Sevgilim / flörtüm mesajlarıma geç cevap veriyor ne yapmalıyım

Bugün modern teknoloji kurbanı gençlerini üzüp duran geç mesaj atma davranışını konuşacağız. Mesajlarıma geç cevap veriyor? Neden? Ne yapmalıyım?

Bunları sorular üzerinden tartılacağım:

Sevgilim mesajlarıma geç cevap veriyor çok sinirleniyorum ne yapabilirim?

Arkadaşlar sevgilimle mesajlaşıyoruz ama mesajlarıma geç cevap veriyor 3 dk 5 dk 15 dk 25 dk bile oluyor kaç kez söyledim etki etmiyor ne yapmam gerekiyor siz olsanız ne yapardınız kendimi önemsiz ve ciddiye alınmamış hissediyorum haksızmıyım siz ne düşünüyorsunuz ne yapmalıyım cevaplarınız için teşekkürler

Bunu yazan kişinin sorusu sevgilisinin geç cevap vermesi değil zira sevgilisi geç cevap vermiyor. 25 dakikayı bırak bazen bir iki saat sonra cevap verir, neresi geç bunun? Bu şekilde sevgilim geç cevap veriyor diye soranlar, kendilerine güven problem yaşayan, terk edilme korkuları olan ve negatif duygulara aşırı yatkın insanlardır. Bu insanlar için küçük ve genellikle bir problem olmayan şeyler bile onların terk edilme, yalnız bırakılma korkularını tetikler.

Bunu yazan erkeğin yapması gereken, kendisine böyle saçma şeyler sorduran zayıflıklarını düzeltmeye çalışmaktır. İzolasyon korkusunun temeli geçmişte terk edilmek ya da bunun korkusunu yaşamak olabilir. Terapi işe yarayacaktır ama terapisiz de ilk yapması gereken, burada mesajın geç gelmediğini anlamak.

Tekrar edeyim, burada olduğu gibi, sevgilim geç mesaj atıyor sorularının önemli bir kısmında sevgili geç mesaj atmıyor, soruyu soran en ufak tetikleyicide korkularına kapılan biri.

Aslında bunu yazan erkek ama bu kadınlarda daha yaygın olan bir problem. Muhtemelen sebebi de kadınların Beş büyük kişilik özelliğinden biri olan negative duygulara yatkınlık boyutunda erkeklere göre daha negative duygulara yatkın olmaları. Bir insan negative duygulara ne kadar yatkınsa, ufak tetikleyicilerden felaket senaryoları yaratmaya da o kadar yatkındır.

Kadınlar neden negatif duygulara daha yatkınlar? Tam sebebi bilinmese de en mantıklı açıklaması, kadınların hamilelik ve bebek bakımı sorumlulukları nedeniyle, her şeyin en negatif sonucunu düşünmeye ve böylece en çok güvenlik önlemi almaya yatkın olmaları. Fakat işte türümüzün devamı için faydalı olan bu özellik, kadınların kişisel hayatlarında negatif sonuçlara neden olabiliyor.

Kadınları neden anlattım? Sadece kadın okuyucular için değil, erkek okuyucular için de önemli olduğu için. Zira siz aslında geç cevap vermiyorsanız fakat sevgiliniz geç cevap veriyorsunuz diye trip atıyorsa, kızın kendine güven, özdeğer problemleri ile uğraşıyorsunuz. Gerçekten mesaj ve ilgi problemi ile değil.

Her neyse. Negatif duygulara daha az yatkın olan insanlar, sevgilisi bir saat mesaj atmazsa işi var herhalde der ve işlerine bakarlar. Bu olayda genellikle pozitif nedenler ilk akıllarına gelen nedenlerdir. Negatif duygulara çok daha yatkın olan insanlar ise 10 dk geç cevap aldıklarında, “artık beni sevmiyor mu”, “ben yeterince sevilmiyor muyum” gibi şeyler düşünürler. Özellikle de geçmişte terk edilme, aldatılma travmaları varsa, negatif duygulara daha yatkın hale gelirler.

Yukarıdaki durumdaki arkadaşlara vereceğim önemli tavsiyelerden biri de, bu negatif duygulara kapılarak hareket etmemeleri. Birçok kadın ve erkek, ilişkilerini ya da flörtlerini bu tür bir “geç mesaj yazıyorsun” çıkışması ile başlayan süreç sonucunda kaybediyorlar. Karşı taraf açısından baksanıza.

Diyelim adam toplantıda ve mesaja cevap vermedi. Hatta toplantıda mesaja baktı yani görüldü attı. Duygusal olarak güçlü birinin, hayat boyu uzun süre birlikte olduğu insanların hepsi, ben mesaja bir saat, iki saat geç cevap veriyorsa bunun iş, arkadaşlarla buluşma, vs. nedeniyle olduğunu bilen ve hır çıkarmayan insanlardır. Neden? Zira bu olaydan kavga çıkaran insanların uzun süreli ilişkide karın ağrısı olduklarını bilirler ve bu insanları elerler. Siz de bu nedenle elenen insanlardan olmayın.

Şimdi bir de şu örneğe bakalım:

Merhaba. Şu an flört ettiğim adamla bir arkadaş etkinliğinde tanıştık ama o hemen sonrasında uzak bir şehre yerleştiği için iletişimimiz uzak mesafeden oldu. 3 aydır görüşüyoruz ve ayda 1 kere buraya geldiğinde de buluştuk. Buluşmalar güzeldi ama benim sorunum şu: Mesajlarıma çok geç cevap veriyor. Bazen birkaç saat sonra ve bazen ertesi gün cevap veriyor. Bir de çoğu zaman ben mesaj atıyorum. 

Bu iki insan sevgili değil ve tanıştıktan sonra 3 ay geçmesine ragmen hala sevgili değiller. Bu ayrı bir problem ama mesaj kısmına gelelim. Yeni tanıştığınız ve flört etmeye başladığınız kişi, size birkaç saat sonra cevap verebilir. Bu onun size karşı ilgisiz olduğunu göstermez. Sadece, hemen cevap veren kadar ilgili ya da boş değildir (işi gücü olmaması anlamında).

Fakat burada sıklıkla ertesi gün cevap alıyorsa, ilgi azlığı var demektir. Bu durumda yapmasi gereken şey, hatasından dönmek zira yaptığı hata ilginin daha da azalmasına neden oluyor. Nedir hatası? Aslında 2 hatası var ama mesajlaşma ile ilgili olandan başlayalım.

Çoğu zaman ben mesaj atıyorum diyor. Aynı zamanda söylemese de, karşısındaki kendi mesajlarına geç dönerken, kendisi muhtemelen çok daha hızlı dönüyor. Kadınların bir tık daha fazla mesaj yazması normaldir ama sürekli mesajlaşmayı o başlatıyorsa, bunun nedeni bir önceki örnekte olduğu gibi korkudur, zayıflıktır. Karşısındaki bunu hisseder ve kimse korkularına yenilen, zayıf biri ile birlikte olmak istemez.

Yapması gereken, onun her mesajına karşılık, maksimum 2 kere mesaj başlatmak. Eğer bir veya iki kere mesaj başlattı mı, karşısındaki başlatmadan mesaj atmamak. 2 taraf da yaklaşık olarak aynı oranda birbirinin peşinde koşmalı. Bir taraf diğerinin daha fazla peşinde koşuyorsa, bunun sebebi ya karşı tarafın o kadar da ilgili olmamasıdır ya da peşte daha fazla koşan tarafın karşı tarafa mesaj atma fırsatı vermeyecek şekilde aceleci olmasıdır ki bu da genellikle peşinde koşanı soğutur. Özellikle de peşinde koşulan taraf az çok tercih edilen biriyse.

Mesajlaşmada eğer peşinden koştuğunu fark ediyorsanız, karşı tarafın daha çok mesajlaşma ihtimalini en çok arttıracak şey, karşı taraf ile aynı hızda, aynı aralıkta ve aynı uzunlukta mesajlaşmaktır. Burada yapması gereken, karşısındaki 1 gün sonra mesaj atıyorsa, ona 1 gün sonra cevap vermektir. Karşı taraf bir kere mesajlaşma başlatıyorsa, 2 kere mesaj başlatmaktır. Karşı taraf ne uzunlukta yazıyorsa o uzunlukta yazmaktır. Böylece hem ilgisi olan insanı az mesajla ilgisiz bırakmaz, hem ilginin yeşermesine izin verir hem de ilgisi zaten yeşermeyecek adama fazla duygusal yatırım yapmaz. Bu önemli zira siz birinin peşinde fazla koşarsanız, bu sizin fazlaca duygusal yatırım yapmanıza neden olur.

İlişkilerin Temel Kuralı şudur:

Bir ilişkide daha güçlü olan taraf, diğerine daha az ihtiyaç duyan taraftır.

Sorun şu ki peşinde koşmanızın nedeni daha fazla ihtiyaç duymak gibi dursa da aslında peşinde koşarak daha fazla ihtiyaç duyarsınız.

Konumuzla alakalı olarak burada yaptığı ikinci hata, uzak mesafe ilişkisi. Günümüz teknolojisi maalesef bizi çevremizden, şehrimizden koparırken, uzakta insanlarla bağlantıyı arttırıyor. Çok küçük bir yerde, gerçekten karşı cins açısından çok fırsat olmayan bir yerde yaşamıyorsanız, uzak mesafe ilişkisi başlatmak kötü bir fikir. Yani eğer zaten bir ilişkiniz varsa ve bu bir nedenle uzak mesafe ilişkisine evrilmişse o anlaşılır ama henüz ilişki yok ve uzaktan ilişki başlatmak istiyor sanız o tür ilişkiler iyi ilişkiler değiller. Buluşmalar ve fiziksel bir bağ yerine, mesajlaşma / arama gibi daha az etkileşim olan ortamlarda yürüyorlar ve aranızda bir bağ kurulması ve bunun korunması çok zor.

