Donald Trump – Justin Trudeau

Aşağıdaki fotoğraf, Amerika Birleşik Devletleri başkanı Donald Trump ile Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun görüşmesinden. Politik görüşünüzü bir kenara bırakarak, fotoğraftaki iki erkeğin vücut diline bakın.

Trudeau’nun büzülmüş vücudu, suratındaki tedirgin bakış, ellerini ve bacaklarını sanki karnına yumruk yeme ihtimali var gibi kapalı tutması ve parmakları ile oynaması (ya da oynuyor gibi görünmesi) kendisi ve beta kafa yapısı hakkında çok şey anlatıyor.

Trump ise daha dik, bacakları açık, daha açık bir vücut diline sahip ve ellerini aşağı doğru kasıklarını işaret eder şekilde birleştirmiş. Oldukça rahat görünüyor. Alfa lider erkek pozunda.

Trudeau feminen ve oldukça fazla miktarda social justice zımbırtısına bulaşmış bir mangina. Kafa yapısı tamamen bir beta. Ama adamı hiç tanımasanız bile, bu fotoğraftan feminen bir erkek olduğunu görebiliyorsunuz.

Alfa bir kafa yapısıdır, demografik değil

Alfa – beta ikilisi ile ilgili en fazla yapılan hata, bunların biyolojide kullanıldığı şekilde bir bireye sıfat olduğunu düşünmektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, biz de burada kolaya kaçıp “alfa davranışları baskın erkek” / “beta davranışları baskın erkek” demek yerine, alfa erkek / beta erkek deyip geçiyoruz. Oysa alfa bireye değil bir kafa yapısına ya da davranış şekline sıfattır.

Alfa bir kafa yapısıdır, demografik değil. – Rollo Tomassi

Üstelik durum biraz daha karışık :

  • Bir erkeğin hayatının bir alanında alfa kafa yapısına sahip olması, onun diğer alanlarında da alfa kafa yapısına sahip olacağını garantilemez. Buna en güzel örnek, kız arkadaşı Asia Argento’yu oneitis yaptığı ölmeden önce verdiği demeçlerde, fotoğraflarda ve arkadaşlarının verdiği bilgilerde belli olan ve söylentiye göre Asia Argento’nun kendisini aldatmasından sonra intihar eden ünlü şef Antony Bourdain. Bu adam, iş hayatında tamamen alfa kafa yapısında olsa da, aşk hayatında neredense tamamen beta kafa yapısında.
  • Bir erkeğin alfa kafa yapısında olması, mavi haplı olmasına engel değildir. Yine Antony Bourdain’i ele alalım. Kız arkadaşı Asia Argento’nun uzun süreli ilişki materyali olmadığı her tarafından bağırıyor : vücut dövmelerle ve metalle kaplı. Kendi rızasıyla Harvey Weinstein’ın casting couchundan geçtikten yıllar sonra MeToo hareketi ile bunun tecavüz olduğuna karar verip bunu lehine kullanmaya çalışan bir ilgi orospusu. 25 yaşında bir rockstardan sonra 35 yaşında daha efendi bir adamdan çocuk yapmış, ikisini de boşamış. Normalde ucundan kırmızı haplı bir erkeğin 100 metre yanına yanaşmayacağı bir hatuna sırıl sıklam aşık. Ki bir öncesinde MMA savaşçısı bir kadınla evlenip, onun boynuzuyla boşanmış (hatun Bourdain’i parasını kendi ödediği trainer ile aldatmış) bir erkek.

Erkeklerin alfa algısı genelde “erkeklerin lideri” diye anılan grup erkek. Oysa aşağıdaki grafikte göreceğiniz gibi, bunların sadece bir kısmı alfa.

Alfa – beta kavramlarının bir kafa yapısına sıfat olduğunu unutursanız, kırmızı hap bilgileri sizi büyük bir karamsarlığa itecektir. Zira erkeklerin 80%si beta 20%si alfa (ki aslında 90% – 10% muhtemelen) lafını duyunca, bunun kader olduğunu düşünürsünüz. Bir bireyin ya alfa ya da beta olduğunu sanarsınız.

Oysa kafa yapısı olarak alfa – beta, daha dinamiktir. Tepe alfa davranışları baskın erkek grubu oldukça dinamiktir. Orada kalmak zordur ve sürekli çaba ve şans ister. Bu gruba sürekli alttan bireyler çıkar ve sürekli olarak da bu gruptan bireyler beta davranışları zaman içinde baskınlaşarak aşağı düşerler. Örneğin bekar iken alfa davranışları baskın bir erkek, evlendiğinde salarak müzmin bir betaya dönüşebilir. Bu arada evliliği boyunca beta ayak paspası olan bir erkek, boşanma tecavüzüne uğradıktan sonra hayatta kalırsa, hızla alfa davranışı baskın bir erkeğe dönüşebilir.

Bu gerçeği ara ara hatırlatmakta fayda var. Zira siteye sürekli yeni insanlar geliyor.

Alfa bir kafa yapısıdır, demografik değil

Yineleme zorlantısı – Repetition compulsion

Psikolojide Freud’un icat ettiği yineleme zorlantısı (Repetition compulsion) diye bir kavram vardır. Freud bunu “kişinin başına gelen travmatik bir tecrübeyi bir şekilde benzer koşullarda tekrar yaratıp tekrar yaşayarak travmanın yol açtığı nevrotik etkileri gidermeyi amaçlaması” diye tanımlar. Yineleme zorlantısı, tamamen bilinçdışı yapılan hareketlerde ortaya çıkar. Freud’a göre bilinçdışı aslında travmanın olduğu yere gidip o travmayı çözmek ister. Freudçu tanıma göre örneğin berbat bir ilişki sonrası sizi mutsuz edeceğini bile bile gidip aynı insana yapışmanız ya da aynısını bulamıyorsanız onunkilere mümkün mertebe benzer özellikler taşıyan birilerini aramanız da hep bu “aynı şey olsa bu sefer sıçmam, kesin hakkından gelirim ya da en azından ağzıma bu kadar sıçılmaz” sanrısının bir sonucudur.

Yani örneğin sizin betalığınız sonucu sizi terk eden kızın peşinde koşmanızın tek nedeni gurur kırılması değil. Yineleme zorlantısı ile bilinç altınızın terk edilme tramvasını gidip aynı yerde çözme sanrısı da işin içinde.

Yineleme zorlantısının Jung ekolünde tanımı daha değişiktir. Bunu Jordan Peterson üstadın kısa ve öz açıklaması ile söylersek : “bir duruma sürekli aynı sorgulanmamış ön yargılarla gelirsen, o durumda hep aynı kaderi yaratırsın”. Burada ön yargı kadar, bazı gerçeklerin bilinçsizce ama düzenli bir şekilde es geçilmesi de rol oynar.

Günümüz fem-merkezli dünyasında bu psikolojik durumu hem erkeklerde hem de kadınlarda sıkça görürsünüz. Örneğin, kafasında hiç sorgulamadığı veya aşamadığı arkadaşı oynama önyargıları ile ilişkilere giren erkek (önden arkadaş ve destek olayım ve onun benim ne kadar bulunmaz bir erkek olduğumu görmesini bekleyeyim), her denemesinde kadınların bu oyuna sahip erkekleri (doğru şekilde) zayıf diye etiketleyip friendzone bölgesine atan tarafını aktif hale getirir ve kızı da “kötü çocuk” dediği adama kaptırır. Böyle bir erkek, zamanla “tüm bu kaltaklar aynı ve sadece kötülükten” anlıyor yargısı geliştirebilir. Oysa burada olan tüm kadınların aynı olmasından ziyade bu erkeğin ilişkiye hep aynı önyargı, davranış ve duygularla girip, hepsinden aynı sonucu almasıdır.

