Tek boynuzlu at (Unicorn) nedir?

Kırmızı hap camiasında “tek boynuzlu at” (unicorn) olarak tabir edilen bir kadın tipi vardır. Bu bataklık gülü, feminizmin kıyamet sonrası nükleer çölünde açan bir çiçek, nadide bir hatun tipidir. Feminizm veya feminen buyruğun ahlaksızlığı bulaşmamış, bu devirde kendini bozulmadan saklamayı başarmış, hipergamisi 100% kontrolü altında, otomatikman evlenilecek kadın olan kadındır. Karşına çıktı mı ONEitis manaytis demeden yapışacan,kaçırmayacaksın hacı(!) …. derler.

Bu konu bize gelen maillerde sıklıkla tekrar edildiği için bir süredir yazmayı planlıyordum ama dün Twitter’da Family Alpha’nın tweetlerinden birinde görünce kendi görüşümü belirteceğim. Bazı arkadaşlar, kırmızı hapı özümsemiş (!) oldukları için KH teknikleri ile, tam zor bulunur olan bu kızı nasıl elde ederim diye soruyorlar. Aşağıdaki kısım size.

Unicorn’a unicorn denilmesinin bir nedeni var. Çünkü gerçek hayatta yoklardır. Nasıl tek boynuzlu atlar, Noel Baba ya da biz küçükken öğretmenlerimize bizden haber taşıyan küçük kuşlar yoksa, bunlar da yoklar.

Yanlış anlamayın. Evlenilecek kadın – evlenilmeyecek kadın ayrımı yok demiyorum. Ya da kız arkadaşı materyali olup olamayacak kadın ayrımı. Bu ayrımlar bariz varlar ve buna çok iyi dikkat etmeniz lazım. Ama o idealize tek boynuzlu kısraklar yok diyorum. Hani olsalar bile Anadolu Parsı gibi yaratıklar. Nesli tükenmedi ise bile görüp görebileceğiniz tek yer başkasının kafeslediği hayvanat bahçeleri veya bir avcı tarafından vurulduğu fotoğrafları. Pratik olarak gerçek hayatta / belgesellerde karşılaştığınız kedinin Anadolu Parsı olma şansı sıfırdır.

Sizin unicorn sandığınız şey, ONEitis.

Peki abi bazı çiftler görüyorum böyle kadın resmen adam için yaratılmış, ideal feminen bir kadın. Bu da mı unicorn değil be … Peki değilse ne hakim bey?

Sizin gördüğünüz şey gol pardon unicorn değil. Çerçeveye bakıyorsunuz. Evliliğinin ve ilişkisinin çerçevesini başından belirlemiş ve kadını bu çerçeveye çekmiş bir erkeğe bakıyorsunuz, tek boynuzlu kısrak olan bir hatuna değil.

Kırmızı hap Disney masallarını bile elinin tersi ile iterken, Antik Yunan mitolojisi ve sihirini mi bünyesine katacaktı? Unicorn, erkeğin dünyanın şartlarına göğüs gerebilen, güçlü ve gerçekçi olgunluğa ulaşmak için göstermesi gereken çabayı göze alamayıp, bir yerlerden bulup içmek istediği sihirli haplardan biridir. Gerçek dünyada böyle haplar yok maalesef.

Peki ne var?

Çerçeve var. Herşeyin üstünde.

Kadını hayatının merkezi ve misyonun yapmamak var. Hangi kadını olursa olsun. Bkz. Amcığın 16 Buyruğu (III. Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil)

Oyun var.

Çekici ve maskülin olmak var.

Ağırlık kaldırmak var.

Kırmızı hap var.

Bir de eğer bu unicornu uzaktan seviyorsanız, havanızı almanıza rağmen peşinde koşuyorsanız, o özel kadının peşinde koşmayın.

Gücün Gerçeği

Gücün faydasını inkar etmek ve kullanımını şeytanileştirmek, kendi başına bir güç kullanım şeklidir.

Gerçek değişim içerden dışarıya doğru çalışır. Eğer kendinizle ilgili fikrinizi değiştirmezseniz, başka hiçbir şeyi değiştirmeyeceksiniz. Kadınlar saç renklerini, makyajlarını, elbiselerini, göğüs büyüklüklerini değiştirebilir ve güçlerinin yettiği her türlü kozmetik değişimi yapabilirler ama sürekli olarak yakındıkları hoşnutsuzluk ve yetersizlik kendi öz algılarından gelir, diğerlerinin onları nasıl algıladığından değil.

Bu dışardan-içeri zihin yapısıdır; dışsal olanın içsel olanı değiştireceği umudu. Daha düşük statülü erkekler de bu zihin yapısındadırlar – tek farkı uygulanışıdır. AFC‘nin problemi ile kibirli kadınların (tamam hemen hemen her kadının) problemi benzerdir – kendi problemleri hakkında gerçek bir anlayışa sahip olmamak. Kendi kendini analiz edip eleştirmek çok zordur, özellikle de bu, kendi kişiliğimizin üzerine inşaa edildiği inanç ve mantığımızı sorgulamaya geldiğinde iyice zorlaşır. Bu birine “hayatını doğru yaşamıyorsun” ya da “çocuklarını yanlış yetiştiriyorsun” demek gibidir. Aslında bu daha zordur zira burada biz kendimize kendimizi anlatıyoruz. Öz değerlendirme (öz saygı değil) asla kendiliğinden gelmez. Her zaman bir kriz sonucu ortaya çıkar. Kaygı, travma ve kriz gibi katalizörler, bu özbilinci uyarmak için şarttır. Bir ayrılık, ölüm,ihanet. Trajik bir şekilde, hayatımızın bu dönemeçlerinde gerçekten oturup öz değerlendirme yaparız. “Apaçık görme” anlarımız vardır ve evet bu anlarda kendimizi nasıl değersiz ve şapşal sırıtışlı bir salağa çevirdiğimizi anlarız.

İnkar

Feminen Matrix gibi önkoşullanmalarımızdan fişi çekmenin ilk adımı, bu koşullanmanın bizim kişiliğimize içselleştirdiğimiz inançlarımızın kaynağı olduğunu anlamaktır. Bunun psikolojideki ismi “ego-yatırım”dır. Bir insan zihinsel bir şemayı tamamen içselleştirdiğinde ve yeterince uzun süre bununla koşullandığında, bu şema onun kişiliğinin entegre bir parçası haline gelir.  Bu nedenle de inanca saldırmak, gerçek anlamıyla kişiye saldırmak halini alır. İnsanların politik, dini, sosyal / cinsel, cinsler arası, vs. inanç ifadelerine öfkeli ve şiddetli tepki vermelerinin nedeni budur. Bu ifadeleri kişisel bir saldırı olarak algılarlar, inançlarının kuşkulu olduğunu hiçbir şekilde yalanlamayacak, deneysel delillerle ortaya koysanız bile.

Oyunun farkında olan erkeklerin yaygın olarak belirttikleri hayalkırıklıklarından biri, AFC (mavi haplı) erkeklere, neden kimseyle birlikte olamadıklarını, kimseyle çıkamadıklarını (ya da 2. kez çıkamadıklarını), sürekli arkadaş olalım reddedilişi yediklerini ve ego-yatırımı ile içselleştirdikleri şeylerin yanlışlığını göstermenin çok zor olmasıdır.  Sıklıkla söylediğim gibi, “bir salağın fişini, Matrix’ten çekmek çok pis iştir” ve bu iş kişi kesin bir inkar içinde ise çok daha zordur.

İnsanlar, gerçeğin kıymet verdikleri bir şeyi yok edeceğini anladıklarında, inkara sarılır. Aldatan partner örneğinde, inkarkendi aşağılanmanızın delillerini kabul etmemenizi sağlar. Eşinizi yatakta biri ile basmadığınız sürece, aldatmanın tüm delilleri muğlaktır. Bu, motivasyonu yüksek bir şüpheciliktir. İnanmak istemediğiniz şeylere karşı daha şüpheci yaklaşırsınız ve daha büyük kanıtlar istersiniz. İnkar bilinç altındadır, öyle olmazsa zaten çalışamaz. Gerçeğe gözlerinizi kapadığınızı bilseniz, bir parçanız gerçeği bilir ve bu durumda da inkar mekanizması çalışamaz.

Korumak için mücadele ettiğimiz şeylerden biri öz-imajımızdır. Öz-imajınızın gerçek tarafından meydan okunan tarafı ne kadar önemli ise, sizin gerçeği inkar etme şansınız o kadar fazladır. Eğer güçlü bir öz-değer ve yetkinlik hissine sahipseniz, öz-imajınız darbe alsa da siz çoğunlukla bir bütün olarak kalabilirsiniz. Eğer kendinizden şüpheniz varsa (kendini beğenmiş AFC düşünce yapısının alametifarikasıdır), kaybettiğinizi kabul etmek yıkım ve hatanızı kabul etmek ise düşünülemeyecek kadar acı vericidir.  Kendini haklı çıkarma ve inkar, kendi yetkinliğinize inancınız ile hata yapmak arasındaki uyumsuzluktan çıkar ve imajınızla çatışır. Çözüm : hatayı inkar et.  Kendini sorgulamak yerine (belki kuralları yanlış biliyorum), olayı dışsal şeylere yor (kadınlar işi kuralına göre yapmıyorlar).

Bu nedenle de AFC, popüler kültür, medya, müzik, din vs. ile zaten desteklenen katı “ahlaki” bir görev bilincine yapışır.

