Kız arkadaş bulmak gerçekleştirilebilir bir hedef değil

Daha iyi bir yaşam için serisine girmeyen Dr.K podcastlarından birini burada yayınlıyoruz.

“Aranızdan biri gerçekten bir kız arkadaş edinebildi mi? Bu topluluk içinde kız arkadaş bulamayan çok fazla sayıda insan var. Dr. K’da bu konuya sık sık değiniyor ve tavsiyeler veriyor. Ama merak ediyorum, aranızdan biri gerçekten bir kız arkadaş edindi mi?”

Şimdi bu yorumu anlamaya çalışalım. Aşk arıyorsunuz. Bunun için internet dediğimiz bu aleme geliyorsunuz ve soruyorsunuz:

“Bir insan kendisine nasıl bir sevgili bulur?”

Bu soruya cevap bol. Youtube tonlarca tavsiye ile dolu. Reddit tonlarca tavsiye dolu. Sayısız forumda tonlarca tavsiye var. İnternette insanların nasıl ilişki bulunabileceğini konuştukları bir sürü yer var.

Bu konuda alfa erkek videoları izliyorsunuz, beta erkek videoları izliyorsunuz, sigma erkek videoları izliyorsunuz. Kendileri ile duygusal olarak bağlantıda olan insanların videolarını izliyorsunuz. Gelişim hakkında videolar izliyorsunuz. Dr.K’yı izliyorsunuz. İzliyorsunuz da izliyorsunuz. Herkes size cevaplar veriyor. O kadar çok çeşit cevap var ki!

İlişki tavsiyeleri subredditine bakalım. En tepedeki yorumlara:

“Kız arkadaşımla ortak arkadaşımız aracılığı ile bir partide tanıştık. Ben ona yürümeyi bile düşünmüyordum, sadece iyi vakit geçiriyordum. Birkaç hafta sonra bir gece ikimiz de sarhoşken birlikte olduk ve ilişki başladı.”

“Benim standartlarım mı çok yüksek yoksa ilişkiler pazarı berbat bir yer mi?”

“’Mükemmel’ bir kız buluşmayı, buluşmaya 20 dakika kala iptal etti. Ben taksi ile buluşmaya gidiyordum.”

Bu konu ile ilgili güçlük şu: Bir ilişki arıyorsanız, siz motive bir insansınız değil mi? Bu konu sizin için önemli ve bu konuya odaklanacağım diyorsunuz. Bu nedenle de gidip bilgi topluyorsunuz, araştırma yapıyorsunuz.

İnsanlar size kendiniz üzerinde çalışın, çok fazla kasmayın, sadece kendiniz olun, olabileceğiniz en iyi versiyonunuz olun gibi tavsiyeler veriyorlar. Siz de tamam diyerek işe koyuluyorsunuz. Kendiniz üzerinde çalışıyorsunuz, kendinizi geliştiriyorsunuz. Çünkü herkes size, “ilişki bulmaya çalışma zira bu senin muhtaç görünmene neden olur” diyor. “Sadece kendini geliştir ve ilişki sana gelir” diyor. “Tek yapman gereken evrene kendini açmak ve ilişki sana gelecek” diyor. “Kendine odaklan. Başkalarının davranışlarını kontrol edemezsin, sadece kendi davranışlarını kontrol edebilirsin.”

Siz de kendinizi geliştirmek için çalışıyorsunuz. 6 ay, bir yıl hiçbir ilişki olmadan kendinizi geliştirmeye odaklanıyorsunuz. Sonra bir miktar şevkiniz kırılıyor ve bu işe bir süre ara veriyorsunuz. Çünkü sigma sürekli çalış çalış çalış işini nereye kadar sürdürebilirsiniz ki?

Birkaç ay geçiyor ve kendinizi yine yalnız hissetmeye başlıyorsunuz. Bu nedenle internete yine dönüyorsunuz. Bu konu hakkında ne yapacağım diye düşünüyorsunuz ve herkes size yine aynı tavsiyeleri veriyor:

“Kendini geliştir, kendin üzerinde çalış.”

