İntihar çözümü bölüm 1 – Erkek olmaktan utanç duymamak

Modern erkek intihara meyilli.

Erkeklerin kadınlara göre dört kat daha fazla intihar ettiğini biliyor musunuz?

Bu durum bazı soruların sorulmasını gerektiriyor : Bu rezil noktaya nasıl geldik? Erkeklerin bu intihar eğilimlerini besleyen sosyal faktörler nelerdir? Ve en önemlisi bu rahatsız edici trendi tersine çevirmek için ne yapılmalı?

Aramızdaki feministler suçu benim ve Hunter gibi diğer erkeklere hayatlarının sorumluluğunu ellerine alıp ailelerinde ve toplumda hakettikleri rolü, maskülenitelerini özgür burakarak geri almalarını söyleyen erkeklerin üzerine atmak konusunda oldukça hızlılar.

İntihar kabul edilemez, bencil bir zayıflık gösterisi ama bazılarının duyguları incinecek diye doğruyu konuşmamak da öyle.

Bu nedenle hiç sakınmadan söyleyeceğim : erkek, kendi yaşamındaki problemlerin hem kaynağı hem de çözümüdür.

Peki erkekler yaşamlarının sorumluluğunu ellerine almaları gerektiği söylenir söylenmez kendi hayatlarına son vermeye koşacak kadar yumuşaklaştılar mı?

Sanmıyorum. Bence olay erkeklere gerçeğin söylenmemesinin kaçınılmaz sonucu.

Bizim sürekli konuştuğumuz kişisel sorumluluk erkek intiharı salgınında önemli bir katkı sağlayıcı olamaz. Bizim mesajımız zaten neredeyse duyulmamış bir şey. Erkeklere kendi hayatlarının sorumluluğunu ellerine almalarını söyleyen her Craig James ve Hunter Drew’e karşı, onlara hayatlarını değiştirmek konusunda hiçbir etkileri olmadığını anlatan binlerce kişi var. Erkeklere anlatılan, hayatlarındaki hoşnutsuzlukların hepsinin başkalarının ya da başka şeylerin suçu olduğu.

Yeterince para kazanmıyor musun? Sen tepe 1%’in diğerlerine kırıntıdan başka bir şey bırakmadığı, açgözlü kapitalist toplumun kurbanısın.

Şişman, güçsüz ve tipsiz misin? Olay genetik. 5,000 kalorilik fast food’un ve kolanın bununla zerre alakası yok.

Seninle çıkacak çekici bir hatun bulamıyor musun? Sebebi tabii ki toplumun kadınları güçlü, fit, sağlıklı ideal erkekler – senin olmadığın her şey olan erkekler – peşinde koşacak şekilde programlaması.

Günümüz toplumunun bariz eğilimlerinden biri, bireylere mağduru oynamalarını ve hayatında yolunda gitmeyen şeylerin kendi sorumluluğu olabileceği fikrinden uzak durmayı öğretmesidir.

Erkeklere doğumlarından itibaren bir sürü yalan söyleniyor. Onlar da sonunda ne olduklarına ve hayatlarının nasıl olacağına karar verecek bu yalanları içselleştiriyorlar. Fakat kendilerine öğretilmeyen şu ki gerçekliği inkar ederek yaşamak çok yıkıcı sonuçlar doğurur.

Kişisel sorumluluktan azad edici fikirlerin toplumu erkekleri doğal maskülenliklerinden uzaklaştırıyor ve onların liderlik etme, hata yapıp öğrenme ve daha iyiyi arama dürtülerini köreltiyor. Onları daha iyi günlerin geleceğine olan inancın az olduğu, amaçsızlık ve özyıkım dolu bir yola sürüklüyor.

Erkeklerin kendi hayatlarına son vermelerinde bizim gibi adamların rolü olduğu fikrini reddediyorum. Tam tersine, çözümün bizim gibi adamlarda olduğuna ve bunu bencilce kendimize saklamamamız gerektiğine inanıyorum.

Kısacası, kendini kayıp, amaçsız, depresyonda ve intihara meyilli hisseden biraderlerime sesleniyorum : kendinizi hırpalamayın.

Otantik maskülanitenizi ortaya sürerek hayatınızı doyumlu yaşama zamanınız sonunda geldi. Ve bu, sırf erkek olduğunuz için duymanız gerektiği söylenen utançtan kurtulmakla başlar.

Erkeklere konuşmayı öğrendikleri zamandan itibaren söylenen şu : cüretkar, iddialı, atılgan, rekabetçi olmak ya da tamamen gerekli olduğu zamanlarda bile şiddete başvurmak, hem kendileri hem de toplum için zehirli bir davranış.

Erkekler kendilerini sadece yaşayan Y – kromozomu taşıyıcıları pozisyonuna atan bu “utancın” gölgesinde yaşıyorlar. Genç ve hassas beyinler, yalanlar “gerçeğe” dönüşene kadar yalanla dövülüyorlar. Algılanan, gerçekliğe dönüşüyor.

Ve sonunda elimizde hiç görülmemiş oranda cinsel disforiden müzdarip erkek var. Sözde ADHD teşhisi konup maskülen enerjileri ilaçla uyuşturulan erkek çocuklar var. Bacaklarının arasında vajina olan insanlarca yayılan yalanlara karşı çıkınca kadın düşmanı ve mansplainin ile yaftalanan genç erkekler var.

Dahası, bir erkek bir kadına her tecavüz ettiğinde, her katliamda, her erke şiddetinde, erkek olmaktan dolayı grupça suçlu oldukları söylenen yetişkin erkekler var. Biliyorsunuz şu toksik maskülenite boku.

Erkeklere onları kendileri yapan her şeyin toksik maskülanite olduğu söylenip duruyor. Sonuçta elimizde hiç beceremeyecek olsalar da kendi maskülenitelerini kazıyıp atmak için fazla mesai harcayan erkekler kalıyor. Ama bunu denemenin bile maliyeti çok yüksek.

Günümüzde erkekler intihara meyilli, nasıl olmasınlar?

Ama sebep erkeklerin maskülenitelerini özgürce ifade edebilmeleri değil. Tam tersine, masküleniteleri onu söndürmeye yeminli bir toplum tarafından bastırıldığı için intihara meyilliler.

Erkekler zayıf, ürkek ve iğdiş edici paraziti yok etmeleri için derinlerden bağırıp yalvaran ruhlarına rağmen etraflarındaki dünyaya meydan okumaktan korkan tavşanlar.

Bize söylenenin aksine çözüm, erkekleri daha güçlü yapmakta, onları daha da iğdiş etmekte değil.

Erkek olarak doğmaktan utanç duyuyorsanız, utancın sizin dünya ile etkileşiminizi, diğerleri eğer maskünitemi özgürce açığa vurursam ne der korkusu ile bastırmasına izin veriyorsanız, bugün burada buna bir son vermeniz gerekiyor.

Cüretkar ve açık seçik bir şekilde konuşmanın, disiplinli bir hayatı yaşamanın, vücudunuzu maskülen enerjinizi ortaya çıkaracak şekilde eğitmenizin zamanı geldi. Ve bu arada eğlencenize bakmayı da unutmayın tabii ki.

Moloz yığını içinden gülümsemeye başlamanızın zamanı geldi. Korku ve korkaklık yerine, belirsizlik karşısında, güçlük karşısında, maskülenitenizi düşmanlaştıranlar karşısında cesaret ve irrasyonel kendine güven gösterme vaktiniz geldi.  Sizin maskülen doğanızı 100% ortaya çıkarmanız konusunda sizi utandırmaya çalışanların tepesine binme ve bunun için asla özür dilememe zamanı geldi.

Erkek olarak doğmuş olmakta utanacağınız hiçbir şey yok. Aslında bizim erkek olmanın değerini alaşağı etmeye çalışma cürreti gösteren bu korkak ve özgüvensiz linç sürüsünü utandırmamız lazım.

Erkeklerin başkalarının kendileri hakkında söylediği yalanlar gibi anlamsız şeyler yüzünden kendilerini öldürmeleri beni sinirlendiriyor. Ama bugün durum maalesef bu.

Başkalarının düşüncelerinin hayatınızı istediğiniz gibi, kendi koyduğunuz standartlara göre yaşamanıza engel olmasına asla izin vermeyin.

Başkalarının sizin hakkınızdaki düşünceleri veya sizden beklentileri yüzünden kendi hayatınıza son vermek, zihinsel köleliğin en yüksek seviyesidir. Bir erkek olarak nasıl yaşayacağınıza dair beklentilerin tek kaynağı siz olmalısınız. Bu sizden başka kimsenin sorumluluğu değil.

Ya kendi kişisel inançlarınıza göre yaşarsınız ya da maskülenitenizi çöpe atıp başkalarının beklentilerini tatmin etmek üzere yaşatan bir piyon olarak.

