Erkek Özgüveninin Temeli: Beceriler

Erkekler beceri kazanarak özgüven ve sosyal sorunlarının çoğundan kurtulabileceklerinin yeterince farkında değiller.  Beceri kazanmakla özgüven kazanma arasındaki bağlantıyı kuramadıkları için de sorunlarının çözümlerini uzaklarda arıyorlar. Ve süreç onlar için çok uzamış oluyor.

Özgüven ve erkek olarak kendini yeterli hissetme niteliklerinde sıkıntı hisseden çoğu erkeği gözlemlediğimde bu erkeklerin ortak noktalarının sıradan günlük hayat becerilerinde yetersiz olmaları olduğunu görüyorum. Günlük hayat becerilerinde yetersizler çünkü hayattaki bu sıradan, küçük işleri küçümsüyorlar. Zaman kaybı olarak görüyorlar. Bu durumda olan erkekler yazının devamını okuduklarında babalarının tavsiyesini dinliyormuş gibi hissedip göz devirebilirler. Ama bunlar gerçek. Şimdi size beceri kazanmanın özgüven ve yeterlilik hissini arttırmadaki önemini anlatacağım.

Genelde kendilerinden ailelerine bir katkı yapması beklenmeden, rahat büyümüş çocuklarda özgüven sorunu gibi şeyler daha fazla olabiliyorken, ailenin ekonomisine-iş gücüne katkı sağlamaya yönlendirilmiş ya da belli oranda kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmış erkeklerde özgüven sorunundan pek söz edilmez.

Bu farklılığın oluşmasının temel nedeni ikinci örnekteki çocuğun sıradan, zaman kaybı olarak görülebilecek günlük şeyleri yapmayı becerebilmesi ve tek başına günlük becerilerde daha iyi olmasıyla ilgilidir.

Şöyle düşün, tek bir işi iyi şekilde yapabiliyorsan, onu yaparken o an kendini %100 yetkin, yeterli hatta bazen dahi gibi hissedebilirsin. Bu iyi yaptığın şeyler arttıkça da günlük yaşamında kendini yetkin+yeterli+özgüvenli hissettiğin anların oranı artar.

Çoğumuz küçüklüğümüzde bisikletle mahallemizde tozu toprağa katmışızdır. İlgi eksikliği çeken ve kendini beceriksiz hisseden bir çocukken o bisikletin üzerine çıkınca kendimi bir dahi ve yetenek zengini biri gibi hissederdim. Çünkü bisiklet sürmede kendime çok güvenirdim.

Bisiklet gibi şeyler çok geride kaldı ama aynı mantık hala geçerli. Günlük hayat becerilerin arttıkça oransal olarak yetkin+yeterli+özgüvenli hissettiğin anlar artacak. Ve diğer zamanlarda da kendine olan bakışın, kendini algılayışın bu hissiyatla şekillenecek. Kendini toplamda daha özgüvenli, maskülen ve güçlü hissedeceksin. Çünkü normal zamanlarda da o kimliğinle bağlantı kurmaya başlarsın.

Hayatında uzun süredir meşgul olduğun ve iyi yaptığın bir şeyi düşün. Muhtemelen o an benzer şeyleri hissetmişsindir. Yapman gereken şey hayatındaki “o şey” lerin sayısını arttırmak. Böylece bir yerden sonra becerikli bir tavırla işleri hallettiğindeki kişisel imajın kendine yetersiz, kendine güvenmeyen imaja ağır gelmeye başlayacak.

Kadınların erkekleri en seksi bulduğu an

Yıllar önce nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama o kadar doğru bir tespitti ki aklımdan silinmemiş. Bir kadının bir erkeği en seksi bulduğu an o erkeği çok iyi yaptığı bir işi yaparken izlediği anmış. Çünkü olay artık yarı-sanat boyutu kazanıyor.

Biz erkekler en çok bir şeye yoğun şekilde odaklanmış ,onu ustalıkla yapıyorken dışarıdan çekici görünürüz. Çünkü o an erkeğin yüzüne ve bedenine çok iyi yaptığı işten kaynaklı tam bir özgüven yansır ve hareketlerine kendinden eminlik gelir. Vücut dili “bu iş böyle yapılır” diye bağırır.

İster mali tabloları incelemek olsun, ister yemek yapmak olsun, ister marangozluk olsun… Bir şeyi çok iyi yapıyorsan dışarıdan izleyenler için güzel bir görüntü veriyorsun demektir.

Bunun kendimde en basit şekilde söyle gözlemleyebiliyorum, yolda yürürken yanımdaki arkadaşıma inandığım bir şeyi anlatırken normalde bakmayacak kadınlar bile çok fazla bakmaya başlıyorlar.

Sosyal kabul olarak becerilerin önemi

Mesela sosyal olarak tam bir avanaksın ve genelde itilip kakılıyorsun. Halı sahaya gittin ve çok iyi oynadın. Bu muameleye maruz kalmaya devam etme şansın var mı sence? Yok, çünkü insanların saygısını kazanırsın. Çünkü en azından topla alakalı becerilerin gelişmiştir.

Ama bir şey beceremezken kimse sana saygı duymaz. Neden saygı duysun ki ? Hiçbirimiz işini düzgün yapmaya muktedir olmayan iş arkadaşımıza saygı duyamayız. Gerçek dünya böyle. Ama sosyal bir ortamda/işte/hobide birkaç becerisi olan kişi hemen saygımızı kazanıverir.

Ayrı eve çıkmak özgüveni neden yükseltir ?

Ayrı eve çıkmak ailesiyle yaşayan erkekler için büyük bir özgüven zıplaması yaratır.  İstisnasız erkeklerin hepsinin ailelerinin yanından ayrılıp ayrı bir eve çıktıklarında eskisinden çok daha özgüvenli hissettiklerini söylemeleri tesadüf değil. Peki neden ?

Nedeni çok basit: tek başına yaşarken artık fazladan birçok günlük hayat becerisini öğrenmek zorunda kalıyorlar. Artık bir evi çekip çevirebilme (evin temizliği, evin giderlerinin takibi, yemek yapma vs.)  becerisine sahip oluyorlar.

Şuan pedagoglar da bir çocuğa özgüven aşılamanın temel faktörünün çocuğa küçük yaşta sorumluluk vermek olduğunu söylüyorlar.

Yazımın başında erkeklerin günlük hayat becerileriyle özgüven arasındaki bağlantıyı kuramadıklarından söz etmiştim. Pedagogların çocuklarda özgüven geliştirme için verdiği tavsiyelerin bununla aynı olduğunu görebiliyor musun ?

Pedagoglar diyorlar ki:  “çocuğa ‘şunu yap, bunu yap’ diyerek direktif vermek yerine ona bir işin, bir hayvanın vs. sorumluluğunu verin ve gerisini çocuğa bırakın”. Çocuk sorumluluk alanındaki bu sorunları çözdükçe daha becerikli hissedecektir. Böylece karşımıza özgüven sorunu olmayan, kendini yeterli hisseden bir yetişkin çıkar.

Ayrı eve çıkmanın önemi ile ilgili fikrimin temeli böyle. Ailenle yaşıyorsan da belli sorumlulukları üstlen, evde yapılması gereken belli şeyleri yap. Hiçbir şey yapmaya muktedir değilsen en azından kendi odanın temizliğinden %100 sorumlu ol. (Jordan Peterson da odanı temizle diye tavsiye veriyordu)

Sorunlarımız bize özel algısı

Ne kadar beceri ve sorumluluk o kadar özgüven demektir. Kafana taktığın sosyal beceriksizliklerine, özgüvensizliğine odaklanman seni kötü bir çarkın içine sokuyor, kendi moralini bunları düşünerek bozduğun için normal dünyadaki en basit becerilere bile ilgini yitiriyorsun, bunları anlamsız buluyorsun. Bu becerileri öğrenmeyince de gene özgüvenin olmuyor. Sorunlarını çözmeden, hamster gibi yıllarca çarkta dönüp hiçbir yere gidemiyorsun. Becerilere odaklandığında ise kısa bir sürede bu çarktan çıkarak sorunlarını çözebilirsin.

Erkekler bunlara itiraz edip Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalkıyorlar. Çünkü o şaşalı ve özel sorunlarının burunlarının ucundaki basit bir çözümünün olduğunu göremeyecek kadar aptal görünmeyi kendilerine yediremiyorlar. Özel sorunlarına, kişiye özel ve çok kompleks bir çözümün olmasını gerektiğini düşünüyorlar. Kendileri o kadar özel ki sorunlarının çözümününde çok özel yöntemlerle aranması gerektiğini düşünüyorlar.(Kendini bu dünyada özel olarak algılama durumu 30lu yaşlarda yok olmaya başlıyor.)

Nedir bu beceriler ?

Sanıyor musun ki daha karmaşık da olsa insan ilişkileri de bir beceriden ibaret değildir. İnsan ilişkileri ve dolayısıyla kızlarla ilişkiler de aslında sadece bir beceridir. Tıpkı çamaşır yıkamak gibi. Her beceride olduğu gibi bu işin de önünü-arkasını bilirsen, nasıl yapacağını öğrenirsen üstesinden gelebileceğin bir şey. Çamaşır yıkamaktan tek farkını aşağıdaki tabloda gösterdim.

  • 1.basamak beceriler ( Kolay beceriler)

5 çeşit yemeği lezzetli bir şekilde yapmak

Mangal yakmak

Türk kahvesi yapmak

Basit eşyaları tamir etmek

Dans etmek

Çamaşır yıkamak (hangi tür giysinin nasıl yıkanıp – yıkanamayacağı öğren)

Piyade tüfeğini 1 dakikanın altında söküp – takmak

  • 2.basamak beceriler (Daha zor beceriler)

Kullandığın aracın çalışma prensibini öğren. Bozulduğunda basit müdahaleleri yapmak (yağ seviyesini ölçmek, lastik basıncını ayarlamak, hava filtresini değiştirmek vs)

El emeği isteyen şeyler (duvar boyamak, resim yapmak vs.)

Olta balıkçılığı (Hangi yemlerle hangi balıkların tutulabileceği, balık türlerine hakim olmak vs)

Kamp yapmayı öğrenmek (ölmeden 1 hafta hayatta kalabilecek şekilde)

Müzik aleti çalmak

Bir dövüş sporu öğrenmek

  • 3.basamak beceriler (Çok daha zor beceriler)

İnsan ilişkilerinde iyi olmak (Kızlarla iyi olmak bunun bir uzantısıdır)

İnsan ilişkilerinde çatışmayla yüzleşmek ve bunları çözümleyebilmek

Profesyonel iş alanında kendini en iyi şekilde yetkin haline getirmek

Para yönetimi bilmek, paranı doğru yatırım araçlarına yatırmak

Bu 3 basamak için çok daha fazla örnek verilebilir. Bana göre bunlara benzer basit becerilerde çok eksik olan kişilerin özgüven sorunundan bahsetmesi mantıklı değil. Bu kişinin özgüven sorununun olması Allah’ın emri.  Dikkat ettiysen bu erkeklerin istedikleri şeyler genellikle 3. Basamakta. Bu erkekler 3.basamaktaki insan ilişkilerinde iyi olmanın bir uzantısı olan kızlarla iyi olmak becerisini istiyorlar. Ama daha 1.basamaktaki ve 2. Basamaktaki becerileri bile yapamıyorlar.  Bunları atlayarak 3.basamağa gelemezler ki.

Konunun özüne dönersek, özgüvenli ve yeterli hissetmek için beynin senden dayanak isteyecektir. Basit ve karmaşık beceriler öğrenerek beynine bu dayanağı ver. Nihayetinde özgüvenli hissetmek de beyindeki bir alışkanlık olduğu için, özgüvenli hissettiğin anlar arttıkça bu özgüven ve yeterlilik hissi tüm hayatına yayılacaktır.

Secret

Daha kapsamlı bilgi için Çekici Erkek Eğitim Setini okuyabilirsin. Bu sette erkek özgüvenini hızlıca geliştirmeye yarayan birçok farklı tavsiye vermiştim.

Kırmızı Hap vs Pua | Hangisi iyi ?

Bence kırmızı hap ve PUA (pick up artist) sistemleri birbirini tamamlayan şeyler. Pua nın eski sisteminde kalmış robotlaşmış bir şekilde taklit ederek uygulamaya dayalı olan yönleri haklı olarak eleştirilse de, kırmızı hap ile pua nın çok fazla ortak noktası olduğunu görüyorum.

Öncelikle kırmızı hap ya da pua olsun, bu kavramlar bilgilerin insanlara sunulmak, pazarlanmak vs. için organize edilerek paketlenmiş ve bir isim takılmış halleridir. Kendi içinde tutarlılığı olan bu bilgi havuzlarına bireyin “acaba benim burada kendime katabileceğim neler var” diye düşünerek dalması sağlıklı olur.

Zaman zaman erkekler kendilerini Pua ya da redpillci olarak tanımlayabiliyorlar. Kendini böyle tanımlamayı uygun gören insanlar kendilerine hiç yoktan bir sorun yaratıyorlar. Bu yöntemler tarikat gibi benimsenmek için değil erkeğe bir bakış açısı katmak için varlar. Hayatlarında başka yönler de olmayan erkeklerse kendilerini bir etikete sıkıştırıp olayı radikalleştirerek kendilerini iyi hissediyorlar. (mgtow gibi akımlar)

Bu sistemlerin farklılıkları neler ?

