Bir boşanma hikayesi

Ben de boşandım. 3 ay evli kaldım. 5.gün 5.gece.düğün, gelinliğe kadar masraflar için neler harcadım neler.

Bu yazıyı ibret alın diye erinmeden şu saatte uzun uzun yazdım. Evlenmeyin diyemem ama güzel ülkemin erkeklerini ne beklemektedir, aşağıdaki yazımı(başıma getirilenleri) okumadan anlayamazsınız ve anlamadan evlenmeniz bir facia olur. Siteden bu yazıyı ayrı bir başlıkta yayınlamasını erkeklerimizin iyiliği için istiyorum. Karar kendilerinin.

Başlıyorum:

Neyse anlaşamadık ve ben dava açtım. Dava 1 yıl sürdü ve kızın boşanmak istemiyorum, beyanıyla davam reddedildi ve 3 sene ayrı yaşama verdi Mahkeme. Bu davada bende ya da kadında bir kusur tespiti yapılmadı.
Bu karardan 3 ay sonra kız tarafı bu sefer bana boşanma davası açtı. Ve dava 1 yıl sürdü. Kadın tarafının açtığı bu davada ben boşanmayı kabul ettim. 2 taraf da boşanmayı istediğinde hakime düşen, boşanmaya hükmetmek oldu. Gelelim nafaka ve diğer şeylere.

Ben de kusur bulunamadı ve bunun için kadının manevi tazminat isteği reddedildi. Ama komik bir gerekçe ile maddi tazminata hükmedildim. Boşanmadan dolayı kadının maddi kayıpları oluşmuş, aynen böyle diyordu gerekçe. Ben yargıtaya bile itiraz ettim. Kadın kendi dava açtı ve boşanmayı istedi. Kendi dava açıp da boşanmadan dolayı maddi kayıp da ne oluyormuş, falan dedim ama temyizim reddedildi.

Gelelim nafakaya. Nafaka yükümlüsü oldum. Peki kusur tespiti yapılmadan nasıl nafaka yükümlüsü oldu. Sıkı durun aynen şu gerekçeyle:

“Erkek tarafı reddedilen boşanma davası açmakla kusurlu taraf haline gelmiştir. Bunun için nafaka ödemesine…”

Hani 1.davayı ben açmıştım ya. 2. Davayı kadın açmıştı ya. O 1. Davam reddedildi ya, mahkeme onu kastediyor.

Yargıtaya başvurdum. Her dava bağımsızdır, dedim. 1. Davam reddedildiyse kadın tarafı 2. Davayı açmasaydı, dedim. Hem 1. Davayı reddettiren ve 3 yıl ayrı yaşama ve eşini (beni) ikna hakkı kazanan kadın tarafı(eşim), yeni 1 tek kusur bile isnat etmeden neden 1 ay sonra dava açtı, dedim.

Neyse reddedildim.

Gelelim takı ve çeyize. Karşı taraf bir liste sundu mahkemeye. Annesi ve kardeşini tanık gösterdi. Hakim anneye sordu. 102 madde olan bu çeyizler hakkında ne diyorsun. Annesi aynen katılıyorum, bu çeyizleri biz erkek evine verdik, dedi. Hakim yaz dedi katipe, annesi listeye aynen tanıklık etti. İtiraz ettim o an. Bu listede bir çatal takımına 700 tl denmiş. Böyle marka ve sayılar tek tek belirtilmiş ve fiyatlar fahiş. Madem annesi bunları tek tek eliyle yerleştirmiş ise, listeyi aynen katılıyorum diyeceğine eliyle koyduklarını saysın, dedim. 1 tek ördekçioğlu tencere seti, diyebildi. Ama mahkeme o listeyi benden aynen istedi. Ağzım açık kaldı.

Takı konusunda da öyle oldu. Kızla ayrılık günümüzde tartıştık ve kız çekti gitti. Hastaneye gitmiş sakinleştirici almış. İşte bu ilaçlar ve hastaneye gitmesi takı meselesinde bana karşı kullanıldı. Kıza demişim ki ben evden gidiyorum, ben gelmeye evden gitmiş ol. Kız da ben evde yokken beni beklemiş ve benim gelmeyeceğimi anlayınca psikolojisi bozulmuş ve evden ayrılmış ve takıları alamamış. Ben de daha önceki 2 boşanma davasında bana kusur tespit edilmemesini bu takı davasında delil olarak sundum. Eğer bir kusurum olsa idi, kovma gibi bir kusur tespiti yapılırdı ve ben manevi tazminata hükmedilirdim. Karşı taraf ise kusurlu olduğum tespit edildiğini ve nafaka yükümlüsü olmama hükmedildiğimi, söylediler. Ben de nafaka yükümlüsü olmam, davayı benim açmam ve bu davanın reddedilmesi gerekçesiyle olduğunu söyledim. Üstelik hem bu davalarda hem öncekilerde karşı taraf yani kız tarafın 2 şahidi olduğunu; biri kızın annesi biri de kızın (eşim yani) kardeşi.

Sonuç altınların faiziyle iadesi.

Eşimin avulatı haber salmış. Boşuna yargıtaya verip para harcamasın, kadın her durumda haklı, kız istese 8 değil 16 bilezik bile isteyebilirdi, demiş.
Avulatları haklı, dedim ve temyiz etmedim.

Ha unutmadan söyleyeyim. 1. Davada 3 ay süren ekonomik araştırna yapıldı. Ben öğretmenim ve kız çalışmıyor. O gün için benim maaşım 1830 tl falan. 500 tl tedbir nafakası (dava bitene kadar bağlanan nafaka) bağlandı. Ve davaya devam ara kararı alındı. 3.5 aylık nafaka 1800 ediyordu. Diyelim mahkeme bugün 15.00’te bu tedbir nafakası ara kararını verdi ya. Yarın sabah 08.30’de beni icraya verdiler. 1800 tl oldu bir gecede 3500 falan. Avukatları aynı zamanda icra vekili olduğu için 1500 tl vekil ücreti, icra mahkeme masrafı falan eklediler.

Neyse 1. Davam reddedildi ve davayı kaybettiğim için 400 tl 3 yıl ayrı yaşama nafakası artı mahkeme masrafları artı karşı tarafın vekalet ücretine hükmedildim. Yine ertesi gün sabah icraya verildim. Önceki icra 1. İcra dairesinde ise bu icra 3. İcra dairesinde açıldı. Ve maaşıma haciz geldi. Eğer önceki icra dairesine bir dilekçe verselerdi otomatikmen maaşa icra gelirdi ama vekilleri tekrar vekalet ücreti alamazdı ve ben tekrar icra mahkemesi masrafı ödemezdim. Bir de 1 gün beklemeden nafakayı ödemiyor diye maaaşıma haciz ile beni okulda rezil etmek istediler.

2. Davamız açıldı demiştim. Onda da tedbir nafakası bağlandı. O davanın da bir sonu oldu. Her defasında beni farklı bir icra dairesinden dava ettiler. Ve her defasında hem asıl Aile mahkemesinde hem 1 gün sonra açılan farklı icra dairelerinden vekalet ücreti ve mahkeme masrafları ödedim. Hakime şikayet ettim bu durumu. Oralı bile olmadı, avukatları söz aldı. Bizim yasal hakkımız dedi. Bir şey diyemedim. Kızın ailesinin fabrikası var dedim. Kız nasıl baba evine sığınır kabul edilsin ki dedim. Vekilleri; kızın ailesinin maddi durumu mahkemenin konusu değil, dedi. Öyleymiş sustum. Azarlandıklarımı hiç saymıyorum. Kendimi yıllarca davadan davaya düşmüş yargılanan bir suçlu terörist gibi hissettim hep. Vekiller benim gibileri bekliyor ki yolsun. Neyse…

Hatta maddi tazminat 18000 tl bağlandı ya bunu da farklı dairede icraya verdiler. 1 gecede 23 bin tl oldu bu para. Vekalet, masraflar… falan. Ödeyemeyeceğimi beyan ettim. Maaşıma haciz geldi. O günkü maaşımın 4’te 1′ olan 500 tlye hükmettiler. Tam 36 ay boyunca ayda 500 tl kesildi. Toplamda 18 bin tl kesilmiş oldu. 18 binin 23 bin tl olması yetti mi icra dairesine gittim. Kalan ne kadar dedim. 18000 tl kaldı dediler. 18 bin tl, 36 ayda toplam 18 bin tl kesilmesine rağmen nasıl 18 bin tl kalır dedim. Müdüre kadar hesaplattım. Doğru 18 bin tl kalmış. Faizler, karşı tarafın avukatının bir kaç bahane ile itiraz dilekçeleri dolayısıyla vekil ücretleri katlamış gitmiş.

