Kadını el üstünde tutmak

Twitter ve İnstagram gibi sosyal medya hesaplarında, takipçi çekmeye yönelik tartışma yaratmak amacıyla dolaşımda olan bir sürü kopyala – yapıştır mesaj var. Mesela “erkek dediğinin götünün altında arabası, kafasının üstünde evi, on yüzbin lira maaşı olacak …” mesajları gibi.

Bunların çoğunu yorumlamam isteniyor ama ben bunları pek ciddiye almıyorum. Yine de ısrarla yorumlamam için bana mesajlanan birini geçenlerde twitter’da yorumladım. Burada biraz daha açayım. Mesaj şu :

genelde özgüvenli ve basarili erkekler hayatlarinda olan kadinlari el üstünde tutarlar, hakettigi gibi davranirlar ve bunu soylemekten de cekinmezler. kadini ezmeye calismak sadece ve sadece asagilik kompleksli ezik erkeklerin yaptigi bi seydir.

Tek tek gidelim :

genelde özgüvenli ve basarili erkekler hayatlarinda olan kadinlari el üstünde tutarlar

El üstünde tutmak “çok sevgi ve saygı göstmek” demek. Doğrudur ama burada önemli bir ayrıntı var : özgüvenli ve başarılı erkeklerin sırrı kendilerini daha çok sevmeleri ve saymalarıdır. Kişi kendini daha çok sevip saydıktan sonra kadınını istediği kadar sevip sayabilir.

Hayatı boyunca el üstünde tutmayı, kendinden önceye koymak olarak uygulayan ve sonra burada yazılanlar gibi şeylerle karşılaşan birçok erkek, yılların aptallığına panzehiri hayatlarındaki kadına çok kötü davranmak sanıyorlar. Oysa piçin sırrı “kötü davranması” değil kendine öncelik vermesidir.

Kötü davranmak kısmını tırnak içine aldım çünkü aslında fişe takılı yaşayan, kadın merkezli ortalama erkek için kadına ve onun ihtiyaçlarına öncelik vermeyen her davranış “kötüdür” zaten. Yoksa aslında kötü davranmaların çoğu kötülük de değil.

Kendiniz daha çok sevip saydıktan sonra kadınınızı istediği kadar sevip sayın. Bu bencillik değil. Bencillik kendini sevip başkasını zerre kadar sevmemektir.

hakettigi gibi davranirlar ve bunu soylemekten de cekinmezler

Evet ama sırf kadın ve sevgili diye el üstünde tutulmayı hakettiğinden değil kendi çabası ile sevgi ve saygıyı hakettiğinden. Ve eğer hatun sevgi ve saygıyı haketmiyorsa da hakettiği gibi hayatlarından çıkarırlar.

Saf olmayalım, birçok kadın bunu paylaşırken Tanrı vergisi bir iyisini haketme mantığı ile paylaşıyorlar ama onların niye paylaştığı önemli değil. Siz eğer yüksek değerli bir erkekseniz, size kimse ne olursa olsun beni el üstünde tut diye dayatamaz.

kadini ezmeye calismak sadece ve sadece asagilik kompleksli ezik erkeklerin yaptigi bi seydir.

Buna da katılıyorum. Başarılı erkek kendi değerini yükselterek hipergami açısından yüksekte durur, değersiz erkek ise kendi yükseleceğine kadını aşağı çekmeye çalışır. Kendi değerinizi olabileceğinizin en iyisi olarak yükseltin, kendinizi ön plana koyun, kadınınıza hakettiği gibi davranın yeter. Buradan çok daha sağlıklı ilişki ve pozitif cinsellik yaratırsınız.

Peki abiciğim kadını ezerim, sikerim atarım zararı ne?

Bunun etik olmaması bir yana asıl zararını İllimitable Man vakasında anlattım. Bu kafada birçok adamla karşılaştım ve temel problemleri sarkacın bu kadar aşırı uca salınması ile oluşan enerjinin, eninde sonunda sarkacı öbür uca taşımamasının mümkün olmaması. Stabil bir ruh hali değil. Dün “sikecen atacan” hacı diye dolaşanların “onu çok seviyorummmm” diye ağlaması ve sonra daha da bir kinlenip “kafasına vurup sikecen” tarafına savrulması çok ama çok yaygın bir şey.

Saha Raporu – Putin’e Selam Olsun…


Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr. Deer. Önceki yazılarımdan beni fazlası ile tanıyorsunuz. Bu aralar İstanbul’ da bir düzen kurmaya çalışıyorum ve ilk yazımda da bahsettiğim gibi eğitim (danışmanlık ve grup dersleri) konusuna ağırlık vermeye başladım. Bir süredir YouTube kanalımda sesli saha raporları ve podcastler de yayınlıyorum. Bu yazının konusu yakın zamanda twitter hesabımdan atmış olduğum ‘’ Putin’e selam olsun. Bu ara halkı ile yakın temastayım ‘’ başlıklı resimli Tweet  ile alakalı. Resim Marmaris’ te çalıştığım otelin bana tahsis etmiş olduğu evde bir Rus hatunla birlikte takılmamın sonrasında çekildi. Olayın garip tarafı ne hatun İngilizceyi doru düzgün biliyor, ne ben 2-3 kelimeden fazla Rusça biliyorum. Ee diyeceksin nasıl konuştun da ayarttın hatunu işte tuhaf olanda o, pek konuşmadık.

 

‘’Kadının kocası genelde bir tür yedektir. Hiçbir zaman doğru erkek değildir.”

~ Sigmund Freud ~

 

Saha Raporu; Putin’e Selam Olsun

Uzatmadan olaya gireyim artık. Daha animasyonda 5. Günüm (hem otelde, hem meslekte) çoktan full charge pratiğim sayesinde neredeyse tüm FMB çalışanları ile samimiyet kurmuştum. Öğlen yemeğinde bir garson arkadaşım bana gelip misafir bir hatunun küpelerimi beğendiğini falan söyledi. Hatun buna mı söylemiş bu mu duymuş neymiş neyse çok umursamadım. Dedim akşam yemeğinde göster ayarı vereyim eheheheheh. Akşam yemeğini misafir (para veren adam müşteridir aq) ile birlikte yememiz gerekiyor. Akşam restorana gittiğimde sordum gösterdi. Masa da yaşlı bir teyze ve küçük bir çocukta vardı. Yemeğimi aldım masalarına gelip ‘’Can I sit’’ dedim.  Hatun önce bir iki saniye buga girdi beni karşısında görünce ‘’yes yes’’ dedi ama nasıl bir istekli söylüyor o an fark ettim kadın benden hoşlanmış. Masadakilere kendimi tanıttım ve tanıştım. Hatuna nereli olduğunu ne iş yaptığını falan sordum. Daha bir iki kelime konuştum hemen instagram hesabımı istedi. Konuşurken Hatun beni anlamakta zorlanıyordu dedim ‘’do you have translate application’’. Google çeviriyi açtı ne iş yaptığını anlattı ben nereli olduğumdan ve burada yeni olduğumdan falan bahsettim. 10-15 dakikalık kısa bir sıradan misafirlerle ettiğim sohbet geçti aramızda sonra ben hızlıca yemeğimi bitirip kalktım. Sahnede dans ederken falan sürekli gözü üstümdeydi gece boyunca, arada kısa bakışlar atıyordum sahneden hatuna. Akşam saat 11′ de mesai bitti otelden çıkarken hatuna mesaj attım;

D: Ben

H: Hedef

D: Otelden ayrılmam gerekiyor saatim doldu.

H: Üzgünüm, ben seni görmek istiyorum.

D: Gece için bir planın var mı.

H: Hayır.

D: Sahile gel.

H: Tamam.

Ve hatun geldi. Dedim merkezdeki sahile gidelim. Olur dedi. Tuttum elinden atladık dolmuşa ücreti ödemek istedi karışmadım. Yolda resim falan çekmek istedi. Sokuldu kolumun altından sarıldı falan. Yolda dedim sahil yerine bana geçelim mi önce bir 10-15 saniye düşündü sonra tamam dedi. Eve geçerken biraları da o aldı. Eve geçtik önden ben girdim hatuna kapıda durmasını söyledim beraber kaldığım iki arkadaşımı balkonda buldum ve hatun geldi odaya gelmeyin dedim sonra hatunu içeri aldım. Eve girerken tedirgindi odaya soktum rahat hissetmediğini ve sahile gitmemizi istedi. Sakin olmasını söyledim ve biraları açıp sohbet ederken ufak ufak öpmelerle başlayıp devamında muhteşem bir ön sevişme yaşadık. Elimi donuna attığımda hiçbir engel ile karşı karşıya kalmadım garip gelmişti SDD den eser yoktu. Seks sırasında neredeyse ikimizde bir birimizin dediği kelimeleri anlamıyorduk ama sağlam bir uyum yakaladık. Arada sadece ‘’change position’’ diyordum ayağa kalkıyordu kukla gibi isteğim şekle giriyordu. Saat gece iki gibi yatakta uzanırken bana iyi bir anne olduğu için artık gitmesi gerektiğini ve kendisini taksiye bırakma mı istedi. O an akşam yemeğinde masadaki veledin hatunun çocuğu olduğunu anladım.

 

Hatunu taksiye bıraktım ve şoföre de nerede indireceğini söyleyip eve döndüm. Ev arkadaşlarım döndüğümde beni bu kadar az sürede otelden hatun çıkardığımla alakalı tebrik ettiler. Nereden bilsinler benim Mr.Deer olduğumu, zaten hem evde hem işte etliye sütlüye karışmıyorum sessiz takılıyordum. Sabah hatun gece ile alakalı teşekkür ve günaydın mesajı atmış hiç umursamadım. Otelde hiç yanaşmadım adeta iki yabancı gibiydik. Sadece arada bakış atıyordum.  Öğlen mesajlaştık kendisinden giderken bana herhangi bir hatıra eşya bırakmasını söyledim. Hatunun son günüydü gece uçağı vardı dönüyordu. İş çıkışı yine aldım eve geçerken yine dolmuş ücretlerini ve biraları kendisi ödedi. Dolmuşta bana seni seviyorum, ilk görüşte aşık oldum, Rostov ’a  gel bende kal falan diyor ben sadece gülüyorum kafamı çevirip dışarıyı izliyorum. Bizim otelden bir garson instagram dan buna yazmış onu söyledi yine aynı tepkiyi verdim. Bizim animasyon şefi ekipten bir kızı benim hatuna yollayıp instagramını istemiş, erkek arkadaşım var demiş (benden bahsediyor) sadece güldüm. Belli etmesem bile o an içimde garip bir sinir duygusu hissettim iki nedenden dolayı. Birincisi Şefin mesai saatleri içinde ekip den birini böyle bir şey için yollamış olması, ikincisi çok daha garipti hatuna karşı cinsel çekim dışında herhangi bir şey hissetmeme rağmen o an bir kıskançlık ve koruma iç güdüsü hissettim. Bu düşünceler birkaç dakika sonra dolmuştan indiğimde tamamen aklımdan gitmişlerdi zaten hayat normale dönmüştü. İnstagram dan yazan garson umurumda olmayıp da neden şef söz konusu olunca bu garip duyguların açığa çıktığı konusunu biraz düşününce fark ettim. Birincisi şef benden daha fazla yetkiye sahip ve benden fazla yabancı dil bilgisi var orada ‘’alfa özelliklere’’ sahip lider o. İkincisi garsona kıyasla ben daha eğlenceli ve daha göz önünde bir mesleğe sahiptim. Hatuna hiçbir şey hissetmiyor bile olsam ister istemez evrimsel psikolojik, genlerimde ki kodlar fuckboddy hatunumu birkaç dakikalığına da olsa koruma iç güdümü harekete geçirmişti. Hatun gecenin sonunda boynundaki taşlı kolyeyi çıkardı bileklik gibi taktı bileğime.

