İlgisizleşen kız arkadaşım ilgimi çektiğimde beni ilgisizlikle suçladı – Vaka çalışması

Merhaba, 23 yaşındayım, kız arkadaşım 22 yaşında. 1 senedir beraberiz. Her şey çok güzel giderken son zamanlarda kız arkadaşımın bana olan heyecanında ve cinsellikte gözle görülür bir azalma oldu. Uzun süredir sizi takip ediyorum ama bunun bir nedenini bulamadım.

Buna sebep olabilecek nedeni bulursan çaktırmadan düzeltirsin ama sebebi bilsen de bilmesen de, bulup düzeltsen de düzeltmesen de, ona ulaşma sıklığını ve ilgini, onun bir tık altına çekmen gerekiyor. Sana ilgisi azalmış bir kadına daha fazla ilgi göstermek, eğer ilgisi senin bariz ilgisizliğin nedeniyle azalmadıysa, genellikle ilgisini daha da azaltır.

Ayrıca uzun süredir beraber olduğunuz için kadın seni artık nasıl olsa elinin altında görüyor olabilir. Buna uzun süreli ilişkideki birçok insan düşer. Karşı tarafın bir yanlışı olmasa da düşer. Genelde de terk edilince uyanırlar ama kendileri ilgisiz kalınca ilgisiz kaldıklarını görerek de uyanabilirler.

Ona ulaşma sıklığını ve ilgini, onun bir tık altına çekmen gerekiyor. Ama bu trip atacaksın ya da soğuk davranacaksın anlamına gelmiyor. Ondan bir tık daha az mesaj başlatacaksın, seks başlatacaksın, sarılma başlatacaksın. Ama normal davranacaksın. Ve eğer sen ondan bir tık az ulaşıyorsan veya seks başlatıyorsan, hemen hiç görüşmemeye ya da seks yapmamaya başlamaktan korkmayacaksın. Çoğu insan zaten bu noktaya gelmekten de korktuğundan daha fazla ulaşmaya ve ilgi göstermeye başlar ama sen biraz az ulaşıyorsun diye bu noktaya geliyorsanız, öyle kopmuş kişiye daha fazla ilgi, işleri daha iyi hale getiremez.

Ben de onun azalan ilgisine azalan ilgi ile cevap verdim. Tabii ki bir şey demedim. Daha az ulaştım, seks başlatmadım ama normal davrandım. Onunla geçirmediğim zamanları daha da arttırarak ona kendi başına kalacak ve beni özleyecek boşluğu verdim. Fakat buluşmalarımızda tripli olmaya başladı.

Beklenir bir durum. Senin ilginin azaldığını fark etti ve bu da sinir ve rahatsızlık yaratmaya başladı.

Ona bu aralar biraz sinirli görünüyorsun, neyin var, bir şey mi yaşadın diye sordum.

Bunu sorman normal. Fakat burada bir uyarı yapayım. Çoğu erkek burada soruyu “neyin var, benimle mi ilgili, bana mı kızgınsın?” şeklinde soruyor. Sizinle ilgili gibi sormayın. Sanki “işte mi sorun var?” der gibi sorun. Kendinizle ilgiliymiş gibi sormanız zayıf bir duruş.

Ona yeterince ulaşmıyormuşum. Gün içinde daha az konuştuğumuzdan şikayet etti. “Bu kadar az konuşmamız sence normal mi?“ diye sordu.

Burada yapman gereken şey, “eğer yeterince iletişim kurmadığımızı düşünüyorsan sen neden biraz daha fazla ulaşmıyorsun?” diye sormak. Sonuçta sen ulaşmayı kesmedin, onun sadece bir tık altına indirdin. “Aslına bakarsan son zamanlarda buluşmayı çok da istiyor gibi görünmüyorsun, ben de seni pek istekli görmeyince belki işi gücü vardır diye çok rahatsız etmiyorum” diye devam edebilirsin.

Şimdi burada senden şikayet ediyor ama aslen onun daha ilgisiz ve daha az ulaşmaya başlayan taraf olduğunu unutma. Burada bunu kız da biliyor ve sorumluluğu almak ya da paylaşmak yerine, sanki senin suçunmuş gibi davranmaya başlıyor. “Birbirimizi yeterince aramıyoruz” demiyor, “sen bana yeterince ulaşmıyorsun” diyor.

Yalnız burada erkek olarak ilişkinin lideri olduğun için, hak sanrılı davranmaya başlayıp “erkeksin yapacaksın” moduna girmediği sürece, sorumluluğu senin kucağına atması da anormal değil. Yani topu sana attı diye kavga çıkarmanın ya da topu sana atmasını otomatikman “arıza” olarak görmenin bir manası yok. Burada normal veya ilişki içinde kalmak isteyen kadın, senin sakin bir şekilde başlattığın konuşmaya eşlik eder ve sorun neyse çözersiniz. Sorunlu ya da zaten ilişkiden çıkmak için bahane arayan kadın ise, sorunu ısrarla büyütür.

Şimdi burada yapabileceğin en büyük hata, onun ilgisi aynı düşük seviyede kalırken, bu yakınma sonrası kıza daha çok ulaşmak ve daha fazla ilgi göstermek.

Bana bunu söyledikten sonra, daha dikkatli olacağımı söyledim ve ben ona daha fazla ulaşmaya başladım. Ama ilgi seviyesi gram artmadığı gibi, daha da azaldı.

Neden acaba? Çok ilginç 🙂

Sen neden kendini geri çektiğini tamamen unutup olayı sanki normal bir iletişim hızında sen birden iletişimi azaltmışsın noktasına getirdin. Eğer öyle olsaydı, bu comfort test olurdu ve ilgini arttırmak kızın ilgisini de arttırırdı. Ama durum bu değil. Durum muhtemelen senin kızdan hızlı gitmen ve yavaşlaman gerekirken tek şikayetinde geri vites yaptın.

İlgisi, bana ulaşması, seks azaldı dediğim zamandan da daha fazla azaldı. Ne yapacağımı şaşırdım. Şimdi ona ilgimi geri çeksem mi yoksa daha fazla ilgi göstermeye devam mı etsem?

İlgini arttırdığında ilgisi azaldı. Buradan sorunun cevabını çıkaramıyor musun?

Kıza ne oranda ulaştığını yazmamışsın. Bir senedir berabersiniz. Normalde iki kere o ulaşıyorsa bir kere sen ulaşırsın. İlişkide kadına siz daha fazla ulaşmaya başladınız mı, kadın sizden soğumaya başlar. O size 5 ulaşırken siz ona sadece bir ulaşsanız da soğumaya başlar ama kadınlar bir miktar daha fazla ulaşmaya, ilişkinin tazeleyicisi olmaya yatkınlardır ve bu aslında feminen olandır. Fazlaca ulaşmanız, feminen olanın sizin olmanıza neden olur ve erkekte feminen enerji hiç de çekici değil. En azından heteroseksüel bir kadına hiç çekici değil.

Bu arada öyle bir iki gün, bilemedin bir hafta fazla ulaşmaktan bahsetmiyorum, fazla ulaşmanızın standart olmasından bahsediyorum. Zira bazı düz adamlar “abi şu ara hasta çok aramam lazım bittim ben bittim”, “bir kere ulaştı, ikinci ulaşma olmadığı için 3 gündür ulaşmıyorum ne olacak?” gibi embesil sorular soruyorlar.

Kız istedikten sonra fazla ulaşmaya başlaman üzerine kız soğumaya devam etti. Her ne kadar bir takipçi olarak bunu gözden kaçırmış olmayacağını düşünsem de, bu olay bana işin başında da senin fazla ulaştığını, peşinden koştuğunu işaret ediyor. Bir kadın, kız arkadaşınız ya da karınız olsa bile, sizin onu, onun sizden daha fazla sevdiğinizi hissetmeye başlarsa kendisini geri çekmeye meyillidir. Bu ona gücün onda olduğunu bildirir ve onu ilişkinin maskülen tarafı olmaya zorlar. Çoğu kadın ilişkide erkek rolü oynamayı istemez.

Şimdi kadınlar hemen hemen ağız birliği edercesine bu söylediklerimi reddedeceklerdir. Ama şunu unutmayın ki heteroseksüel bir kadının bir kadınla ilişki deneyimi sıfırdır. Yani tavsiye almak için iyi bir kaynak değiller.

Sen kız yakındığında az önce söylediğim gibi onu eskisi gibi ulaşmaya teşvik etseydin, düzelme ihtimali çok daha yüksekti. Bunu gayet oyuncu bir şekilde de yapabilirdin. “Bebeğim, beni özlediğin zaman bir mesaj uzaktayım, bu hattı neden istediğin kadar kullanmıyorsun?” diyebilirsin.

Bunu kız arkadaşınıza söylemekten korkmayın. Eğer kız görece problemsiz bir kızsa ve ilişkiye devam etmek istiyorsa, zaten kendisinin size daha az ulaşmaya başladığını, ilgisiz davrandığını bilir ve sorunu çözecek şekilde iletişime girer.

Daha önce söylemiştim ama bir daha tekrar edeyim. Eğer benim tavsiyelerimi dinlerseniz, normalde devam edebilecek bazı ilişkilerin bitmesine neden olursunuz. Size daha az ilgili olan ve buna rağmen topu size atmaya çalışan kıza bu gerçeği sakince gösterdiğinizde, kız sorunları olan bir kızsa, sizi o kadar da istemiyorsa, bir süre daha sürecek bir ilişkinin bitmesine sebep olursunuz. Bu kötü bir şey değil ama buraya ne olursa olsun bu ilişki olabildiğince sürsün kafasıyla gelip tavsiye alanlar bunun bilincinde olmalı. Örneğin sizden çok da hoşlanmayan ama yalnız kalmaktan da korkan bir kadın,”arzu yok, farkını zamanınla, ilginle, kaynaklarınla ödeyeceksin lan” modunda sizinle devam ediyorsa, bu tavsiyeleri dinlerseniz ilişki bitebilir. İlişki devam etsin istiyorsanız, bu kadın sizi terk edecek gücü ya da alternatifi bulana kadar öderim, çile çekerim, yeterki sürsün diyorsanız bu tavsiyeleri dinlemeyin.

İlgimi arttırsam da soğuyor, ilgimi azaltsam da. Ne yapmalıyım? Kafam karıştı.

İlgini azalttığında daha fazla soğuduğunu sen uyduruyorsun, onu göremedin bile. Tek bir kere şikayet etti, kendisi ilgisizken sorumluluğu tamamen sana attı, sen de anasının uslu oğluşu gibi hemen hizaya geldin. Aslında ilgini azaltman bir etki yaratmıştı ama arkasında duramadın bile. Yapman gereken hemen geri vites yapmak değil, sana atılan topu ona atmaktı. Eğer daha fazla görüşmek istiyorsa neden sana biraz daha fazla ulaşmadı ve tam tersi daha az ulaşıyordu? Sonuçta sen sana ulaştığında kızı görmezden gelmedin ki! Sen müneccim misin? Kız arkadaşını ilgisiz gördün, herhalde beni görmek istemiyor dedin ve saygılı bir erkek olarak ona istiyor göründüğü mesafeyi verdin. Bu konuyu açmaya ve bunları söylemeye cesaretin olmalıydı. Kız arkadaşının senden kopma yolunda ya da az çok sorunlu olabileceğini görmeye cesaretin olmalıydı.

Bana soracak olursan, sen zaten fazla el altında olduğundan olay bu hale geldi. Bol miktarda ilgi, ilginin değerini düşürür. Bir erkeğin kadına daha fazla ulaşması, genellikle onun kadınının ilgisini ve onayını daha fazla aradığını işaretler. Bu feminen bir hareket olarak abartılmadığı sürece erkeklere çekici gelse de, kadınlara itici gelir.

Sen ilgini çekmeyi yeterince uzun süre yapamadın. Kötüsü, ilk şikayette ve suçlamada kötü bir liderlik gösterdin ve hemen çark ettin. İletişimin kötüydü. Sevgilin ya da herhangi biri seni, aslında kendi yaptığı bir şey ile suçlarsa, sakin ve kibar bir şekilde de olsa omurgalı durman ve hemen çark etmemen gerekliydi. Kendine bundan daha fazla güvenmeliydin. Dediğim gibi, eğer birçoğumuzun ara ara yaptığı gibi kızı ciddi ihmal etmiş olsan, dikkat ederim derdin ve normal ilgi seviyesine dönerdin. O zaman işler düzelirdi. Ama burada durum bu değil. Durumun bu olmadığını sen de biliyordun.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

İnceller hakkındaki gerçek

“Rasyonel insanlar olduğumuzu düşünmekten hoşlanıyoruz ama gerçek şu ki, bir ders çıkarma açısından hayatımızdaki en güçlü anlar, duygusal olarak yoğun anlar.”

Bir takipçi yorumu:

“Şimdi atıp tutacaklarım hafif şiddette incellik içeriyor.

Bir süredir görüştüğüm kız bana, benimle değil de gurur duyabileceği, kendisinden daha üstte birini istediğini söyleyerek benimle görüşmeyi kesti.

Öncelikle bu ilk defa olmuyor. Uzun boylu ve kaslı değilim. Etrafa kendine güven sinyalleri yaymıyorum. Klasik olarak en erkeksi şekilde davranmıyorum. Böyle bir erkek değilim, istediğim şey böyle bir erkek olmak da değil.

Ailemle bağlarımı yıllar önce kestim. Hayatım boyunca kaygı ve depresyonla mücadele ettim. Son yıllarda destek ağım oldukça kısıtlı. Birçok çocuğun ailesinden öğrendiği öz sevgi, kendine güven, ilişki kabiliyetleri gibi birçok temel şeyi ben bir yetişkin olarak kendi başıma öğreniyorum.

Bütün bunlara rağmen dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birinde mühendis olarak çalışıyorum ve doğup büyüdüğüm ülkedeki ortalama gelirin 20 katını kazanıyorum. 40 yaşından önce emekli olma yolundayım.

Müzik ve oyunlar üzerinden kendi kendime İngilizce öğrendim. Geçtiğimiz bir sene içerisinde 22 kilo verdim ve gurur duyduğum bir vücuda sahip olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.

Pandeminin başından beridir ruh sağlığım üzerinde çalışıyorum. Artık kaygı ile mücadele etmiyorum ve bütün bu atıp tutmalarıma rağmen yaşam benim için artık çok daha kolay. Dr.K, size terapi için teşekkür ederim.

Çok fazla arkadaşım yok ama bana ihtiyaçları olduğunda onlara, elimden geldiğince destek oluyorum ve yardım ediyorum. Arkadaşlarım bana değer veriyorlar, ben de onlara değer veriyorum.

Bu arada az önce bahsettiğim kız, bunların hiçbirisine sahip değil.

Bunları yazıyorum zira olduğum kişiden ve başarılarımdan gerçekten gurur duyuyorum. Ama çoğu insan beni öyle görüyormuş gibi görünmüyor. İş ilişkilere geldiğinde, çok çalışma ve istikrar, doğal seçilimi alt edemez gibi görünüyor. Kaydettiğim ilerleme kimsenin umrunda değil. Ne kadar emek harcarsam harcayayım, olumlu olursam olayım yeterli değil.

Bir erkek 10 santim daha uzun doğduysa, tüm dünya ona altın çocukmuş gibi davranıyor. Bir insan kendini sevmeyi ve kendine güveni ailesinden öğrendiyse,  önündeki tüm kapılar kendiliğinden açılıyor. Ben ise görünmezim ve insanların benim varlığımın farkına varmaları için çığlık atmam gerekiyor.

İşin içinde başka insanlar olduğunda her şey çok daha zor. Sahip olduğum herşeyi kazanmam gerekiyor. Harcadığım yoğun emeğin beni daha güçlü, dayanıklı ve zeki yapacağı konusunda olumlu düşünmeye çalışıyorum. Ama kazandığım tüm o faydalı özelliklerin, 1.72 m boyunda ve biraz utangaç olmamın üstüne çıkmamı sağlayacağını düşünmeye çalışıyorum. Ama hala yalnızım.

Belki de yanlış düşünüyorum. Ne kadar çaba harcarsam harcayayım, yeterli olmayacak. Kaderimi aşamayacağıma inanmaya başladım. Kimse benim kendimde gördüğüm potansiyeli ve harikalığı göremeyecek diye düşünmeye başladım. Bu kadar çabalamanın ne faydası var ki?

Dışardan bir gözün tavsiyeleri ve yeni perspektifler işime yarayabilir. Bende yeni fikirler, sabır ve ümit tükendi.

Bu arada bu, benim normal ruh halim değil. Kötü bir hafta geçirdim. Eğer kendini beğenmiş, kıskanç, hak sanrılı ve incel görünüyorsam affola. Umarım burada atıp tutmamın bir mahsuru yoktur. Okuduğunuz için teşekkür ederim.”

Bu harika bir yorum. Yazarına gerçekten empati duyuyorum.

Herkes ilişkilerde başarılı olmak istiyorsan, birlikte olmak istediğin kişiye değil kendine odaklan diyor. İlişkilerde başarılı olmanın formülü, kendini geliştirmek. Mesela fit bir vücuda sahip olmak gibi. Yorumun yazarı 22 kilo vermiş. İş hayatında çok başarılı biri olmuş ve ortalamanın 20 katını kazanıyor. 40 yaşından önce emekli olma yolunda ilerliyor. Kendi kendine İngilizce öğrenmiş, ruh sağlığı üzerinde çalışıyor ve her şeyi doğru yapıyor.

İnsanlar ilişkilerde şunu şunu yaparsan başarılı olacaksın çünkü bunlar senin kontrol edebileceğin değişkenler, şunlar kontrol edemeyeceğin değişkenler diyorlar. Örneğin boyunuzu, etnik kökeninizi ve ailenizi değiştiremiyorsunuz. Ama ne kadar emek harcadığınız sizin kontrolünüzde. Spor yapıp yapmadığınız, terapi alıp almadığınız, koçluk alıp almadığınız sizin kontrolünüzde. Ama her şeyi doğru yaptıktan sonra buluştuğunuz kadının “gurur duyabileceği, kendinden  başka bir erkekle olmak istediği” söyleyip ayrılması inanılmaz derecede sinir bozucu. O zaman insan neden bu kadar çabalıyorum ki diyebiliyor.