Neyse bu arada başka ile ve okula tayinim çıktı. Vekilleri tekrar dilekçe vermiş. Ek.ücretlerime de haciz geldi. Haftada 30 saat.derse giriyordum. Hafta sonları kurs açmıştım. Sınav ücretleri dahil her şeye icra geldi. Maaşımın dörtte biri artı tüm ek ödemeler. Yeri geldi ayda 2800 tl kesildi. 5 ayda 11700 tl daha kesildi. Tekrar icraya gittim. Ne kadar borcum kaldı, dedim. 16700 tl kalmış. 18 bin kalmıştı nasıl olur da 5 ayda 11700 ödememe rağmen 16700 kalır dedim. Memurun biri dedi ki: Bu şekilde bitmez bu borç. Toplu kapat. Nerden nasıl bulursan bul, dedi.

Neyse buldum buluşturdum kapattım.

İşte bundan 15 gün sonra da takı ve çeyize 40 bin tl geldi. Aman maaaş haciz gelmesin diye karşı tarafa haber saldım. İcraya vermeyin de peşin ödeyeyim dedim. Peşin deyince ve ayaklarına düşünce tamam dediler. Kredi çektim. Nisan 2018de 40 bin tl Halk bankasından maaş müşterilere özel indirimli çektim. Faizle birlikte 57 bin tl. 48 ay taksitle ayda 1200.

Şu an Temmuz 2018’dayız. Şimdi olsa o altınlar falan 60 bin Tl ederdi.

Faizde yükseldi. 28 bin falan ediyor. 88 bin toplam. Ayda 2000 tl falan ederdi. İyi ki bu güne kalmamış. Zaten bankalar 50 bin tlden fazla tüketici kredisi vermiyorlar. Tam 6 yıla yakın davalar nedeniyle elde avuçta bir şey kalmamıştı. Mecbur maaşıma ve ek ücretlerimin tamamına icra gelirdi. Tahminim ayda 2000 tl kıza öderdim. Ve 10 seneden aşağı da bitmezdi.
Çocuk da yok. 3 ay evlilik. Ve kusur tespiti yapılmadı.

Ben hikaye olsun diye anlatmadım bunları. İlk defa burada hikayemi anlattım. Evet bu site bunların hem yeri hem bu anlattıklarım için tam sırası.

Maalesef Türkiye tüm diğer ülkelerden daha kötü durumda. AB ve ABD’de hemen hemen nafakalar kalktı. 1 yıl evliliğe 1 yıl nafaka falan kesiliyor. Daha benim çocuk da olmadı. Bu hikayeye iştirak nafakası, icra ile alınan çocuk, gösterilmeyen çocuklar falan da eklemedim.

Hakimler çok değişti. Biri bana acıdı. Toplu nafaka kesti. O zaman 9000 tl idi. Karşı taraf toplu para diye sanırım itiraz etmedi. Yıllarca belki bir ömür ödemekten kurtuldum. Her erkek benim kadar şanslı değildir. 2 güne 10 yıldır ödeyenleri duyuyoruz basın yayında. Kadın evlense veya nikahsız yaşasa ya da sevgili edinse erkek tarafın haberi bile olmaz. Olsa bile ispatlaması lazım. Zina bile artık suç değil. Polis kimsenin evini basmaz. Ahlak polisi bitti o dönemler. Kimse de (özellikle kadınlarda) vicdan kalmadı.

İlginç mahkemeler ve feminist basın hatta tamamı Beta olan erkeklerimiz kadını yalan söylemez,ahlak abidesi melekler olarak görüyor.

Avrupada yine evlilik kurumu bitmiş. Bizdeki evli erkeğin rezilliği kimesede yok. Bizim Türkiyede hala bekara ev verilmeme,adam yerine konulmama ve utandırma hala yaygın ve güçlü.

Türkiyede hala düğünü erkek yapar, takı kadınındır, eşya erkeğin sırtında.

Erkek ve evlilik.

Yok ya.

İkinci Bölüm : Bir Boşanma Hikayesi – Tehlike Sinyalleri

Konuk Yazar : Metin Bey

Erkeklere En Çok Söylenen Yalanlar

Dün Youtube’da erkek kanalı isimli video kanalını izlerken keşfettim ki gerçekten umutsuz şekilde sevgili edinmeye çalışan snowflake‘lere söylenen yalanların haddi hesabı yok. Bu halde bile kanalın 182.700 abonesi var. Kanaldaki videoları izleyen erkekler, gerçekten kadınlar konusunda başarılı olabilecekleri ümidini taşıyorlar. Klasik beta erkek bilgilerini sindirip de hayal dünyasını genişlettiklerinde mavi hapın aslında çok tatlı olduğunu sanıyorlar.

İyimser düşünmek insanı mutlu eder, evet. İnsan birçok şeyin üstesinden bu şekilde gelir ama ikide bir duvara toslayıp hala taktik değiştirmeden iyimser düşünmeye devam ediyorsan bunun salaklıktan başka bir açıklaması olamaz. Zaten kanal da mavi hap yalanlarını güzelleştirip saf erkeklerin önüne koymaktan başka bir şey yapmıyor. İşte bu yalanlardan bazıları:

1- Seni sen olduğun için sevecek biri olmalı:

Bu malesef en çok inanılan yalanlardan biri çünkü erkeğimiz gerek fiziksel gerekse mental açıdan kendini geliştirmeye üşeniyor. İstiyor ki oturduğu yerden ona en güzel hatunlar gelsin. İstiyor ki hiç emek harcamadan mucizevi şekilde iyi bir hatuna sahip olayım. Hayır, kendini geliştirmiş bir adamla suya sabuna dokunmayıp konfor alanından dışarı çıkmamış bir adam asla bir olmaz. O hatun, birinci tip adamın ikinci hatta üçüncü sevgilisi olmayı seninle olmaya tercih edecek.

2- Hayatının kadını, seçilmiş kişi:

Bu özellikle 18- 25 yaş arası gençlerde çok yaygın. Sebebiyse tecrübesizlik. İlk defa elini tuttuğunuz kadın sizin için özeldir. Onun diğer kadınlardan çok farklı ve üstün olduğunu düşünürsünüz çünkü o kadını kendi zihninizde özel bir yere koymuşsunuzdur. Bu, kadını kaybetmemek için geliştirdiğiniz zihinsel bir reflekstir. Birlikte uyuduğunuz, tatile gittiğiniz, seviştiğiniz kadın sayısı arttıkça kadınları zihninizde kutsama hastalığınız da azalır.

3- Kadını memnun et, onu el üstünde tut:

Mavi hapın belki de en zehirli yönlerinden biri bu. Kadını kendinden üstün tutma ve onu her koşulda memnun etmeye odaklanma. Bu bakış açısına sahip erkeklerin %90’ı hayalkırıklığına uğrar ve gösterdiği fedakarlıkların bedelini ya terk edilerek ya da aldatılarak öder çünkü kadınlar, kendilerini yanında güvende hissedebilecekleri, cesur, kadın tarafından onaylanma ihtiyacı hissetmeyecek erkekleri severler. Beklentileri her zaman erkeğin onlardan üstün olması yönündedir.

4- İlişkide para önemli değildir:

Bunu herhangi bir videoda kadınlardan duyduğumda gerçekten ekranı yumruklayasım geliyor. Bir insan göz göre göre yalan söyler mi? Kadınsa ve doğası gereği kendini cici kız olarak göstermek istiyorsa söyler.

Para gerçekten çok önemlidir. Belki de ilişkideki en iyi jokerdir çünkü para= statü= güçlü erkek= sağlıklı nesillerdir. Kadının güdüsel seçilimi böyledir. Çoğu zaman parası olan erkek, çirkin ve şişman olsa bile en güzel kadınlar tarafından tercih edilebilir. O andan itibaren erkeğin kusurları kadın tarafından görülmez olur.

5- Kadınlar masum ve iyidir:

Gerçekten tüm kadınların Disney karakterleri gibi olduklarını düşünen erkekler var ve bu erkeklerin sayısı hiç de yabana atılacak gibi değil. Twitter’da çoçuklarına köpek maması veren, hastanedeki hastaların ilacına zehir katan, öz çocuklarını döven, eşini öldüren, terör örgütü mensubu olan vb. birçok kadına dair haberler okuyorum. Daha beterleri de var. Mesela kocasının kafasını kesip köy meydanında gezdirenler, pompalı tüfekle kafasını uçuranlar vs vs. Bunun yanında, kadınlar genellikle fiziksel açıdan erkeklerle başa çıkamadıkları için zihinsel şiddete başvuruyorlar. Yani kadınları melek gibi görüyorsanız bir daha düşünün.