Şimdi bu konuştuklarımızdan sonra şunu yorumlayalım.:

Akşam mesaj yazdım instagramdan. Son seyehatinin nasıl geçtiğini sordum. Müthişti falan yazmış. Gülücük falan koymuş. Ben de sohbeti uzatmaya çalıştım sorular sordum. Mesajlarıma hep geç cevap verdi. 15 dk 20 dk 30 dk falan. Son mesajımı ise nerdeyse 10 saattir görmedi ya da görüldü olmadı cevap da yok.

Benimle ilgilenmiyor değil mi?

Şimdi daha önce konuştuğumuz gibi, 15 – 30 dk aralıklı mesaj burada normal. Aralarında bir ilişki yok. Ama, mesajını 10 saattir görmemesi mesela normal değil.

Bu tür sorularda hemen hiç yazmasalar da, tüm mesajlaşmaları muhtemelen yazan başlatıyor.

Sorusunun yani “benimle ilgilenmiyor değil mi” sorusunun cevabını ise şöyle bulabilir. O mesaj atmadan ona mesaj atmaz. Eğer mesaj atmazsa ilgilenmediğini anlar.

Bir başka soru ki, mesaj konusunda çok sorulan bir soru:

Bir aydır ilişkiye doğru giden bir flörtüm var. Bir kere buluştuk çok ilgiliydi. Fakat mesajlarıma geç cevap veriyor. Yazıyorum 15 dk sonra cevap veriyor, geçenlerde bir iş için yardım ettim. Nasıl gitti dedim: 5 saat sonra cevap verdi. Aradım mesela görüntülü konuşalım dedim, şu an işim var dedi. Sonra mesaj attı özür diledi. Bu tür saygısızlıklara gelemem dedim, kavga ettik.

Şimdi bu ilişkiye doğru giden bir flörtüm var lafını her duyduğumda içimden “onun ilişkiye giden bir flörtün olduğundan haberi var mı” acep diyorum. 1 ayda sadece bir kere buluşulan flört ile nasıl ilişkiye gidiliyorsa. Bu laf “sevgili gibiyiz” lafına benziyor. Sevgili gibiyiz genellikle söyleyenin kendisini “sevgili gibi sandığı ama friendzone diyarında olduğu flörtlerdir. Birçok durumda flört bile değildir aslında.

Neyse burada bir flört olduğunu varsayıyorum. Şimdi 15 – 30 dk mesaj normal dedik. 5 saat biraz geç olmuş ama sürekli değilse o da normal ki daha önce 15 dk yazdığına göre sürekli değil. Fakat daha önemlisi burada kız saygısız değil, erkek fazla alıngan ve kendi zayıflıklarına, korkularına kapılmaya başlamış.

Arkadaşlar. Bir kişinin sizinle, sizin istediğiniz kadar ilgilenmemesi, saygısızlık değildir, ilgisizliktir. Kimsenin size ilgi borcu yok.

Sonuçta erkeğin burada yaptığı muhtemel hata, mesajlaşmayı buluşmalar ayarlamak için kullanacağına, ilişki yürütme ortamı olarak kullanması. “Ama uzak mesafe” ise az önce dedim, o ilişkiyi başlatmasa daha iyi. Fakat yakın mesafe is eve ilişkiye gitmek istiyorsa, buluşma ayarlayacak.

Erkek mesajlaşmayı ilişki yürütmek için kullanırsa ve buluşmaları ihmal ederse, o ilişkiler pek gelişemezler. Erkek genellikle mektup arkadaşına döner. Aynı zamanda eğer kızın başka alternatifleri varsa, buluşmaya odaklanan bu erkekleri çok kolay geçerler. Haftada bir veya 2 kere  buluşmanız, hergün 1 saat mesajlaşmanızdan iyidir.

Özetlersek, flörtüm / sevgilim mesajlarıma geç cevap veriyor diyorsanız ilk önce sorgulamanız gereken şey, kendinizin bir hata yapıyor olup olmadığınız:

Acaba mesajlarınıza gerçekten geç mi cevap veriyor yoksa siz negatif duygulara fazla hızlı kapılıp geç mi sanıyorsunuz?

Acaba buluşma yerine, mesajla ilişkiye mi odaklandınız?

Acaba sürekli siz mi mesaj başlatıyorsunuz?

Eğer bunlar yoksa, karşınızda ilgisiz biri var demektir. Ya da yeterince ilgisi olmayan biri. Bu durumda bu kişiye mesajlarına daha sık cevap ver diyerek mesajlarınıza daha sık cevap verdiremezsiniz. Gerçekten işi gücü olan adama söylerseniz tamam ama ilgisi az ise bir işe yaramaz hatta ters teper. Yapabileceğiniz en iyi şey, onun mesaj başlatma sıklığını – mesaja cevap verme hızını, mesaj uzunluğunu geçmemektir.

Biliyorum (gerçi siz biliyor musunuz bilmiyorum), sürekli mesaj atma sebebiniz, mesaj atmazsanız kaçacağı, uzaklaşacağı korkusu. Ama gerçekte, bu korku ile sürekli mesaj atmanız, ilk mesajları hep sizin atmanız gibi hareketler, kendi kendini gerçekleştiren kehanet olarak korktuğunuz şeyin olmasını hızlandırır.

Yapabileceğiniz en iyi şey, sizin de karşınızdaki için bir ödül olduğunun farkına varıp, sizin peşinizden en az sizin onun peşinden koştuğunuz kadar koşmayan insanlara kendinizi bir değeriniz yokmuş gibi yamamaya çalışmamaktır.

2 mesaj başlattınız ama o 3 gündür başlatmıyor mu? Düşünmeniz gereken şey, “benim peşimden koşmazsa, benim için çaba göstermezse, ben ona kendimi çabasız, uğraşsız vermem. Ben, benim için emek harcayan birine layığım, değersiz ve tercih edilmeyen bir insan gibi kendimi emek harcayarak yamaman gereken birine değil.”

Bu konuda genel mesajlaşma prensipleri yazısına da bakabilirsiniz.

Bu yazıyı dinlemek isterseniz:

Hayat oyunu ile kızlarla nasıl tanışılır?

Erkek adam sitesinde hayat oyunu ile ilgili birkaç yazı var. Başka yazılarda ve yorumlarda da buna değindim ama tek bir yerde hiç değinmedim. Bugün bu konuyu daha derli toplu bir şekilde ele alacağım zira insanlarla yaptığım konuşmalarda görüyorum ki siteyi uzun süredir okuyanlar bile bu kavramın farkında değil.

Kızlarla tanışmanın türlü türlü yolu var. Kendi sosyal çevrenizin çevresinden kızlarla tanışabilirsiniz, online uygulamalardan kızlarla tanışabilirsiniz, sosyal medyadan kızlarla tanışabilirsiniz, üniversitede iseniz kulüp faaliyetlerinden mesela kızlarla tanışabilirsiniz, hiç tavsiye etmesem de iş yerinden tanışabilirsiniz, sınıftan tanışabilirsiniz, vs. Bir de gerçek hayatta hiç tanımadığınız kızlarla tanışabilirsiniz.Bunun için çokça konuşulan yöntemlerden biri gündüz oyunu, ecnebilerin daygame dediği şey. Diğeri de gece oyunu yani night game. Gece oyunu, bar veya kulüp gibi ortamlarda yapılıyor.

Gündüz oyunu ile ilgili sitede Secret’ın yazıları ve yakın zamanda Discord admini Freddie ile yaptığı harika bir podcast var. Londra gündüz oyunu yazısı var. Secret’ın Centilmen Kulübü Çekici Erkek Eğitim Seti var. Kısaca ne olduğunu söylememiz gerekirse gündüz oyununda bir kıza genellikle sokakta soğuk yürüme yapıyorsunuz. Soğuk yürüme derken (1) kızı hiç tanımıyorsunuz ve (2) kızdan size bir bakışla bile olsa yürüme davetiyesi almıyorsunuz. Kızı beğeniyorsunuz, gidiyor ve şapkadan çıkar gibi “merhaba” diyorsunuz. Çoğunlukla olaylar gelişmiyor ama yeterince yaparsanız bazen olaylar gelişiyorlar.

Benim hayat oyunu dediğim şey biraz farklı. Öncelikle şunu söyleyeyim, bu oyunu İlişki Sihirbazı kitabının yazarı Michael W.’nun artık ayakta olmayan blogundan öğrenmiştim ama buna hayat oyunu demem, şimdi arayıp bulamadığım bir videodan. Orada bu oyuna life game deniliyordu.