Siz her şeyi doğru yapıyorsunuz ve yapmanız gereken şeyi yaptığınıza gerçekten inanmaya çalışıyorsunuz. Pozitif düşünerek harcadığınız ekstra emeğin sizi daha güçlü ve dayanıklı yapacağına inanmaya çalışıyorsunuz. Sizi öldürmeyen şey sizi güçlendirir değil mi?

Ama dünyanın geri kalanına baktığınızda, başka insanların bazı şeyleri sizden çok daha kolay bir şekilde elde ettiklerini görüyorsunuz. Çok ve istikrarlı çalışmanın, doğal seçilimi, doğuştan gelen avantajları asla yenemeyeceğini hissediyorsunuz. Fakir bir aileye doğmuşsanız, istediğiniz kadar çalışın, haftada 80 saat çalışın, milyon dolar mirasa konmuş birinin alım gücüne asla ulaşamayacaksınız.

Dünya bize bazen böyle görünür. Biz burada bu duruma nasıl yaklaşacağınıza ve bu durumla ilgili ne yapabileceğinize bakacağız. İlk konuşacağımız şey ise, duygusal etkinin dünya görüşümüzü nasıl etkilediği olacak. İkinci konuşacağımız şey ise, kendimizi geliştirme ile kadınlarla başarı arasındaki ilişki olacak.

Bu takipçi yorumunu gerçekten iyi. Yorumun yazarı her şeyi kitabına göre yapıyor. Başarılı bir kariyeri var, kilo veriyor, terapiye gidiyor. Ama kendisine güveni yok ve terk edilmiş. Kötü bir hafta geçirmiş ve burada sergilediği ruh haline normalde sahip olmadığını da söylüyor. Bu yorumcu sadece atıp tutmuyor aynı zamanda bir miktar öz farkındalığa sahip birisi.

İlk anlamanız gereken şey, yoğun negatif duygulara sahip olduğunuzda, bunun zihninizin vardığı sonuçlara nasıl etki ettiği. Kendimizi kötü hissettiğimizde, bu duygusal durumumuz zihnimizin öğrenme kabiliyetine, olaylardan çıkardığı sonuçlara oldukça ilginç etkileri olur.

Beynin öğrenen tarafı olan hipokampusa baktığımızda, bu bölgenin limbik sistem ile ve özellikle de amigdala ile çok sıkı bir bağlantıya sahip olduğunu görüyoruz. Amigdala, duyguları, özellikle de negatif duyguları deneyimleyen beyin parçası. Yani öğrenmenin doğası çok ama çok duygusal. Rasyonel varlıklar olduğumuzu düşünmekten hoşlanıyoruz ve öğrenme sürecimizdeki en etkili beyin bölgesi, serebral korteksler.

Serebral korteks, insani düşünme yetimizin çoğunun geldiği, beynin dış katmanını oluşturan bölge. Çoğu hayvan ve her memeli hayvanda amigdala ve limbik sistem var ama serebral korteks bizi diğer hayvanlardan ayıran en önemli anatomik yapı.

Konuya geri dönersek, çoğu öğrenmenin rasyonel düşüncelerimizden geldiğini düşünmek istesek de, hayatta bir şeyler öğrenme açısından en güçlü anların doğası oldukça duygusal. Ve aynı zamanda olayı karmaşıklaştıran şey de şu ki öğrendiklerimizin bir kısmı gerçek ya da doğru değiller.

Hayatınızın belli anlarında “artık yeter, bir daha yapmayacağım / olmayacak” gibi yemin etmişsinizdir. Bu tür anlarda yeni bir davranış veya perspektif kazanırsınız ve bu anlardaki duygusal yoğunluğunuz ne kadar yüksekse, o anlarda oluşturduğunuz perspektif de o kadar güçlü olur.

Filmlerde de kahramanın hayatını dönüştüren deneyimler analitik deneyimler değiller. Bu kahramanların davranışlarının veya perspektiflerinin dönüşmesi bir felsefe sınıfında düşünüerek ya da internette arama yapıp bilgilenerek ya da Wikipedia okuyarak, Nietzsche okuyarak olmuyor.

İnsan dönüşümü ve öğrenmesi duygusal olarak güçlü bir deneyim olduğundan, en güçlü dönüşümü mesela zorbalığa uğradığında ve tüm çocuklar onunla alay ederken yaşıyor. İnsan böyle anlarda bu bir daha asla olmayacak diyor. Böyle anlardan sonra filmdeki kahramanlar ayağa kalkıyorlar, spor salonuna ve dövüş salonuna gidiyorlar ve hayatlarını dönüştürmeye başlıyorlar. Sonrasında da filmin oldukça duygusal olan son sahnelerine, son dövüşe gidiyorlar.

Sorun şu ki duygusal olarak yüklü olduğumuz anlarda öğrenmeniz çok daha kolay ve derin olsa da, öğrendiğimiz şeylerin doğruluğu oldukça şüpheli. Dersler ne kadar duygusal ise o kadar derine işliyorlar ama yanlış olma ihtimalleri de o kadar artıyor.

Şimdi sen her şeyi kitabına göre yaptım, kendimi geliştirmek için çok çalıştım, terapiye gittim, 20 kilo verdim, işimde başarılı oldum diyorsun. Bana kendimi sevmem öğretilmedi, beni seven anne ve babaya sahip değildim ve bu nedenle tüm bu şeylerle uğraşıyorum ve bu çok yorucu diyorsun. Nasıl berbat durumda olmamayım diyorsun. “Yapmam gereken her şeyi yaptım ama hala beklediğim şeylere sahip değilim”! Bu durumda da zihnin “her şey doğal seçilime bağlı”, her şey doğuştan şanslı olup olmamana bağlı diyor.

Şimdi bu çıkarımların arkasındaki duygusal enerjiye bakalım. Bu enerji kızgınlık, hüsran, ve acı. Çünkü sevdiğin ve önemsediği partnerin sana yeterince iyi değilsin diyor. Senden daha iyisini istiyorum diyor. Peki bu kadının söyledikleri senin hakkında, senin tüm o gösterdiği çaba hakkında ne söylüyor? Bu kadar emeğinin bir değeri yok diyor ve sen de bundan “demek ki tüm o çaba boşuna, doğuştan olmazsa olmuyor” dersini çıkarıyorsun. “Eğer tüm bu çaba işe yarasaydı terk edilmezdim” diyorsun.

Şimdi senin zihnin bu dersi çıkarıyor ama biraz dışarıdan baktığında, senin yaptığın hiçbir değer katıcı şeyi yapmayan, senin başarılarının yanından bile geçemeyecek eski kız arkadaşının değer sistemi, çok açık bir şekilde gerçekte olanı yansıtmıyor. Gerçekle alakası yok.

Bu kızın yargılarının gerçek yaşamla zerre alakası olmadığını dışarıdan bakan çoğu erkek görebiliyor ama senin yerinde olsalar onlar için de bu o kadar önemli olmayabilirdi değil mi? Zira sonuçta sen terk edildin ve bu sana çok acı veriyor.

Belki de arkadaşların “birader sen iyi bir avsın ve o kız ruh hastasının teki” diyorlar. “Onu ve ne düşündüğünü zerre önemseme. Dışarıda seninle ilgilenebilecek, senin gibi başarılı, kendine hem fiziksel hem de ruhsal olarak bakan bir erkekle olduğu için kendini şanslı hissedecek bir sürü kız var.”

Ama hepinizin şunu göz önünde tutmasını istiyorum. Çekilen acı ne kadar yüksekse, zihnin olaydan çıkardığı dersler o kadar hiddetli olacaklar. Çünkü şu an erkek, “bu kızla çalışmadı o zaman bunca kendini geliştirmenin hiçbir önemi yok” diyor. Ama her ne kadar kızgınlığı nedeniyle kendisine inanması zor gelse de, bütün bu çabasının bir değeri var.

Burada ne yapabilir? Öncelikle yapması gerekeni yapıyor aslında zira “bu hafta ruh halim çok kötü ondan böyleyim” diyor yani olayın farkında. Hepimiz, geçici ruh hallerinde olduğumuz dönemlerde kalıcı sonuçlar çıkarma konusunda çok ama çok dikkatli olmalıyız.

Çocukken okuduğum ve bugün çocuklarıma da okuduğum güzel bir Rus Peri Masalları kitabı var. Orada çok ilginç bir söz var: “Gündüz geceden daha bilgedir.” Bu son derece doğru bir söz. Bir önceki gece dünyanız yıkılırken, sabah kalktığınızda her şeyin daha farklı göründüğünü deneyimlemişsinizdir. Bunun sebebi, perspektifinizin amigdalanız ve limbik sisteminiz sakinleştikçe değişmesi. Bu nedenle terk edilme gibi zihninizi allak bullak eden, negatif duygulara boğulduğunuz zamanlarda kalıcı sonuçlar ve davranış değişiklikleri geliştirmemek için dikkatli olmalısınız.

Şimdi bazı insanlar maalesef bu deneyimi tekrar tekrar yaşıyorlar ve duyguları geçici olmuyor. Bu insanlar neredeyse kalıcı bir “felaket” durumunda oluyorlar. Bu durumda da kişi bir felaket tellalına ya da incele dönüşebiliyor.

İncel bu tip bir duygusal girdiyi, kendisi gibi incellerin yankı çemberine girerek sürekli olarak besleyip büyütebiliyor. 4chan, reddit ya da onun gibi bir internet alanında bir incel forumuna giriyor ve orada da kendisi gibi birçok insan ona aynı duyguları, kendi öfkelerini, kimlerini besliyor. Kişi herkesin aynı deneyime sahip olduğu bu küçük internet köşesinde, o köşedeki herkes aynı deneyime sahip olduğu için, çıkarımlarının doğru olduğuna inanmaya başlıyor. Kişi artık temelde yanlış bir çıkarımı gerçek kabul ettiği için, hayatta bir sürü problemle karşılaşmaya başlıyor.

Burada yorumun yazarına geri dönelim. Senin yapman gereken ilk şey, duygularını işlemek.

Bu kadının senden ayrılması aslında büyük sorun değil ama ayrılıkta anlaman gereken önemli bir şey daha var: birçok durumda bir insanın senden ayrılmasının seninle pek bir alakası yok ve tamamen o insanla alakalı. Buradaki ironi şu ki ayrılıkların yarısında terk eden “sorun sende değil bende” der ve bu öz farkındalığa sahip bir insandır ve aslında sorun sendedir. Ama terk ederken terk ettiği insanı suçlayan kişiler genellikle sorunlu olan taraftırlar. Asıl bu insanlar “sorun sende değil bende” demeli ama öz farkındalıkları az olan bir insan, kendi problemleri için başkalarını suçlamaya meyillidir.

Sen bunca başarına, çalışmana, kilo vermene, vs. göre hala bu kız için yeterli değil misin? Hiç sorun değil. Bırak kendisine yetecek kadar iyi birini bulsun. Bence senin gibisini bulması zor olacak ama bırak gitsin arasın.

İnsanlar kendilerini terk eden, kendilerini reddeden insanın yargılarını içselleştirmeye meyilliler ama bu insanların yargıları genellikle onların defolu zihinlerinden geliyor. Eğer gerçekten iyi bir fiziğe sahip, başarılı bir erkek arıyorsa, neden kendisini geliştirmek için zerre çaba harcamıyor? Ama maalesef acı içindeyken, kritik düşünme kabiliyetimizi kaybediyoruz. Acı içindeyken duygu devrelerimiz başka devreleri boğuyorlar.

Aslına bakarsanız amigdala aktif olduğunda, serebral korteksi kapatabiliyor. Serebral korteks aktif olduğunda ise, amigdalayı kapamak için elinden geleni yapıyor. Bu iki beyin kısmının birbiri üzerinde baskılayıcı etkileri var.

Yani gerçekten çok duygusal bir hale geldiğinizde, duygusal zihniniz, eleştirel zihninizi bastırabiliyor. Bu arada bu evrimsel olarak çok mantıklı zira ölüm kalım durumlarında eleştirel düşünmek dezavantaj. Tam tersine hemen harekete geçmek ve çıkarımlar yapmak avantaj. Ama bu tür mekanizmalar, karmaşık internet ilişkileri, ortalamanın 20 katı kazanma, vs. gibi günümüz karmaşık durumlarının olmadığı zamanlarda evrimleştiler. Ormanda kaplan görmek gibi duygusal olarak çok yoğun durumlarda herhangi bir nüans gözetmeden saldırsam mı kaçsam tercihi yapmak için gelişmiş olan mekanizmalar bunlar. O tür durumlarda “aslında kaplan arkadaş canlısı olabilir mi, aç mı, vs.” gibi eleştirel düşüncelere girmiyorsunuz. Bir kaplan gördüğünüzde, vücudunuza adrenalin pompalanıyor ve adrenalin de çok ilginç bir şey yapıyor. Geniş, neredeyse 180 derece çevresel görüşünüzü alıp, yaklaşık 30 derecelik bir koni görüşüne sıkıştırıyor. Tek görebildiğiniz önünüzdeki şeyler oluyor.

Duygusal olarak aktive olduğunuzda, zihinsel görüşünüzde de aynı daralma meydana geliyor. Normalde geniş bir çerçevede birçok nüansa eleştirel olarak bakabilen zihniniz, bir anda dar bir çerçeveye hapsoluyor ve dünyayı siyah – beyaz görmeye başlıyor. Eğer politik olarak size zıt biriyle fikir ayrılığına düşüp tartıştıysanız, neyden bahsettiğimi anlayabiliyor olmanız lazım. İkiniz de çevresel görüşe hala sahip olduğunuzu düşünseniz de aslında 30 derecelik zihinsel görüş açısına sıkışırsınız.

Duygusal olarak hareketlendiğinizde çıkaracağınız sonuçlar genellikle hatalı olacaklar. Bu çıkarımlardan bir şeyler öğrenebilirsiniz tabii ki ama öğrenebilecekleriniz muhtemelen ilk çıkardığınız sonuçlar olmayacaklar.

Buradaki durumda çıkarılacak ders şu: Eğer daha fazlasını arıyorsa dert değil ama onun daha fazlasını araması, benim yeterince iyi olmadığım anlamına gelmiyor. Bu spesifik kişi için yeterli olmayabilirsiniz ama bu, binlerce başka insan için yeterli olmadığınız anlamına gelmez. Ben bir psikiyatrist olarak bu arkadaş gibi bir erkek arayan binlerce kadınla seans yaptım.

Şimdi konuşmak istediğim diğer konuya geçelim. Kadın erkek ilişkileri konusunda bize eğer belli şeyleri yaparsak başarılı olacağımız söyleniyor. Sonuçta başka bir insanı sizden hoşlanmaya zorlayamazsınız. Tek yapabileceğiniz şey, kendinizi daha çekici hale getirmek. Kariyerinizi, statünüzü geliştirmek, şekle girmek, yeni şeyler öğrenmek, özgüveninizi geliştirmek, negatif kendi kendine konuşmanızı azaltmak gibi şeyler yapabilirsiniz.

Ama bütün bunlar çok emek ve enerji isteyen şeyler. Çok para kazanmak, 22 kilo kaybetmek, 40 yaşından önce emekli olmak, vs. hiç de kolay şeyler değiller.

Bütün bu çabayı gösterdikten sonra kız arkadaşınız sizi terk ettiğinde, “bütün bunları siktir et, kazanmanın hiçbir yolu yok” diye düşünebiliyorsunuz. Bütün bunları yaptığınızda size mutlu olacağınız söylendiğinde ve bu gerçekleşmediğinde, gerçekten kızgın hissediyorsunuz. Kızgın hissettiğinizde ise bazı sonuçlar çıkarıyorsunuz ama bu çıkarımlar konusunda çok dikkatli olmalısınız. Zira beynimiz, en güçlü çıkarımları acı çekerken ve kızgınken oluşturmaya meyilli. Ama bu ruh halindeyken de zihin görüşümüz, eleştirel düşünce kabiliyetimiz daralıyor.

Burada yapmanız gereken en önemli şey, kızgınlığı, acıyı, ne kadar kötü hissettiğinizi kabul etmek. Bu konuda kendinizi affedin, sonra kızgınlığınızı kabul edin ve sonra da biri sizden ayrıldığında bunun sizin bir eksikliğinizden olduğunu düşünebileceklerini ama bunun gerçekte böyle olmayabileceğini anlayın.

Bazı insanlar bir ilişkiden memnun olmayabiliyorlar ve bu memnuniyetsizliklerini partnerlerinin sırtına yükleyebiliyorlar. Bu ilişki onun yüzünden yürümüyor diyorlar. Ve bu insanlar ne kadar az sorumluluk alırlarsa, karşılarındakini o kadar çok suçluyorlar. Eğer siz de bu sorumluluğu üstünüze alacak kadar aptalsanız, sonunda karşı tarafı doğruluyor ve memnun ediyorsunuz.

Böyle bir partner sonunda ayrıldığında, “o benim için iyi bir alternatif” değildi diyor. Burada da kız adamı suçluyor adam da kızın suçlamasını kabul edip içselleştiriyor. Adam sonra kızgınlığa boğuluyor. Güvensizlikleri olan bir insanın güvensizliği, karşı tarafın da suçlu olabileceğini düşünmeyeceği kadar güçlü olabiliyor.

Hemen hemen hiçbir ilişki, bir kişinin %100 suçlu olduğu bir şekilde bitmez. İlişkilerin %95’inde ilişki, iki tarafın da hataları ile biterler. Ve bir ilişkinin bitiminde bir taraf ne kadar az sorumluluk alıyorsa, ne kadar çok partnerini suçluyorsa, o tarafın hatası o kadar çoktur. Ama eğer güvensizlikleriniz varsa, bu suçlamalar sizin güvensizliklerinizi besleyebilirler.

Siz kendinizi geliştirmek için çalışıyorsunuz, çok çalışıyorsunuz ama birden bire hala çözülmemiş bir güvensizliğinizi azdıran bir şey oluyor (sen yeterince iyi değilsin diye terk edilmek). Ve amigdalanız aktif hale geliyor, kendinizi suçluyorsunuz. İnsanların güvenilmez olduklarını, başarının sizin için imkansız olduğunu düşünüyorsunuz ve pes ediyorsunuz. Zira pes ermek çok daha kolay.