Kadınlarla ilişkinizden sürekli aynı sonucu alıyorsanız, bütün bu ilişkilerin tek gerçek ortak noktasında – kendinizde – bir problem olabileceğini en azından gözden geçirmeniz gerekiyor. Ama bu sabır ve acıya dayanıklılık gerektiren bir şey zira bunun temelinde henüz çözümlenmemiş bir travma olma ihtimali yüksek. Öz eleştiri yapmak, kendi bilinçaltı ön yargılarını sorgulamak, sırf sonuçlarını görmek ve eğer iyi ise adapte etmek için yeni ilişkilerde daha değişik ön yargı ve davranışları denemek emek ister ve zor yoldur.

Sorunlarımızı, onları yaratırken kullandığımız düşünce şekli ile çözemeyiz.”

Bunlarla uğraşmak yerine daha kolay yolu seçmek de var. Zaten bu yolu seçenleri sıklıkla görüyoruz. Her ilişkide aynı duruma düşen ya da daha kötüsü ilişki bile elde edemeyen çoğu kişi, oldukça zararlı olsa da, kendilerini kurban, ilişkilerde tekme yemeyi kader olarak görmeyi tercih eder. Çoğunluğun tercih ettiği yol budur. Zira bu yol kolaydır, emek istemez ve hiç çaba harcamadan bu yolu tutturmuş diğer erkeklerin sempatisi ve desteğini beraberinde getirir.

Kırmızı hap açısından size tavsiyemiz tabii ki zor yolu seçmeniz. Mavi haplı zamanlarınızda başınıza gelen travmaları aşmanın yolu, kırmızı hap öğretinin ön yargıları ile ilişkilere girmektir. Geçmişte aynı girdilerden (mavi hap masalları) aynı çıktıları (hüsran) alıyor iken, şimdi farklı girdilerden (kırmızı hap gerçekleri) farklı çıktılar alabilirsiniz. Girdiyi değiştirince çıktının değişeceği gerçeği çok şaşırtıcı olmasa gerek.

Kırmızı hap mantığı: Büyüklük yanılsaması

Bugünlerde çoğu erkeğin sahip olmadan yetiştirildiği yaşam temellerinden biri de sorumluluk / hesap verebilirlik. Aslına bakarsanız, modern dünyamızdaki birçok problem, riskin ödülle bağlantısının kopmuş olmasından, gücün sorumluluktan ve hareketlerin sonuçlarından kopmuş olması. Bunu 2008 finansal krizinde gördük : milyonlarca doları cebe indirmelerine rağmen, bütün finans sektörünü batma noktasına getirenler, bunun kötü sonuçlarını yaşamak zorunda kalmadılar.

Bunu siyasette de görüyoruz. Oy verenlerin çoğunluğunun balık hafızası sayesinde “şu an iktidarı elinde tutan neler başardı” konusunda tek bir tartışma yok iken adayların hangisi daha fazla şey vaadediyor şeklinde satış gösterileri izliyoruz. Buna b-sınıfı baştan çıkarma sanatında “sahte gelecek çizmek” denir.

Sorumluluk, kadın – erkek ilişkileri dinamiğinde de mevcut. Bu durum en iyi Rollo Tomassi’nin şu sözleri ile özetlenebilir : “Feminizmin nihai amacı, erkek cinselliğini maksimum seviyede kısıtlarken, kadın cinselliği üzerindeki tüm kısıtları kaldırmaktır”. Feminizmin temel fikirlerinden biri “özne – nesne” ayrımıdır. Bu ayrımda özne sadece bir şey yapan, nesne de yapılandan etkilenen ama bir şey yapamayandır. Tarih boyunca yaşamış her insan hem öznelik hem de nesnelik yapmış olduğu için bunun çok hatalı bir felsefe olduğunu düşünsem de, felsefe ilginç bir perspektif yaratıyor. Şöyle ki, kadın – erkek ilişkilerinde kadını tüm risk ve sonuçlardan azad ediyor. Gerçekten değil ama sosyal olarak. Fakat riskin elimine edilemeyeceğini, sadece yönetilip transfer edilebileceğini düşünürsek, bu durum, riskin erkeğe transfer edilmesi anlamına geliyor.

Schrodinger’in İradesi

“Nesne – Özne Ayrımı”nda öznenin iradesi olduğu, bir sonuç elde etmek için güç uygulayabileceği düşünülür. Bir yöneticinin, kendisine çalışan işçilerin çalışma saatlerini belirtme iradesi vardır. Bir erkek bir kadını dışarı çağırdığında bir iradesi vardır, kadın ise bunu reddederken ya da kabul ederken bir iradeye sahiptir. Eğer erkek reddedilirse, kendini geliştirerek bir dahaki sefere bir kadına çıkma teklif ettiğinde daha başarılı olmak için çalışma iradesine sahiptir. İradesini kullanarak diyet yapabilir, ağırlık kaldırabilir, daha iyi giyinebilir, daha fazla para kazanabilir, oyununu geliştirebilir vs. Kadın da aynı şekilde kendisini geliştirerek daha iyi partnerler bulabilir.

Bir nesnenin ise hiçbir iradesi yoktur ve kendi hayatının gidişatına etkisi  sıfırdır. Bu, etki – tepkinin ötesindedir zira vahşi doğada örneğin avcı etki gösterirken, av tepki gösterir diyebilirsiniz. Ama, bir avcı avının göç şekillerine tepki verir, ve av da yiyecek aramak üzere hareket eder. Bu biraz akademik bir tartışma zira avın göç ederken çevreye tepki verdiği söylenebilir, örneğin mevsimsel olarak ortaya çıkan yiyecek kıtlığı gibi.

Bu aynı zamanda “özne – nesne ayrımının” edebiyat, sinema ve diğer sanat formları dışında gerçek hayatta pek uygulaması olmamasının nedenidir. Zira hayatta, hem nesne (üzerine dış güçlerin etki ettiği) hem de özne (dışa güçler üzerine hareket ettiğimiz) olarak sürekli bir akış içindeyiz. Kurgusal işleri analiz ederken özne – nesne ayrımı mantıklı olabilir zira kurgu işlerdeki tüm varlıklar sonuçta nesnedir. Kurmaca evrende özne olan tek kişi yazardır. Bir karakterin roman içinde bir özne mi yoksa nesne mi olduğu ise sadece yazarın ona biçtiği rolün bir fonksiyonudur. Kurgusal eserlerde her karakter bir araçtır, kendi için varolan birşey değildir. Karakterin içine yerleştirildiği durumlar tamamen yazarın vermek istediği mesaj içindir.

Avrupa’da zamanının en güçlü kralı Henry VIII ve en güçlü organizasyonu kiliseyi ele alırsanız, birbirlerine karşı ikisinin de irade gösterdiğini görebilirsiniz. Henry kendi evlilik içi seks hayatının kontrolü için ve katolik kilisesi de Avrupa’da din üzerindeki demir pençesini kaybetmemek için. Kilise Henry’ye ve Henry’de kiliseye baskı uyguladı ve iki taraf da aynı zamanda hem nesne hem de özne idiler.

Sarkaç Prensibi

Sarkaç prensibini Twitter’da çok sık kullanıyorum. Bu prensibe göre insanlar bir ideal duruma doğru küçük adımlarla yavaşça yaklaşarak ilerlemiyorlar. Bunun yerine bir uç noktadan diğerine salınıp duruyorlar. Bu genelde sahte karşıtlıklar, dalgalı ideoloji çorbaları ve duyguların zıtlaştırıcı etkisi konusunda cahillikten kaynaklanıyor.

Özne – nesne ayrımı, bir şeyi aslında ikili bir karşıtlık olmasa da öyleymiş gibi tanımlamaya çok iyi bir örnek. Örneğin işinden ve patronundan nefret eden bir çalışan, her zaman istifa opsiyonuna sahiptir. Ama, elindeki opsiyonları bilinçli ya da bilinçsiz değerlendirdiğinde, işinden ve patronundan nefret etse de istifa etmeme kararı verebilir. Statüko içinde kalmak, bilinmeyenle yüzleşmekten daha az acılı olabilir. Bir kadın sıkıcı ve itici bulduğu bir erkekle çıktığı yemeği, kalkıp gitmenin vereceği gerginliği yaşamak yerine 2 saat orada sıkılmaya devam etmeyi tercih ederek devam ettirebilir. Bu iki durumda da erkek ve kadın, zevk – acı değerlendirmesi yaparak, aslında sahip olduklarından çok azı bir güç uygulamışlardır.