Sanırım bir ‘’Alfa siker Beta öder’’  durumu söz konusuydu. Bu hatunun o kadar seçeneği varken bana ilgi duymasının nedeni görülen üzere sözlü oyunumdan dolayı değildi. Birçok insanın görmezden geldiği benim ‘’Sessiz Oyun’’ olarak nitelendirdiğim konu.

Peki Sessiz Oyun ne; senin dışarıya verdiğin sessiz mesajlar çerçeve, beden dili, kılık kıyafet, aksesuarlar, vücut ölçülerin, yüksek enerji ve güler yüz vs yani senin fiziksel yanın.

 

‘’Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret değil.’’

~ Charlie Chaplin ~

 

Bozuk beden diline örnek olarak kambur yürümek, adım atarken ayaklarının karşıyı göstermemesi, dik duruş sağlamaya çalışırken horoz gibi yürümek (belin içe doğru kıvrılması), topluluk içerisinde otururken veya ayaktayken ellerini oraya buraya koymaya çalışmak, masaya eğilerek oturmak, konuşurken sesli konuşmaktan çekinip hem sessiz konuşup hem karşıdaki insanın dibine girmek ya da ayakta konuşurken ilgi almaya çabalarcasına direk karşı karşıya durmaya çalışmak vb. Ben özellikle beden dilinde kendime fazlasıyla güvenirim üzerinde çok çalışmamın sonuçlarını iyi aldım, ister karşımda milyonluk şirket sahibi misafirler ister otelin sahibi ister animasyon ekibimizin bağlı olduğu şirketin sahibi otursun yine de arkama yaslanıp onun beni rahat duyabileceği şiddette bazen de biraz daha yüksek sesli konuşurum. Bu yüksek ses konusu bazen karşımdaki insanalar için sorun yaratabiliyor açıkçası ayak üstü yolda durdurduğum hatunlar ile konuşurken birkaç kere biraz sessiz olur musun tanıştığımızı insanların duymasını istemiyorum diyorlar ya da mekânda otururken de etraftakilerin ne konuştuğumuzu duymalarından çekiniyor yanımdakiler. Bu tutumumun düşüncesizlik olduğunu düşünenler olabilir belki ama hem insanların o anda podcastimde bahsettiğim gibi kendi işleri ile uğraştığının farkındayım ve ağzımdan çıkan her kelimenin sorumluluğunu ne olursa alabilmemi sağlayan ‘’Duygusal Güç’’ mekanizmam beni rahatlatıyor. Eskiden sesimin çok çıkıyor olmasından dolayı birisi uyarınca utanırdım ama artık eğer karşımadaki bir kadınsa daha çok yaklaş o zaman sessiz olmam için derim ve göz kırparım ya da erkekse ne var aq kimin umurundayız şu an rahat ol derim. Ben masada arkama yaslanıyorum konuştuğum kişi eğer kucağımda değilse beni nasıl anlasın işte o masaya eğilme iç güdüsü bu yüzden beliriyor. Eskiden insanlarla iletişimim zayıftı özellikle benden yaşça büyük insanlar ile konuşurken gerilirdim. Sonra iletişim konusunda nerede yanlış olduğumu düşünürken konuşurken gözlerimi kaçırdığım için sohbetten zevk almadığımı, insanları dinlemediğimi, hızlıca kendi fikirlerimi söylemeye çalıştığımı ve bildim bir konu anlatılırken hemen atlayıp bende bunu biliyorum deyip karşımdakini dinlemeyi bıraktığımı fark ettim. Özellikle bu sonuncu bir bozuk değer ve çok fazla insan buna sahip, bu alışkanlığı değiştirmeye çalışırken benden yaşça fazlası ile küçük insanlardan tutun da okuma yazması olmayan insanların bile çok iyi bildiğimi sandığım konularda bana farklı işe yarar bakış açıları katabileceklerini fark ettim. Özellikle kadınlar ile başarılı olmak için susabilmenin ne kadar etkili bir faktör olduğunu öğrenmek beni şaşırtmıştı.

Kılık kıyafet konusunda da illede tavus kuşu giyinin demiyorum ama kendi zevkinizi yansıtan şeyleri giyin özellikle gençler için söylüyorum. Önemli olan giydiğin şeyleri kendin isteyerek giymek, içine sinmese sırf ciddi gözükeceğim diye babasının damatlığını giyen ne 18 likler gördüm elde tespih falan. İçine sinmeyen, üzerine tam oturmayan bir şeyler giydiğin zaman sürekli kafanda insanların senin kıyafetlerin hakkında ne düşündüğünü düşünüp durursun, birisi şakadan da olsa kıyafetlerine bir şey dese hemen kafana takılır günün mahvolur. Bununla bağlantılı olarak sosyal ortamlarda rahat hissetmezsin sürekli duruşunu kontrol edersin sanki İngiliz kraliçesi var karşında artık şu insanları fazla umursamayı bırakın. Kendi işinize bakın emin olun o sizin kıyafetlerinizle alay edenlerin hepsi kendilerini rahat hissetmek için sizinle uğraşıyorlar. Kendinize gülün evet yanlış duymadınız kendinize gülün hatta hatunlardan reddettiğinde kahkaha atın kendinize. Günde 5 dakika ayırıp dik duruş egzersizleri yapmazsan o bel ağrıların geçmeyecek ilerde daha büyük sıkıntıların olacak başlarda belki garip gelecek ama emin ol bedeninin içerisinde daha rahat hissedeceksin, daha rahat gülümseyeceksin. Bu söylediklerim çok zor şeyler değil ama ertelemeye çok meraklıyız oturup sorunlarımızdan şikayet etmeye bayılıyoruz ama iş sorumluluk almaya gelince öylece erteliyoruz.

 

“Hatuna kraliçeymiş gibi davranırsan sana saray soytarısıymışsın gibi davranır. Hatuna cariyeymiş gibi davranırsan sana kralmışsın gibi davranır.”

~ Eski bir PUA atasözü ~

 

Gelelim aksesuar konusuna kadınlarla oyunda ille de şart diyemem ama dikkat çekmek iyidir bu da o kıyafetlerin önce içine sinsin sözümle bağlantılı çünkü günümüzde ki, insanların birçoğu başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğünü o kadar çok kafasına takmış durumdaki aksesuar takmaktan korkuyorlar kendilerine yakışmayacağını, abartı olacağını veya erkeklerde özellikle kadınsı damgası yemekten korkuyor. Ben çoğu zaman annemin bilekliklerini takarım ve onların bende nasıl durduğuna dair kadınlardan bilgi alarak set açarım çoğu zaman kadınların bu bilekliklerin başka erkeklerde feminen görünebilir ama sende maskülen durmuş dediğine şahit oldum çünkü giydiğim her kıyafeti, taktığım her aksesuarı kendim için takıyorum ve mantalitemde ne giyersem giyeyim ne takarsam takayım bana yakışır düşüncesi kemikleşmiş durumda (bunun diğer bir adı Duygusal Güç). Ne giydiğim önemli değil bazen saçlarım dağınıkken veya üzerimde alakasız şeyler bile varken set açtım sonuçlar şaşırtıcıydı. Örneğin iki buçuk sene önce falan göğsümün sağ alt tarafındaki dövmemi ilk yaptırdığımda hava çok sıcak, hava alsın ve krem sürmesi kolay olması için tişörtümün yan tarafına bir karışlık bir delik açmıştım ve o gün ünide arkadaşlarımın fakültesinde ki konferansa katılmıştım. Fakültede terasta çüklü bir arkadaşım ile sigara içerken yanımızda bunun yanaştığı ama friendzone düşürüldüğü Hb 6 lık bir hatun vardı. Kız moda takıntılı bir hatundu benim ceket altından tişörtü fark etti markasını falan sordu bende hatırlamadığımı bir arkadaşımın hediye ettiğini falan söylemiştim, kendim kestim diyemedim ama etraftaki insanlar çok beğenmişti bende ceketi çıkarmıştım bir anda ortamda gözde olmuştum ve tahmin edileceği üzere kızlada 2 gün sonra arabada işi hallettim. Bu olay mantalitemin tohumlarını atmıştı. Tabi o zamanlar yeni yeni mevzulara giriyordum hayatımda Redpill de yoktu. Vücut ölçüleri ayrıntısı giymiş olduğun kıyafetleri üzerinde düzgünce taşıyabiliyor olman için gerekli yoksa bir deri kemik veya şişman isen kıyafetler üzerinde garip durabilir. Yanı sıra kası olmasa bile en azında fit olmak dışarıya sağlıklı gen mesajını veriyor. Bu bahsettiğim mesajlar bilinçsizce açığa çıkar ve bilinçsizce anlaşılır. Teorik olarak bu anlattığım şeyleri birçok kişi bilmesine rağmen pratiğe dökemiyorlar çünkü ya sabırlı değiller ya da kafalarını meşgul eden şeyler yüzünden özellikle dik durmayı unutuyorlar. Kafan doluyken beden dilini kontrol etmek zordur iyi bilirim. Benim bunarı sürekli hale getirmiş olma sebebim sabırla sürekli sürekli kendimi kontrol ederek düzeltmiş olmam. Birçok insan sabır konusunda eleniyor benim omuzlarımı dik tutma alışkanlığını edinmem 6 ayımı, beden dilimi oturtmam yaklaşık 2 yılımı aldı. Bu süreler insandan insana değişir.

‘’Nasıl yaşamam gerektiğini anlamaya başladığımda, Nasıl ölmekte olduğumu gördüm.’’

~ Leonardo Da Vinci ~

 

 

Rus Hatuna geri dönersek sürekli mesajlaşıyoruz hala seni seviyorum, gel benimle yaşa tek yaşamaktan sıkıldım, seni özledim falan diyor ama hiç umurumda değil, bundan bir sene önce olsa çoktan hayallere kapılırdım. Aklımda kış tatili var o ayrı. Burada çerçeve devreye giriyor kendi hayatımdaki hedefleri ve işleri erteleyip öylece hatuna gidemem. Şunun farkındayım hatun 30 yaşında ve hiç uğraşmadan sürekli cinsel arzularını bastıracak dinamik bir genç erkeği elinin altında tutmak istiyor. Bana Rusya da ‘’girl is girl’’ diye bir sözden bahsetmişti yani kadın kadındır, hepsi aynıdır gibi bir şey. Daha önce o taş gibi Rus kadınlarının boş egolu olmadıklarını duymuştum.  Belli ki Rusya da genç ve dinamik erkek bulamamış beni transfer etmeye çalışıyor. Kendisini ve çocuğunu koruyacak bir erkek istemesi içgüdüsel bir şey zaten. İlk görüşte aşk diyor yer miyim la ben senin bu kafesleme çabalarını şunu bir kez daha tecrübe ettim ne Türk’ ü, ne İngiliz’ i, ne Rus’ u hepsi teoride aynı. Sevişmenin ardından gerçekten bana karşı daha samimi duygular besliyor olabilir yalnız bu sürekli mesaj ve resim atacağım anlamına gelmiyor. Bu meşguliyet durumu sadece kadınlara karşı değil hayatımda ki çüklü çüksüz tüm insanlar için gerekli sürekli kendimi daha fazla daha fazla gelişmek için zorluyorum ve bu yüzden somut bir meşgul olma durumu söz konusu ve bazen ailem bile mesaj attığı zaman hemen cevap veremiyorum. Benimde zamanında yaptığım en büyük hatalardan birisi sürekli kafamda teoride mükemmellik derecisinde fikirler ve planlar üretmem ama pratiğe dönüştürmememdi veya bir şeyleri göstermelik yapmamdı. Farkında mısınız birçok şeyi resmen yapmak için yapıyoruz.