Burada trajedi, sizin değerinizi anlamayan biri tarafından terk edilmeniz değil. Burada trajedi, sizin değerinizi anlamayan biriyle hemfikir olmanız. Bir insanın perspektifini, sizin varolan bir güvensizliğinizi direkt beslediği için kabul etmeniz trajedi.

Sonuçta kendinizi geliştirmek yapabileceğiniz en iyi şeylerden birisi. Ama başarı stratejinizi, amigdalanızı aktif hale getiren, güvensizliğinizi aktif hale getiren tek bir örneğe bakarak belirlemeyin. Siz kendinize daha fazla fırsat yaratmaya ve çalışmaya devam edin. Sonuçta sizin değerinizi görebilecek birileriyle karşılaşacaksınız.

Yayınlarını kitap halinde derlediğimiz sevgili Dr.K’nın yayınlarından birisi.

Kaynak: The Truth about Incels

Eski sevgilimi unutamıyorum, kimseye bir şey hissedemiyorum – Vaka Çalışması

Eski sevgilimi unutamıyorum diye beni arayanların çoğu, ayrılığın üzerinden çok uzun süre geçmediği için henüz unutmaya başlamamış olan insanlar. Eski sevgiliyi en hızlı şekilde unutmak için de bir şey yaptıklarını söyleyemem ve hatta çoğu unutmamak için yapılan şeyleri bol bol yapıyorlar. İnternette gizlice takip ediyorlar, eski sevgiliye ulaşıp duruyorlar, ondan haber almaya devam ediyorlar, arkadaş kalıyorlar ve hayatlarını donduruyorlar. Fakat bu insanların ezici çoğunluğu, eski sevgiliyi 3-4 ayda ya da en fazla 8-12 ayda unutup yollarına devam ediyorlar.

Eski sevgilimi unutamıyorum diyen insanların azınlık bir kısmı ise yıllarca bu durumda kalıyorlar. Burada böyle vahim durumdaki bir arkadaşın attığı mesaja bakacağız.

Merhaba Mahmut abi.Öncelikle seni Spotify da keşfettim ve en dibe battığım dönemleri bununla geçirdim.

Evet arkadaşlar bilmeyenler için bizim bir spotify kanalımız var ve dinlenme olarak sanırım geçen sene en tepe %3 içindeydik. Spotify kullanıyorsanız ve takip etmiyorsanız, sizi takip etmeye davet ediyorum 🙂

4 senelik bir ilişkim vardı,sonrasında ayrılık ve 1 sene daha aralıklı görüşmeler yükselmeler ile geçti.

Kim terk etti yazmamışsın ama yazdıklarından anlaşılacağı üzere o seni terk etti ya da sen onu terk ettin fakat sonra geri dönmek isteyip dönemedin. Eğer bu durumdaysanız yapabileceğiniz en kötü hareketlerden birisi,

Eski sevgili ile özellikle de terk edildiyseniz ve onu hala istiyorsanız, eski sevgili ile ara ara görüşmeyin. Siz bunu genellikle arkadaş olarak kalırsak buradan yeniden sevgili olmaya evriliriz diye yaparsınız ama pratikte yaptığınız şey, eski sevgilinin sizi unutmasına yardım ederken, sizin ona daha fazla düşmektir. Eski sevgili sizi özlemek, sizi düşünmek, sizden geriye kalan boşluğu yaşamak zorunda kalmadığı için sizi daha kolay unutur. Siz de ondan uzak kalıp iyileşmezsiniz ve daha da yaralanırsınız.

Hem eski sevgiliyi hem de platonik bir aşk hedefini ağır oneitis vakasına çeviren temel şeylerden birisi, oneitis hastasının hayatını durdurmasıdır. Biliyorsunuz iletişimi kes 3 ayaklı ve bu ayaklardan birisi olmazsa iyileşmeniz çok uzun sürer ya da belki yıllarca iyileşemezsiniz. Sen üç ayağını da kurmamışsın. Kıza ulaşıyorsun, ondan bilgi alıyorsun ve hayatına odaklanıp devam etmiyorsun.

Ama sonrasında ortak arkadaşlarım vasıtasıyla hayatında aslında birinin olduğunu vs öğrendim ve o günden sonra en dibi görme sürecine girdim.

Eski sevgilisi ile birgün beraber olabiliriz, arada yükseliyoruz diye iletişimde kalanların ezici çoğunluğunun yaşayacağı şey maalesef bu. Eski sevgilinin yeni sevgilisini görene kadar yörüngesinde arkadaş olarak dönmek. Bu sürede karşılığını görmeden yaptığı duygusal yatırımın bir anda patlaması ile de kişi derin bir bunalıma girebilir.

Her yerden engel yedim.

Sevgilisi olan birinin eski sevgilisini engellemesi normal.

20 günde 11 kilo verdim bu açıdan aslında kötü olmadı diyebilirim.

Kilo vermek için kötü bir yöntem 🙂

Psikolojik olarak darmadağın oldum.

Normal. Eski sevgilinin bir yıl boyunca yörüngesinde dönmene neden olan bir psikolojik düşkünlüğün zaten vardır ama bir sene boyunca umut kırıntıları ile yükselmen ağır bir duygusal yatırıma ve düşkünlüğe neden olmuş. Tüm varlığını bir şirkete yatırmışsın, şirket zaten batmış ama sen yine daha fazlasını yatırmışsın. Şirketin tarihe karıştığı %100 kesinken %10000 kesin olunca yıkılmışsın.

Bu süreci atlatmak için hep dışarda sosyalleştim hiç eve girmedim. Şimdi bunun üzerinden neredeyse 1 seneye yakın geçti ve hayatıma 4-5 kadın daha girdi, buluştuklarımı hesaba katmadan söylüyorum. Ama artık hiç kimseye hiçbir hissiyatım olmuyor ve sadece kendimi düşünüyorum.

Burada yumurta – tavuk olayı var. Hayatın hissiyat açısından berbat bir çöl olduğu için sen bu kıza bu kadar sene yapıştın. Herkes 3-4 yıllık ilişkisi bitince 6-8 ay acı çeker, başka birini görmeyebilir ama 2 sene! 2 sene artık ruh sağlığı problem kategorisine girer. Sen aslında hayatını duygusal olarak çorak bir çöl olarak tuttuğun için bu kızdan kopamıyorsun, ve kızdan kopamadığın için hayatın daha beter bir duygusal çöl. Ama bu kilitlenme, hayatını duygusal bir çöl olmaktan çıkarmakla olur, önce onu kafandan çıkarıp sonra hayatını güzelleştireceğini sanıyorsun.

En ufak şeyde kestirip atıyorum ve arkama bakmıyorum. Arkama tek baktığım yerin ne olduğunu tahmin edebilirsin. En ufak şarkı bile beni o anlara geri götürüyor. Bir türlü bu durumu aşamıyorum. İletişimim hiç olmadı bu kadar süre boyunca.

İletişimin olmaması yeterli değil, hayatın donmuş vaziyette. Kızın seni bıraktığı yerden bir milim bile hareket etmemiş orada zırlayıp duruyorsun. Bir de içinde bulunduğun durumun o kadar büyüklenerek anlatıyorsun ki, insanın sana sempati göstermesi bile zor.

Sen en ufak bir şeyde kestirip atıyorsun çünkü 2 senedir bir kızdan kopamamışlığın, zayıflığın biraz fazla kalsan ortaya çıkacak ve o büyüklenerek arkama bakmıyorum dediğin kişiler senden arkalarına bakmadan kaçacaklar. Her şirketten kovulmadan istifa ediyorsun ve egon o kadar şişkin ve kırılgan ki (özgüvensiz insanların egosu öyle olur), “ben her şirketten ayrıldım birader, hiçbiri sarmadı” diye anlatıyorsun. Kalsan atılacaktın zaten.

Diğer insanların hiçbiri de umrumda olmuyor bana değer versin vermesin. Bir kaç defa görüşüp sonrasında yol vermekten sıkıldım ama hayatımda olmalarını da uzun vaade de istemiyorum.

Dediğim gibi senin sorunun bu. Teşhisin yanlış. Senin kadar ağır kendini kandıranını az gördüm ama bu çok gördüğüm bir olay. Herkesin senden kaçtığını anlayamayacak kadar egonda boğulmuşsun.

Şu kelimelere baksana, tek bir kadının, şu an başkası ile hoplayan bir kadının önündeki mide bulandırıcı ezikliğini, başkaları hakkında “hiçbiri umrumda değil”, “yol veriyorum” gibi büyüklenmeci kelimelerle bastırmaya çalışıyorsun! Tipik narsist aşağılık kompleksi ve onu kapamak için sergilenen büyüklenmeler.

O kızlara karşı hissinin olmama sebebi, senin her yerinden akan oneitis zavallılığı. Onlar da sana o kadar meraklı olmuyorlar zira oldukça itici oluyorsun. Oneitis zavallılığından kaçıngan olan erkeğe anca kendine güven problemi ciddi boyutta olan kız düşer, onu da sen beğenmezsin. Yani hissiyatsızlığını sakın senin hayatına girenleri istememenden ibaret sanma. Hangi normal kadın 2 sene boyunca eski sevgilisini unutamayacak kadar düşmüş bir erkeği çekici bulur ki? Senin doyurucu bir şey bulamamanda, isteyebileceğin kadınlara itici olmanın payı çok daha büyük.

Sizinle seans yapmam daha mı mantıklı olur bana yol gösterebilir misiniz?

Şu yazdıklarımdan sonra benimle seans yapmak isteyeceğini hiç sanmam ama sen muhtemelen beni aşarsın, sana terapi lazım. Ama iyileşmenin yolu, içinde bulunduğun durumu doğru teşhis etmekten geçiyor. Yol veriyorum, umrumda değil dediğin insanlar bile sana çok şu an. Senin duygusal çölün, şu an beğenilmeyecek biri olmandan kaynaklanıyor. Kendini bu duruma düşürmüş bir adam olarak seni umursayan birinin çıkmasına şükredeceğine yol veriyorum diye kendini sıvazlıyorsun. Senin “çok ezik, itici biri oldum, bunu nasıl düzeltirim” sorununa odaklanman lazım, kızları beğenmiyorum, eskiyi unutamıyorum sorununa değil.

Bu yeni kızlarla daha uzun süreli ilişkiye kendini zorla. Terk edilmeyi, beğenilmemeyi göze al. Büyüklenmeden vazgeç. O kadar egona boğulmuşsun ki, şu an eski sevgilinin 10 katı, senin 100 katın iyi bir kız görsen ona da “hacı hissetmiyorum, yol verdim, sevmesin ya” dersin.

Şunu unutmayın. Eğer oneitis durumundaysanız, oneitisi atlatıp hayata devam etmeyeceksiniz, oneitise rağmen hayata devam edeceksiniz ve oneitis öyle geçecek.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Hoşlandığım kızın sevgilisi var. Onu nasıl elde edebilirim?

“Abi bir kızdan hoşlanıyorum ama erkek arkadaşı var. Onu nasıl elde edebilirim? Her şeyiyle tam istediğim bir kız. Çok iyi vakit geçiriyoruz, çok eğleniyoruz. Onun kız arkadaşım olmasını çok istiyorum. Zaten o adam ona uygun değil, benimle çok daha mutlu olacağını düşünüyorum. Bana zaten keşke erkek arkadaşım da senin gibi olsa diyor.”

Uydu erkek, yedek lastik ve friendzone olduğunun farkına varmadan yazmışsın. “Sevgilim keşke senin gibi olsa Rıfkı, sen çok iyi bir insansın, seni alan yaşadı” gibi lafların friendzone diyarından çıkamayacak, “ama ben seni pipisiz arkadaş olarak görüyorum” erkeklerinin madalyası olduğunu bir kenara bırakırsak, başkasının kız arkadaşını koparma konusunda kendisine tavsiye vereceğimi sanıp yazmışsın bir de 🙂

Bunu sen istedin Rıfkısat. İzninle sana Rıfkısat diyeceğim. Hani böyle uyduların sonuna sat eki koyuyorlar ya ondan Rıfkısat diyeceğim. Adı Rıfkı olanlardan şimdiden özür dilerim.

Bir kadını bir erkek arkadaştan ya da kocadan koparıp kendi kız arkadaşın yaptığında ona, “kadınımın sevdiği erkeği aldatmasından rahatsızlık duymuyorum” diyorsun ve seni de aldatması için davetiye çıkarıyorsun. Olur da bir kadını sevgilisinden koparıp sevgilin yaparsan, o kadının o adama yaptığını sana da yapma olasılığı, yani seni de başka bir erkek için terk etme olasılığı çok yüksek. Karma is a bitch, sen başkasının kız arkadaşının yörüngesinde birgün donunun içine girmek için fırsat kollayan daha da aşağılık bir bitchsin ama karma yine de bitch.

Bu kadının uydusu olduğun çok bariz ama bu kadını erkek arkadaşından “koparabilsen”, onun ilişki için uygun olmadığını görürsün. Böyle daldan dala atlayan kadın her şeyiyle tam istediğin bir kadın olacak?

Aslına bakarsan bu kadının pek de iyi bir ilişki materyali olmadığını tahmin ediyorum. Bu  kadını “koparamasan” bile şu an yaptığı şey, friendzone kafesinde, donunun içine girmek için fırsat kollayan bir uydu erkek beslemek, ilişki ve sadakat değerleri iyi olan bir kadının yapmayacağı bir iş.

Ama Rıfkı-sat, ben yine de sana yardım edeceğim. Şeytan diyor bırak dönsün yörüngede ama bugün iyi tarafımdan kalktım o nedenle yardım edeceğim. Ama kızı koparman için değil, seni bu zavallı varoluştan koparmak için yardım edeceğim.

Evet Rıfkı, sen bir uydu erkeksin. Buralarda yenisin ama git bir araştır uydu erkek ne demek. Aslında friendzone kavramını duymuşsundur. Sen Çin’den sonra en yüksek nüfusa sahip friendzone diyarının vatandaşısın.

Çok ayrıntı yazmamışsın ama “Sevgilim keşke senin gibi olsa Rıfkı, sen çok iyi bir insansın, seni alan yaşadı” gibi laflar uydu erkekliğin bariz belirtilerinden. Bazı kızlar özgüven ve özdeğer problemi nedeniyle tek bir erkeğin ilgisiyle yetinemezler, onun ilgisi giderse ilgisiz kalmayayım diye tutunacak bir dal bulundururlar Rıfkısat. Ama heveslenme, erkeklerinden koptuklarında senin gibi uyduların dalını tutmazlar, senin işlevin genel olarak duygusal destek, pipisiz mesaj arkadaşı gibi şeylerdir ve orada kalır. Beklersin, beklersin kız o daldan kopar, başka bir “kendini hak etmeyen” dala tutunur. Sen de beklemeye devam edersin.

O nedenle Rıfkı-sat, bırak bu kızı erkek arkadaşından koparma fantezilerini ve kendin kızdan kop. Kızın yörüngesinden çık. Yörüngeden çıktın mı buna engel olmaya çalışacaktır ama bunu, seni istediğinden yaptığını sanma. Kızın bir erkek arkadaşı var ve onunla. Seninle değil. Seni erkek olarak istemiyor. Erkek arkadaşı olan kızın yanında durma. Kendini küçültmeye devam etme.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Bu konuyu aşağıdaki yayında biraz daha genişleterek ele aldım.

Hızlı başlayıp hızlı biten ilişki – Vaka Çalışması

Selam Mahmut abi. Çıra alevi gibi hızlı başlayıp, hızlı sönen aşırı duygusal yatırım ve ayrıldıktan sonra peşinden koştuğum bu kısa ilişkiyi anlatmak istiyorum.

Çıra alevi gibi yanıp sönen ilişki, çok yoğun bir ateş ile başlar ve yakıtını hızlıca tüketip biter. Erkeğin ve aslında kadının da, bu yoğun dönemde duygusal yatırımını frenlemesi lazım. İyi ve sağlam ilişkiler genellikle yavaş yavaş ısındığınız ve sevdiğiniz bir şekilde başlar. O nedenle çok yoğun, hiç olmadığı kadar güzel, hiç sevilmediğiniz kadar sevildiğiniz, hiç hissetmediğiniz kadar yoğun duygular hissettiğinizde, kendinizi hayal dünyasına bırakmak yerine, temkinli olmanız sizin yararınıza zira aslında uzun sürebilecek iyi bir ilişkinin kısa süre içerisinde bitmesine neden olabilirsiniz. Ya da aşk bombardımanı yapan bir arızanın ağına düşebilirsiniz.

Yürüme olmadan aynı kafede 3-4 gün önce karşılaşıp yürüme davetiyesi almama rağmen kaygıdan yürümeyip, bir kaç gün duygusal yatırım yapmam dışında:), yürüme kısmını iyi yaptığımı düşünüyorum. Kızın bakışlarını yakaladım. Senin kadınlarla tanışma kitabında bahsettiğin “baş selamını verip gülümsedim”. Kız da selam verip karşılık verdi.

Aslında yürüme davetiyesini altın yaldızlı davetiyeye çevirmek bu kadar basit olabiliyor. Başınızla selam verirken hafif bir tebessüm etmek. Bunun yararı şu ki eğer kız sizden uzaktan da olsa hoşlandıysa, refleks olarak ya gülümseyerek selam veriyor ya da belli belirsiz bir gülümseme ile gözlerini kaçırıyor. Gerçi çok utangaç kızlar suratları bozularak da göz kaçırabiliyorlar ama bu kadar utangaç kıza yürümenize gerek yok.

Kalkıp yanına gittim. Normalde böyle şeyler pek tarzım değildir. “Hoş kızsın gelip selam vermek istedim” dedim.

Bunu demene gerek yok. Sadece “selam” deyip havadan sudan normal bir muhabbete de başlayabilirsiniz. Bu tür hafif iltifat gündüz oyunu gibi tamamen soğuk yaklaşmalarda söylenebilir. Yürüme davetiyesi atan kızın ilgisi yeterince yüksek değilse risklidir.

Kafe doluydu, birden kalkıp gittim. “Ne desem” diye düşünmeye devam etseydim muhtemelen hiç gidemezdim. Aklıma geleni söyledim.

Saçmalamadığın sürece ne dediğinin değil nasıl dediğin yani rahat ve sakin olman önemli.

Biraz sohbet ettik. Ne okuduğunu vs 10 dk ya yakın sürdü. “Tanıştığıma memnun oldum. Seninle tekrardan iletişime geçmek isterim. Sana nerden ulaşabilirim?” dedim. İnstagramını verdi.

