İsyanın ataerkil sisteme değil doğaya

Sheema Mekhar adlı Pakistan’lı twitter kullanıcısı ara ara hortlayan şu mantığı yazmış :

“Bir erkek 40 yaşında bile olsa 28 yaşında bir kızla evlenebilir ama 34 yaşındaki bir kız için sadece 45 yaşında erkekler / dullar / boşanmışlar var. Bu, kadınların piyasa değerini yaşa bağlayan ataerkil sistemin ve evlilik kültürümüzün çürümüşlüğüdür.”

Şimdi hatun abartmış. Günümüzde sayıları giderek azalsa da 34 yaşında bir kadınla evlenen 34 – 38 arası bir sürü erkek var. Ama orada ingilizce olarak yazdığım şeyi buraya alacağım :

Bu durumun güçlü biyolojik temelleri var ve ayrıca bir erkeğin kendisi için en iyi olanı istemesi ile alakalı. Eğer bir erkek çocuk istiyorsa 34 yaşında bir kadınla beraber olduğunda çocuk yapmak için sayılı yılları kalıyor. Kendini bu strese neden soksun ki? Buradaki kısıt biyolojik bir kısıt, sosyal bir kısıt değil.

Bir kadın 36 hatta 38 yaşında da hamile kalabilir, ama hem hamile kalması zorlaşıyor, hem kısır olma riski artıyor hem de hamilelik zorlaşıyor. Bir erkeğin ise böyle bir derdi pek yok o nedenle çoğu erkek bu aceleye ortak olmak istemiyor. Neden istesinler ki?

Bu konuya Darwinism feminizmi öldürecek mi? yazısında değinilmişti :

Öncelikle, erkekler “artık hazırım” kadınlarına karşı daha temkinliler. Hangi erkek, beraber birkaç eğlenceli ve çocuksuz yıl geçirmeden direk Tinder’dan IKEA’nın çocuk reyonuna geçmek ister ki? Bu basit ve oldukça mantıklı bir riskten kaçınma dürtüsü : kadının anne materyaline sahip olduğunu tartabileceği uzun flört dönemini yaşamadan bir erkek neden baba olmaya çalışssın? Erkeğin bekleyecek vakti var ama 30larının sonuna doğru koşan kadının, doğurganlık yüzünden, beklemeye vakti yok. Bu nedenle de erkekler bu kadınlardan uzak duruyorlar.

Artık yaşımız ilerledikçe kendi hayatımız ile ilgili kararları alırken daha bilgili ve oturaklı kararlar veriyoruz. Erkeklerin mantıklarını kullanarak kararlar almasının kötü olduğunu düşünmek biraz aşırı değil mi?

Bunun yerine bu erkekler, artan oranda, daha genç kadınlarla flört ediyorlar. Aptal seksistler olduklarından değil, sadece hemen şimdi çocuk sahibi olmak istemediklerinden. Kusura bakmayın bayanlar : kendi vücutları, kendi kararları (nasıl diyordunuz, my body, my choice). Erkekler neredeyse 60larına kadar çocuk sahibi olabilirken neden sizin saatinizin baskısını sizin yerinize hissetsinler ki?

Bir boşanma macerası daha – Yeni gelişmeler

Bir boşanma macerası daha yazısını yazan Murat yeni gelişmeleri yazmış. Bu yazıyı okumadan o  yazıyı tekrar okumanızı tavsiye ederim.  Türkiye’de (daha doğrusu feminizmin aile mahkemelerine egemen olduğu her ülkede) aile mahkemelerinin ve boşanma davalarının neye dönebileceği konusunda iyi bir örnek. Bu sirki anlamak için aile mahkemelerinin her zaman şu varsayımla hareket ettiğini unutmayın : bir boşanmada erkek her zaman suçlu kadın ise kurbandır. “Suçlu” olduğunuz varsayımı cinsiyetiniz nedenlidir, sizin birey olarak kim olduğunuz önemli değildir.  – Mahmut Abi

Yeni gelişmeleri yazacağım.

Karar verilmeye yakın davanın hakimi merkeze atandı. Yaşlı tecrübeli bir hakimdi. Onun yerine daha önce aile mahkemesi davalarına hiç bakmamış, tecrübesiz bir hakime hanım getirildi.

Benim avukat, karşı tarafın davası iptal edilir, bizim açtığımız dava üzerinden devam eder boşanma diyordu. Çünkü elimizde kanıtlar vardı. Lehimize sonuçlanması çok yüksek bir ihtimal görünüyor.
Çünkü karşı taraf 50bin maddi 50bin manevi tazminat ve 2500tl nafaka istiyordu. Ha burda isterse 1trilyon istesin önemli değil. Bol keseden istiyorlar usulen, ne koparirsak, hakim ne verirse mantığındalar. Eee hakimlerin de ne mantıkta olduğu kimin tarafını tuttuğunu tahmin ediyorsunuzdur. Yine de belirli oranlara göre karar vermek zorunda kalıyorlar. Çünkü bi üst mahkeme var, o da olmasa vay haline erkeklerin. Ha sanmayın ki üst mahkeme de adalet diye bişey var, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar sadece.

Benim mal adına eski bir arabam haricinde bişeyim yok, atıyorum 5bin maaş alan birine, çocuk da varsa ve okula gitmeyecek kadar küçükse 800 TL civarı nafaka kesiyorlar.

Neyse bu hakime hanım son davada kararı açıklarken birden durdu ve aniden 5 dakika ara diyerek salondan çıktı. tekrar geldiğinde dava iki hafta sonraya ertelendi dedi ve kaçarcasına salondan çıktı.

Şaşkina döndük. Hakime hanım resmen erkek lehine sonuçlanacak davanın kararını veremedi. Vermekten kaçındı.

Ve iki hafta sonra ne oldu biliyor musunuz. Her iki tarafın davasını reddetti. Yani hiç bir karar vermemek adına böyle bir karar açıkladı.

Onca iddiaya ve delile rağmen karşı tarafın davasını reddetmesi bekleniyordu zaten, çünkü karşı taraf barışmak istiyordu ve de bunu ispatlamistim.

benim davamin reddedilme sebebi ise arabamla babasının evine bırakmammış. Evet sadece bu. Akıllara zarar dimi. Bu barıştığımızı gösterirmiş. Ulan kadın evi terketmek üzere evden çıkmaya çalışıyor, babası da o sırada kızımı al getir otobüsle gönderme diyor. 45 derece sıcaklık, küçücük yavruma kıyamıyorum. Arabamla götürdüm diye barışmış mı oluyorum geri zekalı hakime hanım.
Tabi bu.hakime nin aptallığı değil, başka bahane bulamadığı için bunu yazmış. Arabayla bırakma olmasaydı eminim başka bir bahane bulurdu. İnsan başka birşey uydurur, yani bu kadar da ucuzu basiti olmaz be.

Benim avukat itiraz etti, bölge mahkemesinden tekrar aynı hakime geldi dosya. Tekrar inceleyip bi karar vermesi ve davaları neden iptal ettiğine dair gerekce göstermesi gerekiyor. Ama böyle bir aptalın elinden hiç umudum yok. Acaba ne manyakca bir karar verir diye bekliyorum sadece. Ha geçen süre felan da umurlarinda değil.

İki senedir ayrı yaşıyoruz. Davaların reddedilmesi demek süreci yaklaşık bir sene uzatmak demek. Böyle adi hakimlerin eline düşmeyin de ne ederseniz edin kardeşim.

Evlilik öncesi çok tartışma oluyorsa, kadın sizin yolunuza gelmiyorsa, sizin önderliğinizi reisliginizi tanımayacak tutumlar sergiliyorsa, eşya manyağı çıkarsa, annesinin ve çevresinin ağzına bakıp sizden bişey talep ediyorsa, hayat müşterek diyorsa (kadın için anlamı şudur;benim sözüm geçsin), bir kere evleniyorum deyip size saçma gelen bişey istiyorsa, kaçın kardeşim, kendiniz için, kendinizi kurtarmak için bırakın o kadını.

Konuk YAzar : Murat

Erkekler, hiçbir zaman bilinmeyen ile evlenmeyin

Bir araba mı almak istiyorsunuz? Eğer bana $50,000 verirseniz, size gelecek sene bir araba vereceğim. Ama o zamana kadar, onu kullanamayacaksınız ve göremeyeceksiniz. Size vereceğim araba bir Lamborghini de olabilir, her an patlayıp dağılacakmış gibi duran 77 model Pinto da.

Var mısınız? Tahmin ettiğim gibi yoksunuz. Biraz sağduyusu olan kimse böyle bir alışverişe girmez. Ama bu yöntemle hayatlarının en önemli kararını veren o kadar çok erkek – ve azınsanamayacak kadar kadın – var ki : gerçekten tanımadıkları ve sonunda nasıl biri çıkacağını bilmedikleri biri ile evleniyorlar. Sıklıkla şansları yaver gitse de, çoğunlukla bu kararları yüzünden ömür boyu pişman oluyorlar.

Bu şekilde evlenen erkekler, kendi değerleri ile evlendikleri kadının değerlerinin uyuşmadığını ya da yeni eşlerinin tedavi olmamakta ısrar ettikleri duygusal problemleri olduğunu keşfediyorlar. Bazen iş paraya ve sekse geldiğinde eşleri ile aralarında dağlar kadar fark olduğunu görüyorlar, ya da kadının ailesinin tam bir felaket olduğunu. Ya da sonradan farkettikleri dağ gibi bir borç batağı ile evledikleri oluyor. Yine bazen kadının aslında şiddete meyilli ve kızdığında kendini kaybeden biri olduğunu anlıyorlar.

Evli erkeklerden duyduğum pişmanlıklar listesi, bir Jane Austen romanını doldurabilir. Tamam, o kadar uzun olması için büyük yazı karakterleri kullanman lazım ama ne demek istediğimi anladınız. Kim olduğunu tam olarak bilmediğiniz bir kadınla evlenmek, insanın hayatını mahvedebilecek taktik bir hata.

Jason adlı bir erkek bana şu soruyu yöneltti : yanlış kadınla evlenmemek için ne yapmalıyım? Jason boşanmış bir erkek ama hem ailesi hem de kendisi için önemli olduğundan, yeniden evlenmek istiyor. Gözü kapalı evlenmenin tehlikelerinin farkında zira istediğini alamadı mı hayatı zehir eden eski karısından ağzı fena yanmış.

Jason’ın sorunu şu ki kendisi tutucu ve dini bir grubun üyesi ve bu grubun inançları, çiftlerin evlenmeden önce birbirlerini tanımalarını zorlaştırıyorlar. Her erkeğin karşılaştığı problemin daha şiddetli bir versiyonunu yaşıyor : yüzüğü takmadan önce kadının gerçek karakterini nasıl anlarım?

Birçok erkek için, yanıt görece basit : bir kadınla uzun bir ilişki dönemi yaşamadan evlenme. Bir insanı gerçekten tanımak için, onunla ilk tanıştığınızda içine girdiğiniz balayı dönemini geride bırakmanız lazım. Bu balayı dönemi, insanın zihin yapısının nörokimyasallar etkisi ile değiştiği ve çiftlerin birbirlerini açıkça ölçüp biçemedikleri bir süreç. Ancak bu balayı süreci bittikten ve nörokimyasallar bazal seviyeye geri döndükten sonra, karşımızdaki insanın kişiliği ve hayata bakışı hakkında sağlıklı bilgiler toplayabiliriz. Bir araştırmaya göre, bu balayı süreci 12 ay ile 18 ay arası bir uzunluğa sahip (Fisher 2016).