Siz de tamam hadi bir daha başlıyoruz diye işe girişiyorsunuz. 6 ay böyle geçiyor. 8 ay böyle geçiyor. Bir yıl böyle geçiyor. İlerleme kaydediyorsunuz. Daha iyi bir vücuda sahip oluyorsunuz. İşte terfi alıyorsunuz ve hem geliriniz hem de statünüz artıyor. Terapiye gidiyorsunuz. Her şeyi doğru yapıyorsunuz.

İkinci senenizi de bu şekilde geçiriyorsunuz. Bir iki buluşmaya gittiniz ama biri az önce gördüğümüz adamın başına geldiği gibi 20 dakika kala buluşmayı iptal etti.  Bir diğeri birden mesajlaşmayı kesti. Siz de yavaş yavaş “bir dakika yahu! Bu şeyler gerçekten işe yarıyor mu?” diye sormaya başlıyorsunuz.

Ama yine de birkaç ay daha, 6 ay daha, kendiniz üzerinde çalışmaya devam ediyorsunuz:

“Başkalarının yaptıklarını kontrol edemem. Sadece kendi yaptıklarımı kontrol edebilirim. Kendimi kontrol etmeliyim ve kendim üzerinde çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım!”

Ama bir noktada bunun bir getirisi olmalı değil mi? Bu döngüye birkaç kere girdikten sonra, bir getiri olmayınca, sorular soruyorsunuz. Ama cevap “birader o zaman kendin üzerinde daha fazla çalış” oluyor.

Siz de “tamam” diyorsunuz ve uzun süredir çalışmanıza rağmen sonuç alamamanın hüsranını aşmak için çok fazla miktarda irade gücü kullanarak kendiniz üzerinde çalışmaya devam ediyorsunuz.  Çünkü birkaç yıldır kendi üzerinizde azimle çalışıyorsunuz ama bu kimsenin umrunda değilmiş gibi görünüyor. Ne kadar ilerleme kaydettiğiniz kimsenin umrunda değil gibi görünüyor.

Sonra belki yine de kendi üzerinizde çalışmaya devam ediyorsunuz ama bir yerde boğa sizi sırtında atıyor. Siz de “kendi üzerimde çalışmaktan, kendimi geliştirmekten çok yoruldum” diyorsunuz.

“Ne zaman sonuç alacağım ha ne zaman? Herkes sürekli nasıl yapacağımı söylüyor. Kimse ne zaman sonuç alacağımı söylemiyor. Kimse sonuç var mı, kazanacak mıyım diye konuşmıyor.”

Kendinizden şüphe etmeye başlıyorsunuz. Burada ne olduğu konusunda hiçbir fikriniz yok. Bunu nasıl halledeceksiniz? Halletmeyi bırakın, burada ne olup bittiğini nasıl anlayacaksınız?

Her şeyden önce neden herkes kendine odaklan, kendini geliştir deyip duruyor?

Ve neden bu tavsiye işe yaramıyor gibi görünüyor?

Bu tavsiye işe yarıyor mu ya da neden işe yaradığını düşünüyorlar?

Ya da neden onların işine yarıyor ama benim işime yaramıyor?

Neyi göremiyorum?

Bu sorulara cevap aramaya, inanç yapılarının nasıl oluştuğunu anlamaya çalışarak başlayacağız. Bilginin internette nasıl çok kötü bir şekilde yayıldığı hakkında konuşacağız. “Temel inançlar” hakkında konuşacağız.

Yaşamımızda yol alırken beynimiz sürekli olarak şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor, hayatı daha kolay yapacak formüller bulmaya çalışıyor. Beynimiz bunun için bir sürü değişik deneyime bakıyor ve bunlardan bir sonuç elde ediyor.