İkinci bölümün konusu bu olacak. Ama ikinci bölüme kadar, özür dilemeden maskülenitenizi ortaya çıkarmaya, kalıbınızı kırmaya sizi sırf erkek olduğunuz için tepeden bakmaya çalışan aptallarla dalga geçmeye başlayın.

Çeviri : The suicide solution Part 1 : Shunning the shame of being a man

Oğlan çocuklarından soya oğlanlara

Modern erkeğe ne olduğunu burada tekrar yazmam gereksiz. Eğer bu blogu takip ediyorsanız benliğin bastırılması, maskülen tüm destek ağlarının yok edilmesi ve erkeklerin dövüle dövüle hastalıklı hayatlara hapsolması konusunu biliyorsunuz.

Fiziksel ve ruhsal olarak çektiği acılardan kurtulmaları konusunda genellikle erkeklere reçete sunmaya odaklanıyoruz. Bir erkeğe gerçek doğasını ortaya koymasını, karşı cinsi daha iyi anlamayı, zihnini, vücudunu ve ruhunu yeniden kontrol altına alması için gerekli kaynakları öğretiyoruz.

Peki ya oğlan çocukları?

Doğumundan itibaren maskülenitesinden utanan ve sürekli dilenen budala babasını izlemekte olan genç erkek ne olacak?

Fişten yeni çekilen erkeklerin erkek çocuklarını da maskülen ifadenin pek yürünmemiş yolunda yanına almasını sağlamak için ne yapıyoruz?

Bu zavallı çocuklar, babalarının her hareketini izlediler. 5 – 6 yaşına kadar bu çocuklar sizi, babalarını, sarsılmaz birer idol varsayarak izlerler. Siz onlar için yenilmez ve gerçek kahramanlarsınız, Zeus’un vücut bulmuş halisiniz.

Peki sonra?

1. Sizi sürekli TV başında kanepede yatarken görüyorlar.
2. Sizi kenarda, takımlarına hiç koçluk etmeden öyle seyredirken görüyorlar.
3. Süpermen vücuduna sahip olmadığınızı görüyorlar.
4. Yere oturup ya da dışarı çıkıp onunla oynamak yerine “git oyna” dediğinize şahit oluyorlar.
5. Sürekli telefonunuzla meşgul olduğunuzu görüyorlar.
6. Sürekli tıkındığınızı görüyorlar.
7. Kendi duruşunuzu savunmak yerine duvarın ardına çekilip teslim olduğunuzu görüyorlar.
8. Kendinizi uyuşturmak için sürekli alkol aldığınızı görüyorlar.
9. Sizi telefondan TV’ye, TV’den tablete ve sonra ordan yine telefona, kendinizi gerçek dünyaya hiç koymadan sürekli zihninizi uyuştururken izliyorlar.
10. Herşeyi izliyorlar ve sizin ortaya koyduğunuz örneği takip edecekler, ağzınızdan çıkan tavsiyeleri değil.

Bu oğlan çocukları onları tuttuğunu koparan, güçlü yaratıklar yapmak üzere tasarlanmış bir yazılım ile doğdular. Onları güçlü, hızlı, cinsel olarak çekici ve neşe dolu bir hayatı yaşayan bireyler yapabilecek bir yazılım ile.

O yazılım silindi gitti.

O yazılım, kendi öz babaları tarafından silindi gitti.

Siz, babalar, kendi eksikliğinizden kalan boşluğu, toplumun girip doldurmasına izin verdiniz.

Kendi çocuğunuza eğitim vermek için zaman ayırmak yerine, okul sisteminin onların eğitiminden tamamen sorumlu olmasına izin verdiniz.

Modern yaşamın rahatlığını, kendi çocuğunuzdan daha fazla sevdiğinize karar verdiniz.

Bir bir argüman değil, bir gerçek.

Eğer çocuğunuzu seviyor olsa idiniz şunları yapardınız :

  • Aşırı kilo almaya başladığını gördüğünüzde müdahale ederdiniz.
  • Önlenebilir sağlık sorunlarından, zayıflıktan ve özgüven eksikliğinden müzdarip olduğunu gördüğünüzde insiyatifi elinize alır ve onu harekete geçmeye zorlardınız.
  • Efendi çocuk tuzağına düşmemesi için onu kanatlarınız altına alır ve kadınlar konusunda öğrenmesi gerekenleri öğretirdiniz.
  • Oğlunuzun toplumun geri kalan zayıf kitlesi gibi bastıracağına maskülenitesini doğal olarak ifade etmesini sağlamak için onun yanında olurdunuz.

Bunların hiçbirini yapmadınız, zira siktiğimin rahatınız yerinde idi.

Bu nedenle günümüz erkekleri, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak zayıflar.

Durumları üzücü zira doğal dürtüleri ve gerçek benlikleri zihinlerinin derinliklerinden çığlık atıp duruyor. Gerçek bir erkek gibi açığa çıkmak için, masum olduğunu bilen ama mühebbet hücre hapsi almış biri gibi yalvarıp iknaya çalışıyor.

Bu oğlanlar güçlü, fit ve irrasyonel şekilde kendine güvenli olmaları gerektiğini biliyorlar ama öyle değiller ve neden öyle olmadıkları konusunda en ufak bir bilgileri yok.

Bir aslanı doğuştan köpekmiş gibi yetiştirin, birgün suratınızı parçalar.

Neden?

Çünkü aslan aslandır.

Oğullarımızın içinde aslan yürekleri var ama bu hayvanı ortaya çıkarmak biz babalara bağlı. Doğalarını bastırırsanız, bu güç  başka bir yerden vahşice patlar. Bunlar içtiklerinde kavgaya tutuşmak isteyen, ilişkilerinde dominant olmak yerine şiddete ve zorbalığa başvuran erkeklerdir.

Peki bir çözüm var mı?

Evet bu duruma sadece tek bir çözüm var ve bu da maküleniteyi açığa çıkarmak. Burada da babalara büyük iş düşüyor.

Klişe olacak ama gerçek şu : siz onların tek umudusunuz.

Çocuklarınız sizin örneğinizi takip edecekler, sizin tavsiyelerinizi değil. Ve çocuklarınız sizin kabul ettiğiniz standartlara yükselecekler, beklediğiniz değil.

Kendinizi düzeltin önce, onlar sizi takip edecekler.

Önce kendiniz için çıtayı yüksek tutun ve en ağır yükü sizin en önce kaldırıp en son sizin yere koymanızdan kimsenin şikayetçi olmadığını izleyin.

Siz onların liderisiniz.

Siz bu genç erkekleri pişmanlık, sefalet, depresyon ve kaygı dolu hayatlar yaşamaktan kurtarabilecek tek varlıksınız.

Kadınların oğullarımıza nasıl birer erkek olmaları gerektiğini söylemelerine asla izin vermeyin. Eğitim sisteminin, toplumun ve medyanın çocuklarınızın kafalarını doldurmalarına izin vermeyin.  Siz onların babasısınız ve bu eşiniz ile yanyana yapmanız üzere sizin işiniz.

Genç nesillerin zayıflıkları ile dalga geçmeye bayılıyoruz ama onların zayıflıkları bizim zayıf liderliğimizin direkt sonucu.

Fişten çekilip kendinizi bok çukurundan çıkmaya adadığınızda, sizi yıllardır izlemekte olan o gözleri unutmayın. Onlara Hunter ya da Craig yardım etmeyecek, o rolü siz oynayacaksınız.

Gelecekte ümit var arkadaşlar.

Hayata dair pozitif bakışım yüzünden sürekli alay ediliyorum ama ben böyleyim ve hep böyle olacağım.

Umuda inanıyorum.

Size inanıyorum.

Maskülenitenin hayatta kalacağına ve bunun sizin gece – gündüz ortaya koymaya istekli olduğunuz çabaya bağlı olduğuna inanıyorum. Bildiğimiz anlamda batı toplumunu, toplumdaki fişten çekilmeyi seçen aile babaların kurtaracağına inanıyorum.

Bunu okurken öfke ve pişmanlık hissedebilirsiniz. Bırakın bunu, geçmiş geçti gitti.

Sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi bu zorlukların üstesinden gelmenize, oğullarınızı yanınıza alıp harekete geçmenize yardım edecek.

Hadi hep beraber “Büyük Soya”yı alaşağı edelim ve oğullarımız ile onların oğullarını kurtaralım.

Çeviri : From Boy to Soy

Saha raporu – Biten uzak mesafe ilişkisinin ardından

Dün hayatımdaki ilk uzak mesafeli ilişkiyi sonlandırdım. Bence sonlandırmakta biraz geç kaldım ama zararın neresinden dönersem kardır diyorum. Bu ilişkinin içindeyken kırmızı hap öğretilerine genel hatlarıyla hâkim olduğum için daha sağlıklı gözlem yapabildiğimi düşünüyorum.

