Birer bilinçaltı programlama olarak inançlar

Bilinç ve Bilinçaltı Nedir?

Eğer daha önce, öz farkındalığı yüksek ve bilgili insanlarla sohbet ettiyseniz “Bilinç” ve “Bilinçaltı” gibi terimleri eminim ki duymuşsunuzdur. Bu bölümde, bu terimlerin ne anlama geldiğini ele alacağız.

Şöyle bir durum düşünün:

Araba sürmeyi ilk öğrendiğiniz zamanlar son derece odaklanmış, uyaranlara tepki vermeye hazır bir haldesinizdir. Zihniniz bir işle meşguldür ve %100 kapasite ile o işi yapıyordur.

Bir süre sonra, şoförlüğünüz ilerledikçe, Zihninizin hepsini bu iş için kullanmanıza gerek kalmadığını fark edersiniz. Uzuvlarınızı koordinasyonlu bir şekilde kullanarak aracı sürerken bir yandan da müzik dinlemek ya da başkasıyla sohbet etmek gibi şeyler de yapabilirsiniz.

Bu seviyeye ulaştığınızda, araba sürme eylemini gerçekleştiren kısım beyninizin neresidir? Başka şeyler ile uğraşırken araba sürme işini beyninizin hangi kısmına emanet ettiniz?

Yüzünüze doğru aniden bir nesne fırlatılsa, daha ne olduğunu anlamadan gözlerinizi kırparsınız. Bilinçsizce yapılan bu eylemi gerçekleştiren şey nedir?

Yanan bir ocağa ya da bir elektrik teline dokunduğunuzda, daha ne olduğunu bile tam anlamadan, elinizi aniden geri çektiren içinizdeki o gizemli güç nedir?

Son olarak, bazı davranışları ve alışkanlıkları değiştirmek, bilinçli bir şekilde bu değişimi istiyor olsanız bile neden zordur? Bu huya dönüşmüş hareketleri gerçekleştiren şey nedir?

Bu soruların hepsinin cevabı “bilinçaltı” denen olguda saklıdır.

Bilinçaltı

Zihniniz kabaca iki kategoriye ayrılabilir: Bilinç ve bilinçaltı. Karakterinizin ve davranışlarınızın büyük bir kısmı bilinçaltınızın programlanma şeklinin bir sonucudur.

Bir eylem gerçekleştiriyorsanız ve bu eylemi gerçekleştirdiğiniz farkındaysanız, bilincinizle bu işi yaparsınız.

Örneğin, size bir kitabı masaya koymanızı söylersem, bu hareketi gerçekleştirmeniz bilinçli bir eylem olacaktır. Bilinciniz (Yani siz) verdiğim sözlü komutu algılayacak, anlamlandıracak, sonra da eylemi gerçekleştirecektir.

Tam tersi şekilde, bir şey yapıyorsanız ve bunu yaptığınızın farkında değilseniz, otomatik pilota bağlamış gibi davranıyorsanız, o zaman da bilinçaltınız direksiyona oturmuştur.

Bilinçaltı Bir Metafordur

Bilinçaltı tabiri, aslında beyninizin (prefrontal korteks gibi) daha yeni olan bölgelerine oranla çok daha eskiden evrimleşmiş kısımları tarif etmek için kullanılan bir metafordur.

(Prefrontal korteks frontal lobun (beynin ön tarafında yerleşimli, bilinçli düşünmeden sorumlu olan beyin bölgesi) korteksi ve altında bulunan beyaz cevher en üst düzeydeki davranışların bütün bileşenlerinin bağlantılarını yapan ve onları bütünleştiren, önemli duyu ve motor sistemlerinin arasındaki geri bildirim döngülerinin ve bağlantılarının yer aldığı alandır. Varsayılan durum şebekesine dahildir.)

Bilinçaltının görevi olan eylemlerin bazıları -nefes almak gibi – bilinçli olarak da kontrol edilebilirlerken, bazıları üzerinde de – refleks hareketler gibi – hiçbir kontrolümüz yoktur.

Sadece bilinçaltının algıladığı uyaranların farklı nöro-fizyolojik etkilerde bulunup, bilinciniz ile algıladığınız dünyada verdiğimiz kararları etkilediğine dair birçok veri mevcuttur.

Ayrıca, daha eski olan korteks altı yapıların duygusal uyaranları yorumlama işleminde, bilincimiz bunu algılamasa bile, önemli bir role sahip olduğunu gösteren araştırmalar da yapılmıştır.