Eğer çocukken bana çok bağırıldıysa, beynim “ben iyi bir insan değilim” sonucunu çıkarıyor ve bu adaptif (uyumlu) bir şey.

Yetenekli bir çocuğu ele alalım. Bu çocuk gerçekten başarılı ve ebeveynleri çocuğu feci şekilde kıskanıyorlar (bu arada bu gerçekten olan bir şey). Çocuğu kıskandıkları için ne yapıyorlar? Çocuğa bağırıyorlar, çocuğu aşağılıyorlar, dövüyorlar, vs. Çocuğa iyi bir çocuk olmadığını söylüyorlar.

Çocuk bir süre sonra bu inancı içselleştirmeye başlıyor.  Ben ne zaman iyi iş çıkarsam annem babam bana bağırıyor. O zaman ben kötü bir insan olmalıyım diyor.

Kötü bir insansan olduğuna ikna olan çocuk ne yapıyor? İyi iş çıkarmayı bırakıyor. Bunun yerine ebeveynlerinin beklentilerine uymaya çalışıyor. Bu daha az can yakıyor, çocuk oyunu nasıl oynaması gerektiğini anlıyor. Ve böylece çocuğun kendisi ile ilgili kötü biri olduğu düşüncesi temel bir inanç haline geliyor. Temel inançlar, “ben sevilecek biri değilim”, “sonsuza kadar yalnız kalacağım” gibi inançlar.

Temel inançlar daha sonra adaptasyonlar oluşturuyor. Yani insan temel inançlarına göre varsayımlar yapmaya, hayatı bu temel inançlara göre nasıl yaşayacağını belirleyen kurallar koymaya başlıyorlar. Bu kurallar ise otomatik düşünce denilen şeyleri yaratıyorlar. Örneğin bir kadın mesajını hemen cevaplamadı diye, otomatik olarak kadının seni umursamadığını düşünmek gibi. Bu düşünce anında ortaya çıkıyor, oldukça yoğun ve otomatik.

Yogiler sindirilmemiş duygusal deneyimlerinizin dibe çökeceğini ve orada atıl bir şekilde bekleyeceğini söylerler. “Bu duygular daha sonra tetiklenebilirler ve bu duygu ile gelen tüm o düşünceler, şu anki durumunuza uygulanırlar” derler.

Örneğin en son partneriniz mesajlarınıza cevap vermemeye başlıyor ve siz daha sonra aldatıldığınızı öğreniyorsunuz. Bu, insanın yönetebileceğinden çok daha fazla duygusal yük getiriyor. Bu insandan ayrılıyorsunuz ama bu duygusal yük, sırtınızda bir ilişkisel yük olarak duruyor.

Hepimiz, insanların ilişkisel yüklere sahip olduğunu biliyoruz. Bunlar, geçmiş ilişkilerden bugünküne taşınan duygular, kalıplar ve varsayımlar. “İnsanlar güvenilmezdir” varsayımı gibi. Bu varsayımı taşıyorsanız, partneriniz size bir iki saat cevap vermediğinde, otomatik olarak onun sizi aldattığını düşünmeye başlarsınız.

Bu düşünceler nereden geliyorlar? Çünkü bu insan sizin ona güvenmemenizi gerektirecek hiçbir şey yapmadı. Bu güvensizlik aslında sizden kaynaklanıyor.

Eğer ilişkiler havuzuna giriyorsanız, ilk anlamanız gereken şey, bu havuz hakkındaki inançlarınızın neler olduğu.

Birini bulabileceğinize inanıyor musunuz?

Sevilebilir biri olduğunuza inanıyor musunuz?

İyi bir ilişkiyi hak edecek kadar değerli olduğunuza inanıyor musunuz?

Bir ilişkiyi hak edeceğinize inanıyor musunuz?

Bu konuda başka temel inançlarınız da olabilir. Mesela bir ilişkiyi hak ettiğinize ama sizin kontrolünüz dışındaki faktörlerin bir ilişki bulmanıza engel olduklarına inanıyor olabilirsiniz.

