Dread Game Bölüm I – Korku Oyunu Nedir?

Hepimizin başına gelmiştir. Bir kızla ilişkiye başlarız, fiziksel samimiyet, birlikte vakit geçirme, kafaların uyuşması vs. her şey süper gitmektedir. Ama ilk aylardaki flört döneminin tatlı anlarından sonra ne olursa kız birden soğur. O iki-üç ay önceki cilveli hatun gider, yerine çift kapılı no-frost bir buzdolabı gelir. İşte Rollo Tomasi de böyle durumlara düştüğümüzde hatunu yeniden ateşlemek ve daha da önemlisi bu durumlara hiç düşmemek için uzun ilişki ve evlilik düşünen her erkeğin temel silahı olacak korku oyununu öneriyor. Reyizden dinleyelim.

Erkeklerin özellikle uzun ilişkilerde kadınları manipüle ederek bir korku hissi yaratmasına yönelik olumsuz yorumları görünce bu dinamiği daha ayrıntılı bir şekilde ele almaya karar verdim. Peki, nedir bu korku oyunu meselesi? Uzun ilişkilerde çerçevenizi sağlam tutmak için bir kadında korku uyandırmanız önemlidir. Doğal olarak kadınlar da bu kontrol mekanizmasının açıkça ortaya konulmasından rahatsız olup korku oyununu kötülüyor. Korku oyunu, adından da anlaşılacağı üzere, erkeğin aşkını kaybetmekten korkan kadının uğrayacağı duygusal, finansal, ailevi ve şahsi felaketleri düşünerek yaşadığı korkuya dayalıdır. Kadının bu şekilde açıkça korkutulması, erkeğin çeşitli şantajlarla kadının özgüvensiz yanını kullanarak onu köle haline getirmesi gibi anlaşılıyor. Ancak bu tür duygusal kaygıların arasında kaybolan gerçek, korkunun bu tanımdan çok daha geniş olması ve erkeklerin zannettiği gibi dramatik bir yapıda olmamasıdır.

Korkunun Farklı Yüzleri

Jim diye çok iyi bir arkadaşım var, 37 yaşına yeni girdi. Sevdiğim bir adam. Ama pek yüzüne bakılacak bir adam da değil. 30 yaşında kendini tamamen saldı. “Kazara” bir hamilelik sonucu doğru olanı yapma kaygısıyla erken yaşta evlendi. Böylelikle fırsat penceresini kapatarak değerlendirebileceği diğer tüm seçenekleri çöpe atmış oldu. Karısı ikinci doğumdan sonra kendini tamamen salıp adeta bir plaj topuna döndü, gerçi Jim de aynı durumdaydı. Aslına bakarsanız tekrar ortamlara akması zor bir şey değil ama Jim’de bunu yapma hevesi yok.

Şimdi siz Jim’in bu durumunu öğrendikten sonra onun bir ilişkide korku oyununu kullanacak son erkek olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Zaten Jim gibi adamlar hanımlarının kendi kendine oynadığı korku oyunundaki habersiz figüranlar. Jim iyi bir dış görünüşe sahip olmadığı ve oyundan bihaber olduğu için kadınların ilgisini çekemeyecek durumda; ancak ailesine inanılmaz ölçüde iyi bakan bir adam. Bir hukuk firmasında programcı olarak ter dökerek ailesine ekmek getiriyor. Tek başına karısının hemşirelik okulu masraflarını karşılıyor. Ayrıca çok da ilgili bir baba ve evdeki tamirat işlerinden falan da çok iyi anlıyor. Tüm bunlara rağmen Jim’in karısı cadalozun teki, kocasına sürekli dırdır ediyor. İşin kötüsü bu huyu kızlarına da bulaştırmış ve onlar da babalarına aynı anneleri gibi dırdır etmekten geri durmuyor.

Tüm bu saldırgan tavırlarına rağmen Jim’in karısı bu hayatta tanıdığım en kıskanç kadınlardan biri. Kocasının nerede olduğunu öğrenmek için zırt pırt arıyor, hatta arada sırada striptiz kulübüne gittiğinden (Jim böyle bir yere daha hayatında adım atmadı) veya başka bir kadınla ilişkisi olduğundan şüpheleniyor. Bu paranoya öyle bir noktaya vardı ki Jim gibi bir adamın başka bir kadın tarafından kapılacağına inanmak cidden komik. Ama işte korku oyunu dediğimiz ve gerçekleşme ihtimali çok zayıf olsa da kadında rahatsızlıkla birlikte bir rekabet endişesi uyandıran durum tam da bundan ibaret.

“Ben onunla rekabet edemem…”

Tanıdığım hastalık derecesinde kıskanç olan kadınlardan bazıları, amatör vücut geliştiricilerin eşleri ve sevgilileriydi. Bunlara erkek kardeşimin eski sevgilileri de dâhil. Bu kadınlar, hatta kendisi spor yapanlar bile, eğer aşırı derecede özgüvenli değilse yanındaki adamın başka kadınlar tarafından nasıl arzulandığına dair işaretler gördükçe yeni kontrol taktiklerine başvurur. Ortada bir işaret bulunmasa bile adamın arzulanabilir bir erkek olması kadındaki kıskançlığı çıkarmaya yeterlidir. Yüksek statülü bir adamın tek aşkı olsalar da içlerindeki bu korkuyu bastırmayı başaramazlar.

Kadınların porno izleyen erkeği aldatan erkekle bir tutması da bu düşüncenin ürünüdür. Erkekleri daima hastalıklıymış gibi göstermeye çalışan ve boşanırken para koparıp “Ye, Dua Et, Sev” filminin senaryosuna(*) benzer bir hayat yaşamak isteyen kadınlar için bu zaten kolay bir bahane. Ancak burada kaçırılmaması gereken nokta, kadınların o filmlerdeki porno yıldızlarının fiziğine sahip olamayacaklarını ve yine oradaki fantezileri de asla gerçekleştiremeyeceklerini bilmeleridir. Bu durum korku oyununun kadınların bilinçaltında nasıl bir yer tuttuğunu açıkça gösteriyor. Erkeğin cinsel fantezileri o filmlerle benzer olsun veya olmasın kadın kendini rekabetteymiş gibi hissederek adamın aşkını kaybetmekten korkuyor.

Korku Oyunları

Erkeklerin bir kadının rekabet kaygısından yararlanarak uzun süreli ilişkiyi kontrol etmesi fikri, tabii ki feministlerden büyük bir eleştiri alıyor. Ancak bu düşmanlığın altında yatan sebep, çaktırmadan uygulandığı durumlarda korku oyununa dayanmak bir kadın için zaten zorken bu açıkça uygulandığı zaman kadın için iyice katlanılmaz olmasıdır. Bu bağlamda korku aslında bir kadının Duvara çarpmaya yaklaştıkça yeni bir yağlı kapı bulma ihtimalinin düşmesinden ötürü karşısındaki adamı kaybetmekten korkmasıdır. Boşanma durumunda kadınların sağlam para koparmasını sağlayan feminist yasaların temelinde de bu korku vardır. Bu öylesine güçlü bir korkudur ki başarısız bir evlilik veya hamilelikten sonra kadının yine paralı bir koca bulamama ihtimalini telafi etmek için hukuki garantiler verilmesi gerekmiştir.

Sosyal değerinizi göstermek ve yanınızdaki kadının arzusunu artırmak için diğer kadınlarla ara sıra flörtleşmenizi tavsiye etsem de bu rekabet endişesi oluşturmanın tek veya en iyi yolu değildir. Başka bir kadınla açıkça flört etmek bu endişeyi artırır; ancak işin püf noktası erkeğin sıradanlaşan hayatında ufak bir değişim yaparak kadının hayal gücünü tetiklemesidir. Yani bu taktiğin amacı kaybetme korkusuyla kadını yıldırmaktan ziyade kadın erkeği artık sıradan ve çantada keklik görüp başka kaynaklardan ilgi aramaya başlamışken erkeğin hala değerli olduğunu ona hatırlatmaktır.

Korku oyunuyla bu hayal gücünü tetiklemek için bazen tek yapmanız gereken spor salonuna gitmektir, daha iyi giyinmeye başlamaktır, işyerinde terfi almaktır, iş seyahatine çıkmaktır, günlük yaşamınızı değiştirmektir, oyun zihniyetini benimsemektir, eski veya yeni bir arkadaşla buluşmaktır, kadına esprili ve ukala bir şekilde takılmaktır. Yani onun hassas noktalarını kaşımaktır. Çoğu kadın bir erkeği ömür boyu köle etmek için amının yeterli olduğunu düşünse bile kadının CPD’nin düşmesi ve erkeğin özgüven kazanması sonucu bu denge bozulur. Kadın da böylece kaybetme korkusunu kontrol edebilmek için yeni programlar geliştirmeye çalışır. Mesela yurtdışındaki bir fuara gitmeden önceki gece karınız sizinle çatır çutur sikişiyorsa bahsettiğim program devreye girmiş demektir. Çok şey yapmanıza gerek yok; en ufak değişimler bile işinizi görecektir. Hatta çoğu zaman korku oyununu başlatan siz değil kadın olacaktır.

Kadınların bastırmaya çalıştığı kaybetme korkusunu uyandırmak yerine hafifletmek için daha anlayışlı yöntemler kullanmak da isteyebilirsiniz; ama bunlardan bahsetmeye gerek yok. Zaten çoğu erkek bu yöntemleri uyguluyor, yani sürekli olarak sevgililerine ve eşlerine nasıl aşık ve sadık olduklarını belirtiyorlar. Mesela Jim de bu şekilde karısını sakinleştiriyor.

Açıkça söylemek gerekir ki kadınların büyük bir çoğunluğu bu durumun aleyhlerine kullanılmasına izin vermeyecek kadar sağlam bir konumda. Zaten bu kaygının ortaya çıktığı durumlar da yukarıda bahsettiğim uç örnekler için geçerli. Her ne kadar öyle olduğum sanılsa da Dark Triad taktiklerinin kullanılması taraftarı değilim. Bunlar yanlış taktikler olduğundan değil; sadece oyun doğru oynandığı zaman bunlara gerek bile kalmıyor. Sadece uç durumlarda Dark Triad uygulanabilir. Böyle gerekli durumlarda da erkek zaten kadının çizgiyi geçtiğinin farkında olmalıdır.

Özetle, uzun ilişkide kadının aşk ve bağlılığını garanti altına almak sizin görevinizdir; ancak kaybetme korkusu kadının içinde hep var olacağından bu konuda ASLA ideal bir seviyeye ulaşamayacaksınız. Öte yandan rahatlık ve samimiyet de bu güvenceyi sağlayamayacak. Kadın geminin sallanmasını istiyor, çünkü böylelikle yaşadığının farkına varıyor.

Devamı gelecek…

Çeviri: Dread Games

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Evlilik Oyunu

Her ne kadar kırmız hap erkekleri evlilikten soğutsa da özellikle çocuk sahibi olmak isteyenler için bu kaçınılmaz bir yol. Şahsi olarak kırmızı hapın evlilik ve uzun süreli ilişkilerde daha çok işe yaradığını düşünüyorum. O yüzden Rollo Tomasi’nin evlenecek erkeklere nelerden vazgeçtiklerini ve neye dikkat etmesi gerektiğini anlattığı bu yazıyı çevirdim. Yazı erken evlilikten bahsetse de her türlü evlilik için geçerli olduğunu düşündüğüm noktalar mevcut.

Okurlarımın da bildiği üzere kızım üniversite ikinci sınıfa gidiyor. Onun kendi hayatında aştığı her eşik, benim de geçmişe gitmeme ve o yaştayken deneyimlerimin kızıma göre ne kadar da farklı olduğunu düşünmeme neden oluyor. 19 yaşındayken kızım kadar düzenli ve – dürüst olmak gerekirse – varlıklı biri olabileceğim asla aklıma gelmezdi. O zamanlar, kısa bir süreliğine, yaptıklarım ve düşüncelerimle ilgili bir günlük tutmuştum. İlk “gerçek” kız arkadaşım bana düşüncelerimi yazmam için bir defter hediye etmişti (o da günlük tutan kızlardan biriydi); ben de o dönemki betalığımın gereğini yaparak kızlara karşı aslında mavi haptan kaynaklanan öfkemi bu deftere dökmüştüm. Bu günlüğü ilerde beni aldattığı zaman hissedeceği suçluluk duygusundan kurtulmak için bana hediye ettiğini ise çok sonra anlamıştım. Böylelikle kız arkadaşım, 18 yaşındayken ve heyecanla beklediği “parti yıllarına” henüz girmişken, ilk kız arkadaşıyla evleneceğini zanneden görev aşığı bir betadan da kurtulmuş oluyordu.

Bu olay 1988’de yaşandı. O zamanlar 19 yaşında olan Rollo Tomassi, klasik bir mavi haplı betaydı. O zamanlar nasıl bir düşünce yapım olduğunu tekrar görmek için ara sıra günlüğümden birkaç sayfa okuyorum ve ne kadar da idealist bir beta olduğumun farkına varıyorum. Üstelik aynı hülyalara dalmış birkaç arkadaşım da vardı. O zaman bu durumun benden önce de sonra da var olmaya devam edecek bir süreç olduğunu fark ettim. Bu dönem, Koruyucu Tıp (Preventive Medicine) kitabımda “Kırılma Süreci” adını verdiğim dönemdi.