Kızı özetlemem gerekirse tam olarak benim kontrolümde olan, hatta neredeyse bir dediğimi iki etmeyen, kavgasız gürültüsüz ve progresif diyebileceğimiz (dil öğrenmek için türlü yollar deneyen, yanıma gelmek için uçak bileti alması gerekiyordu, bunun için garsonluk yapan, derslerine düzenli çalışan ve sağda solda sürtmeyen) bir kızdı. Hatta tanıştırdığım arkadaşlarım bana sürekli “bu kıza ne yaptın? Ne desen yapacakmış gibi duruyor” tarzı cümleler kuruyorlardı. 3. şahıslardan da bu tarz yorumlar alınca benim de içim iyice rahat ediyordu.(Sanırım ben de burada kendime bir konfor alanı oluşturdum. Güzel bir yüzü ve fiziği, uysal ve feminen tavırları olan ve gece hayatı olmayan Avrupalı bir kızla birliktelikten başka nasıl bir birliktelik isteyebilirdim ki, değil mi?) Aramızda mesafeler varken de sürekli mesaj atıyor, ben sormadan günlerini raporluyor ve en kötü üç günde bir arıyordu.

Şimdi buraya kadar herhangi bir problem yoktu anlayacağınız üzere. Problemler biz eylül sonu tatile gitmeden önce takındığı soğuk tavırlarla başladı. Bu soğukluğunu zaten bir hafta sonra görüşeceğimiz için görmezden geldim ve ciddiye almadım. Tatile gittiğimizde(herkes kendi parasını kendisi ödüyor bu arada, beni yolduğu falan da yoktu) ilk iki gün soğuk davrandıktan sonra benim de çok ilgilenmemem ve düzgün davranmadığı takdirde böyle devam edeceğini söylemem (burada konuşmak bir hata olabilir) neticesinde tekrar eski hale gelmesi; hatta daha da fazla bağlılık göstermesi kafamı iyice kurcalamıştı. Tatilden dönüşte daha da sık araması, sürekli mesaj atması (burada 3e 2’den 5’e 2’ye çıktı ilgi boyutu) derken takribi 10 gün önce son görüşmemizi yaptık. İlginç bir şekilde o günden sonra hiçbir şey olmasa bile bir şeylerin ters gittiğini hissettim ama pek de kurcalamadım, yine tribal bir döneme girmiştir dedim.

Sonrasında bir kere aradım ve geri dönüş olmayınca ertesi gün sıkıntının ne olduğunu sordum ve klasik bir “her şey yolunda, sadece biraz tuhaf hissediyorum” temalı bir cevap aldım. Verdiği cevaptan her şeyin sıkıntıda olduğu açıktı. Cevap vermeyip birkaç gün bekledim ve dün başka bir durumu anlattığım bir mesaj attım ve gerekirse ilişkiyi bitirmek için pozisyon aldım.”Ok” mesajı aldıktan sonra “söyle bakalım sorun ne” dedim. Cevap vermediğini görünce hiçbir şey demeden instagramdan silip engelledim. Hayatımda olmak istemiyorduysa yardımcı olayım dedim bir nevi.

Kırmızı hapı okuyan ve yer yer özümseyebildiğini düşünen biri olarak bir de özeleştiri yapmamda fayda var diye düşünüyorum.

Öncelikle kırmızı hapın düzenli ilişkiye karşı olduğuna inanmıyorum. Kırmızı hapın bize “bak kardeşim, yaşadığın dünya böyle, aklını başına al ve kendini hayatının merkezine koyarak yükselmeye bak. Kadınlar da doğaları gereği böyle canlılar, bunları göz önünde bulundur. Ve herkesin(sadece kadınların değil) ne dediğine değil ne yaptığına bak.” Dediğini düşünüyorum.

Gördüğüm kadarıyla benim hatam sahip olduğum havayı ve gizemi kaybetmeye başlamam ve ilişkinin kontrolüm dışına çıkmaya başladığını görüp panik olmam (aramızda fiziki bir mesafe varken kontrol etmem zaten çok zordu). Bir kere sıkıntı çıkması tamamdı, çözüp olumlu geri dönüşü sağlamıştım. İkincisiyse bunun kronikleştiğini işaret ediyordu ve artık yavaş yavaş rütbesini düşürmesine vesile olmuştu ancak bir yandan da “siktir et git üstüne ve kurtul” kafasındaydım. Bu düşünce yapısı içinde olmak da hatalıydı sanırım. Ama olan oldu, ben de kendime birisinin bu derece saygısız davranmasını karşılıksız bırakamazdım ve verebileceğim en iyi karşılığı vererek hayatımdan çıkardım.

Ayrıca önümüzdeki ay ziyaretime gelmek için biletini almıştı. Durumu düzeltmek için bekleyebilirdim, zira yanımda olduğu zamanki rahatlığını ve mutluluğunu görebiliyordum. (Bununla alakalı gözlemimi daha kısa bir yazıda anlatacağım) Ancak bir durum iki kere gerçekleştiyse bunun düzelmesi için her seferinde çaba harcamayı, ya da böyle bir durumda olmayı, kendimden yemek olarak gördüm ve bitirdim. Bu süreçte kendimi yer yer kötü hissettim ama asla melankoliye kapılıp kendimi dışarıya kapatmak, işlerimi ertelemek/yarım yamalak yapmak ya da sporu aksatmak gibi bana zararı olacak saçma sapan şeyler yapmadım. Kırmızı hapın aynı zamanda bizi “kötü hissetmemeye” programlamadığını, tersine bizim de duygularımız olduğunu, onlarla barışık olmamız ve kaçmamamız gerektiğini ama bu duyguların geçici olduğunu, asla onların akışında gitmememiz gerektiğini ve kontrolü katiyen bırakmamız gerektiğini söylediğini düşünüyorum.

Yaşadığım olay ve sahip olduğum gözlem kabaca bu şekilde. Tabii ki olaya birinci dereceden şahit olmadığınız için detaylı bir yorum yapamayacaksınız ama ufak detaylar dışında bütün ilişkiler birbirine benzer sonuçta.

Hikâyemden diğer arkadaşların da faydalanabileceğini ve faydalı yorumlar yapabileceğinizi düşündüğüm için size göndermeyi düşündüm. Yorumlarınızı takip edeceğim.

Görüşmek üzere.

Konuk yazar : Sontecrübemüzerine

3 iş kuralı

Kendini dün ne olduğunla karşılaştır, bugünkü başkaları ile değil yazısında azar azar daha iyiye gitmekten bahsetmiştik. Bugün bunun pratik uygulamalarından birinden bahsedeceğim : 3 iş kuralı. Bu kuralı ben kendim de iş yaşamımda uyguluyorum o nedenle hakkında bir iki laf edecek kadar tecrübem de var.

3 iş kuralı (Rule of 3) aslında üretkenlik alanından bir kavram. J.D. Meier’in Getting Results in Agile Way kitabından. Hedef planlamayı çok basite indirgeyen bu kuralın uygulaması da basit :

  • Bugün bitmeden başarmak istediğin 3 şeyi günün başında yaz.
  • Bu hafta bitmeden başarmak istediğin 3 şeyi haftanın başında yaz.
  • Bu ay bitmeden başarmak istediğin 3 şeyi ayın başında yaz.
  • Bu yıl bitmeden başarmak istediğin 3 şeyi yılın başında yaz.

Pratikte ise gün başında başarmak istediğin sadece 3 şey olmuyor tabii. Öncelikle bitirmek istediğiniz şeyleri hiç ayırt etmeden yazma alışkanlığı edinin. Bu günümüzde basit bir To-Do uygulaması ile çok kolay. Bir işin kafanızdan yazıya dökülmemesi halinde o iş arka planda zihin enerjinizi yiyor.

Kaydettiğiniz ise sonuç olsun, yapılacak şey değil. Örneğin “Mehmet Beyi ara” diye kaydetmeyin. “Mehmet Bey’den faturanın ne zaman geleceğini öğren” diye kaydedin.

Bir kez tüm işleri kaydetme alışkanlığı edindiğinizde yapacağınız yanlış ise her şeyi yapmaya çalışmak. Bunun yerine listeden en önemli ve faydalı 3 işi seçiyorsunuz ve yapıyorsunuz. Başlangıçta elinizde büyük bir liste olacak tabii ve günde 3 iş bitirmek listeyi hemen eritmeyecek. Hatta listeye günde 5 şey giriyorsa liste şişebilir bile. 3ten şaşmamaya çalışın. Zira bir süre sonra düzenli ve azar azar yapmak listeyi eritiyor. Ama illa arttıracağım diyorsanız 4 ya da 5 kuralı uygulayabilirsiniz. Önemli olan sayının az olması ve sabit olması (azar azar ama hergün).

Dönem başı belirlediğiniz 3 başarıya sadık kalmaya çalışın ama eğer daha önemli bir şey çıkarsa onu listeye koyup bir şeyi çıkarmaktan çekinmeyin.

