Red Man Group Episode 27 Notları – Tabak çevirmek ve dini inanç

Red Man Group Episode 27 – The Curse of The Thirsty Beta podcastına bağlanan birinin tabak çevirmek ve dini inançla ilgili sorusu ve Rollo Tomassi’nin yanıtı :

Sorum Rollo’ya. Geçen yayında bir erkek 30 yaşına kadar bir kadına tekeşli ilişki sözü vermemeli demiştin … Burada bir problemimiz var … Senin dediğine katılmıyor değilim ama ben istisnai bir durumdayım. Zira Hristiyan’ım ve evlilik dışında seks yapmak ahlaki olarak bana yasak. 22 yaşındayım ve kızların bana geldiğini ve istesem yapabileceğimi görüyorum ama … sorunum şu ki hem senin 30 yaşına kadar tek eşliliğe açık olma tavsiyeni dinlediğim hem de Hristiyan olarak tabak çevirmediğim için … senin bekleyen betalarından ne farkım kalıyor?

Rollo : Öncelikle sen kırmızı hapın farkındasın ve bu da seni bekleyen betalardan ayırıyor. Zira o erkeklerin çoğu kendilerine biçilen rol hakkında zerre fikre sahip değiller. Bana sorduğun soruyu aslında sürekli alıyorum. Şu an din ve kırmızı hap ilişkisi hakkındaki kitabımı yazıyorum. Kitabın önemli bir kısmı Hristiyanlık hakkında. Aslında kırmızı hapın dinsel tarafları ile ilgili de bir program yapmak istiyorum.

Eğer sen inançlarına uygun yaşayacaksan ve evlenene kadar seks yapmayacaksan … senin konuşmandan anladığım kadarıyla işlerin yolunda ve 22 yaşından bakıp “8 yıl daha seks yapmayacak mıyım” diyorsun. Beta olduğundan değil. Evet, eğer 30una kadar evlenmeyecek ve inançlarına göre yaşayacaksan, burada asıl mesele 8 yıl daha seks yapmayacak mısın?

Sen nasıl beta değilsin? Benim kitaplarımı okuduğun ve bu programı dinlediğin için. Kitapların hastalığa toptan çare olduğunu iddia etmeyeceğim ama senin bağlı olduğun kiliseyi bilmesem de birçok kilisenin günümüzde feminize olduğunu söyleyebilirim. Modern dating sitesinden John’un dediği gibi kiliseler beta çiftliğine döndü. Bugünün kilise kültürü erkeği daha beta yapma üzerine ve kadının pit stop ekibindeki yerine alıştırma üzerine.  Erkeğin çelişkisi de bu. Kendime öncelik vermem lazım ama dinin başkalarına öncelik vermemi söylüyor.

30una kadar tabak çevirin deme sebebim daha fazla hayat tecrübesi edinmeniz ve kadın – erkek ilişkilerinde daha fazla deneyim kazanmanız için. İnsanlar tabak çevirin derken “birçok kadını sikin” tavsiyesi verdiğimi düşünüyor. Hayır, bunu demiyorum. Demeye çalıştığım, bağlılık yok kafa yapısı geliştirmeniz ve eğer senin için seks mümkün değilse bile yine de aynı anda 3 ya da 4 kadınla çıkmanı tavsiye edeceğim. Hangisinde neyi sevdiğini, neyi sevmediğini deneyimle zira bu kadınlar hakkında hayat dersi almaktır.  Böylece sonunda bir kadınla tek eşli ilişkiye girdiğinde en azından “kadınlarla deneyimim oldu ve kadınlarda neyi sevip sevmediğimi tecrübe ile biliyorum” dersin. En azından bu ilişkiye dini inanç yüzünden itilip zorlanmadım dersin. Zira benden beklenen beni sevdiğini söyleyen ilk kızı almam değil mi?

Bir erkeğin kendini inşaa etmesi ve insanları doğru değerlendirecek tecrübeyi kazanması zaman alır. Kendilerini finansal olarak yukarı çıkarmaları ve eğitimlerini tamamlamaları zaman alır. Bir erkeğin kadının uzun süreli hayat arkadaşında aradığı kriterleri kazanması çok zaman alır. Bir de bunun arzu tarafı var yani gyme gitmen, sağlığına dikkat etmen, kendine bakman da lazım. Yani erkeğin erkek olması zaman alan bir şey.

Diyebilirsin ki “kendimi o kadar geliştirip istediğimi elde edeceğim ama o yine hipergami yüzünden benden daha iyisini arayacak, yok öyle yağma”. Fakat olay öyle düz mantık değil örneğin iş dine gelince bazen öyle değil. Sanırım bu kadar bekledikten sonra aynı dini inançlara sahip bir kadınla evleneceksin.

 

Hemen şimdi değişmek …

Yeni bir alışkanlığı veya perspektifi edinmeye çalışan insanlarla ilgili en hayran verici (!) şeylerden biri de olayın bokunu çıkarmaları, aşırıya kaçmalarıdır.

Daha önce hiç ağırlık kaldırmamış bir erkek, hızlıca sonuç almak için haftada 6 gün, günde 2 saat ağırlık çalışmaya kalkar ve sonunda bir tarafını incitir. Oysa yavaş yavaş arttırarak başlamanız ve sabırlı olmanız lazım.

Daha önce aşırı şeker bağımlılığı olan ve fast food ağırlıklı beslenen adam, birden bire hergün su, tavuk ve haşlanmış brokoli yemeye kalkar.

Bu aşırılık, yapmak istediğiniz şeyi başaramamanızı garantiler.

 

Değişimin kalıcı hale gelme şansına sahip olması için, hayatınızı yavaş yavaş ilave edilmesi gereklidir. Bunu yapsanız bile çeşitli nedenlerle ayağınız kayacak ve eski alışkanlıklarınıza döneceksiniz.

Hayatın akışına dalarsınız, kötü bir gün geçirirsiniz, biri sizi yanlış yönlendirir, vs … Kimse mükemmel değildir.

Uzun vadede bir şeye 100% uyum imkansızdır. Bir şeye 90% uygun davranmak kısa vadede oldukça yönetilebilirdir ama uzun vadede mümkün değildir. Uzun vadede bir şeye 80% uyumluluk yönetilebilir ve gerçekçidir.

Peki insanlar neden bu tür aşırılıklara kaçarlar?

Nedeni basit : zira HEMEN ŞİMDİ ÇOK BÜYÜK SONUÇLAR istiyorlar! Ama yılların ihmal edilmişliğini 2 – 3 hafta abanarak telafi edemezsiniz.

İyi haber şu ki çoğumuzun aslında öyle bir acelesi yoktur ve hergün azar azar yükselerek ilerlemek en büyük değişime neden olan yöntemdir.

Çeviri : Black Label Logic

20’lerindeki Erkekler: Güç Yolunda, İmparatorluğun 10 yılı

Gücü kovalamak, hiç bir istisna tanımayan, temel bir insan güdüsüdür. Her insan gücü ister, hepimiz rekabet içindeyiz, işbirlik içinde, planlayarak, tasarlayarak en büyük rekabete katılıyoruz – domine ederek,  genetik mirasını kim aktarma hakkını kazanacak oyununu oynayarak ve bunları yaparken eğlenerek hayatta kalmak.

Hepimiz başarıyı ararız, ancak başarı bir bedelle gelir – kişisel fedakarlıklar yapmak;  özdisiplin ister, lezzet ve motivasyon gerektirir, boyun eğmez bir bencillik ister. Keskin, güçlü bir zihin ister ama bunların yanında en şeytani şey, gücü diğerlerinden alırken bir şey hissetmemeni ister. Bir zamanlar bir hocanın anlattığı gibi – 30larını yarısında duvar sonrası KHlı bir hatundu – “bu hayatta herkes kazanamaz, eğer herkes kazansa idi sokakları kim temizlerdi?”

Ortada sınırlı miktarda güç vardır, güç görecelidir; gücün diğerlerinin sahip oldukları güce göre ölçülür. Eğer herkes neredeyse eşit derecede akıllı ve zengin olsaydı, senin aklın ve paran en uçta olsa bile farkedilmez olacaktı. Güç denge ile alakalıdır ve sonuç olarak “eğer boğayı boynuzlarından yakalayıp fırsatı değerlendirirsen, bu başkası için kaçmış olan bir fırsattır, eğer o kişi direkt sana meydan okumuyorsa.

Güç diğer herkesten daha iyi olmaktır ve gücü kovalamak bir erkeğin temelindedir, tamamen temelinde, eğer biri kendine saygı duymak veya diğerlerinin saygısını kazanmak istiyorsa, eğer lider, şöhretli, kayda değer, belki de efsanevi biri olmak istiyorsa gücü elinde bulundurmalıdır. Bir erkeğin yaşamı gücü elde etmek yolunda olmalıdır ve gücün eldesi sonrasında o gücü sürdürmek, savunmak yolunda ilerlemelidir.

Bazıları güç istemediklerini söylerler. Yalan söylüyorlar, ya sadece size ya da eğer bir yanılgıdalarsa hem kendilerine hem size. Herkes gücü ister. Kadınlar bile. Bir maskülen gücün boyundurluğuna girmekten hoşlansalar da, o gücü yönetmekten de hoşlanırlar. Kadınların gücü dolaylıdır, güçleri erkeğin gücünü kendi yararlarına kullanmaktan gelir.”power by proxy theory”, bunu gençliklerini kullanarak ve erkeklere vücutlarına erişme izni veren bir ticaret ile sağlarlar. Bunun feministlerin canını sıkmasının sebebi de feminen gücün kadının yaşı ile ters orantılı olması, kadınlar her zaman başkalarının gücünü kullanırlar, kendilerininkini değil. Ancak konuyu saptırıyorum, bu başka bir makalenin konusu olmalı.

20’lerinin başlarında gençliklerini uygun bir talibi (tercihen 20’lerinin sonunda ya da 30’larının ortalarında başarılı bir erkek)  kapamak için kullanması gereken kadınların aksine genç bir erkek 20’lerini sosyal pazardaki pozisyonunu artırmak için ne gerekiyorsa onu yapmak için uğraşmalı. Tabi sadece birileriyle yatmak için değil, kendi kalıtsal potansiyelini tam olarak kullanıp şu anki kendinden çok daha iyi biri haline gelmek için. Ortalama, kendine güvensiz 20 yaşındaki halinin, kendine saygı duymak, üretken hissetmek ve bir erkek olma yoluna adım atmak için yapması gereken şeyleri yapmalısın.

Sizin tüm 20leriniz kendinizi gerçekleştirmekle, geliştirmekle, fırsatları kovalamakla, kendini zenginleştirmekle geçmeli. Sorumluluklardan, aile yaşamının yüklerinden uzak, kız arkadaş ya da eş gibi zincirleriniz olmadan seks için tabak çevirirken Allah korusun uzun süreli kız arkadaşınız olmadan geçmeli. Tabii ciddi bir güç istiyorsanız. Eğer halinizden memnunsanız, tebrik ederim. Kişisel hırslarınız gerçekleşmiş demektir. Ama bu yazı en tepede olmak isteyen, en büyük hıslara sahip, gücü avlamak isteyen erkekler için yazıldı.