Bu tür inançları, cinsel Pazar değeri gibi kavramlarda görebiliyoruz. Bunlar, “yalnız kalmaktan çok korkuyorum” gibi fikirleri yatıştıran adaptif inançlar.

Temel inançların içten gelip dışarı doğru etki ettiğini düşünmeye meyilliyiz. Bir şekilde tetiklendiğinizde, duygusal olarak kötü hissediyorsunuz ve bu da zihninizde düşüncelere neden oluyor ve bunlar da davranışlar üretiyor. Yani sizin düşüncelerinizi belirleyen bir inanç var. Bu düşünceler de duygularınızı şekillendiriyor, davranışlarınızı şekillendiriyor.

Burada insanların kaçırdıkları nokta, temel inançların sadece düşünceleri değil, aynı zamanda büyük ölçüde algıyı da etkilediği. Eğer sevilemez biri olduğunuza inanıyorsanız, size gelen sinyallerin bazılarını yükselteceksiniz ve bazılarını da alçaltacaksınız. Yani örneğin bir kadın size yeniden görüşmek istediğini söylese ama bir başka kadın mesajlarınıza geri dönmese, zihniniz mesajınıza dönmeyene çok daha fazla takılı kalır. Pozitif bilgiyi filtreleyip dışarıya tutmaya ve etkisini azaltmaya, negatif bilgiyi ise filtresiz bir şekilde içeri almaya, etkisini yükseltmeye eğilimli olursunuz.

Bu problem binlerce yıldır var ama günümüzde bir şey çok ciddi bir şekilde değişti. Artık negatif bilgiyi yükselten ve pozitif bilgiyi alçaltan sadece sizin zihniniz değil. İnternetin kendisi de negatif bilgiyi yükseltiyor ve pozitif bilgiyi alçaltıyor.

Bunu biraz düşünmenizi istiyorum. İnternette hangi sitede olursa olsun ilişkiler konusunda bilgi aradığınızda, sağlıklı ilişkiler içindeki insanların ard arda girişler yazdıklarını görüyor musunuz? Harika giden ilişkilerini paylaşan topluluklar var mı?

İlişki tavsiyeleri ile ilgili bir forumda ne kadar harika bir ilişkiniz olduğuna dair bir şeyler yazsanız ne olur? Yazınız hunharca eksilenir ve böbürlenmek ile, kibirli biri olmakla suçlanırsınız. Forum üyeleri size karşı öfke dolarlar.

İnternette nasıl ilişki bulacağınıza dair on binlerce video var ama harika ilişkim için minettarım tadında video sayısı çok daha az. Zaten kim, harika ilişkim için minettarım videosu izlemek ister ki? Ne gereği var?

Yani bireylerin bireysel çarpıtmalarının yanında internet o bireysel çarpıtmaları daha da arttırıyor. Yani hem kişinin kendisi hem de internet pozitif olanı azaltırken, negatif olanı yükseltiyor. Görünen o ki, bu ikisi beraber, negatifi aşırı şekilde abartırken, pozitifi aşırı şekilde düşürüyorlar. Bunun sonucunda da belli bir algıya sahip oluyoruz.

Yorumlarda bir takipçi, “29 yaşındayım ve bugüne kadar bırakın kız arkadaşı, bir kadının yanına bile yaklaşamadım” diye yazmış. Bu, otomatik düşüncelere güzel bir örnek. “Ama ben diğer insanlar gibi değilim, ben ümitsiz bir vakayım”. “İyi olmadığıma, kimsenin hiçbir zaman beni istemeyeceğine inanıyorum” temel inancından kaynaklanıyor.

Bir başka takipçi cevaben “ben de eskiden senin gibi düşünürdüm ama şu an nişanlıyım” demiş. “Yakın bir arkadaşımın ilk defa 30 yaşında bir kızarkadaşı oldu ve bu kızla milli oldu.”

