Uzun süreli ilişkiden “sıkılan” erkek – ıssız adam

Abi selam, benim sorunum biraz farklı. 28 yaşındayım ve İstanbul’da iyi bir maaş ile çalışıyorum. Fiziğim iyi, sosyal bir insanım ve işimde başarılıyım. Benim kısa ya da uzun süreli ilişki bulmakta bir sorunum yok. Fakat uzun süreli ilişkiye girdikten sonra, başlangıçta çok heyecanlı olsam da, 2-3 ay içerisinde ilişkiden sıkılıyorum, kızın düzenli olarak hayatımda olması bana batmaya başlıyor ve kızdan ayrılıyorum. Bir iki kere değil, bugüne kadar bu yüzden 5 ayı geçen ilişkim olmadı, hep kısa süreli ilişkiler ya da uzun süreli situationship denilen ilişkilerden yaşadım. Eskiden bu durumu takmazdım hatta kariyerime odaklanıyorum, uzun süreli ilişkiye vaktim yok derdim. Ama bu durum artık canımı sıkmaya başladı. Kendimi sürekli bir arayışta hissediyorum ve bu durum beni yoruyor. Ne yapmamı önerirsin?

Sen muhtemelen “sıkılmıyorsun” ama korkuyorsun. İlişkilerde ilk 2-3 ay balayı aylarıdır, hafiftir, çok ciddi değildir ama sonrasında yakınlaşma artık iyice artar. Sen yakınlaşma belli bir seviyeye geldiğinde korkmaya başlıyorsun muhtemelen. Neyden korkuyorsun?

Popüler kültürde senin gibi bir ıssız adamın (bu tip erkeğin filmidir) sorumluluk almaktan, karşısındakine söz verip tutamamaktan, büyümekten, olgunlaşmaktan korktuğu söylenir. Benim literatürde ve kendi konuşmalarımda gördüğüm şey, korkunun temeli, yakınlaşınca acı çekmek, duygusal olarak yaralanmak.

Literatürde buna kaçıngan bağlanma diyorlar ve burada birkaç yerde bahsi geçiyor. Ben zamanında kırmızı hapın temel probleminin, kaygılı bağlanan ve bu nedenle büyük bir ilişki travması yaşayan efendi erkekleri, başka bir sağlıksız bağlanma stili olan kaygılı bağlanmaya çekmek olduğunu yazmıştım ama kaygılı bağlanma genellikle çocukluktaki olaylardan gelir.

Kaçıngan bağlanan bir insan, uzun süreli ve duygusal olarak yakın bir ilişki ister ve hatta buna açtır. Ama girdiği ilişkide yakınlaşma arttığında, geçmişte çok yakın ilişkilerde ya da bir ilişkide acı çektiği için (dediğim gibi ilişki travması değil de anne ve baba ile ilişki de olabilir), korkar ve ilişkiden kaçar.

Eskiden bu durumu takmazdım hatta kariyerime odaklanıyorum, uzun süreli ilişkiye vaktim yok derdim.

Çok fazla iş odaklı yaşamak, bildiğim kadarıyla bu bağlanma stiline sahip insanlarda sık rastlanan bir durum. Dr. K. bağlanma stilleri yayınında şunu diyordu:

Örneğin 20’lerinde, “şu an kariyerime odaklanıyorum, ilişkiler benim için öncelik değil” derler. Aslında bu, 20’lerinde bir insan için oldukça makul bir zihin yapısı olabilir. Zaten bağlanma stilleri ile ilgili zorluk da budur. Birçok sağlıksız bağlanma davranışı kulağa mantıklı ve makul gelir ama geri planda, sağlıksız bir bağlanma stili vardır. “20’lerimde kariyerime odaklanacağım, ilişkiler öncelik değil” diyen insanların %20’si, bunu karşı cinsle yakın ilişki kurmaktan kaçmak için bir bahane olarak kullanırlar.