Gücün Şartları

Güç kelimesinin kendisine atfedilmiş bir sürü yanlış anlamı vardır. Güçlü insanları düşündüğümüzde, etkili, zengin, prestijli, statü sahibi ve başkalarını kendi işine koşabilen kişileri düşünürüz. Bunların hiçbiri güç değildir. Biz kendimizi kadınların bu Güçleri çekici bulduğuna inandırmaya bayılsak da, bu düşünce yanlıştır. Çünkü burada gücün ifadeleri olarak açıkladığım şeyler, gücün alametlerinden başka şeyler değillerdir. Şimdi size evrensel bir sırrı açıklayayım :

Gerçek güç, insanların kendi koşulları üzerinde kontrol sahibi olmalarıdır. Gerçek güç, hayatımızın yönü ile ilgili kontrole sahip olabilmemizdir.

Düşünce şeklimizin, kişilik bozukluklarımızın ve zihinsel şemalarımızın kendilerine eşlik eden davranışlarla birleşerek kararlarımızı etkilemesine izin verdiğimizde, gerçek gücü bilerek çöpe atarız. Toplum, evlilik, bağlılık, aile, babalık, kariyer seçimi, vs gibi şeylerin dayatması ile, isteyerek ya da zorlanarak, orumluluklarına, borçlarına ve yükümlülüklerine boyun eğem erkek, hayatının yönünü üzerinde çok az etkiye sahiptir.

Ressam Paul Gaugin tarihteki en güçlü erkeklerden biridir. Orta yaşlarında evli ve çocuklu, “başarılı” bir bankacı, zengin ve saygın biri idi. Paul birgün yeter artık dedi ve resim yapmak istedi. Karısını, çocuklarını ve parasını terk edip, ressam olmaya karar verdi. Eski hayatını, kendi seçtiği hayatı yaşamak, bencilce arzularının peşindekoşmak için bıraktı. Ama gerçek şu ki adamın çoğu erkeğin düşüncesinden bile korkacağı bir şeyi yapacak Gücü vardı. Kendi beklentilerimiz ve kendi kendimize dayattığımız sınırlar içine o kadar çok hapsolmuşuz ki, hapishane hücremizin anahtarlarını elimizde tuttuğumuzun bile farkında değiliz. Bu anahtarları kullanıp kapıyı açmaya çok korkuyoruz, hepsi bu.

Bu Güç, 19 yaşında bir AFC‘ye yataya geçmesi için kadınlar hakkında bilmesi gerekenleri her anlattığımızda değindiğimiz “özgüven”in kaynağıdır. Doğru ya da yanlış, kendi kararlarımızı verebilme ve onların sorumluluğunu alabilme kabiliyeti bizi diğer erkeklerden ayırır. Be güdümlü Güç, görünürde mantıksız olan tabak çevirmenin, kendimizi öne çıkarmanın, kendimizi ÖDÜL olarak görmenin kaynağıdır. Bu Güç, kadınların beraber olmak istedikleri güçtür.

Bu Gücün eksikliği, birçok PUA ustasının uzun süreli ilişkiye geçince AFCye dönmesinin nedenidir.  Kadınlara bu Güce sahiplermiş algısını pazarladıktan sonra aslında davranışlarının AFC zayıflıklarını sakladığını keşfederler. PUA yeteneklerinin etkili birer kabiliyet olmadıklarını söylemeye çalışmıyorum, kendini göstermesi gereken davranışların, gerçek kişisel değişimden gelmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Pozitif maskülin bir zihinsel şemanın adapte edilmesinden PUA yetenekleri ortaya çıkmalı. Bunu yapmazsak, uzun süredir mahrum kaldığımız am peşinde koşmak için arabayı atın önüne bağlamış oluruz. Gerçek Güç eksikliğimizi maskeleyerek, PUA tekniklerini ezberleyip tekrarlayarak onların zamanla “doğal oyun”a döneceğini umarız ve sonrasında da kalıcı bir kişisel değişim olacağını bekleriz.

Çeviri : Truth to Power

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Saha Raporu – Rahip Modu Uygulama biçimim ve gelişim evrelerim

Rahip modu‘nu uygulayış biçimimi ve gelişim evrelerimi anlatacağım size.

-dizi/film izlemek yok!
-devamlı sosyal medyada takılmak yok!(sözlük yazarlığım, twitter hesabım gitti)
-oyun oynamak yok!
-mastürbasyonu azaltarak bıraktım artık yok!
-dengesiz uyku düzenimi çok zorlandığım halde düzene soktum.
-alkol ve uyuşturucuyu hayatımdan tamamiyle çıkardım, sigara hariç onu da her hafta deniyorum illa ki bir gün olacak.
-ağırlık kaldırmayı aksatmıyorum, gitmediğim günlerde açık havada bisiklet ile kardiyo yapıyorum, dağ tepe dolaşıyorum.
-halihazırda piyano çalmayı biliyorum ama piyanom yok onu da en kısa zamanda temin edicem.
-ders çalışmayı çözemedim.

Ve tabi bunları yaptıktan sonra bazı zamanlarda ortaya çıkan şey “SIKILMAK ve BOŞLUK”. Her sıkıldığımda ya ingilizce çalıştım ya dışarı çıkıp sosyalleştim. Bunları yapmak benim için zordu çünkü 2 sene önce annemi, anneannemi, iki çocukluk arkadaşımı ve pek tabii betalık olarak gördüğüm son darbeyi sevgilimden yemiştim. Şimdi düşünüyorum da doğru yapmış beni terk etmekle. Çünkü 114 kilo olan ben bütün bu olanlardan sonra 80 kiloya düştüm ve şimdi daha kararlıyım.

“Uyuşturucuya ve alkole sürüklenirseniz olacak şey sadece sağlığınızın mahvına çaresizce bakmaktır.”

Dostlar bir sürü motivasyonla ilgili postlar yazıldı bu siteye, üstüne ben de tabi yabancı kaynaklardan okuduğum ve çözümlediğim kadarıyla her şeyin başı “BEN YETERLİYİM!çerçevesi. Kim ne derse desin bu çerçeveyi içselleştirdiğiniz zaman her zaman ve mekanda başarıya istemsizce sürükleniyorsunuz çünkü matematiğe çalıştığınızda veya bir kıza yürüdüğünüzde kafanızda oluşan “ben bu matematiği anlamıyorum/yapamıyorum.” “bu kız bana bakmaz/ya tatmin edemezsem?” gibi kalıplaşan otomatik düşünceler sizi kilitliyor.

Üstüne bir de saha raporu vereyim bu gelişmelerden sonra;

Bana bakınca çoğu kişinin vereceği puan HB6-7‘dir. Etrafımda hep yakışıklı herifler var lakin ayrıldığım nokta genel kültürüm, bilgi zenginliğim ve özgüvenim.

Arkadaşlarım kızlarla birlikte bir mekanda muhabbet ediyorlardı ben de hastaneden dönüp bir uğrayacağımı söylemiştim. Berk, İsmail, Dilber ve İrem. Berk HB8-9, İsmail HB7, Dilber HB6-7 ve İrem ise HB9 diyebileceğimiz tipler. Berk daha 18 yaşında ve çok zor olduğunu bildiğim kendinden büyük kadınla ilişki içerisine girdi girecek, neyse. Ben mekana geldim bir kaç sohbet muhabbet üstüne kaynaştık. Berk anti depresan kullandığı için sohbeti domine edemiyor, İsmail 2 gündür uykusuz. Bekliyorum yapsınlar diye çünkü hem ben sıkıldım hem de hatunlar. Sohbeti ben devraldım ve bütün ilgi bana yöneldi. Abi, ben güzel miyim, sence biz beyinsiz miyiz, bizden nefret ettin galiba gibi envaitürlü shit testi savurucam diye bir ara daraldım ama yine dayandım. Hayatımda bu kadar shit test yediğimi hatırlamıyorum sanırım hatun çok güzel olduğu ve iki kanattan bu shit testleri aldığım içindir. Ne kadar çok shit test yiyorsanız o kadar çok beğeniliyorsunuz demektir. Bir tek “yukarıda otursak olur mu?” shit testini savuşturamadım, boşluğuma geldi kızların istediği yere oturduk.

Peki ben ilgiyi nasıl çektim?

-Güzelliklerini görmezden geldim.
-Ne kadar el ve kol titremem varsa bastırdım.
-Göz temasını kusursuz gerçekleştirdim.
-Dik durup göğsümü öne çıkardım.
-Düşünüp tane tane ve yavaşça konuştum.
-Mekana gelen kızları kestim ki kıskansınlar. (Hele hele bir kızın götünü çok beğendiler ben de dönüp baktım çünkü neden bakmayayım :D)
-Herhangi bir fiziksel temasta geri adım atmadım üstünü bacaklarımız birbirine değdiği anda ben daha da bastırdım.
-Yabancı bir erkekle konuştuklarında kıskançlık belirtisi vermedim.
-Alaycı ve güler yüzlü oldum.(Her dediğine gülmedim yalnız yanlış anlaşılmasın, dalga geçerken nasıl baba kız çocuğunu severse aynen öyle.)
-Dediklerini yapmadım, çoğu zaman domine eden oldum.

Peki ben neler kazandım, neler kaybettim, ne yapacağım?

Berk’in yoluna taş koymuş oldum ama benim amacım HB9 olan hatun ve HB6-7 olan hatuna arada iltifatlar dizdim ki beni friendzone’a alsın Berk’e sorun çıkartmayayım ve HB9 hatun kıskansın. HB9 hatunu durmadan yerin dibine gömerken diğerine böyle yaptım. Burada iyi mi yaptım kötü mü yaptım bilmiyorum orası ayrı. Berk’e de bu işleri ufaktan öğrettim ki hatunu başımdan alsın. Ufaktan kırmızı haplı bir kardeşimiz oldu hem de daha ölmediğimin farkına vardım :D.

