız değil mi? Bu konu sizin için önemli ve bu konuya odaklanacağım diyorsunuz. Bu nedenle de gidip bilgi topluyorsunuz, araştırma yapıyorsunuz.

İnsanlar size kendiniz üzerinde çalışın, çok fazla kasmayın, sadece kendiniz olun, olabileceğiniz en iyi versiyonunuz olun gibi tavsiyeler veriyorlar. Siz de tamam diyerek işe koyuluyorsunuz. Kendiniz üzerinde çalışıyorsunuz, kendinizi geliştiriyorsunuz. Çünkü herkes size, “ilişki bulmaya çalışma zira bu senin muhtaç görünmene neden olur” diyor. “Sadece kendini geliştir ve ilişki sana gelir” diyor. “Tek yapman gereken evrene kendini açmak ve ilişki sana gelecek” diyor. “Kendine odaklan. Başkalarının davranışlarını kontrol edemezsin, sadece kendi davranışlarını kontrol edebilirsin.”

Siz de kendinizi geliştirmek için çalışıyorsunuz. 6 ay, bir yıl hiçbir ilişki olmadan kendinizi geliştirmeye odaklanıyorsunuz. Sonra bir miktar şevkiniz kırılıyor ve bu işe bir süre ara veriyorsunuz. Çünkü sigma sürekli çalış çalış çalış işini nereye kadar sürdürebilirsiniz ki?

Birkaç ay geçiyor ve kendinizi yine yalnız hissetmeye başlıyorsunuz. Bu nedenle internete yine dönüyorsunuz. Bu konu hakkında ne yapacağım diye düşünüyorsunuz ve herkes size yine aynı tavsiyeleri veriyor:

“Kendini geliştir, kendin üzerinde çalış.”

Siz de tamam hadi bir daha başlıyoruz diye işe girişiyorsunuz. 6 ay böyle geçiyor. 8 ay böyle geçiyor. Bir yıl böyle geçiyor. İlerleme kaydediyorsunuz. Daha iyi bir vücuda sahip oluyorsunuz. İşte terfi alıyorsunuz ve hem geliriniz hem de statünüz artıyor. Terapiye gidiyorsunuz. Her şeyi doğru yapıyorsunuz.

İkinci senenizi de bu şekilde geçiriyorsunuz. Bir iki buluşmaya gittiniz ama biri az önce gördüğümüz adamın başına geldiği gibi 20 dakika kala buluşmayı iptal etti.  Bir diğeri birden mesajlaşmayı kesti. Siz de yavaş yavaş “bir dakika yahu! Bu şeyler gerçekten işe yarıyor mu?” diye sormaya başlıyorsunuz.

Ama yine de birkaç ay daha, 6 ay daha, kendiniz üzerinde çalışmaya devam ediyorsunuz:

“Başkalarının yaptıklarını kontrol edemem. Sadece kendi yaptıklarımı kontrol edebilirim. Kendimi kontrol etmeliyim ve kendim üzerinde çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım!”

Ama bir noktada bunun bir getirisi olmalı değil mi? Bu döngüye birkaç kere girdikten sonra, bir getiri olmayınca, sorular soruyorsunuz. Ama cevap “birader o zaman kendin üzerinde daha fazla çalış” oluyor.

Siz de “tamam” diyorsunuz ve uzun süredir çalışmanıza rağmen sonuç alamamanın hüsranını aşmak için çok fazla miktarda irade gücü kullanarak kendiniz üzerinde çalışmaya devam ediyorsunuz.  Çünkü birkaç yıldır kendi üzerinizde azimle çalışıyorsunuz ama bu kimsenin umrunda değilmiş gibi görünüyor. Ne kadar ilerleme kaydettiğiniz kimsenin umrunda değil gibi görünüyor.

Sonra belki yine de kendi üzerinizde çalışmaya devam ediyorsunuz ama bir yerde boğa sizi sırtında atıyor. Siz de “kendi üzerimde çalışmaktan, kendimi geliştirmekten çok yoruldum” diyorsunuz.

“Ne zaman sonuç alacağım ha ne zaman? Herkes sürekli nasıl yapacağımı söylüyor. Kimse ne zaman sonuç alacağımı söylemiyor. Kimse sonuç var mı, kazanacak mıyım diye konuşmıyor.”

Kendinizden şüphe etmeye başlıyorsunuz. Burada ne olduğu konusunda hiçbir fikriniz yok. Bunu nasıl halledeceksiniz? Halletmeyi bırakın, burada ne olup bittiğini nasıl anlayacaksınız?

Her şeyden önce neden herkes kendine odaklan, kendini geliştir deyip duruyor?

Ve neden bu tavsiye işe yaramıyor gibi görünüyor?

Bu tavsiye işe yarıyor mu ya da neden işe yaradığını düşünüyorlar?

Ya da neden onların işine yarıyor ama benim işime yaramıyor?

Neyi göremiyorum?

Bu sorulara cevap aramaya, inanç yapılarının nasıl oluştuğunu anlamaya çalışarak başlayacağız. Bilginin internette nasıl çok kötü bir şekilde yayıldığı hakkında konuşacağız. “Temel inançlar” hakkında konuşacağız.

Yaşamımızda yol alırken beynimiz sürekli olarak şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor, hayatı daha kolay yapacak formüller bulmaya çalışıyor. Beynimiz bunun için bir sürü değişik deneyime bakıyor ve bunlardan bir sonuç elde ediyor.

Eğer çocukken bana çok bağırıldıysa, beynim “ben iyi bir insan değilim” sonucunu çıkarıyor ve bu adaptif (uyumlu) bir şey.

Yetenekli bir çocuğu ele alalım. Bu çocuk gerçekten başarılı ve ebeveynleri çocuğu feci şekilde kıskanıyorlar (bu arada bu gerçekten olan bir şey). Çocuğu kıskandıkları için ne yapıyorlar? Çocuğa bağırıyorlar, çocuğu aşağılıyorlar, dövüyorlar, vs. Çocuğa iyi bir çocuk olmadığını söylüyorlar.

Çocuk bir süre sonra bu inancı içselleştirmeye başlıyor.  Ben ne zaman iyi iş çıkarsam annem babam bana bağırıyor. O zaman ben kötü bir insan olmalıyım diyor.

Kötü bir insansan olduğuna ikna olan çocuk ne yapıyor? İyi iş çıkarmayı bırakıyor. Bunun yerine ebeveynlerinin beklentilerine uymaya çalışıyor. Bu daha az can yakıyor, çocuk oyunu nasıl oynaması gerektiğini anlıyor. Ve böylece çocuğun kendisi ile ilgili kötü biri olduğu düşüncesi temel bir inanç haline geliyor. Temel inançlar, “ben sevilecek biri değilim”, “sonsuza kadar yalnız kalacağım” gibi inançlar.

Temel inançlar daha sonra adaptasyonlar oluşturuyor. Yani insan temel inançlarına göre varsayımlar yapmaya, hayatı bu temel inançlara göre nasıl yaşayacağını belirleyen kurallar koymaya başlıyorlar. Bu kurallar ise otomatik düşünce denilen şeyleri yaratıyorlar. Örneğin bir kadın mesajını hemen cevaplamadı diye, otomatik olarak kadının seni umursamadığını düşünmek gibi. Bu düşünce anında ortaya çıkıyor, oldukça yoğun ve otomatik.

Yogiler sindirilmemiş duygusal deneyimlerinizin dibe çökeceğini ve orada atıl bir şekilde bekleyeceğini söylerler. “Bu duygular daha sonra tetiklenebilirler ve bu duygu ile gelen tüm o düşünceler, şu anki durumunuza uygulanırlar” derler.

Örneğin en son partneriniz mesajlarınıza cevap vermemeye başlıyor ve siz daha sonra aldatıldığınızı öğreniyorsunuz. Bu, insanın yönetebileceğinden çok daha fazla duygusal yük getiriyor. Bu insandan ayrılıyorsunuz ama bu duygusal yük, sırtınızda bir ilişkisel yük olarak duruyor.

Hepimiz, insanların ilişkisel yüklere sahip olduğunu biliyoruz. Bunlar, geçmiş ilişkilerden bugünküne taşınan duygular, kalıplar ve varsayımlar. “İnsanlar güvenilmezdir” varsayımı gibi. Bu varsayımı taşıyorsanız, partneriniz size bir iki saat cevap vermediğinde, otomatik olarak onun sizi aldattığını düşünmeye başlarsınız.

