Ortalamayı görmezden gelmek

Uzun süredir siteyi takip edenler, benim cinsel pazardaki birçok şeyi çan eğrisine koyduğumu bilirler. Bunun anlamı şudur ki piyasada 10ların ve 0ların sayısı yok denecek kadar azdır, 5 ve 6lar oldukça fazladır ve diğerleri de bu ikisi arasında bir yerdedir. Bu örneği verdim zira cinsel pazar alanında istisnalara sanki bir durumun en tepesine ve dibine örnekmiş gibi bakmak çok yaygın.

Babaanneniz gibi iffetli, geleneksel, feminenlik, iffet ve zerafet sembolü kız en tepedir mesela. Dipte ise 4 haneli rakamlarda tarrağa atlamış, 8 kere boşanmış, 88 kere tecavüz iftirası atmış, iştirak nafakası ödemelerinden bir hedge fund yöneten kafadan kontak piliç vardır. Ana babasının evinde bir odada yaşayan, 150 kiloluk, gününü porno ve esrar içmekle geçiren, eline kadın eli değmemiş, abur cubur manyağı eleman ile 9 kız arkadaşı, ferrarisi ve milyar doları olan 19 yaşındaki genç gibi.

Bunlar, dikkatimizi daha çok tartışmamız gerekenden, yani gerçek olandan ve gerçekçi bir tartışmadan kaçıran uç örnekler. Ortalamanın biraz altınd bir erkeğin 4’ten 6’ya çıkması için neler yapılması gerektiğini konuşmak yerine, zirvedeki mükemmel alfa olmak hakkında konuşuyoruz. Ortalama bir kadının nasıl ortalama olduğunu konuşmak yerine sanki tüm kadınlar şu iki pozisyondan birindeymiş gibi konuşuyoruz :

a) tüm kadınlar mis gibi kokan tanrıçalardır.

b) tüm kadınlar penisinin üzerinden kalbini ve cüzdanını yakıp gitme peşinde koşan dişi iblislerdir.

Bir açıdan bakarsanız uç örnekler yararlıdır zira zaman zaman bunlara doğada rastlamanız mümkündür. Uçlar varolsa da insanların çoğu inanılmaz derecede ortalama etrafında toplanırlar. Bizim bu ortalama hakkında şu an olduğundan çok daha fazla konuşmamız lazım.

Troy Francis zamanında “ortalama erkek sadece hergün 9 – 5 çalışmamak, yeterince seks yapmak ve zamanı üzerinde daha fazla kontrole sahip olmak istiyor. Ortalama bir erkeğin ferrari kullanayım ya da süper modellerle yatayım gibi bir derdi ve ihtiyacı yok” demişti. Tam bu kelimelerle değil ama bu anlamda.

Grubun En Kötüleri

Daha önce kaleme aldığım ve Axis – 2 kişilik bozukluklarını ele alan”deli orospu” serisi, karşılaşabileceğiniz en kötü ve yıkıcı kadın tiplerini konu ediyordu : psikopatlar, histerikler, narsisistler ve sınırda kişilik bozukluğu – borderline personality disorder hastaları. Bu tip kadınlar, kadın nüfusunun 5%’ini oluştururlar yani eğer 20 kızla çıkarsanız, böyle bir ya da iki kadınlar karşılaşırsınız. Bu kadınların negatif özellikleri zaman içinde pozitif özelliklerini bastıracaktır.

Bu kadınlar, kırmızı hap camiasında yazanların sosyal medyada hikaye paylaşırken ya da tweet atarken ele aldıkları kadınlar olma eğilimindedir :

  • 10 yıllık kocasını 13 yaşındaki öğrencisi ile aldatan kadın öğretmen
  • 11 adamdan yaptığı 13 çocuk ile iştirak nafakası fonu yöneten kadın
  • Velayeti kocasına kaybedecek diye çocuklarını öldüren kadın
  • 30una gelmeden 8 kere boşanmış kadın
  • 150 kiloluk, eğitimsiz, gelirsiz ama “eğer 183 değilsen, karın kasların ve 6 haneli maaşın yoksa bana bakma” diyen bekar anne

Bunlar, MGTOW ve benzeri grupların “vajinaya el sürmek yok” pozisyonlarını savunurken sıklıkla kullandıkları kadın tipleri. Tamam, bunlardan biri ile bile ilişkiye girmenin adamın hayatını paramparça edebileceğini biliyorum. Neyse ki bu kadınlar, bulunduğunuz yere göre değişen oranlarda azınlıktadırlar. Bu kadınların toplam kadın nüfusuna oranının 2.5% – 15% arasında olduğunu iddia edeceğim.

Grubun En İyileri

Dağılımın diğer ucunda da, kadın milletinin sunabileceği en iyi örnekleri varlar. Bunlar erkeğini kendisini geliştirmesi için destekleyen, feminen, ayakları yere basan, psikolojik sorunları olmayan, kendine güvenen, … kadınlardır. Güzellik hariç kendilerine değer katan şeylere yatırım yapmışlardır ama aynı zamanda da HB8 – 10 arası güzelliktelerdir. Bu kadınların pozitif özellikleri, negatif özelliklerinin çok ötesindedir.

Bu kadınlar, mavi haplı ya da mor haplı erkeklerin cinsel pazar değeri hakkında kendi perspektiflerini anlatırken kullandıkları kadınlardır.

  • Hayatını kocasına, çocuklarına ve torunlarına adamış büyükanne
  • Yemek yapan, her zaman sanki biraz önce yıkanmış gibi güzel kokan, dindar, bakire ve geleneksel kız
  • Hem kariyer hem spor yaparken ailesini de ihmal etmeyen kadın
  • Her zaman iffetli, kurallara uyan biri gibi gözüken manken / oyuncu

Bu kadınlar, gelenekçi ve benzeri grupların “evlenin, meyveler verin ve toplumunuzu kurtarın” diye tavsiye verirken sanki ortalama çoğunlukmuş gibi pazarladıkları kadınlardır. Böyle bir kadın gerçekten de hayatınıza zenginlik katabilir ama az önce bahsettiğimiz uçtakiler kadar azınlıktadırlar. Kadın nüfusunun 2.5% – 15%si gibi. Daha da kötüsü çoğu, genç yaşta kapılmışlardır ve 25 yaş üstünde boşta olanı çok azdır.

Grubun Ortalama Çoğunluğu

Bu kadınlar, kırmızı – mavi hap çizgisinin iki tarafınca da ihmal edilen kadınlardır. Fakat bu kadınlar, erkeklerin gerçek hayatta en çok karşılaştıkları tiplerdirler. Kötü ve iyi özellikler açısından ortalamadırlar.

  • Feminen ve kendine bakan ama yemek yapamayan
  • Hayatı kontrol altında ama fazla yatırım gerektiren
  • Kibar ve sevecen fakat adet günlerinde cadıya dönen

Bunlar kadın nüfusunun 60 – 70%sini oluşturan ve HB skalasında genellikle 5 – 7 arasında bulunan kadınlardır.  Bu kadınlar ihmal edilirler zira zıt kutuplarda alınan pozisyonlar açısında bir faydaları yoktur. Bu kadınlar hayatınıza bir pozitif bir negatif olabilirler ama çoğu zaman hayatınıza etkileri nötrdür.

Zıt Kutuplarda Bulunan Radikal Örnekler

Bu camiada yapılan tartışmalar ile ilgili temel problemlerimden biri, insanların ne konuştuğunu anlamakta zorluk çekmem. Aslına bakarsanız, insanlar birbirleri yokmuş gibi mi davranıyorlar, birbirlerini özellikle anlamazlıktan mı geliyorlar, birbirleri ile güç oyunu mu oynuyorlar ya da kendi inançlarına o kadar gömülmüşler ki karşı tarafı duyamıyorlar mı anlamakta zorluk çekiyorum.Ya da ego – yatırımları ölümüne savunma pozisyonunda zira herhangi bir karşıt fikir ile kağıttan kaleleri yıkılacak gibi.

Bir konuyu sağduyu ile tartışmaya her çalıştığımda, ad hominem saldırı ve parmak göstermeler, abuk argümanlar bombardımanı, karmakarışık sözlerle ispat çabaları ve laf salatası ile karşılaşıyorum.Konuya odaklanmak, iyi niyet ve mantık ile tartışmak, kaynak göstermek yerine çoğu zaman konuşulan birinin karakterine saldırı, kuyuyu zehirleme gibi kimseye yararı olmayan şeylere evriliyor.

Bu tartışma biçimi çoğu zaman kimsenin fikrini değiştirmiyır, konuya hiçbir ek açıklık getirmiyor, yeni bilgi üretmiyor ve işin içindekilerin ciddi miktarda zamanını israf ediyor. Sonuçta bu alana gelen çoğu insanın, burada ortaya konulan bilgiye ve komunitenin kendisine oldukça ikili / zıt kutuplar ekseninden baktığını düşünüyorum.

Yüksek-T ya da Soya oğlan

Alfa ya da Beta

Çatışma – arayan ya da Çatışmadan – kaçan

Savaş Lordu ya da Savaş Gelini

Hipergami ya da İffet abisesi

AWALT ya da NAWALT

Bizden veya Onlardan

Bir noktada “Evet ya da Hayır” cevapları şeklinde konuşmayı bırakıp Likert ölçeği (5 veya 7 puanlık bir ölçek kullanan, bazen memnun ölçeği olarak da adlandırılan, bir aşırı tutumdan diğerine seçenekler sunan bir soru türü) üzerinden konuşmaya başlamalıyız.

“Tüm kadınlar hipergamik mi?” Evet … ama bu, kız arkadaşınızın nezle olup yatağa düştüğünüzde gidip tüm arkadaşlarınızla Goriller gibi sikişeceği anlamına gelmiyor.

Tüm kadınlar öyle mi?” Evet … ama bu hepsinin aynı derecede öyle olduğu anlamına gelmiyor. Borderline Personality Disorder hatununun çevresinde sayısız uydu dönerken “normal” bir kadının belki bir iki tane dönecektir.