Pareto Prensibi

3 iş kuralı günde sadece 3 iş yapacaksınız anlamına gelmez. Verimlilik açısından 3 işi kesin yapacaksınız anlamına gelir. Vaktiniz varsa diğerlerini de yapabilirsiniz ama bu 3 işi kesin yaparsınız ama diğerlerini yapmayabilirsiniz. Kural Pareto prensibi ile de alakalı.

Pareto prensibine göre yapacağınız işlerin 20%si, üretilen değerin 80%ini üretiyor. Benim okuduğum ve kendi tecrübe ettiğim ise yapılacak işlerin 3’ü değerin 90%ını üretiyor. Benim kendi açımdan günde başarmam gerekenler 8 – 12 ayrı işe bölünebiliyor ve ortalamasına 10 dersek bunların 30%si (3 iş) değerin 90%ını üretiyor. Diğer 7 işi ertelemem çok büyük kayıp değil iken 3 işi ertelemem problem oluyor.

Yine gözlemlediğim bir  şey ise toplantılarda sadece bu 3lülerin sonuçlarının hesabını vermem gerektiği. Patronlar bütün yaptıklarımı takip edemiyorlar ve genelde zaten en tepe 30%un hesabını bekliyorlar.

3 iş kuralı uzun yapılacak işler listesinin bunalımını da alan bir şey. Listeye baktığınızda ne kadar uzun olursa olsun siz sadece 3ünü yapacağınız için gereksiz strese girmiyorsunuz.

Hangi 3?

Yapmanız gereken işlerden 3ünü seçme yöntemi basit. Tüm yapacaklar listenize bakın ve bugün yapabileceklerinizi ayırın. Bu listeden şu soruya cevap 3 iş seçin :

Bunlardan hangi 3ünü bugün yaparsam, gün sonunda iyi bir gün geçirdim derim?

Bu soruya cevap 3 tane işi alın. Tabii ki hatalı seçim yapacaksınız ama bir sürü de doğru seçim yapacaksınız ve doğru seçimleriniz azar azar birikecek. Eğer yukarıdaki soruyu hafta, ay ve yıl (ben çeyrek olarak da yapıyorum) bazında da sorarsanız, uzun yapılacak işler listesinin stresi ile uğraşmadan azar azar ama katlanarak gelişirsiniz.

Kendini dün ne olduğunla karşılaştır, bugünkü başkaları ile değil.

Jordan Peterson’un 12 Rules for Life kitabının en faydalı bölümlerinden biri Kural 4 : Kendini dün ne olduğunla karşılaştır, bugünkü başkaları ile değil.

Bu özellikle Türkiye’de çoğunlukta olan kendini başkaları ile karşılaştırıp sonra da kadere lanet okuyup oldukları yerde sayan insanların dinlemesi gereken bir öğüt.

Kendini bugünkü başkaları ile karşılaştırmaktan pratik bir yarar elde etmeniz kolay değil. Zira kimse hayata aynı yerden başlamıyor ya da bugüne gelene kadar aynı yollardan geçmiyor. Her ne kadar Türkiye’de sanılanın aksine bu adamların sayısı çok çok az olsa da bazıları sizden çok çok daha avantajlı doğuyor, hayat boyu onlara yetişme şansınız çok zor. Bu durum her ne kadar az sayıda insanda pozitif bir hırs oluştursa da büyük çoğunlukta kendini oldukları yere çivileyen bir öfke ve kin olarak gösteriyor. Öte yandan kendinizi sizden çok çok geride başlamış ve hala geride olanlarla karşılaştırmak da sahte bir başarmışlık duygusu yaratıp yerinizde saymanıza neden olabilir.

Kendinizi başkaları ile karşılaştırmanızın bir zararı da oyunu sıfır toplamlı görmenizdir. Birinin kazanması için diğer(ler)inin kaybetmesi lazımdır oyunu. Oysa günümüz dünyası son 200 yıldır oyunun bu olmadığını anlayanlar sayesinde hemen herkesin toprak köylüsü olduğu bir ortamdan bugüne geldi.

Kendinizi dünkü sizle karşılaştırmanız naif ve faydasız görünebilir ama çoğu insanın bunu yapmama ve bundan çeşitli sebeplerle kaçma nedeni tam tersidir : kendini dünkü senle karşılaştırıp hergün azar azar daha iyileştirmek, senden daha iyilere bakıp lanet okumaktan ya da büyük adımlar peşinde koşmaktan çok daha zordur.

Evet, kendinizi dünkü sizle karşılaştırmanız zordur ama pratiktir. Zira size basit bir uygulama listesi ortaya koyar :

1 – Şu an yapmakta olduğun ama yapmaman gerektiğini bildiğin şeyler ile yapmadığın ama yapman gerektiğini bildiğin şeyler listesi çıkar (tamamen kendi kriterlerinle)

2 – Bu listedeki şeyleri yapmayarak / yaparak 5 yıl sonra olabileceğin iyi durumu gözünde canlandır. Aynı şekilde yapmaya / yapmamaya devam ederek içinde bulunacağın kötü durumu gözünde canlandır. Bu durumları kağıda dök.

3 – Her gece ya da her sabah bir 15 dakika kendine şu soruyu sor ve cevapları yaz : “yarın akşam / sabah bu soruyu sorma saatinde bugüne göre az da olsa daha iyi durumda olmak için neleri yapmam / yapmamam lazım.

Yukarıdaki listede ortaya çıkan yapmanız gereken ama yapmak istemediğiniz şeyler, muhtemelen en hızlı şekilde yapmanız gerekenlerdir. Bu konuda benim çok faydalı bulduğum bir alışkanlık, en yapmak istemediğim şeyleri kendime zorla ilk olarak yaptırmaktır.

Dünyanın en kuvvetli değişim gücü azar azar ama eklenerek meydana gelen değişimdir. Einstein’ın “dünyanın en büyük gücü” dediği bileşik faiz gibi çalışır. Kendinizi her sene bir önceki yıla göre 10% daha iyi duruma getirmek (ki bugüne kadar yan gelip yattı iseniz ilk yıllarda değişim 100%lere bile çıkabilir) sizi başlangıç durumundan çok daha öteye atacaktır.

Bu pratik oldukça basit adımlardan oluşsa da disiplin ve sabır gerektirdiği için çok zor. Özellikle de Türkiye gibi ikisinin de insanların kişiliğinde olmadığı ülkelerde. Bu zor yola girmek yerine kaynak dağılımı adil değil diye ağlamak daha kolay ki zaten herkesin yaptığı bunu sanki gerçekçilikmiş gibi dile getirmek.

Evet kaynak dağılımı eşit değil, hiç olmadı ve olmayacak da. Başından kaynak bolluğunda doğan adam seviyesine gelememe ihtimaliniz yüksek. Ama bu sizin kendinizi 5e katlamanızı anlamsız yapmaz.

Çöp toplayarak karnını doyuran adam muhtemelen hiçbir zaman üniversite okuyan yaşıtı ile aynı seviyeye gelemeyecek ama bu onun hergün biraz daha iyiye giderek bir fabrikada işe girmeye terfi etmesini anlamsız yapmaz. Daha önce tweetlemiştim :

2000 TL maaştan 6000 TL maaşa çıkmak için çalışıp başarabilecek iken “adam babasından 50000 TL harçlık alıyor ben 6000 TL kazanmışım neye yarar” diyen adam gerçekçi değil aptaldır. 6K ile 2K arasındaki fark öyle anlamsız falan değildir çünkü.

Örneğin lisede çalışıp ODTŬye girebilecek iken “çalışsam ne olur kaynak dağılımı adil değil ki” diyen ve saşma sapan bir üniversiteye giren adam gerçekçi değil aptaldır. Zira ODTU mezunu bir hayat ile tabela üniversitesi mezunu hayat aynı değildir.

Siz kendinizi dünkü sizle karşılaştırıp azar azar gelişirken, bu tip gerçekçi “kaynak dağılımı eşit değil, sömürü, dayın / paran yoksa boşa kasıyon” insanlar sizinle dalga geçecek ya da size öfke duyacaklar. Bu adamlara aldırmayın. Bunlar kaale alınacak insanlar değiller. Biliyorum Türkiye’de çoğunluk bunlar ama unutmayın öncelikli motivasyonları sizi boşa çabadan kurtarma nezaketi değil. Kendilerinin disiplin ve sabır gösterme kabiliyleri olmadığından hayat boyu yerlerinde sayacaklarını bilmelerinin öfkesi. Buna bir de yavaş yavaş gelişebilen ya da en azından bu yola girmeyi göze alan insanlara karşı duyulan kindar kıskançlık eklendiğinde, çevrenizden hemen atmanız gereken bir düşünce asalağı elde edersiniz. Böyle adamlar “ama hayat adil değil, ne yaparsan yap eğer kötü bir yerden başlarsan hiçsin” derken aslında şunu söylüyorlar : “ama hayat adil değil, ben ne yaparsam yapayım kötü bir yerden başladıysam hiçim“.  Kendi çaresizliklerini yansıtmaya çalışıyorlar. Sizin bu adamlarla laf dalaşına girme gereğiniz yok zira onların yapamaması sizin yapamayacağınız demek değil, sizin probleminiz değil.