Bu bahsettiğim kız benim ONEitisim olmuştu. Benimle (arzulu bir şekilde) sevişen ilk kızdı, benim gibi bir adamla birlikte olduğu için “kaliteli” olduğunu düşündüğüm kızdı. Dolayısıyla ben de “sıradan bir erkek” olmadığım için onun başkasıyla yatabilecek ve erkeklerle gönlünü eğlendirecek bir kız olmadığını düşünüyordum. Hatta bu kızla evlenmeyi istiyordum; çünkü mavi haplı kafa yapım kendimi feda edip kadına “destek” olmanın, onun hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmanın en doğru yol olduğunu söylüyordu. Yol gösterenim de olmadığı için bu kararı vermem gayet kolaydı.

Kızım geçenlerde okuldaki en yakın kız arkadaşının 19 yaşındaki erkek arkadaşından evlenme teklifi aldığını söyledi. İki genç de üniversite ikinci sınıftalar. Bunu duyunca anılarım aklıma geldi. 49 yaşında şu bloğu yazarken yararlandığım bilgi ve deneyimi elde etmemi sağlayan ilk kız arkadaşımın beni terk etmiş olmasından memnuniyet duyuyorum. Bunu kabullenmek zor biliyorum, özellikle de bipolar kız arkadaşımla geçirdiğim sefil yılları düşününce. Ancak bu kötü deneyimler de iyi olanlar kadar gerekliydi. Bu yüzden kızımın arkadaşına “Tebrikler” demekte cidden zorlanıyorum.

Aslına bakarsanız bugünlerde 19 gibi erken bir yaşta evlenen hiç kimseye destek vermek istemem. Modern evlilik, bir erkek için hayvanat bahçesi gibidir. İnsanlar bana “Rollo, sen de evliyken neden evliliği bu kadar çok eleştiriyorsun?” diyorlar. Sanıyorlar ki evliliğim kötü olduğu için bu kadar olumsuz konuşuyorum. 21 senedir gayet mutlu bir şekilde devam eden evliliğime rağmen bugünün erkeklerine evliliği önermememin sebebi, evliliğin günümüz dünyasındaki halidir. MGTOW ve PUA camiasının üzerinde mutabakata vardığı belki de tek nokta evliliğin bir mavi hap düşüncesi olduğudur. Bu fikre karşı olduğumu daha önce birçok yazımda belirttim; ama bunu diyenlere hak vermiyor da değilim. Evliliğin riski, güzelliklerini kesinlikle aşıyor; ancak kırmızı hapla tanıştığı halde evliliğe adım atacak erkekler de mevcut. Bu erkekler, evlendikleri kadının tek bir sözüyle kendilerini evden attıracaklarını ve çocuklarını elinden alacaklarını gayet iyi biliyor. Evli erkekler olarak tabiri caizse hayatımızı ortaya koyup bir erkeğin girebileceği en riskli dünyaya adım atıyoruz. Çocuklarımızın ve ailemizin geçim derdi, mutluluğu ve gelecek kaygısı çoğu erkeğin yaşam enerjisini sömürüyor. İşin kötüsü, aldığımız riskten ötürü karılarımızın bizi anlamasını veya takdir etmesini de bekleyemiyoruz.

İşte kızımın arkadaşının 19 yaşındayken aldığı evlilik teklifinden sonra bunları düşündüm. Bu evliliğin gerçekleşmesi halinde, istatistiki olarak, 28 yaşına gelmeden boşanacaklar. Eminim ki bu teklifi yapan erkek bunu tam bir mavi hap idealizmiyle yapıyor ve ne yazık ki bu idealizm feminist buyruğun eşitlikçi hülyalarından fena halde etkilenmiş durumda. Doğal olarak da bunun iyi bir düşünce olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu çocuğun babası olsaydım evlenmesini engellemeye çalışırdım; ama manosphere camiasında bunun doğru olduğunu söyleyen de çıkabilir elbette.

 “Büyüyen” Erkekler

Gelenekçi muhafazakâr çevrelerde evliliğin bir erkeğin “büyümesi” için son şansı olduğuna dair yaygın bir inanış var. Bugünkü evlilik kavramına bakarak bu fikre de karşı çıkıyorum; ama büyümeyi pek istemeyen erkeklerle dolu bir sosyal düzende bu gibi basmakalıp sözlerin kulağa ne kadar hoşa geldiğini de biliyorum. Bu fikir, AMOG (Alpha Male of Grup, Grubun Alfa Erkeği) olmanın yeni bir yolu olarak görülüyor (özellikle de dindar çevrelerde); evlenip aile kurmaktaki kerameti görebilecek kadar kendini bilen bir erkekseniz, ergenliğini uzatmak isteyen oğlan çocuklarına göre “daha iyi bir adam” olarak kabul ediliyorsunuz. Bu da pek yeni bir düşünce değil.

Bahsettiğim düşüncenin bu kadar yaygın olmasının sebebi ise uzun vadeli düşündükleri partnerlerine yatırım yapan erkeklerin birden fazla partner bulamadıkları için bu beceriksizliklerine kılıf uydurmaya çalışmasıdır. Böylelikle mecbur kaldıkları durumu aslında bir erdemmiş gibi sunuyorlar. Ama atladıkları ayrıntı şu ki bir kadınla hayatlarını geçirerek uzun vadede doğru kadını bulmalarını sağlayacak birden çok kadından kendilerini mahrum etmiş oluyorlar. Mavi hap, bir erkeğe daima tek bir kadınla ilişki kurmasını tavsiye ederken kadınları birden fazla eş potansiyelini değerlendirmeye teşvik eder.

Erkeklerin CPD’lerinin zirvesine varması daha uzun sürüyor demiştik; fakat esas sorun, bu erkeklerin kendilerini aile/evlilik hayatına hazırlayacak ve kadınların hipergami odaklı cinsel stratejilerine göre davranmalarını sağlayacak ilişkileri yeterince tecrübe etmemiş olmalarıdır. Kadınlar da erkekler de artık geç evleniyorlar. 34-35 yaşına kadar evlenemeyen kadınlar ise muhtemelen hiç evlenemeyecekler.

Erken Evlilik

19 yaşında evlilik teklifi yapan bu çocuğa “aferin” demek erdemli gibi görünse de bu teklifi yapmasına neden olan mavi hap düşünceleri evliliği tamamıyla bu genç adamın aleyhine çeviriyor. Ne genç erkekler ne de genç kadınlar ileride ulaşacakları potansiyeli görebiliyorlar. Dindar bir çevrede “meşru” sekse giden tek yol evlilik olduğu için erkenden evlenenler var; ancak “sürekli” seks yapabilmek için bir an önce evlenmesi gerektiğini düşünen erkeklerin de sayısı az değil. Aslında bu devirde kadınların evliliğe sıcak bakmaması bizim için bir lütuf; çünkü birçok genç erkek bu yatırımı yapabilmek için kendi hayallerinden vazgeçmeye hazır.

20 ile 24 yaş arasında yapılmış evliliklerin yüzde 39’u boşanmayla sonuçlanıyor. Bu durum aslında kadınların “gençliğimi yaşayamadım” sendromunun bir sonucu. Erken evliliğin mavi haplı idealist erkekler için en büyük dezavantajlarından birisi de hanımlarının hipergamisini bilmemeleridir. Kadınların yaptıkları tercihler ne kadar kötü olursa olsun hipergamilerinden vazgeçmediklerini daha önce yazmıştım. Tabii ki kültürel veya şahsi faktörler bunun etkisini azaltabilir; ama evrimin getirdiği dürtü asla tamamen kaybolmuyor. 20 yaşında evlenip çocuk sahibi olan bir kadın, 30’una geldiğinde etrafındaki bekâr arkadaşlarının heyecan verici deneyimlerini görüp öfkeyle dolacak. Olaylar ve kişiler değişebilir; ama hipergami değişmez.

Erken evlilik, bir erkeğin potansiyelini kısıtlar. Gelenekçi muhafazakârlar bu dediğime kızacak biliyorum; fakat evliliğin ve babalığın sorumlulukları erkeği bekârken değerlendirebileceği fırsatlardan alıkoyar. Aristo, “Erkekler için ideal evlilik yaşı 35, kadınlar içinse 18’dir.” demiş. Bunun sebebi, bir erkeğin gerçekten erkek olmak için çok uzun bir süreye ihtiyaç duymasıdır. Erkeğin evlenirken yapığı fedakârlıklardan biri de bekârken önüne çıkacak fırsatlardan vazgeçmektir. Hatta bazı fırsatlardan sırf evli olduğunuz için yararlanamayabilirsiniz. Erken evlenen erkeklerin çoğu bunun farkında bile değil.

Erken evlenip CPD’lerinin zirvesine gelene dek boşanmayan erkekler, orta yaş krizini daha sert yaşıyor. Bu da bir kadının CPD’si düştüğü için daha iyi bir adam bulamadığı zaman yaşadığı öfkeye denk geliyor. Aslında erkeklerin yaşadığının kriz olduğunu da sanmıyorum. Bu durum, oyunu ve dolayısıyla kadınları daha iyi anlamaya başladıkları zaman kendileriyle yaptıkları hesaplaşmanın bir yansıması. Mesele erkeğin evli olması değil; işin püf noktası erkeğin oyunu önceden bilseydi “yaşayabileceği” hayata dair pişmanlığıdır, yaptığı fedakârlıkların ve karşılığında elde ettiklerinin (tabi elde edilen bir şey varsa) bir muhasebesidir.

Erken evliliğin en büyük yararı, erkeği daha sonraki eşinin saygı duyacağı bir dünya kurma yolunda eğitmesidir. Dediğim şey kadınların din ve sosyal gelenekler gibi faktörlerden ötürü erkeğe saygı duymak zorunda kaldığı zamanlarda ve kültürlerde çok daha sık görülüyordu; ancak o günler geri kaldı. Şu anda kadınlar istemedikleri her türlü ilişkiden kafalarına göre çıkabilirken erkekler kendilerini kadınlara beğendirmek için birçok sorumluluk üstlenmek zorunda.

Avantajlar

Erken evliliğin birkaç avantajı var; ancak bunlar biraz da erkeğin evlendiği kadının karakterine bağlı. Eğer sağlam bir çerçeve ve erkeğin gücüne saygı duyan bir kadınla evlenirseniz uzun vadede mutlu olma ihtimaliniz bulunuyor. Hele ki kadın bakire ise güçlü bir çerçeve ve dominantlığın getirdiği alfa karakter kadının erkeğe daha da bağlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla bakire kızlarla tabak çevirmenizi asla tavsiye etmiyorum. Alfa erkekle veya alfa görünmeye çalışan bir erkekle bile seks yapan bakire kız, o adama çok daha kolay bağlanır. Zaten bu tür kadınlara alfa dul diyoruz; ama böyle ilişkiye girdiğiniz bir kızla yapacağınız evlilikte çok güçlü bağlarınız olacaktır.

Defalarca bahsettiğim üzere sağlıklı ve ruhsal dengesi yerinde çocuklar yetiştirmenin en kolay yolu evliliktir. Bu durum bana göre bugünün erkeklerinin evlenmesi için tek sebeptir. Biyolojik saatini dikkate alarak CPD’sinin zirvesinde (22-26 yaş arası) evlenen bir kadınla yapılan evlilikten doğan çocukların mutlu olması kuvvetle muhtemeldir. Hayatının yarısından fazlasını milyoner bir mimar olmak için harcayan bir kuzenim var; ama benimle aynı yaştayken (49) çocuklarının yaşı 5 ve 7. Benzer bir hayatı yaşamaya asla katlanamazdım. Tabii para çoksa işler kolay; ancak evrimsel açıdan baktığımızda bu yaşta dede olmamız gerekirdi. Ben 28 yaşında evlendim; bunun elbet avantajları ve dezavantajları vardı. Fakat bu yaşımdayken hala küçük çocuklarım olduğunu düşünemiyorum bile.

Son olarak, genç bir kadınla evlenmeniz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. Bir kadının evlilikte, özellikle de erken evlilikte, dengeyi korumasının tek yolu hangi konuda fedakârlık yaptığının farkında olmasıdır. Kadınlar da evlenirken kendi geleceklerinden fedakârlık yapıyorlar, bu da daha sonra kızgınlık yaşamalarına neden oluyor. Eğer bir erkek kırmızı hap düşüncelerinden nasibini aldıysa zaten kendi fedakârlıklarının farkındadır; ama kadın da kendi fedakârlıklarının farkına varmalıdır. Bu tabii çok zor bir durum; çünkü kadınların solipsist ve hipergamik doğası toplumun aşıladığı “güçlü kadın” düşüncesiyle birleştiği zaman asla hak ettikleri şeylere ulaştıklarını düşünmüyorlar.

Günümüzde gelenekçi muhafazakâr çevreler, evliliğin sorumluluğunu sürekli olarak erkeklere yüklüyor. Kadınların sorumluluklarından bahseden neredeyse hiç yok. Kadınların hep erkekler yüzünden bu hale geldiği söylenip duruyor. Bunun feminist buyruğun kadınları suçluluk psikolojisinden kurtarma çabaları olduğunu daha önce belirtmiştim. Kadınlara “bir erkek uğruna” bir şey yapmamaları öğütleniyor, yapan kadınlar da erkeğe köle olmakla suçlanıyor. Böylece ortaya solipsist ve erkekten sürekli fedakârlık bekleyen bir kadın nesli çıkmış oluyor. Bu durum evliliklerin başarısız olmasının bir numaralı nedenidir, başka sebep aramaya gerek yok. Evlilik, erkeğin kaynaklarını kadına akıttığı, fakat kadının erkek için yapacağı her şeyin “ayıplandığı” bir ticarete dönüştürülüyor. Bu düşünce sadece mavi saçlı feministlere özgü sanmayın; dindar kadınlar da aynı kafada.