Bu açıdan aşırı yaklaşımlardan biri, bir kişinin kendisini, tamamen irade yoksunu biri olarak görerek, tamamen kadere bırakmasıdır. Yani kişi kendisini çoğunlukla dış güçlerin elinde nesne olarak görmektedir. Bu, dışsal kontrol fikri ile alakalıdır, yani kişi kendi değerini başkalarının tepkilerinden sağlar. Bu, tüm hayatını dünyadan almayı beklediği takdir ve ödülleri getireceğini düşündüğü şeyleri harfi harfine yapan iyi çocuk da olabilir, sosyal medyada aldığı onaylama olmadan kendisini değersiz hisseden bir kadın da. Bu durumdaki kişiler, kendi iradelerinin bir kısmını dış güçlerin keyfine teslim etmişlerdir.

Diğer uçtaki aşırılık ise kırmızı hap camiasının bir kısmında görülen hiper-irade fikridir. Bu durumda kişi 100% sorumluluğu üzerine alır. Bu, “eğer bir kadın 100% senin istediğin gibi davranmadı ise bunun nedeni yeterince alfa olmamandır” pozisyonudur. Bu yaklaşımı benimseyen erkekler, tüm dünyanın kendi kontrolleri altında olduğu gibi yanlış bir fikre kapılırlar. Her ne kadar bu yaklaşım diğerine göre tercih edilir olsa da, bu yaklaşım da erkeği başarısızlığa iter zira sadece her şeye kadir bir varlık bu çeşit bir iradeye sahip olabilir. Eğer hayatınız üzerinde 100%e yakın bir kontrol istiyorsanız, tamamen yalnız yaşamanız lazım. Başka birileri hayatınıza girdiği an, beraber varolmanız için kendi iradenizden ve onların iradesinden ödün verme başlar.

MGTOW, herbivor erkekler ve diğer bazı erkek grupları tarafından son 10 – 30 yıldır uygulanan yaklaşım, iradeleri dışı bir güce kaybetme ihtimalleri yüksek olan iletişimleri en aza indirmek ve iradelerinin en çok etki ettiği alanlarda iletişimlerini en fazlaya çıkarmaktır. Örneğin fanatik bir MGTOW erkeği, genel olarak kadınlarla iletişimi reddederken,  finansal birikimini sağlamaya ve kendi ilgi alanlarına yatırım yapmaya odaklanır. Bu kişi, iradesi dahilinde olup olmayanı değerlendirmiştir.

Evlenen, birkaç çocuk yapan, karısının isteği ile boşanan erkek, kanun zoruyla malının yarısını kaybederken nafaka ve iştirak nafakası ödemeye mahkum edilir. Bu durumdaki erkek, devletin yasal sistemi ile hiçbir irade gücü etki etmeyen bir yük hayvanına çevrilmiştir.

Risk ve İrade

Riskle ilgili komik olan, sık rastlanan bir şey olmasına rağmen insanların onu yok etmeyi çok istediği bir şey olmasıdır. Birçok satışçı, “bundan sonra hiç reddedilmeyeceksiniz” ya da “istediğiniz kızı elde edin” gibi satış sloganları kullanır. Bu, aşağı doğru olan riski minimize edip, yukarı doğru olan şansınızı maksimize etmenin süslü bir şekilde söylenmesidir. Gerçekte hiçbir zaman aşağı doğru olan riski yokedemezsiniz. Onu minimize edebilir ve sorumluluğunu alabilirsiniz. Risk yönetimi için şu genel kategoriler kullanılabilir :

Bilinen – Bilinen

Doğru bir şekilde tanımlanabilen ve ölçülen riskler. Bu tür riskleri bilmek riski elimine etmek anlamına gelmez zira bu riskler yine de başa gelebilir ya da ölçüm metodlarında hatalar olabilir.

Bilinen – Bilinmeyen

Başımıza gelme ihtimalini bildiğimiz ama riski doğru ve isabetli bir şekilde ölçemediğimiz riskler.

Bilinmeyen – Bilinmeyen

Orada olduklarının bile farkında olmadığımız ve bu nedenle de ölçmeye bile yeltenmediğimiz riskler.

İlk kategoriye boşanmayı örnek verebiliriz. Boşanma riski 50%dir (ikinci ve sonrası evliliklerde daha fazla).  Belli bir evliliğin boşanma ile bitip bitmeyeceğini bilemeyiz ama 10,000 evlilikten yaklaşık 5,000 tanesinin istatistiki olarak boşanma ile biteceğini bilebiliriz.

İkinci kategoriye örnek olarak aldatmayı verebiliriz. Kadınların aldatabileceğini biliriz ama belli bir kadının belli bir erkekle ilişkisinde aldatıp aldatmayacağını veya riskin ne olduğunu bilemeyiz.

Üçüncü kategoride ise ne olabileceğini bilmiyoruzdur.

Özet ve Sonuç

Dr. Jordan Peterson’un odanı topla felsefesini seviyorum zira bu felsefenin üstü kapalı anlamı, üzerinde kontrolün olmayan şeyleri düzeltmeye yeltenmeden önce üzerinde kontrolün olan şeyleri düzeltmen gerektiğidir. Kontrol alanını zaman içinde genişletme imkanın vardır, örneğin kendi işini kuran erkeklerin çoğu bunu kendi işleri ve finansal yaşamları üzerinde daha fazla kontrol elde etmek için yaparlar. Aynı şekilde kırmızı hapı yutan erkeklerin çoğu bunu iradelerinin düşük olduğu bir dönemin ardından yaparlar ve hayatlarının kontrolünü ele alarak birçok alanda kendilerini geliştirmeye başlarlar.

Fakat birçok şeyde olduğu gibi, kendini etkisiz bir nesne gibi görme ucundan, kendini tamamen bir özne ucuna savrulmak, aşırı bir düzeltmedir. Daha önce hiçbir kırmızı çizgisi olmayan bir erkek, başlangıçta çoğunlukla sınırlarını aşırı şekilde dayatacaktır. Socrates ismini kullanan bir elemanın 21 Convention konuşmasında dediği gibi , bir erkek sosyal yeteneklerden ve aslında çok iyi ayar ve denge gerektiren PUA kalibrasyonundan yoksun iken oldukça agresif davranabilir ve bu da ona negatif etkide bulunur.

Düşük irade fikri de en az yüksek irade fikri kadar zararlıdır. İlki, hiçbir şey üzerinde kontrolünüz olmadığını varsayar, ikincisi ise her şeyi kontrol edebileceğinizi. İkisi de yanlıştır.

“Kendi zihniniz üzerinde bir gücünüz var – dışınızda olanlar üzerinde değil. Bunun farkına varırsanız daha güçlü olacaksınız.” – Marcus Aurelius – Meditations

Çoğunlukla unutulan şudur ki eğer olaylar üzerinde çok yüksek kontrole sahip olduğunuzu düşünürseniz, olayların sonuçlarının suçlusu da siz olursunuz. “Çerçeven yeterince güçlü değildi, öyle olsaa idi ilişkini kontrol altında tutabilirdin” diyen kimse açıktı ki hiç psikopat, sınır kişilikli veya ölümcül derecede narsisist biri ile yaşamamış ya da çıkmamıştır.

Gerçek şu ki, erkeklerin en tepe 1%si bile kız arkadaşları veya karıları tarafından aldatılabilirler, boşanma tecavüzüne veya cinsel pazarda olmanın getirdiği daha bir çok kötü duruma maruz kalabilirler. Kişi riski hiçbir zaman sıfıra indiremez ama sadece onu yönetebilir, risk planı yapabilir ve riske hazırlıklı olabilir. Beni en çok endişelendiren şey, her şeye siyah – beyaz bakılması ve birinin risk sıfıra inebilir demesi. Bu mümkün değil ve büyüklük yanılsamasından öte bir anlamı yok.