Katı bir zıt – kutuplar bakışını ve bunu bir sıfır toplamlar oyunu görmeyi bırakıp yolumuza devam ettiğimizde, sağlam bir öğreti içinde yolumuza devam ederiz. Sonuçta ben bu aşırı uçlarda düşünmenin bir nedeni olduğuna inanıyorum : yeni uyanmaya başlayan mavi haplı (ve kırmızı hapı almış birçok erkek), AWALT kesin, 100% derecesinde anlatılmazsa, gidip o “özel” kızı / tek boynuzlu atı “bulup”, sonrada onun az rastlanır bir NAWALT  olduğuna inanmak için bin türlü zihinsel jimnastik yapacaktır. Yüksek T (testosteron) alfa erkek arketipi de aynı nedenle var : buraya gelen erkeklerin çoğu zararsız / efendi erkek davranışları sergilemekte sorun yaşamıyorlar ve eğer “alfa” davranışlarda bir miktar aşırıya kaçsalar bile, birer savaş makinesine dönüşmeyecekler.

Özet ve Sonuç

Bence kırmızı hap camiasının erkeklere verdiği iki zarar şekli var :

A) Aşırı miktarda bloatware (cihazınızı yavaşlatan ve sizin tarafınızdan yüklenmemiş, istenmeyen uygulamalara verilen genel bir isim) ve İşletim Sistemi güncellemesi yapması

B) Bir şey aslında A’dan B’ye iken bunu X ya da Z diye göstermesi

Benim sürekli okurlarım, CPD konusunda çan eğrisini kullanmayı sevdiğimi bilirler. Bunun nedeni, genetiğin çan eğrisini takip etmesidir : boy ve zeka, penis boyu vs …. ama nüfusun çoğunun yolun ortasında yürümesidir. Bazı pozitif azınlıklara piyango vurur, bazıları aşırı çalışır ve yine bazıları hem şanslıdır hem de çok çalışırlar.  Bazı negatif azınlıklara hayat tokat atar, bazıları kendi kendilerini darmadağın ederler ve yine bazıları hem şanssızdır hem de kendi kendilerini darmadağın ederler. Fakat çoğu insan için olay biraz A, biraz da Bdir.

Piyasada dönen sikişin 80%ini yapan 20% azınlık erkekler arasına girmenizi teşvik ediyorum. “Sikiş” dememin bir nedeni var. PUAlar kelimeyi kendi tekellerine almak istiyorlar, gelenekçiler etrafına firewall inşaa etmek istiyorlar ve büyük şirkerler ise size ihtiyacınız olmayan bir sürü ıvır zıvır satmak için kullanmak istiyorlar. Ben “sikiş” kelimesini matematiksel amaçlarla kullanıyorum.Eğer “erkeklerin 80%i, kadınların 20%si ile yatıyor” dese idim olay şöyle olurdu :

Her 1000 erkekten 200 tanesi kızları kapardı, 800 tanesi avucuna abanırdı.

Sikiş dediğimde ise olay şu :

Her 1000 sikişten 800 tanesini tepe 20% yapıyorken, 200 tanesini ise diğer 80% yapıyor.

Farkı görebiliyorsunuz değil mi?

AWALT çok acı ve sert görünebilir ama bir silah ile uğraşırken sürekli doluymuş gibi dikkatli davranmak akıllıcadır. AWALTın dediği tek şey tüm kadınların, büyük bir yelpazede bulunan ve erkeğin hayatında negatif etkilere yol açabilecek davranışları yapma kapasiteleri vardır. Bunların farkında olmak sizin risk yönetiminizin daha etkin olmasını sağlar.

Dediğimiz çoğu şeyin negatif ve karanlık göründüğünü biliyorum ama hayatını bir rüya aleminde yaşayan erkeğin gerçek hayat kabusa dönecektir. Ama bunlar deterministik şeyler değiller : kaderiniz, kız arkadaşınızın / karınızın  sizi eninde sonunda (daha iyisi için) terk etmesi değil. Ama 1. Kuralı çiğner, şişman bir koltuk patatesine dönüşür, eğlenen ustalık göstermez, ilişkiyi onun yönetmesine izin verir ve arada kıçını şaplaklamazsanız sizi terk edebilir. Ve 2. Kuralı çiğneyerek duygusal, ağlak, sürekli şikayet eden ve seks dilenen bir oğlan çocuğuna dönüşürseniz, hayatınızı cehenneme çevirip kıçınıza tekmeyi basacaktır. Böyle yaparsa suç onda mı? Sonuçta kız arkadaşınız / karınız lezbiyen değil, neden bir başka “kadınla” birlikte olmaya devam etsin?

Bir keresinde, “keşke dünyadaki tüm erkekler mor haplı olsalar” demiştim. Bu bile doğru yönde atılan bir adımdır. 35% yağ oranından 25% yağ oranına gitmek, doğru yönde atılan bir adımdır. 100 Bin Lira borçtan 50 bin Lira borca inmek, doğru yönde atılan bir adımdır.Hiç seks yapmamaktan (sık sık reddedilsen de) seks yapmaya başlamak, doğru yönde atılan bir adımdır.

Başka insanların nerede olduğuna odaklanmayın. Siz ne yöne gidiyorsunuz, ona odaklanın.

Çeviri : Neglecting the mean

Empati Anahtarı

Bir süre önce Kırmızı Hap ve empati konusunda bir tartışmaya girdim. Empati konusunu tartışması sorunlu bir konu olarak görüyorum çünkü çoğu insanın empatinin ne olduğuna dair kişisel bir fikri var ve eğer bu fikirleri birer venn şeması olarak çizersek bu kümeler büyük oranda sempati ve merhamet üzerinde kesişeceklerdir. Fakat kesişimde aynı zamanda daha az cazip olan acıma duygusu da olacaktır. Bu bile tek başına tartışmaya sorunlu bir şekilde başlama nedeni ama bu tartışmaları daha da karmaşıklaştıran bir şey daha var : duyguları tartışırken insanlar kendilerini referans almaya meyilliler ve bu kadar ego-yatırım içinde verimli bir tartışma yapmak çok zor.

Empati çoğunlukla iki alt gruba ayrılır : bilişsel empati ve duygusal empati.  Biz empati denilince ikincisini düşünmeye meyilliyiz. Bilişsel empati zihin teorisinin bir parçası ve birini illa onun duygularından etkilenmeden onun yerine koyup onu anlayabilme yeteneğine denir. Duygusal empati ise diğer bir insanın duygularını hissedebilmektir. Bu, başkasının ya da sürünün duygularına kapılıp boğulmak anlamına gelen duygusal salgın hastalıktan farklıdır.

Empati konusunda bu ayrımı yapma nedenim, Kırmızı Hap ve Oyun Teorilerini kavramlaştırmamda, bilişsel empatinin merkezi rol oynamasıdır. Sağlam bir oyun için etkileşim içinde olduğunuz kadını anlayabilmeniz şarttır. Kurgulanmış, ezberden yapılan oyunun bu kadar popüler olmasının nedeni, zihin teorisi konusunda cahil erkeklere destek olması ve onların kadınların neye neden ve nasıl tepki vereceğini anlamadan, sadece neye bakıp ona göre ne yapacaklarını ezberleyerek yürümelerine olanak vermesidir.

Bilişsel – Duygusal Empati Farkı

Birçok erkeğin ilişkilerinde karşılaştığı problem, yeterince  duygusal empatilerinin olmaması değil. Tam tersi çoğu kadın – erkek ilişkisi tamamen kadının duygusal çerçevesi ve erkeğin bu çerçeveye reaksiyonu tarafından yönetiliyor. Kadın üzgün hissediyor ve erkek bunu düzeltmek için koşturuyor. Kadın mutlu ise erkeğin gülleri yarılıyor. Kadın kızgınsa, erkek onu yeniden mutlu etmek için elinden geleni yapıyor, vs.   Bu, mavi hapın ilişkilerin nasıl yürütüleceğine dair teşvik ve tavsiye ettiği klasik ilişki şekli. Kadınla duygusal seviyede bağlantı kur, duygusal olarak kendini ifade et ve açık ol. Onun duygularını kendin yaşıyormuş gibi hisset. Bu ilişki şeklinde erkek kadının güçlü rüzgarlar ve fırtınalar zamanında tutunabileceği sağlam bir kaya değil, onunla beraber fırtınada savrulan ve fırtına hasarından aslan payını alan bir yelkendir.

Erkekler için shit test listelerini hazırlama sebebimiz, çoğu erkeğin kadının çerçevesine nasıl adım atacağını bilmemesi, neyin test olduğunu ve niye yapıldığını anlamamasıdır.Bağlamı anlamak yerine kendine söylenenleri kelime anlamıyla alan erkek, durumun alakasız bir analizini yapar. Size çerçeveyi kontrol edin dediğimizde bu, onun çerçevesini anlama zorunluluğunuz ortadan kalkmıyor. İşte tam bu noktada “ALFACI” tayfa devreye giriyor. Bu erkekler, bu ilişki olayının gerçekten çalışması için, onun çerçevesine girmemenin ve onun çerçeveyi kontrol etmesine engel olmanın yetmeyeceğini ve onun çerçevesini bilişsel empati seviyesinde anlamaları gerektiğini de anlamıyorlar.

Deli kadınlarla ilgili yazımda, psikopatların çoğu durumda inanılmaz seviyede bilişsel empatiye sahip olduklarını, yani kimin kolay bir av olacağını, ne yapacağını, kimin nasıl kandırılacağını anlamayı bırakın tahmin etmek konusunda çok yetenekli olduklarını yazmıştım. Bunun nedeni, tüm sinyali gürültü olmadan apaçık görebilmelerini sağlayan özel durumları. Sinyal ve gürültü ile anlatmak istediğim şu : çoğumuz hem bilişsel hem de duygusal empati kurabilme kapasitesine sahibiz. Burada bilişsel empati sinyal, duygusal empati ise gürültü. Kendimizi başkaları yerine koyabilme yeteneğimiz, onların perpektifini, davranışlarını ve potansiyel olarak gelecekte yapacaklarını anlamamızı sağlıyor ama kendimizi onların çerçevesine koyarken duyduğumuz duygusal bağ bunun etkisini azaltıyor.