Kadınlar, ancak çerçevesi güçlü olan bir erkeği memnun etmeye çalışır. Kendinize kadının girmekten zevk alacağı bir dünya kurun ve onun size eşlik etmesini, destek olmasını sağlayın. Tabii bu iş zaman alacak. Kadınlar, erkeklerde yeterlilik arayacak şekilde evrimleşmiştir. Bir kadının hipergamisi “potansiyeli” olan bir adama yatırım yapacak kadar bekleyemez, ortada gözle görülür bir değer olmasını ister. Kadınların kendisinden büyük ve uzun boylu erkekleri istemesinin nedenlerinden birisi de budur. Daha da önemlisi, bugünkü feminist ideolojinin telkin ettiğinin aksine, kadının size köstek değil destek olması gerekir. Çünkü kadın erkek eşitliği, karı-koca arasında işbirliğini değil rekabeti körükleyen bir düşünce yapısıdır.

Kaynak : The Marriage Game

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Jordan Peterson ve kırmızı hap

Rollo Tomassi birkaç ay evvel bir konuşmasında “Jordan Peterson harika bir insan ama mavi haplı demişti” ve oldukça fazla eleştiri alınca bu konuda ne demek istediğini anlatan uzun bir yazı yazmıştı.

Geçenlerde Cüneyt, Eğlenen Ustalık yazısına şöyle bir yorum bıraktı :

… Bana göre Tomassi “erkek adam” kavramını Peterson’dan daha iyi kavramış durumda. fakat Peterson hem mesleği gereği hem de medyatik olduğu için daha göz de tutuluyor. Tomassi reisin çevirilerini görmek beni daha mutlu ediyor. Bilmiyorum sizin görüşünüz ne yön de…

Ben de cevaben şunu yazmıştım :

Hocam Peterson eskinin bilgeliği ile erkek egemenlik hiyerarşisinde yukarda olan kaynakça ve ahlakça zengin değer yaratan alfalara çok vurgu yapıyor ve kadınların işe yaramaz (en azından klasik toplumda) serseri alfalara ilgisini tamamen es geçiyor. Eskinin bu dürtüyü kontrol eden mekanizmaları varken bu kısım önemli değildi ama bu devirde es geçilir bir olay değil.

İkincisi de Peterson erkeklerin alması gereken sorumluluğu çok fazla kere evliliğe bağlıyor. Bu da yine modern zaman tehlikelerine az vurgudan ama Peterson bu konuda fikirlerini de daha kırmızı hapa yakın değiştirdi. Örneğin ben kendisini ilk MGTOWa giydirdiği video ile izlemiştim. Sonrasında geçmişte dediğiniz ve pişman olduğunuz birşey var mı diye sorduklarında MGTOW eleştirisinde modern boşanmanın korkunç yükünü es geçtiğini ve o eleştirinin fazla kaçtığını söylemişti.

Tomassi bu konuya daha hakim ama Tomassi ister istemez çok negatif bir söyleme sahip ve mavi haptan çıktıktan sonrası için yol haritası yok. Jordan Peterson ise bazı modern tehlikelere yeterince vurgu yapmasa da pozitif bir yol haritası kuruyor. İkisi birbirini iyi dengeliyor aslında.

Peterson eskinin bilgeliği ile erkek egemenlik hiyerarşisinde yukarda olan kaynakça ve ahlakça zengin değer yaratan alfalara çok vurgu yapıyor ve kadınların işe yaramaz (en azından klasik toplumda) serseri alfalara ilgisini tamamen es geçiyor.

Rollo Tomassi, çevirilmeyi bekleyen Hypergamy- Misconceptions yazısında bunu şöyle açıklıyor :

Hipergami sadece en iyi sosyal kaynaklara / statüye sahip erkekler için geçerlidir : Bu tek – taraflı pespektifin Jordan Peterson tarafından yayıldığını görüyorum. Fikir şu : kadının doğal olarak iyiliği için olduğundan, kadınlar sadece kendilerine ve çocuklarına uzun vadede en iyi imkan ve korumayı sağlayan, en iyi baba materyali erkekleri arzulayacaklardır. Bu fikir, hipergami denkleminin alfa siker yarısını görmezden gelen miyop bir bakış açısıdır. Bu, kadınları öven bir bakış açısıdır. Hipergami tanımını, kadınların içsel iyiliği ile sınırlayan erkekler aynı zamanda alfa denilince sadece sosyal, iş ve toplum hayatının lideri erkekleri düşünürler. Bu birçok açıdan yanlış ama eninde sonunda kendileri gibilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan kadınlar tarafından (tabii ki kaliteli kadınlar tarafından) ödüllendirileceğine inanan erkekler için erdem tatmini sağlayan bir düşüncedir. Bu yanlış inancın bekleyen betalar arasında çok yaygın olduğunu belirteyim.

Rollo burada “kendilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan” kadınlar derken, Facebook COO’su Sheryl Sandberg’in Lean In: Women, Work, and the Will to Lead kitabında genç kızlara açık açık verdiği alfa siker beta öder tavsiyesine gönderme yapıyor :

“Hayat arkadaşı ararken, kadınlara tavsiyem hepsiyle çıkın : kötü çocuklarla, cool çocuklarla, bağlanmaktan – korkan çocuklarla, çılgın çocuklarla. Ama onlarla evlenmeyin. Kötü çocukları seksi yapan şeyler onları iyi koca olmaktan alıkoyar. Evlilik için, kendisi ile eşit bir partner isteyen bir erkek bulun. Kadınların zeki, fikir sahibi ve hırslı olması gerektiğini düşünen bir erkek. Eşitliğe değer veren ve kendine düşen ev işlerini yapmayı bekleyen ve hatta yapan bir erkek. Bu erkekler varlar ve inanın bana, zaman geçtikçe, onlardan daha seksisi yok”.

Kısacası, bu devirdesadece Jordan Peterson ile beta öder olma tehlikesi var. Bu açıdan, Jordan Peterson’un kırmızı hap camiasında önemini kavramak ile beraber, kadın – erkek ilişkileri tavsiyelerini dengeli değerlendirmenizi tavsiye ederim. (*)

Tomassi bu konuya daha hakim ama Tomassi ister istemez çok negatif bir söyleme sahip ve mavi haptan çıktıktan sonrası için yol haritası yok. Jordan Peterson ise bazı modern tehlikelere yeterince vurgu yapmasa da pozitif bir yol haritası kuruyor. İkisi birbirini iyi dengeliyor aslında.

FAKAT, Rollo Tomassi’nin de ciddi bir problemi var. Eskiden beri aklıma geliyordu ama bu sitenin yayında olduğu son 6 ayda buna somut olarak şahit oldum. Sadece Rational Male çevirisine ağırlık verdiğim dönemde buraya yazılan yorumlara büyük bir yenilmişlik, negatiflik ve kızgınlık hakimdi. Bunu Jordan Peterson ve Joko Willink gibi adamlarla dengeleyince yorumlar hemen pozitif ve umut dolu olmaya başladı.

Bunun nedeni şu : kırmızı hap, resmen sizi Matrix’in fişinden çekiyor ve basit birkaç adımlık rehber ile sizi Matrix’in dışındaki nükleer savaş artığı, güneş görmeyen devasa bir çöle bırakıp gidiyor. Matrix her ne kadar erkeği sömürse de, bir anlam haritasına sahip. İyi kötü, orada ne yapacağınızı, hayatınızı nasıl inşaa edeceğinizi biliyorsunuz. Matrix’ten çıktığınızda sadece The Red Pill Reddit, The Rational Male veya benzerleri ile kaybolmanız ya da herşeyi boşvermeniz çok kolay. Zaten Rollo’da itiraf ediyor. Kırmızı Hap ile karşılaşan ve onu içen erkeklerin çoğu MGTOW oluyor diye. Seksodus bu nedenle var mesela.

Jordan Peterson’un yol haritası ise sizi bu çölde ızdırap içinde yaşamak yerine hayatınızı elinize almanız ve kendi yeni değerlerinize göre inşaa etmeniz konusunda muazzamlar. Keşke vaktim olsa da Jordan Peterson’un Maps of Meaning (Anlam Haritaları) derslerinin videolarını çevirebilsem. Burada parça parça vermeye çalışsak da, her biri 2 saatlik bu büyük video serisini izlerseniz ya da bunun daha yalın ve anlaşılır yazılı versiyonu olan 12 Rules kitabını okursanız ne dediğimi anlarsınız. Rollo’nun böyle bir yol haritası yok maalesef.

Ben şahsen Rollo ve Jordan Reislere birbirini dengeleyen iki kaynak olarak bakıyorum ve burada da dengeli şekilde ikisine yer vermeye çalışıyorum. Bu adamlara her dediğini ezberleyeceğiniz ideolog ve kırmızı hapa da ideoloji gibi bakmayın. Tavsiyelerinizi kendi süzgecinizden geçirin, birbirleri ile dengeleyin ve kendi yolunuzu yürürken nasıl faydalanacaksanız öyle kullanın. Morpheus Reisin dediği gibi :

Yolu bilmekle yolu yürümek farklı şeyler Neo!

(*) – Bunun karşı uçtaki aşırılığına da yine Rollo şöyle anlatıyor :

Hipergami sadece Alfa Siker ile ilgilidir : Başka bir eleştiren türü de, yakışıklılığın (genlerin) Hipergami denklemindeki önemini abartanlardan geliyor. Ben yakışıklılığın ve kendine güvenli dominantlığın (alaycı bir küstahlıkla beraber) vajinada en doğal gıdıklanmaları yaratacağını düşünüyorum, ama bu Hipergami denkleminin tüm hikayesi değil. Çoğu PUA’nın farkettiği gibi, davranışlarda bir ahenk olmadan sadece görünüşe  yaslanmak baştan çıkarmanın tersi duruma neden olabilir.  Yakışıklılık bir sürü Oyun hatasını gizleyebilir ama Oyun ve kadınlarda duygusal bir vuruş yaratmak asıl anahtardır. Hipergaminin iki tarafı vardır : alfa siker ve beta öder. Günümüz dünyasında kadınların asıl ilgisi Alfa Siker tarafı olabilir ama bu, Beta Öder tarafının tamamen değersizleştiği anlamına gelmez.

Rollo’ya katılmakla beraber bir şey eklemek istiyorum. Erkeğin kendisini tamamen Alfa tarafına odaklaması, erkek için, yaşınız ilerledikçe anlayacağınız bazı sebeplerden tehlikeli. Örneğin “kadının kafasına yumruğu vurup sikecen, işin bitince hemen kapıya koyacan ve arkanı dönüp yatacan dostum” tadında yazan bir sürü kırmızı hap yazarı var piyasada. Bunların bazıları ileri gidip “sabıkan olacak, tehlikeli olacan hacı, gökten başına am yağar” bile diyebiliyorlar. Evet,  şu yazıdaki Corey oğlumuz gibi saf alfa buda modunda takılırsanız gökten başınıza kadın yağabilir ama bu moda kapılıp da 30larında ser sefil ya da en azından evine yeterince ekmek götüremeyecek bir işte, hayatın başka zevklerini yaşayamayacak gelir grubunda kendini bulan adamlar biliyorum. Tehlikeli, heyecanlı, dolu dolu yaşayacağım derken 20lerinde geberip giden ya da sabıka kazanıp hiçbir eli yüzü düzgün işi olamayan adamları saymıyorum bile.

Corey’e bakınca hemen iki şey aklınızdan geçiyor : Birincisi, bu çocuğa am yağıyordur. İkincisi ise, bu çocuk büyüyünce kendinin bile işine yaramayacak bir adam olacak. Evet, Corey tarzı alfalıkla bolca kadın sikmek zevkli bir olay ama kırmızı hap bu değil. Dahası, kırmızı hapı böyle yaşamak sizi başka ve çok güzel zevklerden de mahrum bırakabilir. Örneğin baba olmak, çocuklarına iyi bir hayat sağlayabilen ve iyi örnek olabilen bir baba olmak. Ya da erkeklerin saygı duyduğu, erdemli bir alfa olup, gecenin ışıklarını lüks bir penthouse apartman dairesinin balkonundan içki içerek izlemek. Yarın dünyanın öbür ucuna uçup, tropik bir adada güzel bir villada yıldızları izlemek. Ne bileyim, bol kaynağı olan, kendi hayatını egemenliği altına almış, erdemli bir erkek olmak işte.

Eğlenen Ustalık

Günümüzde birçok erkeğin “umursamaz” kelimesine takılıp kaldığını düşünüyorum. Bu kelimeye erkeğin karşısındaki kıza tepeden bakması ve kızın erkeğe kendini beğendirmeye çalışması gibi bir anlam yükleniyor. İnsanlar “kibirli” veya sahte bir ilgisizliğin umursamazlık anlamına geldiğini sanıyor. Bu kelimeyi tamamen unutun, çünkü istediğiniz şey “umursamazlık” değil, EĞLENEN USTALIK.