Kadınlar size beklenti, drama ve lüzumsuz stres dışında bir şey getirmeyerek kendinizi geliştirmeniz yolunda size yük olacak, ket vuracak ve çabalarınızı boşa çıkaracak yüklerden başka bir şey değiller.  Neden henüz olmak istediğin erkek bile değilken kendine bir ilişkiyi sürdürebilecek sorumluluğu yükleyesin ki? Eğer 30’larındaysan ve aile kurmayı düşünüyorsan ve zaten bir erkek gibi 20’lerindeyken kazançlarla, ter ve tecrübe ile bir güç temeli kurmuşsan ve 30’ların eğlenceli geçiyorsa fena bir fikir değil -Anlamsız bir şekilde geçen ve değersiz bir ölümle sonuçlanacak bir başka dönem değilse eğer…  Basit bir yaşam, yerine getirilmemiş bir yaşamdır.

Gücü nasıl inşa edersin? Açık ve içselleşmiş bir kırmızı hap felsefesi ile başlayacağım ki yeterince güçlendirici, senin onları görmek istediğin gibi değil de oldukları gibi görmek günümüzün topluca kendini kandırma toplumunda çok değerli bir varlıktır.

Aşağıda yazacaklarım bir erkeğe gücünü sağlayacak temel köşe taşları.

 Oyun

Bu bir erkeğin en önemli kişisel gücüdür, sadece kadınlarla değil tüm insanlarla. Oyuna sosyal yetenekler de diyebiliriz. Oyunu oynamak ve çekimi oluşturmak sadece cinsel olarak algılanmamalı, insanların size değer vermesi ve sizi kabul etmesi tabirince düşünün. Bu sizin sosyal çevrenizi kurmanızı, diğer sosyal çevrelere erişiminizi, network yapmanızı ve mülakatlarda işi kapmanızı sağlar. Tamamen kişiliğinizi nasıl ekip biçtiğiniz ve bunun gerçek olması ile alakalı, kendinizi olduğunuz gibi sevmediğinizden rol yapma ihtiyacı duymamak değil, aksine kim olduğunuzu bilerek daha güçlü ve çekici olmak için geliştirdiğinizden kaynaklanır.

Oyun birinin ömrünün bir döneminde gelişir ve hiç bir zaman alakasız ve demode olmaz. Şimdi oyunu birbirleriyle ilintili bir kaç alt gruba ayıracağız.

-Makyavelizm- Eğer bir durumu kavrar ve bu durumda nasıl oynayacağınızı görürseniz galip çıkarsınız, neyin gerçek neyin olmadığını bilmek, insanların neyi neden yaptığını bilmek, bir başkasının oyununda bir piyon olarak ya da teatral bir budala şeklinde oynatıldığını görmek.

-İnce zeka- Shit testleri geçmenize olanak verecek yegane şey, hayatta bir yere gelmeniz için bir mihenk taşı. İnsanlar sizin değerinizi yüzeysel bir şekilde anlayabilmek için ilk tanıştıklarında size sürekli shit test yapacak. Cevap hızınız, iletişiminizdeki yaratıcılığınız ve başarılı bir şekilde bunu iletme tarzınız hep ince zekanızın elementleridir. Güçlü bir çerçeve için mihenk taşıdır ve genel olarak shit testleri aşmanız için gerekli bir stratejidir(onayla ve abart gibi). Eğer ince zekanızın kötü olduğunu düşünüyorsanız size bol bol stand-up izlemenizi öneriyorum. Güzel bir başlangıç noktasıdır. Ne demek, rica ederim.

-Cazibe- Basitçe narsisizm, özgüven, kendinden emin olma durumudur. Bu sinsice karşıdakine tek kelime etmeden yüksek değerli olduğunu empoze eder. Doğuştan üstün olduğu hissini yaratır ve bunun atıp tutmaktan daha çok gerçeğe dayanması tabi daha iyidir zira bunu gerçekleştirmek için çok çalışmışsınızdır ve bazı şeylerde iyisinizdir. Ancak kişisel gelişimlerinin başındaki elemanlara benimsetmek istediğim tek yanılgı: fake it until you make it! (yapana kadar yapıyormuş gibi yap!)

-Mizah- Güçlü bir çerçevenin bir başka mihenk taşı. Mizah genellikle negatif bir durumdan türer. Negatif enerjiyi pozitife çevirir ve karşıdakilere bu başarısızlıktan/ kötü durumdan etkilenmediğini empoze eder. Mizah kimin taş gibi sinirlere sahip kişiler olduğunu gösterir ve diğer erkeklere shit test uygulamak için kullanışlı bir erkek aracıdır. Soyut kelimelere bile aşırı duyarlı olan zayıf, sinik ve duygusal olarak zayıf erkekler, gerçek hayatın gerçek sorunları ile başa çıkamazlar. Eğer mizahınızın sınırları varsa onları aşın. Mizah gücün ve etkilemenin mihenk taşıdır ve cazibe ile ilintilidir. Mizah onayla ve abart ile bir çok yerde kullanılabilir. Örneğin: “Evet o kadar rahatsız edici ve kadınsıyım ki insanlar beni Justin Bieber mı Miley Cyrus mu diye çağırsak karar veremiyorlar. Ama bence Miley’in saçları Justin’e göre daha erkeksi umarım bana onun takma ismini koyarlar.”

Para:

İyi bir oyun size para kazanmanızda yardımcı olabilir. Bağlantılar oluşturmak ve kişisel favorilerini veya sırtını kaşıyanları işe alan ve onları terfi eden acımasız networklere girmek için de paraya ihtiyacınız var. Hepimizin güç arayan insanlar olmasından ötürü meritokrasinin de limitleri var. Hiyerarşinin bir noktasındaki her lider kendi tarafında birinin olmasını daha iyi eğitilmiş ancak birlikte çalışılması rahatsız edici birine ya da tehdit olarak görünen birine tercih eder(şu aşırı kalifiye olduğundan işten red almak buna bir örnektir.) Burayı ay sonunu getiremeyen, birikim yapmamış bir şekilde okurken meritokrasiyi ortaya koyarak savunabilirsiniz ya da bla bla, ama ruhsuz aptal bir denyonun şampanyayı diktikten sonra koca bir Moet şişesini bacaklarının arasından sallandırarak herkese sözsüz bir şekilde “Koca bir yarrağım var kızlar, baksanıza!”diye haykırdığını görür ve belki meritokrasi hakkında idealize ettiğiniz şeyin gerçek olmadığını anlarsınız.

Para, oyundan daha fazlasını gerektirir. Oyun tamamen sizin bilişsel bağlantılarınıza bakarken, para bunun yanında diğerlerinin yararlanabileceği ayrı bir yetenek gerektirir. Ekonominin ihtiyacı olduğu ve bu yüzden bize ödeme yapacağı bir şey gerektirir. Eğer üniversiteye gidecekseniz hiç para getirmeyecek veya para getirmesi için %50’den az şansınız varsa boşu boşuna gitmeyin. Tabi ben de felsefeyi bir başkası kadar seviyorum ve psikoloji de cool bir şey. Ama ömrünüzün sonuna kadar A-101’de çalışmak istemiyorsanız ve hayatta kalmaktan ziyade iyi bir rekabetçi olmak istiyorsanız iyi para kazandıran bir departmana girin ya da boşuna kasmayın. Eğer yaratıcı yazarlık üzerine lisansınızı yapıyorsanız ay sonunu getirebilmek için yaşayıp kredinizin sınırlarınca basit bir hayat yaşayabilirsiniz (*Amerikan üniversitelerinin yüksek eğitim ücretinin borçları içinde yaşayanlar hakkında konuşuyor). Çünkü ben bile yeterince yaratıcı yazılar yazabiliyorum ve bu boktan lisansta bir diplomam yok, çoğu diğer yazarın da olmadığı gibi.

Ekonomik yeteneklerin akademik olmak zorunda değil.  Eğer bunlar size uygun değil ve ellerinizi sanayide, inşaatta kirletemeyecek kadar narinseniz o zaman pişirmeyi öğrenin. Kesinlikle herkes yemek yapmayı öğrenebilir ve uzun ve zor uğraşlar sonucunda gelişse de imkanları sınırsız! İnsanlar her zaman yemeğe ihtiyaç duyar yani aşçılıkkaybolup gidecek bir sektör değil. Üstelik yeterince tutkulu olursanız ve bu sanata dönüşür. Elinizin uzandığınca iş saatini harcarsanız belki bir gün bir restoran açarsınız ya da belki bir kitap yazarsınız-Sadece siz kendinizi, aklınızı viyonunuzu ve inançlarınızı sınırlarsınız.- Uğraşmayarak gücünüzden feragat etmeyin. Para getiren bir disiplinde odağınız olsun ve ona sıkı tutunarak ilerleyin. Yoksa “yanında patates kızartması ister misiniz?” ya da “Başka bir içecek ister misiniz”den ileri gidemezsiniz. Bunun olmasına siz izin vermiş olursunuz.

İnsanı motive etmek için savuşturulan hakaretler bir yana, oyun para getirir ve para da daha iyi oyun. Gelişen oyun daha çok paraya ulaştırır ve bir pozitif feedback döngüsü kurarsınız.  Züğürtlük baskılayıcıdır, söylediğimin tam tersidir ve negatif feedback döngüsüyle sonuçlanır. Sizi müthiş olmanın ne anlama geldiğinden alıkoyar, fakirlik köleliğin sosyal olarak kabul edilen formudur. Sizi bu konumdan ileriye götürmeyecek bir maaş uğruna tüm zamanınızı vermenizi sağlar. Fakir insanların bir çoğu kendi konumlarını kabul ederler ve sefalet içinde ömürlerini harcarlar. Kendilerini bu süreçte porno ucuz oyunlar ve alkol ile uyuştururlar zira pes etmişlerdir. Onlardan olmayın, bir rekabetçi olun.

Daha çok para daha çok imkan, daha çok imkan daha çok gelişim demektir. Para varlıktaki en güçlü sezgisel olmayan nesnedir. Her insanın varlığını sürdürebilmesi için gerekli, gücün ondalık sisteme çevrilmiş bir ölçüsüdür. Para kazanın, tomar tomar kazanın. Felsefi olarak azıcık, gücün ölçüsü olarak herşeyi ifade eder. Hiç parası olmayanlar için azıcık herşey, çok parası olanlar için hiçbir şey ifade etmez.

Estetik/Güzellik:

Bu bir kadın için çok önemli ama sakın bir erkek olduğunuz için bunun alakasız bir konu olduğunu düşünmeyin, güzellik ayrıcalığı gerçek bir şeydir, güzel gözüken bireyler çirkinlere göre daha çok ikramiye alırlar. Çirkin bir orospu çocuğu olup uygun koşullarda yaşayabilirsiniz ya da tek gecelik ilişkilerde iyi olabilirsiniz ama şu an biz güç hakkında konuşuyoruz, sadece rastgele gecelerde lojistik uygunsa birileriyle yatıp kalkmayla değil. Güzel görünerek bir çok alanda yüksek bir değer sunarsınız.

Neden güç yolundaki bir mihenk taşını imkanımız varken görmezden gelelim ki? Hemen söyleyeyim, spor salonuna gidin, sadece fiziksel gücünüzü artırmanın yanında nasıl göründüğünüzü iyi bir noktaya getirir. Size bakabileceğiniz ve saygı duyacağınız bir vücut verir. Testosteronunuzu ve isteğinizi / itkinizi arttırır. Sizi güçlendikçe ve güçlendikçe mental olarak canlandırır.