Buraya kadar medeni cesaretin için tebrikler. Bunu herkes yapamaz. Aslında Instagram zayıf bir bağlantı şekli, telefon kadar dönüşü yüksek değil. Ama eğer telefon değil Instagram veriyorsa hiç yoktan iyidir.

Şimdi arkadaşlar, bir kız yalnızsa, bir yerlerde beyaz atlı prensi ile karşılaşma hayali kurar. Önüne gelenin kendisine yürümesini ve bunları eleyip durmayı hayal etmez tabii ki ama bakışları ile süzdüğü erkeğin kendisine yürüyecek cesarete sahip olmasını umar. Sizin karşılaşma şekliniz en ideal karşılaşmalardan biri. Kız bakıyor, sen gülümseyerek selam veriyorsun, kız buna olumlu karşılık veriyor. Size bakan, beğendiğiniz kızları yalnızlıklarıyla başbaşa bırakmayın arkadaşlar, ayıptır, yazıktır, günahtır.

Beni arayarak danışan kadın takipçilerimin çoğu eski sevgili, biten flört için arıyor ama bu konulardan sonra ise “abi adama bakıyorum, o da bakıyor ama gelip konuşmuyor, ne yapacağım?” konusu geliyor.

Kızı ekledim 2 dk sonra kendisi mesaj attı. İlgisinin yüksek olduğunu düşünüyorum bu anlar.

Evet ilgisi gayet yüksek.

Sohbet edip buluşmaya çağırdım.

Evet. Online tanıştığınız kadın ile 2-3 gün mesajlaşırsınız ama gerçek hayatta tanıştığınız kadınla ilk mesajlaşmada buluşma ayarlayın.

Buluştuğumuz zaman baya İlgiliydi. Sürekli bana iltifatlar ediyordu. Buluşmanın çoğunda kızı konuşturdum. Semaver çayını doldurma bahanesi ile yanına geçtim. Öpücüğe kolay gittim. Böyle hafta da bir kaç kez buluştuk.

Buraya kadar her şey yolunda.

Daha 2. buluşma da bana sevgili imaları yapmaya başladı. Bu hızlı gidişin ve benim bu kadar hızlı kapılmam sayesinde.

Kadınlar bunu genellikle hemen yapmaya başlarlar. Burada bir hızlı gidiş yok ama senin hemen kapılmaman lazım. Bence senin kapılman sayesinde olmadı, muhtemelen sen bu imalar sayesinde kapıldın.

Bu hızlı gidiş, hızlı bir şekilde aşağıya çakılması supriz olmaz sanırım:). Kız tarafından gelen “sevgilim” sözleri ile birlikte daha 3. günden sevgili olmaya başladık.

Bunda da bir sorun yok. Sevgili etiketi seni sadece tabak çevirmekten alıkoyar. Daha üçüncü buluşmadan sana sevgilim diyen kıza sanki çocuklarının anası olacakmış gibi kapılma da. Gerçi çocuklarınızın anası olacak kıza da kapılmayın ama etiketi koysanız da, ilk 4-6 ayın karşılıklı birbirini tanıma dönemi olduğunu, kızın ve ilişkinin her yöne gidebileceğini bilerek devam edin.

Birçok erkeğin yaptığı hata, kendini kandırmadan, gözlemleyerek sevmenin gerçek sevgi olmadığına, kendini kaptırmadan sevmezsen sevmiyorsun anlamına geldiğine inandırılmış olması. İlk 4-6 ayda hem beraber iyi vakit geçirmek, hoşlanmak, yavaş yavaş sevmek ve aynı zamanda ilişkinin kısa sürede bitebileceğine, kızın aslında arıza olabileceğine, vs. hazır olmak mümkün.

Her gün buluşmaya başladık. Sürekli mesajlaşıyorduk. İçten içe biliyorum hata yaptığımı, ne yapmam gerektiğini de okudum.

Evet, hergün buluşmak ve sürekli mesajlaşmak, gayet kolay bir şekilde engelleyebileceğin ilişki katilleri. Bunu kızlar ister, kız sizden çok hoşlanıyorsa tüm zamanınızı ona ayırmanızı arzular ama bunu yaparsanız da sizden hızlıca soğur. Burada bir hinlik, sinsi bir plan yok. İçgüdüsel olarak alabileceğinin en fazlasını almak ister ama değerli bir erkeğin hayatının bazı şeyler ile dolu olduğu için bunun bir sınırı olduğunu için için bilir. Aslında bu sınırı nazik bir şekilde koyarsanız, yüzeysel olarak yakınsa bile bunu takdir eder. Bu sınırı koymazsanız, sizin hayatınızın boş olduğunu, ya da sizin hayatınızı bir kadının arzularına feda edecek kadar muhtaç ya da beyni yıkanmış olduğunuzu anlar ki böyle bir erkek çok iticidir.

Ama o kaygıyı kontrol etmek yerine kıza ayak uydurdum.

Bakın arkadaşlar, hemen hemen her kadın sizin daha fazla zamanınızı, daha fazla ilginizi ister ama sağlıklı hiçbir kadın sizin hergün buluşmamanızı, sürekli mesajlaşmamanızdan problem çıkarmaz hatta bir hayatınız olmasını takdir eder. Sağlıklı sınırlar çizdiğinizde, problem çıkar, kısa sürede ayrılırız ve bu iş biter kaygınız gerçekte sadece ve sadece arıza veya özdeğer / özgüven problemi olan kadınlarla sorun çıkarır.

Ben burada sıklıkla söylüyorum. Bizim tavsiyelerimizi uygularsanız, bazı kadınlarla ilişkiniz çok daha hızlı biter. Çünkü tavsiyelerimizin amacı sizin bir kadınla ne olursa olsun birlikte olmanız değil, sağlıklı bir kadın bulmanız, ona sağlıklı bir şekilde yaklaşmanız ve en az bunlar kadar önemlisi de, sağlıksız kadınları elemeniz.

Birçok erkek maalesef bunu duysa bile, “hacı yapayalnızım zaten arıza kız da olsa ben devam edeceğim sen bana nasıl yapacağımı söyle” diyor ve bu erkekler tavsiye için yanlış yerdeler. Buralarda vakit kaybetmemelerini ve bize de boşa zaman harcatmamalarını dilerim.

Buluşma sonrası düşüncelerimi meşgul etmeye başladı. Kızın instagramına bakmaya başladım.

Son zamanlarda birçok takipçiden flört – ilişki hayatlarını önemli ölçüde iyileştirdiğini duyduğum tavsiyem şu: flört ettiğiniz, yeni birlikte olmaya başladığınız kızın sosyal medyasına bakmayın. Bakın takip etmeyin demiyorum, karşılıklı takipleşebilirsiniz ama takip etmeyin yani haftada bir iki bile olsa girip bakmayın. Bir kızla bilgi akışınız telefonda konuşma, direkt mesajlaşma ve yüzyüze konuşma olsun.

Bir kadının Instagramına bakıp durmaya başladığınızda, ona duygusal yatırım yapmaya başlarsınız ve kısa sürede de yatırımınız kadını geçer. Duygusal yatırım yayınında belirttiğim gibi, bir ilişkinin sağlıklı olması için kadının duygusal yatırımının, erkeğin duygusal yatırımından iki üç tık üstte olmalı.

Takip ettiği erkek sayısı kızlardan fazlaydı. Fazla olmasa bile bir kaç farkla kızlar galip gelebilir. Bu durumdan rahatsız olduğumu söylediğim zaman. Bana ” şu an kimle olduğuma bak. Onlar çok önemli değil. Bundan sonra dikkat ederim” dedi.

Bu iyiye işaret değil, özellikle de sanki “geçmişte ne halt yediğimin ne önemi var, sen şimdiye bak” der gibi demesi. Yani bunu demese daha iyiydi.

Bu durumdan rahatsız olsam da devam ettim.

Edebilirsin ama bu kızın muhtemelen hayatında çok kalmayacağını tahmin edip hazırlıklı olarak edebilirsin. Kızla 8 ayı devirirseniz şaşıracak şekilde, devirmezseniz değil.

Bir kızın bu kadar erkek takip etmesi kabul edilir bir şey mi Mahmut abi?

Kızın pek de güvenilir olmadığına işaret. Kabul edilebilirliği kızla ilişki seviyene bağlı. Senin gibi yüzüne gülüp sevgilim diyene yapışan, ayrılınca yırtılacak şekilde yapışan adam uzak durmalı.

Baş başa buluştuğu bir erkek kankası da vardı. Bu eleman buna not vermiş. Teşekkür etmek için bir kafe de  bir şeyler içmiş. Güya okulda adı çıksın istemiyormuş. O yüzden başka bir yerde buluşmuş. Şu an düşününce bana alarm olarak geliyor. Senin fikrin nedir bu konuda merak ediyorum.

Bir iki kere buluştuğu biri ise dert değil, düzenli ise dert.

Başka bir alarm gelen konu beni başka erkeklerin varlığı ile sopalamaya çalışması.  Ara ara sorduğu sorulara esprili cevaplar verdiğim zaman (soruları hatırlamıyorum) “yurdun önü bunu diyenler ile dolu. Hepsi barışmak istiyor” anlamına gelen şeyler söylüyordu.

Bu tek başına bu kızı ciddiye almaman için yeterli. Bu aşamada da kopabilirsin, gittiği yere kadar da deyip kopabilirsin. Bu alarm. Sadece sopalamıyor, çok erkekle takıldığını da itiraf ediyor.

Kızla yılbaşı gecesi sonrasi bir yerde bir şeyler içmek için oturduk. O gün öncesi buluştuğumuz zaman yurduna bırakırken bana hasta olduğunu duştan çıkınca yazacağını söylemişti. Yazmadı ve bende mesaj atmadım. Bana buluştuğumuz gün “o gün hasta olduğumu bile bile neden yazmadın” sorusu ile birden yükselmeye başladı. Bende kendisinin yazacağını söylediği için yazmadığımı söyledim. “Her şeyi karşılıklı yapıyorsun o zaman. İnsan sevgilisini merak eder” diye sesini yükseltmeye başladı.

Şimdi normalde yazman lazım ama yazmadın diye yükselmesi de aşırı tepki.

“Bu kadar tepki vereceğin bir şey yok ortada. Toplum içerisindeyken sesini yükseltme” dedim. Sinirlendi ve benim umursamaz olduğumu söyleyip durdu. Bizim yan masada da 2 tane erkek oturuyordu. Sinirden onların olduğu tarafa bakıyordu dalgın bir şekilde. Ben de o an ” ben de şu an başka kızlara baksam hoş mu olur?” Dedim. O da ” ne diyorsun be sen , neyi ima ediyorsun” dedi. Bende her şeyin ortada olduğunu söyledim.

Umarım dediğin gibi bakıyordu zira bunu dediğin yerden sonra sizin devam etmeniz çok zor olur.

O da birden yükselmeye başladı. ” sen sevgiline,  sevdiğin kıza bunu nasıl yakıştırır, söylersin. Kapıya bakıyorum. Beni yurda bırak” dedi.  Yurda bıraktım mesaj atmadım.

O da gece ”  bu şekilde devam et. Hatalı olduğun halde yazmıyorumsun. ” mesajını attı. Yaptığının yanlış olduğunu belirten bir mesaj attım. ” İşine geliyorsa böyle” dedi. Bende bu mesaja sinirlenip ayrıldım.

Siz aşırı uyumsuzmuşsunuz.

3 hafta süren ilişki bu şekilde bitti.

3 haftalık ilişki olmaz, sizinki ilişki bile olamamış. O kadar uyumsuzsunuz ki 3 haftada bitmiş. Senin kıza güvenmene engel davranışları var, kız fazla atar yapmış, sen kavgada söylenmeyecek şey söylemişsin, bunun dönüşü yok.

Ayrıca kız sanki ayrılmak için bahane arar gibi kavga çıkarmış. Zor bir karaktere benziyor.

Gece boyu düşünmeye başladım. Kızın bir suçu olmadığını düşünüp tekrardan barışmak istedim.

Kızın hiç bir suçu olmadığını düşünmedin. Kızla bittiğini kabul edemedin, kızın sana dönüş yapmayacağını anladın ve beta davranışlara sardın.

O da ” hemen beni bıraktın. Ben gururumu ayaklarımın altına almam” diyerek red etti.

Umarım sen de ayaklar altına almazsın.

Çevremdeki insanlar hep benim hatalı olduğumu söylediler bu konuda.

Çevrendeki insanlar yanlışlar ve çoğu zamanda yanlış tavsiye verirler. Senin hatan var, kıza başkalarına bakıyorsun iman var ama çevrendekiler sana kısaca git beta öder ol, ödün ver, taviz ver erkek olmak bunu gerektirir zırvası temelinde tavsiye veriyor.

Ve ben barışmak için sürekli ona ulaştım.

Kızın döneceği varsa da dönmez. Siz sadece 3 haftada bu duruma geldiyseniz, uyumsuzsunuz.

Ve hep red etti.

İyi olmuş.

Aşırı duygusal yatırım yaptığım için unutmam zor oldu. 1 aydır ayrıyız.

Kızın sana karşı diklenmesi de muhtemelen bundan. Erkek sandık 3 haftada eridi böyle garip bir yumuşakçaya dönüştü diye. Sonra da zaten bu şüphelerini kanıtlar şekilde sürekli peşinden koştun, tam emin oldu.

Sürekli ulaştığım için beni her yerden engelledi.

Güzel.

Geçen gün engelleri açtığını fark ettim.

Bunu fark etmemen lazımdı.

Ve tekrardan ulaşmaya başladım.

Dipte betalığın, gurursuzluğun, zayıflığın mide bulandırıcı seviyeye inmiş. Bu senin ruhunu da zedeler.

Ve aynı tarz şeyler ile beni reddetti.

Artık yazmıyorum.

İnşallah.

Ama aklımdan da çıkmıyor. Sürekli ulaşmak istiyorum.

Bu aşamada her ulaştığında kendini küçük düşüreceksin ve şu an içinde debelendiğin ve tamamen kendi ellerinle kazdığın kuyuyu daha derine indireceksin. Ulaşman başka bir halta yaramaz.

Kısa süren ilişkiye bu kadar duygusal yatırım yaptığım için kendime kızıyorum ve utanıyorum.

Güzel. Sonuna kadar hak ettiğin acıyı çek, yaptığının sorumluluğunu al. Sadece 3 haftalık ilişki ile bu kadar yumuşakçalaşmak bile ortalama beta erkek dediğimiz adamın çok altında bir seviye gerektirir.

Duygusal olarak güçlenme şansını kaçırdım sanırım.

Hayır. Bu tecrübeni duygusal olarak zayıflamak için kullandın. Tek avantajın, hala yazmak istiyor olman. Bu isteğe karşı koymak seni duygusal olarak güçlendirir, en azından eski seviyene getirir.

Ulaşmak istediğim anlar kendimi tutup yazmamam gerekiyordu.

Geç olsun ama güç olmasın.

Vaka çalışması olarak uygun görürsen yayınlarsın abi. İyi günler seviliyorsun.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Beyninizi aşırı cinselleşmiş düşünce ve fantezilerden arındırın

Bugün daha iyi bir yaşam için beyninizi cinselleştirilmiş, işgalci düşüncelerden arındırma hakkında konuşacağız. Beyninizi porno ya da internet üzerinden kolayca ulaşılabilen çok ama çok yüksek miktarda cinselleştirilmiş içerik nedeniyle meydana gelen hasardan iyileştirme hakkında konuşacağız.

Beyniniz aşırı miktarda cinselleşmiş düşünce, arzu ve fantezilerle dolu olabilir ve bu birçok insanın gündelik hayatına tam olarak odaklanmasına engel olan bir durum. Bu yazıyı kendiniz ve dürtüleriniz üzerinde yeniden kontrol sahibi olmanız ve porno gibi cinsel içeriklerin zihninize doldurduğu bu yükten kurtulmanız için yazıyorum. Çünkü dürtü kontrolü zayıf ya da neredeyse hiç olmayan bir erkekseniz, hayatınız kötü bir durumda olmaya meyilli olur. Disiplinden, sağlıklı karar verebilme kabiliyetinden uzak olmaya meyilli olursunuz. Bugün birçok erkek farkında olarak ya da olmayarak bu problem ile mücadele ediyor.

Günümüzde cinselleştirilmiş içeriğe hem ulaşım inanılmaz kolay hem de dönüp baktığınız hemen her yer bu tür içerikle dolu. Günümüzde “seks satar” mantığı ile hemen her alan bu tür içerikle tıka basa dolu. Kötüsü, sosyal medya ya da Youtube gibi algoritma temelli uygulamalar, bir iki cinselleştirilmiş içerik tükettiğinizde, önünüze daha fazla sayıda ve oranda bu tip içerikler çıkıyor.

Günümüzde hemen her şey cinselleştirilebiliyor. İnsanlar Youtube’da kadınlar sırıkla yüksek atlama müsabakalarını, kadın plaj voleybolu müsabakalarını izliyorlar zira kadın sporcular oldukça cinselleştirilmiş şekilde giyiniyorlar. Youtube sürekli olarak bikini ya da iç çamaşırı deneyen kadınların videolarını öneriyor. Birçok erkek Youtube ya da Instagram gibi uygulamalarda, açlık tuzaklarına düşüyor.

Bu arada bir ebeveynseniz, oğlunuzun da bu tür içeriklerin bombardımanı altında olduğunu unutmayın. Bugün bir erkek çocuk, porno veya türevlerinden herhangi birine 8 – 12 yaş arasında rastlıyor.

Peki bu konuda neler yapabilirsiniz? Bunları sıralayalım.

#1 – Negatif duygularınızla, ekrana ve cinselleştirilmiş içeriklere kaçmadan başa çıkmayı öğrenin.

Birçok erkeğin, cinselleştirilmiş içeriğe boğulmasının en temel sebeplerinden birisi, kaygı, can sıkıntısı, yalnızlık gibi negatif duygulardan kaçmak. Bu duygular her zaman var oldular ama onlardan kaçmak ya da onları bastırmak hiçbir zaman bu kadar parmaklarımızın ucunda, bu kadar kolay olmadı.

