Dünkü sosyal medyaya bakıp, ilişkiler konusunda temel inançlar geliştirmek yazısına örnek olabilecek bir yorumu ele alacağım.
Mahmut Abi selamlar,
Kadınlarla iyi kötü bir şeyler yaşayabiliyorum. Genelde Elizabeth dolaşıyorum ama 20’li yaşlarımın ortalarında olmama rağmen, bu zamana dek 20’den fazla hanımefendi ile öpüşmeden tut bir şeyler yaşadım iyi kötü. Bazen düşürüyorum, genelde ise yalnız takılıyorum.
Eğer çok uzun süreli bir ilişkin yoksa, 20 – 25 yaş arası daha çok yalnız olman anormal değil. Çoğu erkek öyle. Kız arkadaşlarım ve arada daha kısa süren şeyler olsa da, ben de öyleydim.
Sürekli düşürebilen, çekici ve başarılı bir erkek olabilmek için elimden gelen bütün çabayı vermeyen, sadece ara sıra düşeni edeni, tutanı kaçanı yakalamaya çalışan bir tipim. Kendimce çok yetersiz olsam da ortalama kitleye göre biraz daha kadın geçmişim var.
Neyse soruma gelelim. Ben hanımefendilerle cinsellikten, ilişkilerden, sohbet-muhabetten, tanışmaktan ve görüşmekten zevk alan birisi olsam bile, bir yuva kurmak, ilişkinin aşırı ciddileşmesi, onunla birlikte evlenmek fikirleri bana aşırı derecede korkutucu geliyor. Çünkü kendi çıkarlarım açısından oldukça batık bir “yatırım” gibi algılıyorum ben bu durumu.
İlişkiler emeklilik yatırımı gibi şeyler değiller. Daha başından bitimine kadar, alırsın verirsin. İlişki iyi ise genellikle aldığın, verdiğini geçer (kadına verdiğini değil, ilişki verdiğini çoğaltan bir şey ya da öyle olmalı). Sonra ilişki boktan şekilde bitse de, ayların ya da yılların pozitifte geçmiş olur. İlişki bitimine, almadan sürekli vererek yatırım yaptığın ve sonra da batan bir emeklilik hesabı gibi bakmak, genellikle ilişki için sürekli vermesi gerektiğine inanan efendi erkek kafasının eseridir. Efendi adam genellikle gizli sözleşmeler ile, karşısındakinin de kendisine vereceğini umarak verir de verir.
Çok sevdiğim, çok iyi anlaştığım, ilişkimizde bana hep iyi hissettiren ve sadece bana ait olduğunu, gözü çok dışarıda gezmeyen bir hanımefendiyle uzun süreli bir ilişki yaşadığımı varsayalım.
Şimdi buraya dikkat edin. Aşırı mükemmel bir senaryodan başladı. Sevdiğim, iyi anlaştığım değil, çok sevdiğim ve çok iyi anlaştığım. Bana iyi hissettiren değil, hep iyi hissettiren (bir kadın ya da ilişki size hep iyi hissettirmez. Hayatın zorlukları, anlaşmazlıklar olur). Bembeyaz bir tablo çizdi zira zihni oradan simsiyah bir tabloya atlayacak.
Hadi 4-5 sene olsun bu ilişki. Evlilik vakti gelmeye başladı, birbirimizden hoşlanıyoruz, artık birbirimizle olan ilişkideki beklentileri artırıp daha da ileri ve ciddi safhalara geçmek için ikimiz de hazır hissediyoruz. Bu kadının, evlendikten sonra karakterinin değişmeyeceği, bana ters hareketler yapmayacağı, benim canımı sıkıp, psikolojimi bozup, kafamı attıracak derece ‘arıza’ hareketler sergilemeyeceği, bana hayatı zindan ettirmeyeceği ne malûm?
Birden simsiyah tabloya atladı. Bu, siyah – beyaz yani mantıklı değil duygusal düşünme şeklidir. Bundan Dr. K, “4 saat Youtube izledikten sonra neden hiçbir şey yapasınız gelmiyor?” bölümünde bahsediyor (Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 201 kitabında var, bir de Patreon yayını var):
“Siyah – beyaz düşünme şekli amigdalada (limbik sistemde yer alan, kişinin korku, kaygı, öfke ve endişe gibi duygu alanlarını yöneten beyindeki bir bölge) ve hipokampusda (yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmede de önemli bir rol oynayan beynin hafıza merkezi) duygusal aktiviteye işaret eder. Bu da, duygusal olarak yüklendiğiniz ve mantıklı düşünemediğiniz anlamına gelir yani duygusal düşündüğünüz anlamına gelir.
Çok fazla oranda siyah – beyaz dili kullanan insanlar duygusal düşünürlerdir. Mantıklı konuştuklarını, acı gerçekleri söylediklerini düşünürler ama gerçekten mantıklı düşünemezler. Çünkü gerçek dünya nüanslarla doludur ve çok az şey siyah – beyazdır. Siyah – beyaz düşünce gerçeklikten kopuktur.
