Kızlara karşı öfke

Daha önce Fişten Çekilmenin 5 Aşaması yazısında, inkar aşamasının hemen ardından gelen öfke aşamasından bahsetmiştik :

2. Öfke – Kırmızı hap sonrası : “Bu çok saçma! Kadınlarla ilgili, neden deveye bu kadar hendek atlatmalıyım ki? Ben sadece kendim olmak istiyorum.  Ben de doğal alfa olamaz mıydım? Ebeveynlerimi / kardeşlerimi / öğretmenlerimi / Tanrıyı / liberalleri / feministleri / medyayı / toplumu suçluyorum, belki de James Holmes o kadar da deli değildi!”

Öfkenin bir versiyonu da yorumlarda ve maillerde sıklıkla işlenen “artık kadınlara nasıl güvenebilirim” temalı öfke. Bunun bir versiyonu da, sonradan ilk bulduğu daha iyi erkekle beni terk edecek (bu yanlış anlamaya AWALT yazısında değinmiştik), tek derdi benden faydalanmak olacak, vs … kadın için neden uğraşayım” öfkesi.

Daha önce burada ve twitter’da şunu paylaşmıştık :

Bence bu öfke döneminin sebebi, erkeğin kırmızı hap gerçeklerini reddetmemesi ama en derin mavi hap ideallerinin ise devam  etmesi. Bunu en çok “güven” meselesinde görüyorum.

Düşünün, adam 18 – 22 yaşında bir erkek. Üniversitede ya da çalışıyor. Daha kadınlarla uzun süreli ilişki tecrübe edeceği 25 yaş üstünde değil. Yani, bu yaşta bir erkeğin ilişkide ihtiyacı olacak son şey güven. Ama mavi hap henüz bünyeden tam atılmadığı için kafasındaki ilişki modu resmen Disney Masallarındaki “happily ever after” (sonsuza kadar mutlu yaşamışlar).

Bu öfke zaten genelde o ideallerin saçmalık olduğuyla yüzleşen erkeklerde geçiyor. Ama çoğu adam MGTOW’um dese bile biraz konuşsan anlıyorsun ki mavi haplı idealleri sapa sağlam. İdeallerinin peşinde koşmuyor hatta onlardan nefret ediyor ama onlar harici kafasında başka renkte bir ideal yok, olabileceğinin farkında değil. Ekşi sözlükte MGTOW başlığını biraz okusanız ne demek istediğimi anlarsınız. Geçenlerde Cüneyt burada bir Ekşi sözlük girişi paylaştı (gerçi adam trollmüş sanırım) :

gönül verdiğiniz kızın “kaliteli” veya diğer bir deyişle, güzel bir kadın olup olmadığını anlamak istiyorsanız, evlilik aşamasında, evlilik hazırlıkları sırasında bir iflas tiyatrosu çevirin … “merveciğim, maalesef ailem iflas etti, benim de durumum çok kötü, bankalar haciz için peşimde, borçlarım dağ oldu, bu kadar borçluyken evliliğe yüz binler akıtamam. azıcık gelirimle, dar bütçeli bir evlilik yapacağız, mütevazi bir nikah, mütevazı bir ev, mütevazı bir yaşam kuracağız. ikimiz de çalışıp evliliğimize katkıda bulunacağız, bir araya gelememizin başka yolu yok,” diyeceksiniz bu sırada diyaloğu, “seni kaybetmek istemiyorum, seni çok seviyorum, sennsiz yaşayamam,” gibi romantik sözlerle ve biraz ağlamayla falan da süslerseniz daha etkileyici olur.

Yazarın mavi haplı idealleri arka planda nasıl aktif farkedebildiniz mi? İflasta duramıyor ve iflas etmesi ile birlikte maskülinitesini kaybetmiş bir ağlak sünepeye dönüşülmesini tavsiye ediyor. Muhtemelen kafasındaki kaliteli kadının hala kendisini olduğu gibi seven ve sadece kendin ol temali mavi hap idealinin ta kendisi olduğunun farkında değil.

Mavi haplı idealler saçmalık. Bunu zaten biliyordum ama bu siteye başladığımdan beridir 18 yaşında, 22 yaşında hatta 32 yaşında bir erkeğin 13 yaşında ergen kız çocuğu gündüz düşleri ile “güvenemiyorum”, “çok seviyorum”, “elde etmem lazım”  yazmasına defalarca maruz kalınca bu saçmalık daha çok gözüme başladı. Evet arkadaşlar. Mavi hap sağolsun çoğu erkek, 13 yaşında bir kız çocuğunun ergen gündüz düşlerinde yaşıyor. Bu gündüz düşlerinden kurtuldular mı, öfkeleri bitecek.

Genç arkadaşlar, siz yakın zamanda evlenmeyeceksiniz. Şu an kız arkadaşınız olan ya da yarın kız arkadaşınız olacak kızı 5 sene sonra hiç görmüyor olacaksınız. Nedir bu güven ihtiyacı? Güvenemiyorum diye kızlara yürümemek, onlarla birlikte olma fırsatını kaçırmak?

Daha önce bir saha raporu yazmıştım, hatun beni eski erkek arkadaşı için tek kalemde terk etmişti ama o yaşlarda başıma bu gelebilir diye MGTOW olacağıma bu hatunla beraber olduğuma zerre pişman değilim. Bu olay bana daha sonra gerçekten de güvene ihtiyacım duyan ilişkilerimde kullanmam için altın değerinde şeyler öğretti ve 22 yaşında aylarca şahane seks yaptım ( ne yapmış olursa olsun öyle oral seks yapan hatunu hala sempati ile anıyorum ).

Güvene ihtiyacınız yokken bunu söylüyorum. Sizin yaşınız tecrübe yaşı. Gidip kalelere yürümek, bozguna uğramak, fethetmek, ders almak, olgunlaşmak, vs … yaşı.  Ama koca koca adamların derdi “aşk”, “güven”, “ilişki”, “kucak kucağa – yanak yanağa – el ele olmak”, “gökten 3 yumurta düşse, biz ersek muradımıza, onlar çıksa kerevetine”,  vs …

Titreyin kendinize gelin. Gülünç mavi hap ideallerini atın. Bunları o dizilerden ve romantik filmlerden falan öğreniyorsunuz muhtemelen ama o filmlerin ana o dizilerin izleyici kitleleri kadınlar, romantik komedilerinki ise ergen kız çocukları.

Mavi hap ideallerinden kurtuldunuz mu, öfke hemen geçecek. Yerini ise hayatınızın geri kalanını çok daha doyurucu yaşatacak bir olgunluk alacak.

Vaka çalışması – Bakışılan kızla konuşmak

ModaŞizofreni rumuzlu okurumuz yazmış :

Mahmut abi, elini ayağını seveyim. 18 yaşındayım kaldığım için lise üçüncü sınıftayım. Aylardır bir kızdan baya bir hoşlanıyorum. Pek belli ettiğim söylenemez. Kesiyorum ve anlattıklarına göre YD alıyorum ancak daha fazlası değil. Kızın beta olduğumu düşünmesini sağlayacak pek bir sorunum yok sanırım, alfa olduğumu iddia etmiyorum ancak beta da değilim. Yine de yürümek konusunda çok sıkıntı çekiyorum. Daha önce defalarca kez kız arkadaşım oldu ve yürümekte sorun yaşamadım ama bu sefer çok farklı hissediyorum. Bir nevi çekiniyorum, betalaşıyorum ancak sadece bu kıza karşı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim çünkü halihazırda bir sevgilim ve benden hoşlanan farklı bir kız var. Kızı gözümde büyütüyorum, bunu kıza tam olarak yansıtmasam da bu durumu değiştiremiyorum. Kız, benim için çok güzel (his olarak), bense henüz tam bir erkek vücuduna sahip değilim(bu yolda çalışıyorum). Belki aylardır kızı kesiyorum ve her seferinde bir kaç saniyelik(yarım dakikaya kadar çıktığına yemin edebilirim) göz teması kuruyoruz. Yani bunun bir YD olduğunu düşünüyorum. Reis, sorum şu; ne yapayım? Bu arada tekrardan elini ayağını öpeyim, böyle haklı ve doğru bir yazı hayatım boyunca görmedim. İstiyorsan Onedio videolarına doğru yol alabilirim.

Can alıcı nokta şurası :

Aylardır bir kızdan baya bir hoşlanıyorum.

KH kanunlarından biri şudur : Eğer bir kızı oneitis yaparsan, onu elde etme şansın sırf kızı oneitis yapman yüzünden dibe çakılır. Bu nedenle eğer bir kızı oneitis yapmış isen onu bırakman lazımdır.

Kızları bu şekilde “aylarca hoşlanıyorum ama yürüyemiyorum” diyerek kendi kendinize harcamış olursunuz.

Ne yapmalıyım sorunun cevabı bariz. Geçmiş olsun. Bu kızı tavlama şansın en dibe inmiş. Eğer erkekliğini korumak ve maskülinitene zarar vermemek istiyorsan, kendi isteğinle şu anda bu kızı tamamen radardan çıkarman lazım. Bu kızı elde etsen bile bu büyük ihtimalle onun sana saygısı olacak bir şekilde olmayacak.