Sende muhtemelen bu durum var ama her kariyere odaklı adam tabii ki sağlıksız bağlanma stili nedeniyle kariyerine odaklanmıyor. Dr. K. şöyle devam ediyor:

İnsanlar kariyer odaklı olamazlar demeye çalışmıyorum, insanlar tabii ki kariyer odaklı olabilirler. Bazı insanlar bu oldukça geçerli nedeni, bilinçsiz bir şekilde de olsa romantik, yakın bir bağ kurmamak için bahane olarak kullanıyorlar diyorum. Yani kariyer odaklı biri olmanız ve kariyer için ilişkilere öncelik vermemeniz, sizi otomatik olarak kaçıngan bağlanan biri yapmaz. Bir insan kaçıngan bağlanan biriyse, bu gibi özelliklerden daha fazlasına sahip olur ve tek bir özelliğe bakarak değil de, sergiledikleri tüm bu özelliklere bakarak kaçıngan bağlanma var diyebiliriz.

Kendimi sürekli bir arayışta hissediyorum ve bu durum beni yoruyor.

Bu da bildiğim kadarıyla ıssız adamların ortak özelliklerinden birisi. Bilinçaltında bir mükemmel, ideal partner var. Bunu mesela dolaylı olarak kırmızı hap camiasında çok görüyorum. Bu insanlar söylemlerinde, uzun süreli ilişkiye ve evliliğe ancak her sözlerini dinleyecek, %100 feminen, %100 itaatkar, %100 boşamayacak kadın bulurlarsa girebileceklerini ama böyle bir kadını henüz bulmadıkları için giremediklerini ima ediyorlar. Kadınlarla ilgili bir sürü kötü şeyi sıraladıktan sonra, tabii ki tüm kadınlar böyle değil (bunu kadınların %0.1’i böyle değil anlamına gelecek şekilde) diyorlar. Ya da sürekli bir en iyisini arama, bekleme var.

Oysa burada da temel problem, bu bağlanma stiline sahip insanın, gerçek kadınlarla yakınlaşmada acı çekmekten korkması ve bu yakınlaşmadan kaçmak için ideal kadın fantezisine sarılması.

Bu arada genellikle kaygılı bağlanan adamların içine düştüğü oneitis ile kaçıngan bağlanan adamların içine düştüğü idealitis mi desek ideal kadın fantezisi aynı şey değiller. Oneitis, beta / kaygılı bağlanan erkeğin ruh ikizidir, kimse onun gibi değildir ama kusurları olan bir kadındır, erkek genellikle onun idealden uzak olduğunu bilir. İdealitis durumunda ise gerçekte olmayan kusursuz bir kadındır. Kısa bir süre önce bir yorumda bunu söylemiştim:

Kaçıngan bağlanan mükemmel eşi, gerçek insan partnerlerden kaçmak için bahane olarak kullanır. Kaygılı bağlanan oneitisi gerçek insan partnere sülük gibi yapışmak için.

Kaçıngan bağlanan insan, geçmişinde kurmaya çalıştığı yakın insani bağlardan ve hüsrandan gelen büyük bir hayal kırıklığına sahip. Bu bağlar geçmişte canını yaktığı için, bir insanla yakınlaştığında kendisini korumak için, hissiz olmaya, dikkatini dağıtmaya ve duygularından kaçmaya çalışır. Bunun en kestirme yolu ise, insanlarla hiç yakınlaşmamaktır.

Kaçıngan bağlanan biri eninde sonunda gerçek bir insanla ilişkiye girer ve gerçek bir insanla ilişkinin hem pozitif, hem de negatif tarafları vardır. Bu negatif taraflar nedeniyle, kaçıngan bağlanan biri, gerçek insanlarla gerçek ilişkilerden korkarlar. “Bu insanın kusurları var ama kusursuz bir insan bulursam, duygusal olarak mükemmel hissedebilirim” derler. Fakat kimi bulurlarsa bulsun, kendi içsel sağlıksız bağlanması değişmediği için, mükemmel hissedemez. Bunun sonucunda ise, mükemmeli arar durur, bir partnerden diğerine atlar.

