David Goggins Can’t Hurt Me: Master Your Mind and Defy the Odds Kitap Özeti (Erkek Adam Podcast)

Bu Erkek Adam podcastında David Goggins’in Defy The Odds yani “İmkansıza Meydan Oku” şeklinde çevrilebilecek olan kitabından bahsediyorum. Bu kitapta David Goggins, oldukça ilham verici olan yaşam hikayesinden bahsediyor. Kısaca kitap, insanın zihinsel ve fiziksel kapasitesini kendi sınırlarının ötesine taşıyarak, normalde başarması imkansız gibi görünen şeyleri nasıl başarabileceğinizi anlatıyor.

Goggins, aslında kendimizi değiştirecek bu gücün, bizim içimizde var olduğunu ama kendimize zihinsel sınırlar koyduğumuz için bunu başaramadığımızı söylüyor. Goggins, bu sınırları yıkarsak  yapabileceklerimizin, sandığımızın nasıl da çok ötesinde olduğunu bize kendi hikayesini anlatarak ispat ediyor. Goggins’in güzel ve ilham verici hikayesi ise yayında.

Podcastın Youtube ve Spotify yayınları aşağıda. Bu içeriği beğeniyorsanız, Erkek Adam Youtube ve Spotify kanallarına abone olmayı da unutmayın.

 

Yazar: Secret

Sana tavsiye edeceğim 2 adet ürünüm var:

  1. %3’lük Erkekler Video Seti
  2. Çekici Erkek Eğitim Seti

Biz buna hipergami diyoruz bro

Dün Youtube yorumlarında, buram buram başa çıkma mekanizması kokan şöyle bir yorum gördüm:

“Üzgünüm kadın sevilmeyi, değer verilmeyi hak eden bir varlık değil. Zekanla tavlarsın, işini görürsün, çocuğunu doğurur. Ben çok istedim kendi dengim bir kadın bulup aşık olayım, ama yok maalesef.”

Türkçesi: Kadınlar beni sevilmeyi ve değer verilmeyi hak eden biri olarak görmüyorlar.

Bu adamlar “dengim” dedikleri ve aslında yanılıp şaşırıp yüzlerine gülen bir kızı buldular mı, önünde secdeye varırlar. Böyle acılarıyla başa çıkma mekanizması olarak seçtikleri büyüklenmelerine bakmayın. O kızla karşılaştılar mı salya sümük peşine düşerler. Uzun süre bir aşırı uçta kalmak, çoğu zaman, diğer aşırı uca savrulmayla biter. Böyle büyüklenmeler, aslen kadınlara aşağıdan bakmanın kinini bastırmaya yararlar ama bunun bedeli dediğim gibi uçlarda savrulmak.

Neyse, bunu instagram hesabımızda paylaşınca biri şöyle bir yorum yapmış:

Türkiye’de böyle. Ortalama bir kadın ile birlikte olmak için ortalama üstü bir erkek olmak gerekiyor. Kadınların çıtası çok yüksek. Çünkü talep çok, erkek çok.

Ben de şöyle cevapladım:

Türkiye’de böyle diyenler demek ki tüm dünyada böyle olduğunun, durumu en kötü olan ülkelerin de Anglo sakson Batı ülkeleri olduğunun (bir de Japonya) farkında bile değiller. ABD incel dolu, yabancı forumlar aynen bunlarla dolu. Hepsinde de yeni gelenler aynı şekilde başlıyorlar: X ülkesindeyim, benim ülkemde durum çok kötü, ortalama bir kadın için ortalama üstü erkek olmak gerek bla bla. Hayır, şu lafın kendisi bile Türkiye’ye ABD’den ithal yahu!

Cevap ise konunun tamamen dışına çıkan ama aslında konuşmak istediğim şey:

Kadınların ortalama bir erkek istemediğini bilmiyor olamazsınız. Hipergami diyoruz buna. Hemşire, doktor koca istiyor, hostes pilot koca istiyor.

Hemşire, doktor koca istiyor, hostes pilot koca istiyor klişesi ilk nerede yazıldı bilmiyorum ama bu ikiliyi (sıklıkla avukat savcı istiyor gibi bir ekle) sürekli olarak duyuyorum. Birçok erkek fikir beyan ettiğini sanarak bu propaganda vari sözleri papağan gibi tekrarlıyor.

Manosphere denilen camiada, bu hipergami kavramının olmadığı günleri özlüyorum. Kavramı bazı şeyleri açıklamada faydalı ama son yıllarda artan oranda, kadın üstünlükçü yenikliği besleyen bir şeye dönüştü.

Kadınların ortalama bir erkek istemediğini bilmiyor olamazsınız ne yahu? Ee? Biz erkekler de ortalama kadın istemiyoruz. Kimin ne istediği değil ne aldığı ya da alabildiği önemli. Gerçek hayat diyoruz buna. Sen de bıraksan manken gibi güzel ama iyi karnıyarık yapan bir kadın istiyorsun ama ona erişimin ne kadar? Doktorlar doktorlarla evleniyorlar, hemşire ile evli kaç doktor biliyorsunuz? Vardır ama ben hiç bilmiyorum mesela.

Bu kadın üstünlükçü düşünce nereden geliyor anlamaya çalışıyorum. Kırmızı hapın bir kısmı şu an feministlerden daha fazla kadın üstünlükçü maalesef. Sanki kadınlara yalaka bir sevgi ile, masum melek gibi tapmayı bırakıp, kindar bir öfke ile şeytanlarmış gibi tapmaya geçmiş gibiler.

Kırmızı hapın önemli bir kısmı, erkeği kadınların fedakar ve güçsüz melekler olduğu, erkeklerin ise ataerkil sistemin piyonları olarak kadınları ezdiği ve bu nedenle kadınların ilgisi, sevgisi veya sadece esenliği için omurgasız efendi erkeklere dönüşmeleri gerektiği yalanının fişinden çekiyor AMA kadınların fırsatçı ve güçlü şeytanlar olduğu, erkekleri ezdiği ve bu nedenle erkeklerin kadınlara bir çeşit düşman ya da rakip gibi davranmaları gerektiği yalanının fişine takıyor.

Yahu Allah’ın Ortadoğu ülkesinin kadınları bizimkiler, aynen bizim gibi. Elf değiller. Ortalama üstü adamı kim kaybetmişte bizimkiler bulacak?

Uzun süredir bu manosphere diyarının eski basit halini özlüyorum. Olabileceğin en iyi versiyonun ol, efendi erkek olma, piç de olma erkek adam ol, spor yap, iyi giyin, sosyal ol vs. Biraz da oyun. Çaba gösteren her erkeğin ulaşabileceği şeylerdi ve iyisi de, onca sene forumları takip ettim, 2010 – 15 öncesi, öfkeli kadın düşmanına dönüşen hiç kimseyi hatırlamıyorum. Biz de yapabiliriz zihin yapısı hakimdi, biz yanlış öğrendik ama doğrusunu öğrenebiliriz duruşu hakimdi.

Geriye dönüp baktığımda, her ne kadar asıl anlamlarında mantıksız bulmasam da, negatif ve yenik kafa, alfa erkek – beta erkek ayrımı ve hipergami ile yayılmaya başladı. Hipergami erkeğe erkek adam olarak kalması gerektiğini hatırlatan bir doğal güçten, kadınlar en iyisini ister, en iyisi değilsen bittin gibi yenik bir kafaya evrildi. Erkeklerin %20’si alfa o zaman %80 beta diyerek insanların %20’ye girme stresine girdiği günler iyi günlerimizmiş. Zira bu yetmemiş olacak ki, Kongo Dandy kılıklı, Kevin Samuels denilen çakma yüksek değerli erkek geldi ve olayı daha da sıçıp batırdı.

Congo Dandy denilen şeyi biliyor musunuz? Afrika’nın sefalet içindeki mahellerinde yaşayan, varlarını yoklarını pahalı bir takım elbiseye yatıran siyahi erkekler. Arka plan sefalet ama tüm giyim ve tavırları ile asalet yansıtmaya çalışan adamlar. Kevin Samuels de 34 yaşında ayda 800 dolar kazanan bir loserdan (2800 Dolar kazanan karısından boşanma kayıtlarından çıkardılar) arada hiç başarın olmasa da başarılı biri gibi giyinip davranarak 54 yaşında bir internet fenomenine dönüşebileceğini gösterdi. İyi konuşmaktan ve internet virali olmaktan başka bir başarısı var mıydı? Ben duymadım. Duyan varsa yazsın.

Samuels, birçok kadına gerçeklik testi yapması ve erkeklere bir standardınız olsun mesajı hariç bildiğin “bize vermeyen kaltaklara nasıl koyuyor” tarzı intikam pornosu yapıyordu. Yanlış anlamayın. 20’lerine gelmeden duvara çarpmaya başlayan, oldukça saçma bir hayal dünyasında yaşayan ABD, özellikle de siyahi ABD kadınlarına söyledikleri doğruydu. Ama bu abi yüksek değerli erkek diye bir şey icat etti ve öyle popülerleştirdi ki, artık Rollo Tomassi bile alfa erkek lafını bırakıp bu yüksek değerli erkek kelimelerini kullanamaya başladı.

Şimdi yüksek değerli erkek olmak kötü bir şey değil ama yüksek değerli erkek ile ilgili içeriğe baktığınızda, tepe %1 içinde olmaktan bahsediyorlar! Pratikte bahsettikleri erkek tipi ise tepe binde bir!!

Bu tabii, uzun süredir disiplinden uzak, rüzgarda bir yaprak gibi savrulan, amaçsız kitlelere çok çekici geliyor ama eskiden verilen pozitif mesajın aksine yüksek değerli erkek mesajı, tepe %1 – %0.1 içinde olmalısın yoksa kadınlar sana bakmaz gibi bir yan anlama sahip. Bence “kadın en iyisini ister, alfalar siker, betalar seyreder” azgınlığında başlayan yılmış, yenik, kadın üstünlükçü yığınları 100 kat daha yılgın, yenik ve kadın üstünlükçü yapar.

Bu yüksek değerli erkek fenomenin bir de sigma erkek versiyonu var ki evlere şenlik. Sigma erkek kadınları umursamaz, peşinde koşturur, sosyal hayatta yer almaz, alfa erkek hiyerarşisinin dışındadır, yalnız kovboydur, ateş osurur, kokusu kadınları sinek gibi çeker, zart zurt. Yani bunun kadınlar konusunda kaybeden, zerre disipline ve sosyal beceriye sahibi olmadığı için sosyal hayatta ve iş hayatında düşük pozisyonda olarak kaybeden erkeklere, “kar tanem, pırlantam benim, sen kaybeden değilsin, atanamamış sigma erkeksin” hayali sattığını görmemek için, 18 yaş altı, çok genç bir erkek olmak lazım. Yalnızsın, çünkü sigmasın. İşin boktan çünkü sen sigmasın, iş yaşamının dışında bir pırlantasın. Sosyal alandan dışlanıyor musun, sosyal özürlü değilsin tabii, o anlamsız boş lak lak ile hayatlarını harcayan normal insancıklar anlamaz ama sen aslında sigmasın.

Her neyse şu hikmetinden sual olunmaz kadın hipergamisine gelelim.

Arkadaşlar, bir kadının hipergamisi onun kapasitesi ile sınırlıdır. Siz de çok güzel, çok alımlı ama aynı zamanda çok iyi anne, vs. bir kadın hayal ediyorsunuz belki. Ama hayalinizdeki kadın gibi biriyle olmayacaksınız ve bu da sizi o kadar mutsuz etmeyecek. Kapasitenizi tabii ki arttırın, olabileceğiniz en iyi versiyonunuz olup alabileceğinizin en iyisini alın ama Allah aşkına, kendi kapasite sınırlarınızın acı şekilde ve sürekli farkındayken, kadınların böyle sınırları olaymayan, hikmetli yaratıklar olduğu saçmalığını da kafanızdan atın.

Çünkü talep çok, erkek çok.

Toplumda kadın erkek sayısı eşit. Erkek çok falan değil.

Başka bir kadın üstünlükçü, siyah hap bilgeliği:

Sadece Türkiye’de değil dünyada böyle. Ortalama bir kadınla birlikte olmak için ortalama üstü bir erkek olmak gerekiyor (ortalamadan daha uzun, daha zengin, daha yakışıklı, daha statülü). Aksi taktirde kadınların hipergamisi tatmin olmuyor.

Ortalama bir kadınla birlikte olmak için ortalama üstü bir erkek olma gerekliliği, erkek ortalamasının kadınlaşmaya kaymasından kaynaklanıyor. Ortalama bir erkeğin, normal bir erkek adamın çok altında olmasından kaynaklanıyor. Erkeklik eksikliğini tiple, parayla doldurmaktan bahsediyor. Erkeklikle dolduran daha çok iş yapar.

Kötüsü, bu çocukların ortalama kadın dediği de ortalama kadın değil, ortalama üstü. Daha önce defalarca söylediğim gibi, kadınların çoğu gibi erkeklerin çoğu da, kadınların %80’ini görmüyor. Özellikle tip olarak tepe %20’nin ortalamasını alıyorlar. Ya da sosyal medyadaki kadın aktivitesinin %80’ini yapan, kadın nüfusunun %20’sini.