“Duygusal Zekâ” kitabında David Goleman da bu konuyu vurgulamıştır. Çevreden gelen uyaranlar, daha henüz bilincimiz algılayamadan, daha ilkel ve eski olan korteks altı beyin yapılarımız tarafından yorumlanabilir.

Nörogörüntüleme çalışmaları her ne kadar bilincin ve bilinçaltının kullandığı sinirsel yolların rahatça birbirinden ayırt edilebildiğini tespit etse de, bilinçaltından doğan düşüncelerin kendine özgü bir işleme yolu yok gibi gözüküyor. Anlaşılan, hem bilincimiz hem de bilinçaltımız aynı ortak veri işleme yollarını kullanıyor.

Muhtemelen bu sebepten dolayı bulunduğumuz ortamdaki sürekli değişen uyaran seline karşı savunmasız robotlar değiliz, bilinçli olarak bilinçaltımızdan doğan davranışlara müdahale edip değiştirebiliyoruz.

Dikkat Süresinin Önemi

İnsanların çok kısıtlı bir dikkat süresi vardır. Bilincimiz tekrar tekrar yapılması gereken bir işin ne olduğunu öğrendikten sonra görevini bilinçaltına teslim eder. Böylelikle daha çok dikkat veya ivedilik isteyen bir iş çıktığında, ona odaklanmak için müsait olur.

Örneğin gece dişlerinizi fırçalarken bilinciniz düşüncelere dalabilir, o gün yaşadığınız önemli olayları anımsayıp üzerinde düşünebilir. Bu sırada da bilinçaltınız, fırçalama eylemini gerçekleştirmenizi sağlar.

Filtreleme ve Kaydetme

Bilinciniz dış dünyadan gelen bilgileri filtreleme ve mantıklı bir şekilde işlemeye yarar. Bu bilgilerden hareketle, bazı kanaatlere varır ve bu kanaatleri bilinçaltınıza depolar. Böylelikle bu kanaatleriniz ile tutarlı eylemleri, üzerinde fazla düşünmeden otomatikman gerçekleştirebilirsiniz.

Size dünyanın düz olduğunu söylersem öncelikle bilinciniz bu veriyi işleyecek, doğru olmadığını fark edecek (Hâlihazırda dünyanın yuvarlak olduğuna dair elinizdeki bilgiyle çeliştiği için, eğer düz dünyacı değilseniz) ve bu yüzden bu veriyi filtreleyip bir kanaate/inanca dönüşmesini engelleyecektir.

Bilinciniz bilgiyi işlemek için her zaman süreye ihtiyaç duyarken (genelde yavaş bir işlemdir), bilinçaltınız her zaman hızlı ve otomatiktir. Çevrenizi sürekli tarar, gelen verileri kayıt altına alır, güncel ve gelecekteki davranışlarınız için işe yarayan programlara dönüştürür.

Bilinçaltınızı ömrünüzdeki şu ana kadar maruz kaldığınız her türlü veriyi kaydeden bir kamera olarak düşünebilirsiniz, bütün hatıralarınız, hayat tecrübeleriniz ve becerileriniz bu kameranın hafızasındadır.

İnsanın binlerce yıllık evrimsel geçmişiyle şekillenmiş davranışsal programlar da bu hafızadadır.

İnsan davranışı denen olgu, bilinç ile bilinçaltının, iç (psikolojik) ve dış (çevresel) faktörlerin etkisinde daimi etkileşiminin bir ürünüdür.

Bilinçaltı Programları Olarak İnanç Sistemleri

Kanaatlerinizle oluşturduğunuz, düşünce ve hareketleriniz üzerinde büyük etkisi olan inanç sistemleriniz, aslında bilinçaltında çalışan programlar gibidirler. Farkındalığınız yüksek seviyede değilse bırakın bu programların etkilerini, muhtemelen varlıklarından bile haberiniz olmaz. 

Psikoloji veya insan davranışları hakkında hiçbir şey bilmiyor olsanız bile, inanç sistemi denen kavramı bilmeniz zihnin çalışma mekanizmasının özünü kavramınızı mümkün kılar.

İnanç sistemi, bilinçaltımızda depolanmış kanaatler topluluğudur. İnançlarımız, davranışlarımızı en çok etkileyen faktörlerdir.