Jordan Peterson’a göre bu teknik özellikle 30 veya 40 yaşının üstündekiler için faydalı :

“20 yaşındakiler kendilerini yine diğer 20 yaşındakilerle karşılaştırabilirler belki. Zira tüm 20 yaşındakiler hemen hemen aynı seviyededir. Ama 40 yaşındakiler ve hatta 30 yaşındakiler birbirlerinden oldukça farklı yerlerdedirler.

Şöyle meditasyon tipi bir pratik edinebilirsiniz : Sabah kalktığınızda ya da akşam yatmadan önce kendinize şunu söyleyin : günümü öyle düzenlemek istiyorum ki gün bittiğinde, hayatım günün başına göre az da olsa daha iyi bir düzende olsun. Sadece biraz daha iyi. Zira azar azar artışlı süreç çok çok etkilidir zira üstel meyveler verir. Bileşik faiz veren banka hesabı gibidir. Azar azar artma süreci zaman içinde katlanarak artmaya dönüşür.

Yani sabah kalktığınızda “hayatımda bugün düzene koyabileceğim şeyler var” diye düşünün. Bunlar genelde yapmak istemediğiniz şeyler. Şöyle devam edin “hayatımı biraz daha düzene sokmak için yapmam gereken ve yapmak isteyeceğim şeyler neler?” Kendinize sormanız lazım ve hatta hangi koşullarda yapacağınızın kendinizle pazarlığınızı yapmanız lazım. Kendinize dikte edemezsiniz, kendinizle pazarlık edebilirsiniz. Bunu yapınca mesela kendinize ödül verebilirsiniz. Bunların soru olması önemli, elinize kırbaç alıp kendinizi kırbaçlayamazsınız. Böyle yaparsanız kendinizin berbat bir efendi ve aynı zamanda berbat bir köle olduğunuzu anlayacaksınız.

Özellikle yeterince aşağılara bakarsanız daha iyi sonuçlar alırsınız. Carl Jung’un bir lafı vardır : “Modern insan Tanrı’yı göremiyor zira yeterince aşağıya bakmıyor.” Modern insan yeterli alçakgönüllülüğe sahip değil.

Ne istediğiniz hakkında düşünün. Etrafınızda neyin doğru olmadığına bakın. Etrafınızda doğru olmadığını düşündüğünüz şeylerin bir listesini yapın. Ve bu listedeki kolay ve bariz şeyleri yapmaktan başlayın. Sizin şu anki haliniz gibi disiplinsiz bir aptalın bile yapabileceği şeylerden başlayın. Bu sizi olmanız gereken yöne doğru hizalayacaktır. Kendinizin bir kaybeden olduğunuza karar vermeden önce bunu 1 sene deneyin ve görün.

Ama bunu 1 sene boyunca hergün yaparsanız kendinizi şu ankinden gözle görülür derecede iyi bir yerde bulacaksınız. 20 yaşında iseniz 60, 40 yaşında iseniz 40 seneniz var. Bunu sürekli yaparsanız, 30 ya da 40 yaşında başlasanız bile büyük yol alırsınız.

Ve son olarak da bir kere bu yola girdiğiniz zaman, geçmişte yaptığınız hatalar, yaşadığınız yenilgiler veya kaybettiğiniz zaman konusunda kendinizi olması gerekenden daha fazla dövmeyin.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

2. bin yılın başında ilişkiler

Okur Marthez yazmış :

Arkadaşlar merhaba.Sizlere ve Mahmut Abi’ye bu aralar fazlasıyla rastlaştığım , canımı sıkan bir durumdan bahsetmek istiyorum.23 yaşında , 1.87 boylarinda ortalamanın üstünde bir boyum ve tipim var. Uzun zamandır kızlara yazıp konuşuyorum.Burdan ögrendiklerim , içsellestirdiğim şeyler ve oyunum ile güzel de ilerliyorum fakat son zamanlar sık sık karsilastigim durum, benim ciddi anlamda sinirimi bozmaya basladi. Bu durumu merak ediyorsaniz hemen söylüyeyim ; “Bulusmak icin sözleşmek fakat buluşmanın karşi taraf cinsinden bir sebeble ekilmesi, ertelenmesi isteği .(hakli ya da haksız ) Oyunumu iyi oynuyorum. Burdaki her seyi 1 1.5 yildir hazmettim/hala hazmediyorum ve bunlari uyguluyorum. Ekmegini de yiyorum başarılı oluyorum ama mesela “Saat 5’te X’te bir seyler icelim” dedigim zaman “Tamam olur” cevabini aliyorum ama bulusmadan bir gun once emin olmak icin son kez “Yarin bulusuyoruz demi” diye sordugum da ” Haftaici olsa olur mu X iline geldim” gibi sikimsonik seyler duyuyorum. Gercek yada gercek disi sözleştikten sonra bu söze bagli kalmamalari benim sinirimi bozuyor. Sözlestikten sonra baska bir ile gidilip haber verilmemesini sahsima saygisizlik olarak goruyorum ve sinirim bozuluyor.Siz bu durumda ne hissederdiniz , dogru olani nedir ? Ve bende bu konuda rahatsizligimi detay vermeden bildirip next yapip yoluma bakiyorum.Ama 2 3 hatundur üst üste basima geliyor artik sinirimi bozmaya basladi bu durum benim.Baska bir hatunla da daha once bulusup guzel bir bulusma gecirmistik..Haftasonu evde takilmak icin sozlesmistik fakat mesaj da regl oldugunu soyledi ve annesinin disari cikmaya izin vermedigi gibi basit yalanlar soyledi.Gelmedigi gun instagramda disarida story de atti tabi utanmadan.Iste bu davranislari terbiyesizlik saygisizlik olarak gormeye basliyorum.Bulusma cok iyi geciyor burda anlatilanlar uygulaniyor , kizin bulusmada yada mesajda tepkileri iyi ,bulusma ayarlamak da oluyor. Okey deniliyor sözleşiliyor ama son finalde ekiliyorum kısaca. Ve bende direk NEXTLEYIP bir daha asla yazmiyorum . Bu konuda bana yardimci olabilirseniz sevenirim.Izledigim yol dogru mudur ? Kendimizi ödül olarak kategorilendirip kiz bizi ekip baska bir zaman bulusma istegine olur demek kendimizi baskasina zorla ödüllendirmek olur diye dusunuyorum.Ve ben buna son derece karsiyim.NEXT ediyorum direk sizin düşünceleriniz neler ?

İlk yazılması gerekeni Şevket yazmış :

Hatunların son anda çark etmesi alışıla gelmiş bir durum. Bunu sık sık yaparlar. Şimdiye kadar randevu ayarladıklarımın yüzde ellisi beni ekti. Bunlara artık şaşırmıyorum. Kimi terbiyesizler var, randevu günü haber bile vermiyorlar.

Bense cevaben kadınların oyunu yazısını linkleyince şunu yazmış :

Evet , bu baslıgın gelmesi beni şaşırtmadı açıkcası @Mahmut Abi. Bu durumu sizlere yazarken yada yazmadan önce başıma geldikten sonra oturup bir kafamda analiz yapmaya calıstıgım anda zaten bunun bir “kadın oyunu” olduguna emindim.Elinin altinda yüzlerce “sümsük ilgi makinaları ” varken tabiki bolluk psikolojisinde olucaklar , öyle değil mi ? Tabak cevirdikleri bilinen bir şey.Bulusmayida ekebilirler , son anda haberde vermezler her boku da yiyebilirler.Bu özgüvenlerinin etrafindaki galaksiye fırlatılmış uydulardan geldiği aşikar.Onlar tabak ceviriyor ise bizde ceviriyoruz.Dısarida milyarlarca hatun varken bir tane sürtügün bulusmaya gelmemesini , ektigine kahrolursak gecen zaman bizim arkamizdan ağlar.Ben bu durumda cok acımasızca NEXT liyorum ve rütbe düşürüyorum.Siz ne dersiniz bu konuya bilemem ..

Daha önce Tabak Çevirme ile İlgili Yanlış Anlamalar yazısında belirtmiştim :

Arkadaşlar şunu iyi belleyin : Öyle tek bir kızı (haşa çarpılacağım, kız ne demek meleği ya da tanrıçayı demem lazım) görüp vurulmak, aşık olmak, sevdalanmak, onunla ilgili hayaller kurmak, planlar yapmak ve sonra da onun peşinde koşmak devri bitti artık. Ha bana sorsanız yüzde 90ınız doğmadan önce bitti ama kesin olan bir şey var ki, 20 yıldır başka bir devirde yaşıyoruz. Feminizm, modern toplum falan derken o tip kadın – erkek ilişkilerinin zemini kaydı ve artık. İşin acı tarafı, kadınlar bunun az çok farkındalar ve davranmaları gerektiği gibi – pragmatik bir şekilde – tabak çeviriyorlar. Ama erkeklerin büyük bir kısmı ise hala Ediz Hun filmlerinde yaşıyor.

