İçinizdeki betayı öldürmek – II

İçinizdeki betayı öldürmek – I yazısının devamıdır.

Estetik mi  Sosyal Robotlar mı?

Daha önce belirttiğim gibi, erkekler gerçek romantiklerdir, kadınlar da çok nadir olarak takdir edilen bu romantizmin araçlarıdır. Cinsel devrim sonrası feminizasyonun en büyük yakınmalarından biri, erkeklerin feminen yanları ile bağlantı kuramadıklarıdır. Biz “duygularımızla bağlantılı değiliz”. Tanrı popüler kültürü, her cinsiyetin içinde eşit ama ortaya çıkarılamış bir feminen ve maskülin enerji olduğuna inandırdığı için Carl Jung’un çürümüş cesedini sonsuza kadar cehennemde yaksın. Batı kültürü Jungcu teoriye öyle batmış vaziyetteki bunun farkında bile değiliz. Cinsiyetsiz ve androjen toplumun ideal hedef olması normalleşti.

Ateşli konuşma bir yana, son 50 yıla kadar, gerçekten de erkekler, duygular söz konusu olduğunda kendilerini en çok kontrol edebilen cinsiyetti. Erkeklerin duygularını belli etmemeleri kadınlara çekici gelen şeydi. Ya gizemli şairler ve sanatçılar olarak, ya da her duygu gösterisi kendi başına olay olan doğal olarak acıya dayanıklı bir insan olarak, erkeklerin duygusal ulaşılmazlığı kadınların ilgisini daha fazla çekmiştir. Modern toplumlarda ise, kadınlarla samimiyet için erkeklerin duygularını açıkça ifade etmeleri teşvik ediliyor ve pratikte erkeğin sahip olabileceği tüm gizemi öldürüyor. Kadın erkek beyinlerindeki farklar bir yana, erkeklerin duygularını saklayacak şekilde evrimleşmelerinin sebebi, çocukça bir zayıflık değil, düzenli şekilde kadınların ilgisini çekiyor olması.

Fakat bu devirde değil. Erkekler ve oğlan çocukları, her durumda duygularını açıkça ifade etmelerinin problemlerin çözümü olduğunu duyuyorlar. “Erkekler ağlamaz” öyle amaçsız bir söz değil. Duygularını zaptetmeden dışa vurmak feminen bir özellik. Erkeklerin en yoğun duyguları hariç hiçbir duyguyu göstermeyen sosyal robotlar olması değil bu; duygularını göstermenin her durumda normalleşmesi ile ucuzlaması. Erkeğin duygularını, bunu gerçekten takdir etme kapasitesi olmayan kadınlara göstermesi, kadınlara çok nadir verilmesi gereken bir hediye

Öğrendiklerinizi kafanızdan atın

Duygusal olarak ulaşılır olmaya uzun süre koşullanmış bir beta erkek için, duygusuz olmak çok zor olacaktır.  İyi haber şu : size duygusuz olmanızı söylemiyorum, sizi her ota boka kolayca duygusallaştıran nedenleri kafanızdan atın diyorum. Duygusal olarak yanınca duygusuz biri olmak çok zor değil. Asıl zor olan bu duygular hakkında iyi hissederken onları frenleyebilmek. Duygularımız bizi insan yapan şeyler ve onları takdir etmek önemli. Ama duyguların aleyhinize ne kadar kolay kullanılabileceğini farketmeniz deaynı şekilde önemli. Sizi kolayca duygusallaştıran nedenleri kafanızdan atmanız lazım. Belki terk edilmiş olmak ya da özellikle kolayca duygulanan biri olarak yetiştirilmiş olmak gibi nedenler.

Araba kullanmayı öğrenirken çok duyduğunuz “virajı içten almak” ve “virajda fren yapmamak” kavramlarını hatırlayın. Araba kullanırken kendimizi virajda bulduğumuzda doğal dürtümüz frenlere asılmak ve daha da kötüsü bunu yaparken virajı dönmeye devam etmektir. Tüm içgüdümüz bunu söylese de böyle yaparsak zaten tehlikeli olan durumu daha da tehlikeli hale getirir hatta kaza yaparız. Ama virajı dönerken fren yapmamamız gerektiğini öğrenip uygulayarak, fren yapmamayı refleks haline getirebiliyoruz ve böylece de kaza yapmadan araba sürüyoruz.

Aynı şekilde yolda kazalara uğramamak için eski alışkanlıklarınızı  ve şartlanmalarınızı atmanız gerekiyor. Bu pratik ve tekrar gerektiriyor – en fevri reaksiyonlarınızın bile tersi davranacağınız şekilde değişmesi gerekiyor. Azmin yerine koyabileceğiniz birşey yok.

Kendiniz hakkındaki düşüncelerinizi değiştirmeniz ilk adım. Aslında bu en zor adım zira çoğu erkek, kendi kendileri hakkında yeni bir düşünce şeklini içselleştirmeleri gerektiğine inanamaz.  Çoğu durumda rehavet, erkeklerin bu değişimi yapmamalarının en önemli sebebi. Bir insanın şimdiki durumundan ne kadar mutlu olduğuna kendini inandırması için bahaneler bulması, gerçekten kendini eleştirip değişmek için çabalamasından daha kolay.

Ne yazık ki, sana seni mucizevi şekilde olmak istediğin Erkek’e gönüştürecek standart bir program veremeyeceğim. Bu yolu ancak sen bulabilirsin. Fakat şunu söyleyebilirim, olmak istediğin Erkek olmak, harekete geçmeni gerektiriyor. Hedefin her zaman senden uzağa doğru hareket ediyor ama aslında bu iyi birşey. Bizi büyümeye, olgunlaşmaya ve zorluklarla mücadele kapasitesi kazanmaya iten birşey bu. Ama bütün bunlar, senin harekete geçmenle mümkün.

Bu blogda ve kırmızı hap komunitesinde günlerce tavsiye okuyup, bilgelikten faydalanabilirsin ama bunların hiçbiri sen harekete geçmedikçe bir işe yaramayacak. Sayamayacağım kadar çok genç erkeğe her türlü tavsiyeyi verdikten ve onları pratiğe dökmeleri için teşvik ettikten sonra, bu erkeklerin harekete geçecek motivasyonu bulamadıklarına şahit oldum. Çoğunlukla harekete geçmek için dibe vurmayı ya da çok ciddi bir travmayı bekliyorlar.

Kendimi motivasyon konuşmacısı saymıyorum ama bir aşamada uçurumu aşman ve kafanı değiştirmen lazım

Çeviri : Kill The Beta

İçinizdeki betayı öldürmek – I

Rational okuru Paul muhtemelen en çok tavsiyem istenen konuda kendisine yol göstermemi istemiş.

“Bütün blogunu okudum ve benim en büyük problemim şu : içimdeki betayı nasıl öldüreceğim? Her yattığım kıza, hatta her takıldığım kıza, karşı duygular geliştirdim. Tek gecelik bir ilişki yaşadığım hatta erkek arkadaşını benimle aldatan kız için bile. Sanki hiç öz kontrolüm yok gibi yani yattığı her erkek için acı çeken kız gibiyim.

Bu soruya kesin bir cevabımın olmasını çok isterdim Paul. Adım – adım betalıktan kurtulun programı geliştirebilmiş olsa idim, tüm erkeklerin takip ederek içlerindeki betayı öldürebilecekleri bir şablonum olsa idi, hayal edemeyeceğim kadar zengin olabilirdim. Alfa Buda hakkında dediğim gibi, eğer alfa özünü şişeleyip satabilse idim hayatım kurtulurdu. Gerçek şu ki bu sorunun basit bir cevabı yok zira her erkeğin durumu kendine özel. Tabii ki erkeklerin problemlerinin ortak kaynakları ve Feminen Matrix sınırları içinde çalışır bir cinsel strateji kurma çabalarında (beta oyunu) ortak zihin yapıları var. Ama bu zihinsel şemaları uygulamada ve bu şemalardan kurtulmak için ihtiyaçları olan reform yolunda her erkek farklı bir vaka.

Ben Oyunun hakettiği gibi ciddiye alınmamasının temel sebeplerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum -kendi öz analinizi yapmak ve sonra da bu analize göre kendinizi baştan yaratmak oldukça büyük bir iş. Geçen 10 yılın PUA gurularının ve oyun yarı tanrılarının şarlatan satıcılar gibi ucuz görünmesinin sebeplerinden biri, bu kişilerin her erkeğin kaçınılmaz olan içindeki betayı öldürme gerekliliği konusunda ihtiyaçları olan kişiselleşmeyi göz önünde bulundurmamalarıdır. Bu seminerlerde PUAların değinmekren kaçındıkları şey zira sizin başarınız, sonuçta başarıyı nasıl ölçtüğünüz, tamamen size bağlı.