Siz, kendi hareketlerinizden ve başkalarının hareketlerine verdiğiniz tepkilerden sorumlusunuz. Onlar da kendi hareketlerinden ve başkalarına verdikleri tepkilerden.

Çeviri : Red Pill Logic: Illusions of Grandeur

Kırmızı hap mantığı: Tehlikeli huylar – Bölüm 2

Kırmızı hap mantığı: Tehlikeli huylar – Bölüm 1‘in devamı.

Özet ve Sonuç

Hayat boyu, her insan hedeflerine ulaşabilmelerini sınırlayan huy ve inançlar edinecektir. Bunların çoğu, zihinsel yazılımımızdaki bazı açıklar nedeniyle, bilinçsiz olarak yapılır.

Hayatınız, iyi huylarınız ile kötü huylarınızın toplamının net değeridir. Yıllar önce, Olimpik halter takımına girmek için çalışan bir adamın yaşamı okuduğumu hatırlıyorum. Adam bu sırada şişmanlamış zira çok sıkı bir antrenman yapmasına rağmen, kendisini antrenmandan sonra cheeseburger, kızarmış patates ve kola ile ödüllendirme huyu edinmiş. Kötü antrenman pratiğini iyi bir diyet ile kompanse edebilirsiniz ama kötü bir diyetin sonuçlarını antrenman ile yokedemezsiniz.

“Mavi hap anlatısı” o kadar içselleşmiş inançlar üzerine kuruludur ki, bir erkek kırmızı hap yolculuğu boyunca bunlar üzerinde çalışıp bunları reddetmelidir. Örneğin, “kadınlar erkeklerin nasıl göründüğünü hiç önemsemezler” inancına sahip bir erkek, obez, pis ve herhangi bir giyim stiline sahip olmayışına çok rahat bahane bulabilir ve hala HB10 ruh ikizinin birgün kendisini bulacağına inanmaya devam edebilir. Bunun tersine “tüm kadınlar erkeklerin nasıl göründüğünü çok önemserler” inancına sahip biri ise kendi kişiliğini ve entellektüel gelişimini tamamen boşvererek 100% nasıl göründüğüne odaklanabilir.

Kişisel gelişim çoğunlukla uzun bir yolculuktur ve bu yolda ilerleme, yola baş koyan erkeğin istediğinden çok daha yavaştır. Bu yoldan dönmemek için, süreci sekteye uğratabilecek inançları ortaya çıkarıp, süreci destekleyecek fedakarlıkları destekleyecek inançları güçlendirmeniz lazımdır.

Hayatımın birkaç alanında neredeyse sürekli olarak kendimi geliştiriyorum ve bu konuda en çok karşılaşılan güçlüklerden biri de Red Pill Reddit’te “(endişe trolü) concern trolling” denilen şey. Yani size yakın birinin metod ve motivasyonlarınızı, “senin için endişeleniyorum” bahanesi ile sorgulaması. Geçmişte “vur ensesine al lokmasını” olan birinin kendi sınır çizgilerini dayatmaya başlaması, hayır demeyi öğrenmesi, her yaptığını hayatındaki herkese açıklamak zorunda olmadığını öğrenmesi, genellikle çevresindekilerin onun artık “kendisi gibi olmadığı” bahanesi ile saldırıyla karşılanır.  Zira bu kişinin kendini geliştirme süreci, onu kullanan insanları negatif etkileyecektir. Geçmişte şişman olan erkekler, zayıflama süreci boyunca, endişeli kişilerden “bu yaptığın sağlıklı mı?”, “kendine zarar vermeyesin” ya da hala 20% üstünde yağa sahipken “yeterince zayıfladın” gibi şeyler duyacaklardır. İroni şudur ki bu kişiler erkek kendisini fast fooda ve msır şurubuna boğarken hiç endişe belirtmemişlerdir.

Rational Male erkeklere kendi zihinsel odakları haline gelmelerini söylemekle gurur duyar ama erkeğin kontrol kaynağının dışardan olması gerektiği üzerine kurulu inanç, huy ve davranışları varken bu çok zordur. Dışsaldan içsel kontrol kaynağına geçişte, kişi egosunun ve IDin gücünü arttırırken, süper-egonun gücünü sınırlamalıdır.

Mavi hap anlatısının muhtemelen en sinsi yanı, sosyal olarak desteklenen ve belirtilen davranışların, sonuçları önceden görülür şekilde etkileyeceği anlatısıdır. Kısaca, mavi hap anlatısını takip ederek alacağınız ödül, sosyal makine içinde ne kadar iyi işleyen bir vida olmanıza bağlıdır. Mavi haplı erkek, kadınla konuşurken güçlü bir cinsel çerçevesi olmasının kötü olduğuna inanır. Sosyal baskıya rağmen kendi inanç ve değerlerinde diretmenin kötü olduğuna inanır. Cinsel ilgisini saklamanın ve toplumun öğretisi ile bağdaşmayan kendi değer ve inançlarını feda etmenin iyi olduğuna inanır.

Bu durumda, basit bir etki – tepki ilişkisi anlatının bir parçasıdır. “Toplumun senden istediğini yaparsan ödüllendirileceksin”. Ama insan durup da sosyal sözleşmeyi biraz analiz ederse, bunun tarihte büyük çoğunluk için doğru olduğunu ama son yıllarda tamamen değiştiğini görecektir. 1940 veya 50lerde yaşayan erkekler, zanaat öğren – iş bul – çok çalış – evlen ve Amerikan Rüyasını yaşa sosyal planını takip edip de ödüllendirilse de, bu senaryo günümüzde tamamen ölüdür fakat yine de “doğru yaşam tarzı” olarak büyük bir şevkle erkeklere pazarlanmaktadır.(*)

Manipülasyon yöntemleri genellikle korku, buyruk, utandırma ve suçluluk duygusu üzerine kuruludur. Bu nedenle kendi ahlak anlayışınızı geliştirmeniz hayatidir. Eğer hala sizi geride bırakan ahlak anlayışı ile yaşıyorsanız, kötü yazılım parçasının beyninize ulaşması için kolay bir giriş noktası var. Kendi ahlak kodunuzu geliştirerek, bir nevi kendi anti-virüs yazılımınıza sahip oluyorsunuz. Bu ahlak kodu da aynı zamanda çerçeveniz için bir çapa noktasıdır ve dışardan gelen saldırılara karşı firewall görevi yapar.

(*) Çevirenin Notu :

“Yanlış olan, kadınları evliliği bozduğu için utandıran geleneksel baskılar tamamen kalkmış iken, bir erkeği sosyal ve kültürel baskı ile, utandırarak, ‘bağlanmaktan korkmakla’ suçlayarak ya da ‘Peter Pan Kompleksi’ gibi uyduruk şeylerle evlenmeye zorlamaktır. Boşanmaların yüzde 90’ı kadınlar tarafından başlatılmasına rağmen. Dahası, bir kadın bağlılığı yokettiğinde, çocuklar büyük zarar görürler ve kadın şimdi ve gelecekte terk ettiği erkekten para talep eder. Evlenmeyi reddeden bir erkek ne masum küçüklere zarar veriyor ne de yıllarca bir kadına para ödemek zorunda kalıyor. Bu absürt çifte standardın, topluma gözle görünmeyen ama büyük zararları var.”

Erkek Düşmanlığı Balonu (The Misandry Bubble) – Bölüm 1 – Kültürel Kriz

Çeviri : Red Pill Logic: Dangerous Habits

Kırmızı hap mantığı: Tehlikeli huylar – Bölüm 1

Geçen hafta, yeni başladığı düşük karbonhidratlı diete sadık kalmada problem yaşayan bir adamla muhabbet ettim. Stres olduğunda bu stresi, diet kriptoniti olan yemeklerle yatıştırdığını anlattı, yani bol yağlı ve işlenmiş karbonhidratlı yiyeceklerle. Konuşmamız devam ettikçe, bu huyunun nereden geldiğini bulmak için Sokratik metodu kullanarak beyninin içine daldım.

