Sor sor ki öğrenesin #2

Bana yani Güzin pardon Mahmut Abiye, bu yazı altında istediğinizi sorabilirsiniz. Istediğinizi derken Dolar ne olur, Fenerin dertleri nasıl çözülür gibi sorular sormayın tabii. Site teması ile ilgili sorular sorun.

Sadece bir iki paragraflık ve pratik sorulara bakacağım. Yani destan yazmayın ya da “abi her şeyi yapıyorum yine de olmuyor sence neden?” gibi sorular sormayın.

Bunu geçen sene de yapmıştık.

SORU ALIMI BİTTİ.

Dopamin ve “sınırsız” zihinsel enerji

Bir önceki yazıda nöroplastisiteden ve yeni bir davranış geliştirmek için geçilmesi gereken aşamalardan bahsettik.

Rutin ve alışkanlık dışı herhangi bir şey için beyinde yeni bir nöron devresi oluşturma sürecinin başında, isteksizlik ve stres olarak kendini gösteren bir giriş olduğundan bahsettik. Modern toplumda bir şeyi öğrenmeye başlarken büyük bir heyecan duyulması gerektiğine dair bir yanlış görüş var ama gerçekte bir yenilik her zaman isteksizlik ve stres kapısından geçmenizi gerektiriyor. Bu hormon nedenli kapıdan geçmek ve sonra devam etmek için ise uzakta ve soyut olan hedefleri gündelik küçük köşe taşlarına bölmek, bu köşe taşlarına ulaştıkça dopamin salgılayarak adım adım ilerlemek en iyi strateji.

Şimdi biraz düşünceleri konuşalım. İnsanın gün içinde düşündüğü şeylerin çoğu internet sitelerinde gezinirken fırlayan küçük pencereler gibi birden ortaya çıkıyor ve çoğunlukla kontrol dışı düşünceler. Eğer negatif düşünceleri alırsak bunlar da kontrolümüz dışında aklımıza gelip duruyorlar.

Negatif düşünceleri ya da genel olarak hoşumuza gitmeyen düşünceleri bastırmaya çalışmak nafile bir çaba. Bu konuda benim tavsiyem şu: Bu düşünceleri bastırmaya veya kafanızdan atmaya çalışıp boşa enerji tüketmeyin. Daha pratik bir yaklaşım istiyorsanız, yavaş yavaş başka düşünceleri ortaya çıkarın.

Bunun için de Gelişim Zihin Yapısı (Growth Mindset) öneriyorum. Carol Dweck tarafından ortaya atılan bu teori, sonuçta başarılı olamasalar bile zor bulmacaları çözmeye çalışmaktan zevk alan çocukların gözlemlenmesi üzerine ortaya çıkmış. Bu çocuklar bir şekilde bulmacaların çözülmesini beklemeden bu çözün sürecinden zevk alan çocuklar. Temel özellikleri, dopamin salgısını köşe taşları olarak bile olsa başarılara değil sürece bağlamış olmaları. Çocuklar daha sonra gözlemlendiklerinde, diğer çocuklara göre çok daha başarılı yetişkinlere dönüşmüşler.

Gelişim Zihin Yapısına sahip insanların kafasında “ben doğru yoldayım” fikri var. Bu, insanın kendisini pozitif içses ile motive etmesi değil. Zira pozitif motivasyon, “aslında çok iyisin” telkini, her zaman pozitif sonuca bağlı. Oysa şu an çok kötü bir durumdaysam ama kendime “merak etme iyisin, aslansın, kaplansın” diye telkinde bulunuyorsam, kendi kendime yalan söylediğimi biliyorum. Bu durumda dopamin salgısı olmaz.

80lerin ve 90ların kişisel gelişim dalgasında çok duyduğumuz “eğer gülümsersen depresyon gider” lafını hatırlayın. Elbette ki yüz kaslarının zihne verdiği bir geri besleme var ama olay o kadar basit değil.

Asıl güçlü olan süreç içindeyken gösterdiğiniz çabayı takdir etmektir. Önce bir sürece girerken hissettiğiniz isteksizlik ve kaygının bir kapı olduğunu ve bunları hissediyorsanız doğru kapıdan geçtme ihtimalinizin yüksek olduğunu anlayın. Bu kapı sizi durdurmasın zira eğer biraz zorlarsanız fark edeceğiniz şey, bu kapının kolayca açılabildiği olacak.

Sonra ise süreç içinde harcadığınız çabayı takdir etmenin bir yolunu bulun. Eğer uzun mesafe koşusuna hazırlanıyorsanız, sınırlarınızı bir iki tık zorlayarak ulaşabileceğiniz bir nokta belirleyin ve bu noktaya vardığınızda kendinizi ödüllendirin. Henüz maraton için çok yolunuz olsa da. Bu size dopamin salgılatacaktır.

Dopamin ise toplam adrenalin miktarını baskılayarak size daha fazla çaba harcamak için “enerji” sağlayacaktır. Bu bilimsel bir şey. Bir araştırma, insanların neden bir işi yarıda bıraktığına bakıyor. Tamam her şeyi yapamayız mesela bir otomobili sırtlayamayız. Eğer bu çabaya girişiyorsanız eninde sonunda bir yerde bırakırsınız. Ama biz burada koşmak, spor yapmak, ders çalışmak, iş yapmak gibi yapılabilir şeyleri neden yarıda bıraktığımızı konuşuyoruz.

Beyin her nöroadrenalin salgıladığında beyin kökünde bir sayaç bunun kaydını tutuyor ve bir noktada “bu kadar yeter” deyip yaptığımız şey üzerindeki bilinçsel kontrolü kaldırıyor. Ama eğer bu süreçte dopamin salgılarsanız, dopamin bu sayacı geriye alıyor ve size daha fazla çabalamak için istek ve zihinsel kontrol veriyor.

Bir şeyi bırakmadan yapabilen insanların sırrı, sürece harcadıkları emeği dopamin ile ödüllendirmektir. Bu size enerji verir. Fiziksel glikoz ya da keton enerjisinden bahsetmiyorum, o enerjiden herkeste yeterince var. Olay dopamin’in beyin kökünün bu kadarı yeter diyen sayacını geriye alması.

Güzel olan şey de bunun öğrenilebilir bir şey olması. Hem de bunu bir alanda öğrenip hayatımızın diğer alanlarına da yayabiliriz. Zira dopamin sistemi genel bir sistem, spesifik bir çabayı veya hedefe varmayı ödüllendirmiyor. Bir kitabı yazma sürecinde de, bir maçta da salgılanan aynı kimyasallar, çalışan sistemler aynı sistemler.

Örneğin spor salonundasınız ve tüm setleri tamamlamadan bırakmak üzeresiniz. Acınıza ve yorgunluğunuza ya da kalan setlere değil “iyi ama bak buraya kadar geldim” kısmına odaklanın. Bir set daha yapayım diye hedef koyun ve yapınca kendinizi takdir edin. 10 set yapmak isterken 5.de tıkandığınızda 7’yi hedefleyin ve yapınca kendinizi takdir edin. 10 taneyi bitiremezseniz 5 tanede durmadığınız için kendinizi takdir edin. Çoğu zaman 5te durmaz 7yi hedeflerseniz 10’u da yaparsınız.

Nöropinefrin miktarını azaltıp size ekstra zihinsel enerji veren dopamin. Sizin kendi salgıladığınız bir şey. Kendinizi kek ya da biraz tembellikle ödüllendirmenize bile gerek yok. Dışsal bir ödüle ihtiyacınız yok.

Bing Anaokulunda yapılan bir Stanford araştırması var. Bu araştırmada çocuklara istedikleri resmi tamamlamaları durumunda “altın” yıldız veriyorlar. Bu dışsal ödül ise ortalamada çocukların resim çizme isteklerini arttırmıyor ama azaltıyor. Eğer dopamini dışsal ödüllere bağlarsanız, insanların birçok şeyi dışsal bir ödül olmadan yapabilme kabiliyetlerini azaltırsınız. Dışsal ödül kötü bir şey değil ama bunları kullanırken kendi kendinizi ödüllendirme kabiliyetinizi güdük bırakmayın.

Bir şeyi yapmanız için sizi iten değer sisteminiz ve amacınız da burada önemli rol oynar. Zor bir şeyi yaparken tıkandığınız yerde şimdi bu şeyi neden yaptığınızı ve başarırsanız ne beklediğinizi düşünün. Bundan sonra da sadece bir sonraki hedef taşını düşünün ve sürecin tamamına değil o hedef taşına odaklanın. Çoğu durumda o hedef taşına vardığınızda durmadığınızı ve aksine az önce yapamayacağınızı düşünseniz de şimdi daha fazlasını yapabileceğinizi düşündüğünüzü (dopamin salgılanması nedeniyle) göreceksiniz. Az önceki zihin halinde olmadığınızı (nöropinefrin kotasına takıldığınız) göreceksiniz (dopamin sayacı geriye aldığı için).

İnsanlar ödül mekanizmasının içsel olduğunu farkettiklerinde, içsel ödüllerini süre – yol – çıktı üçlüsü ile ilişkilendirdiklerinde ilginç bir sürece giriyorlar.