Saçınızı ve sakallarınızı bakımlı tutun. Kötü tıraşlı biri çirkin biridir. Güzel giyinin, kötü giyinmiş biri resmen düşük sosyal statülüyüm, aptalım ve fakirim diye bağırır. İnsanlar yüzeysel özelliklerimizi sürekli yargılar yani üzerinde kontrol sahibi olduğunuz herşeyi düzelttiğinizden emin olun. Eğer tıfıl biriyseniz ya taşaklarınız küçüktür ya da  bir çeşit kronik bir bozukluğunuz vardır ve bununla yüzleşmek zorundasınız. Yaşam böyle, diğer yönlerinizle farkınızı koyun, böyle şeyler sizin mükemmeliyetçi ideallerinizi bloke edecek çünkü dezavantajları oldukça göze çarpıyor. Ama bu sizi doğru bir zihin yapınız varsa güçlü olmaktan alıkoyamayacak bu yüzden bunu bir bahane edinip pes etmeye kalkmayın. Eğer pes ederseniz güçsüz olmaktan zevk alın zira kimsenin sikinde değilsiniz.

Pratik yetenekler

Gençken daha hızlı öğrenirsiniz. Yaşlandıkça yeni yararlı şeyler öğrenme süreciniz yavaşlayacak ve zorlaşacak.(örneğin yabancı diller) Yani demektir ki bu hemen bunları aşın ve öğrenin. Öğrenmeyi, bir kadının biyolojik saatine göre yumurtalarının bitmesi gibi algılayın. Hemen yap! Koşullar en uygun zamanda iken yap! Neden uygun zamandayken yapabilirken hayatınızı gereksiz yere zorlaştırasınız ki?

Sosyal pazar değerinizi artıracak yeteneklerden bazılarını derledim.

-Bir disiplinde bir kavrayışınız olsun- Örneğin yemek yapmak, inşaat, tesisat, araba mekanizması vs.

-Dans etmek, insansı bir eşleşme çağrısı- Tarzınıza uyanlardan birini seçin.

-Bir kaç dil konuşmak- Zekayı, çok yönlülüğü gösterir. Normalde dil bariyeri yüzünden kapalı olacak sosyal çevreler açar. “İspanyol tayfam”,”Benim Araplar” falan filan. Cahil İngiliz kümesine karşın hayatınızı zenginleştirecek İngilizce bilmeyen bir sürü insan ve tabiki de koca bir okyanus dolusu amcık.

-Fiziksel gücünüzün uygulanması ve gösterilmesi- spor sanatları, fiziksel bir disiplin olmasına rağmen listelediğim diğer disiplinlerden psikolojik olarak ayrılır. İnsanlara nasıl tekme tokat dalınabileceğini bilmek insanın güveni üzerinde önemli bir etkiye sahiptir, yani çevresindekiler için güzel bir çekim yaratır. Kendini ve kendilerininkileri koruyabilirsin. Sana veya arkadaşlarına bulaşan kimse yüzleşmek zorunda kalacağı bir fiziksel kuvvetle karşı karşıyadır. Eğer bir zombi istilası olacaksa bir kaç kafa patlatabileceğin anlamına gelir. Üstüne uğraşan her insanın öğrenebileceği böyle bir yeteneği görmezden gelmesi akla mantığa uymaz.

Böylesi hedefleri ciddi uzun süreli bir ilişki ile hayata geçirmenin ne kadar zor olduğunu anlatmadan olmaz. Kız arkadaşınız sizin değerli nöronlarınızı kendi gereksiz dırdırları, irrasyonel duygusallığı ve vizyonsuz endişeleri ile tekeline alır.

Büyük resme bakın hele, sizin ortalama 20’lik kızınızın aklındaki şeyler bir alfa tarafından bir güzel sikilmek, ne giyeceği, az önce nasıl hissettiği ve şöyle şöyle yaparsa nasıl hissedeceği, arkadaşlarının onun hakkında ne düşündüğü, bla bla sikeyim bla. Şu gürültüyü siktir edin, onları tabak olarak çevirin ve bağlılığınızı 30’larınıza gelene kadar kimseye vermeyin. 30’larınıza vardınız artık, artık seksi 20’lik çıtırlarla takılır ve çıtanızı çer çöpten çok daha yukarılara çıkarırsınız çünkü artık CPD’niz uçlarda geziyor.

Erkek olmak zordur. Bunun için çok çalışmanız lazım. Hayata adımınızı 18 yaşında toplumun belki %50’sinin gözdesi bir yakışıklı olarak atmıyorsanız, ekonomik ve kişisel olarak üste çıkmak için çok kan, ter ve gözyaşı dökmelisiniz. İşte bu yüzden 20’leriniz sizin genç olduğunuz için eğlenmeniz gereken yaşlar değil aksine olmak istediğiniz erkek olmak için hayatınızı inşa edeceğiniz yaşlar. Eğer şimdi yapmayacaksanız hangi en enerjik, şekil verilebilen zaman aralığında yapmayı planlıyorsunuz? 30’larınızda mı? 40’larınızda mı? Yoksa sürekli Xbox’a bağımlı porno yayınlarını izleyip 31 çeken ergen halinizle mi kalmayı planlıyorsunuz. Bunu yapabilirsiniz, kısıtlı varlığınızda sadece eğlenmeyi seçebilirsiniz. Böyle olarak asla güçlü biri olamayacaksınız ama belki kendi monoton, tek düze yaşamınızda zevki tadarsınız.

Özetlemek gerekirse: 20’lerinizi olmak istediğiniz adam olmak için çalışarak, gücün peşinde koşarak harcayın. 30’larınızı ise kazandığınız güçten, kendi inşa ettiğiniz sizden zevk alarak geçirin. Gücünüzü korumakla ve desteklemekle geçirin ki 40’larınızda da hala sefasını çekebilesiniz. Güç peşinde koşma görevi hiç bitmez ama 20’lik bir adam en üstteki %5’te(Hedeflerinizi yüksek tutun piçler!) olana kadar oldukça uzun bir yola sahiptir.

Büyükleriniz, özellikle başarılı kişiler, sizden korkabilirler ama kartlarınızı düzgün oynayın ve size tecrübe ve kaynaklarla mentorluk edeceklerdir, sizin içinizde kendilerinin genç halini görerek. Yolunuz açık olsun kardeşlerim!

Kaynak : 20’s Men – The Quest for Power, The Decade of Empire

Çeviren : Olaf

NOT: Bu yazı üzerine podcast: Erkek Adam Discord Yayını – 20’lerinden 30’larına Erkekler (12 Aralık 2020)

Yorgun Hissetmenin Önüne Nasıl Geçilir?

Enerji, yaratıcılığın anahtarıdır. Enerji, hayatın anahtarıdır.

William shatner

1- Giriş:

Bu bölümde sizlere daha az soyut, daha çok pratik bir şey kazandırmak için her zamanki ulvi yazılarımdan yola çıkacağım. Çoğu zaman anlattığım şeylerin daha çok edebi, stratejik ve teorik kısımlarına değinmeme rağmen sanırım, zaman zaman pratik konularda basitçe yazı kaleme almak da önemli.

Sonuç olarak, kendi kelime bilgimi süsleyip püslemek için burada değilim. Kendi tecrübelerimden ve gözlemlerimden öğrendiklerimi insanlara yardım etmek amacıyla paylaşmak için buradayım.

Bu nottaki enerji optimizasyonunun benim için büyük bir önemi var. Elbette yüksek enerjili biri değilim fakat oldukça akıllıyım ve size şunu söyleyeceğim: Yüksek enerjili, beyinsiz tipler, düşük enerjili akıllı tiplerden daha başarılı olacaktır.

Enerji kraldır. Bir başkasının size tersini söylemesine izin vermeyin. Yüksek enerjili bir aptal, her zaman düşük enerjili bir dahiden hata yapmaksızın daha iyi performans gösterecektir. Bu kişi sadece herhangi bir senaryoda zirvede olmayacak, dayanıklılığı da daha iyi olacaktır.

Enerji olmaksızın hiçbir şey yapamazsın.

Dahi bir çocuk koltuğuna yaslanıp oturduğu yerden para kazanmak istediğinde aptal bir çocuk, ayak işlerini yapmak için etrafa bakınır.

Bir insanın herhangi bir insani faaliyeti yapabilmesi için gerekli olan tek şey enerjidir ve bu yüzden bir şeyi kontrol altına almak için bundan kesinlikle ve kesinlikle daha önemli bir şey yoktur.

Eğer yüksek enerjili biri değilseniz ve bu yazıyı okuyorsanız, amacınız bunu değiştirmek olmalıdır. Öncelikle neden ve nasıl düşük enerjiye sahip olduğunuzu belirleyin. Sonra problemi çözmek için yaşamınızı değiştirecek tedavi yöntemlerine katılın.

Bu, daha iyi bir yaşam için izlemeniz gereken rotadır, kişisel gelişim eğlencesi materyali değildir. Kişisel gelişim materyali size enerji vermez. Sadece vereceği tavsiyelere uymanız için halihazırda enerjiniz olduğunu varsayarak size yapmanız gerekeni anlatır.

Düşük enerjili olmak, kabul edilebilir bir yaşam biçimi değildir. Bu, sıradan insanlar için normaldir çünkü sıradan insanlar sağlıksız olmaya alışkındır ama eğer IM’i okursanız, sıradan bir insan olmak ilginizi çekmeyecektir ve ne olursa olsun hayatta kazanan kişi olmak isteyeceksinizdir.

Ne kadar akıllı olduğunuzu düşünmenizin, ne kadar yetenekli olduğunuzu düşünmenizin ya da herhangi bir şeyin önemi yoktur. Ben akıllı biri olarak size kimin hayatı boyunca aşırı yorgunlukla mücadele etmesi gerektiğini anlatacağım:

Akıllı adamlar, yorgun olmadıklarında daha akıllıdırlar.

Net, kolay bir odaklanmaya sahip olmak ve bilinç karmaşasıyla mücadele etmemek yalnızca performansınızı arttırmaz, sizi ayrıca bilinç karmaşasından kaynaklanan hayal kırıklığından da kurtarır.

Yani ne kadar akıllıca olursa olsun, sürekli yorgun durumda olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Sürekli yorgun olmasaydınız, daha akıllı biri olurdunuz. Eğer yüksek enerjili biri değilseniz asla potansiyelinize ulaşamazsınız. Sosyal olmakta, üretken olmakta ya da motive olmakta zorlanırsınız.

Hevesli olan hiçkimse bunu kendisi için istemez.

Berbat olduğunuz için değil. Tembel olduğunuz için genetik olarak psikolojik açıdan ya da uyuşturucu kullanımı yüzünden diğer insanlar sizden daha iyi oldukları için ya da siz onlardan daha az üretkensiniz diye değil.

Hormonel profiliniz berbat olduğu için. Hormonlarınızda sıkıntı yoksa hayatta başarılı olmanız kolaydır. Bu yüzden birçok başarılı kişi, kan görüntüleme paneline ve hormonal optimizasyona girer. Sürekli yorgunsanız hormonlarınız berbattır ve sizi geride tutar. Tembel olarak anılan başarısız insanlar aslında mental açıdan hırslı ve kararlıdır ama ya hırslarını eyleme dökecek enerjileri yoksa?

O zaman tüm bu amaçlar ve niyetlere rağmen tüm dünya sizin bir ezik olduğunuzu düşünür. Kimse sizin yorgun olmanızı önemsemez. Sadece sonuçlara bakarlar. Yeteri kadar üretmenizi istedikleri için üretmeniz gerekir!

Bir roket gemisi olup olmadığınızı önemsemezler. Eğer roket yakıtınız yoksa Marsa nasıl gidebilirsiniz? Gidemezsiniz.