Psikopat ise bir insanla tamamen bilişsel seviyede empati kurabiliyor yani onların hissettiğini hissetmiyorlar. Yani onların ne hissettiklerini ve neden hissettiklerini bilişsel seviyede anlıyorlar ve neler yapacaklarını tahmin ediyorlar. Asperger ya da otizm spektrumunda biri ise onlarla duygusal seviyede bağ kurabilir belki ama bilişsel olarak neden öyle hissedip davrandıklarını, hareketlerinin başkalarını nasıl etkileyeceğini anlayamazlar.

Shit testlere gelirsek : erkek, shit testi eğlenen ustalık, onayla abart veya aldırmama ile geçebilir. Bu başarı, kadının shit test ile erkeği bir reaksiyon vermesi için provoke ettiğini ve erkeğin bu reaksiyonuna göre erkeğin aslında ne olduğunu anlamaya çalıştığını bilmesinden kaynaklanır.  Bu, kafesteki fareler “yemek” düğmesine her bastıklarında onlara elektrik verip, “kaç şoka kadar düğmeye basmaya devam edecekler”, “bireyler arasında bir fark var mı?”, “ortalama bir fare düğmeye basmamayı ne kadar zamanda öğrenir?” gibi sorulara cevap aramaya benzer. Bu, bilişsel empatinin pratik halidir. Kadının gerçek niyetini ve beklediği sonucu anlamak ve bu bilgiyi kendi niyetinin çıkarına kullanmak. Satranç oyunu gibi.

Eğer erkek shit teste duygusal reaksiyon verirse, onun duygusal çerçevesine girerse ya da davranışlarını ona göre değiştirirse, shit testi kaybeder zira artık kadın, istediği tepkiyi almak için hangi düğmeye basması gerektiğini biliyordur. Örneğin kadın bir öfke nöbetine girerse, erkek de onun suyuna giderse, onu konuşarak ikna etmeye çalışırsa bu kadının, erkeğin davranışlarını kontrol edip onu çerçevesine sokabildiğini gösterir.

Kırmızı hap ise kadınla bilişsel empati kurmanız gerektiğini yani onun duygusal durumlarını anlayıp bunlarla ilgili işaretleri okumanız gerektiğini söyler. Kırmızı hap bunu şu önermesinde dile getirir : “Dediklerine değil yaptıklarına bak  – Mesaj (dediklerinde değil) yaptıklarında / Medium is the message”. Kadının davranışlarının verdiği mesajı okumayı öğrenmelisiniz ve bunu yapmak için de onunla bilişsel empati kurmalısınız. Yani onun çerçevesine adım atıp onun dünyayı ne perspektiften gördüğüne anlamalı ama onun çerçevesine kapılıp, çerçevesi tarafından yutulmamalısınız.

Empati ve Kırmızı Hap

Kırmızı hapın empati konusunda söylediklerine bakarsak, empati kurmamayı ya da erkeklere birer sosyopat olmak için çabalamalarını öğütlemediğini görürüz. Kırmızı hap daha çok stoizm benzeri bir felsefe ve kendini aşamalı olarak maruz bırakma terapisi gibi bir yol ve bunun sonunda kadının hareketlerinden duygusal olarak etkilenmeyeceğiniz bir seviyeye gelmenizi öğütler.

Örneğin bir erkek kadınlara 100 kere yürüdüğünde, bunun amacı mükemmel bir oyuna sahip olmak değildir. 1,000 kere yürüyüp de berbat bir oyuna sahip olabilirsiniz. Burada amaç yürüme korkusunu azaltmaktır.Geçmişte arkadaşlarımla en olağanüstü kötü şekilde reddedilenimizin içtikleri bizden oyunu oynadığımda, amaç reddedileye karşı bu kalın zırhı geliştirmekti. Bir hatun 200 kişi önünde suratınıza içki fırlattıktan sonra, reddedilme korkusunu takmamaya başlarsınız.

Amaç empatisiz biri olmak değildir. Amaç duygusal empatinizin sizin üzerinizdeki etkisini azaltmaktır. Açık olmak gerekirse, kadınlara yürüyen bir erkeğin sinirlerinin zayıf olması gibi bir lüksü yok. Son 6 haftada, günde 1 – 2 kadın tarafından reddedildim ve bunlardan bazıları beni 2. veya 3. buluşmada reddetti. Ben yürürken eski erkek arkadaşına dönen,bağırıp çağıran, duygusal olarak beni manipule etmeye çalışan ve her şekilde beni duygusal olarak etkilemeye çalışan kızlar oldu. Eğer bu kızların hepsi ile, artı olarak çıktıklarımla  duygusal seviyede empati kurmaya kalksa idim, kendi duygusal çalkantılarımla uğraşmam gerekir ve bunun yarısı bile bir erkeği delirtmeye yeter.

Bir doktoru düşünün. Bu doktor hergün 5 – 10 odaya girip, bir hastanın ailesine hastanın ölmek üzere olduğunu ya da öldüğünü söylemek zorunda kalıyor. Bu haberi aldıktan sonra o aile o gün çalışmayacak ama bu doktor çalışmak zorunda. Bu nedenle de bir duygusal zırh edinmek zorunda. Bu, doktoru psikopat yapmaz. Adamın kendine verilen görevi yapmak için yapması gereken bir şey bu.

Aynı şekilde bir kadınla çıkıyorken, özellikle uzun süreli ilişki içindeyseniz, görevlerinizden biri de onun “sağlam kayası” olmaktır. Yani o duygusal olarak fırtınaya kapılsa bile, siz de onunla beraber fırtınaya kapılmamalısınız ve onun denize kapılıp gitmesini engelleyecek çıpa olmalısınız. Sizi duygusal olarak manipüle etmek için yatak odasında saatlerce ağladığında, sizin yapmanız gereken içeriye girip onunla beraber ağlamak değil, ona sizi duygusal şantaja maruz bırakamayacağını göstermektir.

Özet ve Sonuçlar

Borderline Personality Disorder (Sınırda Kişilik Bozukluğu) hastası kadınlarla ilgili deneyimlerini daha önce paylaşmıştım. Bu kadınların sizi manipüle etmek için kullandığı anahtar empatidir. Empati sahibi biri, empati sahibi olmayan birinden daha zayıf bir konumda olacaktır. Bilişsel empatisi daha güçlü olan bir kişi ise, olmayan kişiye göre daha güçlü bir durumda olacaktır.

Bu açıdan ilişkileri karşılıklı pazarlığa benzetebilirsiniz. İki taraf da aynı sonuca ulaşmak istiyorsa sorun yoktur. Ama gerçekte iki tarafta birçok konuda fikir ayrılığına düşecektir. Bu ayrılıklar hangi sonuçların arzu edilir olduğu, bu sonuçlara yürümek için en uygun yol, bu sonuçlara ne sürede erişilmesi gerektiği, vs … hakkında olabilir

Ama sonuçta birçok erkeğin bir kıza empati duymak sandıkları, aslında korku, görev algısı ve suçluluk duygusu. Yalnız kalma korkusu, reddedilme korkusu, sosyal pozisyonunu kaybetme korkusu, başkalarının gözündeki yerini kaybetme korkusu, vs. Geleneksel kadın – erkek rollerine göre görev aşkı, kendi ödev ve onur anlayışları. Ve son olarak da, sonunda kendilerini ve kendi isteklerini öne koymanın verdiği suçluluk duygusu. Bunları kabul edip kendilerine karşı dürüst olmak yerine, bunu kıza yüklüyorlar ve kendilerini duyarlı, empatik, nazik, kız için en iyisini yapmaya çalışan erkekler olarak satmaya çalışıyorlar.

Bu aynı zamanda onları kendilerini duygusal olarak kontrol etme ve kendi arzularını kabul etme yükünden de kurtarıyor. Örneğin siz “aldatabilirim ama karımı üzmek istemiyorum” ya da “boşanırdım ama karımı üzmek istemem” diyebilen bir adamsanız, sizin yaptığınız kendi yapmak istediğiniz şeyi yapamamanızın sorumluluğunu karınıza yükleyen birisiniz.Onunla açık ilişki konusunda ya da onunla beraber yaşamaktan tatmin olmadığınız konusunda konuşmak yerine, bunu ona yükleyip, kendinizi “iyi insan” ilan ediyorsunuz. Siz ve sizin kendinizle ilgili “iyi insan” imajınız en tepede. Bu empati değil, sinsi sözleşme.

Çeviri : The Empathy Key

Öfkeli Kadın Düşmanları

“ Erkekler, kadınların toplumsal uzlaşısına katılmaya ikna edildiklerinde işin yarısını halletmişler, demektir. “

Bir AFC zihniyetinin en kesin belirtisi, bir erkeğin kadınlar ya da kadınlık hakkında ufak bir eleştirisinin bile erkek düşmanlığıyla eş değer tutulmasıdır. Bir erkeğin tüm yapması gereken, ağzını açması ve olabilecek en tarafsız şekilde kadın ya da kadınlık hakkında bir eleştiride bulunmasıdır. Böylelikle anında şüpheli duruma düşecektir. Sadece kadınların uyumsuz davranışlarına ilişkin eleştirel gözlemlerde bulunan biri bile ağzı yanmış, acıyı tatmış ya da çaresizliğin eşiğinde bulunmuş olmalıdır.

Bir erkeğin kendi kendini sansürlemesi için ne kadar da güçlü bir toplumsal uzlaşım! En başarılı toplumsal uzlaşımlar, kişinin isteyerek kendi çıkarlarını yüceltmesi, sorgulanmasının önüne geçmesi ve başkalarını da bu fikre katılmaya eğilimli hale getirmesidir.