 

Son bir buçuk senedir kendimi duygusal olarak zayıf ve yorulmuş hissettiğim zamanlarda rahatlamak için günlük tutar gibi telefonumun ses kaydını açar koltukta yuvarlanarak kendi kendime konuşurdum kafamdaki tüm her şeyi ortaya döker kendimle yüzleşirdim. Çünkü bir çoğumuz şu hatayı zamanında ya yaptık ya da yapıyoruz sürekli kendimizi anlatacak birilerini arıyoruz, arkadaşlarımızı psikolog gibi görüyoruz ve enerji vampirliği yapıyoruz. Bunun sonucunda hem insanların gözünde duygusal olarak zayıf ağlak biri oluyoruz ve hem de zayıf yönlerimizi ortaya döktüğümüz için her türlü psikolojik saldırıya ve şantaja açık oluyoruz, bu şartlar altında sosyal saygı yok olup gidiyor.  O ses kayıtlarına baktığım zaman aslında temel sorunum ya bir şeyleri sırf yapmak için yapıyormuşum veya kafamdaki planları işleme koymak yerine sürekli daha da çok geliştirmeye çalışıyormuşum ‘’mükemmellik’’ algısı. Sırf yapıyormuş gibi yapmanın kötü olan tarafı; aslında evet eylem yerine getiriliyor yani kazanç var ama başka taraftan ya kayıp veriyorsun ya boşa eylemi gerçekleştiriyorsun. Örneğin akıntıya karşı kürek çekmek deyimini ele alalım, akıntıya karşı kürek çekersin ama maksimum kazanç yerinde sayarsın geriye gitmezsin yanı sıra enerji kaybı verirsin.

Mesela çok sık gördüğüm hatalardan biri adam spor yapıyor ama şekeri, abur cuburu, alkolü, sigarayı ve benzeri zararlı maddeleri bırakmıyor. Çerçeveye sahip çık diyoruz haklısın diyor hatun mesaj attım mı anında dibinde bitiyor. Ödül sensin diyoruz tamam diyor anladım diyor, hatunun teki ile resim çekiniyor ama hatun suratını kapatmış bunu sosyal medya da paylaşıyor neden çünkü kafasında hala çüksüz biri ile resim çekilmenin ödül olduğunu düşünüyor ama itiraf etmiyor bahane uyduruyor, ben onu kardeşim gibi görüyorum diyor. Eskilerin bir lafı vardır ‘’kardeş ayağı göt ayağı’’ diye hepimiz iyi biliyoruz kardeşim dediğiniz kızlar dönüp dudağınıza yapışsa sen ne yapıyorsun değil, nasıl yapıyorsun diyeceğinizi.

 

‘’Hiçbir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez.’’

~ Sigmund Freud ~

 

Yazılarımda birçok kez beni bu işlere sokan akıl hocam Chianski den ve sözlerinden bahsetmiştim bu; kızlarla arkadaş olma konusunda da bana şunları söylemişti. Erkek ile kadın yakın arkadaş olamaz çünkü bir süre sonra aradan cinsiyetler kalkar ve özellikle kadın erkeğe bacım gözüyle bakar, erkekse eğilse kalksa da bir frikik verse diye bakar. Kadın ile erkek arasında yakın arkadaşlık değil yalnızca cinsel çekilim olur. Ya sevişirsin ya sevişmezsin. Birçok kez açtığım dolaylı setlerde hatunlar ‘’kanka’’ dedikleri erkekleri aslında bacıları gibi gördüklerini söylemişlerdi. Şahsen bir kadın beni kadın gibi görsün istemem ve çoğu kez kızların kanka ayağına erkekleri sadece kullandığını ve ücretsiz ilgi bankası gözü ile baktığına şahit oldum. Örnek olarak daha önce paylaştığım ‘’Hatalarla geliş ve geliştir’’ adlı yazıda Eskişehir’ deki yaşamış olduğum ibretlik olayları örnek verebilirim orada da bu tarz bir kızdan bahsetmiştim. Şuna da değinmeliyim çevrende hiç kız olmamalı demiyorum illaki iş arkadaşın, sınıf arkadaşın, sosyal ortamındaki arkadaşların kız olabilir ama onlar erkek olduğunu bilmeli. Benimde çevremde ara ara konuştuğum sohbet ettiğim kızlar var ama hepsi erkek olduğumun farkında illa sikecen diye bir şey yok ama bir erkekle nasıl konuşuyorsam onlarla da aynı konuşuyorum, arsız-komik şakalar yapıyor cinsel içerikli şakalaşmalar yapıyorum ve emin olun sinirlenmek görüşmeyi kesmek yerine daha fazla benimle vakit geçirmeye çalışıyorlar yani üzgünüm bir çoğunuzun yaptığını; kızlara sözde centilmen davranışlar sergileme, boş iltifat etme gibi şeyler yapmıyorum. Birçok erkeğin centilmen ve kibar görünerek aslında ‘’meriç’’ (gizli amcı) olduğunu kadınlar bile fark ediyor artık. Her dalda oku diyoruz sadece daygame ile alakalı kitapları ve makaleleri okuyor. Soruyorum teorin ne durumda adam diyor çok okudum, diyorum ne okudun bana daygame ile alakalı siteleri gösteriyor. Her şeyi kadınlar için yapar olduğunuzu kabullenmiyorsunuz sonra olmuyor yapamıyorum diye mesaj atıyorsunuz bunalıma giriyorsunuz, oyuna-redpille-bizlere düşman oluyorsunuz. Sorun ne ailen de, ne bizde, ne arkadaşlarında, ne de başka birilerinde sorun sende ilerlemek istiyorsan önce kendi önünden çekil. Bu ara çok moda oldu karı kız konusunda başarısız olan bize sallıyor, saha tecrübesi olmayan adam bize laf sallıyor, adam beni tanımıyor mesaj atıyor mesajın girişinde hocam diyor sonunda bana ayar vermeye kalkıyor tepki verince beni eleştiri çekemez biri olmakla suçluyor sığır.

 

‘’Hiç kimse başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.’’

~ Konfüçyüs ~

 

Bir konu hakkında düşünmekle ne kadar vakit harcanırsa o kadar yetersiz/başarısız olunur. Kafanı ne kadar hatunlarla yorarsan o kadar çok başarısız olursun, sürekli saha raporu okuyarak, videolar izleyerek daygame öğrenilmez gelişilmez, götünü kaldırıp sokağa çıkmalısın. Ne kadar çok diyet ve spor programları araştırılırsa ya o kadar fazla ertelenir ya da o kadar fazla gelişime engel konulur. Engel konulmaktan kastım spor yaparken sürekli spor programı değiştirmekten bahsediyorum ondan bundan duyma işlerle sürekli daha fazla verimi almaya çalışarak sürekli yeni rutinler denemek boşa kasları yormaya sebebiyet verir. Sürekli diyet değişimi kas kaybından tutunda birçok rahatsızlığa sebebiyet verebilir. Kısaca sabit rutinler sıkıcıdır ama sabit ve disiplinli olunmadan sadece başarı ertelenir ve boşa enerji/zaman kaybı yaşanır. Son zamanlarda çok kullandığım bir cümle ‘’istiyorsan yapabilirsin ama önce iste’’. Sanırım yine yazı biraz uzun oldu umarım okurken sıkılmamışınızdır, umuyorum bu yazılar birilerine bir şey katıyorduk bir başka yazıda görüşmek üzere ‘’KENDİNİZE İYİ DAVRANIN DOSTLARIM’’. Bu yazı burada biter.

THE END

Oyunu Uyarlamak

Bana sorulan bazı en rahatsız edici sorular şunlar : “nasıl hatun bulurum?” ve “o spesifik hatunu nasıl elde edebilirim?” Bu iki sorudan da nefret etme sebeplerim birbirine yakın. İlk soru yeterince spesifik değil, ikincisi soru ise aşırı spesifik.

İlk soruyu sevmeme sebebim, buna arsızca şu cevabı verebilmem : “100 dolar ve bir eskort sitesi”. İkincisi ise, oyunu ve Kırmızı Hapı ödülü “piliç” olan oyunda 100 puana ulaşıp kazanmak için Gamespot Strateji Rehberi gibi görüyor.. İkisinde de ortak problem, oyunun ve Kırmızı Hapın ne olduğunun tam olarak anlaşılamaması ama diğer erkekler, kadınlar ve çocuklar da aynı şekilde oyunu anlamıyorlar. Bu (yanlış) anlayışa göre Kırmızı Hap eğer yazılanları doğru olarak uygularsan her hatunu elde edebileceğin bir kurallar kitabıdır.

Bunu size söylediğim için ğzgünüm ama Kırmızı Hap hiçbir zaman size istediğiniz spesifik bir hatunu ya da herhangi bir hatunu %100 elde etme garantisi vermeyecek. Eğer doğru uygularsanız, hayatınızın bir parçası haline getirirseniz ve gerekli emeği koyarsanız daha çok hatun elde etmenize yardım edecek ama tüm hatunları elde edebilecek biri olmayacaksınız.

Bu zihniyet, “eğer yeterince alfa olsaydın” ya da “eğer çerçeven yeterince kuvvetli olasydı” ya da “9’lar ve 10’lar dışındakilere çakmam ve Kuzey Amerika Petrol Boru Hatları şirketinden daha çok boru döşüyorum” laflarının ardındaki zihniyet ile aynı. LARPing’i( rol yapma oyunu) fark etmek hiç de zor değil.

Şimdi, bu makaleye biraz sinirli başladım çünkü Oyunu Uyarlamak gibi önemli bir konuyu ele almak istiyorum. Bu makalede anlatmak istediğim esas noktaya gelmeden önce oyunu ve Kırmızı Hapı nasıl kavramsallaştırdığımı tanımlamak istiyorum.

Kırmızı Hapın Kavramlaştırılması

Kırmızı Hap, temelleri evrimsel psikoloji ve evrimsel biyoloji alanlarında olan kadın – erkek ilişkileri teorisidir. Oyun ise bu teorinin cinsel pazarda pratiğe dökülmesidir.

Bu ayrımın önemli olduğunu düşünüyorum zira Kırmızı Hap ve Oyun ile yakından alakalı görülen birçok şey aslında kırmızı hap teorisinin ve bunun pratiği olan Oyunun birer parçası değiller. Ağırlık kaldırma, kilo verme, kas yapma, diyetinize sadık kalmak, kişisel gelişim, finansal tavsiye ve bunun içinde yer alan birçok şey kırmızı hap ve oyunla yakından alakalı ama bunların birer parçası değil. Ben bunları “ oyun öncesi” olarak görüyorum. Oyunun değer çarpanı olarak işe yaramak üzere kendinize değer katmanızı sağlayan şeyler bunlar.