Hayat oyunu şu: Siz hoşunuza giden bir kızla iki şekilde tanışıyorsunuz (1) Kız size yürüme davetiyesi atıyor. Yani mesela bir etkinliktesiniz ve size kaçamak bakışlar atıyor. (2) Kız size yürüme davetiyesi atmıyor ama kendinizi stratejik olarak kızın yakınına yerleştirip ortamdan gerçek ya da sahte bir bahane ile kızla konuşma başlatıyorsunuz. Kız açısından siz tesadüfen ordasınız, açtığınız konuşma ortamın bağlamında “masum” bir sebepten. Yanlış anlamayın, her kadın, hiç tanımadığı bir erkek neden pat diye konuşma açıyor bilir. Ama hayat oyununda konuşma açılış şekliniz o kadar ortamın içindendir ki, medeniyet gereği genellikle bir iki laf eder. Gündüz oyununda böyle değil. Şapkadan çıkar gibi “ta tam ben geldim merhaba” dediğinizde kız sizi görmezden gelip yürüyebilir. Hayat oyununda da hiç istekli olmasa bile bir iki kelime ediyor genelde. Tabii asıl hedefiniz kısa cevaplarla ve bu konuşma bitse ne güzel olur modunda olan kızlar değil, daha konuşmaya istekli kızlar. Fakat uyarayım: hayat oyununda kızlar siz heyecandan veya kaygıdan saçma sapan bir ses tonu ve vücut diliyle konuşmadığınız sürece gayet kibar konuşuyorlar yani her yüzünüze gülen size düştü sanmayın.

Şimdi bu oyunu örneklerle anlatmak daha kolay. Ama onlara geçmeden önce, yürüme davetiyesi nedir bilmeyenler için onu açıklayalım. Erkek adam sitesinde bu konu ile ilgili Yürüme Davetiyesi 1 yazıları var. Daha ayrıntılı olarak öğrenmek isteyenler o yazılara bakabilirler. Özellikle o yazılardaki yorumlarda da kavramla ilgili soruları cevapladık, yorumları okumanız da faydalı olacaktır.

Yürüme davetiyesi (YD), kadınların oyunudur. Kadınlar bir erkeği beğendiklerinde, ölüp bitseler bile, genellikle o erkeğe yürümezler. Bunun istisnaları tabii ki var ama kadınlar bunun yerine genellikle erkeğin yakınında kendilerini konumlarlar ve/veya erkeğe kaçamak bakışlar atarak erkeğin açılışı yapmasını umarlar. Yani kadın yürümez ama erkeğin yürümesini de şansa bırakmak istemez.

Yürüme davetiyesi, ye beni davetiyesi değildir. Gel konuş davetiyesidir. Yani “ahaaa baktı, kesin sevecek” diye bir olay yok. Aynı zamanda her bakış gel konuş demek de değildir. Kız sizi beğenmiş olabilir ama hoş bir çocuğa bakmaktan başka bir şey yapmıyor olabilir. Yine de yürüme davetiyesi, yürümeniz ile bu kadınla iyi bir iletişim kurma ihtimalinizi yükselten bir şeydir.

Örneklere geçelim.

Birinci örnek:

Starbucks’a girdim birgün ama girmeden bir tarama yaptım. Hoş bir kız tek başına oturmuş kitap okuyor ve kahve içiyordu. Kız hoş, parmakta yüzük yok ve kahve almış yani özel birini beklese kahve almazdı muhtemelen. Öyle çevreye bakmadan rastgele oturacağıma, çok yakınına oturup okuduğu kitaba baktım. Yazarı ve kitap hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Olsun, internet var. Açıp 5 dakikada hızlandırılmış kurs aldım ve sonra kırk yıllık – ismi atıyorum – Fowles okuru gibi kafamı kaldırıp sordum:

“Fowles’in The Magus kitabını çok övdüler, bu kitabı da iyi mi?”

Kız kitaptan kafasını kaldırıp gülerek: “Daha iyi” dedi. “Fowles bilen birini görmek güzel. Hiç okudunuz mu?”

(5 dakika daha ekşi sözlük araştırması yapsam okumuştum muhtemelen ama şimdi okudum desem foyam daha kolay ortaya çıkar)

“Okumak istiyorum, ben şunu şunu okurum, onlar gibi iyi bir yazar”. Sence neyden başlamalıyım? Bu kitap ne anlatıyor.

Ve kız bana kitabı anlattı ve öyle tanıştık.

Şimdi kelimesi kelimesine hatırlamıyorum ve yazarı da attım zira Fowles’i biliyorum. Fransız Teğmenin Karısı güzel kitaptır ve betacan Charles Smithson’ın öyküsü ibretliktie ama ne demek olduğunu anladınız sanırım.

Burada önemli olan kendini uygun pozisyona aktif yerleştirme, tatlı bir yalan ve araştırma.

Örnek 2:

Süper markete girdim bira – cips alıp çıkacağım. Meyve sebze reyonunda güzelcene bir kız var. Karpuza vurup kelek karpuz ayıklıyor. Anında karpuz da almam gerekti. Kızın yanında bir karpuz elime aldım ve “çok utanç verici ama öyle nasıl seçiliyor hiç bilmiyorum” dedim (biliyorum bu arada). Kız bana nasıl yapıldığını anlatmaya başladı.

Örnek 3:

Hank’in hapı yutmak yazısında yorumlarda anlatmıştım. Starbucks’a girdim, ortamı bir süzdüm ve yüksek sandalyelerde arkası bana dönük sarışın güzel bir kız var. Doğu Avrupalı olduğu belli. Kahvemi alıp yanına oturdum. Kız yabancı. Nerelisin demem yeter. Otururken ilkin burası boş mu dedim gülümseyerek. Evet dedi gülümseyerek ve kendi işine bakmaya devam etti. Benim konu açma hazır ama bilgisayarı çıkarıp kurarken dönüp bana çikolata ister misin dedi ve bir paket çikolata uzattı. Öyle tanıştık. Ukraynalıymış. Ben o zaman medeni durumum nedeniyle ileri gitmiyorum ama kız iş aradığı için telini almıştım. Sonra kızı Hank ile tanıştırdım. Gerisi Hank’in bir çuval inciri berbat edip kırmızı hapla tanışma sürecinin hikayesi.

Bu istisna bir durum değil yalnız. Kendinizi doğru konumlamanız ve biraz tebessüm ile kadınlar da sizinle konuşma başlatıyorlar. Sık olmuyor ama bunu sürekli yapan biriyseniz çoğunuzun hayat boyu tanışabildiği sayıdan fazla kız sizinle tanışabiliyor.

Örnek 4:

Çok eski PUA taktiğidir ve taktiği canlı olarak Black Mirror’ın en iyi bölümlerinden biri olan White Christmas’ta görebilirsiniz. Genelde gece hayatında kullanılır ama bazen gündüz de kullanılabilir. “Dışarıdaki kavgayı gördün mü” açılışı. White Christmas’ta dışarıda atla gezen adamı gördün mü versiyonu vardı. Kızın yanına konumlanıp, “az önce dışarıda bir kavga oldu ve çok absürttü gördün mü” diyorsunuz ve kız tabii ki hayır deyince de anlatıyorsunuz artık.

Örnek 5:

Bu olayı Saha Raporu – AVM’de hayat oyunu yazısında anlatmıştım:

Hayat oyunu temelde karşına çıkan fırsatları değerlendirmek üzerine kurulu. Burada kendini doğru zamanda doğru ortama yerleştirerek fırsat sayısını arttırmak mümkün olsa da gündüz oyunundan en büyük farkı tamamen kendiliğindenmiş gibi görünmesi. Mesela Starbucks kuyruğunda yanına düştüğün kızla havadan sudan konuşma başlatmak gibi. Daha çekingen arkadaşlara tavsiye ederim ama bu tür fırsatlar kişinin karşısına ayda bir çıkar.

Bunu düzeltmem lazım. Normal hayat akışında ayda bir çıkar ama hayat oyunu için ekstra olarak dışarı çıkıyorsan ve kendini konumlandırıyorsan daha sık çıkar.

Neyse, çok az boş yer olan AVM yemek katında oturuyorum. Kafamı kaldırdım ve karşımdaki kasadan 30 – 32 yaşlarında, oldukça güzel bir kadın ile göz göze geldim. Belli ki oturacak yer bakıyordu. Bu göz göze gelme ile benim suratımda belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Genelde hoşuma giden bir kadın gördüğümde aklımdan “yerim lan ben seni, bu ne güzellik” gibi bir şey geçer. Bu sefer de hatuna bakarken “gel sen gel Mahmut Abinin yanına gel” diye aklımdan geçerken suratıma bir belli belirsiz bir gülümseme geliyor tabii. İlk göz temasında hatun gözünü kaçırmadan ben gözümü kaçırmam. Size de kaçırmamanızı tavsiye ederim. Hatun zaten gözlerini kaçıracak ve gözlerini kaçırış şeklinden az çok ilgi var mı yok mu anlarsınız. Ayrıca uzun süreli göz teması maskülen bir hareket. Göz temasında gözlerinizi kaçırmamanızın bir yararı daha var: kadının cesaretini kırmamak. Çoğu erkek farkında değil ama kadınlar genelde utangaçtırlar ve reddedilmekten de çok korkarlar. Böyle bir göz teması eğer kadın ilgili ise daha fazla göz temasına girmesini ve hatta şimdi anlatacağım şekilde daha bariz yürüme davetiyesi atmasını tetikleyebilir.
Devam edeyim. Kadın ile 2 – 3 saniye göz temasımız oldu ve hatun gözünü kaçırdı. Benim için yürüme davetiyesi anlamına gelecek bir şekilde aşağı doğru ama yemeği bırakıp yürüyeceğim yok.

Neyse hatun önümde durup bir süre etraftaki 6 – 8 yere baktı. Benim arkama doğru yürüdü ve görüş alanımdan çıktı. Ben sürekli bakmadım, ilk göz temasında ilgimi gösterecek kadar bakmıştım. Zaten 2 – 3 saniye sonra “burası boş mu” diye solumdan eğildi. Ben de “tabii, buyurun” dedim ve yarışma başladı.