Bu düşünceler nereden geliyorlar? Çünkü bu insan sizin ona güvenmemenizi gerektirecek hiçbir şey yapmadı. Bu güvensizlik aslında sizden kaynaklanıyor.

Eğer ilişkiler havuzuna giriyorsanız, ilk anlamanız gereken şey, bu havuz hakkındaki inançlarınızın neler olduğu.

Birini bulabileceğinize inanıyor musunuz?

Sevilebilir biri olduğunuza inanıyor musunuz?

İyi bir ilişkiyi hak edecek kadar değerli olduğunuza inanıyor musunuz?

Bir ilişkiyi hak edeceğinize inanıyor musunuz?

Bu konuda başka temel inançlarınız da olabilir. Mesela bir ilişkiyi hak ettiğinize ama sizin kontrolünüz dışındaki faktörlerin bir ilişki bulmanıza engel olduklarına inanıyor olabilirsiniz.

Bu tür inançları, cinsel Pazar değeri gibi kavramlarda görebiliyoruz. Bunlar, “yalnız kalmaktan çok korkuyorum” gibi fikirleri yatıştıran adaptif inançlar.

Temel inançların içten gelip dışarı doğru etki ettiğini düşünmeye meyilliyiz. Bir şekilde tetiklendiğinizde, duygusal olarak kötü hissediyorsunuz ve bu da zihninizde düşüncelere neden oluyor ve bunlar da davranışlar üretiyor. Yani sizin düşüncelerinizi belirleyen bir inanç var. Bu düşünceler de duygularınızı şekillendiriyor, davranışlarınızı şekillendiriyor.

Burada insanların kaçırdıkları nokta, temel inançların sadece düşünceleri değil, aynı zamanda büyük ölçüde algıyı da etkilediği. Eğer sevilemez biri olduğunuza inanıyorsanız, size gelen sinyallerin bazılarını yükselteceksiniz ve bazılarını da alçaltacaksınız. Yani örneğin bir kadın size yeniden görüşmek istediğini söylese ama bir başka kadın mesajlarınıza geri dönmese, zihniniz mesajınıza dönmeyene çok daha fazla takılı kalır. Pozitif bilgiyi filtreleyip dışarıya tutmaya ve etkisini azaltmaya, negatif bilgiyi ise filtresiz bir şekilde içeri almaya, etkisini yükseltmeye eğilimli olursunuz.

Bu problem binlerce yıldır var ama günümüzde bir şey çok ciddi bir şekilde değişti. Artık negatif bilgiyi yükselten ve pozitif bilgiyi alçaltan sadece sizin zihniniz değil. İnternetin kendisi de negatif bilgiyi yükseltiyor ve pozitif bilgiyi alçaltıyor.

Bunu biraz düşünmenizi istiyorum. İnternette hangi sitede olursa olsun ilişkiler konusunda bilgi aradığınızda, sağlıklı ilişkiler içindeki insanların ard arda girişler yazdıklarını görüyor musunuz? Harika giden ilişkilerini paylaşan topluluklar var mı?

İlişki tavsiyeleri ile ilgili bir forumda ne kadar harika bir ilişkiniz olduğuna dair bir şeyler yazsanız ne olur? Yazınız hunharca eksilenir ve böbürlenmek ile, kibirli biri olmakla suçlanırsınız. Forum üyeleri size karşı öfke dolarlar.

İnternette nasıl ilişki bulacağınıza dair on binlerce video var ama harika ilişkim için minettarım tadında video sayısı çok daha az. Zaten kim, harika ilişkim için minettarım videosu izlemek ister ki? Ne gereği var?

Yani bireylerin bireysel çarpıtmalarının yanında internet o bireysel çarpıtmaları daha da arttırıyor. Yani hem kişinin kendisi hem de internet pozitif olanı azaltırken, negatif olanı yükseltiyor. Görünen o ki, bu ikisi beraber, negatifi aşırı şekilde abartırken, pozitifi aşırı şekilde düşürüyorlar. Bunun sonucunda da belli bir algıya sahip oluyoruz.

Yorumlarda bir takipçi, “29 yaşındayım ve bugüne kadar bırakın kız arkadaşı, bir kadının yanına bile yaklaşamadım” diye yazmış. Bu, otomatik düşüncelere güzel bir örnek. “Ama ben diğer insanlar gibi değilim, ben ümitsiz bir vakayım”. “İyi olmadığıma, kimsenin hiçbir zaman beni istemeyeceğine inanıyorum” temel inancından kaynaklanıyor.

Bir başka takipçi cevaben “ben de eskiden senin gibi düşünürdüm ama şu an nişanlıyım” demiş. “Yakın bir arkadaşımın ilk defa 30 yaşında bir kızarkadaşı oldu ve bu kızla milli oldu.”

Problem şu ki, çoğu insan kendine odaklan – kendini geliştir tavsiyesinin çalıştığını ve nasıl çalıştığınız anlatıyor. Ama kimse size ne zaman sonuç alacağınızı söylemiyor. Sonra birkaç sene dediklerini yapıp uğraştıktan sonra bir yerde “zittir et ben bunu bırakıyorum” diyorsunuz. “Bana söylenen her şeyi yaptım ama bu çalışmıyor” diyorsunuz.

Bu tohumdan meyve ağacı yetiştirmeye benziyor. Bir meyve ağacı ektiğimizde, hemen önümüzdeki sene meyve beklemeyiz. Bu meyve ağacının birkaç sene içerisinde olgunlaştıktan sonra meyve vereceğini biliriz.

Başka bir benzetme yaparsak, iş bulmak için üniversiteye gitmeye karar verdiniz ama kimse size ne kadar süre üniversiteye söylemiyor. Bir senedir bu üniversitedeyim ama peki iş nerde derseniz bu çok aptalca. Sonra üniversiteyi bir süre bırakıp geliyorsunuz ve ikinci senesinde de iş nerede diye soruyorsunuz. İnsanlar size sürekli olarak üniversiteye git diyorlar ve siz üç senedir üniversitedesiniz. Ama hala iş yok!

İş ilişkilere geldi mi, kimse size bunun ne kadar süreceğini söylemiyor. Bu nedenle de ne beklemeniz gerektiği konusunda hiçbir fikriniz olmuyor. Peki neden kimse bu konu hakkında konuşmuyor? Zira bu işin ne kadar süreceği, ne kadar süre sonra sonuç alabileceğiniz tamamen kişiye bağlı bir şey. Ama biz burada verilere bakıp olayı bir miktar daha iyi anlayabiliriz.

İlişkiler konusunda size verilen ve kendine odaklanma – kendini geliştirme merkezli tavsiyeler işe yarıyorlar mı? Evet işe yarıyorlar ama sonuç getirmeleri çok uzun zaman alıyor. 3, 4, 5 ve bazı insanlar için 7 sene gibi sürelerden bahsediyoruz.

Sizin için ne kadar süreceğini ve şansınızın ne olduğunu bilemem ama eğer hiç sosyal yeteneğiniz yoksa ve hayatınız hiçbir yere gitmiyorsa, en az bir 5 yıl verin derim.

“Ama ben bunu yapamam, 5 sene çok uzun bir süre, bu kadar sürmesi aşırı depresif bir şey” diyebilirsiniz. Ama size başka ne diyebileceğimi bilmiyorum. 5 sene o kadar da uzun bir süre değil. Bu süre boyunca sosyal yeteneklerinizi geliştirin, iş yaşamınızda bağımsız hale gelin, finansal olarak bağımsız hale gelin, iyi bir fizik yapın, fiziksel ve zihinsel sağlığınızı düzeltin, vs.

Ama bir yandan da ben bunun gerçekten 5 sene süreceğini düşünmüyorum. Burada sihirli bir şekilde çalışan şey şu: siz bir hedef belirlediğinizde, mesela 5 sene verdiğinizde, önümüzdeki 2 sene boyunca pek bir şey beklememeye başlarsınız. Bu işin de, en az beklediğiniz zaman olma ihtimali yüksek.

Az önce ilişkiler subredditteki en tepe yorumu hatırlayın:

“Ben ona yürümeyi bile düşünmüyordum, sadece iyi vakit geçiriyordum. Birkaç hafta sonra bir gece ikimiz de sarhoşken birlikte olduk ve ilişki başladı.”

