Genç anne

Bugün Red Pill Chick’in (Kırmızı Hap Pilici) şu tweetini paylaştım :

Çevremde genç yaşta evlenmiş kadınlar var. Bir de tabii çocuk yapmayı 30larına ertelemiş bir sürü kadın. Ortamdaki feminist propoganda genellikle kadınlara genç yaşta çocuk sahibi olmanın ve kendilerini ataerkil, baskıcı düzenin temel taşı aile cehennemine (!) hapsetmenin yenilgi olduğu pompalıyor. Bir kadın için başarı, kadınların geleneksel olarak yaptıkları rolleri bırakıp erkeklerin geleneksel olarak başarılı oldukları alanlarda öne çıkmak olarak pazarlanıyor :

Ama en önemlisi, ‘feminist’ler kadın uzmanlığının geleneksel alanlarını değersizleştirirken (gelecek vatandaş nesillerini yetiştirmek) ve sadece erkek uzmanlık alanlarını yücelttiler (yönetim kurulları, askeriye, önüne gelenle yatma). Kadınlara, erkek alanlarında başarılı olmalarını ve bunun geleneksel kadın alanlarında başarılı olmaktan daha önemli olduğunu söylediler. Kadınlara, annelerini ve nenelerini takip etmenin erkekleri taklit etmekten değersiz olduğunu söylemek, benim kulağıma “kadın düşmanı” gibi geliyor. Bütün bu kadın düşmanı şeylerin sonucunda ise kadınların daha önceye göre çok daha mutsuz olmaları şaşırtıcı değil.

Erkek Düşmanlığı Balonu

32 yaşında tanıdığım bir çocuk var. Eşi 24 yaşında. Kız 22 yaşında üniversiteyi bitirir bitirmez evlendiler (kızla tanıştığında kız üniversiteye yeni başlamıştı ve arkadaş da yeni yeni çalışma hayatında idi) ve dün 2. çocukları dünyaya geldi. Kız çalışıyor. Ama düşününce pek de mantıksız olmayan sebeplerle çocuklar hayatında bir aksamaya neden olmadı.

24 yaşında bir kadının annesi yaklaşık 50 – 55 yaş arasında oluyor. Oğlanın annesi de 60 yaş altı. Bu iki kadın çocuğa bakma işini çok iyi kotaracak ve hala dinç yaştalar. Kız da 24 yaşında gayet enerji dolu. Bu üçlü ilk çocuğa çok iyi baktılar ve kız da çocuk emin ellerde hemen işe döndü zaten. 2. çocuk da aynı ellerde yetişecek ve kız hemen işe dönecek.

Bunun tersine 36 yaşında ikiz doğuran (belki de yaşının geç olmasından dolayı çocuk sahibi olamayınca tüp bebek yaptı ve onlar da sıklıkla ikiz oluyor) bir başka tanıdığımın kocasının annesi sizlere ömür ve kendi annesi 70 yaşında. Kimseye bakacak hali yok. Çocuklar için bir türlü iyisini bulamadığı bakıcılar tutuyor ama kendisi de bakmaya çalışsa da, arada gördüğümde o suratındaki bıkkınlığı çok rahat okuyabiliyorsunuz. Kıza alfa dul diyemem. Hiçbir zaman orta malı değilde ve muhtamelen hayatı boyunca sadece 2 partneri oldu (biri şimdiki kocası). Ama İlk sevgilisinden sudan sebeplerle ayrılıp uzun aradan sonra şimdiki zerre saygısı olmayan sünepe kocası ile evlendi.

İkinci gördüğüm fark ise mesleki yük. 24 yaşındaki hatun daha iş yaşamının başında. Tamam işi yoğun ama ne müdür, ne direktör. Yani sorumluluğu süper yoğun değil. Arada kaybolsa kimse ağlamıyor. Kadın 30 yaşına geldiğinde çocukların ikisi de okulda olacak ve okula giden çocuk o kadar büyük yük çıkarmıyor. Ama 38 yaşında olan direktör. Kadın sabahtan akşama kadar çalışıyor ve birgün ortadan kaybolsa telefonu susmuyor. İnsanın 30larına doğru, eğer yükseliyorsa, iş yükü ve sorumluluğu artıyor. Bu açıdan bakılınca kadının genç yaşta çocuk yapması bana çok daha mantıklı görünüyor.

Son olarak da çocuk sonrası özgürlük. 24 yaşında olan hatun 44 yaşında iken şimdi doğan inşallah 20 yaşına gelecek ve hatun o yaştan sonra tamamen özgür. 368 yaşında olan ise 44 yaşında hala 8 yaşında küçük çocukla uğraşıyor olacak. 44 tepede kariyer yapmaya niyetli biri için işlerin yeni yeni başladığı bir yaş.

Tabii kendimizi kandırmayalım, aileyi erteleme sebebi hatunların önemli bir kısmı için tabii ki kariyer falan değil. Geçen aylarda yumurta dondurma işlemine gelen kadınlar üzerinde yapılan bir araştırma okumuştum. Toplumdaki yaygın kanı, bu kadınların çocuk yapmayı kariyer için ertelediğidir. Ama bu işleme başvuran kadınların (kanser gibi hastalıklar yüzünden mecburen yapanları çıkarınca) ezici çoğunluğu sebep olarak “daha doğru adamı bulamamış olmayı” vermiş. Yani sorun hatunların büyük bir feminist dolma ile kendilerini gerçekçi olmayan bir hipergami optimizasyonu hayaline bırakmaları. Çoğu kadın kendi şişmiş güzellik ve değer algıları ve erkekleri ottan boktan sebeplerle aşağılayan algıları ile “daha iyisini” bekliyor, kariyer problem değil. Bir nedenden dolayı erkeklerin 5% tepesinden adamları sırf kadın oldukları için hakkettiklerini düşünüyorlar. Buna bir de onlara uygun yaştaki adamların (40 ve üstü) eğer o zamana kadar evlenmemişse çocuk yapma kapasitesi olan 20lik hatunlarla eşleştiklerini ya da hiç evlenmediklerini düşünürseniz, kendilerini büyük bir hüsranla bitecek bir yola sokuyorlar.

Kadınlar neden uydu erkek yaparlar?

Uydu erkeğin, önüne gelene veren ortalık kevaşesinin erkek versiyonu olduğunu daha önce yazmıştık. Kadın – erkek ilişkilerinde erkeklerin genel geçer akçesi sekstir, kadınların ise ilgi. Kadınlar seks kapısının bekçisidir ve ilgi / ilişki almadan seksi yapmama üzerine bir stratejileri vardır. Erkekler, en azından maskülen erkekler ise, ilişki kapısının bekçisidir ve seks almadan ilgi / ilişkitye girmeme stratejileri vardır.