Örnek 6:

Saha Raporu – Plajdaki kız, konserdeki abla yazısında anlattığım yürüme.

Gündüz vakti bir arkadaşımla plajda tembellik yapıyoruz. Grubumuz kalabalık ama o sırada orada sadece ikimiz varız. Arkadaşım liseden beri aynı kızla beraber ve yürüme olaylarına tamamen fransız bir çocuk (zaten o kızla da evlendi ve şu an 2 çocukları var).

Birden önümüzden bikini içinde cıvıl cıvıl 3 kız koştu ve suya atladı. Kızlardan biri oldukça hoş ve diğerlerinin aksine reşit gösteriyordu (sonradan öğrendik ki bu kız 22, diğerleri 16 yaşındaymış). Kızla tanışmak lazım dedim ve arkadaşıma “Osman kalk abiciğim suda top oynayacağız” dedim.

Osman: “Abi yat ya bu sıcakta ne işin var?”
Mahmut : “Abi gel ben şu sarışın kıvırcığa yürüyeceğim sen de bana yardım edeceksin.”
Osman: “Git yürü abi bana ne? Hem Necla görürse bütün gün dırdır yerim.”
Mahmut: “Abi topu atacağım biri lazım. O da sensin. Hadi gel.”

Topu aldım, Osman peşimde suya girdik ve topu birbirimize ata ata kızlara yaklaştık. 22 yaşında olana (Selma) bakarak “kızlar, plaj topu oynamak ister misiniz?” dedim. Birbirlerine bakıp olur dediler ve 5 kişi oynamaya başladık. Sonra Osman Necla gelecek, Mahmut ve cıbırlarla oynarken görecek diye hemen kaçtı. Ben arada ayıp olmasın diye diğer kızlara da birkaç şey söylüyorum ama genelde Selma ile konuşuyorum. Bu arada kızın nerede okuduğunu, nereli olduğunu, yaşını, vs. her şeyi öğrendim.

Örnek 7:

Siteye Auldin rumuzlu okuyucunun yazdığı Saha Raporu – Kütüphanede açılış. Kütüphanede arkadaşları ile oturuyor ve hemen arkasındaki masada da kızlar var.

Kızı mızı boşver, kalf kasına dön birader derken kız sandalyeme çarptı, ofladı pufladı. O an dedim tamam, bu iş bende. Benim çantada çikolata vardı, dedim kız pası verdi çikolata ile golü atarım. Çıkardım çantadan çikolatayı, döndüm arkamı uzattım kıza.

“Al abi bi snicker ye” dedim hafif gülümseyerek. Herkes güldü tabii, ortam bi ısındı. Kız “yok diyetteyim ben, tatlı, şeker yemiyorum” minvalinde bir söyledi. Aha dedim, ben Spor Bilimleri öğrencisiyim. Beslenme dedim mi bana soracaksın.

Şimdi biliyorum, bununla ilgili neden yazı yazdın ve buna bir isim koydun ki diyenleriniz olacak. Bu zaten normal, bildiğin, dededen kalma yürüme. Ama beni yürüme problemi ile ilgili arayanların önemli bir kısmı nedense dışarıda oyun deyince gündüz ve gece oyununu anlıyorlar. Bu insanların çoğu akşam iş çıkışı evlerine gidiyorlar, TV, bilgisayar, sosyal medya, porno, vs. zaman geçiriyorlar.

Onlara tavsiyem genellikle şu: Dışarı çıkın! Kendinizi uygun yerlerde konumlandırın. Ayda 60-90 saat bomboş sosyal medya sörfü yapacağınızı, 90 saat hayat oyunu imkanları yaratmak için dışarıda sörf yapın. Evden mi çalışıyorsunuz? Alın bilgisayarını git bir kafede çalışın.

Gündüz oyununda yürüdüğün kadın sayısı yüksektir ama bunlardan bir şey çıkma oranı düşüktür. Hayat oyununda yürüdüğün kadın sayısı daha kısıtlıdır ama bunlardan bir şey çıkma oranı daha yüksektir. Ayrıca eğer gündüz oyunu yaparsam kız sapiiiiik diye bağırır, esnaf dayak atar, vs. gibi şeylerden korkuyorsan, hayatın içinde gelişiyor gibi görünen bu oyun daha emniyetlidir.

Ama dışarı çıkın yahu. Aylar boyunca eve 7-8 gibi varıp gece 2’ye kadar internette dolanarak yaşamayın. Bekarsın, evde çocuk yok hanım yok. Hergün olmasa bile haftada 2-3 kere eve yatma saatinde gel ne olacak? Bir Cumartesi ya da Pazar evde kendine acımakla meşgul olacağına çık dışarı yürü. Günümüzde insanlar sanal olarak ne kadar bağlantılı oluyorlarsa, gerçek hayatta o kadar izole olabiliyorlar. Ama bu sizin zararınıza.

İnsanlar bazen kendi sıkıcı rutinlerine o kadar kapılıyorlar ki, rutinin dışına çıkmak çok kolay olsa bile bunu göremiyorlar. Örneğin bir öğrenci ile konuşuyorum. Akşam üniversite dersleri bitince en geç 5-6 gibi üniversiteden uzakta olan yurduna gittiğini ve yurt uzak olduğu için kampüsteki ortamdan yararlanamadığını söylüyor. Akşam yurtta ne yapıyorsun diyorum, toplu çalışma alanında ders çalışıyorum diyor:

Mahmut Abi: “Kampüsteki kütüphane kaçta kapanıyor?”
Öğrenci: “10 sanırım.”
Mahmut Abi: “Son servis kaçta?”
Öğrenci : “11.”
Öğrenci : “Kız erkek karma olan kütüphanede 10’a kadar çalışıp, 10:30 servisi ile yurda dönmek yerine neden erkek yurdunda çalışıyorsun? Haftada 3-4 gün orada çalışsan, daha çok kızla karşılaşmaz mısın?”
Öğrenci: ” … ”
Mahmut Abi: “?”
Öğrenci: ” … ”
Mahmut Abi: “?”
Öğrenci: ” Hakkaten abi neden öyle bir şey yapmıyorum?”

Daha ekstrem bir örnek. İmkan olsa bile insanın zihni kapanabiliyor. Danışan çok iyi para kazanıyor ama pandemi sürecinde evden çalışıyor, evde bunalmış. O zaman Nisan başı, yeni kapama geliyor. O nedenle daha da bunalmış:

Danışan: “İşte böyle abi, evde bunaldım?”
Mahmut Abi: “Neden evdesin ki? Çık dışarı.”
Danışan: “İstanbul’dan da bunaldım. Her yer kapalıydı, yine kapanacak.”
Mahmut Abi: “Yok, daha dışarı.”
Danışan: “Nasıl?”
Mahmut Abi: “İngilizcen iyi.”
Danışan: “Evet.”
Mahmut Abi: “Şu an Dubai’ye, Ukrayna’ya, Sırbistan’a, Makedonya’ya, vs. kaçmama nedenin ne? Para değil. İş değil. Ne?”
Danışan: “…”
Mahmut Abi: “?”
Danışan: “………………………………………..”
Mahmut Abi: “Orda mısın?”
Danışan: ” …. Evet abi. Düşünüyorum.”

Biraz daha fazla yaratıcı olmanız lazım. Dışardayken de biraz yaratıcı olun. Kafedesin, kuyruğa güzel bir kız mı girdi ve sana da bir bakış attı. Gir arkasından kuyruğa. Sonra da ortaya bir laf at bak bakalım yeme atlıyor mu? Ne bileyim kendi kendine menüye bak ve kıza “bu frappuccino çilekli güzel mi acep” de. En azından ortaya yüksek sesle konuş. Bak bakalım atlıyor mu?

Modern sanatlar sergisi var. Hoşuna giden biri bir tabloya bakıyor. Git sen de bak. “Bu tablodan ne anlamamız gerekiyor” de. En azından ortaya yüksek sesle konuş. Bak bakalım atlıyor mu? Ama bunun için önce yaşadığın yerde ne olup bitiyor diye araştırıp, o sergide olman lazım. Bilgisayar başında Jenna’nın Rocco’ya olan sevgisini değişik pozisyonlarda verişini izlerken öyle şeyler yapamazsın.

Son olarak hayat oyunu aynı zamanda görece olarak çok ucuz. Ben gece oyununu sevmiyorum, konuşurken sesimi duyamadığım zaman oyunum düşüyor ama gece oyunu aynı zamanda pahalı. Hayat oyunu ise AVM’de, sokakta, bir kitapçıda, sanat galerisinde, süper markette, vs. oynanabilir. Öyle sürekli bir yerlere oturup para ödemenize bile gerek yok.

Bu konuyu ve genel olarak kadınlarla tanışma konusunu, Kadınlarla Tanışma Rehberi kitabında da geniş bir şekilde ele aldık.

Podcast – Modern, iyi kocalar ve erkeğe psikolojik şiddet uygulayan kadınlar cehennemi

Modern, iyi kocalar ve erkeğe psikolojik şiddet uygulayan kadınlar cehennemi, bu cehennemin sebepleri üzerine podcast.

Kadınlar kendilerine kötü davranılmasından hoşlanmazlar ama gerekirse kendilerine yerlerini, sınırlarını bildirebilecek güçte, sertlikte davranılmasından hoşlanırlar. İyi çocuklar kadını “üzecek” her şeyi kötü sandıklarından bunlara kötü davranış derler. Kötü davranışlardan kurtulacağım diye, yanında güçten ve sertlikten de “kurtulurlar”.

