Eski sevgili neden terk etti?

Eski sevgilim, neden bizden vazgeçti? Neden ilişkimizden ve benden vazgeçti? Terk edildikten sonra birçok insanın kendi kendisine ya da başkalarına sorduğu bir soru bu.

Yüzeysel olarak bakarsanız, eski sevgilinizin sizi bırakmasının çeşit çeşit nedeni var. Sizin yaptığınız ya da onun yaptığı bir şey olabilir. Onda değiştiğini söylediği bir şey olabilir. Klasik bahaneleri biliyorsunuz. “Eskisi gibi hissetmiyorum”, “sorun sende değil bende”, vs.

Ama aslında yüzeysel neden ne olursa olsun, bunun altında hemen her zaman tek bir sorun vardır: Eski sevgiliniz sizden neden ayrıldı? Sizden neden vazgeçti? Sebebi şu:

Size karşı artık eskisi kadar çekim duymuyor. Yani size olan ilgisi belli bir seviyenin altına düştü. Fiziksel, duygusal veya cinsel çekim azalmış vaziyette.

Bu çekim bir seviyenin altına pat diye düşmüyor. Eski sevgiliniz bir sabah kalkıp “dün iyiydim ama bugün birden bir şey hissetmiyorum. Hadi sevgilimden ayrılayım” demiyor. Eski sevgilinizin size olan ilgisini 1 – 10 arası bir skalada düşünürseniz, beraber olduğunuz dönemde bu seviye 5’in üstünde. 5’in altına indiği zaman ise, tamamen sıfıra inmese bile, artık ilişkiyi ciddi bir şekilde sorgulayıp çıkışa yönelmeye başlar. Bu ilgi düşüşü sürecinde eski sevgiliniz muhtemelen haftalarca ve hatta aylarca bu duyguyla mücadele ediyor. Büyük ihtimalle ilk başta tam mücadele halindeyken daha sonra ayrılık mantıklı gelmeye başlıyor. Ama bu aşamada da henüz buna cesaret edemiyor ve bunun size olan etkisinden de korkuyor. Ama belli bir süre sonra, bu artık olgunlaşıyor ve ilgi seviyesi yeterli bir süre 5’in altında kaldığında, eski sevgiliniz sizden ayrılıyor.

Bu ne demek? Sizinle konuştuğunda, eski sevgilinizin size olan ilgisi artık haftalardır 5’in altında. Çoğu insan bunu belli eder ama terk edilen de genellikle kafayı kuma gömdüğü için bu işaretleri görmez ya da görmemeyi tercih eder. Ama bazen de terk eden taraf bu ilgi düşüşü ile mücadele ederken, terk edeceği insana daha ilgili görünmeye çalışır. Burada terk edecek olanın karşısındakine daha fazla zarar vermek gibi bir amacı yoktur. Aslında kendi kendini kandırmaya çalışıyordur ama kandıramadı mı terk edilene daha ağır bir tokat vurmuş olur.

Ama sonuçta sebep bu: Eski sevgiliniz sizden ayrıldı zira artık size karşı eskisi kadar çekim hissetmiyor. Şunu maalesef çok duyuyorum. “3 ay önce benim için deli olduğunu söylüyordu ama şimdi …” O üç ay önceydi. Artık senin için deli olmuyor. Artık 3 ay öncesinde değilsiniz.

Eski sevgili tabii başka bahaneler ileri sürecektir. Diyelim ki uzak mesafe ilişkisi içindesiniz. Ve eski sevgiliniz terk ederken şunu söyledi: “Aramızdaki mesafe çok uzak. Ben artık buna dayanamıyorum.”

Şimdi düşünün bir. Diyelim ki 2 senedir berabersiniz ve 2 senedir bu mesafe sorun değildi. Karşılıklı gidip gelmişsiniz ve bunu pek de sorgulamamışsınız. Peki bu mesafe şimdi neden sorun? Ya da daha doğrusu, sorun gerçekten mesafe mi?

Eskiden mesafe sorun değildi zira eskiden size olan ilgisi yeterince yüksekti. Size karşı bir çekim hissediyordu ve bu çekim bir motivasyon sağlıyordu. Bu motivasyon ile de eski sevgiliniz mesafeyi umursamıyordu. Ama artık size olan ilgisi belli bir seviyenin altına indiği için, bu mesafe ona batmaya başladı. Artık bu mesafenin yükünü görmezden gelmesini sağlayacak bir motivasyonu yok.

Zaten ilişkinin bitmek üzere olduğu son haftalarda, terk edilecek olan, terk edecek olana batmaya başlar. Çünkü eskiden birçok şeye gözünü kapatmasına neden olan ilgi seviyesi azalmış vaziyette.

Bu ilginin büyük kısmı cinsel çekim ama cinsel çekim derken tam olarak fiziksel çekimden bahsetmiyorum. Zaten uzun süreli bir ilişkideyseniz ve fiziğiniz de son zamanlarda çok değişmediyse, fiziksel çekimin azalması zor. Gerçi eğer fiziğiniz aşırı değiştiyse, örneğin aşırı kilo aldıysanız, siz ne kadar yüzeysel bulursanız bulun fiziksel çekim de ciddi oranda azalır.

Bu neden önemli? Şu nedenle: Bir insanın size olan cinsel / duygusal çekimi azaldıysa, bu azalmaya sebep olan şeyi düzeltmeniz, çekimin eski seviyesine çıkmasını sağlamaz.

Diyelim ki eski sevgilinin size olan ilgisinin azalmasının nedeni, sizin hedefsiz ve tembel biri olmanız. Bir kadının size olan ilgisi bundan azalabilir. Diyelim ki bu nedenle terk edildiniz. Hemen bir misyon edindiniz, bununla ilgili gerekli çalışmaya disiplinli bir şekilde başladınız ve sorun çözüldü değil mi? Gidip onu buna ikna ettiniz ve bitti. Maalesef. Bitmedi.

Birincisi, birden bire değiştiğinize kimse inanmaz. İkincisi ve daha önemlisi, karşı taraf size inansa bile, çekimi azaltan sebebin ortadan kalkması, çekimi arttıracak şey değil artık. Böyle bir zorunluluk yok ama eğer yeniden beraber olacaksanız yeniden başlamanız gerekiyor. Ve terk edilen sizseniz, bu yeniden başlama kıvılcımının ondan gelmesi gerekiyor.

Bir insanın ilgisi adım adım azaldıysa öyle birden artmaz. Bazen hiç artmayabilir. Ama artmasını istiyorsanız sizin kendinizi geri çekmeniz gereklidir. İlgiyi dil dökerek, pazarlık yaparak, ikna etmeye çalışarak veya yalvararak arttıramazsınız.

Sizin yapmanız gereken, terk eden tarafı terk etmektir, yani iletişimi kes / no contact. Ayrılığın sebebi sizin hatalarınız hatta ilgisizliğiniz bile olsa iletişimi kesmelisiniz. Ancak bundan sonra ilişkiyi bitiren probleme odaklanabilirsiniz. Eğer terk eden size ulaşırsa problemin çözüldüğünü görme şansı olur yoksa bu şansınız kaybeder.

Siz terk edeni terk ettikten sonra terk eden size ulaşırsa, bu her zaman olmasa da genellikle onun ilgisinin ayrılık anına göre daha yukarıda olduğuna işarettir. Bu sizin hala istiyorsanız yeniden başlamaya yönelik biraz çaba göstermeniz için ön koşuldur ama sizi araması ilgisinin sizinle yeniden beraber olmak isteyeceği seviyede olduğu anlamına gelmez. Bu nedenle size ulaştığında nazik davranın ama fazla heyecanlanmayın.

Diyelim ki eski sevgilinizin ilgi seviyesi 3/10 seviyesine düştü ve ayrıldınız. Siz de onu terk ederseniz, ilgi seviyesi 4.5/10 gibi bir yere gelebilir ve bu durumda da eski sevgiliniz size ulaşır. Ama size ulaşmasına rağmen ilgi seviyesi 5/10 değil.

Peki siz hala istiyorsanız bu ilgi seviyesini nasıl arttıracaksınız? Öncelikle o aşamaya kadar arkanızı dönüp yürümeye başlamış olmanız lazım.  Bunu yaptıysanız bundan sonra yapacağınız şey, eski sevgilinize yeni tanıştığınız ve birlikte olmak istediğiniz birine nasıl davranıyorsanız öyle davranmak. Buluşmak, iyi vakit geçirmek, fiziksele gitmek, vs.  Eskiyi açmadan yeni biriyle buluşuyor gibi buluşacaksınız. Bunun bir diğer anlamı da eski sevgilinizin sizinle olan şansı, yeni birinden fazla değil. Yani artık özel bir konumu yok. Yani sizi elde etmek için o da çaba gösterecek. Eğer yeterince çaba göstermezse sizi başkası kapacak.

Ayrılığa neden olan problem gerçekten düzeltmeniz gereken bir şeyse düzeltin. Ama eskinin konusunu açmayın. Eskinin problemlerini konuşmayın. Bu problemi düzeltmeyi onun için yapıyorsunuz diye düşünmeyin. Mesela eski sevgiliniz sizi iyi bir işe sahip olmak istemenize rağmen bu konuda zerre disiplin ve irade gösterememeniz yüzünden terk ettiyse, iyi bir işe sahip olmak için disiplin ve irade göstermeye başlamanız onun değil sizin hayatınızı düzeltecek. Bazı şeyleri düzeltemeyebilirsiniz mesela mesafe gibi. Ama karşınızdakinin sizi terk etme nedenini analiz edin ve düzeltmenin gerçekten iyi olacağını görüyorsanız düzeltin. Bu problemin bir sonraki ilişkilerde size ayak bağı olmasını da engellersiniz.

Eski sevgilinizin sizi terk etme sebebinin size olan ilgisinin azalması olduğunu bilmeniz önemli zira bunu anlarsanız, ayrılık anı ve hemen sonrasında onu ayrılmamaya ikna etmeye çalışmanın neden faydasız olduğunu anlarsınız. Bir insanın artık size ilgisi az ise, sizinle birlikte devam etme motivasyonu da azdır ve  bu motivasyon olmadan sizin ortaya süreceğiniz rasyonel şeylerin hiçbirinin önemi yoktur. Ayrılık günü sizi terk eden insanı terk etmezseniz (iletişimi kesmezseniz), ona sizi kaybettiğini anlamasını sağlayacak zamanı vermezseniz, ilgi seviyesi o seviyenin üstüne çıkamaz. Sizin ayrılık günü tek amacınız olmalı: Ayrılıktan iyileşmek. Bunun için iletişimi kesin yani onu siz de terk edin. Bunu yaparsanız bunun bir sonucu olarak onun ilgi seviyesinin doludizgin düşmesini durdurabilecek etkiyi de yaratma şansınız var: sizi kaybetmesi.