Bu stratejiyi kadın tarafında delen kadın tipi fuckbuddydir. Diğer kadın tipi de fahişelerdir. Bunlar seksi ilişkisiz piyasaya sürerek seksin değerini düşürürler. Neyse ki (!) günümüz feminen erkekleri fahişe gibi kaka şeylere katiyen bulaşmadığından ve üstüne en basit oyundan mahrum olduklarından, seksin değeri oldukça yüksektir.

Erkek stratejisine ihanet eden tip ise uydu erkektir. Seks yapmadan ilgi verir. (Biliyorum, her durumda kadın seks yapmadan ama en azından öpüşme ve yiyişme bile olmaması durumundan bahsediyoruz). Bunlar, ilişki / ilginin değerini düşürürler. Biraz da bu nedenle ki, 20li yaşlarında kadınlar ilgi / ilişki vermeye hevesli erkekleri tamamen görmezden gerebiliyorlar. Sosyal medyada yayınladığımız her selfieden sonra bir düzine kadın kapınıza dayanıp bacaklarını açsa idi, biz de ne kadar güzel ve kaliteli olursa olsun, karşılığında ilişki vermemiz gereken kadınlara dönüp bakmazdık.

Bu durumda kadınların uydu erkek biriktirme hevesi, bedava ilgi sağma imkanı olarak görülebilir. Bu doğru olsa da, kadınların bu uydu erkekleri mümkün mertebe sosyal medyada sergileme sebepleri sadece bu değil.

Uydu erkekliğin ızdırabının gözlere yansıması (günde 3 kere o memeler fantazili mastürbasyon destekli)

Uydu erkek, aynı zamanda belli bir güzelliğin üstündeki genç kadınların birbirlerine hava atma aracı. Bir nevi av ganimeti. Erkeklerin paralel bir evrende bir düzine fuckbuddy yapıp bunları sergilemesi gibi. O evrende bunun sebebinin, diğer erkeklere başarı havasını atmak olacağını az çok kestirebiliriz. Çok rekabetçi bir ortamda, örneğin kıran kırana rekabet eden satışçı erkeklerin ortamında, bonusun toplam alacağın paradan çok yan masada oturan orospu çocuğunu yenmek anlamına geldiği gibi.

Arada sosyal medyada, kadınlar arasında bu dinamiği tamamen es geçen adamlar var. Hatun uydusunu sırf diğer kızlara hava atmak için sosyal medyaya koyuyor. Zavallı uydu günlerce “acaba Melis neden benimle fotosunu koydu?” diye hayal dünyasına dalıyor. Halbuki o fotoda olmasının tek nedeni kadınlar arası hava atma dinamiği.  Bir nevi av ganimeti dedik. Hani şu avlandıktan sonra kafası doldurulup duvarda sergilenen cinsten.

Bir nevi av ganimeti. Erkeklerin paralel bir evrende bir düzine fuckbuddy yapıp bunları sergilemesi gibi. Bizim evrende eli yüzü düzgün her erkeğe sorgusuz veren kadınlar az olduğundan, erkeklerin götü böyle kalkık değil. Eğer eli yüzü düzgün her kadına sorgusuz ilgi veren erkekler olmasa, kadınların da götlerinin kalkmayacağını anlamak için uzay mühendisi olmaya gerek yok.

Saha raporu – Uydu erkeklik yerine onurlu reddediliş

Selam Mahmut abi ve değerli erkek adam camiası.

Ben 17 yaşında, genç bir okuyucunuzum. Daha az önce reddedildim ve bunu buraya yazmanın daha en doğrusu olduğunu düşündüm, sonuçta toplumun verdiği ilişki tavsiyeleri genelde çöp ötesi oluyor ve bir işe yaramıyor. Neyse bir ay önce bir kızla konuşmaya başladım, kız sarışın mavi gözlü güzel denilebilecek bir tip. İlk buluşmamız güzel geçmişti fakat ikinci buluşmada bana eski sevgililerinden falan bahsetmeye başladı. Ben bunu istemediğimi hafif esprili bir dille dile getirdim fakat 5 dakika sonra dışarıdan bir çocuk gördü ve camdan kalkıp el sallamaya başladı. Yerine oturunca da bana onunla buluşmak istediğini söyledi. Ben o lafı duyar duymaz eve gitmek ister misin deyip masadan kalktım ve yüzü değişti şaşırmış gibi oldu ama sonra gülümsemeye başladı.

Aradan bir hafta geçti ve hiç yazmadım ona daha sonra hiçbir şey olmamış gibi mesaj attım ve konuşmaya başladık. Birkaç gün konuştuktan sonra iş şuraya geldi :
Hatun: Wanderlust bi çocukla konuşmaya başladım okuldan ama çook dikkatliyim hiç bi şekilde güvenmiyorum.

Wanderlust: Peki.

Hatun: Ne peki?Wanderlust: Ben bu tarz muhabbetleri dinlemeyi sevmiyorum özellikle senden bunu biliyorsun.

Hatun: Biliyorum ama arkadaşız sen de bunu biliyosun .s.s

Wanderlust: Arkadaş mıyız?

Hatun: Değil miyiz?Wanderlust: Kanka değiliz, seni beğendiğimi anlamış olman gerekir.

Hatun: Yahu ben seninle arkadaş kalmak istiyorum biliyorum benden hoşlandığını fakat en doğrusu bu (O mesaj geldiğinde hemen siteye girip “Arkadaş Kalalım Diyen Kıza Cevap” adlı yazınızı tekrar okudum ve sizin cevabınızı aynen ona ilettim).

Wanderlust: Gerçekten arkadaş kalmayı çok isterdim ama ben birbirimiz için daha fazlasını ifade ederiz diye düşünmüştüm ve dürüst olmak gerekirse ben arkadaşlıktan fazla bir şey bekliyorum. Kusura bakma ama yanılmışım.

Hatun: Üzgünüm Wanderlust, benden hoşlanıyorsun evet ama bu doğru değil ben seni arkadaş olarak görüyorum.

Açıkçası sinirlenmedim ben. Buna cevap vermedim ve tavsiyenize uyup onu sosyal medyada takip etmeyi bıraktım. Evet belki reddedildim, fakat arkadaşlık kivsesi altında uydu erkeklik yapacağıma onurlu bir şekilde reddedilirim daha iyi diye düşündüm ve öyle büyük bir moral bozukluğu yaşamadım.

Yorum yaparsanız sevinirim, sitede paylaşmaya değer görüyorsanız da kıvanç duyarım.

Konuk Yazar : Wanderlust

Maskülenitenin evrimi

İnsanlar karşılarına çıktığında, masküleniteyi bilirler ve onu hissederler. Ona tepki gösterir ve onu ölçerler. Buna rağmen çoğu erkeğe masküleniteyi tarif etmelerini söylediğinizde, bir sürü karışık ve çelişkili cevap alırsınız.