Kırmızı hap feminenleşen dünyada erkeğin küçüklükten beri ana akım medya kaynaklarından yayılan zehirleyici bilgiler karşısında gözlerin açılması konusunda çok hayır duası alacak cinsten. Puanın içinde de gene bu bilgilerin bir kısmı olmasının yanında daha çok kızlarla tanışma pratiği üzerinde duruluyor. Ancak Puada eleştireceğim birkaç nokta olacak:

Bir örnek üzerinden gideyim: Bir erkek hayatında kendi kriterlerine göre başarılı olmuş, çok koşturmuş, insanlarla iyi ilişkiler kurmuş vs. Senin o adamın özgüvenini ve kızlara davranış şeklini taklit etmen zor. Kırmızı hap o adam olman için bu uzun yolu neden yürümen gerektiğini sana gösteriyor ve yürümeye teşvik ediyor. Zaten kırmızı hap adını da buradan almadı mı ? Neo gerçekleri görmek için kırmızı hapı almayı seçer. Boktan bir dünyaya uyanır. Ve artık önünde gitmesi gereken uzun bir yolu vardır.

Puada ise şu söylenebiliyor, taklit et. En azından puanın eski versiyonu bunu söylüyordu. Haliyle evde yatan, insan ilişkilerine, kendi başarı kriterine göre başarılı olmaya emek vermeyen kişi o adamı taklit etmeye kalkınca haliyle başarısı zayıf bir sonuç olarak ortaya çıkıyordu. Daha kötüsü zamanını yanlış yerde tüketiyordu. Sonrasında pua olayı çok daha gelişti ve artık robot gibi ezbere dayalı şeyler değil, doğalında olan meziyeti, özgünlüğü ortaya çıkarmaya yönelik tavsiyeler gelmeye başladı.

Kırmızı hapın sevdiğim yanı bu iki ucun arasındaki mesafeyi gerçekten kat etmen ve erkekleşerek o sonuca doğal olarak ulaşman gerektiğini vurgulaması. Sen zaten bir kere beyninin içinde erkek gibi hissedince kızı etkileyecek cümleler ağzından daha kolay çıkacak. Mesele de zaten kendini bu adam olduğuna ikna edebilmek değil mi ? Bu kendini ikna işlemi için uzun bir yapılacaklar listesi gerekiyor. Ve bu yol da aslında erkeğin yolu oluyor.

Pua nın sevmediğim yanları

Puada sevmediğim diğer şeyse olayın özünü vermeyen rutinler, taktikler gibi şeylere fazla yer verilmesi. Bunlar pazarlanmak için ya da kitabın kalan sayfalarını dolu göstermek için olan şeyler.  Bu kitlenin dikkatini çekmek için youtube da ilginç bir başlık koymak gibi bir şey.

Aslında sorun kitlede başlıyor. Kitleler kolaycılar ve haliyle yanlış soruları soruyorlar (kıza ne söyleyip de etkilemeliyim, nasıl bir taktik yapmalıyım gibi). Pua sisteminde bu içerikler işleniyor çünkü kitlede karşılık buluyor ama yapılan sadece bu sorulara cevap verir gibi yapmak. Toplam oyunun içinde ise tüm bu taktikciklerin sonuca olumlu etkisi kendi tahminime göre %3’ ü geçmez.

(Bu sitede “eski sevgili nasıl geri döner?” kitabı da aslında klasik olarak kitlelerin yanlış soruları sormasından dolayı o ismi almış bir kitap (bence), ancak içinde kitleyi bu konuda gerçekten aydınlatmaya yönelik gerçek bilgiler var diye biliyorum. Eğer kitabın adı “eski sevgili zaman kaybıdır” olsaydı kitabı kimse almazdı)

Bunun yanında 10 senede 5000 tanımadığım kadınla konuşmuş biri olarak söyleyebilirim ki Pua da beden dili ve ses tonu bölümleri tamamen atılması gereken şeyler. Yabancı bir kızla konuşunca eğer gergin hissediyorsan istediğin kadar beden dili ya da ses tonu bil, bu ikisi hep kötü olacak. Beden dilin muhtaç görünecek ve sesin zayıf çıkacak. Gerginliğini atarsan bu ikisi de kendiliğinden düzeliyor zaten. Amaç rahatlayabilmeyi öğrenmek olmalı. Bu mantıkla kızın karşısındaki beden dilini ve ses tonunu analiz etmek Allah’ın affetmeyeceği zaman israflarından biridir 🙂

Pua nın sevdiğim yanları

Gündüz oyunu (daygame) dediğimiz şey zaten bir erkeğin normal davranış örüntüsünde olan bir şey. Damarlarında fazlaca testosteron dolaşan ve kendine biraz inanan, kendini iyi hisseden bir erkek bir yerde hoşuna giden kız görünce onunla konuşmak için adım atmak isteyecektir. Ama dünyada ve özellikle Türkiye’de o kadar feminen bir rüzgar esiyor ki, normal olan bu durumu bir erkeğin yapması büyük olay olmuş. Bu feminen durum oyunu kızların sahası olan kızların kendilerine kolayca vitrin yapabildikleri, ellerinin en güçlü olduğu ve tam bir kadın oyunu olan sosyal medyaya itiyor. Ve ortaya instagram dışında kızlarla tanışamayan, “merhaba” demeye korkan erkekler çıkıyor.

Ben son 5 senede internetten hiçbir kıza yazmadım. Hayatımda hiçbir zaman arkadaşlarıma “beni şu kızla tanıştırsana” gibi cümleler kurmadım. Çünkü bunu ya sıkıcı buldum ya ihtiyacım olmadı.

Gündüz oyununun sevdiğim taraflarından bir diğeri de nispeten zor olması. Zor olduğu için daha az erkek rahatını bozarak bunu yapıyor. Zor bir şeyi zamanla yapılabilir hale getirmek bolca mutluluk hormonu salgılatan bir şey. Prof. Dr. Mihaly Csikszentmihalyi’nin Mutluluk bilimini anlatan “Akış” kitabında mutluluk tasvirlerinden biri Pua sistemindeki bu bahsettiğim şeyle aynı. Şöyle bir şey diyordu: “Eğer zor bir şeyde, beceride vs. uzmanlaşıp onu kolaya çevirebiliyorsanız bu beyninizde akış(mutluluk) deneyimi başlatır ve onu yaparken gerçek bir haz almaya başlarsınız.”

Daha sevdiğim çok yönü var ama kısa kesiyorum.

Kırmızı hap ve Pua nın uyuşan yönleri
  • Mahmut Abi harekete geçmek için kızdan işaret beklenilmesine gerek olmadığını söylüyordu. “Senin erkek olarak görevin konuşma başlatmak, ilerletmek ve eylemde bulunmak. Buna karşılık verip vermemek kızın bileceği iş. İşaret beklemek feminen bir özelliktir” diyordu. Aynı şekilde gündüz oyununda tanımadığın bir kızla konuşacakken işaret beklemen de saçmadır. Çünkü belki o kız seni görmedi bile, belki seni kesti ama bunu senin görmeyeceğin şekilde ustaca yaptı(kızlar genelde böyle yapar) ve her kızla konuşmak istediğinde işaret bekleyeceksen baya zaman kaybedeceksin demektir.
  • Diğer bir kırmızı hap tavsiyesi kızın kafasına girmeye çalışmamaktır. Gündüz oyununda da kızın yerine düşünüp neden sana bakmayacağı konusunda kendini elememen gerekiyor. “Konuşmak istediğim kız benimle neden uğraşsın ?” diye mi düşünüyorsun. Bu kararı tamamen kıza bırakacağız.
  • Mahmut Abi’nin anlattığı ve geyik haline gelmiş olmuyorsa “next (sonraki kıza geç)” mekanizması tam olarak puanın özünde var. (Tavşan gibi hızlıca gezip 20 kızdan reddedilmeyi kastetmiyorum, bu kötü bir şey.) O an tanıştığın ve kahve içtiğin kadınla her şey harika gitmiştir ama 2 gün sonra mesaj atarsın cevap gelmez. Yapacağın şey numarasını silmektir.Puada buna numbers game (sayılar oyunu) deniliyor. Senin o anki iyi oyununla-kadının o anki uygunluk durumu (kadının ruh hali,  kadının o an çevirdiği tabaklar arasında senden daha iyi tabaklar olmaması vs.) nun bir araya gelmesi gerekiyor.

Dışarıda gördüğün kızların %50’si ne yaparsan yap sana bakmayacak kızlardır (Hipergamin yetmez, evlilerdir, sevgilileri vardır vb.) %20’si sana bakabilirler ama o gün iyi günlerinde değillerdir. %15’i belki sana bakarlar ancak o gün gerçekten iyi oynarsan ve muhabbet edersen. Kalan %15’i de normal bir muhabbet yaparsan her zaman şansın olan kızlardır.

Kalan %15 çirkin diye düşünme, en güzel kızlar da bu grubun içindeler. Çirkin kızlarla hiç konuşmadığım için onlar bu yüzdelerin içinde bile değiller zaten.

İyi uygulanan pua sistemi nasıl olmalı ?
  • Devam ettirilebilir bir model olmalı:
    Yabancı pualara bakınca hızlıca koşup kızın önüne atlayan açılış şekilleri görebiliyoruz. Bu model yurt dışında bile yeterince kötü. En azından ben koşup oradan oraya zıplama modunda kendimi iyi hissetmezdim. Daha önemlisiyse bu açılış tarzının kendini dışarıdan çok belli etmesi. Yani kızın önüne hızlıca zıplayınca kalabalık içinde fazla kontrast oluşturduğunuz için fazla dikkat çekersiniz. Aynı bölgede sürekli kızlarla tanışma yapacağınız içinde bir hafta sonra sizi oradaki herkes tanımaya başlar. Bir yerden sonra da açılış yapamamaya başlarsınız. Çünkü çok dikkat toplayıcı olan bir şeyin doğası gereği devam ettirilebilirliği yoktur. Yurt dışındaki gündüz oyunu modelini süzgeçten geçirmek şart. Türkiye’ye göre uyarlanmış gündüz oyununu anlattığım eğitim setimde bu gibi detayları da anlatmıştım.
  • Uyguladığın şey içine sinmeli:
    Düşünsene sokakta tanıştığın her kıza saniyesinde iltifatlar ediyorsun, bir yerden sonra “lan bu kızların durduk yere *ötünü kaldırıp duruyorum, bu kızlar bu kadar iltifatı hak etmiyorlar ki” diye düşünmeye başlar ve psikolojik olarak kendini kötü hissetmeye başlarsın. Bu iltifatlar gerektiğinde yapılmalı ve yapılacaksa belli belirsiz şekilde yapılmalıdır. En azından seni durup dinlemeye niyeti olmayan kızlara bu iltifatcıklar yapılmamalı.
  • Kendi cümlelerini kullanmalısın:
    Kıza söylediğin cümleler sağdan soldan ezbere cümleler olmamalı. Bu çok kritik bir şey. Eğer söylediğin cümleler sana ait olmazsa yapay durursun, konuşmadaki samimiyet faktörü ortadan kalkar. Önemli olan o an hakkında konuştuğun şeyden kendi cümlelerinle inanarak bahsetmek çünkü inandığın zaman kişinin gözünün içine bakarsın. Gözünün içine inanarak baktığın zaman o kişiye etki etme şansın olur. Bağ kurmak diye buna diyoruz zaten. Başkasının cümlelerini söylemek ya da aynı cümleleri ezbere kalıp olarak kullanmak sonradan “numara alıyorum ama kızlar mesajıma cevap vermiyorlar. Neden acaba ?” diye düşünmene neden olur.
  • Kültürel uyarlama yapmak:
    Geçen yaz Antalya’da gündüz oyunundan tanıştığım Ukraynalı kız arkadaşım 2 haftalığına yine beni ziyarete geldi. Bebek sahilinde gezerken bana şu soruyu sordu: “Erkekler kızlara bakıyorlar ama gidip tanışmıyorlar. Neden ?” Evet, ciddi ciddi bunu merak etmişti. Bu cümleyi mesela bir Türk kadını kurmaz. Çünkü cevabını bilir. Ama yabancı birine garip geldiği için bu soruyu merak ediyor. Kültür farklı çünkü.

İlk bakışta yolda tanımadığın bir kızla konuşma fikrinin korkutucu gelmesi bizim kültürümüzde tanımadığın karşı cinsle iletişim kurmanın kaygan bir zemine sahip olmasındandır. Yabancılarda ise “small talk” kültürü var. Yani birbirini tanımayan iki insanın kısaca bir muhabbet etmeleri daha garipsenmeyecek bir durum. Yani tanımadığın birine “merhaba, naber ?”, “Ne güzel gün di mi ?” gibi şeyler söylemek olağan. Türkiye’de gene her zaman bu tarz muhabbet açmalar işe yarıyor (işe yaramasa bu kadar sene ben yapmazdım 🙂 ) ancak konuşacağın kızı muhabbeti ilerletmeden önce bir tık tartmak yerinde olacaktır. Türkiye’nin insan mozaiğinde “Merhaba” kelimesini asılmak olarak algılayabilecek kafa yapısında kızlar olduğu için bu kızları erkenden tespit edip, onları kınamadan, cevaplarını kişisel almadan muhabbeti bitirip uzaklaşmayı öğrenmen gerek. Türkiye’de karşıma çok az da olsa çıkan bu tarz şeylere yabancı pua kaynaklarında, yayınlarında yer verildiğini görmedim. Çünkü onlarda small talk kültürü var ve kız erkek ilişkileri daha yumuşak. Dediğim gibi bu tarz kızlar çok az ama denk geliyorlar. Ve savuşturması da çok kolay. Ben şahsen bu tarz kızları matrix sistemindeki hatalar(buglar) olarak görüyorum, onları konuşmayı devam ettirmeden önce erkenden tespit ediyorum, onları değiştirmeye çalışmıyorum ve uzay boşluğuna atıp görmezden gelerek sonraki kıza geçiyorum. Tüm bu detayları eğitim setinde anlattım.