Beyninizin balayı sürecinden çıktığını nasıl anlarsınız? Bunun işaretlerinden biri, birbirinizden hafif de olsa rahatsız olmaya başlamanızdır. Umulan o ki bu rahatsızlık çok hafiftir ama balayı süreci sonrası birbirinizi idealize etmeyi bırakırsınız.

Örneğin balayı sürecinde kızın buluşma için uzun süre hazırlık yapmasını çok tatlı bulurken balayı bittiğinde sizi uzun süre bekletmesi sizi kızdırır. Hatun hazırlanırken ve siz onu beklerken hayat boyu bu beklemeleri topladığınızda kaç hafta, ay ya da yıl edeceğini hesaplamaya başlarsınız.

Eğer bu oluyorsa, tebrikler. Balayı sona eriyor. Bir felaketi önlemek için, onun kim olduğuna dair sağlıklı bilgi toplayabilirsiniz.

Acele etmeyin. Bir araştırmaya göre 3 yıllık uzun süreli ilişkinin ardından evlenen çiftlerin boşanma oranları, bir yıldan az çıktıktan sonra evlenenelerden çok daha az (Francis-Tan and Mailon 2015). Uzun süreli bir ilişkinin değerinin doğru insanla birlikte olmak kadar yanlış insandan ayrılmak olduğunu söyleyebilirsiniz.

Aynı çalışma, düğüne harcanan para arttıkça, evlilik süresinin de kısaldığını gösteriyor.Bunun nedeni muhtemelen bu çiftlerin aslında seçimleri konusunda mutlu olmamaları ve bu gerçeği şatafatlı bir düğünün arkasına saklamak istemeleridir.

Jason’a geri dönelim. Jason bunların farkında ama kendisine başka alanlarda birçok avantaj sağlayan dini topluluğu, evlilik öncesi ilişkiye soğuk bakan bir grup.

Örneğin Jason’un bir kız arkadaş ile uzun süre flört etmesini istemeyecek insanlar. Jason’un topluluğu, bir üyesinin hayatına Apollonia Vitelli’nin Baba’sından çok daha az burnunu sokan bir grup ama onlar için geceyi beraber geçirmek ya da beraber tatile çıkmak asla hoş karşılanacak bir şey değil. Kısacası, Jason ve karşısına çıkacak kız için, gerçek farklılıkların suyüzüne çıkma fırsatları çok az. Bu durumda da Jason’ın, anlaşmazlık durumunda kızın nasıl tepki verdiğini anlaması neredeyse imkansız.

Jason’ın inançlarına sahip kadınların beklentisi de evlilik öncesi ilişkinin oldukça kısa olması ki bu da çok önemli kararın o tehlikeli balayı döneminde verilmesine neden oluyor. Bu size aşırı bir talep gibi gelebilir ama bu baskı, önemli kararları hormonlarına bırakan erkeklerin kendi kendilerine dayattığı kısıtlamaların aynısıdır.

Kısa süren bir flört dönemi erkeğin kadının zorluklarla nasıl başa çıktığı, zihinsel ve duygusal açıdan ne kadar dengeli biri olduğu gibi şeyleri ölçüp biçmesine engeldir. Kadının saklayabileceği depresyon, bağımlılık ve hatta kişilik bozukluklarının ayırdına varmak ise çok daha güçtür.

Sonuç olarak, bir kadının gerçek hayatta nasıl davrandığını ölçecek yeteri kadar fırsatınız olmadan, o kadın sizin için evlilik adayı olamaz. Nasıl olabilir ki? Bir aday, tanım gereği, o aday ile bir işe girişmeden aday hakkında belli bir farkındalığa sahip olmanızı gerektirir. Farkındalık yoksa, tahmin vardır. Bir erkek için evliliğin risklerini düşündüğünüzde, en önemlisi de boşanma ile aile mahkemesi önüne çıkma ihtimalini göz önüne aldığınızda, kör tahmin, pervasız ahmaklık demektir.

Ama, Jason için hala umut var. İçine girdiği bahise karşı önlem olarak her erkeğin kullanması gereken bir tekniği kullanabilir : kadını, kadının arkadaşları ve ailesi aracılığı ile tanımak.

Her ne kadar risk hiçbir zaman sıfıra indirilemez olsa da, Jason (ve siz) riski azaltmak için kadının yakın çevresi üzerinde çalışabilirsiniz. Jason – her erkeğin yapması gerektiği gibi – geleneğe boyun  eğmeyip hemen evlenme baskısına karşı durabilir ve kadının arkadaşları ve ailesi ile birkaç yıl bir bağ geliştirebilir.

Bu, çenesini kapayarak ve umursamaz görünerek onların kız arkadaşı ile ilgili kendiliklerinden ortaya döktükleri değerlendirmeleri dinlemek demektir. Arkadaşları ve ailesi onu tanrının bir lütfu olarak mı görüyorlar yoksa yük olarak mı? Jason kendi geleceğine ışık tutacak bilgi parçalarını, bu insanların kız arkadaşı ile ilgili tecrübelerinde görebilir.

Jason aynı zamanda kızın zorlanmadan, kendi iradesi ile, Jason’ın değerleri ile paralel düşünen biri mi gözlemlemeli. Jason’ın dini inancına bağlılığına saygı duyuyorum. Ama aynı zamanda bir insanın inançları ne kadar katı ise, o inançlarını devam ettirmenin ve savunmanın o kadar zorlaştığının da farkındayım. Çift olarak değerlerine test edildiğini görecekler ve Jason kadının kendi değerlerini diğer alternatiflere bakarak kendi kendine mi seçtiğini yoksa bu değerlere zorlandı mı anlamalı.

Bu strateji her erkek için gerekli. Kağıt üzerinde çok iyi görünen biri ile beraber iken, değerlerimiz arasındaki farkı görmezden gelmeye meyilliyiz. Bazı en gözardı edilen, yaygın ve tehlikeli farklılıklar para ve seks konusundaki farklılıklardır. Bunlar boşanmaya götüren faktörler arasında en yaygın olanlarıdır.

Jason’un dini inançlarının kendisine en büyük dezavantajlarından biri, evlilik öncesi seksin yasak olmasıdır. İyi risk yönetimi demek, bilinmezleri en aza indirmek demektir. Bu, evlilik öncesi seksi çiftler için iyi bir değerlendirme aracı yapar ama aynı zamanda da iyi cinsel kimya çiftleri körleştirdiğinden evlilik öncesi seksin dezavantajları da vardır – özellikle erkek için. İyi cinsel kimya bizi farkına varmayı istemediğimiz, nahoş gerçeklere karşı körleştirir, özellikle de bu gerçeklerin farkına varmak, sekse güle güle demek anlamına geliyorsa.

İyi seks erkeği, sürekli suratına çarpılan problemleri bile aktif bir şekilde görmezden gelmeye itebilir. Bana şunu söyleyen erkek sayısı o kadar çok ki : “Biliyorum, onunla ilişkimi bitirmeliydim ama seks çok iyi idi”. Bu erkeklerin çoğunun derdi, başka alternatiflerinin olmadığı korkusu. Ama bu opsiyonları gerçekleştirmek için kendilerine ciddi çeki düzen vermeleri gerekse de, çoğu zaman opsiyonları var.

Jason’a dönelim. Herşeyin dezavantajları kadar avantajları da vardır. Jason’ın evlilik öncesi seks yapamamasının bile. Jason için evlilik öncesi seks mümkün olmadığından, kararları iyi seksin körlüğü ile bulanmayacak, ve umulan odur ki diğer alanlardaki uyumluluklarıni değerlendirme konusunda bir avantajı olacak.

Jason için evlilik dini bir görev olabilir ama boşanma tamamen seküler bir olay olacak ve aile mahkemesi karşısına çıktığında hemen hemen tüm kartlar aleyhine olacak. Ama en nihayetinde eğer din ya da başka faktörler kadının gerçek karakterini keşfetmeye engel oluşturuyor ise, Jason o kadınla evlenmemeli en azından kendi geleceği ile ilgili tehlikeli bir kumar oynamaya hazır olana kadar.

Çeviri : Men, never marry a mistery

Dr. Shawn T. Smith, manosphere'in en yeni ve yetkin seslerinden. Psikolog olan Dr. Smith'in The Tactical Guide to Women: How Men Can Manage Risk in Dating and Marriage kitabı, uzun süreli ilişki ve evlilik düşünen her erkek tarafından mutlaka okunmalı. Kendisini twitter'da Dr. Shawn T. Smith adresinde ve Dr. Smith sayfasında takip edebilirsiniz.

Vaka çalışması – 8 yıllık ilişkinin aldatılma ile bitmesi

Aşağıdaki hikayeyi ekşi’de gördüm. Yazan muhtemelen sempati puanı toplayım diye yazıp da şamar oğlanına dönünce kaçmış ama şu arkadaş kopyasını almış. Ben de buraya yapıştırıyorum. İlişki diyor ama 6 senesi ilişki 2 senesi evlilik :

2011 yılından önce herkesin imrendiği bir hayatım vardı. yaşıtlarıma nazaran varlıklıydım. yakışıklı ve güzeldim. onlarca sevgilim olmuştu. fakat çok erken yaşta sıkıldım bunlardan. daha sakin bir hayat için hayatımın aşkını bulmaya odaklamıştım kendimi. how i met your mother’daki ted misali..

onunla 2011 yılının sonlarına doğru tanışmıştık. ilk gözlerini gördüğüm anda evleneceğim kadın bu demiştim. gerçekten de öyle oldu. keşke görmeseymişim dediğim anlar olmuyor değil. ama hayat dediğimiz şey kazandığımız anı ve tecrübelerden ibaret değil mi zaten. birlikteliğin ilk gününden itibaren ben bir romeo’ya dönüşmüştüm. yıllardan beri içimde biriken sevme güdüsü patlama yaşıyordu resmen. ilk sene her ay dönümü ufak süprizler yapıyordum. romantik anlar yaratıyordum. gecenin 12’sinde puding yapıp evine götürüp sürpriz yapmışlığım bile vardı benim. evcil hayvanını bile ben almıştım. bir sıkıntısı, sorunu oluyordu ben kendimden vazgeçip ona adıyordum kendimi. o nefes alsın ben bir şekilde hallederim kendimi diyordum. yaşadığımız hayatın stabil devam etmesi için sürekli borçlanıyorum. en büyük hatam buydu belki de. arkadaşlarım azalıyordu gün geçtikçe farkındaydım fakat bana o yeter diyordum geleceğin hayalini kuruyordum. gözüm başka kimseyi görmüyordu. tanımadığım kızın saçları elime değse suçlu hissediyordum kendimi. evlilik teklifim bile muhteşemdi. yoktan var ederek yapmıştım.. yeni yeni dizilerde, filmlerde rastlıyorum bizim 7 yıl önce yaşadığımız sahneyi.. ben mecnundum, romeoydum, tristandım, ben aşktım.

ilk yıllar bu şekilde sürdü. ama içimde bir burukluk vardı. tam değildi her şey. yavaş yavaş içimde ki sıkıntıların nedenini fark etmeye başlamıştım. ben 10 adım atıyorsam o 1 adım atıyordu. belli bir zaman sonra bu koymaya başlamıştı. ama hep teselli ediyordum kendimi ilerde düzelecek. düzelecek. düzelecek.. (düzelmedi..) ben onu yüceltirken, o beni aşalıyordu resmen.. içimde ki romantik çocuk ölmeye başlamıştı artık. her eylemim hayal kırıklığına dönüşüyordu. herkesin imrenerek baktığı o ilişki sıradan bir hal almaya başlamıştı. müdahale etmeye çalışsam da içimde ki güç tükeniyordu. ama güçlü, dayanıklı bir çocuktum. tatillere gidiyorduk. arkadaşlarımla gitmişim gibi geliyordu hep. sadece el ele tutuşan bir çift. geceleri iyi geceler seni seviyorum diyen ve sırtını dönüp uyuyan birisi vardı karşımda. beni seviyordu ama hissettiremiyordu. hayallerimden çok uzaklaşmıştım bu süreçte.