Şu ayrımın farkına varmak lazım: Kibirli bir “umursamazlık” ile özgüvenli bir eğlenen ustalık arasında fark vardır. Eğlenen ustalık, sizi eğlenceli ve rahatça anlaşılan bir adam yaparken aynı zamanda sizi üstün bir konuma getirir ve karşınızdaki kadına (aslında her kadına) ustalığınızı kabul ettirip kendini size beğendirmeye çalışmasını sağlar. Bu tavır, sizin olgun ve otoriter olduğunuz, bu işleri “daha önce gördüğünüz”, kadınların söylediği ve yaptığı şeyleri zaten bildiğiniz ve tüm bunları bir eğlence olarak gördüğünüz mesajını kadına açıkça verir. Böylelikle bir yandan kadının oyununa eşlik ederken diğer yandan da onun erkeği ölçüp biçen taraf olma çabalarına da inceden gülersiniz. Daha açık bir deyişle, kızı yaramaz küçük bir kız kardeş gibi ciddiye almayan ve onun ufak oyunlarının da farkında olan bir Alfa erkeğin kafa yapısına ulaşırsınız.

Şunu kabul etmem lazım ki kızım olana kadar eğlenen ustalığın potansiyel gücünü tam olarak kavramamıştım. Kızımla aramızdaki bağ gerçek ve zorlama olmayan bir ilişki olduğundan aslında bu ustalığı doğal bir biçimde kullandığımı gördüm. Kızımın yaşı küçükken bu durum Baba-Alfa kimliğime bir ekleme gibiydi, ancak şu anda 14 yaşına geldiği için geçmişe baktığımda onun da bu durumdan memnun olduğu belli. İşin ilginci eşimin de bu ustalığı cazip bulduğunu, hatta ben kızıma bunu uygularken kendisini de işin içine dâhil etmeye çalıştığını gördüm.

Eğlenceli ustalık, özellikle erkeğin kadından yaşça büyük olduğunu durumlarda etkili olur. Fiziğiniz ve maddi durumunuz iyiyse, yaşınızın büyük olması size bir güvenilirlik havası verir. Erkeğin olgunlaşması aynı zamanda bilgi ve deneyim beklentisi de doğurur. Eğlenceli ustalığı, promosyon etkinliklerindeki garson kızlara karşı kullandım ve bunun onlarda büyüleyici bir etki yarattığını gözlemledim. Sanki sürekli arzuladıkları ancak genç erkeklerden bulamadıkları baba figürünün bir örneği gibiydim. Kadınlarla onların shit testlerini kolayca tahmin edecek ve bunları imalı bir gülüş ve bakışla savuşturacak kadar çok ilişkisi olmuş bir erkek izlenimi vermek, kadın ile erkek arasında bir Alfa güvenilirlik dinamiği oluşturuyor. Erkek eğlenen ustalığa sahip olduğunu ipuçlarını verdiği zaman kadında o adamın “işten anladığına” dair bir varsayım oluşuyor.

Dominantlık

Manosphere ve kadın Matrix’inde sıkça içi boşaltılan kavramlardan birisi de “dominantlık” kelimesidir. Bu kelime, tıpkı “güç” kelimesinde olduğu gibi, insanlarda olumsuz çağrışımlar ve bunlardan doğan önyargılar uyandırıyor. Kadınlar, dominant bir erkek istediklerini nadiren kabul ederler; çünkü bu kelime onlara çok sert ve iki kutuplu gelir: yani kadın temelli yapılan eşitlik tanımında eğer bir taraf dominantsa diğer tarafın teslimiyetçi olduğu varsayılır. İçinde bulduğumuz yüzyılda sürekli “özgür ve bağımsız kadın” propagandasına maruz kalan bir kadın için dominant bir erkeği arzuladığını kabul etmek ona bağımlı olduğunu da kabul etmek anlamına gelir. Bu kafa yapısına göre dominantlık saldırı ve baskıyla aynı anlamdadır ve kadınlar ile kadınlaştırılmış erkekler bu kavramın adı geçtiğinde bile Pavlov’un köpeği gibi ezbere bir tepki verirler.

Kırmızı hap perspektifinden ise kadınların dominant erkeğe ihtiyaç duyduğu gerçeğini görebiliyoruz. Kadınların hareketleri ve örtülü sözleri dominant erkeğe olan arzularını açıkça gösteriyor. Ancak şu günlerde manopshere içinde de dominant davranışların ne içerdiğine dair kısıtlayıcı fikirler mevcut. “Sosyal dominantlığın” Alfa statüsünün bir göstergesi olduğunu belirtiyoruz; fakat gerçek bunun kesinlikle daha ötesinde. Bence çoğu erkek dominantlığı astlarına karşı emirler yağdırırken yanlarındaki kadının onları izlemesi ve bunu sosyal statünün bir kanıtı olarak görüp o adamla hemen yatma isteği duyması gibi algılıyor.

Grinin 50 Tonu’nun bu kadar çok satması hala fişten çekilmemiş olan erkeklerde bile jetonun düşmesini sağladı. Kadınlar dominant erkeklerden kesinlikle tatmin oluyorlar; ancak bu erkek dominantlığının sadece çok küçük bir kesiti. Bu tarz bir “kadın pornosunun” tutması kadınların aslında dominant erkekleri hayal ettiği tezini güçlendirse de erkek dominantlığının arzulanır olduğunu kanıtlamak için illa bir seks kölesi ve kırbaca mı ihtiyaç duyuyoruz?

Demek istediğim, şahsi veya sosyal dominantlığı resmetmek için böyle uç örneklere gerek yok. Mesela ben evliliğim ve ailemde dominant bir kişiliğe sahibim; fakat bu eşimin yatakta benim kölem olduğunu veya elleri bağlanarak fantezi yapmak istediğini göstermiyor. Dominant olmak, emir ve istek yağdırmaktan çok daha fazlasıdır. Ben bu dominantlığı konuşmamda (hatta suskunluğumda), kıyafetimde, kariyerimde, sosyal statüm gereği muhatap olduğum insanlara karşı tavırlarımda, hoş gördüğüm veya görmediğim şeylerde sergilerim. Erkekler olarak hareketlerimiz ne kadar dışa dönük olursa kadınların o kadar dikkatini çekeriz gibi bir düşüncemiz var; fakat kadınlar aslında hareketlerimizin ince ayrıntılarına düşündüğümüzden çok daha fazla dikkat ediyorlar. Yani az hareketle çok iş başarmak mümkün. Bize gereksiz gibi gelen hareketler, çoğu zaman kadınların en çok hatırladığı şey olacaktır.

Eğlenen Dominantlık

Nasıl ki kadınlar açıkça seks objesi haline getirilmekten veya sevilmekten hoşlanmıyorsa açıkça gösterilen dominantlıktan da hoşlanmıyorlar. En olumlu tepki verdikleri hareketler örtülü olanlar: yani seks objesi haline getirilmek, domine edilmek ve sevilmekten ancak bu hareketler “hissettirildiği” zaman hoşlanıyorlar. Kadınlarda başka kadınlarla rekabet etme endişesi oluşturmanın olumlu etkisini hep zaman vurguladım; ancak bu açık bir dominantlık şeklinde olmamalı. Dominantlık arka planda çalan bir müzik gibidir, ancak gerektiğinde durumlarda sesi yükseltilmelidir. Kadınlar onun varlığını hissetmeli ve hayal etmelidir, erkek sürekli olarak bu dominantlığı hatırlatmak zorunda kalmamalıdır.

Başladığımız noktaya tekrar gelirsek, eğlenen ustalık sosyal dominantlığın bir biçimidir. Soru sorulmadan cevabı bilmek ve bu cevabı yüzünüzde hınzır bir gülümsemeyle vermek değerinizin yüksek olduğunu göstermenin en etkili yoludur. Dolayısıyla bu ustalığa ancak sosyal dominantlığı ortaya çıkararak ulaşılabilir.

Kaynak: Amused Mastery

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Gençliğimi yaşayamadım

Size daha büyük bir dinamiği açıklamak için, iyi bir arkadaşım olan Rob’un öyküsünü anlatacağım.

Arkadaşım Rob gençken, çoğu erkeğin “doğal alfa” diyeceği bir erkekti; fit, zeki ve onun dobralığını anlamayan erkekler için ise sahip olduğu alfa duruşu genellikle kendisini bilmeyenlerin onu ‘göt herif’ diye tanımlamalarına sebep olurdu. Liseden sonra bir süre orduda idi ve bu da onun için çok uygun görünüyordu zira çok iyi bir uçak gövdesi teknisyeni olmuştu. Bu alanda bir süre iyi de kariyer yaptı.

Doğal bir Alfa olmasına rağmen Rob’un kadınlara yaklaşımı daha çok feminen buyruk tarafından etkilenmişti. Ona aşık olan kızlar vardı ama Rob’un ONEitis eğilimi ağır basıyordu. Bu nedenle bir kez Kim’e kilitlendikten sonra, hayatının odağında hep Kim vardı. “Doğru kız için herşeyi yaparım” derdi çünkü onun inandığı buydu : fedakarlık ve destek daha ikisi karşılaşmadan bile Rob’un görevi idi.  İkisi de 19 yaşında iken Kim “kazara” hamile kaldı.(*)

Kim hamile olduğunu söylediğinde Rob’un ONEitis hastalığı onu tahmin edilebileceği gibi maskülen, “doğru olanı yap” yönüne doğru götürdü. İkisi de henüz çok gençti ve 20+ sene önce bile çok genç evlenen çiftlerin düşük “başarı” oranına sahip olduğunu biliyordu, ama tahmin edilebileceği gibi müstakbel eşinin buna bir istisna olacağını düşünüyordu. Onun ONEitis hastalığından mı yoksa doğal alfa inatçılığından mı bilmem, daha 19 yaşında çok iyi bir koca ve baba olmaya ant içti.

Kim evliliğin her zaman daha az hevesli tarafı idi ama kürtaj olmayacaktı. Rob’un gelecekteki potansiyeli konusunda emin olamasa da, 19 yaşında Rob ile evlendi. 5 yıl sonra 2 kızları vardı ve bundan iki sene sonra da bir oğulları oldu. Evliliklerini bir nevi mecburiyet olarak tanımlayabilirdim ama Rob Kim’i ve çocukları gerçekten çok seviyordu. Onun alfa tutumu onu daha da iyi bir sağlayıcı olmaya itiyordu ama Kim, kendisi 30larına ve daha büyük çocukları kendilerini idare edecek hale geldiğinde incelikle ve umursamazca Rob ile arasına mesafe koymaya başladı.

Kim 29 yaşına geldiğinde orta düzey yönetici olarak çalışmaya başladı. O güne kadar ev-kadını idi ama şimdi kızları okula başlamıştı ve o da çalışmak istiyordu. 3 çocuklu bir kadına göre Kim oldukça fitti (geri dönüp bakınca aslında fazla fitmiş). Rob biraz kilo almıştı ama hala karın üstü kasları formdaydı. Kim evde geçirdiği zamandan daha fazlasını işte ve gymde geçirmeye başlamıştı ve bu bizim kahraman – ONEitisci Rob’u bile sinir ediyordu.

Kim’in artık işte yeni arkadaşlıkları vardı ve bunların çoğu da 20lerin ortasında ve sonundaki bekar kadınlardı. Kim ise neredeyse 31 yaşında idi. Bütün bu bekar kız arkadaşları onu sürekli dışarda içmeye çağırıyordu. Onlar buna kız kıza gecelere akmak demiyorlardı, ama yaptıkları tam olarak da buydu. Görevine sadık Rob evde çocuklara bakıp bira ve film izleyerek zamanını geçiriyordu. Bu çok sık tekrarlanan birşey haline gelmeye başladıktan sonra bile Rob kahraman, destekleyici, baba / koca / sağlayıcı rolüne yapışmaktan vazgeçmedi. Rob hala insanların Beta diyeceği biri değildi ama onun ONEitis’e adanmışlığı ve artan evcil rolü Kim’in onu beta olarak görmesini sağlamıştı.

Kim 20lik arkadaşlarının haftasonu hikayelerini heyecanla dinlemekten, klüplerde onların kaçamakları ile yedikleri haltları kenardan izlemeye geçti. Sanırım birçok okur bunun nereye gittiğini anlamıştır. Sonunda Kim Rob’u aldattı. Ben Rob ile konuşarak onun Kim’i ve iş arkadaşını öldürmesine engel olmanın şüpheli ama ciddi gururunu taşıyorum. Sabahın 4’ünde onları bir motel odasına kadar takip etmişti. Ben onunla telefonda konuşurken arabada çocukları vardı.

Treni Kaçırmak

Bu hikayeyi sizi genç yaşta evlilikten korkutmak için anlatmıyorum. Bunun tersini daha iyi anlamanız için anlatıyorum. Benim blogumu yeterince takip eden herkes bilir ki ben erkeklere 30 yaşına kadar bırak evililiği, ciddi ve tek eşli bir ilişkiye bile girmemelerini tavsiye ediyorum. Bunun birçok erkek için zor, birçoğu için de imkansız olduğunu biliyorum. Ama burada prensip, bir erkeğin Cinsel Pazarda rollerini doğru şekilde ölçebilecek seviyeye gelene kadar kendi CPDsini kavrayıp gerçekleştirmesi gerekliliği. Ancak ondan sonra bir erkek, kendi Oyun farkındalıklarına göre tek eşliliğe girecekleri kadının kalitesini tartabilirler.