Mesela son 3 yıldır yaptığım görüşmelerde sıklıkla ekran görüntüsünden mesajlaşma değerlendiriyorum. Bana mesajlaşma değerlendirmesi yaptıranların ezici çoğunluğu, yapayalnız, yıllardır kadınlardan uzak ve zaten tüm hayatı boyunca pek kadınla olmamış adamlar. Buna rağmen mesajlaşma ekranında gördüğüm kızların ortalama üstü güzelliği dikkatimi çekti. Yani tamam, HB8 kıza da yürüyn HB9 kıza da. Ama açıkça söyleyeyim bu erkeklerin tam paket cinsel pazar değer ortalaması 4/10, bana gönderdikleri mesajlaşma pencerelerindeki kızların ortalaması HB7.5 veya 8.  Uzun yıllardır gördüğüm bir şey. Bir erkek kadınlarla ne kadar başarısız ise, gözü o kadar çok, en güzeller grubuna odaklanıyor. Çoğu erkek, kadın nüfusunun %10’una yürüyor sanki. Bildiğiniz gibi bir de bu adamlar sosyal özürlü olduklarından, sosyal medyaya mahkumlar ve burada da en öne çıkan grubun narsisizm skalası da çok yüksek.

Bir arkadaş bu yazışmalarda şu mesajı atmıştı:

abi maskulenlik sayfalarından toksik olmayan bir sensin gibi, bir de skeptico vardı eskiden. gençlerin yanlış maskulenlesmesi feminenlesmesinden daha büyük tehlike bence.

Gençler yanlış maskülenleşmekten ziyade maskülenite sayfası ayağına daha da feminenleşiyorlar. Sorumluluğu karşıya atan, mağdur edebiyatına boğulmuş, materyal ve görsel kazanımla çekici olmaya çalışan insanlara dönüşüyorlar. Kırmızı hapın bu damarı daha çok incel yaratır, erkek adam değil.

Birden ortadan kaybolan kadın (Vaka Çalışması)

Abi hipergami tarafından ezildiğim bir vaka hakkında sana danışacağım.

Hipergami faydalı bir kavram ama bunu bir ideolojik doktrin haline getirmeyin. Evet kadınlar kendilerinden daha yukarıda bir erkekle birlikte olmak isterler ama hipergami kelimesini kullananların bazıları, bir kadınla her hüsrana uğradıklarında, basit bir şekilde nerelerde itici davrandım da bu oldu diye düşüneceklerine, “hipergami” diyerek kestirip atıyorlar ve bu neredeyse itici davranmak için bir çeşit bahane oluyor. “Tipim iyi, spor yapıyorum, para durumum fena değil ve bu kadar iyi özelliklerime rağmen hipergamiye yenildim”. Birader muhtemelen olay basit: iyi özelliklerinin hepsini çöpe atacak şekilde itici davrandın ya da çok yanlış bir kadını seçiyorsunuz.

Burada yapabileceğin diğer bir hata da, ben (özümde) iticiyim demek. İticiliğinize ego yatırımı yapmayın. İtici davrandım sonuç bu oldu. O zaman çekici davranırsam sonuç değişik olur diye düşünün ve itici yanlarınızı değiştirmeye odaklanın. İki uç düşüncenin de ortak noktası, sizi değişmemeye teşvik etmesi. İşi incel noktasına taşıyanlar oyunun değişmesini istiyorlar, kaderciler de ben böyleyim değişmem diye donup kalıyorlar.

Bakalım sen ne iticilikler yaptın? Ya da belki yanlış kadına yürüdün.

Satış elemanıyım ve ürünümüzü satan birçok mağazayı ziyaret ediyorum. Bir mağazada oldukça güzel bir kız vardı. Kız pozisyonundan dolayı benim amirimmiş gibi davranıyordu. Birgün “sen buranın amiri gibi davranıyorsun yok öyle, gel biraz bana yardım et de biri sana patronluk taslasın” dedim. Çıkışır diye beklerken gülümsedi ve gelip bana yardım etmeye başladı.

Guzel. Çok guzel.

10 dakika kadar bana yardım etti ve ben de şakasına ona patronluk tasladım. Patronum olsan istifa ederdim bu ne ya? diye şakasına protesto etti 🙂 Sanırım güzel bir kız olduğu için herkes aşırı iyi davrandığından, kızın pek alışık olmadığı bir davranıştı.

Muhtemelen. Belki güzel diye patronu bile yaltaklanıyordu.

Ben seni şirketimizde kalmaya ikna ederdim merak etme dedim. Nasıl yapacaksın ki diye sorduğunda da, gitmem lazım ama bir ara bir çay içeriz anlatırım dedim ve ertesi gün iş çıkışına anlaştık.

Kız seni çekici bulduğundan işler kolay olmuş ama senin oyunun ve daha önemlisi duruşun asıl faktör.

Kız buluşmada, gelen satış elemanlarının ara ara kendisine yürüdüğünü ama benim çok farklı olduğumu ve ilk defa satışçılardan biri ile dışarı çıktığını söyledi.

Diğerleri muhtemelen kız güzel diye, kızın patronluk taslamasını alttan alıp yaltaklanıyorlardı.

Öyle buluşmaya başladık abi. 2-3 hafta sürekli olarak peşimde koşan, bana ulaşan taraftı. Hergün olmasa da sıklıkla gün içinde kendinin ya da ilginç şeylerin fotoğraflarını çekip bana atarak da olsa sürekli bana ulaşıyordu.

Güzel. Bu, yüksek ilgi göstergesi.

Sonra birden bire bana ulaşmayı bıraktı. Önce 2-3 kere ben ulaştım ama kısa cevaplarından sonra ben de, itiraf edeyim içim kan ağlayarak, mesaj yazmayı bıraktım. Tam 2 hafta mesaj yazmadı!

İlginç. Farkında olmadan yanlış bir şey söylemediysen, bu genelde eski erkek arkadaş olan üçüncü bir şahıs yüzünden olur. Anladığım kadarıyla kızla birkaç kez buluştunuz ve fazlası yok. Kız arkadaşın değil, adı konmadı. Bu aşamada en iyisi, senin yaptığın gibi kızı kendi haline bırakmaktır. “Ne oldu”, “neyin var” diye sormanın bir gereği yok. Kokusu ortaya çıkar.

En son mesajımdan 2 hafta sonra bana yazdı. Duygusal olarak oldukça yıpratıcı ve geride bırakması gereken şeyler yaşadığını söyledi.

Muhtemelen yeni ayrıldığı ve resme yeniden giren eski erkek arkadaş. Eski erkek arkadaş olayı zordur zira birkaç senelik duygusal yatırımı olan bir adam terk edilmiş ve senin seviyende olmasa bile, duygusal yatırım açısından öndedir. Gerçi kim olursa olsun, bir kadın için başka erkekle rekabete girmen gerekiyorsa,bu rekabete girmemen lazım. Oyunun ne kadar iyi olursa olsun, aklı daha çok başkasında olan kıza oynamak seni küçültür. Bu aşamada kız seni istiyorsa, o sana gelecek, o seni kazanmaya çalışacak. Tersi olmayacak.

Sonunda sinemaya gitmek için buluşabildik.

Bana sen onun için daha fazla adım attın gibi geldi ama bunu yazmamışsın.

5 senelik bir ilişkiden yeni çıktığını ve eski erkek arkadaşının ona ulaşmaya başladığını söyledi.

Evet, eski erkek arkadaşmış. Kızın 2 hafta ortadan kaybolması, onu atlatamadığına işaret. Burada tavsiyem, eski erkek arkadaşı hayatında olan bir kızla, ciddi, tek eşli ilişkiye girmemen. Hayatında olması kızın suçu olmasa bile. Ama burada zaten 2 hafta ortadan kaybolması, kızın adama karşı duygu yüklü olduğuna işaret. Kim terk etti o da önemli ama onu da yazmamışsın. Belki kız söylemedi.

Bu arada nedense birden bire, bu kızın benim hayatımla fazla ilgilenmediğini, sorular sormadığını fark ettim. Ayrıca son 2 hafta ne yaptığımı bile sormadı. Yahu bu da dahil 4 kere buluştuk, yaşımı bile sormadı.

Ayrıca bu eski erkek arkadaş olayını öğrenince, genelde bana çok ulaşmasına rağmen, bazen tamamen ortadan kaybolduğunu hatırladım.

Bu eski erkek arkadaşla işler duygusal olarak pozitif değilken sana yöneliyor, pozitif olduğunda kayboluyor muhtemelen. Eski erkek arkadaş, siz görüşmeye başladıktan 3 hafta sonra aramamıştır. Arada ulaşıyordur. Muhtemelen ortadan kaybolduğu 2 hafta araları pozitifti sonra negatif oldu ve sana ulaştı.

Bu tür ikili oynaması da, kızın iyi bir kız arkadaş olmak için yeterli kendine güvene sahip olmadığına işaret. Ya seninle, ya da onunla görüşmemesi lazımdı.

Senin ona ulaşmaman ve 2 hafta kendi haline bırakman iyi olmuş. Eski erkek arkadaşı ile iyiyken senin onun peşinden koşman komik duruma düşmene neden olacaktı.

Sinemadan sonra bana gittik ve beraber olduk. Bu arada ilk 3 hafta buluşmalarımızda da beraber olmaya başlamıştık. Sonra, hanımefendi yine 5-6 gün ortadan kayboldu ve bana mesaj attığında da, “buna devam etmek istediğinden emin misin?” yazdı. “Doğru kişiye mi attın? Neye devam etmek?” diye cevapladım. “Şu an kimseye ilişki sözü veremem” dedi.

Dikkat et, “sana” değil “kimseye”. Sen ve eski erkek arkadaş varsınız ama belki sadece 2 kişi ile görüşmüyor.

Ben de “ben de başkaları ile görüşüyorum, iyi kızsın hoş kızsın ama eski erkek arkadaşın hala hayatında ve bu üçgene bir köşe olmak da ne bileyim bana göre değil gibi” dedim.

Belki dörtgen, belki beşgen 🙂 

“Yani?” dedi. “Yani seninle görüşmek istiyorum ama bu durumda ilerde bile seninle ciddi bir ilişki ister miyim bilmiyorum” dedim.

Şu an ağlıyorum biliyor musun? Çok gusel. Çok gusel. 

Sonra biraz oyuncu bir tavırla, “sen beni kazanmak için çabalarsan bu değişir belki, bakarız ;)” yazdım.

Gel el vereyim yeni site aç.

Öhö. Neyse şimdi yorumlamaya devam edeyim. Kız aslında sana diyor ki, “seninle görüşmek istiyorum ama bana fazla kapılma, soğurum senden”. Sana yardım ediyor aslında. Belki sende ona karşı fazla ilişki önceliği gördü ya da diğer %97 böyle olduğundan senin de öyle olacağını varsayıyor. Ya da belki ortadan kaybolmalarını takmadığın için sana meydan okuyor ya da seni manipüle ediyor.

Bazen kızlar sizin zayıf olduğunuzu varsayarlar. Sizin bir şey yaptığınızdan değil, karşılarına çıkan adamların ezici çoğunluğu böyle olduğundan.

Tam alakalı değil ama bir hikaye aklıma geldi. Yıllar önce kendisine ilgim sıfır olan bir arkadaşım vardı. Bu kızın inanılmaz cool ve arkadaş takılan bir kankası, bir gece bu kızda kalmış ve kıza çok kepaze bir şekilde açılıp ağlamaklı bir şekilde ilanı aşklar yapmış. Kız bunu bana anlatırken biraz da travma yüzünden “sen de beni sevmiyorsun değil mi Mahmut?” demişti. Ben de “sevmek ne demek, seni pembe panjurlu evimizde evire çevire yalama hayalleri içinde yüzüyorum … gerizekalı gerizekalı konuşma” diye dalga geçmiştim (kız çok samimi bir arkadaşımızdı ve 20 sene önceydi, bu laflar çok samimi olmadığınız bir kızla 2020’lerde başınıza iş açabilir haberiniz olsun :)) Yani birden bir varsayım ile beni de test etmişti ama benim kıza bir duygum yoktu. O adam gibi teke tek buluştuğumuz da nadirdi.

Kız sizin zayıf olduğunuzu varsayabilir ama bu dert değil. İlk testinde öyle olmadığınızı anlar. Tabii gerçekten öyle değilseniz.

Bana benden başka kimseyle yatmadığını söyledi ama bu kızı ilerde çok istese bile kız arkadaşım yapar mıyım? Tam emin değilim aslında.

Bir kızla çıkmaya başladığınızda paralelde başka bir erkekle duygusal veya cinsel bir şey yaşaması, birçok erkek için sonradan o kız kendisini çok istese de kabul etmesi zor bir şey. 

Ama tabak yapacaksan, başkalarıyla görüşmesi dert değil. 

Bazen bana eski erkek arkadaşından bahsediyor.

Sana bunu söylüyorsa bunu önemsemene gerek yok. Görüştüğün her kızla kız arkadaşın olarak görüşme zorunluluğun yok. “Ben de başkalarıyla görüşüyorum ama seninleyken senden başkası yok o nedenle benimleyken başkasından konuşma” de geç.

Arada çok kötü oluyorum.

Ver o eli geri 😀 Böyle bir kızla görüşeceksen, bunu yapamazsın. Çaktırmadan bırakıp git daha iyi. Bu anlar senin bu kıza fazla kapıldığına işaret.

Beni seçmeme sebebi hipergamisi için yeterli olmamam mı diye kendimi aşağı görüyorum.

Nein. Şimdi biliyorum bizim camiada “yeterince alfa olsaydın, yeterince hay veluyun batsın men olsaydın, her şeyi bırakır senin peşinde koşardı” diye atlayacak bir sürü düz adam var. Ama eski erkek arkadaşla aralarında duygusal yatırım hala yüksek ve sen kızla bu olay bitmeden tanıştın. Olay bu. Seni bu adama ya da belki diğer adamlara tercih etmemesi bu aptal dönemin eseri.