Bu, kendisini geliştirmeye odaklanmış her erkeğin arada bir yapması gereken bir şey. Oturup, hedeflerinize ters ya da verimsiz olduğunu düşündüğünüz huylarınızı masaya yatırıp, bunların neden kaynaklandığını bulmaya çalışın. Scott Adams’ın dediği gibi, bizler biyolojik bilgisayarlarız ve işletim sistemimizin nasıl çalıştığı üzerine büyük etki eden küçük kod parçalarını sıklıkla içselleştiririz.

Kendimi geliştirmeyi ilk denediğimde, fena sıçmıştım ve bu çoğunlukla alışkanlık olan davranışlarım yüzündendi. Bu nedenle, kendimi kendime “psikoanaliz” yaparken ve bu davranışların kaynaklarını belirlemeye çalışırken buldum.  Dahası, bu davranışlarımın nereden geldiğini bulup, hedeflerime ters başka davranışları da içselleştirmeyi önlemeye çalıştım.

Çocukluğunuzda aldığınız görünürde zararsız mesajlar, sizinle hayat boyu kalabilirler ve on yıllarca davranışlarınızı pozitif ya da negatif şekilde etkileyebilirler. Bazıları savunma mekanizmalarının yararsız bir şekilde kullanımını öğrenirler, bazıları kendi kendilerini sabote ederler, banal bir yaşamı kabul ederler ve kendi rahat alanlarından öteye geçmek için kendilerine bir kere bile meydan okumazlar.

Alışkanlıklar nereden geliyorlar?

Doğduğumuz andan itibaren, alilemiz, arkadaş grubumuz ve diğer birçok etken tarafından sosyalleştiriliriz. Klasik “TV tarafından yetiştirilen çocuk” örneğin, çoğunlukla uyumlu bir mesaj vermek için hazırlanan kurmaca bir çevre tarafından sosyalleştirilir. İnsanlar diğer insanları taklit ederek, diğer insanların değerlerini ve kafa yapılarını içselleştirerek ve diğer insanlardan gördükleri tepkilerle öğrenirler.

4 yaşındaki size olan bir şey, bilinçaltınızda halen varolup sizin 20, 30 veya 40 yıl sonraki halinizi etkileyebilir ve bazen daha da uzun süre etkisini sürdürebilir. Freud süper-egodan, bu tip içselleştirilmiş çocukluk olaylarından ve mesajlarından bahsediyordu. Bunlar içsel kural-koruyucunuza entegre olup, sizin dengeli bir ego ve ID kazanmanız için gerekli gelişmeyi engelleyebilirler.

Her birine örnek vermek için, kendisine değersiz olduğu söylenen biri, çoğunlukla buna önceden tahmin edilebilecek 2 şekilde tepki gösterir, ya üstünlük kompleksi ya da aşağılık kompleksi geliştirir. Bu nedenle de ya bir narsisist ya da bir bağımlı olarak büyür. İlkinde egosu tarafından yönetilmektedir, ikincisinde de süper-egosu.

Yemek yemeyi kendini yatıştırmak için huy edinmiş kişi, bunu muhtemelen çevresindeki birinden ya da bir akrabasından görüp öğrennmiştir. Bir kişi “tüm ailem şişman, bu bizim genlerimizde var” diyebilir ama bu yarı doğrudur. Zira bu yemeği hayatla başa çıkabilme mekanizması olarak kullanma huyu edinmiş bir aile de olabilir. Burada hem egoyu, hem de süper-egoyu bastıran bir ID vardır.

Oyuna Etkisi

Oyun ve baştan çıkarmaya baktığımızda, burada da içselleşmiş huy ve anlatımlarla uğraşıyoruz. Mavi hap çerçevesini benimsemiş bir erkek, “mavi hap oyunu” diye etiketleyebileceğimiz huylar geliştirir. Burada huyları, süper-egosunun çocuklukta içselleştirdiği anlatılardan kaynaklanır.

Bunlar, “sadece kendin ol” ve “ruh ikizi miti” gibi ‘gerçekleri’ de kapsar. “Eğer kıza yürümen başarısız oldu ise, kızın doğru kız olmaması” defolu mantığı, iki cinsiyetin de aynı şekilde çalıştığını ve düşündüğünü sanan eşitlikçi miti, ve bir çoğu. İçseleştirdiği bu mit ve yanlış inanışlar, davranışlarının temelini oluşturur. Ve defalarca tekrarlanan davranışlar da huy halini alır.

Bu nedenle, mavi haplı erkek manosphere’e geldiğinde, bu bloga ya da başka bologa veya redpill reddit’e gelsin farketmez, içselleştirdiği ve hayatı boyunca sahip olduğundan bihaber olduğu bazı ‘gerçekleri’ kafasından atması gereklidir. Bu, birçok açıdan travmatik bir olaydır ve erkek çoğunlukla acının 5 aşamasından geçmek zorunda kalır. Aynı zamanda da, davranışlarının doğallaşması için yeni huyları içselleştirmesi gerekir.

Erken PUA dönemi “2 – 3 tane açılış öğrenin ve bunları kullanarak 100 kere yürüyün” tavsiyesinin nedenlerinden biri budur. Zaman içinde bu, erkeğin doğal tepkisi haline gelecektir ve aynı zamanda onun yürüme korkusunu aşmasına yardımcı olacaktır. Temelde bu, mavi haplı erkekler için bilişsel davranış terapisidir. Ama bu noktaya gelebilmek için, erkeğin kendisini bağlayan huyları ve içselleştirdiği inançları belirlemesi gerekir.

Huyların Sokratik Metodu

Sokratik metodu bilmeyenler için anlatalım. Sokratik metod, kritik düşünceyi ve  altta yatan varsayım ve fikirleri ortaya çıkarmak için müşterek diyalog içeren, sorular sorma üzerine kurulu epistemolojik yöntemdir. Klasik metotta, sorular, sorgulanan hipotezleri zayıflatmak için içsel tanım ve çelişkileri ortaya çıkaran hipotezler ortaya koyar.

“Rich Dad, Poor Dad” yazarı Robert Kiyosaki, zengin baba ile fakir baba arasındaki algı farkını zıtlaştırarak, iş paraya ve varlığa gelince perspektiflerin ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Eğer kişi varlıklı birinin ya kötü biri olduğuna ya da servetini ahlaksızlık ve yolsuzlukla yaptığına inanırsa, bunun doğal sonucu olarak kişi servet edinirse, kendisini ahlaksız biri olarak yargılamalıdır. Bu genelde, para konusunda insanın kendi ayağına sıktığı davranışlara neden olur ve kişinin finansal olarak amaçladığı hedeflere ulaşmasını engeller.

Aynı şekilde, kişinin cinsel ilişkiler alanında içselleştirdiği inançlar, bu alanda kişinin kendi ayağına sıkıp geride kalmasına neden olabilir. Bunun klasik örneği, kendi niyetini saklayıp kadının kendisinin ne kadar “harika bir erkek” olduğunu yavaşça keşfetmesini sağlayarak ve bu sırada da hiç harekete geçmeyerek (açıkça yürümeyerek), kadın onun üzerinden reddedilme yükünü alacağına ve kendisinin ruh ikizi olduğunu anlayacağına inanan uydu erkektir.

Eğer erkek, kadınlarla oldukça başarılı olan “Piçin”, bu başarısını ahlaksızca davranmasına (ve kötü çocuk olmasına) borçlu olduğuna inanırsa, bunun doğal sonucu olarak da “iyi” bir çocuk olmak için, “Piç”in cinsel başarı için kullandığı tüm davranışları reddetmelidir. Eğer ilişkilerde “Piç” ya da “kötü çocuk” olarak anılan kişiyi, para konusundaki “zengin baba”ya benzetirsek, erkek ahlaklı olmak için, başarıya gidecek tüm değerleri, kafa yapısını ve davranışları yoketmelidir.  Yani temelde, “piçin karşıtına” dönüşen erkek, baştan çıkarmanın tam tersi şekilde davranmayı içselleştirir.

