Red Man Group Episode 21 Notları – Kendine güven, özgüven nasıl kazanılır?

The Red Man Group Episode #21 – $$$ vs. Looks vs. Game grubun en bomba bölümlerden biri idi. Bu önemli kısımda çokça sorulan kendine güven, özgüven nasıl kazanılır sorusu cevaplanıyor.

Rollo : Özgüven nasıl kazanılır, kendine güvenimi arttırmak için tavsiye verir misiniz gibi soruları alıyorum. Eskiden beridir özgüvenin gerçek ve elle tutulur opsiyonlardan türediğini düşünüyorum. Kendine güven düşünce gücü ve doğru düşünce şekli ile içinizde türetebileceğiniz sihirli bir duygu değildir. Bu deli saçması bir düşünce. Özgüven opsiyonlardan ve bu opsiyonlar üzerinde kurduğunuz başarılardan gelir.

“Artık kırmızı hap farkındalığına sahibim ama şimdi ne yapacağım?” Her zaman tavsiye ettiğim şey bir tür yarışma ortamına girin. Neyde iyi iseniz. Satranç ya da güreş olması umrumda değil. Atletik ve fiziksel birşey olmasını tercih ederim ama bir şeyde iyi olun. Robert Greene’nin Ustalık adlı kitabında dediği gibi bir şeyde çok iyi olun. Bir şeyde, o şeyde kazanan biri olacak kadar iyi olun. Elinizde “herşey boka sarsa bile en azından bunda iyiyim” diyebileceğiniz birşey olsun.

Günümüzde rekabetçi olmayan bir ideolojiye düşmek çok kolay. Günümüzde daha çok “işten eve gidince kendimi rahatlatmak için ne yapmalıyım” diye düşünüyoruz. “Kendimi geliştirmek” ya da “bir şeyde kazanmak” için ne yapmalıyım diye düşünmüyoruz.

Zira diğer insanlarla rekabet etmediğiniz sürece birşeyde  kazanan olamazsınız. Ne yapıyor olursanız olun bir rekabet içindesiniz. Her zaman söylediğim kendinize iyi olduğunuzu düşündüğünüz birşey bulup o şeyde rekabetçi olmayı öğrenin. Benim için bu dövüş sanatı ve esktrimdi. Bunlara spor olarak girdim ve eskrimde uzun süre çok iyi idim.

Bir erkek kazandığında, bir rakibi yenerek kazandığında, hatta bir erkeğin tuttuğu takım kazandığında ve “evet kazandık” diye sevinçten uçtuğumuzda kanımızdaki testosteron seviyesi artıyor. Kaybettiğinde ise testosteron seviyen düşecek. Bu bilimsel bir bulgu. Bunun nedeni “kazanan” erkeklerin evrimsel bir fonksiyona sahip olmaları. Bunu şimdi size söylüyorum : kadınlar erkeklerdeki bu testosteron artışının yarattığı bilinçaltı iletişim ipuçlarını, kendine güveni ve ukalalığı hissederler.

Sanırım bunu Rossie söylemişti : erkeklerin irrasyonel bir kendine güvene sahip olması lazımdır ve bu irrasyonel kendine güven için de rekabet etmek zorundasınız.

Kendinize iyi olduğunuzu düşündüğünüz bir alan bulun. Bu alanda profesyonel seviyede iyi olmanıza gerek yok. En minimumda dışarı çıkıp ve rekabete giriyor olun. O zaferler size gerekli kimyasal itkiyi verecekler.

Bence günümüzde çok fazla erkek, özellikle MGTOW topluluğundaki erkekler, rekabetçi olmak istemiyorlar. Rekabeti kenara itip eve gitmek ve rahatlamak istiyorlar.

Bir de şu eğer hayatında bir kadın yoksa bu seni diğer tüm o fantastik şeyleri yapmak için özgür bırakacak fikri var. Eğer rahip moduna girecekseniz girin. Ama rahip modunda iken gidin yeni bir dil öğrenin, programlamayı öğrenin, ya da başka birşey yapmayı öğrenin.

Ben çok ama çok az MGTOW erkeğinin bunu yaptığını görüyorum. “Artık benim böyle bir derdim yok, siz kaşkavallar gidin ve kadınlarla uğraşın. Ben eve gidip kendimi geliştirmeye, içsel gelişimime veya çakralarımı ayarlamaya vs … gideceğim” diyorlar. Ama rekabet etmek zorundasınız.

MGTOWlar ile her konuşmamda, bende hiç rekabetçi olmadıkları izlenimini bırakıyorlar.

Karl (Black Label Logic) : MGTOW ile ilgili çokça olan şu : Robert Greene’nin Güç Kurallarından biri der ki “insanlar elde edemediklerini küçümserler”. Rekabetçi olmak istemediklerinden, istedikleri şeyi elde edemediklerini kabul etmek yerine onu küçümsüyorlar.

Uzun süreli ilişkiye girmeyeceğim ve evlenmeyeceğim gibi şeylerde MGTOW ile paralel düşünüyorum ama yine de gidip yavrulara yürüyüp para kazanacağım ve gyme gideceğim. Evde oturacağım, ot içeceğim ve Counter Strike’da 12 yaşında veletleri tokatlayacağım MGTOWcuları ile paralel değilim. Bunlar bir açıdan üzüntü verici adamlar zira erkek istese de istemese de rekabetçidir. Eğer bu Xbox oyunundaki skoru bile olsa rekabetçidir. Sadece gerçekten önemi olan birşeyde rekabetçi değildir. Zira önemi olan birşeyde rekabet etmek demek dışarı çıkıp yenilme riskini göze almak demektir. Bilgisayar oyununda kimseye görünmeden yenildiğin ve oyun hesabını silip yeniden açabildiğin için aslında yenilme riskin yok.

 

Evlenecek erkek bulamamak

Şu entariyi Ekşi’de Sonsuzluk Ve Birgün görüp tweetlemiş, ben yazarı siler diye aynen buraya kopyalıyorum :

30 yaşından sonra doğan sıkıntı. düşünüyorum da 20-30 yaş aralığında evlilik yapılabilecek çok kişi tanıdım. özellikle de 25 yaşına kadar iyi insanlar tanıdım. o zamanlar hayatı tanımıyorsun tabi. incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden ayrılıyorsun. evlenelim diyenlere burun kıvırıyorsun. çünkü gençsin ve karşına hep bir başkası çıkabiliyor. alternatif çok. gel zaman git zaman yaşın alıp başını gidiyor. o eski sevgililer bir bir evleniyor. sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

evlilik istesen de kafana uygun birini bulamıyorsun. mesela bekarsın ve hiç evlenmemiş bir erkek istiyorsun. maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

tabi iyi niyetli, evlilik odaklı, sadık erkekler de vardır ama onlar da umudunu yitirdiği için kendileri eş aramaz. muhtemelen aileleri bulur birini evlendirir. görücü usulü ısmarlama evlilikler işte. bir türlü yollarımız birleşmez bize uygun insanlarla.

eşleşmek ve uyuşmak, anlaşmak ve evlenmek çok zor olur bir noktadan sonra. hatta imkansız gibi bir şey.

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

ilk ya da birkaç sevgili sonrasını iyi değerlendirin. seviyorsanız ve anlaşıyorsanız evlenin gitsin. sonra canınız evlenmek isteyecek ama düzgün erkek bulamayacaksınız.çünkü yok. ciddiyim. boşanmışlarla, ruh hastalarıyla uğraşırım diyorsanız ne ala. ama elinize varsa iyi bir erkek onu bırakmayın. kıymetini bilin.

mutlu olmak çok zor. herkes doyumsuz. aç gözlü. sadakat oranı düştü. güvensizlik var. alternatif çok. kimsede katlanırım, sabrederim, düzeltmeye çalışırım çabası yok.

bir noktada artık yapayalnız kalıyorsunuz. pişmanlıklar sizi yiyip bitiriyor. aslında pişman olmadığım şeyler için bile üzülüyorum. biliyorum yapsam mutsuz olacaktım ama şimdiki aklım olsa belki de yapardım. gençlik elden uçup gidiyor. gönlün istediği kadar genç olsun ruhun yoruluyor. bezgin oluyorsun. hayat herkesi yorar. bir şekilde sende iz bırakır. iz bırakanlar acıtır. aklını iyi kullanman lazım. son pişmanlık fayda etmiyor.

Feminizmin kadınlara attığı en büyük kazık, insan toplumunun binlerce yıllık bir gelişimle kazandığı bilgeliğe ulaşımlarını engelleyerek kadınların hipergamilerinin insafına kalmalarına neden olması. Erkekler olduğu kadar kadınlar da hipergaminin umrunda değil. Bu nedenle de 30larında Road Runner ve Çakal Anına yakalanıyorlar :

Eskiden, genç kadının annesi ve neneleri güzelliğin geçici olduğunu, en baştan çıkarıcı erkeğin en iyi koca adayı olmadığını bilir ve kızın uzun süre stabil bir koca olabilecek genç bir erkekle evlenmesini garantilerlerdi. Şimdi ise feminizm yüzünden, bu rehberlik genç kadınların hayatından çıkarılmış durumda ve genç kadınlar kendi cinsel hayatları için kötü birer kaptanlar. Güzelliklerinin yere çakıldığı 34 – 36 yaşına kadar alfa erkeklerin peşinde koştuktan sonra eskiden reddetmeye alıştıkları beta erkekler tarafından bile görmezden geliniyorlar. Kadının kısmetindeki bu ani çakılma,  Road Runner ve Çakal anı olarak biliniyor. Kadınların geçmişte uçurumdan bu şekilde düşmemeleri için bir sürü güvenlik ağı vardı.

Karmaşık cinsel geçmiş bir kadının aleyhinedir. Aynı durum bir erkeğin lehine çalışsa da. Bunun nedeni iki cinsiyetin birbirinden farklı olan doğal cinsel çekicilik mekanizmalarıdır. Bir bilgenin zamanında dediği gibi, “birçok kapıyı açabilen bir anahtar, değerli bir anahtardır. Birçok anahtar tarafından açılabilen bir kilit ise, işe yaramaz bir kilittir.”

Buradaki büyük ironi şu : “feminizm”, kadınların hayatını iyileştirmek yerine, Roadrunner ve Çakal anı ile karşılaşmalarını engelleyecek anne ve anneanne rehberliğini ellerinden alarak güvenlik ağlarını ortadan kaldırdı. Bu nedenle feminizm, ortalama bir kadını bir alanda daha tehlikeye attı.

Feministlerin kadınlardan sakladığı bir başka gerçek ise Cinsel Pazar Değeri.

Ablamızın şurada beni tanımlamış. Kendisiyle daha önce seviştik mi acaba :

maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

Şaka bir yana bu ablanın bilmediği ya da görmezden geldiği şey, boşanan ve uzun süreli ilişkiden çıkan erkeklerin bu ilişkilerdeki hatunları ile yaşadıkları tecrübenin onları ilişkiden de evlilikten de soğutmuş olmasıdır. Karısını ya da uzun süreli ilişkisini yaşlı gözlerle bırakarak acımasızce terk edip kendisini genç kızları hoplatmaya salan kötü erkek tiplemesi her ne kadar yaygın bir klişe olsa da, çoğu uzun süreli ilişki kadın tarafından, erkeği ilişkiden tiksindirecek şekilde bitiriliyor.