Çekicin çivi çakma sorununa çözüm olduğunu öğrendikten sonra, her gördüğünüz sorunun kafasına çekiç indirmeyin. Her yerde hipergami görmeyin.

Şimdi asıl konuya geleyim. “Beni seçmeme sebebi hipergamisi için yeterli olmamam mı” düşüncesi buram buram özgüven eksikliği kokuyor.

Burada sen umarım bu kız benden hoşlanır, beni seçer zihin yapısında davranıyorsun. Bu, özgüvenmenin tam tersi ve özgüven de bir kadının bir erkekte çekici bulduğu özelliklerin en önemlilerinden birisi. Aynı zamanda tabii ki özgüven eksikliği, bir kadının, az çok ilgilendiği bir erkekte en itici bulduğu özelliklerden birisi.

Yani hoşuna giden bir kadınla görüşmeye başladığında, onun kalbini ve ilgisini kazanacağını, başkalarını değil de seni seçmesini düşünüyorsan, genellikle bu kadına karşı aşırı “iyi” çocuk olursun, fazla iltifat etmeye başlarsın, kadına fazla ulaşmaya başlarsın. Konuşma şeklin ve davranışların fazlaca yumuşar ve sürekli olarak kadından daha değersizmişsin, onu hak etmiyormuşsun sinyalleri vermeye başlarsın. Kadınlar erkekte özgüven aradıkları ve aslında buna ihtiyaç duydukları için, sürekli olarak özgüven eksikliği sergilemeye başladığında, sana olan ilgisi de sönmeye başlar. Özellikle de çevresinde özgüven konusunda bir eksiği olmayan başka erkekler varsa. Bunun sonucu genellikle friendzone diyarıdır. “Elektrik alamıyorum”, “bir şeyler eksik”, “seni arkadaş olarak görüyorum”, “sorun sende değil bende” veya benim favorim olan “benden daha iyilerine layıksın” gibi sözlerdir.

Burada popüler kültürün de suçu büyük. Filmlere ve dizilere baktığınızda, bu yapımlar erkekleri, hoşlandıkları kadınlara anneleri ya da terapistleri gibi davranmalarını söylüyorlar. Oysa maskülen olan, güçlü olan taraf sensin ya da en azından sen olmalısın. Aksi taktirde, cinsel, maskülen – feminen zıtlığı ters yüz edersin.

Doğru zihin yapısı ise, normalde onun da seni kazanması gerektiğini düşünmen. Burada ise kız daha fazla uğraşmalı. Bu sayede de konuşmanın, duruşunun ve davranışlarının dengeli ve özgüven dolu olması kaçınılmaz.  

Kadın erkek ilişkilerinde erkek için hipergami karmaşasına girmeden bilmesi gereken en basit ama en önemli iki kuralı, ilk iki kuralı unutma:

  1. İtici olma.
  2. Çekici ol.

Bu kız duygusal olarak bana açık değil sanırım.

Evet. 5 senelik duygusal yatırım sonrası ayrılık olmuş ve yeni olmuş. Bu kadar uzun ilişkiden duygusal kopuş aylar sürebilir. Şu aşamada 3 haftalık “bu kızdan kız arkadaş olur” hayalini savuşturup, umursamaz olman lazım. 

Bundan sonra nasıl hareket etmeliyim?

Şimdi gel el al dedik ama ciddi problemli sorular sormaya başladın 🙂 Dediklerin lafta kalmasın. Başka kızlarla görüşmen yalan bile olsa gerçek haline getir. Bu kızla sadece ciddi olmayan ilişkide olman lazım. Ama bu kızın eskisi ile görüşmesi seni çok rahatsız ediyorsa, yanlış zihin yapısındasın ve bu kızı bırak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Bir daha onun gibisini bulamayacağını sanmak

Ayrılık sonrası terk edilenlerden en çok duyduğum şeylerden birisi, bir daha onun gibisini bulamayacağım korkusu. “Eski sevgilimden sonra başka kızlarla görüşmeye çalışıyorum ama başka kızlara karşı bir isteğim yok”. Ya da, “kimseye karşı aynı duyguları hissedemiyorum”.

Şimdi “bir daha onun gibisini bulamayacağım” diyenlerin çoğunun aslında gerçek bir denemesi falan yok. Piyasaya yeniden çıkmaktan korkuyorlar ve piyasada aslında hemen hemen kimse ile görüşmemişken ya da ilk bir iki görüşmesi doğal bir şekilde sonuca ulaşmadıklarında, hemen havlu atmak istiyorlar. Ama bunun dışındaki nedenleri de sıralamak istiyorum. Özellikle sonuncusu çoğu insanın pek bilmediği bir gerçek.

Henüz erken olması

Uzun süreli bir ilişkiden, özellikle de 1 sene ve üstü olanından sonra, hemen piyasaya çıkmanız ve birini bulmanız gerekmiyor. Tam tersi, ayrılıktan hemen sonraki ilk 2 ayda, piyasaya çıkmama isteğiniz ve bu konuda kilitlenmeniz normal. Özellikle ilk 1 ya da 1.5 ay, kendinizi piyasaya çıkmaya zorlamayın. Hayatınızın başka alanlarına odaklanın ve eğer böyle bir uğraşınız yoksa, kendinizi sosyal bir aktivite bulup onu yapmaya zorlayın. Özellikle çiviyi çiviyle sökme peşine düşmeyin zira kendinizi çiviyi çiviyle sökmeye zorlarsanız, çiviye bağımlı olursunuz.

Eski sevgiliye devamlı duygusal yatırım yapılması 

Uzun süreli ilişki sonrası 1-3 ay kendini toparlamaya odaklanıp gerçekten kendini zorlayarak piyasaya çıkanları konuşursak, bu insanlar bile yukarıdaki gibi yakınıyorlar. Şimdi bunun bir sebebi, hala eski sevgililerine zihinsel ve duygusal yatırıma devam etmeleri. Bir kişiye başarısız bir şekilde zihinsel ve duygusal yatırım yapmaya devam ederseniz, başka kadınlara ilgi duyacak enerjiniz kalmaz. Aslında peşinde koştuğunuz ya da uzaktan hakkında gündüz düşleri kurduğunuz bir kadına bile biraz fazla duygusal yatırım yapın, başka kadınlara karşı bir “isteksizlik” ortaya çıkacaktır.

Eski sevgiliye yapılan duygusal yatırıma devam etmek, eski sevgiliyi gerçekte olduğu kişiden ziyade, daha üst seviyede bir hayali ideale dönüştürür. Gerçek kadınlar, idealize edilmiş bir hayal ile kapışamayacaklarından, diğer kadınlara karşı isteksizlik oluşacaktır.

Bu arada dikkat edin, duygusal yatırım yapmak değil, yapmaya devam etmek dedim. Zira bunu sürekli yapıyor olmanız dert ve bu yatırımın fişini çektiğiniz an ya da en azından ciddi oranda azalttığınızda, diğer kadınlara ilgi duymak için enerjiniz olmaya, kafanızdaki idealize edilmiş hayal de sönmeye başlar. Tabii uzun süre yatırım yaptıysanız bu zaman alır ama bilmeniz gereken şey, bu isteksizliği siz düzenli olarak besliyorsunuz ve beslemeyi bıraktıktan bir süre sonra, isteksizlik de ortadan kalkacak.

Uzun süreli için uyumlu insanlarla birliktelik sıklığı 

Şimdi burada birçok kez, dışarıda milyonlarca kadın olduğundan ve kendinizi, sizi istemeyen bir kadına mahkum hissetmenizin saçmalığından bahsettik. Ama gerçek şu ki, dışarda karşılıklı uyumlu ve istekli olabileceğiniz, uzun süreli ilişkide oldukça iyi bir bağ geliştirebileceğiniz milyonlarca kadın olsa da, bu kadınların sizden coğrafi uzaklığını göz önüne alırsak, böyle bir kadınla senede veya bir iki senede bir karşılaşırsınız. O da piyasada ve sosyal hayatta aktifseniz. Yoksa görece münzevi ve çekingen bir erkek, reddedilme korkusunu aşamamış iyi çocuk için bu, 2-4 senede bir olur. Aslına bakarsanız oneitis bağlanmasının nedenlerinden biri de bu. Erkeklerin büyük çoğunluğu, tamamen yaşam stilleri ve kişiliklerinden dolayı, yoğun duygu bağı oluşturdukları kadınlara 3-4 senede bir ulaşıyorlar. Yani 20’lerinde 2-3 kadından bahsediyoruz. Böyle olunca da, bulduklarına yapışmaya meyilli oluyorlar.

Bu bilgiyi nasıl kullanacaksınız. Bazı arkadaşlar, ayrılıktan 3-4 ay sonra piyasaya çıktıklarında, 2-3 kızla görüştüm, aynısını hissetmiyorum diye havlu atıyorlar. Havlu atma sebepleri, 2-3 kızla bir şey hissetmemeleri değil, artık böyle bir hisse bir daha ulaşamayacaklarını düşünmeleri. Oysa dediğim gibi, o his 1 – 1.5 senede bir olacak. Yani ileride de var ama öyle 3-4 ayda karşılaşmayacaksınız.

Birçok erkek de, iki sevgili arasındaki bu 1 – 1.5 senelik boşluğu “bekarım, özgürüm, bir daha bağlanmadan hayatımı yaşayayım” şeklinde olumlu görmek yerine “bitti, bir daha asla olmayacak, onun gibisini bulamam” kaygısı ile dolmaya meyilli. Oysa olumlu görüş gerçeğe daha yakın olan zira benim eski sevgili konusunda görüşme yaptığım ve ilk aradıklarında onu unutamıyorum diyen adamların hemen hemen tamamı, 6 – 12 ay sonra görüşürsek başka bir kadın hakkında konuşmak için arıyorlar. Sizin senaryonuz gerçeklikten çok daha uzak.

Tabii ki burada bizim takipçilerden bahsediyorum. Eğer kendinizi izole eder, sosyal hayattan uzak durur ve reddedilme korkusu yüzünden kadınlara yürüyemezseniz, iki yoğun his dolu ilişki arasındaki süre 3-4 yıl olabilir. Bunu yapmayın. Kendinizi aşamalı olarak depresif bir içe kapanmaya karşı koyacak şekilde zorlayın:

  1. Önce kendi hayatınızda birkaç şeye odaklanmaya zorlayın.
  2. İlk 2-3 haftadan sonra kendinizi aktivite merkezli sosyal hayata zorlayın, eğer zaten böyle bir sosyal hayatınız varsa belki buna biraz daha fazla zaman ayırın. Çoğu erkeğin böyle bir sosyal hayatı yok.
  3. İlk 1-2 aydan sonra kendinizi kadın erkek ilişkilerine zorlayın.

Daha önce birçok yazıda belirttiğim gibi, bunları yapmaya isteğinizin gelmesini beklemeyin. Zira siz önce istek gelecek, sonra yapacağım sansanız da, önce kendinizi bunlara zorlayacaksınız ve sonra istek gelecek.  

Şu uyarıyı da yapayım: Kendinizi yukarıdaki üç adıma zorlamazsanız genelde olan şey, gerçekten uyumlu biri ile karşılaştığınızda, paslanmış, sıkıcı ve renksiz bir yarı depresif erkek olmanız, uzun süreli sosyal, duygusal ve cinsel açlık ile kıza fazla yapışmanız ve o kızın sizi beğenmeyip bırakması. Bu çok acıklı. İlk iki adımla kabuğunuza çekilmeyi engelleyin, üçüncü adımla da ilişki hayatınızda ileri doğru hareket edin.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

No contact kuralı tavsiyesi – Acil durumlarda aranacak kişi atanması

Terk edilerek ayrılık durumunda, eski sevgilinize no contact kuralı uygulamanız gerektiğini birçok yazıda dile getirdik. No contact sürecinin zor bir süreç olduğunu biliyoruz ama doğru olan hangi yol kolay ki?

İletişimi kes süreci, eğer eski sevgilinizin geri dönmesini istiyorsanız, ayrılık acısını henüz atlatamadıysanız yani özellikle ilk haftalarında ve aylarında, obsesif kompulsif bozukluğa benziyor.  Eski sevgili zihni takıntılı bir şekilde dolduruyor ve bunun sonucunda kişi kaygı ile doluyor. Sonra bu kaygıyı rahatlatmak için, takıntılı düşüncenin kendisini ittiği şeyi yapıyor ve eski sevgiliye ulaşıyor. Sorun şu ki, bu gerçekten de rahatlatıcı bir şey ama kısa süreli bir rahatlama. Sonrasında büyük oranda hüsrana uğradığı gibi, takıntılı düşünceleri artarak daha kaygılı bir hale geliyor.

Bu eski sevgili ile ilgili takıntılı düşünceler – artan kaygı – eski sevgiliye ulaşarak rahatlama – takıntılı düşüncelerin daha da artması süreci, birçok insana dalgalar halinde geliyor. Bu dalganın tepesinde eğer harekete geçmezlerse, takıntılı düşünce azalıyor ve üç beş dalgadan sonra artık problem olmaktan çıkmaya başlıyor. Fakat bu dalgalara karşı koymak zor. İnsan özellikle kendi başınaysa bunlara karşı koyamayabiliyor.