Bilinçaltınızı veri depolama merkezi olarak, hayatınız boyunca maruz kaldığınız her bilginin bulunduğu bir yer olarak düşünün. Bu bilgilere bütün geçmiş anılarınız, tecrübeleriniz ve fikirleriniz de dahildir. Şimdi, bilinçaltı bu kadar veri ile ne yapabilir? Bunun bir amacı olmalı.

Bilinçaltınız bütün bu bilgilerden hareketle belli inançlar oluşturur ve bunları kaydeder. Bu kanaatleri bilgisayara nasıl çalışması gerektiğini söyleyen yazılımlara benzetebiliriz.

Benzer şekilde, bilinçaltınıza kaydedilmiş inanışlar hayatta belli şartlarda nasıl davranacağınızı büyük ölçüde belirler. Peki, bu kanaatler tam olarak nedir?

İnançlar Bilinçaltı Programlarıdır

İnançlar, benimsediğimiz fikirlerdir ve temel olarak davranışlarımızı etkileyen inançlar, kendimiz hakkında doğru olduklarına inandıklarımızdır.

Örneğin, bir insan özgüvenli biri olduğuna inanırsa, bu kişinin bilinçaltında bir yerlerde “ben özgüvenli biriyim” inancının bulunduğunu söyleyebiliriz. Sizce bu insan nasıl davranır? Elbette özgüvenli biri olarak.

Hemen her zaman, kendi inanç sistemlerimiz ile tutarlı olacak şekilde davranırız. İnandıklarımız davranışlarımızı şekillendirmede bu kadar güçlüdürler ve bu nedenle de,  bunları nasıl oluşturduğumuzu anlamaya çalışmak önemlidir.

İnançların Oluşma Şekli

İnançların nasıl oluştuğunu anlamak için bilinçaltınızı bir bahçe, inançlarınızı da o bahçede yetişen bir bitki olarak düşünün. İnançların bilinçaltında oluşumu, bir bahçede yetişen bir bitkiye benzer.

Bir bitkinin yetişmesi için ilk olarak toprağa tohumu ekeriz. Bunu yapmak için toprağı kazmanız gerekir ki tohumu ekebilelim. Bu tohum fikirdir, maruz kaldığınız herhangi bir fikir olabilir.

Örneğin, öğretmeniniz size “Sen bir aptalsın!” demiş olsun, bu mesela bir tohumdur. Toprak ise bilincinizdir, gelen bilgileri filtreler, neyi kabul edip neyi reddedeceğinize karar verir. Bilinçaltına hangi fikirlerin geçip hangisinin kalacağına karar verir. Bir nevi bekçilik vazifesi görür.

Eğer bilinç filtreleri devre dışı kalırsa ya da kapatılırsa (Toprağı kazmak), Fikir (Tohum) bilinçaltına giriş yapar (Toprağın kendisi). Orada, bir inanç olarak depolanır.

Bilinç filtreleri aşağıdakiler tarafından kapatılabilir veya devre dışı bırakılabilir:

  1. Güvenilir Kaynaklar/Otorite Figürleri

Ebeveynler, arkadaşlar veya öğretmenler gibi güvenilir kaynaklardan veya otorite figürlerinden gelen bilgiler, bilinç filtrelerinizi kapattırıp gelen mesajların bilinçaltınıza sızmasını sağlayabilir. Bu mesajlar daha sonra inançlara dönüşür.

Şöyle düşünün: Zihniniz her zaman enerjiden tasarruf etmek ister. Bir bilgiyi işlemek gibi karmaşık bir işe enerji harcamaktan kaçınmak için, güvenilir bir kaynaktan gelen bilgiyi, sadece kaynağa güvendiği için depolayabilir. Yani zihnin tutumu “Niye analiz edip filtrelemeye uğraşayım ki?” şeklindedir.

  1. Bol Tekrar

Bir fikre tekrar tekrar maruz kalırsanız bilinciniz aynı bilgiyi tekrar tekrar filtrelemekten yorulur. Eninde sonunda bu fikrin belki de filtrelenmeye ihtiyaç duymadığına karar verebilir. Bunun sonucu olarak mevzubahis fikre, yeteri defa maruz bırakılırsanız bilinçaltınıza yerleşebilir, böylelikle bir inanca dönüşür.