Daha önce hayalinizde görmediğiniz kızlarla birlikte olma fikri PUA DVDleri sattırabilir; kişiliğinizin iç işleyişini değiştirmek ise çok daha zor bir iştir. Bir kitapçının self-help (kişisel gelişim) bölümüne baktı ve bu konuda neden bu kadar çok kitap basıldığını düşündü iseniz, tamamen aynı dinamik nedeniyle – bir kişinin hayatında temel bir değişim yapmaya etki etmek çok az kişinin gerekli sabır ve sebata sahip olduğu ciddi çaba gerektirir.

Bunu aklımızda tutarak demem gerekli ki senin içinde elimde bir yol haritası yok maalesef – elinde böyle bir harita olduğunu söyleyen herkes sana birşeyler kakalamaya çalışıyor -ama, sana doğru yönü göstermeye çalışacağım. Neyin çalışıp neyin çalışmayacağını sana ben söyleyemem, bunu ancak sen kendin bulabilirsin. Ama unutma, kendini değiştirmek, zaman alan bir süreçtir. İçsel oyunlarını dönüştürme konusunda çok zorlanmayan erkekler bile, bu hala devam eden bir süreçtir. Ben kendimi alt rütbe bir alfa olarak tanımlamayı arzu ediyorum (Roissy’nin ölçü yöntemleri ile) ama bu ara ara daha aşağı kaymadığım anlamına gelmez. Süreç derken de kastettiğim bu; her shit testi geçebilecek şekilde kurşun geçirmez biri olmayacaksın ama hatalarından ders alıp kendini bir dahaki sefer için ayarlamaya teşvik edileceksin. Artık alfa olduğunun farkına vardığın büyük an gibi birşey yok, oyunu tamamen içselleştirdiğin bir nokta da yok. Oyunun üstadıdır sertifikası da almayacaksın. Ama düşünceni değiştirebilirsin ve hep doğru yönde yürüyebilirsin.

Bilmek savaşmanın yarısıdır

Eğer içselleştirmenin gerçekten bir ilk adımı varsa bu kendinizi eğitmektir. Bu aslında en zor işlerden biri. Eğer benim blogumu okuyorsanız, ya da en azından ucundan da olsa Oyun konseptine aşina iseniz, bu size gayet kolay görünecek ama unutmayın, hala fişe takılı olan koca bir dünya dolusu insan var. Bu erkeklerin sadece küçük bir yüzdesi Oyunu ve pozitif masküliniteyi dikkate alacak ve bunların da çok az bir kısmı bunda bir değer görecek. Bizim perspektifimizden olay oldukça apaçık : kitapları / blogları okuruz, konseptlere aşina oluruz, çalışacağını düşündüğümüz şeyleri alırız, fikirleri deneriz, bunların geçerliliğini gözden geçiririz ve bir fikri ya içselleştirir ya da çöpe atarız. Fakat fişten çekilmiş için apaçık olan şey, fişe takılı için “dine küfretme” gibi algılanır.

“Eğitiminiz” fişten çekildiğinizde bitmez. Aslında yeni bir zihin yapısını içselleştirmek fişten çekilen için çok daha önemli zira siz bunu pratiğe döküyorsunuz. Birçok erkeğe söylüyorum, bir kez hapı yuttunuz mu geri dönüş yok. Oyunu keşfeden ve sosyal yeteneklerden yoksun olmak ya da PUA tekniklerinin hayallerindeki kadını sikmek için uygulanabilecek sihirli formül olduğuna kendilerini inandırdıklarından uygulamayı başaramayan birçok erkek, daha önceki cinsiyetler arası dinamik cahili oldukları rahat kabuğa dönmek isterler. Ve bunu yapmaya çalışırlarsa geri dönüş olmadığını keşfederler. Sosyal etkileşimler, feminizasyon, normal diye kabul etmeye koşullandıkları kaybeden taraf olma – bütün bunlar onlara incelikle kaçındıkları gerçeği hatırlatıp durur ve onlar da bundan nefret ederler. Ve bu gerçeğe düşman kesilirler.

Bunu buraya ekliyorum zira bu pozitif masküliniteyi içselleştirmek için dönüşen erkekleri bekleyen gerçek bir tehlike. Aynı şekilde artık Oyun gerçeklerine ve fişten çekilmişim gerçekliğine daha duyarlı hale geldiniz (ya da gelmeniz gerekir). Burada eskiden normal saydığınız şeylerden uzaklaşacaksınız. Buna kolay bir örnek popüler medyadaki kadın erkek ilişkileri ile alakalı şeylere kafa yormak. Bir şarkı duyacaksınız, bir dizi izleyeceksiniz veya bir konuşmaya kulak misafiri olacaksınız ve temel varsayımları feminen önceliği tarafından domine edilmiş bir kültür ile çevrili olduğunuzu farkedeceksiniz. Yeni zihin yapısını içselleştirmek ve ya da eski zihin yapısına yeniden dönmek açısından bütün bunların içinde kendi pozisyonunuzu anlamanız önemli

Değişimi uygulamak

Yeni gerçeklik olarak algıladığınız şeyi uygulamanızın hayati olduğunu söylememe gerek yok. Öğrendiğiniz teorileri internetten çıkıp sahada test etmeniz lazım. Bu klüplerde kızlara yazmak, karınıza karşı tavrınızı değiştirmek ya da hatta iş yerindeki bir kadınla iletişiminizi değiştirmek anlamına gelebilir, tamamen size kalmış. Değişimi uygulamanın en zor tarafı, sizi daha önceden tanıyan kişilerin “yeni” sizi sorgulamalarının şoku olacak. Eğer yeni bir şehre taşınıp, yeni sosyal çevre edinirken piç alfa rolünü oynamaya başlasanız böyle bir derdiniz olmayacaktı. Ama sizi yıllardır bilen insanların gözünün önünde böyle bir değişim yaptığınızda, “olmadığı biri olmaya çalışan sahte biri” etiketini yiyeceksiniz.

İnsanların öngörülebilirliğe ihtiyaçları var – bu onlara diğerleri üzerinde belli bir kontrol hissi verir. Kendinizi değiştirdiğinizde, ya da kişiliğiniz bir dış etmen tarafından değiştirildiğinde, bu öngörülebilirliğe karşı bir tehdittir ve buna karşı mantıki tepki diğerlerinin dizi eski yerinize itmeye çalışmasıdır. Utandırma, kadınların başvurduğu doğal bir taktik, ama itki her zaman sizi yeniden kendi çerçevelerinin içine doğru olacaktır. Ve aslında diğerlerinin tehdit olarak algıladığı şey, yeni sizin çerçeve sarsıcı olmanızdır. Bunu bir kere ve ağır bir şekilde yaparsanız insanlar bunun sizin kişiliğinizin  daha önce “yanmış” olmaya karşı gerçekçi olmayan bir tepkisi olduğunu iddia edeceklerdir. Bunu ince bir zeka ile zamana yayarak yapın, insanlar değişimin gerçek olduğunu kabul etmeye daha istekli olacaklardır. Her zaman değişim talep edin ama bunun hemen olmasını talep etmeyin.

Bunu unutmayın zira arkadaşlarınız sizin dönüşüm sürecinizdeki en büyük şüphe kaynağı olacaklardır. Kötü niyetli olmayabilirler, ama anlamanız gereken şu ki, bu niyet normallik arzusunda geliyor, sizin için en iyisini istediklerinden değil. Eski bir kadın arkadaşınızın sizi ilk defa “hayvan” olarak tanımladığı an, sistem için bir şoktur. Eski benliğiniz alttan alta durumu düzeltmek isteyecektir ama bunu hakaret olarak algılama dürtünüze karşı koymanız lazım. “Evet, hayvanım” diye övünmek, bütün önceki hayatınız başkalarını kızdırmamak / gücendirmemek, hele de sikmek istediğiniz hatunları, üzerine kurulduğu için çok zor gelecektir. İçinizdeki beta için bu mantığa aykırı bir hareket. Size ne kadar sadist gelirse gelsin, beraber olmak istediğiniz kadınları dolaylı olarak kızdırma kapasiteniz, sizi bol bol ödüllendirecek. Fakat içinizdeki beta ile yeni yeni ortaya çıkan alfa arasındaki çelişki, uzlaştırması en zor çatışma olacak. Çoğu erkeğin dönüşüm esnasında çuvalladığı nokta burasıdır ve bunun sebebi de temel olarak bu erkeklerin duygularını kontrol edebilme pratiklerinin olmamasıdır.