Evlilik: Mayınlı arazide yürüme

Yargıtaydan çıkan son karara göre düğünde takılan altınların ve paraların geline ait olduğu kesinleşti.

2016’dan beri üzerinde çalışılan süresiz nafakanın kaldırılması konusunda hala bir gelişme yok.

Boşanan erkek, hukuki anlamda kusursuz olsa bile kadına tazminat veriyor.

Boşanan erkek, kadınla aynı statüde olup aynı parayı kazansa bile çocuğu olmadığı halde kadına süresiz nafaka veriyor. Süresiz!

Kadın nafaka ücretinin arttırılması için mahkeme başvurabiliyor ve erkek bu parayı ödemezse hapis yatıyor.

Kadın %90 ihtimalle çocuğun velayetini alıyor ve eğer istemezse çocuğu babasına göstermeyebiliyor.

Yasalar ve hukukçular açıkça kadına pozifif ayrımcılık tanımaya yönelik çalışıyor. Mağdur olan taraf erkekmiş, çocukmuş bunun hiçbir önemi yok. Nafaka kadının hayat sigortası. Çalışmadan beleş hayat sürmesi için ayrılmış fon.

Günümüzde kadınlar için evlenip boşanmış olmak evli olmaktan çok daha avantajlı. Kadınlar bunun farkında. Hatta bir kısmı, çocuklarını yalnız büyütmek için can atıyor. Bu durumda o çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesini bekleyebilir misiniz?

Kadınların sorumluluk almaktan muaf tutulduğu, erkeğin sürekli suçlamalara maruz kaldığı bir dönemde evlenmek ne kadar mantıklı?

Evlendiğiniz kadının sizden daha iyisini bulduğunda çekip gitmemek için hiçbir sebebi yok. Yasalar, ahlak, düşünce yapısı, her şey kadının üstünlüğüne göre inşa edilmiş.

Malesef günümüzde evliliğin mayınlı arazide yürümekten hiçbir farkı yok. Size düşen, mantıklı kararlar verip pişman olacağınız şeyleri yapmamak.

Saha raporu – HB7 ÖB9 hatuna yürüme

Selam mahmut abi ben Captain Charisma.

Sosyal ortamım dışında ilk game tecrübem oldu bu. Red pillle tanışalı 1 ay oldu

Day game diyemeyeceğim tam olarak çünkü fırsat resmen ayağıma geldi.

Metroda su alım yerinde para attım ve 0 tl yazıyordu yanımda birisi vardı ona dedim makine bozuk mu bir baktım ki 175 civarı bir hb7.

Bundan sonra kızın afetleğini fark edince muhabbet etmeye başladım ve bir de unide okuduğumuz bölüm birbirine benzer bölümler çıktı.

Kızla muhabbet etmeye başladık buralar rutin bölüm hakkında aile hakkında memleket vs anlatmayacağım tek shit test attığı kısma geleyim.

Konuşma devam ederken kızın telefonu çaldı bi erkek ismi vardı sevgilim yada abim diye kayıtlı değildi.

Konuşmaya başladılar ve çocuğu azarladı niye arayıp duruyosun vs internetim bitti geliyorum bla bla başta çocuk sevgilisi mi acaba dedim ama çok ağır bir betalık hissettim kız resmen çocuğu azarladı.

Sonra telefonu kapatınca tek shit test aldığım kısım böyle gelişti.

Ben: Abin galiba arayan 😀
HB7: Yok ya bi arkadaş
Ben: Abin zannettim abiler biraz böyle olur
HB7: Sen de abisin oradan biliyorsun herhalde
Ben: Evet hatta bazı abiler kız kardeşlerini çok kısıtlar
HB7: Ben onlara g*vat diyorum, yoksa sen de mi onlardansın
Ben: Öyle birine mi benziyorum😏 (shit saydım ve siklemez alaycı bir ses tonuyla verdim cevabı)
HB7: Tipten anlaşılmıyor

Neyse sonra gene konuşmaya devam ettik ben metrodan inecektim ne zaman ineceksin dedim.

HB7: Daha çok var
Ben: (Cebimden telefonu çıkartıp) Ben şimdi iniyorum, telefonunu verirsen… Güzel bir sohbet oldu
HB7: Hadi vereyim bari

Telefonu aldım ve gittim saat 10 sularıydı bu olay olduğunda.

1 gün boyunca hiç mesaj atmadım 1 gün sonra da dedim ki betalar mesaj atar biraz farkımız olsun dedim ve kızı aradım planım buluşma ayarlamaktı konuşma böyle gelişti telefonu açınca;

Ben: Selam, naber
HB7: İyiiiiiii
Ben: Tanıdın mı beni?
HB7: Hayır maalesef
Ben: Nasıl tanımazsın ya… tahmin et 😏
HB7: Metrodaki kişisin
Ben: Evet doğru tahmin
HB7: Aramak için çok yanlış bir zamanı seçtim ama ailemle birlikteyim
HB7: Ben mesaj atmanı BEKLERDİM aramandan ziyade(umursamaz bi ses tonu vardı ama sanki mesaj atmamı beklemiş gibi bir mesaj aldım sanki siz ne diyorsunuz bilmiyorum)
Ben: Mesaj da atarım xD
HB7: Bu saate kadar mı bekledin aramak için(bence %100 garanti shit test)
Ben: Hayır, şuan gene metrodayım senin muhabbetini aradım bulamadım ben de seni arayayım dedim 😏
HB7: İyi yapmışsın ama müsait değilim, iyi yolculuklar
Ben: İyi akşamlar
HB7: İyi akşamlar

Nasıl bir yol izlenmeli bu kıza karşı ne dersiniz, 1 gün geçti numaran artık kız da var ve daha bir şey yazmadı game over mı yoksa hala devam etmelik bir şans var mı? (BEKLERDİM kısmı düşündürdü beklemiş mesaj atmamı).

Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar.

Yorum geliyor ama hiç hoşuna gitmeyecek :

Ben: Abin galiba arayan 😀

Kıza yürüyorsun, kız bunu biliyor. Tam yürüken bir erkekle konuşuyor ve sen duygusal zayıflık gösterip kendini tutamayarak “abin galiba” diye soruyorsun. Kendi topuğuna iyi sıkmışsın. Kız o aşamada hiç kimse ve sen hiç kimseyi kim aradı merak etmezsin …

Müzminbeta86 bu hikayedeki faciayı yakalamış :

“Ben onlara g*vat diyorum, yoksa sen de mi onlardansın” diyerek terbiyesizlik etmiş. Hakettiği cevabı verip, şutlamak yerine netalık edip yürümeye devam etmişsin. Hep böyle götleri kaldırılıyor bu kaltak kızların. Ben olsam şahsen bu cevabı vardım.
“Evet öyleyim, zaten o yüzden yanındayım, işe ihtiyacın olduğu anlaşılıyor”

Senin Hot Baby (HB) skalasında 7 olan hatun Öküz Bebek (ÖB) ölçeğinde 8 çıkmış. müzminbeta86 doğru söylüyor. Shit test terbiyesizlik seviyesine çıkmış ve sen kızı orda şutlamak yerine ciddi betalık yapıp yazmaya devam etmişsin. “Konuşmaya başladılar ve çocuğu azarladı niye arayıp duruyosun vs internetim bitti geliyorum bla bla” başladılar zaten kızın seviyesi konusunda ekstra ipucu vermeli.

Shit testi her zaman aşıp kızı kapacaksınız diye bir kural yok. Bazen özellikle ciddi narsisism problemi olan bir kadına rastlarsınız ve oldukça rahatsız edici shit teste tabii kalırsınız. Bu tür durumlarda hatunu radardan atmak mantıklı olabilir. – Shit Test Nedir?

müzminbeta86’nın yazdığı cevap bu devirde aptal bir karının elinde silaha dönüşebilir. Kızı daha oturtacak olanı “wow, değilim ve aslına bakarsan kadınlar konusunda standartlarım var ve sen onun çok altındaymışsın” demek.  Tabii standartların varsa. Zira genç bir kızın “gavat” demesi bana normal gelmedi. Hayatımda bir kızdan duymadım böyle birşey, bir kızın tanımadığı bir adama uluorta gavat mısın demesi anormal bir şey.