Aslına bakarsanız benim küçük ilgi alanım olan Gendernomics (Cinsiyet Ekonomisi) de tam olarak kırmızı hapın bir parçası değil. Gendernomics finansal analizci nasıl petrol pazarını analiz ediyor ama onun bir parçası değilse aynı şekilde cinsel pazarı ve dinamiklerini analiz eden ama onun parçası olmayan bir disiplin. Ama Gendernomics, Kırmızı Hap ve Oyun birbirini tamamlayan ve destekleyen şeyler, kişisel gelişim de öyle.

Kırmızı Hap teorisi size cinsel pazarın “nasıl” çalıştığını ve “neden” bu şekilde çalıştığını açıklar. Gendernomics size cinsel pazarın “ne” yaptığını ve yapacağını açıklar. Oyun ise bu pazardan kendi çıkarınıza yararlanmanızı sağlayacak araçları verir. Bunlar büyük resmin önemli birer parçası. Pazarın ne yapacağını ve ondan nasıl yararlanabileceğini bilmek en değerlileri. Ama pazarın neden böyle çalıştığını bilen adamların senaryolu yapay oyundan ve tahmin edilebilir rutinlerden daha doğal oyuna geçtiklerini gördüm. Eski deyişle “ihtiyacın olan tek şey oyun adamım” aslında tam olarak doğru değil. Bir temele de ihtiyacınız var.

Fantastik bir set açılışının işe yaramamasının sebebinin söylediğiniz şey değil de söyleme biçiminizle alakalı olduğunu anlamak, size taktik ve strateji üretmekte ve bunu kendi kişiliğinize, sunumunuza, tercihlerinize ve perspektifinize uyarlamanıza yardım eder.

Bu ayrımların önemli olduğunu düşünme sebebim, kişisel gelişimin oyun öncesi bir şey olması. Dünyanın en kırmızı haplı adamı ve yazılı tüm oyun materyalini bilen biri olabilirsiniz. Ya da gendernomicsi benden daha iyi anlıyor olabilirsiniz. Ama kendinizi yeterince değerli bir erkek olarak inşaa etmediyseniz çok az şey başarabilirsiniz. Bu işin her parçası belli bir seviye riske karşı koruyucu ve size belli bir seviyede kaldıraç sağlayacaktır.

Benim görüşüme göre tam seri yani kırmızı hap, kişisel gelişim, oyun ve gendernomics bir arada daha büyük bir yapı iskeleti (framework) oluşturuyorlar. Yapı iskeletlerinin amacı size geçmiş deneyimler ile oluşturulmuş bir yaklaşım yolu sağlamaktır. Kırmızı hap teorisini bilirsiniz, oyununuz vardır, kendinizi geliştiriyorsunuzdur ve bütün bunlar bir arada size doğruyu gösterip en üst seviyede geri dönüş almanızı sağlarken riski en aza indirirler. Kırmızı hapın ve oyun böyle çalışmalıdır.

Eski oyun komunitesi basitti : bir teori ortaya at, sahada dene ve saha raporu yaz. Geribildirime göre teoriyi çöpe at ya da araç kutuna kat. Zaman içinde bu erkekler tarafından denenmiş, not alınmış, tartışılmış ve paylaşılmış geniş bir bilgi birikimi yarattı. Bu külliyat bize gündüz oyunu, gece oyunu, mesaj oyunu, tinder oyunu, piç oyunu, götün teki oyunu, vs … gibi oyunlar verdi.

Bütün bunların hepsi aynı şeyin alt kümeleri ve kırmızı hap teorisi üzerinde duruyorlar. Hepsi aynı kırmızı hap yapı iskelesinin farklı uyarlamaları.

Uyarlama Konsepti

Uyarlama konsepti, herhangi bir yapı iskeletini alıp sizin kişisel durumunuza göre adapte etmeniz fikrine dayanır. Örneğin, Proje Yönetimi Bilgi Birikimini (Project Management Body of Knowledge) alıp kendi projenize uygulamaktır. 100 kişiyle 100 milyon dolarlık bir proje yürütüyorsanız ve 30 farklı kullanıcı varsa bu yapı iskeletinin çoğuna, 2 kişiyle 10 bin dolar maliyetle yapılan projede ise daha azına ihtiyacınız vardır. 100 milyon dolarlık projeyi minimum sayıda araçla yönetmek Zaman – Maliyet – Kalite üzerindeki kontrolü kaybetmenize sebep olurken 10 bin dolarlık bir projeyi fazla araçta yönetmek, getireceği artı değerden çok daha fazla kaynağı israf etmek anlamına gelir.

Örneğin gündüz oyunu, gece oyunundan doğmuştur ve teorik yapısı bu özel duruma ve çevreye uyarlanmıştır. Roosh V’nin “Day Bang” kitabını sevme nedenim budur. Roosh kitap boyunca gündüz ve gece oyunu arasındaki farklılıkları kıyaslar. Benim en sevdiğim kısım, klüpteki kızları köpeklere benzetirken gündüz oyunundakileri vahşi kedilere benzetmesi. Bu, erkeklerin gündüz oyunu ile gece oyununun benzer olduğunu ama farklı uygulamalar olduğunu görmesini sağlıyor.

Bir diğer örnekse, bence en iyilerden biri olan, Londra gündüz oyunu ama bazı durumlarda tüm adımları kullanmanız gerekmez. İşte uyarlama / adaptasyon budur. Sağlam bir yapı iskeletini almak ve kendi bağlamınıza ve kişiliğinize bunu adapte etmek. Ben şahsen Londra gündüz oyununun uzmanı olmayan biri olarak söz konusu modelin temel öğelerinden birinin tüm adımları körü körüne takip etmek yerine bir süreç içinde olduğunuzu ve her adımda ne yapmanız gerektiğini bilmek olduğunu düşünüyorum. Sonra bu yapı iskeletini kendinize uyarlayabilir ve en verimli şekilde en iyi getiriyi elde etmek için yararlanabilirsiniz.

Sizinle kendi uyarlama paradigmamı paylaşayım: Ben kalabalık barlardan ve klüplerden nefret ederim. Çok gürültülü, terli ve benim zevkime göre fazla aptal ortamlar. Ayrıca, benim en güçlü oyun yeteneklerin konuşmak, hikaye anlatmak, muzipçe sataşmak ve espiri. Müziğin ve temponun yüksek olduğu bir yerde bunların duyulup işe yaraması çok zor. Sessiz bir mekanda rahatça oturarak yapılan 45 akikalık bir kahve ya da içkili görüşmeyi tercih ederim. Bir dereceye kadar kızı kıvama getirip onunla ortak bağlantılarımızı kurup baştan çıkardıktan sonra eve atmak için gece oyununa hala ihtiyacım var zira bunlar için kızı ikinci bir mekana götürürüm ama gücümü tam olarak gösteremediğim klüplerde takılmaktan ve orada avlanmaktan kaçınırım. Siz de işinize gelen yöntemi bulup onu seçeceksiniz.

Özet ve Sonuçlar

Bir başkasının tasarlanmış oyuna takılıp kalmak kolaydır. En iyi örnek, geçmiş zamanlarda kalmış Mystery stili tavuskuşu (peacocking) olayı. Büyük şapkalı, siyah ojeli, yüksek çizmeli ve parmakları yüzük dolu adamlar. Birini başarılı görürsek onun yaptıklarını alır uygularız ama kendimize uyarlamamız gerektiğini düşünmeyiz.

Bu konularla ilgilendiğim 15 yılın çoğu, oyunu hayatıma uyarlamak yerine hayatımı oyuna uyarladığım için acılı geçti. Gym’de kas yapmak için götümü yırtıp secdiğim tatlı yiyeceklerden ve içeceklerden kaçarak vücut yağlarımı azaltmaya çalışıyordum. Hoşuma gitmeyen gece klüplerinde bolca vakit geçirdim ve gün içinde ya da akşamları yürümeler için kendime eziyet ettim.

Aslında çoğumuz için bu yolculuk yaşamımızda bir alanı daha iyi yapmak olarak başlar ve daha sonra bir saplantıya dönüşüyor.

“Çekici ol” , harika saçları, doğru göz rengi ve köşeli çene hatları olan “erkek manken fiziğine sahip ol”‘a dönüşür.

“İtici olma”, “Herkese çekici ol”‘a dönüşür.

“Para durumunu düzelt” , “milyoner ol”‘a dönüşür.

“Seks yap” , “ sadece 10’ları sik” e dönüşür.

Sonunda kendinizi hatunlar akit ayıramayacak kadar iş yükü içinde bulursunuz. Dahası, daima mükemmel olanı yapmaya odaklanmak işin eğlencesini de alır götürür. En kötüsü de tek tip kaslı berkecan olma arayışın sana rekabette avantaj sağlayan özelliklerini kaybetmene neden olur. Tüm zayıflıklarını güce dönüştürmeye o kadar odaklanıyorsun ki bu süreçte varolan güçlerini de törpülüyorsun.

Çeviri  : Oyunu Uyarlamak

Illimitable Man Vakası

Kırmızı hap ile ilgili yazan adamların en meşhurlarından Illimitable Man‘in (IM) yazıları bende hep kötü bir tat bırakmıştır. Daha önce yazdığım gibi IM bir tane dengeli bir doğrunun yanında beş tane abartı şey söyleyen biri. Diğer arkadaşlar daha çok çevirse de benim sadece bir yazısını çevirmiş olma nedenlerimden biri bu (diğerleri de çok uzun ve ağır yazıyor olması). Şimdi bulamadım ama yorumlarda şöyle yazmıştım : “Ne zaman kendisini çevirmeye başlasam, ne diyor bu ya diye bırakmak zorunda kalıyorum.”

IM’de bazılarınca “sert gerçekleri pat pat ortaya döküyor” diye sevilen bir öfke var ve bu öfke konusunda benim görüşüm negatif. Öfke kendi başına sorun olmayabilir özellikle de bir işe kanalize edilip yakılırsa. Ama genellikle öfke dediğimiz aşırı duyguya sahipseniz maalesef ikiz kardeşi olan ağlaklık da paketin içinde geliyor. Bu nedenle öfke birçok kişiye dobra dobra güç gibi görünse de bence zayıflıktır. Duygusal güçsüzlüktür. Bu konuda ben Carl ile aynı düşünüyorum : gerçek güç denge noktasında :

Sarkaç Prensibi

Sarkaç prensibini Twitter’da çok sık kullanıyorum. Bu prensibe göre insanlar bir ideal duruma doğru küçük adımlarla yavaşça yaklaşarak ilerlemiyorlar. Bunun yerine bir uç noktadan diğerine salınıp duruyorlar. Bu genelde sahte karşıtlıklar, dalgalı ideoloji çorbaları ve duyguların zıtlaştırıcı etkisi konusunda cahillikten kaynaklanıyor.