Yukarıdaki örneğe devam edersek, eğer öğretmeniniz (güvenilir bir kaynağınız / otorite figürü) size aptal olduğunuzu söylüyorsa (fikir) ve bunu tekrar tekrar yapıyorsa (bol tekrar), sounda aptal olduğunuz kanaatine varırsınız. Buna inanmaya başlarsınız. Çok saçma geliyor değil mi? Buradan sonrası daha da kötü.

Tohum ekildikten sonra baş verir, henüz ufak bir fidandır. Eğer su vermeye devam ederseniz büyüdükçe büyür. Bir inanç bilinçaltında oluştuktan sonra, elinden geldiğince orada kalmaya çalışır.

Bu da inancı destekleyen delilleri bularak olur, Bir bitkinin sulandıkça büyümesi gibi, deliller inancı sürekli güçlendirir. Peki, bilinçaltı inançlarını nasıl sular?

Kendi Kendini Güçlendiren Döngü

İnsanlar hemen her zaman, inanç sistemlerine uygun olacak şekilde hareket ederler. Bu nedenle aptal olduğuna inanan bir insan, gitgide artan oranda aptal bir insan gibi davranmaya başlar.

Bilinçaltınız hayat tecrübelerinizi kaydetmeye devam ettikçe, yaptığınız aptallıkları aptal olduğunuza bir “delil” olarak kabul edip, zaten var olan inancınızı desteklemek için kullanacaktır ve kalan her şeyi de görmezden gelecektir.

Yani zekice bir hareket yapsanız bile, daha güçlü ve yaşanan olayla çelişen bir inancın (aptal olduğunuz inancı) varlığı yüzünden, bilinçaltınız bunu görmezden gelecektir. Doğru ya da yanlış birçok delil toplayacak, içinizdeki inancı sürekli daha da çok besleyip, yıkıcı ve kendi kendini doğrulayan bir döngü kuracaktır.

Döngüyü Kırmak: İnançlarınızı Nasıl Değiştirebilirsiniz?

Bu enkazdan çıkmanın yolu, kendi inanç sisteminize meydan okuyup:

“Ben gerçekten bir aptal mıyım?”

“Hiç mi akıllıca bir şey yapmadım?”

Gibi soruları kendinize sormaktır.

İnançlarınızı sorguladıktan sonra sarsılmaya başlarlar. Bir sonraki adım da bilinçaltınıza, vardığı kanaatin yanlış olduğunu hareketlerinizle kanıtlamaktır.

Bilinçaltınızı yeniden programlamanın en iyi yolu eylemlerinizdir. Daha iyi bir yöntem yoktur.

Bilinçaltınıza zeki biri olduğunuza dair yeteri kadar delil verirseniz, zeki biri olmadığınıza dair inancını çöpe atmaktan başka çaresi kalmayacaktır.

Tamam, şimdi aslında zeki biri olduğunuza inanmaya başladınız. Bu yeni inancınızı destekleyecek deliller topladıkça (yeşeren tohumu sulamak), bunun zıttı olan fikir gitgide zayıflayacak, en sonunda da yok olacaktır.

Bir inancın ne kadar kolay değiştirilebileceği, bilinçaltında o inancın ne kadar uzun süredir bulunduğuna bağlıdır. Çocukluğumuzdan itibaren sıkıca sarıldığımız inançları değiştirmek sonradan edindiklerimize göre daha zordur. Ot yolmak, bir ağacı sökmekten çok daha kolaydır.

Zihninizin bahçesinde hangi bitkiler yetişiyor?

Onları kim ekti? Orada olmalarından memnun musunuz?

Eğer değilseniz, kendi istediklerinizi ekmeye başlayın.

Geçmiş Tecrübelerimiz Kişiliğimizi Nasıl Şekillendirir?

Burada, temel inançlar kavramından ve geçmiş tecrübelerimizin kişiliğimizi nasıl etkilediğinden bahsedeceğiz.

İnançlarımız ve ihtiyaçlarımız, davranışlarımızı etkileyen en önemli faktörlerdir. Fakat en nihayetinde, tüm olay inançlarımızdadır. Çünkü ihtiyaç duygusu da bir inançtır, bir şeye ihtiyacımız olduğuna dair beslediğimiz inançtır.

Doğduğumuzda beynimiz henüz tam gelişmemiştir, fakat çevremizden bilgi toplamaya ve bu bilgilerden yola çıkarak belli inançlar oluşturmaya hazırızdır. Hayatımızın geri kalanında bize rehberlik edecek o nöron bağlarını kurmaya hazır bir beynimiz vardır.