Kayıplarımsa yatakta bitmeyen bir ilişki ve zaman.

Hala monk mode içinde bitiremediğim şeylerden ötürü bunları da yoluna koyup çıktığımda bir ilişkiye, tabak çevirmeye vs. kendimi hazır ve vicdanım rahat olarak çıkıcam.

Öğrenin öğretin, sevgiler…

Konuk Yazar : stilo

Not : Stilo’nun bu raporu aslen yorumlarda idi ama orada kıyıda köşede kalmasın, yazı olarak ortada olsun istedim.

Güzelliği görmezden gelmek

X. Onun güzelliğini görmezden gel

Güzel bir kadını düşünürken beyninin ödül merkezini kontrol altına alabilen erkek, kadınlarla olan etkileşimini inanılmaz bir şekilde dönüştürebilir. Böyle yapabilirse, heyecanı ve endişesi kaybolur ve arzularının nesnesi ile daha samimi ve içten bir etkileşime girebilir. Büyük çapkınların idare edebileceklerinden çok fazla aşka boğulmalarının sebeplerinden biri budur – bir sürü güzel kadınla bir sürü pozitif deneyimden sonra güzellik önünde ortaya çıkan saygı ile karışık korkuları kaybolur, ve bununla beraber güzellik karşısındaki güçsüzlük de ortadan kalkar. Hoşunuza giden kızları tanımlamak için “güzel”, “tatlı”, “bomba”, “afet” gibi kelimeleri tamamen lugatınızdan çıkarmak size çok doğru bir zihinsel çerçeve kazandırır. Bunun yerine kendinize “bu kız ilginç” ya da “bu kız tanımaya değebilir” gibi şeyler söyleyin. Bir kadına asla güzelliği konusunda iltifat etmeyin, özellikle de henüz sikmediğiniz hatunlara. Beyninizin onları “gökten düşmüş meleğe” ya da “nadide bir kar tanesine” dönüştürmeye çalışan kısmının fişini çekin. Bu tür bir Zen Nirvanası seviyesine ulaşmak için yapabileceğiniz ileri eğitim tekniklerinden biri de yatabileceğiniz kadar güzel kadınla yatmanız (gerilemek istemiyorsanız çok fazla çirkin kadınla yatmayın). Kısa zamanda bir Jedi aşığa dönüşeceksiniz.
Amcığın 16 Buyruğu

Güzelliğe karşı nötr olmayı öğrenmeniz önemli. Bu sadece kendi kız arkadaşınız ve karınız ya da hedefinizdeki kızlar (kız değil kızlar umarım) için olduğu kadar, gündüz oyununda karşınıza çıkan kızlar için de geçerli.

Daha önce Meksikalı güzel Lore Garciae’nın tam bize hitap eden latino güzelliği ve şirinliği ile ağızlarınızı kulaklarınıza vardırmaya zorladığı aşağıdaki video ile alıştırma yapmanızı tavsiye etmiştik.

 

Hatun size olumlu tepki verdi mi bundan daha hafif ama yine de etkili şirinlikler yaptığında, suratınızdaki alaycı sırıtışın, sahibi eve dönmüş köpek yavrusu sevincine ve ağız kulaklarında sırıtışa dönmemesi lazım 😀 O sırıtış ki en istekli hatunu bile saniyesinde bitse de gitsek moduna sokar.

Ek olarak üniversite yıllarımdan bir kırmızı hap anı anımı paylaşayım. 2. senemiz sanırım, 2 eleman tuvalette el yıkıyoruz ve aynaya bakıp konuşuyoruz. Diğer eleman sevdiği ama kendine varmayan kızı anlatıyordu.  Boğazımıza kadar mavi haplıyız tabii. “Abi bu kız bana ne zaman bakacak” deyince yanımızda el yıkayan ama tanımadığımız bir abi aynadan arkadaşın suratını göstererek “belki kızdan bahsederken suratındaki şu şapşal sırıtış olmadığı zaman” dedi ve gitti.  Tam o an farkettik o ağız kulaklarda sırıtışı. Bir sessizlik oldu, elemanın surat ciddileşti vs.

Bazıları doğal kırmızı haplı, herif birkaç dakikalığına da olsa bize kırmızı hap bilgeliği anı yaşattı. Öyle ki biraz yürüdükten sonra eleman “abi adam doğru diyor” deyince ben de “evet ya, doğru söylüyor” demiştim düşünceli düşünceli.

Hipergamiye kafayı yaktırmak

Hipergami şüphe üzerine kuruludur – Rollo Tomassi

Hipergaminin umrunda değil yazısı erkeklerin hipergamiden çekebileceklerini listeliyor. Bununla beraber, özellikle bu dürtüyü hizaya sokmayan ve açıkça destekleyen kültürel bir ortamda, kadınlar da hipergaminin umrunda değil ve kadınlarla ilgili de uzunca bir liste yapılabilir.

Daha önceki Aldatan kadını silmek ve Eski sevgiliyi yeniden kazanma yazısında dolaylı olarak yazdığım bir şeyi burada daha detaylandıracağım.

İlişkiye alfa başlayıp, ilişki içinde “artık sevgili olduk gerçek benliğime ( = feminen beyin yıkama kaynaklı ve ‘gerçek’ sanılmasının tek nedeni herkesin yapıyor olması olan yapay beta iyi çocukluk günlerime)  dönebilirim” diyerek betalaşmak çok yaygın bir hatadır. Bunun sonucunda genellikle terkedilmek ve aldatılmak vardır. Özellikle hipergamisinin peşinde koşabilme lüksü olan CPDsi yüksek bir kız tarafından. Böyle bir erkeğin CPDsi çok düştüğünden hipergami açısından kızın yeni tuttuğu dal ile rekabet edemeyeceği malum. Ama benim gözlemim, aldatma ve terk etme durumlarında kadının bilinç altında işleyen bir mekanizma daha olduğu : “yeni dalın değeri sandığım gibi yüksek değilse eski dala dönebilirim”.

Bunun şimdiki sevgili eski sevgili olmadan önce yapılması gerekliliğini ve mekanizmasını orada anlattık. Hipergamik dal değiştirmeler kadın için risklidir (çoğumuzun ilişki materyali gördüğü normal kızlardan bahsediyorum). Eski dal ilişkide betalaşmıştır ve bir ihtimal bekar kalınca alfalaşabilir. Yeni dal alfa numarası yapan bir sünepe olabilir ya da ilişkide betalaşabilir. Yani hep bir şüphe vardır. “Ya yanlış yaptıysam” şüphesi.

Kendisini terk eden kızın ardından salya sümük ağlayan, Müslüm Gürses arabeskine bürünen, “sensiz yaşayamıyorum bitanem” ile “pis kaphe” uçlarında dalgalanan mesajlar atan aşk böcükleri, bu kaygıyı ortadan kaldırarak kadına dolaylı yoldan “yavru köpeğin burda dili dışarda bekliyor, hipergami riskini alabilirsin ben nasılsa burdayım” mesajı verirler.

Bizim dediğimiz gibi kadının hayatından buhar olan adam ise bu kaygıyı körükler. Başka erkeğe giden kadını asla geri kabul etmemeniz lazım. Yani sevgili olarak asla. Yoksa arada vuruşun, bir zararı yok. Ama sizi aldatması ya da sizden ayrıldıktan hemen sonra başkasını bulması (ki onların önemli kısmı da ortaya çıkmamış aldatmadır) önemli değil. Kızı hızlıca NEXTlemeniz kızı pişman edip geri döndürmek için olmamalı (o zaman zaten NEXT hiç olmamıştır). Bunu bir taşla üç kuş vurmak için yapmalısınız :

1 – Terk edilmek erkeğin egosunu zedeler ama ruhunu zedeleyemez. Terk edilmek ve aldatılmak sizi daha az maskülen yapmaz. Tam tersi doğru kullanırsanız bu olaylar sizi daha maskülen bir erkek yapar. Erkeğin ruhunu zedeleyen, terk eden ve başkası ile olan kadının dönmesini umarak beklemek ve daha kötüsü dönmesi için ona yalvarmaktır. Bu olaya kadını hızlıca NEXTleyerek tepki vermek erkeğin kendi ruhuna pozitif etki yapar. Demir tavında dövülür  diye bir atasözü var. Eriyecek kadar yanmadan sizden kılıç olmaz ama erimeyi abartırsanız (fazlaca ateşte kalırsanız) ocağın dibine akar bitersiniz.

2 – Hiç inkar etmeyelim, ne kadar asıl amaç olmasa da böyle bir durumda intikam tatlıdır ve en büyük intikam şansı buhar olma stratejisinde vardır. Yukarıda bahsettiğim “doğru tercih mi yaptım” şüphesi hep vardır, emin olun. Kız isterse özel uçağı olan bir eleman bulsun. Size bu şüpheyi tabii ki göstermeyecektir ama bun şüpheden şüphe etmeyin. Bugün bir okur kendisinden ayrılıp hemen başka bir adama varan eski kız arkadaşının “o beni asla unutamaz” gibi bir şey gevelediğini duymuş, yorumlara yazdı. Eğer kızın arkasından salya sümük oldu iseniz ve kız bunu biliyorsa (ki bilir) “o beni asla unutamaz” gibi bir laf eşekliğinizin tescilidir. Ama durum öyle olsa idi kız “o beni unutamıyor” şeklinde olurdu. Eğer buhar olduysanız (bu ortak arkadaşlarınıza kızla ilgili en küçük bir falso vermemek anlamına da gelir) bu lafın anlamı genelde değişiktir. Orada yoruma da yazdım :

Kız senin onu kısa zamanda unutmuş görünmenden rahatsız olmuş olmalı. Yoksa uluorta böyle beni unutamaz falan demezdi. Doğru yoldasın bozma bunu …  Unutma, sen kendini birden çekince kızın hipergamisi error verdi. Acaba diyor. Zaten “O beni unutamaz” demek “O beni unutamaz umarım, yanlış dala atlamışsam kafa üstü yere düşeceğime yine ona asılayım”. Kuşkun olmasın. Seni küçültür gibi söylüyor elbet ama diline vuran kendi şüphesi. Yanlış mı yaptım şüphesi. Eğer kızı silersen ve o görüşme ve sonrasında sana dönemeyeceğini anlarsa bu şüphe içini kemirip duracak. Bu amcayla evlense bile. Sen o toplantıda betalaşıp kızın içine su serpmezsen (evet ben ona dönebilirim o zaman şimdi bu dalda zevk ve gönül rahatlığıyla hoplayayım dedirtmezsen) senin gururun için çok iyi olur. Kızdan intikam istiyorsan da böyle alırsın. O amcayla her kötüye gittiğinde acı çeker. Ama bence kızdan intikam işin en önemsiz tarafı.