Herhangi bir nedenden dolayı stres, kaygı, yalnızlık, can sıkıntısı, dışlanmışlık, vs. hissettiğinizde bunlardan kaçmak için Instagram, TikTok ya da herhangi bir porno sitesine girerek bu duygudan kaçıyorsunuz. Bu kaçıştan hemen önce de, kafanızda cinsellikle alakalı düşünceler geçiyor.

Yapmanız gereken şey, bu tür bir negatif duygu hissettiğinizde, ekrana kaçmak yerine daha verimli ve yararlı kaçış mekanizmaları bulmak ya da bu duygularla baş başa kalmayı öğrenmek. Örneğin kalkıp yürüyün, evin içinde bile olsa yürüyün. Temizlik yapın, odanızı toplayın, çıkıp birkaç kişiyle muhabbet edin. Ya da kaçmayın ve yürüyerek ya da pencereden dışarı çıkarak bu duyguların sıkıntısını hissedin.

#2 – Hayatınıza heyecan getirin.

Hayatınızı ne kadar az seviyorsanız, internette aşırı cinselleştirilmiş içeriklerin ağına düşme ihtimaliniz o kadar artar. Eğer işiniz, medeni durumunuz, sosyal hayatınız, vücut şekliniz, vs. yüzünden mutsuzsanız, hayatınızda tutunabileceğiniz bir zevk ve heyecan yoksa, internette aşırı cinselleştirilmiş içeriklerin ağına düşme ihtimaliniz yüksektir.

Aşırı cinselleştirilmiş içerik, size hayatınızda olmayan heyecanın, zevkin ya da dopaminin bir kısmını verir. Bu nedenle de istemeseniz bile bu tür içerikleri uzun süre tüketir durumda yaşayabilirsiniz.

Bunu önlemek için bir hobi edinmek, daha iyi arkadaşlar edinmek, hayatınızı daha da renklendirmek için bir şeyler yapın. Bunlar sizin aşırı cinselleştirilmiş içeriklere yönelen dikkatinizin bir kısmını çalacaktır. Aslına bakarsanız, yaptığınız şeyin üretken bir şeyler yapmanıza bile gerek yok. Heyecan verici ama gerçek dünyada bir şey olması yeterli.

#3 – Açlık tetikleyicileri kapatın.

Bu biraz zaman isteyen bir şey ama Instagram’da, Youtube’da, vs. karşınıza birdenbire çıkan az giyinmiş çok sergilemiş kadın imajlarını gördüğünüzde, bu hesapları takip ediyorsanız takipten çıkın, bu içerikle ilgilenmediğinizi algoritmaya bildirin (bunun için örneğin Youtube menüsünde bir konut var) ve zaman içinde bu uygulamalarda bu tür içeriklerin görünmemesini sağlayın.

İnternette tükettiğiniz içeriğin ne olduğuna dikkat etmeye başlayın. Diyet yapan birinin ne yediğine dikkat etmesi gibi, bu içeriğe dikkat verin. Özellikle aşırı cinselleşmiş içerikleri paylaşan hesapları engelleyin.

Aşırı cinselleştirilmiş içerik, boş kalori gibidir, sağlığınızı bozar. Bunları tüketmek yerine, daha besleyici içerikler tüketmelisiniz. YouTube’da can sıkıntısından bikinili kadın videolarına bakmak size zararsız görünebilir ama bu tür içerik size anlık olarak boş dopamin verseler de, uzun vadede sizin daha kötü hissetmenize neden oluyorlar.

Ayrıca birçok erkek, Instagram’da vücuduna yapışmış ve fazla bir bölgesini kapatmayan giyeceklerle açlık tuzağı kuran, pardon spor eğitimi veren bir kadının videosuna bakarken transa geçiyor ve 15-20 dakika sonra düzinelerce aynı şekilde içeriği tükettikten sonra birden kendine geliyor. Bu kadar çok cinsel içerikle dolduktan sonra da daha pornografik sitelere girip mastürbasyon yapıyor ve çalışırken geçirmesi gereken bir saatte ne çalışıyor ne de dinleniyor. Bu maalesef çok sayıda erkek için günlük ve hatta günde birkaç kerelik bir rutin.

#4 – Boş dopamin tüketmeyi bırakın ve dopamin için çaba harcamaya başlayın.

İnternetteki aşırı cinselleştirilmiş içerik, size çok kolay ve hiç çaba göstermeden dopamin sunuyor. Sorun dopaminden çok dopaminin hiç çaba harcamadan ve çok büyük miktarda ulaşılabilir olması (sorunun karbonhidrat değil de karbonhidratların hiç çaba harcamadan ve çok büyük miktarda ulaşılabilir olması gibi).

Bu tür beleş dopamin sizin sıkıntı, kaygı, hayat kavgasının bunaltması, yalnızlık, kızgınlık, kırgınlık gibi negatif duygulardan kaçmanızı sağlıyorlar. Bu tür duyguları yönetmek için dopamin ile kaçış, sizi bu tür duygulara karşı daha zayıf yapar. Bunun yerine bu tür duyguları yönetmek için daha sağlıklı mekanizmalara yönelin. Meditasyon, nefes egzersizleri, uzun yürüyüş, günlük tutmak, volta atmak gibi.

Yani örneğin içinizde büyük bir porno izleme isteği oluştuğunda, bunun yerine yapacağınız yararlı duygu yönetim mekanizmasını önceden seçin. Örneğin evin içinde volta atmak gibi. Sonra porno izleme isteği geldiğinde ya da kendinizi porno izlerken yakaladığınızda, bu mekanizmayı devreye sokun.

#5 – Çalışırken internetten kopun.

Çalışırken telefonunuzun ya da bilgisayarınızın uçak modunu kullanın. Çalışma süresince mümkün olduğu sürece offline olur. Pornoyu ya da belli siteleri bloklayan ya da belli süreler içinde bloklayan uygulamalar kullanabilirsiniz ama mümkün olduğunca internetten kopun. Bunun için en pratik araç, bilgisayarınızdaki uçak modu. 1.5 saatlik çalışma dilimlerinde, bilgisayar ve cep telefonunuzu mümkün olduğunca bu modda tutun.

#6 – Medyadaki cinselleştirilmiş görsellere bakmayın.

Bugün sanal dünyanın yanında gerçek dünyada da birçok mekan aşırı cinselleştirilmiş durumda. Reklamlar, gazetelerin ilgi çekmek için koydukları içerikler, aşırı cinselleştirilmiş durumda. Gözlerinizi bu tür materyallerden kaçırmayı alışkanlık haline getirin.

#7 – Vücut hatlarını veya vücutlarını sergileyen kadınlara, kadınların vücutlarına bakmayın.

Erkek erkeğe konuşuyoruz ve ara ara hepimizin gözü önümüzde yürüyen ya da karşımıza çıkan güzel bir kadına takılıyor. Ama bu günde bir belki iki günde bir olmalı. Dışarıdayken kadınların vücutlarına bakmayın, önünüzdeki kadın ne kadar açık giyinirse giyinsin. Bunu utangaçlıktan değil, durduk yere ve zamansız bir şekilde cinsel olarak uyarılmaktan korunmak için yapacaksınız.

Bütün bu arındırma süreci uzun bir süreç ve öyle birkaç haftada olacak bir şey değil. Etkilerini aylar içinde görebileceğiniz bir süreç. Ama zihninizdeki aşırı cinselleşmiş düşünce ve fantezileri beslemeyi bırakırsanız, zaman içinde ciddi miktarda zihinsel enerjinizin boşta kaldığını, daha berrak düşündüğünüzü görebilirsiniz. Zihinsel enerjinizin önemli bir kısmını sadece aşırı cinselleşmiş düşüncelere değil aynı zamanda sürekli tetiklenen düşünce ve fantezileri bastırmaya da harcıyorsunuz:

Gerçekten ilginç olan bir başka zihin özelliği de, cinsel aktivitenin bastırılmasının, irade tükenmesinin bir numaralı sebebi olması. Kendimizi düzenleme kabiliyetimize bakarsak, bunun bir sınırı olduğunu görürüz. Örneğin gerçekten yoğun bir iş gününden sonra eve geldiğimizde gerçekten yorgun oluruz ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Bir pizza ısmarlarız zira salata yiyecek irademiz kalmamıştır. Duygusal ya da zihinsel olarak tükenmiş hissettiğimizde, irademiz kalmaz.

İşin bilimine baktığınızda, irade tükenmesinin en güçlü nedenlerinden birinin, cinsel düşünceleri ve cinsel aktiviteleri bastırmak olduğunu görürsünüz. NOFAP yapmanın çok zor olmasının nedenlerinden biri de bana göre, tüm bu cinsel düşünce, arzu ve aktivitelerimizi düzenlememizi gerektirmesi. Tüm irademizle NOFAP yapacağız ama altta yatan arzular ve hormonlar hakkında bir şey yapmadığınızdan irade gücü bulamayız. Yani cinsel düşünce ve arzularınızı sürekli düzenlemek zorunda kalırsınız ve bu da iradenizi tüketir.

Klinik çalışmamda gördüğüm bir şey var. İnsanlar sürekli seks yapıyorlar anlamında değil, düşüncelerinin çoğunun azgınlık, şehvet hakkında olması, sürekli seks düşünmeleri anlamında cinsel takıntıya kapıldıklarında, hayatları donuyor. Daha çok araştırma yaptıkça, bu adamların hastalıklı ya da beta olduklarından değil de, beyinlerinin cinsel dürtülerini düzenlemeye çok fazla zaman ve enerji harcamasından ötürü böyle olduklarını anladım. Beyinleri bu işe o kadar çok zaman ve enerji harcıyor ki, hayatlarının başka alanlarında başka şeyler inşaa etmeye yakıt kalmıyor.

Bakir Erkekler Gerçekte Nihai Alfa Erkeklerdir

Bu tür konularda daha iyi bir yaşam için serimize ve pornoyu bırakmanın çok kolay yolu kitabımıza da göz atabilirsiniz.

Kız arkadaş bulmak gerçekleştirilebilir bir hedef değil

Daha iyi bir yaşam için serisine girmeyen Dr.K podcastlarından birini burada yayınlıyoruz.

“Aranızdan biri gerçekten bir kız arkadaş edinebildi mi? Bu topluluk içinde kız arkadaş bulamayan çok fazla sayıda insan var. Dr. K’da bu konuya sık sık değiniyor ve tavsiyeler veriyor. Ama merak ediyorum, aranızdan biri gerçekten bir kız arkadaş edindi mi?”

Şimdi bu yorumu anlamaya çalışalım. Aşk arıyorsunuz. Bunun için internet dediğimiz bu aleme geliyorsunuz ve soruyorsunuz:

“Bir insan kendisine nasıl bir sevgili bulur?”

Bu soruya cevap bol. Youtube tonlarca tavsiye ile dolu. Reddit tonlarca tavsiye dolu. Sayısız forumda tonlarca tavsiye var. İnternette insanların nasıl ilişki bulunabileceğini konuştukları bir sürü yer var.

Bu konuda alfa erkek videoları izliyorsunuz, beta erkek videoları izliyorsunuz, sigma erkek videoları izliyorsunuz. Kendileri ile duygusal olarak bağlantıda olan insanların videolarını izliyorsunuz. Gelişim hakkında videolar izliyorsunuz. Dr.K’yı izliyorsunuz. İzliyorsunuz da izliyorsunuz. Herkes size cevaplar veriyor. O kadar çok çeşit cevap var ki!

İlişki tavsiyeleri subredditine bakalım. En tepedeki yorumlara:

“Kız arkadaşımla ortak arkadaşımız aracılığı ile bir partide tanıştık. Ben ona yürümeyi bile düşünmüyordum, sadece iyi vakit geçiriyordum. Birkaç hafta sonra bir gece ikimiz de sarhoşken birlikte olduk ve ilişki başladı.”

“Benim standartlarım mı çok yüksek yoksa ilişkiler pazarı berbat bir yer mi?”

“’Mükemmel’ bir kız buluşmayı, buluşmaya 20 dakika kala iptal etti. Ben taksi ile buluşmaya gidiyordum.”

Bu konu ile ilgili güçlük şu: Bir ilişki arıyorsanız, siz motive bir insansınız değil mi? Bu konu sizin için önemli ve bu konuya odaklanacağım diyorsunuz. Bu nedenle de gidip bilgi topluyorsunuz, araştırma yapıyorsunuz.

İnsanlar size kendiniz üzerinde çalışın, çok fazla kasmayın, sadece kendiniz olun, olabileceğiniz en iyi versiyonunuz olun gibi tavsiyeler veriyorlar. Siz de tamam diyerek işe koyuluyorsunuz. Kendiniz üzerinde çalışıyorsunuz, kendinizi geliştiriyorsunuz. Çünkü herkes size, “ilişki bulmaya çalışma zira bu senin muhtaç görünmene neden olur” diyor. “Sadece kendini geliştir ve ilişki sana gelir” diyor. “Tek yapman gereken evrene kendini açmak ve ilişki sana gelecek” diyor. “Kendine odaklan. Başkalarının davranışlarını kontrol edemezsin, sadece kendi davranışlarını kontrol edebilirsin.”

Siz de kendinizi geliştirmek için çalışıyorsunuz. 6 ay, bir yıl hiçbir ilişki olmadan kendinizi geliştirmeye odaklanıyorsunuz. Sonra bir miktar şevkiniz kırılıyor ve bu işe bir süre ara veriyorsunuz. Çünkü sigma sürekli çalış çalış çalış işini nereye kadar sürdürebilirsiniz ki?

Birkaç ay geçiyor ve kendinizi yine yalnız hissetmeye başlıyorsunuz. Bu nedenle internete yine dönüyorsunuz. Bu konu hakkında ne yapacağım diye düşünüyorsunuz ve herkes size yine aynı tavsiyeleri veriyor:

“Kendini geliştir, kendin üzerinde çalış.”

Siz de tamam hadi bir daha başlıyoruz diye işe girişiyorsunuz. 6 ay böyle geçiyor. 8 ay böyle geçiyor. Bir yıl böyle geçiyor. İlerleme kaydediyorsunuz. Daha iyi bir vücuda sahip oluyorsunuz. İşte terfi alıyorsunuz ve hem geliriniz hem de statünüz artıyor. Terapiye gidiyorsunuz. Her şeyi doğru yapıyorsunuz.

İkinci senenizi de bu şekilde geçiriyorsunuz. Bir iki buluşmaya gittiniz ama biri az önce gördüğümüz adamın başına geldiği gibi 20 dakika kala buluşmayı iptal etti.  Bir diğeri birden mesajlaşmayı kesti. Siz de yavaş yavaş “bir dakika yahu! Bu şeyler gerçekten işe yarıyor mu?” diye sormaya başlıyorsunuz.

Ama yine de birkaç ay daha, 6 ay daha, kendiniz üzerinde çalışmaya devam ediyorsunuz:

“Başkalarının yaptıklarını kontrol edemem. Sadece kendi yaptıklarımı kontrol edebilirim. Kendimi kontrol etmeliyim ve kendim üzerinde çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım. Daha fazla çalışmalıyım!”

Ama bir noktada bunun bir getirisi olmalı değil mi? Bu döngüye birkaç kere girdikten sonra, bir getiri olmayınca, sorular soruyorsunuz. Ama cevap “birader o zaman kendin üzerinde daha fazla çalış” oluyor.

Siz de “tamam” diyorsunuz ve uzun süredir çalışmanıza rağmen sonuç alamamanın hüsranını aşmak için çok fazla miktarda irade gücü kullanarak kendiniz üzerinde çalışmaya devam ediyorsunuz.  Çünkü birkaç yıldır kendi üzerinizde azimle çalışıyorsunuz ama bu kimsenin umrunda değilmiş gibi görünüyor. Ne kadar ilerleme kaydettiğiniz kimsenin umrunda değil gibi görünüyor.

Sonra belki yine de kendi üzerinizde çalışmaya devam ediyorsunuz ama bir yerde boğa sizi sırtında atıyor. Siz de “kendi üzerimde çalışmaktan, kendimi geliştirmekten çok yoruldum” diyorsunuz.

“Ne zaman sonuç alacağım ha ne zaman? Herkes sürekli nasıl yapacağımı söylüyor. Kimse ne zaman sonuç alacağımı söylemiyor. Kimse sonuç var mı, kazanacak mıyım diye konuşmıyor.”

Kendinizden şüphe etmeye başlıyorsunuz. Burada ne olduğu konusunda hiçbir fikriniz yok. Bunu nasıl halledeceksiniz? Halletmeyi bırakın, burada ne olup bittiğini nasıl anlayacaksınız?

Her şeyden önce neden herkes kendine odaklan, kendini geliştir deyip duruyor?

Ve neden bu tavsiye işe yaramıyor gibi görünüyor?

Bu tavsiye işe yarıyor mu ya da neden işe yaradığını düşünüyorlar?

Ya da neden onların işine yarıyor ama benim işime yaramıyor?

Neyi göremiyorum?

Bu sorulara cevap aramaya, inanç yapılarının nasıl oluştuğunu anlamaya çalışarak başlayacağız. Bilginin internette nasıl çok kötü bir şekilde yayıldığı hakkında konuşacağız. “Temel inançlar” hakkında konuşacağız.

Yaşamımızda yol alırken beynimiz sürekli olarak şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor, hayatı daha kolay yapacak formüller bulmaya çalışıyor. Beynimiz bunun için bir sürü değişik deneyime bakıyor ve bunlardan bir sonuç elde ediyor.

Eğer çocukken bana çok bağırıldıysa, beynim “ben iyi bir insan değilim” sonucunu çıkarıyor ve bu adaptif (uyumlu) bir şey.

Yetenekli bir çocuğu ele alalım. Bu çocuk gerçekten başarılı ve ebeveynleri çocuğu feci şekilde kıskanıyorlar (bu arada bu gerçekten olan bir şey). Çocuğu kıskandıkları için ne yapıyorlar? Çocuğa bağırıyorlar, çocuğu aşağılıyorlar, dövüyorlar, vs. Çocuğa iyi bir çocuk olmadığını söylüyorlar.

Çocuk bir süre sonra bu inancı içselleştirmeye başlıyor.  Ben ne zaman iyi iş çıkarsam annem babam bana bağırıyor. O zaman ben kötü bir insan olmalıyım diyor.