6. yılımızda evlilik olayına start verdik. belki diyeceksiniz malsın durumlar böyleyken neden evlendin. evet hem maldım hem aşık hem umutlu. evlilik zamanında herkesin yaşadığı sıkıntıları yaşadık. ama atlattık. çünkü sevgi vardı içimde. umut vardı.. ışık vardı.. balayımızı çok güzel planlamıştım. romantik aşk filmlerinde ki sahneler mevcuttu. ama bulunduğumuz şehirlerde mevcuttu onda gene yoktu. eve girdikten sonra cicim ayı dedikleri olayı hiç yaşamadım. ama huzur vardı. saygı vardı. belli bir zaman geçtikten sonra yalnız hissetmeye başladım kendimi. sanki bir babaydım.. anneydim.. ama sevgilim yoktu. sürekli kollaman gereken, bakman gereken bir çocuk..hiçbir zaman maço erkek olmadım. erkek temizlik yapmaz, ütü yapmaz, yemek yapmaz demedim. hepsini elimden geldiğince yaptım. ama tek başıma yaptığımın farkına vardım belli bir süre sonra. çünkü ben yorgun argın ütülerimi yaparken o netflix’te birşeyler izliyordu. ben evi sildikten sonra ayakkabı ile eve giriyordu. benim sigara alacak param olmazken, bankalar peşime düşmüşken, evin tüm maddi sorumlulukları omuzlarımdayken o çılgınlar gibi alışveriş yapıyordu. bunlar artık koymaya başlamıştı. kendime dinlenecek alan bulamıyordum. aile bağları hiç yoktu. iki tarafın da ailesi yemeğe bile gelmemişti. cinsel hayat çürümeye başlamıştı. yakınlaşmalar 1 hafta arayla oluyordu sonra o süre 2 haftaya çıktı. yorgunluklar bahane ediliyordu. bunu tartışmaya açtığımda ise ‘beni tahrik etmiyorsun’ gibi söylenmeyecek sözler söylüyordu. yaralanıyordum kendimi iyileştirmeye çalışıyordum.

bu şekilde sürdü gitti. belli bir süre daha. düzelmesini umuyordum. derken netflix’te you adlı diziyi izledim. ve içime bir şüphe düştü. teline vs bakmamıştım yıllardır. ona almış olduğum apple watch salonda şarjda duruyordu. aldım kurcalamaya başladım. mesajlarda tanımadığım bir isim dikkatimi çekti. mesajı açtım ve bammmm.. karşımda “toplantıdayım aşkım çıkınca arayacağım seni. ve bir öpücük”. cevap ise “tamam minik unuttum ben toplantıyı sorry.” çok açık ve net whatsapptan konuşuyorlardı. mesajın orda unutulmasının ve tek 2 mesajın olmasının nedeni aradığı zaman meşgule atmış ve mesaj ile yanıtla yapmıştı. hemen fotoğrafladım elimde kanıt olmalıydı. ne yazık ki numaranın son 2 rakamı gözükmüyordu. bir hafta araştırma yaptım. yediremedim. çünkü çok güveniyordum. ilk baş inkar etti ama çocuğu bulmuştum. o inkar etti ben konuşma sürelerini buldum. o inkar etti ben çoçuğun köyünü, adresini tc’sini buldum. işyerini anasını babasını tespit etmiştim artık. ortada aldatma söz konusuydu. ve istemeye istemeye gidip mahkemeye dilekçe verdim. duruşma günü geldiğinde istersen boşver gitmeyelim geri çekeyim dedim. sarıl bana dedi öp beni dedi o an içimde bir ışık belirdi. birşey hissettin mi diye sordu. dedim evet. o ise ben hissedemiyorum dedi sevmiyorum artık dedi. yıkıldım. ve ayaklarım yüreğim ağzımda o duruşma salonuna girdik. 8 yıl boyunca koyduğum tüm tuğlalar 2 dakika içerisinde yıkıldı.

sonuç olarak bana aşık olmayan birisine aşık oldum. kızamıyorum da. ama şuan içimde ölmeyen bir öfke var ve delirmekten korkuyorum belki de delirdim bilmiyorum. içimden o çocuğun karşısına çıkmak geliyor. büyük ihtimalle de çıkacağım. öfkem azalacak mı peki ? sonuç olarak duygusal olarak çöküş, güven problemi, ekonomik iflas, 50k borç, hayal kırıklıkları, kaybolup giden 8 sene.. geçecek biliyorum ama ne kadar yara kalacak, ne zaman geçer muamma.

Tek tek ele alalım :

2011 yılından önce herkesin imrendiği bir hayatım vardı. yaşıtlarıma nazaran varlıklıydım. yakışıklı ve güzeldim. onlarca sevgilim olmuştu. fakat çok erken yaşta sıkıldım bunlardan.

Bunda kendi başına bir problem yok ama işte şu kafa (oneitis + aşkitis) adamı yakar :

daha sakin bir hayat için hayatımın aşkını bulmaya odaklamıştım kendimi. how i met your mother’daki ted misali..

Insan bir kere masala inanmasın, karşısına oneitisi çıkıyor (daha doğrusu karşısına çıkan ve kendisine ilk ilgi gösteren (ya da tahammül edebilen) hatuna fantezisini yansıtıyor.

onunla 2011 yılının sonlarına doğru tanışmıştık. ilk gözlerini gördüğüm anda evleneceğim kadın bu demiştim. gerçekten de öyle oldu.

Mavi hap tam güç devreye giriyor ve yarış atından (en azından kendi iddiası) at gözlüklü, çuvala sıçan yük beygiri yaratma süreci başlıyor. İlk gözlerini gördüğünde evleneceğim kadın bu dediğin an bittin zaten.

bir sıkıntısı, sorunu oluyordu ben kendimden vazgeçip ona adıyordum kendimi.

Bir erkeğin, bir kadının saygısını kaybetmesinin en kestirme yollarından biri bu. Nankörlük falan demeyin, bu adam kendinden iyi bir insan olduğu için değil, kadın için sonuna kadar çabalamazsa kaybederim korkusu yüzünden vazgeçiyor. Bu zayıflığı her kadın fark eder. Bir de üstüne kadının bu adam omurgalı mı, omurgasız mı diye yaptığı testlere bile böyle atlıyorsa sıçar.

Yokluk zihniyeti follows :

gözüm başka kimseyi görmüyordu. tanımadığım kızın saçları elime değse suçlu hissediyordum kendimi.

Gözünün dışarıda olmamasında sorun yok. Ama şu aşırı duygu yüklü “saçları elime değse suçlu hissediyordum” duygusallığı çok sakat. Bu aşamada eleman tanrıçasına layık olmayan bir ölümlü olduğunun farkında olarak kendisinin ona yetmeyeceğini düşünüyor ve açığı sürekli ödeyerek, çabalayarak ve böyle romantik kelimelerle yaltaklanarak kapamaya çalışıyor. Tabii ki bunu rasyonelleştirecek ve şöyle diyecek :

evlilik teklifim bile muhteşemdi. yoktan var ederek yapmıştım.. yeni yeni dizilerde, filmlerde rastlıyorum bizim 7 yıl önce yaşadığımız sahneyi.. ben mecnundum, romeoydum, tristandım, ben aşktım.

Şimdi dönüp bakınca sen neymişsin görüyorsundur umarım diyeceğim de görse bunu yazmaz.

Bu aşamada yıllardır çiğnediği önemli kurallardan birini etkisini ağır şekilde görmeye başlıyor.

yavaş yavaş içimde ki sıkıntıların nedenini fark etmeye başlamıştım. ben 10 adım atıyorsam o 1 adım atıyordu.

Onun sadece bir adım atmasının en büyük nedeni zaten senin her halta 10 adım atman.

belli bir zaman sonra bu koymaya başlamıştı. ama hep teselli ediyordum kendimi ilerde düzelecek. düzelecek. düzelecek.. (düzelmedi..)

Sen davranışını düzeltmezsen yani kendini geri çekmezsen nasıl düzelsin, neden düzelsin? Azıcık soğukluk yapsa, o 10 adımı 20 adım yapacak kadar bu kadına muhtaç olmuşsun.

ben onu yüceltirken, o beni aşalıyordu resmen..

Bir kadını bu kadar yükseklere çıkarırsan, sana tepeden bakmaktan başka çaresi kalmaz ki! Seni aşağılar zira senin onlarca adımı kendini aşırı değersiz, onu işe aşırı değerli bulduğun için yaptığını biliyor. Kendini sen aşağılıyorsun yani, o da sadece senin ona gösterdiğin şeyi görüyor.

Bu arada Heartiste’yi hatırlayalım:

III. Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil

Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “herşeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına itaat etmeyi arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim herşeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “herşeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.

Bir erkeğin bu aşamaya gelmesi, kadının evlendikten sonra 200 kilo alıp salmasına denktir. Kadıncağız nasıl iğreniyordur anlamak için bunu gözünüzde canlandırın.

6. yılımızda evlilik olayına start verdik. belki diyeceksiniz malsın durumlar böyleyken neden evlendin.

Malsın evet. Bundan daha malı da bu tip bir evliliği kurtarmak için çocuk yapan ama bu da mal.

evet hem maldım hem aşık hem umutlu. evlilik zamanında herkesin yaşadığı sıkıntıları yaşadık. ama atlattık. çünkü sevgi vardı içimde. umut vardı.. ışık vardı..

İnsan zayıflıklarını erdem sayıp yüceltmeye meyilli. Çünkü muhtaçtım, alternatifsizdim, zayıftım demek yerine aşıktım demek daha kolay. Herkes arkandan seninle alay etse de en azından sırtını sıvazlıyor.

hiçbir zaman maço erkek olmadım. erkek temizlik yapmaz, ütü yapmaz, yemek yapmaz demedim. hepsini elimden geldiğince yaptım. ama tek başıma yaptığımın farkına vardım belli bir süre sonra. çünkü ben yorgun argın ütülerimi yaparken o netflix’te birşeyler izliyordu. ben evi sildikten sonra ayakkabı ile eve giriyordu.

Bkz. ev işi yapan erkeğin hazin sonu.

benim sigara alacak param olmazken, bankalar peşime düşmüşken, evin tüm maddi sorumlulukları omuzlarımdayken o çılgınlar gibi alışveriş yapıyordu.

Sen de gıkını çıkarmadan ödüyordun. Sen ödüyorsun neden yapmayacak? Kadının karaktersizliğini savunmuyorum ama kadınlar erkeklerinden aileye yön vermesini beklerler ve böyle bir “lider”in bozup azdıramayacağı kadın zor bulunur. Bu adama en anne eliyle seçilmiş, bakire ve iffet timsali kadını ver, aynı şekilde hipergamisine kısa devre yaptırır.

cinsel hayat çürümeye başlamıştı. yakınlaşmalar 1 hafta arayla oluyordu sonra o süre 2 haftaya çıktı. yorgunluklar bahane ediliyordu. bunu tartışmaya açtığımda ise ‘beni tahrik etmiyorsun’ gibi söylenmeyecek sözler söylüyordu. yaralanıyordum kendimi iyileştirmeye çalışıyordum.