Bir sonraki cümleyi okumadan gidin “bir şişe rakı, Orhan Gencebay CDsi ve abi sana kız mı yoğkk” diyecek pohpohlayacak bir lavuk bulun. Canınızı sıkacağım : Hedefinizdeki birtanesini sevgili yapma şansınız, fişi yeni çekilen sizin için %10 ve en baba Oyun üstadı olsanız bile taş çatlasa %30. Size birtanesini tavlamak için dünyanın en sağlam tavsiyelerini versem ve harfiyen uygulasanız, şansınız en fazla 3’te bir. Siz muhtemelen bu kızın 4 – 5 talibinden birisiniz (kadınların tabak çevirmesi farklıdır). Yeni kadın – erkek ilişkileri devrinde birtanesini tavlamaya çalışma stratejisi / sniper methodu / mavi haplı çocuk oyunu, oyunu en iyi şekilde taklit etseniz bile sakat bir stratejidir. Bu devirde ancak tabak çevirme stratejisi / pompalı tüfek methodu / kırmızı haplı çocuk oyunu ile şansınız var.

İlişkiler 2018’e hoşgeldiniz.

Marthez tabak çevirme kısmını doğru yapıyor ama son yorumundaki kızgınlıkla ilgili söylenmesi gereken şeyler var.

her boku da yiyebilirler

Evet, neden yemesinler? Siz de her boku yiyebilirsiniz. Artık oyun bu. Oyun değişti, bunu şimdiki 15 – 25 yaş arası kızlar değiştirmedi,, oyun onlar doğmadan değişti. Kızlar oyuna adapte oldular, erkekler ise henüz genel olarak Ediz Hun Oyununda yaşıyorlar. Aşağıdaki senaryo birçok erkeği sinirlendirecektir :

Saat 5 ve 8’e iki kızla randevu ayarladım mesela. 5teki daha uygun. Eğer 5teki iyi çıkarsa 630 gibi ikinci kıza mesaj atıp kibarca gelemeyeceğimi söylerim eğer ilki ekerse ya da hoşlaşmazsak 8dekine giderim.

Bunu sizin yapmanıza bir engel yok. Oyun bu. Kızlara kızmayın. Onların tek şuçu oyuna adapte olmaları ve erkeklerin olmamaları. Hani oyunu oynayabilen adam bile duygusal olarak hala bir miktar mavi haplı. Bunu nereden mi anlıyorum. Şuradan :

Dısarida milyarlarca hatun varken bir tane sürtügün bulusmaya gelmemesini , ektigine kahrolursak gecen zaman bizim arkamizdan ağlar.

Kızlara oyunu yeni kurallarına göre oynuyorlar diye sürtük demek hala bu yeni düzene adapte olamamış, az çok kuyruk acısı çekiyor olmak demektir. Kızlara sürtük ya da orospu demeyin diye defalarca söylüyorum ve bunun nedeni ahlaki değil PRATİK. Eğer bu dünya gerçeğini kabul etmiş olsa idiniz kızlara sırf tabak çeviriyorlar diye kızgınlık hissetmezdiniz. Kızgınlık, bu bağlamnda, çaresizliğin ve alternatifsizliğin yansımasıdır. Ya da hala o pembe çocuksu hayalleri bir parça kusamama belirtisi.

Bunlara gülümseyip geçecek kadar olgunlaşın. Pembe rüyalardaki prensesler hayallerinde yaşamayın. Gerçekçi olun. Kızlar neden sadece 10 sene falan süren güzelliklerinin avantajını kullanıp en iyisini bulana kadar tabak çevirmesinler de oyunu sindirememiş erkeklerin pembe düşlerindeki prensesleri oynasınlar. Çıkarları ne? Bir kız önüne gelenle yatmıyorsa ama kadın stili tabak çeviriyorsa bu onu sürtük yapmaz.

Tabak çeviren kız hemen nextlemez arka plana alınır (elindeki tabak miktarına göre uğraş seviyen ayarlanır). Bir kızı 2 kere bir yere çağırırsın ama ikisine de bahane uydurursa NEXTlersin. Ama eğer kız geri gelirse illa onunla olmaz diye bir şey yok. Kızın geri dönmesinin (hiç dönmeme ihtimali daha yüksektir) binbir türlü nedeni olabilir :

1 – Sen fazla yumuşamışsındır ve next ile bu hatanı bıraktığın için kız seni yoklamaktadır.

2 – Sen en önde değilsindir ve sonra en öndeki bir nedenle gitmiştir (kızı istememiş olabillir ya da mavi haplılık  yapıp kendini elemiştir).

3 – Kızın harbi işi vardır ve seni şimdi aramıştır (az ihtimal de olsa mümkün).

vs … vs …

(2) numaralı bahanede “yok efendim ben illa başından birinci olmalıydım, bunu kabul edemem” diyorsanız siz bilirsiniz ama sizin derinlerinizde yatan oneitis ve Disney Masalı birbirine yazılmış ikili hayallerinize karşı sizi uyarmak görevim.

Kırmızı haplı olmak, dünyanın sizin hayat süreniz içinde değişmesi imkansız çevre koşullarına ve kurallarına öfke duymadan oyunu oynamanız demektir. Oyun bu, bu oyunu karşınızdaki kızlar yaratmadı. Onlar sadece oynuyorlar. Üstelik bir de yukarıda bahsedilen soyaoğlanlar var. Hergün evinize gelip size veren 2 – 3 fuckbuddyniz olsa idi siz de güzel kızların şu anki durumlarındaki gibi bazı ukalalara dönerdiniz.

Tinder Mesajlaşma Taktikleri – Kızın numarasını vermesi

Erkek Adam kitapları serisinden Erkekler İçin Tinder Rehberi kitabı için tıklayınız.

Tinder hesabımdaki bazı mesajlaşmalarımın screenshotlarını yayınlarım diye almıştım. Bir dosyada öylece unutmuşum. Aslında o zaman bir sürü mesajı arşivlemişim ama bu siteyi bolca hatun da okuduğu için Türkiye’de olan çoğunluğu es geçeceğim. Yurt dışında yatağa giden (veya gitmeyen) mesajlaşmalarımı örnek olsun diye yazacağım.

Aşağıdaki örnekteki hatun telefonunu kendisi vermişti. Olay yatağa gitti. Biliyorum, Türkiye’de işler daha zor ve hatunlar genelde daha soğuk. Asya’da HB7.5 – 8 bir hatunla nasıl hoş bir muhabbet geliştiğini görünce gösleriniz de dolacak. Ama hatun hatundur ve aynı mekanizma az çok burada da işler. Türkiye’nin tek problemi – bence – bazı öküz kızlar çok kabalaşabiliyorlar ve onların da çözümü tek tuşla unmatch!

Neyse, kızımız Pinay güzeli. Süper bir poposu olduğundan süper like atmıştım, çok da hoş bir kız çıktı. Negleri abartıyorum, shit test yiyorum diyenler için olayın nasıl ince iş ama neşe ile yapılabileceğine örnekler var. Ayrıca olayın “merhaba ben Saldıray … telefon numarasını ver” şeklinde değil de hatunla bir muhabbet kurma olduğuna (bu muhabbeti iyi çocuk tarafına hiçbir zaman fazla kaydırmadan) örnek.

Mahmut (M), Nicole (N):

M : Selam Nicole. Mahmut ben. Ne haber? Kendine karşı çok acımasızsın (profiline ugly bitch – çirkin orospu yazmış). Hadi Nicole’u yeniden güzel hissettirelim (Let’s make Nicole feel cute again – Trump Reis oyunu).

Yukarıdaki mesaj 08:40’da atılmış. Kız 10:30’da yazıyor.

N : İyiyim. Kendime karşı neden acımasızım?

M : Kendine çirkin orospu demişsin?!?

N : Evet sevmeyenlerim öyle derler … Sanırım beni elde edemeyen erkekler bana çirkin, şişman orospu diyorlar 😀 (ben bunu deyince profilinde bio’yu sweet and innocent girl olarak değiştirmiş)

M : Hahahaha . Ama ben tatlı ve masum bir kız görüyorum . Neyse o elemanların hiçbirinin seni elde edemediğine sevindim.

N : Evet. Şimdi daha dikkatliyim. Çünkü daha önce başıma bir şey geldi.

M : Oh zavallı kız, ne oldu?

N : Bir oğlum var. Ama evlenmedim hiç. Hey, bu arada sen nerelisin?