Problem şu ki, çoğu insan kendine odaklan – kendini geliştir tavsiyesinin çalıştığını ve nasıl çalıştığınız anlatıyor. Ama kimse size ne zaman sonuç alacağınızı söylemiyor. Sonra birkaç sene dediklerini yapıp uğraştıktan sonra bir yerde “zittir et ben bunu bırakıyorum” diyorsunuz. “Bana söylenen her şeyi yaptım ama bu çalışmıyor” diyorsunuz.

Bu tohumdan meyve ağacı yetiştirmeye benziyor. Bir meyve ağacı ektiğimizde, hemen önümüzdeki sene meyve beklemeyiz. Bu meyve ağacının birkaç sene içerisinde olgunlaştıktan sonra meyve vereceğini biliriz.

Başka bir benzetme yaparsak, iş bulmak için üniversiteye gitmeye karar verdiniz ama kimse size ne kadar süre üniversiteye söylemiyor. Bir senedir bu üniversitedeyim ama peki iş nerde derseniz bu çok aptalca. Sonra üniversiteyi bir süre bırakıp geliyorsunuz ve ikinci senesinde de iş nerede diye soruyorsunuz. İnsanlar size sürekli olarak üniversiteye git diyorlar ve siz üç senedir üniversitedesiniz. Ama hala iş yok!

İş ilişkilere geldi mi, kimse size bunun ne kadar süreceğini söylemiyor. Bu nedenle de ne beklemeniz gerektiği konusunda hiçbir fikriniz olmuyor. Peki neden kimse bu konu hakkında konuşmuyor? Zira bu işin ne kadar süreceği, ne kadar süre sonra sonuç alabileceğiniz tamamen kişiye bağlı bir şey. Ama biz burada verilere bakıp olayı bir miktar daha iyi anlayabiliriz.

İlişkiler konusunda size verilen ve kendine odaklanma – kendini geliştirme merkezli tavsiyeler işe yarıyorlar mı? Evet işe yarıyorlar ama sonuç getirmeleri çok uzun zaman alıyor. 3, 4, 5 ve bazı insanlar için 7 sene gibi sürelerden bahsediyoruz.

Sizin için ne kadar süreceğini ve şansınızın ne olduğunu bilemem ama eğer hiç sosyal yeteneğiniz yoksa ve hayatınız hiçbir yere gitmiyorsa, en az bir 5 yıl verin derim.

“Ama ben bunu yapamam, 5 sene çok uzun bir süre, bu kadar sürmesi aşırı depresif bir şey” diyebilirsiniz. Ama size başka ne diyebileceğimi bilmiyorum. 5 sene o kadar da uzun bir süre değil. Bu süre boyunca sosyal yeteneklerinizi geliştirin, iş yaşamınızda bağımsız hale gelin, finansal olarak bağımsız hale gelin, iyi bir fizik yapın, fiziksel ve zihinsel sağlığınızı düzeltin, vs.

Ama bir yandan da ben bunun gerçekten 5 sene süreceğini düşünmüyorum. Burada sihirli bir şekilde çalışan şey şu: siz bir hedef belirlediğinizde, mesela 5 sene verdiğinizde, önümüzdeki 2 sene boyunca pek bir şey beklememeye başlarsınız. Bu işin de, en az beklediğiniz zaman olma ihtimali yüksek.

Az önce ilişkiler subredditteki en tepe yorumu hatırlayın:

“Ben ona yürümeyi bile düşünmüyordum, sadece iyi vakit geçiriyordum. Birkaç hafta sonra bir gece ikimiz de sarhoşken birlikte olduk ve ilişki başladı.”

Bu en başarılı yollardan birisi. Karımla tanıştığımızda romantik buluşmalara gittiğimizin farkında bile değildim. Bana “beni buluşmalara götürüyorsun” diyordu ama ben “hayır, öyle yapmıyorum, sadece sana şehri gezdiriyorum” diyordum. “Sen şehirde yenisin ve ben de sana şehri gösteriyorum. Sen Tayland yemeği seviyorsun ve ben de çok iyi bir Tayland yemeği restoranı biliyorum mesela. Hadi oraya gidelim.”