IM maalesef bu konudaki görüşümü doğrulayan davranışlar sergiliyor. Olayı tam takip edemedim ve şimdi de twitter sayfasını korumalı yapmış ama bu abinin bir kız arkadaşı var. Adı sanırım Melissa. Kız bunu ne zaman terk edecek olsa öfkeli, ağlak bir aşk böcüğüne dönüşüyor. Hatunun online kimliğinden de haberi var sanırım zira geçen sefer bu olay olduğunda kız gidip bunu Rollo Tomassi’ye şikayet etmişti ve olayların gelişiminde Rollo IM’i engellemişti.

Kırmızı haplı, sert erkek IM kızla yine ayrılmış ve yapması gereken tek şey hiçbir şey yapmamak olmasına rağmen, muhtemelen alkolün de etkisi ile bakın ne inciler yumurtlamış.

“Bu kız dolandırıcı.

Ben ona baktım, ona iyi davrandım, ama o şimdi beni internette palyaçoya çeviriyor.

Shower, Romano, Beta, bu BPD karı ile hayatta başarılar. Hatun kaltağın teki.”

“Intelligent Man : Sen gerizekalısın.

IM: Evet öyleyim. Çünkü bu kızı deliler gibi seviyorum ve o doğru davranmıyor.

Sen bir kadını tam bir aptal gibi davranıp seni darmadağın edebilecek zeki insanların gazabını üzerine çekecek kadar sevdin mi?

Ha sevdin mi?

Bir aptal olabilirim ama en azından dürüst bir aptalım.”

“John : Sen benim tanıdığım en zeki insanlardan birisin. Stoizm öğretiyorsun ama bu tweetler stoizm ile çelişiyor.

Geri çekil ve ne yaptığını gözden geçir. Hatun hatalı ama bu seni çileden çıkarabilmesine mazeret değil.

Bırakıp gitmek ile kazanabilirsin.”

IM : Şimdi stoizm zamanı değil. Şimdi eski ahit zamanı.”

Hatun bunun zayıf noktasını bulmuş. Terk edip kırmızı hapta meşhur birine yanaşıyor. Bu sefer de Cobra Tate’e yanaşmış. Hatun haksız görünüyor belki de öyle ama ne olursa olsun IM burada ciddi şekilde problemli davranıyor.

IM’i bu davranışları ile yerenlere ise birileri “düşen biraderimize vurmak bize yakışmaz” diye eleştirmişler. Ama olay o değil. Bir kere ortada bir Biraderlerimizle Kucaklaşalım Cemiyeti yok. Ama daha önemlisi, IM’in kırmızı haplı, maskülen, Makyavellist, sert erkek pazarlayan biri olması. Kız arkadaşı veya genel olarak kadınlarla işler iyi giderken en AFC erkek bile cool davranabilir. Asıl mesele kızla işler kötüye gittiğinde nasıl davranabildiğin. Gerçekten maskülen bir erkek misin yoksa içi boş bir balon musun, asıl orada ortaya çıkar. Sen sert erkek imajı satıp sonra kızla her ayrıldığında ağlak erkek moduna geçersen ve bunu da “çok seviyorum lan” diye rasyonelleştirip üstüne “ama ben ona çok iyi davrandım” moduna girersen seni yerin dibine sokarlar arkadaş. Sen eğer gerektiğinde güçlü olamayacaksan, barış zamanı kaplan kesilip gerçek savaşta bebek gibi ağlayacaksan millete güçlü erkek olma rehberi satmayacaksın.

Söyleyin şimdi, millet oğullarına ne anlatacak? 😃

Bu olaydan çıkarılacak ders ise öfkenizle bir an önce hesaplaşıp dengeye gelmenizin önemi. Zira siz öfkenizi kontrol etmezseniz o sizi kontrol eder ve genellikle de sizi ikiz kardeşi olan ağlak mağdur duygusunun kucağına atar. Gerçi böyle olursa yine iyisiniz. En fazla maymun olursunuz. Eğer öfke sizi hayatınızı bitirecek şiddete savursa hayatınız biter.

Öfke güce değil duygusal zayıflığa neden olur. Bugün öfke tarafına savrulan sarkacın kontrolsüz gücüne engel olamazsınız, yarın denge noktasından hızla geçip öbür uçta ağlak mağdura savrulursunuz (ve oradan yeniden öfkeye). Dün gücün bilmem kaç kuralıne göre yaşayan bir kralım derken yarın içer içer kurbanlığınıza ağlarsınız.

Ha bir de hatun terk edince alkole abanmayın. Bu salak bütün bunları kör kütük sarhoş olup yazıyor muhtemelen.

Öfkeli Kadın Düşmanları

“ Erkekler, kadınların toplumsal uzlaşısına katılmaya ikna edildiklerinde işin yarısını halletmişler, demektir. “

Bir AFC zihniyetinin en kesin belirtisi, bir erkeğin kadınlar ya da kadınlık hakkında ufak bir eleştirisinin bile erkek düşmanlığıyla eş değer tutulmasıdır. Bir erkeğin tüm yapması gereken, ağzını açması ve olabilecek en tarafsız şekilde kadın ya da kadınlık hakkında bir eleştiride bulunmasıdır. Böylelikle anında şüpheli duruma düşecektir. Sadece kadınların uyumsuz davranışlarına ilişkin eleştirel gözlemlerde bulunan biri bile ağzı yanmış, acıyı tatmış ya da çaresizliğin eşiğinde bulunmuş olmalıdır.

Bir erkeğin kendi kendini sansürlemesi için ne kadar da güçlü bir toplumsal uzlaşım! En başarılı toplumsal uzlaşımlar, kişinin isteyerek kendi çıkarlarını yüceltmesi, sorgulanmasının önüne geçmesi ve başkalarını da bu fikre katılmaya eğilimli hale getirmesidir.

“ Senin, geçmişte birkaç kaltak yüzünden canın yanmış ve bu yüzden kadın düşmanlığı yapıyorsun. “

Bunu birçok erkekten ve kadından duyuyorum. Papağan gibi tekrarlamak için kolay bir cevap ve oldukça kullanışlı. Herkes onu ( ve diğer birçok erkeğin oluşturduğu topluluğu) gözlemleriyle doğruladığı bir ideolojiyi savunduğu için utandırırken, kişiyi eleştirel düşüncelerle karşı karşıya kalma sorumluluğundan kurtarıyor. Bu tıpkı SKO ( sadece kendin ol) cevabı gibi. Herkes bu klişeyi kullanıyor ve kalıp, yanlış yönlendirip eleştirel bir analiz yapma konusunda kişiye engel oluyor.

Bu, kişiyi utandırmayla aynı damardan beslenen bir feminen toplumsal uzlaşım. Kadınlar hakkında bir erkeğin argümanları ne kadar geçerli olursa olsun, zehirlidir çünkü o bir erkektir. Birçok erkek sevişemediği için hüsrana uğramış haldedir ve bu da onların kendilerini önemsiz bir ifade ediş biçimidir. Erkekler, kadınların toplumsal uzlaşısına katılmaya ikna edildiklerinde işin yarısını halletmişler, demektir. Erkeklerdeki kadın düşmanlığının standart olarak ifade ettiği şey, üstü kapalı biçimde kadınların ” doğruculuğu” ve suçlanamazlığıdır. Diğer bir deyişle, suçlu olan sizsinizdir ve masumiyetinizi kanıtlamanız gerekir.

Koruma mekaniği, betanın üreme mekaniğine bağlı olarak evrilmiştir. Bu, Cap’n save a ho’nun darwinistik versiyonudur. Yani kadın hakkındaki en yumuşak eleştiri şudur: “ Kadının gönlünü nasıl kazandım gördün mü? Hangi kadın benim gibi bir mükemmel bir koruyucuyu istemez ki? Ben biriciğim! Ben ağzı yanmış diğer erkekler gibi değilim! “ Dolayısıyle senin cinsel, ebevenysel, duygusal anlamda en iyi partnerin benim. Tabi ki bunu bilinçli olarak söylemiyorlar. Bu tepki onların bilişsel, kavramsal olarak verdikleri bir tepki değil ama bilinçaltlarında faaliyet gösteren bir rutin. Bu psikolojik şema, üreme yöntemine uygulandığında ikinci yapı haline geliyor: Bunu gösterecek herhangi bir fırsat olduğunda ( anonim olanlar bile) adamlar dikkat çekmeye çalışıyorlar. ODG( olduğundan değerli görünme) bir beta girişimidir ve gerekli olmayan kötü bir dürtüdür. Feminen toplumsal uzlaşımın işine yarayacak şekilde kullanılır.

Kazananlar ve Kaybedenler

“ Oyun blogları, PUA’lar, MRA’ler, feminizmi iyi ya da kötü kabul edip onunla uzlaşıp yoluna devam etmek yerine sürekli sızlanan tipler. “

Sanırım insanların çoğunun, oyunun ne olduğuyla ilgili ya da feminizme, feminenleşmeye karşı maskülen bir cevaba evrilmesiyle ilgili bir sorunu var. Bazı bloglarda oyun kavramının sızlanmayla alakalı olduğunu düşünsem de özellikle MRA, son 50 yıldır kültürümüze yerleşen feminist ideolojiye karşı önlem almakla alakalı. Bununla birlikte, inşa edilen sosyal çerçeve, bunu ifade ettiğim için benim kuyruk acısı çektiğimden ya da sızlandığımdan şüpheleniyor. Gördünüz mü, nasıl da işe yarıyor! Benim düşüncem hala şu: Daha Kolay olmasını umma, daha iyi olmayı iste ama eleştirmeyi ve analiz etmeyi sızlanma olarak gören feminizasyonun gazabına uğradı.

Geri Dönüş Yok

Neo: Buradan geriye dönüş yok, değil mi?
Morpheus: Hayır ama dönebilseydin gerçekten bunu ister miydin?

Bu topluluğu tecrübe eden adamlardan duyduğum bir diğer dinamikse, bir dereceye kadar eski konforlu, cahil yaşamlarına geri dönme arzusu. Bu gerçekliğe katlanmak çok zor iş. Red Pill’i tükürüp kendilerini Matrix’e yeniden bağlamak istiyorlar.

Hiçkimse beni, gerçeği anlayan ama onu bilerek ve isteyerek reddeden insanlar kadar kızdıramaz ve iğrendiremez. Bu, beni iğrendirmek için kasıtlı yapılan bir şey değil. İstenen şeyi anlıyorum ama geriye dönüş yok. Bir diğer postu ya da blogu okumamışsanız ya da eski yöntemlerinize geri dönmüşseniz bile hala ilişkilendireceksiniz. Diğerlerinin, sizin çevrenizde, kadınlarda, diğer davranışlarda ve motivasyonlarında gerçekleştirdiği işaretlere bakın. Bilinçaltınızda da olsa bu gerçeği hatırlayacaksınız ya da en azından gerçek olanı elde edemediğiniz için rahatsızlık hissedeceksiniz. “ Eğer daha önceden yaptığın şeyi yaparsan, daha önceden elde ettiğin şeyi elde edersin. “ Artık geriye dönüş yok. Keşke daha kolay olsaydı deme, daha iyi olsaydım keşke, de.

Bir adam uzun süre Matrix’ten çekildiğinde, çevresinde olup bitenlerden ve kendisinden şüphe duymaya başlıyor. İşte çatışma( ya da tepki) burada başlıyor. Bunca zamandır gizemli olan cinsler arasındaki tüm bu karmaşık, gizli dinamikler onun gözünde açıklık kazanıyor. Bir AFC, hiçbir zaman bugüne dek inandığı o güzel şeylerin aslında insanın canını sıkabilecek birer yalandan ibaret olacağını hayal edemezdi. Geriye dönük bir iltifat işe yaramaz: Bu, bugüne kadar her kadının ona kadınları sevmesi için söylediği şeyin tam karşıtı ama bir kez bunu deneyimleyecek cesareti olduğunda ne yapması gerektiğini bulabilir.