Benim bu konudaki tavsiyelerimden birisi, güvendiğiniz ve eski sevgilinizle ortak olmayan bir arkadaşınızı ya da akrabanızı, acil durumlarda aranacak biri olarak atamanız. Burada acil durum, eski sevgilinize şiddetli ulaşma arzusunun gelmesi. Bu kişiyle daha önceden sakin kafa ile konuşun ve eski sevgili acil durumunda aramak üzere seni seçtim Pikaçu diye anlatın. Ona, kendisini arayıp da acil durum birader (bu kişi kadın da olabilir ama erkek olması daha iyi) gel beni al, salla, tokatla kendine getir diyeceğinizi söyleyin. Ayrıca ona, “ben ne dersem diyeyim, sen ne düşünürsen düşün, seni aradığımda, beni eski sevgiliye ulaşma kararından vazgeçireceksin tamam mı?” deyin. Filmlerde olur ya, filmin kahramanı insanlara “ben geleceğim ve size şunu şunu diyeceğim ama inanmayın, beni yakalayıp etkisiz hale getirin” der. Aynen öyle. Fight Club filminde anlatıcı Tyler Durden’ı bulmaya çalışırken karakolda polisler ona bunu yapıyordu hatırlarsanız. “Daha önce geldiniz size ne dersem deyim beni etkisiz hale getirin dediniz” diyorlardı. Öyle işte. Bu kısım önemli zira eğer bunu söylemezseniz, eski sevgili acil durum elemanı, gün geldiğinde sizinle gaza gelip, hatta sizi gaza getirip “hacı ara be ne olacak?” durumuna gelebiliyor. Yangını söndüreceğine, yangını körükleyebiliyor.

Bu konuda bir anımı anlatayım. Bu aynı zamanda ayrılık sürecinde, insan beyninin nasıl aptalca oyunlar oynayabileceğine de bir örnek.

Kız arkadaşım, benim evlenmeye niyetim olmadığı için ilişkiyi bitirdi. İnsanlara no contact tavsiyesi veriyorum ama sürecin özellikle başlarda ne kadar zor olduğunu unutmuşum, bu olay bana zorluğu hatırlattı 🙂 Neyse, zor mor ama, kendi tavsiyemi eksiksiz uyguluyorum. Ayrıldıktan kısa bir süre sonra 14 Şubat sevgililer günü geldi. Ben şimdi kızın whatsapp hikayelerine de bakmıyorum ama o küçük yuvarlak fotoğraf var ya, onu görüyorum. Tabii küçük fotodan, asıl fotoğrafın ne olduğunu anlamak çok zor.

14 Şubat hikayesinde böyle iki tane kırmızı, dikdörtgen şeklinde şey, beyaz bir zemin üstünde. Benim yaratıcılıkta sınır tanımayan beynim, bunun bir otelde, sevgililer günü için dekore edilmiş yatak olduğu sonucuna vardı! Kırmızı dikdörtgenler, kırmızı havlular, beyaz zemin de yatak 😀 Kızın böyle bir şey olsa bile paylaşmayacağı gerçeği tabii ki bu “hayal gücünün” içinde boğuldu gitti. Tabii bir kötü oldum, kıza ulaşıp “tamam ayrılmakta haklısın da bu ne lan?” deme isteği geldi geçmiyor, artarak geliyor. Sonunda dayanamadım ve eski sevgili konusunda aranacak acil durum elemanı olarak atadığım Hank Moody’yi aradım. Durumu anlattım dedim beni tut (Hank Türkiye’de değil o nedenle sanal olarak tutması lazım) .

Hank : “Yuh lan Mahmut Abi. Millete tavsiye veriyorsun senin yaptığına bak!”

Mahmut : “Abi işte verdiğim tavsiyeyi uyguluyorum.”

Hank : “Yahu ben sen sallamazsın diyordum.”

Mahmut : “Ben duygusuz psikopat mıyım len nasıl sallamayacağım? Ama ölene kadar no contact, onda inadım inat.”

Neyse bu arama dalgası geçti. Ben de kızın yeni sevgili bulup 14 Şubat’ta böyle bir hikaye atmış olabileceği gerçeğini (!) sindirdim. Şimdi olayın komik tarafı şu. Biz kızın araması ve benim buluşma teklifim ile görüştük, yeniden bir araya geldik. O ara tabii Instagramlardan da karşılıklı ekleştik ve ben kızın Instagramına baktım. 14 Şubat’ta, whatsapp’ta gördüğüm ufak temsili fotonun aslını gördüm. 14 Şubat’ta şirketi kıza iki kırmızı zarf vermiş (aslında tüm çalışanlara vermiş). Birinci fotoda bu iki zarf kızın masasında duruyor. Evet benim 14 Şubat, otelde kırmızı havlu diye kurguladığım foto 😀 İkinci fotoda da bunlar açılmış, birinde şirketin kutlama notu var, ikincisinde bir küçük alışveriş kredisi.

Birinci ders, eski sevgilinizi stalklamamanız. Tamam, şimdi ben stalklamıyordum ve şansızlığıma geldi ama stalklarsanız böyle bir duruma çok düşersiniz. Gördüğünüz şeylerden, saçma sapan ve genellikle negatif hikayeler yazıp kendinizi kaygıya boğarsınız.

İkinci ders, o yoğun arama dalgası geldiğinde Hank’i aramasam belki kızı da aramayacak iradeyi gösterirdim. Ama bunu test etmenizi tavsiye etmem. Siz bu elemanı atayın ve şiddetli kaygı durumunda kendisini arayın. Mümkünse sizi gelip alsın ve dışarı çıkarsın.

Üçüncü ders de, yoğun kaygı dalgasını atlattığınızda, atlattığınız kaygı dalgası ne kadar şiddetliyse, takıntılı düşüncelere vurduğu darbe o kadar güçlü oluyor. Maalesef bu iş bir dalgada bitmiyor yani birden bir kaygı dalgası atlattıysanız, bir iki kaygı dalgası daha gelecek, buna hazır olun. Ama öyle onlarca dalga atlatmıyorsunuz ve sonrakiler genelde (benim burada anlattığım bir tetikleyici olmadığı sürece) azalan şiddette geliyorlar. Fakat şunu tekrar tekrar söylemek istiyorum: Kaygı dalgalarını iletişimi kes kuralına sadık kalmadan geçirirseniz, geçici rahatlamanın çekiciliğine kapılırsanız, takıntılı düşünceleriniz, kaygı dalgasının gücü oranında şiddetleniyor.

Bitirmeden bir tavsiye daha vermek istiyorum. Aslında bu konuda bir yazı yazıyorum. Uzun süredir konuştuğum kadın ya da erkek danışanlarda gördüğüm bir kalıp var: Terk edilen kişinin, terk edildiği zaman terk eden hariç ne kadar çok sosyal bağlantısı ve uğraşı varsa, terk edilen kişi (1) terk edeni o kadar az ve kısa süre takıntılı bir şekilde istiyor, (2) kaygı dalgalarına o kadar kolay karşı koyuyor, (3) terk eden o kadar çok oranda geri dönüyor ve (4) terk eden hızlı bir şekilde dönmese bile terk edilen o kadar hızlı bir şekilde yeni birini buluyor. Takıntılı bir şekilde arayan, eski sevgiliye ulaşmama veya onu stalklamama konusunda kendini tutamayan, süreci çok daha uzun ve acılı yaşayanların ortak özelliği (genellikle), terk eden kişi ile ortak sosyalleşmesi hariç fazla sosyal hayatı olmaması. Bu ya ilişki esnasında sosyal hayattan aşamalı olarak kopması ile oluyor, ya da zaten öyle bir sosyal hayatı yok. Böyle biri terk edildiğinde sadece ilişkiden değil, sosyal bağlarından da oluyor ve süreci çok kötü geçiriyor.

Bu nedenle önce sosyal hayatınızı geliştirin tavsiyemi tekrar etmek istiyorum. Ve bu sosyal hayatı ilişkide bırakmayın. İş – (spor salonu) – ev yaşayanlar, bizim site gibi sitelerde maskülenite ve oyun öğrenmesine rağmen tek yaptıkları kişisel gelişim robotuna dönmek olanlar, kadın erkek ilişkilerinde başarısız olmaya devam ediyorlar. Aynı şekilde “adam mavi haplı ama kızlarla daha başarılı” diye gösterilen örneklerin çoğuna baktığımda (özel konuşmalarda instagramlarına yönlendirildiğimde mesela) o adamın bana danışandan çok daha sosyal olduğunu görüyorum. Her zaman değil tabii bazen anlaması zor ama çoğu zaman durum bu

Kadınların Direkt Olarak Reddetmemesinin 3 Sebebi

Kadınların bir erkeği reddederken örtük bir dil kullanmalarının 3 nedeninden bahsedeceğim. Lafı dolandırırlar ve sizle ilgilenmediklerini açık ve kısa bir şekilde söylemezler. Kadınlar, erkeklerle net bir şekilde iletişim kurmazlar. Bunun neden böyle olduğundan bahsedeceğiz.

Bir erkek olarak reddedildiğinizde bunun sebebini anlamanız gerekiyor. Birçok erkek bunu anlamıyor. Kadınların nasıl iletişim kurduğunu bilmiyor.
Gençken ben de bir kadın beni dolaylı ya da direkt olarak reddettiğinde (ilgisizlik işaretlerini anlamayıp ısrar ederseniz dolaylı reddedilme, direkt reddedilmeye dönüşecektir) bunun gerçek nedenini bilmek isterdim. Buradaki motivasyonum kendimdeki hataları bilme konusunda kadını referans almaktı. Ama kadınlar bunu asla belirtmediler.

Erkekler şöyle düşünür: “Neden bana ne istediğini net bir şekilde söylemiyor? Beni reddetmek istiyorsa bunu bana neden açıkça söylemiyor?” Çoğu erkek, bazılarınız kadınlardan ve onların oynadıkları oyundan dolayı hayal kırıklığına uğruyor çünkü onların iletişim kurma tarzını bilmiyor.

Reddetme konusunda kadınların belli nedenlerle erkekler gibi düşünmediklerini bilmeniz gerekiyor. Onlar sizin gibi iletişim kurmuyorlar. Motivasyonları sıklıkla sizinkinden farklı.

Bir kadın sizi direkt olmayan yollarla reddettiğinde ve terk ettiğinde bunu anlamalı ve onu hayatınızdan çıkarmalısınız. Reddedildiğinizde ikinci veya üçüncü sıraya koyulursunuz. Kadınlar açık sözlü olmadıkça çoğu erkek reddedildiğini anlamıyor.

Bir kadın için bir erkeği reddetmenin en iyi yolu, açıkça “seninle bir şey yaşamayı düşünmüyorum/seninle ilgilenmiyorum” demektir. Teoride bu doğru görünse de, pratikte kadının başına ciddi sorunlar çıkarma riski doğurur. Kadınlar bir erkeği direkt olarak reddederlerse erkeğin egosunu yaralama riski ile karşı karşıya kalırlar. Kadın beyni bunun geçmişte kendine şiddet ve ısrar olarak döneceğini öğrenmiş durumda. Bunun yerine erkeğin egosunu kurtarmak için reddetmeyi rasyonalize etmeye çalışıyor. Sonra da saçmalıyorlar.

Dolaylı reddetmeyi anlamayan erkekler çoğu kez, “beni istemese bana söylerdi” diyorlar ama kadınlar söylemiyorlar. Peki neden böyle? Hepsinden önce bunun böyle olmasının 3 sebebi var: Birincisi, kötü bir kadın gibi görünmek istemiyor. Bu, erkekler için böyle olmasa da kadınlar için büyük bir motivasyon. Erkekler de kötü görünmek istemezler. Ama bu motivasyon erkeklerde kadınlarda olduğu gibi 10 kat güçlü değildir.

Kadınlar erkeklerden çok daha sosyal canlılar olarak evrildiler. Bir kadının toplumdaki, kabiledeki evrimsel süreç boyunca süren yaşamı, onun toplum tarafından böyle görünmesini gerektiriyordu. Bir kadın için sosyal konum, sosyal etkileşim ve çevresindeki insanlar tarafından nasıl algılandığı, kadın için erkeğe nazaran daha büyük bir yük.

Kadın gerçekten bir erkeği reddederken diğer insanların ne düşüneceğini, reddettiği erkeğin ne düşüneceğini önemser. Bunu düşünmek onun için doğaldır. Kadının direkt olmamasının ilk sebebi bu. İkinci sebep, erkeğin egosunu ve hislerini incitmek istememesidir. Kadının dolaylı reddetmesi şiddetten kaçınmak istediği anlama gelir. Erkekler direkt olarak reddedildiklerinde ve egoları kırıldığında geçmişte kavga çıkartmışlardır. Kadınlar, onları döven veya öldüren erkekler etrafında evrilmişlerdir. Bu, evrimsel sürecin negatif yanıdır.

Bu yüzden beta erkek olmak kötüdür, erkek adam olduğunuzda reddedildiğinde sadece önüne bakmanız gerektiğini bilirsiniz.

İki cinsin de şiddet geçmişi vardır. Kadınlar ise erkekleri kızdırmamak ve onların canını sıkmamak üzerine kökleşmiş bir anlayışa sahiptir. Bu onları tehlikeye sokabilir. Yani şempanze beyinleri onlara, şiddetten kaçınmalarını söyler.

“Senin duygularını incitmek istemiyorum” dediklerinde bu şu anlama gelir: “Seni kızdırmaktan kaçınmak istiyorum. Sözlü olarak azarlanmak, kötülük görmek istemiyorum çünkü seni cinsel anlamda çekici bulmuyorum.” Her kadın daha önce bunu tecrübe etmiştir. Kadın eğer direkt reddederse erkeğin reddetmeyi kaldıramayacağını şeklinde haklı bir fikir yürütür. Ancak bunlar gerçekten zayıf dediğimiz erkeklerdir ve reddedilmeyi kaldıramazlar, kadınları tehdit ederler, kadına sözlü olarak saldırırlar, kendisini kanıtlamaya çalışırlar, sorun çıkartırlar.