Bir insanın öğrenebileceği en güçlü şeylerden biri, süreç – yol – çıktı (yüksek odaklanma) üçlüsünü içsel bir ödül hissine bağlamaktır. Doğru yolda olduğunuz için kendinizi ödüllendirmektir. Toplam 1000 kilometrelik doğru yolun 4 kilometresini doğru yolda yürüdüyseniz kendinizi takdir etmektir. Özellikle de düzenli olarak bunu yapıyorsanız. 1000 kilometreye değil de 4 kilometrelik köşe taşlarına odaklanarak (yolu yürüme süreci – yolun kendisi ve yönü – 4 kilometreyi yürümek kısmına odaklanarak) nöropinefrin seviyesinin sınıra çıkmasını ve yolu yürümeyi bıraktıran zihinsel durumu sürekli ileri atarsınız. Başka deyişle eğer büyük amacınızın içinde küçük hedefler belirler ve her defasında önünüzdeki hedefe ulaşıp onu başarınca kendinizi takdir ettiğinizde, sınırsız zihinsel enerjiye sahip olursunuz.

Sonraki Yazı: Harekete geçmek, düşünce, duygu ve algı

Change Your Brain podcastından derlendi.

İlgiyi çekeyim derken trip atmak

İlgi Yönetimi konusunu yanlış anlayan arkadaşların en çok içine düştükleri durum, ilgiyi kesmeyi trip atmak sanmaları. Örnek olarak Almost rumuzlu kullanıcının sorusuna verilen şu cevaba bakalım:

Almost:

İlgi ve verilen değer tamamen doğru orantılı olarak mı ilerler? Ayrıca ilgiyi kesmek ne demektir? Ne yaparsak ilgiyi kesmiş oluruz? Mesaj atmamak, öpmemek, gülümsememek…(?) Eyleme dökmek konusunda sıkıntılarım var.

Patrick Bateman:

Bir Mahmut Abi değilim ama yararlı olacağımı düşünüyorum.
1) Tek kelimelik cevaplar vermek
2) Onun yüzüne hiç bakmamak.
3) İlgiyi başka yere yöneltmek ( Telefon olabilir)

Patrick Bateman ilgi kesmekten / azaltmaktan değil trip atmaktan bahsediyor. İlgiyi kesmeden önce azaltacaksın. Mesela daha az arayıp sormak, ona ayırdığın zamanı azaltmak, hediye vs. almamak, süpriz yapmamak gibi şeyler.

Alphason devamında şunu diyor:

Mahmut abi ilgiyi azaltinca bunu anlıyor karşı taraf. Peki neden ilginin azaltıldığını anlamiyorsa ve israrla neden böyle davraniyorsun ben anlamıyorum sorunun ne oldugunu direkt söyle diyorsa ne yapacağız?

Trip atmadığınız sürece kimse sizin trip attığını sanmaz. Ültimatom vermeyin, tartışmaya girmeyin vs. yazıyoruz ya, ağzınızı hiç açmayın, sorunu konuşmayıp trip atın diyoruz anlaşılıyor. Bu hata bu sitede çok tartışıldı.

Çoğu durumda kadın bakışınızdan kendisini ayarlar zaten. Konuşmanıza bile gerek yok. Ama her şey gözlerle halledilmez. Bazen mesela problemi söylersiniz ama kaçınmanız gereken şey ultimatom ve tartışma. Konuşma değil kavgadan bahsediyoruz. Kadınlar duygusal davranmaya meyilli olduklarından olayı kavgaya dökebilirler, siz ise kavgaya yönlenmesine izin vermeyeceksiniz.

Patrick Bateman:

… Peki diyelim hatunla masada oturuyorsun senin sevmediğin bir şey yaptı. O an ilgini nasıl azaltırsın?

O an ilgini azaltmana gerek yok. Shit test sayarsın ya da ultimatom vermeden uyarırsın. Burda anlık tepki ve triplerden bahsetmiyoruz. Senin yukarıda yazdıkların kelimenin tam anlamıyla kız gibi trip atmaktır. Böyle şeylerden uzak durun. Her şeyden önce kıza sadece sevmediğiniz bir şeyi yaparak sarsabileceği zayıf biri olduğunuzu gösterirsiniz.

Redcast:

Bir kızdan ilgimi çektiğimde küstüm sanıyor.

Bu da muhtemelen surat asmaktan, trip atmaktan ya da gerçekten küs gibi davranmaktan kaynaklanıyor. Birçoğunuz kızdan ilginizi suratınızda bir gülümseme ile çekebileceğinizin farkında değil.

Arkadaş yürünen kız bağlamında konuşmuş oradan örnek verelim. Diyelim ki hatuna 2 kere buluşma teklif ettim 2sinde de reddetti. Şimdi kitaba göre ben bu kızı nextliyorum. Ama kız aramaya devam ediyor. Yine kitaba göre ben kıza bir daha buluşma teklif etmeyeceğim. Ama kıza mesaj attığında soğuk davranmak yok. Sadece kısa keseceğim. Bir iki mesajlaşmadan sonra hep aynı şekilde “şimdi biraz işim var, sonra haberleşiriz. Kendine iyi bak.” yazıp kaybolacaksın. Kız bu durumda ya aramayı bırakır ya da buluşmayı kendisi teklif eder.

Böyle kızları nereden buluyorsunuz hiçbir fikrim yok ama – kızların ergen ya da sizin kızla fazla samimi olduğunuzdan da olabilir – diyelim hatun “küstün mü / neden kısa kesiyorsun?” falan dedi. Neden kısa kestiğiniz belli. Kıza davranışlarınız ile “güzelim bak ben elimden geleni yaptım, sen buluşmuyorsun benim de mektup arkadaşlığına vaktim yok. Hadi canım fazla zamanımı alma” diyorsunuz. Kız aptal değil bunu anlıyor. Söylemenize bile gerek yok. Ama diyelim sordu. Ne diyeceksiniz?

“Yok güzelim şimdi cidden işim var. Sonra haberleşiriz. Kendine iyi bak.”

Bu kadar. Tekrar edeyim, ilgini geri çekmek trip atmak demek değildir.

 

 

Nöroplastisite ve beyni yeniden kablolamak

Nöroplastisite, beynimizdeki nöron (beyin hücresi) ağlarının yeniden organize olabilmesi anlamına geliyor. Sinir sistemi, insanın deneyimlerine tepki olarak değişebiliyor. Beynin deneyim sonucunda kendisini yeniden “kablolayabilmesi” doğumdan 25 yaşına kadar oldukça kolay yapabildiği bir şey. Özellikle çocukların beyinleri, deneyimlerine göre sürekli ve neredeyse kendiliğinden yeniden kablolanabiliyor. 25 yaşına kadar beyin kendisini, çevre ile uyumlu olacak şekilde sürekli güncelliyor.

Çocuklar mesela 3 dili aksansız konuşabilecek kadar yüksek nöroplastisiteye sahipler. Bunu 25 yaşından sonra yapmak ise oldukça zor. Beyin hayatın ilk 25 yılında çevreye adapte olmak ve sonrasında da bu kablolamayı sürekli olarak kullanmak üzere evrim geçirmiş gibi.

Fakat beynin sinir ağlarını 25 yaşından sonra yeniden şekillendirmek zor olmasına rağmen imkansız değil. Ama bunun için yaptığınız şeye odaklanmanız gerekiyor. Örneğin yetişkin birinin, daha kaygısız biri olmaya ya da yeni bir dil öğrenmeye çalışıyorsa, öğrenme sürecine odaklanması gerekiyor.

Bunun kimyasal bir altyapısı var. Bütün gün düşünmeden refleksif bir şekilde hareket ediyorsunuz ama yapmaya başladığınız şeye yoğun bir şekilde dikkat edip ona odaklandığınızda beynin nucleus basalis adlı iki çekirdeğinden o an kullanmakta olduğunuz sinir hücrelerine asetilkolin kimyasalı salgılanıyor. Bu kimyasal da yeni şeyde aktif rol oynayan sinirleri uyku esnasında değişmek üzere işaretliyor.

Bu nedenle yeni bir şey öğrenmek ya da bir davranışlarını değiştirmek isteyenler için odaklanmak ilk yapmaları gereken şey. İkincisi ise bu odaklanmaların ardından gece iyi ve derin bir uyku çekmek. Zira nöroplastisite yoğun bir odaklanma ile harekete geçiyor olsa da asıl değişim uyku esnasında gerçekleşiyor.

Beyniniz en fazla sayıda davranışı otomatik hale geçirmeye meyilli. Fakat beynin yeni bir davranışı otomatik hale getirmesi için süresine (bu şey ne kadar sürüyor), yoluna (nasıl oluyor) ve sonuçlarına odaklanması gerekiyor.

Yeni bir dil, yeni bir spor, yeni bir konsept öğrenmede ya da bir travmayı atlatmak için terapi sürecinde bu kavramlar önemli: Süre – Yol – Sonuç. Bunlar beynin yapabileceği şeyler ama yetişkin birinin bunun için çaba harcaması gerekiyor ve bu çabaya girişmek maalesef başlangıçta her zaman acı ve isteksizlik duyguları uyandırıyor.