“ Senin, geçmişte birkaç kaltak yüzünden canın yanmış ve bu yüzden kadın düşmanlığı yapıyorsun. “

Bunu birçok erkekten ve kadından duyuyorum. Papağan gibi tekrarlamak için kolay bir cevap ve oldukça kullanışlı. Herkes onu ( ve diğer birçok erkeğin oluşturduğu topluluğu) gözlemleriyle doğruladığı bir ideolojiyi savunduğu için utandırırken, kişiyi eleştirel düşüncelerle karşı karşıya kalma sorumluluğundan kurtarıyor. Bu tıpkı SKO ( sadece kendin ol) cevabı gibi. Herkes bu klişeyi kullanıyor ve kalıp, yanlış yönlendirip eleştirel bir analiz yapma konusunda kişiye engel oluyor.

Bu, kişiyi utandırmayla aynı damardan beslenen bir feminen toplumsal uzlaşım. Kadınlar hakkında bir erkeğin argümanları ne kadar geçerli olursa olsun, zehirlidir çünkü o bir erkektir. Birçok erkek sevişemediği için hüsrana uğramış haldedir ve bu da onların kendilerini önemsiz bir ifade ediş biçimidir. Erkekler, kadınların toplumsal uzlaşısına katılmaya ikna edildiklerinde işin yarısını halletmişler, demektir. Erkeklerdeki kadın düşmanlığının standart olarak ifade ettiği şey, üstü kapalı biçimde kadınların ” doğruculuğu” ve suçlanamazlığıdır. Diğer bir deyişle, suçlu olan sizsinizdir ve masumiyetinizi kanıtlamanız gerekir.

Koruma mekaniği, betanın üreme mekaniğine bağlı olarak evrilmiştir. Bu, Cap’n save a ho’nun darwinistik versiyonudur. Yani kadın hakkındaki en yumuşak eleştiri şudur: “ Kadının gönlünü nasıl kazandım gördün mü? Hangi kadın benim gibi bir mükemmel bir koruyucuyu istemez ki? Ben biriciğim! Ben ağzı yanmış diğer erkekler gibi değilim! “ Dolayısıyle senin cinsel, ebevenysel, duygusal anlamda en iyi partnerin benim. Tabi ki bunu bilinçli olarak söylemiyorlar. Bu tepki onların bilişsel, kavramsal olarak verdikleri bir tepki değil ama bilinçaltlarında faaliyet gösteren bir rutin. Bu psikolojik şema, üreme yöntemine uygulandığında ikinci yapı haline geliyor: Bunu gösterecek herhangi bir fırsat olduğunda ( anonim olanlar bile) adamlar dikkat çekmeye çalışıyorlar. ODG( olduğundan değerli görünme) bir beta girişimidir ve gerekli olmayan kötü bir dürtüdür. Feminen toplumsal uzlaşımın işine yarayacak şekilde kullanılır.

Kazananlar ve Kaybedenler

“ Oyun blogları, PUA’lar, MRA’ler, feminizmi iyi ya da kötü kabul edip onunla uzlaşıp yoluna devam etmek yerine sürekli sızlanan tipler. “

Sanırım insanların çoğunun, oyunun ne olduğuyla ilgili ya da feminizme, feminenleşmeye karşı maskülen bir cevaba evrilmesiyle ilgili bir sorunu var. Bazı bloglarda oyun kavramının sızlanmayla alakalı olduğunu düşünsem de özellikle MRA, son 50 yıldır kültürümüze yerleşen feminist ideolojiye karşı önlem almakla alakalı. Bununla birlikte, inşa edilen sosyal çerçeve, bunu ifade ettiğim için benim kuyruk acısı çektiğimden ya da sızlandığımdan şüpheleniyor. Gördünüz mü, nasıl da işe yarıyor! Benim düşüncem hala şu: Daha Kolay olmasını umma, daha iyi olmayı iste ama eleştirmeyi ve analiz etmeyi sızlanma olarak gören feminizasyonun gazabına uğradı.

Geri Dönüş Yok

Neo: Buradan geriye dönüş yok, değil mi?
Morpheus: Hayır ama dönebilseydin gerçekten bunu ister miydin?

Bu topluluğu tecrübe eden adamlardan duyduğum bir diğer dinamikse, bir dereceye kadar eski konforlu, cahil yaşamlarına geri dönme arzusu. Bu gerçekliğe katlanmak çok zor iş. Red Pill’i tükürüp kendilerini Matrix’e yeniden bağlamak istiyorlar.

Hiçkimse beni, gerçeği anlayan ama onu bilerek ve isteyerek reddeden insanlar kadar kızdıramaz ve iğrendiremez. Bu, beni iğrendirmek için kasıtlı yapılan bir şey değil. İstenen şeyi anlıyorum ama geriye dönüş yok. Bir diğer postu ya da blogu okumamışsanız ya da eski yöntemlerinize geri dönmüşseniz bile hala ilişkilendireceksiniz. Diğerlerinin, sizin çevrenizde, kadınlarda, diğer davranışlarda ve motivasyonlarında gerçekleştirdiği işaretlere bakın. Bilinçaltınızda da olsa bu gerçeği hatırlayacaksınız ya da en azından gerçek olanı elde edemediğiniz için rahatsızlık hissedeceksiniz. “ Eğer daha önceden yaptığın şeyi yaparsan, daha önceden elde ettiğin şeyi elde edersin. “ Artık geriye dönüş yok. Keşke daha kolay olsaydı deme, daha iyi olsaydım keşke, de.

Bir adam uzun süre Matrix’ten çekildiğinde, çevresinde olup bitenlerden ve kendisinden şüphe duymaya başlıyor. İşte çatışma( ya da tepki) burada başlıyor. Bunca zamandır gizemli olan cinsler arasındaki tüm bu karmaşık, gizli dinamikler onun gözünde açıklık kazanıyor. Bir AFC, hiçbir zaman bugüne dek inandığı o güzel şeylerin aslında insanın canını sıkabilecek birer yalandan ibaret olacağını hayal edemezdi. Geriye dönük bir iltifat işe yaramaz: Bu, bugüne kadar her kadının ona kadınları sevmesi için söylediği şeyin tam karşıtı ama bir kez bunu deneyimleyecek cesareti olduğunda ne yapması gerektiğini bulabilir.

Asıl can sıkıcı olan, çekici alfa ibnesinin kadınlarda cinsel ilgi uyandırması değil. Bunun da ötesinde, bir iç çatışmaya sebep olması. Yani kadınlar bu mu? Böylece erkek biraz daha tecrübe kazanır ve diğer teorileri test edip bazı ufak varyasyonlar keşfeder. Evet, eğer öngörülebilir değilse bu ilkelerin çoğu geçerlidir. Özellikle feminen hipergaminin acımasızlığını göz önünde bulundurduğunuzda hapı yutmak çok zor hale gelir. Bu, daha iyi bir yaşam için feminizasyonun çiçekli bahçelerinden beslenmiş, neredeyse nihilistik bir adam için oldukça yıkıcıdır. Yeni bir kadını nasıl idare edeceğini anlamak ve kendini ona göre ayarlamak çok zordur. Kendisine daha önce söylenen ve inanması için koşullandığı şeylerle( ruh ikizi miti, onu merkez alma, sadece kendin ol vs. ) bu paradigma arasında uzlaşma sağlayamaz.Ya bu yeni anlayışla yaşamayı öğrenecek, bundan yararlanacak, kendini yeni bir role sokacak ya da reddedip her şeyi kötüleyecektir.

“ Kadınlar, gerçekten de kadın düşmanları kadar kötü değiller. Bu, ağzı yanmış erkekler neredeyse bizi buna inandıracaklardı. Kadınları dışlayacak kadar ruhsuz ve sığlar. Kutsal bir gücün ya da kaderin, ruh ikizlerini karşılarına çıkarmasına izin vermek yerine her şeyi çok fazla analiz ediyorlar. Onlara gerçekten acıyorum. “

Bu tepkileri 14 ila 75 yaş arası erkeklerden duydum. Bu, bir şeylerin bilinmez olduğuna ve bir şeyi anlamanın, kişinin kontrolünün ve çabalarının da ötesinde olduğuna inanmaya yarayan konforlu bir cehalet. Daha da kötüsü, kişiyi köklü bir sosyal inşaya inanmasını ve bu gerçekleri onaylamasını sağlıyor. Onları Matrix’e yeniden yerleştirmeye hazırlıyor ve onlara( diğerlerinden farklı olarak) özel ve biricik olduklarını ve kadın mahremiyetiyle ödüllendirileceklerini söylüyor.

Kaynak: Bitter Misogynists

Çeviri: SVBG

Jordan Peterson Türkçe – Agresif yanımızı hayatımızın sağlıklı bir parçası yapabilir miyiz?

 

İnsanların psikoterapi görmeye gelmelerinin en yaygın nedenlerinden biri fazla uyumlu olmaları yani haklarını yeterince savunmamaları. Bu insanlar agresif tarafları ile yeterince bütünleşememişler, bu yüzden de başkaları tarafından itilip kakılıyorlar. Çatışmadan kaçınmaya meyilliler ve bunun zaman içinde ortaya çıkan sonucu da kendilerini yeterince savunmamak ve kendilerinden faydalanılmasına izin vermek. Bu da sürekli düşüşe neden oluyor.

Bu insanlar yeterince dik duramadıkları için öfkeliler zira diğer insanların kendilerini kullanmalarına engel olamıyorlar. Ya da diyebiliriz ki kendi ihtiyaçlarını yeterince güçlü bir şekilde ön plana koyamıyorlar. Bu ikisi arasındaki ayrımı yapmak zor.

Neye öfkeli oldukları hakkında konuşturabilirseniz, çoğu zaman bu onları ağlatır. Sonra onların bunun yerine ne yapmayı isterdin diye kafalarında canlandırmalarını istersin ama bunu  yapmaktan korkarlar zira insanlar neyi istediklerini düşünmekten korkarlar. Zira bunu düşünüp de elde edemediklerinde yenilgileri daha da belirginleşir. Belki de umut etmekten korkuyorlardır ve bu yüzden net bir hedef belirlemezler.