Asıl can sıkıcı olan, çekici alfa ibnesinin kadınlarda cinsel ilgi uyandırması değil. Bunun da ötesinde, bir iç çatışmaya sebep olması. Yani kadınlar bu mu? Böylece erkek biraz daha tecrübe kazanır ve diğer teorileri test edip bazı ufak varyasyonlar keşfeder. Evet, eğer öngörülebilir değilse bu ilkelerin çoğu geçerlidir. Özellikle feminen hipergaminin acımasızlığını göz önünde bulundurduğunuzda hapı yutmak çok zor hale gelir. Bu, daha iyi bir yaşam için feminizasyonun çiçekli bahçelerinden beslenmiş, neredeyse nihilistik bir adam için oldukça yıkıcıdır. Yeni bir kadını nasıl idare edeceğini anlamak ve kendini ona göre ayarlamak çok zordur. Kendisine daha önce söylenen ve inanması için koşullandığı şeylerle( ruh ikizi miti, onu merkez alma, sadece kendin ol vs. ) bu paradigma arasında uzlaşma sağlayamaz.Ya bu yeni anlayışla yaşamayı öğrenecek, bundan yararlanacak, kendini yeni bir role sokacak ya da reddedip her şeyi kötüleyecektir.

“ Kadınlar, gerçekten de kadın düşmanları kadar kötü değiller. Bu, ağzı yanmış erkekler neredeyse bizi buna inandıracaklardı. Kadınları dışlayacak kadar ruhsuz ve sığlar. Kutsal bir gücün ya da kaderin, ruh ikizlerini karşılarına çıkarmasına izin vermek yerine her şeyi çok fazla analiz ediyorlar. Onlara gerçekten acıyorum. “

Bu tepkileri 14 ila 75 yaş arası erkeklerden duydum. Bu, bir şeylerin bilinmez olduğuna ve bir şeyi anlamanın, kişinin kontrolünün ve çabalarının da ötesinde olduğuna inanmaya yarayan konforlu bir cehalet. Daha da kötüsü, kişiyi köklü bir sosyal inşaya inanmasını ve bu gerçekleri onaylamasını sağlıyor. Onları Matrix’e yeniden yerleştirmeye hazırlıyor ve onlara( diğerlerinden farklı olarak) özel ve biricik olduklarını ve kadın mahremiyetiyle ödüllendirileceklerini söylüyor.

Kaynak: Bitter Misogynists

Çeviri: SVBG

Goldmund’un günümüz ilişki piyasasına dair bir değerlendirmesi

Aslında Goldmund bunu Amerikan toplumu için yazmış ama yazıda Amerikan yerine Türk kelimesini koyunca pek bir şey değişmediğini görüyorsunuz. O yüzden buraya taşımak istedim.

Son on yılda Amerikan ilişki piyasasını keşfetmeye oldukça fazla zihinsel enerji ve zaman harcadım. Ortam tam anlamıyla darmadağın ve derinlerinde o kadar çok çarpıklık var ki çoğu insana artık yardım etmek pek mümkün değil. Hem kadın hem de erkek tarafı hasar görmüş durumda ve eleştiriyi hak ediyor. Benim tespitlerim kısaca şöyle:

Ortalama bir şehirli Amerikan kadını, hak sanısıyla hareket eder ve kibirlidir. Hayatının en güzel yıllarını partilerden partilere koşarak, kaşar gibi davranarak ve erkekleri sıraya dizerek basitçe harcadığı halde HALA tüm arkadaşlarının kıskanabileceği üst düzey bir erkeği hak ettiğini düşünür.

Ortalama bir Amerikan erkeği ise kadınların gerçek yüzünü göremiyor ve onları kafasında yüce bir konuma yerleştiriyor, kadınla seks yapma fırsatı sağlayacağını düşündüğü her şeyi yapıyor ve söylüyor. Karakter olarak zayıf, doğruları ve omurgası yok, egosu da yaptığı hataları görmesini engelliyor.

İşte bu iki insanı ortaya attığınız zaman da sonuç pek şaşırtıcı değil: İnsanlar eskiye göre daha az seks yapıyor ve ilişki piyasasındaki bekâr insanlar öfkeyle dolmuş durumda. İşin özü şu:

KADINLAR ERKEK GİBİ, ERKEKLER DE KADIN GİBİ DAVRANIYOR.

Dolayısıyla “cinsiyetsiz toplum” propagandasının bu kadar yükselişte olması sürpriz değil. Bu düşünce işe yarıyor çünkü insanların çoğunun iç dünyası çok karışık ve gerçek kimlikleriyle özdeşleşemiyorlar. Bu da onları çift cinsiyetliliğe sürüklüyor.

10 sene önce ben de öfkeliydim ve temel problemim kadınları yüceltmekti. Ama egoma yenilmeden araştırma yapmaya başladım. PUA taktikleri gözüme çok garip ve sahte göründü, kırmızı hap desen daha tam oturmuş değildi. Bu sırada manosphere kişisel gelişim toplulukları ile tanıştım. Verdikleri temel mesaj “erkekliğini yeniden canlandır”dı.

Ben de tam anlamıyla bunu yaptım ve 180 derece değiştim. Olduğum yerde doğruldum, kendi benliğimle barıştım, ne yapmak istiyorsam onun peşinden gittim. Sonuç olarak, bugüne kadar ilişkim olan kadınların sayısını tutmayı bıraktım.

Bu sırada tabii ki elimden geldiğinde keyif almaya baktım ve ne tür kadınların ilgimi çektiğini tam olarak keşfettim. Bu kadınlar kendi kadınsı tarafıyla tamamen barışık olanlardı. Hatta böyle bir kadınla ciddi bir ilişkiye de girdim.

İşte bu noktada hayatın sırrını da keşfettim. O benim sürekli yanan tarafıma denge getiren sakinleştirici taraftı, yin ve yang gibi. Sağlıklı bir ilişki sırasında kendini keşfetmek gerçek gücü getiriyor ve insanın farkındalığını artırmasına inanılmaz ölçüde yardımcı oluyor.

Hikaye mutlu sonla bitti mi derseniz, hayır bitmedi. Gelişimimi henüz tamamlamamıştım ve dahası o gelişimime engel oluyordu. Ben de hayatımda ilk kez iki yıl boyunca gerçek, dürüst aşkı yaşadıktan sonra ondan ayrıldım. Eminim çok iyi bir eş olurdu, zaten çoğu erkeğin de böyle birini aradığına inanıyorum.

Peki sonuç ne? Amerikan ilişki piyasasındaki temel problem erkeklerin ve kadınların kendi doğalarını reddediyor (maskülen ve feminen güç) ve bu yüzden de kendilerini mutluluktan mahrum bırakıyorlar. Bir kez bu gerçeğin farkına varınca bunun HER YERDE yaşandığına şahit oluyorsunuz. Maalesef ruhsal bir hastalık gibi.

Peki çözüm ne? Erkekler, maskülen enerjinizle barışın.

Çeviri:https://twitter.com/GoldmundUnleash/status/1131555735370969089 

Kırmızı Hap Eleştirisi – Immanuel Tolstoyevski

simeone bana immanuel tolstoyevskinin kirmizi hap eleştirilerine yorumun nedir diye sormuş. O eleştiri eski ve çok uzun o nedenle hepsini bir yazıda ele almayacağım ama 2 -3 örneğe karşı cevap yazabilirim. Siz gidişatı anlarsınız artık.

Adam sakin sakin, argüman sunan ve isim çağırmayan biri . Mesela daha önce solipsism kavramını eleştirdiği bir entarisi vardı. Bir kısmına katılıyorum onun. Ama bu abiyi araştırarak cevaplamak lazım zira kaynak vermese de o kadar ciddi konuşuyor ki sanki kanıtlanmış bir doğru okuduğunu sanıyorsun.

Örnek 1 :

Evrimsel psikolojiye soft science demiş (buna başka örnek vermemiş ama ekonomi ve antropoloji de softscience) ve kırmızı hapı pseudoscience’a gittiği için eleştirmiş. Örnek olarak şu cümleyi almış :

“eski avcı-toplayıcı toplumlarda, erkekler gidip avlanırlar, kadınlarsa çocuklarla geride kalır, meyve toplarlar. bu yüzden erkeğin matematiksel zekası ve rekabetçiliği gelişmiştir, kadınınsa yardımlaşma yeteneği.”

İki şeye dikkat. Erkeklerin matematiksel zeka ve rekabetçiliğinin yararlı olduğu savaşları ele almamış sadece kalori girdisi olarak değerlendirmiş. Buradan kırmızı hapın pseudo science’a gittiğini anlatmak için şöyle demiş :

daha önemlisi, avlanma toplam hayatın ufak bir kısmı. her gün 9-5 ava çıkmıyor erkek. hatta bazı coğrafyalarda veya mevsimlerde hemen hiç çıkmıyorlar, av yok zira. kalorinin büyük kısmı toplayıcılıktan geliyor. yani cinsiyetler üstündeki evrimsel baskılar sanıldığı kadar farklı değiller.

Bunu bir 5 dakika araştırdım ve şunun gibi araştırmaları buldum. Avcı – toplayıcı toplumlarda kalori girdisinin yüzde 50sinden fazlası avdan geliyor. Hepsinde değil, 73%ünde. Ama asıl mesela olaya kalori diye bakmak. Biliyorsunuz bitkilerden ağırlıklı olarak vitamin ve karbonhidrat alıyoruz. Hayvanlardan ise ağırlıklı olarak yağ ve protein. Protein canlının temel yapı taşı ve çoğu hayvanlardan geliyor.

Yani yarı doğru demiş ama öyle görünmüyor. Evrimsel psikolojinin bilimsel konumu üzerindeki eleştirilere daha önce cevap verdim. Örneğin şurada biri var :

Evrimsel psikolojinin fizik, kimya gibi bilimlerden ziyade ekonomiye ve paleontolojiye daha yakın olması onu sözde bilim yapmaz. Geriye dönük bilimlerin hepsinde olduğu gibi hard data toplamak zor ve deney yapma olanakların kısıtlı. Şimdi iyi dinle burayı, yanlışlanabilirlik ilkesi konusunda ders vermeden önce, evrimsel psikoloji teorileri geleceğe yönelik (yanlışlanabilir) tahminler yapabilir ve bu nedenle de gerçek bilimdir. Evet geçmiş davranışlar fosil bırakmaz ve evet proxy kullanmak gerekebilir (cross species analysis gibi) ama bunlar paleontoloji ve astrophysics gibi bilimler için de geçerlidir ve onlara sözde bilim demiyoruz.