Ayrılık sebebi sizin ilgisizliğiniz bile olsa, bu konuda yanlış yaptığınızı ve bundan sonra olmayacağını söyleyebilirsiniz ama ısrar etmeyip ayrılığı kabul edin. Bu zor bir durum zira ilgisizliğinizden bitmiş bir ilişkinin ardından iletişimi kesmek mantıksız gelebilir. “İlgisizliğimden terk edildim ve sen bana daha da ilgisiz ol diyorsun” diyebilirsiniz. Ama yanlış düşünüyorsunuz. Hala bir ilişkiniz varmış gibi düşünüyorsunuz. Sizin artık bir ilişkiniz yok. Karşınızdakinin size ilgisi de düşük. O nedenle tam o anda sizin ilginizin artmasının da onun için bir anlamı yok. Ancak o size geri gelirse bu konuda çalışmanızın bir anlamı var.

Eski sevgiliniz “bak haklıyım, ilgisizsin işte ne aradın ne sordun” gibi bir şey söylerse biraz da şaka yollu “iyi de en son ayrılmıştık yanlış mı hatırlıyorum” deyin.  Sonra da “özledin beni sanırım, gel buluşalım” diyebilirsiniz. Ya da “ama neyse senden haber almak güzel, buluşalım” diyebilirsiniz.

Yeri gelmişken söyleyeyim, bir insanın size olan ilgisi telefonda ya da mesajla artmaz. Buluşmada artar. Zira bu ilginin önemli bir kısmı tensel, fiziksel ve aynı mekanda olmanız lazım. Vücut dilinizi görebilmeniz lazım. Eski sevgilinizin sizden ayrılma nedeninin ilgi azalması olduğunu bilirseniz, telefonda saatlerce mantık çerçevesinde pazarlık yapacağınıza, onunla buluşur ve buluşmada sanki ilk buluşmanız gibi davranırsınız.

Erkek Adam Türkçe Podcast: Soru Cevap 1,2 ve 3

Sitede sorulan sorulardan seçtiklerimizi cevapladık ve Youtube kanalında ile spotify’da yayınladık.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayınları (3 soru cevap yayını) aşağıda. Bu yayınları beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. İyi izlemeler.

  1. 00:00 Maskülenite ile odun olmayı karıştırıyorum neyleyim?
  2. 03:30 Dünya bu kadar problemli iken insanlar neden çocuk yapmak isterler?
  3. 07:23 İltifat etmeden nasıl yürüyeceğiz?
  4. 10:15 Bir kızda cinsel yollarla bulaşan hastalık varsa ne yapacağız?
  5. 11:57 Sadece kısa süreli ilişkiler uzun vadede sorun olur mu?
  6. 14:33 Sana güvenemiyorum deyip çıkma teklifimi reddetti. Neden?
  7. 17:02 Ayrıldığım kız erkeklerle anlaşıyor, kızlarla anlaşamıyor. Bu ne demek?
  8. 17:29 Kadınları buluşmama bahaneleri üretmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
  9. 18:58 Evlenmek mi lazım yoksa annemizin dizinin dibinde oturmak mı?
  10. 21:13 Reddeden oneitis kıza yeniden yürüdüm olmadı. Neden böyle şeyler yapıyorum?
  11. 25:51 Kız arkadaşım evlenmekten, çocuktan bahsediyor. Ne yapacağım?
  12. 27:38 Bir erkek hemşirelik okuyabilir mi?
  13. 28:54 Terk ettiğim eski sevgilimi özlemem normal mi?
  14. 29:40 Tipi ortalama bir erkeğin güzel bir kızla şansı var mı?
  15. 31:20 Carl Jung okumaya başlamak için önerebileceğin başlangıç kitabı tavsiye edebilir misin?
  16. 32:55 17 yaşında bir genç gün içinde daha çok ne yapmalı?
  17. 35:25 3 kere buluşup birlikte olan kadın birden soğudu ve mesaj atmıyor. Neden? 44:00 Her ilgisi alananı next yaparsak nasıl öğreneceğiz?
  18. 48:20 Peki ama kız bana bağlansın, benim olsun istiyorum. Normal mi?
  19. 50:22 Next’i abartıyor muyum?

  1. 00:00 Numarasını aldığım kız mesajıma cevap vermedi neyleyim?
  2. 05:06 Buluşmayı ne kadar önceden ayarlamak lazım?
  3. 05:54 Aldatma geçmişi olan kadından kız arkadaş yapılmaz ama şu istisna mı?
  4. 08:13 Artık kadınlar da para kazanıp güçlenebiliyorsa bizim ne özelliğimiz olabilir?
  5. 14:02 Bir kızla ara ara konuşuyoruz. Ona yürümek için instagramdan mı eklesem?
  6. 15:02 Feminen öncelikli ortamda yetişen erkek çocuklara karşı doğru davranış nasıl olmalı?
  7. 15:16 10 – 14 yaşlarındaki erkek çocuklarımıza kırmızı hap nasıl aşılanır?
  8. 18:11 18 yaşında olup üniversite okumayanlara ne tavsiye verirsin?
  9. 21:00 Çeviri yapmak dışında online nasıl para kazanabiliriz?

  1. 00:15 1 aydır günde 9 saat çalıştığım bir işe başladım. İşten çıkınca hiçbir şeye vaktim kalmıyor. Ne yapacağım?
  2. 01:40 Gündüz oyunu oynarken kızlarla konuşmaktan toplum baskısından korkuyorum. Ne yapmalıyım?
  3. 03:55 Üniversite sınavına hazırlanıyorum ama 2 ay önce ilişkim bitti. Fakat eski sevgilim aklımı kurcalamaya devam ediyor. Ne yapmalıyım?
  4. 07:35 Küçük şehirde set açıyorum ve bir kız arkadaşla gezerken set açtığım kıza rast gelme ihtimalim çok yüksek. Böyle bir durumda ne yapacağım?
  5. 08:37 Set açıp numara ya da instagram alıp daha sonra dönüş alamamam normal mi?
  6. 09:43 On kıza yürüdüm, 2 tane numara aldım. İlk defa bir haftadır gündüz oyunu yapıyorum. Bu oran düşük değil mi?
  7. 10:29 Gündüz oyununda kızlar sohbet ediyorlar ama numara vermekten çekiniyorlar. İnstagram istesem olur mu?
  8. 11:23 25 yaşındayım. 3 yıldır çalışıyorum. 2 iş değiştirdim şimdi yine bir şirketle konuşuyorum. Kariyer başlangıcında bu kadar sık iş değiştirmem sorun olur mu?
  9. 11:57 Dating uygulaması kullanırken kendimi değersiz hissediyorum. Geri dönüşlerin az olması motivasyonumu kötü etkiliyor. Bu konuda ne yapmalıyım?
  10. 13:32 Toksik bir insanla muhatap olmak zorunda kalırsak ne yapmalıyız?
  11. 14:29 İnancım gereği kızlarla ilişkiye girmiyorum. Bunun benim erkekliğimden eksiklik olduğunu söylüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsun?
  12. 17:17 Türkiye’deki yasal cinsel ilişki yaşı 18. Bunun 16 olması konusunda ne düşünüyorsun?
  13. 18:27 Boşanılan eski eşle aramızda çocuk nedeniyle iletişim var ve bu da ilişkiyi ve kırmızı hap durumunu kötü etkiliyor. Bu durumda ne yapmalı?
  14. 21:36 Covid pandemisinden sonra sosyal olarak çok kötü bir durumdayım. Şu an oyun oynayabileceğim tek çevre iş. Ama işte kızlara yürümeyin diyorsun. Bu durumda ne yapacağız?
  15. 24:40 Dindar birisinin erken evlenmesi sence uygun mudur?
  16. 25:55 Sosyal medya yürümelerinden sonuç alamıyorum. Profilim aşırı iyi değil diye sanırım. Şimdiye kadar hep yüzyüze başarılı oldum.

Beyaz At

Bu hikaye muhtemelen, bugün okuyacağınız en önemli at hikayesi ya da en azından ilk üçe girecektir.

Çocukken sık sık İskoçya’yı ziyaret eden birini tanıyorum. Adamın İskoçya’daki akrabaları, at arabaları ile evlere süt dağıtma işiyle uğraşıyorlardı. Ellerindeki atlardan bir tanesi, adamın şu an adını hatırlayamadığı, beyaz bir at,  ailenin en değer verdiği attı.

Bu zeki at tüm süt dağıtım rotasını ezbere biliyordu. Öyle ki neredeyse hiç yönlendirilmeden hangi yolu gideceğini ve hangi evlere uğrayacağını öğrenmişti (her evin ne kadar süt aldığını da öğrenmişmiydi? Bilmiyorum, adam bundan bahsetmedi.)

Beyaz at aynı zamanda çok iyi huyluydu. Diğer atlardan farklı olarak, hiçbir zaman inatçı davranıp sahibine karşı gelmiyordu. Ve hiçbir zaman da mola istemiyordu. Hergün neredeyse hiç durmadan kendisinden isteneni yapıyordu.

Beyaz at aile için hayatı oldukça kolaylaştırıyordu ve aile de onu çok seviyordu – ya da daha doğrusu sözde çok seviyorlardı. Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmuyordu. En çok yükü beyaz ata taşıtıyorlardı. En çok beyaz atın sağlığını ihmal ediyorlardı. Onu sürekli çalıştırmalarına rağmen ona çok az özen gösteriyorlardı.

İhmal edilen yük beygirlerinin çok acı veren kemik hastalıklarına yakalandıklarını duymuştum. Sonuçta nedeni ne olursa olsun, adamın anlattığına göre beyaz at genç yaşta öldü. Aile onu ölümüne çalıştırmıştı.