Buna rağmen o gruptaki çoğu erkek aslında hala evlilik odaklı. Çevremde gözlemlediğim boşanıp da yeniden evlenmeyen, eğer önceki hatun kendisine nafaka tecavüzü etmemiş ise, çok az adam var. Ablanın durumunun, 30unda bile hala kötü çocuk kovalamaktan kaynaklanma ihtimali var. Mesela işi pezevenkliğe götüren ne demek? Kızı tavlayıp sonra başkalarına mı pazarlamaya çalışan adamla mı çıkıyorsun? Yaş olmuş 30 hala alfa erkek peşindesin (bkz. en aşağıdaki alıntı).

sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

Bu kısmın da ağır psikolojik yansıtma içerdiğini düşünüyorum. Zira 30luk ve bekar ablaların çoğunun psikolojisi kötü ama bu kadınların psikolojimi bozduklarını iddia edemeyeceğim.

Yine de ablanın çok üstüne gitmeyeceğim zira şunu dobra dobra anlatarak iyi iş çıkarmış :

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

Evet genç kızlar. Birçoğunuzun bilmediği problem şu ki bugün daha “iyisi” için ellerinde çiçekler kapıda sırılsıklam beklettiğiniz ya da tamamen görmezden geldiğiniz betalar ile çok değil on sene sonra bana tek taş alsın diye ağızlarının içine bakacağınız betalar aynı adamlar. Siz daha iyisini ararken bu bekleyen betaların orada sessizce sizi bekleyeceğini varsayıyorsunuz. Ve evet bu adamların çoğuna hala “sadece kendin ol ve ruh ikizini bekle, o eninde sonunda sana gelecek ve bugün kötü çocuklar kazansa da beklersen sonunda sen kazanacaksın” masalı pazarlanıyor ve çoğu da bu dolmayı yiyor. Ama feministlerin zafer sarhoşluğu ile hipergami öyle göstere göstere yapılan birşey haline geldi ki uyanan uyanana. Bugün bu ablanızın bahsettiği durum 10 sene sonra kadınlar için çok daha vahim olacak. Kendi mutluluğunuz için 20leriniz hiç bitmeyecek gibi davranmamalısınız.

Yani 20lerinizde 30larınızı düşünmeden hareket etmek istiyorsanız sizin özgürlüğünüz. Ama sonra ablalarınızın şimdi yaptığı gibi “bütün o iyi çocuklar nereye gitti” (where have all the good men gone) diye ağlaşıp, “erkekler bizimle ilgilenmiyor, onlar olgun kadından korktukları için genç kızlarla çıkıyor, sorumsuz herifler” diye kafa ütülemeyin. Siz Mr. Right’ı beklerken biyolojik çanlar çalmaya başladığında “sikerim Mr. Right’ı bana Mr. Right Now lazım diye paniğe kapılabilirsiniz ama hiçbir erkek sizin yıllarca beklemenizin cezasını çekmek zorunda değil :

On yıllarca Bay Doğru’yu (Mr. Right) bekledikten sonra, biyolojik saatin soğuk tik-taklarını enselerinde hissetmeye başlayan bu kadınlara, artık Bay Doğru yetmiyor, Bay Hemen Şimdi (Mr. Right Now), temel işlevi yürüyen sperm bankası olmak olan eleman, lazım.

Pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok erkek, özellikle de bu tip kadınların şiddetle arzuladığı, aşırı-çekici, yüksek eğitimli alfa erkekler, bu oyunu oynamaya pek gönüllü değil.

Yale araştırmasının olağanüstü bir şekilde kaçırdığı nokta, bu erkeklerin kariyer sahibi kadınlardan uzak durmasının sebebinin, bu kadınlardan korkmak ya da bu kadınları taşıyamamak olmaması. Bu erkekler, sözü edilen kariyer kadınlarını istemiyorlar! Peki neden?

Öncelikle, erkekler “artık hazırım” kadınlarına karşı daha temkinliler. Hangi erkek, beraber birkaç eğlenceli ve çocuksuz yıl geçirmeden direk Tinder’dan IKEA’nın çocuk reyonuna geçmek ister ki? Bu basit ve oldukça mantıklı bir riskten kaçınma dürtüsü : kadının anne materyaline sahip olduğunu tartabileceği uzun flört dönemini yaşamadan bir erkek neden baba olmaya çalışssın? Erkeğin bekleyecek vakti var ama 30larının sonuna doğru koşan kadının, doğurganlık yüzünden, beklemeye vakti yok. Bu nedenle de erkekler bu kadınlardan uzak duruyorlar.

 

Üç soru üç cevap

T.O. sormuş :

Selamlar Mahmut Abi.

3 tane soru soracağım.

1-) Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci bir nevi monk mode’a mı girsin? Önerin nedir bu konuda?

2-) Çoğu sosyal ortamda erkek-kız konuşmaları açıldığında meriçlerin de desteğiyle erkeği itin götüne sokma ve buna karşı çıkanları da kadın düşmanı kategorisine koyma çabası var. Bu tür durumlarda tavrımız ne olmalı?

3-) Son zamanlarda bazen tv açıp kadınların tek veya eşiyle beraber katıldığı programlara göz atıyorum. KH resmen “Al bak işte. Dediklerimde yanlışlıklar yok.” diyor. Kadınların da kendi aralarındaki shit test yağmuru da açıkça görünüyor. Bu kadınların da hemcinslerine attığı shit test atma olayı da bana keyifli geliyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?

Gelecek seneki sınava girecek adamlar bu yaz 2 hafta tatil yapıp çalışmaya otursunlar.

3 tane cevap vereceğim :

1-) Evet mutlaka girsin. Lise insanın en çok kanının kaynadığı ve hayatının en güzel çağı sandığı bir dönem ama aslında hayatın en güzel dönemi 20ler. Lise çağında çoğu erkeğin zaten kızlarla bir başarı şansı yok. Bu dönemde yapılabilecek en iyi şey eğer üniversite sınavına hazırlanılıyorsa tamamen buna konsantre olmak. Bunun yanında da spor ve / veya hobi olabilir. Özellikle son 1 sene tamamen monk moduna girin.

Kağıttan Kaplan yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Orada bu konu hakkında şöyle demiştim :

Aynı örnekten gidersek, o dayağı önemli bir toplantıdan birgün önce de yemek istemezsiniz. İnsanın hayatındaki önemli dönemeçlerde, benim hem hayatını düzene koy hem de kızlara yürü felsefem (tam olarak paralel değil, belki disiplin 4 – 6 ay pratik edildikten sonra yürümeler başlayabilir) zararlı olabilir. Bunun sebebi şu. Siz ne kadar öğretiyi hatmedip disiplini sağlarsanız sağlayın, ilişkilerde alfa davranışlar gösterecek kadar çelikleşmek, bir iki tavında dövülme gerektirir. Yani ilk bir – iki ilişkinizde sağlam betalık yapıp tekme yiyeceksiniz. Yılların betalığını öyle düşünce gücüyle sakin sakin atamazsınız. İşte bu yanmaların üniversite sınavı gibi bir şeyin hemen öncesinde olması sınavda ayağınızı kaydırabilir. Bu nedenle yürüme kısmını yapmamanız daha hayırlı.

Yanlış anlamayın. Tehlike yürümelerin başarısız değil başarılı olması. Reddedilmek sizi pozitif bir MGTOW dönemine bile sokabilir. Bende öyle olmuştu mesela. Lisenin ve aile ile yaşamanın kısıtlayıcı hayatından kurtulmak ve ortaokuldan bozma bir üniversiteye değil de iyi bir üniversiteye gitme motivasyonunu ateşleyen lisedeki abazanlığımdı ve derece yapıp üniversite kazanmamı sağladı. 16 – 17 yaşlarımda zoraki MGTOW yaşamamı boşa giden zaman olarak görmüyorum. Şimdi olsa yine aynısını yaparım. O sayede 23 yaşından itibaren kendi parasını kazanan, kendi evi olan ve bekar bir erkek olarak hayatın tadını çıkarabilen biri oldum. Üniversitede part – time çalışmadan okuyamayan biri olmama rağmen.

2-) Bu tür ortamlarda gerekmedikçe bulunmayın. Çoğunlukla erkek erkeğe takılın. Okul ve iş ortamında bu tür ortamlara sürekli girmeniz gerekiyor farkındayım ama ortalama bir beta bu ortamlara olması gerektiğinden çok fazla giriyor. Ama bu gerekli sosyalleşmede bile asla kadın – erkek ilişkileri tartışmalarına girmeyin.

Sizin farkına varmadığınız şu : kadınlarla kadın – erkek ilişkisi muhabbetine giren erkeğin kendisi uydudur ya da o konuşma sırasında uydudur. Siz konuşmada ezilin ya da ezin zaten başından batmışsınız. Bu tür konulara kadınlarla giren erkek, bu konularda kadınların tarafını alan uydulardan daha az feminen değildir.

Kadınlarla kadın – erkek ilişkileri konuşmalarına giren adam gelip burda “meriçler kadınların yanında duruyor beni eziyor” diye ağlamasın. O ezilmeyi sonuna kadar hakediyorsunuz.

3-) Kadınlar birbirlerine shit test (fitness test) yapmaz. Bunun yerine birbirlerini cinsel pazarda diskalifiye etmeye çalışırlar.

 

Naz mı yapıyor, istemiyor mu?

Okuyucu Özgür sormuş :

Şu “Naz” ile “Reddedilme” arasındaki ince nüansı anlatabilir misiniz ey editörler? Shit test ve Yürüme Davetiyesi bu kavramların neresinde kalır acaba?

Hadi bu konuyu da tarihe gömün ki zavallı Türk erkeklerine bir hizmetiniz daha olsun.

Hatta kadın milletini de şu farklı 2 sıkıntıdan kurtarmış olursunuz: “Üff ya ne anlamaz adam, ille taciz diye şikayet mi etmeliyim” ya da “Gel dedim ama bir türlü gelmiyor, bir bayan olarak ben nasıl teklif ederim ki!”

Böyle bir soruyu duyduğumda aklima, bir ara beraber çalıştığım Moldovyalı bir kızın işteyken sorduğu şu soru gelir :

“How many times do I need to say no to a Turkish man to mean no?”

(Türk erkeğine hayır anlamı vermek için kaç kere hayır demem lazım).

Naz ile reddedilme arasında arasında aslında çok fark var ama yokluk zihniyeti ile fazla düşünmek yerine tarafsız gözlemlemek lazım. Naz dediğin hafif bir neşe ve gülümseme ile olur. Bazı aptal kızlar bunu kibirle yaparlar ama kırmızı haplı bir erkek böyle kızlarla uğraşmaz.

Hiç gülümseme yoksa reddir (gülümseme olması illa evet anlamına gelmez).