Yayınları spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz.

Bilim eski sevgilinizi Facebook’ta gizlice takip etmeyi neden bırakamadığınızı gösteriyor

Ayrıldıktan haftalar hatta aylar sonra eski sevgilinizin Facebook fotoğraflarına ve statüsüne gizlice baktıysanız, bunun tamamen sizin suçunuz olmadığı gerçeği sizi rahatlatabilir.

Bu yapmanızın bilimsel bir nedeni var.

İlişkilerimize “bağımlıyız”.

Yıllardır yapılan nörolojik araştırmalar, beyninizde aşık olmayla alakalı mekanizmaların, madde bağımlılığı ile alakalı mekanizmalar ile aynı olduklarını gösteriyor. Bilimadamlarına göre bunun nedeni, romantik aşkın bir duygu olmaktan çok motivaston ve ödül ile oluşan bir alışkanlık olması. Aşk hissi ile dopamin seli ortaya çıkıyor. Dopamin, beyne ödül geribeslemesi sinyalleyen bir nörotransmitter (sinir hücrelerindeki bilgi akışını sağlayan küçük kimyasal iletken). Daha çok dopamin salgılandıkça, hedefimizin peşinde koşmak için daha çok motive oluyoruz.

Concordia Üniversitesinde psikoloji profesörü olan Jim Pfaus şöyle açıklıyor: “Aşk aslında cinsel arzu tarafından oluşturulan bir alışkanlık ve bu arzuyu ödüllendiriyor. Beyinde çalışma mekanizması, insanların madde bağımlısı haline gelmeleri ile aynı.” Aşka madde bağımlılığı gibi fiziksel bir bağımlılığımız olmasa da, aşk ve madde gibi arzularımızı motive edip ödüllendiren sinir sistemi mekanizmaları birbirlerine çok benziyorlar.

“Bağımlılık”, ayrılık ile sona ermiyor.

Journal of Neurophsiology’de 2010 yılında yayınlanan bir araştırma, bu benzerliği bir ileri seviyeye taşıyor: Ayrılık sonrasında beynimizde olanlar, “bağımlılık” özellikleri gösteriyorlar. Araştırmacılar, zor bir ayrılık sürecinden geçen küçük bir üniversite öğrencisi grubunu gözlemlemişler. Tüm denekler, zamanlarının %85’ini hala eski sevgililerini ya da flörtlerini düşünerek geçirdiklerini itiraf etmişler. Araştırmacılar deneklere eski sevgililerinin fotoğraflarını gösterdikten sonra deneklerin beyin MR’larını çekmişler. Bu beyin MR’ları, deneklerin şiddetli arzu ve bağımlılık ile ilgili korteks altı alanlarında sinirsel aktiviteler olduğunu göstermiş.

Araştırmacılardan biri, öğrencilerin “ödülleri” olan sevgilileri çoktan hayatlarından çıkmış olsa da, “orta beyindeki ödül sistemleri açısından, bu insanlar hala aşıklar” sonucuna varmış. İlişkimizin artık bittiğini anlasak da, ödül sistemimiz hala eski sevgilimizin dönmesini ve bizi yeniden mutlu etmesini bekliyor.

Yardımların için teşekkürler Mark Zuckerberg

Eski sevgilimizin kişisel hayatları birkaç tıklama uzağımızdayken, onları unutmak hiç de kolay değil. Sosyal medya, şiddetli isteklerimizi tatmin etmek için kolay bir ulaşım aracı sağlıyorlar. Western Ontario Üniversitesinde hazırlanan bir master tezi, Facebook’un ayrılıklar üzerindeki etkisini araştırıyor ve hiç de şaşırtıcı olmayan bir sonuca varıyor: Sosyal medya platformları, eski sevgililerimizin hayatlarını gözlemlemek ve izlemek için popüler bir araç sağlıyor.

Ama şöyle bir problem var: Şiddetli isteklerinizi sürekli tatmin etmeniz, onlardan kurtulmanızı neredeyse imkansız hale getiriyor. Growing Self Counseling and Life Coaching’in klinik direktörü Lisa Bobby, New York dergisine bunun kısmen biyolojik olduğunu söylüyor: “Eski sevgilinizle herhangi bir bağlantınızın olması, örneğin bir fotoğrafını görmeniz ya da bir mesajını okumanız, sizde endorphin (kişinin daha mutlu olmasına ve yaşadığı hayattan daha fazla keyif almasına yardımcı olan ve beyinde salgılanan bir hormon) seli yaratıyor”.

Londra Burnel Üniversitesi’nden psikolog Tara Marshall, araştırmasında benzer bir sonuca ulaşıyor. Mic’e verdiği röportajda Marshall şöyle diyor: “eski sevgiliyi sürekli olarak Facebook’ta izlemek, kişiyi bir bataklığa saplıyor ve kişinin eski sevgilisini kafasından atamamasına neden oluyor”. Eski sevgilinize odaklanarak, onu unutma kabiliyetinizi bastırıyorsunuz.

Bağımlılık aşırı uca kaydığında, insanlar bazen “ekskolik” (eskikolik) olabiliyorlar. Bobby New York’a şöyle diyor: “Ekskolik acı çekmiyor, takıntılı özlemin arafında hapsoluyor. Bu nedenle de ayrılık sonrası bir ekskolik konsantre olmakta sorun yaşıyor, depresif bir ruh halinde oluyor, aktivitelere ilgisini kaybediyor, iş üretkenliğini kaybediyor ve arkadaşlıkları geriliyor.” Kişi sadece ilişkisini kaybetmenin arkasından yas tutmuyor, acı ve takıntının kişisel ve sosyal hayatını ele geçirmesine de izin veriyor.

Bağımlılıktan kurtulma zamanı

Hepimiz ekskolik değiliz, ama eski sevgilimizi stalklamayı (gizlice takip etmeyi) sınırlandırmak hepimiz için faydalı olacaktır. Eski sevgilinizi Facebook’ta arkadaşlıktan çıkarmak bir çözüm. Ya da kendinizi tutamayarak eski sevgilinizi ne sıklıkta takip ettiğiniz konusunda bir ekskolik günlüğü tutup, eskiyi takip etmeme hedefinizin takibini yapabilirsiniz. Ya da kendinize daha başka bir sosyal medya hedefi bulun: Muhtemelen takıntılı bir şekilde yemek p*rno (bir dizi ismi) izlemek, eski sevgilinizi takıntılı olarak takip etmekten duygusal olarak daha az yıkıcı olacaktır.

Sonuçta bir tanenizin artık hayatınızda olmadığını, bir gecede kabul edemeyeceksiniz ve onu gizlice takip etme isteğini bir gecede bitiremeyeceksiniz. Aile, arkadaşlar, Ben and Jerry’s ve Netflix gibi destek sistemleri zaten bunun için var.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Çeviri: Science Shows Why You Can’t Stop Facebook Stalking Your Ex

Çıkma teklifi nasıl edilir? Bir kıza nasıl açılınır?

Bu özellikle genç erkekler tarafından çok sorulan bir soru. Bir kıza nasıl çıkma teklifi yaparım? Sevdiğim bir kıza nasıl açılırım? Ona ilgimi nasıl belli ederim.

Aslında bu sorunun cevabı basit: Çıkma teklifi etmezsiniz ve etmemelisiniz. Bir kıza açılmazsınız ve bazı durumlar haricinde açılmamalısınız. Bunun yerine bir kız hoşunuza gidiyorsa onunla başbaşa buluşmaya, beraber iyi vakit geçirmeye ve beraber geçirdiğiniz bu iyi vakti pozitif cinsel gerilim ile tatlandırmaya odaklanırsınız. Bu sırada da fiziksele gidersiniz. Yani önce ufak dokunuşlar, sonra el ele tutuş ve öpücük gibi. Ve bu şekilde de eğer gelişecekse aranızdaki aşk hikayesi gelişir.

Burada ona ilgimi nasıl belli ederim sorusuna da değinelim. Bahsi geçen kızla muhabbetiniz olabilir ya da hiç muhabbetiniz olmayabilir. Eğer hiç muhabbetiniz yoksa bir fırsatını bulup “merhaba” diyerek tanışırsınız ve birkaç kere muhabbet ettiğinizde kız size karşı sıcaksa onu beraber bir şeyler yapmaya davet edersiniz. Bu durumda kız sizin ilk merhabanızdan itibaren niyetinizi az çok biliyordur. Gerçi tam emin değildir ama bu kötü değil iyi bir şey. Bir kadının başlangıçta erkeğin duygularından tam emin olmaması genellikle o erkeğe olan ilgisini arttırır.

Zaten şunu asla yapmayın: Kızla hiç muhabbetiniz yok ve uzaktan görüyorsunuz. Pat diye gidip direkt ya da bir aracı ile çıkma teklif etmeyin! Henüz kızın bilmediği birisiniz, uzaktan bakarak sizden hoşlanıyor bile olsa aranızda bir bağ ve çekim yok. Bu yok iken pat diye çıkma teklif ederseniz genellikle reddedilirsiniz.

Muhabbetiniz olan bir kız ise siz onu beraberce bir şeyler yapmaya ya da içmeye davet ettiğinizde niyetinizi, ilginizi anlamaya başlar zaten. Burada da yapacağınız hata, muhabbetiniz olsa bile tek bir kere bile buluşmadan pat diye çıkma teklif etmek veya açılmak.