Kötü bir insansan olduğuna ikna olan çocuk ne yapıyor? İyi iş çıkarmayı bırakıyor. Bunun yerine ebeveynlerinin beklentilerine uymaya çalışıyor. Bu daha az can yakıyor, çocuk oyunu nasıl oynaması gerektiğini anlıyor. Ve böylece çocuğun kendisi ile ilgili kötü biri olduğu düşüncesi temel bir inanç haline geliyor. Temel inançlar, “ben sevilecek biri değilim”, “sonsuza kadar yalnız kalacağım” gibi inançlar.

Temel inançlar daha sonra adaptasyonlar oluşturuyor. Yani insan temel inançlarına göre varsayımlar yapmaya, hayatı bu temel inançlara göre nasıl yaşayacağını belirleyen kurallar koymaya başlıyorlar. Bu kurallar ise otomatik düşünce denilen şeyleri yaratıyorlar. Örneğin bir kadın mesajını hemen cevaplamadı diye, otomatik olarak kadının seni umursamadığını düşünmek gibi. Bu düşünce anında ortaya çıkıyor, oldukça yoğun ve otomatik.

Yogiler sindirilmemiş duygusal deneyimlerinizin dibe çökeceğini ve orada atıl bir şekilde bekleyeceğini söylerler. “Bu duygular daha sonra tetiklenebilirler ve bu duygu ile gelen tüm o düşünceler, şu anki durumunuza uygulanırlar” derler.

Örneğin en son partneriniz mesajlarınıza cevap vermemeye başlıyor ve siz daha sonra aldatıldığınızı öğreniyorsunuz. Bu, insanın yönetebileceğinden çok daha fazla duygusal yük getiriyor. Bu insandan ayrılıyorsunuz ama bu duygusal yük, sırtınızda bir ilişkisel yük olarak duruyor.

Hepimiz, insanların ilişkisel yüklere sahip olduğunu biliyoruz. Bunlar, geçmiş ilişkilerden bugünküne taşınan duygular, kalıplar ve varsayımlar. “İnsanlar güvenilmezdir” varsayımı gibi. Bu varsayımı taşıyorsanız, partneriniz size bir iki saat cevap vermediğinde, otomatik olarak onun sizi aldattığını düşünmeye başlarsınız.

Bu düşünceler nereden geliyorlar? Çünkü bu insan sizin ona güvenmemenizi gerektirecek hiçbir şey yapmadı. Bu güvensizlik aslında sizden kaynaklanıyor.

Eğer ilişkiler havuzuna giriyorsanız, ilk anlamanız gereken şey, bu havuz hakkındaki inançlarınızın neler olduğu.

Birini bulabileceğinize inanıyor musunuz?

Sevilebilir biri olduğunuza inanıyor musunuz?

İyi bir ilişkiyi hak edecek kadar değerli olduğunuza inanıyor musunuz?

Bir ilişkiyi hak edeceğinize inanıyor musunuz?

Bu konuda başka temel inançlarınız da olabilir. Mesela bir ilişkiyi hak ettiğinize ama sizin kontrolünüz dışındaki faktörlerin bir ilişki bulmanıza engel olduklarına inanıyor olabilirsiniz.

Bu tür inançları, cinsel Pazar değeri gibi kavramlarda görebiliyoruz. Bunlar, “yalnız kalmaktan çok korkuyorum” gibi fikirleri yatıştıran adaptif inançlar.

Temel inançların içten gelip dışarı doğru etki ettiğini düşünmeye meyilliyiz. Bir şekilde tetiklendiğinizde, duygusal olarak kötü hissediyorsunuz ve bu da zihninizde düşüncelere neden oluyor ve bunlar da davranışlar üretiyor. Yani sizin düşüncelerinizi belirleyen bir inanç var. Bu düşünceler de duygularınızı şekillendiriyor, davranışlarınızı şekillendiriyor.

Burada insanların kaçırdıkları nokta, temel inançların sadece düşünceleri değil, aynı zamanda büyük ölçüde algıyı da etkilediği. Eğer sevilemez biri olduğunuza inanıyorsanız, size gelen sinyallerin bazılarını yükselteceksiniz ve bazılarını da alçaltacaksınız. Yani örneğin bir kadın size yeniden görüşmek istediğini söylese ama bir başka kadın mesajlarınıza geri dönmese, zihniniz mesajınıza dönmeyene çok daha fazla takılı kalır. Pozitif bilgiyi filtreleyip dışarıya tutmaya ve etkisini azaltmaya, negatif bilgiyi ise filtresiz bir şekilde içeri almaya, etkisini yükseltmeye eğilimli olursunuz.

Bu problem binlerce yıldır var ama günümüzde bir şey çok ciddi bir şekilde değişti. Artık negatif bilgiyi yükselten ve pozitif bilgiyi alçaltan sadece sizin zihniniz değil. İnternetin kendisi de negatif bilgiyi yükseltiyor ve pozitif bilgiyi alçaltıyor.

Bunu biraz düşünmenizi istiyorum. İnternette hangi sitede olursa olsun ilişkiler konusunda bilgi aradığınızda, sağlıklı ilişkiler içindeki insanların ard arda girişler yazdıklarını görüyor musunuz? Harika giden ilişkilerini paylaşan topluluklar var mı?

İlişki tavsiyeleri ile ilgili bir forumda ne kadar harika bir ilişkiniz olduğuna dair bir şeyler yazsanız ne olur? Yazınız hunharca eksilenir ve böbürlenmek ile, kibirli biri olmakla suçlanırsınız. Forum üyeleri size karşı öfke dolarlar.

İnternette nasıl ilişki bulacağınıza dair on binlerce video var ama harika ilişkim için minettarım tadında video sayısı çok daha az. Zaten kim, harika ilişkim için minettarım videosu izlemek ister ki? Ne gereği var?

Yani bireylerin bireysel çarpıtmalarının yanında internet o bireysel çarpıtmaları daha da arttırıyor. Yani hem kişinin kendisi hem de internet pozitif olanı azaltırken, negatif olanı yükseltiyor. Görünen o ki, bu ikisi beraber, negatifi aşırı şekilde abartırken, pozitifi aşırı şekilde düşürüyorlar. Bunun sonucunda da belli bir algıya sahip oluyoruz.

Yorumlarda bir takipçi, “29 yaşındayım ve bugüne kadar bırakın kız arkadaşı, bir kadının yanına bile yaklaşamadım” diye yazmış. Bu, otomatik düşüncelere güzel bir örnek. “Ama ben diğer insanlar gibi değilim, ben ümitsiz bir vakayım”. “İyi olmadığıma, kimsenin hiçbir zaman beni istemeyeceğine inanıyorum” temel inancından kaynaklanıyor.

Bir başka takipçi cevaben “ben de eskiden senin gibi düşünürdüm ama şu an nişanlıyım” demiş. “Yakın bir arkadaşımın ilk defa 30 yaşında bir kızarkadaşı oldu ve bu kızla milli oldu.”

Problem şu ki, çoğu insan kendine odaklan – kendini geliştir tavsiyesinin çalıştığını ve nasıl çalıştığınız anlatıyor. Ama kimse size ne zaman sonuç alacağınızı söylemiyor. Sonra birkaç sene dediklerini yapıp uğraştıktan sonra bir yerde “zittir et ben bunu bırakıyorum” diyorsunuz. “Bana söylenen her şeyi yaptım ama bu çalışmıyor” diyorsunuz.

Bu tohumdan meyve ağacı yetiştirmeye benziyor. Bir meyve ağacı ektiğimizde, hemen önümüzdeki sene meyve beklemeyiz. Bu meyve ağacının birkaç sene içerisinde olgunlaştıktan sonra meyve vereceğini biliriz.

Başka bir benzetme yaparsak, iş bulmak için üniversiteye gitmeye karar verdiniz ama kimse size ne kadar süre üniversiteye söylemiyor. Bir senedir bu üniversitedeyim ama peki iş nerde derseniz bu çok aptalca. Sonra üniversiteyi bir süre bırakıp geliyorsunuz ve ikinci senesinde de iş nerede diye soruyorsunuz. İnsanlar size sürekli olarak üniversiteye git diyorlar ve siz üç senedir üniversitedesiniz. Ama hala iş yok!

İş ilişkilere geldi mi, kimse size bunun ne kadar süreceğini söylemiyor. Bu nedenle de ne beklemeniz gerektiği konusunda hiçbir fikriniz olmuyor. Peki neden kimse bu konu hakkında konuşmuyor? Zira bu işin ne kadar süreceği, ne kadar süre sonra sonuç alabileceğiniz tamamen kişiye bağlı bir şey. Ama biz burada verilere bakıp olayı bir miktar daha iyi anlayabiliriz.

İlişkiler konusunda size verilen ve kendine odaklanma – kendini geliştirme merkezli tavsiyeler işe yarıyorlar mı? Evet işe yarıyorlar ama sonuç getirmeleri çok uzun zaman alıyor. 3, 4, 5 ve bazı insanlar için 7 sene gibi sürelerden bahsediyoruz.

Sizin için ne kadar süreceğini ve şansınızın ne olduğunu bilemem ama eğer hiç sosyal yeteneğiniz yoksa ve hayatınız hiçbir yere gitmiyorsa, en az bir 5 yıl verin derim.

“Ama ben bunu yapamam, 5 sene çok uzun bir süre, bu kadar sürmesi aşırı depresif bir şey” diyebilirsiniz. Ama size başka ne diyebileceğimi bilmiyorum. 5 sene o kadar da uzun bir süre değil. Bu süre boyunca sosyal yeteneklerinizi geliştirin, iş yaşamınızda bağımsız hale gelin, finansal olarak bağımsız hale gelin, iyi bir fizik yapın, fiziksel ve zihinsel sağlığınızı düzeltin, vs.

Ama bir yandan da ben bunun gerçekten 5 sene süreceğini düşünmüyorum. Burada sihirli bir şekilde çalışan şey şu: siz bir hedef belirlediğinizde, mesela 5 sene verdiğinizde, önümüzdeki 2 sene boyunca pek bir şey beklememeye başlarsınız. Bu işin de, en az beklediğiniz zaman olma ihtimali yüksek.

Az önce ilişkiler subredditteki en tepe yorumu hatırlayın:

“Ben ona yürümeyi bile düşünmüyordum, sadece iyi vakit geçiriyordum. Birkaç hafta sonra bir gece ikimiz de sarhoşken birlikte olduk ve ilişki başladı.”

Bu en başarılı yollardan birisi. Karımla tanıştığımızda romantik buluşmalara gittiğimizin farkında bile değildim. Bana “beni buluşmalara götürüyorsun” diyordu ama ben “hayır, öyle yapmıyorum, sadece sana şehri gezdiriyorum” diyordum. “Sen şehirde yenisin ve ben de sana şehri gösteriyorum. Sen Tayland yemeği seviyorsun ve ben de çok iyi bir Tayland yemeği restoranı biliyorum mesela. Hadi oraya gidelim.”

Kendinize kesinlikle odaklanın ve buna 2-5 yıl kadar süre verin. Ama asıl gerekli olan şey olayın farkında olmamak. Bu garip gelebilir ama bir kez kafanızın içinden çıktınız mı, her şey çok daha kolay olur. Çünkü bunun neden bu kadar zor olduğunuzu düşünürseniz, insanlarla buluşurken kendi kafanızın içinde kalırsanız, diğer insana dikkat veremezsiniz. Bu durumda da onunla empatik bağlantı kuramazsınız. Bunun yerine, kaygılı benliğiniz ile empatik bağlantı kurarsınız. Bunu yaptığınızda da, kaygılı birine dönüşürsünüz.

Burada süreç şöyle çalışır: kadına dikkat vermeyi bırakırsınız. Dikkatiniz dağılmıştır, boş bakmaya başlarsınız ve bu, karşınızdakine rahatsız edici, arıza görünmenize neden olur. Karşınızdaki biraz rahatsız olur ve kafanızın içindeki kaygı da “oh hayır, artık zevk almıyor, artık eğlenmiyor” vs. demeye başlar. Şimdi ne yapmalıyım? Onu nasıl eğlendireceğim?” diye sormaya başlar. “Onu eğlendirmek için ne yapmalıyım?” “

Siz bu kaygılı düşüncelerle dolmaya başladığınızda, kadın yüzünüzdeki muhtaçlığı görmeye başlar ve birdenbire ne olduğunu anlamaya çalışır. Bir kadınla buluştuğunuzda ya da genel olarak, kafanızın içinden çıkmanız, kendinizi ve dikkatinizi dışarı vermeniz lazım.

Sonuç olarak bu işe zaman vermeniz gerekiyor. Muhtemelen ilk bir iki sene bir iş çıkaramayacaksınız. İlk bir iki sene olaya hazırlanıyorsunuz, seviyenizi arttırıyorsunuz ve henüz tam anlamıyla cepheye çıkmıyorsunuz. Ama olay birçok insan için seneler gerektirebiliyor.

Bugün bir erkek için ortalama evlenme yaşı 30. Ama ben 33 yaşındayım ve bekarım diyenlere hatırlatayım, ortalama yaş 30. Yani 35 yaşında evlenen bir sürü erkek de var, 35 yaşında evlenen bir sürü erkek de var.

Size son vereceğim tavsiye, tüm bu süreç ile ilgili hissettiğiniz tüm o kızgınlık %100 haklı ve kesinlikle hakkında bir şeyler yapmanız gereken bir kızgınlık. Umutsuz ve öfkeli hissetmeniz normal.

Kızgın olmanız normal ve bu kızgınlığı ilişkiler pazarının dışında yönetmelisiniz. Çünkü kızgınlık ilişkiler pazarına yansıdığında, sizin ayağınıza çok fena sıkmaya başlıyor. Örneğin birine bir mesaj atıyorsunuz ve görüldü yiyorsunuz. Bu durumda kızgın bir mesaj daha attığınızda, kendi kendinizi sabote ediyorsunuz, olayı kendini gerçekleştiren kehanete çeviriyorsunuz. Zira insanların zerre umrunda olmadığınıza dair temel bir inancınız var ve kızgınlık ile hareket edip insanları kendinizden uzaklaştırdığınızda, bu inancınız güçleniyor. İnsanların uzaklaşma nedeni umurlarında olmamasından çok, o kızgınlığı hissedip rahatsız olmaları. Dışarı kızgınlık sinyalleri gönderdiğinizde ne olacağını sanıyorsunuz? Bir kadının size kızgınlık sinyalleri gönderdiğiniz için aşık olacağını mı düşünüyorsunuz?

Bu zor olacak biliyorum ama duygularınızı ilişkilerin dışında yönetin. Bir terapist ya da yaşam koçu ile çalışın mesela. Arkadaşlarınızla konuşun, Discord’da bağırıp çağırın. Bu negatif duyguları yönetmeniz lazım ama bunu ilişkiler alanı dışında yapın.

Çeviri: Getting a Girlfriend is NOT an Achievable Goal

Aynı sınıftan birine aşık olmak ama karşılık bulamamak – Vaka çalışması

Merhaba mahmut abi.

1.5 yıldır tanıdığım bir kız var. Aynı sınıftayız. Biliyorum aynı ortamdan kızlara yürümek yanlış olduğunu düşünüyorsun ama ben hoşlanıyorum bu kızdan.

Şimdi arkadaşlar, aynı sınıftan veya iş yerinden bir kadına yürümek doğru ya da yanlış olduğundan değil, sonuçları nedeniyle tavsiye etmediğim bir şey. Çoğu insanın sosyal olarak izole olduğu için sınıf ve iş yeri gibi ortamları çıkartırsan, önemli bir tanışma ortamından mahrum kalacağını biliyorum. Ama aynı iş yerinde bir kadına yürüyen erkeklerin en çok karşılaştıkları ve başa çıkmakta zorlandıkları senarya, reddedilmek ve sonra da aynı mekanda hergün gördüğü için unutamamak, takıntı yapmak.

Reddedilmeyip ilişkiye başladıktan sonra da bir yerde ayrıldığınızda, bu sefer daha beter bir durum ortaya çıkıyor. Flört dediğinin hiçbir hükmü yok, gerçi takıntı yapacak kadar zayıf olan onu da takıntı yapıyor, ama bu sefer eski kız arkadaş ile aynı mekanda olma, hergün görme var.

Bu kıza olan ilgimi en baştan beri belli ettim.

En baştan dediğin 1.5 yıldır mı ilgilisin ve bir şey olmadı? 😮

İlgini belli etmek dediğin sürekli ilgi göstermek ise hata etmişsin. Bir kadının aşık olmak için bir erkeğin bir miktar belirsiz olması, kadının erkek için çabalaması gerektiğini düşünmesi gerekli. Sen “ben seni %100 istiyorum, sen he de yeter” modunda ilgi belli ediyorsan, belirsizlik ve çaba tamamen ortadan kalkıyor. Sana aşık olabilecek kızın olamamasını sağlıyorsun.

İlgi duyduğu konular hakkında muhabbetler açtım, konuştum.

Efendi erkek modu.

Belli derecede yakınlaştık. Fakat kız işi bir üste taşımaya hiç yanaşmadı.

Kız seni arkadaştan fazlası olarak istemiyor.

Birkaç kere birlikte oturma, ders çalışma voleybol maçı izleme gibi tekliflerde bulundum. Ama bahane buldu hep.

Kız seni en fazla iki kere reddetti mi, seni istemediğini kabul etmeyi bileceksin. Bir kadının seninle başbaşa bir şey yapmaması, çok açık bir şekilde seninle ilgilenmediği anlamına gelir. Kaldı ki bu kız sınıf arkadaşın olduğu için, aslında normalde seninle bir yere gelirdi. Gelmiyor zira senin ondan hoşlandığını biliyor ve sana aranızda bir şey olabilir imajı vermemek için özellikle gelmiyor.

Kızın nasıl biri olduğunu bilmem ama bu kaliteli kız davranışı bu arada. Kendisinden hoşlanan adamın hoşlanmasını görmezden gelip arkadaş takılıyoruz ayağına uydu yapmak yerine, araya sağlıklı bir mesafe koyuyor.

Kızı tanıdığım kadarıyla zaten çok bi karşı cinsle birlikte zaman geçiren biri değil ama 0 da değil yani.

Kızın sana ilgisi yok. İlgisi olduğu bir erkekle işi yukarıya taşıyacaktır. Sana ise gayet kibar ve medeni bir şekilde, bana o şekilde yaklaşma diyor.