Shit test ve yürüme davetiyesini öğrenen çoğu genç bunları çok yanlış bağlamlarda kullanıyorlar. Shit testi öğrendikten sonra bunu abartıp kadının reddedişini shit test sayan çok. Aradaki farkı anlamak istemeyen için olaya shit test demek çok kullanışlı. Öyle ki kız adamın suratına tükürse “yarabbi şükür shit test” diyecek.

Yürüme davetiyesi de aynı. Yürüme davetiyesi anlık ve o an yürüyüp yürümeyeceğine karar vermene yardım edecek bir cesaretlendirici şey. Sonradan üzerine düşünülüp de fırsat kaçınca bir daha çıkar mı diye beklenecek bir şey değil. O an cesaret edip kullanmadıysan, unutacaksın. Eğer “acaba neden sağa doğru 45 derece açıyla göz bebekleri 0.5 mm saniye büyürken benle 0.01 saniye göz göze geldi” diyorsan gider konuşur anlarsın. Bunun YD mi değil mi olduğunu, sana özellikle olayı görmemiş kimse söyleyemez. Açık bir YD olmadığı sürece.

Temel problem yokluk. Fazla analiz ve sürekli düşünme.

Kırmızı haplı çocuk (şu yazıyı okuyun) bir kıza mesaj attıktan sonra kız kendini hatırlatana ya da mesajın içeriğinde belirlenen buluşma gelene kadar kızı unutur.Bakın bu mümkün ve doğal olarak yapabileceğiniz bir şey. Öyle ki bazen kızı istemeden tamamen unutabilirsiniz.

Kıza mesaj attın  ve kız cevaplamazsa olay basit : bir ya da iki gün sonra bir tane daha mesaj atarsın. Bir önceki mesaja niye cevap vermediğini sorarak kıza “ben kocaman bir kaybedenim” diye bağırmadan ve o mesaj atılmamış gibi yaparak. Örneğin kıza birşey yapmayı tavsiye etti isen, ikinci mesajda birincisi atılmamış gibi aynı şeyi yazabilirsin.

2 kere şans verdiğin kız eğer sana ilgisi varsa senin için fırsat yaratır. Bir kız iki kere dışarı çağırıyorsan ve ikisinde de kızın planı varsa o kızdan büyük ihtimalle iş çıkmaz. Bakın iş çıkma ihtimali sıfır değil ama böyle kızları NEXTlediğinizde on tane ilgisiz kızla vakit kaybetmeyi engellerseniz biri aslında ilgilidir ama vakti yoktur.  Ama o da büyük ihtimal sonra sizi arar. Herhangi bir kızın özel olmadığını bilen kırmızı haplı için 1 kere ilgili kızı kaçırabilirim belki ama 10 kere vaktimi kurtaracağım tercihi akıllıcadır.

ONEITIS mitini kafasından atan erkek için kadın – erkek ilişkileri istatistik işidir. Erkek istediği sonucun olma ihtimalini arttıracak seçenekleri tutar, diğerlerini ise bırakır.

2 İleri sonra geri dönüşsüz bir geri

Soru hep şu : “mesaj attım cevap vermedi. Ne yapayım?” Sonra bir mesaj daha at ve kızı unut. Cevap verirse devam. Vermezse unutmuş olman lazım zaten. Kız gibi “acaba cevap verecek mi” diye sürekli düşünüyorsanız (böyle şeylere nasıl vakit buluyorsanız) o sizin feminenliğiniz.

Böyle unuttuğunuz kızı sonra bir vesileyle bir ay sonra hatırladığınızda red yediğiniz kesin anlarsınız. O da hatırlarsanız.

Yürümede de olay basit. Kız soğuksa, gülmüyorsa ve muhabbeti sürdürecek adım atmıyorsa bunu otomatik shit test sayıp 2 dk istifini bozmadan konuşursun. 2 ya da 3 dakikada (eğer yürüme değil buluşma ise 10 dk) içinde ısınmıyorsa red yediğin kesin. Hemen uzaklaş (eğer buluştuysanız kısa kes).

Arada bir nazı red sanıp kızı aramazsam? Kızın kaybı. Daha iyi sinyal verseydi ya da hızlı davransaydı. Kendi kaçırdı. “Ben ödülüm” mantalitesinde isen kızın gerekli sinyalleri açıkça vermeyerek kaybettiği bir değerli erkek olman lazım.

NOT 1 : Burada tabii şu acımasız gerçeği de yazmak lazım : Kadınlar yüksek değerli gördükleri erkeklere karmaşık sinyal verip onu başka kadına kaybetmekten korkarlar. Naz mı red mi anlayamama sebeplerinden biri kadının erkeği olsa olur olmasa da olur görmesidir. CPDniz yüksekse daha direk mesaj alırsınız.

Eğer kağıttan kaplan değil de gerçek bir kaplan olmak için çabalarsanız, sinyaller daha barizleşmeye başlar.

NOT 2 : Rollo üstad yazmış, okuyun (3 Buluşma):

Kesin ve hızlı uygulanabilir “Oyunun Angajman Kuralları”nı yazmanın temel problemi bir adamın o an hedefinde olan hatunla ilgili hep özel bir durum olacak olmasıdır. Böyle birşey yoksa bile erkekler genellikle “bu kızda özel birşeyler var” diye hissederler. Tabak Teorisinin Oyunun entegre bir parçası olmasının nedenlerinden biri, erkekleri daha önce sahip oldukları ve kendilerine kazara ilgi gösteren her kadını hemen özel bir kar tanesi sanma betalığını atmaya zorlamasıdır. Bir beta için kendisine ucundan da olsa IOI (Indicator of Interest – İlgi Göstergesi) veren bir kadın bulup, yokluk zihniyetinden dolayı onu gökden düşmüş bir meleğe çevirmemek çok zordur. Düşünsenize, çölde açlıktan gebermek üzere olan birine tuzlu kraker bal – kaymak gibi görünecektir.

Risk ve Ödül

“Oyunda”, bir kadına fazla yatırım yaparak diğer fırsatları kaçırma ile yeterince yatırım yapmayarak o fırsatı kaçırma arasında hassas bir denge vardır. Kadın, kendi oyunu gereği, uzun süreli ilişki veya cinsel ilişki potansiyeli konusunda, erkeğin kafasını karıştıracaktır. Bu önceden kabul edilmiş şüphe, aslında kadınların yararına bir sosyal baskıdır : biraz daha sabırlı olsan, ah biraz daha yatırım yapsan, hayatının kadını ve çocuklarının anası ve dünyanın en iyi amı ile ödüllendirilebilirsin – bunu şimdi mahvetme!

Bunlarla nasıl baş edeceğiz?

Ali rumuzlu okur demiş ki :

Hocam ben gerçekten şanssız bir nesil olduğumuzu düşünüyorum. Teknolojik anlamda neredeyse her şey ama her şey aleyhimize. Ciğeri 5 para etmez kızlar bile ciddi ciddi kendini bir halt sanıyor. Özellikle şu İnstagram denen illetle nasıl baş edeceğiz bilmiyorum!? Ülkemizdeki karaktersiz troll sürüsü yüzünden en tipsiz rezil kızların bile burnu bulutlardan inmiyor, orta-üst seviye olanlarınki zaten galaksiyi aşmış. Bu dediklerim bilhassa 18-23 yaş arası kesim için geçerli, belki diğerlerinde de durum aynıdır bilemem.

Sizce bu işin çözümü nedir? Bunlarla nasıl baş edeceğiz? Lütfen yardım edin.

Bir kızla etkileştiğinizde kızın size karşı kendini bir halt sanmasının 3 nedeni var :

  1. mavi haplı ilgisi,
  2. instagram gazlı şımarma
  3. sizin disiplinsizlik, hedefsizlik, porno, oyun, mastürbasyon, kızı zihinsel merkez yapma ve mavi hapınız nedeniyle düşük değerli olmanız.

Eğer 1 ve 2 olmasa bile 3 yüzünden başınız dertte olabilir. Örneğin değer olarak düşük veya hiyerarşide dipte bir adama karşı en düzgün kız bile kendini “bir halt” sanar. Hipergami gereği. Doğal bu. Sizin nesil için de böyle, 1018 yılında yaşayan nesil için de.

Problem şu ki çoğunuz 3üncüyü değiştirmek gibi zor bir işe girişip onda ısrar etmek yerine daha kolay olan yolu seçiyorsunuz : 1 ve 2den şikayet etmek. Devir zaten mağduru oynama devri. Bakın 1 ve 2 çok ciddi problemler ama eğer 3 için en az 1 sene çabalamadı iseniz sizin bu konuda şikayet etmeye hakkınız yok. Zira 1 ve 2, 3te yığılı erkeklerin eseri.

Hiyerarşi ile değeri ayrı kullandım zira 18 yaşında bir erkek hiyerarşinin herhangi bir yerinde değildir. Ama değersiz değildir, değeri potansiyelinden, maskülenitesinden ve fiziksel özelliklerinden gelir. 35 yaşında bir erkek ise maskülenite ve fiziğin yanında hiyerarşide gerçek bir yerde olmak zorundadır.

Sizce bu işin çözümü nedir? Bunlarla nasıl baş edeceğiz?

Öncelikle kendi odanızı toplayacaksınız yani kendi değerinizi arttıracaksınız. Günde en az bir posta pornoda “first person shooter” olan  elemanın (espriyi anladınız mı?) derdi “ciğeri 5 para etmez kızlar bile ciddi ciddi kendini bir halt” sanması değildir. Tüm kadın popülasyonu için değersiz olmasıdır. Aynı şekilde “abi konsantre olup ders çalışamıyorum” diye ağlayan adamın derdi de kızlar değil. Bu adamlar kendi hayatlarına ve zamanlarına sıfır değer veren erkekler. Kendi hayatına ve zamanına değer vermeyen adama bir kadın neden değer versin.

Önce kendi kişisel değerini arttıracaksın. AMA bunu kendin için yapacaksın, bir kız için değil. Burası önemli. Bunu daha çok kadın için yapabilirsin zira “ben bundan zevk alıyorum” diye yani kendin için yapacaksın. Ama Nalan’ı elde etmek, Zehra’yı “o kaybettiğin adama bak istedim” diye üzmek için değil.

Kendi çöpünü toplayıp merdiveni tırmanmaya başlamayan adama taktik vermek zaman kaybı. Bunu daha önce yazdık, kağıttan kaplan olmayın. Gerçek bir kaplan olun :

Kadınlarla ve hayatta gerçekten başarılı olmak için dominant / egemen olmak zorundasınız. Daha kendi hayatına ve düşüncelerine dominant olamayan erkek başkalarına dominant olamaz. Olsa olsa zorba ya da götün teki olur.

Mesela, buraya gelip ya da mail atıp “abi acil yardım” diye kız meselesi / sorunu çözmek için tüyo / yardım isteyen ama bahsettiğimiz disiplin ve spor hayatını ısrarla yapmayan adamlara tek kelime yazmak israf. Siz gerekli ağır antrenmanı yapmadan ringe çıkan boksörlere benziyorsunuz. Biz size kenardan en iyi gardı, en seri yumruk kombinasyonlarını bağırsak ve siz hepsini tek tek yapsanız bir işinize yarayacak mı sanki? O tıfıllıkla isterseniz en teknik gardı alın, en seri yumrukları atın. Dayak yemeye ve nakavt olmaya mahkumsunuz. Ve süpriz süpriz süpriz … Bu maçtan çıkıp da yine ağır antrenman yapmadan ringe çıkarsanız, bilin bakalım ne olacak?