Bunun nedeni ise asetilkolin salgılanmadan hemen önce harekete geçen sistemin stres sistemi olması. Yeni bir şey öğrenmek istediğimizde beyin köküne norepinefrin yani nöradrenalin salgılıyoruz. Bu kimyasal insanın dikkat kesilmesine neden oluyor. Dikkat bir çeşit el feneri gibi bir süre – yol – sonuç dizgisini aydınlatıyor. Bu dikkat zahmetli bir iş ve yetişkin beyni ise eldeki zahmetsiz algoritmaları kolayca değiştirmeye direnç gösteriyor. Ama siz bu acı ve isteksizliğe karşı koyup devam ederseniz beyin direnç gösterse de yeni davranışın veya düşüncenin gerektirdiği sinir hücrelerini değişim için işaretliyor.

Tekrar etmek gerekirse eğer yeni bir davranış, düşünce ve hatta duygu geliştirmek istiyorsanız:

1 – Yeniliğin getirdiği acı ve isteksizliğe rağmen yeniliği yapmanız.

2 – Yeniliğin süresine, yoluna ve sonuçlarına olabildiğince odaklanmanız.

3 – Sonra da tam tersi odağı tamamen bırakıp iyi ve derin bir odaksızlanmaya (uyku) dalmanız lazım.

Stanford Üniversitesinden Eric Knudsen’in araştırmalarına göre odaklanma olduğu sürece yetişkin beyni de çocuk beyni kadar değişime açık olabiliyor.

Burada odak kadar önemli bir şey de bir çeşit aciliyet hissi. UCSF’ten Mike Mirza’nın araştırmalarına göre örneğin odaklanmanız gereken şey sizin için günlük ciddi bir sorun çözüyorsa mesela o şeyi yaptığınız sürece günlük yemeğinizi alıp yoksa aç kalıyorsanız, beynin bu şeyi öğrenmedeki esnekliği oldukça yüksek oluyor. Zira doğa gerçek bir ihtiyaç sonucunda beyni adapte olmaya zorlayacak şekilde geliştirmiş.

Peki bir şeye aciliyet hissi getirmek için o şeyi aşkla mı korkuyla mı yapmalısınız? Cevap ise ikisinden biri olabilir, beynin değişimi için fark etmez. Yani ödül sistemi dopamin sonra işin içine giriyor.

Bu bilgi aynı zamanda bize bir şeye başlamanın neden o şeyi yapmaktan daha zor olduğunu da gösteriyor. Yeni bir şeye başlarken beynin salgıladığı norepinefrin ve adrenalin başlangıçta sıkıntı ve isteksizlik hissi yaratıyor.

Asetilkolin dikkat ile alakalı norepinefrin ise bir nevi başlama stresi ile. Burada önemli bir diğer hormon ise dopamin. Dopamin doğanın tüm hayvanlara doğru yolda olduklarını bilmeleri ve onları doğru yolda tutmak için geliştirdiği bir hormon. Birçok insan dopamini bir işi başarınca salgılanan bir hormon olarak biliyor ve evet dopamin bu durumlarda da salgılanıyor. Ama dopamin hormunu asıl hedefe giden her köşe taşına ulaştığınızda veya kendinizi o hedefe doğru yürüyor hissettiğinizde salgılanıyor.

Örneğin toplam 300 sayfa bir kitabı bitirme hedefiniz olsun. Evet, o kitap bittiğinde de dopamin salgılıyorsunuz ama asıl örneğin kendinize günde 5 sayfa yazacağım hedefi koyup hergün 5 sayfa yazdığınızda da hergün dopamin salgılıyorsunuz. Süre (günde 2 – 3 saat) – yol (yazma) – sonuç (5 sayfa) üçlüsüne odaklanmayı hatırlayın. Süre – yol – sonuç üçlüsüne yoğun odaklanma da diyebilirsiniz.

Susamış bir geyik düşünün. Susuzluk ona büyük bir rahatsızlık duygusu olarak geliyor. Bu geyik bir su kokusu aldığında (geyikler suyun kokusunu alabilirler) ve onu takip edip bir su kaynağı bulup bir iki yudum içtiğinde dopamin salgılıyor. Bu dopamin ise onu daha büyük bir su kaynağı arama yoluna koyuyor.

30 kilo verme hedefi koyduğunuzda haftada 1 kilo vereceğim şeklinde köşe taşları koymalısınız. Her hafta 1 kilo vermeye odaklanıp verdiğinizde her hafta dopamin salgılarsınız ve bu da sizi 30 kilo verme yolunda tutar.

Burada bir parantez açıp alkol, uyuşturucu, oyun, vs. gibi bağımlılıkların tehlikesine dikkat çekmek gerekiyor. Hedefleriniz yolunda yürümeniz özellikle de başlangıçta stres demek. Bu stres kapısını geçmek yerine uyuşturucu gibi dopamin kaynaklarına kapılırsanız, dopamini tek bir yerden sağlıyorsunuz ve diğer kaynakları sallıyorsunuz. Bu da “mutlu” ama yıkık bir yola girmenize neden oluyor.

Stres sisteminize dayanmayı öğrenmeniz lazım. Evet o sistem rahatsız edici olsa da sizi yataktan kaldırmak, bir şey yapmaya zorlamak gibi bir işlevi var. Stres sisteminin zorladığı yola girip köşe taşlarında dopamin salgılamak yerine oldukça dar dopamin kaynaklarına bağımlı olmak çok ciddi bir problem.

Bu üç hormonun sırayla çalışması gerekiyor:

Rutin dışı bir şeye başladığınızda norepinefrin ile stres.

Bu şeyi odaklanarak yaptığınızda asetilkolin ile yeni bir kablolamanın işaretlenmesi (ve uyku ile o kablolamanın inşaa edilmesi)

Doğru yolda ilerlediğiniz sürece salgıladığınız dopamin.

Sonuç? Beyninizin yavaş yavaş, yeni davranış – düşünce biçimini otomatik hale getirecek kablolamayı inşaa edip sağlamlaştırması.

Burada şu önemli şeye daha açık bir şekilde dikkat çekeceğim:

Yeni bir şeye başladığınızda hissettiğiniz ve çoğu insanı yeni bir şeyi öğrenmeye başlamaktan alıkoyan stres/acı/isteksizlik hissi, odaklanma ve yeniden kablolama evresine ulaşmak için içinden geçmeniz gereken bir kapı ya da aşmanız gereken bir engel. Bu nedenle sizin için önemli bir şeyi öğrenmeye başladığınızda bu size zevk vermeyecek. Acı verecek! Bu şeye büyük bir istek duymayacaksınız. Tam tersi isteksizlik duyacaksınız. Bu acı, isteksizlik ve stres, ilk köşe taşlarına ulaşmaya başladığınızda dopamin ile mutluluğa dönüşecek.

Bu nedenle bir hedefi akıllıca köşe taşlarına bölüp bu taşlara ulaştınız mı kendinizi kutlayın. Örneğin gitar çalmayı öğrenme hedefini önce şu parçayı çalacağım gibi seyrek taşlara değil günde en az 2 saat pratik yapacağım gibi köşe taşlarına bölün. Hergün 2 saat pratik yaptığınızda bu pratiğe odaklanın ve işiniz bittiğinde kendinizi kutlayın. Gitar çalmaya olan büyük isteğinizin elinize gitar alınca isteksizliğe dönüşmesinin sürecin giriş kapısı olduğunu anlayıp bu kapıyı geçecek kadar sabırlı olun. İlk başta kendinizi gitar çalarak elde edebileceklerinizle motive edebilirsiniz ya da bunu da yapmayarak sıkışacağınız hayat ile korkutabilirsiniz. Ama asıl isteği, hergün yaptığınız küçük başarılardan (2 saat pratik) alacaksınız.

Sonraki Yazı: Dopamin ve “sınırsız” zihinsel enerji

Change Your Brain podcastından derlendi.

İlişkilerde kıskançlık nedenleri ve çözümü

Daha kendine güvenli biri olmanın büyük problemleri nasıl çözebileceğine iyi bir örnek kıskançlıktır. Kadınlar erkekleri kıskandırmaya, erkeklerin kadınları kıskandırmaya çalıştığından çok daha fazla çalışırlar. Ama erkeğini kıskandırmaya çalışan kadınların bunu yapma nedeni, çoğunlukla erkeği cezalandırmak değil. Kadınların erkeklerini kıskandırmaya çalışmalarının birinci nedeni, erkeklerinin kendilerini kıskanacak kadar önemseyip önemsemediklerini test etmektir.

Sizin buna verebileceğiniz en güzel tepki ise gülüp geçmek! Ona “çok komik” olduğunu söyleyin. Neden güldüğünüzü sorarsa, onun sizin için deli divane olduğunu bildiğinizi söyleyin. Bu onu sarsacak ve sizin için daha da fazla deli olmasına neden olacak. Ve aynı zamanda bu şekilde sizden bir reaksiyon alamayacağını öğrenecek.