Onların ne istediklerini düşünmesini sağlamak istersin. Ya da bunun yerine istedikleri şeyi kovalamamanın bedelini düşünmeye itersin. Sonra da agresif tarafları ile bütünleşmelerini sağlayacak stratejiler geliştirmelerine yardım edersin. Bu şekilde de dünyaya kendilerinden daha emin yaklaşmalarını sağlayacak bir plan bulabilirler.

Örneğin biri bana iş yerinde zorbalığa maruz kaldığını söylesin. Ben de “peki, seçeneklerin neler?” diye sorarım. Bu zorbalığa katlanmak zorunda mısın? Bu soruya cevap bulacağız. Zira belki gerçekten de bu zorbalığa katlanmak zorundasın. Belki başka seçeneğin yok. Fakat şöyle bulacağız : CV’ni elden geçireceksin ki açık ve güncel olsun. Yeni bir iş mülakatı korkunu yen zira insanlar iş mülakatından korkarlar. Yeni bir işe başvurma korkunu yen. Başka bir işe sahip olmanın ne demek olduğunu düşünmeye başla. Daha iyi bir işe sahip olmanın ne demek olduğunu düşünmeye başla. Çünkü belki korkun yüzünden şu an çalıştığın işe saplanıp kaldın.

Ama size net bir şey söyleyeyim : iş yerinizde birisi size sataşıyorsa ve seçeneğiniz yoksa, kaybedersiniz. Böylece karşınızdakine bir strateji inşaa ettirirsiniz. Eğer bu kişiye zorbalığını durdurması gerektiğini söyleyeceksen bunu nasıl durduracağını bilmen gerekli. Ve kesinlikle ihtiyacın olan şeylerden biri ise bir alternatif. Elindekine alternatif yoksa belki daha fazla eğitime veya onun gibi bir şeye ihtiyacın var demektir. Zira elinde bir güç yoksa pazarlık yapamazsın. Özellikle de sana kafayı takmış ve uyumsuz biri ile uğraşıyorsan. Eğer tutunacak bir dalın yoksa seni iter ve düşersin. Ya da belki üzerinde tepinirler zira bu insanlar böylelerdir, bundan zevk bile alırlar. Bunun şakası yok.

Seçeneklerini sağlama alıp bir strateji geliştirmeye başlarsın. İnsanlara şöyle derim : eğer iş yerinde rahatsız ediliyorsan, her rahatsız edilmeyi not al. Sonunda elinde 20 hikaye var ve tüm hikaye kayıt altında. Ve bir noktada gidip o insanla yüzleşiyorsun. Ama elind en az 3 delil olması lazım ve aklında eğer durmazsa onlara ne olacağını söyleyeceğine dair bir plan var.

Yani düşünüp bulman lazım : eğer bu durmazsa ne yapacaksın? Ayrılmak mı? Eğer ayrılacak gücün ve alternatifin yoksa nereye ayrılıyorsun? Aba altından sopa gösterebilmen lazım.

İşte agresif yanımızı böyle gösteririz. Bu çok gerekli bir parçamız. Dünya ile baş etmenin sofistike bir aracı olarak ortaya çıkmalı. Öylece bastırılmamalı. “Buna katlanmalıyım”, “keşke bu kadar öfkeli olmasam” gibi şeyler söyleyip öylece bastırılmamalı. Bunu yapmayın zira böyle yaparsanız kan basıncı yüksek kalır ve kalpten gidersiniz. Zira öfke çok zehirli bir duygudur ve uzun sürelisi kalpte hasara neden olur. Kalp – damar sisteminde hasara neden olduğunu bildiğimiz tek duygu öfkedir. Öfke araba sürerken hem gaza hem de frene basmak gibidir.

Video JBP Türkçe kanalında yayınlandı. Burada Jordan Peterson videoları çeviriliyor. Üye olmanızı tavsiye ederim.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Uyumlu ve Uyumsuz İnsanlar

Jordan Peterson, derslerinden alınan bu videoda uyumlu ve uyumsuz insanları ele alıyor ve fazla uyumlu insanların daha fazla omurgalı olmalari – doğru bildiklerinin arkasında durmaları gerektiğini anlatıyor.

Videoda assertiveness kendine güven olarak çevrilmiş ama kelime daha çok çatışmadan kaçmayan, kendi ve başkalarının hakları için dik durabilen, omurgalı anlamına gelir. Fazla uyumlu insanlar çatışmadan kaçındıkları için sürekli karşılarındakine taviz verirler, kendi hakları için ayağa kalkmazlar ve özellikle de çalışkan insanlar iseler bolca sömürülürler. Bu kişilerin maaşları eşitlerine göre az olur, daha fazla çalışırlar, ilişki içinde karşı taraf tarafından kullanılabilirler.

Jordan Peterson fazla uyumlu insanlara pazarlık yapmayı ve doğru olduğunu düşündükleri şeyleri söylemelerini salık veriyor.

Video JBP Türkçe kanalında yayınlandı. Burada Jordan Peterson videoları çeviriliyor. Üye olmanızı tavsiye ederim.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Erkeklerin Hayatını Ne Anlamlı Kılar?

Jordan Peterson bu videoda erkeklerin hayatlarına anlam katma ve sorumluluk arasındaki ilişkiden bahsediyor. Günümüz toplumunda erkeklerin sorumluluk almaları durumunda zerre takdir görmemeleri nedeniyle “neden herhangi bir şeyin sorumluluğunu” alayım diye tepki verdiklerinden, bunun haklı bir tepki olsa da erkeğin kendisine de zararlı sonuçları olduğundan bahsediyor.

Video JBP Türkçe kanalından.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Ataerkil Toplum Üzerine (Türkçe altyazılı)

Jordan Peterson’un bir röportajından :

Basın Mensubu : Benim anlayışıma göre ataerkillik toplumda erkek egemenliğinin hakim olmasıdır.

Jordan Peterson : İyi, ben ataerkillikten bunu anlamıyorum.

Basın Mensubu : Siz ne anlıyorsunuz peki?

Jordan Peterson : Erkek egemenliği toplumun hangi alanlarında hakim?

Basın Mensubu : Zenginliğin büyük bir çoğunluğu erkeklere ait … … sermayenin büyük bir çoğunluğu erkeklere ait … kadınlar daha çok ödeneksiz iş yapıyor.

Jordan Peterson : Erkeklerin çok küçük bir kısmından bahsediyorsun.

Kişilik bozukluğu olan insanların çoğu erkek.

Hapisteki çoğu insan erkek.

Sokakta yaşayan insanların çoğu erkek.

Şiddet suçlarından mağdur olanların çoğu erkek.

İntihar eden insanların çoğu erkek.

Savaşlarda ölen insanların çoğu erkek.

Okulda başarısız olanların çoğu erkek.

Yani hakimiyet nerede tam olarak?

Çok başarılı olan küçük bir grubu ele alıp … Batı toplumunun yapısını temsil ediyorlarmış gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Bunda en ufak doğruluğu yok.

Basın Mensubu : Ama tecavüz kurbanı olanların çoğunun kadın olduğunu söyleyebiliriz. İki cinsin de başına çok kötü şeyler gelebiliyor.

Jordan Peterson :Bu konuda haklısın. Ama söylediğin şey erkek hakimiyetindeki bir ataerkilliğe kanıt oluşturmuyor. Sadece her iki cinsin de başına kötü şeyler geldiği anlamına geliyor ki bu zaten hepimizin malumatı.

Basın Mensubu : Ama mesela erkeklere tecavüz eden kadın yok neredeyse.

Cinsel şiddet anlamında da bir asimetri görülüyor burada.

Jordan Peterson : Evet asimetri var… Asimetri birçok alanda var.

Ama bu Batı kültüründe erkek hakimiyetindeki bir ataerkilliğin var olduğu anlamına gelmiyor. Asimetri olmasının sizin asıl argümanınızla alakası yok.

İnsanların direkt kabullendiği bir klişe bu.

Batı toplumları erkek hakimiyetindeki ataerkilliklerdir.

Hayır, değildir. Yanılıyorsunuz.

Belli dereceye kadar ataerkil bir yapıya sahip olsa bile… …bu yapının asıl kaynağı güç değildir.

Yeterliliktir (Yetkinlik diye çevirmeliydi).

Toplumumuzun ayakta kalabilmesinin sebebi budur.

İnsanlar arasındaki temel ilişkinin güce bağlı hale gelmesine neden olan sosyal yapının zorbalığa evrilmesidir.

Bizdeki güç değil ama.

Bir tesisatçı çağıracak olsanız – ki bu büyük ihtimal bir erkek olacaktır – Seni bu seçimi yapmaya zorlayan zorba tesisatçı birliği falan yok. Toplumumuzda giriştiğin bütün etkileşimlerde bu böyledir.

Sana türlü hizmetler sunan ve genellikle orta sınıftan gelen insanlarla muhattap oluyorsun. Sen de en iyi hizmeti verebilecek kişiyi seçmeyi istiyorsun. Ve bunu bulabiliyorsun.

Bu herhangi bir zorbalığın hakimiyeti altında gerçekleşecek şey değil.

Tekrar söylüyorum kültürümüz; Batı kültürü kesinlikle mükemmel olmamasına ve içerisinde zorba elementler barındırmasına rağmen…

…günümüze kadar görülmüş en hoşgörülü ve günümüzün en hoşgörülü toplumudur.

Bu ataerkillik yorumunun ne kadar tehlikeli ve zarar verici olduğunu göremiyorsunuz sanırım.

Kadın ve erkek tarih boyunca işbirliği içerisinde olmuştur.

Böylece kronik açlık, erken ölüm, hastalık…

…ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan çocuk yetiştirme zorluğuyla başa çıkabilmişlerdir.

Durum böyleyken geçmişe dönüp “erkekler gaddar ataerkillikleriyle gücü ele alıp kadınlara zulüm çektirdi” demek…

…tarihin rezalet bir şekilde yanlış okunmasıdır.