Soru: insanlar mı atları eğitirler, atlar mı insanları? Her iyi davranışçı size bunun iki yönlü bir etkileşim olduğunu söyleyecektir. Daha az uyumlu atlar, beyaz attan daha uzun ömürlüydüler ve bunun nedeni kısmen sahiplerinden daha çok şey talep etmeleriydi.

Bu hikayeyi bana anlatan adam, beyaz attan üzüntü ve yakınlık ile bahsetmişti. “Ben de bütün hayatım boyunca bu beyaz at oldum” demişti. Çevresindeki birçok kişi onun çalışkanlığını ve uyumlu doğasını süistimal etmişti. (Adam artık yeter demişti ve değişim sürecindeydi).

Çok sayıda erkek, beyaz at rolünü oynar. Bu döngüyü kırmak demek, insanları eğitmek demektir ve bu da roket bilimi değil. Bir at süt dağıtım rotasını ezberleyebiliyorsa, bir erkek de “evet lütfen”, “hayır teşekkür ederim” veya “siktir git” demeyi öğrenebilir. Bunlar basitlerdir, ama kolay olmayabilirler.

Beyaz at kendi doğasına göre davranıyordu ama beyaz at gibi davranan erkeklerin iki doğası vardır: birisi, başkalarına vermek için ısrar ederken diğeri bu verdiklerini kabul eden insanlardan nefret eder. Bu erkeklerin kişiliğinin yarısı “izin ver ödeyeyim” derken diğer yarısı da “bu üç oldu, bir kere de ben ödeyeyim de, bencil o.ç.” der. Bu erkek, kendi aleyhine olacak şekilde, ikiye bölünmüş biridir.

Bu çatışmayı çözmek zordur ama beyaz at olacak kadar gücü ve dayanıklılığı olan herkes, bir kez artık yeter dedi mi, bu alışkanlığından kurtulacak donanıma da sahiptir.

Çeviri: Beyaz at

Erkek Adam Discord Yayını: Sizden Gelenler (Soru & Cevap)

Bu hafta discord yayınında soru cevap yaptık:

Erkek Adam discord linki. Yayınları spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube videosu aşağıda. Bu videoları beğeniyorsanız, daha fazla kişiye ulaşması ve daha fazla yapılması için Erkek Adam Youtube kanalına kaydolmayı ve notifikasyonları açmayı unutmayın.

  1. 01:45 Evlilik, bütün bu aldığımız risk ve sorumluluklara değer mi?
  2. 02:40 NLP’deki alfa moda geçiş taktiğini doğru buluyor musun?
  3. 03:23 Bu yıl üniversiteden mezun olacağım ama iş bulamıyorum. İş bulunca her şey düzelecek mi?
  4. 06:34 İyi insan zararsız tavşan olmazsa nasıl iyi olacak?
  5. 09:52 Sınav döneminde tek odağım sınav mı olmalı yoksa kızlarla da konuşsam mı?
  6. 11:04 Yürürken PUA, ilişkide kırmızı hap uygulasak nasıl olur?
  7. 13:02 Kovid korku atmosferinin nedeni ne ve dünyanın kovidden sonraki durumunu nasıl görüyorsun?
  8. 21:33 Buluşmalara gelen ama ileri gitme hamlelerimden kaçan kız beni friendzone’a mı atmaya çalışıyor?
  9. 22:55 Bizi ağır oneitis yapan kızdan nasıl kurtuluruz?
  10. 23:43 Uzun süreli ilişkide kız arkadaş bir iş yaparken bize danışmalı mı? Mesela bir kız arkadaşıyla buluşurken.
  11. 24:32 Dışarda güzel kızlar görüp bunlar neden benim ortamında yok diyorum? Düşünce yapım mı yanlış?
  12. 25:26 İş ortamındaki arkadaş, kadın erkek ilişkileri nasıl olmalı?
  13. 26:20 Boşandıktan sonra çocuk varsa eski eski eşinizle konuşmak zorundasınız. Bu da çerçeveyi sarsıyor. Nasıl olacak bu iş?
  14. 28:08 Sayı / skor üzerine bir oyunum var ve direkt oynuyorum. Bu da bazı kızların rahatsız olmasına nedne oluyor? Onlara nasıl güven verebilirim?
  15. 29:37 Jordan Peterson ampirik değil diyorlar. Sence?
  16. 31:22 Hafif düzeyde kekemelik problemim var. Oyunu, tanışmayı nasıl yapacağım?
  17. 34:30 1.5 aydır tabak yok, oyun yok. Tabak illa ki olması gereken bir şey mi?
  18. 35:30 İş görüşmelerinde fazla istekli görünmek ters teper mi?
  19. 36:17 Salgının etkisi azalınca reel buluşmalar olacak mı?
  20. 37:00 Son zamanlarda gram enerjim yok ama kızlara yürüyesim yok. İlgi göstergesi var ama gidip konuşasım yok, neden böyle?
  21. 39:53 30 – 40 set açtım 4 tane başarılı setim oldu. Ama reddedileceğim korkusu var. Bu normal mi?
  22. 41:38 Skeptico nereye kayboldu?
  23. 41:55 MGTOW tercih midir yoksa içimizdeki mavi haplının gerçekleri kabul edememek midir?
  24. 42:48 Yeni çeviri projeleri var mı? No More Mr. Nice Guy kitabını çevirecek misiniz?
  25. 44:10 Normalleşme sürecinde saha nasıl olacak? Maske insanı sınırlıyor.
  26. 44:54 Sosyal bilimlerle ilgili tavsiye ettiğin bir alan var mı? Tarih, sosyoloji ve felsefeden hangisi?
  27. 45:30 Çocukken baba figürü olmayan erkekler kendilerini nasıl eğitmelidir?
  28. 46:30 Konuştuğum kız kriterlerime uymazsa konuşmayı kesiyorum. Bu normal mi?
  29. 48:00 Freddie kitap önerisine devam edecek mi?
  30. 48:27 Mesajlaşmayı sürekli başlatan taraf olmak istemiyorum ama yazmama düellosuna girmek istemiyorum. Ne yapmam lazım?
  31. 49:10 Kırmızı hap kitlelere yayılırsa iyi mi olur kötü mü?
  32. 51:25 Pasif gelir tavsiyen var mı?
  33. 54:26 Stoa felsefesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
  34. 55:35 Ağırsağlam ile yayın gelir mi?
  35. 57:00 Pandemi sonrasında sosyal ilişkilerimizi nasıl tutmalıyız?
  36. 58:48 Odaklanamıyorum. Ne yapmalıyım?
  37. 01:00:04 Bazen kendimi şikayet ederken ve mağdur hissederken buluyorum. Bundan nasıl kurtulabilirim?

İdeal, uzun ömürlü ilişki ve altın oran

 

Yukarıdaki ekşi sözlük entrisini görünce, Jordan Peterson’un Kişilik ve Dönüşümleri dersindeki şu bölüm aklıma geldi:

“İlişkilerin uzun ömürlü olması konusunda, 1970’lerde yapılmış harika bir araştırma var. Dr. Robert Levenson ve Dr. John Gottman çiftlerden 15 dakika boyunca bir problem üzerinde tartışmalarını istemişler ve daha sonra kaydettikleri bu tartışmadaki etkileşimlerin kaçının pozitif, kaçının negatif olduğunu saymışlar. 9 sene sonra da çiftleri kontrol ederek hangilerinin beraberliğe devam ettiklerine ve hangilerinin boşanmış olduklarına bakmışlar ve bu şekilde ilişkilerin bitip bitmeyeceğini %90 oranında doğru tahmin eden bir sonuç bulmuşlar.

Soru şu: “İlişkinin istikrarlı kalması için partnerinizle aranızdaki etkileşimde her bir negatif etkileşime karşı kaç pozitif etkileşim olmalı?” 

Bu oran bire bir de olabilir, bir negatife karşı yüz pozitif etkileşimde olabilir. Ve bu oranı kullanarak ilişkinin tatminkar ve uzun süreli olup olmadığını tahmin etmeye çalışabilirsiniz. 

Aklınızdan ilk geçen şey oranın bir negatife yüz pozitif gibi bir şey olması gerektiği ve bu tür neredeyse sadece iltifat ve saadet dolu ilişkilerin daha uzun ömürlü olacağıdır. Ama gerçek bu değil. Araştırma sonucu ortaya çıkan şu ki optimal bir oran var. 

İlişki, üç pozitife bir negatif oranının altına düşerse darmadağın oluyor. Bu çok negatif zira insanlar negatif duyguları pozitif duygulara göre çok daha yoğun hissederler ve bir hareketinizle vereceğiniz acı, mutluluktan çok daha fazladır. Yani 3’e bir ilişki oldukça yorucudur ve insanlar bu ilişkiler içinde kalmazlar.

Altın oran 5’e 1.  Ama eğer on bir pozitife bir negatif oranının üstüne çıkarsanız, ilişki yeterince yorucu değildir. 

Yeterince yorucu değil ne demek? Şöyle soralım, bir ilişkiden beklentiniz nedir?

Tamamen saadet beklediğinizi düşünebilirsiniz. Ama görünen o ki gerçekten istediğiniz şey bu değil. Daha çok uğraşabileceğiniz, çekişebileceğiniz birini istiyorsunuz. İstediğinizi yaptırabileceğiniz bir ayak paspası istemiyorsunuz. Her şeyin çok kolay olmasını istemiyorsunuz.

Bu, filozof Kierkegaard şeyleri insanlar için daha zor yapmak gerektiğinden ve insanların buna ihtiyaç duyduğundan bahsederken anlattığı fenomene benziyor. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Eğer size tapan, her dediğinizi onaylayan, size sadece pozitif geri bildirim veren biriyle birlikteyseniz, bu kişiye olan saygınızı neredeyse anında kaybedersiniz ve daha ilginç birini bulmak üzere bu kişiden kaçarsınız. Bunun nedeni bence kısmen şu:

Beraber olduğunuz insanın sizi zorlamasını istersiniz. Böylece görece iyi bir gündelik hayata ve beraberce yeterince barışçıl bir ortama sahip olmakla kalmazsınız, aynı zamanda da karşılıklı dönüşüm sürecinden kopmamak için yeterince gerilime de sahip olursunuz.