Bu en başarılı yollardan birisi. Karımla tanıştığımızda romantik buluşmalara gittiğimizin farkında bile değildim. Bana “beni buluşmalara götürüyorsun” diyordu ama ben “hayır, öyle yapmıyorum, sadece sana şehri gezdiriyorum” diyordum. “Sen şehirde yenisin ve ben de sana şehri gösteriyorum. Sen Tayland yemeği seviyorsun ve ben de çok iyi bir Tayland yemeği restoranı biliyorum mesela. Hadi oraya gidelim.”

Kendinize kesinlikle odaklanın ve buna 2-5 yıl kadar süre verin. Ama asıl gerekli olan şey olayın farkında olmamak. Bu garip gelebilir ama bir kez kafanızın içinden çıktınız mı, her şey çok daha kolay olur. Çünkü bunun neden bu kadar zor olduğunuzu düşünürseniz, insanlarla buluşurken kendi kafanızın içinde kalırsanız, diğer insana dikkat veremezsiniz. Bu durumda da onunla empatik bağlantı kuramazsınız. Bunun yerine, kaygılı benliğiniz ile empatik bağlantı kurarsınız. Bunu yaptığınızda da, kaygılı birine dönüşürsünüz.

Burada süreç şöyle çalışır: kadına dikkat vermeyi bırakırsınız. Dikkatiniz dağılmıştır, boş bakmaya başlarsınız ve bu, karşınızdakine rahatsız edici, arıza görünmenize neden olur. Karşınızdaki biraz rahatsız olur ve kafanızın içindeki kaygı da “oh hayır, artık zevk almıyor, artık eğlenmiyor” vs. demeye başlar. Şimdi ne yapmalıyım? Onu nasıl eğlendireceğim?” diye sormaya başlar. “Onu eğlendirmek için ne yapmalıyım?” “

Siz bu kaygılı düşüncelerle dolmaya başladığınızda, kadın yüzünüzdeki muhtaçlığı görmeye başlar ve birdenbire ne olduğunu anlamaya çalışır. Bir kadınla buluştuğunuzda ya da genel olarak, kafanızın içinden çıkmanız, kendinizi ve dikkatinizi dışarı vermeniz lazım.

Sonuç olarak bu işe zaman vermeniz gerekiyor. Muhtemelen ilk bir iki sene bir iş çıkaramayacaksınız. İlk bir iki sene olaya hazırlanıyorsunuz, seviyenizi arttırıyorsunuz ve henüz tam anlamıyla cepheye çıkmıyorsunuz. Ama olay birçok insan için seneler gerektirebiliyor.

Bugün bir erkek için ortalama evlenme yaşı 30. Ama ben 33 yaşındayım ve bekarım diyenlere hatırlatayım, ortalama yaş 30. Yani 35 yaşında evlenen bir sürü erkek de var, 35 yaşında evlenen bir sürü erkek de var.

Size son vereceğim tavsiye, tüm bu süreç ile ilgili hissettiğiniz tüm o kızgınlık %100 haklı ve kesinlikle hakkında bir şeyler yapmanız gereken bir kızgınlık. Umutsuz ve öfkeli hissetmeniz normal.

Kızgın olmanız normal ve bu kızgınlığı ilişkiler pazarının dışında yönetmelisiniz. Çünkü kızgınlık ilişkiler pazarına yansıdığında, sizin ayağınıza çok fena sıkmaya başlıyor. Örneğin birine bir mesaj atıyorsunuz ve görüldü yiyorsunuz. Bu durumda kızgın bir mesaj daha attığınızda, kendi kendinizi sabote ediyorsunuz, olayı kendini gerçekleştiren kehanete çeviriyorsunuz. Zira insanların zerre umrunda olmadığınıza dair temel bir inancınız var ve kızgınlık ile hareket edip insanları kendinizden uzaklaştırdığınızda, bu inancınız güçleniyor. İnsanların uzaklaşma nedeni umurlarında olmamasından çok, o kızgınlığı hissedip rahatsız olmaları. Dışarı kızgınlık sinyalleri gönderdiğinizde ne olacağını sanıyorsunuz? Bir kadının size kızgınlık sinyalleri gönderdiğiniz için aşık olacağını mı düşünüyorsunuz?

Bu zor olacak biliyorum ama duygularınızı ilişkilerin dışında yönetin. Bir terapist ya da yaşam koçu ile çalışın mesela. Arkadaşlarınızla konuşun, Discord’da bağırıp çağırın. Bu negatif duyguları yönetmeniz lazım ama bunu ilişkiler alanı dışında yapın.

Çeviri: Getting a Girlfriend is NOT an Achievable Goal

Hayatımı değiştiren 5 alışkanlık

Bugün sizlerle son birkaç yılda geliştirdiğim, hayatımda en az çaba ve yatırım ile kalıcı değişiklikler yapan, verimliliğimi, esenliğimi ve başarımı ciddi ölçüde iyileştiren 5 alışkanlıktan bahsedeceğim. Bu alışkanlıkların sizin için de geçerli olabileceğini düşünüyorum.

Ben alışkanlık geliştirmekte oldukça zorlanan biri olmama rağmen alışkanlık geliştirmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Hergün eksikliklerimin üstesinden gelmek için irade kullanmak zorunda kalmak oldukça verimsiz.

#1 – Uyandıktan sonraki 30-60 dakika boyunca ekranlı teknoloji kullanmayın.

Teknoloji toplumunda yetiştiğimiz için, sürekli olarak teknoloji kullanmak zorunda hissediyoruz ya da teknoloji her zaman parmağımızın ucunda.

Ben artık uyandıktan sonraki yarım saat ila bir saat arasında teknoloji kullanmıyorum. Ama sabah uyanır uyanmaz teknoloji kullanmamak çok zor zira teknoloji bağımlılık yapıcı bir şey.

Sabahları uyandıktan sonraki teknoloji kullanımıma dikkat etmeye başladım. Sabahları yeni uyandığınızda oldukça uykulu oluyorsunuz. Çalışmak istemiyorsunuz ama çalışmak zorundasınız. Yani sabah uyanır uyanmaz telefona ya da bilgisayara bakma sebebimiz, vakit öldürmek ya da eğlenmek bile değil. Gerçekten iş yapmak gibi oldukça savunulabilir bir nedenden teknoloji başına geçiyoruz.

Ben sabah uyandığımda ilk yapmak istediğim şeyler, e-postalarımı kontrol etmek, takvimime bakmak ve bugün ne yapmam gerekiyordu diye hatırlamak oluyor. Örneğin banyo için bir saatim olup olmadığına bakıp ona göre karar verebiliyorum.

Fakat sabah uyanır uyanmaz günlük işlerime baktığım zaman bunun beni nasıl hissettirdiğine dikkat etmeye başladım. Sabah takvimimi açıp şunu yapmam lazım, sonra şu var, şunu yarına alayım, şunu bugüne alayım, bak şu iş de var derken, duygusal olarak eziliyorum. Bütün bu işler bana, tırmanmam gereken koca bir dağ gibi görünmeye başlıyor ve bunların ağırlığı altında duygusal olarak eziliyorum. Zira yanlış bir şey yapıyorum çünkü sabah uyanır uyanmaz henüz zihinsel olarak çalışmaya hazır bir zihin yapısında olmuyorum.

Peki bunun sonucunda ne yapıyorum? Bu duygusal yükü nasıl yönetiyorum? Başka bir uygulamayı açıyorum. Örneğin Reddit’I açıyorum, bir canlı yayında ne olduğuna bakıyorum. Bunu yaptığımda da, oldukça savunulabilir bir işle alakalı teknoloji kullanımından, duygusal olarak uyuşturan, dopaminerjik bir teknoloji kullanımına geçiyorum. Genellikle de bu döngüye hapsoluyorum. Günün başında, bu tür uyuşturucu ekran kullanımına karşı irade gücümü kullanmak ve kendimi işe sürüklemek zorunda kalıyorum.

Teknoloji kullanımını, uyandıktan 30 dakika ya da 1 saat sonrasına ertelediğimde, duş alıyorum, bir bardak çay içiyorum, bir şeyler okuyorum ve biraz dışarı çıkıyorum. Sonrasında işe başladığımda da daha iyi bir zihinsel durumda oluyorum ve irade pilim hala %100 şarj edilmiş olarak duruyor çünkü bağımlılık yapıcı ekranlı teknolojilerle mücadele etmem gerekmiyor.