Arkadaşlar çıkma teklifi denilen şeyin ergenlikte bile olmaması lazım. Nedeni de basit. Bir kadın ile aranızdaki ilişki buluşmalarda gelişir ve belli bir eşiği geçene kadar hamdır. Çıkma teklifinin çocukça olmasının yanında, o eşiği geçmiş kadına teklif etmeniz sorun olmayabilir ama eğer o eşiğe gelmemiş kadına yaparsanız genellikle reddedilirsiniz ve aranızdaki ilişki o seviyeye hiç gelemeyebilir. Açılmakla ilgili problem de aynıdır. Bir de çıkma teklifini ve açılmayı, genellikle bu buluşmaları hedefe doğru yönlendirmeyi bilmeyen erkekler yaparlar ve yönlendirmeyi bilmediklerinden kadınla aralarındaki ilişki ham iken yaparlar.

Tabii burada şöyle birkaç sorun var. Birincisi, defalarca buluşuyorsunuz ve buluşmalar bir yere gitmiyor. Sadece buluşuyorsunuz. Bu da sağlıklı değil zira eğer sadece buluşur, eğlenirseniz 4-5 buluşma içerisinde arkadaşa evrilebilirsiniz. İkincisi, birçok kadın ilgili olsa bile bu çıkma teklifi ve açılma konusunda da çoğu erkek gibi düşünüyorlar ve bunun sözel olarak gelmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Şimdi birincisini aşmak için yapmanız gereken niyetinizi arkadaşlık maskesi altına saklamamak. Buluşmalarda pozitif cinsel gerilim yaratmanız gerekiyor. Pozitif cinsel gerilim ise en öncelikle doğru espri anlayışı ile olur. Kıza dalga geçmeden, aşağılamadan takılmak, esprili olmaktan korkmamak, saatlerce oturup sıkıcı şeylerden konuşmadan daha eğlenceli ve hafif konulara eğilmek, kızla konuşmanız sıcaksa yavaş yavaş dokunmak. Dokunmak derken mahrem yerlerine ya da saçlarına falan değil. Hafiften eline koluna dokunmak.

Peki bunları yaptınız ve yine bir yere gitmiyor. Bu aşamada size tavsiyem sizi hayal kırıklığına uğratacak ama ikiniz arasında bir çekim varsa ve siz arkadaşlık maskesi arkasına saklanmıyorsanız, yakınlaşırsınız. Yakınlaşmıyorsanız, büyük ihtimalle kız sizin ilginizden hoşlanıyordur, sizinle iyi vakit geçiriyordur ama size karşı ilişkisel bir ilgisi yoktur. Bu nedenle kızla buluşmayı bırakmanızı tavsiye ederim.

İkincisi, kadın çıkma teklifi bekliyorsa veya açılmanızı bekliyorsa. Burada da kadının yanılgısını sizin düzeltmenize gerek yok. Düşünsenize. Sürekli teke tek buluşuyorsunuz, sürekli pozitif cinsel gerilim yaratıyorsunuz. Bunun kendisi çıkmaktır, ilgini belli etmektir, kıza açılmaktır.

Fakat çoğu kadın işin aranızda fiziksele gitmesi için adım atmaz. Bu adımı, risk alarak siz atarsınız. Fiziksel dediğim illa seks değil. Dokunmalardan el eleye ve öpüşmeye gitmek. Bu ikisinden biri önce olabilir zaten biri oldu mu diğeri kendiliğinden oluyor. Risk alın ve abartmadan, saldıray moduna girmeden işi oraya götürün. Sabırlı ama kesin olun. Mesela eğer öpüşme anı gelmişse, yavaş ama kesin bir şekilde öpmeye eğilin. Yavaş zira istemiyorsa kaçabilsin ya da seni durdurabilsin, kesin zira sizin tereddütünüz zayıflık olur ve iticidir.

Bir ara ilk buluşmada neler yapılır, neler konuşulur konularına daha önce değinmiştik.

 

Pozitif cinsel gerilim nasıl yaratılır?

Bir kadınla etkileşiminizin cinsel birlikteliğe ya da ilişkiye gitmesi için, aranızda pozitif cinsel gerilim olması lazım. Bu gerilimi yaratmak ise erkeğin işi. Günümüzde maalesef çoğu erkek, kızı ürkütme ve kötü çocuk görünme korkusu ile sıfır cinsel gerilim yaratıyor ve her ne kadar annesinin altın günü tayfası teyzelerin takdirini kazanan birer efendi çocuk olsalar da kızlarla aralarında pek bir şey olmuyor. Ya da zıt ucunda negatif cinsel gerilim yaratıyor ve saldıray / abazan, kaba, düşük sınıf bir konuma düşüyor.

Şimdi mazide kalsa da pozitif cinsel gerilim eskiden kültürde her yerde örneğini gördüğünüz bir şeydi. Türkiye’de Yeşilçam her zaman bu konuda cılız olsa da tam olarak arabesk film istilasında yani 80’lerde, Batıda ise 80’lerin sonunda bu bitti. Şimdi ise durum daha vahim. Daha önce bir podcastta değinmiştim. Yıldız Savaşlarında Han Solo’nun Prenses Leia’ya yaptığı kur sözde “kötü çocuk” pozitif cinsel gerilimidir. Bunları günümüz uyuyan “uyanık”(woke) kültürü cinsel taciz olarak tanımlıyor. O nedenle erkek kitlesinin ezici çoğunluğu ne pozitif cinsel gerilim nasıl yaratılır onu biliyor, ne de bilse bile yapacak cesareti var. Cesaret konusuna sonda değineceğim. Şimdi pozitif cinsel gerilime giriş dersi yapalım.

Bu konuda sadece Erkekler İçin Tinder Rehberi kitabında doğru düzgün bir bölüm yazmışım. O bölümü burada biraz modifiye ederek yayınlıyorum. Bölümün kendisi de İlişki Sihirbazı kitabından genişletildi.


Kadınlar pozitif cinsel gerilime bayılırlar. Pozitif cinsel gerilim sizin maskülen, seksi ve elde etmesi zor olduğunuzu göstererek kadının sizinle seks yapma düşüncesini oldukça heyecan verici yapar.

Cinsel gerilim tutkulu bir cinsel arzu duymak için en önemli bileşendir. Cinsel gerilim ve çekim, seks önünde aşılması gereken engellerin varolması ile yaratılır. Doğru tip espri anlayışı, mükemmel cinsel gerilimi yaratma açısından çok güçlüdür.

Doğru tip espri anlayışı onun sizin mükemmel bir erkek olduğunuzu hissetmenize neden olur zira eğer ona şaka yollu sataşacak cesaretiniz varsa, siz onun güzelliğinden başı dönen ve çekinen muhtaç bir erkek değilsinizdir. Kapınızı çalan bir sürü kadın olmalıdır.

Sizinle birlikte olma fikri kısa sürede onun için büyük bir meydan okuma halini alır ve onun rüyalarını süsleyen bir fanteziye döner. Sonunda sizinle birlikte olduğunda duyacağı hazzın ne kadar da tatlı olacağını hayal etmeye başlar.

Bu nedenle, doğru espri anlayışı edinmeye zaman harcamalısınız. Sadece yüzeysel bir mizah anlayışı geliştirmek ile yetinmeyip bu işin derinine inmelisiniz.

Peki mizah anlayışınızın, her şeyin kontrolünüz altında olduğunu yansıtmasını nasıl sağlarsınız?

Kadına kaba ve acımasız olmayacak şekilde şaka yollu sataşarak. Bu ukala – eğlenceli duruşu sadece kadına değil başka şeylere de uygulayarak her alanda kendine güvenen ve seçici biri olduğunuzu gösterebilirsiniz.

Eğer espri yapacağım diye kadını kaba ve acımasız bir şekilde alaya alırsanız, bu komik olmaz ve sizi oldukça kendine güvensiz biri olarak gösterir. Yanlış espri anlayışı sizin ERKEK ADAM olduğunuzu değil tam bir kaybeden olduğunuzu gösterir.

Mesela şu örneğe bakalım. Kızın profilinde şu yazıyor:

Eğer sadece seks arıyorsanız aradığınız ben değilim. Önce arkadaş olalım beyler!!! Adem, Havva’n burada …)

Erkek : Selam. Demek cennetten atılma sebebim sensin. Ama sen şimdi tabii tüm suçu yılana atacaksın …
(22 dakika sonra)
Kadın: Hahahahahaaaa … Evet o benim.
Erkek : Bana cennette bir yaşama mal oldun kadın … O zaman bana bir buluşma borçlusun. Kahve mi, bira mı?
Kadın: Bira 😀

Bakın burada beta tuzağına düşmeden esprili bir şekilde buluşma (arkadaşça olmayan, date olan) konusuna giriliyor.

Kız: Evli falan değilsin İnşallah?
Erkek: Aman diyim, daha iki muhabbet ettik hemen evlilik lafı açtın! Benim önce seni tanımam lazım 🙂

Kız: Ben evlenmek için ciddi birini arıyorum.
Erkek: Hımm, o zaman gizli aşık kadrosu boş mu? Ben oraya başvurayım. Umarım CVimde göreceğin tecrübe ve yetenekler yüz yüze bir mülakat yapmamızı sağlar.

Bunların nasıl her şeyin kontrol altında olduğunu ve sizin çekici bir erkek olduğunuzu gösterdiğini anlıyor musunuz? Onun kıçını öpmüyorsunuz. Ama aynı zamanda ona karşı kaba davranmıyorsunuz.