Ama birşey biliyorum ki gavat kelimesinin geldiği tesadüfi değil. Zayıflık yapıp kızı arayanın kim olduğunu sormanın ardından geliyor. Bir kadın bir erkekten etkilendi ise ona daha terbiyeli görünmeye çalışır. Bu kız tam tersi davranmış. Yanılıyor olabilirim ama tahminim her kızın yapacağı gibi bilinç altında senin orda gösterdiğin zayıflıktan tiksindi ama öküz olduğundan normal bir kızın shit test atacağı yerde sıçtı.

Uzman sorusu : Kısıtlayan abiye gavat diyen hatunun kız arkadaş materyali seviyesi ve ilerde seni aldatma ihtimali nedir? Hani kızı tavlasan bile beklentilerini yüksek tutma derim.

Ben: (Cebimden telefonu çıkartıp) Ben şimdi iniyorum, telefonunu verirsen… Güzel bir sohbet oldu

Aferin. Kıza HB7 – HB8 diye hitap etmeyi, böyle kızlara yürümeyi marifet sayan bir havayla yapan her mavi haplı gibi kızın güzel olması seni yere sermiş ve kadının öküzüne rastladığını fark etmemişsin bile. Bunu söyleyen hatuna yürümeye devam etmen çok vahim. Güzel bir sohbet oldu? İlginç. Daha önce de yazdım bu shit test denilen şey terbiyesizlik değildir. Kız yüzünüze tükürse yarabbi şükür shit test demeyin. Shit test değil ciddi kabalık ve kızı orada bırakarak cevaplanmalı.

Bu HB7 – HB8 olayına dikkat edin. Bir kıza sadece kız değil HB7 falan diyerek kızın güzelliğinden etkilendiğinizi gösteriyorsunuz. Üstad Rossie’nin başucu eseri Amcığın 16 Buyruğundaki 10. maddeyi ihlal ediyorsunuz :

X. Onun güzelliğini görmezden gel

Güzel bir kadını düşünürken beyninin ödül merkezini kontrol altına alabilen erkek, kadınlarla olan etkileşimini inanılmaz bir şekilde dönüştürebilir. Böyle yapabilirse, heyecanı ve endişesi kaybolur ve arzularının nesnesi ile daha samimi ve içten bir etkileşime girebilir. Büyük çapkınların idare edebileceklerinden çok fazla aşka boğulmalarının sebeplerinden biri budur – bir sürü güzel kadınla bir sürü pozitif deneyimden sonra güzellik önünde ortaya çıkan saygı ile karışık korkuları kaybolur, ve bununla beraber güzellik karşısındaki güçsüzlük de ortadan kalkar. Hoşunuza giden kızları tanımlamak için “güzel”, “tatlı”, “bomba”, “afet” gibi kelimeleri tamamen lugatınızdan çıkarmak size çok doğru bir zihinsel çerçeve kazandırır. Bunun yerine kendinize “bu kız ilginç” ya da “bu kız tanımaya değebilir” gibi şeyler söyleyin. Bir kadına asla güzelliği konusunda iltifat etmeyin, özellikle de henüz sikmediğiniz hatunlara. Beyninizin onları “gökten düşmüş meleğe” ya da “nadide bir kar tanesine” dönüştürmeye çalışan kısmının fişini çekin. Bu tür bir Zen Nirvanası seviyesine ulaşmak için yapabileceğiniz ileri eğitim tekniklerinden biri de yatabileceğiniz kadar güzel kadınla yatmanız (gerilemek istemiyorsanız çok fazla çirkin kadınla yatmayın). Kısa zamanda bir Jedi aşığa dönüşeceksiniz.

Bu önemli. Kullandığınız kelimelere dikkat edin. Kendi kendinizi betalaştırmayın.

 

Abazan karanlık kuşağı – Onedio sırt sırta

Şu aşağıdaki videoyu yorumlamam istendi. Daha önce yarısına kadar izleyip sonra oğlan ağır mavi haplı deyip çıkmıştım. Şimdi tweeterdan bir daha videoya dikkatim çekilince tekrar izledim.

Elimizde HB 5.5 – 6 arası standart tipli bir kız var. Kişilik olsa hadi tamam da kızın kişiliği kabus. Normalde beyni mavi hapla yıkanmamış bir erkek “hellodan mı çıkardın bunu? Çok saçma” lafını duyduktan sonra “aha kızın malını koymuşlar” diye mırıldanır ve o aşamadan sonra tamamen taşak geçerdi. Ama Onedio’da normal erkeğin işi ne?

11 dakikalık videonun 48. saniyesinde bitmesi gerekirken eleman ciddi ciddi istifini bozmadan devam etti. Kızın iğrenç egosunu görünce kızı çok güzel sanan bir amsalak olduğu sonucunu çıkardım ama sonradan “hatunumun kaç kucakta hopladığını sorgulamam” ya da “hatunum cinsel dürtülerine dolu dizgin kapılarak hemen kucağa atlamış olsun ben sineye çekerim” tadında kızın bile isyan ettiği soya oğlan cevapları ile oğlanın soya oğlan olduğunu anladık.

Açık söyleyeyim “lan 3500 TL verseler bile çekilmez ama bu çocuk öğrenci, belki 350 TLlik yemek için evet der” diye düşünüp birbirlerini gördükleri kısmı izlemeden kapatmıştım. HB 5.5 hatunun kıçını kim kaldırıyor merak ederek.

AMA az önce videonun sonunu izledim :0 İzlemez olaydım.

Oğlan bu kadar iğrenç kişilikli bir hatuna kişiliği ile ilgili tek laf edemediği gibi kızı gördükten sonra vücut dili tamamen kapanarak kızla çıkma umuduna (!) devam etti … 😣 Ben bu çocuğu izlerken utandım ve çok üzüldüm … Çok çok utanç verici.

Buraya kırmızı haplı ya da en azından beyni yıkanmamış ve damarlarında 90 yaşında bir dedeninkinin yarısından fazla testosteron dolaşan bir adam koy. Nasıl davranır?

Bir ipucu : kafanızda oraya Han Solo’yu, Indiana Jones’u ya da John McLaine’i koyun. Videonun 48. saniyesinde muhatap almadan kameraya “bu kişilikle kainat güzeli olsa belki 3500 TLye 2 saat çekilir” derdi. Kızın duygusal olmadan fiziksel olduğunu duyunca da “demek ki seninle bir geleceğimiz olmayacak o zaman rahat olalım” gibi birşey derdi. Sonra dönüp de kızın tipini görünce de kızı işaret ederek gülme krizine girerdi. Ya da okumuş çocuksa en fazla “tipin çok sıradanmış hayal kırıklığına uğradım” derdi herhalde. Onedio tabii ki bu kadın düşmanı video yayınlanmazdı.

Gençler bu çocuk gibi olmayın. Bu açlık mı, kadını tanrıça statüsüne çıkarma mı (bu kızı çıkarmak için sağlam hayalgücü gerek) nedir anlayamadım.

Oğlanın vücut dili çok gerçekçi. Kız oyuncu olsa ve “şaka şaka bak kamera var orada dese” bile can sıkıcı. Kızın bariz dalga geçilecek haliyle taşak geçmeyi bırak hala “yemeğe çıkar mıyız” diyor. Çocuğu aç mı bıraktılar acep, günlerdir yemek yemiyordur da ondandır umarım. 350 TLye iyi karın doyar.

Evlenecek erkek bulamamak

Şu entariyi Ekşi’de Sonsuzluk Ve Birgün görüp tweetlemiş, ben yazarı siler diye aynen buraya kopyalıyorum :

30 yaşından sonra doğan sıkıntı. düşünüyorum da 20-30 yaş aralığında evlilik yapılabilecek çok kişi tanıdım. özellikle de 25 yaşına kadar iyi insanlar tanıdım. o zamanlar hayatı tanımıyorsun tabi. incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden ayrılıyorsun. evlenelim diyenlere burun kıvırıyorsun. çünkü gençsin ve karşına hep bir başkası çıkabiliyor. alternatif çok. gel zaman git zaman yaşın alıp başını gidiyor. o eski sevgililer bir bir evleniyor. sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

evlilik istesen de kafana uygun birini bulamıyorsun. mesela bekarsın ve hiç evlenmemiş bir erkek istiyorsun. maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

tabi iyi niyetli, evlilik odaklı, sadık erkekler de vardır ama onlar da umudunu yitirdiği için kendileri eş aramaz. muhtemelen aileleri bulur birini evlendirir. görücü usulü ısmarlama evlilikler işte. bir türlü yollarımız birleşmez bize uygun insanlarla.

eşleşmek ve uyuşmak, anlaşmak ve evlenmek çok zor olur bir noktadan sonra. hatta imkansız gibi bir şey.