Bu aynı zamanda insanların negatif ilişkilerde kalmaya devam etmesini de açıklıyor. İki sene önce “zamanın yarısında acınası durumda olacağım biriyle olmak istiyorum” demezdiniz yani bunu asla böyle söylemezdiniz ama aslına bakarsanız gerçekten istediğiniz şey bu olabilir.”

Ekşi sözlük entrisindeki adama gelelim: Tek numarası kendini feda etmek olan, hep iyi olalım diye her çatışmada teslim olan, karşısındaki ne yaparsa yapsın iyi olmazsam onu kaybederim kaygısıyla yaşayan korkak, zayıf ve omurgasız biriyle olacaktı. Aklı varmış sevmemiş. Kimse de sevmez. Kendisine biri böyle davransaydı, kendisi de onu sevmeyecekti.

Bu yazıyı, bir dediğini iki etmedim, hep sevdim, hiç kavga etmedim, hep kendimden verdim ama neden bitti diye düşünenlere armağan ediyorum.

Jordan Peterson – Uyumlu bir insan mısınız yoksa uyumsuz mu ?

Uyumsuz(*) bir insana ne istediğini sorarsanız size direk söyler. “İstediğim bu ve bunu bu şekilde elde edeceğim!” Ama uyumlu insanlar özellikle de fazla uyumlu insanlar, genellikle ne istediklerini bile bilmiyorlar. Çünkü başkaları için yaşamaya, onları mutlu etmeye o kadar alışkınlardır ki bu yüzden kendi istekleri doğrultusunda yollarını çizmeleri onlar için çok zordur. Bakın, bunun avantajlı olduğu durumlar vardır, ancak kendinize bir kariyer yapmaya çalışacaksanız kesinlikle avantajlı değildir. Hiçbir işe yaramaz.

Ortalama bir erkek ve kadın grup bazında uyumluluk açısından çok farklılıkları olmasa da, dışarıdaki uç örneklere baktığınızda bir çok farklılık vardır. Bu yüzden uyumlu insanların çoğu kadın,uyumsuz insanların çoğu erkekdir. Sıklıkla oluşan uç örnekler genel oluşan durumdan daha önemlidir.

Dolayısıyla toplumuza yansıyan şeylerden biri de hapishanelerde erkeklerin daha çok olması. Hapsedilmenin en iyi kişilik belirleyicisi uyumsuz olmaktır ve bu seni duygusuz, kaskatı biri yapar.

Şimdi nezaket ve merhametin tersinin ne olduğunu düşünebilirsiniz. Cevap ise bence zihinde belirlenen bir tür ticari alışverişdir. Mesela diyelim ki beraber tekrarlanan ufak bi ticarete gireceğiz ve eğer sen çok uyumlu biriysen hem benim adıma hem de kendi adına pazarlık yapacaksındır. Eğer uyumsuz biriysen tam tersini yapacaksındır, kendin için bu ticaretinin içinde olduğunu düşünceksin ve sadece kendi payınla ilgileneceksin.

Uyumlu insan ise şöyle düşünecek; en azından yarı yarıya olmalı ama yine de elimden geldiği şekilde sana yardım edeceğim. Eğer uyumlu biriyseniz dikkatli olmanız gereken şeylerden biride kullanılmamaktır. Çünkü kullanılmak için sıraya giriyorsunuz. Bence bunun sebebi ise (beyninizin), bebeklikten itibaren sömürülmeye müsait olacak şeklinde kablolanmış olması.

Bu gerçek dünyada hiçbir işe yaramaz. Psikoterapide sıklıkla olan şeylerden biri de … İnsanlar psikoterapiye bir çok sebepden gelebiliyor, ve bu sebeplerden biri de fazlasıyla uyumlu olmaları. Aldıkları özgüven eğitimi olarak adanladırılan şey de aslında özgüven eğitimi değil, sadece kendi adına nasıl pazarlık edebilceklerini öğeniyorlar.

Uyumlu insanlara söylediğim şeylerden biri de özellikle vazifeşinazlarsa(**), “düşündüğün şeyi söyle, düşündüğün şey hakkında doğruyu söyle. Düşündüğün şeyler muhtemelen ağır ve sert olacaktır. Ama aynı şekilde doğru da olacaktır. Bu durumu ön plana çıkarmalı ve mesajı iletmelisin.”

Bu ve kolay bir şey değil. Çünkü uyumlu insanlar çatışmayı sevmezler. Hem de hiç sevmezler. Suların durgun olmasını isterler ve bunun ileri sürdüğüm hipoteze neden uygun olduğunu anlayabilirsiniz. Çocuğun etrafında çatışma yada kavganın patlak vermesini istemezsiniz. Çok tehlikelidir. Akranları ile arası bozulsun istemezsiniz. Fiziksel ve belki de duygusal olarak incinmeye daha yatkınsanız, kısa vadede sorunları çözecek türden yüksek yoğunluklu çatışmalara girmeye de isteksiz olabilirsiniz. Çünkü sorunları kısa vadede çözmek çok fazla çatışma gerektirir. Eğer bu durum kontrolsüz ve tehlikeli bir hale gelirse, ki gelebilir,kısa vadede konuyu didiklemek yerine suları durgun hale getirmek daha güvenli olabilir.

Ama burada problem şu ki, bu durum uzun bir vadede iyi bir strateji olmayacaktır. Çünkü çoğu zaman konuşman gerekir, çünkü çekip gitmeyeceklerdir. Uyumsuz bir kişiliğe sahip olmanın avantajı kimsenin yoluna çıkmasına izin vermemektir. Yani hem uyumsuz (ısrarcı, mücadeleci) hem de sosyalleşebilen bir çocuğunuz olursa güçlü bir birey olacaktır. Çünkü yapılarında sürekli ilerlemek vardır ve durdurulmaları zordur.

Ama onları başarılı bir şekilde yönetemezsen, 4 yaşına geldiklerinde akranları onu istemeyecekdir. ve bu büyük bir sorun. Çünkü, ebeveyn olarak sizin işiniz 4 yaşına kadar çocuğunuzu sosyalleştirmektir. Bunu aklınızın bir köşesine yazmalısınız. Çünkü insanlar bunu bilmiyor. Sizin işiniz bu. Sebebi ise basit, dikkatlice düşünürseniz.

İlk sosyalleşme döneminin yarısında olan, 3 yaşında bir çocuğunuzun olduğunu farz edin. Çocuğu dışarı çıkarıyorsun. Çocuk için ne istiyorsun? Sizi düşünmüyoruz. Çocuk için ne istiyorsun ?

Çocuğun diğer çocuklar ve yetişkinlerle etkileşime girebilmesini istersiniz, böylece çocuklar sizi karşılar, gülümser ve onunla oynamak isterler ve böylece yetişkinler çocuğu görmekten ve ona uygun şekilde davranmaktan mutlu olurlar.

Eğer çocuğunuz küçük bir canavarsa ve siz onları nasıl uygun bir şekilde disipline edeceğinizi bilmiyorsanız. Çocuğun başına gelecekler şudur:

Yaşıtları tarafından reddedilecek, başka ebeveynler ve yetişkinler tarafından yalan bir gülümsemeden başka bir deneyim elde edemeyecek. Böyle olunca da çocuğu, her gördüğü yüzün düşman ya da yalan olduğu bir dünyanın içine atmış oluyorsun. ve bu özellikle zihinsel sağlığa veya çocuğunuzun iyiliğine yardımcı olacak bir şey değil.

Çocuğunuz, yetişkinlerle konuşurken sözünü kesmemesi ve dikkatli olması ve başka çocuklara zorunda kalmadıkça vurmamaya çalışmak gibi birkaç basit davranış kuralı öğrenebilirse ya da paylaş ve güzel bir şekilde oyna gibi şeyleri öğrense. Ve diğer çocuklarla buluştuğunda,bir kaç rutin oyun oynamayı deneyecekler ve bu durum iyi gidince de geri kalan hayatlarında da birbirleriyle sosyalleşmiş olacaklardır.

Çünkü dört yaşından itibaren olan şey bu. Çocukların ilk, temel sosyalleşmesi diğer çocuklar arasında yer edinebilmesidir, eğer çocuklar bu sosyalleşmeye zamanında katılamazlarsa, gelişimsel süreçde ilerleyemezler ve geride kalırlar.

Bunun ne kadar kötü olduğunu düşünün. Çünkü 4 yaşındaki çocuk, 4 yaşında olan ve 2 yaşındaymış gibi davranan çocukla oynamayacaktır. Aynı şekilde, 5 yaşındaki çocuk, 5 yaşında olan ve 2 yaşındaymış gibi davranan çocukla oynamayacaktır. Çünkü aradaki fark inanılmaz bir şekilde büyüyecektir.

Bu olursa çocuklar geriden başlar ve yaşıtlarının gerisinde kalırlar, yabancılaşırlar ve geri kalan hayatları boyunca akranlarının olduğu grubun dışarısında kalırlar. Bu çocuklar uzun vadede anti-sosyal bir birey olmak için büyüyenlerdir. Onlar zaten agresiflerdir ve bu durum agresif yanlarını daha da yükselecektir.

Normal çocuklara olan şey ise, 2 yaşındaki ki çocuğun düşün, zamanında sosyalleştiğinde agresiflik seviyesi düşecektir. Sonra ergenliğe geçtiklerinde ise bi testosteron patlamasıyla agresiflik seviyeleri yeniden yükselecekdir. Bu yüzden erkek suçlaların çoğu 16 ile 25 yaş arasındadır.

Bu arada (testosteron) yaratıcılık eğrisiyle eşleştiğinde harika olur. 16 ila 25 yaş arasındaki erkekler arasındaki yaratıcılığın zirvesine bakarsanız, suçluluk eşleşmeleri düşmeye başlar. Epeyce güzel bir şey bu. Testosteron seviyesi oranı, erkekler arasında ortalama agresiflik seviyesini yükseltti, aslında agresiflikten daha baskın bir şey bu, testesteron tamamen kötü bir şey değildir.

Erkeklerin genellikle geç saatlere kadar uyanık kalmayı, içmeyi bıraktığı,kariyerini geliştirdiği veya yüklerini ve sorumluluklarını alıp ciddi bir ilişki ve ailesiyle birleştiği 25 -26 yaşlarında azalmaya başlar bu durum.