Asla ama asla kendinizi alçaltan espriler yapmayın zira bunu yaparsanız kendinizi alçaltırsınız. Böyle espriler yaparsanız, kadınlar sizin KAYBEDEN olduğunuzu düşünürler, kaybeden biri olduğunuzun şaka olduğunu düşünmezler.

Bir kızla konuşurken kullanabileceğiniz sağlam bir taktik vereyim: Onun söylediklerini sizin eğlenceli – ukala sözleriniz için mermi olarak kullanın.

Onunla henüz yeni tanıştıysanız ve kız “spor salonuna gideceğim” derse, “benim gözüme güzel görünmek için çalışmaya şimdiden başladın ha?” deyin. “Bu çok güzel, sporu sakın aksatma” diye ekleyin.

Eğer size “Aman Allahım sen çok ukalasın” gibi bir şey söylerse özür dilemeyin. Zira hatun sizin gerçekten dominant bir erkek olup olmadığınızı, en küçük karşı çıkmasında hemen geri vitese takıp takmayacağınızı test ediyor.

Bunun yerine ona “İltifatın için teşekkür ederim” deyin. Burada ne döndüğünü anlıyorsunuz değil mi? Bunları yapın ve kadınların bu tür şeyleri nasıl sevdiğine kendiniz şahit olun.

Bu sizin kendine güvenen ve kendisi ile barışık bir ERKEK ADAM olduğunuzu ve her şeyi bir iltifat olarak algıladığınızı gösterir.

Hayatınızın tamamını bu tür bir espri anlayışı ile doldurmanız çok önemli. James Bond’u düşünün. James Bond, durum ne kadar zor olursa olsun her zaman söyleyecek eğlenceli – ukala bir şey bulur. Her zaman kontrolü elinde tutan ve kendine güvenen bir erkektir. James Bond’un daha yeni tanıştığı bir kadınla nasıl konuştuğunu, kinaye ve ince zeka kullandığını hatırlayın.
Bu tip bir espri anlayışı kadınla (ve aslında herhangi bir kişi ile) aranızdaki iletişimin eğlenceli olmasını sağlar, tuzu biberi olur ve her şey için strese girmenin ne kadar anlamsız olduğunu anlamanızı sağlar. Bu ise sizi daha da seksi yapar.

Bir başka deyişler, bu tip bir espri anlayışı sizin ERKEK ADAM olmanıza yardımcı olur. Pozitif cinsel gerilim yaratan doğru espri anlayışını pratik ettikçe, kendine güvenen duruşunuzun sonucu olarak, bu kabiliyet sizde doğal hale gelecektir.


Şimdi burada ayarı kaçırmamayı nasıl sağlayacaksınız?

Ayar konusuna gelmeden şu iki şeye dikkat çekmek istiyorum.

Birincisi, sonunda değineceğini söylediğim cesaret ile ilgili. Ne kadar tecrübeli olursanız olun ara sıra ayarı kaçıracaksınız! Bunları ortalama bir erkeğin yapamama sebebi de zaten bu risk. Ve evet bu risk gerçekten var, düşük olsa da azımsanamayacak kadar düşük değil. Ne kadar tecrübeli olursanız olun, bir yerde yanlış bir espri yapabilirsiniz ya da espriniz doğrudur ama kız yanlıştır. Tecrübe ile yanlış espri yapmamayı öğrenirsiniz, ama yanlış kız her zaman karşınıza çıkacaktır.

Şimdi burada bu riski yani kızın “öeh” demesi ve bazen belki de kaçması riskini göze alacaksınız. Ama aynı zamanda ustalaşıp da denge konusunda yetenek kazandıkça şunu da fark edeceksiniz: pozitif cinsel gerilim aynı zamanda kadına yönelik bir shit test.

Evet, buna ikincisi diyelim, pozitif cinsel gerilim doğru yapıldığında, sizin sizden o şekilde hoşlanmayan ve hoşlanma ihtimali az olan kızı elemenizi sağlar. Burada da cesaret devrede zira çoğu erkek yüzüne gülen kızı nimet saydığından, hoşlanmayan kızı hoşlandırmak için arkadaş gibi çevresinde uydu gibi dönmeyi, biran önce kızın ilgi seviyesini görüp vakit kaybetmeden yeni limanlara açılmaya tercih ediyorlar. Kızın ilgisizliğini ortaya çıkarıp bu ilgisizlik gerçeğine maruz kalmaktan korkuyorlar. Sonra ne oluyor: Gerçekliği reddedebiliyorlar ama onu reddetmenin sonuçları kendilerini eninde sonunda ısırıyor.

Pozitif cinsel gerilim aynı zamanda uzak durmanız gereken, fazla alıngan, aşağılık kompleksi olan, duygusal olarak zayıf kızları da eler. Tabii yine çoğu erkek kadının 1 metre uzaktan hissedilen sıcaklığı için, kurtarıcı planı uygulamayı, kadının yanlış kadın olduğunu bulup elemeye tercih ediyor.

Tamam ayara gelelim.

Pozitif cinsel gerilimi iyi ayarlamak için, onu içselleştirmeniz lazım. İçselleştirmeniz için de :

  1. Kendinizin pozitif veya en azından pozitif, eğlenceli olması için bir yolda çabaladığınız bir hayata sahip olmanız lazım. İş – ev – sanal uyuşturucu (netflix / sosyal medya / porno / oyun) – yat – kalk – iş gibi sıkıcı bir hayatınız varken nasıl pozitif olacaksınız, nasıl eğlenceli olacaksınız, nasıl sıkıcı olmayacaksınız?
  2. Tecrübe ve pratik. Özellikle kalibrasyonu ayarlamak için tecrübeye, neyin aşırı olduğunu görmeye ve kendinizi ayarlamaya ihtiyacınız var. Bunun için de bol pratik gerekiyor.
  3. İçinizdeki erkek adamı ortaya koymaktan, maskülen istek ve arzularınızdan utanmamanız gerekiyor. Çıkarın pipinizi vurun masaya demiyorum ama pipinizin olduğundan ve pipinizin istediği şeyler olduğundan utanmayın diyorum. Yani ne “Sikinin Götürdüğü Yere Git” ne de “Pipisiz Oyuncak Ayı” gibi davran. Bunun için de erkek adam ol.
  4. Okumak, izlemek ve doğru şeyleri okuyup izlemek. 90’ların ve 2000lerin romantik komedilerini, kadın tüketimi için yapılan Türk dizilerini, Avengers Komik Kıyafetler Giyip Orayı Burayı Yıkmaca filmlerini izleyeceğinize, oturup 50’lerin siyah beyaz Humphrey Bogart filmlerini izleyin daha iyi. Çoğunuz eminim bir tane bile izlememişsinizdir o nedenle bu filmlerde kadınların erkeklerin ilgisi ve ilişkisi peşinde koşmasını görmek bünyenizi sarsabilir 🙂

Sor sor ki öğrenesin #6

Mahmut Abiye bu yazı altında istediğinizi sorabilirsiniz. Istediğinizi derken Dolar ne olur, Fenerin dertleri nasıl çözülür gibi sorular sormayın tabii. Kişisel sorular da sormayın. Site teması ile ilgili sorular sorun.

Sadece bir iki paragraflık ve pratik sorulara bakacağım. Yani destan yazmayın ya da “abi her şeyi yapıyorum yine de olmuyor sence neden?” gibi cevabı “ben nereden bileyim?” olan düşük çözünürlüklü sorular da sormayın.

Soruları 300 kelime altında tutarsanız, cevaplanma ihtimalini arttırırsınız. Bir de soruların yayınlanması ve cevaplanması zaman alabilir. Sabırlı olmak lazım. Çok soru geliyor, hepsine bakıp yerinde olan her soruya cevap vereceğim ama cevap zaman alabilir.

Ve son olarak bana Skype‘tan ulaşma imkanınız da mevcut.

Soru alımı bitti.

Kalori ve Makro Hesabı Nedir, Nasıl Yapılır? – Erkek Adam Sporda

Selam Millet! Tavşan çukuruna tekrardan hoş geldiniz. 🙂

Kalori ve makro hesabının nasıl yapılacağı ile ilgili çok soru alıyorum. Bunu basit ve etkili şekilde nasıl yapacağınızı açıklamak istiyorum.

Kalori Nedir

Kalori özetle bir besini sindirdikten sonra vücudunuzun ondan elde edeceği enerjiyi belirten terimdir.

Neden kalori hesabı yapmalıyız?

Vücut geliştirme sporunda amacımız yağsız bir kas kütlesi elde etmek. Eğer yeterli kaloriyi açığını vermezsek vücudumuz yağ yakamaz veya yeterli kalori almazsak kas inşası yapamayız.

Bu nasıl oluyor?

Vücudumuzun temel yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için ihtiyacı olan belli bir kalori var. Eğer onun üzerinde bir kalori alırsak vücudumuz onu depolamaya başlar, ondan az bir kalori alırsak da depolardan kullanmaya başlar özetle.

 

Şimdi bu hesabı nasıl yapabileceğinize bakalım. Öncelikle aşağıdaki web sitelerinden birini kullanarak günlük kalori ihtiyacımızı öğrenelim. Bu kalori cinsiyetinize, yaşınıza, kilonuza, boyunuza ve günlük aktivitenize göre değişiyor.

 

Günlük ihtiyacımı öğrendim, peki ne kadar fazla veya az almalıyım?