Yüksek enerjili ve iyi hormonlara sahip birinin düşük enerjili, kötü hormonlara sahip birine çok çalış demesi kolaydır. Bunun yalnızca kişinin kendi hatası olduğunu ve kişinin berbat durumda olduğunu söylemesi kolaydır. Böyle egoistçe konuşan tipleri sürekli görüyorum. Yine de benim amacım, bu makalede laga luga yapmak değil, insanlara yardımcı olmak. Bu gürültü patırtının gerekli olduğunu düşünüyorum çünkü doğuştan başarısız olduğunuzu, bunun suçlanabilir bir problem olduğunuzu düşünüyorsunuz. Bunun hiçbir umudunuzun olmadığı, çözülebilir bir biyolojik problem olmadığını sanıyorsunuz.

Dünyanın adil olmayan bir yer olduğunu ve başarısız olmanızın kaynağının ortalamanın altındaki sağlık durumunuzdan kaynaklandığını fark ettiğinizde bu konuda yapılabilecek olacaktır. Bu makalenin amacı, yukarıda bahsettiğim adamlar.

2- Enerji & Sosyal Yetenekler:

Birçok uyuşuk tip, aslında sosyal yeteneklerinin berbat olduğunu düşünür ama aslında öyle değildir. Bu, aslında hormonal olarak iyi durumda yüksek enerjili insanlar olsalar bile sosyal güç açısından onları bir yerlere  gelmekten alıkoyan basit bir yorgunluktur.

Çocuklar sosyal olmaya oldukça yatkındır çünkü çok enerjiktirler. Yaşlılar onlara göre daha az yatkındır çünkü enerjileri yoktur.
Popüler insanlar hakkında fark edeceğiniz bir şey de onların yüksek enerjili insanlar olduğudur. Düşük enerjili insanlar bir konuda heyecanlanmazlar çünkü sürekli yorgundurlar. Enerjiniz düşükse sosyalleşmek için içinizde bir heyecan barındırmazsınız.

Yorgunluk, istemsizce içe kapanıklığa sebep olur.

Yorgunken sosyalleşmek için çabalasanız bile başkalarıyla bağlantı kurabilme ve zengin bir şekilde etkileşime geçme beceriniz düşük olacaktır.

Eğer uzun zamandır yorgunluktan dolayı sıkıntı çekiyorsanız bunun gerçekte olduğunuz kişiyle alakası yoktur. Gerçekte olmanız gereken yerden çok daha aşağıdasınızdır ve bir şeyler yapma vaktiniz gelmiştir.

3- Sebebi tanımlamak:

Çoğunuz iğneleri sevmezsiniz. Bu yüzden de bu söylediğimi görmezden geleceksiniz ama eğer sürekli kendinizi yorgun hissediyorsanız kan testi yaptırıp sorunun nereden kaynaklandığını öğrenmeniz gerekecektir.
Düşük enerjinin en yaygın sebeplerinin aşağıdakiler olduğuna inanıyorum:

– Tedavi edilmemiş düşük testestoron
– Tedavi edilmemiş tiroit yetmezliği
– Tedavi edilmemiş diabet
– D3 Vitamini eksikliği
– B Vitamini eksikliği

Yorgunluğa yol açan birçok sebep ve mineral eksikliği olsa da insanların bunları yorumlarda tartışacağından şüpheliyim. Bununla birlikte, her şeyi bir makalede ele alamıyorum.

Sadece erkeklerde yorgunluk probleminin sebebi olduğuna inandığım en yaygın 5 maddeyi ele aldım.

Kaynak: https://illimitablemen.com/2017/02/23/how-to-stop-feeling-tired/

Çeviri: SVBG

Jordan Peterson Türkçe – Kestirme olanı değil, anlamlı olanı yap

Jordan Peterson Türkçe alt yazılı bu videoda, 12 Rules For Life adlı kitabındaki “Kestirme olanı değil, anlamlı olanı yap” kuralını açıklıyor.


– Anlamlı olanın peşinde koşun, kestirme olanın değil. Kitapta diyorsunuz ki “kestirme / (belki doğru olmayan fakat) elverişli olanı yapmakta zerre inanç, cesaret ve fedakarlık yoktur”.

Hayallerinin peşinde koşmayan ve kariyerlerine mahkum olmuş izleyicilerimize ne dersiniz? Sebebi de anlamlı bir şey peşinde koşmanın riskini almaktan çok korkmaları …

– İlk söyleyeceğim şey şu : risk alıp anlamlı olanı yapmak tabii ki sizi korkutmalı. Ama eğer sizi zavallı durumuna düşürüyorsa, bulunduğunuz yerde kalmak sizi daha fazla korkutmalı.

İlk yapmanız gereken şey, şu fikirden kurtulmak : sürekli bir güvenlik içinde olabilirim fikri. Kabul edip adapta olma yeteneğiniz var, sürekli güvenli bir alan yok. Çocuklardaki olayla aynı.Orada öylece oturup perişan olarak bir bedel ödüyorsunuz.”Tamam, bildiğim şeytan bilmediğim şeytandan iyidir” diyebilirsiniz. Bundan bu kadar emin olmayın. Zaman akıp gidiyor. Eğer bugün işinizde acı çekiyorsanız ve bir şey yapmazsanız, 5 sene içinde daha fazla acı çekeceksiniz ve çok daha yaşlı olacaksınız.

– Ama anlamlı olanı izlemek lüks değil mi? İzleyicilerimizin ipotekleri, çocukları, ödemeleri ve borçları var. Bunu yapmak lüks zira bunun için kaynaklarımız yok.

– Ben sizi mutlu eden şeyin peşinden koşun demiyorum. Sizi mutlu eden şeyin peşinde koşmak lükstür. Anlamlı bulduğunuz şeyi izlemek ise sizin ahlaki sorumluluğunuzdur. Bu, kolay bir şey olduğu anlamına gelmez. Fedakarlık yapmayı gerektirebilir.

Diyelim ki, işinizi değiştirmek istiyorsunuz. Aileniz ve çocuklarınız var. Ev ipoteğiniz ve sorumluluklarınız var. O sorumlulukları zaten siz kendiniz aldınız, öylece çekip gidemezsiniz. “İşimi sevmiyorum, istifa ediyorum” diyemezsiniz. Bu strateji falan değil.

Ama yapabileceğiniz şey, “bu iş benim ruhumu öldürüyor tamam, bu konuda ne yapabilirim. Başka iş aramalıyım. Kimse beni işe almak istemiyor”. Hımm, tamam … Belki daha fazla eğitime ihtiyacınız var. Belki CVnizi güncellemeniz gerekli. Belki iş görüşmesi yapma korkunuzu yenmeniz lazım. Belki sosyal yeteneklerinizi keskinleştirmeniz lazım. Bu şeyler hakkında stratejik düşünmeniz lazım.

Eğer kariyer değiştirecekseniz bunu zeki ve sorumluluk sahibi bir insan gibi yapmalısınız. Bunu doğru düzgün yapmak size birkaç yıllık bir çabaya malolabilir.

– Anlamlı olanı yapın derken, kabiliyetinizin olması önemli değil mi?

– Bence bir değer ve inanç sisteminizin ve ahlakınızın olması daha önemli. Future Authoring adlı bir programım var. Bu, insanların hayatlarına dair bir vizyon geliştirmesine yardım eden ve strateji geliştirmelerini sağlayan bir program. Şu fikre – aslında kitaptaki (12 Rules For Life) fikirlere- dayanıyor … ya da hemen hemen aynı çizgide … İlk yapmanız gereken, kendinizi, önemsediğiniz biri gibi kafanızda canlandırmak ki bu 2. kural aslında.

Sonra da şuna karar vermelisiniz : “Eğer istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz şeye sahip olabilecekseniz, bu nedir?” Nasıl arkadaşlarınız olmalı … Aile ilişkileriniz nasıl olmalı … Çocuklarınızla nasıl bir ilişkiniz olmalı … Kendinizi nasıl eğiteceksiniz. Bunları düşünmeniz lazım.

Eğer o yeteneğiniz olsa idi hayatınız nasıl düzenlenirdi, düşünmeniz lazım. Sonra da bunu hedefleyebilirsiniz. Komik olan şu ki böyle bir hedef oluşturur ve onu hedeflerseniz ona doğru ilerlemeye başlayacaksınız. Hedef değişecek çünkü yolu yürürken yeni şeyler öğreneceksiniz.A ma klinik ve danışmanlık yaparken yüzlerce kişi ile çalıştım ve kim bir hedef oluşturup ona yöneldi ise işler istese de istemese de daha iyiye gidiyor.

Yani lüks değil. Evet zor bir şey.  Ahlaki bir yükümlülük ve mutluluk değil. Peşinde koşulan mutluluk değil.

– Yani, anlamlı olanın peşinden gitmek, ahlaki bir sorumluluk.

– Kesinlikle.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Nasıl Mutlu Olunur?

Mutluluk ne zaman ne düşündüğünüz, ne söylediğiniz ve uyum için ne yaptığınızdır. “ –

Mahatma Gandhi

Birisi bana gençken şu an yazmak üzere olduğum şeyi anlatsa idi, hayatım şu an tamamen farklı olurdu. Geçenlerde, hayatımın bazı ciddi noktalarını ortaya çıkarmak için hayatımın bazı mücadelelerini açığa çıkarmanın gerekli olduğunu hissettiğim bir mesaj aldım. Benim cevabım, soruyu ele almak için sarfettiğim uzun çaba yüzünden uzadı ve sonuç olarak bu makale doğdu.

Soru: Nasıl mutlu olurum?

Mutluluk, kendiniz hakkında olumlu düşünme ayrıcalığı kazanmanızdan ( evet kazanılması gerekir) gelir. İnsanlar çoğu kez mutsuzlar çünkü disiplinsiz oldukları için kendilerine kızgınlar ya da olmaları gerektiğine inandıkları kadar hızlı bir başarı gösteremedikleri için kızgınlar ( hırs ve başarı uyumsuzluğu).

Hayatımda birçok kez üzüldüm ve bu, iki karakter hatasından kaynaklanıyordu.

– Öz Disiplin Eksikliği:

Öz disiplin hiçbir zaman bana kolayca gelmedi çünkü dikkat sürem berbattı ve iyi bir şekilde yetiştirilmemiştim. Bir çocuk olarak istediğim her haltı yapmama izin verildiğinden büyüyünce öz disiplini gelişmemiş bir yetişkine dönüştüm. Eğitim(sizlik)im her zaman en az dirençte yükümlülüklerimi yerine getirmem anlamına geliyordu.

Elbette çocuklarını adam akıllı yetiştirmeyen ebeveynlere sahip olmak kötü bir şey ama kendi hatalarınızdan dolayı onları suçlamak size hiçbir başarı elde ettirmez. Bir yetişkin olarak kendinizi disiplinize etmek için sorumluluk almanız gerekir.

Neden Disiplin Çok Önemli?

Eğer herhangi bir değere sahip bir adam olmak istiyorsanız öz disiplin önemlidir. Eğer disiplin sizde eksikse, en başta yapmanız gereken şey bunun üzerinde çalışmaktır. Bunun yerini dolduracak başka bir şey yoktur.

Dışarda size özgüven sahibi olmayı vadederek cebinizdeki parayı almaya çalışan dandik seminerler ve kitaplardan milyonlarcası vardır. Bunların %99.9’u mantıksızdır. P. T. Barnum’un dediği gibi,

“ her dakika başarısız biri doğar. “

Gerçek: Ancak sen kendini özgüvenli yapabilirsin.