İkincisi de tabii ki başkasının avının kıçını kaldırmayın. Kendini geliştirmek zaman ister ki bu yıllar sürebilir. Ama oneitisi bırakmak, yörüngeden inmek ve ilginizi dikkatli dağıtmak hemen yapılabilecek şeyler. Paralel bir evrende hatunların kendilerine göz kırpan adama bacaklarını açtığını düşünün. Erkeklerin en boktanı bile kendini bir halt sanardı. Durum bunun tersi. Böyle düşünürseniz az çok ne yapacağınızı da anlarsınız.

Son olarak da, instagram ile ya da ciğeri beş para etmezlerle başa çıkmanın yolu, onları yok saymaktır.Bakın mavi haplı iken yüzüne bakmadığım bazı kızların sonradan geçmiş fotolara bakınca aslında oldukça güzel olduklarını ama kolumda gezdirmek için göz kamaştıran bir tanrıça arayışım yüzünden (ezik onay ihtiyacı) onları tamamen görmezden geldiğimi görüyorum. Sizin de en az böyle bir tane kız vardır çevrenizde. Onları nasıl görmezden geliyorsanız instagram güzeli tipli hatunları da yok sayın.

Kırmızı haplı bir erkek olun ve instagram güzeli tipli hatunlara yapmanız gerektiği gibi tepeden bakın. Bugün squad poposu fotoğrafı koyan, Yakuza tetikçisi gibi dövmeli, iyi kalite şişme bebek mi gerçek mi anlamak için 2 dk bakmanız gereken, şımarık, kişiliksiz kızlara tepeden bakma kabiliyetinizi kızların güzelliği ile ateşlenen açlığınızca boğulmasına izin vermeyin.

Türkiye’de çok dangalak bir laf vardır : “Abi yeme bizi, böyle diyorsun da verse sikmez misin?” Bunda anlaşılmayacak ne var bilmiyorum ama “evet, verse sikmem”.  NOKTA.

NOT : Burayı takip edip de son bir ay içerisinde Instagramdan bir kız selfiesine like atan adam varsa burada “ben eşeğim” yazıp yorum bıraksın.

İncel erkekler

Insel, involuntary celibate (istem dışı mücerret) kelimelerinden türetilmiş olsa da, insel diye tanımlanan erkeklerin üzerlerinde seks yapamamalarından çok daha fazla şey etkili. 2014 yılında Eliot Rodger‘ı tanımlamak için insel kelimesi kullanılmamıştı. Rodger tabii ki bir insel idi, ama onu analiz etmeye çalışan çok az kişi aradaki bağlantıyı kurdu. Manyak demeyi tercih ettiler, manyaktan daha iyi ne olabilir ki? Daha manyak tabii ki. Bu nedenle Eliot’u analiz edenlerin tüm gayreti onun daha büyük motivasyonlarına odaklandı : “kadın düşmanı” alçak bir grup ve daha da manyaklık.

O zaman, Eliot PUA hate (PUA nefreti) adlı bir gruba üye idi; kelime anlamı ile bu erkeklerin Pick Up Artist nefreti sonucu oluşturdukları bir grup. Zamanında kendilerini istekleri dışında içinde bulundukları sekssiz durumdan kurtaracağını umdukları PUA. Sebep ne olursa olsun, yalnızlıklarını ve abazanlıklarını bitirme vaadinde bulunan sihirli formül onları için çalışmamıştı. Anlaşılacağı üzere çok öfkeliydiler. İşe bakın ki, Rational Male’de yazdığım bazı makaleler bunların forum girişlerinden geri-link almıştı ve çoğu makaleleri takdir ediyorlardı. Ama problemin bir parçası da kendileri olabilirdi. Hızlıca 4 yıl sonraya sardığımızda, bugün PUA Hate forumu siliniş vaziyette ve yerini aynı karakterdeki incel.me aldı.  Buradan da back-link alıyorum.

Bence bugün kırmızı hap farkındalığının en büyük problemi, farkındalığın kendisi. Her erkek fişten çekilmeye hazır değil. Yazı yazmamın risklerinden biri, kırmızı hapın farkına vardırdığım her erkeğin, onu kabul edecek ve onu kendisi için çalışır hale getirecek kafa yapısına sahip olduğunu varsaymam. Son 6 okul katliamcısının profillerine baktığımda, Eliot Rodger ve Alek Minassian’ı da katarsak, aralarında büyük benzerlikler görürüz. Çoğu babasız evlerin ürünü ve yine çoğuna otizm veya Asperger’s sendromu teşhisi konulmuş. Ve hepsi de bir kızın kendilerini reddetmesi ile ateşlenen “sonsuza kadar yalnız” tipler. Bu genç erkekler, erkekliği çocuk yetiştirme işinden çıkaran ve oğlanlara düşünmeden önce hissetmelerini öğreten neslin ürünü.

Bugün bu “kayıp oğlanlar” neslinin farkına yeni yeni varıyoruz; dümensiz bir hayat yaşayan, çeşitli derecelerde sosyal özürlü ve kendilerini yaratan sosyal düzenin neden olduğu sorunların çözümünü kendilerinden dışarıda arayan genç erkekler. Kendilerine biraz da olsa yön gösteren her konuşmacı veya organizasyonun ışık hızıyla popüler olması şaşırtıcı mı?

Bu erkeklerin çoğu Kırmızı Hap farkındalığına hazır değil. Kırmızı hap onların egoları için riskli ama aynı zamanda sadece Mavi Hap Oyununu doğru oynayarak gerçekleştirebileceklerini umdukları Mavi Hap ideallerinden de ezici bir uyanış. Çoğu için Mavi Haplı umutları varoluşlarının temeli. Bunun yanında sosyal olarak yanlış adapte olmuş veya gerçekten bir psikolojik problemi olan ‘kayıp çocuğa’, sert kırmızı hap gerçeklerini göster ve onun (yanlış yönlendirilmiş) ‘umudunu’ elinden al … Kırmızı hap bu çocuğa içinde bulunduğu oyunun gerçeklerini gösterince sonuç ne olur?

‘Black Pill (Siyah Hap)’ diye bir şey yok

Mansphere’de Roosh’un ve başka bazı yorumcuların siyah hap tanımı yaptıklarını duydum. Siyah hap fikrine göre Mavi Haplı sosyal düzen, feminen buyruk ya da öyle söylemek isterseniz femmerkezcilik, o kadar erkek aleyhine ki, erkekler bu düzen içindeki yerlerini kabul edip kendilerini ve kendi durumlarını daha iyileştirmek için çabalamaktan vazgeçiyorlar. Bu yorumcuların işaret ettikleri, benim daha önce boşluk / cehennem olarak tanımladığım kavram. Boşluk, erkeğin kırmızı hap farkındalığına varırken içinden geçmek zorunda kaldığı psikolojik ve varoluşsal cehennemdir. Erkek, Mavi Hap ideallerinin koşullamasına göre şekillendirdiği benliğinin bir yalan olduğunun farkına varır. Fişten  çekilmenin bu aşaması, her erkeğin kendi durumuna ve hayatları boyunca Mavi Hap ideali ile yaptıkları tercihlere bağlı olarak değişen seviyelerde zorluklarla dolu. 25 yaşında bir erkeğin kırmızı hap öğretisi ile fişten çekilip hayatının yönünü değiştirmesi ile 70 yaşında bir adamın uyanıp hayatına, evliliğine, işlevsiz ailesine ve uzun süreli körlüğünün sonuçlarına bakması aynı şey değil.

Bu aşamada zorunlu bir nihilizm hali var ya da en azından erkeğin hayatının Mavi Haptan fişi çekmesi ile başlayan uzun süreli bir şüphe hali. Bu nedenle durumu daha önce kişinin sevdiği bir insanın ölümüyle karşı karşıya kaldığında geçirdiği aşamalara benzettim. Erkekler gerçekten de mavi hap paradigmasına yaptıkları yatırımlarının tamamen boşa gitmesiyle meydana gelen kayba ağlıyorlar. Eskiden oldukları betanın ölümüyle oluşan boşluğa ağlıyorlar.

Siyah hap diye bir şey yok – sadece kırmızı hap farkındalığı ile gelen gerçekleri kabul edebilme ve bu farkındalığı kendi çıkarları için kullanabilme kapasitesi var.

Inseller de bu farkındalığı kendileri için çalışır hale getirmenin yollarını arıyorlar. Ama çoğu, kırmızı hap farkındalığının kendilerine gösterdiği gerçeklik ile başa çıkamayacak kadar hasarlılar. Gerçekle yüzleşmeye hazır değiller ama günümüzde gerçekten kaçmanın bir yolu da yok.

Femospheredeki eleştirmenlerin çoğu, inselleri kırmızı hapın suçu gibi göstermek istiyorlar. Kadın düşmanlığı ile gazlanan bir cinsiyet cihadına neferler sağlamak için genç erkekleri radikalleştiren bir alçak planın varolduğunu varsayıyorlar. Bu varsayım, #MeToo / Future is Female (Gelecek Dişidir) hareketlerinin ‘direniş’ anlatımı ile de örtüşüyor. Bunlar aynı zamanda başka bir profile de uyuyor : ebeveynlerinin yuvasından uçmayı reddeden ve onların bodrumunda yaşayan 30 yaşında erkek profili. ‘Adam ol‘ sürüsü için inseller AMOGlamak için kolay hedefler. Üniformalı militan feminist için inseller, kendi cinsel distopyalarına yaptıkları ego yatırımını haklı gösteren mükemmel ‘düşmanlar’.

Gerçek şu ki inseller hep varoldular. Onlar kaybedenlerdi, ineklerdi (ineklik / nerd olmak cool olmadan önce) ve Darwinci çıkmaz sokaklardı. Büyürken onlardan düzinelercesi ile yolum kesişti. Hala birçok insel tanıyorum. Hayat boyu kadınları anlayamamanın verdiği perişanlık çerçevesinde hayatlarına bir yön vermeye çalışıyorlar. Bugün evli olmalarına rağmen, teknik olarak insel birçok erkek tanıyorum. Bu erkeklerin aşk hayatında şanssız olduklarını düşünmeyi veya onlara şunu söylemeyi seviyoruz : “merak etme, sen harika birisin ve seninle olmak bir kadın için büyük şans. Sadece hep yanlış tipte kızlar çıktı karşına. Kendin ol ve doğru kız seni bulacak.” Ve sonrada sadece bir kız arkadaşın bir kız arkadaşı olan kıza kafayı takmamalarını ve dışarı çıkıp gerçek dünyanın nasıl çalıştığını anlamalarını umuyoruz.