Devamı : İçinizdeki betayı öldürmek – II

Çeviri : Kill The Beta

Kadın perspektifinden feminizm ve red pill

Bugün ilginç bir konuk yazı var. Tartışma yaratacak cinsten. Sitenin ziyaret verilerinden tahmin ettiğim kadarıyla toplam 6 bin kadar düzenli ziyaretçinin 500 kadarı kadın. Eğer toplamdaki oranı kadınlara uygularsak yarısının 25 yaş altı olması lazım. Bu ziyaretçilerden feminist olmayanlardan ve benimle iletişime geçenlerden, kırmızı hapı nasıl gördüklerini yazmalarını istiyorum. Freudyen böyle bir yazı gönderdi. Yazar çoğunuz gibi 25 yaş altında (23) ve üniversite öğrencisi.

Kendisine teşekkür ediyorum ve sizi kadın gözünden feminizm kırmızı hap yazısı ile başbaşa bırakıyorum:

Merhabalar, ben Kırmızı Hap öğretilerinden yaklaşık bir senedir haberdar olan ve bu konsepti konu edinmiş blogları/sayfaları takip eden bir bayanım (evet bayan diyorum çünkü kulağıma daha kibar geliyor ve dildeki zorlama feminist düzeltmeler bana saçma geliyor.). Öncelikle şunu söylemeliyim, ilişkiler konusunda hep sorunlar yaşadım ve çevremdeki insanlar da ilişkilerinde mutlu değillerdi. İlişkiler insanlar için mutluluk kaynağı olmaktan çok bir zorunluluk, devasa bir yük haline gelmeye başlamıştı. Bu sorunu irdelemeye başladığımda, özellikle Türkiye’de cinsiyetlerin birbirine düşmanca yaklaştığını gördüm. Maskülen hareket sayfalarını da, feminist bloglarını da okudum. Maskülen hareket sayfalarında erkekler Türk kadınının kezbanlığından, yetersiz cinsellikten, cinsel etkileşim için çok çaba sarf etmeleri gerektiğinden, yurtdışında bu işlerin çok daha kolay/rahat olduğundan, kadın problemlerinin feministler tarafından abartılarak erkek problemlerinin üstünü örttüğünden şikayetçiydiler. Maskülen formun en üst level’ı da tamamen kadın düşmanı olan ve asla evlenilmemesi gerektiğini savunan, kadınların şeytan olduğundan bahseden insanlardı. Bu insanlar muhtemelen bir iki sorunlu kadınla yaşadıkları ilişkilerini genelleyerek ‘Kadınlar kötüdür’ algısı oluşturup çevresindeki insanları da etkileyerek kadın düşmanlığını yaydılar.

Feminist sayfalara baktığımda da şunları gördüm: taciz olaylarına gereken cezalar verilmiyordu, toplumda kadın güçsüz olarak görülüyordu ve kadınlar çoğu yerde negatif ayrımcılığa maruz kalıyordu. Kadınlar erkeklerin onları sadece seks objesi olarak gördüğünü söylüyor, kezban/kaşar kadın ayrımına kızıyor, nasıl davranacağına karar veremiyor, toplumdaki ‘namus’ kavramından dolayı eğlenilecek kadın olarak görülmemek için cinsellikten çekiniyorlardı. Feminist dalganın da düşmancıl üst level’ı erkeklerin her hareketini düşmanca değerlendirerek davranışı ‘cinsellik/kadını aşağılama’ bazlı görenlerdi. Nasıl olur da bir erkek onlara ‘bayan’ diyebiliyor, ‘Kadınlar çiçektir’ diyerek onları güçsüz/narin olarak görüp aşağılıyordu? Mutlaka her sözün ardında bir art niyet olmalıydı. Ya da bir erkeğin amacı her zaman kadınları yatağa atmaktı ve erkekler kadınları sadece seks objesi olarak görürdü (Çünkü muhtemelen bunu iddia eden kişi erkeklerle kötü deneyimler yaşamıştı ve deneyimini genelleyip erkek düşmanlığını yaymaya çalışıyordu). Bu yüzden erkekler kötü varlıklardı ve erkeklerden uzak durulmalıydı.

Her iki tarafı da okuyup anlamaya çalıştıktan sonra şunu fark ettim: bu iki cinsiyetin birbirlerini düşman olarak görüp aldığı tavırlar, toplum olarak düzgün ilişkilerin kurulmasını engelliyor ama aslında iki tarafın da şikayetleri birbirlerini tamamlayıcı cinsten. Kadınlar ve erkekler geçmişte yaşadıkları sorunları genellemek yerine, kendi sorunlarını çözmeye ve karşı cinsi anlamaya yönelik hareket etse, her iki taraf adına da mutluluğu baz alarak davranışlarına yön verse sorunların yavaş yavaş azalacağını düşünüyorum. Çünkü negatif duygular çoğu zaman kişinin kendisine olan özsaygısındaki eksiklikten gelir ve bu negatif duygular bir süre sonra karşılıklı olur, bulaşıcıdır; tıpkı pozitif yaklaşımların da karşılıklı/bulaşıcı olduğu gibi. Özetle Red Pill bazlı gidersek, karşı cinse düşmanca yaklaşmak ve bu düşmanlığı genelleyerek yaymak yerine; herkes öncelikle kendini geliştirmeye ve özgüvenini yükseltmeye adasa, hobiler edinse, kitaplar okusa, statüsünü yükseltmeye çalışsa, spora başlayıp kilo vererek düzgün bir fiziğe sahip olsa, özsaygısını ve sınırlarını farkında olsa, karşı cinsle ilişkilerini düzeltse ve karşı cinsi anlamaya çalışsa sorunlar büyük ölçüde azalır. Kendisine saygı duymayan insan ne başkasını sevebilir ne de ilişkilerinde mutlu olabilir. Kendisine saygı duyan ve kendisini seven insan ise etrafına pozitif enerji verir, pozitif ilişkiler kurar. Bu döngünün devamlılığı için ilk önce kendimize odaklanmalı ve daha sonra diğer insanları anlamaya çalışmalıyız. Herkesin birbirine pozitif yaklaştığı bir toplumda ilişki sorunlarının da minimumda olacağını düşünüyorum.

Konuk Yazar : Freudyen

Disiplin eşittir özgürlük yazısına yorum …

Disiplin eşittir özgürlük yazısına bayıldım benim fikirlerim de buna paralel.

1) Güzel kardeşlerim duyguyla yapılan hiçbir şeyin sonu gelmez. Çünkü güçlü duygular genelde olumsuz bir olaydan sonra ortaya çıkar.Misal,sınava girmişsindir çok kötü geçmiştir sonra sınav çıkışı gazlanıp dersin ki,ulan yarından itibaren bütün gün ders çalışıp bir daha ki sınav öttüreceğim.Ama sonra ne olur bir gün çalışsın iki gün çalışırsın sonra salarsın.Çünkü hepimiz insanız ve duygularımız sürekli değişir.İşi duygulara döktün mü asla bir iş yapamazsın.Benim bugün moralim bozuk,canım istemiyor,yarın bakarız demek en kolayıdır.Önemli olan duyguları kabullenip işe koyulmaktır.

2) Aksiyon adamı olun güzel kardeşlerim.Çünkü önemli olan işin kendisidir,senin düşüncelerin değil.Örnek vereyim,diyelim sigara içiyorsun ve bırakmak istiyorsun,girdin internete 1 hafta sigaranın zararlarıyla ilgili yazılar okudun ama hala sigara içmeye devam ediyorsan bu kadar araştırıp düşünmenin bir anlamı yok.Düşünmeyin yapın.Ben size düşünmeyin derken düşünmeden hareket edin demiyorum.Yapılacak bir iş varsa düşünmek bu işin yapılmasını sağlamaz.Aksiyon alın.Bütün hafta , kitap okumaya başlasam iyi olur , diye düşünüp kitap okumadıktan sonra kitap okumayı düşünmenin bir anlamı yok,tamamen vakit kaybı.Aynı şekilde spor,aylarca sporla ilgili makaleler,yazılar oku gidip spor yapmadıktan sonra bunların bir anlamı yok.Aksiyon,aksiyon,aksiyon.Teoride çok tatlıdır,pratikte bir boka yaramaz.O zaman da teorinin bir anlamı kalmaz çünkü uygulayamadın.