#2 – Kafein kullanımını azaltın ya da tamamen kesin.

Ben bu dersi garip bir şekilde öğrendim. Birkaç yıl önce gıda zehirlenmesi yaşadım ve bir süre kahve de dahil hiçbir şey yiyip içemedim. Hasta olmama rağmen birkaç gün sonra kendimi normalden biraz daha iyi hissetmeye başladım. Aynı zamanda öğleden sonra ve akşam, zihinsel olarak ne kadar uyanık olduğuma şaşırdım.

Bunun nedenini araştırdıkça, kafeini kesmem nedenli olduğunun farkına vardım. Kafein ile ilgili anlamanız gereken birkaç çok önemli şey var. Bunlardan birincisi, kafeinin aslında size enerji vermediği. Kafeinin nörobiyolojik mekanizması, adenozin alıcılarını bloke etmek şeklinde.

Hücrelerimizdeki temel enerji molekülü ATP. ATP yaktığımızda, ortaya adenozin çıkıyor. Daha fazla adenozin, beynimize yorgun olduğumuzu, çok fazla enerji tükettiğimizi sinyalliyor. Sonra uyuduğunuzda, bu adenozin birikimi temizleniyor ve tüm bu adenozin, ATP üretiminde kullanılıyor.

Kafein size enerji vermiyor. Kafeinin tek yaptığı, sizin yorgunluk sinyallerinizi uyuşturmak. Bunu bilmeniz önemli zira siz daha fazla kafein tükettikçe, vücudunuzda çok daha fazla yorgunluk biriktiriyorsunuz.

Şimdi gelin kafein kullandığımızda ne olduğunu ve kafein kullanmayı bırakmanın neden zor olduğunu anlamaya çalışalım.

Beyinde bağımlılık konusunda çok basit bir prensip var. Bir şeyin fayda etkisi ne kadar hızlı ise, o şey o kadar bağımlılık yapıcıdır. Kafein kullanır kullanmaz, odaklanmamızda artış sağlarız. Hergün yapacak önemli şeylerimiz olduğu için, odaksız olmanın maliyeti yüksektir ve bu nedenle de hemen kafeine yöneliriz. Kafein aldıktan sonraki birkaç saat, gerçekten de bir sürü şey üzerinde çalışabiliriz.

Kafeinin etkisi azldıkça, daha uyuşuk olmaya başlarız ve akşama doğru gerçekten çok yorgun oluruz. Çalışamamaya başlarız ve paniğe kapılırız. Bunun üzerine de daha fazla kafein alırız ve kafeine bağımlı hale geliriz.

Kafein kullandığınızda, gün içinde yüksek seviyede verimli olduğunuz bir zaman dilimini, düşük seviyede verimli olduğunuz bir zaman dilimi izler.  Önce “enerji patlaması” yaşarsınız ve kafein harika dersiniz. Ama sonra da “enerji çöküşü” yaşarsınız ve ne kadar büyük bir çöküş yaşarsanız, beyniniz o kadar çok “daha fazla kafeine ihtiyacım var” şeklinde öğrenir. Sonra da bu yüksek “enerji” – “enerji çöküşü” döngüsüne gireriz ve bu döngü de uzun vadede bizi negatif etkiler.

Peki kafeini nasıl azaltacaksınız ya da keseceksiniz? Öncelikle, kafein alımınızı erteleyin. Birçoğumuz, kafein alana kadar zombi gibi geziyoruz ama uyandıktan sonra ilk 30 dakika boyunca kafein almayın. Kafein almadan sabah duşunuzu alabilirsiniz.

Kafeini kesmek için bundan sonra yapacağınız şey ise bariz: daha iyi ve yeterli uyuyun. Yeterince dinlenmediğiniz zaman kafeini kesmek çok zor.

Ve son olarak da, gün içinde enerjinizin çökeceğini bilerek, mümkünse öğle ya da ikindi zamanı bir süre uzanabilirsiniz. Ben çoğu zaman uykuya dalmıyorum, sadece gözlerimi kapıyorum ama bu bile bana oldukça faydalı oluyor.

Kafeini kesmek ilk 3-4 gün zor olacak ve bunu önceden bilin. Bunun en önemli öğesi, gece iyi ve yeterli uyku almak.

#3 – Volta atın.

Şimdi paylaşacağım alışkanlık, benim hayatımda devrim yaptı ve aynı zamanda yapması çok kolay bir şey. Artık günde birkaç kere ayağa kalkıyorum ve bir o yöne, bir tersine volta atıyorum.

Bu sana nasıl bir fayda sağlıyor ki diye sorabilirsiniz. Bu sorunun cevabı, neden volta attığımızda ve volta atmanın neyin yerine geçtiğinde.

Çalışırken yoruluyoruz ve dikkatimiz dağılıyor. Peki yorulup dikkatimiz dağıldığında ne yapıyoruz? Cep telefonu gibi ekranlı cihazlardan birini açıyoruz ya da bilgisayar ekranında başka bir pencere açıyoruz. Youtube, Twitter, Reddit, vs. açıyoruz ve bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz.

Bu uygulamaları kullanırken bilmeniz gereken ilk şey, bu uygulamaların sizin onlarla etkileşiminizin yoğunluğunu arttırmak için tasarlandıkları. Sadece bir Youtube videosu izleseniz bile, size tavsiye edilen videolar hemen yan tarafta, videonun içinde veya sonunda sıralanıyor. Sadece bir dikkat dağıtma, iki dikkat dağıtmaya, üç dikkat dağıtmaya ve dört dikkat dağıtmaya dönüyor. Birçok durumda, 5 dakikalık dikkat dağıtma, bir saatlik dikkat dağıtmaya dönüyor.

Bu uygulamaları kullanırken bilmeniz gereken ikinci şey de, bunların zihninizi daha da yormaya meyilli oldukları. Örneğin Twitter’ı açtığınızda, dünyada kötü giden her şeyi görüyorsunuz. Bu sizce işe geri dönmenize yardımcı mı oluyor? Genel olarak konuşursak, döngüye dikkat ederseniz, Twitter açıp kullandıktan sonra çok yorulduğunuzu göreceksiniz. Sonunda Twitter’dan sıkılıp işe döndüğünüzde, çalışmak için bir seviyede, zihinsel olarak tükenmiş olacaksınız.

Volta atmak iki şekilde faydalı. Bana bir saate patlayacak ya da beni zihinsel olarak tüketecek bir dikkat dağıtıcıya kaçmamı engelliyor. İkincisi, volta atmak sizin zihinsel negatif birikiminizin gazını alıyor.

İnternette çileden çıkarıcı içeriklerle etkileşime girdiğinizde, duygularınız ateşleniyor ve işe konsantre olmanız zorlaşıyor. Volta attığınızda ise zihniniz de bir şekilde oradan oraya dolanıyor. Bunu açıklamak için en uygun kelimeleri bulmakta zorlanıyorum ama internet sizin zihninizde basıncı arttırırken, volta atmak azaltıyor. İnternet ile rahatsız oluyorsunuz, volta atarak rahatlıyorsunuz.

İşe ya da çalışmaya ara verdiğinizde, bilgisayar ekranından ya da herhangi bir ekrandan uzak kalın. Hem kan dolaşımınız düzelsin hem de bir ileri bir geri yürüyerek kaslarınız rahatlasın.

Volta atmak aynı zamanda bir sonraki alışkanlık ile de alakalı ve ona olanak sağlayan bir alışkanlık.

#4 – Kendinize düşünmek için zaman verin.

Bu alışkanlık oldukça ilginç zira ben, insanlık olarak, düşünmek için zaman ayırmayı unuttuk.  10 bin yıl önce, insanların düşünmek için bol bol vakti vardı. Bir çiftçi olsanız bile, tarlada ya da ahılda monoton bir iş yaparken bile düşünmeye vaktiniz oluyordu.