2018 yılında AFCler

Peki şu an farklı olan ne? Başlangıç olarak,elimizde bir kıza buluşma teklif etmeyi cinsel taciz sanan bir kayıp çocuklar nesli var. Köy, oğlan çocuklarını sanki defolu kız çocuklarıymış gibi yetiştirdi. Köy, bu çocukları bir kız tarafından gerçekten reddedilme veya yenilgiyle başa çıkmaları ve bu durumlardan daha güçlü çıkmaları için gerekli maskülen disiplinin zerresini bile onlardan esirgeyerek yetiştirdi. Bu çocukları o kadar feminenleştirdik ki, kadınların kollektif ruhlarının bel bağladığı feminen mağdur anlatısının aynısını onların da ruhlarının bir parçası yaptık. Fakat kızlardan farklı olarak bu çocukların omuzlarına, kadınların erkeklerin zorunluluğu olduğunu varsaydıkları eski düzen sorumluluklarını yüklemeye devam ediyoruz. Bu da oğlan çocuğu – erkekleri çok tehlikeli bir pozisyona sokuyor : defolu kız çocukları gibi yetiştirildikleri için kızlarla aynı çıtkırıldım duyarlılıklara ve çoğu kadının sahip olduğu hak sanrısına (sırf varoldukları için birşeyleri hakettikleri inancı) sahipler. Ama aynı zamanda erkek oldukları için onlardan çenelerini kapamaları, içlerine atmaları ve gıklarını çıkarmadan yollarına devam etmeleri bekleniyor. Duygularını dışa vurmaları söyleniyor ama ağızlarını açar açmaz erkek olmanın sağladığı ayrıcalıklarını kontrol etmeleri gerektiği söyleniyor.

Bu kayıp çocuklar neslinin çoğu elemanı, kırmızı hapın getirdiği uyanış için hazır değiller. Ama onların gözlerini açan manosphere değil, feminen buyruk düzeninde gözlerinin önünde cereyan eden kepazelikler. Bugün kadınların ukala bir zafer böbürlenmesi ile göz göre göre yaptıkları açık hipergami (kadınların alfa erkeklerle gönül eğlendirirken beta erkeklerin kapıda bekleyip zamanı gelince ödemeleri isteklerini açık açık ve böbürlene böbürlene göstermeleri) ve kadın doğasının ortaya döktükleri pek soylu olmayan gerçekleri ile kırmızı hap gerçeklerinden kaçmak giderek daha da zorlaşıyor. Tinder’daki her sola kaydırış (swipe left), insellerin bardaklarını taşıran acımasız gerçeklerin bir daha onaylamasını sağlıyor.

Toronto katliamından sonra okuduğum ve insellerle ilgili yazılan hiçbir makalede, bir tane bile yazar sorunu doğru analiz etmedi. Hiçbiri, insellerin ortaya koyduğu sorunu çözecek bir aksiyon planı ortaya koymadı. Eski günlerde kaybedenlerin hayal kırıklıklarını kanalize ederek üretken şeyler yapabilecekleri kanallar artık yoklar. Eski nesilde hüsrana uğrayan erkeklerin bir çoğu kendi nesillerinin ikonik sanatçıları ya da müzisyenleri oldular. Bence ironinin tepe noktası, Mark Zuckerberg’in Facebook’u eski kız arkadaşını stalklamak (takip etmek) için yaratması idi. Cinsel reddedilme ile başa çıkmayı sağlayacak yaratıcı yollar artık yoklar. Bazıları bana bu yolların hala varolduğunu ama bu çocukların bu yolları yürüyecek motivasyonları olmadığını söyleyecek. Haklı olsalar da, bu yollardan çok daha kolay olan ve erkeklerin gelişimlerini donduran yollar var. Bugün cinsel öfkeyi daha yaratıcı kanallara yönlendirmek yerine, oğlanların kendilerini online porno ve çağın teknolojilerinin sağladığı kaçış yollarına gömüp kaybolmaları çok daha kolay.

Ya da hoşnutsuz genç erkeklerle mesajlaşabilecekleri forumlar bulup, kendilerine yer olmayan bu dünyanın gerçekleri ile ilgili ağlaşabilirler. Jordan Peterson‘un ‘zorla monogami‘ ile insel sorununun çözülebileceğini önerdiğini duydum. Ne demek istediğini anlıyorum ama bu inselleri ortaya çıkaran gerçeklerden kaçmanın bir başka yolu olurdu. Roissy’nin Çin’de bir kreşi basıp kadın ve çocukları öldüren biri ile ilgili yazdığı yazıyı hatırlıyorum. Yaptığı çok korkunç olsa da, bu adamın Çin’deki tek çocuk politikasının yarattığı kadın – erkek sayısındaki dengesizlik sonucu üreme oyunundan şutlanmasının gerçeği de ortada. Roissy, hipergami optimizasyonu amaçlı her türlü sosyal ve yasal doktrin ile feminen öncelikli düzenin her geçen gün daha fazla erkeği yabancılaştırmasının, radikalleşen bazı erkeklerin ya şiddete başvuracağını ya da kendilerini öldüreceklerini söylüyor.  Bugün erkeklerin kendilerini kadınlara göre 5 kat daha fazla sayıda öldürmelerinde görebileceğimiz gibi.

İnseller, adına dişimerkezli sosyal düzen denilen kömür madenindeki kanaryalardan başka bir şey değiller. Bunlar alfa sikeri (enthusiastic consent – şevkli istek) (*) önceliklendirirken beta öderi erkeklerden kadınlara devlet zoruyla (vergi, nafaka ve sosyal yardım) garantileyen toplumun sonucu. Ego şişirici sosyal medya diyeti ile kadınları semirip erkeklerin 80%ini ‘tipsiz’ bulmalarını sağlarsanız, inselleri yaratırsınız. Bu konuda Dangerous Times (Tehlikeli Zamanlar) yazılarında yazdım. İnseller, poliandrinin feminen öncelikli formunun yan ürünleri. İnseller, evlilik tabanlı bir sosyal sözleşmesini yırtıp, iştirak nafakası temelli bir sosyal sözleşmeye geçişin sonuçları. Eski sosyal sözleşmede iyi birer sağlayıcı olarak erkeklere evlilik ve üremede bir şans veriliyordu. Bu sözleşme artık yok. Kadının ana amacı bakım ve kaynak olmadığında, elinizde en ulaşılabilir alfa tohumunun peşinden koşmaktan ibaret bir sosyal sözleşme kalır.

Önümüzdeki 10 yılda bu sosyal – cinsel sözleşmenin daha da baskınlaşacağına şahit olacağız. Bu nedenle bazı ülkelerde, enthusiastic consent (şevkle verilen izin) harici yapılan her türlü cinsel birleşmeyi tecavüz sayan yasalar çıkarılmaya çalışılıyor. Bu sayede kadınların kaynak elde etmek için transactional sex (alışveriş seksi) yapmak ya da istenmeyen erkeklerin yürümeleri gibi rahatsızlıklarla asla karşılaşmamaları garantilenmeye çalışılıyor. İnseller, bu gerçeklerin toplumda her geçen gün daha arsız ve kabul edilir olmasının doğal dışvurumu. İnseller doğru anlıyorlar. Alfa siker, beta öderi dayatan sosyal düzenin acımasız gerçeklerini çoğu erkekten daha iyi anlıyorlar.  Yanlış yaptıkları yer, bu gerçeklerle başetme yolları (ya da yollarının olmaması). Siyah haplarını kabullenip, boşluğu geçerek daha iyi bir hayata yol almıyorlar zira bu hayatta nasıl evrilebileceklerini bilmiyorlar.

Çeviri : Incels

(*) – Feministlerin #MeToo gibi propogandalarla harekete geçirdikleri Yes Means Yes diye sloganlanan taciz yasaları. Buna göre bir kadının şevk ile rıza gösterdiği cinsel birleşmeler harici her türlü cinsel aktivite cinsel saldırı kategorisine konulabiliyor. Feministlerin biçtiği kuzu postu “tacizi önlemek” olsa da olayın aslı, beta erkeklerin kadına yanaşmalarını engellemek ve sadece alfa siker seksi yasal hale getirmek.

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Yineleme zorlantısı – Repetition compulsion

Psikolojide Freud’un icat ettiği yineleme zorlantısı (Repetition compulsion) diye bir kavram vardır. Freud bunu “kişinin başına gelen travmatik bir tecrübeyi bir şekilde benzer koşullarda tekrar yaratıp tekrar yaşayarak travmanın yol açtığı nevrotik etkileri gidermeyi amaçlaması” diye tanımlar. Yineleme zorlantısı, tamamen bilinçdışı yapılan hareketlerde ortaya çıkar. Freud’a göre bilinçdışı aslında travmanın olduğu yere gidip o travmayı çözmek ister. Freudçu tanıma göre örneğin berbat bir ilişki sonrası sizi mutsuz edeceğini bile bile gidip aynı insana yapışmanız ya da aynısını bulamıyorsanız onunkilere mümkün mertebe benzer özellikler taşıyan birilerini aramanız da hep bu “aynı şey olsa bu sefer sıçmam, kesin hakkından gelirim ya da en azından ağzıma bu kadar sıçılmaz” sanrısının bir sonucudur.

Yani örneğin sizin betalığınız sonucu sizi terk eden kızın peşinde koşmanızın tek nedeni gurur kırılması değil. Yineleme zorlantısı ile bilinç altınızın terk edilme tramvasını gidip aynı yerde çözme sanrısı da işin içinde.

Yineleme zorlantısının Jung ekolünde tanımı daha değişiktir. Bunu Jordan Peterson üstadın kısa ve öz açıklaması ile söylersek : “bir duruma sürekli aynı sorgulanmamış ön yargılarla gelirsen, o durumda hep aynı kaderi yaratırsın”. Burada ön yargı kadar, bazı gerçeklerin bilinçsizce ama düzenli bir şekilde es geçilmesi de rol oynar.

Günümüz fem-merkezli dünyasında bu psikolojik durumu hem erkeklerde hem de kadınlarda sıkça görürsünüz. Örneğin, kafasında hiç sorgulamadığı veya aşamadığı arkadaşı oynama önyargıları ile ilişkilere giren erkek (önden arkadaş ve destek olayım ve onun benim ne kadar bulunmaz bir erkek olduğumu görmesini bekleyeyim), her denemesinde kadınların bu oyuna sahip erkekleri (doğru şekilde) zayıf diye etiketleyip friendzone bölgesine atan tarafını aktif hale getirir ve kızı da “kötü çocuk” dediği adama kaptırır. Böyle bir erkek, zamanla “tüm bu kaltaklar aynı ve sadece kötülükten” anlıyor yargısı geliştirebilir. Oysa burada olan tüm kadınların aynı olmasından ziyade bu erkeğin ilişkiye hep aynı önyargı, davranış ve duygularla girip, hepsinden aynı sonucu almasıdır.

Kadınlarla ilişkinizden sürekli aynı sonucu alıyorsanız, bütün bu ilişkilerin tek gerçek ortak noktasında – kendinizde – bir problem olabileceğini en azından gözden geçirmeniz gerekiyor. Ama bu sabır ve acıya dayanıklılık gerektiren bir şey zira bunun temelinde henüz çözümlenmemiş bir travma olma ihtimali yüksek. Öz eleştiri yapmak, kendi bilinçaltı ön yargılarını sorgulamak, sırf sonuçlarını görmek ve eğer iyi ise adapte etmek için yeni ilişkilerde daha değişik ön yargı ve davranışları denemek emek ister ve zor yoldur.