Disiplinli insanlar özgüvenli insanlardır (bu aynı zamanda her zaman egoistlerdir anlamına gelmez) çünkü yaptıkları şeyden gurur duyarlar. Bir işe giriştiğinizde çabaladığınızı bilmenin yan ürünlerinden biri kıvançtır.  Kıvanç, özgüvene dönüşür. Özgüvense cazibeye… Bu bir döngüdür ama her şey disiplinle başlar, her şey. Disiplin, başarının köküdür, 3’ün 9’un kökü olduğu gibi. Eğer doğanın büyülü şekilde kutsadığı, doğuştan özgüveni olan biri değilseniz, özgüveni şöyle elde edersiniz:

Aşırı Analitik Olma:

Doğal olarak analiz felcine yatkınım çünkü analitik (sorgulamacı) bir doğam var. Önemli miktarda öz disipline sahip olmayı başardığınızda kendinizi bir şeyleri ertelerken yakalayıp harekete geçmek için kendinizi zorlarsınız.

Yapmanız gerekenleri ertelemenin dışında fazlasıyla analitik olmanın diğer problemi, dünyadaki tüm ( çok fazla, hergün, her yerde) olumsuzlukları görmenizdir. Eğer dikkat etmezseniz bu sizi büsbütün boğabilir.

Eğer entelektüelseniz, analitik beceriniz hayata olumsuz bir filtre uygular çünkü alaycılığa, çok düşünmeye ve hareketsizliğe yatkın hale gelirsiniz. Bu özellikler depresyonun kaynağıdır ve depresyon verimliliği mahveder. Sanırım az önce gelmiş geçmiş tüm zeki kaybedenleri tanılmadım : çok bilen ama çok az kayda değer iş yapan.

Gençliklerinde onlara yardım edecek sağlam rehberleri olmayan çoğu erkek gibi benim de kendi yolumu kendim bulmam gerekti. Düzenden yoksun ve dürtülerine göre hareket eden biriydim. Üç hafta öncesinden sınavlara çalışıp rahat etmek yerine çalışmaya sınavın hemen öncesinde başlardım. Anlamlı bir hobi edinmek, dil öğrenmek, enstüriman çalmak, spor yapmak ya da savaş sanatını öğrenmek yerine arkadaşlarla (kendim gibi dümensiz, ortalama insanlarla) aylaklık ederdik. ( ya da zamanı dolduracak bir şey yapardık). Bu, kendi çocuklarımın yapmasına asla izin vermeyeceğim bir hatadır.

Değerli olduğumu anlamam için çok zaman kaybetmem gerekti çünkü amacı olmayan bir ezik olduğunuzda ne kendinize ne de zamanınıza önem verirsiniz. Zamanınızı sürekli anlamsızca ziyan etmenin yollarını ararsınız çünkü hiçbir amacınız yoktur. Amaçların olsa bile onları gerçeğe çevirmek için disiplinden gelen ve onları gerçeğe dönüştürmek için gerekli olan dürtüden yoksunsunuzdur.

Ben de büyük hayaller kuran ama harekete geçmeyen adamlardan biriydim. Ve tekrar eden umursamazlık yüzünden çok mantıksız bir korku kök saldı. Ben momentumu kaybedene kadar hareketsizlik korkuyu besledi ve momentum olmaksızın depresyon riski altındasınızdır. Einstein’in sözüyle:

“ Hayat, bisiklete binmek gibidir. Dengenizi korumak için hareket etmeye devam etmeniz gerekir. “

Her zaman ne yapmam gerektiğini biliyordum. Kimse gelip bana “sen salaksın” demedi ama zeka yeterli değildir. Zeka sizi karakter eksikliklerinize karşı bağışıklı kılmaz, size iş ahlakı vermez (disiplin verir) ve mutluluğunuzu tehdit eder (aşırı uyaran yüklenmesi). Hayata meydan okuyup mücadele eden aptal bir adam hayatın meyvelerini, hayatı kenardan öylece izleyen zeki bir adama göre çok çok daha fazla yer.

Benim tembelliğim beni mutsuz etti. Kendi konfor alanımın mahkumu oldum.

İç gözlem yaparak, şu ana kadar yazdığım şeylerin hepsinin farkına vardım. Sorgulamacı yapımın bana bir faydası oldu : kendi üzerimde psikanaliz yaptım ve neden – sonuç ilişkilerini ortaya çıkardım. Güçsüzlüğüm bir güç haline geldi. Bunun yanı sıra kırmızı haptan öğrendiklerim, kendimi yeniden programlamam için gerekli zihniyet değişimini sağladı.

Mutsuzdum çünkü potansiyelimi kullanmadığımı biliyordum. Mutsuzluğumun kaynağı, kendi olabileceğimin en iyisi olmamamdan dolayı dolayı kendime duyduğum kızgınlık ve hoşnutsuzluktu. Olduğum kişiyle olmak istediğim kişi arasında uçurum çok büyüktü. Fakat çok uzun bir süre  sıkıntılarımın ve ara ara gelen depresyon ataklarının kaynağının bu olduğunun bilincinde değildim.

Kırmızı hapı keşfetmeniz harika bir şey ama kendi kafanızda takılı kaldıysanız ve disiplin eksikliğiniz varsa okumanın ötesine geçemezsiniz. Ve hayatınız iyiye gitmeyince de, eğer bunun nedenini anlayacak kadar uyanık değilseniz, bu başarısızlığı kendi sorunsuzluğunuza değil, kırmızı hapa yüklersiniz.

Kırmızı hap hayatınızı tamir etmeyecek. Zira kırmızı hap sadece bir alet çantasıdır. O nasıl kullandığınız, hayatınızı gurur duyacağınız bir şeye dönüştürüp dönüştürmemenize karar verecektir. Derler ya “ İyi bir zanaatkar asla sahip olduğu aletleri suçlamaz.” Kırmızı hap sadece bir alet çantasıdır. Bilmek yeterli değildir, “yapmak”, harekete geçmek gereklidir. Ve yenildiğiniz yerde, kendi yenilginizin sorumluluğunu almanız gerekir.  Eğer hayata yaklaşımınızı değiştirmediğiniz için kırmızı hap sizin için çalışmıyorsa, bu sizin suçunuz, başka kimsenin değil.

Kaslanmak için, ağırlık kaldırmak zorundasınız. Para kazanmak için kıçınızı yırtarak çalışmak zorundasınız. Hatun yapmak için hatuna yaklaşmak zorundasınız. ( ya da kaslı fotoğraflarınızı Tinder’a koymak zorundasınız. ) Sanırım ne demeye çalıştığımız anladınız. Bilgi, uygulanmadığı sürece anlamsızdır. Eğer tüm bu makale içinden sadece bir sözü kendinizi tekrar edecekseniz, o söz budur. Eğer yeni şeyler yapmaktan korkuyorsanız, siz de benim geçmişte olduğum gibi konfor alanınızın kölesisiniz demektir. Ve hergün sıklıkla gözlemlediğim çekingen vücut dili bir şeye işaret ediyorsa, korkarım çoğunuz bu durumdasınız. Bundan sessizce utanıyorsunuzdur.

Peki ama mutluluğu nasıl bulurum? Ben kendime rağmen kendimi kabul ettim. İnsanlar sıçtıklarının farkına vararak mutluluğu bulurlar. Mutsuz olmaktaki sorun üretkenliğinizi ve sosyalliğinizi yok etmesidir. Zavallı insanlar, hiçbir şeyde bir anlam göremeyen nihilist insanlardır. Hayatlarını geliştirebilecekleri insanları etkileyemezler çünkü düşük enerjileri onları itici yapar.

Eğer mutsuzsan iyi uyuyamazsın ve bir şeyler yapacak enerjin olmaz. Sosyalleşmek ya da sosyal etkileşimleri baltalarsın çünkü enerjin diptedir. Tüm dünya angarya gelir ve bu olduğunda kendin için istediğin yaşamı inşa edemezsin.

Bu ilk adımın, mutsuzluğun üstesinden gelmek için önemli olduğunu gördüm. Tekrar söylememe izin verin.

Kendime rağmen kendimi kabul ettim. Bir kaybeden olduğum için kendimi hırpalamayı bıraktım ve olmak istediğim kişi olabilme yolunda yapabildiklerim için kendimi kutlamaya başladım.

Hırsımın dayattığı komik derecede yüksek standartlarda bir başarıya sahip olmasam bile, elimden gelenin en iyisini yaptığım sürece elimde olanı ve kim olduğumu kabul ettim. Zira en iyiniz sahip olduğunuz tek şeydir ve kendinizden en iyinizi aşan şeyler beklemek, sürekli kaçan bir havucu kovalamaya benzer.

Hergün biraz daha az boktan olma yolunda yürümekten zevk alıyorum. Baskıyı, mücadeleyi ve itiş kakışı seviyorum. Bir yere ulaşabilmek için zaten sevmek zorundasınız. Eğer elimden gelenin en iyisi yetersiz ise öyle olsun. Başka bir şey denerim. Kusurlu olmakla bir sorunum yok.

Yenilgiyi, hayatın değişmez bir parçası olarak kabul ediyorum.Yeterince iyi olmadığın için yenilmek, yeterince iyi olmamaktan korktuğundan yenilmekten daha iyidir. Her şey, pes etmekten iyidir. Winston Churchill şöyle der:

“Asla pes etme. Asla, asla, asla… Büyük ya da küçük olsun, önemli ya da önemsiz olsun, iyiye olan inanç ve onur dışında bir şeye boyun eğmeyin. Asla güce teslim olmayın: Asla düşmanın görünüşte ezici gücüne teslim olmayın. “

Hırs eğer bir şeyi başaramadığınız için sizi üzmeye yarıyorsa, tamamen faydasızdır. Hırs (amaçlar) teşvik edilmeye ihtiyaç duyar. ( bir ezik olmamak için) Birçok insan, amaç edinmenin mutluluk getireceğini düşünür ve ilk başarında öyle de olur ama sürmez. Sürekli mutluluk, kendini kabul etmekte yatar. Mutluluğun diğer tüm formları geçicidir.

Yaptığım zekice şeylerden biri, korkularımı kendime karşı kullanmamdı. Bir zamanlar beni mahkum eden korku, şu an beni harekete geçiren şey. Korkularımdan kurtulmadım,  sadece onları tersine çevirdim. Konfor alanımdan çıkma korkusunun potansiyelimi yok etmesine izin vermek yerine, kaybeden olma korkumu harekete geçme motivasyonu olarak kullandım ve bir zamanlar kaçındığım şeyleri yapmaya başladım. Çatışmaya girmekten ya da garip bir sosyal duruma düşmekten çok ziyade, kaybeden olmaktan korkuyorum. Korkmak bende işe yarıyor. Benim işime yarıyor.

Birçok insan bir ya da iki sebepten mutsuz (muhtemelen ikisi birden sebep) :

– Onlar, en iyi kaynaklarını, zamanlarını boşa harcayan sersemler. Eğer bir ay tembellik yaparsan mutlu olabilirsin çünkü anın keyfini yaşarsın ama bir ay, iki ay geçerse geriye bakıp şuanki halinle eski halini kıyaslarsan daha iyi biri olmayacaksın hatta daha kötüsü olacaksın. Bu seni sarsacak. Acınası bir halde olacaksın çünkü hayal kırıklığına uğrayacaksın.

– Onların tutkuları, kişiliklerinin çok ötesinde ve statü eksiklikleri onlara nefes bile alamayacak kadar baskı yapıyor. Yüzlerindeki güneş, burunlarındaki hava gibi basit şeylerin bile tadını çıkaramıyorlar.