Bkz. Karım benimle cinsel ilişkiye girmiyor.

içime bir şüphe düştü. teline vs bakmamıştım yıllardır. ona almış olduğum apple watch salonda şarjda duruyordu. aldım kurcalamaya başladım. mesajlarda tanımadığım bir isim dikkatimi çekti. mesajı açtım ve bammmm.. karşımda “toplantıdayım aşkım çıkınca arayacağım seni. ve bir öpücük”. cevap ise “tamam minik unuttum ben toplantıyı sorry.” çok açık ve net whatsapptan konuşuyorlardı.

Eskimo “birader” de teşrif ettiler.

Bkz. Aldatan kadın belirtileri

ve istemeye istemeye gidip mahkemeye dilekçe verdim. duruşma günü geldiğinde istersen boşver gitmeyelim geri çekeyim dedim. sarıl bana dedi öp beni dedi o an içimde bir ışık belirdi. birşey hissettin mi diye sordu. dedim evet. o ise ben hissedemiyorum dedi sevmiyorum artık dedi. yıkıldım.

wtf mavi ?!?!?

kızamıyorum da.

Kızamazsın tabii. Hepsi senin suçun. Evin reisi olman gerekirken hizmetçisi ve ATMsi olursan olacak budur. Reissiz ev, kaptansız gemi gibi alabora olmuş. Kadın da karaktersiz bu arada.

“sonuç olarak duygusal olarak çöküş, güven problemi, ekonomik iflas, 50k borç, hayal kırıklıkları, kaybolup giden 8 sene..  içimden o çocuğun karşısına çıkmak geliyor. büyük ihtimalle de çıkacağım. öfkem azalacak mı peki ?

Ne öfkesi abiciğim, git eskimo biraderine bir bira al. Adam seni kurtarmış resmen. Tamam bu işin şakası bira falan alma da harbiden ucuz kurtulmuşsun (50 bin lira ömür boyu nafaka ve çocuklarını yarım yamalak görmenin acısı yanında hiçbir şey), hayatının tadını çıkar şimdi.

Sen yat kalk bu kafayla ve bu hatunla çocuk yapmadığına dua et. O zaman bir de senin sponsporluğunda sevgilisinin kucağında hoplardı. Kadınla da hayat boyu bağın olurdu. İçindeki betayı öldür, o seni öldürmeden. Zira bu oneitis ile önüne çıkan her hatunla olay böyle olur. Uzun süreli ilişkiler nasıl yönetilir onu da öğrenmen lazım.

 

Seni karın beta yapmadı : Sen KENDİN YAPTIN

“Her erkeğin doğası, onu lider olmaya çağırır. Diğer erkeklerin reisi anlamında lider olamasa bile, her erkek evinin reisidir. Evinin koruyucusudur. Karısının ve çocuklarının yanlış yola sapmasını engeller, onlara yol gösterir ve doğanın meyvelerini çekirgelere ve kasırgalara karşı korur.” – Pook

İnsanların, genellikle dile getirdiklerinden farklı olan kırmızı çizgilerini test ederek, onların gerçek sınırlarını ve beklentilerini anlamaya çalışmak, evrensel bir insanlık özelliğidir.

  • Oyuncaklarını toplamayı ya da yatağa gitmeyi reddeden bir çocuk.
  • Hız sınırını aşan bir sürücü
  • İşine geç gelen bir çalışan ya da çalışanına ekstra para ödemeden ondan gece geç saatlere kadar çalışmasını isteyen bir patron.
  • Kendisi daha kolay alabilecek iken kocasından kendisi için bir şeyi getirmesini isteyen, ya da aylık harcama bütçesini aşan, ya da aylarca seks yapmayı reddeden kadın.
  • Kız arkadaşının cinsel kırmızı çizgilerini sürekli zorlayan bir erkek arkadaş.
  • Sofradan yemek çalan bir köpek.

Test edilenler eğer makul sınırlar ve sonuçları bastırırlarsa, ki yetkin bir erişkinden beklenen budur, karşılıklı olarak kabul edilebilir kurallar konulur ve doyurucu ilişkiler kurulabilir. Ama insan sürekli olarak bu sorumluluğundan feragat ederse, kötü sonuçlar ortaya çıkar :

  • Çocuklar, ebeveynlerine saygı duymayan şımarık veletlere dönüşürler.
  • Herkes hız sınırlarını aşmaya başlar ve bazıları öyle aşar ki ölümlü kazalar artar.
  • Çalışanlar işe geç gelmeyi alışkanlık haline getirirler. İşverenler işçilerini sömürmeye başlarlar.
  • Kadın kocasına olan tüm saygısını ve arzusunu kaybeder ve seks hayatı ölür. Bbazı durumlarda kadınlar kocalarına kötü davranır ve onlara duygusal şiddet uygular.
  • Kız arkadaş cinsel istismara uğrar.
  • Cesar Milan gelip de onlara alfa davranışları öğretene kadar, köpek sahiplerine dünyayı dar eder.

Makul sınırlar ve beklentiler dayatmak, tüm yetişkinlerin tüm ilişkilerde temel görevidir, özellikle de evlilikte. Birçok nedenle (çatışma korkusu, safsalak romantik aşk kavramı, iyi çocukların “gizli anlaşmaları” ile (*) istediklerini alma çabası, oneitis tek boynuzlu atının kendisini terk edeceği korkusu ya da kendisini sekssiz bırakacak korkusu, vs …) bazı kocalar, hayatlarının başka alanında gayet sınırlar koyabilen adamlar iken, yetişkin ve evli bir erkeğin ödevi olan bu “makul” sınırlar koyma işini evlilik içinde yapmaktan çekinirler. Bu adamların karıları, bu zayıflığı, insan ilişkilerinin normal akışı içinde cereyan eden bu bilinçaltı sınır test etme süreci sayesinde fark ederler. Bilinçsiz olsa da bu testlerin çok az dirençle karşılaşması onları ilişki yıpratıcı bir yere götürür.

Kendi bağımsız iradeleri olmadığından ve sürekli başkalarının çerçevesine girerek onların ihtiyaç duydukları onaylarını arayan, bildiğimiz çerçevesiz ve alıngan betalar, yanlışlıkla tüm iradeyi ve sorumlulukları başkalarına yansıtırlar. Bu adamlar özellikle karılarının kazara ya da fırsatçı bir şekilde sınırlarını test etmelerini, ya da onların kendine güvensiz ve kaygılı davranışlarını, kendilerini betalaştırmak için bilinçli bir şekilde açılmış bir savaş sanarlar. Gerçekte ise sebep – sonuç ilişkisi tam tersidir; erkeği betalaştıran süreç, kendi gizli anlaşmalarına uymaya kendilerini adamaları ve oneitis karılarını sinirlendirmekten ya da kaybetmekten korkmalarıdır.

Bu standart beta davranışı, örneğin bir kocanın, kendine güveni olmayan, sürekli endişeli ve bağımlı karısının sınır testlerini asla sınırlarını dayatmakla karşılamamasına ve bu nedenle de kadını bu ultra efendi salağın bir açıklık / bir yön göstermesine muhtaç bırakarak kadının  gittikçe daha fazla sınırda kişilik bozukluğu davranışları göstermesine neden olur.

Bizim bahtsız (kırmızı hap) radikalleri ise kadının çerçevesinden bakmaya devam ederek ve temel iradeyi ve kötülüğü kocaya değil de kadına atarak (böylece de erkeğin egosunu okşayarak) buldukları çözümler, kadını değiştirmeye odaklıdır, erkeği değil. Bu radikallerin bulduğu çözümler kadının egosunu kırmak üzerinedir. Bu hem faydasızdır hem de zaten erkeğin kontrolü dışındadır. Üretken olmayan ve kendi egonuzu sıvazlamaya yönelik bu düşünce tarzına karşı koyun.

Bir daha bu forumda asla “karım beni betalaştırdı” demeyin. Bu erkek hamsteringi (rasyonalleştirme makinesi) ve sizin ilerlemenize engel olan bir bencillik (solipsizm). SİZ kendiniz BETALAŞMAYI seçtiniz, süreci SİZ, iyi çocuk gizli anlaşmaları stratejisi ve oneitis eşinizi kızdırıp kaybetme konusundaki hastalık seviyesindeki korkunuz ile bu noktaya sürdünüz .

İyi haber ise şu : kendinizi kendi ellerinizle betalaştırdığınız için, süreci tersi şekilde işletmek de yine sizin ellerinizde.

Çeviri : Your wife didn’t make you beta; YOU did

(*) İyi çocuk gizli anlaşmalar (nice guy covert contracts) – Dr. Robert Glover‘ın meşhur eseriNo More Mr. Nice Guy“, gizli anlaşmaları şöyle tanımlar : iyi çocuğun karşı taraftın farkında olmadan karşı tarafla yaptığı şu 3 anlaşmadır : eğer iyi / efendi / kibar davranırsam, insanlar beni severler (ve benimle seks yapmak isterler); eğer insanların ihtiyaçlarını karşılarsam onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılar; eğer doğru şeyleri yaparsam, hayat kolay olur.

Uzun süreli ilişkide kadın erkek düşünce şekli

Uzun süreli ilişkilerde erkeklerin çoğu ilişkiye daha kuşbakışı ve uzun vadeli bir şekilde bakarlar. Popüler deyişle erkekler olaya büyük resim açısından bakarlar. Erkekler İlişki yatırımı, mantıklı önceliklendirmeler, ileriye yönelik planlar yapmak, vs … gibi düşüncelere meyillidir. Örneğin erkek bakış açısından bugün herhangi bir şekilde başarısız olursam ya da hata yaparsam bunca yılın ilişki yatırımı benim bu hatamı fazla fazla telafi edecektir gibi bir çıkarım yapar. Erkek, hatun şu an bana kızgın olabilir ama geçmişteki mutluluğu düşünüp kısa sürede sakinleşecektir diye düşünür.

Fakat kadınları düşünce yapısı erkeklere göre daha ayrıntıya ve kısa vadeye odaklıdır (kadınlar uzun vadeli / büyük resim açılı, erkekler kısa vadeli / ayrıntı seviyesinde düşünemez demiyorum, ama erkeklerin eğilimi uzun vadeli, kadınların eğilimi ise kısa vadeli düşünmektir). Kadınlar iletişimin ve deneyimin belli bir zaman içinde onları nasıl hissettirdiğine daha fazla odaklıdırlar ve iletişim / deneyim her zaman bir duyguya göbekten bağlıdır.  Örneğin evlilikte kadın bir olaydan dolayı kocaya kızdığında, kadın o anda erkeğe sanki bütün evlilik boyunca öfkeliymiş, erkek tüm evlilikte öyle davranmış ve davranmaya devam edecekmiş gibi hissedecektir.Kadın erkeğe bağırabilir, erkeği dırdır seline boğabilir ve götün teki olduğunu iddia edebilir. Erkek isterse o ana kadar dünyanın en mükemmel kocası olsun, o gün sıçmıştır ve sanki hergün sıçan bir erkek gibi görünür. Ama aynı koca birgün sonra eğlenen ustalık ve kino yardımı ile hatunu çevirdiğinde, sanki dün adamı neredeyse boşayacak kadın kendisi değilmiş gibi kocası ile birlikte olup onu ne kadar sevdiğini söyleyebilir. Bu davranış şekli erkeğe tamamen yabancıdır. Kadınlar daha irrasyonel ve ana odaklıdır. Şu an nasıl hissettikleri onların tüm gerçekliğini tanımlayabilir. O gerçeklik ise bugün ak yarın kara olabilir.