Sorunlarımızı, onları yaratırken kullandığımız düşünce şekli ile çözemeyiz.”

Bunlarla uğraşmak yerine daha kolay yolu seçmek de var. Zaten bu yolu seçenleri sıklıkla görüyoruz. Her ilişkide aynı duruma düşen ya da daha kötüsü ilişki bile elde edemeyen çoğu kişi, oldukça zararlı olsa da, kendilerini kurban, ilişkilerde tekme yemeyi kader olarak görmeyi tercih eder. Çoğunluğun tercih ettiği yol budur. Zira bu yol kolaydır, emek istemez ve hiç çaba harcamadan bu yolu tutturmuş diğer erkeklerin sempatisi ve desteğini beraberinde getirir.

Kırmızı hap açısından size tavsiyemiz tabii ki zor yolu seçmeniz. Mavi haplı zamanlarınızda başınıza gelen travmaları aşmanın yolu, kırmızı hap öğretinin ön yargıları ile ilişkilere girmektir. Geçmişte aynı girdilerden (mavi hap masalları) aynı çıktıları (hüsran) alıyor iken, şimdi farklı girdilerden (kırmızı hap gerçekleri) farklı çıktılar alabilirsiniz. Girdiyi değiştirince çıktının değişeceği gerçeği çok şaşırtıcı olmasa gerek.

Erkekler neden mavi haplı yetiştiriliyorlar?

Mavi hapın doğuştan gelmediğinden (bazı erkekler karakter olarak buna daha uygun olsa da), bunun bir koşullanma olduğundan bahsetmiştik.  Peki bu koşullanma neden var? Koşullanma aslında feminizmin erkekleri özellikle feminenleştirme kampanyalarından önce de varolan bir olgu. Sorunun cevabı ise, Rollo Tomassi’nin Owed Sex adlı yazısında (aslında Erkek Düşmanlığı Balonu‘nda da biraz bahsetmiştik):

Sağlayıcılık ve kendi karakterine yatırım yapma, maskülen erdem ve hırs gibi cinsel devrim öncesindeki eski düzende yaşayan erkekleri kadın hipergamisinin güvenlik – ihtiyaç kısmına hitap ederek çekici yapan şeyler, artık erkeklerin evlenilecek kadın bulmalarını garantileyemiyor. Eski düzende çekicilik kadın hipergamisinin güvenlik – ihtiyaç kısmına hitap etmekten geliyordu zira o zamanlarda kadın hipergamik karar verme kabiliyeti sınırlı olduğundan, bulunması en az garanti olan taraf bu idi.

Kadınların uzun – dönem güvenlik ihtiyacını önceliklendirmelerinden ilham alan erkeklerin, karşı cinsi etkileyebilmek için bu konuda kendisini geliştirmeye ağırlık vermesi şaşırtıcı değil. Bugünün kadınlarının önceliklendirdikleri “alfa” arzu uyandırıcılığının o zaman önemli olmadığını ya da arzu uyandırmadığını söylemiyoruz. Sadece, eski düzende kadının uzun süreli ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda erkeğe bağımlı olması ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak erkeği bulmasının önemi, Alfa Siker kısmını geri plana itiyordu.

Bugün problem şu : cinsel devrimden beridir, (beta) erkeklerin çoğu hala eski düzen bağlamına göre yetiştiriliyorlar ve en iyi cinsel strateji diye zamanı geçmiş bir sosyal sözleşmeye ego – yatırımı yapıyorlar.

Fem – merkezci toplumun kolayca inanmasına rağmen, ancak en cahil ve kendini beğenmiş erkekler, kadınların kişisel yatırım, kendini verme ve nezaket karşılığında erkeklere seks borcu olduğuna inanır. Özellikle de hayatı boyunca kadına tapmak, sırf kadın olduğu için birine saygı göstermek ve kendinden yukarı görmek öğretilen çoğunluğun aklından bile geçmez bu borç.

Fakat, eski sosyal düzenin koşullamasının kendilerine öğrettiği “kadın hipergamisinin  ihtiyaç – güven tarafına hitap eden erkeğin kadınlar için çok çekici olacağı masalı” nedeni ile, erkeklerin kafaları karışık ve mesele kendilerine “borçlu” olunan seks konusunda reddedilmeleri değil. Mesele şu : seks, aşk, hayranlık, yakınlık, saygı, vs … gibi ödüllerin kendilerine değil de eski düzenin çizdiği erkek modelinin tam tersi olan adamlara verilmesi.

İlişki yatırımı ve Alfa siker

İlişki yatırımı denilen batıl inançtan daha tam olarak kurtulamamış herkes gidip o konudaki yazıyı okusun. İlişki yatırımı, erkeğin bağlılık ve ödev aşkı ile ilişkisine yaptığı duygusal, fiziksel, finansal, ailesel, vs. yatırımın onu hipergaminin Alfa siker tarafından koruyacağı inancıdır.

Temel olarak bu yanlış inanç, güven ihtiyacı tarafından erkeğe bağımlı kadınların çoğunlukta olduğu ve beta öderin alfa sikere galip geleceğine güven duyulan eski düzen kaynaklı.

Bir erkeğin bu yanlış inanca olan ego – yatırımı, o erkeğin alfayı tanımlarken kendi egosunu süreçten soyutlayarak kadınların gerçekten Alfa arzu uyandırıcılığına sahip erkeklerin etrafında nasıl davrandığını gözlemek yerine, kendi imajına göre Alfa tanımı yapmasına neden olur. Eski düzen betalığın gerçeklerden kopukluğu,  Corey Worthington (namı diğer Alpha Buda) hikayesinde çok iyi görülüyordu:

Corey gibi erkekler kendi öz-değerlerine yatırım yapan ve evrensel olarak bunun takdir göreceğini bekleyen erkekleri çileden çıkarırlar. Bu nedenle utanmazca kuralları ihlal eden bir doğal alfa ile karşılaştıklarında, hınç ile dolarlar. Bu tip bir çelişki karşısında gösterdikleri doğal tepki, alfa terimini kendilerine ve kendi başarılarına en uyan şekilde tanımlayıp, bu adamları dışlamaktır. Ama buradaki asıl çelişki, bu yeniden tanımlanan alfanın, doğal alfa duruşu kadar takdir görmemesidir ki böylece döngü devam eder. Sizin ya da herhangi birinin bir insana saygı duyup, duymamanızın o adamın alfa kafa yapısı ile hiçbir ilgisi yoktur. 3 adet bitmiş evliliğin ve 100+ seks partnerinin alfa kafa yapısına sahip olup olmamak ile ilgisi yoktur. Kafasından bir kere bile aldatma fikri geçmeyen bir sürü saygıdeğer beta var iken, 300 tane kadınla yatmış (fahişeler ya da bir çeşit ün ya da yakışıklılık sayesinde diğer kadınlar) betalar da vardır.

Kadın öncelikli ayıklamalı çiftleşme

“Hayat arkadaşı ararken, kadınlara tavsiyem hepsiyle çıkın : kötü çocuklarla, cool çocuklarla, bağlanmaktan – korkan çocuklarla, çılgın çocuklarla. Ama onlarla evlenmeyin. Kötü çocukları seksi yapan şeyler onları iyi koca olmaktan alıkoyar. Evlilik için, kendisi ile eşit bir partner isteyen bir erkek bulun. Kadınların zeki, fikir sahibi ve hırslı olması gerektiğini düşünen bir erkek. Eşitliğe değer veren ve kendine düşen ev işlerini yapmayı bekleyen ve hatta yapan bir erkek. Bu erkekler varlar ve inanın bana, zaman geçtikçe, onlardan daha seksisi yok”.

― Sheryl Sandberg, Lean In: Women, Work, and the Will to Lead

İronik olarak kadın hipergamisinin iki tarafı arasındaki zıtlığı en iyi gösteren kişi Sheryl Sandberg – Feminen Buyruk ve sınırsız hipergami içinde yetişmiş birkaç neslin sözcüsü ve kişiliğe bürünmüş hali. Sandberg zihnindeki feminen öncelikten ve hipergaminin bencil bir onaylanmasından o kadar bihaber ki, erkeklerin gıkını çıkarmadan genç kızlara verdiği tavsiyedeki rollerini oynayacaklarını düşünüyor. Azıcık insaf duygusu olan bir erkeğin açık açık oynanması tavsiye edilen bu ikili kadın stratejisini reddedeceği (ya da bundan tiksineceği) aklının ucundan geçmiyor.

Yani kısacası, erkekleri seks, sevgi, aşk, ilgi ve saygı iddialarının ve beklentilerinin nedeni kırmızı hap uyanışı değil. Sandberg zihniyetli kadın nesillerinin eski düzene göre koşullanmış beta erkekleri utanmazca sömürmesi ve bir yandan da bu erkeklerin Alfa siker erkeklerle yaptıkları açık aldatmayı görev duygusu ile sineye çekmelerini beklemeleri.

Kırmızı hap Mantığı : Nirvana’yı aramak

Nirvana Yanılgısı ismini Budizmin nihai hedefinden alıyor. Bir insanın gerçekliği, gerçekçiolmayan ve idealize edilmiş bir alternatif ile karşılaştırması anlamına geliyor. Bu yanılgıdaki insanın kafasında olmak istedikleri bir opsiyon var ama bu opsiyon tamamen gerçek dışı.

Bu yanılgı, mükemmel çözüm yanılgısı ile yakından alakalı. Bu yanılgıda da kişi bazı sorunları için mükemmel bir çözüm olduğuna ya da ortaya sunulan çözüm sonrası bazı sorunların çözümsüz kalması nedeniyle bu kusurlu çözümün reddedilmesi gerektiğine inanır.

Nirvana Yanılgısı ve Kişisel Gelişim

Nirvana yanılgısı, mavi hap ilüzyonuda önemli bir rol oynar. Aslında mavi hap yanılgısının temel direğinin, gerçek dünyaya tamamen gerçek dışı bir alternatif sunmak olduğu söylenebilir. Bu ütopik gerçeklikte, her erkeğin mükemmel bir partneri ve bir ruh ikizi vardır. Bu partner görünenin ardındaki cevheri keşfederek erkeği performansından, hareketlerinden ve cinsel pazardaki konumundan bağımsız olarak, olduğu gibi sevecektir. Kısacası mavi hap dünyası, erkeğin performans yükünden kurtulduğu ve koşulsuz sevildiği bir ütopyadır.

Kendini geliştirmede Nirvana Yanılgısı hem işleri ertelemenin hem de motivasyonun kaynağıdır. Negatif tarafta, çoğu erkek hayatlarında gelişime neden  olacak davranışları, sırf mükemmel olmadıkları için reddedecektir. Örneğin, bir erkek en mükemmel antrenman programını ararken aylar boyunca tek bir ağırlık kaldırmayabilir. Ya da mükemmel diyeti ararken aylarca abur cubur yiyebilir.