Burada erkeklerin çoğunun kurtarıcı şemasına girip elendiğini bilmek acı. Oysa karşımda sorumsuz ve dürtü kontrolü zayıf bir kadın var muhtemelen. Ben ağlama Melis olayına girmeden olayı espiriye ve fırsattan istifade ilk cinsellik imasını masaya vurmuşum.

M : Oh dur çok hızlısın 😀 (buna bir şey deniyordu unuttum şimdi, kendi niyetini kıza yansıtma). Hamilelikten korunmak şart ama ben henüz senin kalbini çalmadım. Türk’üm. Sen Pinay mısın (Filipinli)?

N : Evet. Kaç yaşındasın? Burada ne yapıyorsun?

M : Sana CV yollayayım en iyisi 😀 İş gezisindeyim. Sen ne yapıyorsun?

N : Hahaha … Sorumu yanıtlamadın. Kaç yaşındasın? Ben hemşireyim. Huzur evinde çalışıyorum.

M : Ben yaşlıyım … Ama babacık olacak kadar yaşlı değilim (not daddy old). 39 yaşındayım (burada dalga geçmek için yaşımı yükselttim).

N : Hahahaa ihtiyar … Ben sadece 28 yaşındayım. (shit test) Evli misin?

M : Eğer hoşuna gidecekse bana daddy diyebilirsin 😉 (onayla abart) Hahaha, “sadece” 28 yaşında mısın? (neg) Küçük kız seni …

N : Hahaha … Peki evli misin?

M : Artık değilim ama bana evlenme teklif edeceksen avcunu yalarsın. Yeniden evlenmek için çok gencim ben. Bu ihtiyarın bakımını yapabilir misiniz huzur evi hemşiresi hanım?

N : Hahahaha …. Çok eğlencelisin. Ne kadar süre önce boşandın ve neden artık evli değilsin? …. Merak etme sana evlenme teklif etmeyeceğim … Hahahaha.

Burada iş görüşmesi modunu kırmak şart oldu ve genelde kırdığım şekilde bitiriyorum.

M : Çok derin konulara giriyorsun, bunlar sadece bir bira eşliğinde muhabbette konuşulacak konular. Bunlara cevap istiyorsan benimle bir çıkman (date) lazım … küçük kız (neg).

N : Pahalı bir restoranda şarap içeceksek tabii ki! …

Burada iş yüzünden muhtemelen bir ara 10 dk vermiştim sanırım.

N : Korktun mu? (shit test)

M : Hahaha …. pahalıyı tanımla 😀

N : 😀 😀

M : (Tinder’da ilk fotosunda şahane poposuna vurgu yapan çok güzel, dar bir siyah elbisesi var. Hatunun surat HB7, vücut HB 8.5). Eğer şu ilk fotondaki siyah elbiseyi giyip geleceksen tabii ki. Ama bak o halin çok seksi, senin ihtiyarlardan bir iki kalp ilacı araklayıp getir bana.

N : Tabii ki hoş bir elbise giyeceğim. Hahahaha. Espri anlayışına bayıldım. Whatsapp’ın var mı? Numaramı alabilirsin.

(Seni seviyorum Asya!)

M : Evet bebek (bundan sonra hatuna hep bebek dedim). Kullanıyorum. Numaran ne?

N : +852 XXXX XXXX

Hatunla whatsapp’tan buluşma ayarladım. Starbucks’ta buluştuk, sonra da Hong Kong Adası’nda merkezde IFC civarında güzel bir rooftop bara gittik. Ordan da otele. Arsız bana gece boyu ihtiyar veya daddy deyip durdu.

Tinder Rehberi

Saha raporu – Olmuyor, yapamıyorum – Mahmutun buna bir şey yapması lazım

Kerem yazmış daha doğrusu yardım çığlığı atmış:

Mahmut Bey;
Tüm samimiyetimle söylüyorum ki.. OLMUYOR YAPAMIYORUM!
1 yıldır erkekadam sitesini yalayıp yuttum.. Teorik olarak aslında çoğu şeyi anladım ama olmuyor…
Arabam var… 5 Bin TL maaş var. Kamuda Mühendisim. boy: 175 Kilo:71 fitim.. Tek başıma eve de çıktım.. (bunlar varsa olmalı demiyorum ama bunlar önemsiz de değil o manada ifade ettim.)

Objektif unsurları hemen hemen hepsini yerine getirdim ama iş buluşmaya gelince boş!
En son dün iki kızla AYRI AYRI buluştum. (Çelişki gibi gelecek ama ikisini de asla kendime yakıştırmıyorum!)

İkisinde de konuşmaların yüzde 70 ini ben yaptım onlar benden daha rahattı ve kaçınılmaz son:
Birinden buluşmadan sonra telefon istedim hazır değilim dedi bitirdim. (Aslında o bitirmiş oldu.)

Diğeri mesaj atsam Lütuf olarak cevap yazıyor pek takmıyor Onu da siktir ettim.

Bu kadar okuyup, spora gidip, iyi giyinip GÖTÜ BOKLU KIZLAR TARAFINDAN RDDEDİLMEK itiraf ediyorum aşırı bir şekilde ZORUMA GİDİYOR

VE ARTIK ASLA KIZLAR KONUSUNDA BAŞARILI OLAMAYACAĞI HİSSİNE CİDDİ BİR ŞEKİLDE KAPILIYORUM.

YARDIMCI OLURSANIZ ÇOK SEVİNİRİM.

Dışarı çıkıp adım atmadan ağlayanlar baydı ama dışarı çıkıp çabalayan adama yazdığı absürt de olsa vakit ayırırım.

Şimdi Kerem Bey, 1 yıldır erkekadam sitesini yalayıp yuttuğunu sanabilirsin ama kendi kontrolün içinde olan şeyleri doğru yapıp sonra buraya gelmen lazımdı. Kendini zerre analiz etmeden yardım istiyorsun. Ama ben sana analiz edeceğim. Fakat dediğim gibi bunu senin yapman lazımdı!

<em>İkisinde de konuşmaların yüzde 70 ini ben yaptım onlar benden daha rahattı ve kaçınılmaz son</em>

Nein nein nein! Kadın gibi sussa da kafa dinlesek bir yaratık nasıl oluyor da 30% konuşuyor? En fazla 50% – 50% olabilir. Sen sorarsın o nezaketen de olsa cevap verir. Eğer kız arıza ise ve sorularına bile cevap vermiyorsa (sorular kızı stalk edecekmişsin gibi yer bilgileri olmamalı) sen de konuşmayacaksın. Sessizliği bozmak zorunda değişlsin, sessiz kalmaktan korkma.  Sessizliği bozma dürtün mavi hap, maalesef yalayıp yutmamışsın henüz. Kızın ne yaptığını kontrol edemezsin ama kendi davranışların 100% kendi elinde. Önce kendi tarafını doğru yap.

Sorular öyle havadan sudan olmamalı. Sorular onunla ilgili olmalı. Ya aslında bu zor değil zira kadınlar kendilerinden konuşmaya bayılırlar, susturman zor hatun kısmını. Emin ol, beta davranışlardan kurtuldun mu, hatun senden elektrük alamasa da çok konuşur. Hele de senin bir daha görüşmeseniz onu yarın unutacak bir adam olduğunu vücut dilinden anladıktan sonra.

Kız 10 dk içinde muhabbete girmiyorsa oradan sonra sen de aç telefonunu ve youtube’dan sessizde haftanın maç özetlerini izle. Ben olsam öyle yapardım mesela kız eğer arıza sessiz ise ama bu utangaçlığından değilse. Farkı anlarsın merak etme. Ama sen kendi mavi haplılığınla sessizliği bölme dürtüne yenilmesen çoğu kız böler.

Birinden buluşmadan sonra telefon istedim hazır değilim dedi bitirdim. (Aslında o bitirmiş oldu.)

Diğeri mesaj atsam Lütuf olarak cevap yazıyor pek takmıyor Onu da siktir ettim.

Nein nein nein! Gündüz oyununda ya da buluşmada konuşamadığınız, bağlantı kuramadığınız ya da kurdurmayan kadından telefon istemeyin diye ağlayacağız neredeyse! Sırf bu yüzden sokak saha raporlarını incelemeyi bıraktım. Hatun sizin taşaklarınıza tekme atsın daha iyi! Ben olsam ikisinden de telefon istemem. Bak kızlar seni beğenir beğenmez onun bir kısmı kızın elinde ama senin davranışların tamamen senin elinde. Sen kırmızı hapı özümsemiş olsan o telefonları istemezdin. Kız senin onun telefonunu aramanı sağlayacak ve senin zamanını hakedecek bir şey yapmamış. Nasıl ödülsün ki bir de telefon istiyorsun. Kendini zorla vermeye çalışan bir ödül!

VE ARTIK ASLA KIZLAR KONUSUNDA BAŞARILI OLAMAYACAĞI HİSSİNE CİDDİ BİR ŞEKİLDE KAPILIYORUM.