Çoğunlukla, maskülenite tanımı diye ahlak ve “gerçek bir erkeğin” ne yapması, ne yapmaması, ne giymesi ve ne giymemesi gerektiği ile ilgili bir ders dinlersiniz. Cevaplar da, sosyal sınıftan sınıfa ve kültürden kültüre değişir. O kadar ki çoğu insan, maskülenitenin hiçbir anlam ifade etmediğini bile düşünür. Onlara göre maskülenite, toplumsal bir yapılandırmadır. Kendi görüşlerini doğrulamak için de değişik erkek gruplarının maskülenite hakkındaki değişik fikirlerini öne sürerler.

Fakat bu çeşitli gibi görünen maskülenite tanımlarında, erkekler için oldukça önemli olan ortak değerler vardır. Tarih boyunca ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşamış ve yaşayan erkeklerin maskülenite ile ilişkilendirdikleri değerleri listelediğinizde, çoğu erkeğin şu noktalarda hem fikir olduğunu görürsünüz :

  • Erkek güçlü olmalıdır.
  • Erkek cesur olmalıdır.
  • Erkek yetkin olmalıdır.
  • Erkek onurlu olmalıdır.

Bunlar taktik erdemlerdir :

  • Güç
  • Cesaret
  • Ustalık
  • Onur

Bunlar, erkeklerin bir ölüm – kalım senaryosunda birbirlerinden isteyecekleri, ihtiyaç duyacakları, talep edecekleri özelliklerdir.

İçinde bulunduğunuz binanın birdenbire zombilerce çevrelendiğini düşünün. Bu değerler, bir anda sizin yanınızdaki erkeklerde olmasını isteyeceğiniz değerler olacaktır.

Güç, cesaret, ustalık ve onur sadece erkeklerin tekelinde değil. Ama tarih boyunca bir erkeğin bu değerlere sahip olması daha önemli olmuştur.

İnsanoğlu, yüzbinlerce yıllık bir süreçte, bugün içinde yaşadığımızdan çok çok daha tehlikeli bir çevrede evrimleşti. Bu uzun süreçte erkeklerin birinci görevi, grubu doğadan, dış dünyadan, tehlikelerden ve diğer erkeklerden korumaktı. Kabilenin sınırlarını korumak ve gerektiğinde tehlikeyi göze alarak o sınırların dışına çıkıp kabilenin ihtiyaçlarını bulup ele geçirmekti.

Eşeysel seçilim (kadınların erkekleri ve erkeklerin kadınları nasıl seçtiği), Darwin’in kuramında doğal seçilimle beraber, türlerin değişimini yöneten-açıklayan temel bir prensip olarak üzerinde çok yazılan ve çizilen bir teori. Ama maskülenite, kadınların erkekleri nasıl elediği kadar erkeklerin birbirlerini nasıl elediği ile de alakalı. Maskülenite, erkeklerin kendilerini diğer erkeklere ispat etmesi ile de alakalı. Maskülenite, erkeklerin kendilerinin takımın vazgeçilmez bir parçası olduğunu ispat etme çabası ile de alakalı.

İnsanoğlu her zaman sosyal bir hayvan olmuştur ve açık seçik cinsel rollerin olduğu gruplarda evrimleşip hayatta kalmışlardır. Ortak atadan 6 milyon yıl önce ayrıldığımız şempanzeler de sosyaldir ve açık seçik cinsel rollerin olduğu gruplarda yaşarlar, ürerler, mücadele ederler ve hatta savaşırlar.

Avlanmak, savaşmak ve kabilenin sınırlarını korumak tarih boyunca erkeğin işi olmuştur. Yeterince güçlü, cesur ve yetkin olmayan erkekler, diğer erkeklerin kendileri hakkındaki görüşlerine dikkat etmeyen erkekler, herhangi bir nedenden dolayı kendi yüklerini taşıyamayan ya da taşımaya gönüllü olmayan erkekler; basitçe takımın bir parçası olmayan erkekler ya kadınlar ve çocuklarla beraber diğer erkeklerin bakmaları gereken insanlar oldular ya da kabileden şutlandılar. Bir insanı öldürmek ve yemek üzere tasarlanmış, çok tehlikeli bir dünyada yapayalnız ve tek başlarına kaldılar. Bu erkeklerin büyük çoğunluğu, muhtemelen hayatta kalamadı ve genlerini geleceğe geçiremediler.

Birbirlerine güçlü, cesur, yetkin ve onurlu oduklarını ispat eden, takımın değerli bir parçası olan erkeklerin ise genlerini gelecek nesillere geçirme şansları muhtemelen çok daha fazla idi. Bugün dünyada yaşayan her erkek, kesintisiz bir şekilde on binlerce nesilde hayatta kalan ve genlerini gelecek nesillere geçirebilen bu başarılı takım oyuncularının oğulları.

Bugün çok azımız avlanmak, savaşmak ya da sınırları korumak zorundayız. Önemli bir kısmımız yataktan, sandalyeye, sandalyeden koltuğa, koltuktan yatağa bir hayat yaşıyoruz. Yaşadığımız çevre tarihte hiç görülmediği kadar güvenli. Bugün yaşayan bir erkeğin şişmanlıktan ölme ihtimali, savaş, cinayet, açlık ya da hastalıktan ölme ihtimallerinin toplamının kat be kat üstünde. Fakat bu yüzbinlerce yıllık evrimsel geçmişi bir kalemde silip atamıyor. Bu çevre bizim güçlü, cesur, yetkin ve onurlu bir erkek olma arzumuzu bir kalemde silip atamıyor. İnsanlığın artık hayatta kalmak için bolca çocuk yapma ihtiyacının olmamasının bizim içimizdeki seks arzunu zerre kadar silip atmadığı gibi.

….

Evet, günümüz toplumunun, sizin maskülenitenize ihtiyacı yok ya da toplum öyle sanıyor. Günümüz toplumunda, maskülenite opsiyonel, ya da çoğu erkek öyle sanıyor. İnsanlığın uzun geçmişinin %99u boyunca büyük bir ihtiyaç olan maskülenite, artık %90ımız için ihtiyaç değil. Erkeklerin tarih boyunca bizzat oynadığı roller, bugün az sayıda erkeğe ve teknolojiye havale edilmiş durumda.

Günümüz toplumunda hayat çok kolay. Maskülen olmak ise zorluk gerektiren bir şey. Maskülen olmak için hayatınızı zorlaştırmanız lazım. Bir kasın gelişmesi için nasıl ağırlığa ihtiyacı varsa, maskülinitenin gelişmesi için de “dirence” ve “baskıya” ihtiyacı var. Aynı şekilde hiçbir ağırlığa maruz kalmayan bir kasın erimesi gibi, tamamen kolay ve zorluktan arınmış bir ortamda maskülinite de erir.