Kendinize kesinlikle odaklanın ve buna 2-5 yıl kadar süre verin. Ama asıl gerekli olan şey olayın farkında olmamak. Bu garip gelebilir ama bir kez kafanızın içinden çıktınız mı, her şey çok daha kolay olur. Çünkü bunun neden bu kadar zor olduğunuzu düşünürseniz, insanlarla buluşurken kendi kafanızın içinde kalırsanız, diğer insana dikkat veremezsiniz. Bu durumda da onunla empatik bağlantı kuramazsınız. Bunun yerine, kaygılı benliğiniz ile empatik bağlantı kurarsınız. Bunu yaptığınızda da, kaygılı birine dönüşürsünüz.

Burada süreç şöyle çalışır: kadına dikkat vermeyi bırakırsınız. Dikkatiniz dağılmıştır, boş bakmaya başlarsınız ve bu, karşınızdakine rahatsız edici, arıza görünmenize neden olur. Karşınızdaki biraz rahatsız olur ve kafanızın içindeki kaygı da “oh hayır, artık zevk almıyor, artık eğlenmiyor” vs. demeye başlar. Şimdi ne yapmalıyım? Onu nasıl eğlendireceğim?” diye sormaya başlar. “Onu eğlendirmek için ne yapmalıyım?” “

Siz bu kaygılı düşüncelerle dolmaya başladığınızda, kadın yüzünüzdeki muhtaçlığı görmeye başlar ve birdenbire ne olduğunu anlamaya çalışır. Bir kadınla buluştuğunuzda ya da genel olarak, kafanızın içinden çıkmanız, kendinizi ve dikkatinizi dışarı vermeniz lazım.

Sonuç olarak bu işe zaman vermeniz gerekiyor. Muhtemelen ilk bir iki sene bir iş çıkaramayacaksınız. İlk bir iki sene olaya hazırlanıyorsunuz, seviyenizi arttırıyorsunuz ve henüz tam anlamıyla cepheye çıkmıyorsunuz. Ama olay birçok insan için seneler gerektirebiliyor.

Bugün bir erkek için ortalama evlenme yaşı 30. Ama ben 33 yaşındayım ve bekarım diyenlere hatırlatayım, ortalama yaş 30. Yani 35 yaşında evlenen bir sürü erkek de var, 35 yaşında evlenen bir sürü erkek de var.

Size son vereceğim tavsiye, tüm bu süreç ile ilgili hissettiğiniz tüm o kızgınlık %100 haklı ve kesinlikle hakkında bir şeyler yapmanız gereken bir kızgınlık. Umutsuz ve öfkeli hissetmeniz normal.

Kızgın olmanız normal ve bu kızgınlığı ilişkiler pazarının dışında yönetmelisiniz. Çünkü kızgınlık ilişkiler pazarına yansıdığında, sizin ayağınıza çok fena sıkmaya başlıyor. Örneğin birine bir mesaj atıyorsunuz ve görüldü yiyorsunuz. Bu durumda kızgın bir mesaj daha attığınızda, kendi kendinizi sabote ediyorsunuz, olayı kendini gerçekleştiren kehanete çeviriyorsunuz. Zira insanların zerre umrunda olmadığınıza dair temel bir inancınız var ve kızgınlık ile hareket edip insanları kendinizden uzaklaştırdığınızda, bu inancınız güçleniyor. İnsanların uzaklaşma nedeni umurlarında olmamasından çok, o kızgınlığı hissedip rahatsız olmaları. Dışarı kızgınlık sinyalleri gönderdiğinizde ne olacağını sanıyorsunuz? Bir kadının size kızgınlık sinyalleri gönderdiğiniz için aşık olacağını mı düşünüyorsunuz?