Öte yandan, kişi mükemmeliği hedeflerse, bu hedef her ne kadar aşılmaz olsa da kişiyi büyük başarılara yöneltme ihtimali yüksektir. Üzerinden atlamak üzere konulan yüksek çıtalar büyük çabaya ve daha iyi sonuçlara götürür. Kişi hedefe ulaşamayabilir ama hedefin sadece 50%sine ulaşsa bile bu büyük bir gelişimdir.

Mükemmel Çözüm Yanılgısı ve Kişisel Gelişim

Bu yanılgı politikada ve ekonomide sıklıkla görülür. Bir program ya da çözüm daha iyi sonuçlar getirebilecek bile olsa problemin tümünü çözmediği için uygulamaya konulmayabilir. Erkekleri fişten çekmeyi denerken bu yanılgıyı içeren mailler alıyorum.  Zira kırmızı hap aslında kendi başına sorunlarına çözüm değil ama sadece problemi ve problemin nedenini anlatan bir öğreti. Her ne kadar öğretinin yazılı hali “X’i yapmanın 8 yolu” gibi reçete olmaya soyunan yazılarla dolu olsa da, kırmızı hap erkeklerin problemlerini toptan çözebilecek bir mucize hap değil.

Kırmızı hapın temel bakış açılarından biri, her erkeğin kendi cinsel pazar değerinden ve pazarlarda aldığı sonuçlardan kendisinin sorumlu olduğudur. Kırmızı hap erkeğe rehberlik edebilir ya da bir harita olarak kullanılabilir ama erkek pazardaki yolunu kendi yürümelidir. Bu yürüyüş, yüksek değerli erkek olmak için gerekli özellikleri yaratan şeydir zaten : metanet, kararlılık, disiplin, kendine güven, kendine yeterlik ve odaklanma.

Mavi hap ilüzyonundan uyanan erkeğin “mavi hap sendromundan” müzdarip olduğu söylenebilir. Bu erkeğin önünde, yılların ihmal edilmişliği ile paslanmış birçok şeyi tamir etmek gibi büyük bir iş durmaktadır. Her tarafı dökülen evini tamire soyunmuş kişi gibi, sadece evin dışını değil elektrik ve su tesisatı gibi derinlikler de dahil içini de tamir etmelidir. Bu genellikle insana dağ gibi görünen bir iştir zira yapacak çok iş vardır. Bu durum da erkekleri genellikle tüm problemlerini tek kalemde çözecek mükemmel çözümü aramaya yöneltir ve diğer çözümler sorunun tamamını düzeltmediğinden bir kenara itilir.

Problem

Basit ve karmaşık olmak üzere iki tür problem vardır. Basit problem bir tek değişkenin düzeltilmesini gerektiren ve bunun çözümü ile kişinin hayatının düzeldiği problemlerdir. Örneğin hayatında, cinsel pazar değerini etkileyerek onu depresyona sürükleyen sadece bir adet problem olabilir. Hisse senedi piyasasındaki “sıkıcı” şirketlerin örneğindeki gibi : mükemmel finansal göstergelere, iyi bir stratejiye, çok iyi uzun dönemli performansa sahip olmasına rağmen sırf yaldızlı bir sektörde olmadıkları için yatırımcıların gözünden kaçan şirketlerin hisselerini düşünün. Bir erkek çok fit, iyi para kazanan ve çok iyi bir hayatı olan ama sosyal yeteneklerden yoksun ya da 12. yüzyıl saray soytarısından hallice giyinen biri olabilir. Ama bu sorunu çözdüğü anda ise cinsel pazarda performansı iyileşir.

Karmaşık probleme örnek olarak da bir erkeğin hayatının enkaz olduğu ve tüm problemlerinin birbirini beslediği durum verilebilir. Bu durumda erkek hayatın birçok alanında kötü bir performans sergileyebilir ve hayatının genel performansı, tek tek yönlerinin performansının toplamından daha kötü olabilir. Bu yazının hedefi, önünde daha çok iş bekleyen bu erkekler.

Yazıyı bu şekilde adlandırdım zira bu tür büyük problemlere sahip erkekler, hayatlarını geliştirmek için mükemmel çözümü aramaya meyilliler. Kısacası bu erkekler, karmaşık bir probleme basit bir çözüm aramaktalar. Bir açıdan bu erkeğin hayata bakışını yansıtıyor, en az çabayla çok fazla sonuç alma isteğini. Bu bakış açısı, erkeğin hayatını tüm açılardan çözecek şeyi ararken, tümünü çözmeyen yolları kenara atmalarına neden oluyor. Ya da erkeğin hiçbirinde maksimum getiri elde etmeden çözümden çözüme atlamasına.

İlkine örnek olarak, vahşi batıda her türlü sorunu çözdüğünü iddia ettikleri mucize ilaçlar satan şarlatan satıcılar verilebilir. Çözüm mükemmel ama hiçbir sonuç üretmiyor. İkincisine ise hep daha iyi bir “mucize ilaç” buldukları için haftada bir gym ve diyet programı değiştiren erkekler verilebilir. Bu adamlar, 30 yıldır abur cubur yemekten obezleşmiş erkeğin 1 ayda incecik olmasını sağlayacak ilacı aramaktadırlar.

Özet ve Sonuç

Hayatın paradoksu şu ki “problem” yaratması kolaydır, çaba istemez. Sadece yaymak yeterlidir. Eğer insanların milyonlarca yıl kaynaklarla yaşamasının beynimizde sabitlediği, yemek bulunca gömülüp hepsini ye devrelerini takip edip de ne isterseniz yerseniz, obez olursunuz. Sadece arzu ve dürtülerinizi takip ederseniz, ki bu ne disiplin ne de irade gerektirir, muhtemelen potansiyelinize ulaşamadığınız kötü bir hayata sahip olursunuz. Eğer sadece kendiniz olursanız, muhtemelen kendinizi sonunda hiç olmak istemeyeceğiniz bir yerde bulursunuz.

Bu hayatın ironisidir, arzu edilir ve rahat süreçler insanı hiç arzu etmedikleri ve rahatsız edici noktalara götürür. Hiç arzu edilmeyen ve rahat bozucu süreçler ise insanı arzu edilir ve rahat noktalara götürür. İnsan yılların kayıtsızlığından uyanıp da kendilerini bulmak isteyebileceklerinden çok farklı bir noktada olduklarını fark ettiklerinde, içgüdüleri onlara ihmalkarlıklarının sonuçlarını tamir etmenin küçük bir çaba gerektirdiğini söyler. Ama yukarıdaki ev benzetmesindeki gibi, yılların ihmalkarlığının sonuçlarını tamir etmek yıllarca sürecek aktif davranışlar gerektirecektir.

Bu durumda kişi tutturduğu yolu devam ettirmeyi daha rahat bulabilir. Yol istemediği yerlere gitse de, bilineni bilinmeyenle değiştirmeye tereddüt edebilir. İdeal bir dünyada, aynı girdilerle farklı sonuçlar almayı isterler. Örneğin yeme alışkanlıklarını değiştirmeden zayıflamayı. Süreç ile çıktıları arasındaki bu kopukluk kişinin kişisel gelişimde karşısına çıkan tüm problemlerin temelindedir.

Bazı insanlar bu sürecin farkında değildir, bazıları sonuçların değeceğini düşünmez, bazıları sürecin muzice hap olmasını bekler ya da problemin basit bir problem olduğu temelli bir sürü başka şey. Fakat evren aldatılamaz. Yılların ihmali, yıllarca sürecek bir dikkat gerektirir.

Çeviri : Red Pill Logic: Seeking Nirvana

Kırmızı hap mantığı: Büyüklük yanılsaması

Bugünlerde çoğu erkeğin sahip olmadan yetiştirildiği yaşam temellerinden biri de sorumluluk / hesap verebilirlik. Aslına bakarsanız, modern dünyamızdaki birçok problem, riskin ödülle bağlantısının kopmuş olmasından, gücün sorumluluktan ve hareketlerin sonuçlarından kopmuş olması. Bunu 2008 finansal krizinde gördük : milyonlarca doları cebe indirmelerine rağmen, bütün finans sektörünü batma noktasına getirenler, bunun kötü sonuçlarını yaşamak zorunda kalmadılar.

Bunu siyasette de görüyoruz. Oy verenlerin çoğunluğunun balık hafızası sayesinde “şu an iktidarı elinde tutan neler başardı” konusunda tek bir tartışma yok iken adayların hangisi daha fazla şey vaadediyor şeklinde satış gösterileri izliyoruz. Buna b-sınıfı baştan çıkarma sanatında “sahte gelecek çizmek” denir.

Sorumluluk, kadın – erkek ilişkileri dinamiğinde de mevcut. Bu durum en iyi Rollo Tomassi’nin şu sözleri ile özetlenebilir : “Feminizmin nihai amacı, erkek cinselliğini maksimum seviyede kısıtlarken, kadın cinselliği üzerindeki tüm kısıtları kaldırmaktır”. Feminizmin temel fikirlerinden biri “özne – nesne” ayrımıdır. Bu ayrımda özne sadece bir şey yapan, nesne de yapılandan etkilenen ama bir şey yapamayandır. Tarih boyunca yaşamış her insan hem öznelik hem de nesnelik yapmış olduğu için bunun çok hatalı bir felsefe olduğunu düşünsem de, felsefe ilginç bir perspektif yaratıyor. Şöyle ki, kadın – erkek ilişkilerinde kadını tüm risk ve sonuçlardan azad ediyor. Gerçekten değil ama sosyal olarak. Fakat riskin elimine edilemeyeceğini, sadece yönetilip transfer edilebileceğini düşünürsek, bu durum, riskin erkeğe transfer edilmesi anlamına geliyor.

Schrodinger’in İradesi

“Nesne – Özne Ayrımı”nda öznenin iradesi olduğu, bir sonuç elde etmek için güç uygulayabileceği düşünülür. Bir yöneticinin, kendisine çalışan işçilerin çalışma saatlerini belirtme iradesi vardır. Bir erkek bir kadını dışarı çağırdığında bir iradesi vardır, kadın ise bunu reddederken ya da kabul ederken bir iradeye sahiptir. Eğer erkek reddedilirse, kendini geliştirerek bir dahaki sefere bir kadına çıkma teklif ettiğinde daha başarılı olmak için çalışma iradesine sahiptir. İradesini kullanarak diyet yapabilir, ağırlık kaldırabilir, daha iyi giyinebilir, daha fazla para kazanabilir, oyununu geliştirebilir vs. Kadın da aynı şekilde kendisini geliştirerek daha iyi partnerler bulabilir.

Bir nesnenin ise hiçbir iradesi yoktur ve kendi hayatının gidişatına etkisi  sıfırdır. Bu, etki – tepkinin ötesindedir zira vahşi doğada örneğin avcı etki gösterirken, av tepki gösterir diyebilirsiniz. Ama, bir avcı avının göç şekillerine tepki verir, ve av da yiyecek aramak üzere hareket eder. Bu biraz akademik bir tartışma zira avın göç ederken çevreye tepki verdiği söylenebilir, örneğin mevsimsel olarak ortaya çıkan yiyecek kıtlığı gibi.