Bu içselleşmiş inanç genellikle erkeğin annesi, kız kardeşi veya diğer kadın kadın akrabaları ile başlar ve alfa erkek modelinin yokluğunda, amaç erkeği gelecekteki “gelin” için uygun bir “beta öder” olarak yetiştirmektir. Bu kadınlar erkeği, kadınların ve kendilerinin istediğini söylediği erkeğe çevirecek şekilde yetiştireceklerdir,  davranışlarıyla aslen istedikleri görülen erkek tipinde yetiştirmeyeceklerdir.

Eğer kişi Sokratik yöntemi kullanarak bu huyuna saldırmak isterse, “kadın erkek ilişkileri hakkında neye inanıyorum?” sorusu ile başlamalıdır. Bu şekilde ortaya çıkan listeyi eline alan erkek, bütün bu inançları gözden geçirerek kurtulması gereken inanç, huy ve özelliklerini içeren ikinci bir liste hazırlamalıdır (*)

Çevirenin Notu :  Kadınlar piçlere ve kendilerine kötü davranan erkeklere verirler diye bir inancınız varsa, o çocukların gerçekten o kadar da piç ve kötü mü olduğunu, yoksa sizin ‘kadın’ çıkarını değil de kendi çıkarını merkeze alan erkeğe (kendi çıkarınızı kadın çıkarı için feda etmenizi sağlamak için) kötü demeyi mi içselleştirdiğinizi ciddi ciddi sorgulayın. Bir ipucu vereyim : mavi taraftan kırmızı tarafa geçen birçok erkek, aslında o çocukların yaptıklarının çoğunun kötülük olmadığını, kadını üzmek gibi bir özel çabalarının olmadığını, sadece kadına değil kendine öncelik verdiklerini ve erkeğin önceliği olmaya çalışan kadının kendi kendine üzüldüğünü görürler. Ahlaklı ve iyi çocukların ise sinsi ve içten pazarlıklı olduklarını ve bunu Nietzche’nin köle ahlakındaki mekanizma gibi, ahlak maskesi ile (beceremediğin şeyi yapamıyorum dememek ama o şeyi yapmak ahlaksızlık demek) kapattıklarını görürler. Para kazanmaya imkanı olan ama bunu yapacak çabayı gösteremeyen memur zihniyetli orta sınıfın (gerçekten fakir olan insanlardan çok daha fazla oranda), zenginleri ahlaksız ve havadan para kazanan kötü insanlar olarak görmesi gibi.

Devamı Kırmızı hap mantığı: Tehlikeli huylar – Bölüm 2

Çeviri : Red Pill Logic: Dangerous Habits

En yaygın 5 sinsi cazibe katili

Bir erkeğin yürüdüğü ya da beraber olduğu bir kadının gözünde tüm cazibesini öldürebilecek, erkeği en kısa sürede “ya Mahmutcan çok iyi çocuk ama …” statüsüne ışınlanacak bir sürü şey var. Bunlardan bazıları hemen göze çarpmayan, aslında iyiymiş gibi görülen ve algılanan sinsi katiller. Aşağıdaki beşi en yaygın ve garantilileri. Israrla uzak durunuz.

1 – Tam Açıklık

Özellikle ilk buluşmalarda ama genel olarak ilk aylarda asla kendi hayat hikayenizi, karakterinizi, değerlerinizi vs. kıza fazlaca açmayın, kadının erkeğe arzu duymasına neden olan biyo-kimyasalları tetikleyen mistik atmosferi ortadan kaldırmayın. Kadının erkek ile ilgili kafasındaki imgenin asıl seksi kısmı, erkeğin hayatındaki bilinmezlikleri hayal gücü ile doldurmasıdır ve cinsel elektriğin asıl kaynağı bu hayalgücüdür.

Ortalama iyi çocuk, bu hatayı daha kızla karşılaştığı ilk 15 dakikada yapar ve daha sonra da neden kızın “bitse de gitsek” diye kendisinden kurtulmaya çalıştığına şaşırır.

Aşinalık baştan çıkarıcılığı öldürür. Oyunu, arzuyu ve lipidoyu bilinirlikten daha hızlı öldüren başka birşey bulmak zordur. Kadınlar ne kadar “birbirimizi tanıyalım” oyunu oynasalar da, karşılarındaki erkekle sekse giden yolda asıl ihtiyaç duydukları şey hayal güçlerinin kamçılanmasıdır.

Bir kadının hayal gücü, oyun cephaneliğinizdeki en önemli silahtır. Her teknik, her gündelik tepki, her jest, üstü kapalı söz ve sözel olmayan iletişim, kadının hayalgücünü uyarma temeline dayanır.

2 – Seni Seviyorum.

Daha yeni tanıştığınız bir kıza “seni seviyorum” demeyin. Burada daha yeni “3 ay” gibi bir süre, “dün” değil.

Bir kıza en az birkaç ay tanımadan “seni seviyorum” demek sizi hem muhtaç hem de aptal gösterir. Neden?

… sıkı durun …..

Kızı birkaç ay tanımadan “seni seviyorum” diyen erkek gerçekten aptal ve muhtaçtır da ondan. Bana “ama abi bildiğin gibi değil, aşk bu başka bir şey demetyin”. Daha yeni tanıdığınız birini sevemezsiniz. Bunu kıza söylediğinizde kız aslında sizin ona muhtaç olduğunuzu / olmaya başladığınızı çakacaktır. Bu da kontrol onda demektir. Dominantlığı çöpe atmanın daha hızlı yolu yoktur. “Seni seviyorum” diyerek tüm kartları kıza verirsiniz.

Bu aynı zamanda sizin lehinize olan pozitif cinsel elektriği de öldürür. Kendi cinsel çekiciliğine güvenen bir erkek, en az birkaç ay geçmeden bir kıza asla seni seviyorum demez. Ve bu süre sonunda da bu sözleri sadece kendi değerini ispatlamış bir kadına söyler. Ve eğer söyleyecek bile olsa, şu kuralı bozmaz:

Buyruk 1 – Asla seni seviyorum diyen ilk sen olma

Kadınlar bir erkeğin kalbini kazanmak için engeller aşmaları gerektiğini hissetmek isterler. Başka kadınların ilgisi için rekabet ettiği bir erkeğin ilgisini kazanmak için çabalamayı çok arzularlar ve sonunda onun kararsızlığını aşıp tek eşli bağlılığını kazanmayı. Duygusal dünyasını kadının ayaklarına kolayca seren bir erkek, kadının erkeğin aşkını kazanma zevkini gaspeder. Ona aşıksanız bile, o size seni seviyorum demeden, siz ona seni seviyorum demeyin. Onun yin tatminine doğru savaşma ihtiyacı için kendinizi tutkuyla dizginleyin. İlk adımı onun atması için onu esinlendirin, bu iyiliğinizin karşılığını size bin katıyla verecektir.

The Sixteen Commandments of Poon, Amcığın 16 Buyruğu

Not : Bu dediğimizi, kıza hiç seni seviyorum demeyin olarak anlayacak arkadaşlara diyeceğim tek şey şu ki ben o düşüklükte IQ ile bilgisayar kullanılamaz sanıyordum.

3 – Çok güzelsin.

Daha yeni tanıştığınız kıza “çok güzelsin” ya da bu anlama gelecek birşey söylemeyin. Bazı erkekler toptan iltifat yerine, kaşına ve gözüne iltifat etmeyi zararsız sanarlar ama aynı şey.

Birçok erkek, güzel bir kıza yürüdüğünde onun ne kadar güzel olduğunu belirtecek birşeyler söyler. Ya da diğer zilyon tane şekilde yalakalık yapar.