Yukarıdaki şekilde davranmak, bir taşla iki kuş vurur: KENDİNE GÜVENİNİZ sizi onun gözünde daha seksi yapar ve aynı zamanda sizi manipüle edemeyeceğini öğrenir.

Eğer abartı şekilde sizi kıskandırmaya çalışıyorsa, yukarıdaki yaklaşıma ek olarak, siz de onu kıskandırın. Mesela sizi elde etmek isteyen başka bir kızdan bahsedin. Ama bunu daha inanılır kılmak için birkaç gün bekleyin ki kuyruk acısından intikam için söylüyor gibi görünmeyin. Tekrar ediyorum, bunu sadece gerçekten aşırıya kaçarsa kullanın, yoksa boş yere kavga çıkarırsınız.

Bir kadın sizi sürekli kıskandırmaya çalışıyorsa, sebebi ne olursa olsun, O KADINI TERK EDİN. Bu aslında bu tür problemleri önceden tespit etmek için, kadının başlangıçtaki davranışlarını gözlemlemenizin önemine bir örnek.

Unutmayın ki eğer kız güzelse ilişkinin ilk aşamalarında hatuna birçok erkek yürüyor olacak (sizin ERKEK ADAM olduğunuzu anladıklarında kızların sizinle flört etmeye çalışacakları gibi). Mesela diyelim ki bir restorandasınız ve tuvalete gittiniz. Geri geldiğinizde bir erkeğin kızla konuştuğuna şahit oldunuz. UNUTMAYIN, SİZ BİR SÜRÜ KIZI ELDE EDEBİLİRSİNİZ VE O DA BUNU BİLİYOR. Sizi kaybetmemek için aptalca bir şey yapmayacaktır. Hiçbir kadın ERKEK ADAMı kaybetmek istemez.

ERKEK ADAM kendine güvenir ve arzu edilir. Herhangi bir ENDİŞE sinyali vermez zira ENDİŞELİ DEĞİLDİR!

Çoğu erkek bu aşamada sıçar zira kendini yetersiz hissetmeye başlar ve aynı zamanda söz konusu kadının gerçekte olduğundan daha İYİ BİR AV olduğunu düşünmeye başlar.

Kadınlar bu kendine güvensizlik sinyallerini, sizin endişeli davranış ve yüz ifadelerinizden anlar. Bu nedenle bundan sonra, böyle bir şey başınıza geldiğinde yani bir erkek sizin kıza yürürse, şöyle düşünün:
EĞER HATUNUN BENİ DELİ GİBİ İSTEDİĞİNİ VE BAŞKASINI GÖZÜNÜN GÖRMEDİĞİNİ BİLSEM NE YAPARDIM?

Muhtemelen kendi yanlarında kız olmayan ve başkasının yanındaki kızı “kazanmaya çalışan” bu erkeklerin acınası denemelerine bakıp gülerdiniz. Kadın sizin bu kadar kendinden emin olduğunuzu görünce, SİZE DAHA FAZLA ARZU DUYAR!

Ama eğer kız başkalarının ilgisinden BESLENEN tip bir kızsa, KIZI SAKİNCE TERK EDİN. KIZGINLIK GÖSTERMEYİN.

Onu yüzünüzde bir gülümseme ile terk edin. Gülümsemeniz “bir ERKEK ADAM ile şansını kendi ellerinle mahvettin, senin için üzüldüm” mesajı versin.

Böyle bir kadından daha iyisini çok kolay bulursunuz, hiç merak etmeyin.

Komik olan şu ki, böyle bir kızı sakince terk ettiğinizde, bunlar size sürünerek, koşarak vs. geri gelirler. Telefonunuz susmaz, mesaja boğulur, vs.

Ama onun için artık çok geç. Bu kadını geri almayın. NE OLURSA OLSUN BİTTİ.

Size kötü davranan bir kadına geri dönmeyin. ASLA.

Kendi beyninize “ben bundan daha iyisini bulamam” gibi yanlış ve zehirli bir mesaj gönderirsiniz.

BUNDAN DAHA İYİSİNİ BULABİLİRSİNİZ.

Kıskançlık: Kadın ve Erkek Arasındaki Temel Fark

Yol açabileceği problemler nedeniyle, kıskançlık konusuna özel bir kısım ayırdım. Hem kadınlar hem de erkekler kıskançlık gösterirler ama farklı sebeplerle.

İnsan evriminde kadınlar, erkeklerinin kaynaklarını başka bir kadına aktarma ihtimali belirdiğinde kıskançlık hissedecek şekilde adapte oldular. Bu erkeğin başka bir kadınla gerçekten seks yapmasından ziyade böyle bir ihtimalin yarattığı tehditti. Kadınlar, bebeklerinin kendilerinden olup olmadığını 100% bilirler. Bu nedenle seksin kendisinden ziyade erkeklerinin kaynaklarını başka bir kadına yönlendirmesi sorundur.

Erkekler ise kadınlarının başkaları ile seks yapmasından korkarlar zira bu kendi genlerinin geleceğe aktarılmasını riske sokar. Bir erkeğin yakın zamana kadar çocuğunun kendisinden olup olmadığını bilme şansı yoktu. Bu nedenle de erkek kıskançlığı seks aktivitesine odaklanır.

Kıskançlık çirkin yüzünü gösterdiğinde, bunu düşünün.

Ama bir kadın sizi kıskandırmaya çalışıyorsa, amacının muhtemelen sizin onu ne kadar önemsediğinizi görmek olduğunu hatırlayın. Eğer bunun çalışmadığını görürse, bu tekniği kullanmanın hiçbir zevki kalmaz.

Eğer kadının kıskandırma denemesini sizin canınızı acıtmak için yaptığını görüyorsanız, ki bu nadirdir, onu kıskançlıktan deli edecek şeyi düşünün – bir başka kadına duygusal olarak ilgi duymanız, sadece onunla gerçekten seks yapmanız değil.

Eğer siz masumken sizi kıskandırmaya çalışıyorsa, bunun sizi etkilemediğini gösterin ve bir iki denemeden sonra sizi kıskandırmaya çalışmayı bırakacaktır.

Ama eğer kıskançlığı, onun önünde bir kıza bakmak gibi bir olay ile yanlışlıkla ortaya çıkmışsa, aranızdaki sevginin ve bağın ne kadar derin olduğu konusunda ona güven verin. Kadına “sanki seks yapmışım gibi abartma” gibi bir karşılık vermeyin. Ama eğer masumsanız ve kadın sizi test etmek için kıskançlık yapıyorsa, ONA GÜVEN FALAN VERMEYE KALKMAYIN zira hatun size yalakalık yaptırmaya çalışıyor. Kadınlar drama çıkarmaya ve çok üzgünlermiş gibi davranmaya bayılırlar. Ama amaçları genellikle, sizin bu duygusal manipülasyonlar altında ezilip ezilmediğinizi test etmektir. Ve bu tür manipülasyonlara sıklıkla düşerseniz, size olan ilgisini kaybeder.

Kaynak: İlişki Sihirbazı – Kadınlarla Başarının Sırları Kitabı (Bu kitaptan bir bölümdür).

 

Erkek Adam sitesinde akıl dağıtmak

Nasıl alfa erkek olunur yazısının altında şu yorum yapılmış:

Bunun en önemli örneği de neden gerçek videolar ve gerçek kanıtlar yok? Ben buna benzer herhangi bir siteye girdiğimde gerçek kimliğini bile bilinmeyen bir kişi herkeze akıl dağıtıyor.?

Ben sadece kendi sitem hakkında konuşabilirim. Ulusal kanaldan kimliğim gizli bir şekilde kulağınıza kulağınıza sokarak akıl dağıtmıyorum. Kendi köşemde, kendi yayınladığımız bir site ve ona ek 2 – 3 sosyal medya hesabından bildiklerimi dinlemek isteyenlere anlatıyorum.

Sen bu soruyu asıl “Ben neden buna benzer herhangi bir siteye girip gerçek kimliği bile bilinmeyen birinden akıl alayım?” diye kendine sormalısın. Buna bir neden bulamıyorsan böyle sitelere girmemen yeterli. Yani burada dağıtılan aklı dinlemek gibi bir zorunluluğun yok.

Ben zamanında böyle kimliği gizli adamların (Pook, Michael W, Rollo Tomassi) yazdıklarını mantıklı buldum, uyguladım ve başarılı oldum. Burada anahtar kelime uygulama. İlişki Sihirbazı kitabını okuduktan sonra soluğu tartışma forumlarında değil sokakta aldım. Süreç pek de sevimli olmasa da ilk yaptığım şey bunları test etmekti. Benim avantajım kadınlarla iletişime geçmekten zevk almaktı belki de. Bir köşede boş boş oturmak yerine kadınlarla bir yere gitmese de iletişim kurmak zevk aldığım bir şey. Açıkçası cinsel hayatım da hemen olmasa da zamanla oldukça renkli hale geldi. Sonra birçok erkeğe başarı getirdiğini reel hayatta bir 10 sene kadar gözlemledikten sonra bu çerçevede yazmaya başladım.