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

ilk ya da birkaç sevgili sonrasını iyi değerlendirin. seviyorsanız ve anlaşıyorsanız evlenin gitsin. sonra canınız evlenmek isteyecek ama düzgün erkek bulamayacaksınız.çünkü yok. ciddiyim. boşanmışlarla, ruh hastalarıyla uğraşırım diyorsanız ne ala. ama elinize varsa iyi bir erkek onu bırakmayın. kıymetini bilin.

mutlu olmak çok zor. herkes doyumsuz. aç gözlü. sadakat oranı düştü. güvensizlik var. alternatif çok. kimsede katlanırım, sabrederim, düzeltmeye çalışırım çabası yok.

bir noktada artık yapayalnız kalıyorsunuz. pişmanlıklar sizi yiyip bitiriyor. aslında pişman olmadığım şeyler için bile üzülüyorum. biliyorum yapsam mutsuz olacaktım ama şimdiki aklım olsa belki de yapardım. gençlik elden uçup gidiyor. gönlün istediği kadar genç olsun ruhun yoruluyor. bezgin oluyorsun. hayat herkesi yorar. bir şekilde sende iz bırakır. iz bırakanlar acıtır. aklını iyi kullanman lazım. son pişmanlık fayda etmiyor.

Feminizmin kadınlara attığı en büyük kazık, insan toplumunun binlerce yıllık bir gelişimle kazandığı bilgeliğe ulaşımlarını engelleyerek kadınların hipergamilerinin insafına kalmalarına neden olması. Erkekler olduğu kadar kadınlar da hipergaminin umrunda değil. Bu nedenle de 30larında Road Runner ve Çakal Anına yakalanıyorlar :

Eskiden, genç kadının annesi ve neneleri güzelliğin geçici olduğunu, en baştan çıkarıcı erkeğin en iyi koca adayı olmadığını bilir ve kızın uzun süre stabil bir koca olabilecek genç bir erkekle evlenmesini garantilerlerdi. Şimdi ise feminizm yüzünden, bu rehberlik genç kadınların hayatından çıkarılmış durumda ve genç kadınlar kendi cinsel hayatları için kötü birer kaptanlar. Güzelliklerinin yere çakıldığı 34 – 36 yaşına kadar alfa erkeklerin peşinde koştuktan sonra eskiden reddetmeye alıştıkları beta erkekler tarafından bile görmezden geliniyorlar. Kadının kısmetindeki bu ani çakılma,  Road Runner ve Çakal anı olarak biliniyor. Kadınların geçmişte uçurumdan bu şekilde düşmemeleri için bir sürü güvenlik ağı vardı.

Karmaşık cinsel geçmiş bir kadının aleyhinedir. Aynı durum bir erkeğin lehine çalışsa da. Bunun nedeni iki cinsiyetin birbirinden farklı olan doğal cinsel çekicilik mekanizmalarıdır. Bir bilgenin zamanında dediği gibi, “birçok kapıyı açabilen bir anahtar, değerli bir anahtardır. Birçok anahtar tarafından açılabilen bir kilit ise, işe yaramaz bir kilittir.”

Buradaki büyük ironi şu : “feminizm”, kadınların hayatını iyileştirmek yerine, Roadrunner ve Çakal anı ile karşılaşmalarını engelleyecek anne ve anneanne rehberliğini ellerinden alarak güvenlik ağlarını ortadan kaldırdı. Bu nedenle feminizm, ortalama bir kadını bir alanda daha tehlikeye attı.

Feministlerin kadınlardan sakladığı bir başka gerçek ise Cinsel Pazar Değeri.

Ablamızın şurada beni tanımlamış. Kendisiyle daha önce seviştik mi acaba :

maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

Şaka bir yana bu ablanın bilmediği ya da görmezden geldiği şey, boşanan ve uzun süreli ilişkiden çıkan erkeklerin bu ilişkilerdeki hatunları ile yaşadıkları tecrübenin onları ilişkiden de evlilikten de soğutmuş olmasıdır. Karısını ya da uzun süreli ilişkisini yaşlı gözlerle bırakarak acımasızce terk edip kendisini genç kızları hoplatmaya salan kötü erkek tiplemesi her ne kadar yaygın bir klişe olsa da, çoğu uzun süreli ilişki kadın tarafından, erkeği ilişkiden tiksindirecek şekilde bitiriliyor.

Buna rağmen o gruptaki çoğu erkek aslında hala evlilik odaklı. Çevremde gözlemlediğim boşanıp da yeniden evlenmeyen, eğer önceki hatun kendisine nafaka tecavüzü etmemiş ise, çok az adam var. Ablanın durumunun, 30unda bile hala kötü çocuk kovalamaktan kaynaklanma ihtimali var. Mesela işi pezevenkliğe götüren ne demek? Kızı tavlayıp sonra başkalarına mı pazarlamaya çalışan adamla mı çıkıyorsun? Yaş olmuş 30 hala alfa erkek peşindesin (bkz. en aşağıdaki alıntı).

sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

Bu kısmın da ağır psikolojik yansıtma içerdiğini düşünüyorum. Zira 30luk ve bekar ablaların çoğunun psikolojisi kötü ama bu kadınların psikolojimi bozduklarını iddia edemeyeceğim.

Yine de ablanın çok üstüne gitmeyeceğim zira şunu dobra dobra anlatarak iyi iş çıkarmış :

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

Evet genç kızlar. Birçoğunuzun bilmediği problem şu ki bugün daha “iyisi” için ellerinde çiçekler kapıda sırılsıklam beklettiğiniz ya da tamamen görmezden geldiğiniz betalar ile çok değil on sene sonra bana tek taş alsın diye ağızlarının içine bakacağınız betalar aynı adamlar. Siz daha iyisini ararken bu bekleyen betaların orada sessizce sizi bekleyeceğini varsayıyorsunuz. Ve evet bu adamların çoğuna hala “sadece kendin ol ve ruh ikizini bekle, o eninde sonunda sana gelecek ve bugün kötü çocuklar kazansa da beklersen sonunda sen kazanacaksın” masalı pazarlanıyor ve çoğu da bu dolmayı yiyor. Ama feministlerin zafer sarhoşluğu ile hipergami öyle göstere göstere yapılan birşey haline geldi ki uyanan uyanana. Bugün bu ablanızın bahsettiği durum 10 sene sonra kadınlar için çok daha vahim olacak. Kendi mutluluğunuz için 20leriniz hiç bitmeyecek gibi davranmamalısınız.

Yani 20lerinizde 30larınızı düşünmeden hareket etmek istiyorsanız sizin özgürlüğünüz. Ama sonra ablalarınızın şimdi yaptığı gibi “bütün o iyi çocuklar nereye gitti” (where have all the good men gone) diye ağlaşıp, “erkekler bizimle ilgilenmiyor, onlar olgun kadından korktukları için genç kızlarla çıkıyor, sorumsuz herifler” diye kafa ütülemeyin. Siz Mr. Right’ı beklerken biyolojik çanlar çalmaya başladığında “sikerim Mr. Right’ı bana Mr. Right Now lazım diye paniğe kapılabilirsiniz ama hiçbir erkek sizin yıllarca beklemenizin cezasını çekmek zorunda değil :

On yıllarca Bay Doğru’yu (Mr. Right) bekledikten sonra, biyolojik saatin soğuk tik-taklarını enselerinde hissetmeye başlayan bu kadınlara, artık Bay Doğru yetmiyor, Bay Hemen Şimdi (Mr. Right Now), temel işlevi yürüyen sperm bankası olmak olan eleman, lazım.

Pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok erkek, özellikle de bu tip kadınların şiddetle arzuladığı, aşırı-çekici, yüksek eğitimli alfa erkekler, bu oyunu oynamaya pek gönüllü değil.

Yale araştırmasının olağanüstü bir şekilde kaçırdığı nokta, bu erkeklerin kariyer sahibi kadınlardan uzak durmasının sebebinin, bu kadınlardan korkmak ya da bu kadınları taşıyamamak olmaması. Bu erkekler, sözü edilen kariyer kadınlarını istemiyorlar! Peki neden?

Öncelikle, erkekler “artık hazırım” kadınlarına karşı daha temkinliler. Hangi erkek, beraber birkaç eğlenceli ve çocuksuz yıl geçirmeden direk Tinder’dan IKEA’nın çocuk reyonuna geçmek ister ki? Bu basit ve oldukça mantıklı bir riskten kaçınma dürtüsü : kadının anne materyaline sahip olduğunu tartabileceği uzun flört dönemini yaşamadan bir erkek neden baba olmaya çalışssın? Erkeğin bekleyecek vakti var ama 30larının sonuna doğru koşan kadının, doğurganlık yüzünden, beklemeye vakti yok. Bu nedenle de erkekler bu kadınlardan uzak duruyorlar.