Rob bu bağlantıyı hiç kurmadı ve ergen sosyal yetenekleri ve feminen şartlanmanın öğrettikleri ile yaşadı (ve hala da yaşamakta). Rob bu ihanet ile çılgına döndü ama Kim’i affetti ve beraberce evlilik danışmanına gittiler ve bu danışmanlığa uyan şekilde, tipik “Kim’in Rob’u arzulamasının pazarlığını yaptılar“.  Rob hala Kim’in kavrayıp takdir edeceğini düşündüğü oyunun kuralları ile oynuyordu (mesela ilişki yatırımı yanılgısı gibi). Ama 3 çocuk ve 20lerin trenini kaçırdıktan sonra Kim’in hipergamisinin umrunda değildi.

Bu noktada Kim’in Rob’u terketmesi sadece bir formalite idi ama son darbe Rob işte sırtını sakatlayıp artık işini yapamaz hale geldiğinde indi. Ciddi bir engeli vardı ama Kim’in suçu değildi. Kim bu noktadan sonra vahşileşti. Çocukları da alıp Rob’u terk etti . “Kendini keşfetmek” ve kaçırdığı 20lerini yaşamak için yarı eyalet öteye yerleşti.

Oyunu ideallerindeki kadını elde etmek için kullanmak isteyen erkekler için 18 – 24 yaş arasında (CPDlerinin tepesinde) genç bir kadınla evlenmek ya da en azından tek eşli bir ilişkiye girmek çokça vurgulanan bir çözüm. Mantık şu : eğer hatunu şu meşhur cock carousel’e binmeden (İngilizce kucaktan kucağa atlamak anlamında, kelime anlamında argo kelime) önce ve gözü açılmadan aldın mı, kız tek eşlilik için biçilmiş kaftan olacaktır. Eğer kızı böyle erken alırsan, erkek onun (umulur ki) ilk Alfası olacaktır, kadın onunla eş bağı (pair bonding) geliştirecektir ve böylece hem ona en doğurgan zamanında sağlıklı çocuklar verecektir hem de ona duygusal olarak bağlı, sadık ve kendini adamış bir eş olarak bir ömür boyu mutlu ve mesut yaşayacaklardır.

Bu fantaziyi seviyorum, eminim idealist birçok erkek de seviyordur. Aslına bakarsanız bu CPDsinin tepesinde (30 – 36 yaş arası) bir erkek için, doğru oranda statü ve Amused Mastery (Eğlendirici Ustalık) ile becerebileceği ve gerçekçi birşey bile olabilir; eğer bu erkeğin kendi değeri iyice sağlamlaşmış ise. Fakat, Rob ve Kim’in hikayesindeki gibi bir senaryoda, genç evlenmede başka bir risk vardır : Gençliğimi Yaşayamadım dinamiği.

Gençliğimi Yaşayamadım

Modern Batılı toplumlarda, en köylü yetişmiş, ev adabı almış kızlar bile feminen buyruğun kızlara sürekli pompaladığı “istediğiniz herşey olabilirsiniz” sosyal reklamının bombardımanı altındadır. Bu devirde kız çocuğu yetiştirmek (burada tecrübe konuşuyor), onu saman alevi gibi yanıp bitecek olan CPDsi ve tepe noktasını geçtikten sonraki hayatını da iyi yaşaması için hayatının çok erken dönemlerinde vermesi gereken kararlar konusunda uyarmanın kız çocuğunun potansiyeline set çekmek olarak görülme tehlikesi var. Şunu da söylemeliyim ki bir babanın bu sınırları ucundan da olsa insanlar içinde belirtmesi, onun kadın düşmanı, ataerkil, erkek – ayrıcalıklı (male privilage), baskıcı gibi feminen buyruğun erkekler için yıllardır ürettiği tüm suçlarla taşlanmasına neden olacaktır. Fakat anneler bile, eğer kızlarını günümüzde kadın olmanın gerçek kısıtları ve seçmeleri gereken yollar konusunda uyarmaya kalksalar, ataerkil sistemin piyonu ve baskıcı olarak suçlanacaklardır.

Temel bu iken, ideal genç kızı bulup evlenmek (planlanmamış hamilelikler de içinde) şöyle bir risk taşır : kız olgunlaştıkça tercihlerini sorgulamaya başlayacaktır. Kariyer kadınları çağında evlenmemiş kız kurularının pişmanlıklarına dikkat çekmek klişe ama öte tarafta da erkenden evlenmiş kadınların “kaçırdıkları hayat” için pişmanlıkları var. CPDleri tepede iken ya da kendi çıkarları için evlilik tekliflerini reddederek evlenmeyi erteleyen kadınlara suç bulmak kolay ama Ye Dua Et Sev (Eat Pray and Love) senaryosuna en yatkın olanlar, CPDlerinin solmaya başladığının farkına varan Kim gibiler.

İşe bakın ki onu “olabileceğin herşey ol” propogandası ile etkileyen (ve onu girl power hayatını yaşamadığı için aşağılayan) feminen – öncelikli sosyal gelenekler, onu kocasını terkettikten sonra hayatına yeni bir rota çizmeye de teşvik ediyor. Kim’in sürekli kendini kışkırtan boşanmış / bekar arkadaşlarını, fem-merkezli sosyal baskıları ve içgüdüsel olarak sürekli “acaba bu adam benim bulabileceğim en iyisi mi?” soran hipergamiyi karştırın, 12 yıllık evlilikten sonra Kim’in neden gençliğimi yaşayamadım diye hissettiğini anlarsınız.

Oyun farkındalığı olan kırmızı haplı bir erkek olarak sizin kadınların tercihlerinin iki yüzünü de bilmeniz ve Oyununuzu buna göre ayarlamanız gerekiyor. Kadın ve erkeklerin yaşlarına göre CPDlerinin birbirlerine göre değişimini çizmemin ikincil sebebi, erkeklerin kadınların değişik yaşlarda maruz kaldığı sosyal baskıları, gösterdikleri davranışları ve zihin yapılarını tahmin edip kendilerini ona göre ayarlayabilmeleridir. Ama kadınların daha öncesinde ve sizinle tanışmadan önce verdikleri hayati kararları da göz önünde tutmanız önemlidir. Gün geçtikçe artan kolaylıkta “kahretsin, eğer onunla daha genç ve gözü açılmamış iken karşılaşmış olsa idim, şimdi bana daha bağlı olacaktı” diye söyleniyor. Bu her zaman doğru değil

(*) Çevirenin Notu – Bakınız Tomassi’nin 5 Numaralı Demirden Kanunu

Çeviri : Left Behind

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Kurtarıcı Planı

Kurtarıcı Planı – beta erkeğin çözülen problemler karşılığında yakınlık (çoğunlukla seks) beklentisi

Bu öğrenilmiş davranıştır ve erkeğin bir probleme en rasyonel çözümü bulmak için kullandığı tümdengelim yöntemini kullanma dürtüsünden kaynaklanır. Burda gerçekten de çizgisel bir mantık vardır; sekse ihtiyacım var + kadınlarda seks var + kadınlardan seks sağlamak için gerekli şartların ne olduğunu bulmalıyım + söylenen şartlara uyacağım ya da şartları yerine getireceğim = kadınlar bunun karşılığında bana seks verecek. Bunun en iyi ihtimalle çok basite indirgenmiş bir mantık olduğunu söylemeye gerek yok. Fakat erkeklerin kadınların da kendileri gibi dile getirilen arzulara uyma konusunda rasyonel davranacaklarını varsaymak gibi bir problemi var. Erkek camiası bunun birçok nedenden dolayı böyle olmadığını söyleyecek erkeklerle dolu ama acı olan şu ki birçok erkek kadınların aralarında ima yolu ile “imzalandığınını” düşündükleri “anlaşmaya” sadık kalmalarını bekliyor.

Kurtarıcı Planının (ya da diğer bilinen adı ile Captain Save a Ho’nun – Kaptan Bir Orospu Kurtar) temel kusuru şu : bu aslında pazarlıkla alınmış yakınlık, ve pazarlıkla alınmış yakınlık asla gerçek yakınlık değildir. Bir kadının araba lastiğini değiştirebilirsiniz, finansal olarak ona yardımcı olabilirsiniz, ona güzel bir lazanya yedirebilirsiniz, ağlayacağı mükemmel bir omuz olabilirsiniz, onun çocuklarına iyi bakabilirsiniz ve onun yakınmalarını saatlerce dinleyebilirsiniz. Ama o yine gidip serseri, motorsikletçi erkek arkadaşı ile sikişecektir zira kadının o adam ile yakınlığı gerçektir, pazarlıkla alınmamıştır ve herhangi bir zorunluluk nedeniyle değildir. Kadın o adamla seks yapmak ister, o adama seks borçlu değildir.

AFC‘nin (beta erkek) anlamadığı şey şudur : sizin kadına verebileceğiniz tüm o finansal, duygusal, güvenilir destek hiçbir zaman ham, dizginlenemez, kimyasal arzunun yerine geçemez. Bazı en sorumsuz, en güvenilmez, en yoksulluk sınırının altında serseriler, Kurtarıcı Planından müzdrip ödev aşkı ile dolu AFClerden daha fazla seks yapar, zira mecburiyet yoktur.

Karşılıklılık

Doğada, karşılıklılık kuralı ve adil ticaret gayet açık seçik birşey. Birçok yüksek seviye sosyal hayvanın kaynak takasını, içgüdüsel bir şekilde anlama kabiliyeti vardır. Aslında çiftler arası bağın, aile yapısının ve sosyal çokluğun üzerinde durduğu temel ayaklardan biri bu paylaşılan karşılıklılık anlaşmasıdır. İnsan evrimi sürecinde bu psikolojik devreye sahip olduğumuzu düşünebiliriz, bu nedenle de erkeğin karşılıklılığı istediğini almak için en kısa yol olduğunu düşünmesini anlayabiliriz.

Burda problem kadınların bu içgüdüsel psikolojiyi sosyal bağlamda lehlerine kullanmayı öğrenmiş olmaları ve sosyal yapı içinde erkekten karşılığında birşey vermeden kaynak almayı akıllıca yapabilmeleridir. Böylece kadınlar, erkeğin doğada standart olan kullanılıp atılabilirliğine paralel sosyal norm geliştirdiler. Bu sosyal norm içinde kadınların dikkat ve samimiyetleri, erkeklerin hiçbir şekilde hakedemeyecekleri kadar değerli kaynaklardır. Birçok kere yemeğe ve sinemaya gitmelerinin karşılığında bir kadının bir adamla yatmaya borçlu olduğu fikrinden kadınların iğrenmesi, bu sosyal gelenek temellidir. (*)

Koruyucu Dinamiği

Bu tartışmanın karşısında ise Koruyucu Dinamiği vardır. Koruyucu Dinamiği, bir erkeğin doğasında bulunan eş koruma dürtüsüdür. Evrim sürecinde bu tür psiko – biyolojik davranışların, türün devamını sağlama konusunda avantaj sağladığı ispatlanmıştır. Çevremizden gelen uyarıcılara göre eğişik hormon salgılamaları bizde değişik davranış ve duygu reaksiyonları yaratıyor. Kadınlar örneğin çocuklarını korumak ve beslemek için gerekli duygular için çok fazla miktarda oksitosin ve östrojen salgılarken (ilginçtir ki bunlar kadın orgazmı sonrasında da salınıyor), erkekler için de aynısı geçerli. Damarlarında bir kadına göre 17 kat testosteron dolaşan ve genelde fiziksel olarak daha güçlü olan erkeğin kendine has kimyasal kokteyli ve uyarıldığında patlayacak bir koruma içgüdüsü var.

Karmaşa, AFC’nin bu doğal Koruyucu Dinamiğini Kurtarıcı Planı ile karıştırmasından çıkıyor. Kurtarıcı Dinamiği nedeniyle ortaya çıkan biyokimyasal reaksiyonlar, AFC’nin Kurtarıcı Planını güçlendiriyor ve bunu onun kişiliğinin bir parçası yapıyor. Bu da beyaz şövalye şemasının köküdür, koruma karşılığı seks beklentisi. Ve kadınlar bunu akıllıca, neredeyse bilinç altı seviyesinde kullanırlar; kendilerine fayda sağlayacak ama karşısındaki erkeğe bir karşılık vermeyecek şekilde.

(*) – Çevirenin Notu : İngilizceden çevirirken anlam ne olursa olsun kayıyor. Rollo’nun burada demek istediği kadının, erkeğin bu tür ödemeleri seks için yaptığını bilmesine rağmen kullanması ama erkeğin birliktelik iması karşısında ise sanki hiç farkında değilmiş gibi iğrenmesinden bahsediyor.

Çeviri : Savior Schema

Sorularınız varsa site yorumlarında sorabilirsiniz ya da bana özel olarak ulaşabilirsiniz. İlişkiler konusundaki ilişkiler setimizi de tavsiye ederim.

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Alfanın Kökeni

Rational okuru Jeremiah oldukça sık sorulan bir soruyla gelmiş:

“Rollo. Benim sorum şu : alfa özelliklerinin genetik mi yoksa öğrenilmiş mi olduğunu düşünüyorsun? Modern erkeklerin yüzde kaçı sence alfa özellikleri gösteriyor ve bu erkeklerin yüzde kaçı bu özelliklere hep sahipti ve yüzde kaçı sonradan öğrendi? Feminizm tüm erkekleri ilk süt dişleri çıktıktan itibaren yatırmış sikiyorken hala “doğal” alfaların olduğuna inanmak çok zor.