İnsan beyni, düşük zihinsel aktivite sırasında işleme diyebileceğimiz bir fonksiyona sahip olacak şekilde evrim geçirmiş. Birçok uyaran tarafından sürekli bombardıman edildiğimizde, oturup bunları işlemeye zamanımız olmuyor ve bugün toplum olarak sürekli bir şeyler yaparak bu tür bir işlemek için hiç zamanımız olmuyor. Bunun yerine bazı insanlar, yoğunlaştırılmış basınç alma diyebileceğimiz şeyler yapıyorlar. Terapiye gidiyorlar, meditasyon gezisine gidiyorlar ve tüm o zihinsel işlemeyi, küçük bir zaman dilimine sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bunlar faydalı şeyler.

Duşta gelen düşünceler diye bir fenomeni duymuşsunuzdur. Birçok insana duşta güzel düşünceler geliyor ve bu insanlar kendilerini iyi hissediyorlar. Duşta kendinize düşünmek için bir zaman veriyorsunuz ve zihninize düşünmesi için zaman vermek, hayatınızda devrim yaratacak bir alışkanlık.

#5 – Tüketimi, üretime çevirin.

Bu son alışkanlık, muhtemelen en önemli alışkanlık.

Artık çok daha fazla oranda tüketici haline geldik. Sesli kitaplar, youtube videoları, sosyal medya, video oyunları, porno, vs. tüketmeye büyük zaman harcıyoruz. Bir şeyler yaparken bile podcast tüketmeye devam ediyoruz.

Birçoğumuz, bu tür tüketimi kutsuyor. Günde bir kitap okumayı, 2 podcast dinlemeyi, vs. çok takdir edilesi bir şey olarak görüyor. Ama ben bunları yaparken sadece tükettiğimi, tükettiğimi ve daha çok tükettiğimi fark ettim. Ve eğer başarılı olmak istiyorsam, yapmam gereken tüketmek değil, üretmek.

Beni yanlış anlamayın. Okumak, öğrenmek gerçekten faydalı olabilir ama dünyaya bir değer vereceksem, gerçekten bir değer kazanacaksam, bu üretimden geliyor, tüketimden değil.

Ben, daha çok üretmek, daha az tüketmek için bir şeyler yazmaya başladım. Ama üretken bir insan olmanın birkaç problemi var. Ama bir numaralı problem, bir ürün üretmek. Eğer yazar olmayacaksanız, yazmanızın bir anlamı yok. Eğer müzisyen olmayacaksanız, müzik üretmenizin bir anlamı yok. Bu nedenle de, üretici süreci bir ürün ile birleştirdim.

Ama yaratıcı süreci bir kez ürün ile birleştirdiğinizde, işler çok zorlaşır. Zira bir kitap üretmek için yazıyorsam, yazmaya başladığım andan itibaren, mükemmeliyetçilik ile problem yaşamaya başlarım. “Bu yeterince iyi değil, bu yeterince iyi değil, …” diye düşünürüm. Bir yandan da bir yayıncı bulmalı mıyım, insanlar bunu sevecek mi gibi soruları düşünürsünüz. Sonra da yazar blokajına toslarsınız. Daha çok öğrenmeli, daha çok araştırmalıyım dersiniz.

Benim tavsiyem, sadece tüketmek yerine, üreten olun. Bugüne kadar tek bir kitap bile yayınlamadım ama bir sürü kitap yazdım. Burada amaç, pasif bir tüketici olmaya son vermek.  Bir kez üretici süreç ile uğraşmaya başladınız mı, birçok sorundan kurtulacaksınız.

Bir şeyler yaratarak tüketimden üretime geçmek neden zor? Zira üretimi bitmiş ürünlerle ilişkilendiriyoruz. Başarılı olmak istiyoruz. Hiç kimse okumayacaksa bir kitap yazmanın hiçbir anlamı yok. Ben bunlara kesinlikle katılmıyorum. Tüketimi tamamen bırakın demiyorum. Tüketim için harcadığınız zamanın %10-%20 kadar üretime dönüşmeli.

Eğer alışkanlık edinmekte zorlanan biriyseniz, bu alışkanlıkları geliştirmeye birinciden başlamanızı tavsiye ederim. Önce uyandıktan sonraki 30-60 dakika boyunca teknolojiden uzak durun. Sonra kafeini kesin. Sonra volta atmayı alışkanlık haline getirin. Volta atmak hem çok kolay, hem de size düşünmeniz için zaman veren bir alışkanlık.

Kendinize düşünmek için zaman verdikçe, o düşüncelerin bazılarını gerçek hayata koyun ve bir şeyler üretmeye başlayın.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 ve 201 kitaplarımıza da bakabilirsiniz.

Kaynak (Youtube): 5 Habits that Changed My Life

Kadın üstünlükçü söylem ve erkeklerde pozitif sevginin negatif ifadesi

Sanırım ilişkilerin bu kadar karmançorman olması sadece bizim ülkemize has!

Türkiye’de büyük bir çoğunluk maalesef ülke dışında ne olduğunu pek bilmiyor. Dil bariyeri de var tabii. Bugün internette ilişkiler konusunda en çok konuşulan konu, kadın erkek ilişkilerinin karman çorman, darmadağın hali.

Türk kızlarının genel durumunun bunda etkili olduğunu düşünüyorum.

Here we go.

Kusursuz olduklarını düşünmeleri, asla kendilerini elestirmemeleri, özgüvensiz olmaları gibi bir çok sebep olabilir.

Bu düşüncelere ben kadın üstünlükçü düşünceler diyorum. İstisnaları olsa da genellikle kadınlara ulaşımı kısıtlı erkeklerde veya yaşı itibarıyla doğal olarak ergenliğin ya da 20’li yaşlarının ilk yıllarının hüsranı dönemini yaşayan erkeklerde yaygın.

Bu kadın üstünlükçü düşüncelerden en kısa sürede kurtulmanızı şiddetle tavsiye ederim. Kadınlar çoğunlukla bilinçaltında kadınları üstün yaratıklar olarak gören erkeklere karşı öyleler.

Bu düşünceye sahip birçok erkek kadınların kıçlarını başka erkekler kaldırdığı için kendilerine böyle davranıldığını sanıyor. Bu tür narsist kadın var, çok var ve özellikle online dünyada çok rastlayacaksınız. Ama çoğu kadın siz onlara aşağıdan baktığınız için size tepeden bakıyor.

Bunu yazınca şu cevabı aldım.

Yorumunuzda katıldığım yerler var ama siz de şu erkekleri genelleyici yorumlarınız hakkında biraz düşünün bence! Ek olarak (sonradan yazdım)
Bütün Türk kızlarının böyle olduğunu düşünmüyorum. Aynı şekilde biz erkeklerin de bir çok konuda hatalarımızın olduğu bir gerçek

Türk kızlarının genel durumunun yazan birinin bana genelleme yapıyorsun diye çıkışmasına güldüm ama devam edelim. Piyasada dolaşımda olan hata kalıpları o kadar kısıtlı sayıda ve yaygın ki, genelleme yapmak çok mantıklı. Ayrıca genel duruma tavsiye verilir, sizin karşılaştığınız birkaç istisna duruma değil.

Ayrıca genelleme yapmadan bilimsel bir şey de yapamazsın. No More Mr. Nice Guy diye bir kitap da yazamazsın. İnsanlara tavsiye bile veremezsin.

Beni tanımıyorsunuz ve belli bir kalıba sokmaya çalışıyorsunuz.

Seni tanımıyorum ama ağzından çıkan kelimeleri çok iyi tanıyorum. Carl Jung insanların ideolojileri yoktur, ideolojilerin insanları vardır der. İdeolojilerin insanları da kalıp kelimelerle konuşurlar.

Sizi bir şeye ikna etmeye çalışmayacağım buna gerek de yok..

Benim de sizi bir şeye ikna etmeye niyetim yok.

Neredeyse bir çok videonuzu detaylı izlemiş birisi olarak bir çok düşüncenize katılmakla beraber; bazı olgu ve durumlara yeterince katmanlı ve analitik bakabildiginizi sanmıyorum.

Her olgu ve duruma derin baktığımı iddia edemem ama buna yeterinceden fazla derin ve analitik baktığıma eminim.  Ayrıca pratik ve düzeltmeye yönelik de bakıyorum.

Evet benim de kızlar ile alakalı önyargılarım oluşmuş olabilir ve bunun sorumluluğunun büyük bir kısmını üzerime de alıyorum.

Mesela? Yukarıda yazdığın şeyde bunun zerresi yok.