 

Millennial nesli ve snowflake kavramı

Batı’daki Red Pill üstatları, iki kavram üzerinden günümüz erkeğini ve kadınını yorumlarlar. Bunlar millennial ve snowflake’dir.

Millennial diye tabir edilen nesil, 80’lerin ortasından 2000’lerin başına kadar olan süreçte doğmuş nesli ifade eder. Bu nesil, genellikle anne- babaları çalışmak zorunda kaldığı için evde yalnız büyüyen, bilgisayar ve televizyonla çok fazla haşır neşir olan, inatçı, bir dediği iki edilmemiş, şımarık gençlerden ve orta yaşa doğru ilerlemekte olanlardan oluşur. Genellikle feminizm, veganlık, solculuk, anarşizm gibi ayrıştırıcı sol akımlar bu nesil içinde hayli rabet görmüştür. Bunun sebeplerinden biri de aşırı rahat ve hayalperest bir şekilde büyütülmeleridir.

Bu neslin insanlarıyla konuştuğunuzda genellikle söyledikleri şeylerin tersini iddia ederseniz ya cahil olmakla suçlanırsınız ya da hakaret işitirsiniz çünkü onlar, babalarının, annelerinin prensleri- prensesleridir. İşte snowflake kavramı da tam olarak bunu ifade eder. Çocukluklarında fazla pışpışlandıklarından kendilerini özel sanmaya meyillilerdir.

Bu kesim sürekli bir arayış içindedir. Mutlu olmaları zordur. Hep en iyisini hak ettiklerini düşünürler. Bu yüzden de hak etmedikleri muameleyi gördüklerinde aşırı tepkiler verebilirler. Biyolojiden ve evrimden bihaber olup vegan olabilir, sosyalizmden bihaber olup çevrelerinden etkilenerek sosyalist olabilirler. Tabi bu çoğunlukla gösterişte kalır. Esas önemli olan, farklı olmak ve ilgi çekmektir. Bugün televizyonlarda, kampüste, meydanlarda özgürlük, adalet, kardeşlik naraları atan kesim çoğunlukla millennial neslindendir. Tıpkı 68 kuşağı gibi hayalperest, fazla iyimser, özgürlüğüne düşkün ve sancılıdırlar.

Bu kesim maskülenliği zehirli görür ve sürekli magandalıkla bağdaştırır. Erkekler doğuştan mavi haplıdır ve kendilerinden emin görünüşlerinin altında pısırık, çekingen, üşengeç bir adam yatar. Kadınlarsa annelerinin evlilik karşıtı fikirleriyle büyümüş, bekaret ve ahlak gibi kavramları sallamayan, 25 yaşına kadar iki haneli partner sayısına ulaşabilme potansiyeli olan kadınlardır. Ne acı ki bunu özgürlük olarak görürler.

Bu neslin bir kısmı şu an 30’lu yaşlardadır ve aile kurmaktan, çocuk sahibi olup stabil bir yaşama sahip olmaktan çok ama çok uzaktır. İtiraf etmeye çekinseler de 2. dalga feminizmin kendilerine kazık attığının yavaş yavaş farkına varmaya başlamışlardır. 3. Dalga feminizm ise zihinlerini adeta enkaza çevirmiştir. Aile mevhumunu yitirmişlerdir. Eş sevgisine ve düzenli, mutlu bir aile yaşamına yabancılaşmışlardır. Erkekleri sürekli rekabet edilecek kişiler olarak görmektedirler. Şu haliyle Don Kişot’tan farksızdırlar.

Kırmızı hap mantığı : İyi Çocuklar

Bazı erkekler, hayatı sürekli toplum yararına davranışları için onay bekleyerek oldukça öngörülebilir bir kalıpta yaşarlar. Ana-babalarının, öğretmenlerinin ve diğer büyüklerinin sözünden çıkmazlar ve de büyüdüklerinde hepimizin aşina olduğu ve birçok erkeğin tuzağına düştüğü o bilindik anlatıları takip ederler. Üniversitedeki zamanım boyunca çoğunlukla mühendislik, yönetim ve muhasebe gibi öngörülebilir ve güvenli alanlarda diploma peşinde koşan ve bu diplomayı aldıktan sonra da hayatları boyunca bu alanlarda çalışmayı planlayan bu tip erkeklerle çokça karşılaştım. Üniversiteden önceki hayatları da en iyi notları alarak, müfredat dışı aktiviteleri arttırarak ve mükemmel devamlılıklarını koruyarak en iyi üniversiteye girmeye çalışarak geçmiştir.

Birçoğunun hemen hemen şöyle özetleyebileceğimiz hayat planları vardır : iyi bir üniversiteye git, iyi notları al, en tepedeki firmalardan birinde staj yap, mezun ol, bu firma ile çalışmaya başla, kariyer basamaklarını tırman, çok güzel bir eş ile ödüllendiril, 2 – 4 çocuk yap ve çok güzel bir evin olsun.  Bu hedef onların motivasyonudur ve hergün bu planı gerçekleştirmek için vargüçleri ile çalışırlar. Ama planlar gerçek hayatla karşılaştığında, çok az plan uygulanabilir kalır.

Mike Tyson’un zamanında dediği gibi “ağzının ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır.”

Bu tip erkeklerin çoğunlukla karşılaştığı sorun, kendi yollarını çizeceklerine büyürken kendilerine sunulan anlatıları kabul edip hayatlarını yıllar hatta on yıllar boyunca süper egolarının yönetmesine izin vermeleri. “İyi çocuklar” dünyanın içsel bir etiği olduğuna, sosyal anlatının hayatı iyi yaşamanın yöntemini ortaya döktüğüne ve bir erkeğin bu anlatıya göre yaşaması durumunda ise iyi davranışlarının ödüllendirileceğine inanmışlardır. Bu dünya görüşü “karma” kavramında özetlenir. İyi şeyler iyi insanların başına gelir, kötü şeyler kötü insanların.

Sosyal uyumlu davranış

Muhtemelen en çok bilinen anlatı, erkeğin içinde yaşadığı sosyal grubun yararına olan anlatı. Örneğin erkeğin çok çalışan ve vergi veren bir vatandaş olarak topluma faydalı olması. Anlatı, erkeğin toplumun ihtiyacı olan ürünleri üretmesinin yanında maaşının da kamu – sosyal ürünlerinin satın alınmasında kullanılmasına yarıyor. Kendisi bu ürünleri kullanmasa bile. Bu sosyal ürünlerin amacı sosyal grubun toplam mutluluğunu arttırmak ve ideal bir dünyada, bu erkek vergi olarak ödediği parayı gerçekten kendi mutluluğunu arttırmak için de kullanabilir.

Yukarıdaki namuslu işçi ile hayatını suç ile kazanan bir erkeği ele alırsanız, önceki hem yasalara uyarar hem de yasa uygulayıcısı kurumları vergi verip destekler. İkincisi ise toplum düzenine zararlıdır zira hem yasalara uymaz hem de yasa uygulayıcı kamu kurumlarını besleyen vergiyi vermez.

Bu nedenle de sosyal anlatı toplum yararına davranışlar üzerinedir. Çocukların dua etmesi, sebze yemesi, otoriteyi dinlemesi ve kurallara uyması beklenir. Sosyal anlatı en yalın hali ile ahlaki bir hayatın nasıl sürdürüleceğine dair el kitabıdır. Ve bu el kitabını izleyen “iyi çocuklar” bu iyiliklerinin karşılığını alacaktır.  Açıkça anti – sosyal davranışları özendiren bir toplum uzun ömürlü olmacaktır zira temel sosyal sözleşme, sosyal bir grup olarak organize olmanın avantajları üzerine kuruludur.

Cinsiyetler arasındaki dinamik

“İyi çocuklar” çoğunlukla, kendilerine çocukluktan beridir yedirilen cinsiyetler arası anlatıları satın almış klasik beta erkeklerdir. Bu anlatılar tarih boyunca toplum yararına olan anlatılarla aynı amaca hizmet etmiştir. Zira toplum yararına olan bir cinsiyetler arası dinamik gerçekten vardır.  Atalarımız aile kurumunun ve biraz daha büyük ölçekte kabile kurumunun  herhangi bir insan grubunun temeli olduğunu keşfetmişlerdir.  Bir şekilde herhangi bir ülkeyi alıp parçalarına böldüğünüzde, en küçük temel birim olarak aileye ulaşırsınız. Toplum yararına olan cinsiyetler arası dinamik, aile kurumunun temelidir ve tarih boyunca cesaretlendirip ödüllendirilmiştir.