3) Kendinizi eğitin.Kendinizi eğitmekten kastettiğim şey şudur:Sen hayatında yapmadığın bir şeyi bir kerede mükemmel bir şekilde yapamazsın.Örnek:Hayatında hiç koşuya çıkmadın gaza geldin,ben yarından itibaren günde 20 km koşmaya başlayacağım,dedin.Bok koşarsın.Önde 3-5 km hafif hafif koşarsın 1-2 ay sonra arttırmaya başlarsın.Hayatında hiç düzenli ders çalışmadın.Seneye de üniversite sınavı var,dedin ki, ben yarından itibaren günde 12 saat ders çalışacağım.Bok çalışırsın.Bir defa sen daha önce yarım saat bile oturup ders çalışmamışsın ki bir anda nasıl 12 saat çalışabilirsin.Yavaş yavaş aksiyon alıp,kendinizi eğitin.Bir sefer yaptın diye usta olamazsın.

4) Eğlence dünyası fakirin uyuşturucudur.Fakiri mecazi olarak al.Sabah akşam dizi seyretmek,oyun oynamak,manga okumak,anime seyretmek,film seyretmek senin hayatını daha güzel yapmayacak.Senin el alemin hikayelerini izlemek yerine kendi hayatını tuğla tuğla inşa edip,kendi hikayeni yazman gerek.Steam’de kazandığın achievementların gerçek hayata bir etkisi yok.

5) Asla şikayet etmeyin,sızlanmayın,bahane bulmayın.Bir kere bahane bulursan gerisi gelir.Eğer sen gözünü yükseklere dikmişsen çalışmaktan,emek vermekten gocunmayacaksın.Örnek:Okul birincisi olmak istiyorsan ders çalışmaktan şikayet edemezsin.Diğer bir örnek :Futbolcusun ve kendini Real Madrid’de görüyorsun o zaman antrenman yapmaktan sızlanmayacaksın. Genç kardeşlerimiz belki hatırlamazlar,Sergen Yalçın Türkiye’nin gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcusuydu ama yurt dışında oynayamadı.Neden ?Çünkü tembeldi.Yetenek ve zeka çalışmadıktan sonra bir anlam ifade etmez.Diyelim ki piyanoya doğuştan yeteneğin var,ama hayatında hiç piyanoya dokunmadın.O zaman piyanoya doğuştan yetenekli olmadın bir anlamı var mı?

6) Stoacı Epiktetos’un güzel bir lafı vardır çok severim: Önce nasıl bir insan olmak istediğine karar ver,sonra o insan olmak için ne gerekiyorsa yap.Bence çağımızın sorunu tamamen bu.Herkes her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünüyor ama o hak ettikleri düşündükleri şey için hiç emek vermek istemiyorlar.

Biraz uzun oldu ama yazı tam benlik ,yorum yapmadan geçmek istemedim, çünkü bütün olay disiplindir başka bir şey değil.

Konuk Yazar : Patorikku

Bekaret

Bekaret ile ilgili yazmam çok istendi. Bu konuya pek girmedim zira ben kişisel olarak önemsemiyorum.  Bekareti önemseyenlere sözüm yok ama ben bunun sizi hipergamiden koruyacak bir gücü kalmadığını düşünüyorum. Nedenini anlatayım.

Bekaret ve namus konularının geleneksel toplumda neden bu kadar önemli olduğunu anlamak çok zor değil. Daha 30 yıl öncesine kadar on binlerce yıl, bir erkeğin, kadınından doğan çocuğunun kendinden olup olmadığını gerçekten bilmesinin hiçbir yolu yoktu (kadın hızını alamayıp başka ırktan birinden hamile kalmadığı sürece). Hipergami ve adet döngüsünün alfa dönemi gibi “tehlikeler”e karşı, kadınlar üzerinde oldukça sıkı uygulanan “bakaret” ve “namus” kodları konulmuşa benziyor. Yani kadını baba evinden bakire almak, sonra namus kodları ile çevirmek, başkasının çocuğunu yetiştirmemek için önlemler.

(Bakın bu nedenle de feministler ne derse desin, kadınlar ile erkeklerin aldatması arasında fark var. Erkeğin aldatması iyi birşey demeye çalışmıyorum, ama erkek aldatsa da kadın yine çocuğunun kendinden olduğuna emin, ama erkeklerin böyle bir lüksü yok).

Bekaret konusunda şöyle bir varsayım var: bakire kadın, alfa dulun ya da 30una kadar her haltı yiyip sonra evlenmek isteyen kadının zıttır. Bu nedenle de eğer kızı bakire alırsak, hipergamiden korunuruz. Ben bunun yanlış bir varsayım olduğunu düşünüyorum. Bu düşünce, erkeklerin üzerine kabus gibi çöken “beni böyle anam gibi seven bir kadın bulayım, hayat boyu onunla ideal ilişkimizde yan gelip yatayım” idealizminin kolaycılığı maalesef. Betalığın bir parçası.

Öncelikle şunu söyleyeyim : Benim gözlemlediğim çoğunlukla spesifik seviyede bir narsisizme sahip ve önüne gelenle yatma performansı gösteren kadınlar alfa dul olmaya meyilliler. Yoksa yanılıp şaşırıp bir kere bir alfayla yatmış bir kadının yüzde 100 alfa dul olacağını söyleyemezsin. İkincisi, 30una kadar her haltı yemiş kadın, Sceptico’nun da yazdığı gibi “sefam olsun” modeli sayıca çok partnere sahip, uzun dönemli ilişkileri beceremeyen, ekstrem denebilecek deneylerde bulunmuş (grup seks, tek gecelik ilişkiler, uyuşturucu, illegal aktiviteler vs)”. Yoksa kadın 20lerinde bekaretini kaybetmiş, uzun dönemli 3- 5 ilişkisi olmuş ise ona bu yaftayı yapıştıramazsınız.

Kırmızı hap camiasında son yıllarda, kadının cinsel partner sayısı ile evlilikteki mutluluğunu ve boşanma oranlarını gösteren iki yazı meşhur oldu. İlki 2014’te çıkan bir araştırmaya göre, kadınların cinsel partner sayısı arttıkça, evlilikte mutluluk oranları azalıyor. Bu araştırmalar çok kullanılıyor ama ben bu araştırmaların kullandıkları istatistik yöntemlerin sağlam olduğuna ikna olmadım.

Yanlış anlamayın. Evlenilecek kadın – evlenilmeyecek kadın ayrımı yok demiyorum. Bu ayrım bariz var ve buna çok iyi dikkat etmeniz lazım. Yine, kadının geçmiş cinsel partner sayısı önemsiz de demiyorum. Ara ara 20lerinin başında ve “ben muhtemelen senden daha fazla sayıda kişiyle” yatmışımdır diyen, örneğin 22 – 23 yaşında 40 erkekler yatmış kadınlarla karşılaşıyorum ki bunu övünerek anlatıyorlar. Bunlarla evlenecek mericin vay haline.  Alfa dul ve geçmişindeki seks hayatı gözlerine 1000 Yarrak Bakışı olarak düşmüş hatun sayısı hızla artıyor, bu gerçeği de gözardı etmiyorum hatta bu blogda bu konuda bolca uyarı da var.

Ama bekaret artık çok yanıltıcı bir kriter. Şöyle ki :

Çok tecrübesiz ve genç bir kızla evleneyim de kafam rahat etsin diyen çok erkek var. Fakat bu erkekler, kızın artık 21. yüzyılın internet çağında yaşadığımızı, evlendikten sonra kızın gözünün açılıp (televizyon tek başına bunu yapmaya yeter), “ben hayatımı yaşamadan evliliğe kapandım” deme tehlikesini es geçiyorlar. Yani bekaret artık diğer tüm ayakları yıkılmış bir sosyal kültürün kalan tek ayağı ise, ona pek güvenmeyin derim.

Günümüzde erkeklerin feminen beyin yıkaması o kadar güçlü ki,içindeki betayı öldüremeyen bir erkeğin bakire ya da tecrübesiz kızdan ciddi bir NAWALT / ONEitis yaratma tehlikesi var. Böyle bir erkek, en anne eliyle seçilmiş, en el değmemiş, en saf kadının içindeki hipergamiyi bile azdırır.