Yalakalık yapmak sizin oyundaki en büyük düşmanınızdır. Yalakalık sizi, cinsellik için yalakalık yapmak zorunda olan aşağı biri gibi gösterir. Aynı zamanda erkeklerin yüzde 99u şu ya da bu şekilde güzel kızlara yalakalık yaptığından, sizin iltifatınızı siz ne kadar yalakalık saymasanız da, kadın tarafından yalakalık olarak algılanır.

Buyruk 2 – Onun güzelliğini görmezden gel

Güzel bir kadını düşünürken beyninin ödül merkezini kontrol altına alabilen erkek, kadınlarla olan etkileşimini inanılmaz bir şekilde dönüştürebilir. Böyle yapabilirse, heyecanı ve endişesi kaybolur ve arzularının nesnesi ile daha samimi ve içten bir etkileşime girebilir. Büyük çapkınların idare edebileceklerinden çok fazla aşka boğulmalarının sebeplerinden biri budur – bir sürü güzel kadınla bir sürü pozitif deneyimden sonra güzellik önünde ortaya çıkan saygı ile karışık korkuları kaybolur, ve bununla beraber güzellik karşısındaki güçsüzlük de ortadan kalkar. Hoşunuza giden kızları tanımlamak için “güzel”, “tatlı”, “bomba”, “afet” gibi kelimeleri tamamen lugatınızdan çıkarmak size çok doğru bir zihinsel çerçeve kazandırır. Bunun yerine kendinize “bu kız ilginç” ya da “bu kız tanımaya değebilir” gibi şeyler söyleyin. Bir kadına asla güzelliği konusunda iltifat etmeyin, özellikle de henüz sikmediğiniz hatunlara. Beyninizin onları “gökten düşmüş meleğe” ya da “nadide bir kar tanesine” dönüştürmeye çalışan kısmının fişini çekin. Bu tür bir Zen Nirvanası seviyesine ulaşmak için yapabileceğiniz ileri eğitim tekniklerinden biri de yatabileceğiniz kadar güzel kadınla yatmanız (gerilemek istemiyorsanız çok fazla çirkin kadınla yatmayın). Kısa zamanda bir Jedi aşığa dönüşeceksiniz.

The Sixteen Commandments of Poon, Amcığın 16 Buyruğu

4 – Büyülenmek

Diyelim ki bir bardasınız ve bir kadının yanına oturmaya karar verdiniz. İlkin onun onayını arıyormuş gibi algılanacak hareketlerden kaçının. Mesela vücudunuz ona dönük olmasın ve sadece arada ona bakmak için başınızı çevirerek konuşun. Kadın ilgi gösterene kadar vücudunuzu ona dönmeyin.

Kısacası bir kadınla beraber iken, özellikle de güzel bir kadın ile beraber iken, ONA ONUN BÜYÜSÜ ALTINA GİRMEDİĞİNİZİ GÖSTERİN.

Bunu yapmanın en yaygın yolları kızla konuşurken fazla gülümsememek, kız sizinle konuşuyor diye heyecanlanmamak, ona fazla odaklanmış bir dikkat vermemek, onu oyuncu bir şekilde alaya almak ve kıza sizin standartlarınızı geçmesi gerektiğini hissettirmektir. Bunlar sadece onun iç direncini kırmakla kalmaz, sizi BAŞKA KADINLAR TARAFINDAN YÜKSEK TALEP GÖREN bir erkek gibi de gösterir. Unutmayın, kadınlar sürü psikolojisine yatkındır ve başka kadınların çekici buldukları erkekleri ister istemez çekici bulmaya meyillidirler.

5 – Uslu ve söz dinleyen erkek

Genel olarak kadına yalakalık yapmadığınız zaman ona sizin kadar onun da sizin için çabalaması gerektiğini gösterirsiniz. İlk yaklaşmayı siz yapmış olsanız bile. Ve onunla aranızda birşey gelişmesi için önünde diz çökmeyeceğiniz mesajını da verirsiniz.

Unutmayın, kadınlar sizin kankanız değiller. Kankanız ile beraberken çok birşey ispat etmek zorunda değilsiniz. Erkek Adam olduğunuzu sürekli göstermek zorunda değilsiniz (fakat kankanızla bile itilip kakılmaya gelmeyecek biri olduğunuz göstermeniz lazım).

Kadınlar KENDİLERİNİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKMEYECEK, HİÇBİR ŞEYE İHTİYACI OLMAYAN VE BİRŞEY İÇİN YALVARMAYAN ERKEKLERİ arzularlar.

Kadınlar, bir erkeğe olan duygularının ŞEHVET olduğunu hissetmek isterler. Duygularının “ona bunu borçluyum” dan kaynaklanmasını istemezler. Bu oldukça zayıf ve hastalıklı birşeydir. ŞEHVET ise karşı konulmaz bir kaynaktır.

Kızlara yürümek, kadınların MASKÜLEN ERKEKLERİ şiddetle arzuladıklarını anladıktan sonra oldukça kolay bir hareket haline gelir. Kadınlar efemine ve yalaka iyi çocukları değil, Erkek Adamları çekici bulurlar!

Eğer Erkek olmanın zevkine ve ayrıcalığına varmak istiyorsanız bunu asla unutmayın. İNSİYATİFİ ELİNİZE ALIN VE KADINLARIN NE DEDİĞİNE ALDIRMAYIN.

KADINLAR SADECE SÖZLERİNİ GEÇİREMEDİKLERİ ERKEKLERİ SEVERLER!

İyi çocuklar kadınların her dediğini dinleyip, her istediklerini yaptıkları için kaybederler. Bunu yapma sebepleri “iyi” olmaları değil, “zayıf” olmalarıdır. Ve “iyi” maskeleri, kadınların milyonlarca yılda evrilmiş “zayıf erkek belirleme” içgüdülerini kandıramaz.

Bir kadın size ayı, serseri, vs. gibi kötü çocuk olduğunuzu ima eden birşey söylüyorsa derin bir nefes alın ve hafifçe sırıtarak “iltifatın için teşekkürler” deyin. Ona onun sizin hakkınızda ne düşündüğünüzü zerre kadar takmadığınızı gösterin.

Suçlusu sen olmasan da sorumluluk sende

Stilo şöyle bir soru sormuş :

mahmut abi sana bir sorum var. herhangi kötü bir durumda olduğumuzun sorumlusu sadece biziz diyorsun ya, ben red pill’den sonra çok fazla anneme ve babama suç yükler oldum. evet çoğu şey benim sorumluluğum ama anne ve babaya düşen çocuğu doğru tarafa yönlendirmek olduğunu düşünüyorum. bu imkanı ve gücü kendilerinde görmeme rağmen misal çeşitli
doğru alışkanlıklar erken saatte kalkma, sigara içmeme, diş fırçalama gibi. genelde ebeveynler çocuklarını kıyaslarlar ve bunun ben tam tersini yapmaya ve ikisinden de nefret etmeye başladım. hakikaten bütün sorumluluk bizde mi? çünkü bir çıkmaza girdim. ben biraz geç mi akıl mertebesinde yükselme yaşadım yoksa doğru yönlendirilmediğimden ötürü mü?

eskiden sevmediğim ama red pill’den sonra tam bir alfa olduğunu anladığım eniştem ile babamı kıyasladım ve durum tam tersine döndü. sanırım depresyon aşamasından daha çıkamadım. senin yorumun nedir?

herhangi kötü bir durumda olduğumuzun sorumlusu sadece biziz diyorsun ya, ben red pill’den sonra çok fazla anneme ve babama suç yükler oldum.

Sorumlusu biziz derken demeye çalıştığım şu : içinde bulunduğun durumun suçlusu sen olmayabilirsin ama ondan çıkma sorumluluğu sende. Bir erkek olduğun için, senin düşmüş olman, zor durumda olman, bunalımda olman, vs … toplumun umrunda değil. Benim düşmemin ya da başka bir erkeğin düşmesinin toplumun umrunda olmadığı gibi.