Bu, genç kadınlara öğretilecek en kötü şey ve genç erkeklerin üzerine yıkılan korkunç bir anlayıştır.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson – Karanlık Taraf (Jung’un Gölge Kavramı)

Jordan Peterson’un ders verirken karanlık taraf ile ilgili konuştuğu kısım (Türkçe alt yazılı).

Tecrübenin değeri, kabaca; onun sayesinde, dünyaya bakış açında ve hayatta ki rolünde nasıl bir değişim türettiğindir. Yani, değerli bir bilgidir.

Berbat bir hikaye anlatabilirler ve bu değerli olabilir. Çünkü; dünyaya nasıl bakmaman gerektiğini gösterebilir. Bakış açınızı ve rolünüzü.

Olumlu bir hikaye de yararlı olabilir. Bu nedenle; korkunç, psikopat insanların hikayelerini izleriz. Onlar gibi olmamayı öğrenme ümidiyle.

Gerçi bunda, başka avantajlar da var. Kötülük (*)  yapamayacak birisinin, kötülük yapabilecek birisinden daha iyi olduğunu söyleyebilirsiniz. Ve ben bunun -Jung’cı düşünceye göre de bu böyledir- yanlış ve tehlikeli bir düşünce olduğunu söylerim.

Çünkü; kötülük yapabilecek birisi değilseniz, yapabilecek herkesin kesin kurbanı haline gelirsiniz.

Yani insanların, kötü insanların hikayelerini izlemenin sebeplerinden biri de bir taraflarının, içlerinde ki canavarla birleşmek istemesidir.

Onlara karakter ve öz saygı veren bu canavardır. Çünkü zarar verebilir hale gelmeden önce kendine saygı duymak imkansızdır. Güçlenir ve bir şekilde tehlikeli olduğunu görürsen yada cidden tehlikeli, kendine saygı duymaya başlayabilirsin. Başkaları da bunu yapar.

Demek istediğim; ”kötü olmak, olmamaktan daha iyidir” değil. Demek istediğim; kötülük yetisine sahip olup, kötü olmamak, kötülük yetisine sahip olmamaktan daha iyidir.

Çünkü birisinde; zayıf ve naifsin. Ama diğerinde; tehlikelisin ama bu kontrolün altında.

Bilirsiniz, bir çok savunma sanatı bunu felsefesi haline getirmiştir.

”Seni dövüşmen için eğitmiyoruz seni gözünü açman ve huzurlu olman için eğitiyoruz ama kavga etmek zorunda kalırsan…

Ayrıca dövüşme konusunda kendine güvenin varsa bu kavgaya girme ihtimalini düşürür. Çünkü birisi seni zorladığında kendinden emin bir şekilde tepki verebilirsiniz. Zorbalara karşı hep işe yarar. Genelde, yeterli derecede özgüven göstererek -ki bu üstünlük göstermeye eşdeğerdir- zorbayı vazgeçirebilirsiniz.

Yani, içinizde ki canavarla geliştirdiğiniz gücünüz; huzurunuz için en iyi garantidir. Jung’ın, insanların gölgeleriyle birleşmeleri gerektiğine inanmasının bir sebebi de bu. Ve ”Bunu yapmaya çalışmak korkunçtur. Çünkü; insanın farkına varmak istemediği tarafı olan gölgesi, cehenneme kadar uzanır.” der.

Demek istediği kendi gölgeni analiz ederek, başkalarının ve kendinin neden, 20. yüzyılın karakterini oluşturan berbat vahşetleri yapabileceklerini anlayabilecek olman. Ve bu anlayışa sahip olmadan, onu kontrol altında tutamazsın.

Mesela Nazi Almanyasını yada Stalin kontrolünde ki Sovyetler Birliğini araştırıp kendinize ”Bunlar nasıl insanlardı?” sorusunu sorarsanız. Kurbanlardan bahsetmiyorum, suçlulardan bahsediyorum. Cevap, senin gibi oldukları olur ve bunu bilmiyorsan, nedeni; kendin de dahil olmak üzere, insanlık hakkında hiçbir şey bilmemendir (**). Durum buysa; neden senin gibi olduklarını öğrenmen gerekir. Ve inanın, bu eğlenceli bir şey değil.

Bu, insanlarda travmaya neden olabilecek bir şey ve bu nedenle yapmıyorlar. Aydınlanmaya giden yolun, nadiren yürünmesinin bir sebebi de budur. Bu yol sadece, huzurunu takip edip seni mutlu yapan şeyleri yapmaktan ibaret olsaydı, dünyada ki herkes bilgeliğin kusursuz örneği olurdu ama durum bu değil.

Durum; karşılaşmayı isteyeceğin son şeyle karşılaşmak. Bu herkesde var.

Şovalyelerin kutsal kaseyi aradıkları bir Kral Arthur hikayesi var. Bu kase ya son akşam yemeğinde kullandığı kase yada çarmıha gerildiğinde kanının içine döküldüğü kase.

Hikayeler değişiklik gösteriyor ama kase basitçe, anka kuşu gibi, değişimi sembolize eden kutsal bir obje. Bir fikir.

Eşit oldukları için yuvarlak masada oturan Arthur’un şovalyeleri, en değerli objeyi bulmaya çalıştılar.

En değerli şeyi bulmak için nereye bakarsın?

Şövalyelerin her biri kaleyi çevreleyen ormana gittiler ve kendilerine en karanlık görünen noktadan ormana girdiler.

Bu iyi bir ders.

Çünkü bilgeliğe ve tamamen aynı şey olan kişisel değişime giden yol kesinlikle yürümek istemeyeceğin yol.

Bunun nedeni oldukça teknik. Bu da Jung’cı bir varsayım.

İçimizde gelişmemiş bir sürü şey var ve bunun nedeni onlara bakmaktan kaçınmamız. Çünkü onları görmek istemiyoruz. Ve geliştirmekten kaçındığın kısımlar var çünkü o kısımları geliştirmek zor.

Yani istediğin şeyin, bakmak istemediğin yerde olması, gerekiyor.

Çünkü oraya sakladın.

Bu durumun herkes için farklı olmasının sebebi de bu.

Senin aydınlanma ve dehşet alanın, başkasınınkiyle aynı olmayacak. İkisinin de aydınlanma ve dehşet alanı olması dışında. Yani, bir analitik seviyede eşitlerken, diğerinde farklılar.

Herneyse. Kurguya ve işlevine dönecek olursak gerçeği damıtır ve karma karakterler oluştururlar ve ne kadar karışık olurlarsa o kadar, mitolojik karakterlere benzerler. Bunun sonucunda, daha evrensel olurlar ve daha çok dini ilahlara benzemeye başlarlar ama bunun sonucunda kişisel tecrübeden uzaklaşmaya başlarlar. Bu nedenle edebiyatta, karakterini normal bir insandan fazlası ama bir tanrıdan daha azı yapabileceğin dar bir alan var. Seksenlerde süpermenin başına gelenler gibi.

İki tanrısal, iki de dünyalı ebeveyni vardı ve Harry Potter gibi kimsesizdi.

Oldukça yaygın bir tema. Süpermen ilk başta sadece, binaların üstünden zıplayabiliyordu belki bir lokomotifi durdurabilirdi ama 80’lere doğru gezegenlerle hokkabazlık yapmaya, hidrojen bombaları yutmaya başladı.

Herşeyi yapabilirdi. İlginçliğini kaybettiği için insanlar çizgiromanı almayı bıraktı.

Korkunç bir şey olur ve süpermen düzeltir.

Başka bir şey olur ve süpermen düzeltir.

Bu sıkıcı.

Öyle bir arketipe döndü ki, basitçe her şeye kadir tanrı gibiydi.

Ve bu hiç eğlenceli değil. Tanrı kazanır, sonra tekrar kazanır…

Bu nedenle onu kriptonitle zayıflatmaları gerekti. Yeşil kriptonit onu hastalandırdı.

Sanırım kırmızısı onu mutasyona uğratmıştı.

Pek iyi hatırlamıyorum. Her neyse.

Anlatılacak bir konu olsun diye karakterine zayıflıklar getirdiler.

Ve bu üzerine düşünülmesi gereken bir şey.

Bunda derin bir varoluşsal ders var.

Varoluşun sınırlı, hatalı ve narin.

Ufak bir lambanın içinde ki dahi olan cin gibisin.

Sınırsız potansiyelin var ama ufacık bir yaşam alanına sıkışmış halde.

Alaaddin’de cini oynarken Robin Williams’ın dediği gibi.

Ama sınırlarınız olması gerçeği; hayatınızın anlamının o sınırları aşmak olduğu anlamına geliyor

ve eğer sınırların olmasaydı bir konu olmayacaktı. Belki hayat da olmayacaktı.

Yani, belki de kusurlu ve yetersiz olduğumuz gerçeğini kabullenip, bunu varoluşun bir gerekliliği olarak görmemiz gerektiğinin bir nedeni de bu.

En azından mantıklı bir fikir.

(*) Kötü : Bu konuşmada ”kötü” olarak çevirdiğim her yerde ”cruel” kelimesi kullanılıyor. Kelimenin tam çevirisi ”zalim, gaddar veya yırtıcı” olmasına rağmen burada kötülük yapabilmekten bahsedildiği için kötülüğü kullandım.

(**) Jordan Peterson bunu şöyle açıklıyor : İnsanlar Nazi Toplama kampları ile ilgili filmler izlediklerinde o ortamda olsalar Oskar Schindler gibi davranacaklarına inanmaya meyillidir ama hayatlarını oracıkta alabilecek şeytana karşı durabilen böyle kahramanlar binde birdir. Çoğu öyle bir ortamda, Zimbardo Deneyinin de gösterdiği gibi, o kamplardaki acımasız gardiyanlara dönüleceklerdir. Öyle bir durumda zorba gardiyana dönüşmemek için gölgenle çok daha önceden karşılaşıp onun farkındalığı ile aydınlanmış biri olman gerekir.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Jordan Peterson Türkçe – Kendini Düzelt (Türk alt yazılı)

LibertarianTurk Youtube kanalı, Jordan Peterson’un PragerU için hazırladığı güzel videoyu Türkçe’ye çevirmiş (alt yazıları cc ile açabilirsiniz). Yazının metni, videonun altında.