Ortalama bir değer vermem gerekirse ikisi için de 300 kalori ideal diyebilirim. Ancak bunu haftalık olarak takip etmelisiniz. Haftada bir gün belirleyin ve aynı saatte sürekli ölçü alın. Eğer kilo vermeye çalışıyorsanız ve yeteri kadar verememişseniz kalori açığını arttırın. Eğer kilo almaya çalışıyorsanız ve yeteri kadar kilo alamamışsanız aldığınız kaloriyi arttırın. (Takibin nasıl yapılacağını daha detaylı olarak başka bir yazıda açıklayacağım.)

Not: Asla BMR (bazal metabolizma) aşağısında kalori almayın.

Peki ne kadar yediğimi nereden bileceğim?

Fatsecret, myfitnesspal gibi uygulamalar kullanarak günlük kalori ve makro hesabınızı yapabilirsiniz.

Makro Hesabı mı?

Evet, makro hesabı. 🙂 Her şey kalori değil. Protein, karbonhidrat ve yağ; makro besinlerdir. Amacınıza göre bunları belli oranlarda almalısınız. Kişiye, programa ve amaca göre değişebileceğinden tek bir oran veremiyorum maalesef.

Makrolar toplam kaloride:

  • Karbonhidratlar % 45–65
  • Yağlar: % 20–35
  • Proteinler: % 10-35

Aralığında değişebilir. Ancak dikkatli olmalısınız, makro hesabını yaparken aldığınız kaynağın kalitesine de dikkat etmelisiniz. Bir fast food zincirinden yediğiniz patates kızartması ile sizin evde haşladığınız patates aynı değil.

 

Frank çok detay var, bunun daha kolay bir yolu yok mu?

Tabi var 🙂 Dönüşüm kampı programlarında (bölgeseller hariç) beslenme programları kilolara göre kategorize edilmiş bir durumda. Üstelik yaşadığınız olumsuz bir durum olursa bana ulaşabilirsiniz ve size uygun birkaç oynama yapabiliriz.

Erkek Adam sporda programlarına buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.

Follow the white rabbit.

Dostun, Frank Banditi.

‘Toksik Maskülenite’ ve Erkek Olmanın Güçlü İkiliği

Erkekler, geçenlerde  Amerikan Psikoloji Derneği tarafından yayınlanan ‘Erkekler için Psikolojik Pratikler Rehberi’ adlı raporun içerisindeki tavsiyelere uymamalılar. Bu tavsiyeler ‘Geleneksel Erkeklik’ dediğimiz; stoacılık, rekabetçilik, dominantlık ve atılganlık gibi şeylerin zararlı olduğunu ima ediyor (*).

Bu tavsiyeler yanlış.

Stoacı duygu kontrolü gereklidir. Rekabetçi ruh size başarıyı getirir. Dominantlık ve dominant olmak için gereken fiziksel ve duygusal güç, sizin başkaları tarafından domine edilmenize neden olacak bir güçsüzlükten çok daha onurludur.

ŞU AN, ERKEKLERİ UYANDIRIP BU HASTALIKLI DÜŞÜNCE YAPISIYLA MÜCADELE ETMENİN TAM ZAMANI

Ve atılganlık, amacınıza giderken kullanacağınız bir araçtır. Cesurca eylemler olmadan, bu eylemleri gerçekleştiren bir başkasının cesaretine boyun eğmek zorunda kalırsınız.

Elbette bu ‘Geleneksel Erkeklik’ özelliklerinin çağ dışı ve gereksiz olduğu bir evrende yaşamak güzel olurdu.  Belki de bu hayali evrende herkes duygularını rahatça dışarı vurabilirdi.

Bu evrende rekabet olmazdı, herkes her daim kazanırdı. İnsanlar birbirlerini domine etmek yerine işbirliği yapıp tamamiyle eşit yaşarlardı. Ve son olarak bu hayali evrende atılgan davranışlar da olmazdı, insanlar birbirlerine sarılır ve geçinip giderlerdi.

Ama böyle bir evren yok. Olsa iyi olur muydu? Olurdu. Ama yok.

Dünya zorlu bir yer. Hayat acımasız. İnsanoğlu her zaman kibar ve iyilik sever değil. Hayırseverlik, hoşgörü ve merhamete bel bağlayamazsınız.

Eğer duygularınızı belli ederseniz, avantajınızı kaybedersiniz. Duygusal kararlar alırsanız, bu kararların sizi yanlış yöne sevk etmesi muhtemeldir.

Eğer mücadeleci ruhtan yoksunsanız, işe girme, girdikten sonra yükselme, maaşınız hakkında pazarlık yapma ve hatta kendinize bir eş bulmak gibi bir çok konuda kaybeden konumunda olursunuz.

Son olarak, eğer yeterince atılgan değilseniz karşınıza çıkan fırsatları iyi değerlendiremezsiniz. Hayatta güzel şeyler size gökten yağmaz, onlara saldırmalı ve onları ‘fethetmelisiniz’. Bunları yapmazsanız tonla fırsat kaçıracaksınız. Siz hayatınızı değil, hayat sizi kontrol edecek.

Yani: Stoacı olun, rekabetçi olun, dominant olun, atılgan olun.

Ama o kadar da basit değil, işlerin karmaşıklaştığı yer de zaten tam burası. Bu özelliklerin hiçbirinde aşırıya kaçmamanız çok önemli.

Deniz kuvvetlerinden takım arkadaşım (**) Leif Babin’le beraber çıkardığımız son kitabım ‘Liderlik İkiliği’nde yazdığım gibi: Bir lider dengede kalmak için çaba göstermeli, bir erkek de.

Eğer duygularınızı tamamen kapatıp Stoacılığın dozunu kaçırırsanız hiç kimseyle duygusal bir bağ kuramazsınız. Ayrıca insanlara liderlik edemezsiniz çünkü insanlar duygularını hiçbir şekilde belli etmeyen bir lideri takip etmezler.

Ayrıca, eğer duygularınızı tamamen kapatırsanız sizi başarıya iten o eğlence ve mutluluk duygusunu tecrübe edemezsiniz. Hayatı yaşamaya değer kılan bu pozitif duygulardan yoksun kalırsınız.

Eğer fazla rekabetçiyseniz, hiçbir şeyden zevk almadığınız bir konuma doğru sürüklenebilirsiniz. Kazanmaya takıntılı hale gelirsiniz ve kafayı yersiniz. Tek bir mağlubiyet sizin bütün ilerlemenizi yerle bir eder.

Kısa vadede kazanmak için ahlaksızca ve yasal olmayan şeyler yapmak size cazip gelir. Bu hareketler de bir gün gelir mutlaka canınızı yakar. Uzun vadede ise sizi bitirir.

Domine etme isteği de kontrol altında tutulmalıdır. Her türlü durumu domine etmeye odaklanırsanız, bu pek de sizin yararınıza olmayacaktır. Eğer tek amacınız domine etmekse insanları dinlemeyeceksiniz ve böylece kendi fikirlerinizden daha iyi olan fikirleri duyamayıp kaçırmış olacaksınız.

Zamanla insanların hoşgörüsü azalacak, ilişkileriniz zarar görecek ve tüm liderlik kredinizi tüketeceksiniz. Hiç kimse, işlerin sadece kendi istediği yoldan halledilmesini isteyen birinin etrafında bulunmak istemez.

Son olarak, aşırı atılgansanız da kendinizi yakarsınız. Çok fazla risk alırsınız, çok fazla köprü yıkarsınız ve tüm cephanenizi bir anda harcarsınız.

Bir lider ve erkek olarak; ne zaman geri çekilip, toparlanıp, tekrar organize olacağınız zamanı da anlamanız gerekiyor ki başka bir vakit tekrar gelip savaşabilesiniz.

Bu ikilemler uzar gider; bir lider ve erkek olarak sizin sürekli dengeyi gözetmeniz gerekiyor. Siz; deli dolu değil cesur olmalısınız, diktatör değil kararlı olmalısınız, kaskatı değil disiplinli olmalısınız, açık fikirli ama aynı zamanda da ilkeli olmalısınız.

Yani size, erkeksi özelliklerinizi bastırmanızı söyleyen medyayı dinlemeyin. Erkek adam gibi davranmanın kötü olduğunu söyleyen reklamları umursamayın.

Ama aynı zamanda da bu veya diğer başka özelliklerin sizi uçlara sürüklemesine de izin vermeyin. Yoksa bir lider, erkek ve insan olarak kaybedersiniz. Bunun yerine, sizi bir zıt kutuptan diğerine fırlatan bu ikilemleri dengede tutun.

Ve bu dengeyi nasıl sağladığınızı oğullarınıza ve kızlarınıza öğretin çünkü bu sözümona ‘Erkeksi Özellikler’ sadece erkeklere ait olması gereken özellikler değiller.

Çeviri: Ex-Navy SEAL Jocko Willink: ‘Toxic masculinity’ and the powerful dichotomy of being a man

Çeviren: Thomas Aquinas

(*) APA aslında açıkça  “geleneksel maskülenite, psikolojik olarak zararlıdır diyor. Şurada bir başka eleştirisi var (İngilizce).

(**) Çevirenin Notu: Bu makalenin yazarı Jocko Willink, ABD Deniz Kuvvetleri’nin elit birliği olan ‘Navy SEALS’ın eski bir üyesi.)

Mahmut Abi’nin notu: Evet, bu sitede yayında bulunan 1000 numaralı yazı oldu ve bu köşe taşı için de çok güzel bir yazı oldu.