Ben bunu istilacı bir saldırganlık olarak adlandırıyorum. Çünkü uyumluluğun dağılımı, yırtıcı saldırganlık karşısında anaç sempati gibi. Diğer memelilerede bakarsanız yırıtcı olduklarını görürsünüz. Çünkü biz de avcı hayvanlar kadar yırtıcıyız ama aynı zamanda av hayvanıyız. Diğer hayvanlara baktığınızda, ayı gibi mesela, erkek ayının çocuğun büyütülmesiyle kesinlikle bir alakası yoktur. Hatta dişi ayı, bebek ayıyı ondan uzakta tutacaktır çünkü erkek ayı bebekleri öldürmeyi ve hatta yemeyi sever. Yani yalnız yaşayan erkek memeli yırtıcılarda anaçlık kesinilikle yoktur.

Sizin düşüncenize karşıt bir düşünce ortaya koyan insanları araştırmak çok yararlı bir durumdur. Çünkü sadece size bilmediklerinizi söylemekle kalmazlar. Sizin görmediğiniz bir şekilde dünyayı görmenizi de sağlar. Ayrıca sizi geliştirecek, sizde olmayan yetenekleri de vardır.

Örneğin içine kapanık bir insansanız, dışa dönük insanları izlemek çok yararlı bir şeydir. Çünkü dışa dönük insanların sosyal dünyada var olma yöntemleri vardır. Size sıradışı gelecek olan yöntemler. Siz bu insanları gözlemleyerek çözüm yöntemlerinizi geliştirebilirsiniz.

Uyumsuz bir insansanız, özelliklede başkaları tarafından soyutlanmış bir uyumsuz insansanız, yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri … Uyumsuz insanlar gerçekten soyutlanabilirler ve insanlar size kibirli bencil bir o.ç. gibi davranır. Belki de bu dereceye kadar gelmişindir.

O zaman bu konuda ne yapabilirsiniz?

Bu konudaki en gelecek vaad eden davranış, bir gün başkaları için bir şeyler yapmaktır. Sadece biraz pratik yapın ve nasıl yapacağınızı öğrenin. Belki bu içinde bir yerde bir köşede olduğunu düşündüğünüz ve alevlenmeyi bekleyen bir kıvılcım olabilir, ki aslında öyle de.

Bence içimizde çok geniş bir eğilim çeşitliliği var ve bazıları genetik yatkınlıkla açılır durumda. Ama bence kendini doğru bir yerde konumlandırırsan ya da düzenli olarak alıştırma yaparsan bu gibi şeyleri değiştirebilirsin. Ama bu, disiplin çalışma ve özveri gerektirir.

Genel olarak şunu söyleyebilirim, kendinizi hayata uygun şekilde adapte etmek istiyorsanız, mizacınıza uygun bir çevre bulmalısınız. Mizacınıza ters amaçlar için çabalamamalısınız çünkü bu acayip zordur. Ama bunu yapabilirseniz, işte o zaman kişiliğinizin tersi bir alanda var olan becerileri ve bakış açılarını geliştirmek için çabalayabilirsiniz. Çünkü temelde az gelişmiş olduğunuz birşey bu.

Bu şekilde, mizaçsal kapasitenizi daha geniş bir yelpazeye yayabileceğinizi düşünüyorum. Bana göre bunu yapmak her türlü duruma daha zengin bir çözümleme getirmektir.

Yani aşırı dışa dönükseniz, topluluk içinde susmayı öğrenmeli ve neler olup bittiğini görmek için dinlemelisiniz. Eğer içe kapanık bir insansanız, topluluğun içine dalıp kimseye bir söylemeden bir yerlerde saklanmamak için, toplum içinde nasıl konuşacağınızı öğrenmelisiniz. Yani kısaca uysal biriyseniz nasıl uyumsuz olacağınızı öğrenmeniz lazım ki insanlar sizi itip kakmasınlar. Uyumsuz biriyseniz de uyumlu olmayı öğrenmelisiniz ki aksi bi oç olmayasınız.

Vazifeşinazlıkda da aynı şey geçerli eğer fazla vazifeşinazsan, sakinleşmeyi ve biraz gevşemeyi öğrenmelisiniz. Eğer vazifeşinaz değilseniz de, Google takviminini kullanmaya ve gününüzü programlamaya başlayın. Kendinizi yeterince disiplinle edene kadar kendinizi buna odaklayın. Böylece bir şeye uzun bir süre bağlı kalabilirsiniz ve sefalet içinde yaşamazsınız.

Bu düzensiz birini karekterize eden bir şeydir mesela. Çünkü farkında değiller ki onları rahatsız etmiyor bu düzensizlik durumu. Belki farkına varabilirler ama duygusal bir değerleri olmadığı için anlamlı bir motivasyonları da yok.

Eğer bir partner seçiyorsanız hakkında düşünmek istediğiniz bir diğer şey ise, mizaçsal olarak sizden çok farklı olacak birini seçmemeye çalışın çünkü aradaki boşluğu kapatmak çok zor  olacaktır. Çünkü içe dönük ve dışa dönük iki insanın beraber olması gerçekten zordur. Aynı şekilde düzenli ve düzensiz birininde birlikte olması çok zordur. Çünkü birbirlerine katlanamayacaklardır. “Neden bir tane seçmiyorsun işte ! Neden bu kadar takıntılısın !” Temel kavgalar bunlar olacaktır.

Mizacını bilmek bu yüzden çok yararlıdır. Böylelikle gerektiğinde partnerinizle anlaşabilirsiniz. Kendinizle tamamen aynı birini bulun demiyorum. Zira, alternatif bakış açısınına sahip olamazsınız. Ama dikkatli olmalısınız zira hiçbir şekilde bir araya gelemeyecek mizaçta biriyle birlikte olabilirsiniz. Bu durumu özellikle yüksek ve düşük derecede açık sözlü olan ve (bu en kötüsü) ayrıca yüksek ve düşük derecede vazifeşinaz olan çiftlerde gördüm (buda diğer bir en kötüsü).

Çünkü,dünyayı başka insanların gördüğü bir şekilde göremiyorlar.
Çeviri-Enes Kutlubay Albayrak

(*)“Uyumluluk”: (agreeableness) Psikolojide büyük beşli (“big five”) olarak adlandırılan beş temel kişilik özelliğinden biri. Uyumluluk – şüpheli ve zıt olmaktan çok merhametli ve yardıma hazır olmaya eğilim.

(**)“Vazifeşinas”: “conscientiousness” Sorumluluk – öz disiplin göstermeye yönelim, sorumluluk sahibi olarak hareket etme ve başarı için azimli olma; kendiliğinden olan yerine planlı hareket etme.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Baskıcı anneler, oedipus kompleksi, persona ve gölge

Ailelerdeki oedipal durum hakkında, Carl Jung’un söylediği bir şey var.  Ama önce kabaca klasik oedipal durumu anlatayım. Oedipal durum, bir çocuk aşırı korunduğunda olur. Genellikle oğlan çocuğunun annesi tarafından aşırı korunma. Tersi de olabilir. Annesi tarafından aşırı korunan kız çocuğu ya da tüm o kombinasyonlar. Başlangıç açısından klasik durumu konuşacağım.

Freud böyle ailelerde genellikle iyi sınırların olmadığını gözlemledi. Karı koca arasındaki ilişki genelde gerilimli ya da hiç yok. Kadın da genellikle kocadan alamadığını almak üzere çocuğa dönüyor.

Bununla ilgili harika bir South Park bölümü var. Cartman’ın annesi, kontrolden çıkan Cartman’ı eğitmesi için Köpeklere Fısıldayan Adamı (Dog Whisperer) çağırıyordu. Eğer Freudcu Oedipal durumu öğrenmek istiyorsanız, bu bölümü izleyin zira olayı iyi işliyor.

Anne, sonra ilişki yaşamak istediği (sınır sorunu) bu uzmanı getiriyor.  Uzman oğlunu ondan ayırıyor. Ve sonra oğlana, kötü huylu bir köpeğe uyguladığı disiplini uyguluyor. Ama aynı zamanda her gittiği yerde, köpeğin sahiplerini de eğitiyor. Belki sorun köpekte değil de sahibinde.

Orjinal Atlara Fısıldayan ile ilgili de çok iyi bir film var. O da aynı şekilde atlardaki davranış problemlerini düzeltiyor ve atın sahibindeki psikopatolojiyi teşhis etmekte inanılmaz iyi. Bunun için doğuştan gelen bir yeteneği var.

South Park bölümünde olan şu. Köpeklere Fısıldayan Cartman’ı düzeltir. Cartman uygun giyinmeye, ödevlerini yapmaya, vs. başlar. Annesi Köpeklere Fısıldayan ile ilişki yaşamak istiyor ama adam mesafeyi koruyor. Sınırlarını çizip koruyor. Uzman gidince annenin Cartman’a ilk yaptığı şey, Cartman’a ödev yapmak yerine kendisi ile hamburgerciye gelmesi için rüşvet vermek. Bunu yapma nedeni ise çok yalnız olması. Etrafında başka kimse yok. Belki de derin ama çok derin bir şekilde eğer bu çocuğun büyümesine yardım ederse, çocuk evden ayrılacak ve kendisinin geriye bir şeyi kalmayacak diye korkuyor. Bebekleri dışında bir şeyleri olmayan anneler bunu yapma riski daha yüksek olan anneler.

Bu şaşırtıcı değil. Bunu etraflıca düşünmelisiniz. Birçok kadın … çoğu kadın … bebeklerine aşık olurlar. Bebekler daha büyük çocuk haline geldiklerinde, bu onlar için tehditkar bir durum olabilir çünkü bebek çocuk olduğunda, bebek “ölür” ve onun yerine artık çocuk vardır. Bir ebeveyn bu sürece radikal bir şekilde müdahale edip süreci durdurabilir. Bu her zaman olur ve klasik Freudcu Oedipal kabustur. Bazılarınız benim Kişilik sınıfımı aldı ve Crumb belgeselini seyretti.  Crumb ailesi, bu hastalığın inanılmaz bir örneği.

Annesi bu hileyi deneyen bir adam tanıyordum. Çok zeki ve birçok hileye sahip bir kadındı.  Ama adamın buna boyun eğeceği yoktu. Her dakikasında isyan edip baş kaldırdı. Sonunda kabaca hipermaskülen diyeceğim birine dönüştü. Bekar anneler tarafından yetiştirilen adamların sıklıkla kazandıkları hipermaskülenite ile ilgili ilginç bir ders. Zira iki yoldan birine giderler (ya hipermaskülen ya da hiper efendi çocuk). Bu bahsettiğim adam annesiyle her adımda savaştı.