Oneitis ile başlanan ilişki bitirilemeyecek ilişkidir ve başlanmamalıdır.

Bir oneitis’i tavlamaya çalışmak (sonu başarılı olsa bile) erkeği betalaştırır. Tam tersi bir oneitis’i kendi isteğinle, daha reddedilmeden (şansını(!) denemeden) bırakmak seni güçlendirir.  Dünyanın en maskülin adamı olsanda, eğer bir kadın oneitis ise onun önünde betalaşırsın.

YDlere değinmedim bile. Onların önemi yok. Bir kızla ilk bir iki aldığın YD önemlidir. Gerisinin bir manası yok. Haftalarca bakışıp yürümezsen, kıza yürüyemeyecek kadar korkarsın ve kız da senin cesaretsiz olduğunu düşünür zaten. YD dediğin kızı ilk gördüğün bir iki kerede kullanılacak bir şey.

Kızları oneitis yapıp harcamayın ama oneitis olmuşlarsa da orada bırakın ve gidin.

Jordan Peterson – Bir yaşam rehberliği – Bölüm I

Jordan Peterson’un konuşma ve derslerinden derlenen A Guide to Life videosunun Türkçe’ye çevirimi. Birkaç bölümde yayınlayacağım. Umarım zaman koyarak Youtube’daki videoya alt yazı yapacak zamanı bulurum.

Bölüm 1 – Problemi Tanımla

Size neyin yardımcı olacağını bilmiyorum ama herhangi bir olasılığı düşüncesizce çöpe atmamalısınız. Zira bu lükse sahip olmayabilirsiniz. Antidepresanlar birçok insana yardımcı oldu ve bunun neden böyle olduğuna dair birçok teknik neden var. Eğer toplumunuz size çalışır bir hediye sunuyorsa, alıp deneyin. Önyargılarınızın ne olduğu umurumda değil.

Örneğin insanları depresyonla boğuşurken gördüğünüz zaman. Depresyonun bir sürü nedeni var ama ben çok yaygın olan bir nedeni ele alacağım. Bunun Peter Pan’ın hikayesi ile ilişkisini kafanızda canlandırabilirsiniz.

Peter Pan hiç büyümeyecek biri. Peter Pan’ın problemi şu ki kral ama Neverland’ın (Olmayan Ülke) kralı. Ama Neverland varolmayan bir yer. Yani hiçbir şeyin kralı olmak pek faydalı birşey değil.

Depresyonla mücadele eden insanlarda sıklıkla gördüğünüz birşey, ve depresyonun nedeni konusunda çok genel bir önerme ortaya koymuyorum zira depresyonun bir sürü nedeni var, hayatlarında yeterince düzen olmayan insanlar, hayatın ağırlığı altında ezilmeye meyillidirler.

Örneğin birileri bana gelip depresyonda olduğunu söylerlerse, onlara her zaman standart bir soru setini sorarım.

İşin var mı? Eğer bir işin yoksa, toplumumuzda cidden başın beladadır. Öncelikle biyolojik ritminiz sapıtır zira akşam belli bir saatte yatmak ve sabah belli bir saatte kalkmak için bir nedeniniz yoktur. Çoğu insanın hergün aynı saatte uyanmamaları, günlük ritimlerinin (circadian rythm) çalışmasını takip ettiklerinden, yataktan kalkar kalkmaz depresyona girmeleri için tek başına yeterlidir. Özellikle de öğleden sonra uyuklamaya başlarlarsa.

İşi olmayan çoğu insanın hayatlarında bir amaçları da yoktur. Birçok insan amaçsız iyi bir hayat yaşayamaz. Bu bir hipotez değil. Pozitif duyguların altında yatan devreleri gayet iyi anlıyoruz.

İlgi duyduğunuz birşey yapıyorsanız ve buna konsantre olmuşsanız, işte o zaman “canlısınız”. İşte o zaman hayat yaşamaya değerdir. Hayat o kadar yaşamaya değerdir ki, o dakikalarda bu soruyu sormazsınız bile. Sorunun kendisi ortadan kaybolur zira birleştiğiniz “anlam” o kadar güçlüdür ki, başka zamanlarda hayatı tanımlayan tüm sıkıntıları kenara iter.

Nietzche’nin dediği gibi, bir “nedeni” olan kişi, tüm “nasılların” üstesinden gelebilir.

Bunun nasıl çalıştığını biliyoruz. Hayatınız boyunca hissedeceğiniz hemen hemen tüm pozitif duygular, bir şeyi elde etmenin sonucu olmayacak. Bu duygular, değer verdiğiniz bir hedefe yürürken işlerin yolunda gittiğini görmenizin sonucu olacaklar. Bu ikisi tamamen farklı şeyler ve farkı bilmelisiniz. Zira insanlar genelde (amaçlarına ulaştıklarında) dona kalırlar. Örneğin PhD tezlerini bitirirler ve varsadıkları şey bir ay boyunca mutluluktan uçacaklarıdır. Ama çoğunlukla tam tersi olur ve depresifleşirler. “Bunun üzerinde 7 senedir çalışıyordum ve şimdi teslim ettim. Şimdi ne yapacağım?”. Bu onları depresifleştiren şeydir. Ama tezi yazarken gayet iyilerdir, eğer işler istedikleri gibi gidiyorsa süreçten zevk alırlar. Şevkle ve heyecanla doludurlar bu bizim sinir sistemimizin çalışma şeklidir.

Pozitif duygularınız “git-peşinden koş” duygularıdır. Kokain ve amphetamine gibi uyuşturucuların zevk vermesinin sebebi, sizin hedeflerinizi kovalamanıza yardım eden sistemleri uyarmalarıdır.

Yani eğer bir işiniz yoksa, bir düzeniniz yoksa, bu iyi bir şey değil. Üstüne ne yapacağınız konusunda iyi bir fikriniz de yoktur. Düzensizliğin kaotik yapısı altında ezilirsiniz ve herhangi bir pozitif duygu da hissetmezsiniz.

Bölüm 2 – Bir anlam bul

Alışkanlık haline gelmiş düşünceleriniz, zihninizin karakteri olacaklardır. İnsanın ruhu düşünceleri tarafından şekillendirilir.
Marcus Aurelius

İyileşmek istediğinizi varsayarsak, somut bir hedefe doğru adım teşkil eden birşey bulabilirsiniz. Benim varsayımım, ki bu davranışsal bir varsayım, temelde küçük, artarak çoğalan ve tekrar edilen kazanımlar inanılmaz güçlüdür.

Kendinizi bir şeyler yapmaya zalimce zorlayabilirsiniz ama bunu yapmanızı tavsiye etmem. Bunun yerine kendinize ne yapmaya istekli olduğunuzu sormanız. Bu gerçekten çok efektif bir teknik, neredeyse bir meditasyon tekniğine benziyor.

Sabah yataktan doğrulduğunuzda şunu düşünebilirsiniz : “Bugün güzel bir gün geçirmek istiyorum ve akşam yatağa yapacağımı söylediğim ama yapmadığım şeylerin suçluluk hissi ile gitmek istemiyorum.  İlginç bir gün yaşamak istiyorum ve sorumluluklarımı yerine getirmek istiyorum. Günden de zevk almak istiyorum”. Sonra kendinize şunu sorabilirsiniz :

“Bunun böyle olması için yapabileceğim neler var?”

Bunu 3 – 4 gün her sabah yaptığınızda beyniniz muhtemelen size cevap vermeye başlayacaktır : “Bak 3 gündür dokunmadığın ödev orada duruyor. O boku hemen yapmalısın zira sadece 10 dakikanı alır ve 72 saattir bu nedenle kendine işkence ediyorsun …”

Önce amaçlarınız ne onu bulalım. Amaçlarınız olmalı. “O kadar depresyondayım ki hiçbir amacım yok” derler. Ben de derim ki önce en az direnç göstereceğin amacı ele al ve bir süre onu yap ve ne olacağını gör. Çünkü bazen duygu sistemleriniz o kadar altüst olmuştur ki, bir şeye inanmaya başlayana kadar inanıyormuş gibi rol yapmanız gerekebilir.

Yaşam, tüm ızdırabına değecek kadar anlamlı olabilir.

Bu çok iyi bir fikir. Zira tam olarak iyimser bir önerme değil. Biliyorsunuz bazı insanlar size “oo, (merak etme) mutlu olabilirsin” derler. Bu insanlar gerizekalı. Sizi temin ederim, bu insanlar gerizekalı. Çünkü hayatta başınıza öyle şeyler gelebilir ki sizi inanamayacağınız şekilde ezer geçer. O zaman mutlu olamazsınız ki. Hayatın amacı eğer mutlu olmak ise o durumda ne yapacaksınız, neden yaşayasınız ki?

Hayatın amacı mutlu olmak değildir. Eğer mutlu iseniz çok şanslısınız ve bunun zevkini çıkarmalısınız. Zira bu Tanrı’nın bir lütfu.