Bu yüzden kadın, artık erkeklere karşı açık sözlü olmaz çünkü sonuç beta, zayıf erkekler yüzünden negatif şekilde gelişebilir. Kadınlar daha önceden reddettikleri zayıf erkeklerle halihazırda bir dizi problem yaşamış olabilir. Yani ikinci sebep olarak erkeğin duygularını incitmek istememek, potansiyel şiddetten kaçınmak anlamına gelir. Sadece toplumum tutumundan değil, erkekteki negatif yansımalarından da kaçınmak için bunu yaparlar.

Üçüncüsü, kadınlar beta seçeneklerini yok etmek istemezler. Onun en iyi cinsel seçeneği değildir. Onu reddetmek ister ama bir kadının hiç şöyle dediğini duydunuz mu? “Eğer 5 sene içinde evlenmezsem, seninle evleneceğim.” Peki bu ne anlama gelir? Siz yemsinizdir. Kadın sizin üzerinizde kontrol sağlayabilir. Sizi kaynaklarınız içi kullanabilir ama size cinsel anlamda kesinlikle ilgi duymaz.

O erkeği direkt olarak reddetmeyerek “gidip onlarca erkekle yatmak istiyorum. Sen beni bekle. 5 Sene içinde benimle evlenen çıkmazsa benim için bir seçenek olursun.“ demiş olur. Kadınlar, opsiyonlarını/seçeneklerini korumak isterler. Erkeğin kim olduğuna bakarlar. Ondan hoşlanmasalar da köprüleri tamamen yakmak istemezler. Çünkü bu erkek gelecekte lazım olabilir. Kadınlar, kaynakları kullanarak düzen kurmaya programlanmışlardır. Erkeği rafa koyup onunla köprüleri yakmamak isterler. Daha iyi seçenekler elde etmek isterler ama her ihtimale karşı sizi de belki bana akşam yemeği ısmarlar ya da faturalarıma yardım eder, çocuklarıma bakar diye yanlarında tutmak isterler.

Kadın sizin kaynaklarınızı keşfetmek ister. Bu, evrimsel sürecin bir parçasıdır. Beta erkekler üzerindeki bahsini ve opsiyonunu korur. Onun kaynaklarını kullanma fırsatını değerlendirir. Bu yüzden köprüleri yakmak istemez. Size nasıl bir cevap vermesini bekliyorsunuz ki? Bunun yerine şöyle der: “Şu anda buna hazır değilim. Sorun sende değil, bende. Kendimle ilgilenmeliyim. İşimle meşgulüm“ Ghosting yapar. Sonra bir şeye ihtiyacı olduğunda arar. Sizi reddetmek adına yapacağı bir sürü şey vardır.

Erkekler ise iletişimde daha direkt oldukları için reddedildiklerini anlamazlar.. Genel konuşuyorum, yani elbette iletişim kurulan kişiye bağlıdır ama ilişki bağlamında kadınlar daha dolaylı iken erkekler daha doğrudan olma eğilimindedir. Yani erkekler daha doğrudan olduklarından, dolaylı şeyleri anlamazlar.

Eğer dolaylı reddedilmeleri anlamayıp kadının üzerine fazla giderseniz sizi direkt olarak reddetmek zorunda kalır. Bu durumda kadın için sizi kızdırmadan reddetmenin bir yolu kalmaz. Burada sorun sizde değil, ondadır.

Reddedilmek birçok erkeği fena şekilde yaralar. Eğer zaten sizin değeriniz aptal bir kıza bağlıysa kadınlardan daha büyük bir probleminiz var demektir. Yani reddedildiğinizde kesinlikle buna sinirlenmemelisiniz çünkü size ilgisi yoksa size karşı yüksek bir arzu hissetmeyecektir. Zaman ve enerji kaybı olacaktır. Birçok erkek, bu şekilde enerjisini ve zamanını kendisine ilgi duymayan kadına yatırıyor. Kadınları dışarı çıkartıyorsunuz, onlara para harcıyorsunuz. Ayak işlerine koşturuyorsunuz. Bir şeylerine yardım ediyorsunuz ama size cinsel anlamda ilgi duymuyorlar.

Size bunu dolambaçlı yollardan söylüyorlar çünkü sizi çekici bulmuyorlar. Sizinle birlikte olmayacaklar. Bunu bu şekilde anlayabilirsiniz. Sizinle içlerinden gelerek birlikte olmasalar da bazı erkekler bunu yapmak istiyorlar ama bu, harcadığınız zamana ve enerjiye değmez. Size bunu doğrudan söyleyecek çok azınlık bir kadın yüzdesinden bahsediyoruz. Eğer kadın size bunları açıkça söylerse ona teşekkür edin.

O bunları açıkça söylediği için egonuz kırılmasın ya da ona hakaret etmeyin ya da kendinizi ispat etmeye çalışmayın. Doğruyu söylediği için mutlu olun çünkü çoğu kadın size doğruyu söylemeyecektir. Bunun yerine düşüncelerini, eylemleriyle gösterecektir. Şunu aklınıza sokun: Eğer size ilgi duyuyorsa muhabbeti ilerletmenize izin verir, aramalarınıza döner. Sizi göreceği için heyecanlanır. Size karşı fiziksel ve duygusal çekim hisseder. Sizinle fiziksel olarak birlikte olmak ister. Eğer bunu istemiyorsa özürleri, anlamsız bahaneleri dinlemeyin. Sizin duygularınızı incitmemeye ve kendisini size bahsettiğim bu üç sebepten ötürü korumaya çalışıyordur.

Böyle bir durumda sadece başkasına geçin. Birçok erkek, reddedilmeyle başa çıkmakta berbat. Reddedildiğiniz gerçeğini kabul etmiyorsunuz. Tekrar söylüyorum, asla değerinizi bir kadının düşüncesine bağlamayın. Özellikle  de sizinle ilgilenmeyen bir kadının düşüncesine…  Özellikle ilişkide olmadığınız bir kadını referans almayın. Reddedilmeyi doğal karşılayın. Başkasına geçin. Eğer sizi geri aramıyorsa, meşgulüm, yapacak işlerim var, diyorsa, boş verin. Enerjinizi başka bir yerde kullanın.

Yazar: Secret

Sana tavsiye edeceğim 2 adet ürünüm var:

  1. %3’lük Erkekler Video Seti
  2. Çekici Erkek Eğitim Seti

Bunun dışında kim olduğumu daha yakından öğrenmek istersen, hikayemi dinleyerek bilgi alabilirsin:

İşleri erteleme hastalığına karşı ne yapmalı?

Bana iş ve öğrencilik hayatı ile ilgili danışanların en çok karşılaştığı problem, işleri erteleme hastalığı. Çoğu insan çoğu zaman bir konuda başarılı olmak ya da bir işi bitirmek için ne yapması gerektiğini biliyor. Ama bu şeyi yapmaktan sanki vebadan kaçıyormuş gibi kaçıyor. Evet sorun çoğu zaman ne yapacağını bilmemek değil, o şeyi yapmamak ve her yapmaya çalıştığında içsel bir direnişle karşılaşmak.

Örneğin sınava hazırlanması gerektiğini bildiği halde, sınava nasıl hazırlandığını bildiği halde, yarın çalışacağım dediği halde aylarca çalışmaya başlayamamış öğrencileri düşünün. Bu öyle rahatsız edici bir şey ki. Özellikle o işi gerçekten yapmak istediklerinde karşılaştıkları güçlü karşı koyma çok enteresan. Sanki içlerinde bir şey kendileri ne hedeflerlerse hedeflesinler, aynı kalmaya ant içmiş ve değişime karşı koyuyor gibi. Zira bu direniş, insanın kendisi için gerçekten iyi olduğunu düşündüğü şeyi yapmak istediğinde güçlü bir şekilde ortaya çıkarken, saatlerce bomboş takıldığında tamamen ortadan kayboluyor.

Ben burada gerçekten biyolojik seviyede direnç gösteren bir sistem olduğunu ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Nöroplastisite yazı dizini okursanız, beynin rutin dışı şeyler yapma, yeni şeyler öğrenme esnasında salgıladığı kimyasallardan birinin buna neden olduğunu hatırlarsınız:

Bunun nedeni ise asetilkolin salgılanmadan hemen önce harekete geçen sistemin stres sistemi olması. Yeni bir şey öğrenmek istediğimizde beyin köküne norepinefrin yani nöradrenalin salgılıyoruz. Bu kimyasal insanın dikkat kesilmesine neden oluyor. Dikkat bir çeşit el feneri gibi bir süre – yol – sonuç dizgisini aydınlatıyor. Bu dikkat zahmetli bir iş ve yetişkin beyni ise eldeki zahmetsiz algoritmaları kolayca değiştirmeye direnç gösteriyor. Ama siz bu acı ve isteksizliğe karşı koyup devam ederseniz beyin direnç gösterse de yeni davranışın veya düşüncenin gerektirdiği sinir hücrelerini değişim için işaretliyor.

Bu bilgi aynı zamanda bize bir şeye başlamanın neden o şeyi yapmaktan daha zor olduğunu da gösteriyor. Yeni bir şeye başlarken beynin salgıladığı norepinefrin ve adrenalin başlangıçta sıkıntı ve isteksizlik hissi yaratıyor.

Aslına bakarsanız işleri ertelemenizin sebebi çoğu zaman tembellik değil. O işleri yaparsanız meydana gelecek değişiklikler beyin için maliyetli. Otomatik programlamayı yıkıp yenilerini kurması gerekiyor. Ama bunun yanında işleri erteleme sebebiniz, sonrasında gelen değişikliklerden korkmanız zira alışılmışın dışına çıkmanız, bilmediğiniz bir bölgeye girmenize neden olur ve risklidir.

Benim burada bahsetmek istediğim konu daha pratik. İşleri erteleme hastalığını nasıl aşarsınız sorusuna cevabım genellikle işin başına otur ve bekle şeklinde oluyor. Mesela bir dökümanı yazmaya başlamayı sürekli erteliyor musunuz? Belli bir zaman başlamayı ve belli bir zaman harcamayı kararlaştırın ve dökümanı açıp başına oturun.  Bir dersi çalışmayı sürekli erteliyor musunuz? Belli bir zaman ve süre belirleyin, dersin kitabını masaya koyup açın ve masaya oturun.

Bunu yaptıktan sonra iki ihtimal var. Birincisi oturduktan kısa bir süre sonra o şeyle uğraşmaya başlayacaksınız. İkinci ihtimal de yine başlayamayacaksınız ve bilgisayarda açılı döküman penceresini arkaya alıp sosyal medyaya gireceksiniz, telefona bakacaksınız ya da kalkıp iş arkadaşlarınızla laflayacaksınız. Öğrenciyseniz masada telefonda mesajlaşmaya başlayacaksınız, belki yatağa uzanacaksınız, belki porno izleyeceksiniz, vs.

Burada ne oluyor? Burada olan şu. O yapacağınız şeyin başına oturduğunuz anda az önce bahsettiğimiz sıkıntı geldi. Siz de o sıkıntının içinden geçmek yerine, sıkıntıyı bastırmak için uyuşturucu almayı tercih ettiniz.

Peki ne yapmalı? Örneğin bu konuda konuştuğum öğrenci arkadaşla şunu yapmasını kararlaştırmıştık.

“Sabah 09:00 – 10:30 arası, sonra 11:30 – 13:00 arası ve sonra 14:00 – 15:30 arası 3 x 1.5 saat yani 4.5 saat çalışacaksın. Bu saatlerde masaya oturacaksın. Telefonun kapalı olacak ve odada olmayacak. Yatak yok, masada olacaksın.

“09:00’da masaya oturacaksın. Bir buçuk saat ya ders çalışacaksın ya da masada oturup o kitaba bakacaksın. Ama ders çalışmıyorsan bile uyuşturuculara kaçmayacaksın. Bırak orada sıkıl. Canın çok sıkılsın. Çalışacak iraden yoksa bile en azından oradan kalkmama iradesi göster.

Hiç çalışmazsan bile 10:30 kalk, çalışmış gibi dinlen ve 11:30 yeniden masadasın her şey aynı. Masaya oturdun mu, %60 – %70 çalışmaya başlarsın. Belki 3-4 gün sadece oturacaksın ama bunu ısrarla yaparsan ve uyuşturuculara kaçmazsan, çok kısa bir süre içerisinde çalışmaya başlıyorsun.”

Şimdi bu yöntemde sıkılmanın önemini sonradan Anna Lembke’den öğrendim. Nöroplastisite 101 kitabında Anna Lembke’nin yer aldığı Bağımlılıklar bölümünün Can sıkıntısı, kaygı, yaratıcılık alt bölümünden:

Çünkü çoğu zaman hem can sıkıntısı hem de yapmam gereken şeylerin stresini hissediyoruz. Yani yapacak bir şey yok sıkıntısından çok, yapacak bir sürü şey var kaygısı hissediyoruz. Kaygı ve can sıkıntısı ele ele giden
hisler mi?

Can sıkıntısı oldukça büyük bir kaygı tetikleyicisi. Fakat can sıkıntısı, modern insanlar için nadir olan bir deneyim zira günümüzde sürekli olarak bir şeylerle dikkatimizi dağıtıyoruz ve bunu yapmak için sonsuz sayıda araca sahibiz.