Yalnız siz neden insanlarda herhangi bir yanlış bulduğunuzu sandığınızda direkt eleştirme ihtiyacı duyuyorsunuz.

İnsanlarda herhangi bir yanlış gördüğümde direkt eleştirme ihtiyacını neden mi duyuyorum? İnsanlar yanlışlarını görüp de düzeltsinler diye ?!?

Neden daha derine inip bir şeyleri anlamak yerine hemen herşeyi kafanızdaki belli kalıplara uydurmaya çalışıyorsunuz?

Daha derine iniyorum zaten. Daha derine inip tecrübe ettiğin kadın davranışına sadece ve sadece kadınlara aşağıdan bakan erkeklerin maruz kaldığını (genel olarak tabii yoksa herhangi bir erkeğe öyle davranacak azınlık da olsa bir kadın grubu var) söylüyorum.

Anladığım kadarıyla gençlere mesaj vermek istiyorsunuz bunu bazen yanlış bir tarzda (doğru iletişim kurmaya çalışmadan suçlayıcı bir şekilde) yapmanız üzücü maalesef…

Yanlış olan ne? Derinlerdeki zayıflıklarına egolarını kırmak ve canlarını sıkmak pahasına yüzlerine vurup değişmeleri için bir fırsat yaratmak mı, yoksa “aslanım siz iyisiniz de işte ah bu Türk kızları” diye sırtlarını sıvazlayıp değişmeden yaşayıp ölmelerine katkıda bulunmak mı?

Daha iyi bir yaşam kitabının en sevdiğim bölümlerinden birisi kendini sevmek neden yeterli değil bölümü. Burada Dr. K erkekler için çalışır mantığın, pozitif sevginin negatif ifadesi olduğunu anlatıyor:

Bu aynı zamanda erkeksi bir şey, yani erkekler olarak biz, olumlu bir sevginin olumsuz ifadesi denilen bir şey yapıyoruz. Araştırmalara göre bunun birkaç bakımdan olumlu bir şey olduğu ortaya çıktı. Yani eğer bir dereceye kadar kendinizden tiksiniyorsanız veya kendinizden nefret ediyorsanız, bu olumsuz ifadeye sahipseniz, bu çok onaylayıcı olabilir, değil mi? Çünkü başka birisi size “Ne kadar ezik olduğunu görebiliyorum, teknik olarak haklısın, ama bu gerçekle ne yapacaksın” diyor.

Askere yeni alınanların psikolojisinden keşfettiğimiz gerçekten önemli şey şu; altında sizin başaracağınıza dair inanç olduğu sürece, olumsuz ifadeler kullanmak sorun değil. Sonunda aslında keşfettiğimiz şey, acemi birliğinin insanlara “azim” denen bu psikolojik kavramı geliştiriyor. Azim/İrade, tüm bu kendini sevme ve kendine şefkat gibi şeylerin tam zıttı.

Kadınlar birbirlerine “şekerim sen böyle şişman ve kıllı da güzelsin, onlar sana egolu davranıyorsa onların kaybı” diye cesaret verirler. Erkekler birbirlerine “lan şişkosun, burnun kulağın kıllı, sana egolu onlar ayı, azıcık zayıfla, şekle gir düdük” derler. Erkekler birbirlerinin duygularını incitirler, acımasız görünürler ama emin olun bu, “şekerim erkekler böyle işte domuz hepsi sen üzülme” diye pohpohlanıp hep şişman ve kıllı kalmaktan çok daha şefkatli ve karşındakini umursayan bir tavırdır. Kendinizi sevmekle yetinmeniz, kendinizi gittikçe kötüleşen bir cinsiyet karşısında kurban hissetmeniz ve bunların altındaki neden yüzünüze vurulunca karşınızdakini yanlış iletişim kurmakla suçlamanız size zarar verir, başkasına değil.

Bizim camiada bir laf vardır. Kadınlar betalara kurallar koyarlar, alfalar için kuralları aşarlar diye. Bu alfa – beta lafları bayatladı ama bunun özündeki gerçek önemli. Siz eğer azıcık güçlenirseniz, azıcık olaya hakim olursanız, dün karşınızda kendilerini kusursuz sanan, eleştiri kabul etmeyen, burnundan kıl aldırmayan kadınlar, bugün sizin yanınızda mütevazi olmaya başlıyorlar. Değişen de sadece siz olmanıza rağmen.

Ama siz bilirsiniz. Güçlenip hemen her kadının size mütevazi davranmasını mı tercih edeceksiniz yoksa çoğu kızın egolu, kusursuz olduğunu düşünen tavırlarla yaklaştığı erkekler olarak mı yaşayacaksınız tercih sizin.

Yeri gelmişken bir daha söyleyeyim. Maalesef artık birçok erkeğin erkekler için manizm mi desek feminizmin aynısı bir zihin yapısına düştüğünü görüyorum.

– Karşı cins her konuda avantajlı, düzen onların elinde, onlar için çalışıyor.

– Bizim cinsimiz kurban, iyi niyetli, ezilen taraf. Karşı cins çok dejenere, şeytani, güçlü ve bu gücü bize karşı kullanıyor.

– Evlenmeyin, karşı cinse değer vermeyin. Kariyer yapın, para kazanın, aileyi vs. boş verin. Aile ve çocuk karşı cinsin sizi boyunduruk altına aldığı bir kurum.

Bunlar madde madde radikal feminizm söylemi. Erkek egemen düzen kuramının aynadaki yansıması. Bu nedenle başta ideoloji dedim zira bu bir ideoloji ve sosyal medyadan korkunç bir hızda yayılıyor. Buna kapılırsanız, radikal feminizme kapılan kadınların sonradan yaşadığı gibi beter bir pişmanlık yaşama ihtimaliniz yüksek.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

 

Çocukluktan Yetişkin İlişkilerine Güvenli Bağlanma Stili

Giriş yazısı için Bağlanma Stilleri ve İlişkilerdeki Rolleri
Bir önceki bölüm Dengesiz Bağlanma Stili: Sebepleri ve Belirtileri

Güvenli Bağlanma nedir?

Güvenli bağlanma şekli batı toplumunda en yaygın şekilde görülen bağlanma şeklidir. Araştırmalara göre Avrupa Birliğinde yaşayan insanların aşağı yukarı yüzde 66sı güvenli bağlanma şekline sahip.

Bu bağlanma şekline sahip insanlar özgüvenli, sosyal, sıcak ve kolay iletişim kurulan insanlardır. Hislerinin farkındadırlar ve hislerini kolayca ifade edebilirler. Ayrıca derin, anlamlı ve uzun süreli ilişkiler kurma eğilimindedirler.

Güvenli bir şekilde bağlanan yetişkinler iş hayatında bile daha çok sevilirler.

Güvenli bağlanan çocuk yetiştirmek isteyen ebeveynlerin konuyu araştırmaları ve varsa kendi bağlanma sorunlarını çözmeleri faydalı olabilir.

Güvenli bağlanmayla alakalı sık sorulan sorulara göz atalım:

  • Bağlanma teorisi nedir?
  • Erken çocukluk döneminde bu bağlanma nasıl oluşur?
  • Çocuklarda güvensiz bağlanmanın gelişmesine ne sebep olur?
  • Çocuklar güvenli bağlanmayı nasıl geliştirir?
  • Güvenli bağlanmayı geliştirmek için gerekli beş koşul nelerdir?
  • Yetişkin bir ilişkide güvenli bağlanmanın on yaygın belirtisi nedir?
  • Güvenli bağlanan bir yetişkini fark ettiren  üç ipucu nedir?
  • Bir yetişkin olarak güvenli bağlanma geliştirebilir misiniz?

Bağlanma Teorisi Nedir?

İnsanlar genelde terapistlerin “çocukluk dönemiyle alakalı” sorular sorması üzerinden espiri yaparlar. Her konuda olmasa da, ilişkiler üzerine bir terapiste giderseniz, kesinlikle “çocukluğunuz” hakkında sorulara maruz kalacaksınız.

Neden? Cevap, tarihi 1950’lere kadar giden Bağlanma teorisinde.  Psikiyatrist ve psikanalist John Bowlby’ye göre ebeveynlerimizle (veya bize bakan kişilerle) erken dönem ilişkilerimiz, hayatımız boyunca ilişkileri algılama ve hareket etme şeklimizi etkiler.