Maalesef aşırı betalaşan erkeğin terk edilmesinin en büyük nedenlerinden biri kıza bilinç altında “git o dalı tut, maceranı yaşa bir tanem ben burda arabesk şarkılar eşliğinde uluya uluya ağlayarak seni beklerim, o dal kırılırsa bana atlarsan seni bağrıma basarım” mesajı vermesi. Bilinçaltı işler bunlar ama yine de orada arka planda dinamik bu. Bu başınıza gelmişse yapabileceğiniz en iyi şey hatuna size geri atlayamayacağını göstermek. Bu da kasıntı davranışlarla değil ama kızın geri dönüşsüz hata yaptığını ve kızı bir daha kabul etmeyeceğinizi içselleştirerek olur.

3 – Kıza bir ders vermiş olursunuz. “Amk koyayım ben onun kızdan bana ne” diyebilirsiniz ama hepimiz artık “mesela gitse beni aldatsa sonra gelip yine seni seviyorum dese hemen affederimAFC ucubelerinin, kızların ruhlarını dejenere edişlerinin yarattığı, gereksiz sorunlarla uğraşıyoruz. Bu memlekette zaten yerel, arabesk adlı bir olgu var. Kendisini terk edip daha zenginine varan kadına inat zengin olup , sonra gidip kendine başka kadın bulacağına “nikahına beni çağır sevdiğim, istersen şahidin olurum ben senin” diye ağlayan ruh hastası filmlerle büyüdük. Üstüne de feminenleşme eklendi, sonuçta etrafta kızları dejenere eden bir “ne olursa olsun, ne yaparsan tüm ilgim sende” sürüsü dolanıyor. Bunlardan olmayın.

Gerçekte 250 kişinin tamamıyla rekabet etmiyorsun

Erkek kardeşim bir keresinde eyalet dışında bir işe başvurmuştu.

Pozisyon için 250 kişi daha işe başvurmuştu ve matematik açıdan şansı 250’de 1 gibi görünüyordu.

İşe alım sürecine girmeye karar verdiğinde telefonda konuştuk. “Lee, insanlar bana hiç şansım olmadığınız zira işi almak için bir sürü insanın başvurduğunu söylüyorlar” dedi.

“Evet, tahmin edebiliyorum” dedim.

“Ama olay şu ki ben bütün o adamlarla rekabet etmiyorum. Şimdiden onların çoğundan daha iyiyim.”

Küstahça mı geldi? Öyle değil. Objektif baktığında doğru söylüyordu.

Biz küçükken babamız ve büyükbabalarımız bize “sağlam ve güçlü bir şekilde el sıkış”, “zamanında gel”, vs. gibi şeyler öğretmişti. Her erkeğin bilmesi gereken temel şeyler.

Fakat günümüzde, bunlar çok ve boş konuşan soyaoğlanlar arasında yaygın şeyler değiller. Benim birader de Millenial ama öyle davranmıyor.

Tabii ki insanlar belli ırk kotalarını doldurmak gibi şeyler için işe alındıklarından iş piyasası kötü ama yetenek / yeterlilik hala sizi bir yerlere çıkarabilir, özellikle de küçük işletmeler dünyasında. Benim erkek kardeşimin avantajı, el bebek  gül bebek büyütülmemesi. Daha önce bu yollardan geçmiş sert erkekler tarafından büyütüldü.

Birden fazla görüşmeye gitti. Hepsine gitti, el sıkıştı, işin başındakilerle görüştü, isimleri hatırladı, binadaki diğer çalışanlarla konuştu ve patron içeri girerken kafası ile selam vermek üzere oto parkta kahve içti.

Bir ay içinde elene elene 10 aday kaldı. Benim birader de bunlardan biri idi.

Sonunda işe birini aldılar- ama o kişi benim birader değildi.

Omuz silkti. Ucundan kaçırmıştı.

Ama sonra patron kardeşimi aradı ve dedi ki “dinle, senin bizim takımda olmanı istiyoruz, bir yerlerde, herhangi bir yerde. Yukarıdakilerle konuştum ve eğer becerebilirsek sana bir pozisyon açacağız.”

Kısa süre sonra, birader yeni pozisyonda işe alındı.

Şaşırmadım.

Evlilik istatistiklerine bakıp “AMAN ALLAHIM, BOŞANMA ORANLARINA BAK!” diyebilirsiniz.

Bir çocuk yetiştirmenin masraflarına bakıp “AMAN ALLAHIM, BEN ÇOCUK SAHİBİ OLAMAM” diyebilirsiniz.

“ŞANSIM 250’DE BİR, KAZANMA ŞANSIM YOK!” diyebilirsiniz.

Ama çoğu insanın yememesi gerekirken patates cipsi yemeyi bırakacak kadar bile öz kontrolü yok. Çoğu insanda gelecek için para biriktirecek, bir köpeği eğitecek ya da oyunu öğrenecek kadar sabır yok. Bunun yerine istatistiklere bakıp hırlıyorlar. Dünyanın adil bir yer olmadığından ya da kadınların şeytani olduğundan ya da kimsenin işe adam almadığından şikayet edip duruyorlar. Ve o siktiğimin köpeği koltuğa işemeye devam ediyor!

Rekabet ettiğiniz adamlar bunlar. Şansınız düşündüğünüz kadar az değil.

Çeviri : You’re not really competing against all 250

Dread Game Bölüm III – Yumurtlama Dönemindeki Korku Oyunu

Geçenlerde ilginç bir makale dikkatimi çekti, içinde gördüğüm yararlı bilgilerden ötürü havada kalan bazı konuları bunun üzerinden anlatmayı düşündüm.

Kadınlar Çekici Buldukları Eşlerini Yumurtlama Dönemindeki Kadınlardan Uzak Tutuyor

Başlıktan da anlayacağınız gibi bu çalışmadaki bulguların birçoğu kırmızı hap ilkeleri ile uyumlu. Ama değinilmesi gereken başka yönler de var. Bu çalışmayı ele almadan önce hatırlatmak isterim ki kadınların bu korumacı davranışları, araştırmacıların “çekici eşler” diye tanımladığı durumun etrafında şekilleniyor. Kadından kadına değişen bu çekicilik algısı, benim analizimin de temelinde yatan düşünce.

Kadınların başka kadınlarla kurduğu arkadaşlıklar hem fırsatlar hem de potansiyel tehditler oluşturmaktadır ve eşlerini kaybetmek de bu tehlikelere dâhildir. Hemcinsleriyle arkadaşlığın yararlarını artırmak ve maliyetlerini azaltmak isteyen kadınların eşlerini koruma yoluyla bunu gerçekleştirmesini tavsiye etmekteyiz. Kadınlar, başka kadınların eşlerini elinden alma potansiyeli olup olmadığını gösteren sosyal işaretlere dikkat ederler. Biz de bu çalışmada böyle bir işareti değerlendiriyoruz: başka kadınların doğurganlığı. Erkekler yumurtlama dönemindeki kadınları çekici bulur; aynı şekilde bu kadınlar da çekici erkekleri arzularlar. Dolayısıyla yumurtlama dönemindeki kadınlar diğer kadınların romantik ilişkileri açısından tehdit oluşturabilir. Yapılan 4 deneyde evli veya ilişkisi olan kadınlara yumurtlama ve adet dönemindeki farklı kadınların fotoğrafları gösterilmiş ve deneklerin yumurtlama dönemindeki kadınlardan pek hoşlanmazken adet dönemindeki kadınlara böyle yaklaşmadıkları gözlemlenmiştir. Ancak bu eğilim sadece eşleri çekici olan kadınlarda görülmüştür. Yumurtlama dönemindeki kadınların fotoğrafına bakan bu kadınların kendi eşlerine olan cinsel isteği de artmıştır. Bu bulgular, kadınların diğer kadınların doğurganlık işaretlerine dikkat ettiklerini ve eşlerini bu kadından korumak için çeşitli yollara başvurduklarını (söz konusu kadınları dışlamak, eşine normalden fazla ilgi göstermek vb.) göstermektedir.

Bu çalışma daha en başından iki kırmızı hap düşüncesini doğruluyor: CPD’nin pasif korku oyununa etkisi ve adet döngüsünün bir kadının cinsel arzuları ile yumurtlama dönemindeki cinsel cazibesini artırma çabasına etkisi.