İyi haber şu ki, bir erkek hiç kullanmadığı için erimeye bıraktığı maskülenitesini, kas geliştirir gibi geliştirebilir. Başlangıçta hafif ağırlıklarla başlayıp, ağırlığı zamanla arttırarak, maskülenitesini güçlendirebilir.

İyi de bunu neden yapsın ki? Hayatta kalmak için buna ihtiyacı yok. Genlerini gelecek nesillere aktarmak için bile masküleniteye ihtiyacı yok. 30larına kadar sabrederse, güvenlik ve kaynak ihtiyacı, maskülenite ihtiyacını geçmiş bir kadınla üreyebilir.

Fakat bir erkek için, maskülen olmak, doğanın içine kodladığı ve gerçekleştirerek en doğal ve doyumlu halini bulabileceği durumdur. Bir erkek için, içindeki maskülenitenin yükselişine şahit olmasından daha güzel bir deneyim yoktur. Güçlükleri aştığını görmesi, yapabileceğini bilmediği bir şeyi yapabilmesi, kahramanca davranması, içindeki ateşten ve iradeden başka bir şey kalmasa dahi “dayan” diyerek meydan okuması kadar güzel bir deneyim yoktur. Bu neredeyse manevi bir deneyimdir. Maskülenite bir seçim ve bir erkeğin hayattan gerçekten tatmin olabilmesi, kendi potansiyelini gerçekleştirebilmesi için neredeyse tek yol.

Bir erkeğin bu deneyimi yaşaması, toplumun umrunda değil. Çoğu insan için bir erkeğin rahat ortamında, kendisini olduğu gibi kabul edip sevmesi daha kabul edilir bir davranış. Bu nedenle, masküleniteyi geliştirmek için gerekli zorluğu, erkeğin kendisinin arayıp bulması gerekli.

Ağırlık kaldırmak ve gym, sadece kasları geliştiren değil, maskülenite için gerekli zorluk olarak da faydalı olan bir aktivite. Ve bu sitede gerekliliğini defalarca dile getirdik. Ama daha etkili bir zorluk erkeğin kendisine, sadece  erkeklerden oluşan ve kendisinden güç, cesaret, yetkinlik ve onur talep eden ve bu konuda da erkeğe karşı acımasız olan bir takım bulması. Bu bir spor takımı da olabilir, bir av takımı da. Ama bu takımın karşısında erkeğin olduğu takımın cesaret, güç (fiziksel ve duygusal) ve yetkinlik ile yenebileceği başka erkek takımları ya da doğa olmalı. Bu nedenle örneğin ipli zirve tırmanışı yapan bir dağcılık takımı maskülenite için gerekli zorluğu yaratacaktır ama Counter Strike takımı bir boka yaramayacaktır.

Eğer gerçekten maskülin olmak istiyorsanız, gidip bu takımı bulun. Bulamazsanız ise kendiniz yaratmaya çalışın. Sizin içinizdeki masküleniteyi bu takım ile beraber mücadeleden daha hızlı geliştirecek bir şey yoktur.

İnternette Hatun Kovalamak

İnternette hatun kovalama, benim de arada sırada yaptığım ve nadiren pozitif sonuç aldığım oyun türlerinden biri. Mesaj atan değil, aksine mesaj alan tarafta olmama rağmen nadiren sonuç almamın sebebi, beni devasa erkek havuzundan ayıran dış görünüşe ve maddi imkanlara sahip olmamam. İnternette işler böyle yürüyor. İletişim imkanları gerçek hayattaki oyuna nazaran oldukça kısıtlı. Bu yüzden de gerek beden diliniz, gerek ses tonunuz, gerekse verdiğiniz tepkilerle kendinizi ifade edemiyorsunuz. Bu da sizin değersiz erkek havuzundan çıkıp hatunun hipergamisini tatmin etmenizi engelliyor.

İnternetin aldatıcı yanları da var. Örneğin, oldukça sıradan, belki de gerçek hayatta yakınlaşmak bile istemeyeceğiniz bir hatun, üç- beş filtreli fotoğrafla kendini size manken gibi sunmaya çalışıyor. Bunu bir süre sonra içselleştiriyor ve öyle olduğunu sanıyor. Tabi bunda internetin en alt kesimden erkekleri bolca barındırmasının ve kadına olan talebin gerçek hayattakine nazaran çok daha fazla olmasının da etkisi var. Gerçek hayatta belki de o hatunla konuşamayacak, ezik, abaza tipler, mesajla kadına yürüyor. Bu kadar talep gören bir hatun da kendini olduğudan çok daha değerli görüyor.

İnternette kadın olmak çok kolay. Erkek olmaksa çok zor. Fotoğrafınız olmasa bile bir erkekle konuşurken kadın olduğunuzu belli etmeniz, o erkeğin size gösterdiği ilgiyi arttıracaktır. Hayalinde belki de sizi ince, güzel, seksi bir hatun olarak canlandıracak ve hayali kadını kaybetmemek için elinden geleni yapmaya çalışacaktır. Erkekseniz, kadının anlamsız egosuyla uğraşmak zorunda kalacak, kendi değerinden çok daha fazla paha biçilen bir ürünü alıyormuş gibi kazıklanacaksınız.

Benim size önerim, internetten hatun kovalama işine umut bağlamamanız ve sadece zevk için, biraz vakit ayırmak suretiyle bu işi yapmanız. Hiç yapmamanız elbette en iyisi ama bundan vazgeçmeyeceğinizi biliyorum. En azından bir mesaj aldığınızda hemen gol atmak isteyeceksiniz fakat karşınızdakinin bir profil olduğunu unutmayın. O, kanlı canlı bir hatun değil, sadece bir profil. Belki de şişman, kaba, suratsız, şapırdatarak yemek yiyen, görgüsüz bir hatun. Hiçbir hatunu kafanızda idealize etmeyin. Her söze, her görünüşe aldanmayın. Kadın denilen canlı, olduğundan farklı görünme sanatını ustalıkla icra eden bir canlıdır. Bunu aklınızın bir köşesinde tutun.

Pozitif maskülinite mi hanzoluk mu?

Kırmızı Hap size pozitif maskülenliğe giden yolu gösterir. Agresif kaba hanzo etkafa olmanın yolunu değil. – Skeptico

Starker’ın bolca aşağılama, patronun kim olduğunu gösterme içeren saha raporuna yazdığım eleştiriden sonra AntiWorrior şöyle bir yorum yazmıştı :

Son zamanlarda (sadece bana mı öyle geldi bilmiyorum) bu sitede red pill felsefesi yavaştan yumuşatılmaya başlanmış gibi geldi.Yukarıdaki arkadaşın saha raporu kötü sonuçlansada bence davranışları dark triad a uyuyor.Yani götlük yapıyorsa yapıyordur önemli olan sonuca ulaşması,nasıl ulaştığı değil.Tabiki bu sadece benim görüşüm elbette katılmayanlar olucaktır.