Siyah – beyaz düşünen insanlara meydan okuduğunuzda, itiraz ettiğinizde, karşıt görüş bildirdiğinizde, aşırı derecede duygusal tepkiler verirler. Sözlerinde mantık kullanırlar ama mantığın arkasında büyük bir duygusal yük vardır. Bu duygusal yükü boşaltmanız gerekiyor.
Siyah beyaz düşünce şeklinizin farkına varın ve böyle kötü hissetmeye nasıl başladım diye kendi kendinize sorun.”
Şimdi soruna gelelim. Ne malum?
Bana mı soruyorsun? Bilmiyorum, ne malum? Ama onun riski, bunun riski diye adım atamayan adamların hayat boyu iyi ilişkiden ve çocuklardan mahrum yaşayacağı %100.
Hipergamisi çok azan birisi olmasa bile, oldu ben saçma sapan birine dönüştüm, ezik-büzük, depresif ve duygusal bir moda aldım hayatı, götüme tekmeyi koyup dış dünyaya gözlerini açarak, başka erkeklere kuyruk sallamayacağı ne malûm?
Söyle bana Mahmut Abi, ne malum? 😀 Bilmiyorum ne malum? Ben anlamıyorum, hayatın normal ve olması gereken adımlarına geçmek için başkalarından garanti mi bekliyorsun? Ben sana söyleyeyim, kimse hiçbir alanda sana garanti veremez. En iyisi sen bu işlere bulaşma. Otobüs bileti alacaksın, 2000 kilometre gideceksin, kaza yapmayacağı ne malum diye sorup duruyorsun gibi. Bilmiyoruz ne malum? Sen söyle.
Hayatta hiçbir şeyin kesinliği yok ama (1) erkek adam ol, dönüşme ve alma ve (2) kadın bunu yaptın mı anında terk eder diye bir şey yok. Geri sayım başlar. Hipergami nedeniyle yolda yürürken tökezleyip duvarı tuttunuz ve kafanızı kaldırınca hatun yoldan geçen bir yakışıklı ile yalaşıyor gibi bir şey mi canlanıyor kafanızda? Kırmızı hap mankafalılığı bu.
Özgüveni aşırı yüksek birisi olmasam bile, yeterince özgüvenli değilim, ama özgüvensiz de değilim.
Oldukça özgüvensiz laflar ediyorsun ama daha kötüsü, düşünce yapın çok duygusal. Biz erkekler duygusallık deyince ağlamayı, üzülmeyi düşünüyoruz ama birçok erkek öfke, kaygı ve korku ile duygusal olabiliyor.
Ortalama yurdum insanıyım, hâliyle hayatta her şeyin olabileceğini göz önünde bulundurarak kendimde de düşüş olma ihtimalini düşündüğüm için bu soruyu soruyorum. Yoksa ben ileride kesin malın önde gideni olurum diyerek özgüvensiz bir zihniyetim ve kişiliğim yok yanlış anlaşılsın istemem.
Çocuğu da yaptık diyelim, ..
Çocuk mu? Bittin abiciğim sen 😀
çocuktan sonra iyice huyu suyu değişti, bana iyice ters yapmaya, beni itin götüne sokmak için adeta şeytanlaşmaya başladı mesela. Ulan ben bu ihtimalleri düşündükçe aşırı korkuyor ve çıldırıyorum.
O zaman, hayatın önemli zevklerinden ve amaçlarından birinden mahrum kalacaksın.
Bence sen genel olarak zaten korku ve kaygı içindesin, düşünce şeklin ondan siyah beyaz. Tabii bu düşünceler de korkunu ve kaygını besliyorlar ve bir geri besleme döngüsüne hapsoluyorsun.
Senin durumunda olanların temel derdi de, daha uzun süreli bir ilişkisi yokken, bu sarmalda boğulmaları. Önce bir ilişki yapabil de sonra bunları düşün.
Çünkü kanunlarımıza göre boşanınca benim g*tüme girecek. Benim aylık kazandığıma, varlıklarıma çökecek, hayatta yarım yamalak kalan birisi olarak yaşayacam, çocuk olsa onu da elimden alacak resmen, kendi daha fazla hak sahibi olacak, ben daha az göreceğim.
Sosyal medyada boşanmaların bu tür en kötü uçları çok öne çıkıyor. Zaten senin durumunda birinin bu sarmaldan çıkmasını güçlendiren şeylerden birisi de, gerçek olaylara dayanıyor olması.