Jung’un dediği ve çok hoşuma giden şey şu:  Oedipal anne çocuğu ayartır. “Bak” der. “Anlaşma şu. Hiçbir şey yapmak zorunda değilsin. Ama beni terk etmeyeceksin. Gitmezsen ve bu zor şeyleri yapmazsan ben sana bakacağım.”

Çocuğun sürekli seçim şansı var. Tamam güç dengesi aleyhine ama bu sandığınız kadar kesin değil. Küçük çocuklar sağlamdırlar ve sürekli seçim yapıp dururlar. Jung bunun çocuğa anne tarafından dayatılan bir şeyden çok bir komplo olduğunu düşündü. slında bu anne, baba ve çocuk arasında bir komplo.

Her ne kadar zor olsa da bence bu iyi bir bakış açısı. Çocuğu sorumlu tutmalı mısınız?

Evet ama sağduyulu bir şekilde ve tamamen değil.

Bu durumda olan bir yetişkinle uğraşıyorsanız ve o bundan kaçmaya çalışıyorsa. En başa dönüp bu lanet şey nasıl oldu bilmeniz gerekiyor. Kapıyı nerede açtıklarını bulmaları gerekiyor. Vampir gibi. Siz çağırmadan içeri giremezler. Onları içeri davet etmeyin. Birkez içeri geldiler mi kurtulmak zordur ve tüm kanınızı emerler.

Bu ibretlik bir hikaye. Pinokyo da daha iyisini bilmiyor ve aklı bir karış havada. Tilkinin tam olarak anlattığı, başarıya giden kolay yol ona öneriliyor. Ve beraber Stromboli’yi görmeye gidiyorlar. Şarkı şu. Hepsini okumayacağım.

“Ünlü ve oyuncu hayatı benim için harika.”

“Öğlen 2’ye kadar uyursun, puro içersin ve dünyayı gezersin.”

“Havyar ve tavuk yersin. Aktör yaşamı güzeldir.”

Sadece servet, insanların ilgisi ve sorumluluğa, disipline ve öğrenmeye kesinlikle dikkat etmeme lüksü. İki kat çekicilik değil mi? İstediğin her şeyi alacaksın ama bir şey yapman gerekmeyecek. Harika bir anlaşma.

Aktör bunu temsil ediyor. Bir yalancı ve bir aldatmayı oynuyor. Jungcu açıdan bir persona.

Persona sizin insanların içinde taktığınız maskedir. Hatta siz kendinizi personadan ibaret sanabilirsiniz. Ama değilsiniz. Persona sadece bir maske.

Tilki ile kedi, kuklayı (Pinokyo) sadece personadan ibaret olmaya çağırıyorlar.

Jung’a göre persona olarak başlarsınız. Sonra personaya uymayan taraflarınızı incelemeye başlarsınız ki bunlar gölge olacaktır. Sonra kim olduğunuzu anlarsınız ki bu şok edicidir.

Persona sizin ve belki de yakın kültürünüzün iyi olduğunu düşündüğü her şeyi içerir. Gölge de bunların dışında kalan her şeyi içerir ki bunların bazılar gerçekten çok kötüdür. Ama bazıları da kötü kılığında iyi şeylerdir.

Ve siz gölgedekilerin birçoğunu entegre etmeden personadan kurtulup, personayı aşamazsınız. Mesela olağanüstü merhametli biriyseniz diyeliö %98 yüzdelikteyseniz, kendinizi sürekli olarak başkaları için feda ediyor olacaksınız.

Bunun çok iyi bir şey olduğunu düşünen insanlar var ve evet bu bazı durumlarda iyidir. Ama problem şu ki kendinizi feda edersiniz.

Bu mesela yetişkin erkeklere karşı çok kötü bir duruş. Bebekler için harika ama yetişkin erkekler için yanlış.

Biraz diş gösterene kadar sürekli olarak sizin gibi birini arayan kişiler tarafından kullanılırsınız.

“Ama hayır, ısırabilmek merhametli olmanın tam tersi” diyebilirsiniz.

Merhametin tam karşıtı, evet öyle. Siz bunu yırtıcı kategorisine atmışsınız.

“Bunu yapmayacağım, sinirlenmeyeceğim, çatışmadan hoşlanmıyorum.”

Siz onu derinliklerden çıkarıp üzerinize geçirip kullanmadığınız sürece başınız belada. Bu iyi ve kötünün yeniden değerlendirilmesi hakkında Nietzsche’nin fikri gibi. Sizin bilincinizde, neyin iyi neyin de kötü olduğuna dair bir algınız var. Ama bu çok zekice değil ve şeyleri yanlış kutulara koyuyor.

Sizin sorgulanmaz şekilde iyi kabul ettiğiniz şeylerin birçoğunun, örneğin merhamet gibi, her şeyden önce çok karanlık tarafları var. Ve ikincisi bunlar sizi hayat yolunda yürütmeye yeterli değiller. Tersi erdemlere de ihtiyacınız var. Bunları geliştirmelisiniz. Ve bunu yapabilmek için personanın dışına çıkmalısınız.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Disiplin, erken yatmak ve uyku düzeni

Disiplin sağlayamıyorum diye bana ulaşan çok sayıda insan var. Bana ulaştıklarında kafalarında disiplinli olup yapmak istedikleri birçok şey var.  Aynı zamanda neden disiplinli olmadıklarına dair birkaç fikirleri de var.

Bana disiplinsiz ve darmadağın bir hayatım var ve bu konuda ne yapacağımı bilemiyorum diyenlerin hemen hemen tamamıyla aramda şuna benzer bir diyalog geçiyor:

“Disiplinsizim, ders çalışamıyorum / işe geç gidiyorum / dükkanı zamanında açamıyorum, vs. vs.”

“Peki yataktan kaçta kalkıyorsun?”

“Evet çok geç kalkıyorum. 10 – 12 arası. Geç kalkmam büyük sorun değil mi?”

“Kaçta yatıyorsun?”

“Sabaha karşı 2 – 4 gibi.”

“Senin büyük sorunun geç kalkmamak değil geç yatmak.”

Gece 2 – 4 arası yatıp sabah erkenden nasıl kalkacaksın ki? Asıl sorun gece yatmamak. Şimdi “ben gece çok daha verimliyim” diye çıkışacak arkadaş, tamam sen azınlıksın ve bundan sonrasını okumana gerek yok. Ama insanların büyük çoğunluğu saatlerce çalışıp gece 2 – 4 gibi yatmıyorlar. Gördüğüm kadarıyla özellikle 23:00 – 03:00 arası tek yaptıkları şey internet, sosyal medya, boş youtube videoları, vs. Belki kitap da okuyorlar ama bu 4 saatlik dilimin %90’u çöpe gidiyor.

Eskiden bu çoğunlukle erken kalkmama lüksleri olduğunu sanan üniversite öğrencilerinin ya da liseyi bitirip üniversiteye ilk sene kazanamamış öğrencilerin sorunuydu. Ama şimdi eve kapanan ve evden çalışan büyük bir beyaz yaka nüfusu da bu problemle karşı karşıya. Bana bazen evde çalışan kimse 10:30’dan önce işe başlamıyor gibi geliyor.

Hayatınızda disiplin istiyorsanız ve böyle bir uyku düzeniniz varsa size açıkça söyleyeyim: bu problemi çözmediğiniz sürece disiplini unutun. Birkaç bohem sanatçı dışında geceleri bu şekilde yaşayıp geç kalkan ve buna rağmen başarılı olan insan sayısı yok denecek kadar azdır. Yahu bunu bilmeyen mi var diyeceksiniz ama maalesef çok var. Benim görüştüğüm çoğu insan, asıl sorunun bu olduğunu öğrenince çok şaşırıyor zira bunu o kadar önemsemiyorlar.

Burada asıl sorun geç yatmak. Bunu erken yatmaya ve hep aynı saatte yatmaya çevirmeniz gerekli. Hep aynı saatte zira hayatınızdan depresyonu uzak tutmak ve diğer şeyleri disiplin altına almak için böyle bir sabite ihtiyacınız var.

Depresyonla mücadele eden insanlarda sıklıkla gördüğünüz birşey, ve depresyonun nedeni konusunda çok genel bir önerme ortaya koymuyorum zira depresyonun bir sürü nedeni var, hayatlarında yeterince düzen olmayan insanlar, hayatın ağırlığı altında ezilmeye meyillidirler.

Örneğin birileri bana gelip depresyonda olduğunu söylerlerse, onlara her zaman standart bir soru setini sorarım.

İşin var mı? Eğer bir işin yoksa, toplumumuzda cidden başın beladadır. Öncelikle biyolojik ritminiz sapıtır zira akşam belli bir saatte yatmak ve sabah belli bir saatte kalkmak için bir nedeniniz yoktur. Çoğu insanın hergün aynı saatte uyanmamaları, günlük ritimlerinin (circadian rythm) çalışmasını takip ettiklerinden, yataktan kalkar kalkmaz depresyona girmeleri için tek başına yeterlidir. Özellikle de öğleden sonra uyuklamaya başlarlarsa.

Jordan Peterson – Bir yaşam rehberliği – Bölüm I

İdeal zaman 11:00 ama 10:30 da olabilir. Eğer 11’de yatıp 7 saat uyursanız sabah 6’da kalkabilirsiniz. Sabah 6’da kalktıktan sonra 12:30 gibi 30 dakika  – 1 saat öyle uykusu da yapabilirseniz süper.

Sabah bilinciniz yeni açılırken özellikle de gece geç yatmışsanız, kendinizi yataktan çekip çıkaramayabilirsiniz. Gece erken yatma konusunda daha fazla kontrolünüz var. Ama hemen heveslenmeyin, daha fazla kontrolünüz var ama bu birçoğunuz için kolay değil. Çoğunuz gece sosyal medya, netflix, mesajlaşma gibi artık bağımlılık olan alışkanlıklar geliştirmiş vaziyettesiniz. Bunların varlığında erken yatmanız çok zor olacaktır. Bunun için genellikle şunu tavsiye ediyorum:

1 – 23:00’de yatacaksanız 22:00’de bilgisayarı ve cep telefonunu bırakın.