Aslına bakarsan sitenin çizgisinde değişen bir şey yok. Kasım 2017’de yazılan oyunun bokunu çıkarmak yazısında da bu konulara değindik. Ben de şöyle yazdım :

Adam yukarida anlattigi seyi defalarca yaparak sifir cektiginden bahsediyor sen de gelmis onemli olan sonuca ulasmaktir diyorsun 😀 Istediginiz sonuc istikrarli olarak reddedilmek ise buyrun devam edin sert erkekler. Fakat nedense biz sonuc aliyoruz, bu tur sert trpciler hava.

Bu yazıyı ise AntiWorrior’un şu sorusuna cevaben yazıyorum :

Peki nasıl bir yol izlemeliyiz mahmut abi.Dark triad özelliklerini göstererek daha manipülatif bir şekilde mi olaya yaklaşmalıyız ? Demeye çalıştığım yeri geldiğinde göt gibi davranmamalı mıyız ? Kırmızı hapı aldıktan sonra iyi çocuk gibi davranmayacağımı biliyorum,kendimiz en değerli olanız karşımızdaki kadın bizim için ne kadar önemli olabilir ki ? Bu dediklerim tabi uzun süreli ilişki için değil kısa süreli ilişkiler için geçerli.

Nasıl bir yol izlemeliyiz?

Dominant olacaksın, maskülin olacaksın, bolluk zihniyetin olacak, önceliğin kendin olacak, vs … Ve oyunun bokunu çıkarmayacaksın :

Oyun (The Game)nun bilinmesi gereken ama çoğunlukla es geçilen oldukça önemli taraflarından biri, oyunun yolunun iki aşırı uç arasında bir denge çizgisinde devam ettiğidir. Örneğin genelde aşırı bir iyi çocuk geçmişi olan beta, eskiden bir kıza hiçbir sonuç almadan çok yatırım yaptığından, oyuna ilk başladığında tamamen öbür uca atlayarak bir sürü kıza yürürken, hepsine yetersiz yatırım yaparak yine havasını alır. Eskiden bir kadını çok takarken ve ona entellektüelliğin tepesinde muhabbetle yaklaşırken, kırmızı hap sonrası oyunu oynarken yürüdüğü hatuna aşırıya kaçmış bir “sikimde değilsin Nalan” zihniyeti ve çok havadan sudan bir muhabbet ile yanaşır.

Oyun her ne kadar erkeklerin her türlü erkeksi (maskülin) hareketinin zehirli ve zararlı olduğunu öğreten feminen doğmaya karşı olsa da oyun sağduyu dışında değil. Eskiden hatun sizinle ilk buluştuğunda tamamen rahat hissetsin diye tavşan gibi davranmanızın panzehiri, ilk buluşmada tecavüzcü Coşkun’a dönüşmek değil. Eskiden bir kadına çok çok zaman ve ilgi harcayıp da havanızı almanızın panzehiri, şimdi bir kadına öylesine, laf olsun diye yürümek değil. Eskiden muhallebicilerde sevdiceğinizle defalarca buluşurken ağzınızdan kaka ve cinsellik çağrıştırıcı kelimeler çıkmaması için özel çaba harcayıp yanlız gecelerinize yanlız geceler eklemenizin panzehiri porno filmlerinde izlediğiniz sikiş öncesi replikler hiç değil.

Erkeğin sadece alfa siker (ve atar) kısmına odaklanması tehlikeli :

Erkeğin kendisini tamamen Alfa siker tarafına odaklaması, erkek için, yaşınız ilerledikçe anlayacağınız bazı sebeplerden tehlikeli. Örneğin “kadının kafasına yumruğu vurup sikecen, işin bitince hemen kapıya koyacan ve arkanı dönüp yatacan dostum” tadında yazan bir sürü kırmızı hap yazarı var piyasada. Bunların bazıları ileri gidip “sabıkan olacak, tehlikeli olacan hacı, gökten başına am yağar” bile diyebiliyorlar. Evet, şu yazıdaki Corey oğlumuz gibi saf alfa siker modunda takılırsanız gökten başınıza am yağabilir ama bu moda kapılıp da 30larında ser sefil ya da en azından evine yeterince ekmek götüremeyecek bir işte, hayatın başka zevklerini yaşayamayacak gelir grubunda kendini bulan adamlar biliyorum. Tehlikeli, heyecanlı, dolu dolu yaşayacağım derken 20lerinde geberip giden ya da sabıka kazanıp hiçbir eli yüzü düzgün işi olamayan adamları saymıyorum bile.

Corey’e bakınca hemen iki şey aklınızdan geçiyor : Birincisi, bu çocuğa am yağıyordur. İkincisi ise, bu çocuk büyüyünce kendinin bile işine yaramayacak bir adam olacak. Evet, Corey tarzı alfalıkla bolca kadın sikmek zevkli bir olay ama kırmızı hap bu değil. Dahası, kırmızı hapı böyle yaşamak sizi başka ve çok güzel zevklerden de mahrum bırakabilir. Örneğin baba olmak, çocuklarına iyi bir hayat sağlayabilen ve iyi örnek olabilen bir baba olmak. Ya da erkeklerin saygı duyduğu, erdemli bir alfa olup, gecenin ışıklarını lüks bir penthouse apartman dairesinin balkonundan içki içerek izlemek. Yarın dünyanın öbür ucuna uçup, tropik bir adada güzel bir villada yıldızları izlemek. Ne bileyim, bol kaynağı olan, kendi hayatını egemenliği altına almış, erdemli bir erkek olmak işte.

Dark triad ile ilgili Skeptico’nun şu tweet serisini okumanızı tavsiye ederim :

“Alfa erkek” diye söze başlayan kişi Kırmızı hap’ı anlamamıştır. KH size alfa erkek olmayı öğretmez. Çünkü alfa erkek antisosyal kişilik bozukluğundan muzdariptir. Hayvanlarda görülen alfa erkeklere en yakın insanların çoğu hapistedir.

Alfa erkek dark triad adı verilen kişilik özeliklerini sergiler: narsisizm, psikopati ve Makyavellizm. Hapisteyken aşk mektubu alan katiller: alfa erkek.

Putin, Stalin, Hitler, RTE, Cengiz Han, Ted Bundy, Charles Manson, bunlar alfa erkek. Olmak, benzemek isteyeceğiniz karakterler değil. KH size alfa olun, alfaları taklit edin demez. Diyen adam ya başka şeyi kastediyor, ya da yanlış anlamıştır.