Bana zaten hep bu hisse sahipmişsin gibi geldi. Dedim ya, kendi analizin aşırı yüzeysel.

Bugüne kadar kaç kızla buluştun, ne tür sorular soruyorsun, neden sessizliği bozma ihtiyacı hissediyorsun (özellikle soruları zaten soran sensen), o masada nasıl oturuyorsun, neden rahat değilsin (yanlış bir şey söylesen seni masaya yapıştıracak Tekwando şampiyonu hatunlarla mı buluşuyorsun, yoksa kızdan korkma), neden kendi tarafını doğru oynamıyorsun, neden aç gibi muhabbeti illa devam ettireceğim, illa telefon alacağım diye kasıyorsun?

Kırmızı hapı yalayıp yutmuş olsan hikayen şöyle bir şey olurdu : “Abi kızla buluştuk, 5 – 10 dk muhabbet edeyim dedim ama olmadı, sonra ben sessizliği bozmam gerekliliği dürtüsüne yenilmedim ve soru sormayı bıraktım. Böyle 10 dk sessizlik oldu. Ben de açtım telefonumda haftanın en iyi 10 golünü izlemeye başladım.

a) Kız o arada bir şeyler geveledi ve kalktı gitti.

b) Baktım kız kalkmıyor, konuşmuyor da. İzin isteyip kalktım, hesabı ödedim ve çıktım gittim.

Hocam eğer sen kendi tarafını iyi oynarsan kız seni beğenmese bile en azından bir muhabbet olur. Senin anlattığından anlaşılan sen alt tarafı tanıyıp etmediğin bir kadın önünde fazla ezilip büzülüyorsun. Kendi tarafını mekanik olarak bile iyi oynamıyorsun.

Kaç kızla buluştun bilmem, muhtemelen bir düzine bile değildir, ama daha kendi oyununu oynayamazken 1000 kızla buluşsan iş çıkmaz.

Ustalık gerektiren kafaya takmama sanatı

Bugün farkına vardım. Eski PUAlardan (evlendi sanırım) Mark Manson’un “The Subtle Art of Not Giving a F*ck” (Sikine Takmamanın İnce Sanatı) daha edepli bir isimle Türkçe’ye çevrilmiş : Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı. Ben bu kitabı İngilizcesinden okudum o nedenle Türkçe çevirisi nasıl bilemeyeceğim ama mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Mark Manson’un kitabı sıradan bir self – helf kitabı sanılabilir ama Napoleon Hill’den beridir (Secret akımı diyorum ben buna) devam eden Polyanacılık tadındaki self – help akımından farklı olarak bizim burda Jordan Peterson’ın Mutluluk ve Hayatın gerçeği videosundaki gibi daha ayakları yere basan bir düşünce sahip. Ayrıca yine Jordan Peterson’un üstünde çok durduğu sorumluluk kavramı üzerinde inşaa edilmiş bir kitap. Kitabın tanıtımı, kitabın iyi bir özetini sunmuş.

“Büyük Güç Büyük Sorumluluklar Getirir.” Doğru. Ama bu sözün daha iyi bir akış açısı var, ve gerçekten derin bir bakış açısı. Tek yapmanız gereken sözlerin yerini değiştirmek: “Büyük sorumluluklar büyük güç getirir.”

“Her şeyi iyi tarafından görmek” gibi bir şey iyi gibi görünse de, gerçek şu ki hayat bazen berbattır ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey de bunu kabul etmektir. Negatif duyguları inkâr etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal bozukluğa neden olur. Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değil, bir inkâr biçimidir.

Doğru değerleri seçerseniz, bu sorunlar size zindelik, kuvvet ve şevk verir. Dedemin zamanına dönersek, kendini çok kötü hissettiğinde şöyle düşünürdü, “Bugün berbat bir günümdeyim. Ama n’apalım hayat böyle, ben samanları havalandırmaya devam etmeliyim.” Ama ya şimdi? Şimdi beş dakikalığına bile kendinizi çok kötü hissetseniz son derece mutlu ve harika hayatları varmış gibi sunan insanların 350 fotoğrafıyla bombardıman ediliyorsunuz, bu durumda hatanın sizde olduğunu hissetmemeniz imkânsız kuşkusuz.

Değmeyecek şeyleri kafaya takmamak çok önemlidir. Dünyayı kurtaracak olan şey budur. Dünyanın bazen berbat olduğunu ama bunun da doğal olduğunu kabul ederek yaşamak gerek. Çünkü her zaman böyleydi ve her zaman da böyle olacak.

Sosyal medyada her gün milyonlarca kere paylaşılan “Nasıl Mutlu Olunur” tarzı saçmalıklarda yanlış olan ve kimsenin fark etmediği şey şudur: Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve de tam tersine, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.

Pokerde elinde korkunç kağıtlar olan biri çok güzel eli olan birini yenebilir. Elbette eli güzel olanın kazanma ihtimali daha büyüktür, ama sonunda kazanan her oyuncunun oyun süresinde yaptığı seçimlerle belirlenir. Hayatı da aynı şekilde görüyorum. Hepimize dağıtılmış bir el var. Bazılarının eli daha iyi. Sadece kağıtlara bakarak berbat durumda olduğumuzu söylemek kolaysa da, gerçek oyun o kağıtlarla yapacağımız seçimlere, almaya karar verdiğimiz risklere ve birlikte yaşamayı seçtiğimiz sonuçlara bağlıdır. İçinde bulundukları duruma göre sürekli en iyi seçimleri yapanlar tıpkı pokerde olduğu gibi hayatta da öne çıkarlar ve illa da eline en iyi kağıtlar gelmiş olmaları gerekmez.

 

Fotoğraflarındaki gibi değilsin shit testleri

Birgün shit test ansiklopedisi yazıp tanesini 10,000 TLye satana kadar her shit testi yazabilme lüksümüz yok. Zaten shit testleri aşmak için gerekli olan şey her türlüsünü bilmek değil genel mantığını bilmektir.

Fakat Kerem’in şu sorusunu yazıyla yanıtlayacağım zira burada genel olarak defalarca işlediğimiz bir zihin yapısı problemi var :

Selam Mahmut Bey;
Buluştuğum bir sürü kızdan şunu duydum:
“Fotolardaki kadar havalı değilsin” bunu söylerken bu durumdan hoşnutmuş gibi söylüyorlar ama…
Havalı olmadığım için hayal kırıklığı yaşadıklarından adım gibi eminim.
Nasıl daha havalı biri olabilirim? Ve nasıl daha az “makul ” bir erkek olabilirim?

Kerem Bey, bu bir shit test. Kız gerçekten hayal kırıklığı da yaşamış olabilir ama sen kızla buluşuyorsan çerçeveni sağlam tutacaksın ve “kızın hayal kırıklığı varsa bile kızın problemi” deyip takmayacaksın. Yani sen shit test sayacaksın.

Senin mesajindan tahminim bunun shit test olduğunun bile farkında değilsin (kendi zihin merkezinde kizlar var ve hala havalı olmadığım için hayal kırıklığı yaşadıklarından gibi abuk subuk seyler soyluyorsun) ve bu nedenle de cuvallamişsındır.

“Sen fotoğraflarındaki gibi X değilsin” özellikle sosyal medyadan ya da Tinder‘dan tanıştığınız kızlardan çok duyacağınız bir şey.

“Sen fotograflarındaki kadar havalı değilsin” diye duysam mesela “sen de fotoğraflarındaki kadar güzel değilsin” diye gelişine çakarım, hiç acımam.

“Ya sen amcaymışsın ya” diyene “bana amca diyorsan göster bakalım kimliğini sen reşit misin …. ufaklık” diye yapıştıracaksın.

Kendini kadınların dediklerine göre ayarlama. “Sen fotoğraflarındaki gibi uzun değilmişsin” dese gelip buraya nasıl uzarım diye mi soracaksın? Kız kısaysa “bu boyla basketçi mi arıyorsun” diye güleceksin ya da kız uzunsa “he ya, tam kolunun altına alıp sarmalığım” diyeceksin.

Şimdi sen bu shit testleri aşıyor musun bilmem. Eğer bunlara eğlenen ustalıkla karşılık vermiyorsan, kızın dediğinde gerçek payı var. Alt tarafı kızın birine cevap yapıştıramayacak kadar heyecanlanıp, Prensesin huzurunda tedirgin, ürkek, kapalı, vs … davranıyor olabilirsin. Eğer kızla buluştuğunda heyecanlanıyorsan, ya da bu tür shit test cevaplarının kızı kaçıracağını düşünüp korkuyorsan, kızı tepeye, kendini aşağı koyuyorsundur. O nedenle de vücudun bir asilzade huzurundaki toprak kölesi davranışını belirtiyordur.

Havalı ne demek hiçbir fikrim yok. Maskülen ama centilmen davranıp gerisini boşvereceksin. Shit testlere böyle gelişine vurabilirsen zaten daha az makul olursun.