Bekaret konusunda birçok erkeğin şöyle bir varsayımı daha var: bakire olmayan kadın kaşardır, evlenilmeye müsait değildir.”Daha önceden erkek arkadaşları olmuş, kendi halinde yaşayan bazen uzun dönem bazen kısa dönem ilişkisi olan ama sorumluluk bilinciyle hareket eden, mutluluğu arayan, özetle aslında “kaşar” olmayan ama geleneksel kuralları pek sallamayan kadınları” evlilik materyali değil diye es geçemezsiniz. Kriterini böyle ayarlayan bir erkek, bu devirde partner havuzunu ciddi oranda daraltır ve sonunda istemediği halde yalnız kalabilir.

Ve başında dediğim gibi, namus  ve bekaret, erkeğin doğan çocuğun kendinden olmasına emin olması için var. Ama toplumun bu kadar dinamik olduğu ve kadın – erkek sosyal / iş ortamlarının birbirine karıştığı bu zamanda işler daha karmaşık. Kısacası, yıl 2017 olmuşken, sizin maskülin ve oyunu olan, ilişkisini aktif olarak yöneten ve dominant bir erkek olmanıza bir alternatif yok.

 

 

 

 

Benim kırmızı hap hikayem

Şuan 20 yaşındayım. Kırmızı hapla tanışalı 1.5 sene oluyor. Tanışma hikayem ise bir çok insan gibi, hard-core betalık içeren 1 seneyi aşkın bir ilişki sonucu boynuzlanma.

Ben bu ayrılık döneminde sürünürken, arkadaşımın bir şey buldum deyip bana theycallmealpha.com sitesini atmasıyla red pill kavramını duydum ilk. Daha sonra ekşi sözlükte skeptico‘nun entrylerini keşfetmemle devam etti. İngilizce bilmediğim için orjinal hiç bir yazıyı okuyamıyordum. Bilgim çok fazla kısıtlıydı ama skeptico sayesinde en azından temellerini, neler yapmam gerektiğini öğrenmeye başlamıştım. Sonra diğer yazarları keşfetmem ile süreç hızlandı. En son da Erkekadam’ı keşfettim. İçerikleri gördüğümde çok sevinmiştim çünkü okuyamadığım yazıları çeviriyorlardı.

Aslında istediğim kızları etkileyip onlarla beraber olabiliyordum fakat işi sekse götürme oranım çok düşüktü sevişmenin ötesine geçemiyordum çoğu zaman. Uzun süreli ilişkileri yürütmeyi süre olarak başarsam da her zaman betalaşıyordum, shit testlerde hep çakıyordum. Feminen masallara çoğu cinsim gibi bende kanmıştım. Kızlar dışında, hayat amaçlarım da zayıftı, kendimi geliştiriyordum fakat yetersizdi. Vizyonum dardı.

Kırmızı hapla lisenin son sınıfına başlamadan önceki yaz ayında tanıştım. Ortalamanın çok altı kalitede bir lisede okuyodum ve bir sene sınıfta kalmıştım. İte kaka hiç bir şey öğrenmeden lise sona kadar gelmiştim. Bunları o an fark etmiştim ve ilk hedef olarak kendime üniversiteyi kazanmayı koydum. Dershane, özel ders vs. gibi opsiyonlarım yoktu ailemin durumundan ötürü ama kırmızı hapta bir erkeğin sızlanmasına, suçu başkasına atmaya yer yoktu. Bende youtubeda bana yardımcı olabilecek eğitim kanallarını belirleyip, 10 aylık bir çalışma planı çıkardım kendime. Ailem dahil hiç kimsenin benden bir umudu yoktu, okuldaki hocaların hepsi benden bir halt olmayacağından hem fikirdi. Test çözdüğümü gördüklerinde gülüyorlardı. Aldırış etmedim ve ham 30 bin sıralama yaptım. İstediğim çoğu üniversite ve bölüme puanım yetiyordu, okulumdaki herkesi sollamıştım. O bana gülenler, ailem hepsinin saygısı bana birden yükseldi. Bu benim ilk zaferim oldu. Tabi o dönem sınava hazırlanırken öğrendiğim az buçuk bilgi ile de 6-6,5 puan falan sayılabilecek bir kızı 1 seneliğine sınav stresi, kafa boşaltma, rahatlama gibi ihtiyaçlarım için düzenli seks için elimde bulundurmuştum. Bu da uzun süreli bir ilişkide hep dominant olup, her şeyi elimde tuttuğum, yönettiğim ilk ilişki ve kız olmuştu.

Üniversiteye geçtiğimde artık diğer eksikliklerimi kapatmaya yöneldim. Giyim tarzımdan, konuşmama, davranışlarıma, düşünce yapıma, bakış açıma, vizyonuma, kariyer hedeflerime kadar her şeyi değiştirip en iyi hale getirmek için çalışmaya başladım. Okulda uygulama birimlerinden birinde mesleğimle alakalı çalışıp, az da olsa para kazanıyorum. Dış görünüşüme verdiğim önemle, işimde ki başarıyla hem hocalarımın hem okuldakilerin saygısını kazandım.

Düzenli olan bir ilişkim var şuan her zaman olmasa da %80 olarak istediğim şekilde ilerliyor. Tabak çevirmeyi de ihmal etmiyorum bu sırada. Hayatımın merkezine kendimden, hedef, değer ve amaçlarımdan başkasını koymuyorum. Bana bir şey katmayacak şeylerden uzak duruyorum. Bunları yaptıkça da istediğim her şey ayağıma geliyor. Kendini iyi hissetmek nedir, özgüven nedir, özsaygı nedir bunları öğrenmek hayatıma çok büyük şeyler kattı.

Hala çok fazla eksiğim olduğunu biliyorum. kırmızı hapı sadece kız tavlamak için okumadım hiç bir zaman. Okusaydım da başarılı olamazdım eminim ki, çünkü o bilgiler senin donanımınla hayata geçip işe yaracak şeyler bence. Bildiğimden emin olduğum tek bir şey var ki, 1.5 sene gibi bir sürede beni getirdiği nokta çok çok fazla. Umarım o hapı tamamen sindirebilirim bir gün.

Çok dağınık ve gereksiz şeyler yazmış olabilirim, iyi bir yazı olmamış olabilir. Sadece sizinle paylaşmak istedim. Bu siteye emek veriyorsunuz ve az da olsa emeğinizin karşılığını aldığınızı bilmeniz için yazdım. Teşekkür ederim bütün yazarlara ve siteyi kuran herkese, minnettarım.

Konuk Yazar

Disiplin eşittir özgürlük

Çoğu insan kendisini geliştirmek için yapabileceği o tek değişimi arıyor. Hayallerini gerçeğe dönüştürecek o tek değişim. Fişten çekilmek ve kırmızı hap öğretisini öğrenmek, böyle bir değişim gibi görünebilir.

Fakat hayatınızı istediğiniz hale getirmek, sizi kafanızdaki potansiyel kişiye çevirmek için gerekli şey sadece bir tane değil. Ya da 10 veya 100 tane şey değil. Bu hızlıca koşup aşabileceğiniz bir yol değil ve maalesef kısa yol da yok.

Meditasyon sizi oraya ulaştırmayacak, ya da mucize bir hap. Sadece kırmızı hapı okumak ve zihninizde evirip çevirmek örneğin sizi daha maskülin bir erkek yapmayacak.

Daha iyiye evrilmek baş koymanız; gün-gün, hafta-hafta, ay-ay vermeniz gereken bir savaştır. Bu savaş tembelliğe, zayıflığa, nefsinize yenik düşmeye karşı hiç durmayacak olan bir savaştır.

Bu savaş, disiplin gerektirir. Çok çalışma ve kendini adama gerektirir. Erken kalkmanızı, geç yatmanızı ve bu ikisi arasındaki her dakika disiplinli bir şekilde çok çalışmanızı gerektirir. Hem de HER GÜN!

Eğer daha iyiye evrilmek istiyorsanız, bunun kısa yolunu aramayı bırakın. Hemen disiplin ve çok çalışma savaşına girişin. Kırmızı hapı bilgisayar başında okuyarak ve yazarak mı yutmaya uğraşıyorsunuz? Yapmayın. Bu fiziksel bir savaş. Hergün saat 6’da kalkmanızı, 11’de yatmanızı ve aradaki zamanda ağırlık kaldırmanızı, işinize ve daha fazla kazanmaya odaklanmanızı gerektiren bir savaş. Eğer bilmiyorsanız disiplinli bir şekilde İngilizce öğrenmenizi, eğer İngilizce biliyorsanız üçüncü bir dili öğrenmeye başlamanızı gerektiren bir savaş. Hergün, hayatınızın her anında dominant ve maskülin konuşmaya ve davranmaya çalışmanızı gerektiren, kadınlar tarafından reddedilme korkunuzu aşmak için oyunu pratik etmenizi gerektiren bir savaş.