Bu nedenle de kızgınlık anında kadınla tartışmaya girmek bir erkeğin yapmaması gereken büyük bir hatadır. O kızgınlık anında kadın erkeğin geçmişte yaptıklarını zerre umursamaz / umursayamaz. O an gerçeklik kızgınlıkla tanımlıdır. Bu nedenle de bir erkekle tartışırken ecnebilerin DEER dediği Savun – Açıkla – Mazur Göster – Rasyonelleştir (SAMR), erkeğin yapabileceği en büyük hatadır! Siz bunu nasıl yaparsanız yapın, SAMR boyun eğmek demektir.

SAMR davranışından kurtulmak kolay değildir. Erkeklerin kadınlarla başarısız olmasına neden olan davranışlarının hemen hepsi gibi bu da erkeğin kadına, kendisini iyi hissetmek için kadının onayına muhtaç olmasından kaynaklanır. 5 yaşından itibaren feminen öncelikli propoganda işe beyni yıkanan birçok erkek için kadın onayı olmadan kişisel değer yoktur yani kadın onayı olmadan kendilerini değerli hissedemezler.

Erkek SAMR işine giriştiğinde, SAMR işine girişen bir erkeğin gerçekte olduğu şey kadının önüne apaçık serilir : zayıf bir erkek. Kadın açısından erkeğin o an zayıflık göstermesi, erkek her zaman zayıftı olarak algılanır. Oysa erkek değişen rüzgarla sarsılan zayıf bir ağaç değil, fırtınalar karşısında tutunabilen sağlam bir kaya olmalıdır.

Bir kadın, kaprisleri, istekleri ve sürekli değişen ruh hali ile sizin üzerinizden geçmeyi istemez. Kadının duyguları kasırga, ruhu ise kundakçıdır. Kendinizi onun fırtınalarına karşı duran bir kale duvarı gibi düşünün. Güçlü rüzgarlar ve en kötü dürtülerinin yarattığı fırtınalar karşısında tutunabileceği bir kaya aradığında, orada siz olmalısınız … güçlü, sağlam, sarsılmaz ve yerinden oynamayan.
Amcığın 16 Buyruğu

Erkeğe ne kadar garip görünse de, kadının bu tür gelgitleri sadece doğal değil aynı zamanda büyük ihtiyaç duyduğu, ilişkisinde bulamazsa saçma sapan dizilerde aradığı bir şeydir.

Erkeklerin burada yaptığı hata, kendi makro düşünüş şekillerini terkedip – feminen yetiştirilişlerinin de etkisi ile – kadının o kavga anındaki şiddetli duygusal tepkilerini makro ölçekte bir problem olarak algılamaktır. Bu borsada oynayan ve uzun vadeli yatırım yapan yatırımcının, anlık ve keskin bir düşüş ile paniğe kapılıp hisseleri satmaya çalışmasına benzer. Böyle bir duygusal zayıflık yatırımcıyı kötü yatırımcı, erkeği ise kötü bir erkek yapar (erkek olmakta kötü).

İki kutupluluk sağlıklı bir ilişkinin çekirdeğidir.
Amcığın 16 Buyruğu

Günümüzün kadın – erkek eşittir (aynıdır anlamında eşittir) propogandası hem kadınların hem de erkeklerin kafalarını karıştırıyor ve onların ilişkilerini sabota edecek şekilde davranmasına neden oluyor. Daha önce “bu ne ya bununla mı uğraşacağım ben?” diyen gençlik bu yazıyı okuduğunda “böyle insan mı olur ya, ben kadınlardan en uzağından MGTOW olacağım” diye şikayete başlayacaktır. Oysa bu iki kutupluluk (erkeğin uzun vadeli / makro kadının ise kısa vadeli / mikro bakış açısına odaklanması) kadın ve erkeğin ilişkide birbirini tamamlamasını sağlar. Unutmayın ki ilişki burun buruna koklaşmak için değil çocuk yetiştirmek için var ve insan yavrusu tek ebeveyn tarafından bakılmak üzere dizayn edilmemiş 15 senede olgunlaşan (tarihsel olarak 8 – 9 çocuk yapıldığından toplam 23 – 25 senelik bir süreç) bir varlık olduğundan insanın kadın ve erkeği birbirini tamamlar şekilde uzun süre birbirini tamamlayacak şekilde 2 kutuplu olmaya meyillidir (*). Erkek uzun vadeli makro perspektifi sağlar iken kadın ise kısa vadeli ve mikro perspektifi sağlar ki ikisi de gereklidir.

Örneğin çocuğu olan erkeklerin bileceği gibi bir çocuğun ateşi 39 dereceye çıktığında kadın genellikle panikler. Erkek ise daha sakin olmaya meyillidir. O anda erkek uzun vadeli ve makro seviyede bakar ve bu ateşin belli şeyler yapılınca düşeceğini varsayarak daha sakin kalır ama kadın sanki çocuğun ateşi hep 39 derecede kalacakmış gibi endişelidir. Bu tür bir hastalık durumunda erkeğin sakinliği ve kadının paniği birbirini dengeler. Erkek evde kalıp ateşi düşürecek şeyleri yapmayı akıl eder ya da gidilecekse acile gitmek ve o süreçte yapılacak şeyleri planlamak ile ilgilenir. Kadın ise çocuğu o an rahatlatmak ve ateşi düşürmekle. Böyle bir senaryoda erkek genellikle fazla rahattır, kadın ise fazla endişeli. İkisinin birbirine dengesi ise olması gerekendir.

Kadının duygusal gelgitlerinden etkilenen erkek, duygusal olarak zayıf  bir erkektir. Kadının kavga olarak erkeğe fırlattığı şey, gel benimle kavga et çağrısı değil, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde attığı shit testtir.

İlişkide olduğunuz kadının kısa vadeli / makro bakış açısına meyilli olduğunu, bunun sizin bakış açınızdan farklı olduğunu unutmayın. Kadının sizin gibi düşünmesini, yani erkek olmasını beklemeyin. Dırdıra ve kavga çıkarmaya meyilli hatuna karşı çenenizi kapalı tutmak en etkin yöntemdir. Sular durulunca o anın ateşinin söneceğini bilen sakin ve tecrübeli bir erkek olmak yerine, yıllarını kadın onayına muhtaç geçirmiş bir erkek olarak o ateşin ısısına dayanamaz yanarsanız, kadın bilinçaltında sizden tiksineceği için bu tür patlamalar çoğalacaktır.

(*) – 25 senenin sonunda da torunlar başlıyor yani tarihin büyük bölümünde ömür boyu süren bir süreçti bu.

Çeneni kapalı tut

Kırmızı hapın birinci kuralı, çenenizi kapalı tutmak olmalı. Dövüş klübü hakkında asla konuşma. Dövüş klübü hakkında asla konuşma.  Dövüş klübü hakkında asla konuşma. Kendi sikine sıkma.

Kırmızı hap davranışlarla gösterilir, açıklanıp hakkında konuşulmaz. Bu kırmızı hapa yeni başlayanları bırakın uzun süredir kırmızı hap bilen adamların bile yapmakta zorlandığı bir kuraldır. Zira eğer kırmızı hapı davranışlarınla gösteremiyorsan, aslında kırmızı haplı değilsindir (ya da en azında konuşmak zorunda kaldığın alanda değilsindir) ve bu açığını kapamak için konuşman gerekmektedir.

Kırmızı hapı sosyal çevrenizde konuşmayın. Ama özellikle de kız arkadaşınıza ya da karınıza açıklamayın. Kırmızı hap olun. Davranışlarınızla gösterin. Uygulayarak gösteremiyorsanız, anlatarak hiç gösteremediğiniz gibi, ültimatom vermiş olur ve tam tersini gösterirsiniz.

Bugün bu “çeneni kapama” konusuna ilişkiler çerçevesinden bakarak örnekler vereceğim. Bu kural özellikle ilişkisinde dırdır ve kavga bol olan adamların hayat kalitesini ciddi oranda arttırabilir. Birçok erkek evli ya da uzun süreli ilişki içinde mavi haplı iken kırmızı hapa uyanıyor. Halihazırda karısının saygısızlığına ya da dırdırına maruz kalan erkek için zor bir durum bu. Kırmızı hapı okuyunca “evin reisi ben olmalıyım / ilişki benim çerçevemde olmalı” diyor ama bu öyle hemen olabilecek bir şey değil. Kadın o aşamaya erkeğin küçük küçük shit testlerle dürtüp her seferinde 5 cm geri adım attırarak gelmiş ama erkek artık 10 km geride. Bu da iki üç sıçrayışla alınacak bir mesafe değil. Shit testlere göğüs gere gere, her seferinde 5 cm değil ama taş çatlasa 30 cm ileri giderek alabileceği bir mesafe.

Erkek tabii ki 2 haftada kırmızı hapın kendisi olamayacağı için aynı davranışlara da artık kör olmadığından “bana bak bundan sonra bana evin reisiymişim gibi davranacaksın” gibi işi söze dökecek ama hayır. Bu iş konuşarak, kavga ederek olmaz. Çeneni kapayıp yaparak olur.

Erkek mavi haplı bile olsa ilişkinin bu aşamasında karısı ve kız arkadaşı ile sık sık kavga ediyor olabilir. İlgi yönetimini bilmeyen erkek, kavganın kadına yoğun ilgi vermek olduğunu, bu nedenle de kadınla kavga ederek, bir şekilde o kavgada üstün gelse bile, kadını ödellendirip daha fazla kavgayı teşvik ettiğini bilmez. Erkeklerin bir diğer problemi de kadınların düşünce yapısı açısından kendileri ile eşit (aynı) olduğunu sanmalarıdır. Erkek için sorun çividir, bu da barizdir ama kadın için sorun çivi değildir. Erkek sorunun mantıklı nedenlerine inip kadını ikna etme çabasına girse de kadın beyni böyle çalışmaz.  Karınız ya da kız arkadaşınız sizinle kavga ediyorsa çenenizi kapayın. Onunla ağız dalaşına girmek ve birbirinize bağırıp çağırmak sizi bir yere götürmeyecek. Yaptığınız tek şey her şeyde kendini kurban ve haklı gören biri ile ağız dalaşı. Bunu yaptığınızda ne olacak sanıyorsunuz? Ben söyleyeyim, hatunu kendini daha fazla kurban ve haklı hissetmesi! Kavgada verdiğiniz ilgiyle beraber bu, size daha şiddetli kavga olarak geri dönecektir.

 Sorun çivi değil!

Yeni uyanan erkeklere tavsiyem kavgaya girmeyin ve kavga çıkarmayın. Eşiniz bir dahaki sefere sizi aşağıladığında, sizinle bir şey yüzünden kavga etmek istediğinde, sizin yeterince iyi olmadığınızı ima ettiğinde, veya herhangi bir sebepten size kızdığında ne bir açıklama yapın ne de sorular sorun. Onu memnun etmeye de çalışmayın. Çenenizi kapatın. Eğer bulunduğunuz bağlamda tam sessizlik sizi moron gibi gösterecek ise “anladım” ya da “ilginç” gibi şeyler söyleyin ama ağzınızdan anlamlı bir kelime çıkmasın. Bu da bir çene kapamadır.

Eskiden böyle şeylerle kolayca tahrik edip ilgi sağdığı inek – pardon erkek – çenesini kapayınca kadın ısrarla “neden konuşmuyorsun?” ya da “bir şey söyle” gibi şeyler söyler. “Dinliyorum” ya da “diyecek bir şeyim yok” deyip geçin.