  • Hobi olarak yapılmalı:
    Gündüz oyununu hayatının merkezine koyarak uygulayan kişiler kendilerine zarar verirler. Hem de hayatları tek yönlü olduğu için zayıf sonuçlar alırlar. Hobi olarak bakıldığında ise tüm hobilerde olduğu gibi bu da insanın hayat kalitesini bir hayli yükselten bir şey.
  • Doğru kafa yapısına gelmelisin:
    Yıllar içinde anladım ki tanımadığı bir kıza gidip selam vermekte çekinen, bunu saçma bulan vs. bir erkek ile gündüz oyununu iyi bir şekilde yapabilen bir erkek arasında çok temel bir inanış farkı var. Ve aslında bu iki erkek de kendine göre haklı. Bu konuya mesafeli bir erkek, yanlış anlaşılacağını, kızı rahatsız edeceğini, kızın onunla konuşmaya tenezzül etmeyeceğini, hatta tacizci gibi görüneceğini düşünür. Ve kendi beyin paradigması içinde haksız da değildir. Eğer sen kendini kafanda o düşük değerli erkeklerin sınıfına koyuyorsan evet varlığın bile o kızlar için tüm bunlara neden olabilir.

Ama gündüz oyununda belli bir başarı sağlamış bir oyuncu, özellikle geçmiş olumlu deneyimlerinin de ona güçlü geri bildirimler yapmasıyla kızla konuşmasının kız için de iyi bir şey olduğunu, eğer durup dinlerse kızın da eğleneceğini ve onunla beraberken mutlu olan kız arkadaşlarından biri olabileceğini düşünür.

Mesele de zaten burada bahsettiğim kafa yapısına ulaşabilmekte, kendini de ödül olarak görebilmekte. Bu kendi beyninin içinde kendini ödül olarak hissedebilme noktası aynı zamanda tüm kırmızı hap sisteminin de ana hedeflerinden biri. Dolayısıyla Pua ve Kırmızı hap burada güçlü bir kesişim noktasına sahipler.

Beynin “ben de ödülüm”e inanması kolay bir iş değil. Hiçbir şey yapmadan, içinden her gün 100 kere “ben ödülüm” diye tekrar ederek bunu yapamazsın. Art arda eylemler yapmayı, nehre karşı yüzmeyi gerektirir.

Bunun sonunda elinde o gerçek “ödül ve erkek adam” kafa yapısından çıkan etkileyici cümleler ve davranışlar kalır. Bizim kendi kurduğumuz tüm cümleler ve davranışlar kafamızdaki mevcut düzenin ürünleri değil midir ? Kendini ödül gibi hissedersen kıza nasıl davranırsın bir düşün bakalım!

İşte kendinin de en az kız kadar ödül olduğuna inanabilmiş ve karşısındaki kızı hak ettiğine inanabilen adam olmak kırmızı hap ve pua da her şey demektir ve tüm oyunun amacıdır.

Daha önce kırmızı hapı anlamakla uygulayabilmek arasındaki fark  makalemde bu konuyu yazmıştım. İkisi beraber uygulanırsa birbirini tamamlayacak ve daha güzel sonuçlar ortaya çıkacaktır.

Secret

Kırmızı hapı anlamakla uygulayabilmek arasındaki fark

Kırmızı hapı okuyup anlayan erkeklerin kırmızı hapı kendi hayatlarında uygulayabiliyor olduklarıyla ilgili şüphelerim var. Bence bunu pek azı yapabiliyor. Uygulanmasını zorlaştıran 2 temel sebep olduğunu düşünüyorum.

Sebep 1:

Bu sitede kırmızı hap ile alakalı harika, aydınlatıcı metinlere denk geldiğinde sen de birçok erkek gibi kafanda o konuyla ilgili taşların yerine oturduğunu hissetmişsindir. Hatta o yazının sana kızlarla ilişkilerindeki sorunları çözmen ve güçlü bir erkek olman konusunda kesin bilgiyi vermiş olduğunu bile düşünmüş olabilirsin.

Ancak aradan haftalar-aylar geçer ve geriye dönüp baktığında belki de o günkü edindiğin bilginin davranışlarında hiç de değişiklik yaratmadığını, yine benzer durumlar karşısında yıkıldığını, yenildiğini gözlemlersin. Kırmızı hap metinlerinde yazanlar çok açık ve mantıklı gelmişti halbuki. Peki neden bu kırmızı hap metinlerinin hayatına bir yansımasını sağlayamadın?

Aslında cevap basit. Bu zamana kadar belki iyi çocuk olarak yaşadın, kızlara karşı muhtaç davrandın ve kafanın içinde kıza layık olmadığın düşüncesi sürekli dönüp durdu. Ama şimdi Kırmızı hapa uygun olarak tüm bu alışkanlarının tersi şekilde davranmaya kendini şartlıyorsun.

Bu uygulamanın zor olmasının nedeni, artık gerçeği bilsen de eski kötü alışkanlıkların karakterinin bir parçası gibi sana yapışık hale gelmesi. Evet, bu muhtaç düşünme ve davranış tarzları sende alışkanlık haline geldiler. Bu tıpkı sigarayı neden bırakman gerektiğini çok iyi bildiğin halde ertesi gün sigarayı neden bırakamıyor olduğunla benzer bir durum: Kendini fazlaca zorlaman gerekecek.

Bu yüzden şuana kadar okudukların sırf aklına yattı diye bir daha benzer bir durum gelince başarıyla istendik şekilde davranmaya başlamayacaksın. Çünkü o anda alışkanlıkların, duyguların sana tam tersini yapmanı söylüyor olacak. Bir nehirde tam ters yönde yüzer gibi bu alışkanlıklarına beynini her zamanki eğilimlerine karşı mücadele vermek zorunda kalacaksın. Okuduğun kırmızı hap metnini içselleştirmek için belki 10 kere, belki 40 kere her zaman yaptığın şeyden farklı olan şeyi yapmaya kendini zorlaman gerekecek.

Aslında utangaçlık bile bir alışkanlıktır. Utangaç birine girişken davranmak normal gelmediği için beyin sınır koyar. İyi çocuk tavrını içselleştiren feminenleşmiş ruh hali için de aynısı geçerli.

Sebep 2:

Birçok erkek hayatlarında sürekli pratik yapabilecekleri bir kız akışı yaratamıyorlar. Bu kız akışının olmaması kırmızı hapı uygulamaya karar veren erkek için kötü haberdir. Bir yerden iyi-kötü devam eden yeni kızlarla tanışma akışı yaratamayan adam Kırmızı hapı bildiğini sanıyor olabilir. Ama bu bilgi ancak genel kültür seviyesinde, arkadaş muhabbetlerinde satılacak kıvamdadır. Fazla pratik edilmediği için içselleşmez. Bir hata yapıp batırınca “kırmızı hapta böyle diyordu, göz göre göre aynı şeyi yaptım, bir dahaki sefere o şekilde davranacağım” demekten bahsediyorum.

Mesela kırmızı haptaki “kız sana karşı umursamaz davranırsa aşırı duygusal tepkiler verme” gibi ifadeler bu durumla karşı karşıya kalınca duygusal tepki vermemen için yeterli olmuyor. Çünkü bunu uygulayabilecek kadar duygusal güce sahip değilsin. Duygusal güç de eğrisiyle doğrusuyla tecrübe ettiğinde artıyor. İlk başta yüzmeyi teorik olarak bildiğin ve kulaç atman gerektiğinin farkında olduğun halde suya atıldığında paniğe kapılıp çırpınan adam gibi davranacaksın. Bu pratik eksikliği yüzünden en azından ilişkiler boyutunda kırmızı hap uygulanacaksa, iyi-kötü bir kız akışı yaratamayan erkekler kırmızı hapı içselleştiremez ve kırmızı hap o erkek için arkadaş ortamında satabileceği bir genel kültür malzemesi gibi olur.

Bu kız akışı artık onlinedan mı, sosyal den mi, gündüz oyunu (bununla alakalı detaylı bir kaynak yazmıştım) ndan mı gelir senin seçimin.

Çünkü olayın içinde kişisel sentez yoktur. Kişinin yaşadıklarıyla okudukları birleşmez. Zaman zaman şöyle laflar duyuyorum: “Adam doğal, kırmızı hapın ‘k’ sını bilmiyor ama kızlarla başarılı”. Doğal dediğimiz bu adamlar kırmızı hap gibi şeyleri bilmese de davranışsal seviyede o bilgiyi sentez etmiş adamlardır. Sokaktan geçen birçok adamın kırmızı hapı, kırmızı hapı çok iyi bilen adamların birçoğundan çok daha iyi uygulayabildiğini düşünüyorum. Bu erkekler kırmızı hapın ‘k’ sından haberdar olmadıkları halde hayatlarında belki şans eseri doğru kişileri modellemişlerdir ya da kendi tecrübeleriyle işe yarayan örüntüler bulabildikleri için başarılılar. Sen de bu adamlar gibi okuduğunu fazlaca pratiğe dökmelisin ki okuyup öğrendiklerinle uyguladıkların arasında büyük bir fark olmasın.

Secret

Saha Raporu: Antalya Maceraları

Merhaba arkadaşlar, 10 seneyi aşkın bir süredir Daygame yapıyorum. Türkiye’de bu alanda en eski bir kaç kişiden biriyim. Daha önce erkekadam sitesinde birkaç eski oyun raporumu yayınlamıştım. İyi-kötü bazı tepkiler aldım. İnternetin birçok alanda kolayca bilgi çöplüğü haline gelebildiği bu şartlarda kadın-erkek ilişkileri alanında erkekadam sitesini adeta çölde bir bilgelik vahası olarak görüyorum.

Keşke benim zamanımda bu tarz bilgilere erişim bu kadar kolay olsaydı. Ancak o zamanlar youtube bile yeni çıkıyordu öyle düşünün 🙂

Öncelikle benim  “ben bunu dedim, sonra kız böyle cevap verdi” tarzında rapor yazmamamın nedeni bu rapor tarzının öyle görünse bile asla öğretici olmamasıdır. Ve kişilerin başkasının cümlelerini alarak, kendilerinin ağzında emanet gibi duracak cümleleri söylerken farkında olmadan oyunlarını bozmaları ve kendilerine zarar vermeleridir. Bunun yerine bu raporumda daha önemli olan şey olan daygame stratejileri ve güçlü bir içsel oyunla neler yapılabileceğinden bahsedeceğim.

Kural 1: Daygame için yaşam tarzınızı geliştirin

3 senedir motosiklete biniyorum. Ve 2019 yazı ilk uzun yol deneyimimi yaşayacaktım. Rotam İstanbul-Ankara-Gaziantep-Antalya ve tekrardan İstanbul’a dönüş olarak 3000 km yi kapsıyordu. Evet bu gezideki amaçlarımdan biri de böylesine büyük bir gezinin heyecanının yanında son durağım olan Antalya’da beni misafir edecek olan arkadaşımla buluşup elimden geldiğince yerli-yabancı kızları tavlamaya çalışmaktı.

“Kız tavlama odaklı tatile çıkma” fikrinin bir erkeği kendine oldukça zarar verici bir zihin yapısına sokacağını biliyordum. Dolayısıyla bunu kafamda maceralı gezinin hoş bir parçası kıvamında tuttum.

Zaman zaman daygame yapan genç insanlara bakıyorum ve gözlemlediğim şey şu oluyor. Hayatlarında doğru dürüst hiçbir şey yokken daygame yapmayı hayatlarının odağına o kadar fazla koyuyorlar ki, kendileri fark etmeseler de stratejilerini başarısız olmak üzerine kuruyorlar. Yani gerçekten hayatlarında kadınlar dışında heyecan duydukları bir şey yok. Bu da kızlarla olan paylaşımlarını kuru hale getiren, ister istemez odağa kızları çok fazla koymakla sonuçlanan bir duruma yol açıyor. Tamam motosiklet alıp tura çıkın demiyorum ama. Kızlarla tanışma olayını bu şekilde “işin sadece bir parçası” haline getirmeniz şart.

Kural 2: İçsel oyununuzu güçlendirin

Zamanla beni kızlarla daha başarılı yapanın uyguladığım sözümona teknikler değil de, daha çok içsel oyunumla olaylara nasıl yaklaştığım olduğunu fark ettim.

Set açan insanlarda gözlemlediğim şey sıklıkla şu oluyor: ya şuursuzca bir kızdan diğer kıza gidip hiçbir şey öğrenmezler ya da o kadar ince ayrıntılarda kendilerini boğarlar ki paralize olurlar. İçsel bir uygulama planım olmadan birbiri ardına kızlara yaklaşmadım ama ayrıntılarda kendimi boğduğum çok oldu.

Daygame becerisi de insan karakteri gibi zamanla gelişip, olgunlaşır!