Çiftlerin kendi CPD ve eşlerinin CPD’nin farkında olmasının erkekler ile kadınlar arasındaki ilişki dinamiğinde oynadığı role ve bu durumun ilişkinin sağlamlığını nasıl belirlediğine daha önce değinmiştim. İşte yukarıdaki çalışma da bu dinamiğin altında yatan sebepleri gözler önüne seriyor. Çünkü bir birey eşinin CPD’ni ne kadar yüksek görüyorsa koruma güdüsü de o kadar yüksek oluyor. Eş koruma güdüsü, hem bireylerin CPD hem de sosyal ortamdaki diğer insanların CPD’ne göre şekilleniyor.

Dolayısıyla bir kadın başka kadınların eşini arzuladığını gördüğü anda harekete geçmektedir. Örneğin, kadınların yarısından fazlası eşi olan bir erkeği arzuladıklarını ve eşi olan erkeklerin yüzde 80’i de başka bir kadının hedefi olduklarını belirtiyor. Bu erkeklerin neredeyse yarısı da bu kadınlarla “işi ileri götürdüklerini” kabul ediyor. Bu yüzden kadınların eşlerini korumaya çalışması mantıklı bir davranıştır.

Okuyucularım lütfen bu çalışmanın giriş ve sonuç kısımlarını okusunlar. Tabii ki bazı kadınlar erkeklerin kendilerine gösterilen ilgiyi yanlış anladığı konusunda ısrarcı olacaklardır. Bu da kadınların en temel amaçlarından birine hizmet eden bir sosyal gelenektir: İnandırıcı reddetme. Erkeklerin egoist ve salak oldukları için kadınlardan gördükleri ilgiyi yanlış anladıkları fikri ne kadar yaygınlaştırılırsa kadınların gösterdikleri ilgiyi inkâr etmesi için o kadar rahat olur. Erkeğin ilgi gösteren kadını beğenmemesi veya başka bir kadını tercih etmesi durumunda ise kadın bu kez de reddedilişini örtecek bir bahane elde etmiş olur.

Tarih boyunca erkekler eşlerini başka erkeklerden korumak için bir yerlere kapatırken (örneğin haremler) kadınlar da benzer şekilde eşlerini potansiyel avcılardan uzaklaştırmışlar ve rekabetin getireceği maliyetleri önlemeye çalışmışlardır. Bu strateji, kadının potansiyel tehditleri tespit edebilme becerisine bağlıdır. Kendini ve eşini potansiyel avcılardan (yani diğer kadınlardan) uzak tutmaya çalışan bir kadın, kocasının sadakatini kontrol alsa da başka kadınlarla kuracağı dostluklardan vazgeçmektedir.

Söz konusu çalışma, kadınların eşlerini yüksek CPD’li diğer kadınlar (yani seksi buldukları kadınlardan) ve yumurtlama dönemindeki kadınlardan örtülü bir biçimde korumaya çalıştıklarını gösteriyor. Bu durum, bir kadının kıyafet, süslenme, ses tonu, koku, cinsel yakınlık gibi yumurtlama dönemi göstergelerini bilinçaltında sezebildiğini ve aynı zamanda hemcinsleriyle arkadaşlıklarını bozmadan “yüksek değerli” cinsel yatırımlarını korumak için örtülü yöntemler geliştirdiklerini gösteriyor.

Böylece kadınların diğer kadınlardan gelecek hafifmeşrep davranışlara karşı tetikte olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Ancak yumurtlama döneminin mesajları bazen çok ince olduğu için kadınlar açıkça sergilenen “hafifmeşrep” davranışların ötesine geçen işaretleri de fark edecek şekilde evrim geçirmiş. Kadının kendisinden daha yüksek CPD sahibi eşini korumasının evrimsel açıdan önemi de burada yatıyor. Bu hassasiyet kadının psikolojik yapısının parçası.

Ayrıca, bir kadın kendisini ve eşini sürekli olarak sosyal ortamlardan uzaklaştırmaya çalışıyorsa uyumsuzluk ve anaç olmamakla suçlanarak kötü bir arkadaş gibi görülebilir. Bu durum kadının hemcinsleriyle arkadaşlık kurmasını zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda eşi tarafından da zor, geçimsiz, güvenilmez ve kontrol delisi olarak görülmesine neden oluyor. Yani bir taraftan kadının diğer kadınları uzaklaştırması sonucunda hemcins arkadaşlığından elde edeceği faydalar azalırken diğer taraftan kendi sosyal ortamına girmesini izin verdiği kadınlara eşini elinden alması için fırsat ve motivasyon sunmuş oluyor.

Bu eş koruma güdüsünü, güzel kadınların dolu likör sektöründe çalıştığım evlilik dönemim ve kırmızı haptan haberimin olmadığı 20’li yaşlarımdaki ilişkilerimde de gözlemlemiştim. O zamanlar kız arkadaşlarım kıskançlık yaptığında “hatun milleti manyak işte” deyip geçerdim. Ancak nedense bu kıskançlık krizleri benzer zamanlarda ortaya çıkıyordu. Eşinizin veya sevgilinizin kıskançlık yaptığı, sizinle zaman geçirme isteğinin arttığı veya size karşı cinsel açıdan daha yakın olduğu dönemler size garip geliyor olabilir. Bir kadının sizi diğer kadınlardan koruma çabası, kadın gözündeki CPD’nizin en temel göstergesidir. Çünkü bir kadın ancak “çekici bulduğu” adamı korumaya uğraşır.

Bu bilgiye sahip olmak kırmızı hap farkındalığı açısından önemli; çünkü kadına sormadan CPD açısından nasıl bir konumda bulunduğunuzu kolaylıkla anlarsınız. Bir kadının gözündeki çekicilik, daha doğrusu alfalık, seviyeniz onun kendi CPD’ni nasıl gördüğüyle alakalıdır. Uzun ilişkide erkekler çoğu zaman bu dengeyi kaybederek yanlarındaki ortalama kadından daha iyisini bulamayacaklarını düşünmeye başlıyor. Düşük CPD sahibi kadınların yüksek CPD’li erkeklere karşı sıkça oynadığı bir oyun vardır: Erkeği diğer kadınlardan korumak için değersiz biri gibi göstermek. Bu değersizleştirme çabası, erkeği triple sindirme, azarlama veya başka kadınlara bakmakla suçlama şeklinde baş gösterebilir. Böylece kadın yüksek değere sahip bir erkeğin kendini sınırlamasını ve sürekli olarak düşük değerli karısına/kız arkadaşına yaranmaya çalışmasını sağlar.

Şimdi bazı okuyucular feminizm odaklı bir sosyal düzende kadınların zaten uzun süreli maddi rahatlığa sahip olduğunu ve nafaka, çocuk desteği gibi imkânlarla ellerini güçlendirdikleri için kocalarını koruma gereği duymayacaklarını düşünebilir. Ancak kadınların psikolojik yapısı henüz bu noktaları hesaba katacak kadar evrim geçirmedi. Her ne kadar maddi durumları garanti altına alınmış olsa da güvende olduklarını hissettirecek işaretleri görmek istiyorlar.

Pasif Korku Oyunu

Peki, kadınların bu koruma içgüdüsünü kendimiz için kullanmak adına nasıl bir bilgiye dönüştürebiliriz? Bu sorunun cevabını yukarıda verdim zaten. CPD’nizi yükselterek kadına karşı pasif korku oyununu başlatmış oluyorsunuz.

Korku oyunu meselesini gündeme getirdiğim için bana öfke duyanlar oldu. Sürekli olarak bunun manipülasyon ve kadınla erkeğin arasındaki güveni yıkacak bir yöntem olduğunu söyleyip duruyorlar. Ancak bu kişilerin (özellikle de kadınların) fark edemediği nokta şu: Çoğu ilişkide korku oyunu o ya da bu şekilde oynanıyor. Hem erkeğin hem de kadının eşini koruma içgüdüsüyle çeşitli davranışlar sergilemesi, bilinçaltında karşı tarafa yaptıkları yatırımı kaybedeceklerine dair bir korku olduğunun ve sürekli olarak CPD’lerini değerlendirdiklerinin bir kanıtıdır.

Böyle bir olayla karşılaşan erkeklere tavsiyem, yumurtlama dönemindeki korku oyununun işaretlerine dikkat ederek bu durumu eşlerinde bir arzu yaratmak için kullanmalarıdır. Tabii bu dediğim mavi hap zihniyetine taban tabana zıt; çünkü çoğu erkek koruma davranışı sergileyen bir kadının korkularını bastırma ve rahatlatma yoluna gidecektir. Ancak rahatlık ve aşinalık gerçek arzuyu öldüren ve kadının yüksek CPD’nizden ötürü sizi elde tutmak için sevişme isteğini azaltan unsurlardır. Zaten kadın rahatça elinde tutabildiği bir adam için neden rekabete girsin ki?

Yumuşak veya pasif korku oyununun püf noktası, bu oyunları kullanabileceğiniz fırsatlara karşı dikkatli olmak ve gereken durumlarda kadının korkusunu üstü kapalı ve dolaysız bir şekilde tetiklemektir. PUA’ların bu konudaki güzel taktiklerinden birisi de neg atmak veya başka bir deyişle iltifat ediyormuş gibi görünüp dalga geçmektir. Böylelikle kadının egosu biraz da olsa normal bir seviyeye indirilir ve kendisini erkeğe beğendirmek için uğraşır. Pasif korku oyununda da benzer bir mantık vardır.

Kadınların “çekici” buldukları eşlerini koruma içgüdüsü bu oyunu oynamak için güzel bir fırsat sunar. Başka kadınlar sizinle flört ettiğinde bunu değerlendirin, sosyal değerinizi kanıtlayacak durumları kaçırmayın ve kadın sizi korumak istediğinde onu sadakatinize ikna etmeye çalışmayın. Bazen geri adım atmanız gerekebilir; ancak hemen ölümsüz aşkınızı kanıtlama derdine düşmeyin. Kadının içinde bulunduğu çerçeveyi her daim hatırlatın. Unutmayın, kadın size layık olmak istiyor. Bu çabayı elinden alırsanız onun gözündeki değerinizi de kaybedersiniz.