Bu aynı zamanda “özne – nesne ayrımının” edebiyat, sinema ve diğer sanat formları dışında gerçek hayatta pek uygulaması olmamasının nedenidir. Zira hayatta, hem nesne (üzerine dış güçlerin etki ettiği) hem de özne (dışa güçler üzerine hareket ettiğimiz) olarak sürekli bir akış içindeyiz. Kurgusal işleri analiz ederken özne – nesne ayrımı mantıklı olabilir zira kurgu işlerdeki tüm varlıklar sonuçta nesnedir. Kurmaca evrende özne olan tek kişi yazardır. Bir karakterin roman içinde bir özne mi yoksa nesne mi olduğu ise sadece yazarın ona biçtiği rolün bir fonksiyonudur. Kurgusal eserlerde her karakter bir araçtır, kendi için varolan birşey değildir. Karakterin içine yerleştirildiği durumlar tamamen yazarın vermek istediği mesaj içindir.

Avrupa’da zamanının en güçlü kralı Henry VIII ve en güçlü organizasyonu kiliseyi ele alırsanız, birbirlerine karşı ikisinin de irade gösterdiğini görebilirsiniz. Henry kendi evlilik içi seks hayatının kontrolü için ve katolik kilisesi de Avrupa’da din üzerindeki demir pençesini kaybetmemek için. Kilise Henry’ye ve Henry’de kiliseye baskı uyguladı ve iki taraf da aynı zamanda hem nesne hem de özne idiler.

Sarkaç Prensibi

Sarkaç prensibini Twitter’da çok sık kullanıyorum. Bu prensibe göre insanlar bir ideal duruma doğru küçük adımlarla yavaşça yaklaşarak ilerlemiyorlar. Bunun yerine bir uç noktadan diğerine salınıp duruyorlar. Bu genelde sahte karşıtlıklar, dalgalı ideoloji çorbaları ve duyguların zıtlaştırıcı etkisi konusunda cahillikten kaynaklanıyor.

Özne – nesne ayrımı, bir şeyi aslında ikili bir karşıtlık olmasa da öyleymiş gibi tanımlamaya çok iyi bir örnek. Örneğin işinden ve patronundan nefret eden bir çalışan, her zaman istifa opsiyonuna sahiptir. Ama, elindeki opsiyonları bilinçli ya da bilinçsiz değerlendirdiğinde, işinden ve patronundan nefret etse de istifa etmeme kararı verebilir. Statüko içinde kalmak, bilinmeyenle yüzleşmekten daha az acılı olabilir. Bir kadın sıkıcı ve itici bulduğu bir erkekle çıktığı yemeği, kalkıp gitmenin vereceği gerginliği yaşamak yerine 2 saat orada sıkılmaya devam etmeyi tercih ederek devam ettirebilir. Bu iki durumda da erkek ve kadın, zevk – acı değerlendirmesi yaparak, aslında sahip olduklarından çok azı bir güç uygulamışlardır.

Bu açıdan aşırı yaklaşımlardan biri, bir kişinin kendisini, tamamen irade yoksunu biri olarak görerek, tamamen kadere bırakmasıdır. Yani kişi kendisini çoğunlukla dış güçlerin elinde nesne olarak görmektedir. Bu, dışsal kontrol fikri ile alakalıdır, yani kişi kendi değerini başkalarının tepkilerinden sağlar. Bu, tüm hayatını dünyadan almayı beklediği takdir ve ödülleri getireceğini düşündüğü şeyleri harfi harfine yapan iyi çocuk da olabilir, sosyal medyada aldığı onaylama olmadan kendisini değersiz hisseden bir kadın da. Bu durumdaki kişiler, kendi iradelerinin bir kısmını dış güçlerin keyfine teslim etmişlerdir.

Diğer uçtaki aşırılık ise kırmızı hap camiasının bir kısmında görülen hiper-irade fikridir. Bu durumda kişi 100% sorumluluğu üzerine alır. Bu, “eğer bir kadın 100% senin istediğin gibi davranmadı ise bunun nedeni yeterince alfa olmamandır” pozisyonudur. Bu yaklaşımı benimseyen erkekler, tüm dünyanın kendi kontrolleri altında olduğu gibi yanlış bir fikre kapılırlar. Her ne kadar bu yaklaşım diğerine göre tercih edilir olsa da, bu yaklaşım da erkeği başarısızlığa iter zira sadece her şeye kadir bir varlık bu çeşit bir iradeye sahip olabilir. Eğer hayatınız üzerinde 100%e yakın bir kontrol istiyorsanız, tamamen yalnız yaşamanız lazım. Başka birileri hayatınıza girdiği an, beraber varolmanız için kendi iradenizden ve onların iradesinden ödün verme başlar.

MGTOW, herbivor erkekler ve diğer bazı erkek grupları tarafından son 10 – 30 yıldır uygulanan yaklaşım, iradeleri dışı bir güce kaybetme ihtimalleri yüksek olan iletişimleri en aza indirmek ve iradelerinin en çok etki ettiği alanlarda iletişimlerini en fazlaya çıkarmaktır. Örneğin fanatik bir MGTOW erkeği, genel olarak kadınlarla iletişimi reddederken,  finansal birikimini sağlamaya ve kendi ilgi alanlarına yatırım yapmaya odaklanır. Bu kişi, iradesi dahilinde olup olmayanı değerlendirmiştir.

Evlenen, birkaç çocuk yapan, karısının isteği ile boşanan erkek, kanun zoruyla malının yarısını kaybederken nafaka ve iştirak nafakası ödemeye mahkum edilir. Bu durumdaki erkek, devletin yasal sistemi ile hiçbir irade gücü etki etmeyen bir yük hayvanına çevrilmiştir.

Risk ve İrade

Riskle ilgili komik olan, sık rastlanan bir şey olmasına rağmen insanların onu yok etmeyi çok istediği bir şey olmasıdır. Birçok satışçı, “bundan sonra hiç reddedilmeyeceksiniz” ya da “istediğiniz kızı elde edin” gibi satış sloganları kullanır. Bu, aşağı doğru olan riski minimize edip, yukarı doğru olan şansınızı maksimize etmenin süslü bir şekilde söylenmesidir. Gerçekte hiçbir zaman aşağı doğru olan riski yokedemezsiniz. Onu minimize edebilir ve sorumluluğunu alabilirsiniz. Risk yönetimi için şu genel kategoriler kullanılabilir :

Bilinen – Bilinen

Doğru bir şekilde tanımlanabilen ve ölçülen riskler. Bu tür riskleri bilmek riski elimine etmek anlamına gelmez zira bu riskler yine de başa gelebilir ya da ölçüm metodlarında hatalar olabilir.

Bilinen – Bilinmeyen

Başımıza gelme ihtimalini bildiğimiz ama riski doğru ve isabetli bir şekilde ölçemediğimiz riskler.

Bilinmeyen – Bilinmeyen

Orada olduklarının bile farkında olmadığımız ve bu nedenle de ölçmeye bile yeltenmediğimiz riskler.

İlk kategoriye boşanmayı örnek verebiliriz. Boşanma riski 50%dir (ikinci ve sonrası evliliklerde daha fazla).  Belli bir evliliğin boşanma ile bitip bitmeyeceğini bilemeyiz ama 10,000 evlilikten yaklaşık 5,000 tanesinin istatistiki olarak boşanma ile biteceğini bilebiliriz.

İkinci kategoriye örnek olarak aldatmayı verebiliriz. Kadınların aldatabileceğini biliriz ama belli bir kadının belli bir erkekle ilişkisinde aldatıp aldatmayacağını veya riskin ne olduğunu bilemeyiz.

Üçüncü kategoride ise ne olabileceğini bilmiyoruzdur.

Özet ve Sonuç

Dr. Jordan Peterson’un odanı topla felsefesini seviyorum zira bu felsefenin üstü kapalı anlamı, üzerinde kontrolün olmayan şeyleri düzeltmeye yeltenmeden önce üzerinde kontrolün olan şeyleri düzeltmen gerektiğidir. Kontrol alanını zaman içinde genişletme imkanın vardır, örneğin kendi işini kuran erkeklerin çoğu bunu kendi işleri ve finansal yaşamları üzerinde daha fazla kontrol elde etmek için yaparlar. Aynı şekilde kırmızı hapı yutan erkeklerin çoğu bunu iradelerinin düşük olduğu bir dönemin ardından yaparlar ve hayatlarının kontrolünü ele alarak birçok alanda kendilerini geliştirmeye başlarlar.

Fakat birçok şeyde olduğu gibi, kendini etkisiz bir nesne gibi görme ucundan, kendini tamamen bir özne ucuna savrulmak, aşırı bir düzeltmedir. Daha önce hiçbir kırmızı çizgisi olmayan bir erkek, başlangıçta çoğunlukla sınırlarını aşırı şekilde dayatacaktır. Socrates ismini kullanan bir elemanın 21 Convention konuşmasında dediği gibi , bir erkek sosyal yeteneklerden ve aslında çok iyi ayar ve denge gerektiren PUA kalibrasyonundan yoksun iken oldukça agresif davranabilir ve bu da ona negatif etkide bulunur.

Düşük irade fikri de en az yüksek irade fikri kadar zararlıdır. İlki, hiçbir şey üzerinde kontrolünüz olmadığını varsayar, ikincisi ise her şeyi kontrol edebileceğinizi. İkisi de yanlıştır.

“Kendi zihniniz üzerinde bir gücünüz var – dışınızda olanlar üzerinde değil. Bunun farkına varırsanız daha güçlü olacaksınız.” – Marcus Aurelius – Meditations

Çoğunlukla unutulan şudur ki eğer olaylar üzerinde çok yüksek kontrole sahip olduğunuzu düşünürseniz, olayların sonuçlarının suçlusu da siz olursunuz. “Çerçeven yeterince güçlü değildi, öyle olsaa idi ilişkini kontrol altında tutabilirdin” diyen kimse açıktı ki hiç psikopat, sınır kişilikli veya ölümcül derecede narsisist biri ile yaşamamış ya da çıkmamıştır.

Gerçek şu ki, erkeklerin en tepe 1%si bile kız arkadaşları veya karıları tarafından aldatılabilirler, boşanma tecavüzüne veya cinsel pazarda olmanın getirdiği daha bir çok kötü duruma maruz kalabilirler. Kişi riski hiçbir zaman sıfıra indiremez ama sadece onu yönetebilir, risk planı yapabilir ve riske hazırlıklı olabilir. Beni en çok endişelendiren şey, her şeye siyah – beyaz bakılması ve birinin risk sıfıra inebilir demesi. Bu mümkün değil ve büyüklük yanılsamasından öte bir anlamı yok.

Siz, kendi hareketlerinizden ve başkalarının hareketlerine verdiğiniz tepkilerden sorumlusunuz. Onlar da kendi hareketlerinden ve başkalarına verdikleri tepkilerden.

Çeviri : Red Pill Logic: Illusions of Grandeur