Bir çocuğu büyürken çok dikkatli gözlemlediyseniz neyden bahsettiğimi anlarsınız. Çocuklar çevreden gelen o kadar fazla veriyi o kadar hızlı emer ki 6 yaşına geldiğinde kafasında binlerce kanaat oluşur, bu kanaatler de dünyanın geri kalanıyla iletişime geçmesini sağlar. 

Temel İnançlar, Kişiliğimizin Özü

Çocukluğumuzda ve erken ergenlik döneminde oluşturduğumuz inançlar “temel inançlarımızı” oluşturur. Kişiliğimize etki eden en önemli faktörler, bu temel inançlarımızdır, fakat bu onlar ile sonsuza kadar ayrılmayacağımız anlamına gelmez.

Temel inançların değiştirilmeleri zordur fakat imkânsız değildir. Hayatımızın daha sonraki aşamalarında oluşturduğumuz inançlar, bunlara oranla daha esnektir ve çok çaba sarf etmeden değiştirilebilir.

Kişiliği Değiştirmek İçin İnançları Değiştirmek

Peki, inançlarımızı nasıl değiştireceğiz? İlk aşama, kişiliğimizi şekillendiren inançların bilincine varmaktır. Bunları teşhis ettikten sonra, geçmişinizi eşeleyip bu inançları neden oluşturduğunuzu anlamanız gerekir ki burası işin zor kısmıdır.

İnançların inşası bilinçaltındadır. Bu yüzden de inançlarımızla yüzleşirken, kendimizi güçsüz hissederiz. Fakat bilinçaltımızı bilince döktükten sonra bu savaşta güçlenmeye başlarız.

Değiştirmek istediğiniz inançları tespit edip bunları nasıl oluşturduğunuzu anlamak, bu inançların pençesinden kurtulup sizin davranışlarınızı etkilemelerine izin vermemek için yeterlidir. Farkındalık etrafındaki her şeyi eriten bir ateş gibidir.

Şöyle bir örnek ile açıklayalım: Örneğin bu ay işyerindeki performansınız çok kötüydü ve patronunuzu hayal kırıklığına uğrattınız. Patronunuz bir sonraki ay bu durumu telafi etmenizi bekliyor.

Fakat size bir performans raporu vermedi ve neyin düzeltilmesi gerektiği konusunda tek bir şey söylemedi. Yanlış giden şeyin ne olduğunu bilmeden bir şeyi düzeltebilir misiniz?

Kesinlikle düzeltemezsiniz! Bir şeyi düzeltmek için önce neyin yanlış olduğunu bilmek gerekir. Sadece bu da yetmez, nasıl ve neden yanlış olduğunu da bilmeniz gerekir. İnsan davranışlarında da durum aynıdır, davranışlarınızın altında yatan mekanizmayı çözemezseniz, onları değiştiremezsiniz.

Bazı Örnekler

Geçmiş tecrübelerimizin (özellikle çocukluk dönemi) davranışlarımızı etkileyen güçlü inançları nasıl oluşturduğunu göstermek için size birkaç örnek vereyim:

Çocuklukta istismara uğramış bir kadın yaşadığı olaylar yüzünden başkalarından daha değersiz olduğunu düşünür. Bu yüzden hayatı boyunca utanç ve düşük seviyede özsaygı ile boğuşması ihtimali çok yüksektir. Bu yüzden, muhtemelen utangaç ve içine kapanık biri olacaktır.

Ailenin en küçük çocuğu çevresindekiler tarafından sürekli ilgiye maruz kaldığı için sürekli ilgi odağı olma ihtiyacı besler.

Büyüdüğünde sırf ilgi odağı olmaya devam etmek için ilgi budalası, başarılı veya çok ünlü biri olabilir.

Kendisini ve annesini terk edip giden bir babaya sahip bir kız çocuğu, erkeklerin güvenilmez olduğuna dair bir inanç oluşturabilir. Yetişkin bir birey olduğunda erkeklere güvenmekte zorlanabilir, bir erkekle duygusal bir birliktelik kurmakta zorlanabilir. Sebebini bilmeden, girdiği bütün ilişkileri sabote edecek davranışlarda bulunabilir.

Ailesinin sürekli maddi kaygılara sahip olması yüzünden çocukken eline pek para geçmeyen çocuklar büyüyünce zengin olmayı takıntı haline getirebilir. Çok hırslı ve rekabetçi bir insan olabilir, finansal hedeflerine ulaşmayı başaramazsa depresyona girebilir.