– SERİNİN SONU –

Çeviri: Ovulation and Dread

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm II – Yumuşak Korku Oyunu

Geçen yazımda tek eşli dönemin öncesi ve sonrasında uygulanabilecek çeşitli korku oyunlarını ele almıştım ve bu da gündeme getirdiğim en tartışmalı konulardan biri olmuştu. Kadınlar korkunun oyunun faydasını erkeklere hatırlattığım için beni kötülüyor; erkekler ise bana destek çıkmalarına rağmen bu korkuyu açıkça kullanmanın geri tepebileceği endişesiyle bir tereddüt yaşıyorlar. Onlara hatırlatmak istediğim şey, ortalama bir ilişkide korku oyununun gerçekten kaçınılmaz olduğudur; çünkü İlişkilerin Temel Kuralından ötürü korku zaten tüm ilişkilerde önemli bir faktördür:

Bir ilişkide en güçlü taraf, en az umursayan taraftır.  

Daha önce kırmızı hap dünyasında da defalarca belirtildiği üzere, en güvenli ilişkiler erkeğin kadından 1-2 CPD puanı daha üstünde olduğu ilişkilerdir. Bu dengesizlik, kadının erkeğe bağlanmasını sağlayan asıl güçtür ve yumuşak veya pasif bir korku oyunuyla da kadına gösterilebilir. Bu korkunun kökeni, kadının duygusal, fiziksel ve maddi kayıplarını aklına getirmesinde yatar. Korku oyunu ne kadar pasifse kadının bu korkuyu hissetmesi de o kadar kademelidir.

Yumuşak Korku Oyunu

Eşimle birlikte geçenlerde 49 yaşında bir kadınla sohbet ettik. Beraber gittiğimiz spor salonundaki danışma masasında duruyor, dolayısıyla yakından tanıdığımız bir arkadaş. Yaşına göre çirkin sayılmaz, fiziksel açıdan gayet güzel bir vücudu var. 20’li ve 30’lu yaşlarında erkekleri peşinde koşturduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak şimdilerde 50’ye merdiven dayadığı halde Duvar sonrası pişmanlık yaşamak yerine kendi kendine umutlanmış gibi görünüyor. Bunun kulağa garip geldiğinin farkındayım; ama nedense yakın gelecekte “iyi bir adam” elde etme “şansı” olduğu konusunda gayet iyimser. Geçmişte sevgili olduğu serseri alfa erkekler konusunda son derece dürüst ve dobra konuşuyor, aralarında evlenip daha sonra boşandığı biri de var. Aslında içinde bulunduğu duruma nasıl düştüğünün farkında olan kadınlardan birisi; geçmişte yaşadığı hipergamik hayatının sonuçlarına katlanıyor ve hatalarını kabul ediyor.

Spor salonuna farklı zamanlarda gitsek de genellikle sabahı tercih ediyoruz. İşte böyle sabahların birinde danışma masasındaki arkadaşımız bize şöyle dedi:

Sizi gerçekten çok seviyorum, inanın bana. Her gün önümden bir sürü insan gelip geçiyor ama sizi ne zaman görsem sizinki gibi bir ilişkim olacağına dair umudum artıyor. Birbirinizle öyle uyumlusunuz ki senin gibi bir adamla tanışıp böyle bir bağ kursam diye içimden geçiriyorum.”

Bunları tam dışarı çıkmak üzereyken duyduk. Kişisel hayatıyla ilgili birkaç şey daha söyledi ama galiba gururum okşandığı için o anlattıklarına pek odaklanamadım. Arabayla eve dönerken eşim yüzüme baktı ve “Sonum onun gibi olmadığı için o kadar mutluyum ki!” dedi. Ses tonu beni son derece şaşırtmıştı. “İyi ki ben öyle değilim, bu yaşta onun durumunda olmak çok korkunç.” Onaylamak için başımı salladım, eşim benim sık sık dile getirdiğim Duvar sonrası kadın davranışları analizlerimden birini daha yapmamı bekliyordu. Daha sonra gözleri dolarak hayatımda duyduğum en güzel iltifatlardan birini etti: “Umarım kızımız da senin gibi bir adamla evlenir.”

Bunu duymak gerçekten iyi hissettiriyor. Şimdi soracağım soru size çok alakasız gelebilir ama yaşadığım kısa gurur anından sonra kendi kendime düşündüm: Böylesine saygı görüp takdir edilmek güzel ama eşim eğer arkadaşımızın şu anki durumunu görmeseydi beni takdir edecek farkındalığa ulaşır mıydı?

Yaşadığım bu olay, sosyal kanıtın ne kadar güçlü olabileceğinin bir göstergesiydi. Eşimle olan ilişkimize ve evliliğimize dair aşkımdan ve sadakatimden bir şey kaybetmedim; ancak bu durumun anlaşılması için illa doğru yerdeki doğru adam olmam mı gerekiyordu? İşte bu durum yumuşak korku oyununun bir türüydü. Erkeğin çaba göstermesini gerektirmeyen, sadece gerekli şartların ortaya çıkmasıyla oluşan bir korku oyunu…

Kadınlar yanındaki erkeği bir süre sonra çantada keklik görmeye başlar ve başka bir kadın olaya dahil olmadan da erkeğin değerini anlayamaz. Benzer şekilde, bir kadın bir yerde gördüğü erkeğin değerini yanındaki kadınların ona davranışından ölçer. Ayrıca diğer kadınların içinde bulundukları durum da bir erkeğin karısı ve uzun dönemli sevgilisi için bir sosyal statü göstergesidir. Bu durumun varlıklı kadınlar için daha farklı işlediğinin farkındayım; ama böyle bir dinamik kesinlikle mevcut. Kadınların erkeklerin yaptıkları fedakarlıkları takdir etme güdüsünden yoksun olduklarını daha önce defalarca belirttim; bu takdir duygusunu ortaya çıkaracak tek olay, başka bir kadının o evli veya uzun ilişki içerisindeki kadına yanındaki adamın değerini hatırlatmasıdır.

Kademeli Korku Oyunu

Kadınlar CPD’nin tepe noktasına çıktıkları zaman korku oyunu karşısında istenilen tepkiyi pek vermezler. Çünkü bu dönemlerde giden bir sevgilinin yerine yenisini bulmak işten bile değildir. Bu dönemlerde duygusal yatırım yaptıkları uzun süreli ilişkileri olsa bile kaybetme korkusunu bilinçaltının derinliklerine itmeyi bilirler. Ancak Duvara yaklaşmaya başladıkça bu kaybetme korkusunun yerini güven korkusu almaya başlar. Tabii bu güvenin çeşitli biçimleri mevcut: finansal, duygusal, psikolojik ve ruhsal güven. Hatta kendine saygı da bir kadının güven ihtiyaçları arasındadır.

Kadının CPD’nin yüksek olduğu dönemlerde erkekler kendi potansiyel değerlerinin ileride bir kadın için ne anlam ifade edeceğinin farkında değillerdir. 20’li yaşlardan 30’lu yaşlara geçişte kadının CPD’si düşmeye ve erkeğinki yükselmeye başladığı zaman erkek korku oyununun önemini pek fark edemez. Çünkü “hayallerindeki kızı” kaçırmamak istemektedir. Kadının amacı ise oynadığı hipergami kumarında ucuza gitmemektir.

Kadın Duvara çarpıp yaşlanmaya başladığı ve erkek CPD’nin zirvesine çıktığı zaman ise yumuşak korku oyununun ilişkideki rolü değişmeye başlar. Kadının fiziksel cazibesini yavaş yavaş azaldığı için bilinçaltına kaybetme korkusu ve güven sağlayamama endişesi yerleşir. Belki görünürde bu korkuyu yansıtmaz ama her geçen yıl bunu daha da hissettirecek işaretler gözüne çarpmaya başlar.

Kadınlara bu korkuyu hatırlatmak zalimce görünüyor farkındayım; ama bu yazıyı yazmaktaki amacım bu değil. Kadınların yaşadığı yumuşak korku oyununun farkına kolay vardığım için ilişki oyunumu biraz daha hassas şekilde oynamaya gayret ediyorum. Ancak her şey ortadayken de bu dinamiğin kadınların hayatının farklı dönemlerinde oynadığı rolü görmezden gelmenin bir anlamı yok.

CPD ile ilgili yazmaktaki temel amacım, erkeklerin hayatın belli dönemlerindeki kadın davranışlarını kolayca tahmin etmesini ve böylelikle gördükleri işaretlere dayanarak oyunlarını ona göre planlamasını sağlamaktır. Yumuşak korku oyununa kadının verdiği tepki, uzun dönemli ilişki ya da evlilikte erkeğin kendi çerçevesini kadına başarıyla kabul ettirmesi gibi görünebilir. Hatta bu tepki hayatta takdir görmeye pek alışmamış erkeklerin hoşuna da gidebilir; ancak bu takdirin KİME yapıldığına bakmaktan çok NEDEN yapıldığına bakmayı unutmamak gerekir.

Devamı gelecek… 

Çeviri: Soft Dread

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm I – Korku Oyunu Nedir?

Hepimizin başına gelmiştir. Bir kızla ilişkiye başlarız, fiziksel samimiyet, birlikte vakit geçirme, kafaların uyuşması vs. her şey süper gitmektedir. Ama ilk aylardaki flört döneminin tatlı anlarından sonra ne olursa kız birden soğur. O iki-üç ay önceki cilveli hatun gider, yerine çift kapılı no-frost bir buzdolabı gelir. İşte Rollo Tomasi de böyle durumlara düştüğümüzde hatunu yeniden ateşlemek ve daha da önemlisi bu durumlara hiç düşmemek için uzun ilişki ve evlilik düşünen her erkeğin temel silahı olacak korku oyununu öneriyor. Reyizden dinleyelim.