İnsanlar anlamlı bir şey yapmakta olduklarını bilirler. Bunu söyleyebilirler. O zaman neden sürekli anlamlı şeyler yapmıyorlar ki?  Bunu yapabilirler ama biliyorsunuz bu zordur zira başkaları sürekli bir şeyler yapmanızı isterler ve bu bir mücadeledir. Ama zaten herşey bir mücadele.

Ben neden yapmadıklarını biliyorum. Bunu bulmak 10 yılımı aldı : insanlar tercih yapabilirler. Birinci tercih, yaptığın hiçbir şeyin anlamlı olmayacağını düşünmektir. Tamam, hayatın anlamsızlığı ve tüm o varoluşsal endişe insanın ayağına prangadır. Biliyorsunuz bu acı veren birşeydir ama avantajı da şu : eğer yaptığınız hiçbir şeyin bir anlamı yoksa, hiçbir şey yapmak zorunda değilsinizdir. Hiçbir şeyin sorumluluğunu üzerinize almanız gerekmez. Tamam, anlamsızlık yüzünden acı çekersiniz ama bu ödemeniz gereken küçük bir bedel sadece.

Bunun alternatifi ise yaptığınız herşeyin anlamlı olmasıdır. Gerçekten. Eğer bir hata yaparsanız, bu gerçek bir hatadır. Eğer birine ihanet ederseniz, dünyayı iyiliğe değil bir miktar daha kötülüğü doğru kaydırırsınız.  Yaptığınız şey önemlidir ve siz bu fikre inanırsanız hayatınız anlamlanır. Ama bu işin şakası yok. Bu, sorumluluk demek. Bu, aldığınız kararlar önemliler demek. Bu, eğer yanlış birşey yaparsanız, gerçekten yanlış yaparsınız demek. Bunu istiyor musunuz?

Bölüm 3 – Yapman gerekenleri ertelemeyi bırak

Mutlu bir hayat bile bir miktar karanlık olmadan varolamaz.
Ve “mutlu” kelimesi, “acı” ile dengelenmezse anlamını kaybedecektir.
En iyisi, olaylar başınıza geldikçe, sabır ve sakinlikle karşılamanızdır.
Carl Jung

İnsanları gönüllü olarak hedeflerine yürümek için yüzleşmeleri gerektiğini bildikleri kaçındıkları ya da korktukları şeylere maruz bırakırsanız, onlara korktukları şeyin karşısına dikilmeyi öğretirseniz, GÜÇLENİRLER. Ve bu güçlenmenin üst limitlerini bilemezsiniz. Kendinize şunu sorabilirsiniz : yapılmasını gerektiğini bildiğiniz halde bir türlü yapmadığınız şeyleri 10 yıl boyunca yapsanız, nasıl bir insana dönüşeceksiniz?

Biliyorsunuz zaman zaman dünyaya dikkat çekici insanlar geliyor. 10 yıllar boyunca bunu yaparak, eğer neye dönüşeceklerini bulan insanlar. Eğer varlıklarının öne çıkmasına izin verirlerse … Ve bu insanlar zaman içinde güçlenirler, daha güçlenirler ve daha da güçlenirler … Bunun limitlerini bilmiyoruz.

Muhtemelen kapasitemizin %51’i civarını kullanıyoruz. Bunu kendiniz de düşünebilirsiniz. Üniversite öğrencilerine hep sorarım : günde ya da haftada kaç saati boşa harcıyorsunuz? Klasik cevap günde 4- 6 saat kadardır. Verimsiz çalışmak, YouTube’da izlemen için hiçbir neden olmayan ve izledikten sonra vaktini buna harcadığına pişman eden şeyler izlemek, vs … Bunlar zaten 4 saat eder. Bu, haftada 25 saat, ayda 100 saat (2.5 çalışma haftası) ve her sene neredeyse yarım çalışma yılı!

Eğer hayatınız, olabileceği kadar iyi değilse durup kendinize şunu sorabilirsiniz : eğer sadece elinizin altındaki fırsatları çöpe atmayı bırakırsanız, nasıl bir insana dönüşeceksiniz? Ne kadar verimli bir insan olabileceğinizi kim bilebilir? 10 kat verimli mi, 20 kat daha verimli mi? Bu Pareto dağılımı. Verimli insanların ne kadar verimli olduklarına inanamazsınız. Grafikleri aşan bir verimlilik.

İnsanların anlamlı yolu seçecekleri bariz değil. Nihilistlerin çok acı çektiğini çünkü hayatlarında bir anlamın olmadığını söyleyebilirsiniz. Hala acı çekerler. Ama avantajları şudur ki hiçbir sorumlulukları yoktur. Nihilizmin ödülü budur ve bence motivasyonu da budur. “Nihilist olmamam mümkün değil, tüm inanç sistemlerim çöktü.” Evet, belki. Belki sen onların çökmesine izin verdin zira böylesi onları hayata geçirmekten çok daha kolay. Ödediğin bedel de anlamsız bir ızdırap ama sen bu konuda sürekli şikayet edebilirsin ve insanlar senin için üzülürler.

Eğer hastalıklı bir hayat yaşarsanız, toplumunuzu hasta edersiniz. Eğer yeteri kadar insan bunu yaparsa, sonuç cehennem! Gerçekten, gerçekten.

İkinci Bölüm

NOT: Bu konuda discord yayını yaptık: Erkek Adam Discord Yayını – Jordan Peterson Bir Yaşam Rehberliği Söyleşisi (28 Kasım 2020)

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Bir kıza en fazla bir kere çıkma teklif edin

Çoğu genç erkeğin kadın – erkek ilişkileri konusunda yanlış yaptığı bir konuyu ele alacağız. Diyelim ki gymde, okulda veya çalıştığınız yerde (umarım bu sonuncusu değildir) bir kız var. Kıza yürüdünüz ve hatta dışarda bir şeyler içmeyi teklif ettiniz ve kız da hayır dedi. Beta akım medyadan ya da büyüklerinizden muhtemelen şu hikayeyi duymuş bir erkeksiniz :

“Önce hayır dedim ama o çok inatçı idi. Tekrar tekrar denedi ve sonunda 50 yıllık çok mutlu bir evliliğimiz var.”

Bu tür ısrarlar, kişisel gelişim kitaplarının da değişmez konusudur :

“Sizi işe almadılarsa, hergün kapılarına gidip ve yumruğu masaya vurup ‘aradığınız adam benim’ deyin. Israrcı olun …”. Gerçi bunu yaparsanız bugünlerde tımarhaneye tıkılırsınız.

Tanımadıkları ya da çok az tanıdıkları bir erkeği, bu tanımama nedeniyle reddeden geleneksel kafa yapısındaki kızlar az sayıda da olsa var. Ama 2018 yılında bir kız sizi reddetmiş ise bu muhtemelen o an sizin kendisi için yeterince yüksek statülü bir erkek olmadığınızı hesaplamıştır. Kızların ilişkiler konusunda yazılımları çoktan yenilenmişken maalesef genç erkeklere 30 sene önce belki yardımcı olacak ama bugün hiçbir işe yaramayan şeyler pompalanıyor.

Bu kız size hayır dedikten sonra ona ısrarla sormaya devam edebilirsiniz. “Eğer sabırlı ve ısrarlı olursam benden hoşlanacak ve onunla birlikte olmaya başlayacağım” diye düşünebilirsiniz. Fakat, kadın – erkek ilişkileri böyle çalışmıyor ve bu ısrarlarla kuyunuzu daha derin kazmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.

Türkiye’de bu ısrar özellikle çok yaygın. Yıllar önce üniversitede sınıf arkadaşım olan Rus bir kız bana şöyle sormuştu : “Mahmut, how many times do I need to say no to a Turkish man to mean no?” (bir Türk erkeğine hayır dediğimi anlatmak içinkaç kere hayır demem lazım?)

Israrcı davranarak bir kızla birlikte olamaz mısınız? Olabilirsiniz, bu şansınız az da olsa var. Fakat bu ilişki, kızın size zerre kadar saygı duymadığı bir ilişki olacaktır. Çünkü sizin ısrarlarınızın kıza gösterdiği, siz bunu ne kadar romantik ruh ikizi saçmalıklarıyla süslemeye çalışırsanız çalışın, sizin onun ayarında başka alternatifinizin olmadığıdır. “Bu kızı elde etmem gerekli” diyen erkeğin yanılıp şaşırıp elde ettiği kızın varsayımı, kendisinin erkeğin elde edebileceği kızlardan çok daha yüksek değerli olduğudur.

Böyle bir ilişkide erkek, kadına daha aşık ve ihtiyaç duyan taraf olacaktır.

Bir ilişkide daha güçlü olan taraf, diğerine daha az ihtiyaç duyan taraftır.
İlişkilerin Temel Kuralı

Bu şekilde ilişkiye girdiğiniz bir hatun sizi muhtemelen duygusal tampon ve sıçrama tahtası olarak kullandıktan sonra, daha yüksek cinsel pazar değerine sahip bir dala atlama ihtimali belirdiği anda muhtemelen bu fırsatı yakalayacaktır.