Ben kıza inatla yakın olmaya çalışmaya devam ettim.

Seni istemeyenin peşinden koştun yani. Aferin. Kibarlıktan anlamıyorsan, bir süre sonra kız kabalaşmak zorunda kalacak.

Öğrenci temsilcilerinden olduğun için özellikle okul ile ilgili bir çok işini gördüm.

Efendi erkek, aşırı iyi çocuk, kişisel sekreter, best friend forever modu. Bunların işe yaramamayı bırak, olabilecek işi bile oldurmayacak, itici, muhtaç davranışlar olduğunu artık herkesin bilmesi gerekiyor yahu.

Fakat bir süre sonra bana saygısızca davranmaya başladı. Dinlememe, beklememe vs.

Normal. Kız gayet medeni bir şekilde araya mesafe koyuyor, ben seni istemiyorum diyor. Sen kibarca hayırdan anlamıyorsun, seni istemeyenin yörüngesinde, peşinde dolanıyorsun. Neredeyse kızın uşağı modundasın. Kendine saygın yok, kızın da yavaş yavaş bu muhtaçlığa tahammül edememesi normal. Kibar ve medeni davranmayı bırakıp kabalaşmak zorunda olması da normal.

Burada “fakat” demen de saçma. Tabii ki bir süre sonra sana saygısızca davranmaya başladı.

Sonra burayı takip etmeye başladıktan sonra uzak durmaya saygısızlık yapmasına müsade etmemeye başladım.

Geç de olsa doğru yapıyorsun ama burada kız sana saygısızlık yapmıyor. Senin hayırdan anlamaman artık tahammül edemeyeceği bir noktaya gelmiş.

Başta “Noldu küs müyüz” tarzı birkaç defa yokladı beni. Daha sonrasında ise bıraktı.

Normal. Ama dediğim gibi, kızdan kaliteli davranışlar geliyor. Seni yörüngeye almaya çalışmamış. İstemiyor ve yörüngede de istemiyor.

Şu an daha çok “cockblocker” diyebileceğim yakın kız arkadaş grubuyla takılıyor.

Senin yaklaşmanı engelleme gibi bir amacı da olabilir. Kızlar zaten senin hayırdan anlamadığını bilip, senin kıza yaklaşmana izin vermiyorlardır. Gerçi o grupta olmasa da pek bir şey değişmez.

Ben kaybettiğim saygıyı nasıl alabilirim bilmiyorum. Nasıl etkileyebileceğimi bilmiyorum.

Senin sorunun da tam olarak burada. Seni istemeyen bir kadının onayı peşinde olman. “Nasıl etkilerim, nasıl saygısını kazanırım, gözüne nasıl girerim?”

Sen önce kendine saygı duyacaksın ve seni istemeyenin peşinde koşmayacaksın. Koşmamakla da kalmayacaksın, aklına “nasıl etkilerim” geldiğinde, “ben daha çekici olabilirim ama onu etkilemek zorunda değilim” diyeceksin.

Sonra önce kendini etkileyeceksin. Seni reddeden kıza arkanı dönüp, onun onayını dilenme ile ilgili tüm fantezilerine rağmen arkanı dönüp giderek kendini etkileyeceksin.

Önce sen kendine saygı duymadan, saygı duyulacak bir insan gibi davranmadan, sana başka kimse saygı duymaz.

Önce sen kendini etkilemeden, başka kimse senden etkilenmez.

Genel olarak bir kızla birlikte olmak onu etkilemeye çalışmaktan geçmez. Onunla iyi vakit geçirip, aranızda duygusal ve cinsel bir bağ kurmaktan geçer. Kızı nasıl etkilerim zihin yapısı, kızı etkilememek için her türlü zayıflığı yaptırır.

Bu konuda tavsiyeni istiyorum.

Bir insanı, yenilgilerle başa çıkıp, yenilgilerde hayatta kalmak güçlendirir, başarılar değil.

Bu kız seni istemiyor. Kızın saygısını kazanma, etkileme gibi ezik kafa yapısını bırak. Sen o kafa yapısını tabii ki sabahtan akşama bırakamayacaksın. Ama bırakan bir insan nasıl davranıyorsa öyle davranarak, kızı etkilemeye çalışmayarak ve yukarıda dediğim gibi kendini telkin ederek, zaman içinde bu kafayı tersine çevirebilirsin. Bu yola girersen, bonus olarak da duygusal yatırımını bir daha ilk yüzüne gülen kızın üstüne kusmamayı öğrenirsin.

Dediğim gibi aynı sınıftayız ve hergün yüzünü görüyorum.

Onu daha önce düşünecektin. Ama abartma. Bu kız, eski kız arkadaşın değil. Aranızda hiçbir bağ yok. Her ne kadar sen aptalca bir inatla kıza aşırı yatırım yapmış olsan da, aranızda hiçbir tarihçe ve bağ olmadığı için, olduğundan çok daha ezik davranmak ve düşünmek için ne kadar uğraşırsan uğraş, bu kızı hergün görsen bile unutman çok zor değil.

Bir ‘başarısızlık örneği’ gibi yüzüme çarpıyor onu görmek. Modumu düşürüyor fazlasıyla gün içerisinde kafama takıyorum.

Anasının gözüne girmeye çalışan oğluş, premsesin gözüne girmeye çalışan serf kafasını bırakmadığın sürece de kafaya takacaksın. Seni istemeyeni etkilemeye çalışmayı bırakmadığın için böylesin.

Yarın öbür gün sevgili yapsa ki galiba biriyle görüşüyor, çok kötü bir psikoloji yaşayacağım.

Dediğim gibi şu lafların %90’I gerçek dışı bir abartı. Bu kız eski sevgilin değil.

Biliyorum bırak diyeceksin, ama dediğim gibi onu ‘başarısızlığım’ olarak görüyorum ve buna katlanamıyorum.

Kadınlarla başarısız, tercih edilmeyen erkeklerin, kadınlarla başarılı olana kadar anlamadıkları şey, reddedildiğinde bırakamamanın başarısızlık, eziklik ve acizlik olduğu. Seni istemeyen bir kızın peşinde koşup koşup durmanın başarısızlık, eziklik acizlik olduğu. Ve bu, o kızı “elde etsen”, “etkilesen” bile başarısızlık, eziklik, acizlik.

Bakın sizi reddedene siktir çekin, soğuk yapın, haddini bildirin demiyorum. Peşinden koşmayın, kendi hayatınıza odaklanın diyorum. Kız da size adım atmıyorsa, peşinden koşarak arada bir doğru zamanda doğru yerde doğru muhtaçlıkta kızla beraber olabilirsiniz. Ama bu hem düşük ihtimal hem de olduğu zaman genellikle erkeğin sürekli çabası, acısı ile devam eden bir şey.

Kız size somut bir adım atana kadar bu kızla olmayacak diye düşünün. Size şans lütfeden prenses kafasıyla değil, “ben de adım atmaya değerim, bana adım atmayan için uğraşmak ne bana ne de başka bir insana yakışır” diye olmayacak. Size adım atarsa, o zaman bir şans daha verebilirsiniz. Ama bu adım gelecek diye beklemeyin.

Onu başarısızlığın olarak görmen, senin hala onun takdirini, onayını dilenmeye hazır biri olman, onu nasıl etkilerim diye bir muhtaçlığa odaklanmandan. Bunu bıraktın mı umrunda olmaz. Bu hemen olmaz ama davranışlarınla vazgeçersen ve sonra kendine sürekli olarak “herkes daha çok reddediliyor, benim de reddedilmen normal. Normal olmayan, benim bir efendi erkek, uşak modunda kızın peşinde koşmuş olmam. Ama dersimi aldım ve bir daha bunu yapmayacağım. Bu kız da hayatımdan böyle ezik bir erkek olmaktan kurtulmamı sağlayacak kısa bölümde oynamak için geldi geçti” gibi şeyler düşüneceksin.

Evet arkadaşlar. Hayatınıza birçok insan, size bir şeyler öğretmek için girer çıkarlar, kalıp hayatı sizinle paylaşmak için değil.

Tavsiyelerini bekliyorum. Teşekkürler

Reca ederim, ne demek.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Çocukluktan Yetişkin İlişkilerine Güvenli Bağlanma Stili

Giriş yazısı için Bağlanma Stilleri ve İlişkilerdeki Rolleri
Bir önceki bölüm Dengesiz Bağlanma Stili: Sebepleri ve Belirtileri

Güvenli Bağlanma nedir?

Güvenli bağlanma şekli batı toplumunda en yaygın şekilde görülen bağlanma şeklidir. Araştırmalara göre Avrupa Birliğinde yaşayan insanların aşağı yukarı yüzde 66sı güvenli bağlanma şekline sahip.

Bu bağlanma şekline sahip insanlar özgüvenli, sosyal, sıcak ve kolay iletişim kurulan insanlardır. Hislerinin farkındadırlar ve hislerini kolayca ifade edebilirler. Ayrıca derin, anlamlı ve uzun süreli ilişkiler kurma eğilimindedirler.

Güvenli bir şekilde bağlanan yetişkinler iş hayatında bile daha çok sevilirler.

Güvenli bağlanan çocuk yetiştirmek isteyen ebeveynlerin konuyu araştırmaları ve varsa kendi bağlanma sorunlarını çözmeleri faydalı olabilir.

Güvenli bağlanmayla alakalı sık sorulan sorulara göz atalım:

  • Bağlanma teorisi nedir?
  • Erken çocukluk döneminde bu bağlanma nasıl oluşur?
  • Çocuklarda güvensiz bağlanmanın gelişmesine ne sebep olur?
  • Çocuklar güvenli bağlanmayı nasıl geliştirir?
  • Güvenli bağlanmayı geliştirmek için gerekli beş koşul nelerdir?
  • Yetişkin bir ilişkide güvenli bağlanmanın on yaygın belirtisi nedir?
  • Güvenli bağlanan bir yetişkini fark ettiren  üç ipucu nedir?
  • Bir yetişkin olarak güvenli bağlanma geliştirebilir misiniz?

Bağlanma Teorisi Nedir?

İnsanlar genelde terapistlerin “çocukluk dönemiyle alakalı” sorular sorması üzerinden espiri yaparlar. Her konuda olmasa da, ilişkiler üzerine bir terapiste giderseniz, kesinlikle “çocukluğunuz” hakkında sorulara maruz kalacaksınız.

Neden? Cevap, tarihi 1950’lere kadar giden Bağlanma teorisinde.  Psikiyatrist ve psikanalist John Bowlby’ye göre ebeveynlerimizle (veya bize bakan kişilerle) erken dönem ilişkilerimiz, hayatımız boyunca ilişkileri algılama ve hareket etme şeklimizi etkiler.

Peki bu nasıl tam olarak nasıl olur? Bebekler/çocuklar olarak ebeveynlerimize veya bize bakan kişilere bağımlıyız. Hayatta kalmak için onlara ihtiyacımız var, bu yüzden onlara bağlanmaktan ve bize iyi bakacaklarına güvenmekten başka seçeneğimiz yok.

Çoğu durumda, ebeveynler yapabileceklerinin en iyisini yaparak bizim tüm taleplerimizi karşılamaya ve bize sıcak ve doğal bir ortam yaratmaya çalışırlar.

Eğer onlar bizim ihtiyaçlarımıza uyum sağlar ve cevap verirlerse, onlarla güvenli ve istikrarlı bir ilişki ve dolayısıyla güvenli bir bağlanma şekli inşa edebiliriz.

Ancak eğer ihtiyaçlarımız karşılanmıyorsa ya da ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı algısına kapılıyorsak, büyük olasılıkla güvensiz olarak sınıflandırılan üç bağlanma şeklinden birini geliştiririz.

Güvensiz Bağlanmaya Ne Sebep Olur?

Güvensiz bağlanma şekilleri genellikle yanlış ebeveynlik, çocukluk travması veya istismardan kaynaklanır.

Güvensiz bağlanmak bireyin zihinsel sağlığı, sosyal davranışları ve yetişkinlikte istikrarlı ve uzun süreli yakın ilişkiler kurma yeteneği üzerinde güçlü bir olumsuz etkiye sebep olabilir.

Mükemmel ebeveyn diye bir şeyin olmadığını unutmayın.

Bize bakan insanlar büyük olasılıkla bizi büyütürken hatalar yaptı ve biz de bazen ebeveyn olarak işleri batırırız (batıracağız). Bu mutlaka bağlanma sorunları yaşadığımız veya bu sorunlarla çocuk yetiştireceğimiz anlamına gelmez. Çocukların yaklaşık üçte ikisinin güvenli bağlanma şekli geliştirdiğini unutmayın.

Çocuklarda güvenli bağlanma şekli nasıl geliştirilir?

Bir çocuk dünyaya geldiğinde kendiliğinden ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılamasını bekler.

Bebek, ebeveynlerine bir şeylerin ters gittiğini bildirmek için sorunlarını fiziksel şekilde dışa vurur (ağlamak gibi) ve onların sorunu çözeceğine güven duyar.

Çocuklarını güvenli bağlanma şekliyle yetiştirmeyi başaran ebeveynler, bu güveni asla kırmazlar. Ancak bu her zaman göründüğü kadar basit değildir.

Güvenli bağlanma şekline sahip bir çocuk yetiştirmeye kararlıysanız, ebeveyn olarak dikkate almanız gereken beş temel şart vardır.

  1. Çocuğa Kendini Güvende Hissettir

Her şeyden önce, bir ebeveyn olarak çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini istersiniz. Çocuğunuz korunduğunu hissederse kendini güvende hisseder.

Bebek ve yeni yürümeye başlayan çocuk için güvenlik, anneye yakınlık anlamına gelir; anne besinin, sıcaklığın ve korumanın kaynağıdır.

. Tehlike, anneden ayrılma; konfor alanından kopma anlamına gelir.

Uyumlu bir anne son derece koruyucudur ancak bunaltıcı, müdahaleci veya dikkate almayan bir anne değildir. Çocuğuna dünyayı keşfetmesi için alan ve özgürlük verir, ancak çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayacak kadar yakınında olur

Bebek çok uzağa gittiğinde ve korktuğunda, ona koşabileceklerini ve onu sıcak, koruyucu bir kucaklamayla, dünyaya karşı güvende olacak şekilde sarabileceklerini bilirler

Bu şu mesajı verir: “Güvendesin. Seviliyorsun. Sevimlisin.”

  1. Çocuğa görüldüğünü ve bilindiğini hissettir

Uyumlu ebeveynler bebeklerinin verdiği ipuçlarını doğru bir şekilde okuyabilir ve onların ihtiyaçlarına doğru bir şekilde yanıt verebilirler.

Uyumlu yanıtlar, bebeklere davranışlarının etkileri hakkında bilgi verir.

Çocuklar bir ihtiyacın sinyalini verdiklerinde hızlı, öngörülebilir ve doğru bir yanıt bekleyebileceklerini öğrenirler.

Bebeğin vardığı sonuç, erkenden başlayan hayatının üstünde kontrole sahip olduğu hissidir.

Acıktığımı sinyallediğimde, karnım doyuyor

Yorgun olduğumun sinyalini verirsem, ebeveynim beni sallıyor ve uyutuyor.

Üzgün olduğumu sinyallediğim zaman, ebeveynim beni rahatlatıyor.

  1. Çocuğa rahat, sakin ve güvende hissettir

Uyumlu ebeveynin kolları açık ve davetkardır.

Çocuk sıkıntılı olduğunda, ebeveyn çocuğu teskin eder ve rahatlatarak yeniden sakinleştirir.

Çocuğun sıkıntılarını ve hayal kırıklıklarını yönetmesine yardımcı olmak, onun içsel bir sakinleşme ve rahatlama modeli geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Zamanla çocuk kendi sıkıntısını yönetme ve kendini sakinleştirme yeteneğini geliştirecektir.

  1. Çocuğuna Değerli Hissettir

Değerli hissetmek bebeklik döneminde başlar ve sağlıklı özsaygı gelişiminin temelidir.

Çocuklarını sağlıklı bir özsaygıya sahip yetiştiren ebeveynler, çocuğun ne yaptığından çok, kim olduğundan duydukları memnuniyeti defalarca dile getirirler.

Yapılandan ziyade olana odaklanırlar.

Bu tür ebeveynler, çocuğa ve çocuğun yaptığı hemen hemen her şeye “memnuniyetlerini ifade eder”

5.Çocuğa keşfetme konusunda desteklendiğini hissettir

Son olarak çocukların dünyalarını sevinçle ve güvenli bir şekilde keşfedebilmeleri için desteklendiklerini hissetmeleri gerekir.

Buna destek olan ebeveynler çocuklarına derin bir güven duyar ve ona her zaman bir güvenlik ağı sağlar. Çocuklarının hayatına derinlemesine dahil olan ebeveynler, çocuğa alan tanır ve onu özerkliğe ve bağımsızlığa doğru iter.

Bu güvenlik duygusu çocuğun keşfetmesine, anlamasına, başarılı olmasına ve başarısız olmasına olanak tanır; ve böyle bir keşif yoluyla çocuk iyi, özerk, güçlü ve benzersiz bir benlik duygusu geliştirir.

Çocukla beraberken mümkün olduğunca öngörülebilir olun

Şimdi çocuğun size olan güvenini kırmama konusuna dönelim. Buradaki anahtar ayrıntılarda değil, ebeveynliğe yönelik genel yaklaşımınızda yatmaktadır. Tek tük yapacağınız küçük hatalar, çocuğunuzun size güvensiz bir şekilde bağlanmasına neden olmayacaktır.

Ancak hedeflemek isteyebileceğiniz birkaç şey var. Ebeveynlerdeki Tutarsızlık Çocuklarda güvensiz bağlanma şekillerinin gelişimi için ana risk faktörlerinden biridir.

Stratejinizi çok sık değiştirmeyin. Ne bekleyeceğini bilmek çocuğa istikrar ve sakinlik duygusu sağlar. Çocuğunuzun her zaman gergin olmasını istemezsiniz.

Çocuğunuzla güvensiz bir bağ kurmanın bir diğer ana risk faktörü de kendi duygularınızın ve duygusal ihtiyaçlarınızın farkında olmamanızdır. Eğer siz de güvensiz bir bağlanma şekline sahipseniz, bunu bir sonraki nesle aktarmanız muhtemeldir.