Daha önce de belirttiğim gibi alfa “özü” öyle çoğu erkeğin kendi anlayışına göre kavradığı gibi öznel bir kavram değil. Bu mütevazi blog yazarına göre “alfa” bir zihin yapısı, demografi değil. Erkek camiası belki sonsuza kadar alfayı alfa yapan özellikler nedir diye tartışacak ama bana göre çoğunlukla, alfa zihin yapısının etkisi üzerinde hemen herkes hemfikir.

Bunu aklımızda tutalım ama bana göre bir erkek alfa mı doğar yoksa alfa zihin yapısına sonradan mı şekillenir sorusu oldukça güzel bir soru.

Aslında bu, psikolojinin birçok düşünce akımına sokuşturduğu klasik “doğuştan mı, öğrenilmiş mi?” sorusu.  Bir özellik kalıtsal, biyolojik, çevresel etkilerle mi şekillenir yoksa öğrenilmiş, sosyal doktrin ile empoze edilmiş ya da kültürün dayattığı birşey midir? Ve tabii aynı şekilde klasik bir başka çekişme de bazı insanların herşeyin sadece bir taraftan etkilendiğini söylemesi, her özelliğin az ya da çok iki taraftan da etkilenmesine rağmen.

Tomassi okulu psikoloji sağlam bir şekilde davranışçılık üzerine otursa da, dışsal etkenlerin içsel eğilimleri sonradan modifiye edebileceğini göz önüne almak önemli.

Bunları göz önünde bulundurarak Alfanın kökeni hakkında benim perspektifim şu :biyoloji Alfa’nın başlangıç noktasını belirliyor, bu noktadan sonra ona ne olacağını ise erkeğin çevresi belirliyor. Daha iyi bir kelime bulamadığım için “alfa enerjisi” diyeceğim, çeşitli derecelerde ve biyolojik olarak erkeğin başlangıç paketinde belirlenen birşey; buradan itibaren, sosyal geri besleme ile bu enerji erkeğin yetiştirilişi sırasında ya rafine edilip geliştiriliyor ya da erkeğin sosyal çevresi tarafından kısıtlanıp bastırılıyor.

Ben sanat okulunda iken üzerimde en çok etkisi olan öğretmenlerimden biri bana şöyle demişti : “iki tip sanatçı vardır : doğuştan gelen bir içsel sanatçı ruhu ile ödüllendirilenler ve bu doğuştan gelen sanatçılığa sahip olmayan ama sanat için büyük bir tutku besleyerek sanatlarında iyi olanlar. Gerçek üstadlar, doğal yetenek ile tutkudan gelen itkiyi birleştirebilen insanlardır.” Bütün yaratıcılık gerektiren çalışmalarında bu modeli referans aldım ama bu modelin sanat dışına da uygulanabileceğini düşünüyorum.

Kendini Yetiştirmiş Alfa

Roosh’un Doğal Yetenek Miti yazısında, “Alfalığı Öğrenme Teorisi” konusunda mükemmel bir analiz var. Burada anlatılmak istenen, Alfa davranışlarının ve sonuçta kadınlarla başarıya etkisinin, deneye yanıla öğrenilen bir davranışlar kümesi olduğu.

Doğal yeteneğin ne olduğu konusunda beni hemfikir olmaya zorlarsanız, doğal yetenek bir seks dahisidir derim – herhangi bir oyun eğitimi olmamasına rağmen diğer erkeklerden çok daha fazla sayıda kadınla beraber olabilen biridir. 12 DVDlik setleri ya da bir düzine erkekle beraber PUA seminerlerini izlememiş bir erkek. Bu erkeğe bakıp, “bu adam otomatik olarak hatun götürüyor, adam hatun götürmek için doğmuş!”

Ama durum böyle değil. Bu işin kitabını okumamış olması onun oyununu çok sayıda kadın üzerinde deneyerek sizin gibi deneye yanıla öğrenmediği anlamına gelmez. Bu onun avranışlarının farkında olmadan ve davranışlarını özellikle ayarlamadan hareket ve taktiklerini adım adım geliştirmediği anlamına gelmez. O da sizin gibi denedi ve yanıldı, neyin çalışıp neyin çalışmadığını anlamak için o da sizin gibi yürümelerinin sonuçlarını değerlendirdi.

“Doğal yetenek” yürüme verilerini Excel’e girecek kadar takıntı yapmamış olabilir, ama o da ne yaptığının bilincinde idi. O da çekiciliğin ardındaki mekanizmayı anlayan ve bunu isteğine göre açıp kapayabilen biri. O da kadınlardan pozitif tepki alan espri anlayışını ve hikaye anlatma sanatını öğrendi. Onunla ilgili en son söyleyebileceğiniz şey, onun dünyaya otomatik olarak kadın sikme yeteneği ile doğduğu.

Roosh’un burada araştırdığı şey temel davranışsal psikoloji terimi – makro-psikolojik dinamiklerden mikro-psikolojik şemalar, maksatlı ya da bilinçaltında, çıkarımsal deneme yanılma yönetimi ile geliştirilir. Farkında olsanız da olmasanız da,  herkesin belli ölçüde bir Oyunu vardır. Bildiğiniz her erkeğin, kendisine bir kadınla cinsel ilişkiye gitmeye yardımcı olduğuna inandığı davranışsal ve zihinsel tavırları vardır. En kötü mavi haplı betanın bile bir kadınla nasıl birlikte olabilineceğine dair bir fikri vardır.

Bu Oyun protatipi, sizin anaokulunda karşı cinsle ilk etkileşime girdiğiniz 5 yaşınızdan, kırmızı hapı keşfettiğiniz güne kadar sürekli deneme – yanılma yönetimi halindeydi. Ve siz resmi Oyunu adapte ettikten sonra öğrendiğiniz yeni bilgilerle eski davranışlarınızı ve zihinsel yapınızı modifiye etmeye devam edeceksiniz. Aslına bakarsanız, PUA camiası, erkek camiası (manosphere)  ve onların türlü türlü permitasyonları en ham halleri ile bu davranış modifikasyonu için deneme – yanılma deneyi ve bilgi geribeslemesi temelli bir meta – çabadır.

Bazıları için bu öğrenme süreci diğerlerine göre daha kolaydır. Yine Roosh’dan :

Onun sizin aklınızı başınızdan alma sebebi genetik değil, sizden çok önce olaya başlamış olması. Özel bazı nedenlerle seks oyunu dünyasına sizden yıllar önce atlamış olması; etrafının kikirdeyen öğrenci kızlarla çevrili olduğu bir zamanda başladığı için şanslı olması. Siz daha ilk yürümenizi yaparken o çoktan yüzlerce kadın üzerinde oyununu pratik etmişti.

Bu yazdıklarıyla davranışsal bakış açısından hemfikir olsam da, bu nokta benim Roosh’un teorisinden ayrılmaya başladığım yer. Alfa bir erkeğin Alfa statüsüne gelişiminde, herşeyi tamamen öğrenilmiş davranışa indirgeyemeyeceğimiz kadar çok biyolojik ve çevresel belirleyici var. En basit ve gözlemlenebilir şey, genetik olarak daha yakışıklı ve fiziksel olarak daha arzulanır bir erkeğin Alfa Oyunu geliştirme fırsatları, olarak daha az yakışıklı ve seksi bir erkeğin eline geçen fırsatlardan istatistiki olarak çok daha fazla olacaktır. Teoride, avantajlı fiziksel özelliklere sahip bir erkek , davranışları gözden geçirip çıkarım yapmaya “daha erken başlamış” olacaktır zira bu erkek, onun fiziksel özelliklerine doğal olarak çekilen kadınlar tarafından daha sık cesaretlendirilecektir.

Ne yazık ki tüm bunlar, davranış geliştirme sürecinin izole bir ortamda geliştiğini varsayıyor. Erkeğin Alfa statüsü davranışları gelişimini destekleyen ya da köstekleyen (kelimenin gerçek anlamı ile) bir dünya dolusu çevresel faktör ve değişken var. Roosh buna değinmiş:

Bu noktada şunu söyleyebilirsiniz, “ama böyle doğuştan yetenekler var. Mozart mesela!”

Çağdaşları ile karşılaştırırsak, Mozart’ın olağanüstü şeyler başarmış biri olduğunu kimse inkar edemez. Ama onun gelişim sürecinin de zamanı için oldukça olağanüstü olduğu unutulur. Mozart, müzik eğitimine 4 yaşından önce başlamıştı, aynı zamanda yetenekli bir besteci olan babası, ünlü bir müzik öğretmeni idi ve keman kullanımı hakkında ilk kitaplardan birini yazmıştı. Dünyaca ünlü diğer besteciler gibi Mozart’da uzman olarak doğmamıştı, uzmana dönüşmüştü.

Bu örnekte doğal ve doğuştan yetenek yok değil ama çevrenin bir insanın davranışsal gelişimini ve sonunda kişiliğini geliştirecek ya da kısıtlayacak şekilde bir rol oynadığını göstermesi açısından iyi bir örnek. Mozart örneğinde bir başarı öyküsü görüyoruz (bir sanat üstadı); doğal bir yeteneğin dış faktörlerce desteklenerek cesaretlendirildiği ve tam potansiyeline ulaştığı bir örnek. Mozart doğal yetenek ve ideal çevre konusunda doğru karışım idi ve bu da ona “erken başlama” avantajını verdi.

Jeremiah, “feminizm tüm erkekleri ilk süt dişleri çıktıktan itibaren yatırmış sikiyorken hala “doğal” alfaların olduğuna inanmak çok zor” diye ağlıyor ve tabii ki bu da Alfa statüsü geliştirmeyi köstekleyen, negatif bir çevreye örnek. Örnek çok ama davranış psikolojisi açısından feminizasyonu, feminen buyruğa daha iyi uymaları için erkeklerin doğal dürtü ve eğilimlerinin planlı uygulanan davranış modifikasyonları ile törpülenmesi olarak görebiliriz. Erkekler, herşeyi kapsayan fem – merkezli gerçeklikte sosyalleştikçe, “doğal alfayı” aykırılık olarak görmeye başlarız.  İçinde bulunduğumuz meta-çevreye rağmen bu adamlar, içsel bir yetenek ya da dışsal bir gelişim ile bir şekilde kendilerini Alfa haline geliştirmeyi başarmışlardır.

Doğal Alfa

Corey Worthington’u Alfalığın zirvesine örnek gösterdiğimde birçok kişi benim kredibilitemi sorgulamıştı. Alfanın “erkeklerin bilge lideri” anlamına gelmesi gerektiğini düşünen erkekler, anlaşılır şekilde, Corey’in umursamaz Alfa kasıntılarından rencide olmuştu. Başında da belirttiğim gibi “Alfa Özellikleri” tartışmasının biteceği yok ama hem erkek camiasında hem de psikolojide, muhtemelen testosteron ile ateşlenen ve kendini insan erkeklerinde gösteren bir Alfa dürtüsü mevcut.

Kimsenin 5 yaşında sağlıklı bir oğlan çocuğuna nasıl Alfa davranmasını öğretmesine gerek yok, o bunu kendi başına kavrayabilir. Çeşitli durumlarda bu minik Alfalar çevrelerini keşfetmeye, risk almaya, neyin çalışıp neyin çalışmadığını denemeye, sonuçları kendisine zarar verecek ya da kendisini yok edecek olsa da çalıştığını düşündüğü şeyleri uygulamaya isteklidirler. Bu kendisini tek teker bisiklet sürme denemeleri ya da babasının bilgisayarını kurcalama olarak gösterebilir, ama bu ham ve rasyonel olmayan özgüven, Alfa kasıntıları, çeşitli derecelerde de olsa erkek olmanın kendine has bir durumudur.

Yetişkinlerin yapabilme kapasitesi olan soyut düşünce ile engellenmemiş bir oğlan çocuğu (bu kapasite 3 yaşından 21 yaşına kadar gelişir) Alfadır ve hep öyle olacaktır. O, kimseyi takmayan bir Alfadır ve onun içindeki Alfayı dize getirip onu acınası bir betaya çevirmek ve varlığını garanti altına almak için feminen buyruk, bir dünya sosyal koşullamanın bastırmasına ihtiyaç duyar. Tam da bu nedenle dünyanın Alpha Buda /Corey Worthingtonlarının ham, sorumsuz, bastırılamaz, vurdum duymaz Alfa enerjisi bizi bu kadar rencide eder.

Tüm Oyun teorisi, PUA teknikleri, hatta feminene hizmet eden “Adam Ol” çığlıkları ya da erkeğin Alfa erkek davranışını ve kafa yapısını taklit etmesini teşvik eden diğer şeyler, aslında altan alta bir erkeği, 5 yaşındayken sahip olduğu Alfa enerjisine geri döndürmek amacındadır.

Çeviri : The Origin of Alpha

İçinizdeki betayı öldürmek – II

İçinizdeki betayı öldürmek – I yazısının devamıdır.

Estetik mi  Sosyal Robotlar mı?

Daha önce belirttiğim gibi, erkekler gerçek romantiklerdir, kadınlar da çok nadir olarak takdir edilen bu romantizmin araçlarıdır. Cinsel devrim sonrası feminizasyonun en büyük yakınmalarından biri, erkeklerin feminen yanları ile bağlantı kuramadıklarıdır. Biz “duygularımızla bağlantılı değiliz”. Tanrı popüler kültürü, her cinsiyetin içinde eşit ama ortaya çıkarılamış bir feminen ve maskülin enerji olduğuna inandırdığı için Carl Jung’un çürümüş cesedini sonsuza kadar cehennemde yaksın. Batı kültürü Jungcu teoriye öyle batmış vaziyetteki bunun farkında bile değiliz. Cinsiyetsiz ve androjen toplumun ideal hedef olması normalleşti.