2 – 23:00’de ışıkları söndürün, cep telefonunu uzağa koyun ve yatağa girin. Cep telefonunuzun hiçbir notifikasyonu açık olmasın. Airplane mode’a alıp yatabilirsiniz mesela.

3 – Uykuya dalmasanız bile yataktan çıkmayın! Biraz televizyon izleyeyim, instagram bakayım, vs. uykum gelir diye düşünmeyin. Tavana bakın, pencereden dışarıya bakın, gözlerinizi kapayıp koyun sayın, vs. 23:00’de yatağa girip 01:00’de uykuya dalabilirsiniz ama yataktan çıkmayın ve ekran açmayın. Işık açıp kitap da okumayın.

Birçoğunuz bir sıkıntıdan dolayı gece ayakta o nedenle bu dediğimi yaparken çok zorlanacaklar. Zira bu kişilerin temel motivasyonlarından biri de canlarını sıkan şeyi düşünmekten kaçmak.

4 – Saat 14:00’den sonra kahve ve çay içmeyin.

5 – Günde 15-30 dakika meditasyon yapmanızı şiddetle tavsiye ederim. Bunu yatmadan önceki 4 saatte yapmayın.

Tekrar ediyorum, gece çalışan biri değilseniz, hergün aynı saatte erken yatıp erken kalkmadan (arada bir bir şeyi yetiştirmek için 3 – 4 gün arka arkaya sabahlamanız gerekebilir ama biz burada normalinizden bahsediyoruz) başarılı olma şansınız çok düşük. Disiplinli olmanız neredeyse imkansız. Disiplinsiz biriyseniz ve uyku düzeniniz kötüyse ilk uğraşmanız gereken şey o.

Alfa erkeklerin şaşırtıcı gerçeği

Jordan Peterson’un Kişilik ve Dönüşümleri derslerinde sıklıkla referans verdiği primatolog Frans de Waal’ın Ted Talk konuşmasının metni. Oldukça ilginç gözlemler. Videonun Türkçe altyazısı da var.

Hayatım boyunca pek çok alfa erkek tanıdım; alfa erkek şempanzeler. Bugün alfa erkeğin ne olduğu hakkında konuşacağım. Çünkü bence hepimiz, alfa erkeklere sahip yakın akrabalarımızdan bu konuda çok şey öğrenebiliriz.

Tanıdığım bir alfa erkek olan Amos’ı örnek vereyim. Bu genç alfa erkek oldukça popülerdi, ama birgün hastalandı ve konumunu kaybetti. Erkek şempanzeler  zayıf düştüğünüzü bir 1 km öteden anlarlar. Dolayısıyla üzerine geldiler ve o da konumunu kaybetti. Sonra gitgide daha da hastalandı, ve biz de onu izole etmek zorunda kaldık.

Bu grup çok yeşil bir adada yaşıyordu. Amos’u bir kafesin içine almak zorunda kaldık ama kafesin bir yanını açık bıraktık ki diğer şempanzeler ona ulaşabilsin.

Sonra yaşananlar çok etkileyiciydi. Diğer şempanzeler ona yiyecek, ahşap korunak getiriyorlardı. Üzerinde uyumak ve yuva yapmak için kullandıkları şeylerden. Dişiler de bu korunakları arkasına yerleştiriyordu. Sıkı bir şekilde duvara dayanıyordu ve dişiler de tıpkı bizim yatan bir hastamıza yastıklarla yaptığımız gibi bu şeylerle sırtını besliyorlardı.

İşte bir alfa erkeğe bu şekilde muamele edilir, diye düşündüm. Seviliyor ve saygı duyuluyordu ve herkes de onunla ilgileniyordu. Ancak her zaman böyle olmuyor. Çünkü alfa erkekler konumlarını kaybettiklerinde iyi tepki vermiyorlar. Amos liderken sevilen bir alfa örneğiydi.

Alfa erkek terimine internetten baktığınızda, alfa erkek nasıl olunur diye anlatan işletme kitaplarıyla karşılaşırsınız ve bunlar genelde başkalarını
yenmek üzerinedirler. Başkalarını yenip onlara patron olduğunuzu nasıl gösterirsiniz, benimle uğraşmaya kalkma gibi. Yani temel olarak alfa erkeği
bir zorba olarak tanımlıyorlar.

Ben bu tanımlamayı hiç sevmiyorum çünkü ”alfa erkek” teriminden
kısmen ben sorumluyum. ”Chimpanzee Politics” kitabını ben yazdım ve kitap, Newt Gingrich tarafından yeni meclis üyelerine tavsiye edildi. Ne işe yaradı bilmiyorum ama onlara bu kitabı tavsiye etti. ”Alfa erkek” teriminin popülerlik kazanması da böyle oldu.

Fakat ben yanlış bir sınıflandırmada kullanıldığı kanısındayım. Alfa erkek terimi üstünkörü bir şekilde kullanılıyor ve ne gerçek bir alfanın ne anlama geldiğini gösteriyor ne de alfa erkek nasıl olunur konusunda doğru bir bilgi veriyor. Ben size alfa erkek me demek onu anlatmak için buradayım.

Alfa erkek teriminin kendisi çok daha eskiye dayanıyor. 40’lı ve 50’li yıllarda kurtlar üzerinde yapılan araştırmalara dayanıyor ve aslında tanım çok basit. En yüksek kıdeme sahip erkeğe alfa erkek deniyor. En yüksek kıdeme sahip dişi de alfa dişisi. Her primat grubunda bir alfa erkeği, bir de alfa dişisi olur, bir taneden fazla olmaz. Bunun nasıl olduğunu  açıklayacağım.

Öncelikle beden dili. Burada aynı boyutlarda iki erkek şempanze görüyorsunuz, biri dik pozisyonda yürüyor, tüyleri havaya kalkmış, elinde büyük bir taş var ve alfa erkek kendisi. Diğer erkek onu selamlayan bir ses çıkarıyor, otoritesini kabul ediyor ve onun önünde eğiliyor.

 

Dengeli bir ilişki yürütebilmek için bu ritüeli her gün birkaç kez tekrarlamaları gerek. Size ortamlarından bir video göstereyim. Burada bir dişinin bir alfa erkeğini nasıl selamladığını göreceksiniz. Erkek ona doğru yaklaşıyor, dişi onu selamlıyor. Tüm tüyleri kalkmış durumda ve kendini gösteriyor. Aslında burada ben aşırı yakın duruyorum. Şempanzeler benden çok daha güçlü o nedenle bu videoyu çekerken çok ihtiyatlı olduğum söylenemez.

Erkeğin yaptığını,  iki ayağı üzerinde durarak kendini daha uzun göstermek ve kollarını yana açmak. Buna iki ayaklı gösteriş deniyor. Kıdemli erkekler arasında oldukça yaygın bir duruş ve çok da bilinen bir şey çünkü insanlar da benzerini yapıyor. İnsanlar bunu her zaman yapıyor. Bu resimde gerçekten sevdiğim şey yan taraftaki iki olgun adam 🙂

Şempanzeler de böyle. Şempanzelerde genellikle yaşlı erkekler olur. Kendileri artık alfa olamayacaklardır ama oyunlar oynayarak başkalarının sırtından koalisyon kurarlar. Sonra inanılmaz etkili hâle gelirler. bizim dünyamızda da alfanın kendisinden daha etkili olan olgun erkeklerimiz var.

Bir örnek vereyim. Birlikte en çok çalıştığım üç erkek, uzun zaman önce çalıştığım Hollanda hayvanat bahçesinde, ortadaki erkek 17 yaşında bir alfa.Yan tarafta tüylerini düzelten erkek ondan iki kat daha büyük ve bu yaşlı erkek onu lider yaptı. Anlayacağınız üzere yaşlı erkeğin inanılmaz bir gücü var, çünkü alfayı o alfa yaptı. Sağ taraftaki erkek ise tek başına en güçlü erkek. Doğada olmadıklarında bunu test edebiliyorsunuz. Bu erkeğin diğer ikisiyle hiçbir sorun yaşamadığını görebilirsiniz. Yalnızca diğer ikisi birlikteyken onlarla sorun yaşıyor. Yani şempanze topluluğundaki koalisyonun oluşması da sandığınızdan çok daha karmaşık.

Bir örnek vereyim. Bir gruptaki en küçük erkek alfa erkek olabilir. En büyük ve en güçlü olmanıza gerek yok. En küçük erkeğin doğru arkadaşları varsa
ve onları memnun ediyorsa ya da dişi desteği varsa alfa erkeği olmasında bir engel yok. Bu koalisyon sistemi her şeyi karıştırıyor. Ben de ABD’de her zaman seçimlerin sona ermesini merakla bekliyorum, çünkü birliktelik göstermeniz gereken bir an oluyor. Şempanzelerin nasıl birliktelik
gösterdiğini size göstereyim.

Burada sol tarafta birlikte duran iki erkek görüyorsunuz. Hatta büyük köpek
dişlerini de görebilirsiniz. Birlikte duruyorlar ve grubun geri kalanını temsil ediyorlar:

”Birlikteyiz. Hep beraberiz.”

Sağ taraftaki erkekler senkron içinde yürüyorlar. Birlikte olduğunuzu göstermenin başka bir yolu daha var. Bir koalisyon sisteminde birliktelik göstermek aşırı derecede önemli. Dediğim gibi, seçimlerde de her zaman o anu bekliyorum çünkü aynı partiden olup birbiriyle tartışan iki kişi oluyor ve bir noktada birliktelik göstermeleri gerek.

Tabii bu da sıkıntılı durumlara yol açıyor. Birbirini sevmeyen insanlar birbirlerine kucak açıyor ve birlikte hareket ediyorlar. Bir partinin bütünlüğü için çok önemli bir etken ve eğer bunu yapmazsanız parti yıkılabilir. Burada olduğu gibi eğer işler yolunda gitmezse o zaman partinin işi bitti demektir çünkü bütünlük göstermediler. Yani koalisyon sisteminde bu çok önemli ve insanlar ve şempanzelerde bu durum benzer.

Peki nasıl alfa olunur?

Etkileyici ve taviz vermiyor olmanız lazım, ara sıra kudretinizi göstereceksiniz ve güçlü olduğunuz görünecek. Bunu yapmanın pek çok yolu var. Ancak bunun yanında cömert olmanız da gerek.