Okulda zorbalığa maruz kalmış bir çocuk, güçlü olma ihtiyacı hissedebilir ve dövüş sporlarına veya vücut geliştirmeye çok ilgili olabilir. Salona bağımlılık derecesine giden insanlarla konuştuysanız, çoğunun küçükken zorbalığa maruz kaldığını veya kavgaya bulaştığını fark etmişsinizdir. Sadece görsellik için bu işi yapanlar azınlıktadır. İnsanlar hayat tecrübelerinden dolayı bazı güçlü inançlar, ihtiyaçlar ve düşünce sistemleri geliştirirler.

Bu örneklerin hepsi ihtiyaçlarını karşılamak için belli kişilik özellikleri geliştirmiştir, bu kişilik özelliklerine neden sahip olduklarını bilemeyebilirler, fakat zihinleri arka planda sürekli çalışarak ihtiyaçlarını karşılamaya uğraşır.

Bilinenin aksine, istediğimiz kişilik özelliğini geliştirmek için kendimizi eğitmemiz mümkündür. Geçmişinizin size bahşettiği bazı kişilik özelliklerini seviyor olabilirsiniz, fakat hoşunuza gitmeyenlerden de bunlarla bağlantılı olan inanç sistemlerinizi değiştirerek kurtulabilirsiniz.

Share this...
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterShare on LinkedIn

25
Leave a Reply

Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz.

avatar
11 Comment threads
14 Thread replies
0 Followers
 
Most reacted comment
Hottest comment thread
14 Comment authors
AltairKawahakkinenOttomanJuan Fa Taverna Recent comment authors
  Subscribe  
Notify of
Blade
Guest
Blade

“Mahmut Abi” nihayet takipçilerinize bilinçaltı ile ilgili bilgi vermeyi akıl ettiniz. Ben çoook önceden yazdığım zaman kimse umursamadı ne yazık ki .. Kırmızı hap sitesi, bu sitw, kitaplarda yazanlar vs hepsi bilinçten yola çıkarak değişim sağlama üzerine kurulu bu yüzden yıllar süret mesela “Mahmut Abi” nin kırmızı hap ım yerleşmesi 2 yılı bulur yaklaşıl demesi doğal çünkü buradaki bilgiler bilinç yoluyla sizi değiştirir. Bu da yıllar demek ama bilinçaltı değişimi en fazla 6 ay sürer tabi profesyonel bir şekilde yapılırsa. Yani alfalaşmanız ya da masküken eril enerjinizi arttırmanız artık ne derseniz adına bunları yıllar yerine 6 ay gibi bir sürede… Read more »

Oguz
Guest

Psikolog terapileri ise yarar mı bu konuda

Blade
Guest
Blade

Bilinçaltı telkin cdleri, hipnoz vs çok başarılı bu konularda birçok yöntem var. Ama şu var ki bu düşük bir ihtimal: bazı insanlar telkine yatkın değildir bu yüzden bu yazdıklarım yoluyla bilinçaktını değiştirememe ihtimali var ama ınlar içinde başka yollar var. Kişinim kendi sesini kaydedip gece kısık seste açıp uyuması bile işe yarar.

hermes
Guest
hermes

Selamlar, bilinçaltı programlama ile alakalı benim çok kullandığım ve inanılmaz artısını gördüğüm bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Yapmanız gereken şey çok basit, meditasyon yapacaksınız. Meditasyon yaparken o rahatladığınız zihin haline ulaştığınızda kendinize telkin vermelisiniz. Bu konuma geldiğinizde artık bilinçaltınızda değiştirmek istediğiniz inanca dayalı telkin verebilirsiniz. Bunun nedeni ise meditasyon yaparken bilinçaltı yeni şeyleri kabul etmeye çok daha açıktır.