İçsel oyunu şöyle açıklayayım. Mesela farklı kişilerin başına aynı olay gelince, herkes bu olayı kendi bakış açılarına göre yorumlar. İçsel oyun zor gibi görünen bilmecelerde kişiyi çıkmazlardan kurtaran mantıklı akıl yürütme sistemidir. Daygame içsel oyunu üzerinde düşünmemiş biri için deli saçması, insanı mahvedecek bir şey olabilirken, diğer bir kişi aklında taşları o kadar yerine oturtmuştur ki umut kırıcı durumlar da bile aslında oyunun gayet açık bir bölümünü oynuyordur.

Mesela bir kişi kızla tanışma denemeleri yapar, ancak son derece gergindir ve saçma şeylerden bahseder. Bu kişi “çok gerginim ve saçmalıyorum” diyerek bırakır ancak daygame konusunda içsel oyunu kuvvetli biri o gergin hissedilerek kızla konuşma anının bu işin bir yukarıya çıkan bir basamağı olduğunu bilir.

Bir kişi daygamede kendi tarzını sentezlerse en iyi şekilde başarılı olabilir, başkasının oyun modelini devşirerek değil!

Bir örnek vermem gerekirse, ben yıllar içinde geliştirmiş olduğum kendi sistemime rahatlık oyunu diyorum. Çünkü kızlarla tanışırken ne kadar rahat olursam başarımın o kadar arttığı fark ettim. Rahat hissetmiyorken, en güzel cümleleri söylesem de neredeyse hiçbir işe yaramıyordu ancak son derece rahat olduğumda vasat, bir anlama gelmeyen cümleler kursam dahi karşımdaki kız ilgiyle beni dinliyordu.

İçsel oyunundan kastım bunun gibi, panik anlarda bile sizi taşıyacak güçlü bir bilinç oluşturmaktır. O panik psikolojisinin sizi yenmesinden önce akıllıca bir şekilde sizin onu yenmenizdir. Kızlarla tanışırken kendi tarzınız için yarattığınız bir kullanım kılavuzunuz diyebilirim.

Kural 3: Kafanızdaki olumsuz sese galip gelmedikçe başarılı olamayacaksınız

Son durağım olan Antalya’ya sonunda varmıştım ve yaklaşık 5 günlük tatilime başladım. Yabancılar Antalya merkeze öğle saatlerinde geliyorlardı ve genelde klimalı olduğu için avmlerde oluyorlardı. Akşama doğru ise ortada hiç yabancı turist kalmıyordu.  İlk başta İstanbul’da görmeye alışık olmadığım kadar İskandinav güzellerini görüp oyun stratejimden uzaklaşıp canı ihtiyari “hadi lan ben bunlarla ne konuşacağım şimdi” diye düşündüğümü itiraf edeyim 🙂

Kızlar gerçekten farklı beden ve boylarda dünyanın 7.harikaları gibiydiler. Ancak ilk denemelerimden sonra bu düşüncemin kötü bir illüzyondan ibaret bir ön yargı olduğunu fark ettim. Çünkü konuştuğumda beni Türk kızlarından daha ilgili şekilde dinliyorlardı. Ve tek yapmam gereken bu olumsuz düşüncelerle kendi kendimi sabote etmemekti.

İlk birkaç gün sadece yerli yabancı kızlarla kahve içme ve numara almakla geçti. Yani istediğim sonuç henüz gelmemişti. 3.gün şansım yaver gitmeye başladı.

Şans hazırlıklı yakalanılan fırsata denir.

Önceki gün avm de tanıştığım, oradaki bir otelde çalışan 1,60 boylarında müthiş tatlı bir rusla kahve içmeye gidecektim. Ama önce 2 saat kadar vaktim vardı. “Sonunda güzel bir kız tutturabildim” demiştim kendi kendime. Bu kıza şaka yollu, “İstanbul’a dönerken seni de arkama atıp götüreyim” dediğimde, “olabilir!” dediğinde şaşırmıştım. Bizim Türk kızları zar zor binmeye cesaret edebiliyorken, İstanbul’a kadar motosikletle gitmek fikri bu kızı korkutmamıştı bile 🙂

Bu sırada caddede yavaş adımlarla yürüyen 1,80 boylarında ince yapılı, alımlı bir turist gördüm. Doğal bir şekilde ona yaklaşıp az önce gördüğümü ve selam vermek istediğimi söyledim.

Birkaç paragraf önce rahatlık demiştim, hatırladınız mı ? Burada gene setin başarılı olabilmesinin benim oyun tarzım açısından en önemli noktası fazlasıyla rahat olabilmemdi. Açılış cümlesi olarak başka saçma bir şey de söylenebilir. O yüzden ben şunu dedim o bana bunu dedi demek tamamen sizin zamanınızı çalmak olur. Bu tanışma aşamasında 2 kriter önemli:

  1. Olabildiğince rahat olmanız .(Gevşek değil, olgun bir rahatlık)
  2. Ağzınızdan çıkan cümlelerin sadece size ait olması, söylerken sırıtmaması. (Yani ağzınızdan çıkanlara kendiniz inanmanız)

İnsanlar maalesef burada ezberle gidiyorlar ve ağızlarından çıkanlar kendi cümleleri olmadığı gibi bu söylediklerine içten bir şekilde inanmıyorlar. Dolayısıyla bu karşılarındaki kızlara yapay bir şekilde yansıyor. Robotlaşıyorlar ve kendi tarzlarının gelişimini engelliyorlar.

Bu anda zaten üzerimde güzel bir kızla buluşmaya gidecek olmanın rahatlığı vardı (alternatiflerimin olması elimi kuvvetli yaptı) ve kendimi iyi de hissettiğim için enerjim bu kıza geçmişti. Sonrasın önce ayaküstü konuşup, sonra az ilerideki banka oturduk, en sonda açık bahçesi olan bir kafede bitki çayı içtik. Bu kızın bana gayet ilgili olduğunu ve olumlu bir sonuca gideceğini 3 işaretten anladım:

  1. Ben konuşunca dikkatle dinliyordu
  2. Ona dokunduğumda garipsemiyordu
  3. Onun üzerinde bir miktar dominant enerji kurabilmiştim

Bir şeyi rahat bir tavırda söylerseniz mantıksız bile olsa genelde kimse “ne diyorsun sen?” demez. Aksine dediğiniz şey saçma bile olsa insanlar size katılma eğiliminde olurlar!

Çayı içtikten sonra bir arkadaşımla buluşmam gerektiğini söyleyerek kızın yanından ayrıldım. Diğer buluşacağım kızın yanına gittim, kızı motosikletle aldım, arkama oturttum. Saçları akşamüzeri yaz rüzgarında dalgalanırken motosiklette seyahat etmenin verdiği o özgürlük hissini tatlı çığlıklar atarak kutluyordu.

Sonrasında bir yerlerde çay içtik, bir kere yanağından öptüm, müthiş bir güzellikti. Gezime çıkmadan önce “motosiklette arkama şöyle bir slav güzelini oturtup beraber selfie yapmak istiyorum” demiştim. Beraber poz verip güzel bir selfie yaptık. Şimdilik bu hedefimi gerçekleştirdiğim için mutluydum. Sonrasında bu kız otelde çok yoğun çalıştığı ve haftada sadece 1 kere izinli olduğu için görüşme şansımız olmadı.

Ertesi gün bana daha ilgili olan uzun boylu olan kızı motosikletle gidip alacaktım. Telefonuma kaldığı yerin konumunu atmıştı. Hedefteki yere vardım, kontağı kapattım ve onu beklemeye başladım. Bir de ne göreyim? Kız mini etekle gelmişti. İçimden geçen ilk şey “acaba onu bu kılıkla motosiklete nasıl bindireceğim?” olmuştu!

Ben: Seni bu halde nasıl arkama alacağım !! 🙂 🙂 İstersen yana şekilde otur! Kız: Merak etme, ben sana yapışarak otururum.

Kız gerçekten de tam olarak bana yapıştığı için çevreye şov anlamında biraz cömert olsa da gene de pek abartmadan sahile ulaşabilmiştik.

Kural 4: Lojistiği iyi ayarlayın

Arasında biraz çekim olan her çift için karanlık, yaz kumsalında içilecek bir kaç biradan sonra gidilecek neredeyse tek bir yön vardır. Her neyse, sahilde kumların üzerinde otururken kızın hikayesini iyice dinleme şansım olmuştu. Rusya’dan taşınıp Antalya’ya yerleşmek istiyordu. Ve telefonuna bir tane çöpçatan uygulaması kurduğundan bahsetti. Merak ettiğim için elinden telefonu alıp gelen mesajları biraz karıştırdım. Ve şoka uğradım.  Öyle ki herhalde ekranı aşağı doğru kaydırdığımda o an bana ekran sonsuza kadar kayacakmış gibi geldi 🙂 Bana bir erkek olarak doğduğumdan beri gelen tüm mesajların toplamı kadar mesaj şuan kızın uygulamasının ekranında olmalıydı 🙂

Bu arada bu kızla buluşmadan önce 2 gündür yanında kaldığım arkadaşımın akrabaları gelmişti, bu yüzden her zaman takıldığım yere yakın merkezi ama kalite olarak kötü bir otelde kalmaya başlamıştım. İlk başta yerleştiğim odayı hafif boya kokusu olduğu için değiştirmiştim, sanırım diğer odaya pek de müşteri almıyorlardı çünkü yatak başlığı, wc aynası gibi şeyler kopmuş idareten tutturulmuştu, karşı odaya bakan camda perde yoktu. Otelin sahibi internetten baktığım fiyattan çok daha uyguna verdiği için ses çıkarmamıştım, ne de olsa sadece yatmak için kullanıyordum burayı. Ancak sabah otelden çıkarken gördüğüm manzara beni düşündürmüştü. Kapıyı açtığımda katımda birçok zencinin olduğunu, muhabbet edip, telefonla falan konuştuklarını gördüm. Orada çalışan saatçi zenci arkadaşlar bitişiğimdeki odayı tutmuşlardı. Odanın sefaletini geçtim, bir bu eksikti diye düşündüm 🙂

Kural 5: Kızı or…pu gibi hissettirmeyin!

Kafam biraz açıldığında kızla kumsaldan otele doğru yola çıkmıştık artık. Burada ev/otel öncesi unutmamanız gereken şey kızla ne kadar yakınlaşırsanız ve eve gidince ikiniz ne yapacağınızı biliyor olsanız da, bunu açık açık dile getirmemenizdir. Çünkü en istekli kız bile kendini kolayca or…pu gibi hissedebilir, özellikle götüreceğiniz yer bir otelse. Son dakika sürprizinden kaynaklı lojistiği o kadar iyi ayarlayamamamdan dolayı otele doğru giderken “inşallah otelin ortamı şuan sakindir ve zenciler ortalığı şenlendirmemiştir” diye düşünüyordum. Benim için problem değil ama kız bu durumdan çekinebilirdi.

Gece 12 gibi otelin önündeydik, ortalıkta kimse yoktu. Sadece otelin girişinde “lan kız için de para ister bu şimdi” diyeceğim otelin sahibi dayı ile karşılaştım. Parayı ödeyip odaya çıktık. Mutlu son oldu. Ancak kız gece sonuna doğru arıza yaptı. Ben de bu esnada kıza uyuz olduğum için kızla yatıp uyumayı reddettim. Taksi parasını verip gönderecektim ama sonra nedense kendim bırakmak istedim. Hayatımın hatalarından birini yaptım. Motosiklete bindiğim o ana kadar sarhoş olduğumu anlamamıştım bile (içki içmek kötü bir şeydir!). Yaşadığım en adrenalinli anlardan biri de gene mini etekli kızı arkama almış halde taksiciye adres sorarken, polis otosunun yanımda durması ve iki polisin tam gözümün içine bakıyor oluşlarıydı. Eğer bana tek kelime ettirselerdi bir şey üflemeye gerek kalmadan etrafa 100 promil saçılıyor olurdum zaten 🙂 Ama kasktan dolayı sadece gözüm göründüğü için böyle bir durumda olduğumu anlamamışlardı. Neyse kızı bıraktım ve otele geri dönüp uyudum. Ertesi gün dışarı çıkmak için lobiye indiğimde, otelin sahibi dayıyla aramızda şöyle bir diyalog geçti ! :

Ben-Günaydın

Dayı-Günaydın

Ben-Dün kafa fenaydı, öyle motor kullandım bir de. Allahtan bir şey olmadı.

Dayı-Evet ben sana söyleyecektim aslında taksi çağıralım diye ama. Gece getirdiğin kız o paralı mıydı ? (or…pu muydu demek istiyor)

Ben-Yok ya normal kızdı.

Dayı-Valla mı helal olsun sana, nereden buldun?

Ben-Burada yolda tanıştım.

Dayı-Yapma ya ! Valla helal olsun, uzun zamandır ilk defa görüyorum böyle.

Otel sahibinden tebriklerini de aldıktan sonra herhalde artık otele bir heykelimi dikerler diye düşündüm 🙂 Dışarı çıkıp kendimi sıcak caddeye bıraktım.

Sonrasında kızdan mesaj geldi.

Kız-Özür dilemeyecek misin ?

Ben-Özür dilerim, ama bir daha görüşmek istemiyorum.