KH size maskülen olun der. Medyanın toplumun iğdiş ettiği erkek modelini terk edin, doğanızla daha uyumlu maskülen bir erkek olun der.

Maskülen erkek hanzo, baskıcı, agresif değildir.

Meriçlerin karikatürize ettiği etkafa kaslı kavgacı mahalle kırosu değildir. KH erkeği maskülenliğini ispatlamak zorunda kalmaz. Ben kralım demek zorunda kalan kişi nasıl gerçek bir kral değilse, erkekliğin göstermek, baskın çıkmak, agresif olmak zorunda kalan adam gerçek bir erkek değil, mızmız oğlan çocuğudur.

Konuşması, yürüyüşü, bakışı, hareketleri 7/24 nasıl bir erkek olduğuna dair sinyaller verir. Sürekli”şöyle yapayım şunu diyeyim” diye düşünmez. Söylediği her söz, yaptığı her hareket sünepelerden ayrılır.

Atatürk- maskülen bir erkektir. Makyavellist olabilir ama psikopat ya da narsisist değildir. İnsanlar”Atam’a bak be nasıl duruyor konuşuyor” dediğinde beğendiği şey pozitif maskülen kişiliğidir.

Alfa tanımını karikatürize edip alakasız bir şeyi ezmek çok kolay. Saman adamı argümanı KH size pozitif maskülenliğe giden yolu gösterir. Agresif kaba hanzo etkafa olmanın yolunu değil.

Skeptico’nun alfa erkekle ilgili yazdıklarına 100% katılmıyorum. Alfa dark triadların tekelinde değil, Rollo’nun alfa yazısında dediği gibi erdemli yöneticilerin tekelinde de değil. Ve kendi siyasi görüşünün etkisi ile RTE ve Putin’i Ted Bundy ile aynı kategoriye atarken, Atatürk gibi gayet RTE ve Putin klasmanında birini ayrı bir kişilikmiş gibi almış.

Fakat, alfa – beta kavramlarını referans arketipler olarak kullansak da, Skeptico’nun dediği gibi “Kırmızı Hap size maskülen olun der”. Aslolan budur :

Kırmızı Hap size pozitif maskülenliğe giden yolu gösterir. Agresif kaba hanzo etkafa olmanın yolunu değil.

 

Eric Thomas – Kendine borcun var

Kendine bir açıklama borçlusun!

Kendine aynada bakıp şöyle söylemelisin : “Neden sadece %50ni veriyorsun? Senin sorunun ne?”

Kendini cezalandırman lazım.

Kendine şunu söylemelisin :

“Artık televizyon izlemek yok”

“Artık abur – cubur yok, tatlı yok”

Artık ‘hayır şimdi olmaz’ yok.”

“Şimdi gidip ağırlık kaldırıyoruz.”

“Artık alkol yok, şimdi olmaz, HAYIR,  bununla şimdi başa çıkamam.”

Kendine şunu söylemelisin : “Kendime borcum var.”

Bir kere bile aynada kendi gözlerinin içine bakıp, “beni yarı yolda bırakan kişi BENİM” demedin!

O noktaya gelene kadar, sana ihanet eden sensin.

Hiçbir zaman denemedin. Yeterince cesur değilsin. Başkasını suçlamaya çalışıyorsun.

“Başarılı olmama sebebim patronum”.

Kendine aynada bakıp şöyle söyledin mi hiç :

“Zamanında yataktan kalkmıyorum.”

“İşe zamanında gitmiyorum.”

“İşte iken kendimi işe %120 vermiyorum.”

“Beni yarı yolda bırakan yine benim!”

Değişen ne? Ben değiştim. Mağduru oynamayı bıraktım.

“Başıma güzel şeyler gelmesini bekliyorum” demeyi bıraktım.

“Gidip savaşacağım.”

“Gidip çalışacağım.”

“Gidip bastıracağım.”

“Gidip öğreneceğim.”

“Gücümün sınırlarına dayanıp gereken ne ise yapacağım”.

Hergün, ama hergün, gücümün son damlasına kadar kaybeden değil kazanan olmak için çalışacağım.

Evliliğin nasıl olsun istiyorsun?

Oğlun nasıl olsun, kızın nasıl olsun istiyorsun?

Sağlığın nasıl olsun istiyorsun?

Finansal olarak ne istiyorsun?

Mesela, yılda ne kadar para kazanmak istiyorsun?

Nasıl bir araba kullanmak istiyorsun?

Nasıl bir hayat yaşamak istiyorsun?

Her sabah kazara oradaymış gibi uyanma. NE ISTIYORSUN?

Ve ne yapmak istediğini bulunca, doğal hayatının geri kalanını, yataktan kalkıp o istediğin şeyin peşinde koşmak için harca.

Tam potansiyeline ulaşmadan yaşamanın bir bahanesi yok.

Bahane yok.

“İşleri yarına bırakma” kavramına inanmıyorum.

O kavrama gerçekten inanmıyorum.

Avustralya’da iken, “işleri erteleyen ve yarına bırakan biri olduğunu söyleyen genç bir kadına sordum :

Bak, eğer sana “yarın sabah saat 5:00’te benimle buluşursan, sana 3 milyon Dolar vereceğim” desem. Ne yapardın?

Bana dedi ki “yarın sabah 4:59’da burada olurdum!”

“O 3 milyon doları almak için hazır olarak.”

Ben de dedim ki “bak, işleri yarına bırakmak diye birşey yok.”

Olay şu ki senin yaptıklarının senin için bir önemi yok.

Doğru mu? Senin için anlamlı değil.

Senin için önceliği veya acelesi yok.

Bir şeyin aciliyeti yoksa, onu sonra yaparsın.

Eğer senin için bir anlamı ve önemi yoksa, senin için bir önceliği de yok.

Yani senin yapman gereken, hayatını nasıl anlamlı ve önemli yaparsın, nasıl bir amaç bulursun?

Eğer bunları cevaplayabilirsen, sana söz veriyorum, erken kalkacaksın, erkenden orda olmak için koşacaksın ve o hedefini gerçekleştirmek için ne gerekiyorsa yapacaksın.

Miskinlik diye bir şey yok, senin amacsiz ve anlamsiz hayatin senin için önemli değil. Olay bu.