Şimdi “ben ne bileyim senin 120 kilo bir 31ci olmadığını” dersen evet belki de doğru söylüyorsun “ne bileceksin?” Gerçi şunu iddia edeceğim, bu işlerde başarıya ulaşmış birçok erkek okuyunca burada yazdıklarımın fantezi değil tecrübe olduğunu kestireceklerdir. Zira bunlar herkese açık bilgiler değil. Ama eğer böyle siteleri takip etmeyeceksen ve dediklerinin başarısızlık getirdiğini düşünüyorsan takip etmeyeceksin.

Ben yazmaya devam edeceğim zira yararlı olduğunu görüyorum ama dediğim gibi soru “ben neden akıl veriyorum” değil “sen neden akıl alasın?”. O soruya cevap verecek kişi sensin, ben veya başka biri değil. Kadınlarla başarılı olmanın yegane sırrı bu sitede değil. Bu site senin için çalışmıyorsa başkalarını da dene.

Fakat siteyi doğru okuduğuna emin değilim. Mesela şu dediğin:

Şimdi benim yakışıklı arkadaşlarım var. Bir sürü kızla çıkıyorlar.Fakat burada sayfalarca yazdıgınız beta erkeklerin hareketlerini yapıyorlar hatta benden daha beta davranıyorlar.

Mavi haplı ile betayı karıştırıyorsun gibi. O yazıda beta korku – muhtaçlık – ben yetersizim motivasyonlu davranıştır diye yazdık. Yakışıklı ve bir sürü kızla çıkan bir adamın bir kızı kaybederim yalnız kalırım korkusu – muhtaçlık ve yetersizlik hissi ile davrandığına emin misin? Doğal yakışıklılık bunlara karşı önemli bir varlıktır ben yakışıklı ve birçok kızla çıkan adamın mavi haplı davrandığını gördüm ama beta olduklarını görmedim (çok yakışıklı ama kızlarla ilişki beceremeyen betalar da gördüm).

Alfa ise kabaca sürülerin lideri konumunda diğerlerinden fiziki ve mental olarak daha üstün kısaca daha iyi olan demek.

Sen sanırım sadece başlığı okudun! Yukarıda alfanın davranış sıfatı olduğunu, erkek sıfatı olmadığını vs. yazdık ama sen yine de bunu yazmışsın.

Ancak farkettim ki edinimler sadece kendimizi kullandırmamaya yarıyor.

Senin pratiğini bilemem ama bu bahsettiğin genelde harekete geçmeyen, sürekli reddedilmelerin cehenneminden geçmeyen ve sadece okuyan adam belirtisi. Evet yetersiz aksiyon ve sadece okuma ile sağlanacak fayda budur. Kendini kullandırmazsın. Gerçi bu da büyük bir kazanım.

Ancak malesef ki insanın edineceği kadın sayısında bir artış yaşayamadım.

Neden? Buna cevap aramamışsın ama zaten ben de cevap veremem. 300 – 400 kıza, kendi davranışlarını analiz ederek yürüdün ve yine de bir artış olmadı mı? Neden olmsdı? Neden 300 – 400 kız seni reddetti durdu?

Fakat bu dediklerini yazanların 99%u gibiysen muhtemelen 30 kıza bile yürüyüp pratik yapmamışsındır ama bunu ben bilmiyorum. Sen biliyorsun.

Eğer bu siteden faydalanmak istiyorsan kızlara yürü ve o kızlarla ilgili tecrübeni yaz ve değerlendirelim. Bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Bu yoruma benzer şeyler yazanların istisnasız hepsi çok genel yazıyorlar.

“Olmuyor, yapamıyorum.”

Ne olmuyor ne yapamıyorsun? Bilmiyorum. Buradan gerçekten yararlanabilen adamların yorumlarına bakın. 1 – 2 senelik bir süreçte yürüdükleri kızlar var ve onlarla bir hikayeleri ve sonra hüsran var. “Kız şunu dedi / yaptı, ben şunu dedim / yaptım” diye somut bir konu var ve nerede hata yaptıklarını araştırıyorlar. Bu adamlara yardımcı olabilirim. Kızlara yürüyüp bu tecrübeleri üzerinden yanıt aramayan adamlara benim bir faydam olamaz. Gerçi bence kimsenin bir faydası olamaz.

Yeri gelmişken şunu da yazayım ama bunlar direkt yorumu yazana değil daha genel birçok yoruma cevap: Bu yakışıklı adamlar neden beta (muhtemelen mavi haplı) davransalar bile çok kız götürüyorlar, ben neden çabalamak zorundayım diye absürt bir kafa yapısı var. Bir kere bu adamlar muhtemelen beta falan değiller, gerçek yaşamda bu adamların bana gösterildiği hemen her durumda bunlara beta diyenlerin alfa diye kafalarında bir hödük canlandırdığını gözlemledim. Şuna bakın:

Muhabetleri falan slm nbr tarzında başlıyor ve mizah yönleri de berbat çoğunun.

Muhabbete ne diye başlayacaklardı ki? Ayrıca eğlenen ustalık ile mizah aynı şey değil. Mizah başkalarını güldürme sanatıdır, eğlenen ustalık ise kendini eğlendirme sanatıdır. Bir kadının shit testine eğlenen ustalıkla cevap verirken motivasyonunuz hatunu sizden hoşlansın diye güldürmek değil (onay bağımlılığı), hem kendinizi eğlendirmek hem de kızın dediklerinin / yaptıklarının sizin çerçevenizi bozmamasını sağlamak ve göstermektir.

Ama bu kafa yapısında asıl absürtlük şu: Adamların çok yakışıklılar yani babadan kalma varlıkları var ve “zenginler”. Siz değilsiniz. Piyango ya da keşfedilmemiş zengin akraba mirası falan yoksa zengin olmak için çalışacaksınız, risk alacaksınız.

Ama çok çalışırsam zengin olacağımın garantisi yok!

Evet yok. Samsaraya hoşgeldiniz. Hiçbir şeyin garantisi yok. Ama yasal veya yasa dışı yollardan zengin olmanın çabalamak dışında bir yolu da yok. Var mı?  Benim bildiğim yok. O nedenle zengin (burada kadınlarla daha başarılı) olmak için çalışacaksınız ve evet bazılarına yattığı yerden am yağacak.

Ama adamlar yakışıklı beta davranabiliyorlar (hadi davrandıklarını varsayalım) ama beni en ufak beta davranışımda siliyorlar!

Evet, Cinsel Pazardaki “mal varlığın” ne kadar yüksekse (artık o mal varlığın tipinden mi gelir, oyunundan mı, statünden mi, parandan mı bilemem) karşı cinste o kadar çok arzu uyandırırsın. Çok arzu uyandıranın bir sürü hata yapacak manevra alanı olur, senin yarattığın arzu sınırın bir tık üstünde ise tek hatanda silinirsin.

Tip her şey, para her şey!

Tip konusunda yapabilecekleriniz sınırlı ama böyle düşünüyorsanız gidin tipinizi en iyi hale getirin. Bol para kazanın. Bunun böyle olmadığını kendiniz görün. Yapın bunu. Yanıldığınızı kendiniz göreceksiniz ama en azından bol paranız ve çok daha iyi bir tipiniz olur fena mı?

Nasıl alfa erkek olunur?

Mahmut abi beta zihnimizle kendimiz olduğumuzda boku yiyoruz sıçıyoruz bu bir gerçek. Fakat rol yaptığımızda da bu belli oluyor. 

Bu sitede çok işlendi ama bu alfa erkek – beta erkek konusunun aslını ara ara hatırlatmak gerekiyor. Özellikle de yeni gelenlere. Here we go.

Yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak, rol yapmak değil örtüşmedir. Bir süre sonra içselleştirir ve değişirsin. Sikerim zihin yapısını ben işimi görecek kadar taklit yapayım diyen adam olmadığın şey imajı çizmeye çalışırsan rol yapmakta takılır ve her zaman rol yaptığı da belli olur. Sen yapana kadar yapıyormuş gibi yapmakla imajı çizmek arasındaki farkı bilmiyorsun muhtemelen.

Hem biz rahatsız oluyoruz hem başkaları. Kendimden örnek verirsem günlük hayatta oldukça şakacı gülen spiderman, deadpool, ninja kaplumbağalardaki mikey veya palyaço gibi saçma sapan espriler yapan biriydim.

Saçma sapan espriler yapman iyi bir şey değil.

Sonra baktım alfalar neredeyse hiç şaka yapmıyor.

Alakası yok. Sen algıda seçicilik yapıyorsun. Esprili olmak ile ciddi olmak karakter meselesidir. Alfa davranış – beta davranış böyle ayrılmaz. Dikkat et, alfalar betalar ya da alfa erkek – beta erkek demedim.

Ciddi takılıyorlar.

Bazıları ciddiler muhtemelen, ciddi takılmıyorlar.

Bende ciddi takılmaya başladım e bu seferde sahte oldum. Kasıntı oldum.