Lideri yerinden etmek için karar kılmış erkekleri örnek verelim, bunu yapmak iki üç ay sürebilir çünkü grutaki tüm koalisyonları test ediyor olacaklar, ayrıca çok cömert olmaları da lazım. Bu süreçte herkesle yiyecek paylaşırlar. Dişilerin bebekleriyle oynarlar. Erkek şempanzeler genellikle
yavrulara pek ilgili olmaz ama konu siyaset yapmaya geldiğinde yavrulara çok ilgili olur, onlarla oyun oynarlar ve dişilere yalakalık yaparlar.

Biz insanlarda da başkanlığa aday olup bebekleri kucaklayan erkekler her zaman ilgimi çekmiştir. Bu, bebeklerin sevdiği bir şey değil. Ama dünyanın geri kalanına mesaj vermek için onları böyle havaya kaldırmaları gerek. Bu benim gerçekten ilgimi çekiyordu, son seçimlerde bir kadın adayımız vardı ve bebeği tutuş şekli daha çok böyleydi, böyle tutunca hoşlarına gidiyor. Ama kadının amacı dünyaya mesaj verip bebeği düşürmeden tutabileceğini göstermek değildi, adam tam da bunu yapıyordu. Bu çok yaygın bir taktik, erkek şempanzeler de siyaset yaptıklarında her tür grupla vakit geçirerek yalakalık yapıyorlar.

Peki bir alfa erkek olmanın imtiyazları ve sonuçları ne? En büyük imtiyaz dişiler. Yiyecek pek önemli değil. Çiftleşme döneminde ve ilgilendikleri bir dişi olduğunda erkek şempanzeler yemek yemeden bir hafta geçirebilir. Erkek şempanzeler de seks, yiyecekten daha ağır basıyor. Tabii ki biz evrimsel biyologların buna dair açıklaması var. Seks üreme için gereklidir, üremedeki evrimsel başarının ölçüsüdür. Her şey bu şekilde evrilir.

Yani erkekler kıdemleri sayesinde üreme başarısını artırıyorlarsa otomatik olarak erkekler arasındaki kıdem hırsına kapılıyorlar. İşte imtiyaz bu. Sonuçlarına gelince…

Biri tabii ki partnerlerinizi memnun tutmak. Yaşlı bir erkeğin desteğiyle
bu güce sahip olursanız o yaşlı erkeğin dişilerle çiftleşmesini sağlamanız gerek. Bunu yapmazsanız o yaşlı erkek size kızacak ve partner olarak onu kaybedeceksiniz. Yani ortada bir anlaşma var. Bu şekilde alfa olursanız
ortaklarınızı memnun etmeniz lazım. İşte sonuçlardan biri bu.

İkinci bir sonuç da herkesin konumunuzda gözü olması. Alfa erkek pozisyonu çok önemli bir pozisyon ve herkes bunu elinizden almak ister. O yüzden sürekli arkanızı kollamanız gerek. Aşırı dikkatli olmanız lazım. Örneğin başkalarının koalisyonlarını bozmanız lazım ve erkek şempanzeler
bunu oldukça sık yapıyor. Stratejilerini bozarak onları bölüyor. Yani oldukça stresli bir durum, bu konuda verilerimiz var. Vahşi doğadan edinilen veriler, şempanzeler değil ama babunlardan. Babunlardan dışkı örneği topluyorlar   ve glukokortikoid olup olmadığına bakıyorlar. Buradaki grafikte gördüğünüz erkek babunun kıdemi ne kadar düşükse, dışkıdaki kortizol seviyesi o derecede yüksek. Bir de alfa erkeğe bir bakalım. Düşük kıdemli erkeklerle aynı seviyede, yani alfa olmanın harika bir şey olduğunu düşünebilirsiniz, ama aslında oldukça stresli bir konum ve bunu fizyolojik
olarak da gösterebiliyoruz.

Zorunluluklar neler? Bu aşamayı hep ilginç bulmuşumdur, aklınıza yerleşmiş klasik alfa algısından o kadar çok farklılık gösteriyor ki.

Alfa erkeğin iki zorunluluğu var. Birincisi grupta barışı sağlamak. Buna kontrol görevi diyoruz. Gruptaki kavgalar kontrol ediliyor. İkincisi de empati kurmak. Tıpkı bir milletin barış elçisi gibi. Öncelikle barışı sağlamak.

İki dişi arasındaki kavgayı durduran bir erkek. Sağ ve sol taraftaki iki dişi yiyecek yüzünden birbirlerine bağırıp çağırıyorlar, çünkü yiyecek dişiler için çok önemli. Alfa erkek kavgayı durdurup aralarında bu şekilde duruyor. Aslında çok ilginç, alfa erkekleri bunu yaptıklarında tarafsız oluyorlar. Annelerini veya en iyi arkadaşlarını savunmuyorlar. Kavgaları durduruyorlar ve genelde zayıf olanlara destek çıkıyorlar. Bu da onları grupta oldukça popüler yapıyor. Çünkü grubun en düşük kıdemli üyeleri için güvence sağlıyorlar.

Tarafsız olduklarından bahsettim. Tarafsızlık, şempanzeler için pek de
alışılmış bir durum değil, çünkü arkadaşlarına çok düşkün olurlar. Bu konuda iyi olan alfa erkekler, gruptaki barışı sağlamakta da çok etkili olabiliyorlar.

Yaptıkları ikinci şey de diğerlerin için empati kurmak. Empati üzerine inanılmaz çok araştırma yapıyorum ve bunun derinine inecek zamanımız yok ama empati bugünlerde kemirgenlerde, köpeklerde, fillerde, primatlarda ve daha birçok hayvan türünde üzerinde çalıştığımız bir konu oldu.

Burada iki bonobo görüyorsunuz. Ön taraftaki bir kavgada yenilmiş. Arkada duran da kollarını ona sarmış, onu teselli ediyor. Çocuklarda da empatiyi
bu şekilde ölçüyoruz. Sıkıntılı bireylere nasıl tepki verdiklerini inceleyerek. Kıdemli erkekler bunu çok sık yapıyor. Kıdemli erkekler grupta inanılmaz
seviyede teselli sağlıyorlar, deprem, fırtına gibi afetlerin yaşandığı yerlere gidiyorlar ve tesellide bulunuyorlar. Papa da aynını yapıyor. Devlet başkanları da. Dünyadaki tüm liderler bu işi yapmak zorunda. Kraliçe de yapıyor. Bu işten hepsi sorumlu, yani tesellide bulunmak çok önemli bir görev.

Bu iki konuda iyi olan erkekler, barış ve teselli konusunda, inanılmaz popüler liderlere dönüşüyorlar. İşin içinde bireysel çıkar da var. Bunu yalnızca grup için yapmıyorlar, bunu yapmak konumlarını sağlamlaştırıyor. Bir erkek, alfa olarak ne kadar popüler olursa geri kalanlar da o derece ona saygı duyuyor ve imreniyor. Konumları o derece savunma kazanıyor, çünkü başka bir tanesi tarafından meydan okunabilir ve böyle bir durumda tüm grup o erkeği savunur. Çünkü kendileri için iyi olan bir lider isterler. Yani grup iyi lider olan erkeklere genellikle destek çıkıyor ve zorbalara kesinlikle arka çıkmıyor.

Zorbalar konumlarını kaybettiklerinde kendilerini çok kötü bir durumun içinde bulabilirler. Bu verilerde teselli davranışını görüyorsunuz.  Şempanzeler arasındaki teselli, orta ve düşük kıdemli olanlara bir bakın, dişiler bunu erkeklerden daha çok yapıyor. Aslında tüm topluluğu kapsıyor. Bu durum memelilerde empati üzerine yapılan tüm araştırmalarda geçerli, dişiler erkeklerden daha çok empati sahibi. Ancak alfa erkeğe bir bakın. Alfa erkek diğer herkesten daha çok empati kuruyor. Yani temelde barış elçisi görevindeki alfa erkeklere ait veriler.

Bahsetmek istediğim son şey alfa dişiler hakkında. Mama’nın bir resmi,
Arnhem Hayvanat Bahçesi’nde alfa dişi. Orada çalışıyordum. Şimdi internette çok izleniyor, 59 yaşında hayatını kaybederken çekilmiş videosu sanırım şu an 100 bin kez izlendi. Bu geçen seneydi.

Mama kesinlikle grubun merkeziydi. Erkekleri domine edecek fiziksel kapasitede değildi. Erkeklerden kıdemde aşağıdaydı ama yine de yopluluğun merkeziydi ve toplulukta bir sorun olduğunda herkes soluğu Mama’nın kollarında alırdı. Oldukça önemli bir figürdü. Bu yüzden şempanze gruplarında alfa dişilerin konumunu minimize etmek istemiyorum.

Bir de bize eşit derecede yakın bir tür var, şempanze, bonobo örneği. Bonoboları unutuyoruz ama ana erkil bir topluluk yapılar var ve genellikle dişiler alfa oluyor. Genelde topluluğun başında bir dişi var ve bunu nasıl yaptıkları, o konuma nasıl geldikleri ve işi nasıl yürüttükleri hakkında
çok daha az şey biliyoruz. Çünkü bonobolar hakkında çok az şey biliyoruz.

Ama şunu vurgulamak istiyorum, bir gruptaki alfa erkek olmak zorunda değil ve en yakın akrabalarımızdan birinde alfa bir dişi. Yani vermek istediğim mesaj şu, toplumumuzdaki erkeklere baktığınız zaman diyelim ki bir ailenin veya bir şirketin, hatta Washington’ın lideri diyelim. Onu alfa olarak görüyorsunuz, yanlış etiket kullanarak. Şempanzelere hakaret etmeyin.

Bir zorbayı alfa kabul edemezsiniz. Büyük ve güçlü olan ve herkesi korkutan ve inciten bir kişi alfa demek değildir. Bir alfa erkeğin pek çok niteliği var, şempanzelere arasında da zorbalar gördüm.  Ama rastladığım alfa erkeklerin çoğu liderlik yetilerine sahip ve toplulukla bütünleşmiş erkekler. İşin sonunda Amos gibi saygı duyuluyor ve seviliyorlar. Yani sandığınızdan çok farklı bir durum.