Bu zor olacak biliyorum ama duygularınızı ilişkilerin dışında yönetin. Bir terapist ya da yaşam koçu ile çalışın mesela. Arkadaşlarınızla konuşun, Discord’da bağırıp çağırın. Bu negatif duyguları yönetmeniz lazım ama bunu ilişkiler alanı dışında yapın.

Çeviri: Getting a Girlfriend is NOT an Achievable Goal

Share this...
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterShare on LinkedIn

71
Leave a Reply

Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz.

avatar
19 Comment threads
52 Thread replies
3 Followers
 
Most reacted comment
Hottest comment thread
25 Comment authors
SopranosssAnonimFerhatMahmut AbiKerim Recent comment authors
  Subscribe  
Notify of
karlhogg
Guest
karlhogg

Selam Mahmut Abi, Geçenlerde memleketten bir hatunla konuşmaya başladım. Uzak mesafeye karşı olsam da tabak çevirirken onunla da memlekete gittiğimde alternatif olarak konuşmaya başladım. Ama özellikle kafa denkliği sebebiyle elimdeki tabakları salmasam da ona odaklandım. Her gün geceleri 3-4 saat keyifli şekilde konuşuyorduk. Öğlenci olduğum için problem olmuyordu benim için ve sohbetten de keyif alıyordum. Bu süre içerisinde iki kez pot kırdım. Eskiden konuştuğum bir hatunun fotoğrafına kalp koymuştum o da karşılık vermişti. Neyse bu kız bunu gördü baya sert tepki gösterdi. Ama konuşarak hallettim. İkinci olarak ona bir fotoğraf attım o fotoğrafta bir kızın eli bacağımdaydı. Ben fark etmedim… Read more »

Kerim
Guest
Kerim

Abi selamlar. 22 yaşımda sadece ortaokulda sevgilisi olmuş, el ele tutuşmaktan fazlasını yapmamış bir bireyim. Bundan yaklaşık 10 sene önce bir aile üyemi kaybetmem ile tüm yaşantım allak bullak oldu ki bunu bile bahane olarak görüyorum. Daha önceden de sevgili işlerine hep boş bakardım. Olan trajedi ilede bu maksimum derecede arttı. Son zamanlarda kendimi zihinsel fiziksel olarak geliştiriyorum. Her ne kadar kendimi geliştiriyorum desem de bir ilerleme kaydettiğimi düşünmüyorum sosyal olarak. Çünkü yaşadığım yeri hiç sevmiyorum ve bu yeri değiştirme aşamasında çabalayıp başarısız oldum o yüzden başarısızlığımı bir basamak olarak kullanmalıyım diye düşünüyorum ki yapmakta zorlanıyorum hatta yapamıyorum. Her ne… Read more »

Ferhat
Guest
Ferhat

Bu yazı güzel ve bana da hitap ettiği için, bir şeyler yazmak istedim. Site kurulalı bir yıl olduğunda okuyordum, daygamrler yapıyordum kadıköyde ilk zamanlar ve gerçektende farklı pick-up artistlerin tekniklerini uyguluyordum ,mahmut abiye sorular soruyordum , üstümde- daygame yapma cesareti verdiği için -emeği var kendisine de selam olsun .Şu an 8 aydır birlikte olduğum bir kız arkadaşım var, akıllara şimdi çerçeve muhabbeti gelicek basitçe söyleyeyim o beni ilişkide tutmak için daha fazla efor ve çabayı gösteriyor. Gerçekte Redpill ya da oyun gibi şeylerin işe yarayıp yaramaması ya da hangi koşul ve şartlarda işe yaradığı konusunda fikrimi belirteyim , ya da… Read more »

Sopranosss
Guest
Sopranosss

Hocam merhaba, üniversite 2. sınıfım ve eskisehirde okuyorum. Belirli sosyal ortamlarımda var ama sevgilim olmadi universitede. Kızlarla iyi anlaşıyorum fakat bir ilerisine taşıyamıyorum. Önerilerin nedir?