Kendi sorunların için başkalarını sorumlu tutmak zaman kaybı. Bunu yaptığında, hiç bir şey öğrenmezsin. Büyüyüp, olgunlaşamazsın. Bu sebeple, hayatını güzelleştiremezsin.

Profesör ve psikolog olarak geçirdiğim 30 yılda öğrendim ki, hayata ve gerçekleşen kötülüklere cevap olarak 2 temel yaklaşım var : Birincisi dünyayı suçlu bulanlar. İkinci gruptakiler ise kendileri nasıl değişiklik yapabileceklerini soranlar.

Boşanmak üzere olan bir çift düşünün. Üzgünler ve sinirliler. Mutsuz, tatsız koca, karısının yaptığı kötülükleri ve neden onunla yaşayamayacağının sebeplerini düşünüyor. Sinirli ve hayal kırıklığına uğramış karısıda, kocasının nasıl onu hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyor. İkisinin de diğeri için gerekli, uzun bir değişim listesi var.

Onların barışma ihtimali çok düşük. Neden?

Çünkü diğer insanlar sorun değil. Sorun sensin.

Diğer insanları değiştiremezsin ama kendini değiştirebilirsin. Ama bu çok zor. Değişmek için cesaret ve disiplin gerek. Başkalarını, kendi sorunların için, sorumlu tutmak daha kolay ve tatmin edici.

Ufak bir dükkan’ın camını kırarak ’adaletsiz’ kapitalist sisteme ’mesaj’ gönderen genç protestocuyu düşünün. Gerçek sorunlarıyla hiç bir alakası olmayan bir kişiye zarar vermek dışında ne yaptı?

Bunun sonucu olarak hissedeceği suçluluk, şüphe ve utancı, kendi aklında bastıracak. Kendi fikirlerinin değişmemesi için. Be bu baskı, kendi sinirini ve yalnızlığını korumaktan başka bir şey yapmayacak.

Şair T. S. Eliot’ın yarattığı Cocktail Party tiyatro oyununda, karakterlerin biri hayatında zor bir dönem yaşıyor.

Kendi psikiyatristine mutsuzluğunu anlatıyor.

Ona, kendi mutsuzluğunun sorumluğunun sebebinin kendisinde yer aldığını umduğunu söylüyor.

Şok olan psikiyatrist nedenini soruyor.

Karakter de diyor ki: “eğer sorumlusu kendisiyse, değişiklikler yapabilir. Ama eğer sorumlu dünyaysa, o zaman kurtuluş yok”.

Kendisi dışında her şeyi değiştiremez. Ama kendisini değiştirebilir. Tabii ki, korkunç durumlara düsmüş insanlar var. Ama çoğumuz bu durumda değiliz.

Çoğumuzun hayatımızı olumlu bir şekilde değiştirmeye şansımız var. Ama nasıl?

Küçük başlayın. Kendinize bir kaç şey sorun: Size sunulan fırsatları tam olarak avantajına kullanıyor musun?

Okulda veya işte, tam kapasiten ile çalışıyor musun? Yani, sen kendi hayatını düzelttin mi?

Eğer cevap hayır ise bunu dene: yanlış olduğunu bildiğin şeyi yapmayı bırak. Bugün bırak.

Yaptığın yanlış mı diye soru sorup vakit kaybetme.

Gereksiz sorgulama cevap almadan, kafa karıştırabilir ve hareket etmeni engelleyebilir.

Bir şeyin, nedenini bilmeden doğru mu yanlış mı olduğunu bilebilirsin.

Dikkat etmeye başla. Yapman gerekenleri sonraya bırakıyor musun,

geç kalıyor musun, elinde olmayan parayı harcıyor musun, çok fazla içiyor musun?

Bu, sana zorla dayatılan ahlakı kabul etmen değil. Kendi bilincin ile kendi diyalogun.

Kendi açından yaptığın yanlış ne? Hemen şimdi doğru yola koyabileceğin ne var?

İşe vaktinde git. İnsanların lafını kesmeyi bırak. Kardeşlerin, annen ve babanla barış.

Elindeki fırsatları tam kullan. Eğer bunları yaparsan hayatın güzelleşir. Daha huzurlu, üretken ve çekici olursun.

Günler veya haftalar veya aylar sonra aklın huzurlu olur. Hayatın daha az trajik olur. Daha güvende hissedersin.

Doğruyla yanlışı daha iyi ayırt edersin. Geleceğin daha parlak olur. Kendi kendini sabotaj etmeyi durdurursun.

Kendine, ailene ve topluma zarar getireceğine, positif ve güvenilir bir güç getirirsin.

Hayatın hala zor olur. Hala acı çekersin. Hayatta olmanın bedeli bu.

Belki, bu yükü kaldıracak kadar güçlenirsin. Daha olgun ve bir sebep ile hareket edersin.

Dünyayı düzeltmenin yolu dünyayı düzeltmek değil.

Böyle bir görevi gerçekleştirebileceğini zannetmek için bir sebep yok.

Ama kendini düzeltebilirsin.

Bunu yaparak hiç kimseye zarar veremezsin.

Ve böylece, dünyayı daha iyi bir hale getirebilirsin.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Yeni başlayanlar için kızlara yürüme ve flört – Sıkça sorulan sorular

Yorumlarda çoğu kişinin ilk adımı attıktan veya sonrasında gelen buluşmalarda kızla ilişkiyi nasıl ileriye taşıyacağı konusunda hala tereddütler yaşadığını görüyorum. Aslında bu konuda sitede parça parça yazılmış birçok yazı var ama aşağıdaki 20 soru ve cevap bu konuya yeni girenler için tek seferde anlayabilecekleri bir rehber sunuyor. Yazı meşhur PUA forumu Sosuave’de 15 sene önce yayınlanmış. Ancak tavsiyeleri bence hala geçerli ve kızlarla özellikle ilk tanışma ve ilişkiyi ilerletme safhasında işinize yarayacak bilgiler mevcut. Tek seferde yutmalık kırmızı hap. 

Kızın benden hoşlandığını nasıl anlarım? Bir kızın sizden ne kadar hoşlandığını anlayabilmenin tek yolu numara almak, bir yere davet etmek veya kızı öpmek gibi bir hamle yapmaktır. Bunları yaptıktan sonra kızın tepkisini izleyin. İlk seferinde hamleniz başarısız olursa sonradan bir kez daha deneyin. İkinci sefer de başarısız olursanız kızı unutun ve hayatınıza devam edin. Yani NEXT deyin.

Kıza hislerimi nasıl belli ederim? Bir kıza karşı neler hissettiğinizi kelimelere DÖKMEYİN ya da yalaka gibi hediye alıp ilk buluşmada pahalı yemeklere çıkarmayın. Çünkü kıza aşırı istekli ve ezik görünürsünüz. Aksine uğraşmaya değer bir erkek olduğunuzu kıza göstermeniz lazım. Bir kıza yürüdüğünüz ve birkaç dakika konuştuğunuz zaman telefonunu alın, böylelikle onu tekrar görüşmek isteyecek kadar beğendiğinizi gösterirsiniz. Buluşmaya geldiğinde kızı öpmek ve elini tutmak da onu beğendiğinizi gösterir; çünkü kızlar beğenmediği bir kişinin bunları yapmasına genellikle izin vermez.

Friendzone’dan nasıl kurtulurum? Bu taktik her zaman işinize yaramaz ama kurtulmak için yapabileceğiniz tek şey de bu. Ona arkadaşınız gibi davranmayı BIRAKIN, ama onunla arkadaşınızmış gibi konuşmaya DEVAM EDİN. Birlikte daha fazla vakit geçirmek istediğinizi söyleyin. Numarasını almadıysanız hemen alın. Buluşma sırasında elini tutun, öpün, yeni tanıştığınız ve arkadaş olarak GÖRMEDİĞİNİZ kızlarla yaptığınız şeyleri yapmaya başlayın.

Kızlara nasıl yürürüm? Çoğu erkek kadına yürüme işini kendisi zorlaştırır. Aslında bu işi zorlaştıran şey sizin korkularınız. Bir kıza yürümenin en iyi yolu bu işe ciddi olarak hazırlanmaktır. Bir gün oturun ve kadınlarla tanışabileceğiniz muhtemel ortamları yazarak güzel bir (ya da birden fazla) açılış cümlesi  hazırlayın. Bu cümleyi defalarca tekrar edin. Ama sadece söylediğinizi değil NASIL söylediğinizi de tekrar edin; çünkü bu son derece önemli. Tanışma ortamına girdiğinizde ve yürümek istediğiniz güzel bir kız gördüğünüzde açılış cümlenize güvenmeniz kıza yürürken de daha rahat ve özgüvenli olmanızı sağlayacaktır. Kızla doğrudan göz teması kurun ve açılış cümlenizi ses tonu, beden dili gibi unsurlara dikkat ederek çalıştığınız şekilde söyleyin. Unutmayın, pratik yapmak mükemmelleştirir.

Grup halindeki kızlara nasıl yürürüm? Güzel kızların grup halinde gezmesi sık rastlanan bir durum. Grup halindeki kızlara yürürken esas yürümek istediğiniz kıza odaklanmadan öncelikle gruba odaklanarak yürüyün, daha sonra beğendiğiniz kızla birebir konuşun. Bütün gruba sanki tek bir kız varmış gibi yürüyün. Mesela tek kıza yapılabilecek “Merhaba, yeni birileriyle tanışmak istedim, naber?” açılışını gruba uyarlarsak “Merhaba, yeni birileriyle tanışmak istedim. Naber nasılsınız?” şeklinde bir giriş yapabilirsiniz.

Kızlar neden buluşma davetimi kabul etmiyor? Sebebin bir önemi yok. Öğrenseniz de kafanızı daha fazla karıştırır. Bildiğiniz bir şey var, o da kızın gelmek istemediği. O yüzden NEXT!