Modern kadınlarla daha farklı bir strateji izlemeniz lazım. Günümüzde 20li yaşlardaki kadınların, özellikle de okuyan veya çalışanlarının, erkeklere ihtiyacı yok ya da öyle düşünüyorlar. Hayatlarının bu aşamasında güvenilir bir dayanak olacak, ulaşabilecekleri bir erkekten ziyade, değişik ve heyecanlı ve mümkünse öyle kolay ellerinin altında olmayacak bir erkek arıyorlar. Eski usül “naz yapıyor kesin ya da onun için ne kadar iyi bir aday olduğumu gösteremedim” erkeğinin ısrarlı varlığı çok sıkıcı ve çok kolay ulaşılırdır (ortalamanın üstü güzel bir hatunun elinin altında böyle 3 – 4 erkek her zaman bulunur).  Maalesef günümüzde çoğu erkek, genç ve güzel bir kadının çevresindeki beyaz şövalye sürüsünün bir parçası oluyor, kadınla hiç şansı olmasa bile.

Bir kıza eğer yürürseniz ve reddedilirseniz, ikinci kere deneme yapmayın. Değmez. Onun yerine başka kıza odaklanın. Kıza da cinsel olarak yok gibi davranın. Yani sanki ofiste olabilecek 70 yaşındaki bir teyze gibi davranın.  Tamamen görmezden gelmeyin ama gerekmedikçe muhattap olmayın.

Bazen, ama bazen, bu tür bir davranış hatunun size ilgi duymasına neden olacaktır. Bu durumda hatun size göz kırpacaktır. Bu göz kırpma sonucu çoğu erkek tüm cooluğunu bırakarak aşk böcüğüne döner. Bunu gören kız da “lan bu adam yine eski sünepe imiş, cool rolü yapıyormuş” der ve kendini pat diye geri çeker. Betamızın bu olaydan çıkardığı sonuç ise şudur : “karı ego tatmini yaptı”. Eğer bu tür bir göz kırpma görürseniz, hemen atlamazsanız ve ağırdan alır ve maskülin davranırsanız, kızı götürme şansınız var.

Saha raporu – Barda gece oyunu

AntiWorrior saha raporu gönderip yorum istemiş :

Mahmut Abi bende bu gece ilk defa barda nightgame çalışması yaptım. Dışarda kesiştiğim bir kız vardı yanında da 2 tane kız arkadaşı. Bunlar sigara içmek için dışarı çıkmışlardı. Sonrasında içeri geçtiler. Aradan biraz zaman geçti bizim arkadaşlar kalkalım dediler,o sırada bu kızı camdan bana bakarken gördüm tabi sonrasında hemen kafasını başka bir yöne çevirdi. İlk başta yürümeye niyetim yoktu ama arkadaşlarda beni kestiğini farketmişlerdi. Neyse sonra cesareti toplayıp bunların olduğu masaya doğru gittim klasik giriş cümlesi olarak “Merhaba” dedim kıza. O sırada kızlar baya şaşırmış bir tavırla bana baktılar, ben de o sırada yürüyeceğim kızla göz teması kuruyorum ama kız utancından olsa gerek benle göz teması kuramıyor ama gülüyor. Sonrasında aşağıdaki diyaloglar gerçekleşti:

B:Ben K:Kızlar YK:Yürüdüğüm Kız
B:Merhaba
K:Merhaba ?
B:Seni daha önce görmüş müydüm ?(Yürüdüğüm kızın gözüne bakarak bunu söyledim)
YK:Bilmem ben seni daha önce gördüğümü hatırlamıyorum(Bu sırada kız gülümsüyor ve arkadaşlarına bakıyor)
B:Acaba az önce dışarda seni görmüş olabilir miyim(Biraz ukala bir tavırla söyledim bunu)
YK:Evet ya olabilir(Bunu derken gülüyor)
B:Adın ne ?
YK:Ayşegül
B: Merhaba Ayşegül, ben senden hoşlandım da acaba bana telefon numaranı verebilir misin ?(Bu sırada telefonumu kıza doğru uzattım)
YK:Ne!? Neden vereyim ki ?(O sırada arkadaşı “Instagram adını vereyim ordan yürü ” dedi sesli bir şekilde)
B:Instagram kullanmıyorum,o yüzden sadece numaranı alırsam konuşabiliriz.
YK:Yok ya vermek istemiyorum,kusura bakma.
B:Emin misin ?
YK:Evet vermek istemiyorum.
B:Peki o zaman iyi akşamlar.

Şimdi abi öncelikle bu benim ilk defa gerçekleştirdiğim bir game oldu.Üstelik 3 kızın olduğu masaya giderek gerçekleştirdim. Sence nerelerde hata yapmışım, nerelerde iyi yapmışım bunları açıklarsan sevinirim.

Burada cevap olarak çok uzun yazmaya gerek yok. Hatan bariz. Saha raporu etiketli yazıları ve bunlara yazdığım yorumları bir daha oku. Defalarca söyledim ama pek ciddiye alınmıyor. Fakat yine de tekrar söyleyeceğim zira bu söylediğim şey olmazsa bin kere yanaşır, bin kere havanızı alırsınız :

Kıza yürüdüğünüzde, başarılı süreç şöyle olur : açılış, 5 – 7 dakika kızın da başında soğuk olsa da zamanla ısındığı ve size karşılığında sorular sorduğu bir muhabbete gir ve sonra kıza “seninle konuşmak güzeldi ama şimdi gitmem lazım” gibi bir şey söyleyip telefonunu iste.

  • Kız açılışa pozitif ya da nötr tepki vermedi mi? Kibarca oradan ayrıl ve kızı unut.
  • Kızla 2 – 3 dakika konuştun ama hala soğuk mu? Kibarca oradan ayrıl ve kızı unut.
  • Kızla 5 – 7 dakika konuştun ama numarasını vermiyor mu (ben 20 saniye veririm ve sadece iki kere ısrar ederim)? Kibarca oradan ayrıl ve kızı unut.

Bu muhabbet yoksa kızdan boşuna tel falan istemeyin. Eziklik olmasının yanı sıra bir yararı da yok. Hatta telefon istemeseniz bazen kızı ikinci gördüğünüzde ve konuştuğunuzda, kız daha sıcak olabiliyor.

“Merhaba – ben Saldıray – Hoşlandım senden ver bakayım telini” gibi bir yürüme yok. Bunu yapma nedeniniz, yürümenin stresi ile başedemediğiniz ve o stres ile bir muhabbet kuramayacağınız için kaçıp gitmek. Korkaklık temelli hareketler ile yürümeden olumlu sonuç beklemeyin.

Yürümeden kaçıp gitme isteğine Saha Raporu – Üç silahşör gündüz oyunu raporu yazısında değindim. Yukarıdaki tez canlılığa ise, en sonu Fatih’in AVM yürümesi olmak üzere defalarca değindim.

Yürümede, her biri arka arkaya olması gereken kilometre taşları olmalı ve hepsini toplamadan telefon numarası istemeyin.

Birinci kilometre taşı, kızın açılışınızı konuşmaya çevirmenize izin vermesi.

İkinci kilometre taşı, başta soğuk olabilecek kızın konuşmaya ısınması (2 dakika içinde olması lazım)

Üçüncü kilometre taşı, 5 – 6 dakika, pozitif bir muhabbet olması. Buna sizin korkup yarıda kesmeniz, kızla muhabbetin bir yere gitmemesi, ya da kızın çalan telefonu vs … engel olabilir. Hepsinin sonucu aynı. Başarısız yürüme.

Bu noktada bazı metodlarda IOI (Indication of Interest = İlgi Belirtisi) toplamak da tavsiye edilir. Örneğin 5 – 7 dakika içinde kız, 3 IOI gösteriyorsa tamam demek gibi. IOIlar çeşitlidir. Daha adınızı söylemediğiniz kızın adınızı sorması IOIdır. Ünide yürüdüğünüz kızın siz söylemeden size bölümünüzü sorması IOIdır. Yani kızın sizinle ilgili bir şeyler sorması IOIdır.

Nasıl konuşulur konusunda Londra gündüz oyunu şablonu fena değil.

Bunun haricinde eğer muhabbeti doğru yapsaydın bile dikkat etmen gereken bir iki nokta var.

Birincisi, bar veya klüpte, açılışta niyetini belli eden söz söylemene gerek yok. Gündüz oyununda şapkadan çıkıyorsun, kredi kartı satıcısı mısın, yol mu soruyorsun belli değil. Ama gece oyununda bir kıza gidip merhaba diyorsan niyetin belli. Söze dökmene gerek yok.

İkincisi, kızlara grubu içinde yürümek incelik ister. Neym buna şu yorumda değinmişti :

1) Geçmiş tecrübelerime bakarsam şu düşüncenin doğruluğuna yüksek ihtimal verebilirim:

– Bir kızla olacağı varsa bile arkadaşları yanında yürürseniz o iş olmaz.