O nedenle de “kavga edip ağzının payını vermezsem ezilmez miyim” gibi bir yanılgıya kapılmayın. Size bunu bir erkek yaptığında kavga edersiniz bir çocuk ya da kadınla yaptığında kavga ederseniz komik duruma düşersiniz. 2 yaşında bir kız çocuğunun öfke nöbetini ya da kavga kışkırtmalarını bir baba nasıl karşılarsa öyle davranın. O çocuk ile kadının öfke nöbetinin amacı aynı : ilgi çekmek ve istediğini elde etmek ki buna sizin duygularınıza hakim olamayıp öfkelenmeniz, üzülmeniz hatta ağlamanız da dahil. Kadın beyni erkek beyni gibi çalışmaz ve sizin bunu bilmeyip kadının yaptıklarına, onları size yapan bir erkekmiş gibi sinirlenmeniz, kavgayı kazansanız bile sizin kaybetmenize yol açar.

Çenenizi kapatın, duygusal tepki vermeyin ve o öfke nöbetlerinin, kışkırtmaların sönüşünü izleyin. Bu hemen olmaz, bazen haftalar ya da aylar sürebilir. Ama genelde bir iki aya kalmaz bu tür dırdır ve kavga azalmaya başlar.

 Bill Burr Meriçler ve kızgın karıları / kız arkadaşları

Üstad Bill Burr’un dediği gibi siz kavgaya girmediğiniz zaman ne yapabilir? Döner tekme ile duvara mı yapıştıracak? Kim dedi size tekvando şampiyonu ile evlenin diye? 🙂 Seksi mi kesecek? Bir süre elinize mesai yaptırın, ya da bunun için kurulu müesseselere başvurun. Trip mi atacak, dırdır mı yapacak? Bunun karşısında sakin kalamayacak kadar duygusal güç yoksunu iseniz zaten bir ilişki ve evlilik size her zaman kabus olacaktır.

Eğer sizin bu sakinliğiniz karşısında aşırı bağırıp çağıran ya da hır çıkaran ve fiziksel şiddete başvuran bir kadınla iseniz, öncelikle o kadın kız arkadaşınız değil eski kız arkadaşınız olmalı. Hem de hemen şimdi. Karınız ise de işiniz daha zor ama o kadın da eğer bir aya medeni bir insan gibi davranmaya başlamıyor ise korkarım eski karınız olma yoluna girmeli.

Günümüz erkek düşmanı aile yasalarını erkek aleyhine kullanan kadınlar yüzünden bu tür şiddet gösterilerinin korkusu ile kadına karşı koymacak erkekler olacaktır. Mesela evden çıkarken kadın engel olmaya çalışırsa ne yapacaksınız? Burada bir arkadaş kız arkadaşı ile kavga ettiğini ve benim tavsiye ettiğim gibi evden çıkmaya çalışırken kızın fiziksel olarak engellemeye çalışması yüzünden arbede çıktığını ve kızın kendisini karakola şikayet ettiğini anlatmıştı. Bu durumdan kurtulmanın bir yolu var. Cep telefonu.

Bir kadın ne zaman sizin fiziksel olarak üzerinize gelirse ya da siz ne zaman aranızda geçen olayın kadın tarafından çarpıtılıp yasal olarak aleyhinize kullanılacağını düşünürseniz cep telefonunuzu çıkarın ve hatuna göstere göstere video çekmeye başlayın. Birinden gizli onun çekimini yapmak yasal değil ama burada gizli çekim yapmıyorsunuz. Kıza göstere göstere çekiyorsunuz. Kız üstünüze atlayıp teli almaya çalışacaktır ya da “ne yapıyorsun sen?” diye soracaktır. Gerçeği söylemenize bile gerek yok, “sakinleş sana izletmek için çekiyorum. Gör nasıl gözünün döndüğünü” falan deyin. Telefonu elinizden düşürmesini engellemek için göğüsünüze yakın tutun. 99%unuzun hatununda o telefonu sizden alacak güç yoktur merak etmeyin. Siz telefona çekim yaparken sakin olun, en teslimiyetçi halinizle alttan alın ve asla hatuna “orospu vs …” demeyin. Olduğunuz şeyi, yani kadın şiddetinin kurbanını oynayın. Erkeğin kurbanı oynamasının farz olduğu ender durumlardan biridir bu.

Kurabiye bekleyen akıllı oğluş, sen de kapa çeneni

Evde kırılan bir şeyi onardığınızda, işinizde başarılı bir şey yaptığınızda, arabanın motorundaki sorunu kendi kendinize çözdüğünüzde, partnerinize gidip annesinden onay ve takdir bekleyen oğlan çocuğu gibi anlatmayın. Siz erkeksiniz ve işlerinin ve hayatının kontrolü elinde olan bir erkek için sıradan şeyleri onay malzemesi yapmayın.

Erkeğin ilişkide kırmızı çizgilerini çizmesi

Johnny DeLusion şöyle bir tweet atmış :

Bir kadın sana değer veriyorsa, sen söylemeden, hoşuna gitmeyen tüm davranışlarını düzeltir.

Ciddi ilişki düşünen gençler buna dikkat etsin.

Uzun süreli ilişkilerde gerçekten de dikkat edilmesi gereken bir olgudur bu. Kadın eğer erkeğe erkek olarak değer veriyorsa, erkeğin hoşuna gitmeyen davranışlarını kendi kendine düzeltir. Peki erkek söylemeden erkeğin hoşuna gitmeyen davranışların hangisi olduğunu nasıl bilecek?

Böyle bir kadın bu gibi durumların çoğunda erkeğin hoşuna gitmeyen davranışını erkeğin bakışından ve rahatsızlığı sonucu ortaya çıkan ruh halinden kapar ve ona göre düzeltme yapar. Örneğin beraber dışarı çıkacaksınız ve çok mini giyinmiş olsun. O eteğe bakışınızdan gider değiştirir (ya da bir daha giymez).

Bazı durumlarda ise kadın erkeğin rahatsız olacağını önceden kestirip harekete geçer. Örneğin normal zekaya sahip her kadın ortalama Türk erkeği olan erkek arkadaşının Instagramdaki bikinili fotoğrafından hoşlanmayacağını bilir. O nedenle de kadının erkeğe değer verdiği ilişkilerde o fotoğraflar hesaptan kendiliğinden kalkar. Bir daha aynı tip fotoğraflar postalanmaz. Aynı şekilde sürekli story atmak, fotoğraf atmak gibi alışkanlıklar da kendiliğinden gider.

Bu tweet altında bana şöyle bir soru soruldu :

Ultimatom vermeden, beğenmedigimiz davranışlarını ona nasıl aktarırız?

Her durumun kıza sözsüz aktarılamayacağının farkındayım. Ama bu duruma gelmeden birkaç aşama atlanmıştır genelde ve bunları atlamamış olmanız lazım.

Birinci savunma hattınız sizin gerçekten bir değeri olan, cinsel pazar değerini yaşına göre tepeye çıkarmış bir erkek olmanız. Günümüzde bir kadının maskülen ve kendini gerçekleştiren bir erkek bulması, bir erkeğin dört dörtlük bir kız bulmasından daha zor. O nedenle de aslen değer vermediği erkek ile çıkan ama bunu da erkeğin burnundan getiren oldukça fazla sayıda hatun var. Siz bu erkeklerden olmamaya bakın. 36 yaşında CPD zirvesine çıkmak yerine göbekli, bezgin, gym yolu görmemiş, para kazanmaktan başka artısı olmayan bir erkek olursanız, göreceğiniz standart muamele bu zaten. Ya bekar kalacaksınız ya da size saygısı olmayan bir kadınla beraber olacaksınız.

İkinci savunma hattı ise o ilişkiye hiç girmemek. Örneğin yukarıdaki örnekte ilk savunma hattı, Instagramda sürekli vücudunu teşhir eden, ilgi avlayan hatunla zaten uzun süreli ilişkiye girmemeniz. Beğenmediğiniz davranışı belki de size o kızı baştan elemenizi söylüyordur. İlgi budalalığı, instagram modelliği, kızdan çok erkek arkadaşı olması, teke tek erkeklerle çok görüşüyor olması, aşırı kıskançlığı, başka insanlara karşı kaba davranışları, vs … Bunlar sonradan düzeltmesini isteyeceğiniz beğenmediğiniz davranışlar değil, size aslında o kıza hiç bulaşmamanız için birer kırmızı alarmdır.

Ŭçüncü savunma hattı ise yukarıda belirttiğim gibi kızın kendiliğinden bazı davranışlara sizin için son vermesidir. Hepimiz biliyoruz ki erkek arkadaşı ya da kocası olan bir kadının bekarken yaptığı ama birliktelikte yapmaması gereken şeyler vardır ve bir kadın eğer ciddi ilişki yaşayacaksa bunları bırakmalıdır. Bu herkesin bildiği ama yazılı olmayan bir şeydir.

Ŭçüncü savunma hattında öncelikle yapmanız gereken şey, daha önce de belirttiğimiz gibi uzun süreli düşündüğünüz kızla ilk 4 – 5 ayınızda kızı ve kızın uzun süreli ilişki materyali olarak değerini ölçmektir. Bunun anlamı bu 4 – 5 ayda uzun süreli ilişki yaşamanız ama eğer kızın değerlendirmeden kalabileceği ve kızı bırakacağınız ihtimalini hep canlı tutmanızdır. Bu 4 – 5 aylık dönemde kızın bahsettiğimiz gibi kendiliğinden yapmasını beklediğiniz şeyler olmuyorsa, burada düşünmeniz gereken şey kızın (en azından sizin için) uzun süreli ilişki materyali olmayabileceğidir. Örneğin o bikinili fotolar kalkmıyorsa, ilk aklınıza gelen şey erkekadam.org’a gelip “ağabey kıza o fotoları kaldırması gerektiğini nasıl hissettiririz” gibi abuk bir soru sormak olmamalı. İlk aklınıza gelen şey kızın sizin için uzun süreli ilişki materyali olmayabileceği olmalı.

Dördüncü savunma hattı, bakışlar ve davranışlardır. Bunu en sağlam ilgi yönetimini stratejik kullanarak sağlarsınız :

Birçok erkek kız arkadaşı ile arası iyi iken, kız kendisinin üstüne düşerken temel bir hata yapar ve kadına ilgi vermeyi bırakır. Birçok erkek bunu kadın ilgi çekmek için sorun çıkarana kadar yapar ve hır çıktığında da tam tersi kadına ilgi göstermeye başlar. Bu ilgi illa “tamam hayatım haklısın” diye hatunu onaylamak şeklinde olmak zorunda değildir. Hır çıktığında kavga etmek, kızla dakikalarca soğuk bile olsa mesajlaşmak şeklinde de olabilir. Bunlar da kadın için ilgidir ve kadınlar kavga şeklinde ilgiyi bile ilginin hiç olmamasına tercih ederler.

Yapmanız gereken tam tersidir : kadına iyi zamanlarda yeterince (abartmadan) ilgi göstermenin yanında, kadın sizin için bir şey yaptığında ilginizi arttırmak, kadın hır çıkardığında ya da hoşunuza gitmeyen bir şey yaptığında ise ilgiyi azaltmak veya tamamen geri çekmek. Aynı şekilde özellikle sizin için yaptığı ekstraları ilgi ile ödüllendirmek ama hataları ilginizi tamamen çekerek karşılamak.