Ciddi takılmaya bırakıp ciddi olmaya çalışsan kasıntı olmazdın ama zaten ciddi – esprili gibi aşırı uçlarda gidip gelmek senin tamamen kendi kafanda uydurduğun bir saçmalık. Fazla sulu biriysen bunu yontacaksın, gidip fazla ciddi birine dönüşmeye çalışmayacaksın.

Hayattan aldığım zevk düştü. E salınca da hem daha rahatım hem kasıntı değilim ama betayım. Olduğumuz kişilikte sıçıyoruz. Olmadığımız kişilikte kasıntı oluyor gene sıçıyoruz. Ki ben kasmayı bıraktıktan sonra çevreden gerçekten güzel tepkiler almıştım.

Kasma o zaman. Kim kasıp da  iyi tepki alır ki?

Aynı şekilde alfa olmaya çalışırkende kötü tepkiler almıştım.

Muhtemelen alfa olayım derken Kemal Sunal’ın kabadayı taklidine dönen ergen gibi davrandın ve sitede yarım yamalak okuduğun şeylerden alakasız bir alfa karikatürü çıkarıp onu taklit etmeye kalktın. Alfa erkek olmaya çalışırsan başına gelecek olan budur.

Abi bu durumda ne yapmamız lazım?

Sitede alfanın erkeğe değil davranışa sıfat olduğunu defalarca yazdık. Gerçi konuşma kolaylığı olsun diye alfa erkek diyoruz ama aslında öyle bir şey yok. Alfa davranışları daha baskın erkek var sadece.

Alfa davranış ben ödülüm, çekip gitmeyi göze alabiliyorum (cesaret) ve bolluk temelli davranıştır. Beta davranış ben yetersizim, bırakamam ve yokluktayım zihniyeti kaynaklıdır.

Şimdi burası önemli:

Senin yapman gereken kafandaki götün teki alfa erkek saçmalığını taklit etmek yerine şunu analiz etmekti :Benim esprilerim kendimi yetersiz görme, dışlanma, yokluğa düşme korkularım yüzünden insanları güldürmeye çalışma kaynaklı mı (aşırı esprili insanların çoğunun derdi) yoksa eğlenceli biri olmamdan mı geliyor. Yetersizlik + Korku + Yokluk temelli ise bunu törpülemekle uğraşacaksın (onay ihtiyacı için espri yapmamak ), somurtkan bir herife dönüşmeye çalışmayacaksın!

Aslolan yokluk + yetersizlik + korku temelli davranışları azaltıp bolluk + ödül + cesaret temelli davranışları arttırmak. Yok alfa somurturmuş, yok götünden ateş osururmuş, yok Victoria’nın Sırrını bir o bilirmiş, yok sayıları sıfıra bölebilirmiş, yok Freddy Krueger‘in kabuslarına girermiş, vs. vs. gibi saçmalıklarla uğraşmak değil.

Optimum bir kişilik var mıdır ?

Maskülenitenin taktik erdemlerine sahip olmayla uğraşsan daha iyi:

Bunlar taktik erdemlerdir :

  • Güç
  • Cesaret
  • Ustalık
  • Onur

Bunlar, erkeklerin bir ölüm – kalım senaryosunda birbirlerinden isteyecekleri, ihtiyaç duyacakları, talep edecekleri özelliklerdir.

Bkz. Maskülenitenin Evrimi

Tabii liderlik, çerçeve, özgüven, vs… gibi cesaret ve güç kombinasyonlarına da sahip olmayı hedeflemelisin.

Atıyorum erkek adam Thomas Shelby stili ciddi mi olmalı ) Yoksa serseri spiderman stili şakacı mı olmalı ? (Ki pasif Peter Parker’ın Flash’tan zorbalık görürken Marry Jane’i karşısında titreye titreye tavladığı o çizgi filmlere hiç güvenmiyorum.)

Yani erkek her kızı tavlamak için nasıl eğilip büzülmelidir diye soruyorsun. Yok böyle bir şey. Bak işte bu, onay ihtiyacı ile rol yapmaktır.

Kişiliğimizi nereye çekmeliyiz? Nasıl bir kişilik yaratmalıyız ? Ki su üstündede yürüsen bile birileri çünkü yüzemiyor diyecek mevzusundan bahsetmiyorum bile asla herkesin seni sevmesini sağlayamazsın.

Hah! Sen herkese hitap edecek bir Marvel kahramanı olmaktan bahsediyorsun. Yaşın kaç bilmem ama büyüme zamanın geldi muhtemelen.

Herkese hitap etmeye çalışan kimseye hitap edemez. Herkesin sevdiği tek kişi, herkesçe sevilmeye çalışan tavşan iyi çocuktur. Ama o da sadece arkadaşça “sevilir”,  saygı duyulmaz. Cinsel istek hiç duyulmaz.

Güçlü, cesur, yetkin ve onurlu olduktan sonra (hepsinde iyi olmayabilirsin ama olsan iyi olur) senin kişiliğin bir çoğunu çekecek bir çoğunu itecek. Yetişkin ve kendi stili olan alfa davranışları baskın bir erkek stilinden dolayı, (en tepedeki 0.1%si hariç) kadınların bir çoğuna hitap etmez.

Sorumu özet geçsem şu olurdu abi optimum olmamız gereken bir kişilik var mıdır ?

Varsa nedir ? (En çokta şu ciddi şakacı ayrımına takılıyorum.)

Not: Bahsettiğim kişilik tiplemelerinden bazıları
Şakacı/ Sert
Güleryüzlü/ Ciddi (Poker face)
Alçakgönüllü/ Egolu(sarkastik Tony Stark stili)
Yalnız kurt(Wolverine)/Ekip adamı(Lider işte)
Kafasına eseni yapan işinize gelirse diyen/ Çoğunluğun kararına uyan
Umursamayan duygusuz/ yardım eden (Biri kötü hissederse iyi hissettirmeye çalışan)
samimi/soğuk
İnsanlarla ilk tanışan/ insanların onla tanışmak istediği
Manyak(Kafasına eseni yapan)/Oturaklı (toplum içinde düzgün davranan)
……… böyle uzar gider

Tekrar aynı şey. Sen bu soruyu hangi kişiliğe bürünürsek daha çok kız tavlarız diye soruyorsun. Öyle bir dünya yok.  Bahsettiklerin de film kahramanları, hayal ürünü hepsi.

 

Hoşlanılan kıza nasıl mesaj atılır?

Bir okur mesaj oyunu nasıl olmalı diye sormuş:

Bir erkeğin mesaj oyununda dikkat etmesi gereken genel detaylar neler abi, bir mesaj oyunu nasıl olmalı? İlk mesajdan buluşmaya giden süreçte mesajlaşma nasıl kullanılmalı? Mesajlaşmada ne tarz konular konuşulmalı?

Hoşlanılan kıza nasıl mesaj atılır, sevgiliyle nasıl mesajlaşılır, mesajdan buluşmaya nasıl geçilir konusunu bu sitede birçok yerde ve en son Erkekler İçin Tinder Rehberi kitabında uzun uzun ve ayrıntılı anlattım. Burada genel hatları ile toparlayayım:

Öncelikle mesajlaştığınız her kızla hatta çoğu kızla buluşmayacaksınız. Sayıları bilin ve kendinize işkence etmeyin. Sosyal medya ya da Tinder gibi uygulamalarda olsun, sokak oyununda olsun, aldığınız telefon numaralarının çoğundan iş çıkmayacak. Hayatın gerçeği bu. Kabul edin. Bir kıza çok takılmayın.

Mesajlaşma uzatılmamalı. Uzatılırsa kızın mektup arkadaşına dönersiniz. Uzun süre buluşmadan mesajlaşmanın kendisi tek başına olacak işi oldurmayan ve çok sık yapılan bir hatadır. Ama abi kızla aynı şehirde değiliz gibi bahaneler bahane değildir. O zaman kendine aynı şehirde olduğun bir kız bulacaksın.

Mesajlaşma aşamasında mutlaka tabak çevirin. Kızlar çeviriyorlar, sizin de çevirmeniz sizin için önemli. Tüm dikkatinizi muhtemelen sizden başka birkaç erkekle daha yazışan tek kız odaklamanız, yazma sıklığı ve umursama konularında paniğe kapılıp muhtaç duruma düşme şansınızı arttırır.

Mesajlaşma kadın oyunudur. Ne kadar kısa tutarsanız o kadar iyi. Günde toplam 20 dakikadan fazla mesajlaşmayın.

Mesajlaşmaları ilk bir iki kere erkek başlatır ama sonra kızın erkekten 2 kat fazla mesaj başlatması beklenir. Mesela 2 kere sen başlattıysan ondan sonra 2 kere o 1 kere sen başlatacaksın. Kızdan daha sık veya onunla eşit miktarda mesaj başlatmanın kendisi tek başına olacak işi oldurmayan bir hatadır.