Sorun şu ki can sıkıntısı oldukça önemli ve gerekli bir deneyim ama korkutucu bir deneyim. Zira can sıkıntısına izin verdiğinizde şimdi ne yapacağım sorusu ile karşılaşıyorsunuz. Bu çok önemli ve gerekli bir deneyim zira bu ruh halindeyken birçok yaratıcı şey ortaya çıkarabiliriz, kendi öncelik ve değerlerimizi gözden geçirebiliriz. “Evet şu an dünyadayım ve hayattayım, peki bu hayatta ne yapacağım?”

Bir döküman yazmanız gerekiyorsa, o dökümanı açın, interneti kapatın ve bilgisayar başında bir buçuk saat o dökümana bakın. Ya o dökümanı çalışacaksınız ya da o dökümana bakacaksınız. Başka bir şey yapmayacaksınız. Orada öyle sıkılacaksınız.

Bugün spor salonuna gitmeyi canınız istemiyorsa, spor salonu için giyineceksiniz ve salona gideceksiniz. Eğer ağırlık kaldırmıyorsanız bile orada salonun kapısında oturacaksınız ve telefonunuza da bakmayacaksınız. Ya ağırlık kaldıracaksınız ya da orada sıkılacaksınız.

Kendi tecrübemden ve birçok başka insanın tecrübesinden gördüğüm, çoğunlukla ilk defada ama eninde sonunda o işin başına kararlaştırdığınız zamanda oturursanız ve sıkılırsanız, o işi yapmaya başlıyorsunuz. Eğer o işin başından(fiziksel ve telefon ya da bilgisayar ekranları yardımıyla sanal olarak)  kalkarsanız, yani can sıkıntısı yaşamazsanız, o işe yumurta kapıya dayananana kadar başlamayacaksınız ya da hiç başlamayacaksınız. Bakın tekrar ediyorum, sıkılmanız, sadece o işle başbaşa kalmanız çok önemli. En azından ekrana ya da masadan uzağa kaçmama iradesi gösterin. Gerisinin kendiliğinden geleceğini göreceksiniz.

Bakın bu hiç de öyle çekici bir yöntem değil. Maalesef kendini geliştirme tavsiyelerinin çoğu, basit bir gerçeği göz ardı ediyor. İşe yarar, insanı geliştiren hemen her iş sıkıcıdır. Aynı zamanda can sıkıntısı hissetmek, bu sıkıntıya maruz kalmak, bu işlere başlamanız için şarttır.  Hayvan beyniniz, anlık zevk ve eğlenceyi hemen her zaman sıkıntı ve kaygıya tercih eder. İnsanın ilkel beynini, insanın gelişmiş beyninin kontrolünden koparak kullanmak için milyarlarca dolar harcayan Instagram veya Youtube varken, orada oturup sıkıcı bir işe odaklanmak çok zor. Bunun tek çözümü, yapmanız gereken işin tüm alternatiflerini, yapmanız gereken zaman süresince ortadan kaldırmak. O işi yapmanın tek alternatifi, o işe bakarak sıkılmak olmalı.

Eğer masaya oturup ders çalışamıyorsanız, en azından masaya oturun. Ama telefonunuz olmadan. O masadan bir buçuk saat kalkmadan. Gündüz düşlerine dalabilirsiniz ama kendinizi gündüz düşünde yakaladığınızda gündüz düşünü bırakın. Sıkılın. Çok sıkılın. O işin başında uykuya dalarsanız bu çok da iyi bir şey değil ve buna karşı koymaya çalışın ama uykuya dalmanız, telefonunuzu açıp instagrama bakmanızdan çok daha iyidir.

Saplantılı aşk nedir? Saplantılı aşktan nasıl kurtulunur?

İngilizce’deki limerence kavramını Türkçe’ye saplantılı/takıntılı aşk ya da kısaca saplantı olarak çevirebiliriz. Bu yazıda, saplantılı aşkın ne olduğunu, bazı insanların saplantıya düşmeye neden daha yatkın olduğunu ve bu nevrotik psikolojik durumdan nasıl çıkabileceğinizi konuşacağız.

İlişkiler konusunda saplantı ya da saplantılı aşk, sürekli bir özleme, hedefteki kişiyi (bu hemen her zaman eski sevgilidir ama reddeden biri de olabilir) sürekli düşünme ve takıntı şeklinde ortaya çıkar. Bu durumda olan bir kişi düşüncelerini zorla değiştirme, öfke, başka şeylerle kafayı dağıtma gibi yöntemler denese de saplantılı düşüncelerden ve takıntıdan kurtulma konusunda pek bir ilerleme sağlayamaz.

Saplantı içindeki kişi  kısa süreli olarak rahatlasa da sonra yeniden sürekli düşünme – özleme – hatırlama döngüsüne düşer. Genellikle neyi farklı yapsa bu durumda olmayacağını, eski sevgilinin şu an daha mutlu olup olmadığını, ya da başkasıyla daha mutlu olup olmadığını düşünür durur. Bundan sonra sosyal medyada stalklama ile eski sevgilinin kendisini özleyip özlemediğine dair işaretler aramaya başlar.

(Burada bir parantez açıp şunu söyleyeyim: b tipi kişilik bozukluğu olan eski sevgili her zaman olmasa da çoğu zaman, sırf siz duygusal olarak onu geride bırakıp hayatınıza devam edemeyin diye, özellikle sizi özlediğine dair işaretler bırakır. Bu tabii ki sizi özlediği anlamına gelmez zira bu tip bir insan, karşısındakini hiç istemese bile onun kendisini aşmasını istemeyebilir).

Limerence (saplantı), aşktan veya şehvetten farklı olarak, psikolog Dorothy Tennov’un 1979 tarihli “Love and Limerence” adlı kitabında açıklandığı çığır açan araştırmasının öncülük ettiği bir kavram.

Limerence, Hollywood beyin yıkaması nedeniyle birçok insanın “gerçek aşk” veya “aşık olmak” olarak düşündüğü zihinsel bir durum. Öncelikle insan beynindeki nöronlar tarafından salınan kimyasal dopamin ve ödülle motive edilen davranış / bağımlılık temelli bir şeydir.. Yeni ya da kaybedilen bir partner için yoğun bir duygu akışı, fiziksel arzu ve saplantılı romantik çekim şeklinde ortaya çıkar.

Kitapta Tennov bunu “spesifik bir insana karşı takıntılı düşünce ve duygularla karakterize edilen yoğun bir karasevda” olarak tanımlar. Kişi arzu nesnesinin kendi arzusuna olumlu tepki verdiği ile ilgili yoğun düşüncelere, fantezilere ve güçlü arzuya boğulur.  Sonuçta kişi güçlü çaresizlik, öfke, nostalji, umut ve yas duygularının içinde savrulur ve bunun sonucunda da gündelik hayatını yürütemez hale gelir.

Saplantılı aşk genelde romantik ilişkinin başlangıcı bağlamında konuşulur ama ben burada saplantılı aşkı, ayrılık / terk edilme, eski sevgili bağlamında ele alacağım.

Bir insandan ayrıldığınızda, o sizi artık istemiyor bile olsa onu bir süre özlemeniz ve düşünmeniz normaldir.  Ayrılan siz olsanız ve hatta ortak kararla ayrılsanız bile ayrılık can yakar ve genellikle korku, acı ve yas getirir.

Fakat biz burada saplantı derken başka bir şeyden, eski sevgiliye yani arzu nesnesine yönelik takıntılı düşünce ve duygulara boğulmaktan, onsuz yaşayamayacakmış gibi hissetmenizden ve günlük hayatınızı devam ettirecek fonksiyonları yerine getirememenizden bahsediyoruz. Her baktığınız yerin size eski sevgilinizi hatırlatmasından, onsuz amaçsız ve boşlukta hissetmenizden bahsediyoruz. İlişki zehirli olsa bile, sadece güzel şeyleri, yoğun sevgiyi, beraber geçirilen çok iyi zamanları hatırlayıp tüm o berbat anıları unutmaya meyilli olmanızdan bahsediyoruz.

Saplantı herkesin başına bir kere gelebilir ama siz ilişkilerinizin başında ve sonunda sürekli olarak saplantılı aşka düşüyorsanız, buna neden olan bazı problemleriniz olabilir.

Birincisi, saplantı genellikle nevrotik eğilimleri olan insanların içine düştüğü bir şeydir.  Nevrotik kişilik özelliği, insanın duygusal olarak dengesiz, kendi düşünce ve duygularına aşırı duyarlı olmasına neden olur.  Nevrotik birey, çevresinde olan bitene karşı aşırı kaygılı bir ruh haliyle yaklaşır, sık sık değişen duygu değişimleri ile de bilinir.

Saplantılı aşka düşenler genellikle bağlanma travmasına ve kaygılı bağlanma stiline sahiplerdir. Kaygılı bağlanma stiline sahip olan kişiler partnerlerinin onları sevmekten vazgeçeceğinden endişe duyarlar. Terk edilme korkusu hissederler. Partnerleri uzak olduğunda bir başkası ile ilgileneceklerinden korkarlar. İlişkileri hayatlarının odak noktasıdır ve ilişkileri hakkında çok düşünürler.

Bu kişiler partnerlerinin sürekli olarak bağlılıklarını gösterip kendilerini rahatlatmasını talep ederler. Bu kişilerin öz değerleri düşüktür ve içten içe kendilerini sevilmez, sevilmeye layık olmayan biri olarak görürler.  Böyle biri, ilişkiye bağladığı ve ayrılık ile hasar alan özdeğerini, eski sevgilisini geri kazanarak geri kazanacağını ve özdeğerlerini geri kazanmanın başka yolu olmadığını düşünerek tamir etmek için saplantılı aşka düşebilir. Aslında kaygılı bağlanma stiline sahip biri, ayrılıktan sonra eski sevgililerine az çok yakın kalarak bile kendilerini sevilebilir ve özel hissetmeye çalışabilirler.

Üçüncüsü, saplantılı aşka kapılanlar genellikle aktif ve canlı bir hayal gücüne sahipler. Gündüz düşlerine yatkınlar ve kafalarının içinde yaşarlar. Kafalarında romantik partnerler ve ilişkiler ile ilgili idealize edilmiş fanteziler yaratırlar. Sonra da gerçek partnerlerine bu idealleri iliştirirler. İlişki bittiğinde ise takıntı / saplantı, bu idealize edilmiş anılara yapışma, pozitif deneyimine dönme aracı haline gelir.

Dördüncüsü, saplantılı / takıntılı aşk sıklıkla, hayat ile başa çıkma mekanizması olarak, gerçeklikten kaçış ihtiyacının sonucudur. Kişi alışverişi, pornoyu, uyuşturucu ve alkolü de böyle kaçış araçları olarak kullanabilir. Saplantılı ve takıntılı düşünceler de, ayrılık sonrası gelen yoksunluk sendromu, duygusal acı ve yastan geçici olarak kaçmak için uyuşturucu olarak kullanılabilir.

Beşincisi, takıntılı aşka saplananlar genellikle, uzun süre boşluk, mutsuzluk ve doymamışlık hisseden kişilerdir.  Böyle biri, doğru insanı bulduğund mutsuzluktan, doymamışlıktan ve boşluktan kurtulacağına inanır. Kişi böyle birini bulduğunda, pozitif hisleri ve ruh halini tamamen bu kişiye bağlayabilir. Bundan sonra da o kişinin tüm dualarına cevap, mutluluğu için anahtar olduğuna inanmaya başlar.

Fakat mutluluğunu idealize bir partnere bağlayan kişi, ayrılık sonrası tekrar aynı boşluğa düşer ve giden partner olmazsa boşluğun hep devam edeceğine inanır.

Takıntılı aşktan nasıl kurtuluruz?

Yapılması gereken ilk şey, bunun aşk değil takıntı, takıntının ise bağımlılık olduğunu görmektir. Eski sevgilinizin sosyal medyasına her baktığınızda, ona her ulaştığınızda, onunla ilgili fantezi ve düşüncelere daldığınızda, geçici bir rahatlama hissedersiniz. Ama bu geçici rahatlama sonrası, sağlıksız ve acılı bağımlılık döngüsü daha da güçlenir.

Saplantılı “aşk” içindeyseniz, bunun aşk veya sevgi değil bir bağımlılık olduğunu kabul edin. Bağımlılıktan kurtulmak için adım atmanız gerektiğini ve bu adımları sadece sizin atabileceğinizi kabul edin.

İletişimi kes kuralını tam olarak uygulayın. Eski sevgilinize ulaşmamayı başarıyor olabilirsiniz ama bu yetmez. Ondan size gelen bilgi akışını (sosyal medyasına veya online olup olmadığına bakmak gibi) bırakmalısınız ve onu takıntılı bir şekilde düşünmeye de engel olmaya çalışmalısınız.

Ayrılık sonrası biten ilişkiyi pembe gözlüklerden görmeyi bırakın. Oturup nelerin yanlış olduğunu, ilişkinin kötü yanlarını düşünün ve gerekiyorsa yazın. Aynı zamanda kendinize söylediğiniz en önemli yalanlardan birini, mutluluğunuzun, özdeğerinizin ve özgüveninizin, giden kişinin sizi yeniden sevmesine bağlı olduğu yalanını, bırakmanız gerekli. Hayatınızın aşkını, bulabileceğiniz en derin ve yoğun bağı kaybetmediğinizi anlayın.