<<Motivasyon
Motivasyon hakkında fazla endişelenmeyin.
Motivasyon kaypaktır. Arada gelir gider.
Motivasyon güvenilmezdir ve hedeflerinizi başarmak için motivasyona bel bağlarsanız yarı yolda kalırsınız. (*)

Her sabah kalkmak ve işe
koyulmak için motive olmayı beklemeyin. Sırtınızı motivasyona dayamayın.
Sırtınızı disipline dayayın. Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.

Yani :

KENDİNİZİ YAPMAYA İTİN.

Bunu da disiplinle yaparsınız.

Herkes iş yapmadan amaçlarını elde ettirecek mucize hapı arar.
Fakat böyle birşey yok.

Hayır.

Çok çalışmak zorundasınız.
Çizgiyi tutmak zorundasınız.
İşleri yapmak zorundasınız.
Yani hemen çalışmaya başlayın.
Disiplinli olun. Disiplinin kendisi olun.

BAŞARIN.

Hepsi bu.

Joko Willink >>

Yorgunluk, isteksizlik, yarın yaparım abicilik asıl düşmanlarınız. Feminizm, hipergami, vs … Bunlar tembelliğin, motivasyonsuzluğun ve işleri ertelemenin yanında hiçbir şey değiller.

<<  Artık yok.

Artık bahaneler yok.
Artık “yarın yaparım” yok.
Artık “bir seferlikten birşey olmaz” yok.
Artık kendi nefsimin zayıflıklarını kabullenmek yok.
Artık kolay yolu konuşmak yok.
Artık zihnimi işgal eden sağlıksız ve verimsiz düşüncelere  boyun eğmek yok.

Hayır!

Artık yok.
Artık doğru zamanı beklemek yok.
Artık kararsızlık yok.
Artık daha fazla yalan yok.
Artık zayıflık yok.

Hayır!

Artık yok.
Şimdi güçlü olmanın zamanı.
Ve güç ile, kararlılık ile, mutlak bir disiplin ile
Olmak istediğim kişiye dönüşeceğim.
Ve ancak o dönüşüm tamamlandığında oturup
Artık yok diyeceğim

Joko Willink >>

Kendinizi hergün istisnasız sabah saat 6’da o yataktan kaldıracak disiplini elde etmediğiniz sürece başarılı olma şansınız yok. Haftanın 3 – 4 günü salona gidip ağırlık kaldırmadıkça başarılı olma şansınız yok. Hergün bilgisayar oyunlarına, internette sörf yapmaya, film veya dizi izlemeye, pornoya saatlar ayırdıkça gelişme şansınız yok. Bu alanlarda disiplini ele alacak kadar maskülin değilseniz, gidip kızlara yürümenin pek bir faydası yok.

<< Hergün

Bu yarı – zamanlı bir iş değil.
Bu mesaiyi bitir ve artık evine git işi değil.
Bu, haftasonu tatil yaptığınız bir iş değil.

Hayır.

Bu işte haftasonu tatili diye birşey yok.
Bu hergün yapmanız gereken bir iş : Hergünün Pazartesi olduğu bir iş.
Ve bu hoşunuza gitmeyebilir.

Ben? Ben buna bayılıyorum.
Benim için hergün yeni bir başlangıç.
Yeni bir gün.
Yeni bir hafta.
Hayata yeni bir başlangıç.
Kapıdan erkek gibi çıkıp, güne acımasızca saldırmak ve sahip olmak için yeni bir fırsat.

Bugün kelleler alacağım.
Baskı kuracağım.
Saldıran taraf benim.

Tabii ki yorulacağım.
Dayak yiyeceğim hatta nakavt olup yere serileceğim.
Kötü günlerim de olacak.

Ama DURMAYACAĞIM.

Joko Willink >>

Disiplin eşittir özgürlük nereden çıktı diyeceksiniz. Burada yazdıklarım emekli komando Jocko Willink’in felsefesi ve disiplin konusunda yazılmış en iyi kitaplardan biri olan Discipline Equals Freedom: Field Manual kitabının konusu. İngilizce biliyorsanız mutlaka okuyun. Bilmiyorsanız öğrenin ve sonra bu kitabı okuyun. Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısımda teori var ve ikinci kısımda ise pratik. Joko, ikinci kısımda, bu konuda ne yapacağını ve nereden başlayacağını bilemeyenler için çok sağlam bir yapılacaklar listesi veriyor.

Gerçi Joko’nun oldukça sağlam podcastlarını dinlerseniz, kitaptaki çoğu şeyin orada anlatıldığını göreceksiniz.

(*) – Motivasyon neden kaypaktır nasıl disiplinli olunur yazısında değindik.

Kırmızı hapla gelen dırdır

Erkeklerin çoğu, kırmızı hapı yuttuktan ve davranışlarını buna göre değiştirdikten sonra, kız arkadaşlarının ya da eşlerinin bunu takdir edeceğini ve kendi dominant davranışlarına boyun eğip, mutlu mesut bir geleceğe yol alacağını düşünür. Maalesef, birçok erkek, bunun böyle olmadığını tecrübe ile görür.

İlişkiye feminen erkek çerçevesi ile girmiş birinin eşi / kız arkadaşı, kişinin maskülin benliğini ortaya çıkarmasına her zaman olumlu tepki vermeyebilir. Bu kadın, alıştığı hayat tarzının devamını isteyecek ve erkeği eskisi gibi feminen davranmaya zorlayacaktır. Ama biliyorsunuz ki kadın bu konuda ne yaparsa yapsın onu dinlememelisiniz.

Eğer kadınınız sizin erkek gibi davranmanızdan rahatsızsa ve özellikle de sizin yeterince / eskisi gibi duygusal ve duyarlı olmadığınızı söylerse, oturup ona kırmızı hap öğretisini de açıklamaya kalkmayın. Ve Allah aşkına sakın kadına “bak güzelim sen kadınsın, dominant davranıyorum diye dırdır ediyorsun ama inan bunu sen de seveceksin” tadında açıklamalar yapmaya kalkıp komik duruma da düşmeyin. Kırmızı hapı gerçekten yuttu iseniz kadınların asla tam açıklık istemediklerini, tam açıklığın feminen bir özellik olduğunu ve kırmızı hapı bile tam açıklarken kadının gözünde beta duruma düşeceğinizi bilmeniz gerekir.

Kadına söylemeniz gereken tek şey, SİZİN BÖYLE BİRİ OLDUĞUNUZ VE DEĞİŞMEYECEĞİNİZ. Açıklama yok. Açıklamaya kalkarsanız yanlış yaparsınız. Hatta bu konuyu tartışmak da yok. Çok büyük yanlış. Özür dilemek yok. Bu daha büyük bir yanlış. Bu konuda kavga etmek. En büyük yanlış!

Bu siteyi okuyanların çoğu genç ve bekar. Sizin için iş kolay. Kız arkadaşınızı birkaç kez bu şekilde geçiştirdikten sonra, eğer hala dırdıra devam ediyor ise, şunu söyleyin : “eğer bu durum hoşuna gitmiyor ise, bu ilişkiyi bitirebiliriz”. Ve bu laftan sonra da açıklama yok, özür yok, kavga yok. Bu lafı söyledikten sonra konuyu kapatın. Eğer susmanız gerekiyorsa susun.

Eğer kadın bu topa girer ve ilişkiyi bitirirse durumu onaylayın ve kıza “iyi şanslar” dileyin ve ayrılın. Siz yelkenleri suya indirip peşine düşmezseniz muhtemelen geri dönecektir ama dönmezse de sizin için ayrılık, erkek olmanızı kabul edemeyen bir kadınla beraberlikten daha hayırlıdır.