Erkeklerin özellikle uzun ilişkilerde kadınları manipüle ederek bir korku hissi yaratmasına yönelik olumsuz yorumları görünce bu dinamiği daha ayrıntılı bir şekilde ele almaya karar verdim. Peki, nedir bu korku oyunu meselesi? Uzun ilişkilerde çerçevenizi sağlam tutmak için bir kadında korku uyandırmanız önemlidir. Doğal olarak kadınlar da bu kontrol mekanizmasının açıkça ortaya konulmasından rahatsız olup korku oyununu kötülüyor. Korku oyunu, adından da anlaşılacağı üzere, erkeğin aşkını kaybetmekten korkan kadının uğrayacağı duygusal, finansal, ailevi ve şahsi felaketleri düşünerek yaşadığı korkuya dayalıdır. Kadının bu şekilde açıkça korkutulması, erkeğin çeşitli şantajlarla kadının özgüvensiz yanını kullanarak onu köle haline getirmesi gibi anlaşılıyor. Ancak bu tür duygusal kaygıların arasında kaybolan gerçek, korkunun bu tanımdan çok daha geniş olması ve erkeklerin zannettiği gibi dramatik bir yapıda olmamasıdır.

Korkunun Farklı Yüzleri

Jim diye çok iyi bir arkadaşım var, 37 yaşına yeni girdi. Sevdiğim bir adam. Ama pek yüzüne bakılacak bir adam da değil. 30 yaşında kendini tamamen saldı. “Kazara” bir hamilelik sonucu doğru olanı yapma kaygısıyla erken yaşta evlendi. Böylelikle fırsat penceresini kapatarak değerlendirebileceği diğer tüm seçenekleri çöpe atmış oldu. Karısı ikinci doğumdan sonra kendini tamamen salıp adeta bir plaj topuna döndü, gerçi Jim de aynı durumdaydı. Aslına bakarsanız tekrar ortamlara akması zor bir şey değil ama Jim’de bunu yapma hevesi yok.

Şimdi siz Jim’in bu durumunu öğrendikten sonra onun bir ilişkide korku oyununu kullanacak son erkek olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Zaten Jim gibi adamlar hanımlarının kendi kendine oynadığı korku oyunundaki habersiz figüranlar. Jim iyi bir dış görünüşe sahip olmadığı ve oyundan bihaber olduğu için kadınların ilgisini çekemeyecek durumda; ancak ailesine inanılmaz ölçüde iyi bakan bir adam. Bir hukuk firmasında programcı olarak ter dökerek ailesine ekmek getiriyor. Tek başına karısının hemşirelik okulu masraflarını karşılıyor. Ayrıca çok da ilgili bir baba ve evdeki tamirat işlerinden falan da çok iyi anlıyor. Tüm bunlara rağmen Jim’in karısı cadalozun teki, kocasına sürekli dırdır ediyor. İşin kötüsü bu huyu kızlarına da bulaştırmış ve onlar da babalarına aynı anneleri gibi dırdır etmekten geri durmuyor.

Tüm bu saldırgan tavırlarına rağmen Jim’in karısı bu hayatta tanıdığım en kıskanç kadınlardan biri. Kocasının nerede olduğunu öğrenmek için zırt pırt arıyor, hatta arada sırada striptiz kulübüne gittiğinden (Jim böyle bir yere daha hayatında adım atmadı) veya başka bir kadınla ilişkisi olduğundan şüpheleniyor. Bu paranoya öyle bir noktaya vardı ki Jim gibi bir adamın başka bir kadın tarafından kapılacağına inanmak cidden komik. Ama işte korku oyunu dediğimiz ve gerçekleşme ihtimali çok zayıf olsa da kadında rahatsızlıkla birlikte bir rekabet endişesi uyandıran durum tam da bundan ibaret.

“Ben onunla rekabet edemem…”

Tanıdığım hastalık derecesinde kıskanç olan kadınlardan bazıları, amatör vücut geliştiricilerin eşleri ve sevgilileriydi. Bunlara erkek kardeşimin eski sevgilileri de dâhil. Bu kadınlar, hatta kendisi spor yapanlar bile, eğer aşırı derecede özgüvenli değilse yanındaki adamın başka kadınlar tarafından nasıl arzulandığına dair işaretler gördükçe yeni kontrol taktiklerine başvurur. Ortada bir işaret bulunmasa bile adamın arzulanabilir bir erkek olması kadındaki kıskançlığı çıkarmaya yeterlidir. Yüksek statülü bir adamın tek aşkı olsalar da içlerindeki bu korkuyu bastırmayı başaramazlar.

Kadınların porno izleyen erkeği aldatan erkekle bir tutması da bu düşüncenin ürünüdür. Erkekleri daima hastalıklıymış gibi göstermeye çalışan ve boşanırken para koparıp “Ye, Dua Et, Sev” filminin senaryosuna(*) benzer bir hayat yaşamak isteyen kadınlar için bu zaten kolay bir bahane. Ancak burada kaçırılmaması gereken nokta, kadınların o filmlerdeki porno yıldızlarının fiziğine sahip olamayacaklarını ve yine oradaki fantezileri de asla gerçekleştiremeyeceklerini bilmeleridir. Bu durum korku oyununun kadınların bilinçaltında nasıl bir yer tuttuğunu açıkça gösteriyor. Erkeğin cinsel fantezileri o filmlerle benzer olsun veya olmasın kadın kendini rekabetteymiş gibi hissederek adamın aşkını kaybetmekten korkuyor.

Korku Oyunları

Erkeklerin bir kadının rekabet kaygısından yararlanarak uzun süreli ilişkiyi kontrol etmesi fikri, tabii ki feministlerden büyük bir eleştiri alıyor. Ancak bu düşmanlığın altında yatan sebep, çaktırmadan uygulandığı durumlarda korku oyununa dayanmak bir kadın için zaten zorken bu açıkça uygulandığı zaman kadın için iyice katlanılmaz olmasıdır. Bu bağlamda korku aslında bir kadının Duvara çarpmaya yaklaştıkça yeni bir yağlı kapı bulma ihtimalinin düşmesinden ötürü karşısındaki adamı kaybetmekten korkmasıdır. Boşanma durumunda kadınların sağlam para koparmasını sağlayan feminist yasaların temelinde de bu korku vardır. Bu öylesine güçlü bir korkudur ki başarısız bir evlilik veya hamilelikten sonra kadının yine paralı bir koca bulamama ihtimalini telafi etmek için hukuki garantiler verilmesi gerekmiştir.

Sosyal değerinizi göstermek ve yanınızdaki kadının arzusunu artırmak için diğer kadınlarla ara sıra flörtleşmenizi tavsiye etsem de bu rekabet endişesi oluşturmanın tek veya en iyi yolu değildir. Başka bir kadınla açıkça flört etmek bu endişeyi artırır; ancak işin püf noktası erkeğin sıradanlaşan hayatında ufak bir değişim yaparak kadının hayal gücünü tetiklemesidir. Yani bu taktiğin amacı kaybetme korkusuyla kadını yıldırmaktan ziyade kadın erkeği artık sıradan ve çantada keklik görüp başka kaynaklardan ilgi aramaya başlamışken erkeğin hala değerli olduğunu ona hatırlatmaktır.

Korku oyunuyla bu hayal gücünü tetiklemek için bazen tek yapmanız gereken spor salonuna gitmektir, daha iyi giyinmeye başlamaktır, işyerinde terfi almaktır, iş seyahatine çıkmaktır, günlük yaşamınızı değiştirmektir, oyun zihniyetini benimsemektir, eski veya yeni bir arkadaşla buluşmaktır, kadına esprili ve ukala bir şekilde takılmaktır. Yani onun hassas noktalarını kaşımaktır. Çoğu kadın bir erkeği ömür boyu köle etmek için amının yeterli olduğunu düşünse bile kadının CPD’nin düşmesi ve erkeğin özgüven kazanması sonucu bu denge bozulur. Kadın da böylece kaybetme korkusunu kontrol edebilmek için yeni programlar geliştirmeye çalışır. Mesela yurtdışındaki bir fuara gitmeden önceki gece karınız sizinle çatır çutur sikişiyorsa bahsettiğim program devreye girmiş demektir. Çok şey yapmanıza gerek yok; en ufak değişimler bile işinizi görecektir. Hatta çoğu zaman korku oyununu başlatan siz değil kadın olacaktır.

Kadınların bastırmaya çalıştığı kaybetme korkusunu uyandırmak yerine hafifletmek için daha anlayışlı yöntemler kullanmak da isteyebilirsiniz; ama bunlardan bahsetmeye gerek yok. Zaten çoğu erkek bu yöntemleri uyguluyor, yani sürekli olarak sevgililerine ve eşlerine nasıl aşık ve sadık olduklarını belirtiyorlar. Mesela Jim de bu şekilde karısını sakinleştiriyor.

Açıkça söylemek gerekir ki kadınların büyük bir çoğunluğu bu durumun aleyhlerine kullanılmasına izin vermeyecek kadar sağlam bir konumda. Zaten bu kaygının ortaya çıktığı durumlar da yukarıda bahsettiğim uç örnekler için geçerli. Her ne kadar öyle olduğum sanılsa da Dark Triad taktiklerinin kullanılması taraftarı değilim. Bunlar yanlış taktikler olduğundan değil; sadece oyun doğru oynandığı zaman bunlara gerek bile kalmıyor. Sadece uç durumlarda Dark Triad uygulanabilir. Böyle gerekli durumlarda da erkek zaten kadının çizgiyi geçtiğinin farkında olmalıdır.