Sedat
Guest
Sedat

Peki Mahmut abi kizlar konuşmamda zorlanan bir erkek neden geçmişse ne yaşamış olabilir?

qwerty
Guest
qwerty

Mahmut abi bir şey sormak istiyorum. Bu site neden patlamadı? Çünkü bu bilgi, hatta bu bilgiyi geç; bu sitedeki tüm bilgiler, bu duyguyu başka dilde veremem A FUCKING GAMECHANGER. Niye redpill insanların arasında yaygınlaşmıyor? Niye Türkiye’de veya dünyada, Redpill’e ve öğretmek istediklerine, “alfa moruq kad ın sik cen atcan cöpe” gözüyle bakılıyor? Şöyle bir gözucuyla baksalar buradaki insanların sağduyulu ve aklıbaşında insanlar olduklarını anlayamıyorlar mı? Bak ben bu pill işine blackpillden girdim, 3 saniyede anladım bu heriflerin kafadan kırık olduklarını. Çünkü adama; hadi diyelim siz haklısınız, tüm kadınlar orospu ve sırf anlamayalım ve biz yarro genlileri o alfa tayfadan çocuk… Read more »

kinyas
Guest
kinyas

Ben de senin gibi düşünüyorum. Henüz 17 yaşındayım ama muhtemelen hayatımın sonuna kadar veya çok uzun bir süre daha redpill felsefesini benimseyerek yaşayacağım. Çünkü benim için redpill aslında içinde bir çok felsefe barındırıyor: Realistlik, Stoizm, biraz Makyavelizm vs.

misafir28
Guest

En güzel tekniklerden birisi ; gece yatağa yattığınız zaman bugün neyi doğru , neyi yanlış yaptım diye sorgulamaktır. Bu yavaş yavaş geçmişte yaşadıklarınızı da sorgulamaya başlatır. Jordan Peterson’ un tavsiye ettiği gibi geçmişi yazmak lazım. Geçmişi düzeltmenin yolu onu yazarak adlandırmaya çalışmaktır. Adlandırma yaptığınızda onun etkisini ortadan kaldıracaksınız. Tam anlamıyla yaşanmamış duygular etkilerini devam ettirir.

kinyas
Guest
kinyas

Bi araştırma garsonların tamamlanmayan siparişleri daha iyi hatırladığını bulmuştu. Tamamlanmayan şeyler zihnimizde daha uzun süre yer tutuyormuş.

Giray
Guest
Giray

literatürde “bilinçaltı” kelimesi artık kullanılmıyor. bunun yerine “bilinçdışı” kavramını kullanıyorlar.

zaten bilinçaltı kelimes artık komplo teorisyenleri iddiaları gibi her yere çekiliyor.

Juan Fa Taverna
Guest
Juan Fa Taverna

Bu tarz yazılar müthiş bir aydınlatma yaşatıyor. bu yazının en önemli olaylarından birisi de herkese hitap etmesi.

Ottoman
Guest
Ottoman

2017den beri bu siteyi takip ediyorum. Kadın erkek ilişkileri yazılarını bir kenara bırakırsak net en iyi yazı bu

hakkinen
Guest
hakkinen

mahmut abi evrimsel psikoloji hakkında ne düşünüyorsun?

Kawa
Guest
Kawa

Selamlar Mahmut abi. Siteyi uzun süredir takip ediyorum kimseye bunları anlatmak istemediğimden daha doğrusu anlatamadığımdan buraya yazayım dedim ve fikrini (özellikle o sert yorumlarını) çok merak eder ve umarım ki cevap verirsin Mahmut abim.Bu site kendimdeki kötü özellikleri revize etmemi sağladı.Biraz dediklerimi anlayabilmen için kendimle ilgili bilgi vermem lazım.Eskiden pısırık,özgüvensiz,iki cümle kuramayan,salakça konuşan(çevremdekiler -çocuk yaşlar- öyle söylerdi bana),ciddiye alınmayan,omuzu düşük, her şeye evet diyen;beni gördüklerinde ‘yaa çok iyi bir insansın’ diyen ama içten içe gözlerinde bana acıdıklarını görürdüm.hatta çocukken(çok yaram var çocukluğumda çok fazla hevesim kırıldı,kalbim kırıldı,saygı görmedim,işe yaramaz olduğumu sakar olduğumu bağıra bağıra kafama sokarlardı ve bunu yapan ailem… Read more »

Altair
Guest
Altair

Mahmut abi, yazı ve çeviri için teşekkürler. Gerçekten çok önemli ve faydalı bir konu, bu konuya yer vermen harika olmuş. Yazıyı okurken sanki daha önce okumuş gibi hissettim. Jordan Peterson’ın kitabın okumadım ama bu konuda yazılmış önemli kitaplardan birinde okumuştum benzer şeyleri. Onu da tavsiye edeyim, mükemmel bir kitaptır.

Psycho – Cybernetics (Mutluluk Bir Alışkanlıktır) – Maxwell Maltz