Olmak istediğiniz biri olduğunuzdan dolayı kimseye açıklama borçlu değilsiniz. Kimse için, olmak istemediğiniz biri olmak zorunda değilsiniz. Neden olmanız gerektiği gibi maskülin olma yoluna girdiğinizi biliyoruz, gereğinden fazla acı çekiyordunuz. Neden bu yola zaman ayırıp kendinizi değiştirdiğinizi de biliyoruz. Zira bu sizin hayatınızın olması gerektiğinden daha fazla izdıraplı olmasını önlüyor. Odakta siz varsınız ve şimdi size aşağıdaki yazacaklarım çok bencilce gelecek ama emin olun değil :

Sizin için öncelik sizsiniz, sonra varsa çocuklarınız ve sonra kız arkadaşınız / eşiniz.

Nasıl ya? Çocuklarımı kendimden önemli saymam gerekmez mi diyebilirsiniz. Ama emin olun böyle romantik duyar kasmalarının çocuklarınıza bir yararı yok. Kendi potansiyelini en tepeye çıkarmak yerine hayatını çocuklarının ihtiyaçlarına adayan bir erkek, çocuklarına iyilik yapıyor gibi hissedebilir ama kendisini daha yukarı çekerek çocuklarının geleceğini de daha iyiye çekeceğini hesaba katmadığından aslında kötülük yapıyor da olabilir. Çocuklarınız size bağımlı ve o nedenle de kendinize çok iyi bakmalısınız ve odaklanmalısınız. Kendini yüzde 100 ihmal edip hayatını ailesine adayan ve 40lı yaşlarının sonunda kalp krizi ya da beyin kanaması ile aniden ölüp, daha 15 yaşında bile olmayan çocuklarını ortada bırakan ne kadar çok erkek var bilseniz!

Neyse konumuza dönelim. Kadınınız eğer daha maskülin olmanızı protesto ediyorsa, buna kesinlikle duygusal bir tepki vermeyin. Kadın sadece erkeğin kontrolünü yeniden eline almaya çalışıyor. Çoğu kadın bir yerde erkeğin buna boyun eğmeyeceğini anlayıp bu dırdıra bir son verir. Hatta çoğu kadın, bir süre dırdır ile sizi shit teste çeker ve boyun eğmediğinizi görüp size daha bağlı olarak geri döner.

Şu uyarıyı da yapmamız lazım : kırmızı haplıyım diye hayat boyu seni seviyorum demeyeceğim, çiçek almayacağım ya da romantik birşeyler yapmayacağım sanan bir erkeğe dönerseniz, o dırdırın tek sebebi sizin maskülin olmanız değil, daha çok Erkek Adam olayım derken erkek ayıya dönüşmenizdir. Bu tür romantik jestleri yapmanız gerek ama feminen erkeklerden farklı olarak, siz istiyorsunuz diye, kadın ya da toplum zorluyor diye değil. Mesela 14 Şubat Sevgililer günü kepazeliğinde hediye falan almayın zira bu sizden beklenen birşey ve almanız boyun eğmeniz demek. Ama 2 hafta öncesi ya da sonrası bir romantik süpriz yapın. Öncesi daha iyi, zira sonrası sanki siz 14 Şubatta kendinizi affettirmeye çalışıyorsunuz gibi görünür.

Eğer maskülin davranışları kadın dırdırı ile bırakıyorsanız ise var halinize. Kadına sizi istediği zaman kontrol edebileceğini gösterdiniz.

Şimdi evli ve çocuklu kardeşlerimize gelelim. Kırmızı hap ile fişten çekildiğinde kendini mavi hap mantalitesi ile girdiği bir evlilikte evli ve çocuklu bir halde bulmak sanırım, fişten çekildiğinizde olabileceğiniz en kötü durumdur. Üstüne hem sizin içinizi dışınızı bilen bir hatun ile berabersiniz, hem de sizin erkekliğinizi devlet zoru ile götünüze nafaka ve iştirak nafakası şemsiyesi olarak sokup açacak bir belgeye imza atmışsınız.  Sizin işiniz daha zor ama yine de kadının dırdırına boyun eğmeyin. Umarım evlendiğiniz kadın, artık daha çok kadının olduğu gibi erkeklerle ilişkisi bozuk ve ruhen hasta biri değildir. Eğer böyle değilse, çoğu erkek gibi evliliğinizde düzelme göreceksiniz. Ama eğer kadın bu tip bir hasta ise, masküliniteyi şeytani bir tiranlık olarak algılar ve buna çok sert bir tepki gösterir. Bunlar babaları ile ilişkileri kötü kadınlardır genelde. Sizin yine masküliniteyi bırakmamanız lazım ama bu tip bir kadınla evliliğin çirkin olmayan bir şekilde bitmesi pek mümkün değil.

Madonna Fahişe Kompleksi

Bugün Ekşi Şeyler’de Erkeklerin; Sevdiği Kadını Masum, Birlikte Olduğu Kadını Kötü Olarak Sınıflandırması: Madonna Fahişe Sendromu adlı bir yazı gördüm. Modern toplumun kadın ve erkeklerin cinsel stratejileri konusundaki iki yüzlülüğünü en güzel ortaya koyan bu konuda bir kaç kırmızı haplı şey yazmak istedim.

Yazar, Madonna Fahişe Kompleksini (buna kompleks derler aslında bunu nedense sendrom diye değiştirmiş) şöyle anlatıyor :

daha çok orta doğu gibi, cinselliğin bir tabu olarak yaşandığı halklarda görülen, bireyin cinsel birleşmeye ergenlikten itibaren kötü ve ayıplanacak bir durum olarak bakmasından ortaya çıkan hastalıktır.

Hastalık yaftası önemli. Daha önce Erkek Cinsel Dürtüsünü Hastalık Haline Sokmak yazısında bahsettiğimiz duruma benzer ve aynı şekilde hastalık diye yutturulmaya çalışılan birşey bu olay.

Madonna Fahişe Kompleksi nedir? Çok kısaca Alfa Siker Beta Öder‘in erkekteki karşılığıdır.  Erkekler uzun süreli ilişki için Madonna ararken (Madonna burada Azize anlamında, şarkıcı Madonna değil) kısa süreli ilişki için “orospu” arar. Kadınların uzun süreli ilişki için “beta öder baba” ararken, kısa süreli seks ve tohumlar için “alfa erkek” aradıkları gibi. İkisi de aslında bu özellikleri idealinde tek kadında / erkekte bulmak ister (erkek örneğin kadınının yatağında orospu gibi olup dışarda azize gibi olmasını isterken, kadınlar kocasının hem sağlayıcı hem de alfa serseri olmasını ister).

Bu ikili özellikler tek kadında / erkekte aynı anda bulunmadığı için kadınlar kısa süreli zevki alfalarla yaşamaya ve idealinde onlardan çocuk yapmaya; kendilerine ve çocuklarına bakmaya beta bulmaya meyillidir. Aynı şekilde erkek de bakire bir kadınla evlenmeyi hayal eder ama kenarda “yollu” dilberlerle kısa dönemli vuruşa meyillidir. (Gerçek erkeklerden bahsediyorum, feminenleşmiş sünepeler bu kaka dürtüyü kendi kendilerine başarıyla bastırırlar).

Eğer Alfa Siker / Beta Öder hipergaminin erkeklerde bir karşılığı var mı diye merak ediyorsanız, bu “kompleks” dedikleri dürtüdür.

Modern toplumun ikiyüzlülüğü şu : Geleneksel toplum erkeğin madonna – orospu dürtüsünü ve evliliğine paralel kaçamaklarını “erkeğin elinin kiri” diye yaftalayıp, kadının hipergamik dürtüsünü ağır cezalandırıyordu. Şimdi hipergami gayet doğal iken erkeğin dürtüsü hastalık olarak pazarlanıyor.

Madonna Fahişe Kompleksi böylece, erkeğin evinde karısı varken dışarıda yollulara yürümesini de engeller. Erkeklerin kadınları “evlenilecek kadın \ eğlenilecek kadın” olarak ayırmasını kötüler. Son zamanlarda bu propogandanın daha iğrenç kullanımı da, erkekleri alfa siker beta öder denklemindeki ödeyen beta olmaya itmek : kadın 20lerinde fahişe gibi yaşasa da, 30larında tövbe edip azizeye(!) dönüşeceğinden (!!), onun bu değişimini kabul edip, iyi bir anne ve eş olacağına inanmasını beklemek ve bunu yapmıyorsa da onu ayıplamak. Bu dinamiğe Bekleyen Betalar ve En İyisini Sona Saklamak yazılarımızda değinmiştik.