Birçoğu için bunu yapması çok zor değil zira geçmişe baktığında çok fazla sayıda kötü deneyim ve ilişki problemi görebilir. Örneğin sürekli bir zehirli ilişki döngüsü yaşamış biri, bu ilişkinin berbat olduğunu ve yeniden başlarlarsa aynı şeyi yaşayacağını görebilir. İlişkisi görece iyi biri bile, biraz düşünürse, bunun hayatının ilişkisi olmadığını görebilir zira hayatınızın ilişkisi var olsaydı bile, sizden ayrılmazdı.

Şu soruyu da sorun: Mutlu olmak için bu insana bağlı olduğunuzu sanma sebebiniz nedir?

Bundan sonra kendinize sormanız gereken diğer soru da, kendi kendinizi gaslighting ile manipüle ediyor olup olmadığınız.  Görüştüğüm birçok danışan, aslında biraz konuşunca, eski sevgilisinden ayrı olmasının çok daha iyi olduğunu görmeye başlıyor. Bunu hemen kabul edemiyor tabii ama biraz konuşunca, eski sevgilisinden ayrılmasının, terk edilerek bile, çok daha iyi olduğunu görebiliyor.

Asıl yapmanız gereken ise, eski sevgiliyi stalklamanın, ona ulaşmanın, onu düşünmenin ve onunla ilgili hayal kurmanın geçici rahatlamasına karşı koymak. Yoğun kaygı ve sonrasında gelen şiddetli rahatlama ihtiyacı dalgasına karşı koymayı başarırsanız, bağımlılık döngüsünü bir miktar zayıflatırsınız. Bu şekilde bir sonraki dalga biraz daha az güçlü olur. Ve siz birkaç dalgaya karşı koymayı başarırsanız, sonradan gelen dalgalar, birkaç döngüden sonra yok olacak ya da çok hafifleyecek şekilde azalacaktır.

Bunun en iyi yolu, sosyalleşmek ve kendi hayatına odaklanmak. Kendi hayatında, eski sevgili sorunu hariç önemli şeylere odaklanmak. Evet, başında bu hiç içinizden gelmeyecek. Örneğin yeni insanlarla buluşmak içinizden gelmeyecek, buluştunuz mu onunla bir daha görüşmek içinizden gelmeyecek. Yıllardır ertelediğiniz bir kursa katılmak içinizden gelmeyecek. Sosyalleşmek içinizden gelmeyecek. Muhtemelen bir süre daha amaçsız, boş ve değersiz hissedeceksiniz. Ama bunun sebebi, sizin tüm yumurtaların sadece bu sepette olduğuna ve bu sepet kırılırsa yumurta falan kalmayacağına inandığınızdan böylesiniz.

Başlangıçta kendinizi gerçekten zorlamanız gerekecek ama merak etmeyin. Bir süre zorladıktan sonra aslında bunlardan zevk almaya başladığınızı göreceksiniz.

Özellikle zehirli bir ilişkiden çıktıysanız, saplantılı aşk sizin içinden geçmeniz gereken yoksunluk sendromunu erteleme mekanizmanız haline gelebilir. Aynı zamanda saplantılı bir şekilde düşünmek, sizin bir kapanış bulma ihtiyacınızın sonucu olabilir.

Öncelikle yoksunluk sendromu ve acısından geçmeniz gerekecek. Bunu ertelemeyin. İçinden geçin ve öbür tarafından çıkın. Merak etmeyin. Bunu her ne kadar bağımlılık terimleri ile açıklasak da, madde bağımlılığı gibi fiziksel bir bağımlılık ve tahribat olmadığı için, eğer bu geçici ama yoğun acıyı göze alırsanız, geçici rahatlamalara karşı koyarsanız, kısa süre içerisinde iyileştiğinizi göreceksiniz.

Ayrıca kapanış falan da aramayın. Kapanış olacak ama kendiliğinden zamanla unutarak olacak. Günde 10 saat eski sevgilinizi düşünüp o kayıp parçaları bularak kapanış bulmacasını tamamlayamayacaksınız. Hadi tamamladınız diyelim, daha fazla şey bilip daha iyi olmayacaksınız. Sizi iyi edecek tek şey, bırakıp gitmek.

Son olarak da, eğer saplantılı / takıntılı aşka aylarca takılıp kaldıysanız, bağlanma travması konusunda uzman bir terapiste başvurun.

Nöroplastisite 201 – Nöroplastisite ve Dopamin Sistemi ile Odaklanma, Hafıza ve Mutluluk

(E-Kitap 190 Sayfa – PDF ve EPUB)

(Shopier’de sepete 225 TL ve üstü alışverişte %30 indirim var.)

Bu kitap, insan beyninin, yetişkinlikte bile sahip olduğu nöroplastisite (sinir sisteminin değişebilir olması) ve dopamin molekülünün beyin mekanizmaları ile ilgili en son bilimsel verileri kullanarak, birinci kitabın devamı olacak şekilde, mutluluk, odaklanma, çalışma, iş yeri verimi, hafıza ve oyun üzerine odaklanıyor.

Kitabın içindekiler bölümünü aşağıda.

Kitabı Türkiye’den almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabı Türkiye dışından almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Serinin tüm kitaplarını toplu halde Nöroplastisite ile Beyni Yeniden Kablolama Seti olarak alabilirsiniz.

Serinin ana temasını özetleyen ücretsiz kitapçık  için burayı tıklayınız.

Önsöz 5
İş Yerinizi Üretkenlik, Odaklanma ve Yaratıcılık için Eniyileme 6
Giriş 7
Görme ve Işık 8
Odaklanma Penceresi 15
Görsel Pencere Boyutları 16
45 dakika / 5 dakika Kuralı 17
Katedral Etkisi: Analitik İşe karşı Yaratıcı İş 18
Duyma ve Ses 21
Arka Plan Gürültüsünden Faydalanmak 21
Binaural Vuruşlar (Binaural Beats) 24
Dikkat Dağıtıcılar 29
Vücut Pozisyonu: Oturma, Ayakta Olma 30
Özet 33
Odaklanmanızı ve Yoğunlaşmanızı Arttıracak Yöntemler 35
Giriş 36
Odaklanmanın Ok Modeli: Epinefrin, Asetilkolin ve Dopamin 37
Araç : Uyku 39
Araç: Binaural Vuruşlar, Beyaz, Kahverengi ve Pembe Gürültü 40
Odaklanmaya geçişte ısınma 40
Araç: Ultradiyen Ritim 41
Araç: Aralıklı Oruç ve Yemek Yemek 44
Öğleden sonra odaklanmanın ve yoğunlaşmanın düşmesini engellemek 46
Araç: Odaklanmayı Arttıracak Yiyecekler ve Yiyecek Miktarı 47
Araç: Stres ve Odaklanmanın İyileşmesi 48
Araç: Kasıtlı Olarak Soğuk Suya Maruz Kalmak 49
Araç: Meditasyon 51
Araç: Uyku Olmayan Derin Dinlenme 53
Araç: Hipnoz 55
Araç: Görsel Odaklanma ve bakış 56
Araç: Odaklanma ve Yoğunlaşma için Yiyecekler ve Gıda Takviyeleri 58
Omega-3 Yağ Asitleri 59
Araç: Kreatin 59
Araç: Kolin ve Alpha-GPC 60
Araç: L-tirozin 62
Özet 62
Mutluluğu Artırmanın Bilimi 64
Giriş 65
Işık ve Mutluluk 66
Mutluluk ve Dil 67
Mutluluk ve Nörokimyasallar 68
Harvard Mutluluk Projesi 70
Mutluluk ve Gelir: Sosyal Etkileşimler ve Akranlar 71
İş, Anlam Duygusu ve Mutluluk 73
Genel Esenliğinizi Sağlayacak Araçlar 73
Yaşam Süresi boyunca Mutluluk ve Çocuk Yapmak Bizi Daha Mutlu Yapar mı? 74
Doğum Günleri ve Ölçülen Mutluluk 76
Sigara, Alkol ve Mutluluk 77
Travma ve Mutluluk 77
Mutluluk Sentezlemek 79
Araç: Çaba, Çevre, Minnettarlık ve Mutluluk 82
Araç: Sosyal Olarak Faydalı Harcama / Çaba ve Mutluluk 84
Araç: Odak, Başıboş Zihin ve Meditasyon 86
Araç: Kaliteli Sosyal Bağlantılar 88
Kısa Süreli Sosyal Bağlantılar, Yüz Tanıma ve Tahmin Edilebilirlik 89
Derin Sosyal Bağlantılar, Buradalık ve Göz Teması 90
Fiziksel Temas ve Mutluluk, Sosyal Tımar ve Evcil Hayvanlar 93
Özgürlük, Seçimler ve Sentetik Mutluluk 95
Özet 98
Bilim Temelli Yöntemlerle Hafızayı Anlamak ve Geliştirmek 101
Giriş 102
Duyusal Uyarı, Sinir Sistemi ve Hafıza Kodlaması 103
Bağlam ve Hatıra Oluşumu 104
Araç: Tekrar ile Öğrenmeyi ve Hafızayı Geliştirmek 105
Değişik Hafıza Tipleri 107
Beyinde Anı Oluşması, Hipokampus 109
Duygular ve Hafıza 110
Araç: Duygusal Öne Çıkma ve Hafıza İyileştirmesi 111
Koşullanmış Yerden Kaçınma / Yer Tercihi 112
Adrenalin ve Kortizol 113
Tekrar Eğrisini Hızlandırmak ve Adrenalin 114
Araç: Öğrenmeyi ve Hafızayı Geliştirme: Kafein, Alfa-GPC ve Uyaran Zamanlaması 114
Araç: Hafızayı ve Öğrenmeyi geliştirmek için Uyku ve Uyku Olmayan Derin Dinlenme 116
Araç: Hafızayı ve Öğrenmeyi geliştirmek için Soğuğa Maruz Kalma ve Adrenalin 117
Kronik Yüksek Adrenalin ve Kortizol Seviyelerinin Öğrenme ve Hafızaya Etkisi 118
Amigdala, Adrenalin, Anı Oluşumu ve Anıların Genelleşmesi 119
Kardiyovasküler Egzersiz ve Nöroplastisite 120
Kardiyovasküler Egzersiz, Osteokalsin ve Hipokampüs Fonksiyonlarının İyileştirilmesi 122
Ağırlık Taşıma Egzersizleri, Osteokalsin ve Bilişsel Kabiliyetler 122
Araç: Egzersiz Zamanlaması, Öğrenme ve Hafıza İyileştirmesi 124
Fotografik Hafıza 125
Araç: Zihinsel Şipşak Fotoğraflar ve Hafızanın İyileştirilmesi 126
Araç: Meditasyon ve Meditasyon ne zaman yapılır? 128
Özet 130
Oyun ile Beyni Geliştirmek ve Yeniden Kablolamak 131
Giriş 131
Araç: Akıllı Telefon Ekranı, İç Geçirme ve Öğrenme 132
Oyunun Homeostatik Düzenlenmesi 134
Çocukluk Oyunu ve Kafa Yapısı 137
Olasılık Testi 140
Oyuncu Kafa Yapısı ve Oyuncu Kafa Yapısının Gücü 141
Vücut Duruşları 142
Kuralları Test Etme ve İhlal Etme 143
Rol Yapma/Oynama 145
Düşük Riskli Oyunu Nörobiyolojisi 145
Kurcalama ile Kapasitenizi Genişletmek 147
Oyun, Nöroplastisiteye Açılan Kapıdır 148
Yetişkinlik Dönemi Oyunu 150
Birlikte ateşlenenler, birbirlerine bağlanırlar 152
Travma, Yetersiz Oyun ve İyileşme 154
Rekabet ve Dinamik Hareket 155
Satranç, Zihinsel Roller ve Yenilik 157
Oyun Gelecekteki Benliğimizi Belirliyor 160
Sağlık ve Performans için Düşünce Yapısının Bilimi 161
Giriş 162
Düşünce yapısı nedir? 162
Milkshake Çalışması 165
Yediğimiz Şeyler Hakkındaki İnançlarımızın Önemi 167
Otel Oda Hizmetçileri Araştırması 169
Stres düşünce yapısı ve stresi lehine kullanmak 174
Pozitif stres düşünce yapısı ve SEAL komandoları 176
Stres ile ilgili düşünce yapımızı anlamak ve değiştirmek 180
Sosyal Medya ve Etkili İnsanların (Influencer) Düşünce Yapılarına Etkisi 183
Düşünce Yapılarını nasıl Öğreniriz ve Öğretiriz 188

 

(Dijital üründür, İade edilmez)

Kırılgan narsist bir erkekle olduğunuzu gösteren kırmızı alarmlar

Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Partner Rehberi kitabından alınmıştır.

Eğer bir kırılgan narsist kurbanı olduysanız, bu insanların yaklaşımının, daha dürtüsel ve saldırgan olan büyüklenmeci narsist bir insana göre çok daha sinsi ve planlı olduğunu biliyorsunuzdur. Eğer kırılgan narsist birini daha önce hiç görmediyseniz, böyle bir insanla ilişki başlangıçta çok güzel bir cennet bahçesine girdiğinizi sanarken zaman içinde aslında mayın tarlasında olduğunuzu anlamak gibidir. Ve mayın tarlasında olduğunuzu anladığınızda da iş işten geçmiştir.

Eğer tekrar tekrar narsist insanlarla beraber oluyorsanız, siz de de narsist bir insanın kurbanı olmanıza neden olacak ruhsal problemler olabilir. Ama kırılgan narsist ile ilişkiye girerken neyin içine girdiğini bilmeyen normal bir insan, psikolojik olarak darmadağın olduğunu anlayana kadar kendisine neyin çarptığını bilemez. Mayın tarlasında mayına basmak gibi, eğer yanlış bir yere basarsanız, narsist biri sizde büyük tahribata neden olabilir.