Ben her ikisinden de etkilendim. Siz de bunlardan birinden etkilenebilirsiniz. Hiçbirinden etkilenmiyorsan ama hala mutsuzsun isen zehirli insanlar ile çevrilisin ya da yalnızsındır.

Eğer mutsuzsan ama kaybeden değilsen:

Eğer başarılıysanız ama hala mutsuzsanız, başarılı ama hiçbir başarı ile yetinemeyen birisinizdir. Hırslarınız sizi mahvediyor. Bu tatminsizlik, hayatın tadına varmak yerine daima bir şeyleri yetiştirmeye çalışan biri olduğunuzu gösterir.

Buradaki problem, oraya ulaştığınızda bunun yeterli olmayacağıdır çünkü mutlu olmayı öğrenmemişsinizdir. Eğer paranız, bağımsızlığınız, iyi bir vücudunuz, yüksek IQ’nuz/ yeteneğiniz ve iyi bir işiniz olursa hala acınasısınızdır çünkü kendinizi kabul etmeyi öğrenmemişsinizdir. Başarı sorun değildir. Ona bolca sahipsinizdir. Sorun, kendinizi kabul edememeniz.

Bir insan, elinden gelen şeyleri kabul etmelidir. Bu, tembel olma anlamına gelmez. Siz insansınız, günün her dakikası %100 üretken olamazsınız. Kusursuz değilsiniz, başarılısınız ama kusursuz değilsiniz. Eğer kendinize insanüstü standartlar dayatırsanız daima kendinizden nefret edersiniz ( amacınızı gerçekleştirmiş olsanız bile). Bu yüzden özünde mutsuz olursunuz. Zayıflıklarınız için kendinizi affedin ve onlara sahip olduğunuz için kendinizden nefret etmek yerine bunların üstesinden gelin.

Başarılı olursanız ve kendinizle barışıksanız ama hala mutsuzsanız, muhtemelen yalnız ya da korkunç tiplerle çevrilisinizdir.

İyi arkadaşlar edinin. İyi arkadaşlar, hayatın boktanlığını azaltırlar. Her şey iyi bir dostla güzeldir. Yalnızlık, tembellik kadar zayıflatıcı olabilir. Eğer yalnızlığa düşkünseniz sizi tam keşiş moduna girmeye karşı uyarıyorum. Bu sizi daha kötü yapar. Sosyalleşmek ve kendinize gelmek için 2 gün ayırın.

Birçok adam, doğru kadını bulmak için hayatını harcarken iyi dostluklar bir ömür sürer. Bir kadın nadiren hayat boyudur. Gerçek arkadaşlar sizin ilgi alanınızı önemser. Kadınlarsa kendi ilgi alanlarını önemser. Gerçek dostlar nadirdir. Birçok insan sizden ne alacağını ya da sizi nasıl kullanacağını düşünür. Gerçek bir arkadaş, sizin ilerlemenizi önemseyen, kan bağınızın olmadığı bir aile üyesidir ve zor zamanlarınızda sizin yanınızdadır.
Onlar sizin problemlerinizi önemser mi? İhtiyacınız olduğunda size zaman ayırırlar mı? Hayır mı? Öyleyse onlar dostunuz değildir. Adı ne olursa olsun, diğerleri sadece tanıdıktır.

Kaynak: How to be happy?

Zorba

Ortaokul (eskiden ortaokul vardı) yıllarında sınıfımızda  Mert diye bir zorba (bully) vardı. Bu eleman hepimizden daha iri ve daha güçlü idi. En büyük zevklerinden biri de çevresinde topladığı ufak çetesi ile bizleri fiziksel olarak sık sık ezmekti. Dayak değil ama sudan sebeplerle kol bükmek, itip kakmak, acıtacak şekilde el sıkmak, ayaklarından ters çevirip sallandırmak (yaratıcı velet) vs … Kötüsü bunu kızların önünde de yapardı, rezil olurduk.

15 yaş civarında iken bir kızdan hoşlanıyordum. Çıkma teklif ettim ama kabul etmedi. Ben de o konuda canım sıkkın iken bu eleman kızın önünde (kızın önünde olması özel değil tesadüftü) çetesi ile benim kolumu büküp duvara yapıştırınca benim için bardak taştı. Zaten dolmuştum ama bu konuda bir şeyler yapmaya karar verdim.

Sınıfta gym’e giden bir arkadaşım var. Kaslı ve güçlü olursam Mert ile başedebileceğime karar verip ona danıştım. Ondan biraz tavsiye aldıktan sonra gym’e başladım. O zaman gyme gitmeme sebebim çöp gibi olmam ve dalga geçilmekten korkmamdı. Gerçekten de okuldan birkaç eleman da orada olduğu için başında ciddi de dalga geçildim. Ama 4 – 5 ay düzenli gym bile çok etkili bir şekilde beni kaslandırmıştı.

Sonra birgün televizyonda Van Damme’ın dövüşçü filmini izledim. Thai box radarıma girmişti. Tamamen sportif amaçlarla. Mert’i okul bahçesinde Tong Po gibi topuk manyağı yapma hayalleri kurmaya başladım (meğersem Van Damme orada Tekvando ve bale karışımı bir şey yapıyormuş ama onu yıllar sonra Wikipedia’dan öğrenecektim).

Aradım, taradım ama şehirde tek bir salon bulamadım.Benim peder bey gençliğinde boks yapmış. Kafaya bak, dedim ki tekvandoya gideyim, peder de bana boks öğretsin. İkisi beraber kick box olsun.

Amca o zaman 40 – 41 yaşlarında götü göbeği bırakmış ama hala kelebek gibi uçup arı gibi sokacak kondisyonda. “Baba bana boks öğret” deyince istekle işe koyuldu fakat adamda ciddi sabır problemi olduğu için 2 – 3 dersten sonra sinir harbimizin yumruklaşmaya gideceğine karar verdik ve ben de peder beyi resimden çıkardım.

Sonra öğrendim ki yakın bir şehirde bir adet thai boks salonu var. Yaz tatilinin başında oraya yazıldım ve haftada 3 – 4 gün otobüsle antrenmana gitmeye başladım. O yaz aynı zamanda üniversiteye çalışmaya başladığım yaz olduğundan inanılmaz bir tempoyla çalışmak zorunda kaldım. 10:00 – 12:00 ve sonra 12:30 – 15:30 arası 4 saat ders çalışıyor, 16:00’da evden çıkıp 17:30 antrenmanına gidiyor, eve 19:30’da geri varıp yemek yedikten hemen sonra 20:00 – 10:00 arası 2 saat daha çalışıp yatıyordum.  Yaz sonunda Van Damme split yapabilir hale gelmiştim 😀

O ilk yazın bitiminde okula geldiğimde duruşumdan konuşmama herşey değişmişti. Kafamda bunlar bana sataşacak ve ben de kızlarla Van Damme dansı yaparaktan hepsini yere sereceğim hayali var ama 3 – 4 aylık antrenmanla nereye kadar. Ha Mert bir yumruk vursa savururdum belki ama yerim Van Damme splitini, ben Van Damme olsam ne yazar. Adam Chuck Norris.

Fakat ilginç bir şekilde elemanlar bir türlü bana bulaşmıyorlar. Fiziksel olarak gelişmemden muhtemelen. Sonunda birgün çetenin tıfıllarından biri öne çıkıp koridorda beni sıkıştırıp itip kalkmaya kalktığında elemanı duvara çarpan tek bir yumruk attım ve ondan sonra da bir daha hiçbir şey yapmam gerekmedi. Hepsi çetenin önünde olmuştu ama diğerleri hiçbir şey yapmadılar. Mert bana bir daha hiç bulaşmadı. Diğer elemanları sıkıştırmaya devam etti.

Dediğim gibi herif istese yine beni çok rahat iter kakardı. Bunu yapmama sebebi muhtemelen muay thai hocamın anlattığı bir hikayedeki ana fikirle alakalı.

Safariye çıkan 2 eleman grubu kaybetmişler, savana da ellerinde silah da olmadan yürüyorlar. Birden uzaktan bir aslan bunlara koşmaya başlamış. Elemanlardan biri hemen çantasından spor ayakkabısını çıkarıp bağlamaya başlamış. Diğeri “aslandan hızlı koşabileceğini mi sanıyorsun” diye sorunca da “senden hızlı koşayım yeter” demiş (Gerçekçi adamdı. Muay Thai’nin en yararlı tarafı kondisyon çalışmalarıdır zira sokakta size saldırırlarsa o kondisyonla öyle bir kaçabilirsiniz ki elemanların hiçbiri sizi yakalayamaz derdi).

Yani eleman daha kolay hedefler varken muhtemelen benimle uğraşmanın riskine değmeyeceğine karar verdi. Her ne kadar olay hiç beklemediğim şekilde çok kolay çözülse de bu sonuca gelene kadar neredeyse 1 yıl deli gibi ter dökmüştüm.

Bully (zorba) konusunda görüşüm tamamen tukaka değil. Çocukluk yaşlarında yaşıtlarınca alaya alınmak, ezilmek her ne kadar çok rahatsız edici olsa da, bildiğim çoğu arkadaş bu kötü durumdan aile veya öğretmen müdahalesi olmadan kendi başlarına kurtuldular. Bully berbat biri ve bazıları gerçekten müdahale gerektirse de bugün zorbalık karşıtı kampanyalarda hepsi bir kefeye konularak büyükler tarafından engelleniyor. Oysa çocukluk yıllarında karşılaşılan ve aşılan zorbaların çoğu çocuk için, özellikle de erkek çocuk için, önemli bir güçlenme fırsatı.

Bugün maalesef ideal çocuk tipi kız çocuğu olduğundan ve erkekler de defolu kız gibi yetiştirildiğinden, çoğu erkek çocuğundan bu tür zorbalıklar karşısında hemen duygusal davranmaları, kendini bu durumdan kurtaracak stratejiler geliştirmek ve çaba harcamak yerine de ebeveynleri müdahaleye çağırmaları bekleniyor. Tekrar ediyorum bazı zorbalık durumları bu tür müdahale gerektirebilir ama çoğu durum aslında standart erkek grubu zorluklarıdır.

Zorbalar, hayatın her alanında karşımıza çıkabilecek insanlar. Özellikle okul ve iş gibi bu zorbalarla sürekli aynı mekanda bulunmamız gereken ortamlarda oldukça çekilmez insanlar. Bu tür insanların minyatür versiyonları olan okul zorbaları örneğin insana ilerde daha ciddi zorbalarla başa çıkmayı öğretebilir.

Bir zorba ile karşı karşıya kalan kişinin ilk öğrenmesi gereken şey, ne kadar öyle görünmese de “olayın kişisel olmadığı ve olayı kişisel algılamamak” gerekliğidir. Olayı kişisel algılamamak demek aslında olaydan kendinizi duygusal olarak koparmak demektir. Bu önemli. Zorba siz onu kişisel algılamıyorsunuz diye daha az can sıkıcı olmayacak ama zorbaya zihin enerjisi tüketmeyeceksiniz.

Bundan sonra ise zorbanın çoğu duygusal olan saldırılarını etkisizleştirmek için ne yapacağınızı düşünmek ve bir plana göre soğukkanlı bir şekilde çalışmak gerekli. Bu çalışma olayı çok çok emek ister ama zaten tam da bu nedenle insan gelişip zorbayı aşabilir.