Ateşli konuşma bir yana, son 50 yıla kadar, gerçekten de erkekler, duygular söz konusu olduğunda kendilerini en çok kontrol edebilen cinsiyetti. Erkeklerin duygularını belli etmemeleri kadınlara çekici gelen şeydi. Ya gizemli şairler ve sanatçılar olarak, ya da her duygu gösterisi kendi başına olay olan doğal olarak acıya dayanıklı bir insan olarak, erkeklerin duygusal ulaşılmazlığı kadınların ilgisini daha fazla çekmiştir. Modern toplumlarda ise, kadınlarla samimiyet için erkeklerin duygularını açıkça ifade etmeleri teşvik ediliyor ve pratikte erkeğin sahip olabileceği tüm gizemi öldürüyor. Kadın erkek beyinlerindeki farklar bir yana, erkeklerin duygularını saklayacak şekilde evrimleşmelerinin sebebi, çocukça bir zayıflık değil, düzenli şekilde kadınların ilgisini çekiyor olması.

Fakat bu devirde değil. Erkekler ve oğlan çocukları, her durumda duygularını açıkça ifade etmelerinin problemlerin çözümü olduğunu duyuyorlar. “Erkekler ağlamaz” öyle amaçsız bir söz değil. Duygularını zaptetmeden dışa vurmak feminen bir özellik. Erkeklerin en yoğun duyguları hariç hiçbir duyguyu göstermeyen sosyal robotlar olması değil bu; duygularını göstermenin her durumda normalleşmesi ile ucuzlaması. Erkeğin duygularını, bunu gerçekten takdir etme kapasitesi olmayan kadınlara göstermesi, kadınlara çok nadir verilmesi gereken bir hediye

Öğrendiklerinizi kafanızdan atın

Duygusal olarak ulaşılır olmaya uzun süre koşullanmış bir beta erkek için, duygusuz olmak çok zor olacaktır.  İyi haber şu : size duygusuz olmanızı söylemiyorum, sizi her ota boka kolayca duygusallaştıran nedenleri kafanızdan atın diyorum. Duygusal olarak yanınca duygusuz biri olmak çok zor değil. Asıl zor olan bu duygular hakkında iyi hissederken onları frenleyebilmek. Duygularımız bizi insan yapan şeyler ve onları takdir etmek önemli. Ama duyguların aleyhinize ne kadar kolay kullanılabileceğini farketmeniz deaynı şekilde önemli. Sizi kolayca duygusallaştıran nedenleri kafanızdan atmanız lazım. Belki terk edilmiş olmak ya da özellikle kolayca duygulanan biri olarak yetiştirilmiş olmak gibi nedenler.

Araba kullanmayı öğrenirken çok duyduğunuz “virajı içten almak” ve “virajda fren yapmamak” kavramlarını hatırlayın. Araba kullanırken kendimizi virajda bulduğumuzda doğal dürtümüz frenlere asılmak ve daha da kötüsü bunu yaparken virajı dönmeye devam etmektir. Tüm içgüdümüz bunu söylese de böyle yaparsak zaten tehlikeli olan durumu daha da tehlikeli hale getirir hatta kaza yaparız. Ama virajı dönerken fren yapmamamız gerektiğini öğrenip uygulayarak, fren yapmamayı refleks haline getirebiliyoruz ve böylece de kaza yapmadan araba sürüyoruz.

Aynı şekilde yolda kazalara uğramamak için eski alışkanlıklarınızı  ve şartlanmalarınızı atmanız gerekiyor. Bu pratik ve tekrar gerektiriyor – en fevri reaksiyonlarınızın bile tersi davranacağınız şekilde değişmesi gerekiyor. Azmin yerine koyabileceğiniz birşey yok.

Kendiniz hakkındaki düşüncelerinizi değiştirmeniz ilk adım. Aslında bu en zor adım zira çoğu erkek, kendi kendileri hakkında yeni bir düşünce şeklini içselleştirmeleri gerektiğine inanamaz.  Çoğu durumda rehavet, erkeklerin bu değişimi yapmamalarının en önemli sebebi. Bir insanın şimdiki durumundan ne kadar mutlu olduğuna kendini inandırması için bahaneler bulması, gerçekten kendini eleştirip değişmek için çabalamasından daha kolay.

Ne yazık ki, sana seni mucizevi şekilde olmak istediğin Erkek’e gönüştürecek standart bir program veremeyeceğim. Bu yolu ancak sen bulabilirsin. Fakat şunu söyleyebilirim, olmak istediğin Erkek olmak, harekete geçmeni gerektiriyor. Hedefin her zaman senden uzağa doğru hareket ediyor ama aslında bu iyi birşey. Bizi büyümeye, olgunlaşmaya ve zorluklarla mücadele kapasitesi kazanmaya iten birşey bu. Ama bütün bunlar, senin harekete geçmenle mümkün.

Bu blogda ve kırmızı hap komunitesinde günlerce tavsiye okuyup, bilgelikten faydalanabilirsin ama bunların hiçbiri sen harekete geçmedikçe bir işe yaramayacak. Sayamayacağım kadar çok genç erkeğe her türlü tavsiyeyi verdikten ve onları pratiğe dökmeleri için teşvik ettikten sonra, bu erkeklerin harekete geçecek motivasyonu bulamadıklarına şahit oldum. Çoğunlukla harekete geçmek için dibe vurmayı ya da çok ciddi bir travmayı bekliyorlar.

Kendimi motivasyon konuşmacısı saymıyorum ama bir aşamada uçurumu aşman ve kafanı değiştirmen lazım

Çeviri : Kill The Beta

İçinizdeki betayı öldürmek – I

Rational okuru Paul muhtemelen en çok tavsiyem istenen konuda kendisine yol göstermemi istemiş.

“Bütün blogunu okudum ve benim en büyük problemim şu : içimdeki betayı nasıl öldüreceğim? Her yattığım kıza, hatta her takıldığım kıza, karşı duygular geliştirdim. Tek gecelik bir ilişki yaşadığım hatta erkek arkadaşını benimle aldatan kız için bile. Sanki hiç öz kontrolüm yok gibi yani yattığı her erkek için acı çeken kız gibiyim.

Bu soruya kesin bir cevabımın olmasını çok isterdim Paul. Adım – adım betalıktan kurtulun programı geliştirebilmiş olsa idim, tüm erkeklerin takip ederek içlerindeki betayı öldürebilecekleri bir şablonum olsa idi, hayal edemeyeceğim kadar zengin olabilirdim. Alfa Buda hakkında dediğim gibi, eğer alfa özünü şişeleyip satabilse idim hayatım kurtulurdu. Gerçek şu ki bu sorunun basit bir cevabı yok zira her erkeğin durumu kendine özel. Tabii ki erkeklerin problemlerinin ortak kaynakları ve Feminen Matrix sınırları içinde çalışır bir cinsel strateji kurma çabalarında (beta oyunu) ortak zihin yapıları var. Ama bu zihinsel şemaları uygulamada ve bu şemalardan kurtulmak için ihtiyaçları olan reform yolunda her erkek farklı bir vaka.

Ben Oyunun hakettiği gibi ciddiye alınmamasının temel sebeplerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum -kendi öz analinizi yapmak ve sonra da bu analize göre kendinizi baştan yaratmak oldukça büyük bir iş. Geçen 10 yılın PUA gurularının ve oyun yarı tanrılarının şarlatan satıcılar gibi ucuz görünmesinin sebeplerinden biri, bu kişilerin her erkeğin kaçınılmaz olan içindeki betayı öldürme gerekliliği konusunda ihtiyaçları olan kişiselleşmeyi göz önünde bulundurmamalarıdır. Bu seminerlerde PUAların değinmekren kaçındıkları şey zira sizin başarınız, sonuçta başarıyı nasıl ölçtüğünüz, tamamen size bağlı.

Daha önce hayalinizde görmediğiniz kızlarla birlikte olma fikri PUA DVDleri sattırabilir; kişiliğinizin iç işleyişini değiştirmek ise çok daha zor bir iştir. Bir kitapçının self-help (kişisel gelişim) bölümüne baktı ve bu konuda neden bu kadar çok kitap basıldığını düşündü iseniz, tamamen aynı dinamik nedeniyle – bir kişinin hayatında temel bir değişim yapmaya etki etmek çok az kişinin gerekli sabır ve sebata sahip olduğu ciddi çaba gerektirir.

Bunu aklımızda tutarak demem gerekli ki senin içinde elimde bir yol haritası yok maalesef – elinde böyle bir harita olduğunu söyleyen herkes sana birşeyler kakalamaya çalışıyor -ama, sana doğru yönü göstermeye çalışacağım. Neyin çalışıp neyin çalışmayacağını sana ben söyleyemem, bunu ancak sen kendin bulabilirsin. Ama unutma, kendini değiştirmek, zaman alan bir süreçtir. İçsel oyunlarını dönüştürme konusunda çok zorlanmayan erkekler bile, bu hala devam eden bir süreçtir. Ben kendimi alt rütbe bir alfa olarak tanımlamayı arzu ediyorum (Roissy’nin ölçü yöntemleri ile) ama bu ara ara daha aşağı kaymadığım anlamına gelmez. Süreç derken de kastettiğim bu; her shit testi geçebilecek şekilde kurşun geçirmez biri olmayacaksın ama hatalarından ders alıp kendini bir dahaki sefer için ayarlamaya teşvik edileceksin. Artık alfa olduğunun farkına vardığın büyük an gibi birşey yok, oyunu tamamen içselleştirdiğin bir nokta da yok. Oyunun üstadıdır sertifikası da almayacaksın. Ama düşünceni değiştirebilirsin ve hep doğru yönde yürüyebilirsin.

Bilmek savaşmanın yarısıdır

Eğer içselleştirmenin gerçekten bir ilk adımı varsa bu kendinizi eğitmektir. Bu aslında en zor işlerden biri. Eğer benim blogumu okuyorsanız, ya da en azından ucundan da olsa Oyun konseptine aşina iseniz, bu size gayet kolay görünecek ama unutmayın, hala fişe takılı olan koca bir dünya dolusu insan var. Bu erkeklerin sadece küçük bir yüzdesi Oyunu ve pozitif masküliniteyi dikkate alacak ve bunların da çok az bir kısmı bunda bir değer görecek. Bizim perspektifimizden olay oldukça apaçık : kitapları / blogları okuruz, konseptlere aşina oluruz, çalışacağını düşündüğümüz şeyleri alırız, fikirleri deneriz, bunların geçerliliğini gözden geçiririz ve bir fikri ya içselleştirir ya da çöpe atarız. Fakat fişten çekilmiş için apaçık olan şey, fişe takılı için “dine küfretme” gibi algılanır.

“Eğitiminiz” fişten çekildiğinizde bitmez. Aslında yeni bir zihin yapısını içselleştirmek fişten çekilen için çok daha önemli zira siz bunu pratiğe döküyorsunuz. Birçok erkeğe söylüyorum, bir kez hapı yuttunuz mu geri dönüş yok. Oyunu keşfeden ve sosyal yeteneklerden yoksun olmak ya da PUA tekniklerinin hayallerindeki kadını sikmek için uygulanabilecek sihirli formül olduğuna kendilerini inandırdıklarından uygulamayı başaramayan birçok erkek, daha önceki cinsiyetler arası dinamik cahili oldukları rahat kabuğa dönmek isterler. Ve bunu yapmaya çalışırlarsa geri dönüş olmadığını keşfederler. Sosyal etkileşimler, feminizasyon, normal diye kabul etmeye koşullandıkları kaybeden taraf olma – bütün bunlar onlara incelikle kaçındıkları gerçeği hatırlatıp durur ve onlar da bundan nefret ederler. Ve bu gerçeğe düşman kesilirler.

Bunu buraya ekliyorum zira bu pozitif masküliniteyi içselleştirmek için dönüşen erkekleri bekleyen gerçek bir tehlike. Aynı şekilde artık Oyun gerçeklerine ve fişten çekilmişim gerçekliğine daha duyarlı hale geldiniz (ya da gelmeniz gerekir). Burada eskiden normal saydığınız şeylerden uzaklaşacaksınız. Buna kolay bir örnek popüler medyadaki kadın erkek ilişkileri ile alakalı şeylere kafa yormak. Bir şarkı duyacaksınız, bir dizi izleyeceksiniz veya bir konuşmaya kulak misafiri olacaksınız ve temel varsayımları feminen önceliği tarafından domine edilmiş bir kültür ile çevrili olduğunuzu farkedeceksiniz. Yeni zihin yapısını içselleştirmek ve ya da eski zihin yapısına yeniden dönmek açısından bütün bunların içinde kendi pozisyonunuzu anlamanız önemli

Değişimi uygulamak

Yeni gerçeklik olarak algıladığınız şeyi uygulamanızın hayati olduğunu söylememe gerek yok. Öğrendiğiniz teorileri internetten çıkıp sahada test etmeniz lazım. Bu klüplerde kızlara yazmak, karınıza karşı tavrınızı değiştirmek ya da hatta iş yerindeki bir kadınla iletişiminizi değiştirmek anlamına gelebilir, tamamen size kalmış. Değişimi uygulamanın en zor tarafı, sizi daha önceden tanıyan kişilerin “yeni” sizi sorgulamalarının şoku olacak. Eğer yeni bir şehre taşınıp, yeni sosyal çevre edinirken piç alfa rolünü oynamaya başlasanız böyle bir derdiniz olmayacaktı. Ama sizi yıllardır bilen insanların gözünün önünde böyle bir değişim yaptığınızda, “olmadığı biri olmaya çalışan sahte biri” etiketini yiyeceksiniz.