Peki bu nasıl tam olarak nasıl olur? Bebekler/çocuklar olarak ebeveynlerimize veya bize bakan kişilere bağımlıyız. Hayatta kalmak için onlara ihtiyacımız var, bu yüzden onlara bağlanmaktan ve bize iyi bakacaklarına güvenmekten başka seçeneğimiz yok.

Çoğu durumda, ebeveynler yapabileceklerinin en iyisini yaparak bizim tüm taleplerimizi karşılamaya ve bize sıcak ve doğal bir ortam yaratmaya çalışırlar.

Eğer onlar bizim ihtiyaçlarımıza uyum sağlar ve cevap verirlerse, onlarla güvenli ve istikrarlı bir ilişki ve dolayısıyla güvenli bir bağlanma şekli inşa edebiliriz.

Ancak eğer ihtiyaçlarımız karşılanmıyorsa ya da ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı algısına kapılıyorsak, büyük olasılıkla güvensiz olarak sınıflandırılan üç bağlanma şeklinden birini geliştiririz.

Güvensiz Bağlanmaya Ne Sebep Olur?

Güvensiz bağlanma şekilleri genellikle yanlış ebeveynlik, çocukluk travması veya istismardan kaynaklanır.

Güvensiz bağlanmak bireyin zihinsel sağlığı, sosyal davranışları ve yetişkinlikte istikrarlı ve uzun süreli yakın ilişkiler kurma yeteneği üzerinde güçlü bir olumsuz etkiye sebep olabilir.

Mükemmel ebeveyn diye bir şeyin olmadığını unutmayın.

Bize bakan insanlar büyük olasılıkla bizi büyütürken hatalar yaptı ve biz de bazen ebeveyn olarak işleri batırırız (batıracağız). Bu mutlaka bağlanma sorunları yaşadığımız veya bu sorunlarla çocuk yetiştireceğimiz anlamına gelmez. Çocukların yaklaşık üçte ikisinin güvenli bağlanma şekli geliştirdiğini unutmayın.

Çocuklarda güvenli bağlanma şekli nasıl geliştirilir?

Bir çocuk dünyaya geldiğinde kendiliğinden ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılamasını bekler.

Bebek, ebeveynlerine bir şeylerin ters gittiğini bildirmek için sorunlarını fiziksel şekilde dışa vurur (ağlamak gibi) ve onların sorunu çözeceğine güven duyar.

Çocuklarını güvenli bağlanma şekliyle yetiştirmeyi başaran ebeveynler, bu güveni asla kırmazlar. Ancak bu her zaman göründüğü kadar basit değildir.

Güvenli bağlanma şekline sahip bir çocuk yetiştirmeye kararlıysanız, ebeveyn olarak dikkate almanız gereken beş temel şart vardır.

  1. Çocuğa Kendini Güvende Hissettir

Her şeyden önce, bir ebeveyn olarak çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini istersiniz. Çocuğunuz korunduğunu hissederse kendini güvende hisseder.

Bebek ve yeni yürümeye başlayan çocuk için güvenlik, anneye yakınlık anlamına gelir; anne besinin, sıcaklığın ve korumanın kaynağıdır.

. Tehlike, anneden ayrılma; konfor alanından kopma anlamına gelir.

Uyumlu bir anne son derece koruyucudur ancak bunaltıcı, müdahaleci veya dikkate almayan bir anne değildir. Çocuğuna dünyayı keşfetmesi için alan ve özgürlük verir, ancak çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayacak kadar yakınında olur

Bebek çok uzağa gittiğinde ve korktuğunda, ona koşabileceklerini ve onu sıcak, koruyucu bir kucaklamayla, dünyaya karşı güvende olacak şekilde sarabileceklerini bilirler

Bu şu mesajı verir: “Güvendesin. Seviliyorsun. Sevimlisin.”

  1. Çocuğa görüldüğünü ve bilindiğini hissettir

Uyumlu ebeveynler bebeklerinin verdiği ipuçlarını doğru bir şekilde okuyabilir ve onların ihtiyaçlarına doğru bir şekilde yanıt verebilirler.

Uyumlu yanıtlar, bebeklere davranışlarının etkileri hakkında bilgi verir.

Çocuklar bir ihtiyacın sinyalini verdiklerinde hızlı, öngörülebilir ve doğru bir yanıt bekleyebileceklerini öğrenirler.

Bebeğin vardığı sonuç, erkenden başlayan hayatının üstünde kontrole sahip olduğu hissidir.

Acıktığımı sinyallediğimde, karnım doyuyor

Yorgun olduğumun sinyalini verirsem, ebeveynim beni sallıyor ve uyutuyor.

Üzgün olduğumu sinyallediğim zaman, ebeveynim beni rahatlatıyor.

  1. Çocuğa rahat, sakin ve güvende hissettir

Uyumlu ebeveynin kolları açık ve davetkardır.

Çocuk sıkıntılı olduğunda, ebeveyn çocuğu teskin eder ve rahatlatarak yeniden sakinleştirir.

Çocuğun sıkıntılarını ve hayal kırıklıklarını yönetmesine yardımcı olmak, onun içsel bir sakinleşme ve rahatlama modeli geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Zamanla çocuk kendi sıkıntısını yönetme ve kendini sakinleştirme yeteneğini geliştirecektir.

  1. Çocuğuna Değerli Hissettir

Değerli hissetmek bebeklik döneminde başlar ve sağlıklı özsaygı gelişiminin temelidir.

Çocuklarını sağlıklı bir özsaygıya sahip yetiştiren ebeveynler, çocuğun ne yaptığından çok, kim olduğundan duydukları memnuniyeti defalarca dile getirirler.

Yapılandan ziyade olana odaklanırlar.

Bu tür ebeveynler, çocuğa ve çocuğun yaptığı hemen hemen her şeye “memnuniyetlerini ifade eder”

5.Çocuğa keşfetme konusunda desteklendiğini hissettir

Son olarak çocukların dünyalarını sevinçle ve güvenli bir şekilde keşfedebilmeleri için desteklendiklerini hissetmeleri gerekir.

Buna destek olan ebeveynler çocuklarına derin bir güven duyar ve ona her zaman bir güvenlik ağı sağlar. Çocuklarının hayatına derinlemesine dahil olan ebeveynler, çocuğa alan tanır ve onu özerkliğe ve bağımsızlığa doğru iter.

Bu güvenlik duygusu çocuğun keşfetmesine, anlamasına, başarılı olmasına ve başarısız olmasına olanak tanır; ve böyle bir keşif yoluyla çocuk iyi, özerk, güçlü ve benzersiz bir benlik duygusu geliştirir.

Çocukla beraberken mümkün olduğunca öngörülebilir olun

Şimdi çocuğun size olan güvenini kırmama konusuna dönelim. Buradaki anahtar ayrıntılarda değil, ebeveynliğe yönelik genel yaklaşımınızda yatmaktadır. Tek tük yapacağınız küçük hatalar, çocuğunuzun size güvensiz bir şekilde bağlanmasına neden olmayacaktır.

Ancak hedeflemek isteyebileceğiniz birkaç şey var. Ebeveynlerdeki Tutarsızlık Çocuklarda güvensiz bağlanma şekillerinin gelişimi için ana risk faktörlerinden biridir.

Stratejinizi çok sık değiştirmeyin. Ne bekleyeceğini bilmek çocuğa istikrar ve sakinlik duygusu sağlar. Çocuğunuzun her zaman gergin olmasını istemezsiniz.

Çocuğunuzla güvensiz bir bağ kurmanın bir diğer ana risk faktörü de kendi duygularınızın ve duygusal ihtiyaçlarınızın farkında olmamanızdır. Eğer siz de güvensiz bir bağlanma şekline sahipseniz, bunu bir sonraki nesle aktarmanız muhtemeldir.

Dolayısıyla, bağlanma sorunlarınız olabileceğinden şüpheleniyorsanız, yakınınızdaki biriyle, bir terapistle veya kişisel gelişim kitapları ve çevrimiçi kurslar aracılığıyla bunları anlamak iyi bir fikir olabilir.

Burada son bir not: sakin olun. Ebeveynliğinizin veya çocuğunuzla olan ilişkinizin her ayrıntısı üzerinde stres yapmanıza gerek yok: güvenli bağlanma tamamen çocuğun size ve sizin sevginize olan güveniyle ilgilidir.