Neden?

https://eksisozluk.com/slut-shaming–2970593

Kısaca Tanımı: Seksi kolay dağıtan kızların diğer kızlar tarafından “dedikodu” silahıyla vurulması, kaşar diye damgalanması.

Yürüdüğün bi kızda oluşan ilk arzu çerçeveni test etme arzusu. Yani kendini ağırdan satıcak. Eğer bi arkadaşının gözetiminde vesaire yürüdüğünde ise işin içine arkadaşının gözünde YÜKSEK DEĞERLİ(seksi zor dağıtan) bir kız gibi gözükme ARZUSU DA UYANIYOR.

Aslında Neymin dediği doğru ama kıza grup içinde yürümeniz mümkün. Şöyle ki, kızın telefonunu isterken kızı gruptan ayırmanız lazım. Herkesin önünde o numarayı almanız zor. Barda özellikle kızlar hep grup olduklarından, yalnız kıza yürüyeceğim derseniz bar oyunu oynamanız zor.

AntiWorrior’un burada yaptığı hücuma hiçbir kız numarası ile karşılık vermez. Düşünsenize, adam geliyor, “ver Ayşegül kızım numaranı” diyor ve kız veriyor. Ayşegül 5 dakika tuvalete gittiğinde diğer kızların muhabbeti tahmin edebiliyorsunuz değil mi?

“Ay Arzu o neydi kız, pat diye çıkarıp verdi numarasını. Ayol insan bu kadar kolay olur mu?”

“Sorma şekerim ama Ayşegül hep böyle. Zaten Emre ileyken de Serhat’la aşnafişne etmiş …”

Grup halindeki kızlara yürürken Mystery Method (MM) kullanabilirsiniz. Bu method oldukça slut shaming nötralize edici. Neil Strauss’un Game kitabını okuyun. MM’de, kız grup içinde ise yürüdüğünüzde kızı gözardı ederek grupla konuşun, 4 – 5 dakika sonra kıza neg atarak ilk defa onunla konuşun ve sonra kızı gruptan ayırın. Tek yöntem değil tabii ama fena bir yöntem değil. Yine de grup içinde kıza ilk yürüdüğünüzde sadece kızla konşmayın, grupla konuşun ve sonra yavaşça kıza odaklanın.

Üçüncüsü, bar oyununda hemen tele gerek de yok. 5 – 6 dakikalık muhabbetten sonra izin isteyip ayrıldıktan sonra kıza tekrar dönebilirsiniz. Kız kaçmıyor. Gerçi bazen kaçıyorlar ama olsun. Dönerse sizindir, dönmezse … Ne diyorum lan ben.

Dördüncüsü genç kardeşim, bar game’de kızla muhabbet kurduktan sonra daha hızlı olabilirsin. Ben pek gece oyunu yapmıyorum ama yaptığımda genelde hedefim kızı o bardan bir yere bir şeyler yemeye (içkiden sonra çorba içilir) sonra evinde / evimde kahve içmeye ve sonra da … oluyor. Barda telini aldım sonra mesajlaştım ve bir yere buluşmaya davet ettim olmuyor. O senaryo, kız benimle dışarı gelmezse Plan B.  Gece oyununda tecrübeli arkadaşlar da yorum yapabilir ama gece oyununun, özellikle de bar ve klüp gece oyununun, hedefi telefon numarası almak değil s-kapanıştır.

Jordan Peterson – Past Authoring Program

Size duygusal acı veren ve sık sık zihninizi işgal eden anılarınız var. Bir arzu duyduğunuzda ve bu arzu gerçekleşmediğinde, hayal kırıklığına uğrarız. Bu da sizde negatif duygular yaratıyor. Bu, o zaman diliminde bulunduğunuz konumu ustalık göstererek yönetemediğinizi gösterir. Örneğin, lisede sürekli zorbalığa maruz kaldığınızı ya da dalga geçildiğinizi düşünelim. Bu sizin, lisede insanlarla doğru şekilde sosyalleşmeyi bilmediğinizi gösterir. Lisede yaşadığınız bu olaylar yüzünden şu an insanlardan korkuyorsunuz. Ve bu düşünceler sürekli kafanızı meşgul ediyor. Nasıl zorbalığa uğradığınız, dalga geçildiğiniz, ne kadar kötü hissettiğiniz hakkındaki düşünceler sürekli geri geliyor.

Peki, bu düşünceler neden sürekli olarak zihninize üşüşüyor? Bunun sebebi, endişe üreten sistemler sizin tehlike karşısında kendini koruyacak yeteneğe sahip olmadığınızı varsayıyor. Bu sistem sürekli şunu söylüyor : “tehlike var, tehlike var, tehlike var … sen insanları nasıl idare edeceğini bilmiyorsun …” Bu döngü kendiliğinden ortadan kalkmayacak zira bu bir alarm sistemi. Sizi tehlikelere karşı uyarmaya çalışıyor.

Bu durumda yapmanız gereken şey, ve bunu bir terapist ile yapabilirsiniz, şu soruları sormak :

  • Tüm o zorbalık ve dalga geçmeler neden başladı?
  • Kendi davranışlarım yüzünden mi o duruma düştüm ya da o duruma düşmemde varsa hangi çevresel faktörler etkili oldu?
  • Bütün bu olayı nası yorumlamalıyım ve bu olaylarla ilgili algımı nasıl değiştirmeliyim ki, bu tür bir şey gelecekte başıma gelmesin?

Bunları yaptıktan sonra zorbalıkla ilgili anlılarınız zihninizi işgal etmeyi bırakacaktır. İnsanlar hafızanın görevinin geçmişi temsil etmek olduğunu düşünürler. Bu yanlış. Hafızanın görevi sizi aynı aptal hataları tekrar tekrar yapmaktan alıkoymaktır. Geçmişi, gelecek daha iyi olsun diye hatırlarsınız.

Eğer geçmişte yaşıyor iseniz ve zihniniz geçmiş ile istila edilmiş ise, bir şekilde geçmişe saplanıp kalmışsınızdır. Deneyimlerinizi, size öğretebileceği herşey ile değerlendirmemişsinizdir. Kötü bir deneyiminizde, önce vücudunuz reaksiyon gösterir. Sonra duygularınız reaksiyon gösterir ve daha sonra bununla ilgili düşünmeye başlarsınız. Ama bazen kötü deneyim vücudunuzun ve duygularınızın tepkisinin ötesine geçemez.

Örneğin, çocukken cinsel tacize uğradığınızı düşünelim. Küçük bir çocuk iken bu kötü deneyimle ilgili nasıl düşüneceksiniz ki? Amcanız cinsel tacizde bulunuyor. “Güven duymam ve beni koruması gereken ve benimde birgün olacağım gibi yetişkin olan bu kişi, bana anlamadığım ve korkunç şeyler yaptı ve bunu sır olarak tutmam gerekiyor … ” Dört yaşındayken bu olay hakkında düşünebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Böyle bir şey hakkında 30 yaşındayken bile düşünemezsiniz ki!

Yani, korkunç bir deneyime saplanır kalırsınız. Sonra 25 – 26 yaşındasınız ve bu deneyimin anıları zihninizi işgal ediyor ve geriye dönmelisiniz ve düşünmelisiniz. Bu korkunç  bir şeydi. Zira böyle bir deneyimle başa çıkabilmek için bir kötülük felsefesi geliştirmeniz lazım. İnsanlar korkunç olabilir, siz de öyle. Bu kabul etmesi zor bir şey ama bunu öğrenmeniz lazım ki kendinizi dünyada doğru bir şekilde konumlandırın.

Bu tür acı veren deneyimlerle yüzleşip aşmak için kullanabileceğiniz, past authoring programını tanıtacağım. Past authoring programında geçmişinizi 7 zaman dilimine bölüyorsunuz. Sonra her bir zaman diliminde sizde en güçlü duygusal tepki (pozitif ya da negatif) yaratan olayı seçiyorsunuz. Negatif deneyimler için sebep analizi yapıyorsunuz.

Bu kötü deneyimi yaşadınız. Bu deneyimin yükünü hala taşıyorsunuz? Peki bu deneyimi neden yaşadınız?

“4 yaşındaydım ve 6 yaşındakiler beni dövüp duruyorlardı. ” Ama artık 4 yaşında değilsiniz ve o 6 yaşındakiler de çevrenizde değiller. Yani bu anı artık geçerliliği olmayan bir şey. Program bu tür anılarla ilgili bu tip sorular sorarak analiz etmenizi sağlıyor.

Kendi kendinize geçmişte ne olduğunu yazarak ve baştan aşağı düşünerek iyileşme yaşayabilirsiniz. Program oldukça ucuz, yaklaşık 15 Amerikan Doları. Terapi için parası olmayanlar için ideal ama maalesef program Türkçe değil.