Kural 6: Reddetme sırası size geldiğinde bunu yapın (Alternatifleriniz olsun)

Ne olursa olsun kız bana kendimi kötü hissettirmişti ve onunla bir daha görüşmek istemedim. O kızı reddettikten tam 1 saat sonra HARİKA bir şey oldu. Olağanüstü bir güzelliği sahip ve uzun süreli kız arkadaşım olacak bir kızla tanıştım. Merkeze çok yakın otelimden çıkıp caddede arkadaşımın gelmesini ve bu gecenin kritiğini yapmak üzere beklediğim sırada caddede yürüyen öyle bir güzellik gördüm ki. Karşıdan gelen o fiziğin güzelliği  parıldaması gitgide artan ve çevresini önemsizleştiren bir şeyi andırıyordu. Önce beni geçmesini bekledim ve bir kaç saniye sonra yanındaydım bile.

Bu sefer zaten yeni mutlu son yaşamamın verdiği fazladan bir rahatlık vardı üzerimde. Bu rahatlıkla tecrübemi birleştirince ortaya harika bir etkileşim çıktı. Kız sabahleyin gezi teknesiyle o bölgeye gelmiş ve ben tanıştığımda gene tekneye dönmek üzere yürüyordu. Muhabbetimiz sırasında kız bana sabahtan beri onunla tanışmaya çalışan 8.erkek olduğumu söyledi bana 🙂  Ve sonradan öğreneceğime göre bu sayı benden sonra artmıştı da 🙂

Burada normalde yapmayacağım bir şey yaptım. Kızla vedalaşmak üzere ona sarıldığımda, kızda bana karşı biraz itaatkar, uyumlu bir hava sezdim. Birazcık risk olarak ama hiçbir şeyin olmayacağından emin şekilde sarılmamın hemen ardından kızı yanaklarından öptüm. Şok içinde kalmıştı ama bir yandan da bunun nasıl olduğuna anlamamış bir şekilde gülüyordu 🙂

Kız teknesine binmek üzere yanımdan ayrıldığında arkasından bakışlarımı biran olsun kaçırmadan onu izliyordum. Çünkü bu olağanüstü güzelliğin hiç bir saniyesini kaçırmamak istemiştim.

20 saniye sonra yanıma bir şeyler için bağış toplayan 20’li yaşlarda bir genç yaklaştı. “abi çok için yanmış bakıyorsun ama yardım etmek ister misin ?”

Çocuğun muhtemelen salladığını biliyordum ama öyle iyi hissediyordum ki ona 5 lira verip oradan ayrıldım.

Ertesi gün büyük eve dönüş yolculuğum başlamıştı Antalya’dan İstanbul’a 690 kmlik amansız, biraz acımasız bir yolculuğu başlayacaktım. Sağ sağlim evime döndüğümde gezimde en çok etkilendiğim bu kızdan güzel bir mesaj aldım:

Kısaca: “sonunda evinde olduğunu ve internetine kavuştuğunu. Olağanüstü bir enerjim olduğunu. Gözlerimden akıl ve hayat enerjisi fışkırdığını söylüyordu. Ancak başka çok güzel bir kızla fotoğrafımı gördüğünü (motosiklette selfie yaptığım diğer kız), bir kız arkadaşım varsa neden onunla tanıştığımı ? soruyordu.”

Ben de o kızın sadece arkadaşım olduğunu söyleyerek, bir kaç hafta muhabbetimizin olgunlaşmasını bekledikten sonra onu yanıma İstanbul’a çağırdım. Memnuniyetle kabul etti. Maceranın gerisi başka bir rapora…

Yazar hakkında:
“Secret” kendini daygame ve kadınlarla ilişkiler konusunda kişisel gelişime adamış bir kişidir. www.centilmenkulubu.com sitesinin sahibi ve kendine bu konuda bir misyon edinerek tüm tecrübeleri ışığında yazdığı iki kitabını da bu site üzerinden okuyuculara sunmaktadır.

 

Saha Raporu – Defalarca set açılmış kızı etkileyerek numara alma

Sporumu yapmış eve doğru yollanıyordum. Saat 10’a geliyorken  bulunduğum avm kapanmak üzereydi. Derken o an arayıp da bulamadığım fırsat ayağıma geldi ve “sonunda güzel bir kız görebildim” diye düşündüm. Metallica tişörtünün üzerine şık bir deri ceket giymişti. Grimsi ve vücudunu saran kotu güzel vücut hatlarını ortaya çıkarıyordu.

Not: Konuşmaları hatırladığım kadarıyla yazıyorum, ufak değişiklikler ve nüans kaymalarının olması kuvvetle muhtemeldir.

Ben: “Merhaba” 🙂
Kız: “Merhaba”
Ben: “Nasılsın ?”
Kız: (Kafasında bir çok soru işareti olduğunu belli eden bir “iyiyim” çıktı ağzından)
Ben: “Genelde erkekler yolda yürürken gelip selam verirler mi sana ?” deyip sırıttım.
Kız: “Hayır.. ama evet burada çok oluyor, buraya özel bir şey mi var bilmiyorum.”
Ben: “Aynen buraya özel bir şey var. Hayır ya, tam da kimmiş o beni taklit edenler diyecektim 🙂 Senle neden konuşuyorlar bilmiyorum ama belki para filan istiyorlardır senden :)”
Kız: !!
Ben: “Üzerindeki Metallica tişörtünü görünce konuşayım dedim. Ali Sami Yen yıkılmadan önce konserlerine gitmiştim, ondan sonra da gelmediler zaten. Sen gider misin konserlere ?”
Kız: “Evet, böyle röportaj gibi oluyor, çok ilginç ya :)”
Ben: “Evet ne yaparsın işte :)”

(Bir süre konuşuruz)

Kız: “Bir dakika .. ne kadar özgüvenlisin !” (gözlerimden başlayarak aşağı doğru hızlı ve ufak bir süzüş atar)
Ben: “Teşekkür ederim. Bazı erkekleri daha böyle ilk dakikadan iltifata boğar mısın ?”
Kız: 🙂 🙂 “Sen beni nerede gördün ? Xx mağazasının içinde mi ? ”
Ben: “Yok hayır, hemen şurada. Bu arada ne işe yapıyorsun sen bakayım ?”
Kız: (Anadolu ajansında muhabirmiş)
Ben: “Yandaş medya sizi. Daha bugün Ekrem İmamoğlu size kızıyordu Tv’de :)”
Kız: “Hahah, evet ben daha çok sağlık bölümündeyim ama siyasetle pek ilgilenmiyorum.”
Ben: “Diyetisyenlerden görüş almak, Canan Karatay falan :)”
Kız: “Evet 🙂 Sene ne yapıyorsun ?”

(Bir süre bunun gibi muhabbetler yaptık)

Kız: (Yürüyen merdiveni gösterir) “Yukarı çıkacaktım ama.”
Ben: “Tamam beraber çıkalım.”
Kız: “Böyle durumlar başıma geliyor ve direk cevap vermeden geçiyorum. Ama bu sefer farklı oldu. Çok özgüvenlisin gerçekten. Nerelisin sen ya ?”
Ben: “Erkek olsan yanmıştın sen. Özgüvenli olacaksın, sonra kızı bulup tanışacaksın falan hep zor şeyler bunlar, uzun iş 🙂 Belki de diğer erkekler seninle konuşmak istediklerinde ikibüklüm oluyorlardır karşında ondan olabilir. XXX liyim. Sen ?
Kız: “Zonguldak”
Ben: (Daha önce motosiklet sürdüğümü söylemiştim ve kızlar arkama binince korkuyorlar vs. demiştim) “İş yerimde çok sevdiğim bir arkadaşım Zonguldaklı, hatta bu yaz motosiklet turu yapıcam, belki Zonguldağa da uğrayabilirim.”

(5 dakika kadar konuştuktan sonra artık arkadaşlarının yanına gitmesi gerektiğini söyler)

Ben: “Olur, gelelim sebebi ziyaretime. İkimizin de müsait olduğu bir zaman kahve içelim.”
Kız: “Ben bu aralar hiç müsait değilim ya.”
Ben: “Tamam seneye kadar bir kahve içeriz o zaman. Tabi o zamana kadar evlenmezsem sana bir kahve sözüm olsun 🙂
Kız: “Teveccüh ettin ya teşekkür ederim 🙂
Ben: (Tamam al yaz numaranı diye telefonumu uzatırım)

Kız çok güzel ve tarz bir kızdı. Onunla konuşurken adeta bir oyunun sonundaki bölüm sonu canavarıyla cebelleşiyor gibi hissetmiştim. Tavırlarımdaki ufak bir muhtaçlık göstergesinde ya da muhabbetin sıktığı bir noktada yanımdan kolayca ayrılabileceğini biliyordum. Özgüven, kararlılık göstererek ve cevaplarda birazcık sıradanın dışına çıkıp basit esprilerle ilgiyi tuttum. Böylece erkeklerin benzer şekillerde defalarca yaklaşarak kendilerini dinletemedikleri kızla keyifli bir sohbet yaparak numarasını alabilmiştim.

Genel hatırlatma: Daygame’de önemli olanın bir şeyi nasıl söylediğiniz olduğunu tekrardan hatırlatmak isterim.  Yani cümleler pek az anlama geliyor. Eğer doğru enerji ve zihinsel durumdaysanız en alakasız şeyi  söyleyebilir ve gene de ne kadar işe yaradığını şaşırarak izleyebilirsiniz. Kendinizi kırılgan bir özgüvene sahip hissediyorken söylediğiniz en iyi pua materyallerinin ise ne kadar da karşılık bulmadığı sayısız kere tecrübe edilmiştir. Sözüm o ki, önemli olan birilerinin size “doğru” diyerek dayattığı oyun tarzı değil, sizin kendi içinize sinen ve ağzınızdan çıkan cümlelerin emanet gibi durmadan uygulayabildiğiniz oyun tarzıdır.

Saha Raporu : Secret’in Day Game maceraları – 4

Dışarı çıktığımda kendime ödev veriyorum ve bugün 3 tane kıza açılış yapacağım diyorum. Dün spor salonuna bir hayli geç gitmiştim ve ödevi tamamlamak için spor sonrasında kendimi caddeye atmak zorunda kaldım. Günlerden Cumartesi, saat 21.30’du.

Aslında buna bir ödevden ziyade bir nevi ritüel, hobi demem daha doğru olur. Kimileri gitar çalar, dans eder. Bu da benim için git gide daha uzmanlaştığım bir hobi.

Caddenin kenarında durdum ve gelen geçenleri hızlıca bir kolaçan ettim. Bu arada şapka takmış, şapkanın üzerine de sweetshirt’ünün kapşonunu örtmüş bir kız fark ettim. Hemen yakınında yürüyen kişilerle beraber mi değil mi diye dikkat ettikten sonra tek olduğunu anlayınca harekete geçtim.  Kapatmadığı kadarıyla biraz yandan yüzünü görebilmiştim ama güzele benziyordu.

Metroya girmeden hemen önce gidip merhaba dedim, önce durmadı. Elimin tersiyle biraz güç uygulayınca durdu. (Bu kendi geliştirdiğim ve yaparken rahat hissettiğim ileri seviye bir teknik- açılışta tamamen rahat olmadan yapılması önerilmez). Durup dönerek bana baktıktan sonra onu sadece sözsüz olarak gülümsememle selamladım, eğer o da bu gülümsemeye gülümseyerek karşılık verirse daha konuşmadan onu biraz da olsa etkilemiş olacaktım. Ki o da bu rahat, güvenli, sempatik enerjiyi alarak gülümseyerek karşılık verdi.

Aramızda aşağı yukarı şöyle bir konuşma geçti, tabi tüm konuşmaların ayrıntısını hatırlamam mümkün değil, hatırlasam da tüm konuşmayı yazmak sıkıcı olur, o yüzden hatırladığım kadarıyla yazacağım.

Ben-Nasılsın ?
Kız-İyiyim siz nasılsınız ?
Ben-İyidir, hırsız gibi giyinmişsin!
Kız-(GÜLER)
Ben-Bak yurt dışına gitsem ve akşam karanlık bir saatte, izbe bir sokaktan geçerken seni görsem, beni gasp edersin diye korkardım ! 🙂
Kız-(GÜLER)
Ben-(Burada kıza çok fazla yatırım yapmayan ve çok basit bir iltifatımsı kullandım ve onu o yüzden durdurduğumu söyledim)
Kız-(Teşekkür etti ancak acelesi olduğunu söyledi)
Ben-Şurada acelesi olmayan bir tane insan var mı acaba 🙂 Dünyayı kurtarmaya gitmeden önce 1 dakikanı çalıcam o zaman.
Kız- Tamam
Ben-Sen böyle işten çıkmış çok yorgun gibi görünüyorsun öyle mi ?
Kız-Yorgunum ama işten çıkmadım.
Ben- Nereden ?
Kız-Kurstan çıktım
Ben- İngilizce ?
Kız- Hayır, çizim kursu.
Ben-Aa çizim mi ? Sanat tamam da. Çizimden falan hiç anlamam biliyor musun? Senle ben ayrı dünyaların insanlarıymışız, ben gidiyorum ! (Bunu söyleyince vücudumu tersi istikamete biraz çevirerek gidiyormuş gibi yapıp, geri geldim)
Kız-(Bu hareketim üzerine oldukça güldü)

(Bu arada bir kaç şey daha konuştuk ancak hatırlamıyorum, tekrar acelesi olduğunu ve metroya girmesi gerektiğini söyleyince konuşma şöyle devam etti)

Ben-Madem acelem var diyorsun. Bak tüm söyleyeceklerimi 10 saniyeye sığdıracağım, hani dizilerde olur ya, daha önceki episode larda ne oldu? diye kısa bir özet verirler 🙂 Bak ben genelde buralarda oluyorum, pek konuşamadık ama şimdi gideceksin, daha sonra seninle burada bir şey içme fırsatımız olur mu ?
Kız-Olur
Ben-Tamam numaranı alayım o zaman ben senin.