Burada geldik bir erkeğin kadın – erkek etkileşiminde elindeki en önemli silahına. Gerektiğinde çekip gidebilme gücü. Bakın kız hapşırdınız mı çok yaşa demedi diye çekip gitmekten bahsetmiyorum, gerektiğinde diyorum! Kız size mesaj atmıyor mu? Atana kadar kızı unutun. Siz en son mesajı attınız, o bir daha mesaj atmadı ve bitti. Biterse bitsin. Paniğe kapılıp kızın peşine düşmeyin.

Fazla umursamayı bırakın. Umursamayı bıraktığınızda sonuç almaya başlayacaksınız.

Mesajlaşmada kızla aynı hız taktiği izleyeceksin. Ondan uzun ve ondan kısa yazmayacaksın. Ondan daha sık veya daha az sıklıkta yazmayacaksın. Böylece ilgisi olmayan kıza zaman harcamaz, ilgisi olan kızı ilgisizlikten kaçırmazsın.

Zalım görüldü attı, mavi tıklarını gönlüme sapladı saçmalıklarını bırakın. Konuşmayı yürütmeye ve buluşmaya odaklanın.

Günde toplam 20 dkdan fazla mesajlaşılmamalı.

Sitedeki mesaj oyunu yazılarını okuyun. En çok yapılan hataları görebilirsiniz.

İrrasyonel bir kendine güven ile yaklaşıp “hayal kırıklığına” uğramak taktik açıdan rasyonel bir temkin ile yaklaşıp hayal kırıklığının etkisini azaltmaktan daha başarılı bir stratejidir. Bir kız size telefonunu verdi ise sizinle mesajlaşmak istiyor varsayımı ile hareket edin. Örneğin 1 gün mesaj atmazsa bile mesaj atacak zira benimle buluşmak istiyor diye düşünün. Evet çoğunlukla hayal kırıklığına uğrayacaksınız ama “ya zaten bu da istemiyor” temkinliliği genellikle bayık bir mesajlaşmaya, her yerinizden saçılan kendine güvensizliğe, kızın mesajlaşma sıklığına ters tepki göstermenize veya spesifik bir kızın peşine düşmenize neden olur.

Bir kızla ilk iletişime geçtikten sonra onunla birlikte olmak ya da en azından öpüşüp sarılmak için toplam 8 saatiniz var. Yani 3 saat mesajlaşsanız, ilk buluşma 3 saat olsa ondan sonra kaldı 2! Şimdi bu matematik formül değil tabii kızın size ilgisine bağlı olarak 5 saat de olabilir 15 saate. Ama belli bir hızla ve sonuç odaklı hareket etmezseniz, o etkileşimden bir fiziksel yakınlık çıkma şansı hızlıca azalır.

Günümüzde erkekler daha bir kez buluşmadan 2 – 3 mesajlaşma ve konuşma ile 8 saati sanalda harcayıp bitiriyorlar. Siktir lan oradan sen ne biliyon sanki demeyin, bunu çok gördüm 🙂 Telefon aldıktan sonra sabah 2lere kadar mesaj / konuşma (ekstra olarak hatuna hayatınızda bir baltaya ya da güzele sap olmak açısından bir halt olmadığını da kanıtlıyorsunuz) ve sonra da kız neden soğudu neden arkadaş kalalım dedi, neden ortadan kayboldu!

Bu kadar şey yazdık ama erkeklerin mesajlaşmada yaşadıkları tüm sorunların ana kaynağı kadınlaşmış olmaları maalesef. İki mesaj arasında kız kendisini hatırlatana kadar kızı doğal olarak unutuyor olmanız lazım. 13 yaşında boyband hayranı kız çocuğu gibi sürekli onu düşünmek gerçekten yetişkin bir erkeğin yapabileceği bir lüks değil. Sizin bir sürü şeyle meşgul olmanız lazım (bir sürü kızla olmasa bile).  İlk mesajlaşmaları ve yürümeyi yapmanız ne kadar doğalsa, kadının aranızdaki “ilişkiyi” inşaa etmek için sizi bir iki tık daha fazla dürtüyor olması da o kadar doğaldır. Çoğu kadın için bu, eğer içinde arzu yüksekse dert değildir. Eğer bu olmuyorsa bunun iki nedeni vardır:

1) Kadının size olan arzusu yeterli değildir. Bu kızı çok fazla aramak, arzusunu arttırmaz. Tam tersine azaltır. Bu kızı bırakmakla çok fazla bir şey kaybetmezsiniz.

2) Günümüz feminen öncelikli propagandasından erkekler kadar kızlar da etkileniyorlar. Kız, erkek arayacak, sürekli arayacak propagandası ile kendi ilişkilerini sabote eden bir kız olabilir. Erkeğin fazla arayıp muhtaç duruma düşerek ilişkisini sabote etmesi gibi. Bu kızı bırakmakla da çok fazla bir şey kaybetmezsiniz.

Maskülenite ve Cinsel Pazar Değeri

Son birkaç haftadır çeşitli şekillerde karşıma çıkan bir kafa karışıklığı var: maskülenite ve cinsel pazar değeri birbirine karıştırılıyor. Cinsel Pazar Değeri, heteroseksüek ilişkiler bağlamında, karşı cinsin sizi ne kadar arzulanır bulduğunun bir ölçüsü. Maskülenite ise erkeğin güç, cesaret, yetkinlik ve onur boyutlarındaki seviyesinin bir ölçüsü. Bunun Maskülenitenin Evrimi yazısında tanımlamıştık:

Bunlar taktik erdemlerdir :

  • Güç
  • Cesaret
  • Ustalık
  • Onur

Bunlar, erkeklerin bir ölüm – kalım senaryosunda birbirlerinden isteyecekleri, ihtiyaç duyacakları, talep edecekleri özelliklerdir.

İçinde bulunduğunuz binanın birdenbire zombilerce çevrelendiğini düşünün. Bu değerler, bir anda sizin yanınızdaki erkeklerde olmasını isteyeceğiniz değerler olacaktır.

Maskülenite seviyenizi kadınlar belirlemezler. Masküleniteyi de kadınlardan alamazsınız. Sebep ile sonuç birbirine karıştırılıyor. Çok kadınla yatmak sizi maskülen yapmaz, maskülenite genellikle sizin çok kadınla birlikte olmanızı sağlayabilir. Kadınlar erkeğin cinsel pazar değerini belirlerler ama cinsel pazar değeri erkeğin tip, statü, maskülenite, para gibi özelliklerinin bir toplamıdır.

Geçenlerde bir tweet ile Pook’un Dünyanın Düzeni yazısından bir parça paylaşmıştım:

“Skor peşinde koşup skor çetelesi tutan adamlar hakkında ne düşünüyorsun?”

Pook ile aynı şeyi. Dildo vatandaşlar 🙂

Dildo Vatandaşlar (benim baştan çıkarıcı/oyunculara taktığım bir isim), maskülenitelerini kaç tane kızla yattıklarına göre ölçerler. “Fetihlerini” ispatlamaları için herkesten “kanıt” ve “rapor” beklerler.

Oraya bir arkadaş, “Ama 26-27 yaşına kadar dildo vatandaş gibi takılmak daha iyi sanki” yazınca da şöyle demiştim: “Masküleniteni kadın onayından almak ve kadın onayına bağımlı olmak hiçbir yaşta iyi değil. O onay seks bile olsa.

Bunun üzerine bir okur şunu sormuş:

Mahmut abi twitterda böyle güzel bir cümle kullanmışsın.Biraz açar mısın? Maskülenite kadınlardan bağımsız bişey evet ama sonuçta kadınlarda arzu uyandırabilen adamlara maskülen diyebiliyoruz. Bu cümle söylediğim şeyden farklı bir şey mi?

Kadınlarda arzu uyandırabilen adamlara maskülen demiyoruz, maskülenite kadınlarda arzu uyandırabilir ama tanımı kadınlara bağlı değildir. Yukarıdaki tanımları düşünürseniz hiçbirinin kadınlarla alakası yoktur.

Hiçbir kadın sizi arzulamıyor olsa bile maskülen olmalısınız ve olabilirsiniz. Mesela Notre Damme’ın Kamburundaki kambur mert ve sırtını dayayabileceğin bir adamdır. Her ne kadar kadınları tiksindirse de.

Abi özellikle kadınlarla sıkıntı çeken erkeklerde maskülenite sıkıntısı olmuyor mu? Buna vurgu yapmıyor muyuz? Şahsen ben ona vurgu yapıyorum,yanılıyor olabilirim tabii. Her maskülin erkek,kadınlarla başarılı olacak diye bişey yok ama maskülin adamın CPD çok düşük değilse başarılı olması beklenir? Alfa kafa yapısı bu denklemin neresinde? Özellikle Rollo Corey’i örnek verdiğinde herkes maskülen olmadığını söylemişti. Sanırım kavram kargaşası.

Evet birçok erkekte maskülenite sıkıntısı var ama git masküleniteni kadın onayından al demiyoruz. Zaten böyle bir şey mümkün değil. Makülenite kadınlardan bağımsız bir erkek özelliği. Diğer erkeklerle arandaki takım ve hiyerarşi oyunundan geliyor. Maskülenite sana mal mülk kadın arzusu sağlayabilir. Ama bolluk maskülenitenin sonucudur. Maskülenite bolluğun değil.