Bence duygusal zorbalar konusunda bunun en sağlam yolu zorbanın duygusal manipülasyonlarından etkilenmemek veya en azından etkilendiğini ona belli etmemektir. Ya da alaya karşı alay ile cevap vermek. Kısacası coolunu kaybetmemek en önemli karşı saldırı. Hatta bazı durumlarda kişi aslında zorbayı tahrik eden şeyin kendi duygusal zayıflığı olduğunun farkına varacaktır. Örneğin erkek shit testi yazısından bahsettiğimiz erkek takımlarının birbirlerini itip kakmasını zorbalık sayıp olayı gerçekten kendi eliyle zorbalığa çeviren zayıf erkekler gibi.

Günümüzde özellikle bu tür duygusal zayıflığa meyilli erkek sayısı oldukça arttı. Erkek shit testi denilen itip kakmayı anlamadıkları gibi, zaten okul sistemi de bu tür erkek takımı dinamiklerini kaka hareketler kategorisine sokuyorlar. Zira günümüzde okul sisteminin altın standardı kız öğrenci davranışlarıdır.

Tekrar ediyorum bazı zorbalıklar çizgiyi aşacak olsa da çoğu zorbalık aslında kişinin kendisini zorlayarak geliştirmesi için bir fırsattır. Özellikle ergen yıllarında karşılaşılanlarla kendiniz baş edemeyeceğinize karar vermeden, ya da duygusal tepkiler vermeden önce bunun aşılınca bir gelişim fırsatı olabileceğini en azından göz önüne alın. Mert olmazsa ben şimdi bile  yararını gördüğüm gym ve muay thai’ye başlamazdım bile. Hatta sonradan üniversite hazırlıkta kullandığım disiplini de bu tempolu yıldan aldığımı düşünüyorum.

Bir yatırım tavsiyesi olarak kırmızı hap

Saha Raporu- Tinder Buluşması yazısına Javert şu yorumu yazmış :

Kırmızı hapı burnundan yutan çok. Kırmızı hap gibi mevzuları “saf” adamların öğrenmemesi gerek aslında. Ya kırmızı hapı tamamen reddedip mavi haplı kafayla devam ediyorlar ya da kadın düşmanı oluyor. Bunun biraz yumuşak versiyonları mgtowlar. Kadınlara yatırım konusu kalibre işidir, yok öyle ben game kitabını okudum, kırmızı hap okuyorum deyip hiç yatırım yapmamak.

Bu tipler başta kadına yatırım yapmaz, bir şekilde sevgili olduklarında köpek gibi de bağlanırlar veya aldatılırlar. Nasıl sevgiye ihtiyacın varsa, kadınında ilgiye, sevgiye ihtiyacı var. Burayı okuyanların kafasında hala tüm yazılanlara rağmen: sikici, çakıp geçen, aşağılayan imaj var.

Gerçi seçimle alakalı bir şey ama burda “tavsiye” edilen “lider, sosyal, iyi alfa” olmak. Playboy ya da Mafya olsanız burada işi olmazdı kimsenin.

Bata çıka bu kalibre konusu oturacak, törpüleyeceksin davranışlarını. Yanlış bir çevrede büyümüş olmanın sıkıntıları bunlar hep, deneye deneye bazı şeyler törpülenir. Kadına yatırım yapacaksın, seveceksin ama yanlışında cezasını keseceksin, yanlışını yüzüne vuracaksın.

Saha raporunu yazan genç arkadaşın oyunun dengesini öğreneceğine inanıyorum ve daha oyunu dengeleyememiş olanların kırmızı hapı bırakmalarını tavsiye etmeyeceğim. Ama Javert dikkat edilmesi gereken bir konuya parmak basıyor.

Günümüzde sosyal, cinsiyetler arası ilişki ve politika alanlarındaki ciddi kutuplaşmanın nedenlerinden biri ikili düşünme (binary thinking). Türkçe’de ak – kara düşüncesi diyebiliriz. Bir alanda gri renklere yer olmaması durumu.

Her şeye ak – kara bakan biri için kırmızı haptan çıkarılan mantık şudur :

(1) – Mavi hap elindeki herşeyi tek bir kadına yatır diyor.
(2) – Kırmızı hap buna karşı.
(3) – O zaman kırmızı hap kadına hiç yatırım yapma diyor.

Buradan çıkarılan sonuç ise kadına en ufak yatırım yaparsan betasın, kadını hiç yatırım yapmadan sikersen ancak o zaman alfasın! Bu zihniyette bir orta yol olabileceği ihtimali yok. Çerçeveye baksan da aynı. Kadını zihinsel odağınıza koymayın, kendinizi koyun diyoruz. Kadınız zihinsel odağına koymaktan kendini tamamen odaktan çıkarmayı anlayan adam, kendini odağa koymayı kadının hiçbir isteğini ve arzusunu dinleme, kadını tamamen görmezden gel algılıyor.

Kadına yatırım yapacaksın ama yavaş yavaş yapacaksın. Yatırıma değer mi bakarak adım adım yatıracaksın. Tüm her şeyini hiçbir zaman bir kadına yatırmayacaksın tamam ama bu kadına hiç yatırım yapmayacaksın anlamına gelmiyor.

Kırmızı hapı şöyle anlatsam sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir.

Toplumda erkeklere pompalanan yaygın yatırım danışmanlığı şu. Senin yatırımını yapacağın tek bir şirket var ve bu şirketi buldun mu tüm paranı ona yatıracaksın. Böyle yaparsan zengin ve mutlu olacaksın. Eğer 20lerinde şirketler yüzüne bakmıyorsa ve senin yatırımlarını kabul etmiyorsa üzülme. Sabredersen kötü yatırımcılarla iş yapmaya hevesli şirketler sonra senin değerini anlayacak ve senin değerini anlayarak senin ona yatırım yapmanı isteyen o özel şirkete tüm yatımını yapacaksın.

Kırmızı hap da tabii ki “olur mu öyle şey, bu şirket batınca sıfırlanırsın, herşeyini bu şirkete yatırma” diyor. Paranın (duygusal yatırımının) büyük kısmı başka şirketlerde olsun (kariyer hedeflerine, arkadaş grubuna, hobiler). Hatta bir şirkete önemli miktarda para yatırmadan önce birkaç şirkete azar azar para yatırıp iyi şirketin kokusunu alacak bir kurt yatırımcı olmayı öğren diyor. Tek bir şirkete yatırım yapacaksan ona o yatırımı azar azar yap diyor.

Buna rağmen kırmızı hap yatırım danışmanlığını “bir şirkete SIFIR lira yatırarak büyük kazanç elde edersin” algılayan çok. Hatta “şirketlere para yatıranlar aptaldır, yatırım yapmadan para kazanmıyorsan iyi bir yatırımcı değilsin” algılayan da çok.

Bir şirkete para yatırmadan o şirketten getiri elde edemezsin. Doğaya aykırı. Size nasıl dengeli yatırım yaparsınız, yatırımınız batarsa siz nasıl batmazsınız onu öğretmeye çalışıyoruz.

Ak – kara düşünce mantığı sizin kırmızı hapın her kavramını yanlış anlamanıza neden olur. Bir örnek daha vereyim.

Dominant (egemen) olmayı üstün olmak ya da efendi – köle ilişkisi sanarsınız. Lider olmak olduğunu içselleştiremezsiniz. Kararlar almak, bunları almak için kadından izin ve onay beklememek olduğunu anlayamazsınız. Üstünlük taslayacağım diye zorbalaşırsınız.

Yazıyı Black Label Logic’in Büyüklük Yanılsaması yazısından şu alıntı ile bitireyim :

Fakat birçok şeyde olduğu gibi, kendini etkisiz bir nesne gibi görme ucundan, kendini tamamen bir özne ucuna savrulmak, aşırı bir düzeltmedir. Daha önce hiçbir kırmızı çizgisi olmayan bir erkek, başlangıçta çoğunlukla sınırlarını aşırı şekilde dayatacaktır. Socrates ismini kullanan bir elemanın 21 Convention konuşmasında dediği gibi , bir erkek sosyal yeteneklerden ve aslında çok iyi ayar ve denge gerektiren PUA kalibrasyonundan yoksun iken oldukça agresif davranabilir ve bu da ona negatif etkide bulunur.

Saha Raporu – Dans yürümesi

Ne zamandır saha raporu yorumlamıyorduk. Redist ilginç bir saha raporu yazmış ona el atalım :

Selamlar abi en son sadece hb7 ve üzeri kızlara daygame yapmaya çalışmamın bir problem olduğunu söylemiştin ve ben de zorla da olsa dışarıda hb7 altı kızlara yürümeye çalıştım.

Sonuç; az kıza yürüdüğüm için pek bişey çıkmadı ve biri sokağın ortasında sapıkmısın sen her hoşlandığın kıza böyle mi yaklaşıyorsun falan diye bağırdı çağırdı. Neyse bunu bi geri dönüt olarak yazmak istedim ve asıl saha raporunu anlatıyorum.

Kız hb6.5 (çok kısa bir etek giymiş ve hala betalığın kalıntıları sanırım bu tarz giyinen kızlar bir tık daha önde oluyor gözümde)

Ben yaş 22 boy 1.80 2 yıldır ağırlık kaldırıyorum ve mekana idmandan hemen sonra gittiğim için baya pumplıyım.
Dans gecesindeyiz .

Kızla birlikte başlangıç grubunda olduğumuz için hadi gel şu öğrendiklerimizi deneyelim diye kaldırdım dansa ve bir sürü IOI aldım ( O kadar gürültüde sürekli sohbet etmeye çalışıyordu benimle, soru soruyordu, gereksiz temasta bulunuyordu vs.)
Dışarı çıkalım mı dediğimde olur dedi sonra mekana geçtik buraya kadar herşey normal.

Mekana oturunca bir arkadaşımı çağırsam sorun olur mu dedi. Bende olmaz dedim. (Gerçekten bilemedim ne diyeceğimi)
Sonra işin daha kötü tarafı mekana gelen arkadaşı erkek çıktı. Çocuk cılız görünümlü tam bir beta ve gelir gelmez dedikodu yapmaya başladılar. Ben ne kadar çerçevemi sıkı tutmaya sinirlendiğimi belli etmemeye çalışsamda sohbet dışı kalmanın gerginliği vardı üzerimde.

Kalkıp gitmeyi düşündüm. Gitmedim.

Kız niye bu kadar sessizsin dediğin de ne yapayım siz eskileri konuşmaya başladınız ( kızın hoşlandığı bir çocukla ilgili konuştular) nerden katılayim sohbete dedim.
Ve kendimi gerçekten kötü ve çaresiz hissettim.

Ordan kalkınca kızın arkadaşını postaladık biraz tutmayalım dedik.

Turlamaya başladığımızda benim eve (aslında arkadaşımın evinde kalıyordum onada söylemiştim)geçelim mi dedim kızda yok ya turlayalim sonra sen beni eve bırakırsın dedi. Bende ısrar etmedim. Kızı evine kadar olmasada baya mahallesine kadar götürdüm(götürmem mi demem gerekiyordu karar veremedim).

Kız bi ara yürürken ben kursu bırakıyorum birdaha görüşemeyiz belki gibi bişeyler söyledi bende kısmet dedim. Ve kızın numarasını falan istemedim.

Kırmızı haptan sonra ilk buluşmamdı. Üzülmedim gece saçma sapan geçti diye ama çok garip hissettim.

Yorumlarsanız çok mutlu olurum.

hb7 ve üzeri kızlara daygame yapmaya çalışmamın bir problem olduğunu söylemiştin ve ben de zorla da olsa dışarıda hb7 altı kızlara yürümeye çalıştım.