Örnek 2 :

“ortalama erkek, kadında gençlik ve güzellik arıyor, ortalama kadın da zengin ve başarılı erkek arıyor”.
Örnek aldığı bu önermenin kırmızı hapla ilgili bir yarı doğru olduğunu söylememe gerek var mı? Bu tür cümlelerde her zaman kendi kapasitesinin elverdiği en güzel ve en genç kullanılmalı. Yoksa aşağıdaki ben belki 6 ile yetineceğim belki başkası 3 önermesinin aslında kırmızı hap tarafından da söylendiğini anlayamazsın. Zaten denklemde zenginliğin ne kadar etkili olduğunu (düşündüğümü) biliyorsunuz. O nedenle insanın aklında kalan bilgi ne yazık ki şu: “her erkek güzellik ister, her kadın da zenginlik” dediğindeki gibi zenginliğe fazla önem atfeden kısmı ben kırmızı hapa alınmıyorum. Onlar genelde başarısız erkeklerin başarısızlıklarına kılıf.

Sonra bir de burada uzun bir anket metodolojisi eleştirisi yapmış ama dikkat ederseniz çok genel ve örnek olarak hatalı sonuç çıkarabilecek bir anket yok. Benim bildiğim kadarıyla peer review yerlerde yayınlanan anketlerde belli bir metodoloji ciddiyeti var. Yok diyorsan örnek verip göstermen lazım. Araştırmalarda problem olabileceği kısmı spekülatif kalıyor.

Bazı çok ciddi hataları da var.

yani hipergami, kadının doğasından gelen bir özellik değil, bulunduğu “kast”ın bir sonucu. eş seçimindeki tercihler ve stratejiler, sosyoekonomik yapıya bağlıdır

İnsanın doğasının ve toplumsal koşullanmanın bir karışımı olmayan hiçbir davranış özelliği yoktur. Hipergamide içinde iki etken de var. Burada söylediği hepsi sosyoekonomik diyene de inanma, tamamı biyolojik diyene de.

Sonra vaktim olursa daha da yazarım ama geneli bu şekilde.

Bazı şeylere katılıyorum. Bu hurafeleri yayan adamlar kendilerini kırmızı haplı sandıklarından ve öyle pazarladıklarından immanuel tolstoyevski’ye bir şey diyemiyorum.

kız arkadaşım arada gaza gelip tecavüz fantezisi yapmak isteyebilir. ama o %1’lik zaman dilimindeki davranışlarına bakıp “işte sahiplenilme ve hizmet etme arzusu senin doğanda var kızım, asıl halin bu” dersem bana tekmeyi basar. çünkü kalan %99 zamanda yaptıkları, onun “gerçek” halini daha çok yansıtıyor.

Böyle mallar var cidden. Kadınların dominant erkek arzularını yatakta dom – sub ilişkisine benzer bir şey gibi algılayan tembeller: “işte sahiplenilme ve hizmet etme arzusu senin doğanda var kızım, asıl halin bu”. Halbuki dominant demek egemen / lider demek, sorumluluk almak, önden yürümek, rüzgarı göğüslemek demek. Çoğu erkekte bunu yapacak güç olmadığından dominantı despot olarak fantaziliyorlar ve kadının sırf pipili oldukları için kendilerine secde edeceğini sanıyorlar. Bunlar dominant olmanın (lider olma anlamında) fizikseli bırak duygusal baskısına 3 gün maruz kalsa diz çöküp ağlayacak tipler genelde. Dominantlığı pipisi olana tanrı vergisi hak olarak kurgulamaya, kadınları pipisi olan hizmet etmeye programlı olduklarına inanmaya meyilliler.

Bir başka örnek :

çoğunluğun buna yorumu “kadın daha iyisini bulduğunda seni bırakır” yönünde. Bu gerçekten var olan bir diğer zihin tembelliği. Konuya kaplan terbiyecisi ve hipergami üzerine birkaç not gibi yazılarda değindik. Hipergamiyi kadının tüm kafasına egemen tek program olarak algılamak ve kadının kapasitesi yetiyor mu acaba diye düşünmemek (kadın tapıcılığından kalma kırıntı bu) yaygın bir problem.

mesela çok alfa bir erkek düşünün: taviz vermez, gözünü kaçırmaz, özür dilemez, egosu kuvvetlidir… bu kişinin genleri iyi olabilir ama toplulukla uyum sağlayamadığı sürece soyunun devamı zor. sosyal hayvanlarda bireysel genetik üstünlüğün değeri azdır, uyum ve ittifak kurabilme yeteneklerinin değeri fazladır. bir sürü insan, sanki kaplanla aynı evrimsel dinamiklere sahipmişiz gibi yorumlar yapıyor.

Alfa erkek davranışının bu özelliğine katılıyorum. Bildiğim tüm kırmızı hap yazıp çizen ve ciddiye alınan adamlar da bu şekilde düşünüyorlar. Niye zira evrimsel psikoloji de böyle diyor. İnsan toplumunda erkeğin gerçek gücü işbirliği kurma kapasitesinden ve sosyal becerisinden gelir. Bununla ilgili yazmıştım Mesela :

Cinsel seçilimde insan dişisi sadece güce ve tipe göre seçmez. Öyle olsa bugün güzel ve güçlü şempanzeler olurduk ama tam tersi 6 milyon yıl önce insan soyağacından ayrılan şempanzelerin erkekleri ortalama bir insan erkeğinden 3 – 6 kat daha güçlüdür (yetişkin bir şempanze erkeği bir insan erkeğinin uzuvlarını kopararak öldürebilir). Aynı şekilde insanoğlunun soyunu ortadan kaldırdığı neanderthal erkekleri de insan erkeğine göre çok güçlüdür. İnsan erkeğinin avantajı ki cinsel seçilimde kriterdir gücünü ilişkiler ağı kurmaktan, duygusal dayanıklılıktan (büyük av hayvanı öldürmek için gerekli işbirliği ve sabır – sinir sağlamlığını düşünün) ve evet bir de güçten gelir.

Sonuçta birçok insan, insan topluluğunu kurt sürüsü sanıyor ve bu tür aptalca şeylere inanıyor. Oysa küçük bir insan topluluğunda bile onlarca hiyerarşi var, kurt toplumunda ise bir tane! O nedenle mesela şuradaki erkekler kurt gibi birbirlerini dişleyeceklerine her biri kendisinin yetkin olduğu hiyerarşiye yerleşiyor ve hemen fonksiyonel bir toplum ortaya çıkıyor :

Erkekler genellikle neyin gerekli olduğunu düşündülerse onu yaptılar – ortamda emir veren bir lider yoktu. Kimi avlanmaya çıktı, kimi yiyecek toplamaya giderken kimi balığa çıktı. Bir elemana kumda oturmaktan gına geldi bank yapmaya başladı. Diğerleri zamanla büyüyen bir klübe yaptılar. Bir diğer eleman her gece yemek yaptı. Birkaç gün içinde, muntazam bir medeniyet çıktı ortaya, hergün bir öncekine göre biraz daha varlıklı bir medeniyet.

Bu tür topluluk oluşumlarında yetkinlik olmadn alfalık taslayanlar genelde başka bir şeydir.

sosyal bir hayvan olduğumuz yetmiyormuş gibi, biz eşleşmeye meyilli hayvanlarız (pair bonding). yani “erkeğin ihtiyacı, maksimum sikişle genlerini yaymaktır. kalan her şey bize dayatılan yüklerdir” gibi görüşler şunu atlıyor: erkek 5 dakika sikişip sonra keyfine bakarak gen filan yayamıyor, o çocuk ölüyor sonra. gerek yeterince bakılmadığı için, gerekse aslanlardaki gibi rakip erkeklerin öldürmesi yüzünden (bkz: infanticide).

Katılıyorum. Bir farkla. Erkekler aslanlar gibi başkalarının çocuklarını öldürmezler. Orada yanılıyor. Bir de erkeklerde hem pair bonding hem de genlerini fazlaca yayma hırsı aynı anda var. Zaten bir de insan topluluklarının çocukları beraberce büyütmesi gibi bir olgu da var.

Ve son olarak şu tayfa konusunda hislerine de katılıyorum :

çoğu “meriç” seviyesinde. bu grup triggered lafını kullanmaya bayılıyor ama en kolay tetiklenen de onlar. tetiklenip tetiklenip meriç diyorlar. “ne yani, kızlar pırlanta yüzük istemiyorlar mı?” kafasında olan da var. artık ne anlamışlarsa okuduklarından.

Bir bitmediler ve sürekli çoğalıyorlar amk. İki tane çürük yumurta bulmuşlar, en ufak lafta trigger olup fırlatıyorlar. Erkekse meriç, kadınsa cumbucket. Bunlar yüzünüzden kırmızı haptan soğudum. Bu adamlar kırmızı haplıysa, çok ciddiyim, ben değilim.

Erkek Kanalı Kırmızı Hap Videosu

Erkek Kanalı geçtiğimiz hafta muhtemelen erkekadam sitesi üzerinden kırmızı hap ile ilgili oldukça absürt ve saldırgan bir video yayınlamıştı. Muhtemelen diyorum zira bizim site hakkında yazıyor diye bana işaret ettiler ama nereyi okumuş tam anlayamadım. Zira videoyu hazırlaya nereyi okuduğundan, hangi argümanlarını eleştirdiğinden hiç bahsetmemiş. Eleştirmek için bile içeriğine zerre bakmadığı bir oluşuma “yalan yanlış konuşan, kendini bir şey zanneden adamların” diye bir saldırganlık ile giriyor sonra neden yalan yanlış tek örnek vermeden alışmamış götte don durmaz diye aldın yürüyordu.

Şimdi yeni bir video yayınlamışlar (aşağıda). Bu videoda Ağır Sağlam Furkan yapılması gerektiği gibi kırmızı hap argümanlarını sıralayıp savunup – eleştiriyor. Bence güzel video olmuş. Like’ı bastım, bu şekilde tamamen eleştirse idi yine Like’ı basardım.

İlk video çok tepki çekti. Oldukça ana akım ve fazla sayıda kadın takipçisi de olan kanalda videoda her 3 like’a 1 dislike vardı ki bu oldukça yüksek bir beğenilmeme oranı. Bu oran muhtemelen içerik kadar direkt saldırgan giriş ile de alakalı.

Ama burada kırmızı hap camiasında özellikle takipçiler içinde bolca bulunan boş beleş saldırganları da eleştirmeden geçemeyeceğim. 2 tane kırmızı hap “hakareti” veya “etiketi” öğrenmişler sanki herkes bu kelimeler ne anlama geliyor biliyormuş gibi önlerine gelene  sallıyorlar : meriç ve beta. Yapmayın. Birine meriç diyorsanız neden öyle olduğunu düşündüğünüzü açıklamakla yükümlüsünüz sonra boş boş hakaret etmeye çalışan biri olursunuz.

Rebound Safhası

Çevirmen Hoca, kendi Saha Raporu‘nda, ilk buluşmada bekâret konusunu açıp önceki ilişkisinde “değer verdiği” adamın “tüm çabalarına rağmen” kendisiyle “zorla” beraber olduğunu ve bu yüzden bakire olmadığını anlatan kızla yaşadığı ilişki hakkında şöyle bir teşhis koymuş:

Olayın aslı şuydu: Adamın muhtemelen maskülen karakterine dayanamayıp bekaretini verdi, ama ardından adam kendisini terkedince alfa dul oldu. O arada ben karşısına çıktım, beni adamın yerine yara bandı olarak kullandı. Ama adamın ilk iletişiminde tabii eski hipergamik yaralar depreşti ve ben unutuldum.

Doğru teşhis yapmış, olay tam olarak bu.