Bu tür toplum yararına olan cinsiyetler arası davranışlar çoğu dinin merkezinde yer alan prensipleri de içerir : sadakat, aldatmamak, onur ve görev kavramları ile  beraber erkeklerin çoğunun bir eşe ve çocuklara sahip olabileceği ve geleceğe yatırımlarının toplum tarafından garantilendiği bir sosyal düzen. Sonuçta, erkeğin karısını ve çocuklarını beslemek gibi bir görevi olduğu bilinir ve bu ödev erkeğe dayatılır. Aynı şekilde erkeğin iş gücü karşılığında, kadını ve çocuklarının onun liderliğini takip etmesi de bilinir ve ödev olarak kadına ve çocuklara dayatılır. Bir erkek bir kadınla evlenmek istediğinde, kadına teklif etmeden önce babasının iznini alır ve eğer izin verilir ise kadın baba evinden koca evine taşınır.

Bu düzen gelecek ailelerin istikrarlı olmasını sağlamış ve tarafların hepsinin yararına işlemiştir zira iki tarafın ailesi de işin içinde ağırlık taşımaktadır. Fakat birinci dalga feminizm ile beraber tarihten kopmaya başladıkça, feminizm geri besleme mekanizmalarına artarak işlemeye ve dramatik değişimler yaratmaya başladı. Öncelikle, boşanma eskiye göre çok daha yaygın birşey haline geldi. Önce kadın ve erkekler eğer belli koşullar meydana gelmişse boşanmaya başladılar. Bunu kusura dayalı olmayan boşanma takip etti. Yani “boşanmak istiyorum” diyenin diğerinde kusur göstermesine gerek kalmadı. Cinsel özgürlük kadının bir veya iki uzun süreli ilişkisi var diye defolu sayılmamasından bugün manosphere’de ” atlıkarıncada hoplamaya(*) ve bekar anneler salgınına geldik (**).

Ama “iyi çocuklar”a anlatılan masallar ise neredeyse hiç değişmedi. Ruh ikizi miti günümüz kültüründe “Disney Masalı” denilen ve “sonsuza dek mutlu oldular” mesajı içeren anlatı ile hala pazarlanıyor. Bu mit, kadını melek statüsüne çıkaran oneitis’in ve aynı zamanda “doğru” kadınla evlenmenin doyumlu bir hayatın anahtarı olduğu fikrinin de temeli.

Adam ol” anlatısı da değişti : Eski düzende erkeğin karısının ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması beklenirdi ve anlatıya göre erkek kendi çıkarını en sona koyarak emeği ve sorumluluğu ile bunu gerçekleştirirdi. Geçmişte bir erkeğin karısının ve çocuklarının sorumluluğunu alması beklenirdi ve bunun karşılığında ise evin reisi olurdu. “İyi çocuklar”a günümüzde de pazarlanan anlatı bu ama gerçekler çok değişti. Koca, popüler kültürde karısının hayallerini gerçekleştirmekten başka işe yaramayan bir komedinin figürü haline geldi.

Doğa, eğitim ve ödüller

Günümüzün “Biyoloji mi sosyal yapı mı” tartışmasının çoğunlukla görmezden geldiği şey, toplumun kendisinin bir yapı olduğu. İnsanların üreme, kaynak biriktirme, kan bağına sadakat, beslenme ve güvenlik gibi dürtüleri toplum olmadan da varolabilir ama toplum bu dürtülerden bağımsız olarak varolamaz. Çoğu dürtü gibi bu dürtüler de pozitif kazanımlar için sömürülebilirler  ya da uygarlıkların yok olmasına neden olabilirler. Bu nedenle bahsi geçen dürtüleri toplum yararına olacak şekilde dizginleyen, kontrol eden ve yönlendiren mekanizmalar gereklidir ki birçok sosyal anlatının doğumu bu nedenledir.

Ahlak, bu anlatıların temelini oluşturan ve davranışları, düşünceleri ve aksiyonları iyi ya da kötü diye ayıran bir sosyal yapıdır.  Doğa acımasızdır ve bulunduğu çevreye adapte olma yolu ile en güçlü organizmaların ve genlerin hayatta kalmasına izin verir. İhtiyacı olan birşey artık çevresinde bulunmayan organizma ya adapte olur ya da yok olur. Diğer organizmalara karşı az da olsa avantajı olan organizma, evrim oyununda diğerlerini yavaş yavaş yener.

Doğa “adil” olmaya çalışmaz zira temelinde “rekabet” vardır. Evrimin gözünden rekabet edemeyen organizma ya da gen kümeleri kötüdür ve rekabet edebilen genler veya organizmalar iyidir.  Evrim sürekli mutasyonlarla ve değişimlerle deney yapar.

Buna karşın insan ahlak sistemleri “adalet” üzerine kuruludur. Fakat adalet ve adil insan kavramlarıdır, doğal kavramlar değildirler. Her ne kadar insan bebeklerinin çok erken yaşlardan itibaren adalet duygusuna sahip olduklarını gözlemleyebilsek de, bu muhtemelen bizim sosyal bir hayvan olmamızı sağlayan yapının bir parçasıdır ve girdiler (fırsat eşitliği) üzerine değil daha çok çıktılar (paylaşma eşitliği) üzerine bir eşitliğe dayanır.

İnsan ahlak sisteminlerine bakarsak, ana sistemlerin ödev, sonuçlar ve ahlak olduğunu görürüz. “İyi çocuklar” en fazla birincisine odaklanır. Bu sistemde iyilikler ödüllendirilir ve bunun muhtemelen en bariz örneği Hristiyanlıkta iyiliklerin cennete bir yer olarak ödüllendirilecek olmasıdır. Bu, kişinin arzuladığı şekilde ödüllendirilme beklentisi ile, belli bir şekilde davrandığı tipik teşvik teorisidir. Bu, karılarına “daha fazla seks için ne yapmalıyım” diye soran evli erkeklerin dinamiğinin temelidir.

Fakat, bu ahlak görüşü doğanın gerçekliğine karşıdır. Doğa niyeti takmaz, sonuçlara bakar. Bir genetik küme artı mı eksi mi sonuçlar doğurur diye bakar.

Özet ve sonuç

İyi çocukların” dünyaya ışık tutmak üzere içselleştirdiği anlatının kendisi yanlış olmayabilir. Sadece geçmişte bir zaman diliminde toplumun insanlardan beklediği davranışlar ile bu davranışları ödüllendirip cezalandıran kurumlar arasında bir bölünme olmuştur. Toplum Skinnercidir (Burrhus Frederic Skinner) : toplum yararına davranışları teşvik etmek için anlatıları devreye sokarken, “iyi” davranışı daha da teşvik etmek için ödül ve cezalar koyar.

İyileşmekte olan mavi haplı erkeklerle genel olarak mavi haplı erkeklerin temel problemi “herşeyi doğru yaptım ama vaadedilen ödülleri neden alamadım” şeklinde özetlenebilir. Birçok mavi haplı, herşeyi kendilerine belletilen mavi hap anlatısının kitabına göre yapmış olmalarına rağmen, piç kötü çocukların daha fazla seks ile ödüllendirildiğine şahit oldukları için uyanmaya başlarlar. Çalışkan, sorumlu ve sadık işçiler olmalarına rağmen, kendilerinden yıllar sonra işe başlayan Psikopat Patrick’in köşe ofisi kapması, mükemmel bir eş ve baba olmalarına rağmen, karılarının süpriz bir boşanma davası açması ile karşılaşırlar.

En temel seviyede bu etki – tepki hipotezine indirgenebilir. “İyi çocuklar” toplumun kendilerini inandırarak yetiştirdiği anlatılara göre davranırlarsa, iyi işlerle, iyi evliliklerle ve iyi hayatlarla ödüllendirilecekleri hipotezini takip ederler.  Fakat bu etki – tepki ilişkisini yöneten sosyal mekanizma çoktan daha ilkel, tartışmasız bir şekilde doğaya daha yakın bir forma dönüşmüştür. Bu nedenle iyi çocukların hipotezi hata vermektedir. Zira Batı toplumu çoktan ahlak temelli olmaktan sonuç temelli olmaya değişmiştir.

Bunun anlamı, ödül ve cezaların artık kuralları takip etme temeline göre değil de aksiyonların sonuçlarına göre dağıtılıyor olduğudur. Statünün, değerin ve diğer ödüllerin “iyi” olana göre değil de “ne işe yarıyorsa ona göre” dağıtıldığı bir topluma dönüştük. Sonuçta eğer kuralları takip etmenin sonuçları istediğin gibi olmuyorsa, kuralları takip etmenin mantığı nedir?