İnsanların öngörülebilirliğe ihtiyaçları var – bu onlara diğerleri üzerinde belli bir kontrol hissi verir. Kendinizi değiştirdiğinizde, ya da kişiliğiniz bir dış etmen tarafından değiştirildiğinde, bu öngörülebilirliğe karşı bir tehdittir ve buna karşı mantıki tepki diğerlerinin dizi eski yerinize itmeye çalışmasıdır. Utandırma, kadınların başvurduğu doğal bir taktik, ama itki her zaman sizi yeniden kendi çerçevelerinin içine doğru olacaktır. Ve aslında diğerlerinin tehdit olarak algıladığı şey, yeni sizin çerçeve sarsıcı olmanızdır. Bunu bir kere ve ağır bir şekilde yaparsanız insanlar bunun sizin kişiliğinizin  daha önce “yanmış” olmaya karşı gerçekçi olmayan bir tepkisi olduğunu iddia edeceklerdir. Bunu ince bir zeka ile zamana yayarak yapın, insanlar değişimin gerçek olduğunu kabul etmeye daha istekli olacaklardır. Her zaman değişim talep edin ama bunun hemen olmasını talep etmeyin.

Bunu unutmayın zira arkadaşlarınız sizin dönüşüm sürecinizdeki en büyük şüphe kaynağı olacaklardır. Kötü niyetli olmayabilirler, ama anlamanız gereken şu ki, bu niyet normallik arzusunda geliyor, sizin için en iyisini istediklerinden değil. Eski bir kadın arkadaşınızın sizi ilk defa “hayvan” olarak tanımladığı an, sistem için bir şoktur. Eski benliğiniz alttan alta durumu düzeltmek isteyecektir ama bunu hakaret olarak algılama dürtünüze karşı koymanız lazım. “Evet, hayvanım” diye övünmek, bütün önceki hayatınız başkalarını kızdırmamak / gücendirmemek, hele de sikmek istediğiniz hatunları, üzerine kurulduğu için çok zor gelecektir. İçinizdeki beta için bu mantığa aykırı bir hareket. Size ne kadar sadist gelirse gelsin, beraber olmak istediğiniz kadınları dolaylı olarak kızdırma kapasiteniz, sizi bol bol ödüllendirecek. Fakat içinizdeki beta ile yeni yeni ortaya çıkan alfa arasındaki çelişki, uzlaştırması en zor çatışma olacak. Çoğu erkeğin dönüşüm esnasında çuvalladığı nokta burasıdır ve bunun sebebi de temel olarak bu erkeklerin duygularını kontrol edebilme pratiklerinin olmamasıdır.

Devamı : İçinizdeki betayı öldürmek – II

Çeviri : Kill The Beta

Vaka Çalışması – İyi kızlar da “yaparlar”

İyi kızlar, hiç yakalanmamış kötü kızlardır.

6 yıl önce bir arkadaşıma yaptığım danışmanlıkla ilgili bir vaka çalışması anlatacağım. İşe aldığım ve beraber çalıştığım, Ray isminde iyi bir arkadaşım var. İş arkadaşı olarak tanıştık ama zamanla Ray benim iyi dostlarımdan biri oldu ve kendisinin fişini Matrix‘ten bizzat ben çektim. İyi bir öğrenci idi ama fişten çekilmek için bir dönüşüm sürecinden geçmesi gerekti. Hayat boyu feminen koşullama ile beslenmiş birçok erkek gibi, benim öğrettiklerimi kabul ediyor görünürken, arka planda AFC kafa yapısını gizlice devam ettiriyordu. Ve bu, dönüm noktası gelene kadar devam etti.

Benim haberim olmadan Ray, çekici sayılabilecek bir promosyon kızı ile flörtöz bir “arkadaşlık” kurmuş. Benim HSAO (Hadi Sadece Arkadaş Olalım) reddedilişi ve arkadaşı oynamak hakkında diyeceklerimi bildiği için, bu “ilişkiyi” benden habersiz sürdürmüş. Kızlar birkaç kere “çıkmış” ve ara sıra alkollü iken “öpüşme” dışında hatun Ray’ile arasındaki mesafeyi standart kadın teknikleri ile korumuş : “İlişkiye hazır değilim“, “şu an erkek arkadaş aramıyorum”, “biz arkadaşız”, vs. Fakat kız Ray’i küçük samimiyet havuçları ile 3- 4 ay “ilgi ağında” tutmaya devam etmiş. Şunu da belirtmem lazım, Ray beta diyebileceğiniz biri değil. Fazlaca kadınla birlikte olmuş biri ama bu şirin ve “iyi kız” (en iyi ihtimalle HB7), Ray’in ONEitis‘i haline gelmiş.

Bütün bu süreç, kızın Aaron Lewis’in evet Staind’den) bizim kumarhanedeki solo akustik gösterisinde çalıştığı zaman yaptığı bir tek gecelik ilişki ile duvara toslamış.  Kısaca anlatmak gerekirse, kızımız gece alkolü fazla kaçırınca, Aaron Lewis’in tur müdürü ile klasik “doğru-alfa, doğru ortam, doğru koşullar” durumunda sikişmiş. Kız bunun üstüne de olayı Ray’e anlatma hatasını yapmış ve Ray de kıza doğru olduğunu düşündüğü şekilde yaptığı bunca yatırımdan sonra ihanete uğramış gibi hissetmiş. Bir tarafta doğru kimyasal reaksiyon ile (“eleman seksi idi, ben sarhoştum, olaylar gelişti, nasıl olduğunu anlamadım”) kızı bir gecede siken bir adam var, diğer tarafta ise Ray’in 3 – 4 aylık kişisel yatırımı.

Tabii bu noktada Ray olayı ve olaya giden süreci bana anlattı.  Kız Ray’den deliler gibi özür diledikten sonra ona HSAO reddedişini zeytin dalı olarak uzattı. Cevaben ona yapmasını tavsiye ettiğim şeyi yaptı ve hayatında ilk defa bir kadını öylece bırakıp gitti. Bu, kız için tam bir şok oldu. Bu tepkiyle daha önce hiç karşılaşmamıştı ve tüm kartlar bir anda Ray’in eline geçti. Düzenli olarak barlarda ve aktivitelerde Ray ile “karşılaşıyor” ve “bir kere daha konuşmak” istiyordu. Kız, Ray’in “arkadaşı olmak” için tavırlarında keskin bir U dönüşü yapmıştı.

Ray ile gurur duyuyorum zira geri çekilmenin gücünü farkeden birçok erkeğin aksine, Ray kızın peşinde koşmasından etkilenip HSAO içine girmektense olaydan tamamen çekildi. Aslında halen kullandığı çok önemli bir silahı öğrendi – geri çekilmenin gücü. Aynı zamanda kadınları anlamanın temel prensibini öğrendi : kadının ne söylediğine değil, ne yaptığına bak. Davranışları okumanın önemini öğrendi. 6 – 7 ay kadar Ray’in peşinde koştuktan sonra, kız “arkadaş olmak” için uğraşmayı bıraktı. İleri yıllarda ara ara konuşmaya devam etseler de, işin çerçevesi tamamen değişmişti. Kızın Ray’e, Ray peşinde koşarken hiç olmayan bir saygısı var. Eğer Ray, HSAO’a teslim olsaydı, bu saygı kesinlikle olmazdı.

İyi kızlar

Bu kız her fırsatta “uygunluğunu” göstermeye çalışan ve her sorulduğunda “iyi kalpli bir erkek” aradığını söyleyen biri idi. Promosyon kızı olarak sürekli dışarı çıkan biriydi ama sürekli “elalem ne der”e önem veren biri izlenimini veriyordu. Onunkisi klasik davranışları, söylenenlerden çıkarma vakası idi. Biyoloji sonuçta kendi kendine ikna ettiği şeyleri yendi – cinsellik, biz ne kadar bastırabileceğimizi düşünsek de, kendini göstermeden yapamadı. Cinsellikten soyutlanmış rahipler, ahlak bekçisi Cumhuriyetçi devlet adamları, zamanında Oneitis yaptığınız kardan da temiz kızların hepsinin içinde taşacak doğru zamanı bekleyen bir cinsellik var. FaceBook’dan gördüğüm kadarıyla kızımız şu an, hatunun hipergamisinin ipini koparabilme potansiyelinden zerre kadar habersiz beta kocası ile Montana’da yaşıyor.

Bir erkeğin “iyi kız” olarak algıladığı kadınla ilgili düşeceği tuzaklardan biri de onu bir melek gibi görüp tepesine çıkarmaktır. Beyaz şövalyeler zaten buna hep düşerler ama en sahada pişmiş PUA’lar bile “iyi kızların” kişiliğini keşfetmeye meyillidir. Şirince bir HB8 “iyi kız”, ONEitis reçetesidir zira baştan çıkarılamaz gibi görünür. “Sadece iyi kalpli olsun” söylemi, peri masallarından çıkma bir mükemmeliktedir, yeteri dozda bir saflıkla birleştirirsen, kız Disney masalı dileklerine gönülden inanan bir ilahe haline gelir. Oyunu olan erkekler için o, yeni önüne gelenle yatma paradigmasının sayısız “yollu” kızları arasında nadide bir mücevherdir. Beta beyaz şövalye için kız bir arketiptir – dünyanın pisliğine bulanıp kendisi ile asla çıkmayacak olan diğer kadınlara dönüşmeden kurtarılması gereken masum prensestir. İki tip erkek de, bu masum prenses alfa tur müdürü ile sikiştiğinde aynı şekilde şok olur.

Henüz okumadı iseniz Robert Greene’nin Art Of Seduction (Baştan Çıkarma Sanatı) kitabını okuma listenize eklemenizi şiddetle tavsiye ederim. Bu ufuk açıcı eserinde Greene, baştan çıkaran arketiplerinin profilini çıkarır ve bizim “iyi kız”ın Doğal baştan çıkarıcı olduğunu gösterir : baştan çıkarıcı bir güdüyü maskeleyen çocuksu bir masumiyet. İyi kızı bir azize olarak görmeye meyilli olabilirsiniz, ama bu çoğunlukla hatadır. İyi kız, hipergaminin kendisine çalışması için baştan çıkarıcı şekilde şirin olmak zorundadır. Tüm o azizelik adayları, daha iyi opsiyonları gözden geçirene kadar kenarda tutmak için vardır, ya da bizim promosyon kızında olduğu gibi, birden karşısına çıkan alfa deneyimini yaşamak için.

İyi kız oyunu, erkeklerin meyilli olduğu “Kaliteli Kadın” mitini oynama üzerine kuruludur. Erkekler böyle kadınların, duvara toslamadan bir erkek kapama peşinde koşan soğuk, kibirli ve şirret kevaşeler sürüsünün içinde, nadide çiçekler olarak var olduklarına inanırlar. Bakire bir azize ya da Babil orospusu değildir bu kız, bu ikisi arasında bir şirinedir. Kız sadece HB 7 – 8 seviyesindedir, tanrıça HB9 değildir, yani gösterip de vermeyen bir ulaşılabilirlik imajına da sahiptir. Bütün bunlar onu idealize edilmiş, gayet dayanıklı bir ONEitis yapar.

Her erkeğin öyle ya da böyle bir oyunu olduğu gibi, kadınların da kendilerine has oyunları vardır. Feminen gerçeklikte yaşadığımız için, kadınların oynadıkları oyunlar yapay sayılmıyor. Bunlar sadece kadınların doğal hali, kadınların anlaşılmaz yaratıklar olması miti gibi. İyi kızı diğer kızlardan ayıtan özellikler bile hala feminenin sosyal normları içinde oluşur. Oyunun bilge oyuncusu erkekler kendileri için neyin çalıştığını bilirler, ama aynı zamanda kadınların kendileri üzerinde oynadıkları oyunların da farkında olmalıdırlar. Amused Mastery (Eğlenceli Ustalık) Prensibinin en önemli özelliklerinden biri, aslında ustalığa eğlenmek için sahip olmaktır. Şifreli konuşuyorum gibi görülebilir ama kadın oyunundan ne beklenmesi gerektiğini bilecek kadar deneyimli olmak, onun üzerinde ustalaşmak ve bu oyunla karşılaşınca oyunla gülüp eğlenebilmek.

Mesela, kadın oyununun pratik amacı, hipergamiyi maksimize etmektir. Bu kadın oyununun temelidir. Bunu bilerek, kadınların sizin üzerinizdeki tüm baştan çıkarma metodlarına karşı eğlenceli bir tepki bulabilirsiniz. İyi kız da hala alfa aramaktadır, ve fırsat bulduğunda, iyi kız postunu atıp o alfayla sikişmeye hazırdır. Bir iyi kızla ya da onun kızkardeşlerinin tüm oyunları ile karşılaştığınızda, nihai amaçlarının ne olduğunu bilerek başlayın

Çeviri : Good girls “do”

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.