Kızlara nasıl çıkma teklif ederim? Asla bir kıza ilgisi veya zamanıyla ilgili HERHANGİ BİR ŞEYE ihtiyaç duyduğunuzu belli edecek sorular sormayın. Bunun yerine kıza gidip doğrudan herhangi bir yerde herhangi bir zamanda birlikte vakit geçirmek istediğinizi söyleyin ve gelmesini isteyin. Aranızdaki ilişkiyi bir günde değiştirmeye çalışmayın. Zaten kızla yeteri kadar baş başa zaman geçirirseniz işlerin zaman içinde kendiliğinden rayına girdiğini göreceksiniz.

Fiziksel yakınlaşmayı nasıl ilerletirim? Ufak dokunuşlarla işinizi ilerletmeye çalışın. Birden büyük işlere girişirseniz başarısız olursunuz. Mesela kızla ilk buluştuğunuzda ona sarılın. Biraz zaman geçirdikten sonra elini tutun. Bundan rahatsızlık duymadığını görürseniz öpme faslına geçebilirsiniz. Ancak bir aşamada kızın rahat davrandığını görmeden diğer aşamaya geçmeyin. Mesela kız rahatça elinizi tutmaya başlamadan öpmeye kalkmayın.

Kızları nasıl etkilerim?  Amacınız bir kızı etkilemek ya da onun onayını almaksa asla etkileyemezsiniz. Kulağa garip geliyor, farkındayım. Ancak bir kızı etkilemenin en iyi yolu, ona etkilenmesi gereken tarafın SİZ olduğunuzu göstermektir. Kızın onayını almaya çalışmak yerine o SİZİN onayınızı almaya çalışıyor gibi davranmaktır. Bunun size aileniz veya toplum tarafından öğretilen şeylerin tam tersi olduğunun farkındayım; ama bir kızı illa ki etkilemek istiyorsanız onu etkilemeye çalışmayı bırakın ve o SİZİ etkilemeye çalışıyormuş gibi davranmaya başlayın.

Kızlarla nerede tanışabilirim? Kızlarla tanışacak yer bulmak için endişe etmeyin, çünkü muhtemelen bu tarz yerleri biliyorsunuz. Sadece biraz kafanızı kullanmanız lazım. Bu konuda sıkıntı çekiyorsanız bu tarz onlarca yer olduğunu bilin yeterli. Aslında her an her yerde hazır olmanız lazım; çünkü herhangi bir yer de bir kızla tanışmak için güzel bir yer olabilir.

Zor kızı oynarsa ne yapmam gerekiyor? Bir kız elde edilmesi zor kızı oynuyorsa bu genellik bir shit testtir. Hatta bu tarz testlerin en bilinenidir. Sizin etkilenip etkilenmediğinizi görmek için test ediyor. Zor kızı oynamasının sizin üstünüzde bir etkisi olduğunu belli ederseniz bu testten kalırsınız. Ama hiçbir şey olmamış gibi hareket eder ve ona her zaman davrandığınız gibi davranmaya devam ederek TESTİ YAPACAĞINIZ BİR HAMLE İLE BİTİRİRSENİZ testi geçmiş olursunuz.

Kızlar sizin kararlılığınızı test etmek için zor kızı oynar. Kararlı olmazsanız testten kalırsınız. Ama çok yapışkan olursanız da başarısız olursunuz. Testin sizde hayal kırıklığı yarattığını belli ederseniz başarısız olursunuz; çünkü testin sizi ETKİLEMESİNE izin veriyorsunuz. Bu yüzden zor kızı oynamaya başladığı zaman ona normalde nasıl davranıyorsanız öyle davranın ve bir hamle yaparak testi bitirin. Kızı haftada bir arıyorsanız ve aramalarınıza dönmüyorsa BU DURUMU DİLE GETİRMEYİN VE HAMLENİZİ YAPIN. Muhtemelen kız sizin kolayca vazgeçip vazgeçmeyeceğinizi görmek istiyor. Sizin ondan hoşlanıp hoşlanmadığınızı anlamaya çalışmaktan muhtemelen yoruldu ve artık bir hamle yapmanızı bekliyor. Ama aramalarınıza dönmüyor diye de normalde aradığınızdan daha fazla aramayın. Yaptığınız şeyi yapmaya devam edin ve HAMLE YAPIN. Zor kızı oynamaya başladığında kız muhtemelen ilişkinin o anki halinden bıkmış demektir. O yüzden HAMLE YAPIN.

Kararlılık ve yapışkanlık arasındaki fark nedir? Kararlılık iyi bir şeydir, yapışkanlık değildir. Kararlı erkekler HAMLE YAPAR. Yapışkanlar YAPMAZ.

YAPIŞKANLIK/MUHTAÇLIK, asla bir araya gelme ihtimaliniz olmayan bir kızı kovalamaktır. Kızın sevgilisi olabilir veya onu daha fazla kovalamamanızı istemiş olabilir. Yapışkanlık/muhtaçlık, özgüvensizlikten kaynaklanır. Yapışkan bir adam, kız aramalarına dönmedi diye kıskançlık eder veya üzülür. Kız o sırada kendinden başka bir erkeğe ilgi gösterdi diye kıskançlık eder veya üzülür. Bu tarz yapışkan erkekler, kızlar tarafından genellikle arkadaş olarak görülür. Yapıştığı kız da erkek tarafından gereğinden fazla kovalandığını BİLİR.

KARARLILIK ise bir araya gelme ihtimaliniz OLAN ve ağzından aksi yönde bir laf çıkmayan bir kızı kovalamaktır. Kararlılığın kaynağı özgüvensizlik değildir. Kararlılık kızla zaman geçirme arzusundan kaynaklanır. Kararlı bir erkek, kız aramalarına dönmediği zaman kıskançlık etmez veya üzülmez. Kararlı bir erkek başarısızlıklara odaklanmak yerine denemeye devam eder. Kız kendisiyle zaman geçirmek istiyorsa zaman geçirir. KIZ KENDİSİYLE OLMAK İSTEMEDİĞİNİ BELİRTTİĞİ ANDA KIZI BIRAKIR. Kararlı bir erkek, kız başka erkeklere ilgi gösterdiği zaman üzülmez; çünkü böyle bir erkek kızın diğer erkeklerle ne yaptığıyla ilgilenmez. Kızla birlikte olup zaman geçirmekten memnundur, dolayısıyla başka erkeklerle ne yaptığı KIZI ilgilendirir.

Bir kızla tanıştıktan sonra ne zaman aramalıyım?  Numara aldıktan sonra 2-4 gün bekleyin. Mesaj atacaksanız ertesi gün de yazabilirsiniz. Ama bir kızı numarasını aldığınız gün aramayın veya mesaj atmayın.

Buluşmada kız için kapı açmalı mıyım veya oturması için sandalyesini çekmeli miyim? Evet.

Kıza iltifat etmeli miyim? İltifatlar her seferinde gücünü giderek kaybeder. Bu yüzden çok idareli kullanmanız gerekir (3 buluşmada bir gibi). İltifatı dış güzellik gibi çok bariz olan ve kızın iltifat duymaya alışık olduğu şeyler üzerinden etmeyin.

Kızla nasıl flört ederim? Çoğu erkek, buluşmaya gelirken sahip oldukları kafa yapısı yüzünden flört işini olduğundan daha zor hale getirir. Bunun sebebi kızla eğlenmeyi unutup onu küstürmemeye veya üzmemeye çalışmaktır. Erkekler genellikle kızla eğlenmek yerine ona kendini sevdirmeye odaklanır. Efendi ve içten davranmanın kızı âşık edeceğini düşünseniz de bu gerçek değil. Bir buluşmada eğlenmeye odaklanmanın iyi yollarından birisi de kızı konuşturmak ve söylediği şeylerden eğlenceli diyaloglar çıkaracak fırsatları kaçırmamaktır. Örneğin:

Ben: Ne iş yapıyorsun?

Kız: Kafede garson olarak çalışıyorum.

Ben: Hadi ya öyle mi? Şurada bana bir kahve kapıp gel bakalım.

 

Başka bir örnek:

Ben: Nerede yaşıyorsun?

Kız: Los Angeles.

Ben: Ünlülerle tanışmak için mi taşındın oraya?

Bunlar kulağa aptalca gibi gelebilir ama emin olun HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEMEKTEN DAHA İYİDİR.”Hımm güzelmiş” deyip geçmekten daha iyidir en azından.
(Çevirenin notu: Verilen örnekler alelacele verilmiş, özellikle ilki hakaret gibi. Ama demek istediği kıza takılmaktan korkmayın. Güzel örnekler için eğlenen ustalık ve spontane neg örnekleri yazılarına bakabilirsiniz.)

Kızın numarasını nasıl alırım?  Kızın yanından ayrılırken “Seninle tekrar görüşmek istiyorum. Sende hoşuma giden bir şeyler var.” deyip telefonunuzu kıza uzatın ve numarasını yazdırın.

Kız fiziksel yakınlaşma çabalarıma (sarılma, öpme, elini tutma vs.) direnç gösterirse ne yapmam gerekir? Kız fiziksel yakınlaşma çabanıza karşı koyuyorsa bu hiç gerçekleşmemiş gibi hareket edin ve farklı bir konuya geçin. Kız geri çekildikten sonra yaptığınızla ilgili herhangi bir şey söylerse “endişelenme, gayet iyiydin” deyip başka bir konu açın. Daha sonra aynı şeyi tekrar deneyin. Yine karşı koyarsa, NEXT.

Fiziksel yakınlaşmayı ne zaman başlatmam gerekir? Kızın gerçekten neşeli olduğu bir anda, yani sizin varlığınızdan en çok zevk aldığı anda harekete geçin.  Hatta bütün hamlelerinizi kızın neşeli olduğu anlarda yapmanız daha iyi olur.

Bir kızın beni istemesini nasıl sağlarım? Yukarıda bahsedilenleri yaparak.

Çeviri: Most commonly asked newbie questions