HB7 altını guzel bulmamanız problem. Ama nedeni tam anlaşılmıyor. “Zorla olsa da …” diyorsun ya. O klasik düşük rütbeli betalara özgü güzellik tapınması asıl problem. Bu kafa yapısı ile HB7 üstü kız tavlayamazsınız tavlasanız da o kızın ayak paspası olursunuz.

Kız hb6.5 (çok kısa bir etek giymiş ve hala betalığın kalıntıları sanırım bu tarz giyinen kızlar bir tık daha önde oluyor gözümde) …

Çok kıza etek giyen kız o eteği cinsel olarak ilgi çekmek için giyiyor. Buna ilgi göstermek betalık değil. Buna ağzının suyu akmak ya da bakıp bakıp da yürüyememek betalık.

Tabii hatun açık giyiniyorsa bu onun her erkeğin ilgisini çekmekten hoşlanacağı anlamına gelmez. Onun öyle giyinme sebebi tepe erkekler için diğer kızlarla rekabet etmek. Tüm erkeklerin ilgi göstermesi bir yan etki sadece.

Şimdi danstaki kıza gelelim. İyi başlamış. Çok kısa etek giyinen kadını alfa evresinde varsayabilirsin. Kırmızı giyinmek de aynı şekilde buna işaret eder. Aslında giyim döngülerinden kızların adet döngülerinin neresinde olduğunu bile az çok çıkarabilirsiniz.

Mekana oturunca bir arkadaşımı çağırsam sorun olur mu dedi. Bende olmaz dedim.

Kız uydusunu çağırarak shit test atmış. Olmaz dememen ya da hemen kabul etmen hata. Şakayla karışık bir şekilde reddetmen lazımdı. “Ben mum ışığında başbaşa kalırız diye hayal ederken arkadaşının gelmesi olmaz” derdin mesela …

Diyelim ki ciddiye almadı (muhtemelen kız burada durur o adamı çağırmazdı) ve arkadaşı yine de çağırdı. Bu kızın sana ilgisinin o aşamada düşük olduğuna işaret eder. Burada yapman gereken bunlar konuşurken ya sessizce gitmek ya da kıza “ben gidiyorum sen de gel deyip kızı başka mekana götürmektir. Kız eğer gelmezse zaten orda zamanını boşa harcamayı bırakmış olurdun. Ya da kız kuyruğu ile gelirse mesela onları orda ekerdin.

Kalkıp gitmeyi düşündüm. Gitmedim.

“Abi şu durumda ne yapalım, bu durumda nasıl davranalım” diye sorulan sorular aslında çok saçma. Zira eğer damarlarınızı testosteron dolduracak aktiviteleri yapıyorsanız olay olduğunda yapacağınızı sezgileriniz size bağıracaktır. Bak mesela senin 2 senelik spor sana en azından bunu sağlamış. Önemli olan mavi hapı atmak. Burada sessizce ya da afedersiniz deyip gitmen ve başka avlara ve danslara bakman lazım. Kendi de bunu biliyorsun ve testosteron ile yağlanmış evrimsel algoritmaların da sana bunu hissettiriyor. Kalarak kendine hıyanet etmişsin ve …

Ve kendimi gerçekten kötü ve çaresiz hissettim.

Sonuç kaçınılmaz. Mavi hap işte gözü körolsun! Daha bir saat önce hayatında olmayan kıza “ya verirse” ya da “saygılı efendi çocuk ol, annenin gününe gelen teyzeleri gururlandır” mantığı ile orada ezilip büzülmeye katlanırsın. İçindeki maskülen erkek aslında hala aktif ve o nedenle kötü ve çaresiz hissetmişsin. Bu açıdan ümitsizliğe gerek yok ama tam olarak iğdiş edilmemiş olman orada kalarak kendini aşağıladığın gerçeğini değiştirmez.

Ordan kalkınca kızın arkadaşını postaladık biraz tutmayalım dedik.

Bu sana ne söylüyor? Maalesef kızın arkadaşını çağırma nedeninin seni postalamak ya da aşağılamak değil denemek olduğunu söylüyor. Sana shit test atmış. Shit testlerin sadece kadın erkekle seks yapabileceğini düşündüğünü gösterir ve iyi bir şeydir. Yoksa hatun seninle kalmazdı.

Turlamaya başladığımızda benim eve (aslında arkadaşımın evinde kalıyordum onada söylemiştim)geçelim mi dedim …

Hiçbir cinsel gerilim yükseltme olmadan şunu yapmayın. Sen gördüğüm kadarıyla hiç cinsel gerilim yükseltme yapmamışsın. Eğer kızı ve arkadaşını orada bırakıp başkası ile dans etsen ve o kızla da gitmezsen ve dönse idin o bile cinsel gerilimdir.

Arkadaşlar daha direkt söyleyeyim : kadınlar azdırılabilir yaratıklar (hafif dokunuş ve sözlerle) ve hafifçe azdırmadan eve meve atamazsınız … İstisnalar tabii olacak ama strateji olarak benim dediğim doğru.

Kız bi ara yürürken ben kursu bırakıyorum birdaha görüşemeyiz belki gibi bişeyler söyledi bende kısmet dedim. Ve kızın numarasını falan istemedim.

Kusura bakma burası facia. Bak o shit testi geçememene rağmen kızın sana ilgisi devam ediyor. “ben kursu bırakıyorum bir daha görüşemeyiz belki” ne demek? Burada karşılaşamayız lütfen telefon numaramı al seni bir daha görmek istiyorum demek !?!?!

bende kısmet dedim – aferim.

Ve kızın numarasını falan istemedim – bravo!

Ah işte aşağıdaki büyük başa giden kanın yukarıdaki büyük başa giden kandan daha fazla olduğu yaştasın 😀 35 yaşa kadar böyle maalesef. Düşünmek ve uyanık olmak için özel çaba harcaman lazım.

Sen muhtemelen kızın oradaki arkadaş shit testinin ve orada hissettiklerinin etkisinde kaldın. Ama tipin iyi, boyun posun yerinde ve duruşuna dikkat ediyorsun. Yani senin bir miktar shit test yenilgisini absorbe edecek avantajların var. Fakat telefonumu al diyen kızdan telefonunu almamışsın, avantajların işe yaramamış.

Üzülmedim gece saçma sapan geçti diye ama çok garip hissettim.

Bu da bir tecrübe sonuçta. Ama Amcığın 16 Buyruğundaki ekstra özgüven işini biraz daha kolaylaştıracaktır. Satışı da oldu kabul et ve ona göre davran.

 

 

Erkek doğulmaz olunur

Bir okuyucu “alfa olunmaz doğulur” diye özetlenecek bakışı yorumlara yansıtmış :

Doğuştan gelen bir alfalık yoksa sadece taklit edersin, onu da iyi hissettiğin zamanlar yapabilirsin.

Bunun başka bir alternatifi yok.

Kötü hissettiğin zamanlar, mesela defalarca mastürbasyon yaptığın dönemlerde siksen taklitle bile alfalık hak getire.

Kırmızı hap veya oyun ile sadece alfalık hakkında bilgi sahibi olursun, alfa olmazsın. Taklit ile bir süre alfa davranabilirsin ama karşına gerçek bir alfa gelene kadar.

Abdurrahman Çelebi ayağı yani. Kırmızı hap veya oyundan tüm beklentiniz sadece salak salak kullanılmamak hatta daha gerçekçi olmak gerekirse daha az salak yerine konulmak olsun.

Bu evlilikten minimum zararla çıkmakla aynı mantık.

Sonradan alfa olmak, evlenip çocuk yapıp boşanınca hiç nafaka ödememek gibi bir şey.

Tekrar diyorum, taklit edenlerin alfalığı karşılarına bir alfa çıkana kadardır.

Ya alfanın dostu ol ki bu potansiyel olarak kızları ona devretmektir, aynı zamanda artıklarından beslenmektir ya da toz ol.

Bu iş böyle.

Herşeyi sosyal yapı sayan radikallerin (maskülenite tamamen bir sosyal koşullamadır, doğuştan gelen hiçbir şeyle belirlenmezcilerin) karşısında bu doğuştan alfacılar var. Size tavsiyem iki radikal uçtan da uzak durmanız. İnsan sosyal hayvanının alfalığını betalığını kurt sürüsünün ya da aslan sürüsünün alfalığı ve betalığına indirgerseniz genetik determinizm radikalliğine varırsınız. Ama biz kurt sürüsü değiliz ve alfalığın çoğu zihinsel, fiziksel değil.

Unutmayın ki kadınlar kız çocuğu olarak doğarlar ve sadece fiziksel olarak gelişerek daha 16 yaşında belli bir değere ulaşırlar. Erkekler ise oğlan çocuğu olarak doğarlar ama erkek olmaları kendiliğinden olmaz. Disiplinle, çalışarak, rekabet edip kazanarak, acı çekerek, zorda kalarak, zor durumları aşarak erkek olursunuz. Ve eğer hiçbir şey yapmazsanız hayat boyu oğlan çocuğu olarak kalabilirsiniz ki günümüzde 20lerinin 2. yarısına kadar bile oğlan çocuğu olarak gelmiş birçok erkek var. Doğuştan gelen genetik artıların olumlu etkisi olsa da maskülen bir erkeğin sonuçta dönüştüğü halin büyük kısmı kendisinin hayatta nasıl mücadele ettiği ile alakalıdır.

Doğuştan gelen artı özelliklerinizin üzerine ne eklediğiniz, maskülenitenizi bastırıp bastırmamanız önemli. İlk başlarda taklit edeceksiniz ve düşeceksiniz tabii. Ama yeterince ısrarlı olursanız bu sizin kendi benliğiniz olacak. Bunun bilimsel olarak fizyolojik değişikliklerle nasıl sabitlendiğini yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak yazısında anlattım:

Bizim duygu diye hissettiğimiz şeylerin hormon salgılanması ile alakalı olduğu artık bilinen birşey. Yeni yeni keşfedilen şey ise hareketlerle hormon salgısının değişebileceği ve bunun da duygu yaratabileceği. Belgeselin aşağıdaki Fake It To Make It (Yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak) bölümünde, alfa maymun hareketleri yapmanın (örneğin kollar havada açık V duruşu) testosteron seviyesini 20% arttırdığı ve tam tersi itaatkar ve boyun eğer hareketlerin ise 10% azalttığı verisinden yola çıkarak bir deney yapılıyor.

Testosteron, erkeklik hormonu ve yüksek seviyeleri erkeklerin egemenlik ve hırs dürtüsü ile alakalı. İşin ilginci, bu tür özgüven hareketleri sadece testosteronu arttırmak ile kalmıyor, kortizol seviyesini de (stres hormonu) azaltıyor. Bu da alfa erkekliğin sadece agresif bir hırsla değil, stres karşısından serinkanlı bir şekilde davranmayla da ilişkisini açıklıyor.

Benlik değişir ve plastik birşey. Alkolün ya da uyuşturucunun etkisi ile yıllar içinde birer çöpe dönüşen ya da korkunç bir savaş tecrübe etmiş adamların kişiliklerindeki gerçek değişime bakın ne dediğimi anlarsınız.

Bu konuda kimseye inanmaya ya da alfa olacağım falan diye hedefler koymanıza gerek yok. Kendinize her gün bir önceki gününüzden az da olsa daha iyi bir versiyonunuza dönüşme hedefi koyun ve bunu tavşan ve kaplumbağa masalındaki kaplumbağa gibi azar azar ama düzenli şekilde yürüyerek yapın. 2 sene sonra bakın bakalım doğuştan gelmiyorsa taklit edersinciler mi doğru söylüyor yoksa biz mi.