Kırmızı alarmlara geçmeden önce, tahmin edilir davranış kalıpları olmasına rağmen, her narsistin bireysel farkları olduğunu ve burada sayacağım özelliklerden bazılarını göstermeyeceklerini söyleyeyim. Gerçek şu ki, herkes bir dereceye kadar narsisttir ama narsist olarak tanımlanabilecek bir insanda tüm narsist davranışlar aşırı uçlara ulaşır. 

Bu bölümde bahsedeceğim son kırmızı alarm, size hemen çıkmanız gereken toksik bir ilişkide olup olmadığınızı yüzde yüz güvenirlikte gösterecek bir özellik.

Kırılgan narsist erkek kendisi için üzülmenizi sağlar.

Kırılgan narsist erkek, kendisi için üzülmenizi, kendisini bir proje olarak görmenizi sağlar. Size oldukça üzücü hikayelerini anlatır, kalbinizdeki acıma tuşlarına basar ve empatinizi kendi çıkarına kullanır. Size bir görev ve amaç hissi verir. Sizinle acıklı hikayelerini paylaşmasa bile, anlattıklarının altında yatan “zavallı ben”, “sana ihtiyacım var” sinyallerini yakalayabilirsiniz.

Büyüklenmeci narsist çoğunlukla sizi kendi projesi haline getirirken, kırılgan narsist kendisini sizin projeniz haline getirir.

Kırılgan narsist sizi aşk bombardımanına tutar.

Aşk bombardımanı, kırılgan narsist sizi uygun aday ya da daha doğrusu kendi parazit varlığı için uygun taşıyıcı olarak seçtiği andan itibaren başlar. Size hızlıca yapışır ve bir sülük gibi tüm enerjinizi ve zamanınızı emmeye başlar. Sanki dünyada başka hiçbir şey yokmuş gibi tüm odağına sizi koyar.

Kırılgan narsistin aşk bombardımanı, büyüklenmeci narsistin aşk bombardımanına göre daha az dramatiktir. Kırılgan narsist de sizin ona borcunuz varmış gibi hissetmeniz ve ona bağımlı olmanız için size aşırı ilgi, dikkat ve hediyeler verir ama büyüklenmeci narsist kadar aşırı ve saldırgan değildir.

Kırılgan narsist sizi göklere çıkarır ve size tapıyormuş gibi davranır. Aşk bombardımanı safhasında, fantezi dünyasında bir versiyonunuzu yaratır. Tüm dualarına cevabın siz olduğunuza, sizin ruh ikizi olduğunuza sizi inandırır. Sizin hiçbir yanlışınız ve kusurunuz yoktur.

Fakat bu zirveden sonra gidebileceğiniz tek yön, yokuş aşağıdır. Zira sizin bu idealize versiyonunuza göre yaşamanız mümkün değildir. Kırılgan narsist size duymak istediklerinizi söyler, size dünyaları vaad eder. Eğer henüz finansal ve kariyer anlamında başarılı değilse, bunun tek sebebinin bugüne kadar sizin gibi iyi bir kadına rastlamamış olması olduğunu söyler.

Her ilişki, her şeyin heyecanlı ve büyülü olduğu bir balayı döneminden geçer. Ama kırılgan narsist ile aşk bombardımanı ve idealizasyon takıntılı ve abartıdır. Çok fazla ve çok erken başlar.

Normal ilişkilerde de balayı dönemi biter ama balayı dönemi bittikten sonra da önemli, saygı duyulan ve sevilen biri gibi hissetmeye devam edersiniz. Ama kırılgan narsist ile balayı dönemi bir süre sonra birden bir düğmeye basılmış gibi, tüm iyi yönleri ile beraber biter.

Kırılgan narsist erkek ile güven ve bağlanma ışık hızıyla olur.

Kırılgan narsist erkek çok alçak gönüllü ve güvenilir biri gibi davranır. Aile geçmişiniz, travma geçmişiniz, ilişkiler konusunda derin ve anlamlı sorular sorar. Sizin söylediklerinizi derin bir ilgi ve empati ile dinliyor gibi davranır. Ama bu derin konuşmalardaki amaç, ilerde sizin zihninizi ve duygularınızı darmadağın etmek için kullanacağı bilgiler toplamaktır. Yani sizin “sorunlarınızı” öğrenip daha sonra sizi delilik sınırlarına doğru itmek üzere kullanmaktır.

Kırılgan narsist erkek, ilişkinin başlarında zararsız biri gibi davranan, kuzu postu içindeki bir kurttur. Sizin güveninizi kazanmak için sizden daha alt seviyedeymiş gibi davranır.

Kırılgan narsist erkeğin size olan aşırı ilgisi bir anda biter.

Bu aşama, kırılgan narsist erkeğin sizinle zihin oyunları oynamaya ve psikolojik hileler kullanmaya başladığı ve sizin yıpranmaya başladığınız aşamadır. Sanki zihninde bir düğmeye basılmış gibi birdenbire sizi göklere çıkarmayı bırakır. Artık parıltılı ve yeni değilsinizdir. Size olan ilgisini kaybeder ve tamamen sizden başka yönlere çevirir. Sizi değersizleştirmeye, sizi sizden daha iyi olan başka insanlarla karşılaştırmaya başlar. Sizin “tam bir hayal kırıklığı olduğunuzu” bilmeniz için elinden geleni yapar. Siz onu yaralıyorsunuzdur, onun düşündüğü gibi biri değilsinizdir.

Kırılgan narsist bu aşamada saygısız ve küçümser davranmaya başlar. Sizin canınızı acıtacağını bildiği şeyler söylemeye ve yapmaya başlar, kıskançlıkları ve zayıflıkları kaşır. Bu aşamada söyledikleri ile vücut dili de ayrışır. Örneğin size sizi sevdiğini söyler ama tüm vücut dili senden nefret ediyorum diye haykırır. Bu oldukça kafa karıştırıcıdır ve bilişsel uyumsuzluğa neden olur. Karşınızdaki insan artık bildiğinizi sandığınız insan değildir.

Artan oranda çelişkili davranışlarını görürsünüz. Aynı anda sizi hem yüceltir hem de aşağılar. Size empati gösteriyor gibi görünürken sizin duyarlı olduğunuz bir bilgiyi size karşı kullanır.  Aşağılama ve küçümseme gittikçe yoğunlaşır.

Kırılgan narsist erkek gaslighting uygular.

Kırılgan narsist erkek sizi aldatmakla ya da başkaları ile flört etmekle suçlar. Sizin söylediğiniz şeyleri çarpıtır ya da daha önceden söylediği şeyleri inkar eder. Böylece sizin kendinizden şüphe etmenize neden olur. Siz sanki onu mağdur ediyormuşsunuz gibi davranır. Zaman içinde hiçbir yanlışınız olmasa da kendinizi özür dilerken bulmaya başlarsınız. Kendinizi, ne ile suçlanacağınızı tahmin etmeye, asılsız suçlamalara karşı kendinizi savunmaya, sadakatinizi ve güvenilirliğinizi kanıtlamaya çalışırken bulursunuz. 

Bu arada kırılgan narsist erkek muhtemelen size yalan söylüyor, sizi aldatıyor ve parazit varlığı için bir sonraki kurban taşıyıcıyı arıyordur. Siz onun ihtiyaçları için sürekli eğilip bükülürken, sizin hiçbir ihtiyacınız karşılanmıyordur.

Kırılgan narsistin gaslighting uygulaması, büyüklenmeci narsiste göre oldukça ince ve kurnazdır. Büyüklenmeci narsist agresif bir şekilde yüzünüze sizin ne kadar yanlış ve defolu olduğunuzu söylerken, kırılgan narsist anlatıyı çok daha sinsi bir şekilde değiştirir. Örneğin size yardım ediyormuş gibi yaparak terapi görmenizi tavsiye eder, sizin çocukluğunuzun ya da geçmiş bir ilişkinizin ne kadar berbat olduğunu size hatırlatır, sizden daha önce topladığı bilgilerle sizi ne kadar defolu olduğunuza inandırmaya çalışır.

Hem büyüklenmeci hemde kırılgan narsist sizi deli olduğunuza inandırmaya çalışır ama kırılgan narsist bunu çok daha sinsi bir şekilde yapar. Kırılgan narsist erkeğin yüzünde o kendini beğenmiş sırıtışı gördüğünüzde, istediklerini aldıklarını ve sizi deli olduğunuza biraz daha inandırabilmeyi başardığını anlarsınız.

Kırılgan narsist erkek, duygusal olarak buz gibi davranmaya başlar.

Eğer seks yapıyorsanız, cinsel objeden başka bir şey olmadığınızı ve onun için hiçbir şey ifade etmediğinizi hissetmeye başlarsınız. Sizden nefret ediyormuş gibi, size hiç güvenmiyormuş gibi davranmaya başlar. Size uzak  davranmaya başlar. Tamamen sizin onun kurallarına ve sınırlarına uymanıza odaklanır ama tabii ki onun uyması gereken kurallar ve sınırlar yoktur, size dayattıkları bile onun için geçerli değildir.

Eğer ne olduğunu, neyin değiştiğini sorarsanız, sizi muhtaç, yapışkan ve kırılgan olmakla suçlar. Sizi onu manipüle etmeye çalışmakla suçlar. Siz cevaplar aramaya devam ettikçe, size daha mesafeli olmaya, aranıza duygusal bir duvar örmeye başlar. 

Zaman içinde size tamamen kapanır ve sizinle iletişime geçmeyi bile bırakır. Ona göre tabii ki bunun nedeni, sizin mantıksız, çekilmez biri olmanızdır ya da onun kapanmasına neden olacak “ne yaptıysanız” artık onu bahane eder. Ona göre suçlu sizsiniz ama tabii ki suçlu siz değilsiniz. Bu insan sizi hiçbir zaman sevmedi. Sadece sizi idealize etti. Bunu kişisel algılamayın. Bu sizinle değil onunla ilgili. Bu, narsist kişilik bozukluğu ve bu kişinin bütün hayatı boyunca tekrar edecek bir kalıp.

Bu insanla beraber olmaya devam ederseniz, yedekte sürdürdüğü ilgi kaynakları azaldığında, size ara ara kırıntılar atabilir. Ama bu kişiyle devam ederseniz, siz onun için sahip olduğu bir malsınız, hor görme, öfke ve yargılama için kullandığı bir kum torbasısınız.

Kırılgan narsist erkek, eleştiriye inanılmaz derecede duyarlıdır.

Aslında eleştiri bile olmasına gerek yok. Eleştiri saydığı, yanlış yaptığını ima ettiğini düşündüğü  en küçük şeyler bile çileden çıkmalarına neden olabilir.

Kırılgan narsist erkek, aşırı kontrolcü, kıskanç ve güvensizdir.

Ya onların istediği gibi olur ya da kapı oradadır. Her şey için sizi suçlar ve hiçbir şey için özür dileyemez. Kırılgan narsist hiçbir zaman sorumluluk almaz. Sizi ve sizinle ilgili her şeyi kontrol etmeye çabalar ama kendisi her istediğini yapabilir. Davranışları ile ilgili en ufak soru ve eleştiriye aşırı negatif tepki verir. Her zaman haklıdır. Sizi duvar gibi sessizlikle, aşağılamayla, triple, duygusal olarak uzaklaşma ile veya gaslighting ile cezalandırmaya çalışır.

Kırılgan narsist erkekte, kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ya da bağımlılık gibi paralel problemler de vardır.

Bu tip ek bozukluklar da sizin neyle karşı karşıya olduğunuz konusunda daha fazla kafa karışıklığına sahip olmanıza neden olur.

Toksik ilişkide olduğunuzu gösteren son kırmızı alarm.

Şimdi söyleyeceğim kırmızı alarm, sadece narsist kişilik bozukluğuna değil de sizin, hemen bırakmanız gereken bir toksik bir ilişkide olduğunuza %100 güvenlikle işaret ve saydığım kırmızı alarmlar içindeki en önemlisi.

Eğer görece dengeli bir insanken, ilişki sürecinde sinirleri harap olmuş bir yıkıntıya dönüştüyseniz, kendinizi tanıyamaz hale geldiyseniz, bir sis perdesi ile çevrili ve neyin gerçek olduğunu bilemez duruma geliyorsanız, toksik bir ilişki içindesiniz. Karşınızdaki insan problemin, sorunları olan kişinin, can acıtanın ve manipüle edenin siz olduğunuza sizi inandırmışsa, toksik bir ilişkidesiniz. İnanılmaz derecede kafası karışık, yalnız ve izole hissediyorsanız; sizi sevdiğini söyleyen erkek sizden nefret ediyor gibi hissediyorsanız, toksik bir ilişkidesiniz.

Patolojik bir narsist ile ilişkideyseniz size tavsiyem o ilişkiyi hemen bitirmeniz. Eğer bu ilişkiden çıkmazsanız, deliliğe sürülürsünüz. Bu insanın ilk başlarda gösterdiği nazik, düşünceli versiyonu, sadece bir maskeydi. O versiyonu ve o versiyona geri dönmeyi unutun. O versiyon bir oyundu, hiçbir zaman gerçek değildi, hiçbir zaman da gerçek olmayacak.

Bu yayını spotify kanalımızdan ya da İlişki Sohbetleri Youtube kanalımızdan (aşağıda) dinleyebilirsiniz.