Eric Thomas

 

 

 

 

Jocko Willink – Fiziksel Eğitim ve Stres

Fiziksel Eğitim
Fiziksel eğitimin her türden faydası vardır.
Daha sağlıklı olacaksın.
Bu bir gerçek.
Antreman yaparak vücüdundaki endorfini, testosteronu, büyüme hormonunu, kalp hacmini,insülin hassasiyetini ve doğal katil hücreleri arttıracaksın.
Bu değişiklikler aşağıdaki sağlık sorunlarını önlemeye veya tedavi etmeye yardımcı olacaktır: Yüksek tansiyon, obezite, kalp hastalıkları, tip 2 diabet,uykusuzluk ve depresyon.
BOOM
Hala ikna olmadın mı?
Antreman yapmak seni daha zeki yapacaktır. Evet,zeki.
Beyne giden kan akışını arttırır.
Büyüme hormonunu arttırır,bu da yeni sinir hücrelerinin gelişmesini destekler.
Sinaptik plastisiteyi geliştirir, nöronların mesaj gönderip almasını sağlar.
Aşağıdaki gibi bilişe yardımcı olan beyin kimyasallarnı serbest bırakır: dopamin,glutamat,nörepinefrin ve serotonin.
Ayrıca zihinsel süreçlere yardımcı olan bir protein plan beyin kaynaklı norotrofik faktörü(BDNF) üretimini arttırır.
Ama,sadece bunun için sözümü tutmayın.
Git. Yap.
Biraz egzersiz yap ve zihninsel durumuna dikkat et.Daha bilinçli,daha keskin ve daha zeki hissedeceksin.
Bu gerçek.
Stress:İyi ve Kötü
Gelişmek için stresse ihtiyacımız var.
İyileşmek için bedenimizi ve zihnimizi zorlamamız gerekir.
Strese karşı ana fiziksel reaksiyonlarımızdan biri kortizol hormonunun vücuda salınmasıdır. Beyinde glikozun yapılabilmesi, depolanmış rezervlerden enerji üretilmesi ve enerjinin daha az acil ihtiyaçtan ziyade acil tehditlere odaklanması gibi birçok etkisi vardır. Ayrıca vücut boyunca kan akışını optimize etmek için kan basıncını arttırır.
Ama stres kötüdür de.
Çok fazla stres altındaysak ve kortizol vücutta sık sık salınırsa olumsuz etkileri başlar. Aynı uzun süre “kırmızı”da çalışan bir araba gibi.
Kortizol düzeyleri sürekli olarak yüksek kaldığında,bağışıklık sistemi baskı altına alınabilir, kan basıncını arttırır ve hipertansiyona neden olabilir,sürekli yüksek tansiyon kalbe ve damarlara zarar verir.
Aynı zamanda yağ birikimini teşvik edebilir ve hatta bazı seviyelerde kemil kaybına sebep olabilir.
Egzersiz bir stres şeklidir ve kortizolün salınmasına neden olur. Her nasılsa, egzersiz koşulları kaslar ve kalbi eğittiği gibi,vücuda da kortizolü uygun tepkide serbest bırakması ve kortizolü dengede tutması için eğitir.
Kortizolün aşırı düzeyde düzenli salınımı da overtraining için önemli bir faktör olabilir:bedeni çok zorladığımızsa aşırı kortizol yorgunluğa ve performans düşüklüğüne yol açar.
Bu yüzden bedeni ve zihmi çok fazla streslendirmemelisinizdir.Ama yine de zihnen ve bedenen gelişmek iççin streslenmelisiniz.
Konuk Yazar : Kaan

Genç Erkeklerin Yaptığı Hatalar

Red Pill üzerine yazılar yazdığımdan beri yaşları 18- 30 arasında değişen erkeklerden mesajlar alıyor, onlarla konuşuyorum. Bu erkeklerin büyük bir kısmı 18- 22 yaşlarında genç ve tecrübesiz erkekler. Bu yazıda, söz konusu erkeklerle olan sohbetlerimden edindiğim bilgilerle erkeklerin yaptığı yaygın hatalar üzerinde duracağım.

1- Hatun kişiyi özel zannetme: Neredeyse her erkek, hoşlandığı ya da birlikte olduğu kadını hayatında çok özel bir yere koymuş, ona olduğundan kat be kat daha fazla değer vermiştir. Bu, bize küçüklüğümüzden beri öğretilen ” kadınlar çiçektir” mitinin gelecekteki yansıması. Kadınlar masumdur, iyi kalplidir, aşık olunan kadın el üstünde tutulmalıdır inancı, medya ve popüper kültür tarafından sürekli zihinlerimize işlenen fakat gerçeklerle alakası olmayan saçma düşüncelerdir. Bunu bizzat kendiniz tecrübe etseniz de, bir sonraki kadının farklı olacağını, sadece yanlış kişiyle birlikte olduğunuzu düşünmeye aşırı meyillisiniz.

2- Seksi memleket meselesi haline getirme: Bu da yine erkeklerin çok takıldığı bir mevzu. Tamam, cinsellik önemli. Her sağlıklı erkeğin normal olarak yapması gereken bir şey fakat evli olmayan bir erkeğin düzenli seks hayatının olması zor. Sevgilisi olsa bile erkek, istediği her an, her yerde sekse ulaşamıyor. Çoğu erkek, sevgilisi varken bile düzenli seks yapamıyor. Yani sizin sandığınız gibi herkes tavşanlar gibi sevişirken siz 31’e mahkum değilsiniz. Ayrıca bu iş, yemek yemek, duş almak, uyumak kadar doğal bir şey. Hepiniz ilk cinsel deneyiminizi yaşadıktan sonra aslında seksin hiç de abartılacak bir şey olmadığını göreceksiniz.

3- Oyun korkusu ve çekinme: Bu da yine tecrübesiz erkeklerin çok sık yaptığı hatalardan biri. Sebebi ise çok basit: Karşınızdaki kadını ulaşılmaz, aşırı değerli görme ve kendini onun karşısında ezik hissetme. Buna hiç gerek yok. Karşınızdaki kadın dünya güzeli de olsa evde yalnızken pembe eşofmanları çekip dizi izleyen, sikindirik pop şarkılar dinleyen, kız kankalarıyla ayakkabı, çanta, survivor muhabbeti yapan ya da diğer kızları çekiştiren, tek derdi adam akıllı bir erkek bulup sevişmek olan, makyajsız haliyle sizde belki de hiçbir çekim oluşturmayacak basit bir hatun. Tabi ona sorsanız size ne kadar özel olduğundan bahsedecek, diğer hatunlardan üstün yanlarını sıralayacak. Sadece gülün ve geçin.