Günlük dilde “yara bandı olmak” deniyor, fakat kadının Rebound Safhası‘ndaki erkek olmak dersek daha doğru olur. Zira ikisi aynı şey değil.

rebound safhası, buluşma, ilk buluşma, shit test
The Game

Rebound safhasında, alfa-dul olmanın anhedonisini yaşayan kadının mevcut hipergami eşiğini birkaç tık daha yukarı taşıyan bir adam olamazsan, kadın için psikolojik açıdan yıkıcı şekilde biten ilişkinin ardından yara bandı erkeği görevini üstlenmiş oluyorsun. Kadının buradaki esas amacı, eski ilişkisinin psikolojik yıkıntısının ardından tekrar duygusal bir ilişkiye girip giremeyeceğini anlamaya çalışmak ve bu sayede kendi özgüvenini toparlamaktır. Böyle bir kadınla yaşadığınız ilişki süresinde duyacağınız “bana çok iyi geldin/geliyorsun” benzeri lâflar bu durumun dolaylı fakat önemli işaretleri ve itiraflarıdır. Bu tip bir ilişkide, ilişki sanki uyum ve tutku içinde akmıyor da, önceki ilişkinin gölgesiyle savaşıyormuşsunuz, kızı rehabilite ediyormuşsunuz gibi tuhaf bir hisse kapılırsınız. Ki bu his tamamıyla gerçektir, olan biten de tam olarak budur.

Bu süreçte, kırmızı hap farkındalığı olmayan erkekler genelde böyle bir tablo karşısında korumacı ve sahiplenici güdülerine yenilip farkında olmadan Kurtarıcı Şeması‘nı takip ederler ve Captain-Save-A-Hoe moduna girip “ben o adam gibi pis kaka değilim, sana ihtiyacın olan duyusal yatırımı yapacağım, seks benim için birinci planda değil vs.” altmetini taşıyan mesajlar verirler. Kadınlar bu altmetni çok iyi okur ve sizi “beta öder” kategorisine atılabilecek bir erkek olarak değerlendirmeye başlar. Bunun tipik göstergesi ise sizden gittikçe artan dozda duygusal yatırım talep edilmesi ve seksin henüz kazanılmamış bir ödülmüş gibi sürekli ertelenmesidir.

Rebound safhasında, kırmızı hap farkındalığı olan bir erkek, yara bandı vazifesi gördüğünün içten içe farkında olmasına rağmen, önceliği seks olduğu için, kurtarıcı şemasına girmeden ilişkiyi sekse taşımaya çalışacaktır. Nitekim Çevirmen Hoca da bunu yapmış. Amacı ilişki ise, zaten böyle bir kadınla uzun süreli ve sağlıklı bir ilişki yaşanamayacağını bilmelidir. Bilmiyorsa, bunu öyle veya böyle öğrenecek ve dersini alacaktır. Çevirmen Hoca’nın hikayesinde, kadın ilişki materyali olmadığını 3 ay sonra tüm süreci giyotinle kesip atacak şekilde kendisi açık etmiş. Bana göre bu şaşırtıcı değil, sadece kaçınılmaz olan gerçekleşmiş. Bu durumda, kadının istediği “duygusal anlayış”ı gösteren erkek, ideal bir “beta öder” olduğunu alenen ilân etmiş olacaktır.

Erkeklerin hayatında en az bir kere karşılaştıkları, sayısız başka erkeğin de benzer olaylar raporladıkları, ilişkinin başlangıç safhasında tekrar..tekrar..tekrar..tekrar….önümüze gelen bu “geçmişte ben bi boklar yedim” hikâyesi bir tesadüf veya istisna değildir, aksine çok yaygındır.

Öncelikle, uzun ilişki materyali olmadığı zaten belli olan bir erkekle hipergamiye yenik düşüp ilişkiye girerek terk edilmiş ve bunun sonucunda duygusal olarak yıpranmış bir kadın olmak, kadının kendi sorunudur ve aklı başında bir kadın bu sorunu kendi içinde halletmesi gerektiğini bilir, erkeğe mümkün olduğunca yansıtmaz. Bu sorunu kendi içinde halledemiyorsa, ya halledene kadar başka bir ilişkiye başlamaz, ya da eski ilişkinin olumsuz etkilerini silip atacak hem daha maskülen hem daha stabil bir erkekle ilişkiye başlar. O erkeği kaybetmek istemeyeceğinden dolayı da uzun ilişki materyali olduğunu ona ispat etmeye çalışır, mal gibi kırmızı bayrak sallamaz. Aklı başında olmayan, dersini almamış, psikolojik olarak “damaged goods” kadınlar ise, ya battı balık yan gider deyip lunaparkta cock-carousel yolculuğuna çıkar, ya da bir tane “beta öder” bulmanın onu mutlu edeceğini zannederek beta öder arayışına çıkar.

İlişkinin daha başlangıcında, hele ki ilk buluşmada durduk yere “ben bi boklar yedim” hikayesini anlatmak, bekaretten filân bahsetmek kırmızı bayrağın ta kendisidir. Bu konuda erkeğin radarları duyarlı olmalı ve pozisyonunu ona göre almalıdır. Dürüstlük kisvesi altında ilişkinin başında kadının masaya bunu koyması, Nükleer Shit-Test seviyesinde bir “beta mısın?” testidir ve önünüze tüm maddelerini bilmediğiniz gizli bir antlaşma sürmesi anlamına gelir.

Erkek böyle bir kırmızı bayrak karşısında, pozisyonunu Tabak Teorisi‘ne uygun olarak almalı ve Seks ve İlişkilerin Temel İlkesinde anlatıldığı şekilde rütbe ataması yapıp rütbe sistemine riayet ederek hareket etmelidir.

Ödeyeceğin bedeli seç

Allah’ın Aslanı rumuzlu okuyucu sormuş :

Selam Mahmut abi, uygun yazinin bu oldugunu düsündüm.

Gecici olarak günde 8 saat calismaya basladim ve vaktin cok kisitli oldugunu daha iyi farkettim. Acikcasi isten sonra kalan az vakti insan ister istemez iyi degerlendirmeye sartliyor vakit az oldugundan. Yalniz su var, ömür boyu günde 8 saat calisacagimi düsününce iliskiler konusunda ugras vermenin, spora gidip vakit ayirmanin degecek bir sey oldugu konusunda süpheye düsüyorum. Spor günde en fazla 1.5 saatini alabilir diyebilirsin ama o 1.5 saat bile cok degerli oluyor kisitli sürenin icinde. Isten yorgun argin geldikten sonra ayaklarimi uzatip birami yudumlarken keyif yapmak varken neden spor salonunda demirlerin icinde mücadele etmeliyim? Sunu sordum diye senden firca da yiyebilirim ama bilemiyorum. Belki mgtow olanlar hakli …

Bu ciddi bir konu ve çok sık içine düşülen bir yanılgı. Forumlarda görüyorsunuz, kadın – erkek ilişkileri ile ilgili ne tartışılırsa tartışılsın, daha 3 – 5 yorum geçmeden biri çıkıp “ya hacı kadınlardan uzak durun, derdiniz tasanız olmaz” diyor. Bazı açılardan doğru gibi görünen bir önerme bu. Mesela çalışma olayını düşünelim.

Gerçekten MGTOW yaşarsanız kendinize bakmak için çok çalışmanıza gerek yok. O zaman neden olmasın?

Çoğunuzun anlamadığı nokta, hangi yolu seçerseniz seçin bir bedel ödeyecek olduğunuz. MGTOW seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, evlenseniz de. Spor salonuna gitmeyi seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, biranızı yudumlayıp yan gelip yatmayı seçseniz de.

Bana bazen kırmızı hap – mavi hap kavramları, aslında bedensel ve duygusal olarak yetişkin erkek ile oğlan çocuğu ayrımına bizim bulduğumuz cafcaflı tanımlar gibi görünüyorlar. Yetişkin bir erkek olarak hayatta ne yöne giderseniz gidin bir bedel ödeyeceğinizi bilmeniz lazım. Bedel ödememeyi, fedakarlık yapmamayı seçemeyeceğinizi, sadece ödeyeceğiniz bedeli ve yapacağınız fedakarlığı seçme lüksünüz olduğunuz bilmeniz lazım. Evet tekrar ediyorum bunu kafanıza sokun :

Gitmeyi seçeceğiniz her yönün gerektirdiği bir bedel ve fedakarlık var. Fedakarlık yapmamayı seçemezsiniz, sadece gideceğiniz yönü ve yapacağınız fedakarlığı seçebilirsiniz.

MGTOW olurum hacı, karı – kız yok rahat rahat yaşarım diyenler – ki genellikle bu konuda konuşacak zerre tecrübesi ve bilgisi olmayan 25 yaş altı oğlan çocuklarıdır kendileri -o yolun da bir bedeli olmadığını sanıyorlar. O bedeli bilseler çoğu göze bile alamaz. Bir laf vardır : herkes aslan olmak ister ta ki iş aslanın aslan olmak için yaptığı şeyleri yapmak zorunda kalana kadar!

İlişkilerden ve kadınlardan uzak durmanın yanlızlık, biyolojik üreme dürtülerine sürekli karşı gelmek zorunda olmak, hayatın en temel ihtiyaç ve güzel zevklerinden biri olan sekstten mahrum kalmak, vs … gibi bedelleri var. Kadın – erkek birbirlerinden farklı ama birbirleri ile uyum içinde olurlarsa oldukça doyurucu bir yaşam kurabilecek varlıklar, bu ihtimali çöpe atmak var. Bakın ben arkadaş çevremde çocuk yapmaktan ve evlilikten en uzak adamdım ve çocuğum olduktan sonra bile söyleyebilirim, çocuksuz da olabilirdim. Ama çocuk hayata büyük renk katabiliyor, bundan mahrum kalmak var.

Spor evet bedel ister ama koltuk patatesi olarak yaşamanın da sana kalp damar hastalıkları gibi bir ton bedeli var. Bugün toplum oldukça stabil diye bu lüksü sürdürebileceğini sanarsın ama yarın dünya tepek taklak olduğunda ilk sen gidersin mesela. Ben biraz kafa olarak buna müsaitim ama her uygarlığın yıkıldığı kıyamet filmi izlediğimde aklıma gelir : lan şimdi burada ne kadar şeker hastası varsa ilaç bulamadığında komaya girip ölecek!

Mavi haplıyken kırmızı hap gören çoğu erkeğin MGTOW ile flört etme nedenlerinden biri de bence budur. Fişe takılı oğlanın mavi haplı aşk, oneitis, bekleyeyim gelecek, vs … peri masallarına bakarsanız, hepsi bedelsiz (performans yükü olmadan elde edilen idealize aşk) pembe düşler. Bu çocukların yetişkinliğe adım atmak yerine bedelsiz yollar araması ve bedelsiz sandıkları MGTOWa yönelmeleri şaşırtıcı değil.

Kısacası, seçtiğiniz yolda bedel / fedakarlık göremiyorsanız, henüz seçim yapacak olgunluğa sahip olmayan saf birisiniz demektir. Her yolun artıları ve eksileri vardır. Seçtiğiniz yolun da arkanızda bıraktığınız yolun da hem getirilerini hem de götürülerini tartın. Bundan sonra MGTOW da seçseniz  evlilik de seçseniz, gözü kapalı seçim yapan ve hayal dünyasında yaşayan oğlan çocuklarına göre daha iyi bir hayat yaşarsınız.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.