Bu program, özellikle 18 aydan daha eski anılarınız; korku, öfke, utanç ve endişe gibi güçlü negatif duygular yaratarak sürekli aklınıza geliyorsa yararlı. Bunun olması, zihninizin bu deneyimleri hala tam olarak işleyemediği ve bu deneyimlerin, zihninizin negatif duygu yaratan sistemleri tarafından hala çözümlenmemiş tehdit olarak algılandığını gösterir. Beyniniz çözülmemiş tehditlere acil durumlar için ortaya çıkan fizyolojik hazırlıklar ile tepki verir, örneğin stres hormonu olan kortisol salgılamak gibi. Kortisol ise sürekli yüksek seviyelerde olursa, toksik hale gelebilir.

Burada “işlemek” ne demek yukarıda belirttim ama tekrar edeyim. 14 yaşındayken zorbalığa uğradınız ve bunun yükünü duruşunuz ya da insanlarla ilgili varsayımlarınız da dahil olmak üzere hala taşıyorsunuz. Bu yükü kin ve öfke olarak taşıyorsunuz. O zaman bu olay tarafından dümdüz edildiğiniz için, bunu hala taşıyorsunuz.

Fakat artık 14 yaşında değilsiniz. Artık 41 yaşındasınız. Ve o deneyimler, şu anki gerçekliğinize basit bir şekilde transfer edilemezler. Şu soruyu sormalısınız :

O zaman ne oldu?

Burada “ne oldu” sorusu, “beni alıp o savunmasız ve aşağı duruma getiren sebep – sonuç yolları nelerdi” demek. Yani ayrıntılı ve dikkatli cevaplanması gereken bir soru. Zira bu kötü anıya saplanıp kalan tarafınız, sizin bir daha böyle savunmasız ve aşağı duruma gelmeyecek kadar değiştiğinize emin olmak istiyor. Eğer bu düşünce süreci sonucu, cevabınız “evet, evet ben aynı kişi değilim ve bunun bir daha başıma gelmesine izin vermeyeceğime eminim” ise; geçmişe gidip “bak şu nedenle oldu ve ben o şeyi yapmasaydım olmazdı ve şimdi yapmam” ya da “o zaman çok güçsüzdüm ama şimdi güçlüyüm” analizlerini yaparsanız, o kötü deneyimin soğuk elleri zihninizi bırakacaktır. Zira zihninizin bilmek istediği şu : “sen bu olayı, bir daha başına gelme ihtimali kalmayacak şekilde çözdün mü?”

Bu programı mantiki olarak Present Authoring ve Future Authoring programlarından önce yapmak isteyebilirsiniz ama 3 program içindeki en zaman alıcı ve zor olanı Past Authoring. Bu nedenle, Past Authoring programını diğer ikisinden sonra yapmanız tavsiye edilir.

Saha raporu – Kütüphane oyunu

Bende kendi saha raporumu yazıyım yorumlarınız benim için önemli.

Bugün ders çalısmak için ilk defa kütüphane ye gittim. Girişteki masada görevli olarak çalışan yabancı uyruklu bir kız vardı. Kütüphaneye girdikten 10 dakika sonra ona bilgisayarlar ile ilgili bir soru sorup (gerçekten soru sordum açılış değildi) yerime oturduktan sonra oyun oynamam gerektiğini farkettim. Moladan dönüp elime bir bardak su aldıktan sonra masaya doğru biraz eğilip (kütüphanede olduğumuz için hafif fısıltıyla konuşuyoruz)
“sence Korelilere benziyor muyum?(gözlerim gerçekten çekik)” diye sordum. Sonra direk baska bir kızın beni Koreli zannetmesiyle ilgili bir hikaye anlattım.

Kız gülerek evet biraz.

-Beni hep benzetiyorlar birde Koreli birisine sormak istedim.

O: Biraz benziyosun, nerelisin sen?

– Türküm(buradan sonra tekrar dik duruyorum zaten aramızda masa var)

O:Koreli olup olmadığını farkedebiliyorum ben. Onlar daha çekik. Bazen banada soruyorlar zaten

-Seni Türk mü zannediyorlar?

O:(gülerek) hayır Koreli.

-Zaten Korelisin.

Yerime geçip işime devam ettim.20-30dk sonra çıkacak iken elime bir bardak su alıp yanına gittim ve “kütüphanede çalışmak sıkıcı değil mi?” diye sordum.

O: Çok değil bir yandan çalışıyorum zaten (ders galiba).

-Ben kütüphaneye ilk defa geliyorum ve çok sıkıldım

O: İlk defa mı geliyosun?

– Dışarıda bir kütüphaneye ilk defa geliyorum. Neyse instagramın var mı?

O: Var.

-Kütüphanede çok rahat konuşamıyoruz.

O:var tabii.(telefonumu verdim ve kendini ekledi)

-Kolay gelsin

O:teşekkürler(bu konuşmada suratım da sırıtma vs yok düz bakıyordum.)

NOT:Ben 17 yasındayım o universitede ama köse olmama rağmen daha büyük gösteriyorum. Mekanlarda pek kimlik sormazlar direk üstümü ararlar 😀
Açıkcası numarasını istemeye yemedi.

Kiz ile hic fiziksel temas kuramamamin kotu oldugunu dusunuyorum ve sizin yorumlarinizi merak ediyorum. Hatalarim ve dogru yaptigim noktalar nelerdir? Tesekkurler.

Konuk yazar : Miavice

 

İüde Tacizciye Yer Yok vakası

Ekşideki iühf feministlerinin hukuk öğrencisini linç etmesi başlığında işlenen Siyabend Şimşek vakasını gördünüz mü? Bir grup feminist sokak ortasında tacizci diye bağırıp, küfrederek bir adamı dövüyor. Adam gerçi istese hepsini birden döver ama akıllıca davranıp elini kaldırmıyor.

Videolar, tacize uğradığını iddia eden Seda adlı kızın twitter hesabında. Olay ise Batı’da hızla yayılan, “sıkışınca ya da sonradan pişman olursan yattığın adamı tacizcilikle suçla” vakasına benziyor.

Bu olayların Türkiye’ye bir 10 sene daha gelmeyeceğini düşünüyorum ama ara ara görüyoruz. ABD’de çok yaygın bu. Kız adamla yatıyor ve sabah pişman oluyor, ya da adam kızı sadece tek gecelik görüyor. Hatun yeterince öküz ise, ki çoğu erkek ve kadın görmek istemese de kadın nüfusundaki öküz oranı erkek nüfusundaki öküz oranından az değildir, kendini iyi hissetmek veya öc almak için “taciizz” diye bağırıyor. Olaydaki samimiyetsizliği ise iddia edilen taciz ile taciz iddiası arasındaki süreden görebiliyorsunuz.

Gerçekten tacize uğrayan kadınlara büyük bir hakaret olan bu sahte taciz iddiaları ABD kampüslerinde, kadınların cinsel hayatın egemeni olmaları için kullanılıyor. Amaç şu : cinsel ilişkiye değer olmayan betalar korkup asla kadınlara bulaşmasın ve cinsel ilişkiye değer alfalar da eğer kadının istediğini yapmazsa cezalandırılsın.

Bu iddialar gerçek mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bir grup it sürüsünün bir adamı sokak ortasında dövdüğü ve tacize uğradığını söyleyen kadının herhangi bir delilinin olmaması. Tacizin delilinin olması zor ama durumdan hemen vazife çıkaran feminazilerin kadın diyorsa doğrudur çemkirmelerine rağmen iddianın kadının yediği haltların ortaya çıkmasından sonra gelmesi, polise değil de feminazi çeteye gitmesi,  vs … hatun açısından pek iç açıcı değil.

Siyabend Şimşek’in twitter hesabında anlattığına göre :

Hakkımda başlığında yazılanlar ve başlatılan fiziki ve sözlü lince ilişkin cevabımdır. Öncelikle Seda Yelkenci isimli şahsın cinsel saldırı girişimi iftirasına cevap vermek istiyorum.

13 Kasım akşamı ve gecesi benim evimde içtik. Kendisini hiçbir şekilde bir şeye zorlamadım.

Bu olayın sonrasında o sırada yakın arkadaşım olan Cem Koro ile ciddileşen bir ilişkilerinin olduğundan bahsetti. Sabah beraber uyuduğumuz yataktan kalkıp Cem ile kahvaltı yapmaya gitti. Doğal olarak Seda’ya karşı bir hissiyatım olmasa da arkadaşım olan şahıs için kötü hissettim.

Aradan bir buçuk sene geçtiği için görsel bir kayıt sunamıyorum ancak Seda 14 Kasım öğle saatlerinde evime tekrar gelip şarj aletini aldı. Sonrasında da okulda benimle konuşmak için yanıma geldi. Cem’le konuştuğunu ve “aramızda o gece bir şey yaşanmadığını” söylediğini benim de bunu onaylamam halinde bir sorun kalmayacağını söyledi. Seda’ya bahsetmesem de doğruyu söylemeye karar verdim. Cem Koro’yla buluşmaya karar verdik. Üslubundan da anlaşıldığı üzere Seda kendisine tamamen yazdığım şekilde aktarmış olayı. Gayet dostça bir üslupla yazmış.