Bu kız metroya girip gidince 1,5 dk sonra tam tersi istikamete giden bir kıza yaklaştım, bu aralar hiç bir şey söylemeden sadece benden diliyle durdurma pratikleri yapıyorum eğer açılış konusunda kendinizi tamamen rahat hissediyorsanız bunu yapınca kızları ilk 10 saniyede fazlaca etkileyebiliyorsunuz. Şu aklınızda olsun :

Eğer bir şeyi daha az sözle söyleyebiliyorsan, söylediğin şey güçlenir. Ancak hiç kelimesiz söyleyebiliyorsan işte o zaman en güçlü haliyle söyledin demektir.

Çünkü bunu yapmak normal açılış yapmaktan 3 kat daha zor ve çok baskın bir duruma geçiyorsunuz. Bu kızı aynı bu şekilde hiçbir şey demeden durdurdum.

Ben- Üzerindeki kabanla minik kuşa benzemişsin. Minik kuşu biliyorsun değil mi ? (90 larda yayınlanan susam sokağı çocuk dizisinde bir karakter-Kızın üzerindeki kaban aynı minik kuşun tüyleri gibi kıvırcık kıvırcıktı)

Minik Kuş- Temsili
Minik Kuş- Temsili

Kız-Evet
Ben-Susam sokağında… Seninle jenerasyonlarımız yakın bilmen gerek… Yorgun görünüyorsun, dur tahmin edeyim bugün çok çalıştın ve bitmiş haldesin.

(Birkaç kelimelik cevapları zorlanarak verirken sürekli gider gibi hareketler yapıyordu, vücudu sürekli ileri doğru atılmak için bekliyordu. Ve bu sırada da gitmem gerek gibi şeyler söylüyordu)

Ben-“ya dursana bi dakika işte, yoruyorsun şuan beni” diyerek o an ki ses tonuma göre daha sert bir komut verdim. Kadınlarda kendinden emin komutlar çoğu zaman işe yarıyor. Bu sefer vücudunu tam bana döndürmeyi başardım.
Kız-Ama seni tanımıyorum ki, yolda bu şekilde konuşayım. (gibi bir şey söyleyerek tatlı sert bir şekilde bana sitem etti, aslında muhabbetim ve enerjim hoşuna gitmişti ama bahsettiği durumdan ötürü tereddüt yaşıyordu)
Ben-Benden çekiniyorsun yani ?
Kız-Evet, seni tanımıyorum çünkü.
Ben- Ya sen bi boyuna baksana Allah aşkına (kızın boyu 185 di). Sen döversin zaten beni bu fizikle. O yüzden korkmana gerek yok. Bu arada yorgunum diyorsun, yoga çok iyi gider, ben bir ara yapmıştım. Sen de bilirsin psikolojik ve fizyolojik yorgunluk çok farklı şeyler aslında. Senin ve benim gibi insanlarda daha çok psikolojik yorgunluk olur.
Kız-Sen ve ben gibi mi ?
Ben-Evet fizik olarak sen de güçlü duruyorsun. Baksana. Senin yorgunluk psikolojik mi fizyolojik mi ?

(Buna benzer konuşmalar yaptık, açıkçası ne konuştuğumu hatırlamıyorum. Sadece sürekli konuşup, konudan konuya atladım. Gitmek konusunda ikilemde kalan kızı karşısında güvenle durarak, cümleleri ardarda, hızlı hızlı bağlayarak lafa tuttum)

Ben-Sen gideceksin de, gel şurada bir şey içelim öyle gidersin. (Tüm bu zor şartlara rağmen hızlı hızlı konuşma tarzım, tıkanmadan güzelce farklı konulardan bahsetme özelliğim hoşuna gitmişti)
Kız-Ben de zaten bir sigaralık mola verecektim.

Hemen 10 adım ileride bir simit sarayı vardı, bahçesindeki kapıya en yakın masaya oturduk.

Otururken…

Ben-Şimdi ben bunu torunlarıma bile anlatırım, yolda kızla tanıştım da böyle şeyler oldu diye. (Dalga geçer ve onu hafife alır şekilde- aranızda redpill e göre betasın diyenler olur şimdi, tüm bunlar sarkastik olarak şaka amaçlı söylenen şeyler)
Kız: 🙂

(Mesleğini tahmin edememiştim ve ne iş yaptığını hala bilmiyordum. Ben konuşuyordum ve birbirinden ilginç şeyler anlatıyordum. Ama o bazen çok gülerek, bazen imalı bakarak sigarasını içiyordu. Pek konuşmasa da eğlendiğini biliyordum.)

Kız-Çok yanlış bir insana denk geldin.
Ben-Niye kimsin sen ya, olayın ne senin ?
Kız-Psikologum.
Ben-Ne psikologu ?
Kız-…Hayvan psikologu 🙂  (Kız da espri yapmaya başlamışsa bu önemli bir ilgi işaretidir)
Ben- 🙂

(Bu arada onu konforlu hissettirmeye ve açmaya yönelik pek çok konudan konuştum, artık daha rahattı, daha çok gülümsüyordu ve daha çok konuşuyordu)

(Konu bir ara gene ilginç kıvırcık kıvırcık olan kabanına geldi ve ona laf attım bu konuda)

Kız-Evet, böyle giyinirkenki tek amacım senin dikkatini çekmekti.
Ben-Çabaların sonuç verdi 🙂
Kız-(Şaşırır ve güler)

–Bir süre sonra–

Kız-Şuan dışarıdan bakıyorum da böyle bunu yapmak çok mantıksız.
Ben-(Bir elimle suratımı kapattım ve gerçekten bu söylediği şey yüzünden onun adına biraz utanmıştım, oldukça vizyonsuz bulmuştum onu.) Psikologsun ve böyle düşünüyorsun öyle mi ?  Yakın bir arkadaşım olsan azarlardım şuan seni ama aramızda bir resmiyet var. Etrafına baksana sen bir tane mantıklı bir şey görüyor musun ? Yaşadığın sistemin kendisi bizzat mantıksız zaten, nasıl bir mantık arıyorsun. (Bunların hepsini tatlı sert söylüyorum, yazıldığından daha yumuşak algılanıyor. )

Ben-(Kaç kardeş olduğunu sordum ve davranışlarından ilk çocuk olduğunu tahmin ederek bildim, sonrasında ilk çocuklara ailelerin yaklaşımından ve ilk çocukların son çocuklara göre karakteristik olarak farklarından bahsederek onun böyle düşünmesinin biraz da bu sebeplerden  kaynaklandığını söyledim, sonrasında da “sen zaten psikologsun benden iyi biliyorsun bunları” dedim.)

Kız-Şuan gevezelik yapıyorsun ? (gülerek)
Ben-Napayım, duvar gibi durayım mı ? Bak bir yazar şöyle söylüyordu : “muhabbet erkeklerin kadınlar konusunda geçmek zorunda oldukları bir sırat köprüsüdür”.
Kız-(Bunun üzerine güldü ve “şuan masa altından sana tekme atmak istiyorum” dedi. (bu oldukça güzel bir ilgi işaretiydi)
Ben- Valla muhabbet güzel sonra görüşelim diyeceğim de diyemiyorum . Çünkü pek konuşmadığın için bilmiyorum muhabbetin güzel mi ? 🙂 (Aslında sonlara doğru yeteri kadar konuşmuştu ama gene de bu konuda ona takıldım)
Kız- (Güler)
Ben- Hani sonuçta konuştuk bu kadar, eğlenceli bir sohbetti, güldük, espriler… yani senin de bir espri anlayışın vardır sonuçta, pek göstermesen de, bir yerlerde vardır mutlaka 🙂
Kız-(Güler)
Ben-Tekrar görüşelim kahve içeriz gene.
Kız- Olabilir
Ben-Al yaz numarayı.

Zor bir setti gerçekten, ama domine etmeyi ve acelesi olduğu halde instant date yapmayı başardım, sakin bir özgüvenle uzun uzun konuştum, bir sürü çıkarım yaptım, esprilerle güldürdüm.

Şimdi bugün için tamamlamam gereken 1 açılışım kalmıştı, sonrasında nihayet artık eve gidebilirdim. Acele ediyordum çünkü spor salonunda önce 50 dakika ağırlık kaldırmıştım üzerine de yarım saat koşu bandında tempolu bir kardio yapmıştım, diyette olduğum için de açtım, eve gidip yemek yemeyi hayal ediyordum.

Üçüncü seti artık “lan artık bir tane kızda reddetse de hemen gitsem, yoruldum” diyerek arıyordum. 2 dakika sonra gerçekten manken ayarında güzel bir kız gördüm. “Tamam işte, bu beni çabucak reddeder, ben de eve giderim” dedim.  Şuan bile bu kızın bana gülümseyişi gözümün önüne geliyor; güzel bir doğa olayıydı.  Neyse…

(Durdururken gene elimi kullandım ve dokunarak durdurdum)

Ben-(Klasik bir açılış cümlemi kullandım, dozunda bir ilgi ifadesi ile)
Kız- (Enerjim ona geçti ve yüzünde olumlu yumuşamayı görebildim)
Ben-Biliyor musun sen sert biri gibi görünüyordun, acaba bugün şansımı nereye kadar zorlarım ki diye düşündüm ve seninle konuşmaya karar verdim.
Kız-(Güler ve bir şeyler geveler)
Ben-Sen ne iş yapıyorsun ya merak ettim. Dur tahmin edicem, 1-işsiz
Kız-Hayır işim var 🙂
Ben- 2-çek senet mafyası, 3-……

(3 ü söyletmeden o muhteşem gülümsemesini de alıp gitti, 20 saniye kadar tutabilmiştim ve en azından güldürebilmiştim)

Özellikle bu kıza açılış yaparken arkasından 2 ayrı erkek grubu geliyordu, genelde insanlar bu durumda açılış yapmaktan imtina edebilirler çünkü bazen kendileri fark etmeseler bile aslında bir çok insanın açılış korkusunun ana nedeni açılış yapacağı kız değil, çevrede kafalarında tehtid olarak olarak algıladıkları sade insanlardır. Bu insanlarda en fazla kızı durdurduktan sonra sizi geçerler ve meraklı olanlar geriye doğru bir bakış atıp yürümeye devam ederler.

Aldığım numaralara mesaj atmadan önce genelde araya 1 gün koyuyorum ve o gün sahadaki muhabbetle alakalı esprili bir mesaj yazıyorum. Bu da başka bir makalenin konusu olabilir.

Herkese iyi oyunlar

Saha Raporu : Secret’in Day Game maceraları – 3

Sıcak bir İstanbul akşamıydı. Arkadaşlarımla biraz zaman geçirmiş eve dönmek üzereydim.  Beğendiğim bir kaç kızla konuşmuştum ama henüz istediğim gibi bir sonuç almış değildim. Bugünlük bu kadar yeter diyerek otobüs durağına doğru yönelecektim ki yanımdan bir kız kulaklıklarıyla müzik dinleyerek hızlı adımlarla geçti. Az ilerideki ışıklarda karşıya geçmek için beklemeye başladı. Bu kızla da konuşur eve öyle giderim diye düşündüm. Işık yandıktan sonra yanına gitmeye çalıştım ancak o kalabalık meydanın insan trafiğine karışmıştı bile. Hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. Sol tarafta sokağa sandalye atmış oturan esnaf topluluğuna gelmeden hamlemi yapacaktım. Ama önce karşıdan gelen 4 lü yaşını başını almış erkek grubunun geçmesini beklemek istedim. Onlar geçerken kıza yakın olan taraftaki kafasını yarım metre kadar uzatıp kızın görüş alanına sokarak yiyecekmiş gibi baktı kıza, daha sonra bakışlarını kaydırdığı yer poposuydu. Kız ufukta kaybolana kadar onu izleyecek gibi bir halleri vardı. Birazdan yanına gidip konuşacağım kız hakkında ileri geri konuşmalarına şahit oldum. Bu bütün hayatları boyunca yalanıp duracaklarının bir göstergesiydi benim için. Bu yüzden onlara kızma ve acıma arasında bir duyguya kapılmıştım.

Tabletine bağladığı kulaklığıyla müzik dinlerken beni duyamayacağı için omzuna dokundum. Henüz taciz edilmişti, bu yüzden yüzüme bir gülümseme takınmaya özellikle dikkat ettim, korkutmamayı başarmıştım onu. Kulaklığı çıkartıp yüzüme baktı. Kim sanmıştı acaba beni? Ne diye durduruyordum onu?

“Seni ışıklarda fark ettim ama takip etmedim zaten bu tarafa gidiyordum çok güzel bir tarzın var bence, gelip iltifat etmek istedim” diye uzun bir cümle kurdum.
-”Teşekkür ederim” dedi.
-”Sana demin laf attılar ya, biraz sinirlendim” diyerek durumla alakalı bir geçiş yaptım.
-”Görmedim ki, ben insanlara hiç bakmıyorum yürürken” dedi.