Bir kere boşanırsan böyle bir tecavüze uğrama ihtimalin az. İkincisi, çocuğu babasına göstermeyecek kadar manyak kadın da az. Düşünsene bir. Çocuk babasındayken kadın istediği gibi yaşayabilir. Benim ve birçok bildiğim adamın eski eşi, çocuğu ne zaman istesek o zaman görmemize engel olmaz. Çocuk ne kadar çok bizimleyse, o kadar özgür çünkü. Ayrıca çoğu kadın, babayı görmemenin kazık kadar adamdan çok, çocuğun psikolojisini altüst ettiğini de bilir. Eski kocasından intikam almak için çocuğun psikolojisini hiçe sayan narsist kişilik bozukluğu tipinde kadınlar var ama çoğu kadın bunu göze alamaz. Aslında çoğu kadın, çocuğun psikolojisi için eski kocasına ağır finansal yük de bindirmeye çekinir.
Ama dediğim gibi böyle boşanmalar var ve eğer senin zihnin %3 ihtimali, %3000 yapıyorsa, sana bunu kabul ettirmek çok zor.
Bu ihtimalleri düşündükçe ettikçe, evlilik fikrinin bir erkek için, mantıklı, tutarlı, faydalı hiçbir yanı olmadığını hissediyorum.
O zaman nasıl çocuk yapacaksın? Daha doğrusu çocuk evlilik olmadan da yapılır ama nasıl sağlıklı çocuklar yetiştireceksin. Geçmişi ağır efendi erkek olan adamlar, asosyal medyada “haplanınca”, eski zihinlerini negatif kulvarda da olsa devam ettiriyorlar. Evliliği, ilişkiyi, kendilerini bir kadın için feda ettikleri bir kurum olarak algılıyorlar. Oysa fedakarlığı bir kadın için değil çocuklarını yetiştirmek için yapıyorsun.
Acaba bu düşüncelerim, benim sadece “cesur, bir kadın ile hayatını birleştirmeye g*tü yemeyen, bir şeyleri geçindirmekten, idare etmekten aciz, çocuk bile yetiştirmeye bahaneler üreten, cesur kararlar alamayan pasif” birisi olduğumu, yani beta bir kişilik olduğumu mu gösterir, yoksa kendini düşünen, akıllı, iyi kötü ekmeğinde (kadın anlamında) olan, çok da ilişkiler konusunda ciddi olmayan biri olduğumu mu gösterir?
Pembe masallardan fişi çekilip, simsiyah masallara fişi takılan, hala iliklerine kadar bir beta erkek olduğunu gösterir. Evlilik – ilişki için, kendini kadına feda etmeye hazır betadan, yine feda edecek ama bunu istemeyen betaya dönüşüyorsun.
Nasıl bir tiplemeyim ben çözemedim doğrusu. Belki senin bana sunacağın perspektif sayesinde kendimi biraz daha iyi tanımlayabilme ve düşüncelerimde değişikliğe gitme fırsatım olur.
Asosyal medyada kafanızı sikiyorlar, oradan bir çık bence. Sonra da bu tür sitelerden çık. “Böyle riskler var, dikkat edin, önlem alın” diye anlatılan şeylerle kafayı yakıp, %5’lere indirebileceğiniz riskten korkmaktan evden çıkamaz hale gelmişsin. Kimse sana hiçbir şeyin garantisini veremez. Yarın hayatta olacağının garantisi yok, gelmiş burda o ne malum, bu ne malum diye ciddi ciddi soruyorsun 😀
Hayat risktir, riski göze alamayan kendi mağarasında çürür gider. Riski bilmeyen pembe masallarda yaşayan adam olmak 10 kötü ise, riski 1000 ile çarpıp kara masallarda yaşayan senden olmak 1000 kötü.
Ben evlendim, iki kez de evlendim, çocuk da yaptım. Yarın terk edilmeyeceğim, aldatılmayacağım, evde oturmak varken karımın ısmarladığı ekmekleri alırken ölmeyeceğim, vs. vs. ne malum? Bilmiyorum hepsi olabilir. Ama hayatın akışında tatması güzel, hem manevi, hem dopaminerjik hem de evrimsel olarak tatmin edici şeylere atılmadan beklediğimde, hiçbir şey yapmadan çürüyeceğimi, her geçen sene daha da yaşlanıp çıkışa yürüdüğümü de biliyorum.
Bir de kafayı, kadının sana yapabileceği şeylerle bozmuşsun zira tek önemsediğin, inanılmaz şişkin ama kırılgan egon. Bunca şey döşemişsin mesela çocuğuma bir şey oldu, aileme bakamaz oldum gibi daha kötü şeyler aklında bile değil. Gerçek bir aile babası asıl böyle şeylerden korkar. Ama sen bunları şeklen bile yazmıyorsun. Bana ne olacak, bana ne yapılacak, bana zart, bana zurt. Bu kadar bencil, narsist adamlar evlenmesin zaten, ya da bu tür bir bencillikten kurtulmadan evlenmesin. Çocuklarına yazık.
Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.