Eğer kadına iyi zamanlarda, beğendiğiniz şeyleri yaparken dengeli bir ilgi gösteriyorsanız, beğenmediğiniz davranışı yaptığında ilginizi çekmeye ve birden soğumaya hem krediniz olur, hem de çektiğiniz ilgi hemen hissedileceğinden kadın kendini otomatik olarak size göre ayarlar. Beraber olduğunuz kadın aptal değil. Erasmus’a gitmeyi planlıyorum dediğinde bunu onaylamadığınızı gözünüzden anlar. Eğer bunu bir daha açarsa ilginizi çekerseniz ağzınızı açmanıza bile gerek yok. O bu ilginin neden birden çekildiğini anlar.

Ve son olarak da Rollo Tomassi’nin “anlatma – yap” kuralını uygulamanız gerekebilir. Diyelim ki hatun ben Erasmus’a gitmek istiyorum diye ısrar ediyor ve siz de buna karşı çıkıyorsunuz. Bu gerginlik tırmandığında “Erasmus’a gitmeni istemiyorum, gidersen bu ilişki biter” diye ultimatom vermemeniz lazım. “Erasmus’a gitmeni istemiyorum” demeniz ve ultimatom kısmını söylememeniz lazım. Eğer Erasmus’a gitmek istemediğinizi bildiği halde gitmeye karar verirse o zaman ilişkiyi bitirirsiniz. Bu aşamada kız Erasmus’a gitmeyi ya da sizinle kalmayı seçer.

Örneğin hatun size saygısız. Saygı bir erkeğin kazandığı birşeydir, sorarak aldığı ya da kıza “ya saygı ya ben” diye ültimatom vererek elde ettiği bir şey değildir. Bu nedenle de kıza ültimatom verirseniz, kızın size saygısı daha da azalır. Aslına bakarsanız kız belki de size saygısını kaybettiğinin farkında bile değildir ve bunu konu ederek kızın bilinçaltında giden bir olayı ona da farkettirip daha da hızlandırabilirsiniz.

Yapmanız gereken kız size saygısızlık yaptığı zamanlara kızı tolere etmemeniz. Bakışlarınızla ve hatta sözel olarak “böyle davranmayı kes” demeniz yeterli. Böyle davranmayı kesmez ise ne yapacağınızı ise söylemeyeceksiniz (ultimatom). Eğer buna devam ediyorsa da elinizde ise kızı postalamanız elinizde değilse kendinizi hemen kızın yanından postalamanız yeterli. Asla nedenini açıklamadan (bana saygı göster diye dilenmeden). Daha önceden belirtmiştik, ültimatomlar özellikle sevgili ya da evlilik hallerinde erkeğin karizmasına zarar verici şeylerdir.

Bir örnek daha vereyim ya da daha önce vermiştik tekrarlayalım. Diyelim ki hatun sizinle seks yapmaya isteksiz ve seksi hep siz başlatıyorsunuz. “Ya seks yaparız ya da …” diye ültimatom vermek ya da seks istediğinizi sözel olarak belirtmek zararlıdır. Sonuçta evli ya da uzun süreli ilişki içinde iseniz birbirinize başkaları ile seks yapmama sözü veriyorsunuz. Bu madalyonun diğer yüzünde ise birbirinize seks sözü vermiş oluyorsunuz. Eğer karınız ya da kız arkadaşınız böyle bir sözleşme yokmuş gibi davranıyorsa ne söyleyeceksiniz? Tabii ki hiçbir şey. Uzun süreli ilişki erkeğin ilgi, kadının seks verdiği  bir alışveriş gibidir (kabaca böyle yoksa erkek de seks, kadın da ilgi verir ama iki cinsiyetin karşıdan beklediğinde öncelikler farklıdır). Alışverişin kadın tarafı artık vermiyorsa, erkek tarafının yapacağı şey kendi verdiğini geri çekmektir. Birincisi, asla seks başlatmazsın ve kadın ne zaman başlatacak beklersin. Birden bire seks istemeyi bırakmanın kendisi zaten kadına sözle söyleyemeyeceğiniz kadar güçlü bir mesajdır. İkincisi ise ilginizi kadından özellikle dışarıda uzun süre kalacağınız alanlara kaydırmanızdır. Bu dışarıda daha fazla zaman geçirmenin korku oyunu olduğunu da söylemeye gerek yok. Ve son olarak eğer düzelme olmuyorsa sözel olarak “ya seks yaparız ya da boşanırız” diye ültimatom vermezsin. Bir avukata gidersin ve boşanma işlemlerini başlatırsın.

Tekrar edeyim. İlişkilerde erkeğin kırmızı çizgilerine saygılı bir kadınla birlikte olmasının en sağlam yolları (a) erkeğin öncelikle ilişki materyali bir kadını seçmesi ve ilişki materyali olmayan bir kadını elemekten korkmaması ve (b) kırmızı çizgilerini sözel olarak belirtmek yerine kırmızı çizgilere yaklaşmanın ve o çizgileri geçmenin sonuçlarını kadınına yaşatmasıdır.

Kırmızı çizgi ihlali sonrası ise yumuşak bir sonraki yöntemini kullanabilirsiniz.

Çoğunuzun bu konuda elinin kolunun bağlı olmasının nedeni kızın sizi seçmeyip çizgiyi aştığında kızı bırakma cesaretinizin olmaması. Kızı illa bırakmayacaksınız belki ama mesele kırmızı çizgi (çerçeve) olduğunda bunu göze alacak cesaret lazım. Cesaret eksikliği kadar önemli bir problem de feminen öncelikli toplumun kadını ölçüp biçme fikrinden erkeği utandırması. Bu belki daha güçlü bir problem. Birçok erkeğin bu konuda bocalama nedeni kıza kırmızı çizgi çizmekten utanması ya da utandırılması. Kızın çok fazla erkek arkadaşı olmasından rahatsız olsa da bunu korktuğundan değil de geri kafalı olmaktan utandığı ya da utandırıldığı için belirtmeyebiliyor. Bu tür utançlarınızı sorgulayın ve sizin kendi kendinizi kurban etmeniz temelli olanları atmaya bakın.

 

Yalvarırım bana boşanma kozu ver

Üstad Rollo Tomassi her hafta Amerika’da yayında olan bir radyoda Pat Cambpell’ın programına katılıyor ve gündemdeki olaylarla dinleyici sorularını kırmızı hap çerçevesinden tartışıyor. Bu İngilizce programlar podcast olarak ve internette dinleyebileceğiniz şekilde kaydediliyorlar.

Bu hafta giderek artan oranda rastlanan klasik sekssiz evlilik ile ilgili bir okur mektubunu değerlendirdiler. Aşağıdan dinleyebilirsiniz ama ben size özetleyeceğim ve Rollo’nun yorumlarına kendi yorumumu da ekleyeceğim.

Tavsiye isteyen erkeğin derdi kısaca şu :

“Kısa keseceğim, taş gibi soğuk ve ölü bir evlilik içindeyim ve yardıma ihtiyacım var. Hukuki tavsiye istemiyorum ama senin ve Rollo’nun evliliğimin bulunduğu durum hakkında zaten bildiğimi düşündüğüm şeyi onaylamanızı istiyorum. Ayrıca eşimin bana savurup durduğu saçmalıkları da analiz etmenizi istiyorum.”

Adam 36, kadın 32 yaşında. 8 yıldır evliler ve biri 4 yaşında diğeri 8 aylık iki tane çocukları var. Dini inançlarının güçlü ve evlilik öncesi cinsel ilişkinin din tarafından yasaklanmış olmasına rağmen evlenmeden cinsel ilişkiye başlamışlar ve adamın anlattığına göre seks evlenene kadar harikaymış.

Şu an temel problemler şunlar : Evlenene kadar seks süper ama evlendikten sonra hızla azalıp yok olmuş. 36 ve 32 yaşında olmalarına rağmen son 4 yıldır sekssiz evlilik tanımına uyan miktarda (yılda ortalama 10 kere) bir seks yaşamları varmış. İlk çocuktan sonra hatun adamla 1 sene seks yapmamış. Son 9 aydır yine hiç seks yapmamışlar. Hatunun adama ilgisi sıfır ve sadece yeni bir ev ya da çanta gibi bir şey isteyecekken ya da ikinci çocuktan önce biraz samimiyet ve ilgi göstermiş.

Adamın bildiği kadarıyla aldatma yok ama en son akşam tartışmışlar ve kadın şu ilginç şeyi söylemiş : “Beni aldatman ya da beni dövmen için dua edip duruyorum”.

Öncelikle burada tabii ki hikayeyi tek bir taraftan dinliyoruz. Ama bu tür evliliklerin çok yaygın olduğunu bildiğimiz için hikayeyi gerçek olarak alıp yorumlayabiliriz. Pat Cambpell zaten adamı aramış ve biraz sosyal medyada araştırarak çiftin varlığını doğrulamış.

Sondan başlayalım. “Beni aldatman ya da beni dövmen için dua edip duruyorum” kısmını yanlış bir şekilde “demek ki sert ve arzulanabilir bir erkek olmamı” istiyor diye yanlış yorumlamak ve Allah korusun böyle bir talebe uymak mümkün. Sakın ha! Burada bariz bir şekilde evliliği bitirme yolunda ilerleyen ama muhtemelen inançları nedeniyle boşanma davasına standart modern kadın gibi gönül rahatlığı ile atlayamayan bir kadın var. Kadının bu isteğinin nedeni adamın daha maskülen olmasını arzulaması değil, boşanma konusunda eline koz ve neden vermesi. Eğer kendisi boşanmayı başlatırsa kendisini yargılayacak olan vicdanı ve çevresini “beni aldattı” veya “beni dövdü” susturabilmek istiyor. Üstelik bu ikisinden biri boşanırken adama boşanma tecavüzü etmesi için de birer bahane. Bir taşla iki kuş.

Ne çocukları ne de geleneği zerre takmayan kadın sayısı azımsanamayacak kadar çok olsa da inanç, vicdan, kişilik, vs. ile boşanmaya hemen atlayamayan ve kendini kapana kısılmış hisseden kadınlar çoğunluktadır. Yanlış anlamayın, bu kadınlardaki hipergami dürtüsü, “amımın keyfi için aileyi de yakarım, çocukları da” diye çığlık çığlığa bağıran bir feminist kadar güçlü yani AWALT durumu yok. Ama AWALT yazısında bahsettiğimiz gibi o hipergami dürtüsü ile harekete geçiş şekli farklı.

Buradaki hatunun kapana kısılmışlık hissine benzer bir hikayeyi uzun süreli ilişkiyi hemen kesip atamayan hatunun “yalvarırım terk et beni” yazısında görmüştük. Bu tür tavsiyeler isteyen erkeklerin “zaten bildiğimi onaylamanızı istiyorum” demesine bakmayın.  Genelde olayı tam olarak ne olduğunu görerek yorumlayamamış ve istedikleri sonucu elde etmelerini sağlayacak mucize haptır. Burada maalesef mucize hap durumu yok. Evlilik bitmiş.

Toplum ve adamın kendi içindeki ölmemiş mavi haplı ona tam tersini söyleyecek. Evlilik bu duruma gelmişse senin suçun ve sen evliliği kurtarmak için elinden geleni yapmalısın. Bu eleman da zaten bu tür hatunu yeniden elde etmeye çalışma ritüellerini (onu daha çok memnun etmeye çalışma, yemeğe çıkarma, hediyeler, vs …) yapmış zaten. Oysa burada kararını çoktan vermiş bir kadın var.