Ne yapmamı önerirsin?

Şimdi ben ne psikoloğum ne de seninle konuştum. Bunları bilgi amaçlı paylaşıyorum. İlk yapman gereken şey eğer imkanın varsa bu alanda uzman bir terapistle çalışmaya başlamak. Sağlıksız bağlanma stilini, sağlıklı bağlanma stiline çevirmek. Bu zor ama gayet mümkün.

Kendi başına yapabileceğin en önemli şey, bu işin de üçte biri, öncelikle sorunun buysa bunu anlamak zira kaçıngan bağlanan biriysen bunu bilmek, işin önemli bir kısmını kendiliğinden hallediyor.

Örneğin “sıkılıyorum” dediğin şeyin “korku” olduğunu anlamak ve kabul etmek çok önemli. Sıkılıyorum dediğinde olayı narsist bir bakıştan tanımlıyorsun, güç sende gibi hissediyorsun. Sen partnerinden sıkıldığında, gücü daha fazla elinde tutan taraf gibi hissediyorsun. Egon rahat hissediyor ama egon kırılmayacak diye problemi doğru tanımlamadığın için, problemini çözemiyorsun.

Ayrıca insan sıkıldım dedi mi, çözüm ne olabilir? Oysa korktuğunu görürsen onun çözümü hemen akla geliyor, korkuna meydan oku, korkundan güçlü ol, vs. Neden kaçıyorsun, neden korkuyorsun? Korkunun işlevi ne? Bunları düşünmen lazım.

Benim gördüğüm, bireysel olarak yapabileceğin en önemli şey, cesaret gösterip, duygusal acı çekmeyi göze alıp yakınlaşmaya devam etmen ve “sıkıntı” dediğin şeyin geçtiği yere kadar gitmeye çalışman. Belki 3-4 ayda kaçmasan, 5-6 ay beklesen, 1 sene beklesen, bu korku geçecek.

Bunu söyleme sebebim, sen yazmamışsın ama, senin durumundaki birçok erkeğin beni “ayrıldım ama sonra onu özlemeye başladım ve onu düşünüyorum” diye araması. Kaçıngan bağlanmada en acı şey, hiç istemesen, hiç umrunda olmasa neyse ama kaçtığın şeye aç oluyorsun. Sürekli olarak açsın, yemek masasına büyük bir heyecan ile oturuyorsun, ilk birkaç lokmada büyük tad alıyorsun ama sonra birden miden bulanıyor ve kusuyorsun, masadan kalkıyorsun gibi. Aç olmasan neyse ama hala açsın.

Bu sorunlarını doğru teşhis edip hızlıca çözsen iyi olur. Dünya seni beklemiyor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize özellikle de toksik ilişkiler rehberi kitabına bakabilirsiniz.

Share this...
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterShare on LinkedIn

2
Leave a Reply

Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.

avatar
2 Comment threads
0 Thread replies
1 Followers
 
Most reacted comment
Hottest comment thread
2 Comment authors
Bilal EmreMrK Recent comment authors
  Subscribe  
Notify of
MrK
Guest
MrK

Ayni dertten muzdarip sayiliriz ama en buyuk problem (gerci benim baglanma stili daha cok kaygili-kacingan) karsi cinste kendimiz gibi insanlari daha cazip (cekici) buluyoruz ve bizim gibi insanlarla iliski cok yordugu icin devam da edemiyoruz.

Bilal Emre
Guest
Bilal Emre

Ben o tür insanlara OE diyorum 🙈. Canım cicim ayları yani 3,4 ay bittikten sonra Durduk yere kendi özgüvensizliğinden, korkusundan kızdan ayrılır .Çok temiz ve kafa yapısı sağlıklı kadınların psikolojisini bozabilicek erkek türü . Ümit verip ıssız adamdaki Alper gibi ortada hiçbir sebep yok iken ayrılmak OE’liktir . Bu konuda cinsel disiplinde bana göre çok önemli dürtülerimizi yönetmeyi ve sahip olmayı öğrenmeliyiz