Neyse hadi iyisiniz. Beta yığının Ekşi Şeyler’i varsa, sizin de Kırmızı Şeylerimiz var 😀

Maskülen benliğini geliştirmek

Storm, Kadınları para ile elde etmek yazısında sormuş :

Senin deyiminle “kendi maskülen benliğini geliştirmek” nasıl olacak?

Bu konuda kitap yazılır aslında ama bir yazıya sığdırmaya çalışayım. Maskülen benliği geliştirmek, aslında kırmızı hap öğretisinin temel amaçlarından biri. Bu sadece kızlara yürümek için değil, hatta kırmızı hap için kızlara yürümek yan ürün olmaya başladı. Bir erkeğin maskülen benliğini geliştirmesi, hayatının merkezine kendisini koyması ve kararlarını kendini, isteklerini ve duygularını odağa koyarak vermesi ve daha başarılı bir insan olması için yapması gereken birşey.

Birinci olarak, ikinci olarak, , üçüncü olarak vs. vs. kendinize odaklanın. Sonra kadınları düşünün.

Kırmızı hap çok fazla teorik bilgi içeriyor gibi görünse de, maskülen benliği geliştirmek için pratik olarak ortaya çıkan yok haritası çok karmaşık değil. Sadece yapması zor ve disiplin isteyen birşey ve bu nedenle birçok erkek böyle bir yola gireceğine kolay yol ya da mucizevi bir hap arıyor.

Maskülen benliği geliştirmek için yapılması gereken ilk şey, bu benliği kendi kendinize bastırmanızı sağlayan safsatalardan kurtulmaktır. Bu zihinsel detoks için bir tur Rollo Tomassi Türkçe çevirisi serimizi okumanız ve anlamanız, işin çoğunu halledecektir.

İkincisi ise hemen Kırmızı Hap Öğretisinin pratiğine başlamaktır :

Birincisi ve en önemlisi ağırlık kaldırmak.  Ağırlık kaldırın, kardiyoya asıl amaç değil. Evet şişmansanız zayıflamanız lazım ama spor salonunun asıl verdiği şey adeleler değil testosteron

İkincisi, iyi ve sağlıklı beslenin ve iyi uyuyun. Sabahlara kadar parti yapmak, hamburgerle beslenmek ve bira fıçısına düşmek 20lerin ilk yıllarına kadar yapılabilir ama sonrasında tamamen erkekliğinizden yer. 

Üçüncüsü, eğer çalışmıyorsanız, kendinize bir iş edinin. Eğer boktan bir işiniz varsa daha iyisini bulun. Eğer işiniz iyi ise ve siz bir süredir yükselmiyorsanız, işte yükselmenin yollarını arayın.

Bazen kırmızı hap pratiğini yoğun uygulamanız gereken bir sürece ihtiyacınız olabilir. Buna camiada Rahip Modu derler. Hank Moody bu konuda şu yazıları yazmıştı, bunları uygulamanız maskülen benliğe hızlı bir geri dönüş sağlamak için çok önemli : Rahip Modu (Monk Mode) – Giriş, Gelişim ve Hatunlarla İletişim.

(Hatunlarla İletişim konusunda birçok kırmızı haplıdan ayrıldığımızın farkındayız. Kırmızı hapın kanaat önderlerinin önemli bir kısmının felsefesi, “siz kırmızı hapın gereklerini, yatırımlarını yapıp erkek egemenlik hiyerarşisinde yükselin, kızlar size zaten gelecektir”dir. Biliyorum çok fazla basitleştirdim. Kırmızı hap öncesi PUA takipçiliğinden gelen kol ise, kızlara aktif olarak yürümenin, bu olayın önemli bir parçası olduğunu düşünür. İki yoldan hangisini seçtiğiniz önemli değil ama biz burda ikinci kola daha yatkın olarak yazıyoruz.)

Bir sonraki adımda çerçeveyi korumayı ve dominant olmayı hayatınızın bir parçası haline getirin. Testosteron bunun için önemli ama sadece spor ve iyi beslenme ile yeterli testosteron seviyesine çıkamazsınız. Hareketleriniz ile de testosteron salgılamanız lazım.

Çerçeveyi korumayı ve dominant olmayı başaramayan erkeklerin en büyük problemi, bunu sadece kızların önünde yapmaya çalışmalarıdır. Kızlar etrafta yokken bile çerçeveyi ve dominant zihniyeti sürekli pratik etmeniz lazım. Bunun için de bu iki özelliğe sahip bir adamın vücut dilini, bilinçli bir çaba ile göstermeniz lazım.

Çerçevesi ve dominant karakteri sağlam bir erkek rahat, yavaş, kendinden emin ve yumuşak şekilde hareket eder. Bunlara sahip olmayan bir erkek ise tedirgin, hızlı, ürkek ve sert hareketler yapar. Bu gerçeği hemen hemen herkes bilir. Çok az kişinin bildiği ise, insanın ruh hali ile hareketlerinin birbirini iki yönlü etkilediğidir.

Şimdi bunu dikkatli okuyun :

Maskülen bir ruh hali ile maskülen erkek gibi hareket edeceğiniz gibi, maskülen bir erkek gibi (rahat, yavaş, kendinden emin ve yumuşak) hareket ederek, ruh halinizi maskülene çevirebilirsiniz.

Nasıl? Yapana kadar yapıyor gibi yapmak yazımızda açıkladık :

Bizim duygu diye hissettiğimiz şeylerin hormon salgılanması ile alakalı olduğu artık bilinen birşey. Yeni yeni keşfedilen şey ise hareketlerle hormon salgısının değişebileceği ve bunun da duygu yaratabileceği. Belgeselin aşağıdaki Fake It To Make It (Yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak) bölümünde, alfa maymun hareketleri yapmanın (örneğin kollar havada açık V duruşu) testosteron seviyesini 20% arttırdığı ve tam tersi itaatkar ve boyun eğer hareketlerin ise 10% azalttığı verisinden yola çıkarak bir deney yapılıyor.

Testosteron, erkeklik hormonu ve yüksek seviyeleri erkeklerin egemenlik ve hırs dürtüsü ile alakalı. İşin ilginci, bu tür özgüven hareketleri sadece testosteronu arttırmak ile kalmıyor, kortizol seviyesini de (stres hormonu) azaltıyor. Bu da alfa erkekliğin sadece agresif bir hırsla değil, stres karşısından serinkanlı bir şekilde davranmayla da ilişkisini açıklıyor.

Maskülen erkeğin hem dominant hem de rahat olması, bu iki hormonun etkisi.

Eğer doğal olarak maskülen ve rahat biri değilseniz, bunu pratik etmek için bir kadının yakınında olmayı beklemeyin. Gündelik hayattaki, sıradan şeyleri maskülen ve rahat bir şekilde yapın. Hızlı yemek yiyen biri iseniz, yavaş yemek yeyin, lokmalarınızı yavaş ve sonuna kadar çiğneyin, koltukta tek başınıza otururken bile alfa oturun, her zaman sırtınız dik, göğüs ilerde ve omuzlar hafifçe geri yürüyün, vs.

Bir kıza yürürken, ne dediğinize ve nasıl dediğinize dikkat ettiğiniz kadar vücut dilinize de dikkat edin. Ağır, sakin ve rahat bir şekilde hareket edin, kıçınızda kurt varmış gibi kıpırdanmamaya özen gösterin.

Ve bu çok önemli : ruhunuzu aşk temalı diziler ve romantik komediler ile zehirlemeyi bırakın. Hayatının kadınını, hayatının odağı yapan erkeklerin “kahraman” olduğu bu tür senaryolar, siz fark etmeseniz de sizin kadın – erkek ilişkilerinde beta çukuruna batmanıza oldukça yardımcı oluyor.

Aynı şekilde aşk şarkısı dinlemeyi de bırakın. Hele hele kendini terk eden kadının ardından salya – sümük ağlayan adam arabeski ve kuyruk acısı ile kadına lanetler yağdıran adam protestinden uzak durun.

İlişkiler konusunda, zihin yapınızı ONEitis‘ten kurtarıp, bir sonrakine ayarlayın. Bir erkeğin gücünün opsiyonlarından ve kendine opsiyon yaratma kapasitesinden geldiğini unutmayın.

Bunları yaptığınız zaman, maskülen benliğiniz kendiliğinden gelişir, merak etmeyin. Başka bir açıdan aslında maskülen benliğiniz içinizde fakat sizi feminen yapan sosyal koşullamanın altında gömülü. Tek yaptığınız, onun üstündeki enkazı kaldırmak ve onu açığa çıkarmak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.