Eleman sonradan bombayı patlatıyor. Kadın buna sormadan evlilik danışmanı ile randevu ayarlamış ve sadece kendisi bu randevuya gidecekmiş. Adama bunu söyleyişi de cins : “Akşam eve geliyorsun (çocuklara bakacaksın) ben kendine evlilik terapisi randevusu aldım.”

Boşanma öncesi evlilik terapisi genelde kadının boşanmadan önce “bakın herşeyi yaptım ama olmuyor” bahanesi elde etmek için istediği bir zımbırtıdır. Burada muhtemelen kadına bu aklı veren bir avukat var.

Yukarıdaki hikaye çok sık rastlanmaya başlayan bir hikaye. Kadının evlenme ertesi adamdan soğumaya başlaması ve birinci çocuktan sonra adamdan tamamen soğuması. Bazen 2. çocuk için adama yanaşması (ki soğuk bir kadının birden “hamile kalma” hedefi ile ısınmasına her zaman şüphe ile bakılmalı) ama sonunda birden soğuması ve eninde sonunda da boşanması.

Kadının hal ve tavırlarından çıkarabileceğiniz henüz daha duvara tam toslamamışken daha iyisini bulabileceğine inandığı ve kendisinin bu adama göre fazla iyi olduğu. Fakat ortalama bir mavi haplıya karmaşık gelen sinyalleri biraz kırmızı hap gözüyle okursanız, hatun direkt söylemese de oldukça net bir şekilde ne istediğini ve nereye doğru yol aldığını adama anlatıyor. Sözleriyle değil elbet, kadınlar dolaysız değil dolaylı iletişime geçerler, ama davranışları ile.

Yalvarırım terk et beni yazısından :

Tamam bu yeni uyanmaya başlayan betalara oldukça zor gelecek ama bir kadının asıl mesajını davranışlarından çıkarmak, “uyanmak” yönündeki en önemli adımlardan biri. Bu adamın durumunda kadının demek istediği, azıcık uyanmış bir erkek için bile oldukça açık. Kadının davranışı muhtemelen sıkıcı hale gelmiş olan ev yaşamından kaçma dürtüsü ile “kızlarla dışarda” iken önüne gelen bir fırsatı değerlendirmesinden ibaret. Forumdaki birçok yazar tahmin edileceği üzere olanların muhtemelen basit bir öpücükten daha fazlası olduğunu yazmış.

Bu aşamaya gelen adamlar genelde 2 şeyi yanlış yaparlar : birincisi tam cinsel pazar değerleri artmaya başlayacak iken cinsel pazar değeri azalmakta olduğu için can havliyle herhangi eli yüzü düzgün bir erkeğe atlayan bir kadınla evlenmek ve evlendikten sonra kendi cinsel pazar değerini salmak ve ikincisi de sırf nikahlandı diye artık performans yükü olmadığını düşünmek ve karısından kendisini annesi gibi sevmesini beklemek.

Fakat erkeğin bu aşamaya bir kez gelindiğinde yapabileceği tek bir şey var : ön saldırı yani boşanma davasını kadından önce açmak. Hemen bir avukatla görüşmesi zaten şart. Sekssiz evlilik boşanma sebebi ve bunu kullanması lazım.

Biliyorum boşanmak erkek için korkutucu. Bunun anlaşılır nedeni boşanma sürecinde erkeğin aşağılık bir yaratık muamelesi görmesi. Kim yılların birikiminin yarısının alınmasını, beraber olmadığın bir kadına para ödemeyi ve en önemlisi de dün beraber yaşadığı çocuklarını haftada bir – o da olursa – görmeyi kolayca göze alabilir ki! Ama burada boşanma nasıl olsa gelecek ve en azından bu süreci kontrol etmek erkeğin yararına.

Boşanma korkusunun daha az anlaşılır ikinci nedeni de yeniden cinsel pazara girmek ve orada avlanmanın performans yüküne maruz kalmak. 36 yaşında 2 çocuk babası iken birçok erkek ne gerek var diyebilir. Ama bu senaryoda zaten adamın bunu yapması lazım zira evliliğinde cinsellik yok.

Ve boşanma korkusunun hiç de anlayışla karşılanmaması gereken nedeni, erkeğin böyle davranan bir kadını hala karısı olarak istiyor, Disney masalı ölene kadar mutlu yaşadılar anlatısını gerçekleştirme arzusunda olması.

İlgi Yönetimi 2

Bir önceki yazıda ilgi yönetimi konusuna girdim ve ilginin ne zaman verilip ne zaman verilmeyeceğini ayarlama konusuna değindim. Bugün ise yönettiğiniz bu ilgiyi nasıl değerli kılacağınıza, ilgi yönetimi konusundaki modern zaman problemlerine ve bunları nasıl aşabileceğinize değineceğim.

Fakat şu da var. Bir şeyin çokluğu onu değersiz yapar. Günümüzde bu hem bir problem hem de bir nimet.

Bir erkek ilgisini çok fazla miktarda kadınına verirse, ilgisinin değeri düşer. Fazla basılan paranın değerinin düşmesi gibi. Aynı şekilde erkeğin ilgisi her zaman ve her koşulda fazla fazla ulaşılır ise, o erkeğin ilgisinin değeri düşer. İlginizin değerli olması için, ilişkinizin hayatınızın merkezi değil, bir alanı olması lazım. Dikkatinizin ve ilginizin işiniz, arkadaşlarınız, ilgi alanlarınız, ilişkiniz, vs. arasında dağılması lazım. Eşit miktarda olmak zorunda değil ama toplam ilginizin çoğu hiçbir zaman partnerinizde olmamalı.

Yalnız ilginizin kısıtlı olmasının onun değerini arttırmasının da bir sınırı var. Bir seviyenin altına düşerseniz ve orada çok kalırsanız, yani partnerinizi sürekli ihmal eder ya da ona mesafeli olursanız, ilginizinin değeri azalmaya başlar. Yani bu konuda belli bir denge noktasında durmanız çok önemli.

Bu denge noktasını bulmak aslında erkeğin doğal olarak yapabileceği bir şey ama birçok erkek maalesef “o denge noktasını nasıl bulacağım” diyor. Genel kural ilginizin kadının bir iki tık altında olması yani bu bir iki tık altında seviyesi ile onun ilgisi yüksekse yükselir, düşükse düşer. Örneğin kadının ilgisi genelde hormonal dalgalanmaları ile azalır ve artar. Azaldığı yerde kendi işinize daha çok bakarsınız yani siz de azaltırsınız. Arttığı yerde kendi işinize daha az bakarsınız. Fakat bu bir tık altı olayının istisnaları var mesela kadın hastayken 3-4 gün onunla çok fazla ilgilenmeniz gerekir, bazen işiniz çok yoğundur 3-4 gün hiç ilgi göstermezsiniz.  Belli bir süre içinde ortalamadan bahsediyoruz.

Yalnız kadınlar arzu duydukları erkeğin tüm ilgisini ve zamanını isteyebilirler. Buna da karşı koymanız önemli zira bu kadının içgüdüsel ve bilinç altında yaptığı bir testtir. Erkeğin bunu ayarlaması aslında çok zor değil. İşinizden, sporunuzdan, sosyal hayatınızdan çok geri kalmaya başladınız mı anlayın ki fazla ilgi veriyorsunuz. Temel ölçüt bu.

Sizin ilginizi değerli yapan en önemli şeylerden biri de, sizin dikkatinizle ne yaptığınız. Bütün gün oyun oynayan, porno izleyen, aylaklık yapan adamın ilgisi değersizdir zira o ilgisini zaten değerli bir şeyden arttırmaz ve ikincisi kendisi değersizdir.

İlginizi değerli yapmak istiyorsanız öncelikle zamanınızı, emeğinizi ve dikkatinizi değerli bir amaca yöneltin. Kendi zamanınıza ve dikkatinize önce siz değer verin. Henüz yüksek değerli bir erkek olmasanız bile o yolda yürüyen ve potansiyeli olan bir erkek olun. Kendi kafanızda en azından. Disiplinli bir şekilde yaptığınız şeyler olsun.

Dikkat edin bunların kadınlarla ya da kadınların sizin ilginize olan tepkisi ile zerre alakası yok. Tamamen sizin kendinize bağlı ve kırmızı hapta sık sık söylediğimiz gibi buraya kadınlar yüzünden gelseniz de temelde probleminiz emeğinize ve zamanınıza saygısızlığınız, kendi zamanınızı ve emeğinizi değersiz görmeniz ve sonuc olarak da kendinizi değersiz görmeniz.

Vereceği ilginin ve ilişkinin kadınların gözünde değeri olmayan adamlara bakın. Hemen hepsi zaten kendi zamanına ve dikkatine değer vermeyen, disiplinsiz, tembel ve zamanlarını boşa harcayan adamlar. Buraya kendi zaman ve emeklerine yani kendilerine değer vermemeye devam ederek kadınların kendilerine değer vermesini sağlayacak mucizeler aramaya geliyorlar.

Kadınları suçlamak kolay, “ben kendime değer vermiyorum ama olsun asıl mesele bu orospuların bana değer vermemesi “ gibi aptalca bir anlamı olmasına rağmen. “Birader kadınlar sana ve dikkatine değer vermiyor tamam da bunun nedeni senin kendine ve dikkatine değer vermemen olabilir mi” diyor. Bu mesajı kabul etmek ciddi anlamda kişisel sorumluluk ister, sonrasında harekete geçmek ise disiplin, sabır ve çalışkanlık. Keşke mucize hap olsaydı gençler. Satar milyarder olurdum.

Neyse, konuya donelim. İlginizi bir kez bu şekilde değerli kıldıktan sonra zaten otomatik olarak kısıtlayacaksınız ama ek olarak da kısıtlamanızı, her durumda ve sürekli kadına yöneltmemenizi tavsiye edeceğim. Öncelikle amacınız ve hedefiniz için çalışmaktan arta kalan ilginin odağında kadın olmamalı. Bu kalan ilginizi arkadaşlarınız, hobileriniz ve kadınınız paylaşmalı. Haftada bir kere de olsa erkek arkadaşlarınız ile çıkıp erkek erkeğe yaptığınız aktiviteler olmalı. Bilgisayar başında olmayan bir hobiniz olmalı.

Dikkat edin, kadına ilgisizlik kasın demiyorum. Öncelikle siz ilgisiz imajı çizmek için ilginizi piyasadan kasarak çekebilirsiniz ama eğer ilginizi değerli yapacak bir misyonunuz yoksa hem bu ilgi çekme esnasında kendi kendinizi yersiniz hem de zaten değerli olmayan bir ilginin kadının gözünde de değeri yoktur. Ha çekmişsiniz, ha vermişsiniz.

İlgi kısıtlamaya kasmak  yerine ilginizi hedefiniz, hobileriniz, arkadaşlarınız ve kadınınız arasında paylaştırırsanız, hedefiniz harici ilginin çoğunu kadınınız bile alsa o ilgi kısıtlıdır ve değerlidir. Bu şekilde kasmadan ilginiz kısıtlanmış ve değerlenmiş olur.

Ve son olarak da ilginize para gibi davranın. Biriktirin, boşa harcamayın. Sağlam bir amaca, hobilere, arkadaşlara vs … harcadığınızdan artanı da bilinçli harcayın. Instagram popolarına like, bir yere gitmeyecek ve nextlemeniz gereken hatunlara zaman olarak harcamayın. Kavgalara, karşılıklı mesajlaşmalara harcamayın. Hoşunuza giden davranışları ödüllendirmeye, sizin zamanınıza değer veren kadınlar, vs … için harcayın.