Dolayısıyla, bağlanma sorunlarınız olabileceğinden şüpheleniyorsanız, yakınınızdaki biriyle, bir terapistle veya kişisel gelişim kitapları ve çevrimiçi kurslar aracılığıyla bunları anlamak iyi bir fikir olabilir.

Burada son bir not: sakin olun. Ebeveynliğinizin veya çocuğunuzla olan ilişkinizin her ayrıntısı üzerinde stres yapmanıza gerek yok: güvenli bağlanma tamamen çocuğun size ve sizin sevginize olan güveniyle ilgilidir.

Yetişkin ilişkilerinde güvenli bağlanmanın 10 işareti

  • Bir ilişkideki duygu ve hisleri ayarlayabilme
  • Yalnızken amaca yönelik güçlü davranışlar
  • Başkalarıyla bağ kurma, onlara açılma ve onlara güvenme konusunda iyi olma
  • Hayatta neyle ilgili olduğunuzu ve hangi amacı gerçekleştirmek istediğinizi bilmek
  • İhtiyaçlarınızı etkili bir şekilde iletebilme
  • Çevrenizdeki dünya üzerinde bir etkiniz olduğunu hissetmek
  • Yakınlık ve karşılıklı bağımlılık konusunda rahat olma
  • Partnerinizden aktif olarak duygusal destek isteyin ve aynı zamanda partnerinize duygusal destek de verin
  • Yalnız kalmanın rahatlığı ve bu zamanı keşfetmek için kullanma
  • Bir ilişkide nasıl olduğunuzu yansıtma konusunda güçlü kapasite

Yetişkinlerde güvenli bağlanmayı bulmak için 3 ipucu

Güvenli bağlanma şekline sahip yetişkinler, sosyal temaslar, bağ kurma ve yakın ilişkiler söz konusu olduğunda daha kolay olma eğilimindedir. Duygularının ve duygusal ihtiyaçlarının farkındadırlar ve bunları hem deneyimleyebilir hem de ifade edebilirler. Açık ve basittirler ve aşırıya kaçmazlar.

  1. Kendine olumlu bakmak

Güvenli bağlanan yetişkinler kendileri hakkında olumlu bir görüşe sahiptirler. Değerli olduklarını veya sevgiye layık olduklarını hissetmek için güvenceye ihtiyaçları yoktur. Ancak bu onların yakınlığı veya duygusal yakınlığı reddettikleri veya istemedikleri anlamına gelmez. İlişkilerde olduğu gibi kendi başlarına da kendilerini iyi hissederler.2. Başkalarına Olumlu Bakmak

Bu bireyler aynı zamanda başkalarına karşı da olumlu görüşe sahiptirler. Partnerlerine güvenme eğilimindedirler ve kıskanç olma ihtiyacı hissetmezler ya da sevdiklerinin niyetlerinden şüphe etmezler. Sevgi gösterilerini korkmadan veya kafa karışıklığı yaşamadan kabul edebilirler. Güvenli bağlanma şekline sahip kişiler genellikle sıcakkanlı, sevgi dolu ve sevecen kişilerdir. Anlamlı ve uzun süreli romantik ilişkiler kurmayı ve sürdürmeyi hedefler ve bu becerilere sahiptirler. Yakınlık konusunda rahattırlar ve başkalarıyla kolayca bağ kurarlar.

  1. Çocukluğa Olumlu Bakmak

Güvenli bağlanan yetişkinler çocukluklarına ilişkin olumlu bir bakış açısına sahip olma eğilimindedirler. Çocuklukları mükemmel geçmemiş olsa bile geçmiş deneyimleri üzerinde düşünebilir ve bunları anlamlandırabilirler. İyiyi takdir edip kötüyü anlayıp yoluna devam ederler.

Yetişkinlikte güvenli bağlanma şekli geliştirebilir misiniz?

Yukarıda açıklanan profille eşleşiyorsanız, muhtemelen biraz zaman ayırıp buna minnettar olmalısınız.

Anne babana teşekkür et. Bağlanma şeklinizin tamamen güvenli olmadığından şüpheleniyorsanız, onu değiştirip güvenli hale getirip getiremeyeceğinizi merak ediyor olabilirsiniz.

İyi haber şu ki, bir yetişkin olarak güvenli bağlanma geliştirebilirsiniz.

Öncelikle güvensiz bağlanmanın üç türünü tanımak iyi bir fikir olabilir.

Bazı makaleleri okumak, resmin neresinde durduğunuza dair size daha iyi bir fikir verebilir. Belirli bir profille tam olarak eşleşmeniz gerekmediğini unutmayın. Siz eşsizsiniz ve eşsiz bir yaşam geçmişiniz var.

(150 sayfa – PDF & EPUB)
(Shopier sepetinde 138 TL ve üzerinde %30 indirim var.)

Dengesiz Bağlanma Stili: Sebepleri ve Belirtileri

Giriş yazısı için Bağlanma Stilleri ve İlişkilerdeki Rolleri
Bir önceki bölüm Kaçıngan Bağlanma Stili: Sebepleri ve Belirtileri

Dengesiz Bağlanma Stiliyle Alakalı Bilmeniz Gereken Her Şey

En zorlu güvensiz bağlanma stili dengesiz bağlanma stilidir. Genelde çocukluklarında fiziksel, sözlü yahut cinsel istismara maruz kalmış kişilerde meydana gelir.

Dengesiz / korkak-kaçıngan bağlanma stili çocukların koruyucusu olan ebeveynlerin korku kaynağı haline gelmesiyle meydana gelir.

Yetişkinlikte bu bağlanma stiline sahip insanlar son derece tutarsız olurlar ve insanlara güvenmekte zorluk çekerler.

Bu kimseler madde bağımlılığı depresyon veya borderline kişilik bozukluğu gibi diğer mental hastalıklardan da mustarip olabilirler. Süreç zorlayıcı olsa da bu bağlanma stili uygun tedavi ile değiştirilebilir.

Dengesiz bağlanma stiline dair sık sorulan sorulara göz atalım:

  • Bu bağlanma stili erken çocukluk döneminde nasıl oluşur?
  • Çocuklar güvensiz bağlanma stillerini nasıl geliştirirler?
  • Çocuklarda dengesiz bağlanmanın spesifik sebebi nedir?
  • Dengesiz bağlanma sorunu olan çocuklar ona bakan kişilere nasıl tepki veriyor?
  • Dengesiz yetişkinlerle ilişkiler nasıldır?
  • Dengesiz bağlanma stilini değiştirebilir misiniz?
  • Dengesiz bağlanma nasıl tedavi edilir?

Yeni başlayanlar için, erken çocukluk döneminde bağlanma nasıl oluşur?

Bebek dünyaya gelir gelmez sorumlularıyla – genelde aile bireyleri – ilişki kurmaya başlar. İlk birkaç yılda bebek onlara tamimiyle bağımlıdır.

Diğer yandan çocuğa bakan kişiler çocuğun temel fizyolojik (Yiyecek, barınma vs) ve duygusal (Rahatlık, sevgi, şefkat) ihtiyaçlarından sorumludurlar.

Bu ihtiyaçlara karşı duyarlı ve uyumlu olmaları durumunda çocuk, varlığı güven ile özdeşleşen sorumlularla güvenli bir bağ kurar.

Çocuk dolaylı olarak diğer insanlara bağlanabileceğini ve dolayısıyla güvenebileceğini öğrenir. Çocukta Güvenli ve istikrarlı bir bağlanma oluşur.

Ancak bazı durumlarda çocuk, ihtiyaçlarının karşılanmadığını ve sorumluların ilgisini, şefkatini veya desteğini aradığında sorumluların duygusal olarak ulaşılabilir veya duyarlı olmadığını algılar. Sonuç olarak çocuk güvenli bir bağ kuramaz.

Çocukluk dönemindeki güvensiz bağlanma sorunu çoğu zaman geride bırakılamaz Büyüdükçe zamanla ortadan kaybolmaz.

Erken bağlanma deneyimleri bağlanma şekillerini şekillendirir. Dolayısıyla bakıcılarla ilk sosyal bağlarımızı deneyimleme stilimiz, gelecekte ilişkilere bakış açımızı ve davranışlarımızı belirleyecektir.

Erken çocukluk döneminde güvensiz bağlanma şekilleri nasıl gelişir?

Güvensiz bağlanma şekilleri tipik olarak uyumsuz ebeveynliğe bir tepki ve bir adaptasyon biçimi olarak gelişir.

Kaygılı Bağlanma Stili

Örneğin, bir çocuk ebeveynlerini ne yapacağı belli olmayan veya ihmalkâr insanlar olarak algılıyorsa aşırı derecede yapışkan ve muhtaç hale gelebilir. Yani çocuk dikkat eksikliği yaşar ve bunu elde etmek için daha çok çalışmaya başlar.

Bu çocuk (artık bir ergen veya yetişkin) hayatının ilerleyen dönemlerinde yeterince iyi, sevimli veya değerli olup olmadığını sorgulamaya devam eder. Bu tür bireyler düşük bir özgüven geliştirebilir ve partnerlerinden sürekli güvenceye ihtiyaç duyabilirler. Bu, güçlü bir terk edilme ve reddedilme korkusuyla karakterize edilen kaygılı bağlanma stili olarak bilinir.

Kaçıngan Bağlanma Stili

Çocuk, duygusal ihtiyaçlarının ebeveynleri tarafından reddedildiğini algılarsa, ebeveynlerinden herhangi bir yanıt beklemekten vazgeçer. Böylece çocuk, duygularını açıkça ifade etmemesi veya destek aramaması gerektiğini, çünkü böyle bir şey alamayacağını öğrenir.

Zaman geçtikçe bu tür çocuklar (artık büyümüşlerdir) kendi kendine yeterli ve bağımsız hale gelirler. Diğer insanlar zaten duygularını reddedeceklerdir, öyleyse neden onları ifade etmeye çalışınlar ki? Kaçıngan bağlanma stilinin ardındaki ‘strateji’ budur.

Dengesiz Bağlanma Stili

Yukarıda anlatılan iki bağlanma stilinin her birinde bir çeşit süreklilik ve tutarlılık olduğunu görüyoruz.

Dengesiz/korkak-kaçıngan bağlanma stilini farklı kılan adından anlaşılacağı gibi bireyin sosyal davranışlarında tutarlılık eksikliğine işaret etmesidir.

Bağlanma uzmanlarının çoğu, dengesiz bağlanma stilinin hem kaygılı hem de kaçıngan şekilleri içermesi nedeniyle üç güvensiz bağlanma stili arasında tedavi edilmesi en zor olanı olduğuna inanmaktadır.

Çocuklarda dengesiz bağlanmanın nedeni nedir?

Dengesiz bağlanma stilinin çocukluk çağı travması veya istismarının bir sonucu olduğuna inanılmaktadır. Algılanan korku, gelişiminin ana noktasıdır.

Bebeğin/çocuğun hayatta kalması sorumlulara bağlıdır. Çocuk bunu bilinçaltında bilir ve bakıcılarda güven arar. Güven kaynağı korku kaynağı haline geldiğinde sorun ortaya çıkar.

Eğer sorumlular, oldukça zıt, tutarsız ve öngörülemeyen davranışlar sergilerlerse, çocuk kendi güvenliğinden korkmaya başlayabilir.

Çocuk ne bekleyeceğini bilemez. Ayrıca sorumlunun ihtiyaçlarını ne zaman karşılayacağını da bilemez.

Korkunun bir başka nedeni de bağlanma figürünün dahil olduğu travmatik bir deneyime sahip olmak veya buna tanık olmaktır.

Örneğin, Sorumlunun çocuğu istismar etmesi (sözlü, fiziksel veya cinsel) veya çocuğun sorumlunun birini istismar etmesine tanık olması.

İki türlü de çocuk ebeveynine güvenini kaybeder. Çocuk, ebeveynine fiziksel ve duygusal anlamda güvenemeyeceğini fark eder.

Bir güven kaynağı olması gereken ebeveynler sadece güvenilmez olmakla kalmaz, aynı zamanda korkuya da neden olurlar.

Dengesiz bağlanma stiline sahip çocuklar, sonrasında ne olacağını asla bilemedikleri için bakıcılarının davranışlarına gerçek anlamda uyum sağlayamazlar. Bu tür çocuklar, bakıcılara karşı davranışlarında tutarlılıktan yoksundurlar: yakınlık isteyebilirler, ancak aynı zamanda korku nedeniyle bakıcıların yakınlığını reddederler ve kendilerine mesafe koyarlar.

Dengesiz Yetişkinlerin İlişkileri Nasıldır?

İlişkilerde dengesiz bağlanma stiline sahip yetişkinler istikrarlı bir yaklaşım gösteremezler. Bir yandan ait olmak, Sevmek ve sevilmek istiyorlarken

Öte yandan gardlarını indirmekten de korkarlar. En yakınındaki kişilerin kendilerine zarar vereceğine dair güçlü bir korku taşırlar.

Dengesiz bağlanma stiline sahip yetişkinler, kaçıngan bağlanma stiline sahip bireylere benzer şekilde yakınlıktan korkar ve yakınlıktan kaçınırlar. Dengesiz yetişkinlerin temel farkı, onların ilişki istemesidir.

Bu yetişkinler reddedilmenin, hayal kırıklığının ve acının muhakkak geleceğini düşünürler ve gelmesini beklerler. Onların algısına göre bu kaçınılmazdır.

Duygusal yakınlığı redetmez, ondan korkarlar. Dengesiz bağlanma stiline sahip yetişkinler bağlanılan kişiyi (Eskiden ebeveynler şimdi partnerler) öngörülemez olarak görmeye devam ederler.

Partnerlerinin onları olduğu gibi seveceğine ve destekleyeceğine inanmakta güçlük çekerler. Bu yetişkinler reddedilmenin, hayal kırıklığının ve acının muhakkak geleceğini düşünürler ve gelmesini beklerler. Onların algısına göre bu kaçınılmazdır.

Bu düşünce yapısı kendine zarar verme halini alabilir ve Dengesiz kişinin ilişkiyi erkenden bitirmesiyle sonuçlanabilir.

Bu aynı zamanda “kendini gerçekleştiren kehanet” halini de alabilir. Yani Dengesiz yetişkin, partneri tarafından reddedileceğini bekler ve tahmin eder. Böyle belirtiler olmasa bile beklentilerin karşılanmasına (ilişkinin sona ermesine) yol açacak şekilde davranmaya başlar.

Dengesiz bağlanma stiline sahip bir bireyin korku uyandıran partnerleri seçmesi de kendini gerçekleştiren bir kehanettir. Böylece her halükârda diğer insanlara (duygusal veya fiziksel olarak) güvenemeyeceklerine dair algılarını doğrulamış olurlar.

Dengesiz yetişkinler hem kendilerine hem de başkalarına karşı olumsuz bir bakış açısına sahip olma eğilimindedir.

Bu insanların madde bağımlılığı, suça eğilimli/saldırgan davranışlar ve kendi çocuklarına yönelik istismar gibi zihinsel sağlık sorunları geliştirme riski daha yüksektir.

Araştırmalar ayrıca yetişkinlerdeki Dengesiz bağlanma şekili ile borderline kişilik bozukluğu arasında bir bağlantı olduğunu da gösteriyor.

Dengesiz Bağlanma Stili Değiştirilebilir mi?

Dengesiz bağlanma stiliyle yaşamak kolay değildir.

Kurallarını anlamadığınız bir oyunu oynamaya çalıştığınızı düşünün. Başkalarıyla oynamak istiyorsunuz ama kimse size nasıl yapılacağını öğretmemiş. Sıra size geldiğinde hamlenizi yaparsınız ama sonrasında ne bekleyeceğinizi asla bilemezsiniz. Nedenini bilmeden kaybetmeye devam edersiniz.

Neyse ki iyileşmenin bazı yolları var. Bunu kendiniz için, sevdikleriniz için ve en sonunda çocuklarınız için yapmanız gerek.

Dengesiz bir bağlanma stili, sosyal etkileşimler ve yakınlık söz konusu olduğunda çok fazla sıkıntıya ve kafa karışıklığına neden olabilir. İlişkilerinize zarar verebilir ve hayatınızda gerçekten istediğiniz birini kaybetmenize yol açabilir.

Bu bağlanma stiline sahip birinin etrafında veyahut yanında olmak zordur. Bu kişinin öngörülemezliği, şüphesi ve güven eksikliği kırıcı ve korkutucu olabilir.

Dengesiz bağlanma stiline sahip bir ebeveynin çocuk yetiştirmesi, çocuğun duygusal gelişiminin temel belirleyicilerinden biridir.

Dolayısıyla, eğer bir ebeveyn olarak çözümlenmemiş bir travmanız veya kaybınız varsa, muhtemelen Dengesiz bağlanma stiline sahip bir çocuk yetiştiriyorsunuz.

Yetişkinlerde Dengesiz bağlanma şekili nasıl tedavi edilir?

Bu bağlanma stiline sahip kişilerin en önemli sorunlarından biri güvendikleri birinin kendilerine zarar vermesinden korkmalarıdır. En kolay çözüm? Kimseye güvenme. Ancak bu çok yaratıcı ve verimli bir çözüm değildir.

Sadece yakınlıktan kaçınmak travmayı veya acı veren çocukluk deneyimlerini iyileştirmez. Güvenli ilişkiler kurmayı öğrenmek için önce insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz.

Bu kulağa kolay geliyor ancak dengesiz bağlanma stiline sahip yetişkinler için bu oldukça zorlayıcı olabilir. Bu nedenle, Kendinizi zorlamadan, kolaydan zora doğru ilermek en doğrusudur..

İyileşmeye başlamanın bir yolu bir psikoterapistle çalışmaktır. Terapist güvenebileceğiniz bir kişidir çünkü size açılmanız için yargılamayan, kabul eden, sakin ve öngörülebilir bir alan sunar.

Deneyimlerinizi, duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı güvenli bir ortamda ifade edebilir ve anlamlandırabilirsiniz.

Göz önünde bulundurabileceğiniz başka bir seçenek de kendi başınıza iyileşmeye çalışmaktır. Bu da umut verici bir yaklaşım olabilir çünkü sınırlarınızı çok fazla zorlamaz. Bir yabancıya hemen güvenmeyi gerektirmez.

(150 sayfa – PDF & EPUB)
(Shopier sepetinde 138 TL ve üzerinde %30 indirim var.)