Kırmızı hap romantik bir akım değil. İçinde bulunduğun dünyayı veri kabul edip burada nasıl yukarı çıkarım diye bir yol planı yapma akımı. Çoğu insan tam tersi gücünün yetmeyeceği şeyleri değiştirmeye zihin enerjisi harcar. Bu da çoğu durumda aslında kendini değiştirmek zor geldiği içindir. Kırmızı hap bu açıdan zor ama daha etkili yoldur.

Örneğin askerlik yazısında ben askerliğin zorunlu olmasını veri alırken biri gelip “askerlik zorunlu olmamalı neden bunu tartışmıyoruz?” diyebiliyor. Bu adam “askerlik zorunlu iken nasıl en iyi planı yaparım” diye düşünmek yerine “ama zorunlu askerlik kaldırılsın” diyerek bireysel plan yapmamaya kılıf uydurabiliyor.

Kısacası, ailen bir veri. İçinde doğduğun ülke ya da şehir de veri. Çoğu insanın ailesi tarafından çeşitli seviyelerde kötü yetiştirildiği, çoğu yerleşkenin doğmak için boktan bir yer olduğu da bir veri.

Senin enerjin ve zamanın sınırlı. Sen bir yandan ailenden nefret ederken bir yandan “durum bu burdan yukarı nasıl çıkarım” diye plan yapamazsın. Birinden birini bırakman lazım. Hayatın boyunca ailenden nefret edebilirsin ama bu seni içinde bulunduğun durumdan çıkarmaz. Tam tersine, enerjini nefrete harcsdığın için bu arada sokaklara bile düşebilirsin. Annen baban göçüp gittikten sonra kimse seni takmaz. Sorumluluk sende derken bunu diyoruz.

Depresyondan çıkmanın bizim bildiğimiz en iyi yolu, dünyanın gerçekte varolmayan ve hiç olmamış masalsı yorumundan kurtulman. Aileni, gerçekte varolmayan bir ütopyayla değil, ortalama Türk ailesi ile kıyaslaman lazım. Herkesin mükemmel ailelere doğmadığı gerçeğini görmen lazım. Reklamlarda izlediğimiz mükemmel ailelelerin gerçekte varolmadığını görmen lazım.

Hayat adil değil. Sadece senden çok daha iyi çöpleri çekmiş ya da sosyal medyada çektikleri çöp çok daha iyiymiş gibi davranan insanlara odaklanma. Çok daha kötü çöpleri çekmiş insanları da görmen lazım (örneğin aile bireyi tarafından tecavüze uğrayan, terk edilen, sakat bırakılan, doğar doğmaz cami avlusuna bırakılan, vs …). Bu durumlardan bile hayatlarının sorumluluğunu alıp çıkan insanları görmen lazım.

Bu dünyanın o ya da bu şekilde ızdırap dolu olduğunu ve adil olmadığını kabul edersen, ütopya ile gerçeği karşılaştırmanın verdiği depresyondan da kurtulursun. Tıpkı kadının ve ilişkilerin gerçek doğasını görünce bunalıma girip kadınlardan nefret eden adamın o doğayı veri kabul edip kafasındaki masalsı, kerevetine çıktığımız ilişkilerin çocukçalığını anlayarak bunalımdan ve öfkeden kurtulacağı gibi.

Erkeği parmağında oynatan kadın – 3 aşamalı kadın manipülasyonu

 

Kadınlar erkekleri parmaklarında oynatmak için 3 aşamalı bir manipülasyon stratejisi takip ederler. Bu aşamalardan bir sonraki, sadece bir önceki işe yaramadığında ortaya çıkar. Bu aşamaları bilmek ve onları aşmak, mavi haptan kırmızı hapa geçmek için oldukça önemlidir.

Birinci Aşama : İnkar

Bir erkek kadının yalanını / oyununu yüzüne vurduğunda, kadın HER ZAMAN inkar ile manüpilasyon serisine başlayacaktır. Erkekler, kadınlarının kendileri üzerinde oyun oynadığına ya da kendilerine yalan söylediğini inanmak istemedikleri için, maalesef çoğu erkeği manipüle etmek için inkar yeterlidir ve çoğu durumda kadının ikinci aşamaya geçmesine gerek kalmaz. Çoğu erkek, yılların açlığından sonra buldukları nadide “çiçeklerini” kaybetmekten o kadar çok korkar ki, hatunlarının kendilerine yedirdiği her türlü saçmalığı mideye indirmeye dünden razıdır. Fakat bir erkek daha kırmızı haplı olduğundan ya da eldeki delil inkar edilemeyecek olduğundan inkar işe yaramazsa, ikinci aşamaya geçilir.

İkinci Aşama : Kurbanı Oynamak

Bu aşamaya geçmek zorunda kalan kadın genelde ağlamaya ve başkalarını ya da hayatın koşullarını suçlamaya başlar. Burada kadınlar erkeğin koruma içgüdüsüne oynamaktadır ve genelde de başarılı olurlar. Bu yalana inanan mavi haplı erkekler inanılmaz saçmalıklar yapabilirler. Örneğin hatunun aldattığı sevgilisi, hatunun “beni kullandı” yalanına inandığı için, kızın erkek arkadaşı olduğunu bile bilmeyen diğer erkeğe saldırabilir. Ya da evliliği cehenneme çeviren bir kadın, tüm suçu “kendisi ile yeterince ilgilenmeyen” erkeğe yıkabilir, erkeğin suçu olmasa da. Bu aşama, erkeklerin ezici çoğunun görüp görebildiği son aşamadır.

Kurban kartının güçlü olmasının nedeni de, kadını varsayılan kurban olarak gören kültürdür.

Üçüncü Aşama : Suçlama / Karşı Saldırı

Kırmızı hapa bir sevgili / eş tarafından itilen erkeklerin çoğunun geldiği bu aşamayı, genel toplumdaki erkeklerin çoğu bilmez. Üçüncü aşamada bir kadının bir erkek kadar hatta daha fazla şiddete meyilli olduğu açığa çıkar. Kadın bir öfke ile erkeği suçlamaya başlar. Bu aşamaya gelen kadının suçu mahelle esnafıyla grup yapıp erkeğin hesabını boşaltmak gibi ağır bir suç olsa bile, öfke ile erkeği yeterince evde olmamakla, kendisini arzulanır hissettirmemekle suçlar. Bu aşamada kadın umarsızca yıkıcı olacaktır. Bağıracaktır, fiziksel şiddete başvuracaktır ve eşyalara zarar verebilir. İşin kötüsü size vururken parmağını kırsa, hatuna şiddet uyguladığınız için sizi mahvedecek yargıya rahat rahat “parmağımı kırdı” diye yalan söyleyecektir (Red Pill belgeselinde bir polis elemana böyle demişti : “Eğer hatun sana vurmaya başlarsa hemen evden kaç zira sana vururken tırnağı kırılsa suçlusu sen olursun”).

Bu aşamaya şahit olup da hala olayın kendi hatası olduğu sonucunu çıkaracak bir sürü erkek var. Zaten hatunlar da bu aşamayı bu nedenle uyguluyor.

Eğer bu üç aşamaya da şahit olup, hatunun kıçına tekmeyi basan azınlıktaki erkeklerden iseniz, hayatınızda yeni bir belalınız olacaktır. Hatun, sizi zerre kadar siklememesine rağmen, erkeği manüpile edememek bir kadında ağır travma yaratır. Ve sizi manüpile edemeyen kadın genellikle ailenizi, arkadaşlarınızı, kadına inanmaya dünden razı toplumu ve yargı sistemini manüpile etmeye başlar.

Fakat aynı zamanda bu aşamaları bilen ve bunlara pabuç bırakmayan erkek, arzu edilir bir erkektir. Eğer herhangi bir aşamada hatunun oyununu yüzüne vurup kapıyı göstermeye hazır bir ruh halinde iseniz, kadın manüpilasyonuna maruz kalma ihtimaliniz astronomik olarak azalır.

Kaynak : The Manipulated Men