Cem Koro’yla konuştuğum süreçte ve öncesinde Seda Yelkenci de benimle iletişim halinde ve Cem’le ne konuştuğumuza ilişkin benden haber bekliyordu.

Cem Koro’yla konuştuğum süreçte ve öncesinde Seda Yelkenci de benimle iletişim halinde ve Cem’le ne konuştuğumuza ilişkin benden haber bekliyordu. Zira Cem’le ne konuştuğumuzu öğrenmek ve kendi aralarında konuştukları zaman yalanını ortaya çıkartacak herhangi bir pot kırmamak istiyordu. Kendisine Cem’in isteği üzerine cevap vermedim ve sonrasında hiçbir iletişimim olmadı. Konuşmaların dakikaları da dediğimi kanıtlıyor.

Sonradan öğrendim ki Cem’e bir şey yaşamadığımızı, benim onu zorladığımı ama kendisinin istemediğini sonrasında ayrı odalarda uyuduğumuzu anlatmış. Sonrasında ikisiyle de ilişkim kesildi ve beni konuşalım diye çağırıp saldırdıkları ana kadar Seda’yı görmedim.

Paylaştığım WhatsApp görüntülerinden de anlaşılacağı üzere Seda Yelkenci’ye cinsel saldırı girişiminde bulunmadım. Bu iftiranın aslı astarı olsa Cem’le gerçeği konuşmak yerine Seda isimli şahsın “aramızda hiçbir şey yaşanmadı” yalanına ortak olmayı tercih ederdim.

Ben hayatım boyunca bir kadına hiçbir şekilde fiziksel şiddet uygulamadım veya fiziksel olarak bir şey yapmaya zorlamadım. Bana saldırdıkları durumda dahi herhangi bir şekilde karşılık vermedim. Eğer Seda’nın elinde benim attığım şeyleri yanlışlayan en ufak şey varsa paylaşabilir.

Diğer türlü böylesine bir iftirayla bir insanın hayatını alt üst etmek, rezil etmek ve intihara zorlamak gibi bir alçaklığın ilgili şahsın ruh hastalığıyla ile bile açıklanabilecek bir tarafı yok.

Benim birileriyle konuşmuş olmam, içki içmem ya da içmeyi teklif etmem onları taciz ettiğime ya da edeceğime dair bir delil teşkil etmiyor. Eğer hayır denildiği noktada ısrar ettiğimi, üstelediğimi gösterecek herhangi bir delilleri varsa bunu da açıklasın linçsever ruh hastaları.

Kendini bir erkeğe, sevgilisine “temize çıkarmak” için kadın mücadelesini böylesine düşkünce kullanan bir şahsın durumu sadece ruh hastalığı ile de açıklanamaz. Cem’le konuşmamda Seda’yla aramızda bir şey yaşanmadığını söylemiş olsam bugün bu iftira söz konusu bile olmayacaktı.

Konu hakkında yazacağım diye başladım ama twitter’da konuyu birçok kadın daha iyi anlatmış :

Aklıma takılmadı da değil. Bu Cem Koro denilen çocuk bu dolmaları yeyip ne olursa olsun sevdiceğine destek mi oluyor yoksa kızı terk etti mi?

Jordan Peterson – Geçmişi düzeltmek

Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü, internet çağı erkeklerinin manevi babası, üstad Jordan Peterson’ın şahsen çok faydalı bulduğum “geçmişi düzeltmek” konuşmasını hiç çevirmemişiz. Reis, geçmişinde olan ve bir türlü kafasından silinmeyen travmaları veya kötü anıların ne işe yaradıklarını ve onlardan nasıl kurtulabileceğinizi anlatıyor.

“Geçmişi hatırlama sebebiniz onun objektif bir kaydını tutmak değil, geçmişte olan bilgiyi sizi geleceğe hazırlasın diye kullanmaktır. Ve siz geleceğe hazır olana kadar da zihniniz sizi rahat bırakmayacaktır.

Geçmişte başınıza negatif bir şey geldi. Neden başınıza geldiğini bilmiyorsunuz ve bu şey gelecekte bir daha başınıza gelirse ne yapacağınızı da bilmiyorsunuz. İşte bu (anı) sizinle kalacaktır.

Ve bence bunun yaptığı şeylerden biri de genel fizyolojik yükünüzü arttırmaktır. Bununla ilgili konuşan fizyolojistler var. Şöyle düşünün : zihninizin sürekli yaptığı bir şey var, otobiyografik deneyimlerinizin bir kaydını tutuyor. Ve sürekli ne sıklıkta başarılı olduğunuzu ve ne sıklıkta başarısız olduğunuzu hesaplıyor. Başarılı olma sıklığınız arttıkça, egemenlik hiyerarşisinde daha tepede olma ihtimaliniz fazla. Bu nedenle serotonin seviyeniz fazla ve daha sakin birisiniz.

Çevrenizin de daha az tehlikeli olduğunu varsayabiliriz. Tehlikenin tanımı bu : bir yerdesiniz, hareket ediyorsunuz ve olmasını istemediğiniz bir şey oluyor. Tehlike budur. Bu nedenle beyniniz sürekli ne kadar endişeli olmanız gerektiğini kalibre etmeye çalışıyor. Bunun için yaptığı şeylerden biri de sürekli olarak geçmiş başarılarınızın başarısızlıklarınıza oranının kaydını tutmak.

Geçmişiniz yenilgiler, istediğinizi alamadığınız durumlar, ile karakterize edildiği oranda, beyniniz vücudunuzu sürekli tetikte alarm halinde tutuyor. Zira yaptığınız herşey felaket ile sonuçlandı ise, feci tehlikeli bir yerde olmalısınız ve bir av hayvanı gibi her an herhangi bir yöne doğru kaçacak şekilde tetikte olmalısınız. Ne kadar av hayvanı gibi olacağınız ise kısmen nevrotiklik özelliğinizin ne kadar olduğuna, kısmen başka insanların gözünde ne kadar başarılı olduğunuza (zira başarılı iseniz sizi egemenlik hiyerarşisinde tepeye taşıyacaklardır) ve kısmen de başarısızlık / başarı oranınıza bağlı olacaktır.

Yani geçmişinize gidip, dünyaya bakış çerçevenizdeki delikleri bulup onları kapatabilirsiniz. Bir anlamda psikoterapide yaptığınız şey budur. Kısmen korktuğunuz, tiksindiğiniz ve karşılaşmaktan korktuğunuz şeylerle yüzyüze gelmek ki bu psikoterapinin büyük bir parçası. Ama geçmişinize gidip bu delikleri dile dökmek de aynı şey.

Freud, hastaları ile yaptığı serbest ilişkilendirme sürecinde bunu yapıyordu. Eğer hastalarının konuşmasına izin verirse, hastaların konuşmasının kafalarının karıştığı ve şüphe içinde oldukları böyle bir deliğe çarpana kadar devam ettiğini ve konuşmanın o bölge etrafında dolanıp durduğunu farketti. Sonrasında ise, hastaların duygusal boşalma yaşadığını gördü. Freud bu duygusal boşalımın iyileştirici olan şeyin kendisi olduğunu düşündü. Ama daha sonra James Pennebaker … benim egzersizlerim onun araştırmaları üzerine şunu buldu : üniversite öğrencilerine labda 3 gün 15’er dakika hayatlarında başlarına gelen ya da yaptıkları en kötü şeyi yazdırdığında, öğrencilerin kısa vadede çok kötü hissettiklerini ama uzun vadede daha iyi hissettiklerini buldu. Mesela bu deneyden sonra doktor ziyaretleri azaldı ve fiziksel sıhat göstergeleri iyileşti.

Benim görüşüme göre daha sağlıklı oldular zira sakinleştiler. Bir kez negatif anıyı ortaya serip gerektiği gibi düzenlediklerinde ( iyi yazılmış bir hikaye gibi düzenlediklerinde) ve onunla nasıl başa çıkabileceklerini anladıklarında, fizyolojileri sakinleşti. Stresleri azaldı, kortizol salgılamaları azaldı ki kortizol bağışıklık sistemini bastırır, sağlıkları düzeldi. ”

Jordan Peterson’a göre, bir anı 18 aydan eski ise ve aklınıza geldiğinde sizde negatif duygu uyandırıyorsa, bunun sebebi zihninizin sizin bu olaydan ders çıkardığınıza, gelecekte başınıza gelmeyeceğine ve gelirse de daha önce başınıza gelen negatif şeyin olmayacağına ikna olmamasıdır. Zihniniz bu hatırlatmaları, “bak başına bu geldi, ya bir daha gelirse” diye sürekli canlı tutmaktadır.

Bu anıdan kurtulmanın yolu ise, onu dikkatle ve sabırla yazıya dökmektir. Bu yazı bir kez yazıldıktan sonra yine yazılı olarak, bu durumun yine ortaya çıkması durumunda, geçmiş negatif deneyimin tekrar olmaması için ne yapacağınızı açıkça belirtmeniz gereklidir. Zaten çoğu durumda bu olay çocuk ve zayıf olduğunuzdan başınıza gelmiştir ve açıkça yazacağınız şey ise artık bir yetişkin olarak bunun bir daha başınıza gelme ihtimali olmadığıdır.