Çeviri : The Red Pill Logic : Good Boys

(*) cock carousel – yarrak atlı karıncası ki Türkçe’de kucaktan kucağa hoplamaye denk gelen bir kavram. Bazı kadınların 20lerinde kötü çocukların kucağından kucağına atlamasını belirtir.

(**) Single mom – Batıda çok yaygın olan ve kadınların sağlayıcı iyi çocukları pas geçmesini sağlayan mekanizma. Kadın kötü çocuktan hamile kalır ve doğurur. Çocuğuna iyi çocukların ödediği vergileri kendisine aktaran devlet yardımlarıyla bakar ya da aç bir betaya ara ara vererek baktırır. Burada single mom kocası ölmüş veya terk etmiş kadınları değil, serserilerden sorumsuzca evlilik dışı hamile kalan kadınları belirtir.

Kaybedecek Hiçbir Şeyiniz Yok

İlişkilerde en sık karşılaştığım sorunların başında erkeğin çekingenliği ve ürkekliği geliyor. Birçok erkek, kadınlar tarafindan tacizci olarak damgalanmaktan veya hakaret işitmekten korktuğu için kadınlara yaklaşamıyor. Özellikle park, cafe, kantin, konser alanı gibi umuma açık yerlerde bir hatundan hoşlandığımızda gidip hatuna selam verip birkaç kelime ederek tanışmakla, hatunun kıçını ellemeyi aynı kefeye koyuyoruz. Halbuki birisi açıkça tacizken diğeri normal bir insan davranışıdır.

Rastgele bir hatunla tanışmayı geçtim, hergün okulda, iş yerinde, spor salonunda gördüğümüz hatta muhabbet ettiğimiz hatunlarla bile konuşurken ezilip büzülüyoruz. Ağzımızdan çıkacak kelimelere ekstra dikkat edip karşı tarafa, zararsız, masum çocuk imajı vermeye çalışıyoruz. Bu davranışımızın taktir göreceğini koşulsuz kabullenmişiz. Böyle yaparak hatunu etkileyebileceğimizi sanıyoruz. Tabi işin içine biraz da narsizm giriyor ve eşsiz bir erkek olduğumuzu, bizim dışımızdakilerin hanzo olduklarını düşünüyoruz. Bu kafa yapısı genellikle snowflake( kar tanesi) denen ve kendini çok özel zanneden erkeklerde görülüyor. Bu erkekler, hüsrana uğradıklarında ise kadını kezbanlıkla, ortadoğulu pis bir çomar zihniyetine sahip olmakla suçlayıp kendilerini aklamaya çalışıyorlar.

Kadınlara dair kesinlikle bilinmesi gereken şeylerden biri, başta kendine güveni olmayan erkeğe karşı sevgi ya da saygı besleyemeyecekleridir. Kadın, kendini yanında güvende hissedebileceği, onu koruyan ve gerek mental gerekse fizilsek yönden tamamlayabilen erkeği sever. Fiziksel görünüşünüz ne kadar iyi olursa olsun, içinizde bir soy boy yatıyorsa ya aldatılırsınız ya da terk edilirsiniz. Mental güç bir erkeğin en çekici yanıdır ve kararlı bir erkek gerçekten de çekicidir. Azimli bir erkek seksidir. Mücadeleci bir erkekse kadınların değer verdiği erkektir. Bunların hepsinin bileşeni sizi kadın nezdinde baş tacı yapar. Fakat siz tereddüt eder, korkar ve kararsız kalırsanız kadın size sırtını döner.

Neredeyse her yazımda söylediğim şey şu: Risk almaktan korkmayın. Kaybetmeyi öğrenin çünkü bu da oyunun bir parçası. Reddedileceksiniz ama inanın, cesur olduğunuz için kimse sizinle taşak geçemeyecek. Bir kadında ısrar edip kendinizi kısır döngüye sokmadığınız sürece saygı duyulan bir adam olacaksınız. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru şeyi yaptığınızda büyük ihtimalle istediğiniz şeyi elde edeceksiniz. Yüzleşmekten korkmayın, deneyin ve ders alın. Oyunun kuralı basit: Kaybetmekten korkan kaybeder!

Konuşmaktan çekindiğiniz kadın büyük ihtimalle sizden daha ürkek ve çekingen. İster tecrübeli olsun isterse tecrübesiz, sizden gelecek hamleyi bilmediği için heyecanlı. Yani siz aslında tedirginken karşınızdaki rahat değil. O da sizi tanımadığı için ürküyor. Onu rahatlatmak ve ona erkek gibi erkek olduğunuzu göstermek sizin elinizde.

Hatunla mesafenizi koruyun, konuşurken gözlerinin içine bakın, rahat olun. Çok dinleyin, az anlatın. Her sözünü onaylamayın. Bazen reddedin ve kendi argümanınızı sunun. Açıksözlü olun, küfretmeyin, nazik olun ama nezaketi abartıp komik duruma düşmeyin. Karşınızdakine olumlu sinyal vermek adına hoşlanmadığınız şeyleri onaylamayın. Kendinizden ödün vermeyin. En önemlisi, hatunla konuştunuz diye %100 ilişkiye başlayacağınızı düşünmeyin. Diğer hatunları da değerlendirin. Sakın çekinmeyin, kaybedecek hiçbir şeyiniz yok.

Kendilerini Şanslı Sanan Erkekler

Erkek düşmanı, riyakar tiplere prim vermemek adına uzun zamandır onedio.com videolarını izlemiyordum. Dün Youtube’da gezinirken “yengen vizesi” isimli videoyu gördüm ve izledim. Konu, tahmin ettiğim üzere tatile çıkabilmek için sevgilisinden izin alan erkeklerle ilgili. Sevgilisini erkek erkeğe tatile çıkabilmek için ikna edebilen, tatil kazanıyor. “Ee ne var bunda? ” diyebilirsiniz. Mesele, ikna etmek için kılı kırk yarmalarında ama yine de başarısız olmalarında. Bunu yaparken inanılmaz bir şekilde kıvrılıp bükülmelerinde ve mavi hapla tasvir ettiğimiz o çaresiz erkeğin tüm özelliklerini göstermelerinde.

Gerçekten de ipleri kadının eline vermiş, kadının kendi üzerinde otorite kurmasına müsade etmiş erkekler, sonu hüsranla bitecek olan yolun başlangıcında olduklarının ve kısa zaman sonra mutsuz olacaklarının farkında değiller. Vücut dillerine baktığınızda (özellikle 3.40’dan sonraki elemanın) gerçekten bir kadını mutlu etmekten çok uzak olan, özgüvensiz, kararsız, korkak erkek tipini rahatlıkla görebilirsiniz. Bunlar genellikle 30’una kadar altına yatmadığı piç erkek kalmamış, hem ruhu hem de bedeni çöp tenekesine dönmüş hatunlar tarafından, hayat sigortası olarak tercih edilen erkekler.

 

Video, mavi hapın zehirlediği, kendini şanslı sanan erkeklere çok güzel bir örnek. Bu adamlar 30’larına kadar hep friend zone’a atılan, kızların sırdaşı, en iyi arkadaşı gibi görünen ama içlerinde cinsel istek patlaması yaşayan tipler. Bir gün kızların kendi değerlerini anlayacaklarını sanıp avunuyorlar ve kadınlar 30’larına geldiklerinde eskiden beğendikleri erkekler tarafından reddedildiklerinden güvenli bir yaşam, garanti hayat için bu ılık erkeklere yanaşıyorlar. Buna yabancılar şöyle diyor: Alpha is her wet, beta is her secure. Yani alfa, amını ıslatan; beta güvenliğini sağlayan.

Ne yazık ki bu tipler, hayatlarının en güzel döneminde( erkekler için bu 30- 45’dir) işlerini, kariyerlerini oturttukları, para kazanmaya başladıkları, fiziklerinin yerinde olduğu bir dönemde 20’lik genç ve güzel hatunlarla birlikte olmak varken, nerede köşeye atılmış, yüzlerce darbe yemiş, ruhu kirlenmiş kadın varsa gidip onlarla birlikte oluyorlar. Aslında bu bir çeşit zorunluluk çünkü cinsel pazar değeri yüksek hatunlar tarafından beğenilmiyorlar. Tecrübesiz ve mavi haplı oldukları için de kendilerini ilk beğenen kadına kapılıp gidiyorlar. Sonrası duygusal hibe, ölü yatırım ve mutsuzluk…