Yetişkin ilişkilerinde güvenli bağlanmanın 10 işareti

  • Bir ilişkideki duygu ve hisleri ayarlayabilme
  • Yalnızken amaca yönelik güçlü davranışlar
  • Başkalarıyla bağ kurma, onlara açılma ve onlara güvenme konusunda iyi olma
  • Hayatta neyle ilgili olduğunuzu ve hangi amacı gerçekleştirmek istediğinizi bilmek
  • İhtiyaçlarınızı etkili bir şekilde iletebilme
  • Çevrenizdeki dünya üzerinde bir etkiniz olduğunu hissetmek
  • Yakınlık ve karşılıklı bağımlılık konusunda rahat olma
  • Partnerinizden aktif olarak duygusal destek isteyin ve aynı zamanda partnerinize duygusal destek de verin
  • Yalnız kalmanın rahatlığı ve bu zamanı keşfetmek için kullanma
  • Bir ilişkide nasıl olduğunuzu yansıtma konusunda güçlü kapasite

Yetişkinlerde güvenli bağlanmayı bulmak için 3 ipucu

Güvenli bağlanma şekline sahip yetişkinler, sosyal temaslar, bağ kurma ve yakın ilişkiler söz konusu olduğunda daha kolay olma eğilimindedir. Duygularının ve duygusal ihtiyaçlarının farkındadırlar ve bunları hem deneyimleyebilir hem de ifade edebilirler. Açık ve basittirler ve aşırıya kaçmazlar.

  1. Kendine olumlu bakmak

Güvenli bağlanan yetişkinler kendileri hakkında olumlu bir görüşe sahiptirler. Değerli olduklarını veya sevgiye layık olduklarını hissetmek için güvenceye ihtiyaçları yoktur. Ancak bu onların yakınlığı veya duygusal yakınlığı reddettikleri veya istemedikleri anlamına gelmez. İlişkilerde olduğu gibi kendi başlarına da kendilerini iyi hissederler.2. Başkalarına Olumlu Bakmak

Bu bireyler aynı zamanda başkalarına karşı da olumlu görüşe sahiptirler. Partnerlerine güvenme eğilimindedirler ve kıskanç olma ihtiyacı hissetmezler ya da sevdiklerinin niyetlerinden şüphe etmezler. Sevgi gösterilerini korkmadan veya kafa karışıklığı yaşamadan kabul edebilirler. Güvenli bağlanma şekline sahip kişiler genellikle sıcakkanlı, sevgi dolu ve sevecen kişilerdir. Anlamlı ve uzun süreli romantik ilişkiler kurmayı ve sürdürmeyi hedefler ve bu becerilere sahiptirler. Yakınlık konusunda rahattırlar ve başkalarıyla kolayca bağ kurarlar.

  1. Çocukluğa Olumlu Bakmak

Güvenli bağlanan yetişkinler çocukluklarına ilişkin olumlu bir bakış açısına sahip olma eğilimindedirler. Çocuklukları mükemmel geçmemiş olsa bile geçmiş deneyimleri üzerinde düşünebilir ve bunları anlamlandırabilirler. İyiyi takdir edip kötüyü anlayıp yoluna devam ederler.

Yetişkinlikte güvenli bağlanma şekli geliştirebilir misiniz?

Yukarıda açıklanan profille eşleşiyorsanız, muhtemelen biraz zaman ayırıp buna minnettar olmalısınız.

Anne babana teşekkür et. Bağlanma şeklinizin tamamen güvenli olmadığından şüpheleniyorsanız, onu değiştirip güvenli hale getirip getiremeyeceğinizi merak ediyor olabilirsiniz.

İyi haber şu ki, bir yetişkin olarak güvenli bağlanma geliştirebilirsiniz.

Öncelikle güvensiz bağlanmanın üç türünü tanımak iyi bir fikir olabilir.

Bazı makaleleri okumak, resmin neresinde durduğunuza dair size daha iyi bir fikir verebilir. Belirli bir profille tam olarak eşleşmeniz gerekmediğini unutmayın. Siz eşsizsiniz ve eşsiz bir yaşam geçmişiniz var.

(150 sayfa – PDF & EPUB)
(Shopier sepetinde 138 TL ve üzerinde %30 indirim var.)

Siyah beyaz düşünme

Siyah – beyaz düşünme amigdalada(*) ve hipokampusda(**) duygusal aktiviteye işaret eder. Bu da, duygusal olarak yüklendiğiniz ve mantıklı düşünemediğiniz yani duygusal düşündüğünüz anlamına gelir. Çok fazla oranda siyah – beyaz dili kullanan insanlar duygusal düşünürlerdir.

Mantıklı konuştuklarını, acı gerçekleri söylediklerini düşünürler ama gerçekten mantıklı düşünemezler. Çünkü gerçek dünya nüanslarla doludur ve çok az şey siyah – beyazdır. Siyah – beyaz düşünenler gerçeklikten kopukturlar.

Siyah – beyaz düşünen insanlara meydan okuduğunuzda, itiraz ettiğinizde, karşıt görüş bildirdiğinizde, aşırı derecede duygusal tepkiler verirler. Sözlerinde mantık kullanırlar ama mantığın arkasında büyük bir duygusal yük vardır.

Eğer böyle düşünen biriyseniz, siyah – beyaz düşünce şeklinizin farkına varmalısınız. Eğer “ya hep ya hiç” şeklinde düşünüyorsanız, “ben tam bir nefes israfıyım ama diğer insanlar mükemmel”, “hiçbir şeyde başarılı olamam”, “boyum 165, ben asla birini bulamam. 185 boyu olan adamlar kızlar havuzunda yüzüyor”, “bir kadın atlayacağı dalı ayarlamadan eldeki dalı bırakmaz hacı, hepsi böyle” gibi şeyler düşünüyorsanız bunun farkına varmalısınız.

Sonra da bu negatif duygu birikimini sağaltmanız lazım.  Yani siyah – beyaz düşünme şekliniz negatif duygu yükünüzden geliyor ve bundan siyah beyaz düşünmeyeceğim diye kurtulamazsınız. Zihninizi işgal eden negatif duygu yükünü boşaltarak kurtulabilirsiniz.

Günümüzde maalesef insanlar negatif duygu yüklerini boşaltmak yerine bastırıyorlar. Ekranlı cihazlar ve internetten akan videolar, oyunlar, sosyal medya, vs. duyguları bastırıyor. Bu bastırılan duygular da negatif duygu yükünü büyük boyutlara çıkarıyor.

Negatif duygu yükünüzü günlük tutarak, ekranlı cihazlara kaçmak yerine kendinizle başbaşa kalıp sıkıntı ile gelen negatif düşüncelere dayanarak, sosyalleşerek, arkadaşlarınızla konuşarak, terapi alarak, uzun yürüyüşlere çıkarak ve en önemlisi negatif duyguların nedenlerini ortadan kaldırarak  azalmalısınız.

(*) Amigdala, beynin küçük bir bölümü olup duygusal hafıza ve tepkiler ile ilgili önemli görevi olan bir işlem merkezidir. Amigdala gerektiği gibi çalışamadığında duygusal tarafta yıkıcı semptomlara neden olarak kişinin ruhsal durumuna ciddi etki eder. Amigdala, badem şeklinde bir yapıda limbik sistemde yer alan, kişinin korku, kaygı, öfke ve endişe gibi duygu alanlarını yöneten beyindeki bir bölgedir. Amigdala beyinde büyük bir ağın parçası olarak tehlikenin algılanmasında etkilidir. Bunun yanında amigdala, duygusal, davranışsal, kontrol ve öğrenmede rol oynar.

(**) Hipokampus beynin hafıza merkezi olarak bilinir. Kısa süreli hafızaya alınan bilgilerin uzun süreli hafızaya aktarılmasında görev alır. Hipokampus, yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmede de önemli bir rol oynar. Hipokampusun düzgün çalışmaması veya travmalara bağlı darbelere maruz kalması, kısa süreli hafızanın zedelenmesine neden olabilir; bu da eski anıların ve uzun süre önce öğrenilmiş şeylerin hafızada tutulmasına rağmen kısa süre önce yaşanan şeylerin hafızada tutulamamasına yol açabilir.