Burası öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı bir yer olduğundan onun da öğrenci olduğunu tahmin ettiğimi söyledim. Sonra yorumlarıma karşılık kazandığım soru hakkımla Mimar Sinan Üniversitesinde mimarlık okuduğunu öğrendim. Biraz lafladık. Saat zaten geç olmuştu, akşam 10’a geliyordu. Telefon numarasını verirse daha sonra görüşebileceğimizi söyledim. Elini çantasına atar gibi oldu, ben de telefonumu çıkarttım.

Sonra duraksadı ve yüzüme bakıp, “aslında biraz vaktim var, şurada oturup birer bira içebiliriz” dedi. Teklif ondan gelmişti. Yüzümdeki kocaman gülümsemeyi hiç bozmadan “Olur” dedim. “Tabii.”

Kendime güveniyordum, merdivenden yukarı çıkarken önümde yükselen çok güzel poposunu bakma gereği duymadım bile. Ufak hinliklere gerek yoktu. Dürüst ve cüretkâr olacaktım. Adeta içimin güzelliğiyle götürecektim onu. Beni götürdüğü yerin 2.katına çıktık, sadece bir masanın sığabileceği büyüklükte bir balkondu burası.

-”Ameliyat olacağım” dedi oturur oturmaz.
-”Ne ameliyatı ?” dedim
-”Kıç! Kestirip kurtulacağım!”

Orasına baktığımı mı sanmıştı acaba? Normal şartlarda bakardım! Kahkaha attım. Eğlenceli konulardan bahsettik. Hararetliydi konuşmamız. “Aşk yoktur” deyip duruyordu, katıldım ona. Aşk yoktu ama insan doğası gereği sevmeliydi. Doğa, hayvan, insan fark etmez! Sevmeyen insanın var olamayacağı gibi şeyler… Okuduğum kitapların bende yarattığı ufuklardan da faydalanarak biraz ahkam kestim ona.

-”Bunları bilmek sana ne kazandırıyor?” dedi elindeki sigarayı bileği bükülü şekilde tutarak. Gözlerimin içine bakıyordu.  Hafifçe öne doğru eğildim ve şöyle dedim:
-”Bilmiyorum ama belki seni kazandırır!”

Bugün gördüğüm en devasa gülümseme beliriverdi yüzünde. Gamzeleri ortaya çıktı. Bembeyaz ve orantılı bütün dişlerini görebiliyordum.

Sonraki aşamaya geçmiştik artık, karşısında oturuyordum, yakınlaşmam için yanına geçmem gerekiyordu, kızın kafaya taktığı birkaç sorunu olduğunu öğrendiğim için, ”şimdi seninle ilgilenmem gerek” diyerek yanına geçtim. Önce çantasını kaldırıp diğer sandalyeye koymam gerekti. Bir elimi omzuna atarak, sağ elini sağ avucumun içine aldım.

-”Fazla ileri gitme istersen” dedi.

Sürekli tehdit edip duruyordu beni, yapmam gerektiği gibi hiç birine duygusal reaksiyon vermiyordum bunların. Gözlerinin içine baktım ve takıldığı bazı şeyleri kastederek:

-”Bu seni neden kötü hissettiriyor” dedim. Anlatmaya başladı. Derken e yoğun yerde kestim sözünü.
-”Beni öpmek ister misin?” dedim gözlerinin içine bakarak.
-”Hayır!”dedi
-”Öpmek istermişsin gibi bir halin vardı o yüzden sordum”
-”Hayır!”
Tutup öptüm onu yanağından. 20 dakika kadar sonra:
-”Sigaram bitti” dedi ikinci kez.
-”Bak aşağı gidip sana bir sigara alırım ama sen de biraları ısmarlarsın” dedim.
-”Zaten ben ısmarlayacağım biraları” dedi.

Cimri görünmek istemiyordu herhalde. Ne zaman karar verdi ki buna diye düşünüp ”tamam” dedim. Döndüğümde oturmak için yerinden almış olduğum çantası eski yerine gelmişti. Karşısına oturmak zorunda kaldım. İlkokul 1 de bir kızın beni reddetmesi ve çok üzülmüş olmamla ilgili bir hikâye anlattım. Bu hikâyeye çok güldük, öne doğru eğildim.

-”Biraz şefkat fena olmaz, hadi öp beni” dedim esprili bir şekilde ve yanağımı uzattığımda öpmedi.
-”Hadi öp!” dedim ikinci kez güvenimden bir şey kaybetmeden yanağımı biraz daha uzatarak. Emindim kendimden. İşte bu yüzden öne doğru gelip öptü.

Aramızda o aradığım sinerji artık oluşmuştu. Bir kaç saat önce caddede tanıştığım bu güzel kızla gecenin sonuna geliyorduk. Şimdi onu iyi bir şekilde yönlendirmeliydim.

-”Benim alkolle aram berbattır. Sarhoş olsaydım ne yapardın?” diye sordum. Aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu.
-”Bırakmazdım seni tabi ki, ya bir otele yerleştirirdim ya da adresini öğrenmeye çalışırdım taksi için” dedi.

Yüzümü astım imalı bir şekilde.

-”Ne yani evime mi alayım?” dedi.
-”Olabilir aslında!” diyerek yanıt verdim gülerek.
-”Benim odamı görsen harabe oldu, odamı boyuyorum, yatağım bile yok”
dedi. Ben de ona kendi evimin güzelliklerinden süsleyerek bahsettim, bize gidelim diye ima ettim. Sözle söylemese bile vücut dilinden oluru almıştım.

Bir saat sonra… Üzerimdeyken kalçasında olan ellerimi tutup çekti, yastığa yapıştırdı.

-”Hayır” dedi, ”sen değil ben seni yapmak istiyorum!” İlk defa böyle bir şey duyuyordum hayatımda, fazla film izlemiş olabilirdi belki, o da en az benim kadar hayalciydi ve bunu şuan gerçeğe dönüştürüyordu.

Uyuduk. Sabaha karşı tabletinin alarmı çaldı. Tableti çantasından çıkartıp kapattım. “Kalkacak mısın?” diye sordum ona, “Hayır gel buraya” dedi.

Tek bir günlük bir şey olarak başlamıştı ama öyle kalmasını istemedim. Ertesi gün konuşurken bana sahilde gitar çalmak istediğini söyledi. Atladım hemen. İkimiz de birbirimize iyi hissettiriyorduk.

Saha Raporu : Secret’in Day Game maceraları – 2

Hava karanlıktı ve büyük bir caddede pek az sayıda insan vardı. Mağazalar kapanmak üzereydi. Seksiliğiyle caddenin soluk renkli havasını adeta canlandıran çiçek desenli elbisesiyle bir kadın, bir mağazadan çıkıp hemen karşısındakine giriyordu. Derken gidip onu durdurdum. Yarım saat sonra bu kadınla nezih bir yerde oturuyor ve bir şeyler içiyor olacaktık. Çok hoş ve kibar yaklaşmamın onun çok hoşuna gittiğini ve hayatında ilk defa bir erkeğin böyle bir teklifine “evet” dediğini söyleyecek ve şaşkın olduğunu dile getirecekti.

Aslında onunla o ilk 5 dakikalık konuşmamda, kendimi ortaya koyma tarzımla etkilemiştim onu. Onunla ilk konuştuğumda bir ara konu özgüvene gelmişti ve özgüvenli olduğumu söylüyordu. ”Sen sokakta beğendiğin kişilere böyle mi yaparsın hep?” dediğinde. “Eğer sürekli olarak yapıyor olsaydım onun adı özgüven değil, arsızlık olurdu” dedim. Konuşmanın sonlarına doğru açıkçası bir şeyler içme teklifimi kabul edip etmemesine %50 ihtimal olarak bakıyordum çünkü konuşma güzel gitse de yaşı benden bir hayli büyüktü. “Bak sana ne diyeceğim, bir ara görüşüp kahve içelim. Reddetmek çok kolay ama önemli olan yapıcı bir şekilde adım atabilmek” dedim. “Zaten reddetmeyeceğim ki!” diyerek, ”yaz!” deyip gözüyle cebimdeki telefonumu işaret etti. Çıkarıp numarasını aldım.

Yalnızca 3 dakika sonrada onu aradım. “Hadi bir şeyler içelim, neredesin?” dedim. Mango mağazasında olduğunu söyledi. “Ee tamam sen çıktığında hemen kapıda bekle beni, ben de geliyorum oraya doğru.” dedim. Gittiğimde mağazadan çıkmış ve beni bekliyorken buldum onu. Koluma girmesini söyledim. Bana olan tavrı çok hoş ve nazik olduğu için ”Bugün senin gibi güzel bir kadınla kol kola olmak gururumu okşadı ” diyerek ödüllendirdim onu. Oturup bir şeyler içtik. Konuşmamızda kadının bir kız yurdunun müdiresi olduğunu, sanat ve sporla ilgilendiğini öğrendim, vücudunu fit tutmak için pilates yapıyordu. Yarım saat kadar oturduktan sonra, bu gece yurda gitmesi gerektiği için kalktık.

Yürüyerek, ona taksiye kadar eşlik edecektim. Yolda çok daha fazla yakınlaştık. Yolda onun alımlı havası ve seksiliğinden dolayı yol kenarındaki barlarda oturan pek çok erkekten kaçamak bakışların geldiğini fark ediyordum. Bu durumu lehime kullanarak, ”ben kıskanç bir erkeğim, gel buraya diyerek elimi vücuduna doladım, o da benim belimden tuttu ve birbirimize sevgili gibi sarıldık. Artık çok yakındık. ”Çocuksun!” dedi bana, bana hem takılıp, hem de sınamak için, ”Çocukların yapamadığı şeyleri yapabiliyorum!” dedim. Gözlerimin için hınzırca baktı. Belimden tuttuğu eliyle bana çimdik atıyordu. ”Kalite kontrol mü yapıyorsun ?”dedim.  Bu yürüyüş sonunda taksinin önüne geldiğimizde ise, ona sarılarak, yanaklarından öptüm. Gözlerine baktım. Sonra “bir kere daha” diyerek tekrar öpüp sonunda dudaklarına bir öpücük konduracaktım ki bu öpücük gerçekleşemeden kendini çekti.

Bir sonraki görüşmemizde onu arkadaş ortamıma götürdüm. Arkadaşımın merkezi bir yerde evi vardı ve orada muhabbet ediyorduk. Sallanan okuma koltuğunda oturuyor ve ileri geri sallanıyordum. Daygame’den tanıştığım benden 7 yaş büyük kız arkadaşım, alkol kullanmadığı için arkamdaki mutfak tezgâhında kendine kahve yapmakla meşguldü. Biz bayılmaya çalışırken, o adeta daha da ayılmaya çalışıyordu. ”Siz ne zamandır berabersiniz ?” diye sordu arkadaşımın kız arkadaşı. “2-3 gün önce tanıştık” diye cevap verdim. “Hadi canım gidin kandıracak başka birini bulun!” dedi. Sanırım dışarıdan yıllanmış sevgililer izlenimini veriyorduk insanlara.

Nasıl olduğunu sorduğunda sokakta tanıştığımızı söyledim, iyiden iyiye şaşırıp adeta şok olur vaziyette kalmıştı. Kız arkadaşım arkamdaki tezgâhta hala kahve yapmakla meşguldü. Bu söylenenlerden rahatsız olup söze girerek olayın nasıl olduğunu kısaca özetlemeye başladı. ”Evet, beni yolda giderken durdurdu ve bende kahve teklifini kabul ettim”. Kızın tepkisi ise şuydu: “Bana yolda yürürken biri gelecek ve kahve içmeyi teklif edecek, isterse karşımdaki Brad Pitt olsun, asla böyle bir şeyi kabul etmezdim!”. Bir yandan gülümserken, içimden “senin gibi ucuz kaltaklar anlayamaz” diye geçiriyordum ki, kız arkadaşım elinde kahveyle kıza döndü, ben hala koltuğumda sallanıyordum. “Bak hayatım ben yıllarca eğitimcilik yaptım,(eski öğretmendi ve artık kız yurdu işletiyordu) o kadar çok insan tanıdım ki artık görür görmez insanların ne olduğunu anlıyorum, daha önce hiç böyle bir şeyi kabul etmedim ama böyle bir adamı nasıl reddedeceksin ki? O yüzden onunla biraz konuştuktan sonra teklifini kabul ettim.” dedi.

Üstelik bunu söyleyen kız arkadaşım ondan çok daha güzel, alımlı, uzun boylu ve kültürlüydü. Beni böyle anlatmasına bayılmıştım ve ne yaptığını bilen bir adam edasıyla koltuğumda daha keyifle sallanmaya devam ettim.

Artık bir şey dememe gerek kalmamıştı. “Peki, siz nereden tanıştınız?” diye sordum, “biz bir arkadaşım aracılığıyla tanıştık” cevabını verdi. “Aa görücü usulü yani” diyerek golü attım. O gün 3 erkek ve 2 kız bir aradaydık, herkes gülmeye başlamıştı. Sonrasında gece boyunca arkadaşımın kız arkadaşının (ciddi bir ilişki değildi) bana olan alıcı gözle bakışlarını hep üzerimde hissettim. Ben lavaboya giderken, kendi kız arkadaşımla zaman geçirip dans ederken zaman zaman birer adet bana kitlenmiş göz fark ediyor ama onun bakışlarına karşılık vermiyordum.