Burada YAZI ÇOK ÖNEMLİ. Bunları düşünerek yapamazsınız. Zira Peterson’un dediği gibi insanların çoğu yazmadan ya da konuşmadan düşünemezler! Onların ki siz de muhtemelen onlardan birisiniz düşünce dediği, kafalarına başkalarının sokuşturduğu şeylerin anlamsız tekrarlarıdır. Gerçekten düşünmek için yazmak zorundasınız, ya da çok güvendiğiniz birine anlatmak (psikoterapide kişi konuştuğu için düşünür ve ilerleme kaydeder).

Peterson’a göre rahatsız edici anı ile bu şekilde hesaplaşmak sizi kısa vadede çok kötü hissettirse bile yılmamanız lazım. Zira zihniniz düşünerek sizin ders çıkardığınızı farkettiğinde, artık o anının işlevi kalmayacak ve anı zihinden silinecek ya da anıyla gelen duygu patlaması ortadan kalkacaktır.  Geçmişinizdeki bu “anı”ları bu şekilde düzeltmek ise, zihniniz sizi bu anılarla sürekli tetikte tuttuğundan, sizin rahatlamanıza ve fizyolojik ve ruhsal olarak iyileşmenize neden olacaktır.

İlgilenenler ve İngilizce bilenlere, Peterson’un Past Authoring programını şiddetle tavsiye ederim. Bu kavram üzerine kurulu bir program. İleride bu programla ilgili de yazacağım.

Ayrıca ilgilenirseniz, Jordan Peterson’un Kişilik ve Dönüşümleri derslerinin notlarını Türkçe’ye çevirdik.

Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson,  ilkin Social Justice Warrior‘larla (SJW) girdiği başarılı mücadele ile gündeme gelse de, genç erkeklerin hiç duymadıkları, ama eksikliğini derinden hissettikleri sorumluluk ve hayatına yön verme mesajları ile kısa zamanda erkek popülasyonu tarafından yoğun takip edilen biri haline geldi. Peterson’u erkekler arasında bu kadar meşhur eden şey, erkeklerin babalarından duymaları gereken ama artık hiç duymadıkları mesajları veriyor olması. 12 Rules for Life: An Antidote to Chaos adlı kitabı Ocak 2018'de piyasaya çıkacak olan Peterson'un Maps of Meaning: The Architecture of Belief  adlı bir kitabı da mevcut. Jordan Peterson'un Türkçe çevirilerini burada Jordan Peterson Türkçe etiketinden takip edebilirsiniz.

Red Man Group Episode 3 Notları – Bölüm 2

Richard Cooper’ın Entrepreneurs in Cars kanalında üçüncüsünü yaptığı Red Man Group yayınından notlara devam ediyoruz (birinci bölüm). Burada Rob Says, birinci bölümde konuşulan kadınları birinci plana almamak ve kendini zihinsel odak noktası yapmak üzerine kendi deneyiminden yola çıkarak konuşuyor.

Rob : Konu hakkında açıkçası kendi deneyimimden yola çıkarak konuşacağım. Ben burada Rollo ve diğer elemanların konuştukları şeyi yaptım. Önüme plan konuldu, okula git – mezun ol – iş bul. Tamam peki sonra ne yapacağım baba? Git evlen. Ve ben de aynen öyle yaptım. Hayatı kendi kurallarımla yaşamak yerine gidip mavi haplı halimle evlendim. Üniversiteden çıkar çıkmaz toplumun bana dediğini ya da ailemin yapmam gerektiğini söylediği şeyi yaptım. Bu beni hiç de istemediğim bir ilişkinin içine attı. Bu tamamen benim suçum, sorumluluğu %100 kabul ediyorum.

Fakat bu beni evliliğin hergünü suratımın ortasından yumrukladı ve benim için ya kaç kurtul ya da öl kurtula geldi. Ya intihar et ya da terk et çünkü bu yaşam yaşamaya değmez. Sadece bir tek hayatımız varsa … kim bilebilir gerçekten kaç hayatımız olacağını ama ben sadece bir hayatımız olduğuna inanmaya eğilimliyim.

Benim için başka bir şey de … biliyorsunuz … erkekler domuz gibiler, aklınız fikriniz seks vs .. vs .. vs … duyarak büyüdüm. Ben bu dolmayı yedim ve konuştuğunuz tüm o beta şeylerini yaptım. Anlattığınız şeyler 20 yıl önce üniversiteden mezun olurkenki benim aynım. Kendimi öldürmek yerine boşanmaya karar verdiğimde ise herşeyi alacağını zerre umursamıyordum. Aslında donuma kadar alıp gitmesine bile tamamdım. O beni boşamadı, ben onu boşadım. Ama hayat (boşanma sonrasında) o kadar güzelleşti ki.

Donovan’ın dediği gibi kadını en son önceliğin yapmak … bu çok doğru. Boşandığımdan beridir hayatıma giren kadınlar harika kadınlar ama onları istediğim zaman bırakıp gidebilirim. Hey, ben burada kendime ait bir yaşam da sürdürüyorum. Aaron’un dediği gibi gidip motorsikletimi sürüyorum … 20 yıl sonra işimi değiştirdim. Yaptığım şeyi devam ettiremeyeceğimi görüp başka bir şey yapmaya karar verdim. Eğer öyle isimlendirebilirsek, 20 yıllık kariyerimi bıraktım.

Bunu izleyen erkeklere vermek istediğim mesaj şu : dünyaya sadece bir kere geliyorsunuz ve başkaları için yaşayıp size yapmanız gerektiği söylenen şeyleri yapabilirsiniz ama bu sizi cidden perişan edecek. Bazı şeyleri kendi istediğiniz şekilde yapıp sevmeyenlerinize siktir çekmeniz gerekecek. Onların ne düşündüğü kimin umurunda. Kendi hayatınızı yaşamalısınız. Bence kırmızı hapın bir kısmı bu : kendi hayatınızı yaşamak. Benim mesajım bu.

Aşağıdaki bölümde Rollo, kadınların kırmızı hapa karşı çıkarken en çok başvurduğu NAWALT kavramı hakkında konuşuyor :

Rollo : Öncelikle anlamanız gereken şey, kadınlar size bununla geliyor ise muhtemelen onların ego yatırımı yaptığı bir şeye meydan okuyan bir şey söylemişsinizdir. Çoğunlukla meydan okuduğunuz şey ise bir kadının kendilerinin bir kadın olarak sahip olduklarına inandıkları otoriteye meydan okumuşsunuzdur.

İnandıkları şey her ne ise; feminen öncelikli düzeni, kendi egolarını, bunlara olan inançlarını, bencilliklerini destekleyen … orada bir miktar bencillik olmak zorunda zira bencillik kadınlarda içsel bir şey …

Kadınlar sizden bunları duyduğunda (kırmızı hap), sorun ne olursa olsun feminen öncelikli otorite ve kadın her zaman haklıdır varsayımı yaparlar. Onların inanç sistemlerine meydan okuduğunuzda, standart saldırı aletlerine sarılırlar : pipin küçük, vs. Orada sizinle tartışmaya değil sizi inanç sistemlerinize boyun eğdirmeye çalışıyorlar. İnanç sistemleri de kadın oldukları için haklı oldukları. Çünkü bu erkekler, feminen öncelikli şekilde, mavi haplı yetişmiş ve koşullanmış olmalıydılar. Bir erkek buna meydan okuduğunda, bu meydan okuma her şeyi sarsar.

Bir kadın NAWALT dediğinde bu ilk çağrıdır. Kendi deneyimleri evrenseldir.  Bununla ilgili birkaç yazı yazdım ama kadınlar NAWALT derken bir kadın doğası olduğunu, kadınların tahmin edilebilir olduklarını reddetmeye çalışıyorlar. Sizin dikkatinizi dağıtmaya çalışıyorlar zira kadınlarla ilgili önceden kestirilebilir çok şey var. Bir yanda erkekler var, kadınları tamamen şansa bağlayan ya da kendileri ile birlikte olmak için standartlarını düşürmeleri gereken tanrıçalar olarak düşünen erkekler var. NAWALT derken kendi deneyimlerinin her kadının deneyimi olacağını varsayıyorlar.

Ne zaman twitter’da bir kadınla tartışmaya başlasam geri çekiliyorum zira o kadını hiçbir şeye ikna edemem. Ama o tartışmaya girme sebebim her zaman şu oluyor : “NAWALT, örneğin bana bak. Ben, ben, ben, ben …” Kaç kere ben dediğini sayabilirsiniz. Kendi deneyiminin burada kadınları temsil edeceğini düşünürken ilginçtir ki sizin de bunu kabul etmenizi bekliyorlar.

Kadınlar ne zaman kadın milletini iyi gösteren bir şey söylerseniz AWALTı kabul ederler. Ne zaman kötü gösteren bir şey söyleseniz NAWALT derler.