Geçenlerde twitter’da blokladığım arıza biri “çirkin adam nasıl maskülen olacak ey bunu açıkla Mahmut piçi” diye bir şey yazmış. Hadi o adam gerçekten rahatsız biri ama bunu sonra birkaç yerde daha duydum. Sorunun absürtlüğünü anlayabiliyorsunuz değil mi?

Bunun demeye çalıştığı şu: “Ben kadınlarca arzulanmayan bir erkeksem neden ve maskülen olayım.” Kafası hala kadın onayına bağımlı bir erkek için rasyonel ama gerçekte saçma bir soru bu.

Maskülenite tek bir kadın yüzünüze bakmasa bile sizin hayatınıza olumlu katkı yapar arkadaşlar. Yakışıklı olmak, uzun boylu olmak, zeki olmak sizi daha öne çıkarmaz mı? Çıkarır tabii ki. Belki bunlara sahip değilsiniz diye diğer alanlarda sizinle eşit olan adamların hiçbir zaman önüne geçemeyeceksiniz. Onlar sizden hep daha önde olacaklar. Eee? Siz mesela maskülen (güçlü, cesur, yetkin ve onurlu) olarak ayda 5,000 TL değil 15,000 TL kazanabileceksiniz diyelim. Ama çirkin ve kısa birisiniz. Ve yakışıklı ve uzun biri sırf bu ikisi nedeniyle 30,000 TL kazanacak. Şimdi “hiçbir zaman onun gibi olamayacağım o kadar kazanamayacağım” diye 15,000 TL kazanmayıp 5000TL ‘ye mi talim edeceksiniz?

NOT: Yanlış anlamayın. Sitede ara ara yorumlar yazan umutsuzlara da aldanmayın. Kırmızı hap sayesinde, daha maskülen bir erkek olmanın sayesinde tipinin getirdiği avantajsızlıkları yenen birçok erkek var. Yani çirkinsem demek ki maskülen olsam da, oyunum iyi olsa da benim cinsel pazar değerim düşük olacak diye bir şey yok.

İlgini belli etmek

Geçen gün twitter da elemanın bir tanesi sana ‘ilgimi belli etmek gibi bir hata yaptım’ şeklinde bir cümle kurmuş , sende kadına ilgi belli etmek , afc davranışı değil erkekadam davranışıdır demişsin çok da doğru söylemişsin. Bu arkadaşın bu cümleyi sana kurma sebebi şu , kadın erkeğin ilgisini gördükten sonra , kendini geri çekmeye başlamış , naz yapmaya , soğuk yapmaya başlamış ( BENİM TAHMİNİM ) , eleman da bunu gördüğü için , yanlış birşey yaptığını düşünüyor.

(Soru metni şurada.)

Kadın erkeğin ilgisini gördüğünde kendisini geri çekiyorsa bunun iki nedeni vardır: (1) Ya kadının erkeğe ilgisi yoktur ya da (2) erkeğin gösterdiği ilgi kadından daha çoktur ki bir erkeğin bu şekilde bir kadından daha fazla ilgi duyması için o erkeğin muhtaç olması lazımdır. Yani durum (1) ise ilgini belli ederek vakit kaybetmezsin. Tabii bu arkadaşların çoğu olmayacak kızın yörüngesinde hayaller kurmayı reddedildiklerini anlamaya tercih edeceklerinden açıldıklarına pişman olacaklardır.

Durum (2) ise burada sebep ilgini belli etmek değil, kadınsı bir ilgiye sahip olmaktır. O ilgiyi istediğin kadar kendine saklasan ne olacak? Bir işine mi yarayacak? Kadınsı bir ilgiye düştüysen senin o kızla işin olmaz zaten.  Bu adamların aşırı ilgiye düşmemeleri lazım, ilgilerini belli etmeleri değil.

Bu arada ilgini belli etmek demek, bir kızın telefon numarasını istemek ya da buluşmaya davet etmek ve muhabbeti kurup öpmeye girmektir. Bu elemanların ilgiyi belli etmekten kastı saatlerce mesajlaşmak, “senden hoşlanıyorum” veya “benimle çıkar mısın?” demek, hediyeler almak, iltifatlar etmek vs. ise evet o sapşallıkları yapmamak lazım.

Özetle sosyal çevresinden bu şekilde tavsiye alan kadınlar , erkeğe ilgi duysa bile , biraz kendimi ağırdan satayım ki adamın gözünde ‘basit kadın’ olmayayım , kıymetim bilinsin şeklinde düşünüp , kaçan kovalanır mantığıyla hareket ediyor ve kendini ağırdan satıyor.

Satsın. Sen her şey için 2 şans veriyorsun ve ilgin belli. Ağırdan alıyorsa NEXTliyorsun. Kızın sana ilgisi varsa ve sen NEXTledin mi ne olacak sanıyorsun? Senin ilgin vardı ama kız ağırdan alınca sen bıraktın gittin? Büyük ihtimalle seni arayıp olayı daha fazla şevkle devam ettirecek. Ettirmeyen de zaten NEXT.

Bazen erkek 2 adım daha atsa olacak şey olmuyor. Sorun değil. Çoğu kadın bu durumda ileriye adımı atar. Atmayan 20 – 30% ile de olmayıverir. Olmaması da iyidir zira böyle oyunlar oynayan hatundan çok iyi karın ağrısı olur.

Bu durumda trp ile yeni tanışmış bir erkekte de şu düşünce oluyor . Baktı kadın kendisine soğuk yapıyor ‘ oldu amk , ben seni kovalıyacam , sen kaçacaksın , ondan sonra sen beni parmağında oynatacaksın , ilişkiyi sürekli yöneten taraf sen olacaksın , seks vermeyeceksin , ben sana çerçeve mi dayatamayacağım , nazla , triple , gitmekle tehdit ederek , beni duygusal anlamda manipüle edeceksin, sana karşılıksız , zamanımı , enerji mi , kaynaklarımı vericem en sonunda bu senaryo da sonuç = erasmuslu muharrem ‘ diye düşünerek kadına HAMLE yapmıyor.

TRP’de bin yerde homo mesaj arkadaşı olma hemen buluşma teklif et + 2 kere yürü olmazsa NEXT + 2 – 3 buluşmada bir yere gitmezse NEXT üçlüsü varken ne vakit kaybından, ne enerji harcamasından, ne ersamus muarreminden bahsediyorsunuz?

Artı bir kere dünyaya siyah – beyaz at gözlüğü ile – yani işe yaramaz bir mantıkla – bakmaya başladın mı, ilgini belli edip 2 – 4 hamlede sonuç çıkmıyorsa nextlemenin yani bir miktar enerji ve zaman harcamanın karşısına 7 sene bir kızın peşinden mesaj maymunu olmuş ekstrem ruh hastasını koyarsın. Dikkat et. Aklına Erasmus Muharrem gibi ekstrem bir olayın gelmesi tesadüf değil.

Ha hiç yatırım risk etmeden kazanacağını sananlar buyursunlar denesinler.

adına HAMLE yapmıyor

da ne yapıyor? Ya hiçbir kadına hamle yapmıyor 31 çekiyor ya da hamle yapmadan bir kadının çevresinde dönüp uygun zamanı ya da ilgiden emin olmayı bekliyor. Yani = UYDU! Ya da kadın reddedildi sanıp adamı bırakıyor. Ya da daha atağı kızı kapıyor.

Burada özellikle flört ün ilk başlarında MUHTAÇ erkekle ERKEKADAM’ın farkı nedir?

Erkek Adam flört etmez. Kızla biraz muhabbet eder ve kızın ilgisi varsa kızı buluşmaya çağırır. Kızın ilgisi yoksa kızı bırakır. O buluşmada kıza yürür. Kızın ilgisi varsa kızı öpmeye gider. Kızın ilgisi yoksa kızı NEXT eyler. Kızla 2 -3 buluşmada bir şey olmazsa kızı NEXTler. Bunu birden fazla kızla paralel yapar.

Erkek adam ne sıklıkla kadına hamle yapmalıdır.

Bir kadına diye soruyorsan cevap yukarıda. Kaç kadına diye soruyorsa işi / okulu / havuzu el verdiği sürece bunun sınırı yok. Genelde aynı anda 3 kadına paralel yürümek iyidir.

Bu hamlelerden ne zaman vazgeçmelidir.

Cevap yukarıda.

Flört hangi kıvama geldik ten sonra kendini geri çekmeli

Flört dediğin beta erkek oyunu. Flörtü kıvamına getirmek ise tam dipte beta oyunu. Reddedilmeyle yüzleşmekten korkan erkeğin yörüngede dönüp uygun zamanı, vs. beklemesi. Bunlar kadınsı şeyler, erkek davranışları değil. Erkek adam şöyle oynar.

Bu soruları samini soruyorsan senin zihin yapın mavi haplı oyunu kırmızı hap taktikleri ile en iyi nasıl oynarım kıvamında maalesef. Bu telegram grubunu, siteyi okuyup anlayan insanlar yönetmiyor sanırım. Zira bunların temel ve bariz olması lazım.