4- Her şeyi shit test sanma: Bu en çok karşılaştığım hatalardan biri. Erkekler, Red Pill’i alır almaz, reddedilemeyen, her kızın anında çekimine kapılacağı bir erkek olup çıkacağını sanıyor. Böyle bir şey yok, gençler. Okumak tek başına yetmez. Bolca tecrübe edeceksiniz. Sürekli diyorum: Hata yapacaksınız ve ders alacaksınız. Malesef işin kolayına kaçma insan doğasının en kötü özelliklerinden biri. Bu sebeple burayı okuduktan sonra %100 başarı yakalayacağını sanan erkekler, reddedilmeyi sıklıkla shit testle karıştırıyorlar. Bana yüz vermedi mi? Shit test. “Ya bi gider misin” mi dedi? Shit test. “Numarasını vermedi mi?” Shit test. Yok öyle bir şey. Her şey shit test değildir. Bazen reddedilirsiniz ve hatun tarafından istenmezsiniz. Bu da oyunun bir parçası. Bunu kabullenin ve bundan dolayı kendinizi ezmeyin. Her zaman oyunu kazanacaksınız diye bir şey yok. Bazen de kaybedeceksiniz ve başka biriyle yeniden başlayacaksınız.

Küçük Porno Deneyi

Selam yoldaşlar. Bugün sizlere pornoyu bırakma sürecimi anlatacağım umarım sizlere de tecrübelerimin faydası dokunur (Tabii ki hiçbirimiz porno izlemiyoruz olm manyak mısınız?)

Öncelikle belirmeliyim ki bu süreç benim için çok da ideal geçmedi. Defalarca kez döndüm bu konuda kendime verdiğim sözlerden ama sonunda çözdüm. Defalarca kez bu son diye kalktım bilgisayarın başından ve sonra kendimi yine hunharca porno izlerken buldum.

Bağımlılık sürecim tam bir bataklıktı. Kesinlikle aşırı yoğun şekilde pornolar izledim hatta aranızda en extreme pornoları ben izlemişimdir. Compilationlar, throat bulge fuckingler,  bimbo abuselar … pornhub da subscribe ettiğim kanallar vardı mesela (link verebilirim 😀 )

Neyse efendim gelelim bırakma sürecime. Bu kısım biraz karışık o yüzden yanlış, gedik varsa affola. Bırakmaya karar vermem bir travma üzerine oldu. Bir keresinden penisime neredeyse dokunmadan porno izleyerek boşaldığımı farkettim. Partnerimle olan seks sürem komik boyutlara inmişti. Bırakmak için zaman geldi de geçiyordu bile…

Noluyordu lan ? Dokunmadan boşalmak da ne ? Ararştırdıkça öğrendim ki artık beynim neredeyse tamamen görüntü odaklı çalışmaya başlamıştı, aşağıda olanlar onu bağlamıyordu. Mahvolmuştu adeta. Neyse ki öğrendim ki tedavi edilebilirmiş. Bunu da süreci parçalara bölerek yaptım.

İlk etapta izlediğim pornoların içeriğini kıstım. Rough porn içeriklerini yasakladım ama compilation vs vs soft pornoları iki hafta kadar izlemeye devam ettim. Sonraki adım ise compilation izlemeyi bırakmak oldu. Artık sadece içinde aynı kadının ve erkeğin bulunduğu pornoları izlemek vardı. Bu kısımlarda hiçbir zorluk yaşamadım çünkü beyin küçük değişikliklere alışıyordu hemen.

Bir buçuk ay kadar bu şekilde ilerledikten sonra haftada ayırdığım zamanı azalttım ilk etapta hafta da 8 saate yakın bir zaman harcadığımı hesapladım bunu aniden yarıya düşürdüm. Bu zaman kotasına uymak koşulu ile izlemeye devam ettim haftaların devamında bu süreyi de kıstım ve yarım saate düştü. Artık kendiliğinden daha az porno izler oldum günlerce izlemeyince çıldırmıyordum. Halbuki önceki zamanlarımda iki gün zor dururdum.

Ancak her şey çok düzgün değildi halen dördüncü günün sonunda çok fena izleyesim geliyor libidom tavan yapıyordu ders çalışırken falan. Aslında beynin aradığı şey dopamindi. Ben de kötü alışkanlıklarım arasında bir şeçim yapıp canım her porno istediğinde biraz olsun bilgisayarda oyun oynadım (maks 20 dk). Dopamin dopamindi ve bilgisayar oynamayı çok daha rahat bırakabiliyordum. Beynim de buna olumlu yanıt verdi. Oyun sonrasında porno izleyesim gelmiyordu. Bu şekilde haftalarca izlemeden idare ettim ve porno izlemek nüksettiğinde bilgisayar oynuyordum.

Son darbe olarak ise “nüksetme” olayını araştırdım ve öğrendiğim kadarı ile bir bağımlılık size nüksettiğinde bulunduğunuz ortamı değiştirmek, yürümek vs vs size iyi geliyormuş daha sonra her nüksetmede bunu denedim ve geçti. Emin olun çok sürmüyor bu tarz nöbetler atlatıyorsunuz sadece size bunu çağrıştıran şeylerden uzak durun mesela ben bilgisayarımın olduğu odada ders çalışmıyordum gibi gibi… size bunları çağrıştıran nesneleri falan bulun ve onlardan uzak kalın faydasını görürsünüz…

Sonra tabi yine bilgisayar oynamayı da bıraktım yerine hobileri koydum modelcilik ve gitar çalmak. Nöbet çok şiddetli ise spor salonunda makinelere kafa atmak. Testosteron fazla olunca gözünüzü o ağırlıklar korkutmuyor.

Şu an 57 gündür porno izlemiyorum ve mastürbasyon yapmıyorum. Birkaç kere fuckbuddy ‘im ile seks yaptım o kadar kendisi de bir değişiklikler olduğunu onayladı (ben demeden).

Süreç öncesi depresif duygularım yoğunluktaydı. Bazen red pill’i yutarak kötü mü yaptım nile diyordum. Şimdi geçti sayılır neredeyse o duygular. Gayet pozitifim, hayatımın zor bir evresinde olmama rağmen. Sadece bunun için bile nofap önerilir.

Sporda ağırlıklarda yüzde yirmi civarında artış var ve vücudum daha az yoruluyor. Birçok işe koşabiliyorum eskiye oranla müthiş derecede ilerleme var. Ses tonumda kalınlaşma var ailem ve arkadaşlarım da söyledi bunu. Sosyal anksiyete daha az. Kızların gözünün içine bakabiliyorum artık konuşurken ve gerilmiyorum. Sonuç daha olumlu eskiye oranla. Bakışlarım daha sert olmaya başladı fark edilir derecede.

Benim tavsiyem şöyle alfa böyle sigma olurum diye sorular sormak yerine ciddi ciddi nofap e uyun çoğu şey kendiliğinden toparlanıyor zaten. Maskülenizm doğamızda var yüksek testosteron bir çok sorunu çözüyor.

Bir de sürece odaklanmayı öğrenin dostlar…

Ayrıca bkz. Pornoyu bırakmanın çok kolay yolu kitabı.

Konuk Yazar : Jagdpanzer