Bu kadının benim kız arkadaşımla olan hikâyemi dinlemeden önce bu şekilde ilgisini çekmiş olduğumu sanmıyorum. Olay kız arkadaşımın benim nasıl bir adam olduğumu anlatması ve 2-3 günde onu ne kadar cezp ettiğimin ortaya çıkmasından kaynaklanıyordu. Başka bir kadın tarafından seçilmiş olmanın ortaya çıkardığı değer mükemmel bir şekilde değerimi yükseltmişti. Artık geç olmuştu ve günün sonlarına doğru kız arkadaşım lavaboya gittiğinde, lavabonun tam karşısındaki küçük misafir odasına geçtim. Lavabodan çıktığında sadece onun duyabileceği şekilde, “gel buraya” diyerek kız arkadaşımı çağırdım ve kapıyı kilitledim. Herhalde ne yapacağımızı herkes anlamıştır diye düşünüyordum.

İçeride yeterince kaldık. Duş almak için, belime havlu dolayıp tam karşıdaki lavaboya geçerken, onunla ilk defa göz teması kurdum, bana çok pis ve keskin bir şekilde bakıyordu, kız arkadaşımın yerinde olmak istediğini hissetmiştim.

Saha Raporu : Secret’in Day Game maceraları – 1

Merhaba erkekadam.org ailesi, yaklaşık on senedir daygame yapıyorum. İlk kez bir kızı yolda durdurup iltifat etme fikrinin tüylerimi diken diken etmesinden bugüne kadar arada uzun süreli ilişkilerimi, askerlik, hastalık gibi dönemleri saymazsam genelde sahalardaydım. Tüm bu süreç boyunca oyuna karşı yaklaşımım, oyun tarzım, kızlara bakış açım evrim üzerine evrim geçirdi. İlk dönemlerde büyük bir başarısızlık yaşadığımı da ekleyeyim çünkü benim başladığım zamanda Türkiye’de daygame yapan hiç kimse yoktu dolayısla böyle bir şeyin mümkün olup olamayacağı kafamda büyük bir soru işaretiydi.

Uzun yıllar daygame i yabancı kaynaklardan okuduğum ve kendimden bir şeyler kattığım kadarıyla içimde hep o bir parça“yanlış bir şeyler var, garip duruyor, doğal olmuyor” hissiyatlarıyla yaptım. Bu beni oldukça rahatsız eden ve kızlara yaklaşma korkusunu tetikleyen bir durumdu. Daygame de kendi tarzımı yaratmam, tam anlamıyla doğallığı yakalamam ve olayı basit, etkili hale getirip yaptığım şeyi çok etkili bir sosyal silah haline getirmem ise son 2-3 senemde tam anlamıyla gerçekleşti diyebilirim.

Tabi daygame konusunda yazılacak yüzlerce sayfa şey var. Ancak girişi çok uzatmadan day game ile alakalı genel bilgileri size bir yandan da en son yaşadığım daygame maceramı anlatırken vermek istiyorum.

Bir kere daygame haftanın belli günleri hazırlıklı olarak dışarı çıktığınız ve o gün 20 kızla konuştuğunuz bir avlanma seansı olmamalıdır. Eğer bu işte verimli olmak istiyorsanız daygame i spontane yapmak zorundasınız. Yani herhangi bir sebeple dışarı çıktığınızda bulunduğunuz yerin yakınlarında hemen birkaç kadınla konuşmaktan bahsediyorum. Böyle olmalı ki devamlılık sağlansın ve stres faktörü minimuma insin.

Bu benim uzun süredir uyguladığım bir sistemdi ve 2019 yılının ilk cumartesi günü de bu durumun bir istisnası değildi. İş çıkışı sporumu yapmış ve bünyemdeki testesteronu biraz daha açığa çıkardıktan sonra avm içerisinde birkaç tur atıp ilk hoşuma giden kızla konuşmaya başladım. Olayın üzerinden 1 hafta geçtiği için diyalogları pek zayıf bir şekilde hatırlıyorum ve iletişimi genel hatlarıyla anlatacağım. Unutmadan söyleyeyim ki genelde hiçbir açılışım ve konuşmayı devam ettirme şeklim birbirine benzemiyor. Genel olarak güvenli bir şekilde kasmadan kızlarla konuşmaya başlıyorum, kulağa hoş gelen akıcı bir muhabbet kurmaya ve araya da birkaç tane yaratıcı espriyi her zaman eklemeye çalışıyorum. Aslında oyunum 4 parçadan oluşuyor: 1- Rahatça ve alelade bir şekilde konuşmaya başla. 2 – söylediklerin kulağı tırmalamasın ve mümkünse akıcı olsun 3-  Birkaç espri yap 4- Son olarak da kızı ustaca bir şekilde yönlendir. Ne derler bilirsiniz bir şeyi yaparken ne kadar basit gibi gösterebiliyorsanız o kadar iyi yapıyorsunuzdur.

Bu kıza yaklaşım tarzım çok sade ve netti. Sadece “Merhaba, nasılsın ?” diyerek konuşmayı başlattım. Sonrasında ise ilk söylediğimi anlamayışından yabancı olduğunu fark ettim ve İngilizce konuşarak anlaşmaya başladık. Kızımız bir yardım kuruluşunda temsilci olarak çalışıyor ve Türkiye’ye birkaç günlüğüne gelmiş. Annesi Arap, babası Amerikalıymış. Genel olarak konuştuğumuz şeyler Araplara benzemediği ve açık tenli olduğu, bildiğim birkaç kelime Arapçayı söylemem ve gülmemiz, Amerika ve Türkiye arasındaki kültür farkları ve bu konudaki birkaç komik anektor vb… Ayaküstü konuşmamız 5 dakikayı rahat bir şekilde doldurduktan sonra artık konuşmayı sonuca doğru yönlendirmem gerektiğini biliyordum. Bir şeyler içmeye davet ettim ancak o an elinde poşetler vardı ve bana nazikçe şuan kafasında hemen yapması gereken pek çok şey olduğunu ve kafasındaki tüm o çözüm bekleyen meselelerle bir yabancıyla oturmanın kendisi için zor olacağını söyledi. Ben de bugünün cumartesi olduğunu ve gecenin ilerleyen saatlerinde isterse İstanbul’un pek popüler yeri olan Beşiktaş’ta güzel mekanlar bildiğimi söyledim. Telefon numaralarımızı değişerek vedalaştık.

Birkaç saat sonra mesaj atıp “sen ne iş yapıyorsun anlamadım, yoksa gizli ajan mısın?” diyerek ona takılmaya başladım. “Evet öyle bir şey” dediğinde ise “tamam sen bu gece benim bodyguardım olacaksın o zaman” dedim. “Ciddi misin ben sadece onlara seni soymaları için yardım edebilirim çünkü hayatını kurtarabilmem için fazla uzun ve ağırsın” diyerek güldü. Ben de “merak etme bugün beni soymasına izin verebileceğim tek kişi sensin” dedim ve buluşmayı kopartmıştım.

Gece 1 de ortak bir noktada buluştuk ve onu arabayla alıp sahile çektim. Hava oldukça soğuktu ve muhabbet güzel gidiyordu. Ancak muhabbet ne kadar güzel olsa da dokunmaları arttırmadığım sürece aramızdaki şeyin bir arkadaşlık toplantısından öteye geçmeyeceğini biliyordum. Önce “Avm de elini sıktığımda çok yumuşaktı bir bakayım” diyerek ellerini tuttum ve parmaklarımı parmaklarının arasına geçirerek biraz oynadım. Sonrasında bununla konforlu hissettiğini görünce bayağı bir süre elini tutmaya devam ettim. Gene saçına dokundum ve en sonda ona sarıldım. Gece bu şekilde muhabbetlerle ilerledi ve artık bayağı kaynaşmış ve fizikselliğimiz ilerlemişti.

Ancak beni bu kızda oldukça şaşırtan bir şeyler vardı. Sıra dudağına ufacık bir öpücük kondurmaya geldiğinde o an içinde neler hissettiğini deli gibi merak etmeme neden olacak tepkiler vermeye başladı. Onu öpüp bıraktığımda gözleri kayıyor, yüzündeki ifadenin dünyanın en azgın kadınına mı yoksa duygu karmaşası yaşayıp ağlamak üzere olan bir kadına mı ait olduğu konusunda git gel yaşıyordum. Sonrasında iş ilerleyip hassas bölgelerine her dokunuşumda bu tepkileri daha da abartılı vermeye başladığını gördüm. Ve o an bu ufak dokunuşlardan, öpmelerden vs bu kadar aşırı şekilde etkilenmesinin nedeninin bakire olmasının ve daha önce bir erkekle böylesine yakınlaşmamış olduğuna emin oldum. Zaten aklımdaki şüpheyi gidermek için sorduğumda o da bakire olduğunu onayladı. Durum öyleydi ki bu kadına otobüste ya da yolda yürürken bir erkek yanlışlıkla temas etse birden inlemeye başlayacak gibi duruyordu. Çünkü her dokunuşumda gözleri ve çıkardığı sesler saniyesinde değişiyordu.

Neyse, artık saat gece 5 i geçmişti. Bazen onun gözlerine bakıp Türkçe olarak bazı cinsel olarak agresif şeyler söylüyordum. Tabi ki tek kelime anlamıyordu ama birden şaşırıp kahkaha atarak “şuan hiç de iyi bir şey söylemediğini biliyorum!” diyordu. Bakire olduğunu biliyordum ama gene de bir arabada tıkışıp kalmaktan daha büyük serbestîye ihtiyacım olduğunu hissediyordum. İkimizde dört duvar arasında olmamız gerektiği ihtiyacını hissettik ve kızın oteline doğru yola çıktık. Daha rahat sevişebilir ve en azından oral seks gibi şeyler yapabilirdik.

Bu kızda içine yaratık girmiş gibi gariplikler silsilesi bitmemişti tabi. Önce bana porno filmlerde gördüğüm gibi boğazına kadar sokmalı oral sekslerden birini yaşattı. Ben o an “madem seks yapamayacağız bari bunu iyi yap” kafasındaydım. Ama gariplik şu ki kız 5 saniye yaladıktan sonra ağzından çıkartıp inleyip çığlık atıyor sonra tekrar yalamaya devam ediyordu. Gerçekten ben seksten en çok zevk alan kızlarda bile böyle bir boyut görmemiştim. Ve o an geldiğinde hatunun meğerse sürprizi sona saklamış olduğunu anladım. Üzerime oturmak için hamle yaptı. Bakire olduğunu bildiğim için “emin misin ?” vs gibi şeyler sormaya başladım çünkü sonrasında pişman olan ve kafayı yiyen bir hatunla uğraşmak istemiyordum. Ve birkaç gitgelden sonra aslında bakire olmadığını çözmem zor olmamıştı. Hatun bana son saniyeye kadar yalan söylemişti.  Hayatımda seks sırasında hiç bu kadar bağıran ve kafayı yiyen biriyle karşılaşabileceğimi de sanmıyorum. Bir süre tepiştikten sonra artık içindeki o canavar tatmin olmuş şekilde yatakta yorgun uzanırken kafasını çevirip bana baktı ve sonunda ağzından gecenin tek sevgi sözcüğü dökülüverdi: “i love you”.

Daygame maceramda çok şey öğrendim ve anlatıldığında kulağa inanması güç gibi gelen bir çok şey yaşadım. Daygame sayesinde ünlü genç şarkıcıların annelerinden tutunda seks yaptıktan sonra ertesi gün sabah kalkıp işerken yoksunluğunu duyacağım kadar seksi kızlara, bir çok harika ilişkim oldu. Bunların hepsini de aslında kendini son çare olarak sahaya atan ve bulabildiği son şey olan daygame e sarılan aşırı utangaç bir çocuk olarak başladığım bu maceramda geçekleştirdim. Ve hala her sene öğrendiklerim ve uygulamalarım azımsanmayacak oranda değişime oluyor ve sürekli yeni şeyler öğreniyorum. Elbette ki bu mecrada paylaşım yapmama izin verildikçe ben de raporlarımı ve bu süreçte öğrendiğim şeyleri sizlere aktarmaya devam edeceğim. Yazımı işinize yarayacak genel bir tavsiyeyle bitireyim.

Genelde kadınlar konusunda steril kalmış ve sosyal olarak kabız erkekler pick up yada redpill gibi konuları keşfettiklerinde bunu kurtarıcı olarak görüp dört elle sarılırlar. Bu yaklaşım doğrudur da!  Ancak sadece burada okuduklarının ve beyinlerinde birden bire yanan onlarca ampulün bir anda onları değiştireceğini sanırlar. Ve bir çoğu kafalarındaki bildikleri önemli ancak pratikte onlara 5 kuruşluk değer oluşturmayan atıl bilgilerle yıllar geçirirler.  Oysa bir bilgiyi duymakla, bilmekle onu kullanıp içselleştirmek arasında muazzam bir irade gücü farkı vardır. Ben bu sitedeki “her bir yazıyı okudum artık olaya hakimim” diyemezsin, sen aslında hiçbir şey bilmiyorsun. Bu bilgileri henüz uygulayamadığın için aslında ne kadar cahil olduğunun farkına vardın. Ne zamanki bu bilgileri uygulamaya cesaret edersen o zaman yeni beceriler elde edecek ve eski işe yaramayan sosyal davranışlarından kurtulmaya başlayacaksın.