Özetle, uzun ilişkide kadının aşk ve bağlılığını garanti altına almak sizin görevinizdir; ancak kaybetme korkusu kadının içinde hep var olacağından bu konuda ASLA ideal bir seviyeye ulaşamayacaksınız. Öte yandan rahatlık ve samimiyet de bu güvenceyi sağlayamayacak. Kadın geminin sallanmasını istiyor, çünkü böylelikle yaşadığının farkına varıyor.

Devamı gelecek…

Çeviri: Dread Games

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok.

Dünkü Duygusal güç – Bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güç yazısında şöyle yazmıştım :

Bir kadınla ilk tanıştığınızda şu kurala her zaman uyun: İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok. Kadının yaptığı hiçbir şeye duygusal bir tepki vermek yok. Nokta!

Bu konuda okur de bruyne gayet yerinde bir yorum yaptı :

bu 4 ay olayı bayağı saçma geliyor bana. eğer kızla sevgili isen,söylemen gerekir. yoksa kız ayrılır senden. ha sen diyorsan biz sevgili değiliz,seks yapıyoruz birlikte bir şeyler paylaşıyoruz fakat sevgili değiliz,ona tamam. ama diğer türlü kız tekmeyi koyar sana. burada hatalı düşünmüşsünüz.

Yerinde diyorum zira benim burada yazdığım mantığa ters görünüyor. Fakat bu kırmızı hapın 30 senedir sahada deneye yanıla bulduğu ve ilk başta mantığa ters gelse de önemli bir kural. Orada cevap yazdım ama burada da yazı olarak tekrarlayayım ki arada kaynamasın (cevabı biraz güncelleyip genişlettim).

Öncelikle 4 ay ağızdan iltifat ve seni seviyorum çıkmaması ve hediye almamak, bu 4 ay boyunca sevgiline fiziksel sevgi göstermeyeceksin ya da sevecen davranmayacaksın anlamına gelmiyor. Öncelikle bu 4 (ya da 3 – 4) ay sallama bir sayı değil. Bu süre bir oneitis mavi haplısının sevgilisi tarafından ortalama terk edilme süresidir. 30 yıllık tecrübe birikiminin gösterdiği şeyler şunlar :

1 – Bu kritik süre boyunca iltifat ve seni seviyorumlar çoğunlukla kızın “lan erkek mi bu yoksa erkek rolü yapan oğlan çocuğu mu” testleri nedeniyle ağızdan çıkar. Çoğunlukla kız ya direk isteyerek ya da bir trip atıp “seni seviyorum” veya iltifat alarak bunları erkekten alır.

2 – Bir kadını sevecek kadar tanıman en az 3 – 4 ay alır. Kadın sevgilin de olsa hakkında bir şey bilmiyorsun. Ve günümüzde erkek olmanın sorumluluğu, kendini paranoya ve kıskançlık krizi gibi zayıflıklara kaptırmadan, kolundaki kızın gerçekte nasıl biri olduğunu gözlemlemendir. Maalesef günümüzde bir erkeğin mutlu olmak için izlemesi gereken yol, başında bu kızın sana her kazığı atabilecek biri olduğunu varsayıp, 3 – 4 ay içinde aksini ispat etmesini beklemektir. Başından “sevdiceğim, kar tanem,  meleğim” diye başlarsan fena yanabilirsin.  Lafı uzatmadan söyleyeyim, birkaç ay tanıdığın birini sevemezsin.

3 – İltifat ve seni seviyorumlar, kızı genelde soğutur. Zira çoğunlukla bunlar yukarda dediğim gibi testtir. Kızın beklentisi, boyun eğmemendir.

4 – En önemlisi bu : sözlerin gücünü küçümsemeyin. İltifatlar, seni seviyorumlar ve hediyeler, erkeği duygusal yatırıma iter ve ilişkide güçsüz taraf yapar. Çünkü kadınlar çoğunlukla ilk aylarda fazlaca duygusal yatırım yapmazlar ama erkeği yatırım yapmaya iterler.

Bundan Duygusal Yatırım yazılarında bahsetmiştik :

Ben Franklin Teorisi

Amerik Birleşik Devletleri’nin kurucularından ve gelmiş geçmiş en büyük amcıkavcılarından Ben Franklin’in ünlü ve mantığa aykırı görünen keşfidir : eğer A kişisi B kişisi için bir şey yaparsa, A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanacaktır. Çoğu kimse bunun tersini varsayar – eğer insanlar sizden hoşlansın istiyorsanız, onlar için bir şeyler yapmalısınızdır. Yani B kişisi, A kişisinden daha fazla hoşlanmalıdır, değil mi? Yanlış!

A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanır zira A kişisi duygusal yatırım yapmıştır. Belki de A kişisi B kişisinin karşılık olarak iyi bir şey yapmasını beklemektedir. Belki A kişisi, primat hiyerarşisinde B kişisinden aşağıda olduğunu düşünmektedir. Belki A kişisi kendi egosunu korumaktadır – B kişisi özel biri olmalıdır, onun için bir şey yapmış olsam bile! Ya da B kişisi için bir şey yapmak gibi basit bir eylem nedeniyle, B kişisi A kişisinin düşünce ve duygularında yer kaplamaya başlamıştır.

Duygusal yatırımda kadın erkek farkına da yine Duygusal Yatırım yazılarının ikincisinde değindik :

Kadınların duygusal yatırım yapması, erkeklerin duygusal yatırım yapmasından daha uzun zaman alır. Erkekler en kısa zamanda dölleyebilecekleri doğurgan kadın arayacak şekilde evrimleşmiştir (büyük kalçalar, büyük memeler, sağlıklı bir yüz). Kadınlar ise kendilerini ve çocuklarını koruyabilecek olan kabilenin en güçlüsünün peşindeler. Bu nedenle de daha uzun vadeli özelliklere bakarlar (kendine güven, dominantlık, duygusal güç, zeka, vs …). Bir kadının bir erkeğin bu özelliklere sahip olup olmadığını anlaması zaman alır. Bunun yanında erkek güzel bir kadına hemen yatırım yapabilir. Her kadın – erkek ilişkisinde erkeğin duygusal yatırım yaptığı ama kadının hala mantıki hareket ettiği bir periyod vardır. Birçok erkek bu periyoda sıçar – garip, fazla iyi, fazlaca kıza odaklanmış bir şekilde davranmaya başlarlar ki o sırada henüz yatırım yapmamış kadına bu erkek kaybeden ya da daha kötüsü izlenimi verirler.

5 – Duygusal yatırım yapmaya dünden hazır, duygusal yatırım yapmanın kızı elinde tutmak için zaruri olduğunu düşünen erkek, şu 30larında evlenilebilecek, en sıkcısından koca malzemesidir. Mavi haplıdır. Bu, 30larında bir kadının “amanın kocişko adayımı buldum” diye üzerinize atlamasına neden olabilir ama özellikle genç bir kadının hedefindeki erkek değildir. Genç kızlar bu tiplerin yanından geçmez. 30lukla da yanılıp şaşırıp alfa siker beta öder denkleminin sağına düşme şansınız var.

Bu kuralı ihlal edebilirsiniz ama tavsiye etmem. Riskine değmez. İlk aylarda seni seviyorum demediği, iltifat etmediği ya da hediye almadığı için terk edilen kişiler gördünüz mü bilmem. Ben görmedim.  Edilen varsa da o adam muhtemelen beta bucks arayan bir hatundan kurtulmuştur. Sözel iltifat ve ağızdan seni seviyorum çıkmadı diye terk edilebileceğini düşünmek aşırı mavi haplılıktır.

Ben bu kural yüzünden hiç terk edilmedim, edileni de görmedim. Tersinde terk edildim ve edileni çok gördüm. Örneğin daha 1 aylık ilişkide kucağında “senden çocuğum olsun istiyorum İhsan, beni seviyor musun” diye kıvranan kıza karşılık olsun diye “ben de istiyorum, ben de seviyorum” cevapları veren ve akabinde aşık olan; ve ilişkinin 3. ayında “İhsan seninle çok sıkılıyorum ben” diye terk edileninden gördüm. Gerçi iyi oldu, İhsan’a hapı içirdik sayesinde.

Tabii bu yazdıklarımızın kıza sarılmayın, kucaklamayın, koklamayın ya da “4 ay sikeceğim seni benden bu süre boyunca sevgi alamazsın” şeklinde davranın tavsiyesi olmadığını anladığınızı varsayıyorum. Kırmızı hap camiasında var öyle adamlar. “Kafasını yastığa gömecen karının, sikecen ve işin bitince kapıya koyacan, ne sarılması amk” diye yazanlar. Ben şahsen böyle adamlar neden kadın – erkek ilişkileri ile kafa yoruyor anlamış değilim. Parasını verip yapsınlar, bahsettikleri “ilişki” için sevgiliye ne ihtiyaçları var. O ilişkiyi satıyorlar ve üstelik en ucuz seks, parasını vererek yaptığın sekstir.

Kıza dokunuş, sarılış ve öpücüklerle seni seviyorum dersiniz zaten (gerçi bunu da abartmayın). Ağızdan çıkan beklesin biraz.

Önemli Not : İki kuralı asla ihlal etmeyin.

1 – Asla ilk seni seviyorum diyen olmayın. Kaçıncı ay olursa olsun.

2 – İlk 3 – 4 ay asla hediye almayın. Çiçek falan da almayın. İstisnası tabii doğum günüdür. Sevgililer Günü değil!